virüs

advertisement
PARAMYXOVİRUS’LAR VE
ENFEKSİYON OLUŞTURMA
MEKANİZMALARI
Prof.Dr.Ömer POYRAZ
PARAMYXOVİRİDAE AİLESİ
• Paramyxoviridae ailesinde yer alan
virüsler, genellikle bebek ve çocuklara
solunum yollarıyla bulaşarak çeşitli
hastalıklara yol açarlar.
Morfolojik Özellikleri
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Genel görünüm yönünden Orthomyxovirus'lara benzerler.
Orthomyxo- virus'lardan daha büyük olup, ortalama 150-200 nm
boyutlarındadır.
Daha çok pleomorfizm gösterirler.
Tek iplikçikli RNA genomuna sahiptirler.
Orthomyxovirus'ların aksine RNA'ları tek parçadan ibarettir.
Paramyxovirus'ların tümü antijenik olarak sabittir.
Nükleusu helikal simetrili bir kapsit çevreler.
Kapsidin dışında ise lipid yapısında bir zarf yer alır.
Zarf üzerinde yaklaşık 10 nm uzunluğunda iki farklı tipte glikoprotein
çıkıntı bulunur.
Bu çıkıntılardan büyük olanı virüse hemaglütinasyon ve nöroaminidaz
fonksiyonlarını kazandırır.
Küçük olan glikoprotein çıkıntılar ise füzyon oluşturma fonksiyonu
kazandırarak, virüsün hücre içerisine girmesini sağlarlar.
Bunlar ayrıca virüse hemoliz yapma fonksiyonunu da kazandırırlar.
Viral zarfın hemen alt kısmında matriks proteinleri ve en iç kısımda ise
ribonükleoproteinler yer alır.
Ribonükleoprotinler kapsidi oluşturan yapı taşlarıdır.
Şematik Görünümleri
Elektron Mikroskopundaki
Görünümleri
Sınıflandırılmaları
• Paramyxoviridae familyası 3 cins altında
toplanır.
1 - Paramyxovirus Cinsi : Bu cins
içerisinde Parainfluenza virüsü, Mumps virüs
ve Newcastle virüsü yer alır.
2 - Morbilivirus Cinsi : Bu cinste Rubeola
virüs (Measles virüs - Kızamık virüsü) yer alır.
3 - Pneumovirus Cinsi : Bu cins içerisinde
ise Respiratory Syncytial Virüsü (RSV) yer
alır.
PARAİNFLUENZA VİRÜSÜ
• Paramyxovirus'ların genel özelliklerini
gösterirler.
• İnsanlarda tüm yaş gruplarında akut solunum
yolu enfeksiyonları oluştururlar.
• İnsanda patojen olan 4 serotipi bulunmaktadır.
• Tip 1, 2 , 3 antijenik yönden sabit olup,
bebeklerde ve küçük çocuklarda alt solunum
yolu enfeksiyonu oluştururlar.
• Özellikle laringotrakeobronşit ile karakterize
krup sendromuna yol açarlar.
• Tip 4 ise çocuklarda ve yetişkinlerde orta
şiddetli üst solunum yolu enfeksiyonu
oluştururlar.
Patogenez
• Parainfluenza virüsleri kişiden kişiye direkt temas ya da
havaya yayılan enfekte damlacıklar yoluyla bulaşır.
• Üst solunum yollarından vücuda giren virüsler, genellikle
burun ve boğaz mukozalarında ürerler.
• Normalde bu bölgede enfeksiyon oluşturarak soğuk
algınlığına benzer klinik tabloda hastalık yaparlar.
• Özellikle tip 1 ve tip 2 enfeksiyonları larinkse ve
tracheanın üst bölümlerine ulaşarak krup sendromuna
yol açarlar.
• Krup sendromu larinksin gerek şişmesi, gerekse koyu
mukus ile dolması sonucu solunum sisteminin tıkanması
ile karakterizedir.
• Özellikle tip 3 ile oluşan enfeksiyonlarda virüs
tracheanın alt kısımlarına ve bronşlara yayılarak,
pnömoni ve bronşiolit gibi hastalık tablolarına yol açar.
Patogenez
Klinik Bulgular
• Kuluçka süresi genellikle 3-6 gündür.
• Salgınlar sırasında bu süre daha da kısalabilmektedir.
• Primer enfeksiyonlar genellikle 5 yaşın altındaki
çocuklarda görülmekte olup, daha ağır klinik tablolara
yol açarlar.
• Çocuklarda genellikle rinit, farenjit, ateş ve bronşit
tablosu görülür.
• Bazen de şiddetli öksürük bu tablolara eşlik eder.
• Alt solunum yolu enfeksiyonları genellikle immün
sistemi ve bölgesel korunma mekanizmaları yeterince
gelişmemiş yeni doğanlarda sık görülür.
• Erişkinlerde üst solunum yollarındaki silier hücre
aktivitesi, interferon ve makrofajlar enfeksiyonun alt
solunum yollarına doğru ilerlemesini engeller.
Pnömoni Oluşumu
Bağışıklık
• Yenidoğanların tümünde Parainfluenza virüsüne karşı
maternal antikorlar bulunmakta olup, bu antikorlar
enfeksiyon oluşumunu engelleyemezler.
• Primer enfeksiyonlar sırasında da virüse karşı
antikorlar oluşmakta, fakat bu antikorlar reenfeksiyon
oluşumunu engelleyememekte, bununla birlikte oluşan
reenfeksiyonların şiddetini azaltabilmektedir.
• Virüse karşı antikor taşıyan kişilerde genellikle hafif
seyirli, ateşsiz, hafif üst solunum yolu enfeksiyonları
oluşur.
• Enfeksiyonlar sırasında nazal sekresyonlarda oluşan
IgA'lar reenfeksiyon oluşumunu engellerler.
• Bununla birlikte IgA'lar birkaç ay içinde tamamen
ortadan kaybolduğu için, kişiler yeniden
enfeksiyonlara karşı duyarlı hale gelirler.
Laboratuvar Tanısı
1 - Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
2 – Viral antijenlerin Araştırılması
3 – Serolojik İnceleme
Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
• Virüs izolasyonunda inceleme örneği olarak boğaz ve
burun sürüntüsü, boğaz ve burun yıkama suyu kullanılır.
• Alt solunum yolu enfeksiyonlarında tracheal aspirasyon
sıvısı da kullanılabilır.
• Alınan inceleme örneği duyarlı hücre kültürlerine ekilir.
• Parainfluenzalar hücre kültürlerinde oldukça yavaş ve
çok zayıf CPE oluşturarak ürerler.
• Bu yüzden virüs üremesinin gözlenmesi hemadsorbsiyon
deneyiyle olur.
• Kültürler en az 10 gün süreyle inkübe edilir.
• Üreyen virüsün çeşitli serolojik yöntemlerle kesin tanısı
ve tiplendirilmesi yapılır.
Viral Antijenlerin Araştırılması
• İnceleme örneğinden preparatlar
hazırlanarak, immünfloresan yöntemiyle
boyandıktan sonra, floresan
mikroskobunda incelenir.
• Hızlı bir yöntem olmasına rağmen viral
izolasyona göre daha az duyarlıdır.
Serolojik İnceleme
• Çeşitli serolojik yöntemler kullanılarak,
ya spesifik IgG ve IgM antikorları
araştırılır, ya da total antikorlar ve bu
antikorların titresinde gittikçe artan
bir yükselme olup olmadığı araştırılır.
Epidemiyoloji
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Parainfluenza virüsleri yeryüzünde coğrafik olarak geniş bir yayılım
gösterir.
En yaygın görülen tip 3 enfeksiyonudur.
Tüm çocukların yaklaşık yarısının, hayatlarının ilk yıllarında bu
enfeksiyonla karşılaştıkları tahmin edilmektedir.
Altı yaş civarındaki çocuklarda ise tip 3'e karşı % 95 oranında antikor
pozitifliği olduğu bildirilmektedir.
Tip 3 enfeksiyonu endemik olup, ilkbahar aylarında olgu sayısında artış
gösterir.
Tip 1 ve 2 ise epidemik olup, yılda iki defa salgın oluştururlar.
Bebeklerde krup sendromuna yol açarlar.
Tip 3 genellikle 6 yaş altındaki çocuklarda pnömoni ve bronşiolit
oluşturur.
Reenfeksiyonlar gerek çocuklarda, gerekse büyüklerde yaygın olmakla
birlikte, hafif şiddetli, ateşsiz üst solunum yolu enfeksiyonu yaparlar.
Parainfluenza virüsleri ile genellikle okul öncesi çocukluk döneminde
karşılaşılır.
Virüs kişiden kişiye kolay bir şekilde yayılır.
Tip 3 genellikle kısa sürede tüm duyarlı kişileri enfekte eder.
Özellikle hastanedeki pediatri ünitesinde ve çocuk yuvalarında salgınlar
oluşturur.
MUMPS VİRÜS (KABAKULAK VİRÜSÜ)
• Mumps virüs olarak adlandırılan
Kabakulak virüsü, kulak altı tükrük
bezlerinin irinsiz yangılanması ve
büyümesi ile karakterize, akut bulaşıcı
bir enfeksiyon olan kabakulak
hastalığının etkenidir.
• Paramyxoviridae familyasının genel
özelliklerini gösterir.
Patogenez
• Mumps virüslerin doğal konakları yalnızca insandır.
• Kişiden kişiye bulaşma damlacık enfeksiyonu
yoluyladır.
• Primer replikasyon burun ya da üst solunum yollarının
epitel hücrelerinde olur.
• Burada lokal olarak üreyen virüs kana karışarak viremi
oluşturur.
• Virüs kan yoluyla tükrük bezleri ve diğer organlara
ulaşır.
• İnkübasyon süresi 7-25 gün arasında değişmekte olup,
ortalama18 gün kadardır.
• Virüs hastalığın başlangıcından bir hafta öncesinden
bir hafta sonrasına kadar tükrükle dışarı atılır.
• Olguların üçte birinde belirgin semptomlar
görülmemesine rağmen, bu tür kişiler bulaştırıcı
özelliktedirler.
Patogenez
• Vücutta en çok etkilenen organ parotis bezidir.
• Parotis bezinin tutulumu tek ya da çift taraflı olur.
• Asemptomatik olgularda ise parotis bezinin belirgin bir
tutulumu gözlenmez.
• Bundan başka en sık tutulan organlar testisler, overler,
pankreas, tiroid ve böbrek gibi organlardır.
• Testis ve overlerin tutulumu genellikle puberte
çağından sonra geçirilen enfeksiyonlarda görülür.
• Buna bağlı olarak nadiren kısırlık oluşabilir.
• Virüsün böbreği tutması durumunda hastaların çoğunda
virüs idrarla dışarı atılır ve bu durum 14 gün kadar
devam eder.
• Hastalık sırasında merkezi sinir sistemi tutulumları da
gözlenir.
• Aseptik menenjit şeklinde seyreder. Genellikle sekel
bırakmaksızın iyileşir.
Patogenez
Patogenez
Klinik Bulgular
• Kabakulak hastalığında klinik bulgular, hastalığın
patojenezi ile yakından ilgilidir.
• Olgularin 1/3'ü asemptomatik seyirlidir.
• Semptomlu olgulardaki en önemli klinik bulgu tek ya da
iki taraflı olarak parotis bezinin şişmesidir.
• Semptomlu olguların yaklaşık % 95'inde bu durum
gözlenir.
• Hastalarda durgunluk, halsizlik, düşük derecede ateş
gibi ön belirtileri takiben, başta parotis bezi olmak
üzere diğer tükrük bezlerinde büyüme oluşur.
• Bu duruma genellikle ağrı ve ekşi yiyeceklere karşı
hassasiyet eşlik eder.
• Hasta ağzını açmak istediğinde, ya da ekşi gıdalar
yediğinde büyük ağrı duyar.
• Hastalık genellikle 1 hafta sonra kendiliğinden iyileşir.
Klinik Bulgular
• Hastalık çocuklarda daha hafif seyreder ve nadiren
komplikasyonlara yol açar.
• Büyüklerde ise daha ağır seyreder ve komplikasyonlar
daha sık görülür.
• En sık görülen komplikasyon testisler ve ovaryumların
tutulumudur.
• Puberte çağından sonra nadiren kısırlığa yol
açmaktadır.
• Diğer komplikasyonlar ise şunlardır :
• Kendi kendisini sınırlayarak sekel bırakmadan iyileşen
polyartrit, genellikle hafif seyirli fakat bazen
diabetes mellitusa yol açabilen pankreatit, nefrit,
tiroidit, ensefalit ve aseptik menejit ile karakterize
merkezi sinir sistemi tutulumu, işitme kaybı gibi
komplikasyonlardır.
Kabakulak Enfeksiyonunda Klinik
Görünüm
(Parotit ve Ağızda Papilla Oluşumu)
Parotit Görünümü
Parotit ve Orşit Oluşumu
Bağışıklık
• Mumps virüsünün tek bir antijenik tipi
bulunmakta olup, antijenik değişim
göstermezler.
• Bu yüzden bir defa enfeksiyon geçirmekle
ömür boyu bağışıklık elde edilir.
• Anneden geçen antikorlar bebeği yaşamın ilk 6
ayında enfeksiyona karşı korur.
• Buna bağlı olarak 6 aydan önce enfeksiyon
geçirilmesi nadirdir.
Laboratuvar Tanısı
• Kabakulak enfeksiyonunda klinik bulgular tipik
olduğu için çoğu zaman laboratuvar tanısına
gerek bulunmamaktadır.
• Bununla birlikte kabakulak enfeksiyonu,
parotis bezinin büyüdüğü diğer hastalıklarla
karışabilmektedir.
• Ayrıca parotis bezinin şişmemiş olduğu, fakat
aseptik menejitin varlığı durumunda ayırt edici
tanı olarak laboratuvar testlerinden
yaralanılabilmektedir.
Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
• Virüs izolasyonu için inceleme örneği olarak genellikle tükrük,
BOS, idrar, stenon kanalı etrafından alınan sürüntü kullanılır.
• Bu tür örneklerin başlangıçtan itibaren bir kaç gün içinde
alınması gerekir.
• Alınan inceleme örneği duyarlı hücre kültürüne ekilerek 6-7
gün süreyle inkübe edilir.
• Virüs üreyen hücre kültürlerinde hücrelerin yuvarlaklaşması
ve dev hücrelerin oluşumu ile karakterize belirgin CPE
görülür.
• Bununla birlikte bazı kültülerde bu görünüm belirgin
olmayabilmektedir.
• Bu yüzden virüs üreyip üremediğinin kesin olarak ortaya
konulabilmesi için hemadsorbsiyon testi uygulanmaktadır.
• Üreyen virüsün çeşitli serolojik testlerle identifikasyonu
yapılır.
Hücre Kültüründe Mumps Virusa
ait Sitopatik Etkinin Görünümü
Ekim Yapılmadan Önce
Virüs Üredikten Sonra
Serolojik Tanı
• Çeşitli serolojik deneylerle kanda ya
spesifik imünglobulinler araştırılır, ya da
total antikor titresinde yükselme olup
olmadığı araştırılarak akut ya da
geçirilmiş enfeksiyon tanısı konulur.
Epidemiyoloji
• Kabakulak enfeksiyonları tüm dünyada endemik olarak
görülmektedir.
• Enfeksiyon görülmesi tüm aylarda olabilmektedir.
• Enfeksiyon toplu yaşanan yatılı okul ve kamp gibi yerlerde
kolayca yayılabilmektedir.
• Genellikle 5-15 yaş arası çocuklarda sık görülmektedir.
• Beş yaşın altındaki çocuklarda daha hafif geçirilmekte olup,
genellikle parotis bezinin tutulumu görülmez.
• Yalnızca üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde seyreder.
• Mumps virüs çok bulaşıcı olup kişiden kişiye direkt temas,
damlacık enfeksiyonu ya da tükrük ve idrarla kontamine eşyalarla
bulaşır.
• Bulaştırıcılık klinik bulguların başlangıcından 1 hafta öncesinden,
1 hafta sonrasına kadardır.
• Toplumda duyarlı bireylerin artmasına bağlı olarak enfeksiyonlar
7-8 yılda bir epidemi şeklinde seyretmektedir.
• Erişkin toplumda % 80-90 arasında antikor pozitifliği
bulunmaktadır.
Korunma
• Hastalıktan korunma amacıyla genellikle günümüzde
embriyonlu yumurtada hazırlanan attenüe canlı aşı
kullanılmaktadır.
• Aşı uygulaması ile 10 yıla yakın bir koruyuculuk elde
edilmektedir.
• Aşı genellikle 1 yaşın üzerindeki çocuklara ve puberte
çağına gelmiş, fakat antikor pozitifliği bulunmayan
kişilere uygulanmaktadır.
• Bunun yanında çocukluk döneminde kızamık, kızamıkçık
aşıları ile birlikte ya da tek başına
uygulanabilmektedir.
• Aşılama sonucu elde edilen bağışıklığın hayat boyu
devam edip etmediği tam olarak bilinmemektedir.
• Yumurtada üretilen bir aşı olduğu için, yumurtaya
karşı allerjisi olanlarda dikkatli kullanılmalıdır.
MEASLES ( RUBEOLA ) VİRÜS
• Measles virüs Paramyxoviridae ailesinin
genel özelliklerini göstermekte olup
kızamık olarak adlandırılan, genellikle
çocuklarda görülen hastalık tablosunu
oluşturur.
• Kızamık akut, çok bulaşıcı bir enfeksiyon
olup makülopapüler döküntü, ateş ve
solunum sistemi semptomları ile
karakterize bir enfeksiyondur.
Kızamık Virüsünün Görünümü
Patogenez
• İnsanlar Measles virüsünün tek doğal konağıdır.
• Bununla birlikte maymun, köpek, fare gibi hayvanlar da deneysel
olarak enfekte olabilmektedirler.
• Virüs organizmaya aksırık ve öksürükle atılan, kontamine
damlacıkların nefes yoluyla alınmasıyla üst solunum yolları
mukozasından bulaşır.
• Solunum sistemi hücrelerinde lokal olarak çoğalan virüs, bölgesel
lenfoid dokuya ulaşarak üremeye devam eder.
• Burada da çoğalan virüs kana karışarak primer viremi oluşturur.
• Virüs kan yoluyla retiküloendoteliyal sisteme ulaşarak çoğalmaya
devam eder.
• Bu organlarda üreyen virüs ikinci defa viremi oluşturarak, deri,
solunum sistemi ve konjuktiva gibi lokal replikasyonun oluştuğu
epitel hücrelerine ulaşırlar.
• Virüs organizmada aynı zamanda bazı lenfositler içerisinde de
üremekte olup, bu lenfositler virüsün organlara yayılmasına
yardımcı olurlar.
Patogenez
• Vücuttaki tüm lenf düğümlerinde, tonsilla, apendiks
gibi lenfoid dokularda intranükleer inklüzyon cisimciği
ihtiva eden çok çekirdekli dev hücreler oluşur.
• Küçük kan damarları boyunca uzanan endoteliyal
hücrelerin enfeksiyonu ve immün T hücrelerinin
reaktivasyonu sonucu, vücut yüzeyinde hastalığa özgül
karakterde döküntüler oluşur.
• Çoğu hastalarda ömür boyu bağışıklık oluşarak,
hastalık kendiliğinden iyileşir.
• Bazı hastalarda immün sistemle ilgili olarak, döküntü
döneminden sonra Postinfeksiyoz Ensefalit oluşur.
• Yine bazı immün sistemi zayıf hastalarda ise ölümle
sonuçlanan uzun süreli enfeksiyonlar meydana gelir.
• Bazılarında ise enfeksiyon geçirildikten yıllar sonra
Subakut Sklerozan Pan Ensefalit (SSPE) tablosu
ortaya çıkar.
Patogenez
Patogenez
Klinik Bulgular
• İnkübasyon süresi çocuklarda genellikle
9-11 gün civarındadır.
• Bununla birlikte yetişkinlerde bu süre 3
haftaya kadar uzayabilir.
• Hastalık genellikle 7-11 gün içinde iyileşir.
• Enfeksiyon sırasında genellikle 3 dönem
görülür.
Ön Dönem (Nezle Dönemi)
• Hastalık genellikle öksürük, burun akıntısı, gözlerin kızarması gibi
ön belirtilerle başlar.
• Bu dönemde ağız ve yanağın iç kısmında koplik lekeleri görülür.
• Ayrıca kan incelenmesinde lenfopeni dikkati çeker.
• Koplik lekeleri kızamık hastalığı için karakteristik bir özelliktir.
• Bu lekeler yanağın iç kısmında, özellikle alt azı dişlerin hizasında,
küçük, mavimsi beyaz renkli ülserasyonlardır.
• Koplik lekeleri bazen konjuktiva ve vagina gibi diğer mukoz
membranlarda da görülebilir.
• Genellikle 2-3 gün içinde kaybolur.
• Bu lekelerin ağızda görülmesi kızamık hastalığı için tanı
koydurucudur.
• Ön dönem ya da nezle dönemi genellikle 2-4 gün sürer.
• Virüs bu dönemde burun ve boğaz sekresyonlarında, idrarda ve
kanda bulunur.
• Kişiler bulaştırıcı özelliktedir.
Koplik Lekelerinin Görünümü
Ekzantem Dönemi
• Hastalığın döküntülerle karakterize olan ikinci
dönemidir.
• Döküntüler makülopapüler karakterde olup,
immün sistemi bozuk olan kişilerde görülmez.
• Döküntü oluşumu ilk önce alın, kulak arkası ve
saçlı deriden başlar, daha sonra yüz, boyun ve
gövdeye yayılır.
• Genellikle 1-2 gün içerisinde bütün vücudu
kaplar.
• Bu dönemde virüs kandan kaybolur, ateş düşer
ve antikorlar saptanabilecek düzeye ulaşır.
• Döküntüler genellikle 5-7 gün içerisinde iz
bırakmadan ortadan kaybolur.
Kızamık Enfeksiyonuna Bağlı
Döküntü Oluşumu
Nekahat Dönemi
• Hastalığın hafiflediği, döküntülerin
kaybolduğu, iyileşmenin başladığı
dönemdir.
• Bu dönemde antikorlar maksimum
düzeye yükselerek hastalık sonlanır.
Komplikasyonları
• Kızamık hastalığı sırasında oluşan
komplikasyonlar oldukça önemlidir.
• Çeşitli klinik bulgularla ortaya çıkmakta
olup, bu durum virüsün kendisine ya da
sekonder bakterilere bağlı olarak
gelişebilmektedir.
Sekonder Bakteriyel Enfeksiyon
Oluşumu
• En sık karşılaşılan komplikasyondur.
• Özellikle de beta hemolitik
streptokoklar tarafından oluşturulur.
• Bunun yanında Neisseria, Stafilokok,
Haemophilus influenza da etken olabilir.
• Bakteriyel kontaminasyona bağlı en
önemli klinik bulgular orta kulak iltihabı,
laringotracheit, bronşit ve
bronkopnömonidir.
Kızamık Virüsünün Neden Olduğu
Komplikasyonlar
A- Pnömoni : Bazı kişilerde virüs üst solunum yolu mukozasından akciğerlere
yayılarak pömoni tablosu oluşturur. Genellikle öldürücü niteliktedir.
B - Merkezi Sinir Sistemi Enfeksiyonu : Genellikle döküntülerin
kaybolmaya başladığı dönemde ortaya çıkar. Kızamık enfeksiyonu geçiren
kişilerin yaklaşık binde birinde görülür. Çoğunlukla ensefalit şeklinde
seyretmektedir. Hastada yeniden ateş yükselmesi, dalgınlık, ense sertliği ve
konvülziyonlar görülmektedir. Ölüm oranı % 10-30 arasında değişmektedir.
Hayatta kalanların ise % 30-40'ında mental, fiziksel ve duyu bozuklukları
gibi sekeller gelişir. Kızamık hastalığının şiddetli geçirilmesi ile bir ilişki
bulunmamaktadır. Oluşum nedeni tam olarak bilinmemektedir.
C - Subakut Sclerozan Pan Encephalit (SSPE) : Bu hastalık kızamık
enfeksiyonunun çok geç komplikasyonudur. Nadir olarak görülür. Kızamık
geçiren kişilerin yaklaşık üçyüzbinde biri ila milyonda birinde görülür.
Genellikle kızamık enfeksiyonundan 5-15 yıl sonra ortaya çıkar. Kızamık
geçiren kişilerde virüs organizmadan tamamen temizlenmeyerek, beyinde
yavaş bir şekilde çoğalarak, bu tür bir komplikasyona yol açar. Hastalarda
ilerleyici mental gerileme, kaslarda zayıflama ve koma hali görülür. Hastalık
1-2 yıl içinde genellikle ölümle sonuçlanmaktadır. Yapılan otopside beyinde
lezyon ve demyelinizasyon tablosu görülmektedir.
D - İntrauterin Enfeksiyon : Enfeksiyonun gebelikte geçirilmesi durumunda
düşükler, ölü doğumlar ve anomalili doğumlar oluşabilmektedir.
Kızamık Virüsüne Bağlı Ensefalit
Oluşumu
Bağışıklık
• Measles virüsünün tek bir antijenik tipi
bulunmakta olup, enfeksiyon
geçirenlerde ömür boyu bağışıklık söz
konusudur.
• Antikor oluşumu döküntülü dönemde
saptanabilecek düzeye ulaşır ve 14.
günde en üst düzeye yükselir.
• Hastalığı geçirenlerde ikinci bir kızamık
enfeksiyonu görülmez.
Korunma
• Hastalığa karşı korunmada humoral antikorların
yanısıra, hücresel immünite de önemli rol
oynamaktadır.
• İmmün globulin yetersizliği bulunan kişilerde
kızamık enfeksiyonundan iyileşme tam olmasına
ve reenfeksiyonlara karşı bağışıklık gelişmesine
rağmen, hücresel immünitesi bozuk kişilerde
hastalık hem ağır seyretmekte, hem de bağışıklık
tam oluşamamaktadır.
Laboratuvar Tanısı
1 – Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
2 – Serolojik İnceleme
Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
• Virüs izolasyonu amacıyla genellikle nazofarinks
sürüntüsü, konjuktiva sekresyonu ve kan incelenir.
• İnceleme örneğinin genellikle semptomların
görülmesinden 2-3 gün öncesinden, 1 gün sonrasına
kadar alınması gereklidir.
• Alınan inceleme örnekleri duyarlı hücre kültürlerine
ekilerek 7-10 gün süreyle inkübe edilirler.
• Kızamık virüsü hücre kültüründe tipik CPE oluşturarak
yavaş bir şekilde ürer.
• Hücreler içerisinde çok çekirdekli dev hücreler ve
inklüzyon cisimcikleri oluşur.
• Kesin tanı hemadsorbsiyon ya da immünfloresan
deneyleri ile olur.
Kızamık Virüsüne Bağlı Sitopatik Etki ve
İnklüzyon Cisimciği Görünümü
Serolojik İnceleme
• Çeşitli serolojik deneyler kullanılarak ya
spesifik IgG ve IgM antikorları
araştırılır, ya da hastalığın başlangıç ve
nekahat dönemlerinde alınan kan
örneklerinde total antikorlarda yükselme
olup olmadığı araştırılır.
Epidemiyoloji
• Measles virüsünün yalnızca bir serotipi bulunmakta
olup, tek konağı insandır. Virüs oldukça bulaşıcı
karakterde olup, oluşan enfeksiyonlar ömür boyu kalıcı
bağışıklık bırakır.
• Asemptomatik enfeksiyonlar nadir görülür.
• Hastalığın prevalansı ve yaş gruplarına göre dağılımı,
nüfus yoğunluğuna, ekonomik ve çevresel faktörlere,
toplumun aşılanmış olmasına göre değişmektedir.
• Bulaşım yolu genellikle solunum yolu ile olmaktadır.
• Hasta kişiler semptomlar görülmeye başlamasından
itibaren bulaştırıcı durumdadır ve bulaştırıcılık
döküntüler görüldükten 48-72 saat sonraya kadar
devam eder.
Epidemiyoloji
• En önemli yayılım üst solunum yolu ve nazofarinks
sekresyonları ile olmaktadır. Tüm yeryüzünde endemik
olarak görülür.
• Duyarlı kişi sayısının artmasına bağlı olarak 2-3 yılda
bir epidemi yapar.
• Hastalık kış sonu ve ilkbahar başlangıcında sık görülür.
• Gelişmekte olan toplumlarda hastalık geçirme yaşı
genellikle 5 yaşın altındadır.
• Gelişmiş toplumlarda ise 5-10 yaş arasındadır.
• Komplikasyonlar genellikle 3 yaşın altındaki kronik
hastalığı ve beslenme bozukluğu olan çocuklarda
görülür.
• Erişkin toplumda % 90 - % 100 arasında bağışıklık
bulunmaktadır.
Korunma ve Kontrol
Kızamık enfeksiyonuna karşı iki türlü korunma bulunmakta olup,
bunlar aktif ve pasif bağışıklık şeklindedir.
1 - Aktif Bağışıklık : Aşılama ile elde edilir. Bu amaçla genellikle
canlı attenüe aşılar kullanılır. Bununla birlikte inaktive aşılar da
bulunmaktadır. Aşı genellikle anneye ait maternal antikorların ortadan
kalktığı 9-12 aylık dönemde uygulanması gerekir. Tek doz olarak ve deri
altı yolla uygulanır. Aşılama ile % 95 oranında bağışıklık elde
edilmektedir. Oluşan bağışıklık en az 20 yıl devam etmekte olup, çoğu
kişide ömür boyu sürmektedir.
2 - Pasif Bağışıklık : Kızamığa karşı geçici bir koruyuculuk
sağlamak amacıyla, kızamık antikorlarına sahip insan gama globulini
uygulanmasıyla elde edilir. Pasif bağışıklıkla elde edilen korunma 1-2 ay
içerisinde ortadan kalkar. Pasif bağışıklama genellikle hamile kadınların
kızamıklı bir kişiyle temas etmesi, ya da kızamık salgını bulunması
durumunda, eğer kanında antikor pozitifliği yoksa uygulanır. Ayrıca
çeşitli kronik hastalığı olup, kızamığa karşı bağışık olmayan kişilere de
uygulanmaktadır.
RESPİRATORY SYNCYTİAL VİRÜS (RSV)
• Solunum Sinsityal virüs olarak da bilinen
Respiratory Syncytial Virüsü (RSV)
Paramyxoviridae ailesinin Pneumovirus cinsi
içerisinde yer alır.
• Bebeklerde ve çocuklarda pnömoni ve bronşit
oluştururlar.
• Üredikleri hücre kültürlerinde sinsityal dev
hücreler oluşturması nedeniyle Respiratory
Syncytial Virüs adı verilmiştir.
Çok Çekirdekli Dev Hücre
Görünümü
Patogenez
• RSV, enfekte kişilerin aksırık ve öksürükleriyle atılan virüsle
kontamine damlacıkların solunum yoluyla alınmasıyla, ya da
kontamine eşyalar ve ellerle temas sonucu bulaşmaktadır.
• Viral replikasyon başlangıçta nazofarinksin epitelyal hücrlerinde
olur.
• Virüs daha sonra solunum sekresyonları aracılığıyla alt solunum
yollarına ulaşırlar.
• Burada üreyerek alt solunum yolları enfeksiyonlarına yol açarlar.
• Hastalığın seyri sırasında virüs viremi oluşturmaz.
• İnkübasyon süresi yaklaşık 4-5 gün arasındadır.
• Viral replikasyon muhtemelen 1-3 hafta devam edebilmektedir.
• İmmün sistemi sağlam olan kişilerde hastalık kısa sürede
iyileşmesine rağmen, immün sistemi yetersiz olan kişilerde
enfeksiyon inatçı hale geçmekte ve aylarca sürmektedir.
• Hücresel immünitesi bozuk kişilerde ise virüs solunum sistemi
dışına yayılarak karaciğer, böbrek ve kalp kasında ölümcül
enfeksiyonlar oluşturabilmektedir.
Patogenez
Klinik Bulgular
• RSV ile oluşan enfeksiyonlar genellikle asemptomatik olarak seyreder.
• Yetişkinlerde genellikle soğuk algınlığı şeklinde hastalık oluştururken,
bebeklerde ve çocuklarda bronşit, bronşiolit ve pnömoni meydana
gelir.
• Özellikle 6 aylıktan daha küçük bebeklerde RSV'ye bağlı bronşiolit ve
pnömoni sık görülür.
• Hastalarda ateş, öksürük, burun akıntısı, hırıltılı solunum görülür.
• Bu tür bebeklerde solunum yolları oldukça dar olduğu için, enfeksiyon
sırasında oluşan mukus salgısı ve mukoza iltihabı nedeniyle oluşan
şişme sonucunda hava yolları tıkanır.
• Bu durumda alveollere hava girer, fakat çıkması zorlaşır.
• Bu yüzden anfizem ve hırıltılı solunum tablosu ortaya çıkar.
• Bu durum bazen bebeklerin nefes alamaması nedeniyle ölümlere yol
açabilir.
• Ayrıca enfeksiyon sırasında orta kulak iltihabı sık görülür.
• Daha büyük bebeklerde ve çocuklarda genelde daha hafif seyirlidir.
• Ateş, öksürük ve hafif solunum yolu bulguları ile seyreder.
• Erişkinlerde ise genellikle hafif derecede, ateşsiz üst solunum yolu
hastalığı oluşturur.
Bağışıklık
• Hastalık sırasında yüksek düzeyde nötralizan antikorlar
oluşmakta olup, bu antikorlar plasenta yoluyla fötüse
geçmekte ve 2 ay süreyle etkinliğini sürdürmektedir.
• Bu yüzden bebekler yaşamın ilk 2 ayında hastalığa karşı
korunmaktadır.
• Bebeklerde oluşan enfksiyonlar daha çok maternal
antikorların kaybolduğu 2-4 ay arasında ortaya
çıkmaktadır.
• Hastalık geçiren kişilerde genellikle hem humoral, hem de
hücresel bağışıklık gelişmektedir.
• Humoral bağışıklığın hastalığa karşı korunmada, hücresel
bağışıklığın ise hastalıktan iyileşmede önemli olduğu
düşünülmektedir.
• Hastalık sırasında özellikle nazal sekresyonlarda oluşan
salgısal IgA'lar yeni enfeksiyonlara karşı koruyucu
olmaktadır.
• Salgısal IgA'ların ömrünün kısa olması ise RSV
enfeksiyonlarının sık sık tekrarlanmasına neden olur.
Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu
• İnceleme örneği olarak genellikle
nazofaringeal sürüntü, boğaz sürüntüsü, boğaz
ve burun çalkantı suyu kullanılır.
• Alınan inceleme örneği duyarlı hücre
kültürlerine ekilip, 10-15 gün süreyle inkübe
edilir.
• Virüs üreyen hücre kültürlerinde CPE oluşumu
ve karakteristik sinsityal dev hücreler
görülür.
• Üreyen virüsün çeşitli serolojik deneylerle
kesin tanısı yapılır.
Viral Antijenlerin Araştırılması
• Bilinen bağışık serumlar kullanılarak,
alınan inceleme örneğinden
immünfloresan mikroskopisi ya da
ELISA yöntemiyle viral antijenlerin
varlığı araştırılır.
• Virüsün tek bir serotipi olması nedeniyle
bu yöntem basit ve duyarlı bir
yöntemdir.
Serolojik İnceleme
• Serolojik inceleme epidemiyolojik çalışmalar
için önemlidir.
• Klinik tanı için ise çok önemli rolü
bulunmamaktadır.
• Kanda antikor araştırılması genellikle ELISA,
kompleman birleşme deneyi ve nötralizasyon
deneyleriyle olur.
• Akut ve konvalesan dönem serumları arasında
belirgin antikor artışı, akut enfeksiyon tanısı
için önemlidir.
Epidemiyoloji
• RSV enfeksiyonu bütün dünyada bebek ve çocuklar arasında
oldukça yaygın görülür.
• Primer enfeksiyonların çoğu bebeklik veya ilkokul öncesi dönemde
görülür.
• Virüs hasta kişilerin sekresyonlarıyla, hastalığın başlangıcından
kısa süre öncesinden, 2 hafta sonrasına kadar yayılır.
• Enfeksiyonlar genellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar
başlangıcında görülür.
• Yazın genellikle görülmez.
• Kalıcı bir bağışıklık oluşmaması nedeniyle reenfeksiyonlar sık
görülür.
• Fakat oluşan enfeksiyonlar, primer enfeksiyonlara göre daha
hafif olup, genellikle soğuk algınlığı şeklinde seyreder.
• RSV aynı zamanda özellikle pediatri koğuşlarında hastane
enfeksiyonları oluşturur.
• Virüsün hastane içinde yayılımı genellikle hastane personelinin
elleri aracılığı ile olur.
• RSV enfeksiyonu bulunan bebeklerden enfeksiyon hastane
personeline ve bebeğin ebeveynlerine bulaşarak, ateş ve farenjit
ile karakterize soğuk algınlığı tablosuna yol açar.
Download