FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Soruların cevaplarına geçmeden önce koruyucu aile ne demektir? Kısaca anlamaya çalışalım. Koruyucu aile, çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları bir süre için sağlanamayan çocukların, kendi aile ortamlarında eğitim, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu kısa veya uzun süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde, devlet denetiminde paylaşan, hissettikleri toplumsal sorumluluğu gösterebilen uygun aile ya da kişilerdir. Çocuğun psiko-sosyal gelişiminin sağlıklı bir şekilde karşılanması açısından, koruyucu aile bakımının önemi büyüktür. Koruyucu aile hizmetinde amacın, çocuğun son derece sorunlu ve karmaşık olan bir dönemi örselenmeden geçirmesinin ve normal hayatını sürdürmesinin sağlanması olduğu belirtilmektedir. Hemen her devletin koruyucu ailelikle ilgili kanuni düzenlemeleri vardır ve belirlenmiş kriterleri bulunmaktadır. Koruyucu aile kavramı ve bu isim altında verilmeye çalışılan hizmet oldukça yeni sayılabilecek bir uygulamadır. Bu isim ve bu uygulamanın İslami literatürde birebir karşılığını bulabilmek mümkün değildir. Ancak Kur’an-ı Kerim’in sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya ilişkin prensipleri, toplumun yetimler gibi özel ilgi ve desteğe muhtaç kesimlerine sahip çıkılmasına yönelik tavsiyeleri ile Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu konulara dair söz ve uygulamaları, koruyucu aile olgusuna bakışta bir çıkış noktası ve dini bir perspektif sunabilir. Örneğin, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içinde kimsesiz çocuğun (yetim-öksüz) bulunup ona iyi muamele edilen; en kötü ev de yetim ve öksüze kötü muamele edilen evdir.”1 Kısaca bunları konunun izahı bağlamında ifade ettikten sonra, şimdi soruların cevaplarına geçebiliriz. 1. Koruyucu aile veya evlat edinme durumunda, aile içindeki örtünme ve namahremlik konumu nasıldır? Korunmak üzere eve alınan çocuk daha küçük yaşlarda iken, mahremiyet cihetinden bir problem olmaz. Fakat bu çocuk büyüdüğünde mahremiyet şartlarına 1 İbni Mâce, Sünen, c.2, s.1213 1 uyma zorunluluğu başlar. Yani koruyucu aile ile çocuk arasında bir kan bağı veya süt hısımlığı yoksa, çocuğun buluğ çağına erişmesinden sonra, ilişkileri mahremiyet kurallarına uygun olmalıdır. Çünkü bu çocuk, erkekse evin hanımlarına nispetle, kız çocuğu ise, evin erkeklerine nispetle haram olmuş olur. Ancak bakımı üstlenilen çocuk süt emme çağında (0-2 yaş) olur da evin hanımı tarafından emzirilirse, bu kadını emen çocuk emziren kadının ve kocasının süt çocuğu durumuna gelir.2 Dolayısı ile çocuk haram ve helallik cihetinden ailenin öz çocukları gibi olur. Çünkü İslam’a göre, süt bağı ebediyyen nikahlanmanın haram olmasına sebep olur. Arada mahremiyet oluştuğu için namahrem durumu ortadan kalkmış olur. Böyle bir durum mümkün olmazsa, o takdirde mahremiyet sınırlarının korunması hususu gündeme gelir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v), çocukların yedi yaşından itibaren ayrı ayrı yataklarda yatırılmasını ifade buyurmuştur.3 Koruyucu aile olan kişiler, hem kendi nefisleri hem de kendi çocuklarıyla himaye edilen çocuklar arasında bu mahremiyet konularına hassasiyet göstermelidirler. Örneğin bakılacak bu çocuk, kız ise aynı yaşa yakın bir kız çocuğu ile birlikte veya erkek ise aynı yaşa yakın bir erkek çocuğu ile birlikte aynı odada yatırılmalıdır. Evlenmelerinde sakınca olmayan aile fertleri ile aynı ortamda tek başlarına kalmamalıdırlar. Yani haram olan halvet-i sahiha durumuna meydan verilmemelidir. 2. Çocuğu olmayan bir aile yeni doğmuş bir bebeği evlatlık alsa veya koruyucu ailesi olsa çocuk büyüdüğünde ev halkına mahrem midir? (Örneğin koruyucu aile olarak çocuğu aldığında 37 yaşında olan bir bayan koruyucu aile olduğu çocuğun ergenlik çağına geldiğinde 50 yaşına gelmiş oluyor. Dolayısıyla yaşı ilerlemiş oluyor.) Yukarda da işaret edildiği gibi, sıhriyet veya süt evlatlığı açısından bir mahremiyet durumu oluşmadığı sürece, hangi yaşta olunursa olunsun, haramlık söz konusudur. Yaş farklılıkları mahremiyet oluşturmaz. Yani insan mükellef olduğu sürece, haram helal ölçülerine uyma mecburiyeti devam eder. Dolayısı ile bakıcı ailedeki bayan 50 yaşına da gelse, daha yukarda da olsa haramlık durumu devam eder. 3. Avrupa’da Gençlik Daireleri Müslüman çocukları gayrimüslim ailelere, 2 3 Serahsî, el-Mebsût, V, 136 Ebû Davûd, Salat, 26 2 hatta homoseksüel çiftlere dahi evlatlık veya koruyucu aile olmaları için veriyorlar. Dolayısıyla çocuk dininden de koparılmış oluyor. Bu durumun Müslüman ailelere yüklediği bir sorumluluk var mıdır? Dile getirilen konu elbette Müslümanlar üzerine ağır sorumluluklar yüklemektedir. Neslin iman ve İslam çizgisinde tutulması, İslam mirasının sahipleri olarak onların yetiştirilmesi önemlidir. Çocuklar, dünya hayatının süsü4 ve Allah'ın kullarına nimetidirler.5 Onların sağlıklı ve mutlu bir şekilde gelişimleri için kendilerine bakacak, koruyup sevecek, güven verip destekleyecek, her türlü maddi ve manevi gereksinimlerini karşılayacak bir aile ortamına ihtiyaçları vardır. Çocuk, Allah’ın emaneti olarak görülmeli, bu emanete hakkıyla riayet için çaba ve gayret gösterilmeli, anne-baba şefkatinden mahrum bırakılmamalıdır. Doğal ve makul olan sıcak bir yuvanın çocuklara kendi aileleri tarafından sağlanmasıdır. Ancak çeşitli sebeplerle ailelerince sahip çıkılmayan ve aile şefkatinden mahrum bırakılan çocukların varlığı da bir gerçektir. Çeşitli sebeplerle öz ailelerinin yanında bakımları sağlanamayan bu çocukların bakım, yetiştirilme ve eğitim sorumluluklarını üstlenen uygun kişi ya da ailelere ihtiyaç vardır. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi, çocuğun psiko-sosyal gelişiminin sağlıklı bir şekilde karşılanması önemlidir. İşte koruyucu aile hizmetinden maksat, çocuğun son derece sorunlu ve karmaşık olan bu çocukluk yıllarını, hırpalanmadan ve harap edilmeden geçirmesini ve normal hayatını sürdürmesini sağlamaktır. Her ne kadar mahremiyet konularında sıkıntılar olması ihtimali olsa da soruda ifade edilen tehlikeli durumlarla kıyaslandığı takdirde, gerekli tedbirlerin alınması suretiyle, bu çocuklara müslümanlar olarak sahip çıkılması elzemdir diye inanıyoruz. Allah en iyisini bilir. M. Hulusi Ünye 4 5 Kehf sûresi, 18:46 İbrâhîm sûresi, 14:39 3