Uluslararası Çalışmalar Işığında Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebe

advertisement
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER
DAİRESİ BAŞKANLIĞI
ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR IŞIĞINDA
TAHAKKUK ESASLI DEVLET MUHASEBE VE
RAPORLAMA SİSTEMİNİN KAMU MALİYESİ
YÖNETİMİNDE ÖNEMİ
Avrupa Birliği Uzmanlık Tezi
Hülya SOYLU
AB Uzman Yardımcısı
Ankara
Mayıs, 2004
Yazarın Özgeçmişi
Hülya Soylu
1978 yılında Ankara’da doğdu. 1999 yılında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler
Fakültesi, İşletme Bölümünü bitirdi. 2000 yılında açılan sınavla Başbakanlık Vakıflar
Genel Müdürlüğü’nde Müfettiş Yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 2001 yılında
Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesinde Avrupa Birliği Uzman
Yardımcısı olarak çalışmaya devam etti. AB Uzman Yardımcılığı süresi boyunca
Bakanlığın AB Müktesebatına uyum yükümlülüğü çerçevesinde, Başlık 12: İstatistik
bölümüyle ilgili yapılan toplantılara katıldı. Avrupa Toplulukları Araştırma ve
Uygulama Merkezi (ATAUM) tarafından düzenlenen AB ve Uluslararası İlişkiler
Temel Eğitimi ve AB Uzmanlık Programlarını bitirme sertifikası bulunmaktadır. Halen,
anılan Merkezde Uluslararası İlişkiler Uzmanlık Programına devam etmektedir. “Milli
Ekonomide Genel Devletin Yeri ve AB Ülkelerinde Devlet Borç ve Açıklarını
Etkileyen İşlemler” isimli makalesi Maliye Dergisinde ve “Etkinlik ve İyi Yönetişim”
isimli makalesi Maliye Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi yayını olan İyi
Yönetişimin Temel Unsurları adlı kitapta yer aldı. Yazar, İngilizce bilmektedir.
2
KISALTMALAR
AB
Avrupa Birliği
BM
Birleşmiş Milletler
COFOG
Devlet Faaliyetlerinin Fonksiyonel Sınıflandırılması (Classification of
Functions of Government)
ESA 95
Avrupa Ulusal ve Bölgesel Hesaplar Sistemi (European System of
Accounts)
EUROSTAT Avrupa Toplulukları İstatistik Ofisi (Statistical Office of European
Communities)
GFS
Devlet Mali İstatistikleri (Government Finance Statistics)
GFSM
Devlet Mali İstatistikleri Kılavuzu (Government Finance Statistics
Manual)
IFAC
Uluslar arası Muhasebeciler Federasyonu (International Federation of
Accountants)
IMF
Uluslar arası Para Fonu (International Monetary Fund)
NDPBs
İlgili Kamu Kuruluşları (Non-Departmental Public Bodies)
OECD
Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü (Organisation of Economic
Cooperation and Development)
PFI
Kamu Mali Kuruluşları (Public Finance Institutions)
SDRs
Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights)
SNA
Ulusal Hesaplar Sistemi (System of National Accounts)
3
İÇİNDEKİLER
ÖZGEÇMİŞ.......................................................................................................................2
KISALTMALAR...............................................................................................................3
GİRİŞ................................................................................................................................ 7
BİRİNCİ BÖLÜM
DEVLET MUHASEBESİNİN ÖZELLİKLERİ ÇERÇEVESİNDE
MUHASEBEESASI
1.1.
1.2.
1.3.
1.4.
Devlet Muhasebesinin Özel Sektördeki Uygulamadan Ayrıldığı Noktalar........10
Farklılıkların Yarattığı Sonuçlar..........................................................................12
Devlet Muhasebesinde Nakit Esası.....................................................................14
Devlet Muhasebesinde Tahakkuk Esası..............................................................17
1.4.1.
Tahakkuk muhasebesinin sağlayacağı faydalar.......................................18
1.4.2.
Tahakkuk Muhasebesinin Yaratacağı Sakıncalar için Geçişler
Çerçevesinde Sermaye Kullanım Maliyeti..............................................24
1.5 Farklı Yönetim İhtiyaçlarına Göre Farklı Muhasebe Modelleri..........................28
1.6 AB’ye Üye Ülkelerde Durum..............................................................................32
1.6.1
İngiltere’de Reform Çalışmaları ve Kurumsal Kaynak Muhasebesi...... 35
İKİNCİ BÖLÜM
TAHAKKUK BAZLI RAPORLAMA ÇERÇEVESİNDE GENEL DEVLET
AÇIKLARININ ANALİZİ
2.1 Ulusal Ekonomilerde Kamu Sektörünün ve Genel Devletin Yeri.......................38
2.1.1.
Kamu sektörünün kapsamı......................................................................39
2.1.2. Genel Devlet................................................................................................. 41
2.2 Mali Açık Tanımları............................................................................................46
2.2.1. Geleneksel Bütçe Açığı................................................................................ 47
2.2.2
Taahhüt Açığı..........................................................................................48
2.2.3
Faiz Dışı Denge...................................................................................... 49
2.2.4
Cari açık: Devlet tasarrufu ve sermaye bütçesi...................................... 50
2.2.5
İç Mali Denge......................................................................................... 51
4
2.2.6
Devletin toplam talebe olan etkisini ortaya koyan açık...........................51
2.2.7
Kamu Sektörünün Net Değeri.................................................................53
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MALİ İSTATİSTİKLERİN HAZIRLANMASINA YÖNELİK
ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR
3.1. BM Tarafından Ortaya Konan COFOG..............................................................57
3.2. GFS’nin ortaya koyduğu ekonomik sınıflandırma..............................................59
3.3. IMF’nin Mali Raporlamaya İlişkin Yeni GFS Standartları.................................61
3.3.1.
GFSM 2001 Kılavuzu ile 1986 GFS Kılavuzu arasındaki farklılıklar....63
3.3.2.
Gözden Geçirilmiş GFS Sisteminin Uygulanması..................................66
3.3.3.
Sistemle Getirilen Analitik Çerçevenin Bileşenleri.................................68
3.3.4.
Temel GFS dengeleri...............................................................................82
3.3.5.
GFSM 2001’e geçişte aşamalar...............................................................84
3.4. Genel Devlete Ait Açık ve Borcun Maastricht Antlaşması Çerçevesinde Ölçümü
.............................................................................................................................89
3.4.1.
Sorumluluk Paylaşımı..............................................................................89
3.4.2.
Belli Bir İşlemin Tabi Olacağı İşlem için Karar Süreçleri......................90
3.4.3.
Devlet Borç Kavramları...........................................................................91
3.4.4.
Mali Enstrümanlara göre Analiz..............................................................92
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRK DEVLET MUHASEBE SİSTEMİNDE DURUM
4.1. Türk Devlet Muhasebe Sistemi.........................................................................101
4.2. Türk Devlet Muhasebe Sisteminde Reform Çalışmaları...................................104
SONUÇ......................................................................................................................... 114
KAYNAKLAR..............................................................................................................116
5
ÖZET VE TABLO DİZİNİ
ÖZET 1: SERMAYE KULLANIM MALİYETİ TABLOSU ÖZELLİKLERİ..............26
ÖZET 2: FONKSİYONEL SINIFLANDIRMA.............................................................58
ÖZET 3: GFS ANALİTİK ÇERÇEVE YAPISI.............................................................65
TABLO 1: AB BÜTÇE MUHASEBE SİSTEMİ............................................................33
TABLO 2: KAMU KESİMİ TABLOLARINDA MUHASEBE ESASI........................34
TABLO 3: SOSYAL SİGORTA PLANLARININ SINIFLANDIRILMASI.................44
TABLO 4: DEVLET SERMAYE GELİRLERİ VE HARCAMALARI........................50
TABLO 5: HARCAMALARIN ANALİZİ.....................................................................50
TABLO 6: DIŞ KESİME YÖNELİK BÜTÇE İŞLEMLERİ..........................................51
TABLO 7: AMACA GÖRE ÖLÇÜM TANIMLARI.....................................................55
TABLO 8: DEVLET FAALİYETLERİ TABLOSU......................................................78
TABLO 9: NAKİT KAYNAKLARI VE KULLANIMI.................................................79
TABLO 10: DİĞER EKONOMİK AKIŞ TABLOSU....................................................80
TABLO 11: BİLANÇO...................................................................................................81
6
“Bazı şeyler vardır, o kadar olağandışı görünür ki gerçek olduğuna
doğrusu inanamazsınız. Bunlardan biri de, ekonomiden savunmaya
kadar her şeyi yapmaya muktedir kamu yönetiminin muhasebe
sisteminin çoğunun, sizin mahalli takım kulübünüzdekinden çok daha
az gelişmiş olmasıdır.”
Robert Bruce (Columnist, The Times)
GİRİŞ
Devlet muhasebesinde kullanılan esas ve raporlama standartları, geleneksel
olarak yasalar çerçevesinde belirlenen ödenek limitlerine uygunluk amaçlarına göre
şekillenmiştir. Bu da genelde kısa vadeli bakış açısını beraberinde getirmiş ve daha az
muhasebe ve yönetim bilgisi gerektiren nakit esasını temel kılmıştır.
Diğer taraftan dünya geneline bakıldığında ise, devlet bütçelerinin Gayrisafi
Milli Hasıla’ya oranının ilgili ülkeye bağlı olarak %25 ve %50 arasında değiştiği
görülmektedir. Bu oran, Avrupa Birliği genelinde (özellikle Almanya ve Fransa’da)
%50 sınırında bulunmaktadır. Türkiye’de de durum benzerdir. Böylesine bir büyüklüğe
sahip olan bütçenin gerektiği gibi yönetilebilmesi için bunu destekleyecek nitelikteki
kaynak yönetim bilgilerinin olması elzem bir husustur.
Bu noktada, AB’yi de kapsayan OECD ülkeleri tarafından Yeni Kamu Yönetimi
ilkelerini ve yönetimde katılımı esas alan iyi yönetişimin gereklerini yerine getirmeye
yönelik çalışmalar tesadüf değildir. Çalışmalar, girdi kontrolü yerine sonuçların
kontrolü, performans ölçümü, yetki ikamesi, dış kaynak kullanımı (outsource),
çalışanlara yetki verme ve nakit muhasebesinin yanında tahakkuk muhasebesine
odaklanmaktadır. Aynı zamanda da, IFAC, Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası
kurumlar tarafından da desteklenmektedir.
Çalışmaların odaklandıkları noktalardan da anlaşılabileceği gibi, burada devlet
muhasebe kayıtlarının, geleneksel olarak sürdürülen “uygunluk” gözetimi yerine “doğru
dürüst bir görünüm (a true and fair view)” ortaya koyabilmesi amaçlanmaktadır. Doğru
dürüst bir görünümün elde edilebilmesi için de geleneksel olarak nakit bazda tutulan
raporlamanın tamamlayıcısı tahakkuk esasına dayalı mali raporlamanın kullanılması
7
önem kazanmaktadır.
Tahakkuk esasına dayalı mali raporlarda, amortisman gibi sermaye kullanım
değerlerini gösteren unsurlar, sermaye maliyeti, borçlular, alacaklılar, stok dengeleri,
kiralar, koşullu yükümlülükler, emeklilik vb. gibi bazı nakit olmayan kaynak kalemleri
ön plana çıkmaktadır.
İngiltere gibi bu çalışmalarda ilerleme kaydeden ülkelerde,
dikkatlerin paranın değeri üzerine toplanması ve performansın buna göre belirlenmesi,
nakit tahsilat ve ödemelere ilişkin bilgi yanında toplam kaynakların nasıl kullanıldığı ve
yönetildiğine ilişkin mali yönetim bilgilerinin kullanılması söz konusudur.
Bu yönde uygulama örneklerinde genel olarak, bütçenin nakit esasında; mali
raporların
ise
tahakkuk
bazında
hazırlandığı
gözlenmektedir.1
Ancak
bütçe
sistemlerinde de uygunluk gözetimi durumundan performansa yönelme eğilimi de,
analitik bütçe sınıflandırması ile devlet muhasebesi hesap planı arasında tutarlılığı ve
birbirine geçişi sağlama çalışmalarını gerektirmiştir.
Ülkelerin bu yöndeki çalışmalarına uluslar arası ve uluslar üstü kuruluşlar,
yayımladıkları kılavuzlarla yol göstermiştir. Bu çerçevede, BM SNA 93, IMF GFSM
2001 ve Eurostat ESA 95 gibi çalışmalar bulunmaktadır. Ancak, ilgili kurumlarda
muhasebenin konu dışında olduğu ve istatistiksel amaçlı raporla ilgilendiklerine ilişkin
görüşler bulunmakla birlikte, borçlu ve üye ülkelerden tahakkuk esasına geçilip bilanço,
nakit akım tablosu ve faaliyet raporu gibi mali tabloları istatistiksel rapor haline
dönüştürüp hazırlaması talep edilmektedir.2
Bir diğer nokta, çalışmaların odak noktası olan kesimin tanımının ortaya
konması gereğidir. SNA93 ve ESA95 ulusal ekonominin beş sektörüne ait istatistiklerin
derlenmesine ilişkin esasları düzenlerken; GFSM 2001 sadece genel yönetim kapsamına
dahil kamu idarelerinin mali istatistiklerini kapsamaktadır. Bu noktada, söz konusu
kılavuzlar çerçevesinde ulusal ekonominin sektörlerini ortaya koyarak kamu kesiminin
ve genel devletin sınırlarını çizmek yerinde olacaktır.3 Zira, sanılabileceğinin aksine
1
Yeni Zelanda’da olduğu gibi tahakkuk bazında bütçeler de hazırlanabilmektedir.
Kerimoğlu, Baki, “Ulusal Ekonominin Sektörel Sınıflandırılması ve
Konsolidasyonu”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı 22, Ekim-Aralık 2003, Bölüm III.
3
Genel devlet, devlet, genel yönetim olarak da geçmektedir.
2
8
Ulusal
Hesapların
kamu sektörü-genel devlet aynı kapsamda değildir. Genel devlet, kamu sektörünün alt
sektörüdür.
Ayrıca, ülkemizde hazırlanan konsolide bütçe verileri de, baz alınan genel devlet
verilerine göre kapsamı dar bulunmaktadır. Genel devlet sektörü tanımı doğrultusunda
kapsama dahil idarelerde muhasebe birliği olduğunda -ki bu çalışmalar hakkında
Dördüncü Bölümde bilgi verilecek- ülkemizde de genel devlet sektörünün üstlendiği
yükümlülükler ve kullandığı kaynakların açıkça görülmesi kolaylaşacaktır. Böylece
mali sürdürülebilirlik de gerçekleşmiş olacaktır.
Diğer taraftan, ulusal ekonomide kapsamı açıkça ortaya konan genel devlet
sektörüne ilişkin tahakkuk bazında bir mali raporlama, diğer kamu yönetimi reformları
ile de bağlantılı bulunmaktadır. Bir diğer deyişle, mevcut kamu mali ve kontrol
sisteminde de bütünlüğün bulunmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Böyle bir bütünlük
sağlandığında şeffaflık ve hesap verilebilirlik sağlanabilecektir.
Bu çalışmada da, birinci bölümde devlet muhasebesinin özellikleri çerçevesinde
muhasebe esası; ikinci bölümde tahakkuk bazında raporlama çerçevesinde devlet
açıklarının analizi, üçüncü bölümde mali istatistiklerin hazırlanmasına ilişkin uluslar
arası çalışmalar ve son bölümde de Türkiye’deki duruma bakılacaktır.
9
BİRİNCİ BÖLÜM
DEVLET MUHASEBESİNİN ÖZELLİKLERİ
ÇERÇEVESİNDE MUHASEBE ESASI
Muhasebe, ekonomik değer taşıyan ve para ile ifade edilebilen işlemlerin
kaydedilmesi, sistemli bir şekilde rapor haline getirilmesi ve yorumlanmasına ilişkin
faaliyetlerin tümüdür. Bu tanım genelde özel sektör için geçerli olmakta; konu devlet
muhasebesi
olunca
tanımda
bazı
farklılıklar
bulunmaktadır.
Çünkü,
devlet
muhasebesinin amacı mali yönetim ve kontrol aracı olmasından milli ekonominin
planlanmasına kadar çeşitlilik göstermektedir.4
Buradan hareketle, devlet muhasebesi bu amaçlar doğrultusunda bir mali yıla ait
bütçeleştirilmiş gelir ve giderlerin yıl içi ve yıl sonundaki gerçekleşmeleri ile kamu
idarelerinin varlık ve kaynaklarını izlemek ve bütçe uygulama sonuçlarını rapor
etmektir.
1.1.
Devlet Muhasebesinin Özel Sektördeki Uygulamadan
Ayrıldığı Noktalar
Özel sektörde, kaynakların sınırlı olması ilkesinden hareketle sadece ekonomik
değer ölçütü esas alınır. Devlet muhasebesinde ise, tutulan hesaplarda bütçe kanunlarına
uygunluk, Parlamentoya karşı hesap verme öncelikleri bulunmaktadır.
Devlet muhasebesinde bir diğer konu, bazı kamu varlıklarının değerlemesi
işlemidir. Çünkü, bazı nedenlerle, söz konusu varlıkların değerleme işlemine özel
sektörde olan Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri doğrudan uygulanamamaktadır.
4
Rowles, Tom, “Defending Accrual Accounting in the Public Sector”, Working Paper (21/03), Charles
Sturt University, June 2003, s.11.
10
Bu nedenler aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:
Varlığın iktisap edinildiğinde muhasebe kayıtlarında izlenememesi,
Varlığın türünden kaynaklanan nedenler,
Önceden değerlemesi yapılmamış bir varlığa ilişkin daha sonra değerleme
yapılmasının güçlükleri gibi faktörlerdir.5
Bu durum, varlıklar ve kaynaklar arasındaki ilişkinin ortaya konamamasına ve
giderlerin ve gelirlerin bütçeye karşılık olarak yazılmasına neden olmaktadır. Sonuç
olarak, giderler ve gelirler ekonomik niteliğine karşı kaydedilmemekte ve aşağıdaki gibi
bir tablo oluşturulmaktadır:
Devlet Mali Tablosunda Yer Alan Bilgiler: 6
Gelirler:
- Devlet gücünü kullanarak getirilenler
- Dolaysız vergi
- Dolaylı vergi
- Zorunlu harçlar, tazminatlar, cezalar gibi getirilen yükümlülükler
Ara toplam
- Devlet faaliyetleri sonucu elde edilenler
- Yatırım Gelirleri
- Ticari amaçlarla kullanılan ormanların değerindeki değişimler
- Diğer faaliyetlerden doğan gelirler
- Mal ve hizmet satışları
Ara toplam
Toplam gelir
Toplam gelirin GSYİH’deki yüzdesi
Giderler (bütçe kalemleri itibariyle)
- Maaş ve diğer personel giderleri
- Hizmet harcamaları
- Genel harcamalar
- Sermaye harcamaları
- Çalışma sermayesi
- Borç geri ödemeleri
- Diğer
Toplam giderler
Toplam giderlerin GSYİH’deki yüzdesi
Fazla/Açık: Gelir – giderler
5
Yanık, Serap Sebahat, “Türkiye’deki Devlet Muhasebe Sisteminin Uluslar arası Standartlarla
Karşılaştırılması ve Yeni Devlet Muhasebe Sisteminin Oluşturulması”, Doktora Tezi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara, 2000, s. 181.
6
Andrews, Matthew and Shah, Anwar “On Measuring the Net Worth of a Government”, Handbook on
Public Sector Performance Reviews, Washington D.C., The World Bank, 2003, s.1
11
Tabloda yer alan bilgiler en alt seviyededir. Devlet mali raporları, paranın
girdilere harcanma işlemlerini detaylandıran bütçe kalemlerini göstermekte ve kısa
vadeli faaliyetlerle sınırlı bulunmaktadır; varlık ve yükümlülükler arasında bağlantı
kurmamakta ve net değer (net worth) ortaya koyamamaktadır.
Son yıllarda yapılan reformlarda uzun vade ve performans boyutlarının ancak
kısa vadedeki mali yönetim temellerinin bulunması söz konusu olduğunda ortaya
konulabileceği tartışılmaktadır.7 Bir diğer ifadeyle, ülke net değerine ilişkin bir resmin
devamlı bulunabilmesi için yeni araçların kabul edilmesi ve yeni raporlama kurallarının
getirilerek de kısa vade perspektifinin ötesine geçme ihtiyacı bulunmaktadır. Böyle bir
ortamda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
1.2. Farklılıkların Yarattığı Sonuçlar
Kamu kesimi eylemleri genellikle sonuca değil; girdilere odaklıdır. Bu odaklılık
daha çok kamu mali sisteminin, yöneticileri girdi harcamaları ile sorumlu tutması ve
yöneticilerin ürettikleri sonuçlar yerine prosedüre ilişkin kurallara bağlı kalmada
gösterdiği performansa yönelik rapor vermesini gerekli kılmaktadır. Bu da yöneticilerin
ve politikada söz sahibi olanların geleceğe yönelik daha kapsamlı değer perspektifini
ortaya koyma potansiyelini azaltmaktadır.8
Devlet muhasebesinde sermaye kullanım maliyeti göz ardı edilmektedir. Burada,
mevcut sermayenin değerinin mutat olarak yapılan değerlendirmelerde olmaması
dolayısıyla, sermaye maliyetsiz bir mal olarak kabul edilmektedir. Diğer taraftan da,
cari dönemde ayrılan kaynaklar maddi varlıkların bakım işine harcanmamaktadır veya
yöneticiler bu konuda isteksiz olmaktadır. Çünkü, uzun vadede sermayenin katma
değeri açısından yaratılan değer, açıkça görülmemektedir. Bu husus da yöneticilerin,
varlıkları sorumlu bir şekilde kullanılması önünde bir engel teşkil edilmektedir.9
Devlet muhasebesinde paranın kuşaklararası el değiştirmesi hususu dikkate
alınmamıştır. Paranın kuşaklararası el değiştirmesinde söz konusu olan, daha önceki
tasarruflardan elde edilen veya ileriye yönelik taahhütlerden dolayı meydana gelen
7
Andrews, and Shah 2003, s.2
Andrews and Shah, 2003, s.6-8
9
Andrews and Shah, 2003, s.6-8
8
12
kazanç ile cari “değer” arasında bir ayırım yapılmasıdır. Gelecekte elde edilecek olan
gelirin bugün gösterilmesi, cari açıkları azaltabilecek ve şu anki değerlendirme
sonuçlarının olduğundan iyi çıkmasına neden olacaktır.
Uygulamada hükümetler, para aracını cari kısa vadeli yükümlülüklerini
karşılamak amacıyla gelecekteki taahhütlerine (geleceğe yönelik taahhütler, açık olarak
ortaya konan ileriye yönelik taahhütler, koşullu yükümlülükler veya sosyal güvenlik
veya emeklilik gibi kuşaklararası kalemler olabilir) yönelik olarak kullanılmaktadır. Bu
tür bir davranış, hükümetleri gelecekteki yükümlülüklerinin vadesi geldiğinde önemli
mali şoklara maruz bırakmakta ve bu durum kısa vadedeki değer perspektifi sonucu,
bütçe yapanların kısa vadedeki kişisel çıkarlarını dahil etme mümkün olduğu zaman da
süreklilik kazanmaktadır.10
Devlet muhasebesinde “net değeri” bütün boyutlarıyla ortaya koyacak araçlar
kullanılmamaktadır.
Burada,
net
değere
ilişkin
sorulması
gereken
sorular
bulunmaktadır: Kısa vadedeki durumumdan ayrı olarak uzun vadede durumum ne
olacak? Varlıklarım yükümlülüklerimi (özellikle koşullu yükümlülükler olarak tabir
edilenler) aşacak mı? Uzun vadeli varlıklarımın değeri nedir, değerlerini korumakta
mıdır ve bunları verimli bir şekilde kullanıyor muyum? Yıllık olarak ne kadar değer
katıyorum? Kısa vadedeki nakit giderleri ile ne tür performansa ulaşmaktayım?
Rakamların güvenilir olması ve kapsam alanı, kullanılan muhasebe tekniğine bağlı
olmaktadır.11
10
11
Andrews and Shah, 2003, s.6-8
Andrews and Shah, 2003, s.6-8
13
1.3. Devlet Muhasebesinde Nakit Esası
Nakit esaslı muhasebe, işlemlerden sağlanan hizmet ve faydaların ne zaman
olduğuyla ilgilenmeksizin nakdin ödendiği veya alındığı zamanı esas almaktadır. Mali
sonuçlar, nakit giriş ve çıkışları arasındaki fark bazında raporlanır. Harcama limitlerine
uygunluk ve bu çerçevede bütçeleme de temel sonucudur. Öncelikle, tartışmalara konu
olan bu esasın artı ve eksilerini ortaya koymak yararlı olacaktır.12 Nakit bazlı
muhasebenin avantajları:
-
Kullanıcılar tarafından kolaylıkla anlaşılabilmesi,
-
Geleneksel olarak nakit bazda tutulan kayıtların, bütçe ödeneklerine bağlı kalıp
kalınmadığı hakkında yorumda bulunmaya izin vermesi,
-
Uygulamasının
kolay
olması
ve
verilerin
zamanında,
güvenilir
ve
karşılaştırılabilir olarak hazırlanması ve derlemesinin basit olması,
-
Gerek verilerin derlenmesi gerekse hazırlanması için gerekli muhasebe
bilgisinin düşük düzeyde olmasından dolayı maliyetinin az olmasıdır.
Nakit bazlı muhasebenin dezavantajları ise:
-
Gösterdiği alanın dar olması ve cari raporlama dönemi dışındaki nakit akımları
ile sonuçlanabilecek işlemler hakkında bilgi vermemesi,
-
Varlık ve yükümlülüklere ilişkin bilgi ve devletin elindeki varlıkları kullanma
oranı ve buna ilişkin olarak yapılan işlemlerin tür itibariyle ve toplam olarak
gösterilememesi,
-
Sadece nakit akımlarına dayalı olması ve devletin cari dönem ve ileriki
dönemlerde mal ve hizmet sağlama gücünü (birikmiş borçlar ve diğer
yükümlülükler vs.) etkileyebilecek kaynak giriş ve çıkışlarını dikkate almaması,
-
Nakit kullanımına ilişkin hesap verebilirlik ile sınırlı olup; varlık ve
yükümlülüklerin yönetimine ilişkin hesap verme sorumluluğunu içinde
barındırmamasıdır.
12
Athukorala, Sarath Lakshman, “Accrual Budgeting and Accounting in Government And Its
Relevance For Developing Member Countries”, Asian Development Bank, 2003, Bölüm II.
14
Nakit Bazlı Muhasebe Sisteminde “creative accounting” olarak adlandırılan ve sistemin
açıklarını ifade eden bazı hesaplar bulunmaktadır: 13
- Geçici hesaplar: Devredilecek hesaplar niteliğinde olan bu hesaplar üç çeşittir :
Harcama (gider) hesapları,
Gelir hesapları ve
Diğer gelir (receipt) ve ödeme hesapları (finansman kalemleri).
Bu tür hesaplar, fatura veya bir ödeme emrinde harcamanın hangi bütçe
kaleminde yer alacağına ilişkin bilgi olmadığı zaman kullanılmaktadır. Mal teslim
alınmasına rağmen fatura ödenmemiş ise; daha fazla bilgi edinilene kadar söz konusu
miktar, geçici hesaplarda kaydedilmektedir. Bilgi geldiği zaman, harcama geçici
hesaplardan alınıp aktarılması gereken bütçe hesaplarına konulmaktadır.
Geçici hesapların kullanılmasında ortaya çıkan tipik problem, genellikle hangi
bütçe hesaplarına yansıtılacağına ilişkin bilgiler gelmemekte ve miktar, yılın sonunda ve
belki de hiç yansıtılmayacak şekilde kalmaktadır. Faturalar ödendiği zaman da bütçe
hesaplarına yansıtılmadan, içinde bulunan mali yılın bütçesinde önceki döneme ait
giderler (unspent balance) olarak kaydedilmektedir. Bu da harcamacı kuruluşların bütçe
limitlerini uygulamada aşabileceğini göstermektedir. Bir diğer problem de merkez
bankasının devlet adına ödemelerde bulunması, fakat geçici hesapları kullanmak
suretiyle
devletin
tuttuğu
defterlerde
ödemeye
ilişkin
düzeltme
işleminin
ertelenebilmesidir.
- Avans hesapları: Avans hesapları (advance or imprest accounts), ilerde düşülmek
üzere yapılacak harcamalara zemin oluşturan bir araçtır (devlet yetkililerine diğer
ülkelerdeki büyükelçilikler için üstlendikleri işleri yerine getirmek için verilen yolluk,
maaş avansları tutarı, üstlendikleri işleri desteklemeye yönelik yüklenicilere (contractor)
verilenler). Harcama gerçekleşene kadar, nihai toplam tutar bilinmemektedir. Buradaki
anlayış, yıl sonunda koşullu yükümlülükler ödeneği altında kapatılacağıdır. Ancak,
zaman aralığı uzadıkça ve harcama belgeleri geciktikçe bu işlemler, bütçe döneminin
dışına çıkmaktadır.
13
Diamond, Jack, “Performance Budgeting- Is Accrual Accounting Required?”, IMF Working Paper,
2002, s.6, 7.
15
Avans hesaplarının kullanılmasında da tipik problem, geçici hesaplarda olan
durumdur. Bir hizmet, belli bir dönemde alınmakta; fakat ödeme bir sonraki dönemde
kaydedilmektedir. Bu şekilde bir dönemde hissedilen ekonomik etki, bir diğer dönemde
sadece mali pozisyonu etkilemektedir. Harcamacı kuruluşların bütçe ödenekleri
konusunda kaygıları olduğu zaman, kuruluşlarda bu tür giderleri avanslar olarak
bırakma eğilimi doğmaktadır. Bu yolla avans hesaplarını, yıl sonunda kapatılmayacak
olan koşullu yükümlülük fonları olarak kullanma durumları söz konusu olacaktır.
- Şüpheli hesaplar: Şüpheli hesaplar (clearing accounts), devlete birtakım kuruluşlar
tarafından hizmet yapılması nedeniyle tahakkuk eden miktarlara ilişkin hesaplar, geçici
hesaplar gibi fon tahsis edilmesini bekleyerek bir süreliğine açılabilmektedir. Buradaki
anlayış bu yüklenimlerin, mali yıl sona ermeden önce karşılığında bir hesapla
kapatılacağıdır. Bu da böyle bir harcamanın karşılığının ilgili kalem altında bulunması
varsayımına dayanmaktadır.
Şüpheli hesapların kullanılmasında tipik problem, bu hesaplar altındaki
kalemlerin, nakit sıkıntısı nedeniyle kısa vadede kapatılma imkanı olmayan düzenli
harcama ödemeleri olmasıdır. Bu kalemler tahakkuk edecek ve ya koşullu
yükümlülükler yolu ile ya da ek ödenek alarak ödenecektir. Genellikle bu olmamakta ve
bu kalemler borç kalanı vermektedir. Diğer taraftan, şüpheli hesaplar düzensiz
harcamaların kaydı için de kullanılabilmektedir.
- Ticaret hesabı: Hazineyi banka olarak kullanan ve ticari bazda yürütülen bir hesaptır.
Genel olarak, yaptıkları hizmetin maliyetinin çıkarılacağı düşüncesiyle bir bölümün
diğer bir bölüme veya bireylere sağladığı hizmetler için kullanılmaktadır. Bu tür
hesapları kullanırken uygulamada çıkan sorun ise, ödenek ayrılmamış süreklilik arz
etmeyen harcamaların yapılmasına açık kapı bırakmaktadır.
Ticaret hesabının kullanılmasında tipik problem, ödeneklerin tahsis edildikleri
alan dışında olan düzensiz harcamaların kaydı için kullanılarak açık noktalardan
yararlanılmasıdır. Bu durum dışında bu hesabın kullanılması esasen yerindedir, çünkü
her bir bölüm, diğeriyle olan işlerini (dealings) kayıt altına alma mekanizmasına
16
sahiptir.
- Mevduat hesapları: Burada söz konusu mevduat, devletin gelir ve sermaye gelirlerinin
dışında olan tutarlardır. Örneğin, çalışanlar adına toplanan sigorta primleri ve sigorta
şirketlerine yapılacak emanet niteliğindeki transferler, söz konusu hesapların kapsamına
girmektedir.
Uygulamada, nakit sıkıntısının olduğu durumlarda bu hesapları, amacının
dışında kullanma söz konusu olmakta ve ödemeler ertelenmektedir. Bu tür hesapların
büyük çapta yasal olmayan şekilde kullanılması, sonradan devletin hesaplarına borç
kaydetmek durumunu yaratacak ve böylece ödenekler kötüye kullanılmış olacaktır.
1.4. Devlet Muhasebesinde Tahakkuk Esası
Tahakkuk esasına dayalı muhasebede mali işlem ve olaylar, nakit giriş veya
çıkışlarının zamanını dikkate almamakta, ekonomik bir değerin yaratıldığı, biçim
değiştirdiği veya ortadan kalktığı zaman kaydedilmektedir. Bir başka ifadeyle, tahakkuk
esaslı muhasebe işlemin veya olayın ne zaman olduğuyla ilgilenir.
Bu muhasebe sistemi, bir dönem boyunca oluşan maliyetlerle kazanılan
faydaların, gelirlerle birlikte sağlanan hizmetlerin karşılaştırılmasını amaçlar.
Tahakkuk esaslı muhasebenin unsurları ve raporlama usulü, tahsil edilip edilmediğine
bakılmaksızın tahakkuk eden gelirleri; bir ödemede bulunulup bulunulmadığına
bakılmaksızın tüketilen hizmetleri ve malları içeren harcamaları; gelecekte elde
edilmesi beklenen ve geçmişteki olaylar sonucunda oluşan varlıkları; ekonomik
anlamda kaynak çıkışı yaratacak mahiyetteki geçmiş anlaşmalardan kaynaklanan
yükümlülükleri; bütün yükümlülükler düşüldükten sonra kalan varlıklar üzerinde
birimin haklarını temsil eden öz kaynakları kapsar.14
Uygulamada bu durum kendisini, tahakkuk eden emeklilik yükümlülükleri,
amortisman gibi nakit olmayan kalemlerin kamu hesaplarına düzenli olarak
yansıtılması şeklinde kendisini gösterecektir. Tahakkuk esaslı muhasebe, etkin kamu
14
Karaarslan, Erkan, “Tahakkuk Esaslı Muhasebe ve Devlet Hesaplarında Şeffaflık”, Mali Kılavuz
Dergisi, Sayı 15, Ocak-Mart 2002, I. Bölüm.
17
yönetimi ve kamu sektörü performansına ilgi çekmek ve katkıda bulunmak bakımından
bir başlangıçtır.
Bu
çerçevede
bütçe
sistemleri,
ülkede
istikrarı
sağlama
amacını
gerçekleştirebilmek için birçok evrim geçirmiştir. Devletin verdiği harcama
kararlarının, ödeme öncesinden ekonomiye etkisi olduğu gerçeği, bütçe harcamalarının
farklı aşamalarını izlemenin önemini vurgulamaktadır. Bu da, verilen taahhütler ve
bunlardan cari yılda gerçekleşenlere ait olanlar gibi nakdi olmayan bilgilerin de elde
edilmesi gereğine işaret etmektedir.
Makroekonomik istikrar hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak, OECD
ülkelerinde, verimlilik ve etkinlik amaçlarına odaklanmaya doğru bir yönelim
başlamıştır. Bu bağlamda, tahakkuk muhasebesine ilgi artmıştır. Şöyle ki, tahakkuk
sistemi, amortisman, transferler, maddi varlıkların tükenme durumları ve tahakkuk eden
faizler gibi nakit akımları ile sonuçlanmayacak işlemleri kayda almaktadır. Böylece, bu
sistemde devlet tarafından sunulan mal ve hizmetlerin tam olarak maliyetini göstermek
ve devlet faaliyetlerini verimlilik açısından değerlendirmek mümkün olacaktır.
1.4.1. Tahakkuk muhasebesinin sağlayacağı faydalar
Tahakkuk muhasebesinde giderlerin ödendiği tahakkuk ettiği zaman da dikkate
alınmasının yanında, altyapı dahil bütün varlıkların sahip oldukları değerlerin muhafaza
edilmesine ve yönetimini ortaya koyma açısından bilançoda gösterilmesi söz
konusudur.15
Tahakkuk muhasebesinde koşullu yükümlülükler gibi ileride mali pozisyonu
etkileyebilecek durumların da kayıt altına alınması söz konusudur. Örneğin, fonu
bulunmayan kamu hizmeti emeklilik planları bilançoda yükümlülükler olarak;
karşılığında ortaya çıkan yükümlülüklerdeki artış ise, herhangi bir dönemde bütçe
faaliyet tablosunda gider olarak kaydedilmektedir. Tahakkuk muhasebesinin avantajları:
-
İyileştirilmiş kaynak tahsisi: Nakit bazlı muhasebede temel problem,
amortisman gibi sermaye varlıklarının kullanım maliyetlerinin bilinmemesi
15
Diamond, 2002, s.15.
18
dolayısıyla yararlarının ne zaman sona ereceği hakkında bilgi edinilememesidir.
Tahakkuk muhasebesinde bu durum ortadan kalkmakla kalmayıp, bazı
varlıkların likidite durumları da ortaya konulmaktadır. Böylece, ileride yapılacak
harcamalar önceden öngörülmekte ve nakit sıkıntısı çekildiği durumlarda eldeki
mevcut varlıkların likiditesi en yüksek olandan faydalanmak söz konusu
olmaktadır. Tahakkuk muhasebesinde söz konusu bilgiler, yardımcı defterlerde
izlenebilmektedir.
-
Hesap verebilirliğin daha nitelikli yapılması: Yöneticilerin hesap verme alanları,
tahakkuk muhasebesine geçilmekle beraber nakit girişleri ve çıkışları yanında
varlık ve yükümlülüklerin yönetimini de kapsayacak şekilde genişletilecektir.
Buradaki performans durumu, merkez ve harcamacı birimlerin yönetimi için
gerekli mali ve mali olmayan bilgiler de kullanılarak ortaya konulabilecektir.
-
Devlet faaliyetlerinde toplam kaynak maliyetine ilişkin bilgilerin elde edilmesi:
Gelir ve giderler arasındaki fark, net varlıklar pozisyonunu doğrudan
etkilemekte ve diğer varlık ve yükümlülüklerdeki değişimle tutarlı olmalıdır. Bu
durumu ortaya koyan bütün resim, makro-mali yönetime ilişkin bilgileri
sunmakta ve stratejik planlama ve mali yönetim için güçlü bir araç niteliği
taşımaktadır. Burada, nakit bazlı tutulan muhasebede yer almayan nakit dışı
işlemler, ekonomik etkileri ile birlikte kayıt altına alınabilmektedir.
-
Devletin ekonomiye olan etkisinin daha kapsamlı olarak ortaya konması:
Tahakkuk muhasebesinin entegre yapısından dolayı, giriş ve çıkışlar işletme,
yatırım ve finansal faaliyetler itibariyle sınıflandırılarak, devlet faaliyetlerinin
nakit etkisinin görülmesi sağlanmakta ve daha iyi izlenebilmektedir. Örneğin,
işletme faaliyetlerinin fazla yaratıp yaratmadığı, yatırım olarak geri dönüp
dönmediği ve yatırım faaliyetlerinden elde edilen kazancın borç ödemeleri veya
işletme faaliyetlerinde kullanıp kullanılmadığı daha iyi ortaya konulabilecektir.
-
Koşullu yükümlülüklerden doğan riskin kontrol altına alınması: Koşullu
yükümlülükler, hazine garantileri, mevduat garantileri, kur garantileri gibi bütçe
dışı işlemlerle ortaya çıkan, sözleşmeye bağlı yükümlülükler niteliğindedir.16
Ekonomik
koşulların
değişmesi
durumunda,
16
hükümeti
yükümlülüklerin
Brixi, Hana Polackova, “The Challenge of Dealing with Contingent Liabilities”, Workpaper, World
Bank, 1998, s. 15.
19
finansmanı için bütçede öngörülmeyen kaynaklar bulma durumuyla karşı
karşıya bırakmaktadır.
Benzer bir şekilde, bazı ülkelerde devlet borcu, resmi borç kayıtlarının çok
üzerinde seyretmektedir. Çünkü, hükümetin bütçe dışında olan yükümlülükleri
izlenememektedir. Bu durumda devlet, koşullu yükümlülükleri kamu finansmanı analizi
dışında tutma eğiliminden dolayı mali risklerle karşı karşıya kalmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde riskler ödenmek durumunda kalınırsa, bu durum devlet
bütçesine maliyet olarak yazılmakta ve bazen de geçici olarak ekonomideki üretimi
indirmektedir. Daha az gelişmiş ülkelerde hükümetler, gerektiğinden fazla risk aldıkları
zaman, bu risklerin etkileri ekonominin bütününe yayılmakta ve sermayenin daha fazla
güvenli yerlere gitmesine neden olmaktadır. Ayrıca bu durum, ülkelerin gelişimini
sekteye uğratmaktadır. Bilgiler, bütün açıklığıyla ortaya konamıyor ve piyasada yer alan
kurumların
kapasitesi
yeterli
olamıyor
ise,
hükümet
tarafından
üstlenilen
yükümlülükler, özel ve tüzel kişilerin davranışlarında bazı önyargıların ve ahlaki
tehlikelerin oluşmasına neden olacaktır. Bu da, ekonomik gelişmeyi tersine çeviren bir
eğilimin belirmesine yol açmaktır.
Bütün bu riskleri bütçe altına almanın birtakım ek maliyetler getirmesi gibi
zorlukları bulunmaktadır. Bunun için hükümetlerin, verilerin yetersiz veya kamu
gözetiminden uzak olduğu düzenlenmemiş mali alanlara (uncharted fiscal territory)
girmelerini gerektirecektir. Kayıt altına alınmayan koşullu yükümlülüklerin mali
fırsatçılık (fiscal opportunism) yapılmasına ve alınan kararlarının gerçek
mali
sonucunun görülmesini engellemeye müsaade edecek bir yapıyı barındırması
hususlarını göz önünde bulundurursak, sorunda siyasilerin isteksizliğinin de rol
oynadığı söylenebilir.
Bu aşamada, mali riskten ne anlaşılması gerektiğini ortaya koymak gerekir.
Mali risk, genel olarak hükümetin gelecekte karşılaşacağı mali sıkıntı kaynağıdır.
Örneğin, Doğu Asyada 1997 mali kriz sonrasında resmi ve resmi olmayan hükümet
sigorta planları, devlet borçlarını Endonezya’da Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın %40’ı,
Tayland’da %30’u ve Japonya ve Kore’de %20’yi aşan bir oranda arttırmıştır. Açıktır
20
ki, koşullu yükümlülüklerin gerçekleşmesi, spekülatif hareketler dolayısıyla ortaya
çıkan döviz sıkıntısına da bağlıdır.17
Muhasebe ve bütçeleme çalışmalarını nakit bazında yapan hükümetler, fırsatçılık
yapmaya elverişli alanlara sahip bulunmaktadır. Pek çok gelişmiş ülke, ticari
firmalardan bilançolarında emeklilik maliyetini ve geleceğe yönelik diğer riskleri ortaya
koymalarını isterlerken; kendileri bütçe dışı taahhütlerinin olası maliyetlerini ortaya
koymamaktadır. Bütçe dışı taahhütlerin, bütçeye hiçbir maliyetinin olmadığını iddia
edenler bulunmakta ve hatta bazı ülkelerde söz konusu taahhütler, Maliye Bakanlığının
veya diğer yetkili otoritenin bilgisi olmadan verilmektedir. Bazı ülkelerde ise bu
taahhütleri verecek kurum belirlenmekte; fakat, yükümlülüklerin gerçekleştiği ana kadar
bu kurumlardan bütçe dışı taahhütler hakkında rapor istenmemektedir. Yükümlülüklerin
gerçekleşmesi zamanında bile, hükümetler, daha fazla borçlanarak veya diğer
alternatiflerle durumu rapor etmeden verilen taahhütleri yerine getirmektedir. Sonuç
olarak, garantiler ve koşullu yükümlülükler getiren bütçe dışı diğer destekler,
hükümetler için bir çıkış yolu niteliğindedir.
Diğer taraftan, devlet borçlarının bütçe açığı rakamının üstünde olması, ülkede
“gizli açık” bulunduğunu ortaya koymaktadır. Gizli açıklar, genelde, devletin üstlendiği
koşullu yükümlülüklerin gerçekleşmesi ve hükümetin borç portföyünde taşıdıkları
riskten
dolayı
ortaya
çıkmaktadır.
Bazı
gelişmekte
olan
ülkelerde
koşullu
yükümlülükler, son on yıl içerisinde yaklaşık olarak GSMH’nin %2’si düzeyinde
olmuştur.18
Burada, iç mali sistemin büyümesinde önemli rol oynayan uluslar arası özel
sermaye girişlerinin hacimleri ve değişkenliği, devletin mali kurumlarını savunmasız
bırakmaktadır. Özelleştirme ve devletin açık bir biçimde mali rolünün azalması,
hükümetlere bütçe harcamalarını kısmaya olanak verirken; özel sektörün beklenen
hizmeti verememesi durumunda devletten resmi veya resmi olmayan taahhütlerde
17
Kharas, Homi and Mishra, Deepak, “Fiscal Policy, Hidden Deficits, and Currency Crises”,
Economist’s Forum 1999, World Bank, s.10.
18
Easterly, William, “When is fiscal adjustment an illusion?”, Paper presented at the 27th Panel
Meeting of Economic Policy in Vienna, October 16-17, 1998
21
bulunması gibi kurtarıcı rol üstlenmeleri istenmektedir. Bu tür garanti ve taahhütler de
gelecekteki kamu borçlanma gereği miktarının belirsizliğini arttırmaktadır.
Bahsi geçen taahhütler, kredi garantileri, fiyatları liberalize etme ve enerji, su ve
diğer önemli sektörleri yeniden yapılandırma doğrultusunda bütçe sübvansiyonları ve
“al-veya-öde” anlaşmalarının yerine geçmekte; örneğin, bir teminat mektubu (letters of
comfort),
borçlarını
ödeyebilen
girişimlerin
ve
bankaların
iflas
etmekten
kaçınabilmelerine olanak sağlamaktadır.19
Pek çok durumda, hükümetler, koşullu yükümlülükleri kamu gözetimi dışında
olan programlarda “önceliği düşük amaçlar” olarak izlemekte veya bütçe dışı
desteklerin verilmesinde kullanmaktadır. Genelde de, ahlaki tehlikelerin gerçekleşmesi
sonucu kurtarma operasyonları başladığında ödenecek miktarlar, bütçeden karşılanmak
yerine özel hükümet fonlarından karşılanmakta ve bu kullanım, kamu parasının iyi bir
kullanım şekli olmamaktadır. Hükümetlerin bu tür yükümlülükler altına girme veya
teminat vermelerinin gerekçeleri olabilir; örn, milli demiryollarına destek verilmesi,
demiryollarının kayıplarının devletin bilet fiyat politikasından ileri gelmesinden dolayı
gerçekleşmiştir. Bu durumda, bütçe desteklerinin veya doğrudan hükümet kredilerinin
daha fazla etkin ve daha az maliyetli olması söz konusudur.
Hükümet garantilerini tedavüle sürme gibi kolaylıklar sağlamayı ve gelecekte
hükümet desteğini vermeyi içeren taahhütler, yerine getirilmesi gerektiği zamanlarda
hükümetleri güç durumda bırakmakta ve maliyetleri daha da arttırarak ödemeleri
ertelenmektedir.
Bir diğer husus, hükümete ait koşullu yükümlülükler, toplu bir mali analiz ve
dolayısıyla mali yönetimin alanını daraltmaktadır. Sadece nakit esasına dayalı devlet
bütçesi ve bu çerçevede hesaplanan bütçe açığına odaklanan bir gözetim, politika
oluşturmada rol alanları bütçe dışında koşullu yükümlülükler ve diğer mali riskler
üstlenmeye yöneltmektedir. Nakit bazlı bir bütçeye dayalı göstergeler çerçevesinde
hükümetler, kamu varlıklarının (public assets) azalmasına ve geçici gelirlerin (nakit
girişi karşılığı uzun vadeli yükümlülükler üstlenilmesi yoluyla) artmasına neden olacak
19
Diamond, 2002, s.10.
22
faaliyetlerde bulunmakta ve yapısal reformları ertelemektedir. Bütçe kapsamının dar
olması, aynı zamanda hükümet desteği şeklinin yanısıra zamanlamasının ve harcama
önceliklerinin sağlıklı olmamasına neden olmaktadır. Aynı zamanda, kısa vadede daha
fazla açık oluşması etkisini gösterecek emeklilik reformu, kamuda istihdamın
azaltılması ve kurumların ve bankacılığın yeniden yapılandırılması gibi reformlar da
sekteye uğrayarak; mali fırsatçılık ortaya çıkmakta ve ekonomik büyüme tersine bir
eğilim içerisine girmektedir. Bu durumda, bütçe açığında bir azalma, verimliliğin
yanında sürdürülebilirlik boyutunun bulunması gereken mali ayarlamaların (fiscal
adjustment) kalitesini gösterememektedir.
Bugüne kadar yaşanan gelişmeler, riskin özel ve tüzel kişilerden devlete doğru
kayması sonucunu getirmiştir. Hükümetlerin ekonomik koşulların iyileştirilmesini ve
büyümeyi teşvik etme durumlarında, politika oluşturanlar verilen taahhütleri üstlenmek
zorunda kalmaktadır. Sosyal güvenlik programları, çeşitli devlet sigorta planları ve
birtakım kuruluşlara ve devlet mülkiyetindeki işletmelere verilen garantilerin (örn; tarım
kredisi, garanti fonları, konut fonları ve ihracat kredileri fonları), ülkelerin gelişme
yönünde ilerleme gösterdikleri zaman artma eğiliminde oldukları gözlenmiştir.20
Şüphesiz ki, geçiş sürecinde olan ve yükselen piyasa ekonomileri, daha fazla
mali riskle karşılaşmaktadır. Söz konusu piyasaların yabancı kaynaklara bağımlılığı,
sistemin tam olarak oturtulmaması ve bilgilerin şeffaf olmaması nedeniyle uluslar arası
mali piyasalardaki olumsuz etkilenme durumları, mali ve reel sektörlerde yaşanan
başarısızlıkları arttırma yönündedir.
Aslında bütün bu olayların temel kaynağı, tam bilgiye sahip olunmamasıdır. Bu
da, yatırımcıların ve politikacıların kararlarının gelecekteki olası maliyetlerini gerçek
düzeyinin altında tahmin etmelerine neden olmaktadır.
Pek çok OECD ülkesinde Yeni Kamu Yönetimi ile bağlantılı olarak yapılan
reformlarda muhasebe sistemlerini nakit bazdan tahakkuk bazına çevirdikleri görülmüş
ve bu bağlamda hazırlanmaya çalışılan performans bütçeleme hedefleri için tahakkuk
bazın kullanılmasının gerekliliği tartışmaya açılmıştır. Ancak, üzerinde hemfikir olunan
20
Diamond, 2002, s.21.
23
konu ise, belli önkoşulları gerçekleştirmeden tümüyle tahakkuk bazına geçilmesinin
sakıncalı olduğu ve bu durumda sadece nakit bazlı muhasebe sistemlerinin
iyileştirilmesinin daha doğru olacağı hususudur.
Tahakkuk muhasebesi, mevcut nakit bazda elde edilen verilere tahakkuk bazda
elde edilecek verilerin eklenmesi ve nakit bazdaki veriler ile tahakkuk bazda verilerin
birbirleriyle tutarlılık göstermesini tavsiye eden IMF GFS’de son zamanlarda yapılan
değişiklikler ile gündeme gelmiştir. IMF’nin söz konusu raporlama ile ilgili yayımladığı
standartlarda tahakkuk kavramı, mali verilerin makroekonomik analizi için ortaya
konulan
bir
muhasebe
standardı
olarak
değil;
istatistiksel
standart
olarak
benimsenmektedir.
Bütün bu çalışmalarda önemle üzerinde durulan konu, devletin muhasebe
sistemi reform çalışmaları ile daha kapsamlı olan bütçe sistemi reformları arasında
ilişkinin olması gereğidir. Şöyle ki, bütçe yönetiminde bütçe kalemlerinde yer alan
bilgilerin yanında ek bilgilerin de bulunması gereklidir.
1.4.2. Tahakkuk Muhasebesinin Yaratacağı Sakıncalar için
Geçişler Çerçevesinde Sermaye Kullanım Maliyeti
Tahakkuk muhasebesi ile ortaya çıkan bir durum da, tahakkuk verilerine karşı
tahakkuk verilerine dayalı olarak ortaya konulması beklenen performans ile ayrılan
ödeneklere bağlı kalınması durumu gibi birbiriyle çatışması muhtemel unsurların aynı
anda gözetilmesi gereğidir. Tahakkuk rejiminde devlete ilişkin hazırlanan mali raporlar,
özel sektör mali raporları ile benzerlik gösterse bile, analiz edilme biçimi farklıdır ve bu
farklılık karar alma süreçlerine de yansımaktadır.
Bu anlamda, performans bütçe sistemi benimsenmeden bu rejimin genel devletin
tümünde kullanılması akılcı değildir ve bu aşamaya gelmeden önce bu sistemin temel
yararlarının birim veya kuruluş bazında uygulamaya geçirilerek gözlenmesi daha akılcı
olacaktır. Bu sistemin tam olarak uygulanamadığı durumlarda, tahakkuk baza geçmeden
nakit
bazda
bütçelemede
bazı
değişiklikler
gidilmektedir.
24
yaparak birtakım iyileştirmelere
Bu durumda, sermaye kullanım maliyetinin ortaya konulması, geçiş için önemli
bir aşamadır. Nakit bazda tutulan geleneksel bütçe sistemlerinin temel zayıf noktası,
varlık yönetiminin iyi yapılamamasıdır. Söz konusu değişiklik, varlıklara yapılan
toplam yatırım ve böyle bir yatırımın, sermaye maliyetini hesaplama yoluyla yönetim
kararlarını etkileyecek fırsat maliyetini ortaya koymadır. Bu da pek çok alanda
verimlilik avantajını sağlayacaktır. Örneğin, kamuda verilen hizmetin rekabet gücünün
değerlendirilmesine yardımcı olma, kamu sektöründe üretilen çıktının maliyetini daha
şeffaf olarak gösterme ve atıl veya aşırı kapasiteli olarak kullanılan varlıkları tanımlama
veya kayıttan silmeye yönelik birim veya kuruluşları teşvik etme, bu amaca hizmet
etmektedir. Ayrıca, bütçeden birimlere ödenek ayrılmasında bütün bu hususların
gözetilmesi durumunda
yöneticilerin, daha fazla pay alabilmek için performansı
21
arttırma çalışmalarına girmeleri de istenen durumdur.
Kuruluşların ürettikleri çıktıların, daha gerçekçi olarak maliyetini ortaya
koymaya ilişkin diğer çalışmalar, son zamanlarda Amerika’da da yapıldığı gibi işçi
tazminatı, emeklilik maaşları gibi genel maliyetlerin yaklaşık olarak değerini ortaya
koyma çalışmalarıdır. Ulusal katkı payı (pay-as-you-go) esasına göre emeklilik
planlarının tahakkuk bazda kayıt altına alınıp alınmayacağı hakkında görüş ayrılıkları
vardır. Bu konu, daha çok yükümlülüklerin tahakkuk bazda kayıt altına alınıp
alınamayacağı konusuyla yakından ilgilidir.22
21
Diamond, 2002, IV. Bölüm.
Mevcut uygulamalar gelecekte ödenecek kamu hizmeti emeklilik maaşlarını bir yükümlülük olarak
göstermeyi ve muhtemel harcamalar olarak kayıt altına almayı gerektirmektedir. Bu bağlamda, GFSM
2001 koşullu yükümlülüklerin açıklayıcı (memorandum) kalemlerde izlenmesini gözeterek, sadece işçi
emeklilik planları için yükümlülükleri kayıt altına almakta, sosyal güvenliğin tümüyle ilgili
yükümlülükleri kapsamamaktadır.
22
25
Özet 1: Sermaye Kullanım Maliyeti Tablosu Genel Özellikleri 23
* Net Varlıklar: Kamu kuruluşlarının kontrolünde olan net varlıkları değerlendirmeyi
içermektedir.
- Tahakkuk bazlı muhasebede yer alan bilgiler ile uygulanan tutarlı değerlendirme
ilkeleri
kullanılmaktadır,
- Toplam sermaye maliyetini ortaya koymaktadır,
- Kamu ve özel sektörde hizmet veren birimler arasında hakkaniyete dayalı bir
karşılaştırma yapmaktadır,
- Kamu birimlerine sermaye maliyetini değerlendirme olanağı vermektedir,
- Nakit bazlı muhasebe usulünü benimsemiş ülkelerde pek gelişmiş olmayan
değerlendirme tabanına büyük ölçüde dayanmaktadır.
* Sermaye Akımı: Yeni sermaye harcamalarına ayrılmış fonların elde etme maliyeti ve
varlıkların net satış değerini içermektedir. Bu kalemde,
- Uygulama kolaylığı bulunmaktadır,
- Sermaye projelerinin değerlendirilmesi ile yakın bağlantı kurulabilmektedir,
- Yöneticilere çıktıların tam sermaye maliyetlerine ilişkin bilgi vermemektedir.
* Borç devirleri (debt assignment): Borç, devlet birimlerine kontrol ettikleri varlıkların
oranı dikkate alınarak devredilmekte ve üstlenilen miktarlar (charge) ise söz konusu
birimlerin borç oranına göre hesap edilmektedir. Bu kalemde,
- Borcu azaltmayı teşvik etme amacı güdülmektedir,
- Söz konusu birimlerin varlık tabanının borçla finanse edilmemesi ve böylece sermaye
kullanım performansının olduğundan düşük hesaplanması gibi durumlar ortaya
çıkabilmektedir,
- Borçla finanse edilmeyen yeni sermayenin kayıt altına alınmaması gibi bir diğer
istenmeyen durum ortaya çıkabilmektedir.
* Borç/Sermaye oranı (debt equity): Bu kalem, devlet birimlerinin borç ve sermaye
miktarlarını ortaya koymakta ve borcun kendilerine düşen bölümüne ilişkin faiz ve
kendilerine atfedilen borçtan düştükten sonra kalan, devlet payına sermaye maliyeti
yüklemektedir. Burada,
- Özel sektör uygulamalarına paralellik söz konusudur,
- Borç ve öz sermaye (pay) unsurları ayrı olarak tanımlanmaktadır,
- Diğerlerine göre daha ayrıntılı olup; önemli bazı yönetim becerileri ile tamamlayıcı
bilgi sistemlerinin varlığını gerektirmektedir.
23
Diamond, 2002, IV. Bölüm
26
Burada vurgulanması gereken husus, kamu sektöründe performansı geliştirmek
için anahtar yol, tek başına tahakkuk muhasebesi değildir; tahakkuk muhasebesi sadece
devletin gerçek maliyetini daha iyi göstermede bir araçtır ve devletteki karar
mekanizmalarını geliştirmek için diğer idari reformların yapılmasıyla birlikte
kullanıldığında, etkinliği gerçek anlamda sağlamaktadır.
Genel olarak bakıldığında, ülke çapında kısmi bir tahakkuk sisteminin sadece
alacaklar ve kredilerin izlenmesini kolaylaştırmak için kullanıldığını görmekteyiz.
Varlıkların yönetim durumunu gösteren bilanço gibi tablolar, daha çok kamu birimleri
bazında hazırlanmaktadır. Uygulamada çoğu ülkelerde, yol, köprü ve su kaynakları gibi
başlıca altyapı varlıklarının kayıt altına alınmadığı gözlenmektedir. Çoğu ülkeler, bu
çerçevede
tahakkuk
esaslı
verilere
dayalı
olan
“nakit+tahakkuk”
stratejisini
benimsemişlerdir ve bu doğrultuda nakit sistemlerini iyileştirmelere gitmekte ve bu tür
bir çalışma söz konusu ülkeler için daha az külfetli bir yol olmaktadır.
Sonuç olarak, tahakkuk muhasebesi işlemlerin daha detaylı analizini
gerektirmektedir. Sadece geleneksel bütçe yönetim bilgileri yetersiz kalmaktadır.
Ancak, IFAC tarafından da ifade edildiği gibi: “Tam olarak tahakkuk muhasebesinin
kullanılması varlık yönetimi ve maliyet etkinliği açılarından, performansı ortaya
koymaya yönelik bir esas olmasına karşın, diğer performans kriterlerinin daha önemli
olmasına karar verildiği durumlarda, en uygun raporlama bazının kullanılması gerekli
olmayabilecektir. Örneğin, bir kuruluşun yasal olarak kabul ettiği bütçeye uygunluğu
gözetme, nakit giriş ve çıkışlarına daha fazla önem vermektedir.”
27
1.5
Farklı Yönetim İhtiyaçlarına Göre Farklı Muhasebe
Modelleri
Muhasebe tutma ihtiyacı, yönetim gereklerinden ayrı olarak düşünülemez.
Devlet sektöründe de temel hedef, yıllık bütçe kanunlarına devlet bazında uyulmasını
sağlamaktır. Geleneksel bütçe sistemi, girdi maliyetine odaklanmakta ve bu anlamda
24
nakit bazlı muhasebe, bu amaca hizmet etmektedir.
Bütçe sistemleri, ülkede istikrarı sağlama amacını gerçekleştirebilmek için
birçok evrim geçirmiştir. Devletin verdiği harcama kararlarının, ödeme öncesinden
ekonomiye etkisi olduğu gerçeği, bütçe harcamalarının farklı aşamalarını izlemenin
önemini vurgulamaktadır. Bu da, verilen taahhütler ve bunlardan cari yılda
gerçekleşenlere ait olanlar gibi nakdi olmayan bilgilerin de elde edilmesi gereğine işaret
etmektedir.
Makroekonomik istikrar hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak, OECD
ülkelerinde, verimlilik ve etkinlik amaçlarına odaklanmaya doğru bir yönelim
başlamıştır. Bu bağlamda, tahakkuk muhasebesine ilgi artmıştır. Şöyle ki, tahakkuk
sistemi, amortisman, transferler, maddi varlıkların tükenme durumları ve tahakkuk eden
faizler gibi nakit akımları ile sonuçlanmayacak işlemleri kayda almaktadır. Böylece, bu
sistemde devlet tarafından sunulan mal ve hizmetlerin tam olarak maliyetini göstermek
ve devlet faaliyetlerini verimlilik açısından değerlendirmek mümkün olacaktır.
Gerekli dengeleri sürdürmede veya fonların güvenilir bir biçimde bütçeden
kullanıma verilmesini kontrol etmede başarısızlığa uğrayan devletler, verimsiz olarak
mütalaa edilmektedir. Devletin uzun dönem finansmanını sağlıklı bir şekilde
yönetememesine ilişkin endişeler, ileride altından kalkılması güç mali faturalar bırakma
gibi birtakım korkulara neden olmaktadır. Söz konusu endişe, sermaye, yükümlülükler
gibi kurumsal ve sosyal zenginliği etkileyen faktörlerin devlet tarafından yönetiminin
değerlendirilmesi ihtiyacını göstermektedir. Devleti, bu açılardan değerlendirmek
bugünün yanında gelecek dönemlere de odaklanmayı sağlayacaktır.25
24
25
Diamond, 2002, s.8
Andrews and Shah, 2003, s. 8
28
Bu alanda reformları uygulamaya koyan ülkelerin, spesifik olarak açığı
azaltmaya gittikleri ve bunun da makroekonomik stratejiyi yansıttığı görülmektedir. Bu
reformlar, alt seviyedeki devlet kuruluşlarında harcamaları kontrol etmeye yönelik
olarak mevzuatın doğrudan uygulanmasını, devlet birimlerindeki katı bütçe kısıtlarını
ve kısa dönemdeki ödeneklerin etkinliğini iyileştirme ve daha uzun vadeli planlama
temelini oluşturmayı öngörmektedir.
Bu bağlamda yapılan reformlarda kriter, açıkların toplam bütçedeki payını
düşürme olmakta ve bunu gerçekleştirenleri başarılı olarak telakki etmektedir. Bu
yüzden, birimler ve daha alt düzeydeki devlet kuruluşları, kısa vadedeki mali yönetimde
daha disiplinli görülmektedir. Ancak, bununla birlikte kamu kesimi performansının
diğer unsurları gözardı edilmektedir. Örneğin, yeni sermaye yatırımı ve uzun vadeli
yükümlülük yönetimi gibi uzun vadeli endişeler bütçede dikkate alınmamaktadır. Ulusal
ve bölgesel sermaye harcamalarının, bütçedeki oranı düşmektedir. Uzun vadeli
sonuçları olabilecek olan altyapı yatırımlarına daha fazla yönelimi öngören reformları
kanun hükmüne sokma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.
Devlet hizmetlerinde gösterilen performans, gittikçe daha fazla eleştirilmekte ve
bütçe ve mali raporlarda açıkça gösterilmemektedir. Bütün seviyelerdeki devlet
kurumları, en temel hizmetleri gerçekleştirmedeki yetersizliği ve hizmet vermede
gösterdiği performans yerine ihtiyaçtan fazla olan personel giderleri yönetimine
odaklanmalarından dolayı eleştirilmektedir.26
Değer Boyutu
Odak
Sonuç
Kısa vadeli mali koşul Kısa dönem likiditesi
Devletin nakit kaynak sınırları
içerisinde harcama yapma ve aşırı
harcamaya yönelmeme yeteneği
Uzun vadeli mali koşul Kısa, orta ve uzun
dönem mali koşul
Hizmet performansı
26
İlgili hizmetlerin
etkin olarak sağlanması
Andrews and Shah, 2003, s.3
29
Devletin kaynakları uzun vadede
verimli ve etkin yönetme ve sosyal
kaynakların yararını maksimize
etme yeteneği
Devletin vatandaş ihtiyaçlarına
verimli ve etkin olarak cevap verme
yeteneği ve böylece büyüme ve
gelişmeyi kolaylaştırması.
Bu noktada durumu en iyi ortaya koyacak yanıtlanması gereken başlıca sorular
şunlardır:27
Açık rakamları yönünden olumlu olarak ifade edilen kısa vadeli
değerlendirmeler, hizmet performansı ve uzun vadeli mali koşullar
açısından olumsuz olarak ifade edilen değerlendirmelerden daha fazla
önem arz etmekte midir?
Uzun vadeli mali durum ve hizmet performansı gibi kamu kesimi
değerinin iki boyutunun dikkate alınmaması ülkeleri uzun vadede
sıkıntıya sokar mı veya kısa vadeli değerlere ulaşım, ileriye yönelik çok
boyutlu bir perspektifi kolaylaştırır mı?
Kamu kesimi değerini çok boyutlu olarak yansıtmak amacıyla kamu
kesimi finansman yönetimi (ve raporlanması) nasıl olabilir?
Mali
sistemler,
ulusal
gelir
hesapları
ve
açık
verilerine
ilişkin
değerlendirmelerde şu hususlar dikkate alınmalıdır:
Güçlü, zayıf noktalar ve
Güçlü, zayıf noktalar
Güçlü, zayıf noktalar
kısıtlamalar
ve kısıtlamalara yol açanlar
ve kısıtlamalara yol açanlar
İç mali sistem, uygulamalar Hükümeti değerlendirmede
ve hesaplar
Değerlendirmeler
kullanılan bütün önlemler
Yapılacak bütün değerlendirmelerde dikkate alınacak olan temel düşünce şu
şekildedir: “Açık rakamları, değeri, hükümetlerin gelir ve ödemelerini nasıl yansıttığına
bağlı olarak değişen keyfi bir muhasebe kavramıdır.” Bu bağlamda, yeni mali yönetim
uygulamalarında vurgulanan hesap verebilirlik, hükümetlerin iç ve dıştan değerlendirme
çalışmalarını
geliştirmek
için
benimsenmiştir.
Yapılan
çalışmalar,
tahakkuk
muhasebesi, koşullu yükümlülüklerin açık olarak değerlendirilmesi, kuşaklararası
muhasebe, sermayenin maliyeti (capital charging), faaliyet esaslı maliyet muhasebesi
27
Andrews and Shah, 2003, s. 5, 6
30
(activity based costing) ve performans tablolarının yayımlanması yönündeki
çalışmalardır.28
Bu çalışmaları kısaca özetleyecek olursak;
Koşullu
yükümlülüklere
bilançoda
yer
verilmemesi
sorunu,
bu
tür
yükümlülükleri piyasada bir araç olarak kullanarak değerinin piyasada
belirlenmesi yoluyla giderilmekte ve bu değer bilançolara yansıtılmaktadır.
Uzun vadeli yükümlülüklerin topluma ve kamu kesiminin değerine olan etkisini
açık olarak ortaya koymak için kuşaklararası muhasebe olarak tabir edilen
kayıtlar tutulmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde devlet kuruluşlarında, sonuç odaklı ve faaliyet esaslı maliyet
muhasebe sistemi en yaygın araç olarak kullanılmaktadır.
Varlıkların kullanım maliyeti, faaliyet tablosunda ayrılan ödeneğe karşı bir gider
niteliğindeki sermaye maliyeti olarak gösterilmektedir. Böylece, varlık sayısını
azaltarak veya bir şekilde kısıtlayarak bir kuruluşun, ödeneğine karşılık olarak
sermaye maliyetinin miktarını azaltması gibi varlık yönetimine dikkatleri
çekmektedir. Özel sektörde geleneksel muhasebe uygulamaları, varlıkların
amortisman payları düşüldükten sonra kalan tarihi değerlerine göre değerlemeye
tabi tutulmasını gerektirmektedir. Ancak, kamu kesiminde özellikle elde edilme
tarihi çok eski zamanlara dayanan varlıkların tarihi maliyetlerine ilişkin çok az
bilgi bulunmaktadır.
Kısa vade perspektifinin yanında yaratılan değeri de dikkate alma ve bu değeri
farklı açılardan yansıtma bakış açıları çok boyutlu raporlama sistemini
getirmiştir. Söz konusu raporlar Faaliyet Tablosu, Mali Pozisyon Tablosu ve
Hizmet Performans Tablosu vb. olarak uygulamada görülmektedir.
28
OECD, Accrual Accountıng And Budgetıng Key Issues and Recent Developments, Twenty-third
Annual Meeting of OECD Senior Budget Officials, Washington D.C., 3-4 June 2002, Bölüm I.
31
1.6
AB’ye Üye Ülkelerde Durum
AB’ye üye pek çok ülke, mali raporlarını tahakkuk bazında hazırlamaya
başlamıştır. Almanya ve Danimarka gibi bazı ülkeler, bu grubun dışında kalmıştır.
Ayrıca, çoğu üye ülke, konsolide mali tablolarını kamu kesimi (whole of government)
için hazırlamamaktadır. En gelişmiş ülkelerden biri olan İngiltere bile, 2000-2001 mali
yılında tahakkuk bazlı muhasebeyi benimsediği halde, 2005/2006 yılına kadar konsolide
mali rapor sunma durumu bulunmamaktadır.29
Diğer taraftan, tahakkuk bazına doğru geçiş çalışmalarında da farklılıklar
bulunmaktadır. Şöyle ki, Hollanda ve İsveç, İngiltere gibi ilk olarak mali tablolarında
tahakkuk esasını benimsemiş; ikinci aşamada, durumu bütçelerine yansıtmışlardır.
Fransa ve İspanya gibi diğer ülkeler, tahakkuk bazını sadece mali tablolar için
uygulamaya koymakta, bütçelerini nakit bazda hazırlamaktadır.
IFAC tarafından yapılan çalışmaya göre, tahakkuk bazına geçiş reform
çalışmalarının süresi, hangi sektör düzeyinde yapıldığına, mevcut kaynaklara ve
siyasilerce desteklenme durumlarına göre farklılık göstermektedir. Reform periyotları,
kısa (2-3 yıl), orta (4-6 yıl) veya uzun (6 yıldan fazla) olabilmektedir. Kaynakların ve
geçişe ilişkin güçlü siyasi taahhütlerin bulunduğu İngiltere’de, devlet hesaplarının
büyük çoğunluğu için tahakkuk bazının uygulamaya konması 6 yıl sürmüştür. Birleşik
Devletler Ulusal Denetim Ofisi’nin Mart 2002 raporuna göre, bazı hesaplar için
problemler hala devam etmektedir.
Kamu Yönetim Komitesi tarafından hazırlanan 2002 OECD Çalışması, sadece 3
Üye Ülkenin devlet mali tablolarını, tahakkuk muhasebesini baz alarak hazırladıklarını
ortaya koymaktadır. Kuruluş bazında hazırlanan tablolar düşünüldüğünde, bu gruba 3
üye ülke daha eklenmektedir.30 Böylece, 15 Üye Ülkeden sadece 6 Üye Ülke farklı
düzeylerde de olsa tahakkuk bazını kullanmaktadır.
29
Communication from the Commission, “Modernisation of the Accounting System of the European
Communities”, COM(2002) 755 final, Paragraf 1.3.
30
PUMA/SB0(2002)5. OECD Public Management Service, OECD Budgeting Management Database
(www.oecd.org).
32
Tablo: 1 AB’de Parlamento tarafından onaylanan bütçede kabul edilen muhasebe sistemi
Tahakkuk Tahakkuk esasıNakit esasıNakit esası
esası
varlıkların
tahakkuk bazdaki
sermayeleştirilmesi
birtakım işlemler
veya amortizasyonu
hariç
Avusturya
X
Belçika
X
Danimarka
X31
Finlandiya
X32
Fransa
X
Almanya
X
Yunanistan
X
İrlanda
X
33
İtalya
X
X
Lüksemburg
X
Hollanda
X
Portekiz
X
İspanya
X
İsveç
X
Birleşik Krallık
X34
Kaynak: PUMA/SB0(2002)5, OECD Public Management Service, OECD Budgeting Management
Database (www.oecd.org).
31
Danimarka’da faiz giderleri ve işçi emeklilik işlemleri tahakkuk bazda yapılmaktadır.
Finlandiya’da transfer ödemeleri, tahakkuk bazında tutulmamaktadır.
33
Varlıkların sermayeleştirilmesi ve amortismanı dışında bütçe, hem nakit hem de tahakkuk bazında
hazırlanmaktadır.
34
Birleşik Krallık, 2001-2002 mali yılına ait bütçesini tahakkuk bazında hazırlamıştır.
32
33
Tablo:2 Kamu kesimi mali tablolarında (whole of government) muhasebe esası
Tahakkuk
esası
Tahakkuk
esası- Nakit esası- tahakkuk Nakit
bazdaki
birtakım esası
varlıkların
işlemler hariç
sermayeleştirilmesi
veya amortizasyonu
X
X
X35
Avusturya
Belçika
Danimarka
Finlandiya
X
Fransa
X36
Almanya
X
Yunanistan
X
İrlanda
X
37
İtalya
X
Lüksemburg
X
Hollanda
X
Portekiz
X
İspanya
X
İsveç
X
Birleşik Krallık
X38
Kaynak: PUMA/SB0(2002)5, OECD Public Management Service, The OECD Budgeting
Management Database (www.oecd.org).
Çeşitli Muhasebe Sistemleri:39
İşletme ekonomisi
Birleşik Krallık
sistemi için hazırlanan
mesleki düzenleme
Hollanda
Avustralya, Yeni Zelanda, Birleşik Krallık ve İrlanda
Kod sistemine dayalı olanlar
İtalya
Planlara dayalı olanlar
Fransa, Belçika, İspanya
Kanunlara dayalı olanlar (statute-based)
Ekonomik kontrole dayalı olanlar
Almanya ve Japonya
İsveç
Görüldüğü gibi, tek bir Avrupa muhasebe modeli bulunmamaktadır.
35
Danimarka’da faiz giderleri ve işçi emeklilik işlemleri tahakkuk bazda yapılmaktadır.
Fransa’da faiz giderleri ve diğer birtakım işlemler tahakkuk bazında tutulmaktadır. Bütün işlemlerde
tahakkuk bazının esas alınması planlanmaktadır.
37
İtalya’da varlıkların sermayeleştirme veya amortisman işlemleri hariç olmak üzere bütçe, tam nakit
esası ve tahakkuk esasında hazırlanmaktadır.
38
Birleşik Krallık’ta, tablolar 2005-06 mali yılında tahakkuk bazında hazırlanacaktır.
39
Muhasebe ve Denetim Seminer Dokümanları, Malta, 2003
36
34
Genel olarak bakıldığında ulusal devlet muhasebe sistemlerinde eğilim aşağıdaki
şekildedir:
•
Sadece tek bir ortak unsur olan bütçe mevcuttur.
•
İşletme muhasebesi etkileri yer almamaktadır.
•
Sadece, Kamu Yönetim Organları önünde hesap verme durumları söz
konusudur.
•
Etkinlik, verimlilik ve ekonomik göstergeler kullanılmamaktadır.
•
Dış denetimin katkısının pek olmamasıdır.
Karar alma ve hesap verilebilirliği sağlamak için gerekli bir araç olan muhasebe,
genellikle girdi odaklı yönetime ve yolsuzluğu kontrol altına alma amacına yönelik
olarak kullanılmaktadır. Muhasebe reform çalışmalarında ön plana çıkan hususlar, çıktı
odaklı yönetim ve kontroldür. Modern devlet muhasebesinde, bütçe ve mali raporlar
ayırımı söz konusudur. Bu ikilik, bütçede nakit esasının kullanılması, mali raporlarda
ise tahakkuk bazın kullanılması şeklinde tezahür etmektedir.
Muhasebe kayıtları, sadece geleneksel olarak sürdürülen “doğruluk” gözetimi yerine
“doğru dürüst bir görünüm” ortaya koyabilmelidir. Bu aşamalardan sonra bir sonraki
atılacak adım, İyi Yönetişim kurumları için muhasebe sisteminin ortaya konulması ve
yeni bir hesap verilebilirlik çerçevesi oluşturulmasıdır. Bu çalışmalarda da, mali hesap
verebilirlikten sosyal ve çevresel hesap verebilirliğe doğru kayma eğilimi ön plana
çıkmaktadır.
1.6.1
İngiltere’de Reform Çalışmaları ve Kurumsal Kaynak
Muhasebesi
İngiltere’de hükümetlerin, merkezi yönetimin fonksiyonlarına, isleyişine ve
yapısına yönelik reform çalışmaları bulunmaktadır. Bu kapsamda en önemli reform,
kamu hizmeti sunan merkezi yönetim birimlerinin bazı yetki ve görevlerinin
özerkleştirilmiş kurumlara, ajanslara bırakılmış olmasıdır.40
Diğer taraftan İngiltere’de idari düzenlemelerin işin niteliği, istenen idari
bilgilerin hızı ve sıklığına göre yapıldığı görülmektedir. Muhasebe ve raporlama
standartlarında da aynı durum görülmektedir. Bir yandan bir birim için yeni ve
40
Skelcher, C. The Appointed State, Open University Press, Buckingham, 1998, s.70
35
deneyimli sistemler gerekli olurken öte yandan nakit esaslı hesaplara periyodik
uyarlamaların yeterli olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çalışmalarda, Parlamento denetimini
ve girdiler yerine sonuçlar üzerine odaklanmayı da dikkat dahilinde bulundurarak,
devlet muhasebesinde ve bütçelemesinde tahakkuk bazlı yaklaşımı içeren kaynak
muhasebesi ve bütçelemesi uygulaması ön plana çıkmıştır. Kaynak bütçeleme, kaynak
muhasebe bilgilerinin kamu harcamalarını planlama ve denetimde temel olarak
kullanılmasını öngörmektedir. Bu yönde uygulamalarla ortaya konulan Kurumsal
Kaynak Hesapları Pilot çalışmalarında da, bu hesapların uygun ve sistematik bir
temelde üretilmesi sırasında ortaya çıkan maliyetlerin tanımlanmasına önem verilmiştir.
Bu bağlamda, Kurumsal Kaynak Muhasebesi ve Bütçelemenin (resource accounting
and budgeting ) kapsamı:
Merkezi yönetim kuruluşları (central government departments)
(Yürütme ajansları ilgili olduğu bakanlığın kaynak hesaplarında
gösterilmektedir);
Kamu sektörü personeline ilişkin 7 temel devlet emeklilik planı.
Ulusal Denetim Ofisi dahil birkaç Parlamento Kuruluşu da gönüllü olarak
kurumsal kaynak hesapları üretmektedir. Kaynak Muhasebesi ve Bütçeleme, Temel
Devlet Merkezi Fonları (özellikle Konsolide Fon ve Ulusal Krediler Fonu), NDPBs,
Ticaret Fonları, Ulusal Sağlık Hizmeti Ajansları (Trusts) ve diğer kamu şirketleri ve
yerel yönetim için uygulanmamaktadır. Bu alanlar, tüm kamu sektörünü kapsayan ticari
nitelikli hesaplar olacak olan Kamu Kesimi Hesaplarının geliştirilmesinin unsuru olarak
dikkate alınacaktır. Genel Yönetim Hesaplarının 2005-2006 için yayımlanması
düşünülmektedir.
İngiltere, bütçeleme ve muhasebenin tahakkuk bazında tutulmasına büyük önem
vermektedir. Kaynak bütçelemede durum ve devletin dünya standartlarında kamu
hizmetleri vermesinde bunun rolü, Hazine tarafından hazırlanan “Daha İyi Kamu
Hizmetleri Yönetimi: Kaynak Bütçeleme ve 2002 Harcama Gözden Geçirmeleri”
çalışmasında ortaya konulmuştur.
Kaynak muhasebesi ve bütçeleme, devletin politika önceliklerini bölüm
36
stratejilerine ve bütçelerine dönüştürmekte ve sağlanan hizmetlerin verimli ve etkinliği
hakkında Parlamentoya rapor verilmektedir. Temel amaç, devlet tarafından verilen
hizmeti zenginleştirmektir.41
Geleneksel kurum kültürü ve anlayışı yerine yeni kamu politikaları geliştirmeyi
öngören yeni yönetim anlayışı, “Whitehall’un hem yapısını hem de işleyişini”
değiştirmiştir. Thatcher tarafından oluşturulan Etkinlik Biriminin (Efficiency Unit)
1987’de yayınladığı raporda; Whitehall’un aşırı ihtiyatlı ve tedbirli kurum kültürü ile
üst düzey görevlere atanacaklar arasında liyakatin (managerial skills) önemli olmadığı
konusunda yaygın kanaat devam ettiği ortaya konulmuştur. Geliştirilen çözüm ise
birçok yetki ve personelin yeni oluşturulan yürütme (executive agencies) birimlerine
transfer edilmesi olmuştur. Kamu personel yapısını değiştirmeye yönelik bu çalışmalar
ile kamu personel rejiminin, ücret ve derecelendirme ile işe alma ve meslekte yükselme
sistemlerinin de değiştirilmesi de gündeme getirilmiştir.42
1994’teki reform önerileri içerisinde Next Steps Ajanslarındaki üst düzey
yöneticileri de kapsayan yeni bir “üst düzey yönetici sınıfı (senior civil service)”
önerilmektedir. 1996 yılında uygulamaya konulan bu sistemle sadece bakanlıkların üst
düzey yöneticileri değil, bütün kamu örgütlerindeki üst düzey yönetimin tekdüze ve
uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır.43
Bu çerçevede üst düzey yöneticilerin ücretleri “işin gereklerine ve performansa”
dayalı sözleşmelerle ilişkilendirilmiştir. Getirilen reformla gereksiz kademeler de olmak
üzere, üst düzey yönetici sınıfında Müsteşarlar dışındaki bütün derecelendirme
kaldırılmıştır. Alt düzey için ise dokuz dereceli eşit kademeli bir sınıflandırma
yapılmıştır. Bu değişiklikler sonucunda kamu personelinin tespitinde sınıf ve derece
yerine “sorumluluk seviyesi” kavramı kullanılmaktadır.
41
Daha ayrıntılı bilgiler, www.hm-treasury.gov.uk adresinden Full Implementation of Resource
Acconting and Budgeting (April 2001) kılavuzunda bulunmaktadır.
42
Uzun, Şentürk, Büyük Britanya Yönetim Sistemi, 21. Yüzyılda Yönetim Çalışmaları, Strateji Merkezi
Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, s.22.
43
Greenwood John, New Public Administration in Britain, (3.Baski), Routledge, London, 2002, s.86.
37
İKİNCİ BÖLÜM
TAHAKKUK BAZLI RAPORLAMA ÇERÇEVESİNDE
GENEL DEVLET AÇIKLARININ ANALİZİ
Devletlerin mali pozisyonlarının sürdürülebilirliğini ortaya koymak, ancak mali
durum resmini farklı açılardan göstermekle yapılabilir. Özellikle, mali açık ekonomiye
makroekonomik etkilerini göstermesi bakımından makroekonomi yönetimi için önemli
bir faktördür. Bu anlamda, ekonomik problemleri olduğu gibi ortaya koyabilmek ve
buna ilişkin güvenilir mali politikaları uygulayabilmek için hükümetin mali
pozisyonunu doğru bir biçimde ölçmenin önemi büyüktür. Bu husus, aynı zamanda
ülkelerarası karşılaştırmaların yapılması açısından da önemlidir.
Genel olarak mali politikaların sürdürülebilirliği değerlendirilirken, bütçe
açıklarının genişletici mali etki yarattığı, buna karşılık bütçe fazlalarının daraltıcı mali
etki yaptığı ileri sürülmektedir.44
Değerlendirmede, bütçe dengesinin GSMH’deki oranı da genel devlet
sektörünün ekonomi üzerindeki değişimi gösteren bir unsuru olarak dikkate
alınmaktadır. Durum, her zaman böyle midir? Bunun doğruluğunu ortaya koyabilmek
için, farklı mali açık verilerine bakılması gerekir. Sağlıklı bir analiz yapabilmek için,
öncelikle kamu kesiminin ve genel devletin kapsamını ortaya koymak faydalı
olacaktır.45
2.1 Ulusal Ekonomilerde Kamu Sektörünün ve Genel Devletin
Yeri
Bir ülkenin ekonomik durumunu sağlıklı olarak analiz edebilmek için, ekonomide
yer alan sektörlerin açık olarak tanımını yapmak gereklidir. Bu sektörlerden kamu
sektörü ve kamu sektörünün alt sektörü olan genel devlet sektörü de, diğer sektörlere
olan etkisi ve ülkede bulunan finansman kaynaklarını kullanma oranı açısından önem
arz etmektedir.
44
Türk, İsmail, Kamu Maliyesi, Ankara, Turhan Kitabevi, 1996, Üçüncü Bölüm.
Legeida, Nina, “Measurement Of The Fiscal Deficit In A Transition Economy”, Kyiv-Mohyla
Academy, 2000, s. 9-11.
45
38
Bu çerçevede ulusal ekonomiyi oluşturan sektörler şunlardır: 46
Mali olmayan şirketler sektörü,
Mali şirketler sektörü,
Genel devlet sektörü,
Hane halkına hizmet veren kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve
Hane halkı sektörü.
Söz konusu sektörler de belli kriterlere göre alt sektörlere ayrılmaktadır.
Milli ekonominin diğer bir sınıflandırma biçimi de bulunmaktadır: 47
Kamu sektörü,
¯
Mali Kamu Şirketleri
Parasal olmayanlar
Parasal olanlar (Merkez Bankası dahil)
¯
Mali Olmayan Kamu Şirketleri
¯
Genel Devlet
Özel sektör
2.1.1. Kamu sektörünün kapsamı
Açık ölçümü, kamu sektörünün değerlendirilmesine dayalı olduğu zaman
ülkenin mali pozisyonuna ilişkin doğru bir resim verebilmektedir. Yukarıdaki
sınıflandırmada kamu sektörünün unsurlarını tanımlayacak olursak:48
-
Mali Kamu Şirketleri: Mali açık kavramı, devlet ve özel sektör faaliyetleri
arasında açık bir farkın bulunması ve devletin mali faaliyetlerinin para
politikasından ayrılması gereğini göstermektedir. Örneğin, Merkez Bankaları ve
diğer mali kamu şirketlerinin de genellikle vergi ve sübvansiyon işlevini
görmeleri durumu da söz konusu olabilmektedir. Ancak, bazen parasal
faaliyetleri yarı mali faaliyetlerden ayırmak güçtür. Bu yüzden, IMF
ekonomistleri, en azından genel bütçe dengesinde, Merkez Bankası veya Kamu
Mali Kuruluşlarının zararları dikkate alan ve daha doğru dürüst bir mali açık
ölçümü veren pekiştirilmiş açık veya fazlasının hesaplanmasını önermektedir.
46
IMF, Government Finance Statistics Manual 2001, Statistics Department, Washington, 2001, s. 7.
IMF, 2001,s. 15.
48
IMF, 2001,s. 8, 9.
47
39
Ekonomistlere göre, Merkez Bankalarının genel devlet dışında ekonomide yer
alan tüm sektörlere sağladığı kredileri, fiilen yarı mali yardımlar veya
sübvansiyonlar olarak kaydedilebilir. Ancak, burada açık ölçümünün yanıltıcı
olmasına yol açmamak için dikkat edilmesi gereken nokta, sağlanan kredilerin
mali nedenlerle yapılmamasıdır; böyle bir nedenle yapıldığı takdirde mali açığa
bir etkisi bulunmayacaktır.
-
Mali olmayan kamu şirketleri: Faaliyetlerinin belli bir kısmı ticari amaç
gütmekle beraber fiyatlar ve satışlar devlet politikalarından etkilenebilir. Bundan
dolayı, ilk önce kamu teşebbüslerini doğru olarak tanımlamak daha sonra da
bunların meydana getirdiği mali sonuçları ölçmek önemlidir. Kamu teşebbüsleri
net kazançlarındaki politika unsurlarını (vergi veya sübvansiyon) ayırmak
amacıyla, kamu teşebbüslerinin operasyonel dengesi genel devlet dengesine
kamu şirketleri sektörü ile birlikte yatırım kalemi altında eklenebilir. Ancak,
kamu teşebbüslerinin operasyonel dengesinin kamu sektörü açığına dahil
edilmesine izin verecek mekanizma bulunmamaktadır. Bazı ekonomistler,
vatandaşları desteklemek amacıyla verilen sosyal yardımların, ölçülen mali
açığa etki eden harcamalara bir örnek teşkil ettiğini savunmaktadır.
-
Genel devlet: Genel devlet sektörü tanımı doğru bir biçimde ortaya konulduğu
takdirde, sektörün üstlendiği yükümlülükler ve kullandığı kaynakların açıkça
görülmesi ve piyasalarda yer alan kesimlerin kararlarının gerçek verilere göre
oluşması sağlanacaktır. Genel devlet, devletin asli fonksiyonlarını yerine getiren
merkezi devlet, yerel yönetimler ve daha alt düzeyde temsil edilen devlet
kuruluşları ile bütçe dışı fonları kapsamaktadır.
Uluslar arası çalışmalarda odak noktası olan genel devleti ayrı bir başlık
altında incelemek faydalı olacaktır.
40
2.1.2. Genel Devlet
SNA93, GFS ve ESA95’te genel devletin kapsamı aşağıda belirtilen şekilde alt
sektörlere ayrılmıştır: 49
Merkezi devlet (Genel ve katma bütçeli idareler ile birlikte döner sermayeler,
bütçe içi ve bütçe dışı fonlar ve bütçenin transfer tertibinden ödenek alan
kuruluşlar, özel/özerk kuruluşlar, üst kurullar),
Yerel yönetimler,
Sosyal güvenlik fonları,
Eyalet yönetimi.
Genel devlet dengesi=Bütçe dengesi + Bütçe dışı fon dengesi
Burada, bütçe dışı fonlar, vergi veya benzer nitelikli zorunlu yükümlülükler
getirerek - örn, Sosyal Güvenlik Fonu veya İşsizlik Fonu- kaynak toplayan ve bütçe
dışında yer alan birimlerdir. Devletler kontrolü sağlamak, bir bütün halinde hesap
verebilir olmak için söz konusu fonları bütçe hesapları içerisine almaya çalışmaktadır.
Bunun için kapsamda, yabancı para biriminden ifade edilen dış kredi ve hibeler ve aynı
zamanda kuruluşlara veya teşebbüslere krediler şeklinde giden veya açığı finanse etmek
üzere kullanılan yan yardımları da kapsamaktadır.
Ülkelerin idari ve siyasi yapılarına ve sosyal güvenlik kuruluşlarının kurulma
şekillerine bağlı olarak, sosyal güvenlik kurumları merkezi yönetim içine dahil
edilebilmektedir. Yapılacak analizin amaçlarına göre, devlet tarafından finanse ve
kontrol edilen mali ve yarı mali işletme türü birimleri genel devlet kapsamına almak
mümkündür.
Genel devlet içerisinde sosyal güvenlik fonlarının ve kamu teşebbüslerinin
birtakım kriterler çerçevesinde dahil edilmesi söz konusudur. Sosyal güvenlik fonlarına
ilişkin veriler, aşağıdaki kriterler çerçevesinde genel devlet kapsamına alınmıştır:50
Sosyal güvenlik fonları,
49
50
IMF, 2001,s. 13.
IMF, 2001,s. 8.
41
Devlet tarafından kontrol edilmektedir,
Genellikle zorunlu katkı paylarını içermektedir,
Karakteristik özellik olarak toplumun büyük bölümünü kapsamaktadır.
Söz konusu fonlara ilişkin veriler, devletin tam olarak rolünü ve ekonomik
etkisini ortaya koymak için gereklidir. Devlet Mali İstatistikleri sisteminde, sosyal
güvenlik fonları için merkezi, devlet veya yerel hükümet alt sektörü düzeyinde özel bir
birim çeşidi veya ayrı bir alt sektör yer almaktadır.
ESA 95’e göre, asli faaliyetleri sosyal nitelikli ödemeler yapmak olan ve
aşağıdaki iki kriteri yerine getiren tüm merkezi, eyalet ve yerel kurumsal birimler,
sosyal güvenlik fonları içerisinde yer almaktadır:51
Bazı kesimlere sosyal güvenlik planlarına katılmak veya primler ödetmek
zorunda olmaları,
Denetleyici kurum veya işveren rolünden bağımsız olarak, katkı paylarını
ve sosyal nitelikli ödemeleri ortaya koymak veya onaylamak açısından
kurumların yönetiminden sorumlu bulunmalarıdır.
Bundan dolayı, bireyler tarafından ödenen primin miktarı ile maruz olduğu risk
arasında bağlantı bulunmamaktadır.
Sosyal güvenlik fonları alt sektörünü doğru olarak ortaya koyabilmek için,
sosyal nitelikli transferlerin çeşitlerine bakmak yararlı olacaktır. Sosyal transferlerin iki
türü bulunmaktadır:52
Sosyal yardım ödemeleri: Sosyal sigorta planlarının dışında oluşturulmuş olup,
sosyal amaçları yerine getirmektedir.
Sosyal güvenlik ödemeleri: Transferin sosyal sigorta ödemeleri olarak
nitelendirilebilmesi için tertibi, sosyal sigorta planları altında verilmesi
gereklidir. Planın, tertibi bulunan sosyal sigorta planı sayılabilmesi için de prim
alınmalıdır.
51
Councıl Regulatıon (EC) No 2223/96 of 25 June 1996 on the European system of national and
regional accounts in the Community, OJ L 310, 30.11.1996, Annex III.
52
IMF, 2001,s. 18-22.
42
Sosyal sigorta ödemelerinde ise iki çeşit sosyal sigorta planı bulunmaktadır:
Devlet tarafından ortaya konulan, kontrol ve finanse edilen sosyal sigorta planları ile
primlerinin çalışanlar, bakmakla yükümlü oldukları kişiler (their dependents) veya
bunlar arasında hayatta kalanlara (their survivors) tahsis edilecek şekilde oluşturulan
diğer sosyal güvenlik planlarıdır.
Diğer
sosyal
güvenlik
planları
da
kendi
içerisinde
aşağıdaki
gibi
sınıflandırılmaktadır:
Fonu bulunan planlar (funded schemes): Burada, ödemelere tahsis edilmiş
hesabın bulunması gerekir. Söz konusu planların büyük bir kısmı emeklilik
planlarıdır. Fonu bulunan planlar da ikiye ayrılmaktadır:
Özerk planlar: Devlet birimleri tarafından tertiplenen tüm özerk
emeklilik planları, genel devlet sektörünün bir parçası olmayan mali
şirketlere ilişkin işlemler olarak kabul edilmektedir.
Özerk olmayan planlar: Bir devlet birimi tarafından organize edilip
yönetilmekte; söz konusu planlar bir kuruma atfedilememekte ise fonu
bulunan fakat özerk olmayan bir emeklilik planıdır. Bu durumda,
sosyal prim ödemeleri borçlanma olarak sınıflandırılmakta ve sosyal
prim ödemeleri, borç geri ödemeleri olarak işlem görmektedir.
Fonu bulunmayan sosyal sigorta planları: Burada pek çok işlem ve varlıkların
tanımlanma yoluna gidilmemesi durumu dışında, özerk olmayan emeklilik
planlarına benzer nitelik taşımaktadır. Sosyal prim ödemelerine yönelik
işverenin yaptığı giderlerin de dikkate alınması gerekir. Söz konusu planlar
kapsamında, emeklilik dışı planlar da yer almaktadır.
43
TABLO:3 Sosyal Sigorta Planlarının Sınıflandırılması53
Kolektif veya
bireysel
Sosyal
sigorta:
Katılımları
zorunlu
birtakım
gruplar için
planlar
(tertipler)
Kimin için?
Finansman ve kontrol?
İşveren tarafından Finanse
düzenlenenler
edilenler
Diğer gruplar
İşverenler tarafından
tutulan fonlar
Diğer kuruluşlar54
tarafından
tutulan
fonlar
Finanse edilmeyenler
Sınıflama
İşverenin
yer
aldığı sektör
Emeklilik
fonları
İşverenin
yer
aldığı sektör
Devlet tarafından kontrol Devlet
edilenler55
Diğer kuruluşlar tarafından Emeklilik
kontrol edilenler
fonları
Devlet tarafından kontrol Devlet
edilenler
Diğer kuruluşlar tarafından Uygulamada
kontrol edilenler
yok
Finanse edilenler
Emeklilik
fonları
Diğer bir konu ise, bir teşebbüsün genel devlet tanımı kapsamında olup
olmayacağıdır. Kapsamda olabilmesi için öngörülen bazı kriterler şunlardır:56
Maliye politikasının uygulama alanı,
Servet ve gelirin yeniden dağıtılması,
Pazar dışı mal ve hizmet üretilmesi,
Üretilen mal ve hizmetlerin toplumsal tüketime yönelik olması,
Üretilen mal ve hizmetlerin esas olarak vergi ve vergi benzeri gelirlerden
karşılanmasıdır.
1993 Ulusal Hesaplar Sistemine göre, bir teşebbüs, asli faaliyetlerine bağlı
olarak, mali ve mali olmayan şirketler sektöründen birine dahil olacaktır. Bu sistemde,
farklı durumlar ayrıntılı olarak tartışılmamış; sadece genel ifadeyle yetinilmiştir.
53
Mink, Reimund, “Concepts of Government Debt”, Joint UNECE/Eurostat/OECD Meeting on
National Accounts (CES/AC.68/2004/14) ,Geneva, 28-30 April 2004, Paragraf 13, Table 3.
54
ESA95-Annex III ve 5. paragrafa göre katkı payları, ayrı birimler olan özerk emeklilik fonlarına ve
sigorta şirketlerine ödenmektedir.
55
ESA95, 2.74. paragraf ve annex 3, 4. paragrafa göre genel devlet, emeklilik fonlarını teftiş eden
rolünden bağımsız olarak kuruluşların, katkı payları ve diğer hakların belirlenmesi (settlement) veya
onaylanması açısından yönetmekle sorumludur.
56
IMF, 2001,s. 10.
44
IMF GFS kılavuzlarında bir teşebbüsün maliyetinin GFS sistemine yansıtılıp
yansıtılmayacağı, o kuruluşun ürettiği mal ve hizmetler için uyguladığı fiyat politikasına
bağlıdır. Eğer, belirlenen fiyat, üretilen mal veya hizmetlere olan talebi etkileyecek
seviyede ise, o şirket piyasa için mal ve hizmet üreten kamu şirketi olarak kabul
edilecek ve genel devletin kapsamı dışında tutulacaktır. Diğer taraftan, bazı devlet
fonksiyonları, genellikle genel devlet birimleri tarafından genel devlet dışındaki bir
birime yaptırılabilmektedir.
Devlet birimleri, işi üstlenen birimin bundan dolayı ortaya çıkan maliyetini
kısmen veya tamamen karşılıyorsa, karşılanan tutar, GFS sistemine sübvansiyon veya
benzer çeşitteki maliyet işlemleri olarak yansıtılacaktır. Karşılamadığı durumda ise, işi
üstlenen birimin devlet birimleri mülkiyetinde olması ve söz konusu birimlerin net
değerinin yarı mali faaliyetlerden etkilenmesine göre yansıtılma işlemi yapılacaktır.
GFS sisteminde yansıtılma işleminde dikkate alınacak diğer unsurlar ise,
yönetim ve kontrol unsurlarıdır.57 Devlet birimi, bir teşebbüse yönetici atayarak şirketin
genel
politikasını
belirleyebiliyorsa
bu
şirket,
devlet
birimleri
tarafından
yönetilmektedir. Kontrol ise, devletin şirkette oy oranlarının yarısından fazlasına sahip
olma durumuna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, kamu mali kesiminde
yükümlülükler üstlenebilen, piyasada mali varlıklar edinebilen ve finansal aracılık veya
diğer finansal nitelikli hizmet yerine getiren mali şirketler yer almakta ve söz konusu
şirketler, devlet mülkiyeti veya kontrolü altında bulunmaktadır. Paranın tedavüle
sürülmesi, döviz rezervlerinin yönetimi gibi parasal nitelikli fonksiyonlar yerine
getirmekte olan bu şirketler, genel devlet içerisinde yer almamaktadır. Ancak, IMF
GFS’si, mali ve mali olmayan kamu kesimi ile ilgili olarak nakit akışları ve öz sermaye
pozisyonunu kapsam dahiline almaktadır.
ESA 95’te bir teşebbüsünün genel devlet kapsamına alınması için öngörülen
kriter ise,satışların maliyeti karşılama oranının en az %50 olması kriteridir.58 Burada,
eğer bir şirket ürettiği mal ve hizmetler için uyguladığı fiyat politikası ile vergiler hariç
toplam maliyetinin %50 veya fazlasını kullanıcılardan tahsil ediyorsa o şirket piyasa
57
58
IMF, 2001,s. 11.
Council Regulation, 1996, Paragraf 3.32.
45
için mal ve hizmet üreten kamu şirketi olarak kabul edilecek ve genel yönetimin
kapsamı dışında sayılacaktır. Aynı şirket, vergiler hariç maliyetlerinin ancak
%50’sinden daha azını kullanıcılardan tahsil ediyorsa, o kamu şirketi piyasa dışı mal ve
hizmet üreten, yani kar amacı gütmeyen kamu şirketi sayılacak ve genel yönetim
kapsamına alınacaktır.
2.2
Mali Açık Tanımları
Genellikle mali açıktan geleneksel bütçe açığı anlaşılmakta ve buna göre
yorumlar yapılmaktadır. Ancak, geleneksel bütçe açığı, çoğunlukla nakit bazında
hesaplanan ve devletin toplam gelir ve giderleri arasındaki farktır. Gelirler, vergi ve
vergi dışı gelir ve yardımları içermekte ancak, borçlanma sonucu sağlanan kaynakları
kapsam dışında bırakmaktadır. Bunlar arasında, vergi harcamaları dikkat gerektiren bir
kalem olup; şu şekilde tanımlanmaktadır: “Vergi harcamaları, vergi muafiyetlerini, brüt
gelirden düşülen ödenekleri, vergi indirimlerini, vergi oranı indirimlerini ve vergi
ertelemelerini içermektedir (hızlandırılmış amortisman gibi).”59
Söz
konusu
harcamalar,
temelinde
doğrudan
program
harcamalarına
benzemektedir. Herhangi bir endüstri, açıkça bütçe harcamaları yoluyla veya birtakım
özel vergi stratejileri yoluyla desteklenebilir. Vergi harcamaları, fiilen yapılan
harcamalara göre yasal uygunlukları görme bakımından daha az dikkat çekmektedir. Bu
yüzden, Avustralya, Fransa, Almanya, İspanya, ABD gibi pek çok ülkede bu tür
harcamaları ortaya koymaya yönelik raporlar tutulmaktadır.
Bilindiği üzere, bütçe açıklarını finanse etmek için dört temel yol
bulunmaktadır. Bunlar: 1) para basma, 2) dış borçlanma, 3) döviz rezervlerinin
kullanımı, ve 4) iç borçlanma.
Bütçe açığı = Para basımı (monetary issue) + (dış borçlanma + döviz rezervlerinin
kullanımı) + (iç borçlanma)
59
Legeida, Nina, “Measurement Of The Fiscal Deficit In A Transition Economy”, Kyiv-Mohyla
Academy, 2000, s. 13-16.
46
Çoğu kez, bütçe açıklarının ekonomik performansa etkisi tam anlamıyla
anlaşılamamaktadır. Özellikle, bütçe açıklarının yukarıdaki yollar kullanılarak finanse
edilmesi, ekonominin reel ve mali kesimine olumsuz etkileri olabilmektedir. Burada,
geleneksel anlayış, açıkların ulusal tasarruflarda bir düşüşe neden olması, faizlerin
artması ve bunun sonucu olarak özel yatırımların önüne geçilmesi ve ekonomik
büyümenin yavaşlaması sonucu ortaya çıkardığıdır. Ancak, unutulmaması gereken
nokta, yapılan borçlanmaların nerelerde kullanılacağına bağlı olarak söz konusu negatif
etkinin pozitif etkiye dönüşmesi mümkündür; bu yüzden geleneksel anlayış her zaman
kabul görmemektedir. 60
2.2.1. Geleneksel Bütçe Açığı
Geleneksel bütçe açığı: Toplam gelir ve yardımlar – Toplam harcamalar ve kredi eksi
geri ödemeler (net lending).
Kredi eksi geri ödemeler kalemi: Kredi (bir başka ifadeyle çiftçilere, öğrencilere veya
küçük işletmelere sübvansiyon niteliğinde verilen krediler) – faiz ödemeleri.
Ekonomik açıdan bakıldığında, geleneksel olarak ölçülen kamu sektörü açıkları,
kamu varlık ve yükümlülüklerinin fiyat seviyesindeki, döviz kurundaki ve ileriki
dönemlere ait olan vergi ödemelerinin bugünkü değerindeki dalgalanmaları; bir diğer
deyişle gerçek değerini yansıtamamasından dolayı çok dar bir bakış açısına sahiptir.
Benzer bir şekilde, kuşaklar arasındaki zenginliğin dağılımındaki değişimler geleneksel
ölçümlerle ortaya konamamaktadır.61
Diğer taraftan geleneksel bütçe açığı kavramının bile, uygun bir biçimde tanımı
yapılmamaktadır. Bu da, farklı ülkelere ait bütçe açıklarını doğrudan karşılaştırılabilirlik
olanağını ortadan kaldırmaktadır. Burada farklılık arz eden iki alan bulunmaktadır:
1)
Açık belirleyen kalemler – gelir ve giderler ve açık finans eden
kalemler (çizgi üstü ve çizgi altı kalemler)
60
Legeida, 2000, s. 13-16.
Legeida, 2000, s. 13-16.
61
47
2)
Kaynakların
kullanma
zamanının
tayini
(tahakkuk
–
nakit
muhasebesi).
Bu anlamda, bir taraftan gelir ve harcamalar arasında ve diğer taraftan
finansman bakımından ayrım yapma gibi iki kriter bulunmaktadır. Devlet borç kriteri ve
kamu sektörü kriteri. Borç ödemeleri, “çizgi altı” olarak sınıflandırılmaktadır. Çünkü,
sürdürülebilir kamu borç seviyesi değişmedikçe otomatik olarak çevrilecek ve böylece
yeni bir harcama niteliği taşımayacaktır.
Diğer taraftan geleneksel açığın en sık kullanılan değişkeni, yeni mali
kaynakların devletçe kullanımını ölçen ve daha önce birikmiş borçların geri ödemesi
sonucunu kapsamdan çıkaran kamu kesimi borçlanma gereksinimidir. Sadece nakit
açığı kamu sektörü borçlanma gereksinimine tekabül etmektedir.
Nakit dengesi= Gelir- Faiz dışı harcamalar – Reel faiz = Nakit açığı= (-)62
Finansman= Yeni dış borçlanma – Fiili (actual) amortisman + Net iç borçlanma
Nakit ile tahakkuk ölçümleri arasında bir yerde olan bütçe açığı önlemlerinde
nakit açığı genellikle ödemelerdeki gecikmeler dikkate alınmaksızın- ki bu da kamu
sektörü borçlarını arttıracak bir gelişmedir- belirli bir periyot içerisinde devletin
ekonomiye olan etkisini ölçmektedir. Ödemelerdeki gecikmeleri dikkate alma hususu,
bazı geçmiş olayları yansıtmakla birlikte gelecek için birtakım göstergeleri ortaya
koyabilir.
2.2.2 Taahhüt Açığı
Ödeme gecikmeleri, gelişmiş ekonomilerin karakteristik özellikleri değildir;
daha çok gelişmekte ve geçiş aşamasında olan ekonomilere ait bir özelliktir. Gecikme
özellikle vergi tarh ve tahsil aşamasında meydana gelen önemli gecikmelerde önem
kazanmaktadır. Diğer taraftan tahakkuk muhasebesi nakit işlemlerinin yanısıra yani
nitelikli işlemleri, koşullu yükümlülükleri ve diğer nakit dışı işlemleri dikkate
almaktadır. (İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer birtakım ülkelerde
62
Legeida, 2000, s.15.
48
uygulandığı gibi) Bu anlamda nakit ve tahakkuk açıkları taahhüt bazında açığın
ölçümünü mümkün kılan gecikmeler temelinde karşılaştırılmaktadır.63
Taahhüt bazında açık= Gelir – Faiz dışı harcamalar – Takvime bağlanmış faiz =
Taahhüt açığı
Taahhüt açığı = (-) Finansman = Yeni dış borçlanma – Takvime bağlanmış ödemeler +
Borçlarda değişim + Net iç borçlanma.
Devletin mali pozisyonunda bazı görülmeyen durumları ortaya koyabilmek içi,n
mali açık ölçümlerinde farklı unsurlar kullanılmaktadır. Bütün bu yapılanlar farklı bütçe
işlemlerinin (yatırım, ithal alımları veya borç servisi) makroekonomik değişkenlere
(tasarruf, ödemeler dengesi ve enflasyon) olan farklı etkilerini göstermek amacıyla
yapılmaktadır. Bunlardan her biri, devletin mali pozisyonunun belirli bir alandaki
yüzünü ortaya koyduğu için iyi veya kötü olarak nitelendirilemez. Sağlıklı bir sonuca
ulaşmak için bu ölçümleri bir araya getirmek gerekmektedir.
2.2.3 Faiz Dışı Denge
Faiz dışı denge= Geleneksel mali açık – Faiz ödemeleri.
Diğer bir bütçe açığı ölçümü olan faiz dışı bütçe açığı ise bütçe dengesinden faiz
harcamalarının çıkarılması sonucu bulunmaktadır. Kavramsal olarak sadece net faiz
ödemeleri çıkarılacaktır. Ancak söz konusu
açık, operasyonel veya reel açık
hesaplanması yoluyla enflasyona göre dikkate alınabilir. Bu da faiz dışı bütçe açığı ve
reel faiz ödemelerine tekabül etmektedir.
Burada, faiz ödemelerinin geçmişteki açık kararlarının bir sonucu olmasına
dayanarak bugünkü duruma ilişkin daha doğru bir bilgi ortaya koymak için cari devlet
politikalarının ekonomiye doğrudan etkisini ölçme gereği söz konusudur.
63
Legeida, 2000, s.13-16.
49
2.2.4 Cari açık: Devlet tasarrufu ve sermaye bütçesi
Cari mali denge= Devlet tasarrufları= Toplam cari gelirler ve yardımlar (grants) –
Toplam cari harcamalar
Yatırım harcamaları ve sermaye gelirleri bütçe ölçümünde kapsam dışına alınmıştır.
Tablo:4 Devlet sermaye gelirleri ve harcamaları64
Sermaye gelirleri
Sermaye harcamaları
•
Sabit sermaye varlıklarının satışı
•
Sabit sermaye varlıklarının edinimi
•
Stokların satışı
•
Stok satın alımları
•
Arazi ve maddi olmayan varlıkların
•
Arazi
satışı
•
ve
maddi
olmayan
varlıkların satın alımı
Devlet dışı kaynaklardan sermaye
•
Sermaye transferleri (iç ve dış)
transferleri
Tablodan anlaşılacağı gibi sermaye harcamaları, endüstrilere, girişimlere,
organizasyonlara vs. ayrılan fonlar, uygun kullanımında ve kazanç getirici bir şekilde
kullanım koşulu altında bütçeye gelir getirecek mal ve hizmetlerin alımına transfer
edilmektedir. Mali politikanın görevlerinden biri de cari ve sermaye harcamaları
arasındaki optimum oranı belirlemektir.
Sermaye teşekkülüne ayrılan fonların, akılcı bir biçimde kullanılması
gerekmektedir. Söz konusu sermaye harcamaları verimli ve büyümeye katkısı
olmayabilir. Diğer taraftan, sağlık ve eğitim gibi bazı cari harcamalar da verimli ve
gelecekte sermaye oluşumun yola açabilir. Uygulamada ise, yatırım ve cari giderler
arasında ayırım yapmak zordur.
Tablo:5 Harcamaların analizi65
Verimli
Verimsiz
Tüketim
Eğitim ve sağlık hizmetleri
Faiz ödemeleri
Yatırım
Sabit sermaye varlıklarının Sermaye transferleri
edinimi ve stok alımları
64 64
Legeida, 2000, s.14.
Legeida, 2000, s.15.
65 65
50
2.2.5 İç Mali Denge
Bu ölçü, sadece yurtiçi ekonomideki işlemleri içermekte ve doğrudan ödemeler
dengesini etkileyenleri kapsamı dışında bırakmaktadır.
İç denge: Geleneksel mali açık – Devletin yabancılarla olan işlemlerdeki denge.
Dış açık, dış sektörle bağlantılı olarak bütçe işlemlerini ortaya koymaktadır.
Tablo:6 Dış kesime yönelik bütçe işlemleri66
Dış gelirler
Dış harcamalar
Uluslar arası ticaret ve işlemler üzerinden Dış faiz ödemeleri
alınan vergiler:
Dış transferler:
•
İthalat vergileri:
İthalat vergileri
Gümrük vergileri
Diğer
ithalat
•
Devlet ve uluslar arası kuruluşlara
•
Uluslarüstü otoritelere
•
Uluslarüstü otoritelerden merkez
yönetimlerine (their headquarters)
yükümlülükleri
•
Diğer dış transferler
İhracat vergileri
•
İhracat veya ithalat tekel kazançları
2.2.6 Devletin toplam talebe olan etkisini ortaya koyan açık
Burada, mal ve hizmetlere yapılan ve ayrıntıları ile gösterilen harcamalar ile transferler
arasında ayırım yapma gereği bulunmaktadır. Devletin toplam talepteki payının,
transferlerin devlet harcamalarının bir parçası olması durumunda ve söz konusu
transferlerin kullanımında gecikmeler olması ile gerçeğin üzerinde tahmin edileceği
kabul edilmiştir. Bu tür bir problem, devletin birtakım sınırlarının olduğu bazı ülkelerde
66 66
Legeida, 2000, s.15.
51
belirgindir. Böyle bir durumda, merkezden yerel devlete olan transferler kaydedileceği
zamana kadar toplam talebe eklenmeyecektir:67
Bütçe dengesi = Devlet harcamalarında yer alan transferler kapsam dışına alınarak
hesaplanan geleneksel mali açık.
Bu çerçevede, bütçe açıklarının ölçüldüğü dönem de önem arz etmektedir. Devletin
pozisyonunun sürdürülebilirliğini değerlendirmek için kısa vade dengesi, mali açıdan
değerlendirmenin zaman aralığına olan duyarlılığından dolayı yanıltıcı olabilmektedir.
Diğer taraftan, bütçe açığı, özelleştirme gelirleri dahil edildiği zaman görünmemektedir.
Oysa ki, kamu varlıklarının özelleştirilmesi veya diğer varlıkların satışı devletin net
değer pozisyonunu etkilememekte; sadece satış zamanında bütçe gelirlerinde kayda
değer bir artış yaratmaktadır. İzleyen yıllarda ise, özelleştirme gelirlerinin verimli bir
alternatif olabilecek getirisi yüksek varlıklara yatırılmaması durumunda gelirler
bölümünde bir azalma meydana gelecektir. Özelleştirme süreci, ekonomi için verimli
bir kazanç niteliğinde ise ve vergi tabanını yaymakta ise mali pozisyonu iyileştirebilir.
Böylece, kamu sektörünün büyüklüğü değiştiği takdirde, devletin uzun dönem mali
gücü bozulabilmektedir. Sonuç olarak, özelleştirmeden elde edilen gelirlerin hacminin
büyük olması durumunda mali duruma ilişkin doğru bir tablo ortaya koyabilmek için bu
gelirleri, bütçe gelirleri dışında tutmak gereklidir.
Bu bağlamda, devletin koşullu yükümlülükleri de değerlendirilmelidir. Mali denge,
devletin ileriye yönelik ödeme yükümlülüklerini (örn; sosyal güvenlik harcamaları)
içeren harcamaları kapsama alabilir. Devlet garantileri, şu an bir maliyet yaratmayabilir;
ancak, ileride önemli yükümlülükler getirebilir. Bütün bu konular, yıllık açık rakamı
yerine devletin ıskontolu net değerinde olan değişiklikleri dikkate alan ölçümü
kullanma fikrini ön plana çıkarmaktadır.
Net değer ölçümleri = Net varlıkların defter değerini baz alan değerlendirmeler + İleride
gerçekleşecek gelirlerin ıskontolu değeri dahil olmak üzere koşullu net varlıklar.
Fakat uygulamada bu tür ölçümleri yapabilmek güçtür.
67
Legeida, 2000, s.13-16.
52
Son olarak, devletin varlık ve yükümlülüklerin değerindeki değişiklikler,
geleneksel bütçe açıklarında kaydedilmemektedir. Bununla birlikte, enflasyon,
devalüasyon, ticaret hadleri fiyatları, devletin alacakları ve borçlarına ilişkin reel kazanç
ve kayıplarında dalgalanmalar devletin ödeme gücünü etkileyecektir.
2.2.7 Kamu Sektörünün Net Değeri
Teorik olarak bakıldığında, açıkları ölçmenin en sağlıklı yolu, kamu sektörünün
net değerinde (varlık-yükümlülükler) değişimi esas almaktır; ancak bu değişimi doğru
bir biçimde ortaya koymak her zaman mümkün değildir. Diğer taraftan, birtakım mali
politikaların sadece genel denge ile açıklanması mümkün değildir. Çünkü, bütçe
açıklarının önemli bir kısmı, büyük ölçüde ekonomik faaliyetlerde dalgalanmalara bağlı
olarak oluşmaktadır. Yüksek istihdam açıkları veya yapısal veya dönemsel etkilerin
dikkate alınarak oluşturulduğu dengeler, 1940’lardan beri hesaplanmaktadır; fakat, esas
olarak konjonktürel dalgalanmalardaki değişikliklerin dikkate alınması 1970’lerde
başlamıştır. Bütçe açığının bu şekilde hesaplanması, potansiyel ve trend çıktılarını
tanımlamadaki zorluk nedeniyle kolay olmamaktadır.68
Mali şeffaflık konusu bütçe dışı fonlar ve vergi harcamaları yoluyla hükümet
politikalarının izlenmesinin yanısıra kamu mali kurumları, mali olmayan kamu
teşebbüsleri ve Merkez Bankası’nın yarı mali faaliyetlerinden dolayı mali açıkların
ölçülmesinde büyük önem arz etmektedir. Bu tür hassasiyet içeren noktaların dikkate
alınmasına yönelik olarak pek çok ekonomist, mali açıkların ölçümünü yaparken kamu
sektörü kapsamının ortaya konulması gereğine dikkat çekmektedir.
Son günlerde, devletin ekonomik rolü ve ekonomideki kamu harcamalarının payı
üzerinde tartışmalar yer almaktadır. Bunun olması gerektiği ve en az olması gerektiği
gibi her iki görüşün taraftarları bulunmaktadır. Bu tartışmaların sağlıklı yapılabilmesi
için kamu sektörünün büyüklüğünün doğru bir şekilde ölçülmesi gerekmektedir.
Ölçümü yapmada kullanılan tekniklerden biri, harcamalar ve vergi gelirleridir. Diğer bir
ölçüm aracı ise, kamu sektöründe istihdam edilenlerin sayısıdır.
68
Legeida, 2000, s.13-16.
53
Diğer taraftan, mali, parasal yönetim ile kamu teşebbüsü yönetimleri arasında
bir farklılığın bulunması gerekmektedir. Mali ve para politikası arasında kesin olarak
çizilmiş sınırlar, herhangi bir ekonomi için uygulanması bakımından gerçekçi değildir.
Her iki politikada çakışan taraflar bulunmaktadır. Gelişmiş piyasa ekonomilerinde bu
iki politika birbirine karıştırılmamaya ve birinin diğerine göre daha etkili olarak
kullanılabileceği hedefler için uygulanmaya çalışılması söz konusudur.
Piyasa ekonomisine geçiş aşaması tamamlanmayan bir dönemde genellikle mali
amaçlar, para politikası araçlarıyla izlenmeye çalışılmaktadır. Örneğin; Merkez
Bankası, kamu mali kuruluşları ve mali olmayan kamu teşebbüsleri, yarı mali
faaliyetlerde bulunabilmektedir. Ancak, diğer taraftan Merkez Bankasının öncelikli
amacı para politikasındaki hedeflerin gerçekleştirilmesidir. Genellikle görülen yarı mali
faaliyetler de, faiz yardımları, döviz yardımları veya vergilere karşılık gelen katlı
(multiple) kur sisteminde döviz işlemleri gibi işlemlerdir. Bu tür bir açık, geleneksel
bütçe açığından daha az görünürdür ve bunun en aza indirgenmesi orta ve uzun vadede
mali politika üzerinde kontrolü sağlamak için bir önkoşul niteliği taşımaktadır.
Mali olmayan kamu şirketleri de yarı mali nitelikli faaliyet gösterebilmektedir;
örn; kırsal kesimdekilere daha düşük fiyattan elektrik verebilmektedir veya sosyal
nitelikli hizmetlerde bulunabilmektedir. Bu tür faaliyetler de, doğrudan bütçe
transferleri kaleminden karşılanacaktır. Kamu sektörü açıklarını ölçmek için pek çok
kriter öngörülmekte ve bu kriterlere göre bütçe açık tanımları değişmektedir. Buna göre
bütçe açık tanımları aşağıdaki şekildedir:
Sonuç olarak, pek çok bütçe dengesi ölçüm metotları belirli amaçlar için
kullanılabilmektedir.
54
Tablo:7 Amaca göre ölçüm tanımları69
Amaç (Değerlendirmeye esas alınan)
Uygun ölçüm
Devletin ulusal tasarrufa katkısı
Cari mali açık
Cari mali politika
Faiz dışı denge (primary balance)
Makroekonomik gelişmelerin bütçeye etkisi
Dönemsel veya yapısal denge
Enflasyon etkisi
Operasyonel denge
Uzun
dönemli
planlama
(koşullu Net değer ölçümleri
yükümlülükler)
Devlet faaliyetlerinin kapsamı
Pekiştirilmiş mali denge
Devletin para arzının hacmine katkısı
Taahhüt açığı
Devletin yurtiçi ekonomide genişleyici etkisi İç açık
Borç
69
Kamu sektörü borçlanma gereksinimi
Legeida, 2000, s. 16.
55
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MALİ İSTATİSTİKLERİN HAZIRLANMASINA YÖNELİK
ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR
Bir ülkeye yönelik doğru dürüst bir görünümün ortaya konması, küreselleşmenin
yaşandığı dünyada ulusal düzeyde bir konu olarak kalmamaktadır. Nitekim bu husus
BM, IMF, OECD, Dünya Bankası ve Avrupa Toplulukları Komisyonu gibi birçok
kurum tarafından dikkate alınmış ve bu kurumların koordinatörlüğünde, ulusal
muhasebe ve verilerin raporlanması alanında dünya çapında kılavuzluk fonksiyonunu
gören çalışmalar yapılmıştır. Bu kılavuzlar çerçevesinde, ülke içerisindeki maliye
politikasını belirleyenlerin de genel devletin varlık ve yükümlülüklerini, faaliyet
sonuçlarını, nakit akımlarını konsolide bir şekilde ortaya koyacak mali raporları daha
karşılaştırılabilir şekilde elde etme imkanı yaratılmaktadır.
Mali raporlara ilişkin kılavuzlardan olan SNA93 ve ESA95 daha önce
bahsedilen ulusal ekonominin beş sektörüne ait istatistiklerin derlenmesine ilişkin
esasları düzenlerken; GFSM 2001 sadece genel yönetim kapsamına (pazar için mal ve
hizmet üreten mali ve mali olmayan devlet şirketleri hariç) dahil kamu idarelerinin mali
istatistiklerini kapsamaktadır.70
Bu çerçevede, mali hesapların tutulmasında genel kabul gören COFOG
esaslarına ve IMF tarafından ortaya konulan GFSM2001 çalışmasındaki analitik çerçeve
mantığına ve Avrupa Birliği’nde aşırı bütçe açığı prosedürü çerçevesinde genel devlete
ilişkin borç tanımlarına değinilecektir. GFSM Kılavuzu, sadece raporlama amaçlarına
yönelik olarak sınıflandırma yönergelerini ortaya koymaktadır. Bütçe ve muhasebe
sınıflandırmalarını
amaçlamamaktadır.
Ancak,
bütçe
sınıflandırması,
politika
oluşturabilmek, bütçe yönetimi ve muhasebesini yapabilmek için gereklidir. GFSM ise,
sadece ekonomik ve fonksiyonel sınıflandırmaya odaklanmaktadır.
70
Kerimoğlu, 2003, Bölüm II.
56
3.1. BM Tarafından Ortaya Konan COFOG
Politika oluşturma, raporlama ve bütçe yönetimi gibi farklı ihtiyaçlara göre, harcamalar
aşağıdaki amaçlara hizmet edebilir:71
•
Fonksiyon, tarihi analiz ve politikanın oluşturulması (örneğin, COFOG);
•
Organizasyon, hesap verebilirlik ve bütçeleme oranının ortaya konulması
(budget ration);
•
Fonların açıklanması (finansman kaynağı, Bütçe dışı fonlar- özel fonlar (varsa))
•
Bütçeleme oranını ortaya koyabilecek diğer kategorilerin oluşturulması;
•
Ekonomik yaklaşımı dikkate alarak, istatistikleri (GFS) kategoriler itibariyle
sınıflandırma ( line-item) yoluyla ekonomik analizin yapılması;
•
Program, çıktı, politika oluşturma ve performans yönünden hesap verebilirliğin
sağlanması (bu kategorilerin tanımına ve kamu harcama yönetimine olan
yaklaşıma bağlı olarak).
Fonksiyonel sınıflandırma, devlet faaliyetlerinin amaçlarına (örn, eğitim, sosyal
güvenlik, barınma vb.) göre düzenlenmesidir. Fonksiyonel bir sınıflandırma,
kaynakların sektörel olarak dağılımının analizinde önemli bir yere sahiptir.
Tutarlı bir fonksiyonel sınıflandırma, farklı yılların verilerini karşılaştırılmasını
sağlayarak belli bir faaliyette gelişim çizgisini göstermektedir. Söz konusu
sınıflandırma SNA ve GFS kılavuzlarında da yer almaktadır. Amaç, uluslararası
karşılaştırmalar için standart bir sınıflandırma ortaya koymaktır.
BM tarafından ortaya konulan sınıflandırma, 14 temel grup olmak üzere 61 grup
ve 127 alt gruptan oluşmaktadır. En azından 14 temel grup, gelişmekte olan ülkelerde
yaygın bir biçimde uygulanmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerin yaklaşık 10-15 ile sınırlı,
fakat daha ayrıntılı kendi fonksiyonel sınıflandırmaları bulunmaktadır. Harcamaları
fonksiyonel kategoriler itibariyle gösteren devlet raporları hazırlanırken, söz konusu
raporların çok ayrıntılı olması zorunlu olmamakla birlikte en azından COFOG’un 14
temel kategorisini içermesi gereklidir.
71
OECD, Managing Public Expenditure A Reference Book for Transition Economies, Paris, 2001,
Bölüm IV.
57
Özet: 2 FONKSİYONEL SINIFLANDIRMA (GFS sisteminde de öngörülmüştür)
Kod: COFOGE
Genel kamu hizmetleri ve kamu düzeni
1
Genel kamu hizmetleri
3
Polis düzeni ve güvenlik işleri
2
Savunma
Sosyal hizmetler
4
Eğitim işleri ve hizmetleri
4.1
İlkokul öncesi ve ilkokul eğitimi
4.2
Ortaokul eğitimi
4.3
Yüksekokul eğitimi
4.4-6
Diğer
5
Sağlık işleri ve hizmetleri
5.1
Hastaneler
5.2
Klinikler, pratisyen hekimler
5.3-6
Diğer
6
Sosyal güvenlik ve refah
7
Barındırma, su arzı
8
Kültür ve eğlence işleri
Ekonomik hizmetler
9
Akaryakıt ve enerji işleri
10
Tarım, ormancılık, balıkçılık, avlanma
11
Madencilik- İmalat- Yapım (Construction)
12
Ulaşım ve iletişim
12.1
Yollar
12.2-6& 8
Diğer taşımacılık işleri
12.7
İletişim
13
Diğer ekonomik işler ve hizmetler
14
Ana gruplar itibariyle sınıflandırılmayan harcamalar
NC
Faizler
NC
Hükümetlerarası transferler
Kaynak: OECD, Managing Public Expenditure A Reference Book for Transition
Economies, Paris 2001, Bölüm IV.
58
3.2. GFS’nin ortaya koyduğu ekonomik sınıflandırma
Harcamaların ekonomik sınıflandırması, bütçenin analizini yapmak için gereklidir.
Devlet harcamalarında ücretlerin payı, kamu teşebbüslerine yapılan transferlerin ağırlığı
gibi konular önem taşımaktadır. Gider hesaplarının çeşitlerine göre sınıflandırılması,
genel olarak ekonomik bir sınıflandırmadır. Ancak, pek çok ülkede GFS ekonomik
sınıflandırmaya uyum sağlayabilmek için, sınıflamaların düzeltilmesi veya tekrar
düzenlenmesi gereklidir.72
GFS temelinde hazırlanan raporlar, açıklayıcı kalemleri brüt olarak göstermesine
rağmen; “kredi eksi geri ödemeler”, “finansman” ve “kamu teşebbüslerinin
(departmental enterprises) net fazlası veya açığı” için genelde net kavramlar
içermektedir. Söz konusu net kalemlerin bütçenin oluşturulması ve yönetimi için yeterli
olmasa bile, makroekonomik analiz için yeterli olabilir. Muhasebe defterlerinde giriş ve
çıkışlar, brüt olarak kaydedilmelidir. Politika oluşturabilme açısından, “kredi eksi geri
ödemeler” kaleminde, krediler, geri ödemeler ve sermayenin veya varlıkların edinimi ve
satılması işlemlerinin gösterilmesi önem taşımaktadır.
SNA sınıflandırması, GFS’den farklıdır. SNA sisteminde ulusal hesapları ortaya
koyabilmek için tam olarak raporlama gereklidir. Burada, devlet varlık ve
yükümlülüklerini kapsayan bir muhasebe sisteminin uygulanması söz konusudur. GFS,
mali ve ulusal hesaplar arasında istatistiksel olarak daha fazla karşılaştırma yapabilmek
adına, devlet harcama ve yükümlülüklerini kayıt altına almayı öngören tahakkuk bazına
doğru kaymaktadır.
Bazı gelişmekte olan ülkelerde masraf hesaplarının sınıflandırılmasından ayrı
tutulan kalkınma harcamalarının ekonomik sınıflandırılması, GFS standartlarıyla
paralellik taşımalıdır. Kalkınma bütçeleri mal ve hizmet harcamalarını, cari bütçe ise
sermaye harcamalarını içermekte iken; bazı ülkelerde, tüm kalkınma harcamaları
sermaye harcamaları olarak sınıflandırılmaktadır.
Hem cari hem de kalkınma bütçelerini kapsayan ortak bir ekonomik
sınıflandırma gereklidir. Bu sınıflandırmanın alt kategorileri, taşımacılık hizmetinin cari
72
OECD, 2001, Bölüm IV.
59
bütçede, danışmanlık hizmetlerinin de kalkınma bütçesinde gösterilmesi gibi cari ve
kalkınma bütçesi olarak spesifikleştirilebilir. Bununla beraber, her iki bütçe de GFS
sisteminde öngörülen temel ekonomik sınıflandırmayı dikkate almalıdır.
Bu çerçevede, gider hesaplarının, bütçenin kontrolü ve izlenmesi amacıyla
personel harcamaları, seyahat masrafları, kırtasiye gibi farklı kategorilere ayrılması söz
konusudur. Mal ve hizmetler için masraf hesaplarının sınıflandırılması, girdi
sınıflandırmasıdır.
GFS verilerinde, gider hesaplarının geleneksel olarak kategorilere ayrılması,
daha
çok
harcamaları
ilgilendirmektedir.
Tahakkuk
muhasebesi
sisteminde
harcamalardan ziyade giderler dikkate alınmaktadır. Ekonomik sınıflandırma, giderleri
(maddi varlıkların amortismanı, emeklilik yükümlülükleri) gösteren kategorilerle
tamamlanmalıdır. Bir ülkede harcamaların, çeşitli kuruluşlar tarafından farklı
biçimlerde ve farklı organizasyon seviyesinde gösterilmesi kuruluşların ve birimlerin
işletme giderlerini sağlıklı olarak değerlendirmelerine engel taşımaktadır.
Diğer taraftan program itibariyle sınıflandırma da, performans odaklı bütçeleme
yaklaşımından bütçenin anlaşılabilmesine (readability) kadar çeşitlilik gösteren farklı
amaçlar için tavsiye edilmektedir. COFOG sınıflandırmasında da, ülkenin izlediği
politikalara konu olan hususlara (çevre, nükleer program) açıklık getirmek kaydıyla
bütçenin anlaşılabilmesine yönelik program sınıflandırması benimsenmektedir. Program
sınıflandırmasında temel problem, var olan sınıflandırma sistemine gereksiz kategoriler
eklemekten ibaret olan bir yaklaşım veya uygulamaya geçirilemeyecek derecede iddialı
bir yaklaşımdan nasıl kaçınılabileceği hususudur.
Detaylı bir yönetim sınıflandırması olan ülkeler, COFOG sistemine uygun
raporlar yayımlayabilmek için defterlerinin formatını veya bütçelerinin kodlama
sistemini değiştirmek zorunda değildir. Sadece, SNA ve GFS kılavuzlarında da
öngörüldüğü gibi, harcamacı kuruluşları sınıflandırmaya tabi tutmak durumundadır.
Yapılan ödemelere ilişkin bilgiler, belli bir sınıflama içerisinde ortaya konulabiliyor ve
bu yapılırken de COFOG kategorileri tanımlarıyla tutarlılık sağlanabiliyorsa, bu tür
60
bilgilerin yer alması da mümkün olacaktır.
3.3. IMF’nin Mali Raporlamaya İlişkin Yeni GFS Standartları
Yeni GFSM 2001 Kılavuzunda, IMF’nin genel devlet istatistiklerine ilişkin
uluslar arası yayımlama standartların nitelik olarak kalitesini arttırmıştır. Söz konusu
kılavuz, GFS’yi diğer istatistiki sistemler olan SNA ve Ödemeler Dengesi Kılavuzu ile
uyumlaştırarak, tahakkuk bazlı muhasebeye paralel bir mali raporlama formatı
öngörmektedir. GFSM 2001 SNA’den farklı bir amaca hizmet etmektedir. GFSM 2001,
genel devlete odaklanmayı sürdürmekle birlikte, diğer taraftan da kamu sektörüne ait
mali verilerin kapsamının genişletilmesinin yararlı olacağına işaret etmektedir.73
GFSM2001, 1993 Ulusal Hesaplar Sistemi ile tam olarak uyumludur. Ekonomik
akımları kapsamına alarak tahakkuk bazına dayanmakta ve entegre bir bilanço
sunmaktadır.
Verilerin yayımlanmasında öngörülen format ve çoğu denkleştirme kalemleri,
SNA ve daha önceki yayımlanan nakit bazdaki GFS analitik yapısından farklılık
göstermektedir.
GFSM 2001’in ana yapısı aşağıdaki şekildedir:74
Açılış bilançosu + İşlemler + Diğer ekonomik akımlar = Kapanış bilançosu
Bilanço, hizmetlerin sağlanma durumu ve mevcut kaynakların çeşit itibariyle
sınıflandırmasını
yaparak, tüm devlet varlık ve yükümlülüklerini liste halinde
sunmaktadır.
Varlık/yükümlülüklerin çeşidine göre sınıflandırılmasında, mali ve mali
olmayan varlıklar ana kalemler olarak ayrılmakta ve böylece yatırım ve finansman
hesaplarının ayrı olarak gösterilmesine olanak tanımaktadır.
73
74
IMF, 2001, Appendix 3 (C).
IMF, 2001, s.37.
61
Bir diğer ayırım, devlet varlıklarının net değerini etkileyen işlemler -gelir ve
harcamalar- ile etkilemeyen işlemler arasında yapılmaktadır. Gelir ve harcamalara
ilişkin bir alt hesap (faaliyet hesabı vs.), söz konusu giriş ve çıkışları fonksiyonel
sınıflandırmanın
yanısıra
ekonomik
açıdan
da
sınıflandırma
fonksiyonu
göstermektedir.75
Diğer ekonomik giriş ve çıkışlar, değerleme ile ortaya çıkan değişiklikler, doğal
felaket, savaş, varlıkların yıpranması veya ekonomik değerin kaybolması nedeniyle
varlıkların değerinde meydana gelen değişiklikler ve varlık ve yükümlülüklerin
durumunu etkileyen tüm ekonomik olayları göstermektedir.
Genel karakteristik özelliklere bakıldığında, ekonomik açıdan sınıflandırmaya
olanak tanıyan faaliyet (kazanç/kayıp) hesabı, bilanço ve nakit akımı tablosunu içermesi
bakımından geleneksel muhasebe sistemine benzediği görülmektedir. Ancak, GFSM
2001, verileri zaman serileri analizine uygun bir formatta sunmakta ve giriş ve çıkışları,
belirli bir muhasebe planı (articulated set of accounts) içerisinde bilanço kalemleri ile
ilişkilendirmektedir. Söz konusu raporlama standartlarının gereğini yerine getiren
ülkeler, nakit bazından tahakkuk bazlı muhasebe sistemine geçiş sürecini daha kolay
geçirmektedir.
Ülke çapında kısmi bir tahakkuk sisteminin sadece alacaklar ve kredilerin
izlenmesini kolaylaştırmak için kullanıldığını görmekteyiz. Varlıkların yönetim
durumunu gösteren bilanço gibi tabloların daha çok kamu birimleri bazında
hazırlanmaktadır. Uygulamada çoğu ülkelerde, yol, köprü ve su kaynakları gibi başlıca
altyapı varlıklarının kayıt altına alınmadığı gözlenmektedir. Çoğu ülkeler, bu çerçevede
tahakkuk esaslı verilere dayalı olan “nakit+tahakkuk” stratejisini benimsemişlerdir ve
bu doğrultuda nakit sistemlerini iyileştirmelere gitmekte ve bu tür bir çalışma söz
konusu ülkeler için daha az külfetli bir yol olmaktadır.
75
IMF, 2001, s.35.
62
3.3.1. GFSM 2001 Kılavuzu ile 1986 GFS Kılavuzu arasındaki
farklılıklar
Kapsam açısından, gözden geçirilmiş GFS’de verilerin kapsam alanı, kurumsal
birimler temelinde belirlenen 1993 SNA’da tanımlanan genel devlet sektörü ile
sınırlıdır. 1986 GFS Kılavuzunda kapsam, fonksiyonel temelde belirlenmekte ve devlet
fonksiyonunu yerine getiren birimlerin, üzerinde durulan işlemlerini içermektedir.
Genel devlet sektörü dışında kalan mali işlemleri ve faaliyetleri kapsama alabilmek için,
kamu sektörüne ilişkin istatistiklerin derlenmesi ve genel devlet sektörü birimleri ile
kamu şirketleri arasındaki işlemlerin tanımlanması teşvik edilmektedir. 76
Ekonomik olayların kaydında temel alınan esas farklıdır. 1986’daki kılavuzda
işlemler nakit esasına göre kaydedilirken, yeni GFS sisteminde tahakkuk bazda
kaydedilmektedir.
Böylece
yeni
sistemde
parasal
olmayan
işlemlerin
kaydı
mümkünken; eski sistemde açıklayıcı kalemler altında kaydedilmesi söz konusudur.
Değerleme konusunda, yeni sistemde varlık, yükümlülük ve net değerin yanısıra
giriş ve çıkışlar, borç senetlerinin nominal değerinin açıklayıcı kalemler olarak
kaydedilmesi hükümleriyle birlikte cari piyasa fiyatlarıyla değerlemeye tabi
tutulmaktadır. Eski sistemde, borç senetleri hükümetin vadesi geldiğinde ödemek
zorunda olduğu miktar üzerinden değerlemeye tabi tutulmaktadır. Söz konusu değer,
nominal ve cari piyasa değerlerinden farklılık gösterebilmektedir.
Yeni sistemde, bilançonun sisteme dahil edilmesi söz konusu olmakta; mali ve
mali olmayan varlıklar, yükümlülükler ve net değer miktarlarını içeren tabloları
kapsam dahiline alınmaktadır. Eski sistemde, birtakım borç yükümlülükleri kapsam
dahiline alınmıştır.
İşlemler ve diğer ekonomik giriş ve çıkışların ayrıntılı olarak kaydedilmesi söz
konusu entegrasyonu ve açılış ve kapanış bilançolarının tam olarak entegrasyonunu
öngörmektedir.
76
IMF, 2001, s.3.
63
Yeni sistemde, analitik çerçeve ortaya konmuştur. Yeni GFS sisteminde birkaç
yeni dengeleyici kalem, öngörülmektedir. Bu kalemlerin öngörülmesinin altında yatan
neden, genel devlet ve kamu sektörünün analizinde dikkate alınacak hususların
değişmesi ve tek bir ölçünün tüm amaçlara hizmet edemeyeceği görüşüdür. Eski
sistemin analitik çerçevesinde üzerinde durulan husus, tek bir dengeleyici kalem olan
genel açık/fazla kalemidir.77
Yine yeni sistemde, gelir ve giderlerin, işlemlerden ortaya çıkan net değerlerdeki
değişim olarak tanımlanması eski sistemdeki mali olmayan işlemlerin kaydedilme
biçimlerinde bir değişikliğe ve yeni denkleştirme kalemlerinin ortaya konulmasına yol
açacaktır. Eski sistemde, mali olmayan varlıklara ilişkin nakit işlemleri, sermaye gelir
ve harcamaları olarak kaydedilmekte ve bu işlem de genel açık/fazla durumunu
etkilemektedir. Böylece, gelir ve giderler arasındaki fark, yapılan işlemler sonucu net
değerdeki değişimleri ölçen net işletme dengesi olarak dengeleyici bir kalemdir.
Mali varlıkların edinimi veya elden çıkarılması ile ilgili tüm işlemler, mali
işlemler olarak kaydedilmektedir ve net kredi/borçlanma, işlemlerden doğan
yükümlülüklerin net miktarı düşüldükten sonra tüm net mali varlık edinimi olarak
tanımlanana denkleştirme kalemidir. Eski sistemde, politika amaçlı mali varlık
ediniminin net değeri, borçlanma eksi geri ödemeler olarak belirlenmektedir ve genel
açık/fazla rakamının elde edilmesinde harcamalar olarak kaydedilmektedir. Bununla
birlikte, yeni sistemde eski sistemde de yer alan politika amaçlı net mali varlık
edinimine benzer şekilde işlem görecek net seçilmiş mali varlık edinimine izin verecek
genel denge gibi denkleştirme kalemine ilişkin maddeler bulunmaktadır.78
77
IMF, 2001, s.35.
24th CEIES seminar on ‘The size of the government sector – how to measure’, Vienna, 23 and 24
October 2003, European Communities, 2004, s.25.
78
64
Özet 3: GFS Analitik Çerçeve Yapısı79
Akışlar
Devlet Faaliyetleri
Tablosu
Diğer Ekonomik
Açılış
Bilançosu
Kapanış
Bilançosu
Eşittir
Net
değer
İşlemlerden
dolayı net
değerdeki
değişim
Eşittir
Eşittir
Eşittir
Mali
olmayan
varlıklar
Mali olmayan
varlıklara
ilişkin işlemler
Elde tutma kazancı
ve mali olmayan
varlıklardaki diğer
değişimler
Artı
Net mali
değer
Eşittir
Mali
varlıklar
Eksi
Yükümlülük
-ler
79
Stoklar
Akış Tablosu
Gelir
Eksi
Gider
Stoklar
Diğer ekonomik
akışlardan dolayı
net değerdeki
değişim
Artı
+
Net değer
Eşittir
Mali
olmayan
varlıklar
Artı
Net
kredi/borçlanma
+
DiğerArtı
ekonomik
akışlar nedeniyle
net mali değerde
değişim
Eşittir
Eşittir
Mali varlıklara
ilişkin işlemler
Elde tutma
kazançları ve mali
varlıklardaki diğer
değişimler
Eksi
Eksi
Yükümlülüklere
ilişkin işlemler
Elde tutma
kazançları ve
yükümlülüklerdeki
diğer değişimler
IMF, 2001, s.37.
65
Artı
=
Net mali
değer
Eşittir
Mali
varlıklar
Eksi
Yükümlülük
-ler
3.3.2. Gözden Geçirilmiş GFS Sisteminin Uygulanması
Yeni sistemin uygulamaya konulma biçimi, ülkelerin içerisinde bulundukları
ekonomik koşullara ve önceliklerine bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Ancak, genel
olarak uygulamaya koymada izlenilecek yollardan ilki, Devlet Faaliyet Tablosu veya
Nakit Kaynakları ve Kullanımı Tablolarına ilişkin sınıflandırma yapılarını benimsemek
ve tahsil edilmemiş gelir veya ödenmemiş borçlara ilişkin bilgileri kapsama almak gibi
nakit esasına dayalı istatistiklerinde bazı uyarlamalara gitmektir. Diğer bir adım,
sistemdeki diğer ekonomik giriş ve çıkışlar hakkında bilgi verebilecek tahminlerin
yapılmasına olanak tanıyacak mali varlık ve yükümlülüklere ilişkin bilanço bilgilerinin
toplanmasıdır. Bundan sonra daha zor bir adım, belli bir zamanda mevcut mali olmayan
varlık miktarı ve bunların cari piyasa fiyatları ile değerlemeye tabi tutulmaları hakkında
bilgilerinin toplanmasıdır. Tam olarak ortaya konulan tahakkuk muhasebesi sistemi de,
bilançonun hazırlanmasına olanak sağlayacaktır.
Sistemle getirilen analitik çerçevede amaç, devlet faaliyetlerinin yönetimi ve
söz konusu faaliyetlerin ekonomiye olan etkisini değerlendirmek için, yapılan işlemlerin
özetlenebileceği ve analiz edilebileceği bir çerçevede düzenlenebilmesini sağlamadır.
Hesap verebilirliği ortaya koyma amacıyla, işlemler faaliyetleri yerine getiren devlet
kuruluşlarına göre sınıflandırılabilmektedir. Ayrıntılı bir satın alım ve planlama
işlemlerini ortaya koyabilmek için, satın alınan kalem veya sağlanan hizmet çeşidine
göre sınıflandırma işlemi yapılabilmektedir. Belgeleme ve kontrol amaçlarıyla, devletin
üstlendiği bazı işlemler itibariyle faaliyetler sınıflandırılabilmektedir. Diğer taraftan,
devlet mali istatistikleri çerçevesi, makroekonomik analizi kolaylaştırmak için ortaya
konulabilmektedir. Muhasebe verileri ile ekonomi istatistikleri arasından açık bir
ilişkinin ortaya konulabilmesi mümkün olsa bile, söz konusu verilerin aynı amaca
hizmet etmesi mümkün olmamakta ve belli kalemlerin muamelesi farklılık
gösterebilmektedir.
Devletlerin muhasebe sistemlerini nakit bazda tutmaları, yerine getirilmesi
zorunlu öncelikler olarak görülen finansman kısıtları üzerinde durmalarına neden
olmaktadır. Bununla birlikte, devletlerin mali politikalarını yerine getirirken likidite
kısıtlarına uymamaları ve mali eylemin zamanı ile buna ilişkin ödemelerin zamanı
66
arasında ayırım yapmaları söz konusudur. Böylece, nakit işlemleri faaliyetin zamanı ile
ilgilenmemekte veya bunun ekonomiye olan etkisini göstermemektedir. Bu durumda,
nakit işlemleri mali politikaları değerlendirmede bir temel olamamakta ve performans
temelinde muhasebeye doğru yönelim olmaktadır.
Getirilen yeni yapı ile devlet faaliyetlerinin ekonomik etkisi ve izlenilen mali
politikanın sürdürülebilirliğini ortaya koymak daha kolay olacaktır. Tahakkuk
muhasebesinin ve devlet bilançosunun giriş ve çıkışlarla tutarlı olması konusu, devletin
davranışlarının bütçe kısıtı (intertemporal budget constraint) altında belirlenmesi
ihtiyacı ile paralellik göstermektedir. Örneğin, devlet politikalarının net değerde kayda
değer bir düşme yaratması durumunda sürdürülebilir olmayacaktır. Yine yeni yapı ile
ödeneklerde ve devlet kaynaklarının kullanımında ne kadar etkin olunduğunu izlemeye
müsaade edecek bir temel sağlayacaktır.
Analitik amaçlara ulaşmak için, GFS istatistik yapısının aşağıdaki genel verileri
içermesi gerekir:80
i) Diğer makroekonomik sistemlerle ilgili bulunan genel veriler, (ulusal
hesaplar, ödemeler dengesi ve mali istatistikler)
ii) Genel devlet sektörünün ekonomideki diğer kuruluşlara ortak uygulanan
yöntemlerle mali durumunu değerlendirme analizini yapmaya müsaade
edecek genel veriler.
Analitik
yapıda
eski
sistem
baz
alınmış
ve
mali
politikaların
değerlendirilmesinde yararlı olacak bazı ek kalemler eklenerek kapsam alanı
genişletilmiştir. Değişikliklere yönelik üç durum bulunmaktadır. Bunlar:
-
Her bir ekonomik değişkenlere ilişkin tanımlar, ekonomik kavramlarla daha
fazla uyumlaştırılmıştır. Bunlardan en önemlisi, mali olmayan varlıkların
satışının artık gelirler tarafında yazılmadığı ve söz konusu varlığın satın
alımına ilişkin rakamların giderler tarafında yer almadığına ilişkin
değişikliktir.
80
IMF, 2001, s.35.
67
-
Birkaç kavram tanımlarında, 1993 SNA sistemine uyum gösterme amacıyla
değişiklikler yapılmıştır. Bunlardan biri, devletin fonksiyonel bazdaki
tanımından kurumsal birim itibariyle tanımına doğru yönelim, nakit bazdan
tahakkuk bazına doğru yönelim ve giriş ve çıkışlar ile stoklar arasında
tutarlılığın aranmasıdır.
-
Eski GFS analitik çerçevesi işlemler ve bilançoların yanında parasal
olmayan işlemleri de kapsama alınacak şekilde geliştirilmiştir.
3.3.3. Sistemle Getirilen Analitik Çerçevenin Bileşenleri
Analitik çerçevenin temelini, dört mali tablo oluşturmaktadır.81 Bunlardan üçü
olan Devlet Faaliyet Tablosu, Diğer Ekonomik Akış Tablosu ve Bilanço stoklardaki
tüm değişikliklerin giriş ve çıkışlardan (akış) kaynaklandığını göstermek için birlikte
değerlendirilebilir. Bunun yanında üçüncü mali tablo da, likidite durumu hakkında
önemli bilgi verecek olan Nakit Kaynakları ve Kullanımı Tablosudur. Söz konusu
tablolara sırasıyla bakacak olursak:
- Devlet Faaliyet Tablosu: Tabloda, belirli bir muhasebe döneminde genel devlet
sektörünün işlemlerinin bir özeti sunulmaktadır. Esas olarak işlemler, bir birimin mal ve
hizmet satımı ve bir diğerinin de satın alımı gibi kurumlar arasında karşılıklı mutabakat
yoluyla yapılan işlemlerden doğan stok değişimlerini göstermektedir. Burada bir
kuruluş iki tarafta da yer alabilmektedir. Örneğin, sabit sermaye kullanımında, bir
kuruluş, hem sabit sermayenin mülkiyetine sahip hem de söz konusu varlıkla sağlanan
hizmetten yararlanan bir başka ifadeyle tüketici konumunda olmaktadır. Bu iki husus
birlikte alındığında, mali politikanın uygulanmasına ilişkin işlemlerin en büyük
bölümünü oluşturmaktadır. Söz konusu işlemler, mali politikanın genel devlet
sektörünün net değeri, kredi talebi ve sahip olduğu varlık ve yükümlülükler üzerindeki
etkisini göstermek amacıyla sınıflandırılmaktadır.
Devlet Faaliyetleri Tablosu’nda, net kredi(+)/borçlanma(-) kalemleri, devletin
mali kaynaklarını ekonomide yer alan diğer sektörlerin kullanımına bırakma veya diğer
sektörlerin yarattığı mali kaynakları kullanma derecesini göstermektedir. Buradaki
81
IMF, 2001, s.36.
68
kalemler, 1993 SNA’daki net kredi/borçlanma kaleminden farklılık göstermektedir.
GFS sisteminde, 1993 SNA’de kayıt edilmeyen emeklilik maaşlarını ödeme
yükümlülüğünün bugünkü değeri, yükümlülük olarak gösterilmektedir.
Bunun yanında, brüt operasyonel denge ile net cari denge arasındaki fark, sabit
sermaye tüketimidir. Brüt cari dengede sabit sermaye tüketimi harcama olarak
kaydedilmemektedir. Sabit sermaye tüketimini ortaya koymanın zorluğu açısından brüt
cari dengede kayıtlar bırakılmaktadır. Ancak, net cari dengenin de devlet faaliyetlerinin
maliyetini görebilmek açısından tercih edilmesi söz konusudur.
Devlet Faaliyetleri Tablosu, üç bölüme ayrılmaktadır: * Gelir ve gider işlemleri, * Mali
olmayan varlıklara ilişkin işlemler ve * Mali varlık ve yükümlülüklere ilişkin işlemler.82
Tablolarda yer alan kalemlere ilişkin tanımlar, aşağıdaki açıkça ortaya konmuştur.
* Gelir ve gider işlemleri
i) Gelirler: Genel devlet sektörünün net değerini arttıran tüm işlemler, gelir olarak
sınıflandırılmaktadır. Devlet, mali işlemlerinden dolayı ortaya çıkan üç çeşit gelir türü
bulunmaktadır: Vergiler, sosyal katkı payları ve diğer gelirler. Pek çok devlet için, söz
konusu kaynaklardan elde edilen gelirler, hibeler yoluyla takviye edilmektedir. Böylece,
mali olmayan varlıkların satışı, net değer üzerinde hiçbir etkisi olmadığından gelir
değildir. Söz konusu satış işlemi, mali olmayan varlığın yerini satış gelirleri gibi diğer
bir kalem alması işlemi olup; sadece bilançonun dağılımını değiştirmektedir.
- Vergiler: Genel devlet sektörü tarafından alınan zorunlu transferlerdir. Bu kalem
içerisinde, hizmet sağlam maliyeti ile orantılı olmayan harçları içermekte olup; zorunlu
sosyal katkı payları, ve ağır para cezaları dahil olmak üzere para cezalarını kapsam
dışında bırakmaktadır.
- Sosyal katkı payları: Emeklilik hakları yanında sosyal yardımlar sağlayan işçi sosyal
sigorta planları ve sosyal güvenlik planları tahsilatlarını içermektedir. Sosyal güvenlik
primleri, zorunlu veya ihtiyari olabilir ve işçiler, işçiler adına işverenler, serbest
82
IMF, 2001, s. 38-42.
69
çalışanlar (self-employed) veya çalışmayanlar tarafından ödenebilir. Zorunlu sosyal
güvenlik primleri, belli bir olaya bağlanan durumun gerçekleşmesi durumunda, prim
ödeyenler ve diğer yararlananlara birtakım sosyal haklar tanıması bakımından
vergilerden ayrılmaktadır. Maaş, bordro veya çalışan sayısı baz alınarak yapılan
hesaplamalardan farklı bir baz kullanılarak hesaplanan prim ödemeleri, vergilerdir.
İşveren emeklilik planlarına ilişkin primler, GFS sisteminde sosyal primler olarak
kaydedilmemektedir.
- Yardımlar: Diğer devlet veya uluslar arası örgütler tarafından alınan ve zorunlu
olmayan transferlerdir. Söz konusu yardımlar, nakit veya ayni nitelikte olabilir.
- Diğer gelirler: Yukarıdaki sınıflandırmalardan hiçbirine girmeyen tüm gelir
işlemlerini kapsamaktadır. Buradaki ana kalemler, mal ve hizmetlerin satışı, faiz ve
mülkiyet gelirlerinin diğer türleri yardımlar dışında olan nakit veya ayni gönüllü
transferleri ve hafif ve ağır para cezalarından oluşmaktadır.
ii) Giderler: Genel devlet sektörünün net değerini düşüren bütün işlemler, gider olarak
sınıflandırılmaktadır. Bir mali olmayan varlığın satın alım işlemi, net değerin üzerinde
hiçbir etkisi olmadığı için, gider değildir. Bu işlem, sadece bütçenin yapısını
değiştirecektir. Başlıca gider çeşitleri, işçilerin tazminatı, mal ve hizmetlerin kullanımı,
sabit sermaye tüketimi, faiz, sübvansiyonlar, yardımlar, sosyal haklar ve diğer
giderlerdir. Bunun yanısıra giderler, sağlık veya sosyal güvenlik gibi fonksiyonel
amaçlara göre sınıflandırılabilmektedir.
- İşçi tazminatları: İşçilere yaptıkları işleri karşılığında ödenebilir olan nakdi veya ayni
karşılıkları göstermektedir. Ücret ve maaşlara ek olarak, işçi tazminatları, genel devlet
sektörü tarafından çalışanlar için ortaya konulan sosyal sigorta primlerini kapsamına
almaktadır. Kendi hesaplarına (own account) sermaye teşekkülü ile ilgili bulunan işçi
tazminatlarını kapsam dışında bırakmıştır. Sonuç olarak, 1993 SNA’da toplam işçi
tazminatları, Tablo:8’de gösterilen işçi tazminatları miktarından daha büyük olmaktadır.
- Mal ve hizmetlerin kullanımı: Bu kalem, genel devlet sektörü tarafından üretimde
kullanım veya tekrar satmak amacıyla aldığı mal ve hizmetlerin toplam değeri eksi söz
70
konusu mal ve hizmetler envanterinde net değişimlere tekabül etmektedir. Üretim
sürecinde kullanılmamak üzere, hanehalkına ayni transferler veya yardımlar olarak
kullanılması için alınan mal ve hizmetler, kapsam dışında bırakılmıştır. İşçi
tazminatlarında olduğu gibi, kendi hesabına sermaye teşekkülü için kullanılan mal ve
hizmetler, mali olmayan varlık edinimi olarak kaydedilmektedir.
- Sabit sermaye kullanımı: Sabit varlıkların stok değerinin, fiziksel yıpranma, olağan
eskime oranı ve yine olağan kazalar sonucu meydana gelen zararlardan kaynaklanan
değer kayıplarını ifade etmektedir. Söz konusu kayıplar, her zaman nakdi olmayan
giderlerdir. Bu giderlerin tahmin edilmesi zor olduğundan dolayı, Tablo:8’de
gösterildiği gibi brüt cari denge, net cari dengenin yerine veya ek olarak
gösterilmektedir.
- Faiz: Borçlu adına bir diğer birimin fonlarını kullanması karşılığında meydana gelen
giderlerdir. Faiz öngören mali araçlar, hisse, borç veya alıcılar/satıcılar hesabı yerine
mevduatlar, menkul kıymetler olarak sınıflandırılabilmektedir.
- Sübvansiyon: Devlet birimlerinin üretim faaliyetleri seviyesi veya ürettikleri, sattıkları
veya ithal ettikleri mal ve hizmet miktarı veya değeri temelinde teşebbüslere ödeme
yaptıkları
cari
transferlerdir.
İşletme
zararlarını
karşılamak
amacıyla
kamu
teşebbüslerine ve diğer teşekküllere yapılan transferler, kapsam dahilindedir.
- Yardımlar: Diğer devlet veya uluslar arası örgütler tarafından alınan ve zorunlu
olmayan transferlerdir. Söz konusu yardımlar, nakit veya ayni nitelikte olabilir.
- Sosyal yardımlar: Bu kalemde, hanehalkına hastalık, işsizlik, emeklilik, konut veya
ailevi durumlardan kaynaklanan ihtiyaçları karşılamak için yapılan transferler yer
almaktadır. Söz konusu yardımlar, nakdi veya ayni olabilmektedir. Genel devlet sektörü
tarafından üretilen ayni sosyal yardımların maliyeti, bu kategoride yer almak yerine, söz
konusu mal ve hizmetlerin üretiminde ortaya çıkan ilgili giderlerin karşısında
kaydedilmektedir.
- Diğer giderler: Diğer kategorilerde sınıflandırılmayan tüm gider işlemlerini
71
kapsamaktadır. Burada kaydedilen işlemler, faiz yanında mülk giderlerini, bir devlet
tarafından bir diğerine verilen hafif ve ağır para cezaları, vergiler, hanehalkına hizmet
eden kar amacı gütmeyen kuruluşlar, sermaye yardımlarının yanında sermaye
transferleri ve hayat sigortası dışındaki sigorta primleri ve alacaklarını kapsamaktadır.
Sosyal güvenlik ve fonu bulunmayan devlet işveren emeklilik planlarının kaydı
önem arz etmektedir. GFS sisteminde sosyal güvenlik katkıları, gelir (dolayısıyla net
değerdeki artış) ve sosyal güvenlik yardımları gider (net değerdeki düşüş) olarak
kaydedilmektedir. Kayıt, geleneksel mali analize uygun olarak yapılmaktadır.
Bazı analistler, dönemler arası çerçevede sosyal güvenlik primlerinin, gelecekte
getireceği yükümlülüklerle birlikte varlık stoku olarak görülmesinin daha uygun
olacağını öne sürmektedir. Bu yaklaşım, kılavuzda dikkate alınmamıştır; gerekçe ise,
sosyal güvenlik planlarının devlet için sözleşmeden doğan bir yükümlülükten
kaynaklanmaması, bir başka ifadeyle verilen katkı payları ile sonunda ödenen
miktarların arasında bağlantının bulunmamasıdır. Gerçekte, ödenecek miktarları
devletin tek taraflı olarak değiştirme –ödemelerin zamanına ilişkin koşulları veya
ödeme miktarlarını değiştirerek- eylemi yaygın değildir. Ancak, devlet için sosyal
güvenlik programlarından kaynaklanan koşullu yükümlülüklerin ortaya konulması
önem arz etmektedir. Sonuç olarak, gelecekte ödenecek ve mevcut kanun ve
yükümlülüklere göre kazanılmış sayılan hakların bugünkü net değeri kapsam dahiline
alınmıştır.
Fonu bulunmayan işveren emeklilik planları, 1993 Ulusal Hesaplar Sisteminin
aksine, 2001 GFS Kılavuzunda devletin çalışanlarına karşı sözleşmeden doğan
yükümlülükler olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, bu tür planlara ilişkin katkı
paylarının alındıları, yükümlülüğün doğması ve emeklilik maaşlarının ödenmesi söz
konusu yükümlülüklerde bir azalma olarak mütalaa edilmektedir.
* Mali olmayan varlıklara ilişkin işlemler:
Tablo:8’in ikinci bölümü, devletin mali olmayan varlık stok miktarını etkileyen
işlemleri kaydetmektedir. Söz konusu varlıklar, sabit varlıklar, envanterler, değerli
72
eşyalar ve üretim dışı (non produced) varlıklar olarak sınıflandırılmaktadır.
Sabit varlıklar, birden fazla yıl için üretim süreçlerinde devamlı veya aralıklarla
kullanılan üretim varlıklarıdır. Sabit varlıklara ilişkin işlemler, yeni varlıkların edinimi,
kendi hesaplarına yeni varlık yapımı, edinimi, mevcut varlıkların elden çıkarılması ve
sabit varlıklar ve üretim dışı varlıklara ilişkin yapılan temel iyileştirmeleri
göstermektedir. Varlıklar, alım, satım, takas veya transfer yoluyla edinilebilir veya
elden çıkarılabilir.
Envanterler, satış, üretimde kullanım veya ileriki bir tarihte farklı amaçta
kullanımlar için genel devlet tarafından tutulan mal miktarıdır. Bu kalemde, stratejik
stoklar, eşya ve malzemeler, devam eden çalışmalar, nihai mallar veya tekrar satış için
tutulan mallar söz konusu olabilir. Satın alım ve üretime girme zamanları arasındaki
dönemde, envanterlerin değerinde meydana gelen herhangi bir değişiklik, Diğer
Ekonomik Akışlar Tablosunda elde tutma kazancı olarak gösterilmelidir; gelir (kazanç)
veya gider (zarar) olarak kaydedilmemelidir.
Değerli eşyalar, temelde üretim veya tüketim amaçlarıyla kullanılmayan; ancak,
zaman içerisinde değer birikimi (stores of value) olarak tutulmaktadır.
Üretime tabi tutulmayan varlıklar, toprak, yer altı varlıkları ve birtakım duran
varlıklar gibi üretilmemiş; fakat, üretimde kullanılmak için gerekli olan varlıklardır.
* Mali varlık ve yükümlülüklere ilişkin işlemler:
Tablo:8’in üçüncü bölümü, devletin mali varlık ve yükümlülük miktarlarını
etkileyen işlemler olan mali işlemleri kaydetmektedir. Mali varlıklar, diğer kurumsal
birimlere yönelik alacakları ve bunun karşılığında yükümlülükleri içermektedir. Söz
konusu tablo, sadece mali varlıkların, kendilerine karşılık olan yükümlülüklerin yerleşik
(Tabloda yurtiçi kısmında) mi yoksa yerleşik olmayan bir tarafça (Tabloda yabancı
kısmında) üstlenilmesine göre sınıflandırılmasını göstermektedir. Doğal olarak bu
sınıflandırma, yükümlülükler tarafında da aynı kuralın geçerli olması durumunu
göstermektedir.
73
GFS sisteminde, mali varlıklara ilişkin iki tür sınıflandırma bulunmaktadır.
Bunlardan ilki, yapılan işlemlerle ilgili mali araçların türüne göre yapılan
sınıflandırmadır. Burada kategoriler, hisseler ve diğer özsermaye araçları, sigorta teknik
rezervleri, finansal türevler ve diğer alıcılar/satıcılar kategorileri dışındaki parasal altın,
SDRs, nakit ve mevduatlar, borçlar, menkul kıymetler kategorileridir. İkinci
sınıflandırma, mali aracın ilgili olduğu sektöre dayalı olarak yapılan sınıflandırmadır.
Şöyle ki; yükümlülükler, karşılık gelen mali varlığın sahibinin mali şirket, mali olmayan
şirket, hane halkı vb. olup olmamasına göre sınıflandırılmaktadır.
Genel olarak, yükümlülüklere ilişkin işlemler, mali varlıklara ilişkin işlemlerde
olduğu gibi sınıflandırılabilirler. Kullanılabilecek ilave bir sınıflandırma da,
yükümlülüğün ödeme zamanı gelmesine ve ödenmemiş olmasına göre yapılan
sınıflandırmadır. Vadesi gelen bir yükümlülüğün yerine getirilmesinden dolayı buradaki
bir azalmayı ve bunun karşılığında diğer bir yükümlülükteki azalışı göstererek, birikmiş
borç geri ödemeleri, finansman kaynağı olarak gösterilebilir.
Bir mali varlığa ilişkin olası ilave bir sınıflandırma da, kamu politikası veya
likidite yönetimi amaçlarıyla edinimi veya elden çıkarılması durumuna göre yapılan
sınıflandırmadır. Söz konusu ayırım, Devlet Faaliyetleri Tablosunda gösterilmemekte;
ancak, Tablo:8’de genel denge kaleminin tanımlanmasında kullanılmaktadır. Politika
amaçlı kullanılan varlıklar(policy-related assets), yeni endüstrileri desteklemek, durumu
iyi olmayan devlet şirketlerine veya ekonomik krizlerden etkilenen işletmelere yardım
etmek gibi birçok nedenden ötürü edinilebilir. Bu tür işlemler, borçlar, hisse senetleri ve
borç senetleri için değişik formatta olabilmektedir. Çoğunlukla bu tür işlemlerin alt
kalemlerinin bulunmasından cihetle, söz konusu işlemleri ayrı bir kategoride
tanımlamak yararlı olacaktır. Böylece, birtakım analizleri yapmak için gelir ve giderlere
benzer özellikte giriş ve çıkışlar (akışlar) olarak ele alınabilmektedir.83 Mali varlıklara
ilişkin diğer tüm işlemler, likidite yönetim amaçları ile oluşturulmaktadır. Bu da,
varlıkların günlük faaliyetleri yerine getirmeye yetecek fonları bir taraftan tutmak
83
Politika amaçlı net mali varlık edinimi, 1986 GFS Kılavuzunda “kredi eksi geri ödemeler (lending
minus repayments)” olarak ifade edilmekte ve çoğunlukla “net kredi” olarak değinilmektedir. Söz konusu
ifadeler, GFSM 2001 Kılavuzunda kullanılan “net kredi/borçlanma” ifadesi ile karıştırılmamalıdır.
74
kaydıyla piyasa getiri (verim) oranını elde etmek amacıyla edinilmesi anlamını
taşımaktadır.
- Diğer Ekonomik Akımlar Tablosu: Bu tabloda da, varlık, yükümlülük ve işlemlerin
yanı sıra kaynaklardan doğan net değer miktarındaki değişiklikleri göstermektedir. Elde
tutma kazançları,84 döviz kuru değişimleri de dahil fiyat hareketlerinden kaynaklanan
stoklardaki değişiklikleri göstermektedir. Varlıkların büyüklüğündeki diğer değişimler,
yeni varlıkların (maden yatakları vb.) ortaya çıkarılması ve varlıklarda yıpranma veya
yok olma gibi olaylardan ortaya çıkan stok değişimlerini içermektedir.85
Bu tablo, devlet işlemlerinin bir sonucu olmayıp da; devletin net değeri üzerinde etkisi
olan kalemleri göstermektedir. Söz konusu giriş ve çıkışlar, ya değerlerde ya da varlık,
yükümlülükler ve net değer büyüklüklerindeki değişimler olarak sınıflandırılmaktadır.
Bu tablonun denkleştirme kalemi ise diğer ekonomik akımlardan doğan net değerde
meydana gelen değişimlerdir.
Sadece fiyat değişimleri nedeniyle, varlık, yükümlülük ve net değerde meydana gelen
değişiklikler elde tutma kazancı olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu değişimler, genel
fiyat seviyeleri ve ilgili fiyat seviyelerindeki değişikliklerden kaynaklanabilir. Döviz
kurundaki değişimler de, yabancı para cinsinden hesaplanan mali varlık ve
yükümlülükleri elde tutma kazacına neden olacaktır.
Varlık ve yükümlülüklerin büyüklüklerinde değişimlerde, ortaya çıkma nedenlerine göre
sınıflandırılmaktadır86. Bu nedenleri sıralayacak olursak;
•
Olağanüstü veya beklenmeyen olaylar: Deprem, sel, yangın, fırtına, savaş ve
diğer felaketlerden kaynaklanan kayıplar yer almaktadır. Burada, aynı zamanda
alacaklılar tarafından silinen batık borçlar, sonuçlanmamış hacizler, yapım
tamamlanmadan önce üretim yerlerinden vazgeçme, varlıkların önceden
öngörülemeyen eskime durumu, sabit varlıkların önceden öngörülemeyen ve
84
Elde tutma kazançları kalemi, elde tutma kayıplarını da içermektedir.
IMF, 2001, s.43.
86
IMF, 2001, s.43-44.
85
75
kirlenme ile oluşan değerden düşmeleri ve istisnai envanter kayıpları da kapsam
dahilindedir.
•
Olağan olaylar: Yeni bir yeraltı varlığının bulunması, yer altı varlıklarının
kullanılması, patent kaydı, kapsamda olan ve maaş esaslı emeklilik planı
yükümlülüklerinde bir değişiklik, tarihi anıtlar gibi bir yapının tahsisi ve
işlenmemiş biyolojik kaynakların doğal büyüme hızı unsurlarını kapsamaktadır.
•
Yeniden sınıflandırma: Bir kısım genel devlet birimlerinin, yarı mali şirket
olarak sınıflandırmaya yol açacak derecede bir özerklikle faaliyet göstermeye
başlaması, faaliyetlerinde veya verdiği hizmetlerden dolayı belirlenen fiyattaki
bir değişiklikten dolayı bir genel devlet biriminin kamu şirketine çevrilmesi ve
genel devlet birimleri ve kamu şirketlerinin yeniden yapılandırılması veya
birleşmesi durumlarında ortaya çıkmaktadır. Bütün bu durumlarda, varlık ve
yükümlülükler genel devlet sektörü bilançosuna eklenebilir veya çıkartılabilir.
- Bilanço: Her bir muhasebe döneminin sonunda varlık, yükümlülük miktarları ve genel
devlet sektörünün net değerini kaydetmektedir.87 Varlık ve yükümlülük miktarlarını
muhasebe döneminin sonunda göstermektedir. Toplam varlıklar eksi yükümlülükler
olarak tanımlanan net değer de gösterilmektedir. Net değerdeki değişim, mali
faaliyetlerin sürdürülebilirliğini değerlendirmede tercih edilen bir ölçüdür.
Bazı mali olmayan devlet varlıklarını piyasa fiyatlarıyla göstermek zor olabilir
ve bazı analizler de, genel devletin toplam varlıkları yerine mali varlıkları üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Sonuç olarak, net mali değer, toplam mali varlıklar eksi toplam
yükümlülükler olarak da tanımlanmaktadır. Varlık ve yükümlülükleri tanımlayacak
olursak:
i) Devlet varlıkları: Genel devlet sektörü bilançolarında yer alan varlıklar, genel devlet
birimlerinin üzerinden mülkiyet haklarını kullandığı ve zaman içerisinde elde tutulması
veya kullanımı yoluyla ekonomik haklar elde ettiği varlıklardır. Bir genel devlet
biriminin mülkiyetinde veya kontrolü altında bulunmayan varlıklar ile ekonomik değeri
bulunmayan varlıklar, kapsam dışarısında bırakılmıştır.
87
IMF, 2001, s. 44.
76
Varlıklar,
varlıklara
ilişkin
işlemlerin
sınıflandırma
biçimlerine
göre
sınıflandırılmaktadır. Burada varlıklar, ya mali olmayan nitelikte ya da mali niteliktedir.
Mali olmayan varlıklar da, sabit varlıklar, envanterler, kıymetli eşyalar veya üretime
girmeyen varlıklar olarak daha ayrıntılı bir şekilde sınıflandırılabilmektedir. Mali
varlıklar, taraf olanların yerleşik olma durumlarına ve kullanılan aracın türüne göre
sınıflandırılmaktadır. Mali varlıklar, ilgili tarafların bulunduğu sektör itibariyle
sınıflandırılmaktadır.
ii) Devlet yükümlülükleri: Yükümlülükler, diğer bir kurumsal birime ekonomik değer
sağlama
yükümlülükleridir.
Mali
varlıklara
uygulanan
çoğu
sınıflandırmalar,
yükümlülükler için de geçerlidir. Tablo:11’de de ilk önce yerleşiklik ve daha sonra da
enstrüman türüne göre sınıflandırma yer almaktadır.
- Nakit Kaynakları ve Kullanım Tablosu: Nakit ifadesi, eldeki ve eş değerde likiditesi
yüksek diğer kalemleri göstermektedir. Buradaki bütün işlemler, nakit giriş ve çıkışları
yaratması olayına bağlı olarak kaydedilmektedir. Yapıları itibariyle nakdi işlem
sayılmayan başlıca işlemler; sabit sermaye kullanımı, farazi (imputed) işlemler, takas ve
diğer ayni işlemlerdir.88
Devlet
Faaliyetleri
Tablosunda
kullanılan
sınıflandırmaya
benzer
bir
sınıflandırma biçimi kullanılarak nakit giriş ve çıkışları gösterilmektedir. Söz konusu
tablo, cari faaliyetler, mali olmayan varlıklara ilişkin işlemler nakdin kendisi
haricindeki mali varlık ve yükümlülüklerle ilgili işlemlerden ortaya çıkan toplam nakit
miktarını göstermektedir. Net devlet nakit pozisyonundaki değişiklikler, bu üç
kaynaktan elde edilen toplam net nakit miktarıdır.
- Mali politikaya yönelik ek göstergeler: Yapılan analizin amaçlarına bağlı olarak, GFS
çerçevesindeki temel tablolarda kapsam dahilinde olanlar dışındaki değişkenler ve
dengelere bakılması da yararlı olacaktır.
88
IMF, 2001, s.42-43.
77
Tablo 8: Devlet Faaliyetleri Tablosu
NET DEĞERİ ETKİLEYEN İŞLEMLER:
GELİR
Vergiler
Sosyal katkı payları [GFS]
Yardımlar
Diğer gelirler
GİDER (EXPENSE)
Çalışanların tazminatı [GFS]
Mal ve hizmetlerin kullanımı
Sabit varlık kullanımı [GFS]
Faiz [GFS]
Sübvansiyonlar
Yardımlar
Sosyal haklar [GFS]
Diğer giderler
NET/BRÜT İŞLETME DENGESİ*
MALİ OLMAYAN VARLIKLARA İLİŞKİN İŞLEMLER:
NET MALİ OLMAYAN VARLIK EDİNİMİ**
Sabit varlıklar
Envanterlerdeki değişim
Değerli eşyalar
Üretime girmeyen (non produced) varlıklar
NET KREDİ/BORÇLANMA [GFS]***
MALİ VARLIK ve YÜKÜMLÜLÜKLERE İLİŞKİN İŞLEMLER (FİNANSMAN):
NET MALİ VARLIK EDİNİMİ
Yurtiçi
Yurtdışı
GERÇEKLEŞEN NET YÜKÜMLÜLÜKLER
Yurtiçi
Yurtdışı
* : Net işletme dengesi, gelirler eksi giderlere eşittir. Brüt işletme dengesi, sabit
sermaye tüketimi yanında gelir eksi giderlere eşittir.
* : Edinimler eksi kullanımlar ve sabit sermaye kullanımı.
***: Net kredi/borçlanma kalemi, net işletme dengesi eksi net mali olmayan varlık
edinimine eşittir. Bu kalem, aynı zamanda net mali varlık edinimi eksi gerçekleşen
net yükümlülüklere tekabül etmektedir.
Kaynak: IMF GFSM2001, Washington, Statistics Department, s.38.
78
Tablo 9: Nakit Kaynakları ve Kullanımı
İŞLETME FAALİYETLERİNDEN NAKİT AKIŞLARI
İŞLETME FAALİYETLERİNDEN NAKİT ALINDILARI
Çalışanların tazminatı
Mal ve hizmet alımı
Faiz
Sübvansiyonlar (subsidies)
Yardımlar
Sosyal haklar (social benefits)
Diğer ödemeler
İşletme faaliyetlerinden doğan net nakit akımı
MALİ OLMAYAN VARLIKLARA İLİŞKİN YATIRIMLARDAN DOĞAN NAKİT
AKIŞLARI:
MALİ OLMAYAN VARLIK ALIMI
Sabit varlıklar
Stratejik stoklar
Değerli eşyalar
Üretime girmeyen varlıklar
MALİ OLMAYAN VARLIK SATIŞLARI
Sabit varlıklar
Stratejik varlıklar
Değerli eşyalar
Üretime girmeyen varlıklar
Mali olmayan varlıklara ilişkin yatırımlardan doğan net nakit çıkışı
NAKİT FAZLASI/AÇIĞI*
FİNANSMAN FAALİYETLERİNDEN DOĞAN NAKİT AKIŞLARI
NAKİT DIŞINDA NET MALİ VARLIK EDİNİMİ
Yurtiçi
Yurtdışı
GERÇEKLEŞEN NET YÜKÜMLÜLÜKLER
Yurtiçi
Yurtdışı
Finansman faaliyetlerinden kaynaklanan net nakit girişi
NAKİT STOKLARINDAKİ NET DEĞİŞİM**
*: İşletme faaliyetlerinden doğan net nakit girişi eksi mali olmayan varlıklara ilişkin
yatırımlardan doğan net nakit çıkışı.
**: Nakit fazlası/açığı artı finansman faaliyetlerinden doğan net nakit girişi.
KAYNAK: IMF GFSM2001, Washington, Statistics Department, s.42.
79
Tablo 10: Diğer Ekonomik Akış Tablosu
DİĞER EKONOMİK AKIŞLARDAN DOĞAN NET DEĞER DEĞİŞİMİ
MALİ OLMAYAN VARLIKLAR
Elde tutma kazançları
Diğer büyüklüklerdeki değişimler
MALİ VARLIK
Elde tutma kazançları
Diğer büyüklüklerdeki değişimler
YÜKÜMLÜLÜKLER
Elde tutma kazançları
Diğer büyüklüklerdeki değişimler
KAYNAK: IMF GFSM2001, Washington, Statistics Department, s.40.
80
Tablo 11: Bilanço
Açılış Bilançosu
Kapanış Bilançosu
NET DEĞER
MALİ OLMAYAN VARLIKLAR
Yurtiçi
Nakit ve mevduatlar
Hisseler dışında menkul kıymetler
Krediler (loans)
Hisseler ve diğer özkaynaklar
Sigorta teknik rezervleri
Finansal türevler
Diğer alıcılar
Yurtdışı
Nakit ve mevduatlar
Hisse senetleri dışındaki menkul
kıymetler
Krediler (loans)
Hisseler ve diğer özkaynaklar
Sigorta teknik rezervleri
Finansal türevler
Diğer alıcılar
Parasal altın ve SDR
YÜKÜMLÜLÜKLER
Yurtiçi
Nakit ve mevduatlar
Hisse senetleri dışındaki menkul
kıymetler
Krediler (loans)
Hisseler ve diğer özkaynaklar
(sadece kamu şirketleri)
Sigorta teknik rezervleri (GFS)
Finansal türevler
Diğer satıcılar
Yurtdışı
Nakit ve mevduatlar
Hisse senetleri dışındaki menkul
kıymetler
Krediler (loans)
Hisseler ve diğer özkaynaklar
(sadece kamu şirketleri)
Sigorta teknik rezervleri (GFS)
Finansal türevler
Diğer satıcılar
KAYNAK: IMF GFSM2001, Washington, Statistics Department, s.45.
81
- Mali politikaya yönelik analitik ölçüler
Makroekonomik analiz için, mali politikaya yönelik analitik ölçüler GFS sisteminde üç
temel dengeyi, çeşitli kurumlar (IMF dahil) tarafından kullanılan diğer dengeler
(balances) ve akım (flows) ve stoklara yönelik diğer önemli makroekonomik ölçüleri
kapsamaktadır. Söz konusu değişkenler, devletin farklı düzeylerine, genel devlet
sektörüne veya kamu sektörüne uygulanabilmektedir.
3.3.4. Temel GFS dengeleri
Ülkenin mali sürdürülebilirliği hakkında sağlıklı analiz yapabilmek için aşağıdaki
kalemlerin önemi bulunmaktadır.89
* Net/brüt işletme dengesi:
Net işletme dengesi, gelir eksi giderlere eşittir. Brüt işletme dengesi, sabit sermaye
kullanımı hariç, gelir eksi giderlere eşittir.
* Net kredi/borçlanma:
Net işletme dengesi eksi net mali olmayan varlık edinimi (veya brüt işletme dengesi
eksi sabit sermaye kullanımını da kapsam dışında tutan net mali olmayan varlık
edinimi). Net kredi/borçlanma net mali olmayan varlık edinimi eksi gerçekleşen net
yükümlülüklere de tekabül etmektedir.
* Nakit fazlası/açığı:
İşletme faaliyetlerinden doğan net nakit girişleri eksi mali olmayan varlıklara yapılan
yatırımdan doğan net nakit çıkışı
*Diğer dengeler:
- Genel mali denge:
Kamu politikası amaçlarıyla varlık ve yükümlülüklere ilişkin işlemlerin tekrar
düzenlenmesi yoluyla düzeltilmiş net kredi/borçlanma. Dikkat edilecek husus,
özelleştirme altındaki bütün gelirler –sabit varlık satışları da dahil- mali kalemler olarak
kapsam dahilindedir ve kredi (loan) biçiminde verilen sübvansiyonlar gider olarak kabul
edilmektedir.
89
IMF, 2001, s.46.
82
- Düzeltilmiş genel mali denge:
Gelir yardımlarının bazılarını veya tümünü, petrol piyasası ve/veya mali analizin
sağlıklı yapılmasına engel teşkil edebilecek büyük çaptaki ve devamlı olmayan işlemleri
kapsam dışarısında bırakarak düzeltilmiş genel mali denge (veya net kredi/borçlanma).
- Genel faiz dışı denge(overall primary balance): Genel mali denge artı net faiz
giderleri.
- Temel işletme dengesi: Net işletme dengesi artı net faiz giderleri.
- Brüt tasarruf: Net işletme dengesi eksi net sermaye yardımları (grants) ve sermaye
vergileri dahil alınabilecek (receivable) net sermaye transferleri.
* Diğer makroekonomik değişkenler:
- Mali yük: Vergi geliri artı zorunlu sosyal sigorta katkı payları (GSYİH yüzdesi
olarak).
- Toplam harcamalar: Gider artı net mali olmayan varlık edinimi (mümkünse değerli
eşyalar hariç).
- Toplam harcama kompozisyonu: Toplam harcamaların fonksiyonel sınıflandırılması.
- Devletin nihai tüketim harcamaları: Yaklaşık olarak çalışanların tazminatı artı mal ve
hizmetlerin kullanımı artı sabit sermaye tüketimi eksi mal ve hizmet satışları artı
hanehalkına doğrudan transferlere yönelik alımlar (temelde ayni sosyal yardımlar).
- Brüt yatırımlar: Mali olmayan varlıklara ilişkin edinimler eksi kullanımlar (mümkünse
değerli eşyalar hariç).
*Değer ve Borçlar (Wealth and Debt)
- Net değer pozisyonu: Net değer, eşittir toplam varlık stokları eksi yükümlülükler.
- Net mali değer pozisyonu: Toplam mali varlık.
83
3.3.5. GFSM 2001’e geçişte aşamalar
Doğrudan GFSM2001’e geçişin ülkeler için mümkün olmaması hususu dikkate
alınarak, yapılan çalışmalarda geçiş için üç aşama konmuştur.90
3.3.5.1. I. Aşama: Mevcut nakit verilerinin yeniden yapılandırılması
I. aşamada, ek verilere ihtiyaç olmaksızın, nakit işlemlerinin yeniden
düzenlenme imkanı bulunmaktadır. Vergi ve diğer cari gelirler, ücretler, mal ve
hizmetlerin satın alınması, faiz ve diğer cari ödemeler gibi devlet faaliyetleri ile ilgili
olanlar nakit faaliyet tablosunu hazırlamak için yeterli bilgilerdir. Mali olmayan
işlemlere ilişkin satın alımlar, yatırım hesabında izlenmekte ve mali varlık ve
yükümlülüklerdeki değişiklikler ayrı bir finansman hesabında gösterilmektedir.
Bu
aşamada,
kayıt
kurallarında
bazı
basitleştirme
işlemleri
yoluna
gidilmektedir. Gelir kayıtlarında, sadece vergi gelirleri tahakkuk bazda tutulması hariç
bütün işlemler, nakit bazda kayıt esası benimsenmektedir. Giderlere ilişkin tutulan
kayıtlarda, cari giderleri uzun vadeli maddi varlık edinimi için yapılan ve faydasının
birçok dönemi kapsadığı giderlerden ayırma kuralına devam etmek şartıyla, “mal ve
hizmetlerin kullanımı” kategorisi yer almamaktadır ve yine bu aşamada “sabit
varlıkların tükenme payı” kategorisi ihmal edilmektedir. Giderler, varlıklarda bir azalma
veya yükümlülüklerde bir artış meydana getirecek niteliktedir. Harcamalar, nakit
durumuna ilişkin göstergelere etkide bulunan cari nakit ödemeleri (above-the-line cash
payment) niteliğindedir. Burada dikkati çeken husus, mali varlık ve yükümlülüklerdeki
tüm değişiklikler finansman hesabında gösterilmekte ve böylece özelleştirme gelirleri
gibi durumlardan kaynaklanan dengesizlikler ortadan kaldırılmaktadır.
3.3.5.2. II. Aşama: Kısmen tahakkuk bazındaki verilerin kullanılması
II. aşamada, ekonomik akımlar genellikle nakit bazda kayıt edilmese de, açılış
ve kapanış bilançosu toplamları arasındaki farklardan bazı işlemleri çıkarmak söz
konusudur. Böylece, en azından açılış ve kapanış bilançolarında açıkça görülmeyen
devlet varlık ve yükümlülüklerin büyüklüğündeki değer değişimlerinin ve diğer
değişimlerin etkilerini ölçme fırsatı bulunacaktır. Bu kategori içerisinde çoğu işlemler,
90
Diamond, 2002, s.18.
84
mali varlık ve yükümlülükleri piyasa fiyatları ile değerlemeyi ilgilendirmektedir. Bu
aşamadaki güçlükler bazı uygulamalarla ortadan kaldırılabilmektedir. Şöyle ki, telafi
edilemez kayıplardan dolayı ilgili varlığı tümüyle kayıtlardan silmek, döviz kuru
dalgalanmalarını yansıtmak amacıyla mali varlık ve yükümlülükleri değerlemeye tabi
tutmak, doğal afetler veya yeni bir madeni varlık bulunmasından dolayı ortaya
çıkabilecek olağanüstü kayıp veya kazançları kaydetme; yeniden sınıflandırma
amacıyla, karşılığında hiçbir tahsis yapmadan, fonksiyonların bir mali şirkete veya yarı
mali şirkete (quasi-corporation) sürekli olarak devretme işlemlerinin yapılmasıdır.
Yine bu aşamada, mevcut mali ve mali olmayan varlıkların aşamalı olarak
kaydedilmesine başlanmaktadır. Geçiş aşamaları şu şekilde olabilmektedir: İlk öncelik,
devirli kredilerin (on-lending) de yer aldığı mali varlıklara verilmekte; daha sonra da
değeri kolaylıkla ortaya konabilecek varlıklar (devlet bina ve arazileri gibi) önem
kazanmaktadır. Bu kayıtlardan sonra, altyapı varlıkları gibi değerinin ölçülmesi güç
varlıklar dikkat dahiline alınmaktadır. Bütün bunlardan sonraki aşama ise, madeni
kaynakları ve orman zenginliği gibi diğer değerinin hesaplanması güç varlıkları kapsam
dahiline almaktır.
Bu çalışmalardan sonra, faaliyet hesaplarında yer alan nakit işlemlerine ilişkin
tahakkuk işlemlerini uygulamaya geçirmektir. Bu noktada, bütün yükümlülükler ortaya
çıktığı andan itibaren, koşullu yükümlülükler verilme sırasına göre kaydedilmekte ve
alıcılar ve satıcılar hesapları da sisteme dahil edilmektedir. Diğer taraftan, amortisman
payı, mevcut varlıklara ilişkin bir gider olarak kapsama dahil edilebilmektedir. Bu
aşamayı tamamlayabilmek için, GFSM 2001 sınıflandırma yapısını ortaya koyacak
altyapı oluşturulmalı ve tahakkuk muhasebesi tam olarak kabul edilmese bile yeni mali
raporların hazırlanmasının mümkün olması gerekir.
3.3.5.3. III. Aşama: Tahakkuk muhasebesine aşamalı geçiş:
III. aşamada, tahakkuk muhasebesini tam olarak uygulamayı sağlayacak altyapı
hazırlanmaktadır. GFSM 2001, istatistiki bir raporlama sistemi olduğundan dolayı, bu
tür bir sisteme sahip olan ülkelerin muhasebe sistemleri birbirinden farklılık
gösterebilmektedir. Nitekim, Avustralya farklı muhasebe standartları ve GFSM 2001’in
85
öngördüğünden farklı bir kodlama sistemi ile tahakkuk muhasebesi sistemini
uygulamaktadır. Kanada ise, GFSM 2001 tahakkuk muhasebesi sistemindeki bazı
tahakkuk tanımlarına yer vermemektedir.91 Burada üzerinde durulan nokta, tahakkuk
muhasebesine geçişin, politika oluşturma, uygulama ve izleme süreçlerine yardımcı
olacak bilgilerin elde edilmesini sağlamaktır.
Tarihi verilerin yayımlanması yerine mali yönetim amaçlarına yönelik GFSM
yıllık raporlarının hazırlanması söz konusu ise, GFSM 2001 sınıflandırmasının devlet
muhasebe planı ile paralellik göstermesi, son derece önemli olacaktır.
Tahakkuk muhasebesine geçiş çalışmaları, daha geniş bir alanı kapsayan bütçe
sistemi reformunun ayrılmaz bir parçasıdır. Burada, bir ülkenin bütçe sisteminin
muhasebe ihtiyaçlarını belirlemesi mi yoksa tahakkuk bazlı muhasebenin tipik olarak
Kamu Harcama Yönetimi gibi paralel değişiklikler yapılmasını gerektirmesi konuları
tartışmaya açılmaktadır. Aslında söz konusu çalışmalar, birbirini bütünleyen çalışmalar
olduğu için ortaya atılan her iki fikir de doğrudur. Çünkü, devlet muhasebesinde
tahakkuk sistemini kabul etmek, ancak kamu yönetiminin tümüyle bir değişimden
geçmesi ile anlam kazanacaktır.
Bu çerçevede, bütçe sistemlerinde uyumu gözetme durumundan performansa
yönelme
eğilimi
de,
muhasebe
gereklerinde
de
bir
değişimin
yaşanmasını
öngörmektedir. Burada, bütçe yönetim sistemlerinde ortaya konulan hedeflerin yerine
getirmek için, gerekli olan muhasebe altyapısının varlığına ihtiyaç duyulmaktadır.
Diğer bir ortaya konulması gereken husus ise, nakit bazlı muhasebe ile tahakkuk
bazlı muhasebenin birbirlerinin yerine geçen ve zıt kutuplarda olan sistemler olduğu
kanaatinin yerinde olmamasıdır. Çünkü, tahakkuk bazlı tutulan kayıtlardan nakit
hesapları ile ilgili bilgi edinilmesi mümkündür. Ancak, tahakkuk bazlı muhasebeyi
uygulamak, diğerine göre maliyetlidir. Tahakkuk muhasebesinin gereklerini yerine
getirebilecek personel sayısı, gerekli olan teknolojik altyapı gibi unsurlar da önem
91
Kanada’da yeni satın alınan binaların %100’üne ilk yılda amortisman uygulama işlemi bulunmaktadır.
Bu uygulama, aynı mali yılda bütün “sermaye maliyetini” harcama olarak gösterme amacını taşımaktadır.
Böylece, satın alınan malların hemen tüketildiği varsayılarak, “gider (expense)” ile “harcama
(expenditure)” arasındaki fark kalkmaktadır.
86
kazanmaktadır. Bu yüzden, uygulamada tahakkuk muhasebesinin avantajlarından
yararlanmanın alternatif yolları araştırılmaktadır. Alternatif yollar, devletin belli bir
zaman noktasındaki yasal gerekler tarafından ortaya konulan mali pozisyonu açıklığa
kavuşturma ve yönetim kararlarına etkide bulunacak bilgilerin elde edilmesini
sağlamaya yönelik çalışmalardır.
Hangi muhasebe sistemi benimsenmiş olursa olsun, bütçe yöneticilerinin
harcama süreçlerinin her aşamasını kayıt altına alma ve koşullu yükümlülükler gibi
“bütçe-dışı” kalemleri izleme gereksinimleri bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında,
tahakkuk bazlı muhasebenin bu konularda daha nitelikli bilgi sunacağı açıktır.
87
Tablo:12 GFSM 2001 Raporlama Standartlarını Yerine Getirmede Aşamalar92
Devlet İşlemlerinin Tanımı
Aşama
I
GELİR
11 Vergiler
12 Sosyal katkı payları (contributions)
13 Bağışlar
14 Diğer gelirler
GİDER (EXPENSE)
21 İşçi tazminatları
22 Mal ve hizmetlerin kullanımı
23 Sabit varlıkların tükenme payı
24 Faiz
25 Sübvansiyon (subsidies)
26 Hibeler (grants)
27 Sosyal yardımlar (benefits)
28 Diğer giderler
Net/Brüt Faaliyet (İşletme) Dengesi
MALİ
OLMAYAN
İLİŞKİN İŞLEMLER
VARLIKLARA
Net Mali Olmayan Varlık Edinimi
311 Sabit Varlıklar
312 Envanter hesaplarındaki değişiklikler
313 Kıymetler (valuables)
314 Üretim dışı varlıklar
Net Kredi/Borçlanma
MALİ
VARLIK
ve
YÜKÜMLÜLÜKLERDEKİ İŞLEMLER
32 Net Mali Varlık Edinimi
33 Net Yükümlülükler
DİĞER EKONOMİK AKIMLARDAN
KAYNAKLANAN NET VARLIKLARDA
DEĞİŞİKLİKLER
41 & 51 Mali olmayan varlıklar
42 & 52 Mali varlıklar
43 & 53 Yükümlülükler
Tam uyum
Kısmen uyum
92
Diamond, 2002, s.18.
88
II
III
3.4. Genel Devlete Ait Açık ve Borcun Maastricht Antlaşması
Çerçevesinde Ölçümü
Milli ekonominin ve genel devletin sınıflandırma yapılarına baktıktan sonra,
Avrupa Birliği’nde “aşırı açık prosedürü (excessive deficit procedure)” kuralları
çerçevesinde genel devlete ait mali ve mali olmayan işlemlerin hangi tarafta
kaydedilmesine ilişkin karar sürecinin incelenmesi yerinde olacaktır. Aşırı açık
prosedürü çerçevesinde raporlama konuları 3605/93 sayılı Tüzükle belirlenmiştir. Söz
konusu karar sürecinde, aşağıdaki sorulara cevap arandığı görülmektedir: 93
•
İşlemi yapan söz konusu birimin ekonomik yapısı nedir? Söz konusu birim genel
devlet sektörüne mi aittir?
•
Yapılan bir işlem, bir mali varlığın bir diğeriyle değişimini öngören bir mali
işlem mi yoksa mali olmayan bir işlem midir?
•
Ödenmemiş borçların değeri nedir?
Avrupa Birliği Antlaşmasının 104C maddesi şöyle demektedir:
“Avrupa Komisyonu, sorun yaratabilecek hatalar açısından, üye ülkelerdeki devlet
açıkları stokuna ve bütçe durumuna ilişkin gelişmeleri izleyecektir” (Paragraf 2). Yine
4. maddede, “Protokolün uygulanmasında kullanılacak istatistiki veriler, Komisyon
tarafından sağlanacaktır” ifadesi yer almaktadır.
3.4.1. Sorumluluk Paylaşımı
Avrupa Komisyonunda istatistiklerle ilgili bölümden sorumlu genel müdürlük
olan Eurostat, Komisyona ve nihai olarak Konseye, yakınlaştırma kriterlerinde dikkate
alınan aşırı bütçe açıkları yönünden karşılaştırılabilir istatistikler sağlamayı amaçlayan
gerekli yapı ve prosedürleri ortaya koymaktadır. Eurostat, Komisyonun genel
müdürlüğü olsa da teknik çalışmalarında bağımsızdır ve kullanılacak istatistiki
metotlarla ilgili teknik kararları tek başına alabilmektedir.
Bu bağlamda, Ekonomik ve Mali İşler Genel Müdürlüğü ve Eurostat’a farklı
nitelikte sorumluluklar yüklenmiştir. Ekonomik ve Mali İşler Genel Müdürlüğü, aşırı
93
Glatzer, Dietel, “The Measurement of Deficit and Debt under the Maastricht Treaty: Some
Statistical Considerations”, World Bank, Washington, 1999, s. 85, 86.
89
bütçe açıklarının ekonomik değerlendirilmesinden sorumlu olmakta ve böylece üye
ülkelerin birtakım bütçe kararlarının ekonomik sürdürülebilirliği ile ilgili yönlerinden
sorumlu tutulmaktadır. Ulusal önlemlerin ekonomik sürdürülebilirliğini ilgilendiren
diğer konular da Ekonomik ve Mali İşler Genel Müdürlüğünün yetkisi altındadır.
Eurostat ise, aşırı bütçe prosedürüne ESA’nın ikinci baskısının metod açısından doğru
olarak uygulanıp uygulanmadığını değerlendirmek durumundadır.
Diğer taraftan, ESA’nın ikinci baskısı revize edilmiş ve ESA 95 ortaya
konulmuştur. Ancak, ESA 95’in 1999 yılından önce yürürlüğe girmemesi
kararlaştırılmıştır. Söz konusu tarihten sonra bile Eurostat, bazı durumlarda birtakım
direktiflerin yerine getirilmesi için ikinci baskının uygulanmasına karar verebilmektedir.
Bu çerçevede, işlemlerin kayıtları hakkında nihai karar verme yetkisi, Eurostat’a aittir.
Üye ülkelere ilişkin ileride ele alınacak işlemlerde de bu durum açıkça ortaya
konmaktadır.
3.4.2. Belli Bir İşlemin Tabi Olacağı İşlem için Karar Süreçleri
Karar sürecinin ilk aşaması, üye ülkeler tarafından yılda iki kez bildirilen borç
ve açık verilerinin kontrol edilmesidir.94 Her üye ülke, Eurostat liderliğinde gözlemci
olarak Ekonomik ve Mali İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Merkez Bankası
yetkililerinin de yer aldığı bir delegasyon tarafından en az yılda bir kez ziyaret
edilmektedir. Ziyaretler sırasında danışma prosedürü ile halledilebilecek nitelikteki
genel konular ele alınmakta ve kullanılacak metoda ilişkin çalışmaların yapılması teklif
edilmektedir. Danışma prosedürü ile halledilemeyecek konular, gözlemcilerle birlikte
yakın istişarede bulunmak kaydı ile, doğrudan üye ülke ile Eurostat arasındadır.
Prosedürde kullanılacak metoda ilişkin çalışmaların programı ise, bir görev
grubu tarafından hazırlanmakta ve Ulusal Hesaplar Çalışma Grubu ile Mali Hesaplar
Çalışma Grubu uzmanlarının görüşlerine sunulmaktadır. Eurostat aynı zamanda,
Parasal, Mali ve Ödemeler Dengesi İstatistikleri Komitesi ile istişare içerisindedir.
Komite, çalışma gruplarının ortak bir karara varmaları durumunda ulaşılan sonucu
onaylamaktadır. Uzmanlar, ortak bir karara varamadıkları zaman, prosedür kurallarını
izleyerek kendi görüşünü vermektedir. Bu görüş, yapısı itibariyle tavsiye kararı
94
Eurostat News Release, New Decisions of Eurostat on Deficit and Debt, 17 December 1997.
90
niteliğindedir. Eurostat bir karara vardığı zaman tüm üye ülkeler, muhasebe
işlemlerinde bu karara paralel bir yol izlemek zorundadır. 95 Eurostat, her tür kararda
metotlara ilişkin notları çıkarmakta ve ilgili kurumlara göndermektedir.
3.4.3. Devlet Borç Kavramları
Genel devlet borcu, Maastricht Antlaşma hükümleri ve İstikrar ve Büyüme
Paktından dolayı önem kazanmıştır. Devlet borcu ile birlikte, konsolide brüt devlet
borcu, Ekonomik ve Parasal Birlik bölgesinde mali gelişmeleri izlemek amacıyla
kullanılmaktadır.96 Antlaşma, devletin mali pozisyonunun sürdürülebilir olmasını
gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda mali ölçümler ve devlet borcuna olan etkileri
tartışmaları, mali durumun analizi için önem kazanmaktadır. Bu tartışmaların olmadığı
durumda, genel devlet borç ölçümü çoğunlukla basit bir hesaplama olarak görülecektir.
Bu nedenle, son zamanlarda genel devlet hesapları çerçevesinde borç ölçümünün
nitelikli olarak ortaya konulmasını sağlayacak pek çok çalışma yapılmaktadır (Devlet
borç ve açıklarına ilişkin ESA 95 Kılavuzu, Avrupa Merkez Bankası’nın yıllık olarak
yayımladığı devlet mali istatistikleri kılavuzu ve IMF’nin GFSM çalışması gibi).
Esasen iki temel borç kavramı son zamanlarda ele alınmaktadır: 1) Aşırı Bütçe
Açığı genel devlet borcu ve 2) ESA 95 genel devlet borcu. 97
Aşırı Bütçe Açığı borcu, ESA 95 genel devlet borcundan birtakım farklılıklar arz eden
ve 3605/93 No’lu Konsey Tüzüğünde tanımlanan brüt genel devlet borcudur. Buna göre
şu şekilde tanımlanmaktadır: i) ESA 95’in genel devlet sektörünün konsolide
yükümlülüklerini kapsayan; ii) ESA 95 Kategorileri içerisinde mevduatlar, Finansal
türevler hariç hisseler dışındaki menkul kıymetler ve kredileri barındıran ve Maastricht
95
Bazı üye ülkelerde yapılan ve borç ve açık seviyesini etkileyen işlemlere ilişkin bilgi için bknz:
Soylu, Hülya, “Milli Ekonomide Genel Devletin Yeri ve AB Ülkelerinde Devlet Borç ve Açıklarını
Etkileyen İşlemler”, Maliye Dergisi, Aralık 2003.
96
Antlaşmanın 104. maddesi aşırı açık prosedürünü ortaya koymaktadır. 104 (2) ve (3)e göre, Komisyon
bir üye ülkenin özellikle (a) öngörülen veya gerçek devlet açıklarının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya
(GSYİH) oranının referans değerini (Antlaşmaya ekli Protokolde tanımlanan %3 oranı) aşıp aşmadığı –
oranın büyük ölçüde devamlı düşerek referans değerine çok yakın bir noktada olması veya aşım
durumunun istisnai ve geçici nitelikte olup referans değerine yakın olması durumu hariç-; b) genel devlet
borcunun GSYİH’ye oranının referans değerini (Antlaşmaya Ekli Protokolde tanımlanan %60 oranı) aşıp
aşmadığı –oranın gittikçe düşüyor ve referans oranına istenilen hızda yaklaşıyor olması durumları hariçhususlarını özellikle dikkate alarak mali disiplin gereklerini yerine getirip getirmediğine ilişkin bir rapor
hazırlayacaktır.
97
Mink, 2004, s.2, 3.
91
Antlaşmasına ekli Protokol 5’e uygun olarak nominal değer üzerinden ölçümü yapılan
borçlardır. Bu da, bu devlet açığının piyasadaki değişimlerden etkilenmediği ve
tahakkuk etmiş ancak ödenmeyen faizlerin genellikle kapsam dışında bırakıldığı
anlamına gelmektedir.98
Bu noktada, mali varlık ve yükümlülüklerin tutulma biçimleri üzerinde durmak
ve mali enstrümanlara göre analiz yapmak yararlı olacaktır. ESA 95 çerçevesinde
oluşturulan mali hesaplar tablolarının değişmez bir özelliğidir. Diğer istatistiklerin
(Ödemeler Dengesi İstatistikleri gibi) aksine, işlemlerin fonksiyonel amacına
odaklanma ikinci öncelikli bir durumdur.
3.4.4. Mali Enstrümanlara göre Analiz
Mali varlık ve yükümlülüklerin sınıflandırılması ve ülkeler arasında karşılaştırma
yapılabilmesi için kullanılan mali enstrümanların da tanımlanması gerekmektedir. Söz
konusu enstrümanlar ve tanımları aşağıdaki şekildedir. 99
- Parasal Altın ve SDRs
Bu kategoride sınıflandırılan mali varlıklar, sistemde karşılığında bir yükümlülük
içermeyen tek mali varlıklardır. Bundan dolayı, parasal altın ve SDRs üzerinden yapılan
işlemler mali varlıklarda değişimler yaratmaktadır.
- Parasal Altın
Tanım:
Alt kategori olan parasal altın, parasal otoriteler veya söz konusu otoritelerin etkin
kontrolüne tabi diğer otoriteler tarafından yabancı rezervlerin bir bileşeni olarak tutulan
ve altın niteliğindeki parasal altın üzerinden yapılan tüm işlemlerden oluşmaktadır.
98
Tek istisna, kuponsuz tahvillere ilişkin kayıt işlemlerinde nominal değer, paraya çevirme değeri
(redemption value) olarak tanımlanmaktadır.
99
Manual on Sources and Methods for the compilation of ESA95 Financial Accounts, First Edition,
European Communities, 2002, Bölüm 3.
92
- SDRs
Tanım:
Alt kategori olan SDRs, IMF tarafından yaratılan ve üyelerine mevcut rezerv
varlıklardan eklemek üzere tahsis edilen uluslararası rezerv varlıklar niteliğindeki SDRs
üzerinden yapılan tüm işlemlerden oluşmaktadır.
- ESA95 Sınıflamasından Sapmalar
Fransa
Parasal altın ve SDRs, ESA95’te önerilen yöntemden farklı bir şekilde muamele
edilmektedir. Söz konusu varlıklara karşılık hiçbir yükümlülük bulunmaması
gerektiğinin spesifik olarak belirtilmesine rağmen; Fransa mali hesaplarında,
ödenmemiş borç girişi yapılarak karşılığında Dış Dünya (Rest of the World) kesimine
bir yükümlülük olarak kaydedilmektedir.
Hollanda
Geleneksel milli uygulamalara göre, Merkez Bankası’nın IMF’ye karşı tüm varlık ve
yükümlülükleri birlikte gruplanmakta ve bu grup altında rapor edilmektedir; böylece
IMF’de merkez bankasının net pozisyonunu kapsama alınmaktadır.
Norveç
IMF’de rezerv pozisyonu, Norveç mali hesaplarında Parasal Altın ve SDRsler altında
sınıflandırılmaktadır.
İtalya
Altın ve SDRsler üzerinden yapılan işlemler, Dış Dünya Sektörünün yükümlülük
tarafına da aynı zamanda kaydedilmektedir.
93
Birleşik Krallık
ESA 95 ile ilgili olarak Birleşik Krallığın, parasal mali otoriteler tarafından tutulan
altının mali olmayan varlıklar kategorisinde değerli eşyalar altında kaydedilmeye devam
edilmesini öngören bir derogasyonu bulunmaktadır. Bununla birlikte söz konusu altın,
bankacılık amaçlarıyla tutulan paralar gibi muamele edilmekte ve yabancı para olarak
mevduatlar ile birlikte kaydedilmektedir.
- Mevduatlar (Currency and Deposits)
Mevduatlar kategorisi, tedavülde olan ve ulusal ve yabancı para cinsinden olan tüm
mevduat çeşitlerini kapsamına alan mevduatlar üzerinden yapılan tüm işlemlerden
oluşmaktadır.
- Cari olanlar (Currency)
Tanım:
Bu kategori, ödemelerde yaygın olarak kullanılan kağıt ve madeni paralar cinsinden
yapılan tüm işlemlerden oluşmaktadır.
- ESA95 Sınıflamasından Sapmalar
İtalya
Yerleşik olmayan para otoriteleri tarafından tedavüle sürülen banknot ve madeni
paralar, kapsam dahiline alınmamıştır.
- Transfer edilebilen mevduatlar (Transferable deposits)
Tanım:
Bu kategori, paraya anında çevrilebilen veya herhangi önemli bir kısıtlama veya ceza
olmaksızın çek, banka ödeme emri, borç kaydı veya benzeri araçlarla transfer edilebilen
mevduatlara (ulusal veya yabancı para cinsinden) ilişkin olarak tüm işlemleri
kapsamaktadır.
94
- ESA95 Sınıflamasından Sapmalar
İtalya
Zorunlu rezervler diğer mevduatlar olarak sınıflandırılacak; ancak, ülkedeki veri
sistemi, İtalya Bankası ile birlikte kredi kurumlarının mevduatlarını, zorunlu
rezervlerden ayrılmasına olanak vermemektedir. Mali kurumlara verilen kısa vadeli
krediler burada kaydedilmemekte; fakat kısa vadeli krediler olarak sınıflandırılmaktadır.
Aynı şekilde mali kuruluşların dışındaki kurumlar tarafından kabul edilen kısa vadeli
mevduatlar burada kaydedilmekte; fakat kısa vadeli krediler alt kategorisinde yer
almamaktadır.
- Diğer Mevduatlar
Tanım:
Bu kategori, transfer edilebilen mevduatlar dışındaki mevduatlar (ulusal veya yabancı
para cinsinden) olan diğer mevduatlar kategorisine ilişkin olarak tüm işlemleri
kapsamaktadır.
Diğer
mevduatlar,
herhangi
bir
zamanda
ödeme
yapmada
kullanılamayacağı gibi paraya çevrilme bakımından konvertibl değil veya herhangi
önemli bir kısıtlama veya ceza olmaksızın transfer edilebilir nitelikteki mevduatlar
değildir.
- ESA95 Sınıflamasından Sapmalar
Belçika
Ülke dışında tutulan transfer edilebilir nitelikteki mevduatlar, ayrı tutulmamaktadır.
- Hisse senetleri dışındaki menkul kıymetler (securities)
Tanım:
Bu kategoride, hamiline ödemeli araçlar niteliğindeki genellikle ciro edilebilir, ikinci el
piyasalarda satılan ve hamiline ihraç eden kuruma yönelik bir mülkiyet hakkı vermeyen
95
mali varlıklara ilişkin tüm işlemler yer almaktadır.
- Mali türevler ve hisse senetleri dışındaki menkul kıymetler
Tanım:
Bu kategoride, hamiline kupon ödemeleri şeklinde sabit veya sözleşme ile koşulları
oluşturulan bir nakit gelir ve/veya belirli bir tarih veya tarihlerde veya ihraç tarihinde
belirlenmiş bir günden başlamak suretiyle belirli bir sabit meblağ sağlama gibi koşulsuz
haklar veren ve belirtilen kapsamdaki menkul kıymetlere ilişkin tüm işlemeler yer
almaktadır.
Söz konusu kategori, kısa vadeli ve uzun vadeli olarak sınıflandırmaya tabi
tutulmaktadır.
- Mali Türevler
Tanım:
Bu kategoride, farklı bazdaki araçlara dayalı veya türev niteliğindeki mali varlıklar olan
mali türevlere ilişkin tüm işlemler yer almaktadır. Baz alınan araç, genellikle başka bir
mali varlık olmaktadır. Ancak, bir mal veya belli bir şeye endeksleme de söz konusu
olabilmektedir.
Bu kategori ile ilgili bazı üye ülkelerde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Örneğin,
Almanya’da bu veriler, ödemeler dengesi istatistiklerinde opsiyonlar ve finansal
türevlere ilişkin sınır ötesi net ödemelerle ilgili bilgileri içermekte; ancak ülke içindeki
ilgili taraflar hakkında bilgi vermemektedir. Yeni katılan ülkelerin çoğunda mali
türevler piyasası gelişmemiştir.
- Krediler
Tanım:
Bu kategoride, alacakların ciro edilemez kağıtlarla belgelendiği veya belgelenemediği
durumda da doğrudan veya brokerlar aracılığıyla fon tahsisi söz konusu olduğu zaman
96
ortaya çıkan kredilere ilişkin tüm işlemler yer almaktadır.
Bu
kategori
de,
kısa
vadeli
ve
uzun
vadeli
olarak
sınıflandırılmaktadır.
Sınıflandırmadan sapma, İtalya’da söz konusudur. Daha önce mevduatlar bölümünde
söz konusu olduğu gibi buradaki işleme ilişkin kriter, İtalya’da uygulanmamaktadır.
- Hisse senetleri ve diğer özkaynaklar (shares and other equity)
Bu kategoride, şirketlerde veya yarı mali şirketlerde mülkiyet hakkını temsil eden mali
varlıklar olan hisse senetleri ve diğer özkaynaklara ilişkin tüm işlemler yer almaktadır.
Söz konusu mali varlıklar, sahiplerine şirket veya yarı mali şirketin karlarından pay
veya tasfiye durumunda net varlıklarından pay alma hakkını vermektedir.
Satışa çıkarılan ancak satılmayan paylar, sistem içerisine dahil edilmemektedir. Hisse
senetleri ve diğer özkaynaklar, ihraç eden şirketler tarafından satın alındığı veya tasfiye
durumunda bir şirketin net varlıkları yerine geçtiği zaman itfa edilmektedir.
- Yatırım fon payları hariç hisse senetleri ve diğer özkaynaklar
Tanım:
Bu kategoride, şirketler veya yarı mali şirketler üzerinde mülkiyet haklarını temsil eden
yatırım fonları payları dışındaki hisse senetleri ve diğer özkaynaklara ilişkin tüm
işlemler yer almaktadır. Söz konusu mali varlıklar, elinde tutanlara şirket veya yarı mali
şirketin karlarından veya tasfiye durumunda net varlıklarından pay alma hakkını
vermektedir.
Bu kategori altında da yatırım fonları payları hariç kote edilmiş hisse senetleri ve kote
edilmemiş hisse senetleri olarak sınıflandırma durumu söz konusudur.
Bu kategoride de Belçika ve Fransa gibi üye ülkeler, ESA95 sınıflamasına uygun olarak
veri sağlayamamaktadır.
97
- Diğer Özkaynaklar
Tanım:
Daha önceki kategoriler dışında olan özsermaye nitelikli tüm işlemleri kapsamaktadır.
Bu kategoride Finlandiya’da Merkez Bankasının özsermayesi henüz herhangi bir
sektörün varlıklar tarafında kaydedilmemektedir. Oysa, ESA95’e göre merkezi
yönetimin varlık tarafında olması gereklidir.
- Yatırım Fonları payları
Tanım:
Bu kategori, amacı para piyasası, sermaye piyasası ve/veya gayrimenkul piyasasında
toplanan fonlara yatırım yapmak olan özel bir mali şirketin ihraç ettiği hisselere ilişkin
tüm işlemleri kapsamaktadır.
- ESA95 sınıflamasından sapmalar
İtalya
Dış Dünya tarafından ihraç edilen hisselere ilişkin olarak kote edilmiş olan ve
olmayanlar hakkında bilgi yer almamaktadır. Kote edilmemiş hisselerin de, diğer
özsermaye kaleminden ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Portekiz’de de benzer
durum söz konusudur.
Hollanda
Bu kategorideki sınıflandırmaya, sadece yerleşikler tarafından ihraç edilen yatırım
fonları açısından uyulmaktadır. Finlandiya’da da benzer durum söz konusudur.
98
- Sigorta teknik rezervleri
Tanım:
Bu kategoride -19 Aralık 2001 tarihli 91/674/EEC nolu sigorta üstlenimlerine ilişkin
yıllık hesaplar ve konsolide hesaplar hakkında Konsey Direktifinde ortaya konulduğu
gibi- poliçe sahipleri veya poliçeden faydalanan taraflara karşı sigorta şirketlerinin
teknik provizyonları ve (özerk ve özerk olmayan) emeklilik fonları olan sigorta teknik
rezervlerine ilişkin tüm işlemler yer almaktadır.
- ESA95 sınıflamasından sapmalar
Fransa
Fransa’da tanıma tam olarak uygun emeklilik fonu bulunmamaktadır; görece
karşılaştırmaya yakın olan kurumlar da detaylı veriler yayımlamamaktadır.
Bu kategorinin de alt bölümleri bulunmaktadır: Hanehalkının hayat sigorta rezervleri ve
emeklilik fonları rezervlerindeki net sermayesi ve sigorta primleri ön ödemeleri ve
sigorta hasar yedek akçeleri (reserves for outstanding claims).
- Diğer alıcılar ve satıcılar
Tanım:
Bir mali ve mali olmayan işlemlerin karşılığında ve söz konusu işlemle karşılığında
yapılan ödeme arasında zaman farkının olması durumlarında ortaya çıkan, mali
nitelikteki alacaklara ilişkin işlemlerdir.
- ESA95 sınıflamasından sapmalar
Norveç
Bazı alınıp satılabilen türevler, bu kategori içine dahil edilmiştir.
Söz konusu kategori de, ticari kredi ve avanslar ve ticari kredi ve avanslar dışındaki
99
diğer alıcılar satıcılar olarak alt kategorilere ayrılmaktadır.
- ESA95 sınıflamasından sapmalar
İtalya
Mali olmayan şirketlerin, ticari kredileri kapsama alınmamıştır.
Norveç
Ticari krediler ve ödenmemiş veya avans ödemeleri niteliğinde olmayan diğer
tahakkuklar, ayrı bir kategori olarak yer almamaktadır.
Hollanda
Ticari krediler, ayrı bir kalem olarak tutulmamaktadır. Sadece mali olmayan şirketlere
ilişkin
rasyonel
bir
tahmin
yapılabilmektedir;
bu
da
yerli-yabancı
olarak
detaylandırılamamaktadır. Bundan dolayı, tüm ekonomi için doğru rakamların elde
edilmesi imkanı bulunmamaktadır.
Portekiz
Bu kalem, Ödemeler Dengesindeki Net Hata ve Noksanları ve mevcut verilerden ve
konsolide süreçlerinden sonra yapılan bazı düzeltmeleri kapsama almaktadır.
- Açıklayıcı Kalem: Doğrudan yabancı yatırımlar
Bu kalem, doğrudan yatırım teşebbüsü işlemlerini ve bağlı teşebbüslerin (tüzel kişiliği
olan ve olmayanlar kapsamda) arasında bundan sonraki sermaye transferlerini
içermektedir.
100
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRK DEVLET MUHASEBE SİSTEMİNDE DURUM
4.1. Türk Devlet Muhasebe Sistemi
Türk Devlet Muhasebe Sistemi 26 Mayıs 1927 tarih ve 1050 sayılı Genel
Muhasebe Kanununa dayanmaktadır. Kanunun 3. maddesi "Devlet mallarının hesabı,
yönetim dönemi
ve mali yıl itibariyle görülür" ve 4. maddesi "Yönetim dönemi,
saymanların bir mali yıl başından sonuna kadar bütçe içi gelirler ve giderler ile bütçe
dışı emanet ve göndermelerle ilgili olarak yaptıkları bütün işlemleri kapsar" diyerek
genel çerçeveyi çizmektedir.
1 Ocak 1948 tarihinde yürürlüğe giren Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği
ile Devlet Muhasebesi Muamelat Yönetmeliği, 1 Ocak 1990 tarihinde tek bir düzenleme
olarak “Devlet Muhasebesi Yönetmeliği” adı altında birleştirilmiştir. Yasal çerçeve
içerisinde Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliği, Pul ve Değerli Kağıtların Bayiler ve
Yetkili Memurlar Vasıtası ile Sattırılmasına ve Bayilere Satış Aidatı Verilmesine Dair
Yönetmelik ve Ayniyat Talimatnamesi de yer almaktadır.
Söz konusu Yönetmelik incelendiğinde genel ve katma bütçeli idarelerde
uygulanan muhasebenin nakit esasına dayalı bütçe uygulamaları yanında, nakit
esasında yer almayan emanetler ve nakit yaratmayan borçlar gibi yükümlülükleri,
iştirakler, ikrazlar ve bütçe dışı sermaye oluşumları gibi varlıkları ve gelir
tahakkuklarının kaydı gibi işlemleri de muhasebeleştirdiği görülmektedir. Ayrıca
hesaplar mali yılın bitimi olan 31 Aralık tarihi ile kapatılmayıp önceki yılın bütçe
işlemlerinin tamamlanması için bir ay süreyle açık tutulmaktadır. Bu özellikleri ile
değerlendirildiğinde genel ve katma bütçeli idareler için uygulanan devlet muhasebesi
uyarlanmış nakit esası ile uyarlanmış tahakkuk esası arasında bir sistem olarak ifade
edilebilir.100
100
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü, “Devlet Muhasebesinde Reform Çalışmaları: Nakit
Esasından Tahakkuk Esasına”, Ankara, Kasım 2002, Beşinci Bölüm.
101
Türkiye’de genel yönetim kapsamında bulunan kuruluşlarda dahil birimlerde
muhasebe sistemleri birbirinden farklı olarak hazırlanmış ve uygulamaktadır. Bu
konuda uygulama birliği yoktur.
Maliye Bakanlığınca, 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunundan alınan yetkiye
istinaden, genel ve katma bütçeli idareler için, asıl olarak bütçe uygulama sonuçlarının
kaydı ve raporlamasını amaçlayan bir muhasebe sistemi oluşturulmuştur. Bu konuda
yapılan en son düzenleme 1990 yılında yayımlanan Devlet Muhasebesi Yönetmeliğidir.
Söz konusu Yönetmelik incelendiğinde genel ve katma bütçeli idarelerde uygulanan
muhasebenin nakit esasına dayalı bütçe uygulamaları yanında, nakit esasında yer
almayan emanetler ve nakit yaratmayan borçlar gibi yükümlülükleri, iştirakler, ikrazlar
ve bütçe dışı sermaye oluşumları gibi varlıkları ve gelir tahakkuklarının kaydı gibi
işlemleri de muhasebeleştirdiği görülmektedir. Ayrıca hesaplar mali yılın bitimi olan 31
Aralık tarihi ile kapatılmayıp önceki yılın bütçe işlemlerinin tamamlanması için bir ay
süreyle açık tutulmaktadır. Bu özellikleri ile değerlendirildiğinde genel ve katma bütçeli
idareler için uygulanan Devlet muhasebesi uyarlanmış nakit esası ile uyarlanmış
tahakkuk esası arasında bir sistem olarak ifade edilebilir.101
1999 yılında, 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanununun 49. maddesine istinaden
kurulan döner sermayeler için tam tahakkuk esasına dayalı Döner Sermayeli İşletmeler
Muhasebe Yönetmeliğini uygulamaya koyulmuştur. Bu bağlamda, döner sermayelerde
muhasebe ve raporlama konusunda bir uygulama birliği sağlanmıştır. Böylece, bir kamu
idaresinin hem kurum bütçesinden ve hem de döner sermayeden elde ettiği gelirler ve
yaptığı harcamaların tümü bir arada raporlanmış olacaktır.
Türkiye’de genel devlet kapsamına dahil idarelerin muhasebe sistemine bakacak
olursak:
Genel yönetim kapsamında muhasebe ve raporlama alanında en çok farklılık
görülen kuruluşlar Fonlardır.102 Fonlar, kendi muhasebe sistemini kendisi kurmaya
çalıştığı için, fon sayısı kadar farklı fon muhasebe uygulaması ortaya çıkmıştır.
101
Maliye Bakanlığı, 2002, Beşinci bölüm
Karaarslan, Erkan, “Kamu Mali Yönetimi ve Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi”, Maliye Dergisi,
Sayı 40, s. 6.
102
102
Fonlarda ortak ve genel kabul görmüş muhasebe ve raporlama ilkeleri oluşturulması
konusunda hiçbir idarenin de sorumluluğu bulunmamaktadır.
Yerel yönetimlerin muhasebe sistemleri ise, 1990 yılında İçişleri Bakanlığınca
hazırlanan ve Bakanlar Kurulu Kararıyla uygulamaya konulan Belediye Bütçe ve
Muhasebe Usulü Yönetmeliği ile İl Özel İdaresi Bütçe ve Muhasebe Usulü
Yönetmeliğine göre yürütülmektedir. Bu Yönetmelikler bazı taşınır ve taşınmaz
varlıklara ilişkin hesapları da içermeleri nedeniyle, biraz daha ileri düzeydedirler.
Türkiye’de sosyal güvenlik hizmetleri, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığı ile Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından verilmektedir. Bu
kurumlara üye olmak ve prim ödemek zorunludur. Bu özellikleri ile sosyal güvenlik
kurumu olma niteliklerini taşımaktadırlar. Bunların yanında özel olarak oluşturulan
sosyal güvenlik hizmeti veren oluşumlar da vardır. Ancak, onlar, isteğe bağlı olarak
oluşturulmuş ve aynı durumdaki sınırlı kişileri kapsamları nedenleriyle genel idare
kapsamı içinde sayılmamaktadır.
Sosyal güvenlik kurumlarının muhasebe sistemleri, bazı sorunlara rağmen,
Türkiye’de genel idareye dahil kurumlarda uygulanan en ileri muhasebe sistemleridir.
Kendilerinin geliştirdiği muhasebe planları bulunmaktadır. Mali rapor üretmeye
elverişli bir yapıya sahiptirler. Bütün sosyal güvenlik kurumlarını kapsayan ortak
muhasebe ve raporlama standartları olmasa bile, muhasebe işlemleri tahakkuk esasına
göre belirli bir düzen içinde kaydedilmekte ve raporlanmaktadır.
Ancak, genel idareyi kapsayan ortak muhasebe ve raporlama standartları
oluşturulması gerektiğinden, hesapların, gelir ve giderlerin uluslararası standartlara
uygun olarak sınıflandırılması ve bu çerçevede bütçe ve muhasebe sistemlerinin
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
103
4.2. Türk Devlet Muhasebe Sisteminde Reform Çalışmaları
Bu çerçevede, yukarıda sayılan sorunlar ışığında genel devletin, varlık ve
yükümlülüklerini, faaliyet sonuçlarını, nakit akımlarını, konsolide bir şekilde oluşturma
gereği bulunmaktadır.
Bu hususlar farklı şekillerde uluslar arası kuruluşların raporlarına ve ulusal programa
yansımıştır.
IMF Niyet Mektuplarında, IMF’nin “Mali Muhasebe ve Raporlama Konuları”
Raporunda, tahakkuk esasına dayanan muhasebe planının hazırlanması ve bunun bütün
devlet birimlerine yaygınlaştırılmasından bahsedilmektedir. Burada, faiz dışı fazla
hedefinin, bu bilgilerle daha anlamlı hale geleceği anlayışı bulunmaktadır.
Dünya Bankasının “Kamu Harcamaları ve Kurumsal Gözden Geçirme”
Raporunda da, tahakkuk esaslı muhasebe ve pilot uygulamalarının Program Amaçlı
Mali ve Kamu Yönetimi Uyarlama Kredisi açısından öneminden bahsedilmektedir.
Nitekim, kredi şartlarında:
Genel Devletin tanımının yapılması,
Genel Devlet sektörü için muhasebe standartlarının ve çerçeve bir hesap
planının oluşturulması,
Genel Devlet için GFS’ye uygun bütçe sınıflandırılmasının hazırlanması
öngörülmüştür.
8. Beş Yıllık Kalkınma Planında da, mevcut muhasebe sisteminin esas olarak nakit
esasına dayandığı ve mevcut hali ile muhasebeleştirilmesi gereken bazı işlemleri
kapsam dışında bıraktığı, raporlamaya ve sonuç üretmeye elverişli olmadığı
belirtilerek, tahakkuk esasına geçilmesinin faydaları belirtilmiştir.103
103
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Dördüncü Bölüm (Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı internet sitesinden ulaşılabilir (www.dpt.gov.tr)).
104
Ulusal Programda, öncelikler bölümünde de konuya ilişkin taahhütlerimiz
bulunmaktadır.104
Başlık 11: Ekonomik ve Parasal Birlik
Öncelik 11.4 Türk kamu maliyesi istatistiklerinin ESA 95 kurallarıyla tam uyumlu hale
getirilmesi
Yeni tahakkuk esaslı muhasebe sistemi ve bütçe sınıflandırmasının, konsolide bütçeye
dahil birimlerinde 2004 yılında, diğer tüm genel devlet birimlerinde ise, 2005 yılında
uygulamaya konulması planlanmıştır. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra, tüm genel
devlet birimlerini kapsayan devlet mali istatistikleri, Maliye Bakanlığı tarafından
uluslararası standartlara uygun olarak konsolide edilecek ve kamuoyunun bilgisine
sunulacaktır. Bundan sonra, 2007 yılına kadar konsolide bütçeli birimlerde maddi duran
varlıklar ile ilgili çalışmaların tamamlanması ve tam tahakkuk esasına dayalı muhasebe
ve raporlamaya geçilmesi planlanmaktadır. Tüm bu çalışmaların tamamlanmasından
sonra, devlet mali istatistikleri, üçer aylık dönemlerde kamuoyunun bilgisine sunulmaya
başlanacaktır.
Bu çerçevede, Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği, 19 Kasım 2003 tarih ve 25294
sayılı Resmi Gazetede 2003/6334 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yayımlanmış olup,
genel ve katma bütçeli idarelerde 01.01.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş, genel
devlet kapsamına dahil diğer kamu idarelerinde ise 01.01.2005 tarihinden itibaren
yürürlüğe girecektir. Söz konusu yönetmeliğe uygun olarak hazırlanan Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliği, 20 Şubat 2004 tarih ve 25379 Mükerrer sayılı
Resmi Gazetede yayımlanmış ve uygulama geriye yönelik olmak üzere 01.01.2004
tarihinden itibaren başlamıştır.
Başlık 12: İstatistik
ÖNCELİK 12.8 Yıllık Ekonomik Hesaplar, Dönemsel ve Çevre Hesapları, İzleme ve
Kaynaklar
104
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği’nin internet sitesinden ulaşılabilir (www.abgs.gov.tr))., Başlık 11, 12.
105
ÖNCELİK 12.9 Mali Hesaplar
Maliye Bakanlığı, bu önceliği yerine getirmek için Kamu Mali Yönetimi ve Devlet
Muhasebesi Reform Programı üzerinde çalışmaktadır. Bu kapsamda, 25326 sayılı ve
24.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 5018 sayılı ve 10.12.2003 tarihli
Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanunu yürürlüğe girmiştir. Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununda fon bütçelerinin TBMM tarafından onaylanmasına,
fon hesaplarının dış denetime tâbi olmasına ve konsolide bütçe hesaplarıyla birlikte
aylık raporlanmasına olanak verecek gerekli hukuki ve idari düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi taahhüdüne ilişkin olarak Geçici Madde 11’de;
Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerine bağlı olarak kurulan fonların
bütçelerinin ilgili idarelerin bütçeleri içinde yer alacağı,
Bu Kanun kapsamındaki kamu idarelerinde kurulmuş fonların, 31/12/2007
tarihine kadar tasfiye edileceği,
Bu süre sonuna kadar fonların borç ve yükümlülüklerinin tasfiyesi için ilgili
idarelerce gerekli tedbirlerin alınacağı ve bu süre sonunda varlıkları ve
kadrolarının ilgili kamu idaresine devredileceği,
Fonların tasfiyesine ilişkin esas ve usullerin, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği,
hususları düzenlenmiştir.
ESA 95’in uygulanması için milli muhasebe yönteminin gözden geçirilmesi
çerçevesinde,
finansal
hesapların
derlenmesi
amacıyla
Merkez
Bankası
koordinatörlüğünde, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet İstatistik
Enstitüsü yetkilileri ortak bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışma öncelikle mevcut
durumun saptanması, standartların belirlenmesi ve veri ihtiyaçlarının ortaya konmasına
yöneliktir. Diğer taraftan, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından Ulusal Programda kısa,
orta ve uzun dönemli önceliklere paralel olarak üç aşamalı bir biçimde “Türk İstatistik
Sisteminin Geliştirilmesi” Programı yürütülmektedir.105
105
İlk aşamasının uygulanmasına 19 Nisan 2004 tarihinde başlanmıştır, ikinci aşama 2006-2008 ve
üçüncü aşama ise 2009-2011 dönemini kapsayacaktır.
106
Öncelik 12.20, Ana unsur 12.20.3 ESA 95 Çerçevesinde Finansal Hesapların
Derlenmesi
Avrupa Topluluğu Ulusal ve Bölgesel Hesaplar Sistemi hakkında 25 Haziran
1996 tarih ve 2223/96 sayılı Konsey Tüzüğü kapsamında ESA 95 yıllık finansal
hesapların derlenmesi ve Eurostat’a raporlanması için, parasal mali kuruluşlar ve diğer
mali kuruluşlara (sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri vb.) ilişkin mevcut
durumun saptanması, standartların belirlenmesi ve veri ihtiyaçlarının ortaya konması
amacıyla Merkez Bankası koordinatörlüğünde, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı
ve Devlet İstatistik Enstitüsü yetkililerinin katılımıyla ortak bir çalışma başlatılmıştır.
Ayrıca,
3.03.1999’dan
itibaren
Maliye
Bakanlığı
bünyesindeki
1658
saymanlıkta günlük işlemlerin bilgisayar destekli olarak yapılması için “Web Tabanlı
Saymanlık Otomasyonu Projesi (Say2000i)” başlatılmıştır. 2002 tarihinden itibaren,
devletin muhasebe bilgileri, nakit giriş ve çıkışları günlük olarak izlenebilmekte ve
nakit ihtiyacının daha iyi saptanabilmesi kolaylaşarak borçlanma yükünün hafifletilme
imkanı yaratılmaktadır.
Diğer taraftan aday ülke olarak Türkiye tarafından Katılım Öncesi Programın bir
ayağı olan Mali Bildirim tablosu doldurulurken mevcut bütçe açığı tanımından ESA95
tarafından belirtilen net borçlanmaya (net borrowing/lending) ulaşmak için bazı
ayarlamalar yapılmıştır. Çünkü, ancak 2005 yılında genel devlet çapında muhasebe
birliğinin sağlanabilecektir. Burada, gelir ve gider hesapları ile finansal nitelikteki
hesapları birbirinden ayırmak için aşağıdaki işlemler yapılmıştır:106
Finansal nitelikteki kalemleri bütçe gelir ve giderlerinden çıkarma: Gelirlerden
özelleştirme gelirleri ile merkez bankası karı, giderlerden de devlet iştirakleri ve
KİT’lere sermaye transferi kalemleri düşülmüştür.
106
Hazine Müsteşarlığı, Kamu Maliyesi Yönetimi ve Devlet Muhasebesi Semineri, 2001, Bölüm 4.2.2.
107
ESA 95’in temel aldığı tahakkuk bazlı muhasebeye uygun olarak bazı
düzenlemeler: ESA 95’te yer alan “diğer alıcılar/satıcılar kalemi altında
tahakkuk etmiş ancak nakit giriş yaratmamış kalemler derlenmiştir.
Borç faizlerine ilişkin düzenleme: İç borç faizlerine ilişkin tahakkuk etmiş faiz,
veri
sisteminden
alınmıştır
(Veri
sistemi
faizleri
basit
usule
göre
hesaplanmaktadır). Ancak, dış borç faizleri için tahakkuk etmiş faiz, veri
sisteminden alınmamıştır. Ayni kredi kullanımlarından dolayı kamu dış borç
stokunun belirlenmesinde ve bunun üzerinden tahakkuk etmiş faizin
hesaplanmasında problemler yaşandığından dolayı, tabloda tahakkuk eden faiz
satırında sadece iç borç faizine ilişkin veriler yer almıştır.
Genel devlete ilişkin rakama ulaşılabilmesi için mahalli ve sosyal güvenlik
kuruluşlarına ait veriler, tablolara ilave edilmiştir. Söz konusu tablolarla ilgili olarak
stok verilerinin hesaplanmasında Devlet Açık ve Borçlarına İlişkin ESA95 Kılavuzuna
uygunluk açısından bazı problemler yaşanmaktadır.107 Bu tür uyum sorunlarının, daha
önce ilgili bölümde açıklandığı gibi Eurostat ile istişareler yoluyla halledilmesi daha
sağlıklı olacaktır.
Yeni Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeliği, Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma
Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliği ile amaçlananlar şunlardır: 108
•
Mali fonların dağılımı, kullanımı ve kaynakları hakkında bilgi edinmek;
•
Genel devletin ve yönetsel birimlerin faaliyetlerini nasıl finanse ettiği ve nakit
ihtiyacını nasıl karşıladığını görmek;
•
Genel devletin ve yönetsel birimlerin faaliyetlerini finanse edebilme ve
sorumluluklarını ve taahhütlerini yerine getirebilme yeteneğini değerlendirme
olanağını elde etmek;
•
Genel devletin ve yönetsel birimlerin mali durumu hakkında doğru, net ve açık
bilgiler şeffaf bir şekilde tüm talep edenlere cevap verebilmek;
107
Örneğin, Türkiye’de iç borçlanmanın büyük çoğunluğunu iskontolu kağıtlar oluşturmaktadır ve bu
kağıtlar stok net değerleri ile yer almaktadır. Ancak, kılavuzda stok verilerinin nominal bazlı olması
gerektiği belirtilmiştir.
108
Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Eğitim Notları (www.muhasebat.gov.tr)
108
•
Genel devletin ve yönetsel birimlerin performansının, etkinliğinin ve başarısının
değerlendirmek;
•
Genel devletin ve yönetsel birimlerin kendilerine sağlanan kaynakları
bütçelerine ve sözleşme gereksinimlerine uygun kullanıp kullanmadıklarını
göstermektir.
Bir diğer ifadeyle amaçlanan:
Nakit esasında bütçe uygulama sonuçlarını,
Tahakkuk esasında faaliyet sonuçlarını,
Varlık,
Yabancı kaynak ve
Öz varlıklarını izlemek,
Bilgi ihtiyacına uygun mali rapor üretmektir.
Kapsam:109
Genel Bütçeye Dahil Daireler,
Katma Bütçeli İdareler,
Özel Bütçeli Kuruluşlar,
Döner Sermayeler,
Fonlar,
Sosyal Güvenlik Kurumları,
Mahalli İdareler.
Kapsama dahil kamu idarelerinin hazırladıkları mali tablolar Maliye Bakanlığınca
konsolide edilecektir. Birleştirme işlemi önce merkezi yönetim, yerel yönetimler ve
sosyal güvenlik kurumları alt sektörleri bazında; daha sonra da genel yönetim sektörü
düzeyinde yapılır. Birleştirme sonucunda ortaya çıkan mali raporlar, genel yönetimin
mali durumunu gösterir.
Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğinde
uygulanan kodlama ve plan şunlardır:
109
Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Eğitim Notları (www.muhasebat.gov.tr)
109
Analitik Bütçe Kodlaması
Tahakkuk Esaslı Hesap Planı.
* Analitik Bütçe Kodlaması:
Kurumsal kodlama
Fonksiyonel kodlama
Finansman tipi kodlaması
Ekonomik Kodlama
Kurumsal kodlarda dört düzeyli ve sekiz haneli bir kodlama benimsenmiştir.110
Birinci düzey, bakanlıkları ve anayasal olarak eşdeğer kurumları
belirlemektedir. Bakanlıklarla birlikte 24 kurum birinci düzey kodları oluşturur.
İkinci düzey, birinci düzeyde tanımlanan yöneticilere karşı doğrudan sorumlu
birimleri ifade etmektedir (Müsteşarlar gibi)
Üçüncü düzey kodlar, ana hizmet birimleri gibi ikinci düzeye bağlı birimleri
kapsar.
Dördüncü Düzey Kodlar, Destek ve Lojistik Birimleri ile Politikaları
Uygulayan Birimleri Tanımlar.
110
Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Eğitim Notları (www.muhasebat.gov.tr)
110
Fonksiyonel Kodlar:111
Fonksiyonel
sınıflandırma
devlet
faaliyetinin
türünü
göstermek
tasarlanmıştır;
Dört düzeyli ve altı haneli kod grubundan oluşmaktadır;
Birinci düzey, devlet faaliyetlerini 10 ana fonksiyona ayırmaktadır;
Ana fonksiyonlar, ikinci düzeyde programlara bölünmektedir;
Üçüncü düzey kodlar ise nihai hizmetleri göstermektedir;
Dördüncü düzey açılarak muhtemel ihtiyaçlar için boş bırakılmıştır.
111
Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Eğitim Notları (www.muhasebat.gov.tr)
111
üzere
Finansal Kodlama:112
Harcamanın hangi kaynakla finanse edildiğini gösterir;
Tek haneli koddan ibarettir.
Ekonomik Kodlar:
Ekonomik sınıflandırma devlet faaliyetlerinin, milli ekonomi üzerindeki
etkilerine göre gruplanmasıyla oluşturulmuştur;
Devlet faaliyetlerinin, milli gelir ve piyasa ekonomisi üzerindeki etkilerinin
ölçülmesini amaçlar;
Sekiz haneli ve dört düzeyli kod grubundan oluşur;
Bütçe politikalarının seçici bir şekilde uygulamasını sağlar.
01
02
03
04
05
06
07
08
09
112
EKONOMİK KODLAR (BİRİNCİ DÜZEY)
PERSONEL GİDERLERİ
SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA DEVLET BİRİMİ GİDERLERİ
DİĞER MAL VE HİZMET ALIM GİDERLERİ
FAİZ GİDERLERİ
CARİ TRANSFERLER
SERMAYE GİDERLERİ
SERMAYE TRANSFERLERİ
BORÇ VERME EKSİ GERİ ÖDEME
YEDEK ÖDENEKLER
Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi Eğitim Notları (www.muhasebat.gov.tr)
112
Diğer taraftan, bu çalışmalara paralel olarak oluşturulan tahakkuk hesap
planında tahakkuk bazı esas alınmış ve raporlamaya uygun nitelikte oluşturulmuştur.
Bilanço, nakit akım tablosu, faaliyet sonucu, bütçe uygulama sonucu gibi kamu
kesimini kapsayan muhasebe ve istatistiksel tablolar düzenlemeye elverişlidir.113 Hesap
planı ayrıntılı hale getirilerek tahakkuk eden borçlar 322-Bütçeleştirilecek Borçlar
hesabının ilgili alt kalemlerinde izlenebilmekte ve verilen taahhütlerde Nazım
Hesaplar’ın ilgili alt kaleminde görülebilmektedir.
I-VARLIKLAR
1.Dönen Varlıklar
2.Duran Varlıklar
II-KAYNAKLAR
Bilanço Hesapları
3. Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar
4. Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
5. Öz Kaynaklar
III-FAALİYET HESAPLARI
6. Gelirler
Bütçe Hesapları
7. Giderler
IV-NAZIM HESAPLAR
Nazım Hesaplar
9. Nazım Hesaplar
113
Maliye Bakanlığı, Genel ve Katma Bütçeli İdareler için Uygulama El Kitabı, 2004, Birinci Bölüm.
113
SONUÇ
Devlet muhasebesinin amaçları, mali yönetim ve kontrol aracı olmasından milli
ekonominin planlanmasına kadar geniş bir yelpazede bulunmaktadır. Bu amaçlar
doğrultusunda, kamu kesimine ait ekonomik bilgilerin bir mali yıla ait bütçeleştirilmiş
gelir ve giderlerin yıl içi ve yıl sonundaki gerçekleşmeleri rakamlarından ibaret olması,
muhasebenin fonksiyonunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Çünkü,
muhasebenin yönetsel birimlerin faaliyetlerini finanse edebilme ve sorumluluklarını ve
taahhütlerini yerine getirebilme yeteneğini değerlendirme olanağını vermesi gereği de
bulunmaktadır.
Bu çerçevede, sadece bir mali yılla sınırlı olarak nakit giriş ve çıkışlarını ilgili
bütçe hesaplarına kaydetmek ve buna göre politikalar oluşturmak sakıncalı bir durum
arz etmektedir. Mali yılı aşan işlemlerin izlenmesi, varlıkların kullanım değerlerinin
ortaya konması gibi hususları ortaya koyan tahakkuk muhasebesi bilgilerinin de nakit
bilgileri yanında görülmesi gereklidir.
Diğer taraftan, makroekonomik istikrar hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik
olarak, OECD ülkelerinde, verimlilik ve etkinlik amaçlarına odaklanmaya doğru
yönelim başlamıştır. Bu bağlamda, tahakkuk muhasebesine ilgi artmıştır. Şöyle ki,
tahakkuk muhasebesi, amortisman, transferler, maddi varlıkların tükenme durumları ve
tahakkuk eden faizler gibi nakit akımları ile sonuçlanmayacak işlemleri kayda
almaktadır. Böylece, bu sistemde devlet tarafından sunulan mal ve hizmetlerin tam
olarak maliyetini göstermek ve devlet faaliyetlerini verimlilik açısından değerlendirmek
de mümkün olmaktadır.
Bu yönde gelişmeler kaydeden İngiltere’de de hükümetlerin, merkezi yönetimin
fonksiyonlarına, isleyişine ve yapısına yönelik reform çalışmaları bulunmaktadır. Bu
kapsamda en önemli reform, kamu hizmeti sunan merkezi yönetim birimlerinin bazı
yetki ve görevlerinin özerkleştirilmiş kurumlara, ajanslara bırakılmış olmasıdır. Bu
reform çerçevesinde, Parlamento denetimini ve girdiler yerine sonuçlar üzerine
odaklanmayı
da
dikkat
dahilinde
bulundurarak,
114
devlet
muhasebesinde
ve
bütçelemesinde tahakkuk bazlı yaklaşımı içeren kaynak muhasebesi ve bütçelemesi
uygulaması ön plana çıkmıştır. Bu yönde uygulamalarla ortaya konulan Kurumsal
Kaynak Hesapları Pilot çalışmalarında da, bu hesapların uygun ve sistematik bir
temelde üretilmesi sırasında ortaya çıkan maliyetlerin tanımlanmasına da önem
verilmiş; daha ileri aşamalara sağlıklı geçilebilmiştir.
Bir diğer husus da, ülkeye ilişkin hesapların uygun ve sistematik biçimde
üretilmesi, kamu ve alt sektörü olan genel devlet sektörünün diğer sektörlere olan
etkisini ve ülkede bulunan finansman kaynaklarını kullanma oranının ortaya konulması
ile ekonomik durumun sağlıklı olarak analiz edilebilmesi sağlanmış olacaktır. Ayrıca,
devletin üstlendiği yükümlülükler ve kullandığı kaynakların açıkça görülmesi,
piyasalarda yer alan kesimlerin kararlarının gerçek verilere göre oluşmasını
sağlayacaktır.
Bu çerçevede, Türk kamu maliyesi istatistiklerinin Avrupa Ulusal ve Bölgesel
Hesaplar Sistemi (ESA 95) kurallarıyla ve GFS standartlarıyla tam uyumlu hale
getirilmesi taahhüdü altında da Türk devlet muhasebe ve bütçe sisteminde
iyileştirilmelere gidilmektedir. Nitekim, yeni tahakkuk esaslı muhasebe sistemi ve bütçe
sınıflandırması, konsolide bütçeye dahil birimlerde 2004 yılında uygulamaya konulmuş
ve yeni sistemin diğer tüm genel devlet birimlerinde ise 2005 yılında uygulamaya
konulması planlanmıştır. Ayrıca, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından Ulusal
Programdaki önceliklere paralel olarak üç aşamalı bir biçimde “Türk İstatistik
Sisteminin Geliştirilmesi” Programı yürütülmektedir.
Özetle daha güvenilir bir raporlama ve istatistik sistemine geçme çalışmaları,
hem mali yönetimi etkin kılacak; hem de ulusal ekonominin sağlıklı olarak
planlanmasına yardımcı olacaktır. Bu çalışmalarda da, mutlaka devlet faaliyetlerinin
kısa vadeli bakış açısıyla kayıt altına alınması durumundan uzun vadeli bakış açısıyla
mali tabloların oluşturulması önem arz etmektedir.
115
KAYNAKLAR
Andrews, Matthew and Shah, Anwar, “On Measuring the Net Worth of a
Government”, Vol. 1 of Handbook on Public Sector Performance Reviews.
Washington D.C.: The World Bank, 2003
http://www1.worldbank.org/wbiep/decentralization/library2/shah_chapter8.pdf
Athukorala, Sarath Lakshman, “Accrual Budgeting and Accounting in Government
And Its Relevance For Developing Member Countries”, Asian Development Bank,
2003
http://www.adb.org/Documents/Reports/Accrual_Budgeting_Accounting/default.asp
Andrews, Matthew, and Don Moynihan. 2002. “Why Reforms Don’t Always Have to
‘Work’ to Succeed: A Tale of Two Managed Competition Initiatives.” Public
Performance and Management Review 25(3)
Brixi, Hana Polackova, “The Challenge of Dealing with Contingent Liabilities”,
Workpaper, World Bank, 1998
http://www.worldbank.org/html/dec/Publications/Workpapers/WPS1900series/wps1989
/wps1989.pdf
Birch H.Anthony, The British System of Government(10.Baski), Routledge, London,
1998
CEIES 24th seminar, ‘The size of the government sector – how to measure’ Vienna,
Thursday 23 and Friday 24 October 2003, European Communities, 2004
http://europa.eu.int/comm/eurostat
Communication from the Commission, “Modernisation of the Accounting System of
the European Communities”, COM(2002) 755 final
Councıl Regulatıon (EC) No 2223/96 of 25 June 1996 on the European system of
national and regional accounts in the Community.
Diamond, Jack, “Performance Budgeting- Is Accrual Accounting”, IMF Working
Paper, 2002
http://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2002/wp02240.pdf
Dişli, Mustafa, Kızılkaya, Eyüp, (Çözümlü) Devlet Muhasebesi, Ankara, 2000
Easterly, William, “When is fiscal adjustment an illusion?”, Paper presented at the
27th Panel Meeting of Economic Policy in Vienna, October 16-17, 1998
116
Ferretti, Gian Maria Milesi, “Good, bad or ugly? On the effects of fiscal rules with
creative accounting”, IMF Working Paper, WP/00/172, October, 2000
http://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2000/wp00172.pdf
Greenwood John, New Public Administration in Britain, (3.Baski), Routledge,
London, 2002
Hazine Müsteşarlığı, Kamu Maliyesi Yönetimi ve Devlet Muhasebesi Semineri,
2001.
IFAC Public Sector Committee Study 14 April 2002
www.ifac.org (Üyelik işlemlerinden sonra ulaşılabilir)
IMF, Government Finance Statistics Manual 2001, Statistics Department,
Washington, 2001.
Karaarslan, Erkan, “Kamu Mali Yönetimi ve Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi”,
Maliye Dergisi, Sayı 140, Mayıs-Ağustos 2002.
Karaarslan, Erkan, “Tahakkuk Esaslı Muhasebe ve Devlet Hesaplarında Şeffaflık”,
Mali Kılavuz Dergisi, Sayı 15, Ocak-Mart 2002.
Kerimoğlu, Baki, “Ulusal Ekonominin Sektörel Sınıflandırılması ve Ulusal Hesapların
Konsolidasyonu”, Mali Kılavuz Dergisi, Sayı 22, Ekim-Aralık 2003.
Kharas, Homi and Mishra, Deepak, “Fiscal Policy, Hidden Deficits, and Currency
Crises”, Economist’s Forum 1999, World Bank
http://econ.worldbank.org/files/2553_EF_chap2.pdf
Legeida, Nina, “Measurement of the Fiscal Deficit in a Transition Economy”, KyivMohyla Academy, 2000
http://eerc.kiev.ua/research/matheses/2000/Legeida_Nina/body.pdf
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü, “Devlet Muhasebesinde Reform
Çalışmaları: Nakit Esasından Tahakkuk Esasına”, Ankara, Kasım 2002
Mink, Reimund, “Concepts of Government Debt”, Joint UNECE/Eurostat/OECD
Meeting on National Accounts (CES/AC.68/2004/14) ,Geneva, 28-30 April 2004
http://www.unece.org/stats/documents/ces/ac.68/2004/14.e.pdf
OECD, Accrual Accountıng And Budgetıng Key Issues and Recent Developments,
Twenty-third Annual Meeting of OECD Senior Budget OfficialsWashington D.C., 3-4
June 2002
OECD PUMA/SBO(2001)3/ANN2, Public Management Service, The OECD
Budgeting Management Database (www.oecd.org).
117
OECD PUMA/SB0(2002)5, Public Management Service. The OECD Budgeting
Management Database (www.oecd.org).
Prime Minister Office, The Civil Service: Continuity and Change, White Paper,
London, 1994
Rowles, Tom, “Defending Accrual Accounting in the Public Sector”, Working Paper
No:21/03, Charles Sturt University, June 2003
Skelcher, C. The Appointed State, Open University Press, Buckingham, 1998
Türk, İsmail, Kamu Maliyesi, Ankara, Turhan Kitabevi, 1996
Yanık, Serap Sebahat, “Türkiye’deki Devlet Muhasebe Sisteminin Uluslar arası
Standartlarla Karşılaştırılması ve Yeni Devlet Muhasebe Sisteminin
Oluşturulması”, Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2000
İnternet Siteleri
BM (United Nations Statistics Division), http://unstats.un.org
Eurostat, http://www.europa.eu.int/comm/eurostat
IFAC (Public Sector Committee), www.ifac.org
IMF, www.imf.org
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB), http://www.iasb.org
118
Download