Ekonomi Tartışması

advertisement
SİYASAL İDEOLOJİLER
Öğrenme Hedefleri
 Milliyetçiliğin İnsan doğası anlayışını
kavrayabilmek
 Milliyetçiliğin diller ve milletler konusundaki
yaklaşımını anlayabilmek
 Milliyetçilik ve ulus devlet ilişkisini
anlayabilmek
 Milliyetçiliğin ekonomi tasavvurunu hakkında
fikir sahibi olmak
İçindekiler
 Milliyetçiliğin Temel Tartışmaları
 İnsan Doğası Tartışması
 Diller ve Milletler Tartışması
 Ulus Devlet Tartışması
 Ekonomi Tartışması
İnsan Doğası Tartışması
 Milliyetçiler insanların yapı bakımından sosyal varlıklar olduğunu






savunurlar.
Farklı milletler farklı sosyal varlıklar, roller ve değerler üretirler.
Ancak liberal milliyetçilere göre, bütün insanlar için geçerli, saygı
duyulması gereken temel ahlâkî faktörler vardır.
İnsan doğasıyla ilgili dört farklı yorum vardır. Birincisi milletlerin
kendi kaderini tayin edebilmesi ve bağımsız olmalarına odaklanır.
İkincisi cemaat ya da milletin pratik aklın, değerin ve politik
yargının temelini oluşturduğudur.
Üçüncüsü ben ya da kişi, cemaat ya da millet içinde şekillenir.
Dördüncüsü, milletlerin ve tarihsel cemaatlerin dışında
başvurulabilecek dışsal evrensel rasyonel ya da moral temellerin
olamayacağıdır.
İnsan Doğası Tartışması
 Milliyetçiler ile komüniteryenler arasındaki en büyük
farklılık, milliyetçilerin, cemaate zenginleştirilmiş bir
pratik içerik sağlamakla ilgilendikleri halde,
komüniteryenlerin, onunla yalnızca soyut teorik düzeyde
meşgul olmalarıdır.
 Ayrıca, milliyetçiler, milletleri doğrudan devletlerle
özdeşleştirirler fakat Komüniteryenler, kendi komünal
anlayışlarını, kesinlikle yasal devlet ile ilişkilendirmeye
çalışmazlar.
 Komüniteryenizm, bir liberalizm eleştirisi yapamamıştır.
 Romantik düşüncede bulunan merkezî tema, kendi
kendini-yaratmadır.
Diller ve Milletler Tartışması
 Ulus devletler içinde çok çeşitli diller ve farklı ulus devletlerde konuşulan benzer
ya da aynı diller vardır. Dilin, açık ya da kesin bir millet-olma kimliği
olamayacağı anlaşılıyor. Bu düşünceye rağmen, dil, milliyetçi tartışmada egemen
bir unsurdur. Bunun nedenleri, şu iki genel kategoriye ayrılabilir:
Tarihsel/empirik nedenler ve normatif nedenler.
 Tarihsel/empirik nedenlerde modernleşme teorisinin birçok taraftarının dikkat
çektiği gibi, dil ve özellikle de dilde homojenlik, devletlerin gelişmesinde kritik
faktörlerdir ve genellikle devletin eğitim siyasetleriyle takviye edilir.
 Benedict Anderson’a göre, milletler, hemen hemen onsekizinci yüzyılın sonunda
yerel dillere göre yaratılmış bütünüyle ‘hayali cemaatler’, kültürel ürünlerdir.
 Normatif argümanın temsilcisi Herder, oldukça belirgin bir biçimde, dil ile
milliyetçilik arasındaki bağlantıyı haber veren bir dil teorisi sunar. Herder dile
daha anlamlı ve oluşturucu bir yaklaşımı benimser. Dil, yalnızca dışsal nesneleri
kaydetmekle ya da düzenlemekle sınırlı değildir; tam tersine oluşturucu ve aktif
bir rolü vardır. Herder’e göre insanın hakim yeteneği ‘akıl’ değil ‘dil’dir.
Diller ve Milletler Tartışması
 Fichte, ‘dilin insanlar tarafından değil, insanların dil tarafından






oluşturulduğunu’ ifade ederek, dilin insanları karakterize ettiğini ileri sürer.
Asıl insanî özü dil oluşturur.
Fichte, politik milliyetçilik kategorisindeyken Herder, kültürel milliyetçilik
kategorisindedir.
Fichte Alman diline üstün bir konum atfeder.
Yukarıdakilerden çıkan iki önemli sonuç gidilecek bir sonraki adresi
gösteriyor. İlki, özgün bir dili konuşan her halk bir millet ve nihayetinde bir
devleti oluşturmalıdır. İkincisi, her millet özgün bir dili konuşuyor olmalıdır.
Dilin milliyetçilik için önemini gözler önüne sermişlerse de, yirminci yüzyıl
deneyimini bu ilk düşünürlere yüklemeye çalışmak anakronizmdir.
Bugüne kadar, dil, en milliyetçi hareketlerin merkezi unsurlarından birini
oluşturmuştur. Liberal milliyetçilikte dil merkezi önemdedir.
Dil, yirminci yüzyılda bütüncü milliyetçilikte pek az yer alır; fakat nasyonal
sosyalizm örneğinde, dilin yerini ırksal ve biyolojik faktörler alır.
Ulus Devlet Tartışması
 Devletin halk egemenliğiyle bağlantısı kurulsa da halk ile milliyetçilik arasındaki
ilişki net değildir. Ayrıca, mutlakıyetçi, anayasal, etik, komünist, çoğulcu, federalist,
ve hukukî devlet anlayışları göz önüne alındığında, bunlardan herhangi birinin mi
yoksa hepsinin mi milliyetçilik ile ilişkili olduğu açık değildir. Diğer bir deyişle, ulus
devlet, zorunlu olarak belirli bir devlet türünü ya da biçimini imâ etmez. Ayrıca
Farklı milliyetçi düşünce ekolleri içinde açıkça farklı ‘ulus devlet’ anlayışları vardır.
 Liberal ulus devlet anlayışı, on dokuzuncu yüzyılda gelişmiştir ve ılımlı milliyetçi
iddialarla yumuşatılan klasik (ve sonra yeni ya da sosyal liberal) devlet görüşüne
tekabül eder. Liberal milliyetçiler, genellikle, parlamenter yönetim biçimlerini,
temsili demokrasiyi, bireysel haklar ve özgürlükleri, bir sivil toplumun
geliştirilmesini, piyasa ekonomisini ve hukuk devletini savunurlar.
 Muhafazakâr gelenekçi yazarlar örneğinde, devlet anlayışı dikkate değer ölçüde
değişmiştir; Britanya’daki bazı unsurlar Rechtsstaat [hukuk devleti] geleneğine,
Fransa ve Almanya’daki diğerleri daha korporatist, organizmacı ve hiyerarşik
modellere bel bağlarlar. Bütüncü milliyetçiler (faşist İtalya) örneğinde, bu, bir etik
totaliter devlet görüşüydü.
Ulus Devlet Tartışması
 Devlet ya da milletin, önceliği ile ilgili bir problem vardır. Bazı yazarlar
milletin önceliğini iddia etse de hanedana dayalı, mutlakıyetçi devletler,
milletlerin ortaya çıkışından yüzyıllar önce vardırlar.
 Bir başka problem de şudur ki devletler, üyeliğin hukuk tarafından
belirlendiği çok daha gayri şahsi yasal yapılardır. Tam tersine, milletler, daha
şahsi, kültürel yönelimli, duygusal ve genellikle başka kriter türleriyle
belirlenen farklı türde sosyal varlıklardır.
 Mültietnisite ve mültimilliyetçilik ulus devletin karşı karşıya olduğu bir
problemdir. Bunun dışında çok-uluslu şirketler de ulus devlet sınırlarını
aşmaktadırlar.
 Ulus devletin koşullarından biri de egemenlik konseptinin dönüşümüdür. On
dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan kritik egemenlik anlayışlarından biri, halk
egemenliği ya da popüler egemenliktir. Egemenlik artık, hukuka, monarka
ya da krala göre değil, halka (ya da Volk) göre düşünülür ve birçok
tartışmada ‘halk’ terimi ‘millet’ terimi ile sınırdaş olur.
Ulus Devlet Tartışması
 Devletler, bilinçli olarak dil ve devlet-temelli eğitim siyasetleri




vasıtasıyla halkı homojenleştirerek halk ve milletin bu
eşanlamlılığını pekiştirmişlerdir.
Milliyetçiler daima, (göçmenler ya da yabancı işçileri içeren bazı
istisnalarla birlikte) yekpare halk kolektivitesine yönelirler.
Demokrasi, içsel bir değer değildir, daha çok araçsal bir aygıttır.
Demokrasi, zorunlu olarak yalnızca liberal demokrasi ile ilişkili
değildir; katılımcı demokrasi, demokratik merkeziyetçilik ya da
faşist ‘soylu demokrasi’ gibi başka demokrasi anlayışları da vardır.
Milliyetçi kanonun demokrasi ve egemenlik ile yakından ilişkili en
önemli kavramı, ‘kendi kaderini tayin’dir.
Özgür birey kendi kaderini kendi tayin eden bireydir, ve dolayısıyla,
özgür millet de açıktır ki kendi kaderini kendi tayin eden millettir.
EkonomiTartışması
 En temel düzeyinde ekonomik milliyetçilik, ekonomik süreçlerin öncelikle




uluslar arası ticaret tarafından değil, ulus devletlerin sınırları dahilinde
belirlendiğini ileri sürer.
Milletlerin öncelikle üyelerine, bir ticaret dengesini ve milli standartları
güçlendirmek için kendi endüstrilerine imtiyazlı muamele yaparak ve
tüketicilerin yerli-malları satın almalarını teşvik ederek, kabul edilebilir
yaşama standartları sağlamaya çalışacağını savunur.
Ekonomik milliyetçilik kameralizmin ve merkantilizmin muadili olarak
kabul görür.
Kameralizm, devletlerin refahını merkeze alır. Bu tür refahın anahtarı,
devletlerin ihtiyaçlarını karşılayacak vergilerdi. Kameralizmin altın çağında,
politik ekonomi, devletten farklı bir bilim değildi.
Merkantilizm, tarifeler, sübvansiyonlar vasıtasıyla yerel endüstrilerin
desteklenmesi ve üretimin düzenlenmesi ile ilgiliydi. Merkantilizm, sübvanse
edilen ihracat ve ithalatın pozitif kısıtlanması yoluyla iç istihdamın
desteklenmesini savunur.
Ekonomi Tartışması
 Fichte, ne merkantilizmden ne de serbest ticaretten yanaydı.
Fichte, bütün yurttaşların hayat tarzlarını, çalışmalarını ve
güvenliğini kontrol altında tutan yetki alanı daha geniş bir
devlet ileri sürdü.
 Friedrich List ise bazı Alman devletleri (Zollverein) için,
İngiliz endüstrisinin sömürüsüne karşı kendilerini koruyacak
bir gümrük birliğini kuvvetle savunmuştur.
 List, serbest ticarete, laissez-faire’a ve kozmopolitanizme
saldırır, fakat argümanlarını dikkatle tarihsel bir çerçeveye
yerleştirir. List, bütün milletlerin aşama aşama ilerlediğini ileri
sürmüştür: pastoral; ziraî; tarımla birleşmiş imalat; ve son
olarak ekonomik evrimin doruk noktası ticaret ve üretimin
tarımla birleşmesi.
Ekonomi Tartışması
 Milletin yeteri kadar geniş bir toprağa, nüfusa, yeterli doğal
kaynaklara ve hammaddelere sahip olması şartı ile milli
bağımsızlığa en uygun aşama ikincisidir. List’e göre, millet dil,
edebiyat, tarih, gelenekler, yasalar, toprak ve kurumlarla özdeş
bir şeydir ve genellikle, milletler arasında belirgin farklılıklar
vardır. List’e göre yeterli toprağı veya ayrı dili olmayan bir
milletin yok olmaya mahkumdur.
 Üçüncü aşamada, üretim çocukluk çağındayken, serbest ticaret,
tam gelişmeyi mümkün kılacak tarifelerle korunmalıdır.
 Uluslararası serbest ticaret, millet rekabeti karşılayacak kadar
güçlenir güçlenmez, dördüncü aşamaya da uygun olabilir.
Ondan önce yapılmak istenirse milli kölelik anlamına gelir.
Ekonomi Tartışması
 List, kozmopolit ekonomi ile milli ekonomi arasında ayrım
yapmıştır. Kozmopolit ekonomi ve böylece serbest ticaret
ancak dördüncü aşamada işleyebilir. Bundan önce, milletin
yerli endüstrilerinin varlığını sürdürmesini ve gelişmesini
dikkate alacak bir milli ekonomi zorunluydu.
 List, liberalizmin bazı önemli boyutlarının fark edilmesi
gerektiğini düşünüyordu. Birincisi, serbest ticareti
desteklemede en güçlü olan İngiltere gibi liberal milletler,
geçmişte serbest ticareti reddederek ve yalnızca kendi milli
endüstrilerini korumaya çalışarak üstünlük sağlamışladır.
Ekonomi Tartışması
 İkincisi, endüstriyel yarışa geç başlayanlar için, serbest
ticaretin avantajları son derece sınırlıdır. Aslında,
gelişen milletlerin gözünde, serbest ticaret, daha güçlü
milletlerin başka bir kılıktaki yayılmacı ve emperyalist
milliyetçiliğine daha çok benzer.
 Üçüncüsü, liberal serbest ticaret ve liberal değerler, iç
pazar için geçerlidir, ancak, dış ticarete her durumda
uygun değildir.
 Dördüncüsü, kozmopolit liberalizm, milletlerin
mevcudiyetini dikkate almaz. Liberal ekonomideki
evrensel tüketici anlayışı, milli yurttaştan daha
önemlidir.
Ekonomi Tartışması
 Beşincisi, kozmopolit liberalizm, gerçek zenginliğin para
ile değil, üretim güçleriyle ölçüldüğü noktasını
kavrayamamıştır.
 Altıncısı, kozmopolit liberalizm, ticari tarihe körlüğünün
sonucu, milletin varlığına dayandığını dikkate almamıştır.
Liberal düşüncede, bastırılmış tortu kabilinden bir
devletçilik ve milliyetçilik imâsı her zaman vardır.
Devletler ve milletler, başarılı liberal piyasaların esas arka
bahçesini oluştururlar. Milli hukuk, milli savunma, milli
refah, milli amaçlar ve milli devlet çatısı piyasanın
bilinçsiz güvenli arka bahçesidir.
Download