KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

advertisement
KURUMSAL SOSAL SORUMLULUK

Pazarın, tüketici tercihlerinin, ticaretin,
tedarik zincirinin vefinans akışının
küreselleşmesi; deregülasyon ve ticaretin
serbestleşmesi; endüstriyel ekonomiden
bilgi ekonomisine geçiş; rekabetin
yoğunlaşması; çevresel sürdürülebilirliğin
tehdit edilmesi; sivil toplum örgütlerinin
ve uluslararası organizasyonların
müdahalelerinin artması gibi faktörler
işletmelerin topluma karşı
sorumluluklarını artırmış ve değiştirmiştir.



Sosyal sorumluluk; günümüzün en çok
kullanılan ve tartışılan kavramlarından bir
tanesidir. Çokuluslu işletmelerin küresel
ekonomi içindeki gücünün artmasıyla
birlikte sosyal rollerinde de bir değişim
gözlenmektedir.
Ulus devletin ve sendikaların etkisinin
azalması, işletmelerin ekonomik
faaliyetlerini olduğu gibi sosyal
aktivitelerini de denetimsizce
gerçekleştirebilmelerini sağlamıştır.
Sosyal sorumluluk kavramı kimi tehlikeler
de içermektedir. Özellikle işletmelerin
çalışma haklarına ilişkin sorumlulukları bu
hususların başında gelmektedir.



KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
İşletmelerin çalışanlarına ve çevreye karşı
duyarlı olması, toplumsal sorunların
çözümü konusunda kamuya yardımcı
olması çok yararlı girişimler olarak
görülebilir.
İşletmeleri bu şekilde davranmaya yönelten
baskılar daha çok toplumsal yönde ortaya
çıkmaktadır.
İşletmeler sosyal sorumluluklarını yerine
getirmek konusunda çeşitli taahütlerde
bulunmakta ve bunun için çeşitli araşlar
geliştirmektedirler; “Yürütme İlkeleri”
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK


Yürütme ilkeleri; genellikle işletmelerin
müşterilerine çalışanlarına, tedarikçilerine
ve onların işçilerine karşı sorumluluklarını
düzenleyen ve özellikle çokuluslu
işletmelerin imajına etkide bulunan kural
ve normlardır.
Örneğin, çalışma haklarıyla ilgili yürütme
ilkelerini uluslararası düzeyde savunan ve
ilgili standarlar konusunda uğraş
gösteren, ILO, BM ve OECD gibi
organizasyonlar vardır.
Sosyal Sorumluluğun Kavramsal Çerçevesi
Sosyal sorumluluk ilkesinin faklı dinamiklere
ve faktörlere bağlı olarak birden fazla
tanımı bulunmaktadır.
Örneğin, Milton Friedman’ın “iş ahlakı” odaklı
tanımına göre; işletmelerin sadece bir
sorumluluğu bulunmaktadır. Bu da oyunun
kuralları içerisinde kalarak karını artırmak
için kaynaklarını ve faaliyetlerini
düzenlemektir.
İşletmelerin sadece ekonomik bir kurum
olduğu ve yalnızca hissedarlarına sorumlu
olduğu görüşü günümüzde önemini
yitirmiştir.




Sosyal Sorumluluğun Kavramsal Çerçevesi
İşletmeye ekonomik, devlete ise sosyal bir
görev yükleyen anlayış yerini ortak sosyal
sorumluluk kavramına bırakmıştır.
İşletmelerin faaliyetlerini farklı grupların
çıkarlarına ve çevreye karşı duyarlı olarak,
rekabeti ve ekonomik gelişmeyi artıracak
şekilde sürdürmeleri öngörülmektedir.
Örneğin Willis Harman bu görüşü şu
cümlelerle dile getirmiştir; “geçtiğimiz
yüzyılın ortalarından itibaren, yeryüzünde
en güçlü kurum işletmeler olmuştur.
Toplumda baskın olan kurumun tüm
sorumluluğu alması gerekir. Bu henüz tam
olarak kabul edilemeyen yenş bir roldür”.


Sosyal Sorumluluğun Kavramsal Çerçevesi
Bir diğer görüş, işletmelerin topluma karşı
sözleşmeye dayalı bir sorumluluğu
olduğunu ileri sürmektedir. Buna göre;
“toplum işletmelerin hem doğal hem de
insan kaynaklarını kullanması ve
geliştirmesine izin verdiği için işletmelerin
sosyal sorumlu davranmasına yönelik
talepler meşrudur.”
Bir başka açıdan, Maslow’un ihtiyaçlar
hiyerarşisine pararel olarak
düşünüldüğünde; sosyal sorumluluk
örgütsel ihtiyaçlar piramidinin en üstünde
yer alan olgulardan birisidir.


Avrupa Komisyonu’nun 2001’de yayınladığı
ve sosyal alanlarda işletmelerin
sorumluluklarını düzenleyen Yeşil Dosya’da
ortak sosyal sorumluluk; işletmelerin daha
iyi bir toplum ve daha temiz bir çevre için
gönüllü olarak çalışmaya karar verdiklerini
gösteren bir kavram olarak
tanımlanmaktadır.
OECD ve ILO’nun çokuluslu işletmelere
yönelik olarak hazırladığı belgelerde de
sosyal sorumlulukla ilgili benzer ifadeler
yer almaktadır, örneğin; OECD Çokuluslu
Şirketler Rehberi; işletmelerle faaliyetlerini
sürdüdükleri toplum arasındaki güveni
güçlendirilmesini öngörmektedir





ILO tarafından hazırlanan “Çokuluslu
İşletmeler ve Sosyal Politikayla İlgili İlkeler
Üçlü Bildirgesi” çokuluslu işletmelerin
sosyal gelişmeye olumlu katkılarının
cesaretlendirilmesini amaçlamaktadır.
Ortak sosyal sorumluluğun farklı tanımları
bir araya getirildiğinde, aşağıdaki genel
noktalara değinilebilir;
Ortak sosyal sorumluluk, işletmelerin
gönüllü olarak benimsedikleri bir olgudur,
Ortak sosyal sorumluluk, sürdürülebilir
gelişme (kalkınma) ile bağlantılıdır,
Ortak sosyal sorumluluk, temel işletme
faaliyetlerine bir ek değildir.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SOSYAL SORUMLULUK



Şirketlerin sosyal sorumlulukla ilgili
çalışmaları 1929 ekonomik bunalımına
kadar yavaş bir şekilde ilerlemiştir.
1929 yılında, başta ABD ve Batı Avrupa’nın
sanayileşmiş ülkelerinde ortaya çıkan
kitlesel işsizlik ve iş kayıpları, sosyal
sorumluluk kavramını gündeme getirmiş ve
şirketlere faaliyetlerinde sınırlamalar
getiren yasalar hızla çıkarılmaya
başlanmıştır.
1960’lardan itibaren savaş karşıtlığı trendi
ile gelişen sivil toplum örgütlerinin baskı
unsuru olarak yaygınlaşması ile sosyal
sorumluluk talepleri de yoğunlaşmıştır.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SOSYAL SORUMLULUK

Sosyal sorumluluk kavramının
günümüzdeki şekli 1990’larda ortaya
çıkmıştır. Kavram ile ilgili kullanılan
başlıklar zaman zaman farkılaşmaktadır;
“Ortak Sorumluluk”, “Örgütsel
Sorumluluk”, “Ortak Vatandaşlık”.
SOSYAL SORUMLULUK YAKLAŞIMLARI
a) İşletme Merkezli Sosyal Sorumluluk:
Bu tarzdaki ortak sosyal sorumluluk, ABD
ölçeğindeki işletmelerde görülmekte ve
hayırseverlik gibi uygulamalarla ortaya
çıkmaktadır. Bu yaklaşım, geniş olarak
topluma karşı işletmenin
sorumluluklarına inanmaktadır (Bkz.
Şekil 1, Sy. 18). Örneğin, çevre, insan
hakları ve üçüncü dünya ülkeleri,
işgücüne yönelik sorumluluklar ile ilgili
sorumluluklar.
SOSYAL SORUMLULUK YAKLAŞIMLARI
b) Devlet Merkezli Sosyal Sorumluluk:
Bu yaklaşıma göre devletler ve sosyal
(kamusal) taraflar daha aktif bir rol
oynamakta ve daha çok işletmenin sosyal
sorumluluğu benimseyebilmesi için
işletmelere yol göstermektedirler.
Örneğin, iş dünyasının topluma neler
verebileceği sorusuna yanıt aranmaktadır.
Devlet merkezli sosyal sorumluluk işgücü
piyasası sorumluluklarına da öncelik
vermektedir (Bkz. Şekil 1, Sy. 18).
SOSYAL SORUMLULUĞUN KAPSAMI




Paydaş Teorisi (Tablo 1 Sy. 23); işletmenin
sorumlu olması gereken grupların kimler
olacağının belirlenmesi temeline
dayanmaktadır. Paydaşları oluşturan birey
ve gruplar farklı kategorilere ayrılmaktadır;
Birincil paydaşlar, varlığı ve katılımı
olmaksızın işletmenin devamının mümkün
olmadığı bir gruptur.
İkincil paydaşlar, işletmenin faaliyetlerini
etkileyen veya faaliyetlerinden etkilenen,
ancak işletmeyle ticari ilişkisi
bulunmayanların oluşturduğu bir gruptur.
Bunların yanında sosyal paydaşlar ve
SOSYAL SORUMLULUĞUN DİNAMİKLERİ
Ortak sosyal sorumluluğun dinamikleri
Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Yelil
Dosya’da içsel ve dışsal dinamikler olarak
ikiye ayrılmıştır.
İçsel Dinamikler:
a) İnsan Kaynakları Yönetimi; çalışanlara
daha fazla yetki ve sorumluluk, iş ve aile
hayatının dengelenmesi, eşit işe eşit ücret,
eşit kariyer fırsatları, ayrımcılığın
önlenmesi ve iş güvenliği gibi konularda
işletmelere görevler yüklemektedir. Ayrıca,
AB direktifleri ve ILO ilkeleri gibi
uluslararası kurallar da bu çerçevededir.

b) İşyerinde Sağlık ve Güvenlik:
İşletmelerin ve iş yaptığı tedarikçi ve
taşeronların sağlık ve güvenlik
performansı, çalışma şartlarında ve
kullanılan malzemelerde gerekli emniyetin
ve standartların sağlanması ve denetim
mekanizmalarının kurulması günümüzde
yasal zorunlulukların ötesine geçerek
işletmenin gerek çalışanları, gerekse de
kamuoyu açısından güvenilirliğini ve
imajını şekillendirmektedir.
c) Değişime Uyum; krizler, teknolojik
gelişmeler ve yoğun rekabetin içerisinde
işletmeler için hayati önem taşıyan bir
unsurdur.
SOSYAL SORUMLULUĞUN DİNAMİKLERİ
Dışsal Dinamikler:
a) Yerel Kamuoyu: Çokuluslu şirketler
açısından üretimin veya ticaretin yapıldığı
coğrafyalarda toplumlar ile iyi ilişkiler
kurmak oldukça önemlidir. Çokuluslu
şirketlerin faaliyetleri yerel baskı grupları
tarafından da gözlemlenecektir.
b) İş Ortakları, Tedarikçiler ve Tüketiciler
c) İnsan Hakları:
Özellikle uluslararası ticari faaliyetlerde,
sosyal sorumluluğun insan hakları boyutu
önemlidir ve ilgili uluslararası norm ve
kurallar işletmelerce takip edilmelidir.
SOSYAL SORUMLULUĞUN İNSANİ BOYUTU



Küresel ekonomi içinde, çok uluslu
şirketlerin karşı karşıya bulunduğu güçlü
rekabet baskısı, işletmelerin gönüllü olarak
yerine getireceği bazı uygulamaları
rahatlıkla geri plana alabilmesine neden
olmaktadır.
Bu çerçevede üç kavram ortaya
çıkmaktadır; güç, meşruiyet ve aciliyet.
Genelde, işletmeler gücü ve aciliyeti olan
meşru paydaş gruplarına daha fazla dikkat
etmektedir. Bu durum özellikle bazı
(işgücü) paydaşlar aleyhine sonuçlar
ortaya çıkarmaktadır.



Küreselleşme’den en çok yarar sağlayan
işletmeler, ortaya çıkan zararları da yine
kendi lehine çevirme çabası içindedirler.
Çalışma hayatının taraflarını oluşturan
işçiler, sendikalar ve devlet bu süreç içinde
çeşitli şekillerde etkilenmekte ve toplu
pazarlığın niteliği değişime uğramaktadır
(Bkz. Tablo 2, Sy. 39).
Her grup kendi bakış açısına göre sosyal
sorumluluğu farklı yorumlamaktadır; sivil
toplum örgütleri tarafından yoksullukla
mücadele, işletmeler tarafından avantaj
aracı ve sendikalar tarafından iş
kanunlarının özelleştirilmesi olarak
görülmektedir.
SOSYAL SORUMLULUĞUN SENDİKALAR,
TOPLU PAZARLIK VE DEVLETİN SOSYAL
ROLÜNE ETKİLERİ


Klasik sistemde çalışma ilişkileriyle ilgili
yasal düzenlemeler asgari gereklilikleri
ifade etmekte ve işletmelerin sorumsuz
davranışlar yoluyla rekabet etmelerini
engellemek için bir kontrol mekanizması
oluşturmaktadırlar.
Günümüzde ise yasal düzenlemelerin ve
toplu iş sözleşmelerinin yerini zaman
zaman işletmelerin gönüllü faaliyetleri
almıştır.
Hedeflenen, işletmelerin yasal
düzenlemelerin ve minimum
gerekliliklerin daha üstünde standartları
çalışanlara sağlaması olmakla birlikte,
gönüllülük boyutu bu amaca ulaşılmasını
engellemektedir.
I. Sosyal Sorumluluğun Sendikalara Etkileri
A) Sendikaların Sosyal Sorumluluğa
Yaklaşımları; genelde savunma eğiliminde
ve düşük oranda katılımı öngörmektedir.
Özellikle AB ülkelerindeki sendikalar
sosyal sorumluluğun sosyal diyalog
sistemini parçalayarak, işçilerin haklarını
azaltacağından endişe etmektedirler.

1) ETUC ve Sosyal Sorumluluk:
Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC)
sosyal sorumlulukta “ortaklık yaklaşımı”nı
savunmaktadır.
Buna göre, sendikalar kendi politikalarını
oluştururarak sosyal sorumluluk alanında
katılımcı ve destekleyici olmaları
gerekmektedir.
ETUC sosyal sorumlulukla ilgili yanılgıları ortadan
kaldırmaya çalışmaktadır;
İşverenin sorumluluğunun hafifletildiği
yanılgısı,
Sosyal sorumluluğun bütün paydaşlarının eşit
olduğu yanılgısı,
“Gönüllü” kavramının başarılı olacağı yanılgısı.
2) ICFTU ve Sosyal Sorumluluk:
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (ICFTU), sosyal
sorumluluğu küreselleşme kapsamında
değerlendirerek, en önemli tehlikenin
sosyal sorumluluğun devlet ve işletmeler
tarafından yasal düzenlemelerin yerine
geçirilmesi ya da onlara bir alternatif
olarak gösterilmesi olduğunu öne
sürmektedir.
B) Sendikaların Sosyal Sorumluluk İçindeki
Yeri: Sendikalar Sivil Toplum Örgütleri Midir?
Son dönemlerde üye sayısındaki azalmaya
bağlı olarak sendikalar gittikçe zayıflarken,
sivil toplum örgütleri (STÖ) üye sayılarını
ve örgütsel kapasitelerini
güçlendirmektedirler. Endüstri ilişkilerinin
geleneksel aktörlerinden biri olan
sendikalar yeni bir aktör olan STÖ’lerle
yakın ilişkiler kurmuş olsalar da aralarında
pek çok farklılıklar vardır. Örneğin STÖ’ler
daha az örgütsel kaynaklara sahiptirler ve
fonlara bağımlı durumdadırlar. Ayrıca,
STÖ’lerin temsil yetkisi de sendikalar kadar
net değildir.
C) Sosyal Sorumluluğun Sendikalar İçin
Yarattığı Fırsatlar:
İşyeri ve işletme düzeyinde küresel
sendikalar sosyal ve çevresel
sürdürebilirliğin kurallarını birbirine
bağlayabilmek için çokuluslu şirketleri ikna
etmeye çalışmaktadırlar. Bunu
gerçekleştirmek için iki yöntem
bulunmaktadır; lobicilik faaliyetleri ve
yürütme ilkeleri için uluslararası düzeyde
toplu pazarlıklar.
1) Lobicilik Faaliyetleri; “isimlendirmek ve
“utandırmak” olarak da adlandırılan bu
faaliyetler şirketlerin yanlış uygulama ve
ihlallerinin duyurulmasını sağlamaktarıdlar.



Bu stratejinin kullanılması veya
kullanılmakla tehdit edilmesi, bazı lider
işletmeleri sendikaları sosyal sorumluluk
uygulamalarına dahil etmeye, hatta
sendikalar ve onların uluslararası
temsilcilerini de kapsayan ortak
programlar geliştirilmesinde yeterli
olmuştur.
Örnek; Nike,Levi Strauss ve Burma
(Triumph); Temiz Giyim Kampanyası...
Bu kampanyanın temel amacı, hazır giyim
sektöründe adil bir çalışma düzeni
oluşturmak ve ILO (Uluslararası Çalışma
Örgütü) gibi kurumların kriterlerine
ulaşılmasını sağlamaktı. (Sy. 65-71)
2) Uluslararası Çerçeve Anlaşmaları
Bu anlaşmaların temelleri, uluslararası
sendikaların sosyal diyalog
mekanizmalarını kullanarak çokuluslu
şirketlerin merkez yönetimleriyle pazarlık
yapmalarına dayanmaktadır.
Sendikalar genellikle dünya çapında faaliyet
gösteren uluslararası bir sendikal örgüte
üye olan bir ulusal sendika merkezine
üyedir. (Uluslararası-Küresel-Sendika
örnekleri; Sy. 73-74)



Küresel sendikaların taraf olduğu çerçeve
anlaşmaları, bir tarafta imza koymaya ikna
olan işletmenin, diğer tarafta da ilgili
uluslararası (küresel) sendikanın hak,
yükümlülük ve sağlayacağı faydaları içerir.
Tablo 3’ün (Sy. 80) gösterdiği gibi ilk
örneği 1988 yılında Danone ile IUF
arasında imzalanan çerçeve anlaşmalarının
sayısı her geçen gün artmaktadır.
Çerçeve Anlaşması kavramının
gerçekleşebilmesi için belli başlı özelliklere
ihtiyaç vardır. Tam listesini kitabınızın 77.
ve 78. sayfalarında görebilirsiniz.
II. SOSYAL SORUMLULUĞUN TOPLU
PAZARLIĞA ETKİLERİ
İşletmeleri sosyal sorumlu tutabilmenin en
önemli yasal çerçevelerinden biri içinde
toplu pazarlığın yer aldığı endüstri ilişkileri
sistemidir.
Toplu pazarlık; işletme
faaliyetlerininçalışanlara ve topluma pozitif
sosyal etkisinin olduğunu gösteren en
önemli araçtır. Toplu pazarlığın kapsamının
geniş olduğu ülkelerde, devlet toplu
pazarlık yapmaya özendiren ve teşvik
eden yapıyı oluşturmaktadır.
Toplu sözleşmeler, sektörel ve işletme
düzeyinde sosyal sorumluluk politikalarının
belirlenmesinde çok önemli bir rol
oynamaktadır. Sosyal ve çalışma yaşamına
yönelik düzenlemelerin üç düzeyi
bulunmaktadır: yasalar, toplu sözleşmeler
ve sosyal sorumluluk (Bkz. Şekil 2, S. 91).
III. SOSYAL SORUMLULUĞUN DEVLETİN
SOSYAL ROLÜNE ETKİLERİ
Geçtiğimiz yüzyılda meydana gelen
ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler
devletin ve işletmelerin sorumluluklarını
karmaşık bir hale getirmiştir.
Bazı ülkelerde devlet, işletmeleri sosyal
sorumlu davranmaya etkili bir şekilde
zorlayabilir. İşçi hakları, çevre ve çalışma
koşulları gibi konularda devlet, işletmelerin
sosyal sorumluluğu yasal düzenlemelerden
kaçınmak için bir araç olarak kullanmasını
engellemeye çalışmaktadır.


Çalışma Hakları Açısından Sosyal
Sorumluluğun Araçları ve Sosyal
Sorumluluğun İlkelerinin Yer Aldığı
Uluslararası Belgeler
Çokuluslu işletmelerin faaliyet alanı
genişledikçe, kontrol edilmeleri de her
geçen gün zorlaşmaktadır.
Bu nedenler ILO, BM, OECD gibi kuruluşlar
çokuluslu işletmelerin çalışma ve insan
hakları uygulamalarına bir çerçeve
oluşturmaya ve denetim altına almaya
çalışmaktadırlar.
I. Yürütme İlkeleri
 Sİşletmelerin belirli davranışlarını
tanımlayan ilkelerin resmi bir beyanı olan
yürütme ilkeleri (codes of cunduct),
işletmelerin en yaygın olarak kullandığı
sosyal sorumluluk araçlarıdır.
 Avrupa Komisyonu’na göre yürütme ilkeleri
- Asgari standart olarak ILO sözleşmeleri ve
OECD rehberi üzerine inşa edilmelidirler,
- Uygulanmalarını denetleyen etkili
mekanizmaları içermelidirler,
- Hazırlanması ve gözlenmesi sürecinde,
etkilenen bütün sosyal terefları ve
paydaşları içermelidir.
Yürütme İlkelerinin Çeşitleri
Yürütme ilkeleri genel anlamda işlevsel
ilkeler, çok taraflı yürütme ilkeleri ve
model ilkeler olarak üçe ayrılmaktadır.
1- İşlevesel Yürütme İlkeleri
a) İşletme İlkeleri (company codes);
işletmeler tarafından tek taraflı olarak
kendi faaliyetlerine veya iş ortaklarına
yönelik belirlenmektedir. Örneğin, Levi
Strauss’un “İş Ortaklığı Şartları
Taahhütnamesi”.
İşletme yürütme ilkelerine dört temel
eleştiri: muğlaklık, eksiklik, denetimsizlik,
uygulanabilir olmaması.
b) Ticari Birlik Yürütme İlkeleri (trade
association codes); endüstri grupları ya da
işletme örgütleri tarafından geliştirilen
ilkelerdir.
Uluslararası düzeyde özellikle oyuncak, spor
malzemeleri ve kimya sektörlerinde
çalışma hakları ile ilgili yürütme ilkeleri
geliştirilmektedir. Avrupa özelinde bu tür
endüstri birlikleri tarafından hazırlanan
ilkelere en güzel örnek; Avrupa Şeker
Endüstrisi Yürütme İlkeleri’dir.
2- Çok Taraflı Yürütme İlkeleri; sendikalar,
sivil toplum örgütleri ve işletmeler gibi
tarafların işbirliği ile oluşan, çalışma
hayatına yönelik ilkelerdir.
“Melez yürütme ilkeleri” (hybrid code) olarak
da adlandırılan bu tür düzenlemeler,
sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin de
hazırlama sürecine katıldığı için uygulama
ve denetim açısından işletme yürütme
ilkelerine göre daha etkindir.
Çok taraflı yürütme ilkelerinin en önemli
örneği ‘SA 8000’ standardıdır (Bkz. S.125).
SA 8000’e göre işletmelerin uymak zorunda
oldukları koşullar; çocuk işçi, zorla
çalıştırma, sendika kur. ve toplu pazarlık
hakkı, çalışma saatleri, maaş ve ücretler,
sağlık ve güvenlik, ayrımcılık ve disiplin
uygulamalarıdır.
3- Model Yürütme İlkeleri (model codes);
işletmelere yürütme ilkelerini hazırlarken
örnek olması ve ölçüt oluşturması amacı ile
genellikle sendikalar ve sivil toplum
örgütleri tarafından hazırlanan ve çoğu
zaman pratikte fazla kullanılamayan
ilkelerdir (Bkz. ICFTU İlkeleri, S.131).
YÜRÜTME İLKELERİNİN DENETLENMESİ
1-İçsel Denetim; ilkelerin ihlal edildiğinin
sadece işçiler tarafından rapor edilmesinin
yeterli olamayacak bir yaklaşım olduğunu
savunan görüşe dayanır. İçsel denetimde
yürütme ilkelerinin gözlenmesi işletme
2- Dışsal (Bağımsız) Denetim; yürütme
ilkelerine uyulup uyulmadığına yönelik
kontrollerin üçüncü tarafların katılımıyla
gerçekleştirilmesidir. Örneğin, ETI’nin
(Ethical Trading Initiative) denetimleri
(Bkz. Syf. 162-163)...
II. SOSYAL ETİKETLER
Ürünlerin hangi çalışma koşullarında
üretildiği, çalışanlara adil ücret verilip
verilmediği, çocuk işçi çalıştırılıp
çalıştırılmadığı gibi sosyal konular da
rekabetin yoğun olduğu mal ve hizmet
piyasalarında ‘sosyal etiketler’ aracılığı ile
çeşitli paydaşlara iletilmektedir (Tablo 9).




Sosyal Etiket Programlarının Uygulanması
Sosyal etiketlerde yer alan yükümlülükler,
etiketin niteliğine göre farklı aktörlere
ugulanmaktadır. Bütün üreticiler, çocuk
işgücü kullanılmaması, demokratik karar
alma süreçleri gibi etiketlerde yer alan bazı
kriterlere uymak zorundadır.
İşletmeler, sosyal etiketlere sahip
olabilmek için lisans veya belgelendirme
süreçlerinden geçmektedirler
(Belgelendirme veya lisans alma aşamaları
için Bkz. Syf. 175-176).
*Belçika Sosyal Etiketi (S. 180-184)
*Rugmark Etiketi (S. 185-190)
Sosyal Sorumluluğun İlke ve Kurallarının
Yer Aldığı Uluslararası Belgeler


İşletmelerin sosyal sorumluluğu bir
davranış biçimi olarak benimsemelerini
sağlamak; ekonomik, sosyal ve çevresel
kalkınmayı birlikte gerçekleştirebilmek
için uluslararası kuruluşlar önemli bir
çaba içindedir.
Özellikle BM, OECD ve ILO başta olmak
üzere, çeşitli örgüt ve kurumlar
tarafından hazırlanan ve sosyal
sorumluluğun temel taşları olarak
nitelendirilen belgeler aşağıdaki gibidir:
BM Küresel Sözleşmesi:
Birleşmiş Milletler, küreselleşmenin
olumsuz etkilerini azaltmak için 1999
yılında hazırlanan Küresel Sözleşme
(Global Compact) ile sosyal sorumluluk
konusunda bir liderlik rolü üstlenmiştir.
Amaçları; adil bir küresel piyasa
oluşturmak ve çevresel prensiplerin
desteklenmesi için işçi, sivil toplum ve
işletme temsilcilerini biraraya getirmek.
Küresel Sözleşme’de insan hakları, çalışma
standartları, çevre ve yolsuzlukla
mücadele konularında on evrensel ilke
yer almaktadır. (Bkz. Sy. 192)

OECD Çokuluslu Şirketler Rehberi:
Söz konusu belgede insan hakları, bilginin
paylaşılması, yolsuzluğun önlenmesi,
çevre ve tüketici hakları gibi konularda
işletmenin sosyal sorumluluğunu öngören
ilke ve standartlar bulunmaktadır.
OECD Çokuluslu Şirketler Rehberi’ne taraf
olan ülkelerin birçoğu dünyanın önde
gelen yabancı yatırımcıları ve büyük
çokuluslu şirketlerin ev sahipleridir.
Başta hükümetler olmak üzere, işçi
sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin
rehberin uygulanmasında ve ihlali
durumunda sorumlulukları bulunmaktadır.



Rehbere bağlı devletlerde oluşturulan Ulusal
Temas Noktası (NCP) rehberin uygulanması,
ortaya çıkabilecek sorunların çözümü ve
başvuruların alınmasından sorumlu resmi bir
bürodur. NCP’ler diğer ülkelerdeki temas
noktaları ile toplanmakta ve OECD
Uluslararası Yatırım ve Çokuluslu Şirketler
Komitesi’ne raporlar sunmaktadırlar.
Rehberin uygulanmasında, “Sendika Tavsiye
Komitesi” de önemli bir rol üstlenmiştir.
NCP’lerin aktivitelerinden tatmin olmayan
sendikalar Sendika Tavsiye Komitesi ile
temasa geçerek konunun OECD Uluslararası
Yatırım ve Çok Uluslu Şirketler Komitesi’ne
götürülmesini isteyebilir.
ILO Çokuluslu İşletmeler ve Sosyal
Politikayla İlgili İlkelerin Üçlü Deklarasyonu
Temel olarak küreselleşme ve çokuluslu
şirketlerin neden olduğu ekonomik ve
sosyal gelişmeler, pek çok kurumun olduğu
gibi ILO’nun da amaç ve faaliyetlerini
etkilemiştir. Daha çok iş ortamı ilişkileri ve
çalışma yaşamına yönelik ilke ve normlar
üzerinde yoğunlaşan ILO, günümüzde
ilgisini ve vizyonunu sosyal politikaları da
kapsayacak şekilde genişletmiştir.
Üçlü deklarasyon, istihdam, eğitim ve
çalışma gibi konularda çokuluslu
işletmelere, hükümetlere ve işçi örgütlerine
bir rehber sunmaktadır.



Hükümetler, işçi sendikaları ve
işverenlerin içinde yer aldığı üçlü bir yapı
içinde hazırlanmış olması, belgeye yarı
gönüllü ya da yarı zorunlu bir özellik
katmaktadır.
“Üçlü deklarasyon”un etkilerini
izleyebilmek için periyodik araştırmalar
yapılmakta ve “ILO Yönetim Kurulu”na
sunulmaktadır.
ILO Temel Çalışma Hakları ve İlkeleri
Deklarasyonu:
Ekonomik büyüme ve gelişmenin sosyal
gelişme ile birlikte gerçekleşmesini
amaçlayan ILO 1998’de söz konusu
deklarasyonu kabul etmiştir. Bu ilkelere
hükümetlerin ILO üyeliklerinin sonucu
olarak uymaları gerektiği ileri
sürülmektedir.
Bu nedenle deklarasyon yasal olarak
bağlayıcı olmamasına rağmen, ILO’ya üye
olunmasından kaynaklanan yükümlülükler
çerçevesinde zorunlu olarak uyulması
gereken temel haklar içinde yer
almaktadır.






Üye devletler, İLO Temel Çalışma Hakları
ve İlkeleri Deklarasyonu’ndaki dört
kategori altında toplanan haklara ve
ilkelere saygı göstermek ve uymakla
yükümlüdürler;
Toplu pazarlık hakkının etkili tanınması ve
örgütlenme özgürlüğü
Zorunlu çalışmanın bütün çeşitlerinin
ortadan kaldırılması
Çocuk işgücünün fiili olarak sona
erdirilmesi
Mesleğe ve istihdama bağlı ayrımcılığın
kaldırılması
Download