HİPOFOSFATEMİ Hipofosfatemi fosfat

advertisement
HİPOFOSFATEMİ
Hipofosfatemi fosfat seviyesinin 2,5 mg/dL’den az olmasına denir. Fosfat hücresel süreçte
önemli bir role sahiptir. İskelet sisteminin ve kemik yapının önemli bir komponentidir. Fosfat
DNA ve RNA’nın da tamamlayıcı bir elemanıdır. Fosfat ATP’nin hücresel sistemde enerji
taşıması içinde gereklidir.
Fosfatın artması veya azalması enzim ve proteinlerin genel mekanizmalarının ve
aktivitelerinin düzenlenmesini etkiler. Bu mineralin bu etkileri karşısında vücut içindeki
ayarlanmasının önemli olması sürpriz değildir.
Vücutta Fosfat
Fosfat vücutta kemiğin ekstraslüler matriksinde yer alır. Bu fosfat grubu belli bir limite kadar
ulaşabilir. Kemiğe giren çıkan fosfat günde 300mg’a kadar ulaşır. Fosfat kaybı osteomalezide
baş rolü oynar.
Fosfat seviyesi 100 mmol / L’ye ulaşana kadar hücre içi konsantrasyonu belirlemek güçtür.
Fosfat vücuttaki olaylara cevap olarak başka moleküllerin yapısına girip çıkabilir ve sürekli
bir değişim içindedir. Hücre içi fosfat sağlamak başlıca işlemdir, çünkü hücre içi fosfat hücre
dışından daha fazladır ve fosfatın hücreye girebilmesi için geçişi kolaylaştırmak gerekir.
Hücre dışı hücre içi sodyum grandiendi oluşturur birçok sodyum taşıyıcı protein fosfatın da
hücre içine girmesin olanak vermektedir. Tip-1 Sodyum-fosfat taşıyıcısı proksimal tübül ve
belki de distal tübüldeki böbrek hücrelerinde baskındır. Bu hücreler organik iyonların
taşınmasında ve fosfat miktarının artmasında oldukça başarılıdırlar. Fosfat homeostazındaki
rolleri çok açık değildir.
Tip 2 sodyum fosfat taşıyıcısı böbrek , kemik ve bağırsakta bulunur. Tip 2a taşıyıcı
böbrek probsimal tubulünün apikal membranında bulunur ve fosfata spesifiktir. Fosfat
homeostazında birçok fizyolojik etken, PTH ,dopamin ve besinlerdeki fosfat seviyesiyle
ayarlamada etki eder. Bugün bu taşıyıcıların böbrek fosfat homeostazında sürdürülmesinde
önemli görevi olduğuna inanılır. Tip 2b taşıyıcılar Tip2a ‘ ya çok benzer ancak aynı değildir.
İnce bağırsakta bulunur ve vücut için gerekli fosfatın ayarlamasında görevlidir. Tip 2c fosfat
taşıyıcısı proksimal renal tübülün fizyolojik gelişiminin erken evresinde gözlenir ancak daha
sonra ya fonksiyonsuzdur ya da Tip2a ‘ nın yapısına katılmıştır.
Tip3 taşıyıcılar taşıyıcıların öncülleridir. Hemen hemen her hücrede bulunması nedeniyle
hücrelerde fosfat bulunmasında önemli role sahip olduklarınıa inanılmaktadır.
Serum fosfat konsantrasyonu yaş, günün saati,açlık durumu ve mevsimsel değişiklikler
gösterir. Serum fosfat konsantrasyonu çocuklarda büyüklere göre yüksektir.Çocuklar da 4-7
mg/dl, yetişkinlerde 3-4,5 mg/dl’dir. Gün içinde fosfat öğlene yakın en yüksek seviyededir.
Serum fosfat miktarı, diet; hormon ve fiziksel faktörlerle düzenlenir.Fosfatın hücre içine
giriş ve çıkışına etki eden birçok etken nedeniyle serum fosfat konsantrasyonu doğru
yansıtılmayabilir.
Fosfat homeostezı
Fosfat besinlerde bolca bulunur. Normal bir diette 1000 mg fosfat bulunur. Fosfatın
emilimi daha çok ince bağırsağın proksimal kısmından gerçekleşir. Fosfat emilimi vitamin D
alımı ve fosfat diyetiyle artabilir. Bundan başka ince bağırsaktaki sodyum-fosfat taşıyıcısı da
fosfat alımını artırır.
Fosfat emilimi alüminyum,kalsiyum, magnezyum içeren antiasitler ile azalır. Bu tip fosfat
tutucuların azar azar kullanılması fosfat homeostazını etkilemez çünkü günlük besinler
vücudun ihtiyacından fazla fosfat içermektedir .Bununla beraber çok fazla bu tip antrasid
kullanımı dengeyi bozabilir. Dışkıyla kaybedilen fosfat miktarı azdır, 100-300 mg/ gün fosfat
intestinal hücrelerin dökülmesi ve gastrointestinal sekresyonla kaybedilir.
Kemikten her gün 300 mg fosfat kaybı olur ancak bu yine 300 mg alımla geri düzeltilir.
Kemik yapımı, yıkımı vitamin D, PTH , seks hormonları , asid baz dengesi ve yaygın
inflamasyon kemik metabolizmasındaki fosfatın oranına etki eder.
Böbrekler fazla fosfatı atarak fosfat seviyesini dengede tutar. Fosfat dengesinin major
belirleyicileri proximal tubul ve distal kıvrımlı tubuldur. Proksımal tubulda ayarlama tip 2
sodyum fosfat taşıyıcısıyla olur. Fosfat miktarının artması PTH seviyesini artırır ve proximal
renal tubuldan emilim azalarak böbreklerden atılım artar.
Düşük fosfat seviyesi, düşük PTH seviyesi ve yüksek vitamin D seviyesi böbrekten fosfat
emilimini artırır. Fosfat kendi kendisinin düzenleyicisidir.Yükselen fosfat seviyesi fosfat
taşıyıcıları tarafından vitamin D seviyesi azaltılıp , PTH seviyesi arttırılarak düşürülecek
şekilde ayarlanır. PTH fosfat regulasyonunu distal tubulden sağlar ancak mekanizma tam
olarak bilinmemektedir. Renal fosfat atılımı loop diüretikler ile etkilenmektedir.
PTH ve vitamin D yakın zamana kadar fosfat metabolizmasının tek ayarlayıcıları
zannedilirdi. Ancak geçtiğimiz son on yılda homeostazda etkili bir çok yeni mineral bulundu.
Araştırmalar sayesinde fosfatın onkojenik osteomalazi , hereditery tip hipifosfademik rahitis
ve kaşektik sendromda etkili olduğu görüldü.
Yapılan ilk araştırmalarda fosfatın ayarlanmasındaki genin X kromozumunda olduğu ve
buradaki mutasyonun x geçiş ile hipofosfatemik rahitise neden olduğu görüldü.
PHEX’e bağlı bozukluklarda PTH ve vitamin D’nin fosfat metabolizması üzerinde etkili
olmayacağı ileri sürüldü. PHEX’teki muhtemel substrat FGF23’tür.
Bir diğer herediter hipofosfatemik sendrom olan otozomal dominant hipofosfatemik rikets
de FDF-23’geninde mutasyon vardır ve böylece böbrekten fosfat transportu engellenir.
Onkojenik osteomalazi sendromunda hipofosfatemik rahitis ve renal fosfat azlığı
vardır.bazı tümörlerde görülen bu sendromda da FDF23 overexpresyonu görülür.İlginçtir ki
bu sendromda FDF23 ‘e matrix extracelluler fosfoglikoprotein (MEPE) ve frizzled related
protein -4 eşlil eder.Bunların birbiriyle ilişkisi tam olarak bilinmez .
FGF 23 ‘ün fosfat homeostazındaki rolü araştırılmaktadır. FGF 23 kalp, karaciğer,
tiroid, paratiroid ,ince bağırsak ve kemik gibi bir çok dokuda bulunur. FGF23 ‘ün dolaşımdaki
kaynağı tam olarak bulunamamıştır. FGF osteoblastlarda 1,25 vitamin D ‘yi stimule eder.Xgeçişli hipofosfatemik rahitisde 1,25 vitamin D ‘nin uygunsuz azlığı FGF23 supresyonunu
gerçekleştirir.
Böbrek transplantasyonu sonrası FGF23 seviyesinin hızla düşmesi FGF23 ‘ün böbrek
tarafından temizlendiğini düşündürmektedir. Kalan FGF23 transplantasyon sonrası hastalarda
hipofosfatemiye katkıda bulunabilir. Böbrek hastalığı olmayan sağlıklı genç insanlarda
yapılan araştırmada yüksek fosfat alımının FGF23 seviyesini arttırmadığı böylelikle
FGF23’ün akut fosfat homeostazında görevli olmadığını göstermiştir.
Diğer fosfat düzenleyicilerden staniokalsin (stc1 ve sct2 ) tanımlanmıştır. STC 1’in
balıklarda solungaçlar ve bağırsaklar sayesinde kalsiyumu vücuda aldığı gösterilmiştir.
Bununla beraber memelilerde STC1 ‘in ince bağırsak ve renal proximal tubulden fosfat
reabsorbsiyonunu uyardığı, STC 2’nin de tip2 sodyum fosfat taşıyıcılarıyla kalsiyum
metabolizmasına yardımcı olduğu görülmüştür. Bu düzenleyicilerin (STC1-STC2)
PTH,vitamin D ve PHEX sistemiyle nasıl çalıştığı veya ne kadar etki ettiği çok iyi
bilinmemektedir.
Patofizyoloji
Hipofosfatemiyi açıklayan 3 mekanizma vardır.
Yetersiz fosfat alımı
Yetersiz fosfat alımı hipofosfatemiyi yeterince açıklayamaz, çünkü günlük besinlerimizde
vücudumuzun ihtiyacı olandan fazla fosfat mevcuttur. Hipofosfatemi gelişmesi uzun süre
düşük düzey fosfat alımı gerektiren bir süreçtir. İntestinal emilim bozukluğu da fosfatta fakir
beslenmeyle birlikte hipofosfatemi yapabilir. Yetersiz fosfat alımı ve emilimi vitamin D
seviyesini arttırarak fosfat absorbsiyonunun uyarılmasını sağlar. Kalsiyum, magnezyum ve
aluminyumlu antiasit kullanan hastalarda hipofasfatemi bildirilmiştir.
Artmış fosfat atımı
Artmış fosfat atımı hipofosfateminin sık rastlanan bir sebebidir. Hiperparatiroidide PTH’ya
bağlı proximal renal tubulden fosfat atılımı sık görülen bir nedendir. Hipofosfatamide fosfat
atılımı proximal renal tubullerden idrar miktarı ile birlikte artar. Bu az bir etki yapar. Vitamin
D’nin emilime katkı yapmasa da atılımda katkısı fazladır.Genetik ve sonradan kazanılmış
sendromlarda iskelet anomalileriyle birlikte görülür.
Ekstraselüler alandan intraselluler alana geçiş
Bu mekanizma kendi başına çok etkili değildir. Ancak diğer iki mekanizmanın daha aktif
çalışmasını sağlayabilir.Diabetik ketoasidoz , akut respiratuar al kaloz ve aç kemik sendromu
gibi hastalıklarda etken mekanizmadır.
Hipofosfateminin ne kadar sıklıkta görüldüğü kesin değildir çünkü rutin laboratuar
ölçümlerinde bakılmaz, Hastaneye yatanlar arasında hipofosfatemi %1-5 arası görülür,
bunların da bir çoğu asemptomatiktir. Alkolik,diabetik ketoasidoz veya sepsiste olan
hastalarda bu oran %40-80 olmaktadır.
Ağır karaciğer hastalığı olan, parsiyel hepatektomi yapılmış (%55) veya akut hepatik
yetmezliği olan hastalarda hipofosfatemi sıkça bildirilmiştir.. Hipofosfatemi bunlarda iyi
prognoz belirtisiyken hematopoetik hücre nakli yapılan hastaların üçte birinde görülen
hipofosfatemi yüksek mortaliteyle seyreder.
Böbrek transplantı sonrası görülen hipofosfatemi nakilli kişide sıkça tekrarlar
gösterebilir.
Hipofosfateminin şiddetli ve sürekli olması ölüme yol açabilir.
Hafif hipofosfatemi genelde asemptomatiktir ve uzun süreli komplikasyon oluşturmaz
Kronik hipofosfatemi kemik hastalıklarında görülür. Osteomalazi , uzun süreli antiasid
kullanımı , kaşektik sendrom ,malnutrisyon ve tümore bağlı osteomalazide görülür.Bu
hastalarda kemik ağrıları , kırıklar ,nefrokalsinozis ve böbrek yetmezliği görülür. Çocukluk
çağında başlayan hipofosfatemi böbrek yetmezliği ve hiper paratiroidiye zemin hazırlar.
İlerlemiş hipofosfatemi yaygın organ hasarı yapar. Solunum yetmezliği kaslardaki
kasılma bozukluğuna bağlı, kardiyak outputtaki azalma elektrolit dengesizliği nedeniyle kalp
kasındaki azlığa bağlı gerçekleşir. Hipofosfatemi genel olarak rabdomyoliz, kardiak, aritmi,
mental durum bozukluğu, hemoliz, bozulmuş hepatik fonksiyon ve azalmış beyaz hücre
fonksiyonuyla birliktedir. Agresif insülin terapisinin hipofosfateminin şiddetli ve ölümcül
etkilerini azaltacağı tavsiye edilmektedir. Akut böbrek yetmezliğinde hipofosfateminin
etkilerinden korunmak için sürekli tedavi gereklidir.
Hipofosfateminin Kafkas halkında görülen X geçişli hipofosfatemik riahitis dışında soyla bir
alakası yoktur. Hipofosfateminin erkek çocuklarında daha sık görülen X geçişli
hipofosfatemik rahitis hariç cinsle bir alakası yoktur.Hipofosfatemi her yaş insanda
görülebilir.Kazanılmış hipfosfatemi daha çok geç ergenlikten yetişkinliğe geçişte görülür.Yaş
arttıkça hipfosfaetmi alkolizm , tümör,malabsorbsiyon, vitamin D yetersizliğiyle birlikte
görülür. Fosfota bağlı genetik sendromlara bağlı hipofosfatemi bebeklik veya çocukluk
çağında belli olur. Beslenmesi bozuk yaşlı hastalarda %15, kalp cerrahisi geçirmiş ,mekanik
ventilasyona bağlı, kardiyovakuler ilaç kullanan ve uzun süre hastanede kalan erişkinlerde
%35 oranında hipofosfatemi görülür.
Klinik
Hipofosfatemi hastaları genelde asemptomatikir.Hipofosfateminin fiziksel etkileri seyrek
görülür. Onkojoneik sendromlar veya fosfat açığı yapan sendromlarda kemik ağrısı veya
kırıkları görülebilir. Bu durumlarda doktorların hipofosfateminin olasılığından yüksek oranda
şüphe duymaları ve bu durumu araştırmaları gerekir.
Hipofosfatemi semptomları spesifik, devamlı ve şiddetli değildir.
Hafif hipopotasemi (serum fosfat düzeyi=2-2,5mg/dL) akut veya kronik olsun genelde
asemptomatikir.
Diabetik ketoasidoz ve yüksek oranda insulin gerektiren kontrolsüz diabetlilerde
hipofostatemi akut olarak ortaya çıkar, semptomsuzdur ve çabuk geri döner.
Hafif hipofosfatemi böbrek nakli sonrası görülür
Uzun süreli alkol kullanımı, kronik malnutrisyonu olanlarda vücut fosfat seviyesi azalır.Bu
hastalar hastaneye başvurduğunda serum fosfat seviyeleri referans aralığındadır.
Yemeklerden sonra insulin salınımı fosfatın hücre içine girmesinde başlıca etkendir.
Bunun ardından hipofostatemi derinliği artabilir. Hipofosfatemi şiddetlenince hastalarda kas
güçsüzlüğü , generalize halsizlik görülebilir.
Kronik fosfat azlığı olanlarda kemik ağrısı, kas güçsüzlüğü , iskelet deformiteleri
görülür. Onkojenik osteomalazi ve renal fosfat atılımının arttığı durumlarda fosfat seviyesi
belirgin düşüktür. Semptonlar kemik ağrısı , kemik kırığı ve kas güçsüzlüğüdür.
Hipofosfatemiye bağlı semptonlar azdır. Klinisyenin doğru teşhis koyabilmesi için bu
semptomların bariz olması gerekir.
Klinisyene hipofosfatemiyi düşündürecek ipuçları
-yetersiz beslenme
-malabsorbsiyon semptonları
-antiacid kullanma öyküsü
-kemik ağrısı ve kırığı
-multiple myelom veya diğer paraproteinemi benzeri semptonlar
-parenteral beslenen hastalar
-ağır metallere maruz kalma
-glukokortikoid , sisplatin , pamidronat kullanımı
-diabetik ketoasidozlu hasta
-büyüme hormonu kullanma
-kemik iliği nakli
-geniş yanıklar
Hipofosfateminin fiziksel spesifik bir bulgusu yoktur. Kronik hipofosfatemi genetik
geçişli fosfat azlığı olan hastalarda kısa boylu rahitis ve bacaklarda eğrilik bulgu olarak
görülebilir.
Ağır hipofosfatemi ,disoryantasyon , fokal nörolojik nöbet , kalp hastalığı ve kas ağrısı gibi
değişik bulgular gösterebilir. Miyokard kasılması ATP azalması sonucu bozulur , solunum
sıkıntısı da diafragma güçsüzlüğü sonrası ortaya çıkar. Fosfat düzeyinin 1 mg/dl
(0,32mmol/l)‘nin altına inmesiyle kardiyak output azalır ve semptomatik hal alır.
Rabdomiyolizde fosfat düşüşü, önceden var olan şiddetli hipofosfatemiyi kötüleştirebilir. Bu
hastalarda CPK seviyesi artmıştır.
Neden
Hipofosfatemiye yol açan değişik patolojik mekanizmalar düşünülmüştür.Hipofosfateminin
tek bir mekanizmayla açıklanayacağı düşünülmektedir
-Yetersiz fosfat alımı
Hipofosfatemide yetersiz alım nadir görülen bir sebep de olsa yine de düşünülmüştür.
Fosfattan eksik yiyeceklerin alınması veya emilim bozukluğu sebep olabilir.Uzun süre bu
şekilde beslenenlerde görülebilir. Uzun sire alkol alanlarda bu durum ortaya cıkabilir.Serum
fosfat seviyesi genelde normal sınırlar içindedir. Benzer şekilde kritik hastalarda parenteral
beslenme de hipofosfatemi yapar. Düzensiz beslenen , sosyoekonomik seviyesi düşük ve ağız
problemi olan veya yutma güçlüğü olan hastalarda da hipofosfatemi görülür. Antiasit
kullanımı fosfat emilimini bozduğu için antiasit kullanan bu kişilerde de hipofosfatemi
görülür. Crohn , ülseratif kolit gibi bağırsak hastalıklarında da fosfat emilimi bozulur.
Benzer şekilde steatore , kronik diyare orta derecede hipofofatemi yapabilir.Vitamin D
eksikliğinde sekonder hiperperatiroid de fosfat azlığı görülür.Vitamin D bağırsak ve
böbrekten fosfat emilimini azaltarak hipofosfatemi yapar.
-Artmış kayıp
Fosfat azlığı genetik veya kazanılmış böbrek hastalıklarında olur. Genetik geçişli olan
hastalıklarda kısa boyluluk ve kemik deformiteleri görülür. X geçişli hipofosfatemik raşitizm
kısa boy, raşitizm radyolojik bulguları ve kemik ağrısıyla karakterizedir.Bu hastalarda tendon
kalsifikasyonları, kraniyel anormallikler görülür. Hipofosfatemiye ek olarak bu hastalarda
1,25 dihidroksivitamin D3 seviyesi de düşüktür.
PHEX gen defekti olan hastalarda inaktif nötral endopeptidler ( büyük ihtimalle FGF 23)
nedeniyle böbrekten fosfat emilimini sağlayan sodyum-fosfat taşıyıcıları etkisiz hale getirir.
Otozomal dominant hipofosfatemik raşitizm de benzer şekilde hipofosfatemi yapar. Raşitizm
kliniği ve 1,25 dihydroxvitamin D3 azlığı vardır. FGF23 mutasyonu sonucu yüksek düzeyde
dolaşan FGF23 ve bunun sonucu fosfatüri görülür.
Herediter hipofosfatemik reikets , hipofosfatemi , fosfat atılımı, kemik ağrısı, kas güçsüzlüğü
ve yüksek 1,25 dihidroksivitamin D3 ile karakterizedir. Nedenleri henüz bilinmemektedir.
Vitamin D’ye dirençli raşitizm otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. Tip1’de defekt böbrek
1- hidroksilasyonundadır. Tip 2 1,25 dihidroksivitamin D3’e karşı oluşan dirençle
karakterizedir. Bu hastalığa çocukluk çağında yakalananlarda hipokalsemi, hipopotasemi,
hiperparatiroidi, raşitizm , kemik ağrıları , kas güçsüzlüğü ve alopesi görülür.Bu hastalık
vitamin D3 reseptorlerindeki bozukluk sonucudur.
Tip2a sodyum-fosfat taşıyıcılarındaki mutasyon, bazı hastalarda hipofosfatemi ve idrarla
artmış fosfat atılımı, nefrolitiazis ve/veya osteoporoz ile sonuçlanır.
Stimilatör G proteinin alfa subünit mutasyoun sonucu fibroz displazi ve McCune-Albright
sendromu olan hastalarda da seyrek olarak renal fosfat atılımı saptanan bir sorundur.
Edinilmiş fosfat kaybı nedenleri
Ağır metaller ve paraproteinemi proximal renal tubul hasarına neden olur. Bu hastalarda
hipofosfateminin yanında Tip 2 renal tubuler asidoz , renal glikozüri, aminoasiduri ve
hiperürisemi görülür. Serum kalsitriol konsantrasyonu düşük veya yetersiz sınırlarda
normaldir. Fankoni sendromu olarak adlandırılan bu sendrom cocuklarda sistinoz,Wilson
hastalığı,herediter fruktoz intoleransında da görülür.
Vitamin D eksikliği hipofosfatemiye yol açar. Vitamin D vücutta birçok değişik
mekanizmayla eksilebilir, yetersiz alım , güneş ışınlarından uzak durma, ilaçlar ve nefrotik
sendromu olan hastalarda vitamin D bağlayan protein kaybı etkenlerdir.
Pirimer hiperparatiroidi diğer bir fosfat atılımını arttıran sebeptir.
Loop diüretikleri , cisplatin, pamidronat ve asetazolamid böbreklerden fosfat kaybına neden
olan ilaçlardır.
Ekstrasellüler volüm fazlalığı veya bikarbonat artışı böbreklerden fosfat atılımına neden olur.
Paraneoplastik sendrom osteomalazi, hipofosfatemi, renal fosfat atılımı, kemik ağrısı ve kas
güçsüzlügiyle karakterizedir. Birçok tümör bu sendroma yol açabilir.
Ozmotik diürez idrarla fosfat atılımının artırır. Diğer nedenler, proximal etkili diüretikler ve
hızlı volüm genişlemesidir. İdrarla fosfat atılımı gastrointestinal tümorlerde ve KML’de
kullanılan imatinib mesilat isimli ilacın kullanılmasıyla da ortaya çıkar.
Hücre içi fosfat değişimi
Fosfatı hücre dışı alandan hücre içine alan bir çok fizyolojik araç vardır.Bunlar fosfatın
azalmasını şddetlendiren ve hipofosfatemiye neden olan etkilerdir. Bununla birlikte bazı
durumlarda tek başına fosfatın yer değiştirmesi de küçük oranlarda da olsa hipofosfatemiye
neden olur.
Akut solunumsal alkaloz veya hiperventilasyon fosfatın hücre içine girmesine neden olarak
hipofosfatemi yapar.Hipofosfatemiden sorumlu olan bu mekanizma yüksek doz salisilat,panik
atak ve sepsiste de görülür. Aşırı hiperventilasyon normal değerlerdeki fosfat miktarını 1
mg/dl ‘nin altına indirir, bu muhtemelen hastanede yatan hastalarda görülür.
Diabetik ketoasidoz,beslenme ve parenteral beslenme sonrası insulin miktarındaki artış
fosfatın hücre içine girmesine neden olarak hipofosfatemi yapar.
Epinefrin de hücre içine fosfat alımını tetikler
Birçok sitokinin de hürce içine fosfat alımını arttırdığı söylenmekte , bu mekanizma travma,
geniş yanıklar ve kemik iliği nakli sonrası görülebilmektedir.
Hipofosfatemi böbrek transplantasyonunun bir komplikasyonudur. Tersiyer hiperparatiroidi
uzun zamandır etyolojiden sorumlu tutulmaktaydı ama hipofosfatemi düşük PTH seviyesinde
ve yüksek PTH seviyesi normale döndüğü zaman da devam etmektedir. Ayrıca normal
allograft fonksiyonunda hipofosfatemi ,hiperparatiroidi ve kalsitriol seviyesi transplantasyonu
izleyen süreçte değişmeden kalır, bu bulgular PTHdışında bir mekanizmanın fosfat
ayarlanmasına katkıda bulunduğunu düşündürmektedir. FGF23 fosfaturiyi arttırır, kalsitriol
sentezini inhibe eder ve kronik böbrek hastalığında birikir. Bu faktör transplantasyon sonrası
hipofosfateminin muhtemel sebebidir. Dipyridamole renal tubular fosfat reabsorpsiyonunu
arttırmış ve bir çalışmada transplant sonrası hipofosfatemide etkin olduğu gösterilmiştir.
Ayırıcı Tanı
Dilate kardiyomiyopati, deliryum, deliryum tremens, hemolitik anemi ayırıcı tanısında
hipoposfatemi araştırlmalıdır.
Labratuar
1. Kalsiyum, magnesiyum ve potasyum
Serum P çalışmalarında Mg ve Ca düzeyleri yardımcı olabilir.
Düşük P düzeyiyle birlikte yüksek Ca düzeyleri hiperparatiroidi, düşük Ca düzeyleri Vitamin
D eksikliği veya malabsabisiyonu düşündürür. Düşük Mg düzeyler aynı zamanda beslenme
yetersizliğini gösterir.
Serum K düzeyindeki dengesizlikler özellikle hipokalemik DKA ve alkolizmde oolduğu gibi
hipofosfatemiye yol açabilir.
2. Serum Albumini
Serum albuminin yarısı kalsiyuma bağlı olduğu için albumin değişimleri total Ca
konsantrasyonunu etkiler. Albumindeki 1g/dl’lik düşüş Co’ da 0.8mg/dr’lik düşüşe neden
olur.
3. PTH ve vitamin D düzeyi
Primer hiperparatroidi daha çok erişkinde, vitamin D eksikliği pediatri, geriatri popülasyonu
ve kronik hastalığı olanlarda görülür.
Yüksek PTH, yüksek Ca ve düşük P düzeyi primer hiperparatiroidi, PTH yüksek ve P
düşükse sekonder hiperparatiroidi veya intestinal malabsorbisyonu düşündürür. İntestinal
malabsorbisyon izole vitamin D eksikliğine neden olabilir.
4. Arteryel kan gazı
Ayırıcı tanıda kan gazında respiratuar alkaloz söz konusu ise hipofosfatemi akla gelmelidir.
5. Serum laktat veya amonyak düzeyleri
Hepatit ensefalopati ve sepsis gibi hastalarda respiratuar alkaloz sonrası hipofosfatami
gelişimini göstermede yararlı olabilir.
6. Üriner fosfor atılımı
24 saatlik idrarda atılan P miktarının ne kadar olduğu belirlenmelidir. Ekskresyonel
fraksiyonda P’ın %15’den fazlasının atılımı renal kayıp olduğunu gösterir.
7. İdrar analizi
P atılımı ve hipofosfami Fanconi sendromu gibi proksimal tubul hastalıklara bağlı
olabilir.İdrar analizinde glukozüri, hiperürikozüri ve aminoasitüri yanında bikarbonat ve
fosfat kaybı mevcuttur.
İdrar analizinde glukoz pozitif ve serum glukoz konsantrasyonu 180mg/dL altında ise
renal glulozüri vardır. Aynı zamanda serum ürik asit düzeyi 2 mg/dL altında bulunur. Ayrıca
anyon açıksız metabolik asidoz mevcuttur.
Radyoloji
Eğer P atılımıyla giden sendrom varsa kemik incelemesinde osteopeni,osteomalazi veya
hiperporatiroidi araştırılmalıdır.
Paratiroid adenomu açısından boyun USG yararlı olabilir. Paratiroid bezi incelemesi için
sintigrafi gerekir.
Kemik densitometrisi P atılımının kronikliğini ve şiddetini göstermede yararlıdır. Kronik P
kayıpları dansitede kayba yol açarken , ılımlı hipofosfatemi değişikliğe neden olmaz.
Mezenkimal tümörler onkojel osteomalaziye neden olabilir.Tanı için BT ve MR yararlıdır.
Kemik biyopsisi kemik patolojisinin ayrımındaki tek metoddur.Hiperparatiroidi ve
osteomalazinin tipik radyoloji bulguları vardır ama radyoloji sadece osteopeniyi gösterebilir.
Kemik biopsisi kemik patolojisinin ayrımını yapmak için gereklidir.
Paratiroid lezyonlarınının çoğunluğu adernmdur. Nadiren karsinom bulunur. Tümörlerin çoğu
beningdir ve onkojolik osteomalaziye yol açar.
Tedavi
Tedavinin etkinliği üç faktöre bağlıdır: neden, olayın ağırlığı ve süre.Tedavide
hipofosfatemiye yol açan nedenin bulunması tedaviyi başarılı kılar.
Örneğin: anoreksia , bulemia, uzun süreli açlık kaynaklı hipofosfatemi de beslenmenin
düzeltilmesiyle tablo düzelir.
Çölyaki ve crohn gibi altta yatan hastalığı olanlarda vitamin D replasmanı gerekebilir.
Oral Fosfat Tedavisi
Oral P tedavisi ,P düzenini normale yükseltip kemik gücünü artırsa da küratif değildir.
Tedavinin etkinliği için P,Ca düzeyleri, kemik dansitesi ve çocuklarda büyüme izlenmelidir.
Orkojen osteomalazili ve tümörü cerrahi olarak çıkarılan hastalığa da oral P yararlı olabilir,
Yüksek dozlarda diareye yol açabilir.
Hafif P düşüşlerinde diyetle alımın artırılması yeterli olabilir. Et, baklagiler, kuruyemişler P
den zengin yiyeceklerdir
Parenteral tedavi
Hayatı tehdit eden hipofosfatemi veya GİS sendromlarda paranteral P replasmanı gerekli
olabilir. P seviyesini hızlı yükseltmek hipokalsemi, tetani ve hipotansiyona yol açabilir. Diğer
komplikasyonlar da metastatik kalsifikasyon, hiperkalemi, völüm fazlalığı, metabolik asidoz
ve hiperfosfatemidir. Önerilen replasman 1-3 mmol/saattir. Na veya K-fosfat solüsyonlarının
her mililitresinde 3 mmol P içerir, bu saatte 0.3-1ml’ye denk gelir. Ağırlığa göre de
ayarlanabilir. 0.08 mmol/kg (2.5 mg/kg) veya 0.16 mmol/kg (5 mg/kg) 6 saatte uygulanır.
Daha hızlı replasman güvenli olabileceği gibi beklenmedik sonuçlara da yol açabilir. Serum P
ve Ca düzeyi her 6 saatte bir kontrol edilmelidir.
İV tedavide hastanın fosfor düzeyi ve entübe olması önemlidir.
Ağır hipofosfatemik ( 1mg/dl) kritik hastalarda ve entübe hastalarda i.v olarak 0,080,16mmol/kg 2-6 saat şeklinde replase edilebilir.
Daha orta düzeyde hipofosfatemide (1-2,5 mg/dl) ve entübe olan hastalarda 0,080,16mmol/kg 6 saat şeklinde replase edilebilir.
Orta düzeyde hipofosfatemide (1-2,5 mg/dl) ve entübe olmayan hastalarda 1000 mg/gün
seklinde oral olarak replase edilir.
Vitamin D eksikliği olan hastalarda ek olarak vitamin D verilmesi gerekir.
Oral vitamin D2 veya multivitamin preperatları kullanılabilir, çünkü böbekler aktif D vitamini
yapabilirler. Renal problemi olan hastalara 1,25 OH D3 replasmanı yapılmalıdır. Çünkü D vit
Ca ve P absorbisyonunda görevlidir.
Cerrahi yaklaşım:
Primer hiperparatiroidili hastalar paratiroidektomi için adaydırlar. Paratirodektomi
uygulanamayacak hastalarda Calsimimetik ajanların kullanabileceğini gösteren çalışmalar
vardır. Onkojenik osteomalazili hastalarda ve tümörün uzaklaştırılması tam iyileşmeyi
sağlamaktadır.
İzlem:
P kaybıyla giden sendromlarda karakteristik olarak oral veya parenteral tedaviye direnç
görülürken diğer hipofosfatemi durumlarında genelde birkaç gün içinde P düzeyleri normale
döner
Vit D eksikliğine dair kanıt varsa diyet eğitimi ve vitamin D replasmanı önerilebilir.
Eğer vit D eksikliği ilaç metobolizmasına bağlıysa ilaç kesimi tartışılabilir. Bunun yanında
bazı çalışmalarda fenitoin kullanan hastalarda vitamin D kullanılıyorsa daha dikkatli olunması
gerektiği gösterilmiştir.
Vit D eksikliği intestinal malabsorbisyon kaynaklı da olabilir. P kaybı aynı zamanda yeme
anormalliklerinin sonucu olabilir .Sosyoekonomik düzey,diş problemleri veya yutma
güçlüklerinde görülebilir. Bu sorunların ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır.
P kaybı konjenital kayıp durumlarına bağlı olabilir ve bazen ağır osteomalaziye neden olur.
Kemik profilleri ağır osteopeni görmede bazı hastalarda da kemik biyopsisi uygun tedavi
yaklaşımında gerekli olabilir.
Hiperporatiroidim saptanırsa medikal y ada cerrahi olarak tedavi edilebilir. Klinik duruma
göre kemik profilleri ve dansitometrisi kemik kaybının derecesi ve ağırılığını göstermede
kullanılır.
Proximal renal tubuler patolojiler hipofosfatemiye bazen glikozüri, aminoasidüri,hipoürisemi
ve RTA’ya (HCO3 kaybına bağlı) neden olur. Ağır metal intoksikasyonu veya
paraproteinemide proksimal tubul disfonksiyonu kolay tanınabilir.Serum ve idrar protein
elektroforezi ile idrarda metal incelemesi yapılır.
Erişkinde ağır kemik kaybı, fosfat kaybı onkojen osteomalaziyi düşündürebilir. Bu
paraneoplastik sendrom özellikle mezenkimal tümörlere bağlı görülür.
Orta dereceli hipofosfatemide uzun süreli izlem gerekli değildir.
Deliryum, koma veya fokal nörolojik bulgular görülebilir. Kalp yetmezliği, rabdomyoliz, akut
hemoliz,lokosit disfonksiyonu ve akciğer fonksiyon testlerinde anormallikler gelişebilir.Kalp
yetmezliği, akut hemoliz ve rabdomiyoliz akut renal yetmezliğe yol açabilir. Lökoit
disfonksiyonu enfeksiyonu tetikler.Bu hastalarda aynı zamanda trombosit disfonksiyonu,
glikoz intoleransı ve metabolik asidoz gelişebilir. Bu hastalar acil serviste moniterize edilmeli
ve İV fosfat tedavisi uygulanmalıdır.
Kaynaklar
1.
Ambuhl PM, Meier D, Wolf B, et al. Metabolic aspects of phosphate replacement therapy for
hypophosphatemia after renal transplantation: impact on muscular phosphate content, mineral
metabolism, and acid/base homeostasis. Am J Kidney Dis. Nov 1999;34(5):875-83.
2.
Basquerizo A, Anselmo D, Shackleton C, et al. Phosphorus as an early predictive factor in patients with
acute liver failure. Transplantation. 75:2007-2014.
3.
Berman E, Nicolaides M, Maki RG, Fleisher M, Chanel S, Scheu K. Altered bone and mineral
metabolism in patients receiving imatinib mesylate. N Engl J Med. May 11 2006;354(19):2006-13.
4.
Bollaert PE, Levy B, Nace L, et al. Hemodynamic and metabolic effects of rapid correction of
hypophosphatemia in patients with septic shock. Chest. Jun 1995;107(6):1698-701.
5.
Bowe AE, Finnegan R, Jan de Beur SM, et al. FGF-23 inhibits renal tubular phosphate transport and is
a PHEX substrate. Biochem Biophys Res Commun. Jun 22 2001;284(4):977-81.
6.
Crook MA, Hally V, Panteli JV. The importance of the refeeding syndrome. Nutrition. JulAug 2001;17(7-8):632-7.
7.
DiMeglio LA, White KE, Econs MJ. Disorders of phosphate metabolism. Endocrinol Metab Clin North
Am. Sep 2000;29(3):591-609.
8.
Drezner MK. PHEX gene and hypophosphatemia. Kidney Int. Jan 2000;57(1):9-18.
9.
Drezner MK. Tumor-induced osteomalacia. Rev Endocr Metab Disord. 2001;2:175-86.
10. Faintuch J, Soriano FG, Ladeira JP, et al. Refeeding procedures after 43 days of total
fasting. Nutrition. Feb 2001;17(2):100-4.
11. Green J, Debby H, Lederer E, et al. Evidence for a PTH-independent humoral mechanism in posttransplant hypophosphatemia and phosphaturia. Kidney Int. Sep 2001;60(3):1182-96.
12. Hicks W, Hardy G. Phosphate supplementation for hypophosphataemia and parenteral nutrition. Curr
Opin Clin Nutr Metab Care. May 2001;4(3):227-33.
13. Kagansky N, Levy S, Koren-Morag N. Hypophosphataemia in old patients is associated with the
refeeding syndrome and reduced survival. J Intern Med. 2005;257:461-468.
14. Kumar R. Tumor-induced osteomalacia and the regulation of phosphate
homeostasis. Bone. Sep 2000;27(3):333-8.
15. Marinella MA. Refeeding syndrome and hypophosphatemia. J Intensive Care Med. 2005;20:155-159.
16. Melvin JD, Watts RG. Severe hypophosphatemia: a rare cause of intravascular hemolysis. Am J
Hematol. Mar 2002;69(3):223-4.
17. Milionis HJ, Alexandrides GE, Liberopoulos E, et al. Hypomagnesemia and concurrent acid-base and
electrolyte abnormalities in patients with congestive heart failure. Eur J Heart Fail. Mar 2002;4(2):16773.
18. Mirams M, Robinson BG, Mason RS, Nelson AE. Bone as a source of FGF23: regulation by
phosphate?. Bone. Nov 2004;35(5):1192-9.
19. Morris AA, Baudouin SV, Snow MH. Renal tubular acidosis and hypophosphataemia after treatment
with nucleoside reverse transcriptase inhibitors. AIDS. Jan 5 2001;15(1):140-1.
20. Nishida Y, Taketani Y, Yamanaka-Okumura H, Imamura F, Taniguchi A, Sato T. Acute effect of oral
phosphate loading on serum fibroblast growth factor 23 levels in healthy men. Kidney
Int. Dec 2006;70(12):2141-7.
21. Paleologos M, Stone E, Braude S. Persistent, progressive hypophosphataemia after voluntary
hyperventilation. Clin Sci (Lond). May 2000;98(5):619-25.
22. Pande S, Ritter CS, Rothstein M, Wiesen K, Vassiliadis J, Kumar R. FGF-23 and sFRP-4 in chronic
kidney disease and post-renal transplantation. Nephron Physiol. 2006;104(1):p23-32.
23. Perreault MM, Ostrop NJ, Tierney MG, et al. Efficacy and safety of intravenous phosphate replacement
in critically ill patients. Ann Pharmacother. 31(6):683-8.
24. Rubin MF, Narins RG. Hypophosphatemia: pathophysiological and practical aspects of its
therapy. Semin Nephrol. Nov 1990;10(6):536-45.
25. Strewler GJ. FGF23, hypophosphatemia, and rickets: has phosphatonin been found?. Proc Natl Acad
Sci U S A. May 22 2001;98(11):5945-6.
26. Vaszar LT, Culpepper-Morgan JA, Winter SM. Refeeding syndrome induced by cautious enteral
alimentation of a moderately malnourished patient. Gastroenterologist. Mar 1998;6(1):79-81.
27. Weisinger JR, Bellorin-Font E. Magnesium and phosphorus. Lancet. Aug 1 1998;352(9125):391-6.
28. Yu X, White KE. FGF23 and disorders of phosphate homeostasis. Cytokine Growth Factor
Rev. 2005;16:221-232.
29. Zazzo JF, Troche G, Ruel P, Maintenant J. High incidence of hypophosphatemia in surgical intensive
care patients: efficacy of phosphorus therapy on myocardial function. Intensive Care
Med. Oct 1995;21(10):826-31.
Download