TESLİMİYET (22 Mart 2017) İslam, iman ve teslimiyetten ibarettir. İnanmayan ve teslim olmayan kimse ilahi aşkı tadamaz, güzel kulluk yapamaz, hiçbir ilahi müjdeye ulaşamaz. Hiç tükenmeyen hazine sıdktır, doğruluktur, ihlastır, İzzet ve Celâl sahibi Allah’tan korkmak, yalnız ve ancak O’ndan ummak ve her ahvalde O’na dönüp, O’na teslim olmaktır. Zünnûn-i Mısrî(k.s)” Üç şeyin üç şeyle birlikte bulunmamasına üzülür ve şöyle derdi: “İlim var amel yok. Amel var ihlâs yok, ihlâs var teslimiyet yok.” buyurması istenen teslimiyetin hâsıl olabilmesinin şartlarını bildirmiştir. Unutulmamalıdır ki, ilim ve bir de bilmediğin hususlarda teslimiyet, İslam’ın ta kendisidir. İşte mü’minlerin sıfatlarından biri de budur. Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Mübin de gerçek mü’minleri şöyle tarif etmektedir:” Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır” 851 Müfessir Elmalı Hamdi Yazır bu ayeti kerimeyi şöyle tefsir etmiştir:” Mümin nasıl olur, denilirse: müminler ancak o kimselerdir ki Allah ve Resulüne iman etmişlerdir, yani dilleriyle ikrar verdikleri gibi kalpleriyle de sağlam inanmışlardır. Sonra da işkillenmemiş, şüpheye düşmemişlerdir. Demek ki iman etmek için önce kalpten şüpheyi atmak şart olduğu gibi ileride devamı için şüpheden uzak olmak da şarttır. Onlar sonradan da şüpheye düşmemişlerdir. Mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmektedirler, yani Allah'a itaat yolunda her türlü zahmet ve sıkıntıya göğüs germektedirler; mallar ve canlar ile cihad, mâli ve bedenî her türlü ibadeti içine alır. Ve işte onlar Sadıklar'dır, iman davasında sadık, verdikleri ikrara kalpleriyle ve fiilleriyle içten bağlılık göstermiş samimi Müslümanlardır.” 852 Allah Teâlâ, kendisine teslimiyetin müminlerin imanını artıracağını şöyle belirtmiştir: "Bu, ancak onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı." 853 İslam’ın teslimiyet göstermek, iman ise tasdik etmek olduğunu şu okuyuş şekillerinde de görmek mümkündür. Tabiun’dan Cafer b. Muhammed ve Ebu Muhammed Cafer b. Ali şu iki ayeti bu manada okumuşlardır: "Bizi, sana teslim olanlardan yap." 854 "Onlar ayetlerimize iman etmiş ve teslim olmuşlardı." 855 ayetlerin beyanından anlaşılan odur ki teslim olmak mü’minlerin vasfıdır. Aksi durumu da,yani müşkül meselelerin çözümünde tam bir teslimiyet ile teslim olmayanların mü’min olmadığını yüce zatına yemin ederek:” Hayır! Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar.” 856 Belirtmiştir.857 -Hucurat suresi ayet-15 -Hamdi Yazır,Hak Dini Kur’an Dili,VII,219 853 -Ahzab suresi ayet-22. 854 -Bakara suresi ayet-128. 855 -Zuhruf suresi ayet-69. 856 -Nisa suresi ayet-65 857 -Ebu talib el-Mekki,Kutu’l-Kulub,III,588-589 851 852 Her mü’min içi ve dışıyla,kalbi,aklı,nefsi ve hissi ile Allah’ın Resulüne tabi olmadıkça mü’min olamaz. Efendimiz(s.a.v)buyurmuştur ki:”Bir mü’min bütün his ve duyguları ile benim getirdiğim şeylere tabi oluncaya kadar kamil mü’min olamaz” 858 işte bu derece bir itaat,tasavvuf terbiyesinde “Fena fir’r-rasul”diye isimlendirilen halin elde edilmesiyle gerçekleşir. Bu seviyede bir teslimiyet için,efendimiz(s.a.v) bizlerden şu derece bir sevgi istemektedir: Hz. Enes (r.a) bildiriyor; Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri,beni, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz" Nesâî'nin bir rivayetinde "...malından ve ailesinden daha sevgili..." denmektedir.859 İşte bu teslimiyeti sağlamanın yolu Efendimiz(s.a.v)’e teslim olmuş ve onun varisi bir Allah dostunun terbiyesine girmekle sağlanır. TESLİMİYETİN TASAVVUF BOYUTU “Bana yönelen kimsenin yoluna uy “ 860 emri ilahiyesi gereğince hasta olduğuna kanaat eden bir mü’min,hastalıklarından kurtulmak ve Hakka teslim olmakta kararlıysa, manevi terbiyenin ve tedavinin gereği olarak bu hastalıkların doktorları olan kamili mükemmil bir şeyhe tedavi olmak için teslim olması gerekir. İbrahim Düsuki(k.s)dedi ki: “Şeyh; daima müridin tabibi, hekimidir. O mürid ki; Tabibin, hekimin tavsiyelerine uymaz, dediği ile amel etmez... kendisinde şifa hasıl olmaz.”861 Buyurarak teslim olmanın şartını; tabip hükmünde olan bir kâmili mükemmil mürşide bağlanmayı, onun vereceği manevi ilaçlarla tedavi olmayı, nefsi kemale erdirmeyi ve manevi hastalıklardan kurtulmak için vesile olan mürşidin sözünden çıkmamasını belirtmiştir. TESLİMİYET NASIL OLMALI Mürid için ilahi sevgi ve edebini ispat edeceği ilk basamak, önündeki mürşididir. Mürşid, mürid için bir ayna durumundadır. Bir Müslüman’ın Allah ve Resulü’nün sevgisine ulaşmaktan daha önemli bir işi ve hedefi olmamalıdır. Bunun için bu işte kendisine imam ve delil olacak kimseye tam teslim olmalıdır. Bu teslimiyet olmadan cemaat olunamaz. Bakınız Resulullah (s.a.v) efendimiz, cemaatin imamına karşı takınacağı tavrı nasıl tespit buyurmuştur:”Müslümanın(Başındaki imama, öndere)hoşuna giden ve gitmeyen her hususta itaat etmesi gerekir. Ancak emredilen şey bir kötülük ise,o zaman hüküm değişir. Böyle bir durumda hiç kimsenin sözü dinlenmez ve itaat edilmez.” 862 Nakşibendi tarikatının imamı Şâh-ı Nakşibend (k.s):”Mürid, zahiri ve batını kirlerden arınması için kendisini şeyhinin eline; ölü yıkayıcısının eline, ölü nasıl teslim olmuşsa aynen o şekilde, kendini teslim etmesi gerekir. İşte bu anlam müridler için,kibrit-i ahmer’den daha değerli ve daha şereflidir. Çünkü bu bitmez ve tükenmez bir kaynaktır. Mürid, ancak bu teslimiyetiyle tasavvufta netice alır.” 863 -Hadis için BkzBeğavi,Şehru’s-Sünne,I,213;el-Envar fi Şemaili’n-Nebiyyi Muhtar,II,771;İbnu Receb, 858 Camiu’l-Umum ve’l Hikem;II,269 -Buhârî,İman,8;Müslim,İman,70,(44);Nesâî,İman,9,(8,114, 115);İbrahim Canan,Kütüb-i Sitte,I,86 860 -Lokman suresi ayet-15 861 -İmam Şa’rani,et-Tabakatü’l-Kübra,II,631 862 -Buhari,Ahkam,4;Müslim,İmare,38;Tirmizi,Cihad,29;Ebu Davud,Cihad,86;Nesai,Bey’at,34;Ahmed,Müsned, 859 IV,432-436,V,66-67 -Şah-ı Nakşibend,Hayatı,48 863 İmam-ı Rabbani(k.s): “Kâmil ve mükemmel bir zâtı(yanî yetişmiş ve yetiştirebileni) buluncaya kadar,bu isteği, bütün sıcaklığı ile kalbinizde saklamak lâzımdır. Böyle birisi ele geçerse, bütün arzûları,istekleri, onun eline bırakmalı, ölü yıkayıcısının elinde teneşirdeki meyyit gibi olmalıdır.” 864 Abdurrahman-i Tagi(k.s)aynı manada teslimiyeti şöyle anlatmıştır:”Müridin şeyhin elinde, yıkayıcının elinde olan ölü gibi olmasıdır.” Nitekim Semnani(k.s) bu hususta şu şiiri söylemiştir. Cehennemin muradı beni yakmaksa yakabilir. Cennet gül bahçesi olmayacaksa olmayabilir. Benim derdim inan başkadır, bunlar değildir. Benim sevdam yiğitler kapısında beklemektir. Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi olsun, olabilmektir.865 Zamanında Bursa kadısı olan Aziz Mahmud Hüdayi(k.s) bütün ihtişam ve saltanatını terk edip, o devrin velilerinden Üftade Hz. lerine teslim olmuş nefsinin bütün aldatma ve vesveselerine kulak tıkamış verilen manevi ilaçları itirazsız kullanmış ve sonunda zamanının büyük velilerinden oldu. Kıssa: Beyazid-i Bestami(k.s)’nin müridlerinden biri bir gün gelip kendini ziyaret ettikten sonra”Kurban, müsaade olursa bir sorum var”diyor. Beyazid-i Bestami(k.s) müsaade edince soruyor: "Efendim, mürşidin mürid üzerindeki hakkı nedir? müridin de mürşid üzerindeki hakkı nedir?" Beyazid-i Bestami(k.s) o anda sofiye bir cevap vermez, lakin bir müddet sonra onu yanına çağırarak, hazırlamış olduğu bir mektubu İstanbul’a Sultan Mahmud’a götürmesini emreder. Mürid hiçbir noktayı aklına takmadan mektubu alır, beklemeden yola koyulur. İki aylık bir yolculuğun nihayetinde mektubu sahibine ulaştırır. Beyazid-i Bestami(k.s)’nin müridi olan bu emanetçiyi Sultan Mahmud hoş tutmak ister, ona özel bir oda tahsis eder ve hizmetine de bir cariye verir. Cariye kendisine hizmet etmekteyken müridin nefsi galebe çalar ve cariyeye doğru yönelir. Tam harama girecek iken, manen mürşidi imdadına yetişir ve onu haramdan alı koyar. Mürid tekrar yola koyulur ve yine iki aylık yolculuktan sonra mürşidinin dergâhına varır. Mürşidi ona hitaben : " Sorunun cevabını aldın mı? Ben sana al bu mektubu götür dediğimde, sen neyle, nasıl gideyim gibi sorular sormadın hemen dediğimi yaptın. Bende günaha düşeceğin esnada geldim ve Allah(cc)' ın izniyle seni muhafaza ettim." 866 Mürid muhabbet ve teslim babında bir şeyler arttıkça, yolda kalmaktan selamette olur. Çünkü yolun arızaları ve sıkıntıları vardır... Bunlar da; yersiz arzular ve lüzumsuz iltifatlardır ki, müride gelecek yardımı keser ve vuslata ermesine engel olurlar.” 867 TESLİMİYETİN ÖLÇÜSÜ Bu konu gerek teslim olanların gerekse teslim olanları kınayanların en çok hata yaptıkları hassas bir konudur. Zira sevmede ifrata kaçmak insanı küfre ve sapıklığa sürüklemesine karşın, teslimiyet hususunda inkâra düşenler ise doğru yapıyoruz düşüncesiyle Cenab-ı Hakk’a savaş açarlar bilemezler. -İmam Rabbani,Mektubat,1,61.Mektub -Abdurrahman-i Tagi,Mektuplar,22.mektup,99 866 -S.Abdulhakim el-Hüseyni,Sohbetler,72-73(İstenildiği şekilde kısaltılarak alınmıştır) 867 -İmam Şa’rani,et-Tabakatü’l-Kübra,II,609 864 865 Bu konudaki ölçü Âlemlerin Sultanı (s.a.v) koymuştur: ”Allah’a isyan konusunda hiç kimsenin sözü dinlenmez ve emrine itaat edilmez” 868 İmam-ı Rabbani(k.s)bu hususu şöyle açıklamıştır:”Maneviyat ilminin sıhhatinin alameti, onun, dinin açıkça ortaya koyduğu ilimlere uymasıdır. Zerre kadar şaşar ve uymazsa o,manevi sarhoşluk ile söylenmiştir. Ona itibar edilmez. Bu tür sözlerle amel de edilmez. Hak olan Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat âlimlerinin söyledikleridir.”869 Efendimiz s.a.v. buyurmuştur: “Dikkat edin! İnsan bedeninde bir et parçası vardır, o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o et parçası kalptir!”870 Yine Efendimiz s.a.v. buyurmuştur şöyle: Buyurmuştur: “Bir kişinin kalbi dosdoğru olmadıkça imanı dosdoğru hale gelmez. Kişinin dili dosdoğru olmadıkça da kalbi dosdoğru hale gelmez.”871 Menkıbe Asr-ı Saadet’te yaşanan şu olay, dürüstlüğün Allah katındaki kıymetini göstermektedir: Uhud Savaşı sonrası bir haber almak için Medine’nin dışına çıkan kadınlar arasında Hz. Aişe r.anha da vardır. Harre mevkiinde yine sahabi bir hanım olan Hind bint Amr’a rastlarlar. Hind, savaşta şehit düşmüş kocası Amr b. Cemuh, oğlu Hallâd ve kardeşi Abdullah’ın naaşlarını bir deveye yüklemiş getirmektedir. Fakat bir süre sonra deve çöker, Medine tarafına devam etmez. Uhud’a çevrildiğinde ise koşarak gider. Hind, Efendimiz s.a.v.’in yanına gider ve sorar: Efendimiz s.a.v.; - Deve memurdur, Amr’ın herhangi bir vasiyeti var mıydı, diye sordu. Hind r. anha: - Amr, Uhud’a gideceği zaman kıbleye dönmüş; “Allahım, bana şehitlik nasip et! Beni (şehitlikten) mahrum bir halde ev halkıma döndürme!” diye dua etmişti, dedi. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v. buyurur: - İşte bunun içindir ki deve yürümüyor. Ey Ensar topluluğu! Sizden her kim Allah’a yemin etmişse ona sadık kalsın. Ey Hind! Kocan Amr sadıklardandır, şehit edildiği andan itibaren melekler kanatlarıyla üzerine gölgelik yaptılar ve nereye defnedilecek diye bakıp durdular. Ey Hind! Cennette Amr bin Cemuh da, oğlun Hallâd da, kardeşin Abdullah da bir araya gelecek ve arkadaş olacaklar.”872 Büyük veli Abdurrahman et-Tâhî (k.s) teslimiyetin ciddiyetini ve zorluğunu şöyle belirtir: "İşin en zoru, selametin sebebi olan bu teslimiyeti göstermektir. Bir hak yolcusunun, söz ile: "Ben teslim oldum!" demesi yeterli değildir. Sözü ile özü bir olmalıdır. Bir insan, mürşidine gerçek teslimiyeti gösterebilse, bütün dertlerden kurtularak huzura kavuşurdu. Bir müridin, mürşidinin tasarrufatından ve feyzinden istifade etmesi, ancak teslimiyeti sayesinde olur. Teslimiyet olmadan istifade olmaz. Muhabbet teslimiyeti doğurur. Muhabbet olmadan da teslimiyet olmaz."873, 874 -Taberi,Camiu’l-Beyan,IV,150;Hakim,Müstedrek,III,123-356 -İmam Rabbani,Mektubat,1,30.Mektub 868 869 870 Buharî, İman, 39; Müslim, Müsâkât, 20. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/198; Heysemî, ez-Zevâid, 165 872 Kâdî İyâz, eş-Şifa bi-Ta‘rîfi Hukuki’l-Mustafâ, 2/18; eş-Şâmî, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, 4/228 873 Abdurrahman Tahî, İşaretler, 82. 874 Kaynaklarıyla Tasavvuf, Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları, sf.526 871