Document

advertisement
1
1) Tarih Bilimine Giriş
Tarihin Tanýmý
Insan topluluklarýnýn geçmişteki yaşayýşlarýný, kültür ve uygarlýklarýný,
sosyoekonomik
yapýlarýný neden-sonuç ilişkisi içerisinde yer ve zaman göstererek
inceleyen, elde ettigi bulgularý, belgelere dayanarak objektif bir şekilde açýklayan
sosyal bilim dalýna tarih denir.
Tarihi Olaylar Incelenirken Uyulmasý Gereken Kurallar
1. Olaylar, neden-sonuç ilişkisi içerisinde incelenmelidir.
2. Olayýn geçtigi yer ve zaman belirtilmelidir.
3. Olayda rolü olan kişilerin katkýlarýnýn dogru olarak degerlendirilebilmesi için
olayýn geçtigi günün şartlarý göz önünde bulundurulmalýdýr.
4. Olayýn geçtigi yerde araştýrma yapýlmalýdýr.
5. Olaylar objektif olarak degerlendirilmelidir.
Objektifligin saglanmasý için aşagýdaki şartlara uyulmalýdýr :
* Olayýn üzerinden belli bir süre geçmelidir.
* Olay, meydana geldigi günün deger yargýlarý göz önüne alýnarak incelenmeli,
günümüzün deger yargýlarý ile yorumlanmamalýdýr.
* Kaynak taramasý yapýlmalýdýr.
Tarih Öncesi Devirler
Insanlarýn yeryüzünde faaliyet göstermeye başlamasýndan M.Ö. 3000 yýllarýnda
Sümerler tarafýndan yazýnýn bulunmasýna kadar geçen döneme Tarih Öncesi
Devirler denir.
2
Tarih öncesi devirlerle ilgili bilinmesi gereken bazý özellikler şunlardýr :
* Tarih öncesi devirlerle ilgili yazýlý belgeler olmadýgýndan insan topluluklarýnýn
býraktýgý kalýntýlar kullanýlarak bilgi toplanabilmiştir.
* Tarih öncesi devirler, insanlarýn kullandýklarý araç ve gereçlere göre dönemlere
ayrýlmýştýr.
* Tarih öncesi devirlerin başlama ve bitişleri bölgelere göre farklýlýklar
göstermiştir.
* Tarih öncesi devirler Mýsýr hariç normal seyrini izlememiştir. Bunun nedeni
göçler sonucunda uygarlýk alanýnda ileri toplumlarýn diger topluluklarý etkilemesidir.
Taş Devirleri
1. Eski Taş Devri (Paleolitik)
Yontma Taş Dönemi’ni içine alan Paleolitik Devir’de insanlar;
* Küçük gruplar halinde avcýlýk ve toplayýcýlýkla hayatlarýný devam ettirmişlerdir.
Üretim faaliyetleri başlamamýştýr.
* Taştan, agaçtan ve kemikten ilk defa araç - gereç yapýmýna başlamýşlardýr.
* Ateşi bularak ýsýnma, pişirme ve aydýnlanmada kullanmýşlardýr.
* Magaralarda yaşamýşlar ve duvarlara çeşitli resimler yapmýşlardýr.
2. Yeni Taş Devri (Neolitik)
Cilalý Taş Devri diye de adlandýrýlan Neolitik Devirde tarýmsal faaliyetler
başlamýştýr. Bu gelişme sonucunda insanlar;
* Üretici duruma geçmişler, toplayýcýlýktan kurtulmuşlardýr.
* Göçebelikten yerleşik hayata geçmişlerdir. Su kenarlarýnda köyler kurarak
toplumsal hayatý başlatmýşlardýr.
* Ticaret faaliyetlerini başlatmýşlardýr.
* Hayvanlarý evcilleştirmişlerdir.
3
* Keten, kenevir gibi bitkiler yetiştirmişler ve dokumacýlýk faaliyetlerini
başlatmýşlardýr.
* Yiyecek ve içeceklerini korumak için topraktan kaplar yapmýşlardýr. Topraktan
ev eşyasý yapmýşlar ve seramik sanatýný başlatmýşlardýr.
Maden Devirleri
Maden Devirleri Bakýr, Tunç ve Demir Devirleri şeklinde üçe ayrýlýr. Ateşin
bulunmasý madenlerin kullanýlmasýna ortam hazýrlamýştýr. Demirin bulunmasý ve
işlenmesi, insanlýk tarihinde çok önemli gelişmelere ortam hazýrlamýştýr.
Demirin yüksek ýsýda işlenmesi sanayinin gelişmesine neden olmuştur. Tunç
Devri’nde önce şehir devletleri sonra da büyük devletler kurulmuş, Demir Devri’nde
ticaret hýzlanmýş ve toplumlarýn birbirleriyle ilişkileri artmýştýr.
Tarih Çaglarý
M.Ö. 3000’li yýllarda Sümerlerin yazýyý bulmalarýyla başlayýp günümüze kadar
devam eden döneme Tarih Çaglarý denilmiştir.
Tarihin çaglara ayrýlmasýnda toplumlarý etkileyen önemli sosyal ve ekonomik
gelişmeler dikkate alýnmýştýr. Tarih çaglarý Ilkçag (M.Ö. 3000 - 375), Ortaçag (375 1453), Yeniçag (1453 - 1789), Yakýnçag (1789 - .....) şeklinde ayrýlmýştýr.
4
2) Ilkçag Medeniyetleri
Anadolu Medeniyetleri
Anadolu, göç ve ticaret yollarýnýn üzerinde bulunmasý, Asya ile Avrupa’yý birbirine
baglamasý, topraklarýnýn verimli olmasý ve ikliminin insanlarýn yaşayýşýna uygun
olmasý gibi nedenlerden dolayý zengin ve yüksek kültürlerin beşigi olmuştur.
Karşýlýklý kültür alýş - verişleri Anadolu’da uygarlýklarýn gelişmesini hýzlandýrmýştýr.
M.Ö. II. Binden M.Ö. VI.Yüzyýla Kadar Türkiye
Hititler
Hititler, M.Ö. 2000 yýlý başlarýnda Kafkaslardan Orta Anadolu’ya gelerek Kýzýlýrmak
kývrýmý içine yerleşmişlerdir. Hititler, M.Ö. 1400 yýllarýnda imparatorluk haline
gelmişlerdir.
Bu dönemin en önemli gelişmesi, Hititler ile Mýsýrlýlar arasýnda yapýlan Kadeş
Savaşý Antlaşmasý’dýr. M.Ö. 1296’da yapýlan Kadeş Antlaşmasý tarihte bilinen ilk
yazýlý antlaşmadýr.
Hitit Devleti, M.Ö. 1200 yýllarýnda batýdan gelen kavimler tarafýndan parçalanmýştýr.
Ege göçlerinden sonra şehir devletleri halinde yaşayan Hititlere M.Ö. 700 yýllarýnda
Asurlular son vermişlerdir.
Asurlulardan sonra Türkiye’de Pers egemenligi kurulmuş ve Hitit halký tamamen
Pers hakimiyetine girmiştir.
Frigyalýlar
Frigler, Ege göçleri sýrasýnda Anadolu’ya gelerek M.Ö. 800 yýllarýnda Gordion
(Polatlý) merkezli bir devlet kurdular.
5
Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin egemenligi altýna giren Frigyalýlara Persler
son vermişlerdir.
Lidyalýlar
Lidyalýlar, Frigyalýlar gibi M.Ö. 1200’lerde Anadolu’ya gelerek, bugünkü Gediz ve
Küçük Menderes vadileri arasýnda kalan bölgede Kral Giges tarafýndan Sard
(Salihli) merkezli bir devlet kurmuşlardýr. Pers saldýrýlarýna dayanamayan Lidya
Devleti, M.Ö. 546 yýllarýnda yýkýlmýştýr.
Iyonyalýlar
Dorlarýn baskýsý sonucunda Akalarýn bir kýsmý Yunanistan’dan Batý Anadolu’ya göç
etmişler ve Izmir çevresindeki yerli halkla kaynaşarak şehir devletleri kurmuşlardýr.
Bu şehir devletleri arasýnda siyasal birlik saglanamamýştýr. Iyon şehir devletleri
arasýnda en tanýnmýşlarý Efes, Milet, Foça ve Izmir’dir.
Ön Asya’dan gelen ticaret yollarýnýn bitim noktasýnda bulunan Iyonyalýlar, kýsa
zamanda ileri bir medeniyet kurmuşlar ve kolonicilik faaliyetleriyle
zenginleşmişlerdir.
Urartular
Urartu Devleti, Dogu Anadolu’da Asya kökenli Hurriler tarafýndan kurulmuştur.
Urartularýn merkezi Tuşpa (Van)’dýr. Bölgenin en güçlü devletlerinden biri olan
Urartular, M.Ö. 600’lerde Medler tarafýndan yýkýlmýştýr.
M.Ö. II. Binden M.Ö. VI. Yüzyýla Kadar Türkiye’de Kültür ve Medeniyet
Devlet Yönetimi
Ilkçaglarda Türkiye’de kurulan devletler krallýkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde
bulunduran krallar, ayný zamanda başkomutan, baş yargýç ve baş rahiptir.
6
Bu durum krallarýn siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerdinde topladýklarýný ve
güçlerini arttýrdýklarýný göstermektedir
Başlangýçta Hitit Krallýgý, feodal beyliklerden oluşuyordu. Daha sonralarý bu
beylikler kaldýrýlarak yerlerine merkezden valiler atanmýştýr. Böyle bir degişiklikle
Hititler merkezi otoriteyi güçlendirmeyi amaçlamýşlardýr.
Hititlerin ilk zamanlarýnda kralýn yetkileri soylulardan oluşan Pankuş Meclisi
tarafýndan sýnýrlandýrýlmýştýr. Ancak imparatorluk döneminde Pankuş Meclisi’nin
yetkileri azalýrken kralýn yetkileri artmýştýr.
Dolayýsýyla soylular yönetimden uzaklaştýrýlmýştýr. Devlet yönetiminde kraldan
sonra en yetkili kişi Tavananna adý verilen kraliçeydi. Tavananna, dini törenlere ve
bayramlara başkanlýk yapar, kral savaşa gittiginde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş
Antlaşmasý’nda Hitit kralýnýn yanýnda kraliçenin de imzasý yer almýştýr. Bu durum
Hititlerde kadýnlarýn devlet idaresinde etkili oldugunu göstermektedir.
Hititlerde Pankuş Meclisi'nin bulunmasý meşrutiyete benzeyen bir yönetim varlýgýný
ve krallarýn yetkilerinin bir dönem kýsýtlandýgýný göstermektedir.
Ordu
Türkiye; topraklarýnýn verimli olmasý ve ticaret yollarý üzerinde bulunmasý sebebiyle
sýk sýk istilalara ugramýştýr. Bu durum Anadolu’da kurulan devletleri askerlige önem
vermeye zorlamýştýr.
Ticaret faaliyetleriyle zenginleşen Lidyalýlar, Anadolu’ da ücretli askerlik sistemini
kurmuşlardýr. Ancak bu askerler arasýnda dil ve taktik birligi olmadýgý gibi vatan millet sevgisi de yoktu. Sadece para için savaşan ücretli askerlerin başarý
kazanmasýný zorlaştýrmýştýr. Bu durum Lidyalýlarýn yýkýlmasýnda etkili olmuştur.
7
Hukuk
Anadolu’da Ilkçag hukuku, komşu medeniyetlere göre yumuşak bir karakter
taşýmaktadýr. Anadolu’da yapýlan kanunlarda komşu medeniyetlerin önemli etkisi
ve katkýsý olmuştur.
Hititler, kanunlarýný Mezopotamya’dan almakla beraber, ilaveler ve düzeltmelerle
Anadolu’da ilk kanunlarý yapmýşlardýr. Medeni hukuk ve ceza hukuku büyük
gelişme göstermiştir. Hitit kanunlarý, hür vatandaşlara oldugu kadar kölelere de
mülkiyet hakký tanýyordu.
Ilkçag devletlerinin temel geçim kaynagý tarým ve hayvanlýlýk oldugu için tarým ve
hayvanlýgý korumaya yönelik agýr cezalar içeren kanunlar
yapmýşlardýr.Örnegin;Frigyalýlarda öküz kesene ölüm cezasý verilmiştir
Hititlerde krallýn buyruklarýna karşý gelmek develete baş kaldýrmak büyük suç
sayýlmýş ve ölümle cezalandýrýlmýştýr Bu da Hititlerin merkezi otoriteye önem
verdiklerini göstermektedir
Din ve Inanýş
Ilkçaglarda Türkiye’de çok tanrýlý bir din anlayýşý hakimdi. Bu nedenle Anadolu için
“Bin Tanrý Ili” denilmiştir. Anadolu’nun batýsýnda kurulan medeniyetler Yunan
tanrýlarýndan, doguda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrýlarýndan
etkilenmişlerdir. Bu durum, Türkiye’nin cografi konumundan dogan tabii bir
sonuçtur.
Ilkçag insanlarýnda ugraş alanlarýndaki gelişmeler inançlarý üzerinde etkili
olmuştur.Örnegin tarým faaliyetlerine önem veren Frigyalýlarda en büyük tanrý
olarak bereket tanrýsý Kibele'yi kapul etmeleri gibi
Sosyal ve Iktisadî Hayat
Anadolu’da halk sosyal sýnýflara ayrýlmýştý. En üst sýnýf olarak kabul edilen kral ve
ailesi devletin yönetimini üstlenmiştir. Anadolu’da asillerden başka rahipler,
sanatçýlar, askerler, memurlar ve köleler gibi sýnýflar da bulunuyordu.
8
Anadolu'da bu sýnýflarýn bulunmasý Türkiye'de yaşayan insan topluluklarýnýn
arasýnda eşitsizligin oldugunu göstermektedir.
Ticarete büyük önem veren Lidyalýlar, bu amaçla Efes’ten başlayarak
Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmýşlardýr. Bu yolun yapýlmasý
sonucunda;
* Lidyalýlar zenginleşmiştir.
* Dogu - Batý kültürleri arasýnda etkileşim artmýştýr.
* Takas usulünün gelişen ticareti karşýlayamamasý üzerine M.Ö. 700 yýllarýnda
Lidyalýlar ilk parayý kullanmýşlardýr.
Lidayalýlarýn parayý icat etmeleri;alýşverişi kolaylaştýrmýş ekonomik hayatý
canlandýrmýş sermaye birikimine ve finans sektorünün oluşmasýna ortam
hazýrlamýştýr. Paranýn kullanýlmasýna başlanmasýndan sonra degiş dokuş(takas)
uygulamasý ortadan kalkmýştýr.
Denizci bir medeniyet olan Iyonyalýlar, Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurarak
ticaret faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir.
Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayý, kendi sýnýrlarý dýşýnda
ele geçirip yönettigi ülkeye veya topraklara koloni denir. Kolonilerin kurulmasýnda;
* Hammadde ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý
* Üretim fazlasý mallar için pazar bulunmasý
* Askeri gücün artýrýlmak istenmesi
* Diger devletlere askeri, siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük saglama
düşüncesi etkili olmuştur.
Yazý ve Edebiyat
Anadolu’ya yazýyý Mezopotamya medeniyetlerinden Asurlular getirmiştir.
9
Hititler ve Urartular, Asurlulardan aldýklarý çivi yazýsýný kullanmýşlar, ayrýca Hititler
kendi icatlarý olan hiyeroglif yazýsýný da kullanmýşlardýr. Frigyalýlar, Lidyalýlar ve
Iyonyalýlar Fenikelilerin alfabesini kullanmýşlardýr.
Hititlerden kalan en önemli yazýlý eserler anal adý verilen yýllýklardýr. Hititler
anallarla (yýllýklar) Anadolu’da tarih yazýcýlýgýný başlatmýşlardýr.
Hitit yýllýklarýnda krallarýn,zaferi kadar yenilgilerininde yýllýklara yazdýrýlmasý tarafsýz
bir tarih anlayýşýna sahip oldugunu göstermektedir.Bu yýllýklar ,Ilkçag Anadolu
tahihinin aydýnlanmasýnda önemli rol oynamýşlardýr.
Bilim ve Sanat
Anadolu medeniyetleri içinde her yönden en ileri olaný Iyonyalýlardýr. Iyonyalýlar
özgür düşüncenin ve pozitif bilimlerin öncüsü olmalarý yönüyle önem taşýrlar.
Felsefe, matematik ve týp bilimlerinin temeli Iyonya’da atýlmýştýr.
Hitit sanatý, Mezopotamya sanatýnýn etkisinde gelişmiştir. Heykelcilik ve
kabartmacýlýk gelişen başlýca sanatlar olmuştur. Hititlerin en önemli kabartmalarý
Yazýlýkaya ve Ivriz kabartmalarýdýr. Frigyalýlarda dokumacýlýk, maden işçiligi, kaya
mimarisi, Lidyalýlar da dokumacýlýk, çömlekçilik, dericilik ve madencilik, Urartular
da maden işlemeciligi, su mimarisi, Iyonyalýlarda ise, saray ve tapýnak mimarisi
gelişmiştir.
Iskender Imparatorlugu
M.Ö. 337’de tahta geçen Iskender, önce Yunanistan’daki bütün şehir devletlerini,
sonra da Anadolu, Iran, Irak, Suriye ve Mýsýr’da Perslere ait tüm topraklarý kendine
baglamayý başardý. Büyük Iskender’in Asya seferinin sonucunda Hellenizm
uygarlýgý dogmuştur. Büyük Iskender, 33 yaşýnda öldü (M.Ö. 323). Iskender’in
ölümünden sonra kazanýlan topraklarda bagýmsýz devletler kurulmuştur.
10
Roma Imparatorlugu
Romalýlar; disiplinli, planlý ve teşkilatlý hareket ederek kýsa sürede bütün Italya’yý
Roma’ya baglamýşlardýr. Bu gelişmelerden sonra Romalýlar, Dogu Akdeniz’e
yönelmişlerdir. Iskender Imparatorlugu parçalandýktan sonra Selevkoslar Krallýgý’ný
yenerek Türkiye topraklarýnýn tamamýna hakim olmuşlardýr.
Roma Imparatorlugu’nun siyasal tarihinde; Krallýk Cumhuriyet ve Imparatorluk
dönemleri yaşanmýştýr. Merkezi yönetimin zayýflamasý, eyaletlerin güçlenmesi,
Hristiyanlýgýn yayýlmasý, Kavimler Göçü’nün meydana getirdigi kargaşa, iç
savaşlara katýlan ordularýn sýnýrlarý ihmal etmesi gibi nedenlerden dolayý Roma
Imparatorlugu, Dogu ve Batý olarak parçalanmýştýr (395). Bunlardan Batý Roma
476’da, Dogu Roma ise 1453’te yýkýlmýştýr.
Roma’da patricilerle (soylular) plepler (Roma’ya sonradan gelen halk) arasýnda
çatýşmalar olmuştur. Romalýlar Yunan kanunlarýndan yararlanarak 12 Levha
Kanunlarýný yapmýşlardýr. Patrici-Plep mücadelesi 12 Levha Kanunlarýndan sonra
da devam etmiştir.
Gümümüz Batý dünyasýnda uygulanan hukuk kurallarýnýn temeli Roma hukukuna
dayanýr. Bu hukuk kurallarý bazý degişikliklerle Bizans hukuku adýyla Dogu Roma
'da yürürlükte kalmýştýr
Romalýlar ticareti geliştirmek amacýyla Anadolu’da yeni yollar yapmýşlar ve ihtiyaç
duyduklarý ürünleri Anadolu’dan götürmüşlerdir.
Romalýlar; Fenikeliler, Iyonyalýlarýn ve Yunanlýlarýn geliştirdigi alfabeye son şeklini
kazandýrmýşlar ve “Latin Alfabesi”ni oluşturmuşlardýr. Mýsýr’dan aldýklarý Güneş yýlý
esaslý takvimi, Sezar ve Papa XIII. Gregor dönemlerindeki düzenlemelerle bugün
kullandýgýmýz şekle getirmişlerdir.
Mezopotamya Medeniyetleri
Sümerler birbirinden bagýmsýz birçok küçük şehir devletçiklerinden oluşan bir
uygarlýk kurdular.
11
Şehir devletleri arasýnda savaş eksik olmuyordu. Kuvvetli prensler, yakýnýndaki
diger şehirlere de söz geçirerek büyük krallýklar kuruyordu.
Mezopotamya’daki ilk medeniyet olan Sümerler, ayný zamanda tarihte bilinen ilk
yazýyý da kullanmýşlardýr. M.Ö. 3000’lerde kullanýlmaya başlanan yazý sayesinde
kültür aktarýmý kolaylaşmýştýr.
Aşagý Mezopotamya’da bulunan Sümerlerin kralý Urugakina tarafýndan ilk yazýlý
kanunlar yapýlmýştýr (M.Ö. 2375). Bu kanunlarýn cezalandýrma yöntemi genel
olarak “fidye” yani “bedel” sistemine dayalýydý.
Çok tanrýlý dine inanan Sümerlerin krallarý rahip - kral olarak bilinirdi. Öncelikle dini
amaçlý yaptýklarý “Ziggurat” denen tapýnaklar ayný zamanda rasathane ve soguk
hava deposu olarak kullanýlmýştýr.
Bilimde ilerlemiş olan Sümerler dört işlemi kullanmýşlar ve dairenin alanýný
hesaplamayý başarmýşlardýr. Edebiyat alanýnda günümüze kadar ulaşan en önemli
eserleri Yaradýlýş, Tufan ve Gýlgamýş destanlarýdýr.
Akadlar tarihte bilinen ilk büyük imparatorlugu, ilk düzenli ve sürekli ordularý
kurmuşlar, bunun sonucu olarak Sümer uygarlýgýný Ön Asya’ya yaymýşlardýr.
I. Babil Devleti’nin krallarýnýn en önemlisi olan Hammurabi ilk anayasa olarak kabul
edilen “Hammurabi Kanunlarý’ný” yapmýştýr. Bu kanunlar yapýlýrken daha önce
uygulanan kanunlardan yararlanýlmýştýr. Urugakina Kanunlarýna göre daha sert
cezalar vardýr. Bazý suçlara kýsas cezalarý verilmiştir.
Babil Kralý Hammurabi rahip-kral anlayýşýný reddederek gücünü dinden degil askeri
kuvvetten almýştýr.Mutlak Krallýk sistemi Hammurabi ile başlamýştýr.
M.Ö. 2000 yýllarýnda Asurlular, Anadolu’da ticaret kolonileri kurarak hem ticareti
geliştirmişler, hem de Anadolu’da yazýlý devirleri başlatmýşlardýr. Kayseri
yöresindeki Kültepe’de ticaretle ilgili Asurca birçok tablet bulunmuştur.
12
Mýsýr Medeniyeti
Mýsýr Medeniyeti, Nil nehrinin çevresinde kurulmuştur. Etrafýnýn çöllerle çevrili
olmasý, diger medeniyetlerle daha az etkileşmesine neden olmuştur.
Mýsýrlýlar öldükten sonra dirilmeye inanmýşlar ve bu nedenle diger yaşamlarýnda
kullanabilmek için bazý eşyalarýný mezarlarýna koymuşlardýr.
Mýsýr sanatý dini agýrlýklýdýr. Yeniden dirileceklerine inandýklarýndan cesetlerin
bozulmamasýna dikkat etmişler ve Mýsýrlýlarda mumyacýlýk milli sanat haline
gelmiştir. Mumyacýlýk faaliyetleri insan vücudunun yakýndan tanýnmasýný ve
Mýsýr’da týp biliminin gelişmesini saglamýştýr.
Mýsýrlýlar, resim yazýsý denilen hiyeroglif yazýsýný kullanmýşlardýr. Gök cisimlerini
incelemek için rasathaneler kurmuşlar ve astronomide oldukça ilerlemişlerdir.
Bugün kullandýgýmýz Miladi takvimin ilk düzenli şeklini Mýsýr medeniyeti
oluşturmuştur.
Mýsýr ekonomisinin temelini tarým ürünlerinden saglanan gelirler oluşturuyordu.
Mýsýr’da canlý bir ticaretin oldugu bilinmektedir.
Fenikeliler
Fenikeliler, Lübnan daglarý ile Akdeniz sahili arasýnda kalan kýyý şeridine
yerleşmişlerdir. Arazilerinin tarýma elverişli olmamasý ve Mýsýr’dan Anadolu’ya
ulaşan ticaret yolu üzerinde bulunmalarý Fenikelilerin ticaret alanýnda ilerlemelerini
saglamýştýr. Fenikeliler şehir devletçikleri halinde yaşamýş ve krallýkla idare
edilmişlerdir.
Fenikeliler kurduklarý kolonilere sadece ticari amaçlarýný gerçekleştirmek için
gittiklerinden dolayý askerlige önem vermemişler ve kolonilerini yurt
edinmemişlerdir. Bu nedenle kolonilerini kaybetmişlerdir.
13
Tarihe en önemli katkýlarý günümüz Latin alfabesinin temelini oluşturan 22 harfli ilk
alfabeyi bulmalarýdýr.
Denizcilik ve ticaret faaliyetleriyle gelişme gösteren Fenikeliler Dogu lve Ön Asya
uygarlýklarýndaki gelişmeleri Batýya taşýyarak kültürler arasý etkileşimi
saglamýşlardýr.
Ibraniler
Tarihte ilk defa tek tanrýlý bir dine inanan Ibraniler, Musevilik dininin sadece kendi
kavimlerine ait oldugunu kabul ederek diger toplumlarda yayýlmasýný
engellemişlerdir. Bu durum dünyanýn degişik yerlerine dagýlan Yahudilerin milli
birliklerini korumalarýný ve varlýklarýný sürdürmelerini saglamýştýr.
Yunan Medeniyeti
Dorlar taarfýndan Yunanistan’da kurulan şehir devletçiklerine polis adý verilmiştir.
Yunanistan’ da sýnýflar arasýndaki mücadeleler sonunda sýnýf farklarý kaldýrýlmýş ve
demokrasi yönetimi benimsenmiştir.
Yunanistan’da Halk gelirine göre, “Dörtyüzler Meclisi” veya “Halk Meclisleri”nde
yönetime katýlma olanagý elde etmiştir.
Yunanistan’da yapýlan kanunlarla demokratikleşme yolunda önemli bir adým
olmasýna ragmen asillerin yetkileri ellerinden alýndýgý için diger sýnýflar arasýnda
mücadele yine devam etmiştir.
14
3) Islamiyetten Önceki Türk Tarihi
Türk Göçleri ve Sonuçlarý
Göçlerin Nedenleri
* Iklim koşullarýnýn degişmesine baglý olarak meydana gelen kuraklýk, artan
nüfusa mevcut topraklarýn yetmemesi ve bu gelişmelerin sonucunda bölgede
geçim sýkýntýsýnýn ortaya çýkmasý
* Türk boylarý arasýndaki siyasal anlaşmazlýklardan dolayý ortaya çýkan savaşlar
* Dýş baskýlardan (Çin, Kitan ve Mogol) dolayý Türklerin bagýmsýzlýklarýný
kaybetmek istememeleri
* Salgýn hayvan hastalýklarý ve otlaklarýn yetersiz hale gelmesi
Göçlerin Sonuçlarý
* Orta Asya kültür ve medeniyeti dünyanýn degişik yerlerine yayýlmýştýr.
* Orta Asya’da kalan boylar Hunlarýn yönetiminde ilk Türk devletini kurmuşlardýr.
* Farklý bölgelerde Türk devletleri kurulmuştur.
* Batýya giden Türkler, Kavimler Göçü’nü başlatmýşlardýr.
* Türkler degişik kültür çevreleriyle etkileşim içine girmişlerdir.
* Türklerin çok çeşitli bölgelere yayýlmasý, Türk tarihinin bir bütün halinde
incelenmesini engellemiştir.
Türklerin atý evçilleştirmeleri ve tekerlegi kullanmalarý çok uzak bölgelere göç
etmelerine yardýmcý olmuştur.
15
Ilk Türk Devletleri
1. Asya Hun Imparatorlugu
Kurulduklarý tarih kesin olarak bilinmeyen Hunlar hakkýnda Çinlilerin verdigi bilgiler
M.Ö. I. Bin yýlýn başlarýna kadar uzanýr.
M.Ö. III. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Hunlar, Çinlilere karşý büyük bir güç haline
gelmişlerdir. Çinliler, Hun akýnlarýna engel olabilmek için kuzey sýnýrlarýnda bir
duvar örmeye başlamýşlardýr. Bugün “Çin Seddi” diye bildigimiz bu duvar M.Ö. 214
yýlýnda tamamlanmýştýr.
Çinlilerle mücadele eden Mete Han’ýn asýl düşüncesi, Çin’i etkisiz hale getirmekti.
Çin’i yýllýk vergiye baglayan Mete, gücünün sembolü olarak Çinli bir prensesle
evlenmiştir.
Kalabalýk Çin nüfusu içerisinde Türklerin asimile olmasýndan çekinen Mete,
Çinlilerle antlaşma yapmýş ve onlarla dost kalmayý tercih etmiştir.
Mete Han’dan sonra Hunlar zayýflamýştýr. Bu dönemde, Çinlilerin propagandasýyla
Hun beyleri birbirine düşmüştür. Mete’nin ölümünden sonra zayýflayan Hunlar,
önce Dogu ve Batý olarak sonra da Güney ve Kuzey olarak parçalanmýşlardýr.
Kavimler Göçü
Aral gölü çevresinde toplanan Hun boylarý Orta Asya’daki Çin baskýsý ve kuraklýk
yüzünden IV. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren batýya dogru göç ederek barbar
kavimleri Roma Imparatorlugu üzerine saldýrmalarý sonucu Kavimler göçü olmuştur
(375).
Kavimler Göçü’nün Sonuçlarý
* Roma Imparatorlugu ikiye ayrýlmýştýr (395).
* Batý Roma Imparatorlugu yýkýlmýştýr (476).
16
* Avrupa’da yeni milletler ortaya çýkmýş ve yeni devletler kurulmuştur. Böylece
Avrupa’nýn günümüze kadar gelen etnik yapýsý oluşmuştur.
* Ilkçag’ýn sonu Ortaçag’ýn başlangýcý kabul edilmiştir.
* Feodalite (Derebeylik) rejimi ortaya çýkmýştýr.
* Avrupa’da Hun Devleti kurulmuştur.
* Hristiyanlýk barbar kavimler arasýnda yayýlmýştýr.
2. Göktürk Devleti (552 - 630)
Göktürkler Türk adýyla kurulan ilk devlettir. Başkentleri Ötüken, ilk hükümdarlarý
Bumin Kagan’dýr.
Ülkenin batýsýný yöneten Istemi Yabgu batý yönünde fetih hareketlerinde bulunmuş,
Akhunlara karşý Sasanilerle birleşmiş ve bu devletin topraklarý Göktürkler ile
Sasaniler arasýnda paylaşýlmýştýr. Çinlilerin Göktürk Devleti’ni içişlerine karýşmasý
sonucunda 582 tarihinde ülke ikiye ayrýlmýştýr.
Dogu Göktürkleri 630 yýlýnda, Batý Göktürkleri ise 659 yýlýnda Çin egemenligine
girerek yýkýlmýşlardýr.
3. Kutluk Devleti (682 - 745)
Kutluk Devleti’nin en güçlü oldugu dönemler Bilge Kagan ve kardeşi Kül Tigin
dönemleri olmuştur. Vezir Tonyukuk ise danýşman olarak Kutluk Devleti’nin
siyasetinde önemli rol oynamýştýr.
Bilge Kagan öldükten sonra Kutluk Devleti’nde iç karýşýklýklar başlamýştýr. Basmil,
Karluk ve Uygur Türkleri Kutluk Devleti’ne son vermişlerdir.
4. Uygur Devleti (745 - 840)
Dogu Türkistan’a yerleşen Uygurlar, diger Türk boylarýný egemenlikleri altýna
aldýlar. Uygurlarýn en önemli özelligi yerleşik hayatý benimseyen ilk Türk toplumu
17
olmalarýdýr. Bu nedenle tarým, sanat ve ticarette ilerlemişlerdir. Mani dinine ait
tapýnaklar yaparak mimaride gelişme göstermişlerdir.
Uygurlar, XIII. yüzyýlda Cengiz Han’ýn egemenligini kabul etmişlerdir. Bundan
sonra Mogollar Uygur Türklerini önemli görevlere getirmişlerdir. Uygur yazýsý,
Mogollarýn da yazýsý olmuştur. Uygurlar, diger Türk topluluklarý ile birlikte
Mogollarýn Türkleşmesinde önemli rol oynamýşlardýr. Çagatay ve Özbek Türkleri
bu şekilde ortaya çýkmýştýr.
Ilk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet
Devlet Yönetimi
Türklerde hükümdarlar ülkeyi törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetirlerdi.
Hükümdarlarýn görevi dagýnýk boylarý toplamak, halkýn ihtiyaçlarýný gidermek,
toplumda adalet ve eşitligi saglamak, halkýn huzur ve güvenini saglamaktý.
Türklerde iktidarý ve hükümdarý kontrol eden, savaş ve barýş gibi konularda devleti
ilgilendiren önemli konularý görüşen ve kurultay adý verilen bir meclis bulunuyordu.
Bazý Türk hükümdarlarý kurultayýn aldýgý kararlarýn bir kýsmýný uygulamamýştýr. Bu
durum kurultayýn danýşma meclisine benzedigini göstermektedir.
Eski Türklerde, devlet yönetme görevinin Hükümdarlara tanrý tarafýndan verildigine
olan inanç halkýn Hakan’a mutlak baglýlýgýný saglamýştýr. Osmanlýlara kadar Türk
devletlerinde “Ülke topraklarý hükümdar ailesinin ortak malýdýr.” anlayýşý devam
etmiştir.
Bu uygulamanýn sonuçlarý şunlardýr:
* Aile üyeleri arasýnda sýk sýk taht kavgalarý yaşanmýştýr.
* Türk devletleri kýsa sürede parçalanmýş ve yýkýlmýştýr. Ayrýca irili ufaklý birçok
devletin kurulmasýna neden olmuştur.
18
* Iç mücadeleler Türk devletlerinin zayýflamasýna ve dýş müdahalelere ortam
hazýrlamýştýr.
Ordu
Türk devletlerinde hemen her Türk savaşa hazýr durumda oldugundan, askerlik
özel bir meslek sayýlmazdý. Türk ordusunun temeli, atlý askerlerden meydana
gelmiştir. Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete Han’dýr. Mete
Han, Türk ordusunu “onlu sisteme” göre teşkilatlandýrmýştýr (Onbaşý, Yüzbaşý,
Binbaşý ve Tümenbaşý gibi).
Hukuk
Eski Türklerde yazýlý hukuk yoktu. Türklerin âdet, gelenek ve göreneklerinden
oluşan yazýsýz hukuka “töre” (türe) denilirdi. Bununla beraber, törenin anayasa
niteliginde, adalet, eşitlik ve iyilik gibi degişmez ilkeleri vardý.
Uygurlarla birlikte hukuk daha saglam ve şekilci bir nitelik kazanmýştýr. Ticaret
hayatýnýn gelişmesi, kişiler arasýndaki ilişkilerin “kanýtlanabilir” nitelikte olmasýný
gerektirdiginden yazýlý ve tanýklý sözleşmeler önem kazanmýştýr.
Türklerin ceza işlerinin kesin hükme baglanmasý ve devlet tarafindan takip edilmesi
toplumda ''kan gütme'' geleneginide engellemiştir.
Din ve Inanýş
Türklerde en eski din Göktanrý dinidir. Gökten başka bazý dag, ýrmak, vadi gibi
varlýklarda bir takým gizli güçlerin bulunduguna inanýlýrdý. Bu arada güneş ve ay
kutsal sayýlmýştýr. Eski Türklerde tanrý, sonsuzdur ve herhangi bir şekle sokulamaz.
Bundan dolayý Türklerde putçuluk olmadýgý gibi putlarý korumak için yapýlan
tapýnaklar da yoktur.
Öldükten sonra dirilmeye inanan Hunlar, ölülerini günlük eşyalarýyla birlikte
gömerlerdi. Türklerdeki tek Allah inancý ve yeniden dirilme düşüncesi Türklerin
Islâm dinini kolaylýkla benimsemelerinde etkili olmuştur. Türkler Maniheizm,
19
Budizm, Nasturizm (tabiatçýlýk), Musevilik, Hristiyanlýk ve Müslümanlýk gibi
inançlarý kabul etmişlerdir.
Sosyal ve Iktisadi Hayat
Hunlar ve Göktürkler dönemlerinde göçebe bir hayat süren halk çadýrlarda
yaşýyordu. Türklerin yaşadýklarý cografi şartlar hayvancýlýk faaliyetlerini öne
çýkarmýştýr.
Türkler Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bu gelişmeler
sonucunda Türklerde mimari gelişmiş, şehircilik ve şehir kültürü ortaya çýkmýştýr.
Türk devletlerinde sosyal hayat sýnýfsýzdý. Başarýlý olan bir kişi en üst görevlere
kadar çýkabilirdi. Ayrýca Türklerde kölecilik anlayýşý yayýlmamýştýr.
Elverişli bölgelerde tarým faaliyetleriyle ugraşýlmýştýr. Türkler arpa, bugday ve darý
gibi tahýllarý yetiştirmişlerdir.
Yenilgiye ugratýlan ve egemenlik altýna alýnan ülkelerden alýnan yýllýk vergiler ve
halktan toplanan vergiler Türk ekonomisine destek olmuştur.
Türkler yakýn komşularýyla yogun ticari ilişkilerde bulunmuşlar, ticaret yaptýklarý
ülkelere canlý hayvan, konserve et, deri, kösele, kürk ve hayvani gýdalar
satmýşlardýr.
Türklerin yaşadýgý topraklardan geçen Ipek ve Kürk Yollarý Türk devletlerine önemli
ölçüde gelir saglamýştýr.
20
4) Islâm Tarihi
Islâmiyet’in Doguşu ve Hz.Muhammed Dönemi
Hz. Muhammed, 610 yýlýnda 40 yaşýndayken peygamberlikle görevlendirilmiş ve
Islam dinini yaymaya başlamýştýr.
Mekke’den Medine’ye Hicret (622)
Hicretin Nedenleri
Mekkelilerin Müslümanlara karşý baskýlarýný artýrmalarý ve Islâmiyet’in Mekke’de
yaşanamaz hale gelmesi
Hz. Peygamberin Islâmiyet’i degişik yerlere yaymak istemesi
Hicretin Sonuçlarý
* Medine’de Islâm site devleti kurulmuştur.
* Muhacirlerle Ensar kardeş ilan edilmiştir. Böylece Müslümanlar arasýnda
sosyal dayanýşma artmýştýr.
* Müslümanlarýn Medine’ye yerleşmeleri Mekkelilerin kullandýgý Şam ticaret
yolunu tehlikeye sokmuştur.
* Müslümanlarla Yahudiler arasýnda savunma ittifaký kurulmuştur. Bu
vatandaşlýk antlaşmasý Islâm tarihinin ilk anayasasý kabul edilmiştir.
* Müslümanlar Mekkelilerin işkence ve baskýlarýndan kurtulmuştur.
* Islâmiyet Medine’de daha hýzlý bir yayýlma göstermiş, kýsa zamanda
* Müslümanlar büyük bir siyasal güç haline gelmişlerdir.
Bedir Savaşý (624)
21
Medine’ye hicret eden Müslümanlarýn Mekke’deki mallarýnýn yagmalanýp Şam’da
satýlmasý üzerine Hz. Muhammed buna bir misilleme olarak Şam’dan dönen
kervanýn Medine yakýnlarýnda yolunu kesmek istemiştir. Bu gelişme üzerine
Mekkelilerle Müslümanlar arasýnda Bedir Savaşý yapýlmýştýr.
Bedir Savaşý’yla;
* Müslümanlar siyasi ve dini yönden daha güçlü hale gelmiştir.
* Hz. Muhammed’e olan güven artmýştýr.
* Islâm hukukunun temelleri atýlmýş, elde edilen ganimetler paylaştýrýlmýştýr.
* Şam ticaret yollarý Müslümanlarýn kontrolüne geçmiştir.
Uhud Savaşý (625)
Bedir Savaşý’nda maglup olan Mekkeliler, bu yenilginin acýsýný çýkarmak için
Medine üzerine yürüdüler. Uhud dagý eteklerinde yapýlan savaşý Müslümanlar
kaybettiler.
Bu olay en çok Yahudileri sevindirmişti. Hz. Muhammed Uhud Savaşý sýrasýnda
önceden yapýlan anlaşmaya uymayan Yahudileri şehir dýşýna sürgün etmiştir.
Hendek Savaşý (627)
Yahudilerin maddi destek vererek Mekkelileri kýşkýrtmasý ve Mekkelilerin
Müslümanlarýn gelişmesini engellemek istemeleri Hendek Savaşý’na neden
olmuştur.
Hendek Savaşý’nýn Sonucunda;
* Müslümanlarýn kuvvetlerinin arttýgý ve maglup edilemiyecegi Kureyşliler
tarafýndan anlaşýlmýştýr.
* Kureyş’in maglup olmasýyla etraftaki kabileler arasýnda Islâmiyet’in yayýlmasý
hýzlanmýştýr.
22
* Yahudiler Medine’den çýkarýlarak içeriden gelebilecek tehlikeler önlenmiş,
böylece Medine tamamen Müslümanlarýn denetimine geçmiştir.
* Hendek Savaşý Müslümanlarýn son savunma savaşý oldu. Bu savaştan sonra
Mekkeliler savunmaya çekilmiştir.
Hudeybiye Antlaşmasý (628)
Medine’ye hicret eden Müslümanlar Mekke’ye gidip Kabe’yi ve akrabalarýný ziyaret
etmek istediler. Mekkeliler Hz. Muhammed’in önderlik yaptýgý bu grubu Mekke’ye
sokmadýlar. Iki taraf arasýndaki görüşmeler sonucunda antlaşma imzalanmýştýr.
Hudeybiye Barýşý’yla;
* Müslümanlarýn siyasi bir varlýk olarak imzaladýklarý ilk antlaşmadýr. Böylece
Mekkeliler Müslümanlarý hukuken tanýmýştýr.
* Müslümanlarla Mekkeliler arasýnda kaynaşma olmuş, Islâmiyet Mekkeliler ve
etrafýndaki kabileler arasýnda yayýlmýştýr.
* Taraflar arasýnda sert davranýşlar yumuşamýş, buna paralel olarak ticaret
faaliyetleri artmýştýr.
Hayber’in Fethi (629)
Mekke’den gelecek saldýrý tehlikesini önleyen Hz. Muhammed, Hendek Savaşý’nýn
yapýlmasýnda önemli rol oynayan Yahudilerin oturdugu Hayber’i fethetti.
Yahudilerin vergi ödemeleri şartýyla burada yaşamalarýna izin verildi. Böylece Şam
ticaret yollarýnýn güvenligi saglanmýştýr.
Mute Savaşý (629)
Arap olmayan uluslarla Müslümanlarýn ilk mücadelesi Mute Savaşý’yla başlamýştýr.
Müslümanlar bu savaşta Bizans ordusuna karşý kesin bir başarý saglayamamýştýr.
Bizans ile Müslümanlar arasýnda ilk savaş yapýlmýştýr.
23
Mekke’nin Fethi (630)
Hz.Muhammed, Hudeybiye Antlaşmasý’na uymayan Mekkeliler üzerine 10.000
kadar askerle sefere çýktý. Güçlenen ordu şehri kuşatmýş, ciddi bir direnme
görmeden Mekke’yi fethetmiştir. Mekke’nin fethinden sonra Müşriklerle
Müslümanlar arasýnda Huneyn Savaşý yapýlmýş ve Taif kuşatýlmýştýr. Bizans
Ordusu’na karşý yapýlan Tebük seferi sýrasýnda Gassani Araplarý Müslümanlýgý
kabul ettiler. Tebük seferi Arap Yarýmadasý’nda siyasal birligin önemli ölçüde
kuruldugunu göstermektedir. Tebük Hz. Muhammed’in son seferi olmuştur.
Hz. Muhammed, Tebük Seferi’nden Medine’ye döndükten bir yýl sonra hac yapmak
amacýyla Mekke’ye gitmiştir.
Veda Haccý’ndan sonra Hz. Peygamber rahatsýzlanarak 8 Haziran 632’de 63
yaşýndayken vefat etmiştir.
Dört Halife Devri (632 - 661)
Hz. Muhammed, vefatý sýrasýnda fertlerin seçme haklarýna saygýlý davranmak
amacýyla yerine kimseyi tayin etmemiştir. Müslümanlar Kureyş’in ileri gelenlerinden
Hz. Ebubekir halife seçtiler. Dört Halife Devri’nde Halifeler seçimle belirlendigi için
bu döneme “Cumhuriyet” denilmiştir.
1. Hz. Ebubekir Dönemi (632 - 634)
Iç Olaylar
Hz. Muhammed’in vefatýndan sonra zekat vermeyen ve dinden dönenlerle
mücadele edilerek düzen saglanmýştýr.
* Yalancý peygamberler ortadan kaldýrýlmýştýr.
* Kur’an-ý Kerim ayetleri toplanarak bir kitap haline getirilmiştir.
24
Kuran-ý Kerim’in kitap haline getirilmesinde;
* Hz. Muhammed’in vefat etmesi
* Yalancý peygamberlerin ortaya çýkmasý
* Hafýzlarýn savaşlarda şehit olmalarý
* Ayetlerle hadislerin birbirine karýşmasýnýn önlenmek istenmesi
* Kuran ayetleri arasýna rivayetlerin girmesinin önlenmek istenmesi
* Kuran’ýn yazýlý oldugu malzemenin (deri, taş, agaç gibi) korunmasýndaki
zorluklar
etkili olmuştur.
Dýş Olaylar
* Hz. Muhammed’in hazýrladýgý ordu Hz. Ebubekir tarafýndan Suriye’ye
gönderilmiştir. Bu seferle Arap Yarýmadasý dýşýnda ilk fetihler başlamýştýr.
2. Hz. Ömer Dönemi (634 - 644)
Siyasal Gelişmeler
* Suriye, Filistin, Iran, Irak, Mýsýr, Azerbaycan fethedilmiştir.
* Islâm kültürü ilk kez bu dönemde farklý kültürlerle karşýlaşmýştýr. Bizans ve
Sasani kültürleri Islâm kültürünü olumlu yönde etkilemiştir.
Teşkilatlanma Alanýndaki Gelişmeler
Hz. Ömer zamanýnda topraklarýn genişlemesiyle yeni düzenlemelere gidilmiştir:
* Hicretin 20. yýlýnda daha çok mali problemleri çözümlemek için ilk divan örgütü
kurulmuştur.
* Vilayetlere gönderilen valilerin yanýna adalet işlerinden sorumlu kadýlar
gönderilmiştir.
25
* Fetih edilen yerler ilk defa yönetim birimlerine ayrýldý. Böylece ülke büyük illere
bölünmüştür.
* Ilk defa Hz. Ömer döneminde stratejik önemi olan yerlere daimi ordugahlar
(cündler) kurulmuştur. Bu ordugahlar yapýlan fetihlerde önemli rol oynamýştýr. Ikta
sistemi, ilk defa bu dönemde uygulanmýştýr.
3. Hz. Osman Dönemi (644 - 656)
* Iran’ýn fethi tamamlanmýş, Trablusgarp ve Tunus fethedilmiştir. Kafkaslara
giren Islam Ordularý Hazarlara yenilerek Kafkaslarýn güneyine çekilmiştir.
* Şam’ da ilk kez donanma kurulmuş, Kýbrýs bu donanmanýn seferleri sonucunda
vergiye baglanmýş, Rodos fethedilmiştir.
Kur’an–ý Kerim’in Çogaltýlmasý
Dört Halife döneminde sýnýrlarýn genişlemesine paralel olarak degişik uluslar
Islâmiyet’i benimsemişti. Farklý dil ve şiveleri kullanan toplumlarda Kur’an–ý
Kerim’in degişik okuma şekilleri ortaya çýktý. Bu durumu önlemek amacýyla Hz.
Osman döneminde bir heyet kurularak Kur’an çogaltýlmýştýr (651).
Iç Karýşýklýklarýn Başlamasý
Hz. Osman döneminde;
* Önemli görevlere Emevi ailesinden kişilerin getirilmesi
* Yahudi asýllý Abdullah b. Sebe’nin ve Islâmiyet’i kabul etmiş gibi görünüp
gerçekte benimsemeyen (münafýk) kişilerin çalýşmalarý
* Ganimet gelirlerinin azalmasý ve orduda memnuniyetsizlikler isyanlarý
başlatmýştýr.
Hz. Osman döneminde yaşanan bu olaylar sonucunda;
* Islâm dünyasýnda ilk defa anarşi faaliyetleri başlamýştýr.
26
* Islâm dünyasýnda başlayan görüş ayrýlýklarý; karýşýklýklara ve fetihlerin
durmasýna neden olmuştur.
4. Hz. Ali Dönemi (656 - 661)
Hz. Ali’nin halife seçilmesinden kýsa bir süre sonra, Hz. Osman’ýn katillerinin
bulunmasýnda yavaş davranýldýgýný söyleyen Hz. Muaviye ve Hz. Aişe, Hz. Ali’nin
halifeligini tanýmadýlar. Bu nedenle Hz. Aişe’nin önderligindeki Mekke grubu ile Hz.
Ali grubu arasýnda Cemel Savaşý yapýlmýştýr (656). Müslümanlar arasýnda yapýlan
bu ilk savaşý Hz. Ali kazanmýş ve Islâm dünyasýnda herhangi bir ayrýlýk olmamýştýr.
Hz. Muaviye’nin başýný çektigi Şam grubu ile Hz. Ali grubu arasýnda Sýffin Savaşý
yapýlmýştýr (657). Hakem Olayý’ndan sonra Müslümanlar, siyasal gruba ayrýlmýştýr.
Hariciler; 661’de sadece Hz. Ali’yi şehit etmişlerdir. Dört Halife dönemi bitmiş,
Emeviler dönemi başlamýştýr.
Emeviler Devleti (661 - 750)
Muaviye Dönemi (661 - 680)
Muaviye dönemde, iç düzen yeniden saglamlaştýrýldýktan sonra fetihler yeniden
başlatýlmýştýr. Dogu’da Maveraünnehir’e girilmiş, Istanbul iki kez Müslümanlar
tarafýndan kuşatýlmýş, fakat başarý saglanamamýştýr.
Muaviye döneminin en önemli olaylarýndan birisi de kendisi ölmeden oglu Yezid’i
veliaht ve halife ilan etmesidir. Böylece halifelik babadan ogula geçen “saltanat”a
dönüşmüştür.
Yezid Dönemi (680 - 685)
Yezid döneminin en önemli gelişmesi Kerbela Olayý’dýr. Hz. Peygamberin torunu
Hz. Hüseyin, halifeligin babadan ogula geçemeyecegini ve seçim yapýlmasý
gerektigini söyleyerek Kûfe’ye dogru yola çýktý. Fakat Yezid’in komutaný
27
Ubeydullah, Hz. Hüseyin’i ve yanýndakileri Kerbela’da durdurdu. Bir müddet sonra
Hz. Hüseyin’i ve yanýndakileri kýlýçtan geçirdi (10 Muharrem 680).
Bu olay Müslümanlarýn; Şiiler ve Sünniler şeklinde kesin olarak gruplara
ayrýlmasýna neden olmuştur. Kerbela’da Hz. Peygamberin torununun şehid
edilmesi Islâm dünyasýnda Emevilere karşý isyanlarýn çýkmasýna ve düşmanlýgýn
artmasýna neden olmuştur.
Abdülmelik Dönemi (685 - 705)
Arapçanýn resmi dil olarak kabul edilmesi ve ilk Islâm parasýnýn bastýrýlmasý
Abdülmelik döneminde gerçekleştirilmiştir.
Velid Dönemi (705 - 715)
Tarýk b. Ziyad komutasýndaki Islâm ordularý 711’de Ispanya’nýn fethine başlamýştýr.
Daha sonra buraya Endülüs ismi verilmiştir.
Müslümanlar 732’de Puvatya Savaşý’nda Franklara yenilinceye kadar ilerlediler.
Puvatya Savaşý sonucunda Avrupa’daki son sýnýr Pirene daglarý olarak kalmýştýr.
Emevilerin Yýkýlýşýnda;
* Arap milliyetçiligi yapmalarý ve diger milletlere deger vermemeleri
* Fetih hareketlerinin durmasý
* Emevilerin Hz. Muhammed’in soyundan gelenlere iyi davranmamalarý
* Arap kabileleri arasýndaki rekabetin savaşlara dönüşmesi
* Emeviler Devleti, Horasan valisi Ebu Müslim Horasani’nin isyaný ve Emevi
halifesi Mervan’ýn öldürülmesiyle sona ermesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
28
Abbasiler Devleti (750 - 1258)
751’de Talas Savaşý yapýlmýştýr. Bu savaşta Türklerin Karluk, Yagma ve Çigil
boylarý Abbasilere yardým etmiş, savaştan sonra da Islâmiyet’i kabul etmişlerdir.
Halife Mansur döneminde ilk kez eski Yunan ve Hellenistik medeniyetine ait
eserler tercüme edilmeye başlanmýştýr.
Abbasilerin en parlak dönemi Harun Reşid’in halifeligi sýrasýnda yaşanmýştýr. Bu
dönemde halkýn yaşam standartý yükselmiş, kültür ve mimari alanda çalýşmalar
yapýlmýştýr.
Harun Reşid döneminde Bizans sýnýrýnda “Avasým” eyaleti kuruldu. Anadolu’da
Tarsus’tan dogu yönüne uzanan bir hat boyunca kurulan bu şehirlere Türkler
yerleştirilmiştir.
Harun Reşid’in ogullarýndan Memun zamanýnda Türkler devlet kademelerinde ve
orduda yer aldýlar. Sadece Türkler için kurulan Samerra şehri kýsa bir süre devletin
yönetim merkezi olmuştur.
Abbasilerin Dagýlmasý ve Yeni Devletlerin Kurulmasý
IX. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Abbasi halifelerinin otoritesinin zayýflamasý
nedeniyle eyaletlerdeki askeri valiler (Emir’ül Ümera) bagýmsýzlýklarýný ilan etmeye
başlamýşlardýr. Böylece Abbasi sýnýrlarý giderek daralmýştýr.
Abbasilerin Genel Özellikleri
* Abbasiler Arap olmayan uluslara hoşgörüyle yaklaşmýş ve Islâmiyet’in daha
fazla yayýlmasýný saglamýşlardýr.
* Bu dönemde Emevilere göre bilim – kültür alanýnda daha çok gelişme
gözlenmiştir.
* Türkler ilk kez bu dönemde Islâmiyet’i kitleler halinde benimsemişlerdir.
* Abbasilerin denizcilige önem vermemeleri ticari ve askeri alanda gelişmelerini
engellemiştir.
29
5) Türk Dünyasý
Türklerin Islâmiyet’i Kabulü ve Hizmetleri
1. Talas Savaşý
Müslüman Araplarla Çinliler Talas ýrmagý yakýnlarýnda karşýlaştýlar. Türk
boylarýndan Karluklar bu savaşta Müslüman Araplarý destekleyerek savaşý
kazanmalarýný sagladýlar (751).
Bu savaşýn sonucunda;
* Orta Asya Çinlilerin egemenligine girmekten kurtulmuştur.
* Türklerle Müslüman Araplar arasýndaki ilişkiler iyileşmiş, savaşlarýn yerini
dostluklar almýştýr.
Türklerle Müslüman Araplar arasýnda ticari ilişkiler gelişmiştir.
* Türkler kitleler halinde Islâmiyet’i kabul etmeye başlamýştýr. Talas Savaşý Türk
– Islâm tarihinin başlangýcý kabul edilmiştir.
* Dünya kültür tarihi bakýmýndan önemli kabul edilen kâgýt, Çin’in dýşýnda
yayýlmaya başlamýştýr.
2. Türklerin Islâmiyet’e Girmeleri
Türklerin Müslüman olmalarýnda;
* Müslüman tüccarlarýn faaliyetleri
* Türklerde tek tanrý inancýnýn yaygýn olmasý
* Türklerdeki cihan hakimiyeti anlayýşýnýn Islâmiyet’teki fetih anlayýşýna
benzemesi
* Islâm dini ile eski Türk inançlarý arasýnda benzerlik bulunmasý (ahiret, cennet,
cehennem, kurban kesme ....)
* etkili olmuştur.
* Türkler Islâmiyet’i kabulleriyle;
30
* Islâmiyet’i daha geniş bir alana yaymýşlardýr (Pakistan, Afganistan, Bangladeş
ve Hindistan’ýn bir kýsmý ile Balkanlar).
* Islâm dünyasýndaki ayrýlýklarý etkili bir şekilde ortadan kaldýrarak Halifeyi
korumuşlardýr.
Türk – Islâm Devletleri
1. Karahanlýlar (840 – 1212)
Karahanlýlar Devleti, Uygurlarýn dagýlmasýndan sonra Karluk, Yagma ve Çigil
Türkleri tarafýndan Dogu ve Batý Türkistan’da kurulmuştur (840). Karahanlý
hükümdarlarýndan Satuk Bugra Han’ýn etkisiyle Karahanlýlar arasýnda Islâmiyet’in
yayýlmasý hýzlanmýş ve Karahanlýlar Orta Asya’da ilk Müslüman Türk devleti haline
gelmiştir.
Türklerin Islâmiyet’e geçişlerinde ve Türk kültürüyle Islâm kültürünün
kaynaşmasýnda etkili olan Karahanlýlarýn parçalanmasýnda taht kavgalarý etkili
olmuştur.
Kültür ve uygarlýk alanýnda ilerleyen Karahanlýlar;
* Türkçeye önem vermişler ve resmi dil olarak kullanmýşlardýr. Türk dilini ve
kültürünü devam ettiren Karahanlýlar ilk Türk – Islâm eserlerini ortaya
koymuşlardýr. En önemli eserleri, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig ve Kaşgarlý
Mahmut’un Divan’ý Lügati’t Türk adlý eserleridir.
* Türk – Islâm tarihinde ilk medreseleri kurarak egitime önem vermişlerdir.
* Türk tarihinde ilk kervansaraylarý kurarak ticareti geliştirmişlerdir.
2. Gazneliler (963 – 1187)
Gazneliler Devleti, Afganistan’daki Gazne şehrinde Samanogullarýnýn Herat valisi
Alp Tigin tarafýndan kurulmuştur (963). Gazneliler en parlak dönemlerini Sultan
Mahmut zamanýnda yaşamýşlardýr.
31
Sultan Mahmut döneminde Gazneliler, Hindistan’a 17 sefer düzenleyerek Kuzey
Hindistan’a hakim olmuşlar ve Islâmiyet’i yaymýşlardýr.
Dandanakan Savaşý’ný kaybeden Gazneliler dagýlma sürecine girmişler ve eski
güçlerini kaybetmişlerdir. Gazneliler, Afganlý bir kavim olan Gurlular tarafýndan
yýkýlmýştýr (1187).
Gazneliler birçok ulusu (Türkler,Iranlýlar,Hindular,Gurlular...)bünyesinde
bulundurmalarý parçalanmarýnda ve yýkýlmalarýnda büyük rol oynamýştýr.
3. Büyük Selçuklular (1040 – 1157)
Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu ve Genişlemesi
Tugrul ve Çagrý Beylerin yönetimindeki Selçuklular Maveraünnehir’e girdikten
sonra Karahanlýlarla ve Gaznelilerle savaşlar yaptýlar. Selçuklularýn Horasan’a
girmek istemesi Selçuklu - Gazneli savaşlarýný hýzlandýrmýştýr. Iki taraf arasýnda
yapýlan Dandanakan Savaşý’ný Selçuklular kazanmýştýr (1040). Bu savaştan sonra;
Büyük Selçuklu Devleti, bütün kurumlarýyla bagýmsýz hale gelmiştir.
Tugrul Bey Dönemi (1040 – 1063)
Selçuklu ordularý Pasinler Savaşý’nda Bizans ve Ermeni kuvvetlerini maglup etti
(1048). Böylece Dogu Anadolu’ nun kontrolü Selçuklularýn eline geçmiştir.
Şiî Büveyhogullarý Abbasi halifesini esir edince, Tugrul Bey Bagdat Seferi’ne
çýkarak halifeyi esaretten kurtarmýştýr (1055). Bu gelişme üzerine halife Tugrul
Bey’i, “Dogunun ve batýnýn hükümdarý” ilan etmiştir. Bagdat Seferi’nden sonra
Büyük Selçuklu Devleti Islâm dünyasýnýn siyasal liderligini üstlenmiş, Abbasi
halifesi ise dini liderligini devam ettirmiştir.
Alp Arslan Dönemi (1040 – 1063)
Alp Arslan döneminin en önemli gelişmesi Bizans ile yapýlan Malazgirt Savaşý’dýr.
Türklerin Anadolu üzerine düzenledigi seferlerin artmasý üzerine Bizans, Türkleri
32
Anadolu’dan atmaya karar verdi. Iki ordu arasýnda Muş yakýnlarýnda yapýlan
Malazgirt Savaşý’ný Büyük Selçuklular kazanmýştýr (1071).
Malazgirt Savaşý’nýn sonucunda;
* Türkler Anadolu’ya yerleşmeye başlamýş ve Anadolu Türk yurdu haline
gelmiştir.
* Islâm dünyasý üzerindeki Bizans baskýsý sona ermiştir.
* Türklerin batý yönünde ilerlemesi ve Bizans’ýn kýşkýrtmalarý sonucunda Türk –
Islâm dünyasý üzerine Haçlý Seferleri başlamýştýr.
* Anadolu’nun fethini hýzlandýrmak ve Türkleşmesini saglamak için ilk beylikler
kurulmuştur.
Melikşah Dönemi (1072 – 1092)
Büyük Selçuklu Devleti Melikşah döneminde en geniş sýnýrlarýna ulaşmýş ve en
parlak dönemini yaşamýştýr. Türk – Islâm büyüklerine karşý suikastler düzenleyen
Batýnilere karşý başlatýlan mücadele Melikşah’ýn ölümü üzerine
sonuçlandýrýlamamýştýr.
Büyük Selçuklu Devleti’nin Parçalanma Nedenleri
Büyük Selçuklu Devleti’nin yýkýlmasýnda;
* Hükümdar ailesi arasýnda taht kavgalarý çýkmasý ve Selçuklu prenslerinin
ayaklanmalarý
* Devlete küstürülen Oguzlarýn ayaklanmasý
* Şiî Fatimilerin ve Batýnilerin zararlý faaliyetleri
* Merkezi otoritenin zayýflamasýndan yararlanan atabeylerin ayaklanarak
bagýmsýzlýklarýný ilan etmeleri gibi nedenler etkili olmuştur.
33
Türk - Islâm Devletlerinde Hakimiyet Anlayýşý
Türklerin hakimiyet anlayýşýna göre, tanrý yeryüzünü yönetme yetkisini (Kut) Türk
hükümdarlarýna vermiştir. Kut anlayýşýna göre, ülke topraklarý hanedan üyelerinin
ortak malý kabul edilmiştir. Bu sisteme göre sýk sýk taht kavgalarý çýkmýş ve Türk
devletleri kýsa sürede parçalanmýştýr.
Atabeylik Sistemi
Selçuklu şehzadelerini egiten, iyi bir yönetici ve komutan olarak yetişmesini
saglayan bilgili, tecrübeli görevlilere “Atabey” denilmiştir. Şehzadelerin yanýnda
önemli bir etkinlige sahip olan atabeyler, merkezi otoritenin zayýfladýgý dönemlerde
bagýmsýzlýklarýný ilan ederek devletin parçalanmasýna neden olmuşlardýr.
Ikta Sistemi
Gelirleri hizmet ve mal karşýlýgý olarak komutanlara, askerlere ve devlet
memurlarýna verilen topraklara ikta denir.
Iktalarýn faydalarý şunlardýr:
* Toprak gelirleriyle memur maaşlarý karşýlanmýş ve iktalarda savaşa hazýr
askerler yetiştirilmiştir.
* Üretim kontrol altýna alýnarak artýrýlmýştýr.
* Taşrada devlet otoritesi saglanmýştýr.
* Göçebe Tükmenlerin yerleşik hayata geçmesi saglanmýştýr.
34
6) Ortaçag’da Avrupa
Kilise ve Papalýk
Ortaçag’da Katolik Kilisesi siyasal, dinsel ve ekonomik alanlarda güçlenmiştir.
Katolik Kilisesi’nin güçlenmesinde;
* Papa’nýn Avrupa krallarýna taç giydirerek krallýklarýný onaylamasý
* Siyasal yapýnýn parçalanmasý
* Skolastik düşüncenin yaygýnlaşmasý
* Kilisenin kişileri dinden çýkarma (aforoz), bir bölgede yaşayanlarý dinsel
faaliyetlerden men etme (enterdi) ve para karşýlýgýnda günah çýkarma, cennetten
yer satma (endülüjans) yetkileri bulunmasý
etkili olmuştur.
Ortaçag’da kurulan devletlerin bir çogunda hükümdarlar egemenliklerini dine
dayandýrmýşlardýr. Ortaya çýkan laik olmayan devlet anlayýşýnda din adamlarý
devlet yönetiminde etkili olmuşlardýr.
Fedoalite
Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, topragýn mülkiyetine veya imtiyazýna
sahip olan bir senyörler (derebeyler) sýnýfý ile bu sýnýfa bagýmlý köleler sýnýfýnýn
oluşturdugu idari düzene feodalite denir.
Feodalite Rejiminin Özellikleri
* Feodalite rejimin kurulmasýndan sonra Avrupa’da siyasal birlik bozulmuş,
küçük yönetim birimleri ortaya çýkmýştýr. Derebeylik yönetimi, IX. yüzyýlda
Fransa’dan bütün Avrupa’ya yayýlmýş ve bütün Ortaçag boyunca devam etmiştir.
35
* Feodalite rejiminde, halk arasýnda eşitlik yoktu. Avrupa’da halk; soylular,
rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sýnýflara ayrýlmýştýr. Bu nedenle Ortaçag’da
Avrupa’da sosyal adalet saglanamamýştýr.
* Topraklarýn mülkiyeti soylularýn elinde toplanmýştýr. Ortaçag’da kapalý bir
ekonomik politika izlendigi için halk sermaye birikimine sahip olamamýştýr.
Feodalite Rejiminin Zayýflamasý
Derebeylerinin zayýflamasýnda;
* Haçlý Seferleri sýrasýnda derebeylerin ölmesi veya ordularýný kaybetmesi
* Barutun ateşli silahlarda kullanýlmaya başlanmasý
* Avrupa’da sürekli ordularýn kurulmasý
* Yeniçag başlarýnda Cografi Keşiflerin yapýlmasýndan sonra ticaretin gelişmesi
ve tarýmsal faaliyetlerin gerilemesi
* Papa ile krallar arasýndaki mücadelenin krallar lehine sonuçlanmasý
* gibi gelişmeler etkili olmuştur.
Haçlý Seferleri (1096 – 1270)
Hristiyan Avrupalýlarýn birleşerek XI. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Anadolu, Suriye
ve Filistin’e düzenledikleri seferlere “Haçlý Seferleri” denir.
1. Haçlý Seferlerinin Nedenleri
a. Dinsel Nedenler
* Hristiyanlarýn, Müslümanlarýn elinde bulunan kutsal yerleri (Kudüs) geri almak
istemeleri
– X. yüzyýlda Fransa’da ortaya çýkan Kluni tarikatýnýn Hristiyanlarý
Müslümanlarla savaşmak için kýşkýrtmasý
* Katolik Kilisesi’nin Ortodoks Kilisesi’ne hakim olmak istemesi
36
b. Ekonomik Nedenler
* Açlýk ve yoksulluk içinde bulunan Avrupalýlarýn, ekonomik düzeyi yüksek olan
Türk ve Islâm ülkelerini ele geçirerek zengin olmak istemeleri
* Avrupalýlarýn dogudan gelen ticaret yollarýna hakim olmak istemeleri
* Toprak sahibi olamayan soylularýn toprak kazanmak için yaptýgý çalýşmalar
c. Siyasal Nedenler
* Malazgirt Savaşý’ndan sonra kýsa zamanda Anadolu’yu ele geçiren Türkleri
durduramayan Bizans Imparatorlugu’nun Avrupalýlardan yardým istemesi
* Avrupalýlarýn dogu ülkelerinde derebeylik sistemini kurmak istemeleri
* Avrupalýlarýn Türkleri denizlerden ve Ön Asya’dan uzaklaştýrmak istemeleri
2. Haçlý Seferlerinin Sonuçlarý
a. Dinsel Sonuçlarý
* Katolik Kilisesi zayýflamýş ve din adamlarýna olan güven sarsýlmýştýr.
* Papa ve kilisenin baskýsý kalkýnca bilim, edebiyat ve sanat alanlarýndaki
gelişmeler hýzlanmýş, skolastik düşünce zayýflamýştýr.
* Avrupa dýşýnda misyonerlikler kurularak Hristiyanlýk dini Asya ve Afrika’da
yayýlmaya çalýşýlmýştýr.
b. Ekonomik Sonuçlarý
* Dogu – Batý arasýndaki ticaret faaliyetleri gelişmiş ve Akdeniz limanlarýnýn
önemi artmýştýr.
* Seferler sýrasýnda gerekli mali destegin saglanmasý için krallýklarýn Italya
bankerlerinden borç para almalarý, bankacýlýgýn gelişmesine ortam hazýrlamýştýr.
* Haçlýlarýn deniz yoluyla taşýnmasý geregi gemiciligin gelişmesinde etkili
olmuştur. Ayrýca Avrupalýlar kagýt, cam, deri işleme ve dokuma sanayisini
ögrenmişlerdir.
37
* Anadolu, Suriye ve Filistin’deki şehirler zarara ugramýş ve bölgedeki Türk
devletleri ekonomik yönden olumsuz etkilenmişlerdir.
c. Siyasal Sonuçlarý
* Seferlere katýlan derebeylerinin bir kýsmý öldü, bir kýsmý da ordularýný ve eski
topraklarýný kaybettiler. Bu durum derebeylerinin zayýflamasýna, mutlak krallýklarýn
güçlenmesine yol açmýştýr.
* Türklerin batý yönündeki ilerleyişleri bir süre durmuştur. Dolayýsýyla Haçlý
Seferleri Türklerin Balkanlara geçişini geciktirmiştir.
* Türklerin elinde bulunan topraklarýn bir kýsmý istilaya ugramýş, Batý Anadolu
Bizans’ýn eline geçmiştir. Türkiye Selçuklularý Orta Anadolu’ya çekilmiştir.
* Türkler, Haçlý saldýrýlarýna karşý Islâm dünyasýný korumuşlar, bu durum
Türklerin Müslümanlarýn yaşadýgý bölgelerde önemini artýrmýştýr.
d. Sosyal Alandaki Sonuçlarý
Feodalite rejiminin zayýflamasý sonucunda Avrupa’da köylüler yeni haklar elde
ettiler. Çiftçilerin sosyal etkinligi artmýştýr. Ayrýca ticaret ve sanatla ugraşan burjuva
sýnýfý zenginleşmiş ve önem kazanmýştýr.
e. Bilim ve Teknik Alandaki Sonuçlarý
* Avrupalýlar Türk ve Islâm dünyasýný daha yakýndan tanýma olanagý
bulmuşlardýr.
* Avrupalýlar, Müslümanlardan pusula, barut, kagýt, matbaa, şeker, tarçýn ve ipek
işlemeciligini ögrenmişlerdir. Avrupalýlarýn bu teknolojik buluşlarý ögrenmeleri,
hayatlarýnda önemli degişikliklere neden olmuş, Yeniçag’da Avrupa’nýn her alanda
ilerlemesine ortam hazýrlamýştýr.
* Skolastik düşüncenin yerini özgür düşünce almaya başlamýş, halk okullarý
açýlmýş, Müslüman bilginlerin eserleri tercüme edilmiştir. Dolayýsýyla Avrupa’da
kültürel ve bilimsel hayat canlanmýştýr.
38
Magna Charta (Büyük Şart) (1215)
Ingiltere’de halkýn kişisel haklarýnýn tanýndýgýný belirten ilk siyasal belgedir. 1215
yýlýnda Ingiltere Kralý Jan (John) ile soylular arasýnda imzalanmýştýr.
Ingiliz demokrasisinin temeli sayýlan Magna Charta (Büyük Şart) krala zorla kabul
ettirildi.
Bu ferman ile;
* Ingiltere’de kralýn yetkileri sýnýrlandýrýlmýştýr.
* Anayasa niteligindeki bu ferman bir süre sonra Ingiltere’de parlamento
yönetiminin kurulmasýna ortam hazýrlamýştýr. Ingiltere Mutlak Krallýk yönetiminden
Meşruti Krallýk yönetimine geçmiştir.
* Ingiltere’de demokratikleşme süreci başlamýştýr.
39
7) Türkiye Tarihi
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Dönemi
Malazgirt Zaferi’nden sonra;
* Bizans’ýn Anadolu’daki etkinligini kaybetmesi
* Türkmenlerin gruplar halinde Anadolu’ya göç etmesi
* Anadolu halkýnýn agýr vergiler ve adaletsizlikten dolayý, Bizans
Imparatorlugu’ndan ve Anadolu’ya gönderdigi memurlardan memnun olmamasý
* Anadolu Türk beyliklerinin kurulmasý
Anadolu’nun Türkleşmesini hýzlandýrmýştýr.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleymanşah. Melikşah döneminde Iznik’i
ele geçirerek bagýmsýzlýgýný ilan etti (1077).
I. Kýlýç Arslan tahta geçtikten sonra devleti yeniden düzenlemeye ve Anadolu’da
birligi saglamaya çalýşmýştýr. Birinci Haçlý Seferi’ne katýlan ordularý durduramayan
Anadolu Selçuklu Devleti, Batý Anadolu’yu boşaltarak merkezini Konya’ya taşýmak
zorunda kalmýştýr.
2. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Genişleme ve Yükseliş Dönemi
lI. Kýlýç Arslan döneminde, Bizans Imparatoru Manuel, Türklerin güçlenmesinden
ve topraklarýný genişletmesinden rahatsýzlýk duymuş ve Türkleri Anadolu’dan
atmak amacýyla farklý uluslardan oluşan büyük bir orduyu Anadolu’ya göndermiştir.
Miryokefalon Savaşý diye bilinen mücadeleyi Türkiye Selçuklularý kazanmýştýr
(1176).
Bu savaşýn sonucunda;
40
* Anadolu kesin olarak Türk vataný haline gelmiş ve Türklerin Anadolu’dan
atýlamayacagý kanýtlanmýştýr.
* Türkler taarruza, Bizans ise savunmaya geçmiştir.
I. Gýyaseddin Keyhüsrev hükümdarlýgý sýrasýnda; askeri hareketlerini ekonomik ve
ticari çýkarlar dogrultusunda düzenlemiştir. Bu amaca ulaşmak için I. Gýyaseddin
Keyhüsrev, Karadeniz ticaret yolunu açmaya çalýşmýş, diger taraftan Antalya’yý
fethederek Akdeniz’i Türk ticaretine açmýştýr.
I. Izzeddin Keykavus, Trabzon Rum Imparatoru’na hakimiyetini kabul ettirdi.
Sinop’u alarak ticaret merkezi haline getirdi (1214). Selçuklu hakimiyetinden çýkmýş
olan Antalya’yý geri alarak Akdeniz ve Karadeniz’deki ticaret yollarýnýn güvenligini
sagladý. I. Izzeddin Keykavus döneminde Kýbrýs Krallýgý ve Venediklilerle ticaret
anlaşmalarý yapýlmýş, Trabzon Rum Imparatorlugu ve Çukurova Ermenileri vergiye
baglanmýştýr.
I. Alaeddin Keykubat döneminde, Anadolu Selçuklu Devleti en parlak dönemini
yaşamýştýr. I. Alaeddin Keykubat, Asya’da büyük bir tehlike haline gelen Mogollara
karşý tedbirler aldý. Bu tedbirler çerçevesinde dogudaki kale ve surlar tamir edilmiş
ve komşu devletlerle ittifaklar kurulmuştur.
I. Alaeddin Keykubat, Akdeniz’de önemli ticaret merkezlerinden biri olan Alanya’yý
(Alaiye) topraklarýna kattý (1223) ve Alanya’da tersane kuruldu. Bu durum
Selçuklularýn denizcilikte büyük bir gelişme göstermesini saglamýştýr. Selçuklular
Akdeniz’den sonra Karadeniz’de de faaliyet gösterdiler.
Mogol tehlikesine karşý Cengiz Han ile iyi geçinmek isteyen I. Alaeddin Keykubat,
Mogollardan kaçarak Selçuklu sýnýrlarýna gelen Harzemşahlara da iyi davranmýştýr.
Ancak Celaleddin Harzemşah’ýn Selçuklulara ait Ahlat’ý alarak tahrip etmesi
ilişkilerin bozulmasýna neden olmuştur. Erzincan yakýnlarýnda yapýlan Yassýçemen
Savaşý’ný Alaeddin Keykubat kazanmýştýr (1230). Bu savaştan sonra Harzemşahlar
kesin olarak yýkýlmýştýr (1231). Harzemşahlarýn yýkýlmasýyla Türkiye Selçuklularýyla
Mogollar arasýndaki tampon bölge ortadan kalkmýştýr.
I. Alaeddin Keykubat’ýn ölümüyle Türkiye Selçuklularý eski gücünü kaybederek
yýkýlýş sürecine girmiştir.
41
3. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Zayýflamasý ve Mogol Istilasý
I. Alaeddin Keykubat’ýn ölümünden sonra yerine oglu II. Gýyaseddin Keyhüsrev
geçmiştir. Vezir Saadettin Köpek’in etkisi altýnda kalan hükümdar babasý kadar
yetenekli degildi.
Baba Ishak Isyaný (1240)
XIII. yüzyýlda Asya’daki Mogol istilasý pekçok Türkmenin Anadolu’ya göç etmesine
sebep olmuştur. Dogu ve Güneydogu Anadolu’ya gelen Türkmenler yer ve otlak
darlýgý nedeniyle sýkýntý çekiyordu. Bölge halkýnýn sosyal ve ekonomik sýkýntýlarýný
degerlendiren Baba Ishak isimli bir kişi isyan başlattý (1240).
Türkmenlerin destegini alan Baba Ishak isyaný kýsa sürede yayýldý. Eski gücünü
kaybeden Anadolu Selçuklularý bu isyaný bastýrmakta zorlanmýş, ancak iki yýl sonra
isyaný bastýrabilmiştir.
Anadolu Selçuklularýnýn Yassýçemen Savaşý’ný kazanmalarý Mogollarýn Anadolu’ya
gelişini geciktirmiştir. Ancak Baba Ishak isyanýnýn güçlükle bastýrýlmasý,
Selçuklularýn zayýfladýgýný ortaya çýkarmýş ve Mogollarý Anadolu’yu istila etme
konusunda cesaretlendirmiştir.
Kösedag Savaşý ve Sonuçlarý
Anadolu Selçuklularýnýn dogu sýnýrlarýna dayanan Mogollar, Baba Ishak isyanýndan
sonra Anadolu’yu istilaya karar verdiler. Sivas’ýn dogusunda yapýlan Kösedag
Savaşý’nda Anadolu Selçuklu ordusu maglup olmuştur.
Bu savaşýn sonucunda;
* Anadolu Mogollarýn hakimiyetine girmiş ve Türkiye Selçuklularý Devleti
Mogollara baglý hale gelmiştir.
42
* Trabzon Rum Imparatorlugu ve Ermeni Krallýgý Selçuklu hakimiyetinden
çýkmýş, Anadolu’nun batý kýsýmlarýnda bagýmsýz Türk beylikleri kurulmuştur.
Böylece Anadolu’da kurulan Türk siyasal birligi bozulmuştur.
* Anadolu’da can ve mal güvenligi kalmamýş, ticaret faaliyetleri durma noktasýna
gelmiş ve üretim azalmýştýr. Bu durum Anadolu halkýnýn ekonomik hayatýný
olumsuz yönde etkilemiştir.
* Anadolu’daki önemli bilim, sanat ve ticaret merkezleri tahribata ugramýş,
kültürel gelişmeler durmuştur.
* Mogollarýn baskýsýndan kurtulmak isteyen Türkmenler Anadolu’nun batýsýnda
yogunlaşmýşlardýr. Türk kültürü Anadolu’nun batýsýnda da yayýlmýştýr.
* Merkezî otoritesini kaybeden Anadolu Selçuklularý dagýlma ve yýkýlma sürecine
girmiştir.
Uçlarda Hayat ve Beylikler
1243 Kösedag Savaşý’ndan sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin Mogol
hakimiyetine girmesi üzerine, uc beyleri serbest hareket etmeye ve Anadolu
Selçuklu sultanlarýný tanýmamaya başladýlar. Anadolu’nun batýsýnda yogunlaşan
beyliklerin nüfus ve askeri gücünü Mogollarýn baskýsýndan kaçan Türkmenler
oluşturuyordu. Mogollarýn hakimiyetini kabul etmek istemeyen uc beyleri ve aşiret
beyleri bagýmsýzlýklarýný ilan ederek Türkiye’de “Beylikler Dönemi”nin başlamasýna
neden olmuşlardýr.
Anadolu’da Sögüt ve Domaniç çevresinde Osmanlýlar, Konya ve çevresinde
Karamanogullarý, Kütahya ve çevresinde Germiyanogullarý, Balýkesir çevresinde
Karesiogullarý, Izmir ve Aydýn çevresinde Aydýnogullarý, Manisa’da
Saruhanogullarý, Sinop ve Kastamonu’da Candarogullarý, Mugla’da
Menteşeogullurý, Maraş’ta Dulkadirogullarý ve Adana’da Ramazanogullarý beylikleri
kurulmuştur.
Anadolu Türk Beyliklerinin Genel Özellikleri
* Türkiye Selçuklularýnýn zayýflamasýndan sonra Anadolu’nun batýsýnda kurulan
beylikler, Anadolu Türk tarihinin kesintisiz olarak devam etmesini saglamýşlardýr.
43
* Orta Anadolu’da yogunlaşan Selçuklu kültür ve sanatýný Anadolu’nun uç
bölgelerine taşýyarak yaygýnlaşmasýný ve devamýný saglamýşlardýr.
* Her beylik kendi sýnýrlarý içinde bayýndýrlýk hareketlerine önem vermiş ve beylik
merkezleri birer kültür merkezi haline gelmiştir.
Anadolu’da Sosyal Hayat
Malazgirt zaferinden sonra, Orta Asya’dan gelen konar - göçerler Anadolu’ya
yerleştirilerek Anadolu’da Rum ve Hristiyanlara karşý nüfus üstünlügü saglanmýştýr.
Türkler Anadolu’da yaşayan Hristiyan unsurlarla birlikte (Rumlar, Ermeniler,
Süryaniler) yaşamlarýný sürdürmüştür. Selçuklu sultanlarý Hristiyan ahaliye adaletli
ve hoşgörülü davranmýş, karşýlýgýnda onlarda Selçuklu idaresini benimsemişlerdir.
Anadolu’da Ekonomik Hayat
Tarým ve Hayvancýlýk
Anadolu Selçuklu sultanlarý ve beyler, köylüleri topraklarda tutabilmek amacýyla
belirli zamanlarda vergi affý veya vergilerin hafifletilmesi gibi tedbirler almýşlardýr.
Anadolu Selçuklu Devleti, tarým ve hayvancýlýgýn gelişmesine yardýmcý olmuş,
bunun sonucunda Anadolu’da alýnan ürünlerin ihtiyaç fazlasýný (tarým ve hayvan
ürünlerini) dýşarýya satmýştýr.
Ticaret
Anadolu’da ticaretin gelişmesi için Türkiye Selçuklularý döneminde şu tedbirler
alýnmýştýr :
* Ticarette kullanýlmak üzere yollar yapýlmýş ve bu yollarda güvenlik
saglanmýştýr.
* Ticaret yollarý üzerine tüccarlarýn konaklamasý ve ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý
amacýyla kervansaraylar yapýlmýştýr. II. Kýlýç Arslan döneminde başlayan
Kervansaray yapýmý, daha sonra gelen Selçuklu sultanlarý tarafýndan devam
44
ettirilmiş ve kervansaraylar komşu ülkelerden tüccarlarýn Anadolu’ya gelmesinde
önemli rol oynamýştýr.
* Tüccarlarýn korsan, eşkiya ve tabii afetlerden dolayý ugrayacagý zararlarý
karşýlamak üzere bir çeşit devlet sigortasý yapýlmýştýr.
* Büyük ticaret merkezlerinde hanlar ve kapalý çarşýlar yapýlmýştýr.
* Ticareti geliştirmek amacýyla Akdeniz ve Karadeniz’de fetihler yapýlmýştýr
(Antalya, Alanya, Sinop, Sugdak).
* Kýbrýs Krallýgý ve Latin (Italyan) Cumhuriyetleriyle ticaret anlaşmalarý
yapýlmýştýr.
* Gümrük vergileri hafifletilmiştir.
* Ticari önemi olan merkezlere Türk ve Müslüman tüccarlar yerleştirilmiştir.
Anadolu’nun Dogu – Batý, Güney – Kuzey ticaret yollarýnýn üzerinde bulunmasý ve
kýtalarý birbirine baglamasý, bölge ticaretinin gelişmesine ortam hazýrlamýştýr.
Türkiye Selçuklularý döneminde Anadolu uluslararasý ticaret merkezi haline
gelmiştir.
Ahilik Teşkilatý
Ahilik, Türkiye Selçuklu Devleti döneminde (XIII. yüzyýlda) ortaya çýkmýş, esnaf ve
zanaatkarlarýn ticari hayatýný şekillendiren sosyal bir teşkilattýr.
Bu teşkilat;
* Esnaflar arasýnda dayanýşmayý saglamýştýr.
* Mesleki egitim sonucunda çýrak, kalfa ve usta yetiştirerek bunlara diploma
vermiştir.
* Üyelerinin dini, ahlaki ve diger alanlarda bilgilerinin artýrýlmasýna çalýşmýştýr.
* Üretim kalitesinin artýrýlmasýna ve fiyatlarýn ayarlanmasýna çalýşmýştýr.
* Mogol istilasýndan sonra Anadolu’da huzur ve güvenligi saglamaya çalýşmýştýr.
45
8) Osmanlý Devleti’nin Kuruluş Devri
Osmanlý Devleti’nin Kuruluşu
Ilhanlýlarýn zayýflamasýndan faydalanan Osman Bey, bagýmsýz hareket ederek
Osmanlý Devleti’ni kurmuştur (1299).
Osman Gazi’nin, Ahi şeyhlerinden Edebali’nin kýzýyla evlenmesi Anadolu halký
tarafýndan kabullenilmesini ve desteklenmesini saglamýştýr.
Osmanlý Devleti’nin Kýsa Sürede Gelişmesini Saglayan Etkenler
Osmanlý Devleti’nin kýsa sürede gelişmesinde;
* Anadolu’da ve Balkanlarda siyasal birligin bulunmamasý
* Merkeziyetçi bir devlet anlayýşý benimsenerek hakimiyetin tek elde toplanmasý
* Devletin Bizans sýnýrýnda kurulmasý, ticaret ve göç yollarý üzerinde bulunmasý
* Dogudan gelen yogun Türkmen göçleriyle nüfus üstünlügünün saglanmasý ve
asker ihtiyacýnýn karşýlanmasý
* Düzenli ve güçlü ordularýn kurulmasý
gibi faktörler etkili olmuştur.
Balkanlardaki Gelişmeler Türklerin Rumeli’ye Geçişi
Bizans Imparatoru, Osmanlý Devleti’nden aldýgý yardýmlara karşýlýk Osmanlý
Devleti’ne Gelibolu’daki Çimpe Kalesi’ni verdi. Böylece Türkler Rumeli’de toprak
sahibi olmuşlar ve Balkan fetihlerinde bu kaleyi üs olarak kullanmýşlardýr.
46
Osmanlý Devleti’nin Rumeli’de Uyguladýgý Iskan Siyaseti
Osmanlýlarýn Balkanlarda takip ettikleri iskan politikasýnýn temel amacý; yeni
fethedilen topraklara Anadolu’dan getirilecek Türk halký yerleştirmek, bunun için
özellikle konar-göçerleri tercih etmek ve fethedilen yerdeki yerli halktan ayaklanma
çýkarma ihtimali bulunanlarý başka yerlere göç ettirmekti.
Anadolu’dan Rumeli’ye götürülen halk, büyük yollar üzerinde bulunan ve askeri
yönden önemli şehir ve kasabalara yerleştirilmiştir. Iskan politikasýnýn sonucunda;
* Balkanlarýn Türkleşmesi ve bölgede Türk kültürünün yerleşmesi saglanmýştýr.
* Geride düşman kuvveti býrakýlmadýgý için Osmanlýlarýn Rumeli’de güvenle
ilerlemesi saglanmýştýr.
* Anadolu’daki yurtsuz Türkmenlere yeni yurtlar bulunmuştur.
Osmanlýlar Balkanlarda ele geçirdikleri yerlerde halka hoşgörülü ve adaletli
davranmýşlar, halkýn inançlarýna, geleneklerine, dillerine ve kutsal saydýklarý
degerlere dokunmamýşlardýr. Osmanlý Devleti’nin bu şekilde davranmasý
Balkanlara yerleşmesini ve ele geçirdigi topraklarda tutunmasýný kolaylaştýrmýştýr.
Osmanlý Devleti’nin Balkanlarda Genişlemesi ve Haçlý Seferleri’nin
Başlamasý
XIV. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Türklerin Balkanlara yerleşmeye başlamasý
üzerine Balkan uluslarýnýn birleşerek Osmanlý Devleti’yle yaptýgý savaşlara Haçlý
Savaşlarý denilmiştir. XIV. ve XV. yüzyýllarda Haçlý Seferlerinin düzenlenmesinde;
* Türklerin Balkan topraklarýndan atýlmak istenmesi
* Papa’nýn Hristiyan dünyasýný Türkler üzerine kýşkýrtmasý
* Türkler karşýsýnda başarýsýz olan Bizans Imparatorlugu’nun Hristiyan
dünyasýndan yardým istemesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
47
Osmanlýlarla yapýlan Haçlý Savaşlarýna Macarlar, Sýrplar, Bulgarlar, Eflaklýlar,
Bosnalýlar gibi uluslar katýlmýştýr.
Osmanlý Devleti’nin Anadolu’da Türk Siyasal Birligini Saglamasý
Osmanlý Devleti, Orhan Bey döneminde Karesi Beyligi’ni, I. Murat döneminde
Germiyanogullarýnýn topraklarýnýn bir kýsmý çeyiz yoluyla Osmanlý Devleti’ne
katýlmýştýr. Ayrýca, Hamitogullarý Beyligi’nden satýn alma yoluyla toprak
kazanýlmýştýr. Germiyanogullarý ve Hamitogullarýndan savaş yapmadan toprak alan
I. Murat döneminde Karamanogullarý Beyligi’yle savaşlar yapýlmýştýr.
Anadolu’da siyasal birligi saglayan asýl faaliyetler Yýldýrým Bayezid döneminde
başlamýştýr.
Anadolu beyliklerinin Osmanlý Devleti’ne katýlmasýyla;
* Anadolu’da Türk siyasal birligi kurulmuştur.
* Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz sahillerinin bir bölümü Osmanlýlarýn eline
geçmiş, Osmanlý denizciligi güçlenmiştir. Adalar Denizi’ndeki gaza faaliyetlerini
Osmanlýlar üstlenmiştir.
Ankara Savaşý (1402)
Ankara Savaşý’nýn yapýlmasýnda;
* Topraklarýný kaybeden Anadolu beylerinin Timur’a sýgýnarak Osmanlý
Devleti’ne karşý kýşkýrtmalarý
Yýldýrým Bayezid’in Timur’dan kaçan Bagdat ve Karakoyunlu hükümdarlarýný
himaye etmesi
Çin üzerine sefere çýkmaya hazýrlanan Timur’un arkasýnda güçlü bir Osmanlý
Devleti’nin kalmasýný istememesi
* Dogu - Batý ticaret yollarýný ele geçirmek isteyen Timur’un Anadolu’ya girerek
Erzincan ve Sivas’ta katliam yapmasý
48
gibi nedenler etkili olmuştur.
1402 yýlýnda Ankara yakýnlarýnda yapýlan savaşý Timur kazanmýştýr.
Ankara Savaşý’nýn Sonuçlarý
* Savaşý kazanan Timur, Anadolu beyliklerinin topraklarýný tekrar eski
sahiplerine geri vermiştir. Böylece, Yýldýrým Bayezid’in Anadolu’da önemli ölçüde
kurdugu siyasal birlik Timur tarafýndan bozulmuştur. Timur bu davranýşýyla
Anadolu’da güçlü bir devletin bulunmasýný engellemeyi amaçlamýştýr.
* Osmanlý Devleti’nin batý yönündeki ilerleyişi bir süre durmuştur. Dolayýsýyla
Bizans Imparatorlugu’nun yýkýlmasý gecikmiş ve Balkanlarda Osmanlý hakimiyeti
sarsýlmýştýr.
* Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Osmanlý Devleti’nde Yýldýrým
Bayezid’in ogullarý arasýnda taht kavgalarý başlamýştýr. Osmanlý tarihinde “Fetret
Devri” olarak bilinen ve 11 yýl süren bu dönemde Osmanlý Devleti dagýlmakla karşý
karşýya kalmýştýr.
Fetret Devri (1402 – 1413)
Osmanlý tarihinde Ankara Savaşý’ndan sonra padişahsýz geçen 11 yýla (1402 –
1413) Fetret Devri denilmiştir.
Fetret Devri’nde yaşanan taht kavgalarý Osmanlý Devleti’ni maddi-manevi zarara
ugratmýştýr. Ancak, Osmanlý Devleti kurmuş oldugu saglam devlet örgütü ve güçlü
sosyal kurumlar sayesinde tamamen parçalanýp dagýlmaktan kurtulabilmiştir.
Balkanlarda Sarsýlan Hakimiyetin Pekiştirilmesi
Osmanlý Devleti’nin taht kavgalarýna ve zayýflamasýna ragmen Balkanlarda
tutunabilmesinde;
* Týmar sisteminin ve planlý şekilde iskan politikasýnýn uygulanmasý
* Timur’un Osmanlý ordusunu tamamen imha edememesi
49
* Osmanlýlarýn Balkanlarda takip ettigi hoşgörülü ve adaletli politikanýn Balkan
halkýný memnun etmesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
Osmanlý Devleti, 1440 – 1444 yýllarý arasýnda Balkan uluslarý karşýsýnda zor
duruma düşmüş ve üst üste maglubiyetler almýştýr. II. Murat, bu gelişmeler üzerine
Osmanlýlarýn aleyhine olan Edirne – Segedin Antlaşmasý’ný imzalamak zorunda
kalmýştýr (1444).
Balkanlardaki başarýsýzlýklardan dolayý II. Murat tahttan çekilerek yerine 12
yaşýndaki oglu II. Mehmet’i tahta çýkarmýştýr. Bu durumdan faydalanarak Türkleri
Balkanlardan atmak isteyen Balkan uluslarý yeni bir Haçlý ordusu hazýrlayarak
Osmanlý Devleti’ne saldýrdýlar. Haçlýlarla Osmanlý Devleti arasýnda yapýlan Varna
Savaşý Türklerin galibiyetiyle sonuçlanmýştýr (1444).
Osmanlý Devleti’nin Varna Savaşý’ný kazanmasý, Ankara Savaşý’ndan önceki
gücüne ulaştýgýný ve Balkanlardaki başarýsýzlýklara son verdigini göstermektedir.
Macar Kralý Hünyadi Yanoş liderliginde kurulan yeni bir Haçlý ordusu hem Varna
Savaşý’nýn intikamýný almak hem de Türkleri Balkanlardan atmak amacýyla
saldýrýya geçti. Yapýlan II. Kosova Savaşý’ný Osmanlý Devleti kazanmýştýr (1448).
Bu savaştan sonra;
* Türkler Balkanlara kesin olarak yerleşmiştir. Böylece Türklerin Balkanlardaki
hakimiyeti pekiştirilmiştir.
Haçlýlar uzun yýllar Osmanlý Devleti’ne saldýrmaya cesaret edememişler ve
Türklerin Avrupa’daki hakimiyet alanlarý sürekli genişlemiştir.
50
9) Osmanlý Devleti’nin Yükselme Devri
Istanbul’un Fethi (1453)
Istanbul’ un fethinde;
* Istanbul’a hakim olan Bizans’ýn Osmanlý toprak bütünlügünü bozmasý
* Bizans Imparatorlugu’nun Anadolu beyliklerini kýşkýrtmasý ve Osmanlý
yönetimine karşý ayaklanan şehzadeleri desteklemesi
* Bizans’ýn Hristiyan dünyasýný kýşkýrtarak Haçlý Seferlerine neden olmasý
* Istanbul’un kara ve deniz ticareti bakýmýndan önemli bir cografi konuma sahip
olmasý
* Hz.Muhammed’in Müslüman komutanlarý Istanbul’un fethi için teşvik etmesi
etkili olmuştur.
Istanbul’un Fethinin Türk ve Dünya Tarihi Bakýmýndan Önemli Sonuçlarý
* Osmanlý Devleti’nin Asya ile Avrupa topraklarý birleşmiş, böylece toprak
bütünlügü saglanmýştýr.
* Karadeniz ile Akdeniz arasýndaki su yollarý Osmanlý Devleti’nin eline geçmiştir.
Istanbul’un fethinden sonra Kuzey ve Dogu Avrupa’dan gelen ticaret yollarý
bütünüyle Türklerin denetimine girmiştir.
Bogazlarýn savunulmasý kolaylaşmýş ve Osmanlý Devleti tabii başkentine
kavuşmuştur. Roma Imparatorlugu’nun son kalýntýsýnýn ortadan kalkmasý ile Türk
sultanlarý büyük bir itibar ve saygýya ulaşmýştýr.
* Osmanlý Devleti merkeziyetçi, mutlak bir imparatorluk haline gelmiş ve devlet
Yükselme Devri’ne girmiştir.
* Karadeniz, Akdeniz ve Ege ticaretinin Türklerin eline geçmesi, Avrupa
devletlerini Cografi Keşiflere yöneltmiştir.
* Bizans Imparatorlugu yýkýlmýş, ticari çýkarlarý elden giden Venediklilerle
Osmanlýlarýn arasý bozulmuştur.
51
* Istanbul’un fethi surlarýn yýkýlabilecegini göstermiştir. Bu durum Avrupa’da
feodalitenin yýkýlmasýna ve merkeziyetçi devletlerin kurulmasýna ortam
hazýrlamýştýr.
* Istanbul’un fethi Ortaçag’ýn sonu, Yeniçag’ýn başlangýcý kabul edilmiştir.
* Istanbul’dan Italya’ya giden Bizanslý bilginler burada Rönesans hareketlerinin
başlamasýna katkýda bulunmuştur.
* Türkler Istanbul’u fethettikten sonra halka din ve vicdan hürriyeti tanýmýşlar ve
Ortodoks Kilisesi’ni koruma altýna almýşlardýr. Böylece; Hristiyan dünyasýnýn
birleşmesinin engellenmesi, Katolik Kilisesi’ne karşý güç oluşturulmasý ve halka
hoşgörülü davranýldýgýnýn kanýtlanmasý amaçlanmýştýr.
Balkanlarda Fetihlerin Devam Etmesi
Osmanlý Imparatorlugu’nun Balkanlar üzerine yürümesinde;
* Balkan devletlerinin her fýrsatta tek tek veya birleşerek saldýrýya geçmeleri
* Balkan uluslarýnýn Istanbul’un fethinden sonra Türklerin Avrupa içlerine
ilerlemelerini engellemek amacýyla Haçlý ordusu kurmaya çalýşmalarý ve Fatih’in bu
birleşmeyi engellemek istemesi
* Türklerin Avrupa’da genişlemek ve önceden fethedilen yerlerde hakimiyetlerini
pekiştirmek istemeleri
gibi nedenler etkili olmuştur.
Anadolu’da Hakimiyet Mücadelesi
Fatih döneminde Anadolu’daki faaliyetlerin temelinde;
* Anadolu’daki Türk siyasal birliginin saglanmasý
* Anadolu’nun tamamýna hakim olunarak yabancý güçlerin (Amasra’da
Cenevizliler, Trabzon’da Pontus Rumlarý vs.) Anadolu’dan atýlmak istenmesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
52
Anadolu’ daki seferler sonucunda Cenevizlilerden Amasra alýnmýş, Trabzon Rum
Imparatorlugu’na son verilmiş, Candarogullarýndan Sinop, Karamanogullarýndan
Konya alýnmýş, Akkoyunlular Otlukbeli Savaşý’nda maglup edilerek Dogu Anadolu
egemenlik altýna alýnmýştýr.
Denizlerdeki Gelişmeler
Osmanlý – Venedik Savaşlarý (1463 – 1479)
Osmanlý Venedik ilişkilerinin bozulmasýnda;
* Fatih’in Balkanlar ve Adalar Denizi’nde yürüttügü fetih hareketlerinin
Venediklileri rahatsýz etmesi
* Osmanlý Imparatorlugu’nun dogu ticaret yollarýna hakim olmasýndan sonra
Venedikliler ve Cenevizlilerin ticari çýkarlarýný önemli ölçüde kaybetmeleri
* Osmanlý Imparatorlugu’nun kýyýlarýnda ve hakimiyet alanlarýnýn yakýnlarýnda
güçlü denizci devletlerin etkili olmasýný istememesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
Osmanlý Imparatorlugu, Venediklileri işgal ettikleri yerlerden çýkarmýş ve kara
ordularýný bozguna ugratmýştýr. 1479’da Osmanlý Imparatorlugu ile Venedikliler
arasýnda Istanbul Antlaşmasý imzalanmýştýr. Bu antlaşmaya göre Venedikliler, işgal
ettikleri yerleri boşaltmayý, Osmanlý Imparatorlugu’na savaş tazminatý ve vergi
ödemeyi kabul etmişlerdir.
Osmanlý Imparatorlugu, Hristiyan birligini parçalamak ve dogudan gelen ticaret
mallarýný Venedikliler aracýlýgýyla Avrupa’ya pazarlamak amacýyla Venediklilere
kapitülasyonlar vermiştir.
53
Kýrým’ýn Osmanlý Imparatorlugu’na Baglanmasý
1475’te Kýrým’a düzenlenen sefer sonucunda;
* Cenevizlilerden Kefe, Menküp ve Azak gibi şehirler alýnmýştýr. Böylece,
Karadeniz’de Cenevizlilerin hiç kolonisi kalmamýştýr.
* Kýrým’daki taht kavgalarý sona ermiştir.
* Karadeniz Türk gölü haline gelmiş ve Ipek Yolu tamamen Osmanlý Devleti’nin
eline geçmiştir.
1478’den itibaren Kýrým Hanlýgý Osmanlý Imparatorlugu’na baglý bir devlet
haline gelmiştir. Kýrým’ýn Osmanlý hakimiyetine girmesiyle, devletin sahip oldugu
topraklar Lehistan ve Rus sýnýrýna kadar genişlemiştir.
Fatih’in vefat etmesinden sonra Osmanlý tahtýna II. Bayezid çýkmýştýr (1481 –
1512).
II. Bayezid, Osmanlý tahtýna çýktýktan sonra kardeşi Cem Sultan isyan etmiş,
kardeşler arasýnda taht kavgalarý başlamýştýr. Yapýlan savaşlarda başarýlý
olamayan Cem Sultan, Balkanlara geçmek isterken Rodos Şövalyelerine esir
düşmüştür. Papa ve Fransa kralý, Cem Sultan’ý Osmanlý Imparatorlugu’na karşý
kullanmaya çalýşmýşlarsa da başarýlý olamamýşlardýr. Bu gelişmeden sonra Cem
Sultan Papa tarafýndan zehirletilerek öldürülmüştür.
Cem Sultan’ýn isyan etmesi;
* Osmanlý Devleti’nin pasif bir politika takip etmesine neden olmuştur.
* Ispanya’da yaşayan Müslümanlara gerekli yardým yapýlamamýştýr.
Islam Dünyasýnda Birligi Saglama Çalýşmalarý
Osmanlý – Iran Ilişkileri
Yavuz Sultan Selim döneminde Iran’a sefer düzenlenmesinde;
54
* Şah Ismail’in Osmanlý Devleti’nin Anadolu’daki topraklarýna hakim olmasýný
engellemek
* Safevilerin Anadolu’da propaganda yapmasýný ve isyanlar çýkarmasýný
önlemek
* Islâm dünyasýnda birlik ve beraberligi saglamak
gibi nedenler etkili olmuştur.
Osmanlý kuvvetleriyle Safevi kuvvetleri Çaldýran Ovasý’nda karşýlaştý. Taraflar
arasýnda yapýlan Çaldýran Savaşý’ný Osmanlý Devleti kazanmýştýr (1514).
Bu savaşýn sonucunda;
* Dogu ve Güneydogu Anadolu tamamen Osmanlý Imparatorlugu’nun
egemenligi altýna girmiştir.
* Safevilerin Anadolu için oluşturduklarý tehdit önlenmiş ve Iran’dan geçen ticaret
yollarýnýn denetimi Osmanlýlarýn eline geçmiştir.
Çaldýran Savaşý’ndan dönen Osmanlý ordusu, Maraş, Elbistan ve Malatya
çevresine hakim olan Dulkadirogullarýný Turnadag Savaşý’nda yenerek bu beyligi
topraklarýna katmýşlardýr (1515). Böylece, Anadolu’da kesin olarak Türk siyasal
birligi saglanmýştýr.
Osmanlý – Memlük Ilişkileri
Yavuz Sultan Selim, Anadolu Türk birliginden sonra Islâm dünyasýný da
birleştirmeyi amaçlýyordu. Bu nedenle Osmanlý Devleti için tehlikeli gördügü
Memlüklere karşý hazýrlýk yaparak Mýsýr Seferi’ne çýkmýştýr (1516).
Mýsýr Seferi’nin sonucunda;
* Suriye, Filistin ve Mýsýr’ýn tamamý Osmanlý Imparatorlugu’nun hakimiyeti altýna
girmiştir.
Kutsal yerler (Hicaz) Osmanlý Devleti’ne baglanmýştýr.
55
* Osmanlý Imparatorlugu, Islâm dünyasýnýn en büyük siyasal gücü haline gelmiş
ve Müslüman uluslarýn koruyuculugunu üstlenmiştir.
* Memlükler Devleti yýkýlmýş ve Baharat Yollarý Osmanlýlarýn hakimiyeti altýna
girmiştir. Ancak Avrupalýlarýn Cografi Keşifleri yapmalarý Osmanlýlarýn bu yollardan
gerektigi gibi yararlanmasýný engellemiştir.
* Halifelik Osmanlý Imparatorlugu’na geçmiş ve kutsal emanetler Istanbul’a
getirilmiştir. Böylece, Osmanlý Imparatorlugu teokratik bir karakter kazanmýştýr.
* Kuzey Afrika’da fetihler başlamýş, Kýbrýs, Girit ve Rodos adalarý dýşýnda Dogu
Akdeniz, Osmanlý egemenligi altýna girmiştir.
Osmanlýlar Zirvede
Osmanlý – Macar Ilişkileri
Mohaç Meydan Savaşý (1526)
Kanuni Sultan Süleyman;
* Macaristan ile aralarýndaki sorunlarý çözmek
* Alman Imparatoru Şalken’e esir düşen Fransa Kralý I. Fransuva’yý kurtararak
Avrupa’da Hristiyan birligini bozmak amacýyla Macaristan üzerine sefere çýktý. Iki
devlet arasýnda yapýlan Mohaç Savaşý, Osmanlýlarýn galibiyetiyle sonuçlandý
(1526). Bu savaştan sonra;
* Macaristan sorunu çözülmüş ve Macaristan Osmanlý Imparatorlugu’na
baglanmýştýr.
* Macaristan’ýn alýnmasýndan sonra Osmanlý - Avusturya savaşlarý başlamýştýr.
* Fransa Kralý I. Fransuva Almanya’nýn esaretinden kurtarýlmýş ve Osmanlý
Imparatorlugu ile Fransa arasýnda dostluk dönemi başlamýştýr.
Osmanlý – Avusturya Ilişkileri
Kanuni döneminde Osmanlý – Avusturya ilişkilerinin temelinde Macaristan’a hakim
olma istegi yatýyordu. Bu nedenle Avusturya Arşidükü Ferdinand Macaristan’a
girdi. Kanuni, hem Avusturyalýlarý Macaristan’dan çýkarmak hem de Alman
56
Imparatoru Şalken’in Avrupa’daki üstünlügünü sona erdirmek amacýyla sefere
çýktý.
Kanuni’nin Almanya içlerine kadar ilerlemesinden sonra Osmanlý Imparatorlugu ile
Avusturya arasýnda Istanbul Antlaşmasý imzalanmýştýr (1533).
Osmanlý Imparatorlugu Istanbul Antlaşmasý’yla; Avusturya’ya üstünlügünü kabul
ettirerek yaptýrým gücü elde etmiştir. Böylece, Orta Avrupa’da Osmanlý
Imparatorlugu hakim güç haline gelmiştir.
Osmanlý – Fransýz Ilişkileri
1535 yýlýnda iki taraf arasýnda ticaret ve dostluk antlaşmasý imzalandý. Bu antlaşma
iki hükümdar yaşadýgý sürece yürürlükte kalacaktý. Eşit haklar üzerine kurulan bu
antlaşma ile Osmanlý Imparatorlugu;
* Cografi Keşiflerin etkisiyle ülkede sönükleşmeye başlayan ticaret faaliyetlerini
canlandýrmayý
* Avrupa devletleri arasýna girerek dengeleri kendi lehine çevirmek ve Türk
dünyasýna karşý kurulmaya çalýşýlan Hristiyan birligini parçalamayý
amaçlamýştýr.
1535’te yapýlan antlaşma ile Fransýzlara ticari, şahsi, adli ve idari alanlarda
imtiyazlarla seyahat, ikamet, ibadet ve kazanç elde etme serbestiyeti verilmiştir.
Ticari imtiyazlarla Fransýzlara, Osmanlý limanlarýný kullanma ve düşük vergi ödeme
hakký verilmiştir. Ayrýca, diger Avrupa devletlerinin sadece Fransýz bayragý altýnda
Osmanlýlarla ticaret yapabilmesi kararlaştýrýlmýştýr.
Adli imtiyazlarla yabancýlarýn işledikleri suçlardan dolayý, Osmanlý Devleti
tarafýndan degil, uyrugu oldugu devletin konsoloshanesi tarafýndan yargýlanmasý
kabul edilmiştir.
57
Fransýzlar, Osmanlýlarla yakýnlaşmadan dolayý elde ettikleri çýkarlardan
vazgeçemedikleri için kendilerini Türk dostu olarak göstermişlerdir. Fakat zaman
zaman Osmanlý Devleti’ne karşý Avrupa devletleriyle anlaşarak ikili politika
izlemişlerdir. Herşeye ragmen Osmanlý – Fransýz ilişkilerinde önemli sorunlar
çýkmamýştýr. Bunu da Osmanlý Devleti sürekli tavizler vererek saglamýştýr.
1535 yýlýnda imzalan dostluk ve ticaret anlaşmasý,d,n ayrýlýklarýnýn devletin
çýkarlarý sözkonusu oldugunda ne kadar önemsiz oldugunu oktaya çýkarmýştýr.
Akdeniz’de Üstünlük Saglanmasý
Preveze Deniz Zaferi
Osmanlý donanmasýyla Haçlý donanmasý Preveze Körfezi’nde karşýlaştýlar. Yapýlan
deniz savaşýný Osmanlý donanmasý kazandý (1538).
Preveze Deniz Savaşý’nýn sonucunda;
* Akdeniz egemenligi bütünüyle Osmanlýlarýn eline geçmiş ve Türk gölü haline
gelmiştir.
Kýbrýs’ýn Fethi (1571)
Osmanlý Imparatorlugu;
* Akdeniz ticaretinin ve Anadolu sahillerinin güvenligini saglamak
* Kýbrýs’ta üstlenen Hristiyan şövalyelerin ticaret gemilerine saldýrýlarýný
engelleyerek Akdeniz hakimiyetini pekiştirmek
* Venedikleri Kýbrýs adasý için ödedikleri vergileri kestiklerinden dolayý
cezalandýrmak
gibi nedenlerden dolayý adanýn alýnmasýna karar verdi.
Kýbrýs’ýn fethinden sonra;
58
* Venedikliler Dogu Akdeniz’den çýkarýlmýş ve burasý tamamen Osmanlý
hakimiyeti altýna girmiştir.
* Anadolu sahilleri ile Mýsýr ve Suriye deniz yollarýnýn güvenligi saglanmýştýr.
* Konya ve çevresindeki illerden Türk aileler Kýbrýs’a yerleştirilmiştir. Ayrýca,
Kýbrýs merkeze baglý bir eyalet haline getirilmiştir.
Kýbrýs’ýn fethi Avrupalýlarý harekete geçirmiş, Papa’nýn kýşkýrtmalarý sonucunda
Ispanya, Malta, Venedik, Ceneviz ve diger Italyan devletleri birleşerek bir Haçlý
donanmasý kurmuşlardýr. Haçlý donanmasý Inebahtý Körfezi’nde Osmanlý
donanmasýný yakmýştýr (1571). Osmanlý donanmasýnýn Inebahtý’da yanmasý,
Akdeniz’de Osmanlý hakimiyetinin sarsýlmasýna neden olmuştur.
Sokullu’nun Kanal Projeleri
Don – Volga Kanalýný Açma Girişimi
II. Selim döneminde Sokullu kanal projesini gerçekleştirmek için harekete geçti.
Osmanlý Imparatorlugu, Don – Volga kanalýný açmakla;
* Ruslarýn güneye yayýlmasýný, güçlenmesini ve Türk hanlýklarýna verdigi zararýn
önlenmesini
* Karadeniz’den çýkarýlacak donanmayý Hazar Denizi’ne geçirerek Iran’ý kýskaç
altýnda tutmayý
* Ipek Yolu’nun canlanmasýný saglamayý
* Orta Asya’daki Türklerle iyi ilişkiler kurmayý ve gerektiginde yardým yapmayý
* Kafkasya’nýn bütününe hakim olmayý
amaçlamýştýr. Don ile Volga nehirleri arasýnda kanal açýlamamýştýr.
Süveyş Kanalý Projesi
Osmanlý Devleti Süveyş Kanalý Projesiyle;
* Hindistan kýyýlarýný Portekizlilerin baskýsýndan kurtarmayý
59
* Akdeniz ticaretini canlandýrmayý
* Güney Asya’daki Müslümanlarý Avrupalýlara karşý korumayý
amaçlamýştýr. 1568’de gündeme gelen proje gerçekleşmemiştir.
Hint Okyanusu’nda Üstünlük Saglama Mücadeleleri
Kanuni döneminde;
* Hint deniz ticaret yolunu açmak ve denetimini ele geçirmek
* Portekizlileri Hint Okyanusu’ndan atmak
* Müslüman devletlere ve tüccarlara yardým etmek
gibi amaçlarla Hindistan’a dört defa deniz seferi yapýlmýştýr. Seferler genellikle
Osmanlýlarýn başarýsýzlýklarýyla sonuçlanmýştýr.
Hint deniz seferlerinin başarýsýzlýkla sonuçlanmasýnda;
* Portekizlilerin zenginleşmelerini borçlu olduklarý Hindistan bölgesinin ekonomik
degerini kavramalarý ve savaşlara iyi hazýrlanmalarý
* Hindistan’daki Müslüman devletlerin Osmanlý Imparatorlugu’na gerekli yardýmý
yapmamalarý ve Portekizlilerle anlaşmalarý
* Osmanlý gemilerinin okyanus koşullarýna uygun olmamasý
* Kanuni’nin gayretlerine ragmen bölgenin ekonomik degerini anlayamayan
devlet adamlarýnýn seferlere gereken önemi vermemeleri
gibi nedenler etkili olmuştur.
60
10) Osmanlý Kültür ve Medeniyeti
Osmanlýlarda Devlet Anlayýşý
I. Murat döneminde “devlet yönetiminin hükümdar ve ogullarýna ait oldugu” kural
haline gelmiştir. Fatih döneminde devletin bütünlügünü korumak için padişahlara
kardeşlerini öldürme izni verilmiştir. Bu kanunname ile Osmanlý Imparatorlugu
merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir karakter kazanmýştýr.
XVI. yüzyýl başlarýnda halifeligin Osmanlý padişahlarýna geçmesinden sonra
Osmanlý Devleti, mutlakiyetçi ve teokratik bir imparatorluk haline gelmiştir. XVII.
yüzyýl başlarýnda I. Ahmet’ten sonra veraset sisteminde degişiklik yapýlarak
“Yönetimin hanedanýn en yaşlý üyesinin hakký oldugu” kabul edilmiştir.
Merkez Teşkilatý
Divan-ý Hümayun
Bugünkü Bakanlar Kurulu’na benzeyen Divan-ý Hümayun’da devletin önemli
siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal sorunlarý görüşülürdü. Divan her milletten ve
dinden vatandaşlara açýktý.
Fatih’ten itibaren Divan üyelerinin fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için padişahlar
Divan toplantýlarýna katýlmamýştýr. Bu uygulamadan sonra Divan’a sadrazamlar
başkanlýk yapmaya başlamýştýr.
Böylece;
* Sadrazamlýk makamýnýn önemi artmýş ve sadrazamlar siyasal yönden
güçlenmiştir.
* Divan-ý Hümayun karar organý olmaktan çok danýşma kurulu şeklinde
çalýşmaya başlamýştýr.
61
Toprak Yönetimi
Öşrî ve Haraci topraklar özel mülkiyeti olan topraklardýr. Bu topraklarýn sahipleri
mülklerini satabilir, vakfedebilir veya miras býrakabilirdi.
Miri topraklar ise devlete aittir. Devlet bu topraklarý idaresine alýr ve ekip biçmek
koşuluyla halka dagýtýrdý. Bu tür topraklarý ekip biçenler kiracý durumunda olup
topraklarý satamazlardý. Topragýný üç yýl üst üste boş býrakanlardan üretim
faaliyetlerini aksattýklarý için “çiftbozan akçesi” adýyla vergi alýnýrdý. Miri araziler
yirmibeş kýsma ayrýlmýştýr. Başlýcalarý şunlardýr:
1. Dirlik
Asker yetiştirmek veya devlet memurlarýnýn maaşlarýný karşýlamak amacýyla
ayrýlan devlet topraklarýna dirlik denir. Miri arazilerin en önemli bölümü olan dirlik
arazilerini işleyenler ödemeleri gereken vergileri devletin gösterecegi memurlara
veya sipahilere verirlerdi.
Dirlikler gelirlerine göre; Has, Zeamet ve Týmar olmak üzere üçe ayrýlmýştýr.
Týmar sisteminin Osmanlý Devleti’ne;
* Devletin vergi toplama yükü azalmýştýr.
* Osmanlý ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan týmarlý sipahiler sürekli
savaşa hazýr tutulmuştur.
* Üretimin artýşý ve devletin iktisadî yönden güçlenmesi saglanmýştýr.
* Ülkede güvenlik saglanmýştýr.
gibi faydalar saglamýştýr.
62
2. Iltizam Sistemi
Osmanlý Imparatorlugu’nda XVI. yüzyýlda bazý eyaletlerin vergi gelirlerinin açýk
artýrma yoluyla belirli bir bedel karşýlýgýnda şahýslara satýlmasýna iltizam sistemi
denilmiştir. Bu kişilere de mültezim adý verilmiştir.
Iltizam sisteminin uygulanmasý sonucunda;
* Devlet eyaletlerin vergi gelirlerini peşin alarak nakit ihtiyacýný karşýlamýş, alýnan
paralarla yönetici ve askerlerin maaşlarýný karşýlamýştýr.
* Mültezime býrakýlan topraklarda asker yetişmemiş, týmarlý sipahilerin önemi
azalmýştýr.
* Osmanlý Devleti’nin zayýflamasý ve gerekli denetimlerin yapýlmamasýndan
dolayý halktan fazla vergi alýnarak zor duruma düşürülmüştür.
Ekonomik ve Sosyal Hayat
Tarým ve Hayvancýlýk
Osmanlý nüfusunun büyük bölümü köylerde ve mezralarda yaşadýgý için ekonomik
hayatýn temeli tarýmsal faaliyetlere dayanýyordu.
Osmanlý Imparatorlugu geniş topraklarýndan ve farklý iklim koşullarýndan
faydalanarak degişik ürünler yetiştirebilmiştir. Tarým ürünleri dünya ekonomisinin
şartlarýnda büyük degişimler oldugu XVIII. yüzyýl başlarýna kadar genellikle
Osmanlý nüfusuna yeterli olmuştur. Ancak, zaman zaman susuzluk, çekirge
salgýnlarý ve diger afetler yüzünden kýtlýklar yaşanmýştýr. Bu gelişmeler dýşýnda
devlet, önlemler alarak toplumun sýkýntýya düşmesini engellemeye çalýşmýştýr.
Hayvancýlýk, tarým ekonomisinin önemli unsurlarýndan biridir. Osmanlý Devleti’nde
ulaşým, taşýmacýlýk ve başta tarým olmak üzere insan gücünün üstünde kuvvet
kullanýlmasý gereken bütün üretim dallarýnda hayvanlardan yararlanýlmýştýr.
63
Ticaret
Fatih döneminde, ülke sýnýrlarýnýn genişlemesi ve dogudan gelen ticaret yollarýnýn
Osmanlý Devleti’nin eline geçmesi ticaretin gelişmesini saglamýştýr. XV. ve XVI.
yüzyýllarda Türk tüccarlarý uluslararasý alanda görülmeye başlamýştýr.
Osmanlý Devleti, ticaret faaliyetlerini teşvik etmiş, vergileri düşük tutmuş, Avrupalý
devletlere ticari imtiyazlar vermiş, önemli ticaret şehirlerine kapalý çarşýlar,
bedestenler ve hanlar yaptýrmýştýr. Bu çalýşmalarýn yanýnda devletin dogudan
gelen ticaret yollarýný ele geçirmesi ülkede ticari canlýlýgý artýrmýştýr.
Sanayi
Osmanlý Devleti’nde esnaflar, Lonca adý verilen teşkilatlara üye idi. Her esnaf
kendi çalýşma alanýyla ilgili bir loncaya üye olarak koruma ve denetim altýna girerdi.
Osmanlý şehirlerinde ekonomik hayatýn temeli durumunda olan loncalarýn dýşýnda
esnaflýk ve zanaatkarlýk yapmak mümkün degildi.
Loncalarýn başlýca görevleri;
* Ürünlerin kaliteli yapýlmasýný saglamak ve fiyatlarý belirlemek
* Esnaflarla hükümet arasýndaki ilişkileri düzenlemek
* Üyelere kredi saglamak ve zararlarýný karşýlamak
* Mesleki egitim vermek
idi.
Müslümanlar ile diger dinlere mensup olan halk arasýnda ayrým yapýlmamýştýr.
Osmanlý ülkesinde gayrimüslimler diledikleri işlerde çalýşýrlar, ibadetlerini serbestçe
yaparlar, kendi dillerine ve dinlerine göre egitim görürlerdi. Bütün halk ayný huzur,
güven ve varlýk ortamýný paylaşarak barýş içinde beraberce yaşarlardý.
Gayrimüslimler askere alýnmamýş, bunun yerine askerlik yapabilecek erkekler
devlete cizye adýyla vergi ödemişlerdir. Ticaret hayatýnda sürekli ve istikrarlý bir
64
faaliyet gösteren gayrimüslimler zenginliklerini artýrmýşlar ve Osmanlý ülkesinde
ticari hayata hakim olmuşlardýr.
Osmanlý Devleti’nde Hukuk
Osmanlý Devleti fethettigi yerlerdeki halkýn Osmanlý yönetimine uyum saglamasýný
kolaylaştýrmak amacýyla yürürlükteki kanunlarý bir süre kaldýrmamýştýr.
Osmanlý Devleti’nde hukuk; şer’i ve örfi hukuk olmak üzere iki temele dayanýyordu.
Örfi hukukun şer’i hukuk kurallarýna ters düşmemesine özen gösterilmiştir.
Egitim ve Ögretim
Medrese
Osmanlý tarihinde ilk medrese Anadolu Selçuklularý örnek alýnarak Orhan Bey
döneminde Iznik’te kurulmuştur (1331).
Daha sonraki dönemlerde başta Bursa, Edirne ve Istanbul olmak üzere birçok
şehirde medrese kurulmuştur.
Osmanlý medreseleri Tanzimat’a kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim hayatýnda
etkili olan kişileri yetiştirerek XIV. yüzyýldan XIX. yüzyýla kadar geçen döneme
damgasýný vurmuştur.
Enderun
Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkar yetiştirmek amacýyla kurulan saray
okuluna Enderun denilmiştir. Ilk defa II. Murat tarafýndan Edirne sarayýnda kurulan
bu okul, bazý düzenlemeler yapýlarak ve ismi degiştirilerek 1910 yýlýna kadar
devam ettirilmiştir.
65
11) Yeniçag’da Avrupa
Cografi Keşifler
Siyasal Nedenler
Feodalitenin yýkýlmasýndan sonra Avrupa’da güçlenen krallar, ticari alanda
birbiriyle mücadeleye başladýlar. Orta Avrupa ülkeleri arasýnda mücadeleler devam
ederken, Batý Avrupa ülkeleri ise, mücadelelerini daha çok deniz aşýrý alanlarda
yogunlaştýrmýşlardý. Amaçlarý; Çin ve Hindistan gibi zengin ülkelere ulaşmak ve
buralardan alacaklarý mallarý Avrupa’ya taşýmaktý. Avrupalý krallar dýşarýdan gelen
mallarýn kontrolünü ele geçirerek zenginleşmeyi amaçlýyordu. Bu nedenle
Portekizliler ve Ispanyollar yeni yollarýn bulunmasý için denizcileri desteklemişlerdir.
Jeopolitik Nedenler
XV. ve XVI. yüzyýllarda Osmanlý Imparatorlugu Ipek ve Baharat Yollarýnýn sona
erdigi limanlarý ele geçirmişti. Osmanlý Imparatorlugu’nun amacý, dogudan gelen
ticaret yollarýna hakim olarak Avrupa devletlerini ekonomik yönden kendisine
bagýmlý hale getirmekti. Osmanlý Imparatorlugu’nun Karadeniz ve Akdeniz’i Türk
gölü haline getirmesi, Avrupa ülkelerini Akdeniz ticaretinden uzaklaştýrarak
Akdeniz’in batýsýna itmesi ve Kuzey Afrika’yý ele geçirmesi Avrupa ülkelerini yeni
egemenlik alanlarý ve ticaret sahalarý bulmaya zorlamýştýr. Bu nedenle Avrupalýlar
yeni yollar ve zenginlik kaynaklarý aramaya başlamýşlardýr.
Sosyo – Ekonomik Nedenler
* XV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Avrupa’da ticaret gelişmiş, yeni pazar ve
hammadde kaynaklarýna ihtiyaç duyulmuştur. Ticaretin gelişmesi paranýn esasý
olan altýn ve gümüş gibi degerli madenlere ihtiyacý artýrmýştýr. Bu durum fiyatlarý
düşürmüştür. Avrupalýlar bu sorunu çözmek için degerli madenlerin bol bulundugu
Asya ve Afrika’ya ulaşmayý amaçlamýşlardýr.
66
* Uzak Dogu’dan Avrupa’ya gelen ipek, baharat, inci, porselen, fildişi ve kumaş
gibi mallar Ipek ve Baharat Yollarýyla ulaşýyordu. Bu yollara Venediklilerin,
Mýsýrlýlarýn ve Türklerin hakim olmasý maliyetleri artýrýyordu. Ayrýca, sýk sýk çýkan
savaşlar nedeniyle yollar kapanýyor ve mal akýmý kesintiye ugruyordu. Bu nedenler
yeni zenginlik kaynaklarý arayan Avrupalý devletleri Uzak Dogu’ya ulaşabilmek için
yeni yollar aramaya yöneltmiştir.
* Avrupalýlar Dogu’nun zenginliklerine ulaşmayý amaçlamanýn yanýnda
Hristiyanlýk dinini Avrupa dýşýnda yaymayý da hedeflemişlerdir.
Cografi Keşiflerin Sonuçlarý
Sosyal ve Ekonomik Sonuçlar
* Yeni ticaret yollarý bulunmuş, Ipek ve Baharat Yollarý önemini kaybetmiştir. Bu
gelişmeler sonucunda Akdeniz limanlarý ve ticareti önemini kaybederken Atlas
Okyanusu limanlarýnýn önemi artmýştýr.
* Yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda degerli maden taşýnmýştýr.
Bu durum Avrupa’da temel zenginlik ölçüsü olan topragýn yerini altýn ve gümüşün
almasýna neden olmuştur.
* Avrupalýlar ekonomik yönden zenginleşmişlerdir.
* Kara ticaret yollarý deniz ticaret yollarýyla rekabet edememiştir.
* Uluslar arasý ticaret faaliyetleri gelişmiştir. Avrupa’da ticaretle ugraşan burjuva
sýnýfý zenginleşmiş ve soylularýn topraklarýna sahip olmuşlardýr. Böylece, siyasal
denge bozulmaya başlamýştýr.
* Avrupa’dan keşfedilen yerlere göçler olmuştur.
* Keşfedilen yerlerde sömürgeler kurularak zenginlik kaynaklarý Avrupalýlar
tarafýndan yagmalanmýştýr. Ayrýca, Avrupa ürünleri yeni pazarlar bulmuş ve daha
sonra gerçekleşecek Sanayi Inkýlabý’na ortam hazýrlanmýştýr.
* Uzak sömürgelerden mallarýn deniz yoluyla getirilmesi, Avrupa’daki liman
şehirlerinin önemini artýrmýştýr. Bunun sonucunda şehirleşme faaliyetleri ve
şehirlerin nüfuslarý artmýştýr. Şehirleşme yeni sosyal gruplarýn dogmasýna, hayat
seviyesinin yükselmesine ve yaşam tarzýnýn degişmesine neden olmuştur.
* Keşfedilen ülkelerin halklarý ya soykýrýma kurban gitmiş, ya da köleleştirilmiştir.
Keşiflerden sonra köle ticareti artmýştýr.
67
Siyasal Sonuçlar
* Yeni keşfedilen topraklar, keşifleri yapan devletlerin kendi mallarý haline gelmiş
ve buralarda sömürge imparatorluklarý kurulmuştur.
* Avrupalý devletler arasýnda sömürge rekabetinden dolayý savaşlar çýkmýştýr.
Sömürgeci Avrupa devletleri diger devletlere siyasal ve ekonomik alanlarda
üstünlük saglamýşlardýr.
* Zenginleşen Avrupalý krallar savaş sanayisine daha fazla yatýrým yapmaya
başlamýşlardýr.
* Okyanuslara açýlacak durumda olmayan Osmanlý Imparatorlugu, tartýşmasýz
durumdaki siyasal üstünlügünü daha donanýmlý ordu ve donanmaya sahip olan
Avrupa devletleri karşýsýnda kaybetmeye başlamýştýr.
Bilimsel ve Kültürel Sonuçlar
* Yeni kýtalar, ýrklar, uygarlýklar, hayvanlar ve bitkiler tanýnmýş, insanlarda merak
ve araştýrma istegi artmýştýr.
* Avrupa’nýn bilim ve düşünce hayatýnda önemli degişiklikler meydana gelmiştir.
Keşiflerin etkisiyle Avrupa’da gelişmeleri engelleyen durumlarý ortadan kaldýran
Rönesans ve Reform hareketleri başlamýştýr.
* Kýtalar arasý ticaret ve taşýmacýlýk sayesinde zenginleşen Avrupalýlar yeni bir
hayat tarzý benimsediler. Bunlar kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyerek
gelişmesini saglamýşlardýr.
Yeni keşfedilen yerlerdeki uygarlýklar söndürülmüştür.
Rönesans Hareketleri
Rönesans’ýn başlamasýnda;
* Kâgýdýn ucuzlamasý ve matbaanýn kullanýmýnýn artmasýyla yeni buluş ve
düşüncelerin geniş alanlara yayýlmasý
* Avrupa’daki kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamlarý ve
sanatkarlarý koruyan varlýklý kişilerin ortaya çýkmasý
68
* Eski Yunan ve Roma’ya ait edebiyat, felsefe, bilim ve sanat eserlerinin
incelenmesi ve bunlarýn akademilerde okutulmasý
* Avrupalýlarýn Ispanya’daki Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracýlýgý ile Islâm
uygarlýgýný tanýmasý
Cografi Keşiflerle Avrupa halkýnýn zenginleşmesi ve yaşam seviyesinin
yükselmesi
etkili olmuştur.
Rönesans’ýn Sonuçlarý
* Avrupa’da hür düşünce ve yeni bir sanat anlayýşý ortaya çýkmýştýr.
* Avrupa’da bilim alanýnda deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce yayýlmýş
ve skolastik düşünce yýkýlmýştýr.
* Hümanistler insaný ve dogayý konu alan, insanýn ön plana çýktýgý eserler ortaya
koymuşlardýr.
* Avrupa’da egitim – ögretim faaliyetlerine önem verilmiştir.
* Bilimsel alandaki çalýşmalar endüstrinin gelişmesine ortam hazýrlamýştýr.
* Avrupa’da soylularla halk arasýndaki ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki
çelişkiler artmýştýr.
* Pozitif düşüncenin gelişmesiyle Hristiyanlýk dininin kutsal kitabý Incil ve din
adamlarý eleştirilmiştir. Bunun sonucunda Avrupa’da Reform hareketleri başlamýş
ve kilisenin gücü azalmýştýr.
Reform Hareketleri
Avrupa’da Reform hareketlerinin başlamasýnda;
* Bozulan Katolik Kilisesi’nin bazý zümrelerin çýkarlarýna uygun hareket etmesi
ve dini ticarete alet ederek Endüljans adlý af belgesi sayesinde zenginleşmesi
* Hümanizm sayesinde Hristiyanlýgýn kaynaklarýna inilerek temel ilkelerin ortaya
çýkarýlmasý
* Kagýt ve matbaa sayesinde iletişimin gelişmesi
69
* Rönesans döneminde yetişen özgür düşünceli aydýnlarýn Katolik Kilisesi’ni
tenkid etmeleri
* Dinî kitaplarýn ulusal dillere çevrilmesi ve matbaa sayesinde bol miktarda
basýlmasý
etkili olmuştur.
Reform’un Sonuçlarý
* Avrupa’da mezhep birligi parçalanmýştýr. Katolik ve Ortodoks mezhepleri
yanýnda Protestan, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çýkmýştýr.
* Papa ve din adamlarý saygýnlýklarýný kaybetmişlerdir. Katolik Kilisesi yeni
düzenlemeler yapmak zorunda kalmýştýr.
* Egitim ve ögretim, kilisenin elinden alýnarak laik egitim anlayýşý yaygýnlaşmýştýr.
* Katolik Kilisesi’nden ayrýlan ülkelerde kilisenin topraklarýna ve mallarýna el
konulmuştur.
* Papa engizisyon mahkemeleriyle Katolik Kilisesi’nin otoritesini devam
ettirmeye çalýşmýştýr.
* Protestan krallar ve prensler egemen olduklarý bölgelerde din işlerinin mutlak
hakimi haline gelmiştir.
* Reform hareketleri sonucunda Avrupa’da oluşan siyasal ayrýlýklar,
Osmanlýlarýn Avrupa içlerine ilerlemesini kolaylaştýrmýştýr.
Rönesans ve reform hareketleri Avruba' da gelişmei önleyen engelleri oratadan
kaldýrmýştýr.
Avrupa’da yaşanan Reform hareketleri Osmanlý ülkesinde etkili olmamýştýr.
Osmanlý Devleti, hakimiyeti altýnda yaşayan Hristiyan halka din ve inanç yönünden
geniş haklar tanýmýştýr. Osmanlý Devleti’nin Hristiyan halký kilisenin suistimaline
karşý korumasý mezheplerin ve savaşlarýn çýkmasýný engellemiştir.
70
12) XVII.Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu
Osmanlý Imparatorlugu’nun Duraklama Nedenleri
Merkezi Yönetimin Bozulmasý
Osmanlý merkezi yönetiminin bozulmasýnda;
* XVII. yüzyýldan itibaren tahta çýkan padişahlarýn devlet işlerine ilgisiz kalmalarý
ve ordunun başýnda seferlere çýkmamalarý
* Şehzadelerin sancaklara gönderilmemesinden dolayý, devlet işlerinde yeterli
bilgi ve tecrübeye sahip olmadan devletin başýna geçmeleri
* Padişahlarýn tecrübesizliginden yararlanan saray kadýnlarýnýn ve agalarýnýn
devlet yönetiminde etkili olmalarý
* Önemli makamlarýn liyakata bakýlmadan rüşvet ve iltimas yoluyla dagýtýlmasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Devlet yönetiminde otoritenin sarsýlmasý, halkýn devlete olan güveninin azalmasýna
ve iç isyanlarýn çýkmasýna neden olmuştur.
Ekonominin Bozulmasý
* XVI. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Osmanlý ekonomisinin bozulmasýnda;
* Cografi Keşiflerin etkisiyle ticaret yollarýnýn yön degiştirmesi ve gümrük
gelirlerinin büyük ölçüde azalmasý
* XVII. yüzyýlda Avusturya ve Iran ile yapýlan savaşlarýn yüklü harcamalara yol
açmasý
* Ihracatýn azalmasý, ithalatýn artmasý ve kapitülasyonlarýn giderek Avrupalý
devletlerin sömürü aracý haline gelmesi
* Sömürgelerden Avrupa’ya yüklü miktarda altýn ve gümüşün gelmesi, bu
madenlerin bir miktarýnýn Osmanlý ülkesine girmesi ve paranýn degerini düşürerek
enflasyonu artýrmasý
71
* Vergilerin yükseltilmesi üzerine köylerde yaşayan insanlarýn vergilerini
ödeyemeyerek tarýmsal üretimi býrakmalarý
* Saray masraflarýnýn artmasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Askeri Sistemin Bozulmasý
* III. Murat döneminden itibaren kapýkulu ocaklarýna kanunlara aykýrý asker
alýnarak sayýlarýnýn artýrýlmasý
* Yeniçerilerin geçim sýkýntýsýný ileri sürerek askerlik dýşýnda işlerle ugraşmalarý
* Iltizam sisteminin yaygýnlaşmasý üzerine týmar sisteminin önemini kaybetmesi
ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi
* Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanýn başýna getirilmesi
* Avrupa’da meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi
gibi etkenler Osmanlý askeri sisteminin bozulmasýna neden olmuştur.
Sosyal Alandaki Bozulmalar
Týmar sisteminin bozulmasý, nüfusun artmasý ve Anadolu’da çýkan Celâli isyanlarý
halkýn devlete olan güvenini sarsmýştýr. XVII. yüzyýlda başta Istanbul olmak üzere
büyük şehirlerin nüfuslarý hýzla artmýş, bu durum şehirlerde işsizlige ve güvenligin
bozulmasýna neden olmuştur.
Egitim Sisteminin Bozulmasý
* Osmanlý egitim sisteminin temelini oluşturan medreselerin çagýn gerisinde
kalmasý ve Avrupa’da egitim alanýnda meydana gelen yeniliklerin takip edilmemesi
* Pozitif bilimlerin medreselerin müfredatýndan çýkarýlmasý
* Medrese ögrenimi görmemiş pek çok kişiye ilmi rütbeler verilmesi
* Yeni dogmuş çocuklara müderrislik ünvanýnýn verilmesi ve beşik ulemasý diye
adlandýrýlan bir sýnýfýn ortaya çýkmasý
72
Dýş Etkenler
* Cografi Keşiflerle zenginleşen ve ekonomilerini güçlendiren Avrupa devletleri,
Rönesans ve Reform hareketleriyle düşünce ve bilim hayatýnda önemli atýlýmlar
yapmýştýr. Osmanlý Imparatorlugu Avrupa’daki teknolojik ve bilimsel gelişmelere
ayak uyduramamýş, Avrupa’nýn gerisinde kalmýştýr.
* XVII. yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu dogal sýnýrlarýna ulaşmýştýr. Sýnýrlarýný
çöllere, okyanuslara ve güçlü devletlere dayandýran Osmanlý Devleti duraklama
sürecine girmiştir.
* Avrupalýlarýn Haçlý anlayýşýyla Osmanlý Imparatorlugu’na hep birlikte
saldýrmalarý duraklamaya neden olmuştur.
XVII. Yüzyýlda Osmanlý – Avusturya Ilişkileri
1593 – 1606 Osmanlý – Avusturya Savaşlarý
Sokullu Mehmet Paşa döneminde imzalanan antlaşma taraflarýn karşýlýklý
saldýrýlarýyla bozulmuş ve iki devlet arasýnda savaşlar başlamýştýr. Iki devlet
arasýndaki savaş Avusturya’nýn istegiyle Zitvatorok Antlaşmasý imzalanarak sona
erdirilmiştir (1606).
Zitvatorok Antlaşmasý ile Osmanlý Devleti;
* Avrupa’daki üstünlügünü kaybetmiştir.
* Avusturya kralý Osmanlý padişahýna denk hale gelmiştir. Böylece, Osmanlý
Devleti’nin Avrupa devletleriyle hukuki eşitlik dönemi başlamýştýr.
Viyana Kuşatmasý ve Osmanlý - Avusturya Savaşý
Avusturya, Orta Avrupa’da gücünü artýrmak için Macaristan’a egemen olma
politikasý izlemiştir. Macarlara yardým etmeyi kabul eden Sadrazam Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa sefere çýkarak Viyana’yý ikinci defa kuşatmýştýr (1683).
Osmanlý ordularý Viyana önlerinde bozguna ugrayarak geri çekilmiştir.
Türklerin Viyana önlerinde bozguna ugramasý, Avrupa’da büyük bir sevinç
meydana getirmiş ve Papa’nýn gayretleriyle Türkleri Avrupa’dan atmak amacýyla
73
Kutsal Ittifak kurulmuştur (1684). Bu ittifaka; Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta
şövalyeleri ve sonradan Rusya katýlmýştýr. 16 yýl devam eden savaşlarda Osmanlý
Ordusu yenilmiş, kutsal Ittifak devletleriyle Osmanlý Devleti arasýnda Karlofça
Antlaşmasý imzalanmýştýr (1699).
Karlofça Anlaşmasý'yla;
-Osmanlý Devleti Batýda ilk kez toprak kaybetmiştir.
-Osmanlý Devleti Orta Avrubadaki egemenligini kaybetmiştir
-Avruba devletleri savunmadan saldýrýya geçmiş ve askeri bakýmdan üstünlükleri
ortaya çýkmýştýr.
Karlofça Antlaşmasý’ndan sonra Rusya ile Osmanlý Devleti arasýnda Istanbul
Antlaşmasý imzalanmýştýr (1700).
Istanbul Antlaşmasý’yla;
* Osmanlý Devleti, Karlofça ve Istanbul Antlaşmalarý’yla kaybettigi topraklarý geri
alabilmek amacýyla XVIII. yüzyýlda Avusturya, Venedik ve Rusya ile savaşlar
yapmýştýr.
Iç Isyanlar ve Sonuçlarý
Istanbul Isyanlarý
Istanbul isyanlarý kapýkulu askerlerinden yeniçeriler ve sipahiler tarafýndan
çýkarýlmýştýr.
Istanbul isyanlarýnýn çýkmasýnda;
* Devlet yönetimindeki otorite boşlugundan yararlanan yeniçeri agalarý ve saray
kadýnlarýnýn yönetimi olumsuz yönde etkilemeleri
* Kapýkulu sisteminin degişmesi ve ocaga askerlikle ilgisi olmayan kişilerin
alýnmasý
74
* Kapýkulu askerlerinin maaşlarýnýn zamanýnda ödenmemesi veya ayarý düşük
paralarla ödenmesi
* Yeniçerilerin cülus bahşişi almak için sýk sýk padişah degiştirmek istemeleri
* Devlet yönetiminde etkin olmak isteyen devlet adamlarýnýn yeniçerileri
kýşkýrtmasý
* Yeniçeri ve sipahilerin çýkarlarý dogrultusunda hareket etmeyen padişah ve
devlet adamlarýný görevden uzaklaştýrmak istemeleri
* Kapýkulu askerlerinin disiplin altýnda tutulamamasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Istanbul isyanlarý devlet düzeni degiştirmeye olmayýp, yönetimi şahýslara karşý
yapýlmýştýr.
Istanbul isyanlarý sonucunda;
* Isyancýlar, daima isteklerini yaptýrmayý başarmýşlar ve Osmanlý merkezi idaresi
üzerinde kapýkulu (özellikle yeniçeriler) askerlerinin etkisi artmýştýr.
* Isyancýlar, padişah ve devlet adamlarýný görevden almýşlar, hatta
öldürmüşlerdir.
* Isyanlar Istanbul’da asayişin bozulmasýna, halkýn zor durumda kalmasýna,
şehirde yangýnlarýn çýkmasýna ve yagmalamalarýn yapýlmasýna neden olmuştur.
Celâli Isyanlarý
XVII. yüzyýlda Anadolu’da çýkan isyanlara “Celali Isyanlarý” denilmiştir.
Celâli isyanlarýnýn sonucunda;
* Eyaletlerde devlet yönetiminin bozulmasý ve vergi toplamada adaletsiz
davranýlmasý
* Dirlik sisteminin bozulmasý ve dirliklerin dagýtýmýnda haksýzlýklarýn yapýlmasý
* XVII. yüzyýlda savaşlarýn uzun sürmesi ve yenilgiyle sonuçlanmasýndan dolayý
askerden kaçanlarýn Anadolu’da eşkiyalýga başlamasý
* Devşirme asýllý devlet adamlarýnýn Anadolu halkýyla kaynaşamamalarý
75
* Merkezi otoritenin zayýflamasý
* Kadý ve sancak beylerinin kanunlara aykýrý davranarak halký zor duruma
düşürmeleri
* Osmanlý – Iran ve Osmanlý – Avusturya savaşlarý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Celâli isyanlarýnýn sonucunda;
* Anadolu’da devlet otoritesi sarsýlmýştýr.
* Anadolu’da huzur ve güvenlik bozulmuş, birçok şehir ve kasaba harap
olmuştur.
* Üretim faaliyetleri azalmýş, ekonomi bozulmuştur.
* Vergiler toplanamamýş ve devletin gelirleri azalmýştýr.
76
13) XVIII.Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu
Osmanlý – Rus Ilişkileri
Prut Savaşý ve Sonuçlarý
Osmanlý Devleti’yle Rusya arasýnda Prut Savaşý’nýn başlamasýnda Osmanlý
Devleti’nin;
* Istanbul Antlaşmasý’yla kaybettigi yerleri geri almak istemesi
* Kýrým Hanlýgý ve Isveç Krallýgý’ný Rusya’ya karşý korumak istemesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
Sadrazam Baltacý Mehmet Paşa komutasýndaki Türk ordusu, Prut nehri
yakýnlarýnda Rus ordusunu kuşattý ve Rusya Çarý I. Petro barýş istedi (1711).
Rusya ile Osmanlý Devleti arasýnda imzalanan Prut Antlaşmasý’yla; Osmanlý
Imparatorlugu Azak Kalesi ve çevresini alarak Ruslarý Karadeniz’den
uzaklaştýrmýştýr. Osmanlý Devleti Karlofça ve Istanbul Antlaşmalarýyla kaybettigi
yerleri geri alma konusunda ümitlenmiştir. Ayrýca, Prut Savaşý sonunda Osmanlý –
Isveç ilişkileri güçlenmiştir.
Osmanlý – Venedik ve Avusturya Savaşlarý
XVIII. yüzyýl başlarýnda Osmanlý Imparatorlugu ile Venedikliler arasýnda savaşlarýn
başlamasýnda;
* Osmanlý Devleti’nin Karlofça Antlaşmasý’yla kaybettigi Mora Yarýmadasý’ný geri
almak istemesi
* Venediklilerin Karadaglýlarý Osmanlýlara karşý isyana kýşkýrtmalarý
gibi nedenler etkili olmuştur.
77
Osmanlý Devleti, Venediklilere savaş açarak Mora Yarýmadasý’ný ele geçirmiştir
(1715). Bu gelişme üzerine Karlofça Antlaşmasý’nýn bozuldugunu ileri süren
antlaşmanýn garantör devleti Avusturya, Osmanlý Devleti’ne savaş açtý (1716).
Osmanlý Devleti, Avusturya’ya yenildi.
Osmanlý – Venedik ve Avusturya savaşlarý Pasarofça Antlaşmasý’yla sona ermiştir
(1718).
Pasarofça Antlaşmasý’nýn sonucunda;
* Osmanlý Devleti; kaybettigi topraklarý geri alamayacagýný anlamýş ve barýşçý bir
politika takip ederek elinde kalan topraklarý korumaya çalýşmýştýr.
* Osmanlý Devleti Avrupalý devletlerin üstünlügünü kabul ederek, Avrupa’daki
gelişmelerin paralelinde ýslahatlar yapmýştýr. Lale Devri’yle başlayan Avrupa’nýn
etkisi gün geçtikçe artmýştýr.
* Balkanlarýn kapýsý durumundaki Belgrad’ýn Avusturya’ya kaptýrýlmasýndan
sonra bölgedeki güç dengesi Avusturya’nýn lehine bozulmuştur.
Osmanlý - Rusya ve Avusturya Savaşlarý (1736 - 1739)
Osmanlý Devleti ile Iran savaş halindeyken Rusya, Avusturya ile Osmanlý
topraklarýný paylaşmak amacýyla gizli bir ittifak kurdu.
Iki büyük Avrupa devletiyle savaşmak zorunda kalan Osmanlý Devleti, iki cephede
de önemli başarýlar kazanmýştýr.
Osmalý ordularýnýn Gerileme Devri'de Avruba'nýn iki güçlü devletini maglup
etmesinde,Humbaracý Ahmet Paşa'nýn ýslahatlar ve savaş planlarý etkili olmuştur.
Fransa’nýn araya girmesiyle önce Avusturya, sonra Rusya ile ayrý ayrý Belgrad
Antlaşmasý imzalanmýştýr (1739).
Belgrad Anlaşmalarýnýn sonucunda;
* Osmanlý Devleti’nin Karadeniz’deki üstünlügü kesinleşmiştir.
78
* Ruslarýn Bogazlarý tehdidi bir süre engellenmiştir.
* XVIII. yüzyýlda Osmanlý Devleti’nin imzaladýgý en kârlý antlaşma olmuş ve
Avrupa’da uzun süren barýş döneminin başlangýcý olmuştur.
* Antlaşmanýn imzalanmasýnda arabuluculuk yapan Fransa, Osmanlý
Devleti’nden yeni imtiyazlar elde etmiştir; kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiş ve
Kudüs’teki kutsal yerlerin yönetimi Katolik olan Fransa’ya býrakýlmýştýr. Bu
gelişmelerden sonra Fransa mallarý, Osmanlý ülkesinde iyi bir pazara kavuşmuştur.
1768 – 1774 Osmanlý – Rus Savaşý
Ruslarýn Lehistan’ ýn iç işlerine karýşmasý Osmanlý - Rus savaşýnýn başlamasýna
neden olmuştur (1768).
Savaş sýrasýnda Ruslar Izmir Çeşme limanýnda Osmanlý donanmasýný yakmýşlar,
Rus Ordularý karşýsýnda başarýsýz olan Osmanlý Devleti barýş istemiştir.
Küçük Kaynarca Antlaşmasý ve Önemi
1. Kýrým Hanlýgý bagýmsýz bir devlet olacak; sadece dini konularda Osmanlý
halifesine baglý kalacaktýr.Bu madde ile;
* Osmanlý Devleti ilk defa halký Türk ve Müslüman olan bir toprak parçasýný
kaybetmiştir.
* Osmanlý Devleti siyasal ilişkilerde ilk defa halifeligin dinsel gücünden
yararlanmýşýtýr. Böylece, Kýrým ile dini ve kültürel baglarýn devam ettirilmesi
amaçlanmýştýr. Ayrýca, askeri yönden Rusya’yý durduramayan Osmanlý Devleti’nin
halifeligin gücünden yararlanmaya çalýşmasý zayýfladýgýný göstermektedir.
2. Osmanlý ülkesinde yaşayan Ortodokslarýn himayesi Rusya’ya verilecektir.
3. Rusya, Osmanlý ülkesinde istedigi her yerde konsolosluk açabilecek ve
Istanbul’da sürekli elçi bulundurabilecektir.
2. ve 3. maddelerle;
79
* Rusya’nýn Osmanlý Devleti’nin iç işlerine karýşmasýna ortam hazýrlanmýştýr.
* Osmanlý ülkesi Rusya’nýn etkisine açýk hale gelmiştir.
* Osmanlý ülkesinde yaşayan Ortodokslarýn isteklerini Rusya’ya iletme imkaný
dogmuştur.
4. Rusya diger Avrupa devletlerinin yararlandýgý kapitülasyonlardan
faydalanacaktýr.
5. Rusya Karadeniz’de donanma bulundurabilecek ve Rus ticaret gemileri
Karadeniz ve Akdeniz’de serbestçe dolaşabilecektir.
Bu madde ile;
* Karadeniz Türk gölü olma özelligini kaybetmiştir.
* Rusya tarihinde ilk defa Istanbul ve Çanakkale Bogazlarýný geçerek sýcak
denizlere çýkma imkaný elde etmiştir.
Osmanlý – Fransa Ilişkisi (1798 – 1801)
Fransa’nýn Osmanlý Devleti’ne ait olan Mýsýr eyaletini işgal etmesinde;
* Orta Dogu’ya egemen olarak Ingiltere’nin sömürgelerine giden yollarý ele
geçirmek ve bölgedeki Ingiliz çýkarlarýna darbe vurmak istemesi
* Fransa’nýn Yedi Yýl Savaşlarý’ndaki kayýplarýný telafi etmeye çalýşmasý
* Mýsýr’ýn stratejik ve ekonomik yönlerden önemli bir konumda bulunmasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Fransýzlarýn bölgeye (Akdeniz’e) yerleşmesi çýkarlarýna ters düşen Ingiltere ve
Rusya ittifak yaparak Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer aldýlar.
Donanmasý yanan Napolyon Osmanlý Devleti’ni barýşa zorlamak amacýyla Suriye
üzerine yürüyerek Akka kalesine kadar ilerledi. Burada Cezzar Ahmet Paşa
80
komutasýndaki Nizam – ý Cedit ordusuyla yapýlan savaşý Napolyon kaybetti (1799).
Bir süre daha devam eden savaş El – Ariş Antlaşmasý’yla sona ermiştir (1801).
Bu antlaşma ile;
* Mýsýr yeniden Osmanlý idaresine girmiştir.
* Ingiltere, dogu ticaret yolunu tehdit eden Fransa’yý etkisiz hale getirerek
Akdeniz’de üstünlük saglamýştýr.
Osmanlý Devleti varlýgýný devam ettirrebilmek için denge politikasýný izlemeye
başlamýştýr.
81
14) XVII. ve XVIII. Yüzyýllarda Islahat Hareketleri
XVII. Yüzyýl Islahatlarý ve Özellikleri
II. Osman
Osmanlý tarihinde ilk köklü ýslahat girişimleri II. Osman döneminde (1618 – 1622)
başlamýştýr. II. Osman dönemi yenilikleri şunlardýr:
* II. Osman, saray dýşýndan evlilik yaparak sarayý halka açmýştýr.
* Şeyhülislam’ýn fetva vermek dýşýndaki yetkilerini elinden aldý. Böylece ilmiye
sýnýfýnýn devlet işlerine karýşmasý engellenmiştir.
* Zamanýn ihtiyaçlarýna göre yeni kanunlarýn yapýlmasý planlanmýştýr.
* II. Osman Hotin Seferi’nde yeniçerilerin durumunu görünce Yeniçeri Ocagý’ný
kaldýrmak istedi. Ancak, Genç Osman düşüncelerini zamansýz açýga vurdugundan
ve ýslahatlar sýrasýnda kendisine yardýmcý olacak tecrübeli devlet adamý
olmadýgýndan ýslahat planlarý gerçekleştirilememiştir.
IV. Murat
* Yeniçeri ve sipahi zorbalarý ortadan kaldýrýldý. Bu durum Istanbul’da asayiş ve
güvenligin kurulmasýný saglamýştýr.
* Bütçe açýgýnýn saray masraflarýnýn çoklugundan ve lüzumsuz hediye ve
bahşişlerden kaynaklandýgýný görünce bunlarý azaltmaya çalýşmýştýr.
* Mali yýlýn bütçesini önceden hazýrlamýştýr.
* Divan üyeleri ve diger yöneticilerden hazineye para aktarmýştýr.
* Hazineye borcu olan kişilerden bu borçlarý tahsil etmiştir.
82
Köprülü Mehmet Paşa
Köprülü Mehmet Paşa;
* Memleketin iç durumunu ele aldý. Dini yönden fikir ayrýlýgýna düşen Istanbul
ulemasýný degişik yerlere göndererek kargaşaya son vermiştir.
* Maliyeyi düzene sokan Köprülü Mehmet Paşa, Kuyucu Murat Paşa ve IV.
Murat gibi baský ve şiddet kullanmýştýr. Onun ölümünden sonra, kendi tavsiyesiyle
oglu Fazýl Ahmet Paşa sadrazamlýga getirilmiştir.
* Ordu ve donanmayý ele aldý. Çanakkale Bogazý’ný ablukaya alan Venedik
donanmasýný buradan uzaklaştýrýp, Venedik tarafýndan işgal edilen Limni,
Bozcaada ve Gökçeada’yý geri alarak Akdeniz yolunu açmýş ve Girit Adasý’na
yardým göndermiştir.
* Erdel Beyi Rakoçi ve Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nýn isyanlarýný bastýrarak
asayişi saglamýştýr.
* Týmarlar eskiden oldugu gibi savaşlarda yararlýlýk gösterenlere verilmiştir.
Anadolu ve Rumeli’deki týmarlý sipahilerin gerçek mevcudunu ögrenmek için
yoklamalar yapýlmýştýr. Haksýzlýk ve zorbalýk yapan devlet memurlarý engellenerek
kanun hakimiyeti kurulmaya çalýşýlmýştýr.
* Devletin duraklamasýnýn ve kötü gidişatýn durdurulmasý için neler yapýlmasý
gerektigine ilişkin devlet ileri gelenlerinden raporlar alýnmýştýr. XVII. yüzyýlýn önemli
şahsiyetlerinden biri olan Koçi Bey, devletin Kanuni’den sonra düştügü sýkýntýlarý,
kurumlarýn nasýl bozuldugunu anlattýgý “Koçi Bey Risalesi” adlý raporunu IV.
Murat’a takdim etmiştir.
* Iran üzerine iki defa sefer düzenlendi. Bu seferler sýrasýnda Anadolu’daki
Celâliler ortadan kaldýrýlmýş, emniyet ve güvenlik saglanmýştýr.
* Uyuşturucu maddelerin ve tütünün kullanýmý, gece sokaga çýkýlmasý
yasaklanmýştýr.
Tarhuncu Ahmet Paşa
Tarhuncu Ahmet Paşa mali alanda ýslahatlar yaparak devletin gelir – gider
dengesini saglamaya çalýşmýştýr. Tarhuncu Ahmet Paşa;
83
* Bazý illerin gelirinin iltizama verilmesini, dirlik sahiplerinin gelirlerinin bir
kýsmýnýn da hazineye aktarýlmasýný saglamýştýr.
* Bütçe açýgýnýn saray masraflarýnýn çoklugundan ve lüzumsuz hediye ve
bahşişlerden kaynaklandýgýný görünce bunlarý azaltmaya çalýşmýştýr.
* Mali yýlýn bütçesini önceden hazýrlamýştýr.
* Divan üyeleri ve diger yöneticilerden hazineye para aktarmýştýr.
* Hazineye borcu olan kişilerden bu borçlarý tahsil etmiştir.
XVIII. Yüzyýl Islahatlarý ve Özellikleri
Lale Devri
* Ilk kez Avrupa’nýn önemli merkezlerinde geçici elçilikler açýldý (Paris, Viyana,
Moskova ve Lehistan). Osmanlý Devleti, elçilikleri kurmakla; Avrupa’daki teknik,
bilimsel ve sosyal gelişmeleri takip etmeyi ve Avrupa devletlerinin politikalarýný
ögrenmeyi amaçlamýştýr.
* Said Efendi ve Ibrahim Müteferrika tarafýndan ilk Türk matbaasý kuruldu
(1727). Ibrahim Müteferrika’nýn evinde kurulan bu ilk Osmanlý matbaasýnda dini
kitaplar hariç tarih, cografya ve edebiyata ait bazý kitaplar basýlmýştýr. Matbaada
basýlan ilk eser Vankulu Lügati adlý sözlüktür.
Osmanlý Devleti’nde binlerce insan hattatlýk yaparak geçimlerini saglýyordu. Bu
insanlarý magdur etmemek amacýyla devlet önceleri matbaada dini kitaplarýn
basýmýný yasaklamýştýr.
* Yeniçerilerden oluşturulan bir itfaiye örgütü kurulmuştur (Tulumbacýlar).
* Yalova’da bir kagýt imalathanesi kurulmuştur.
* Istanbul’da bir kumaş ve çini imalathanesi açýlmýştýr.
* Ilk defa çiçek hastalýgý için aşý bulunmuştur.
* Kütüphaneler açýlmýştýr (En önemlileri Enderun ve Yeni Cami
kütüphaneleridir).
* Askeri alanda esaslý bir ýslahat görülmemiş, sýnýrlarda bazý kaleler ve
istihkamlar yaptýrýlmýştýr. Ayrýca Istanbul surlarý onarýlmýştýr.
* Dogu klâsiklerinden bazý eserler Türkçeye tercüme edilmiştir.
84
* Resim, minyatür, edebiyat ve az da olsa bilim alanýnda gelişmeler gözlenmiştir.
* Avrupa’dan Rokoko ve Barok tarzý mimari örnek alýnarak çeşitli eserler
yapýlmýştýr.
* Osmanlý mimarisinin Avrupa mimarisinin etkisinde kalmasý sonucunda sivil
mimari ön plana çýkmýştýr.
Osmanlý Devleti bu dönemde sadece Dogu’da Iran’la savaşmýştýr.
* Lâle Devri Patrona Halil Isyaný ile sona ermiştir.
I. Mahmut
* l. Mahmut orduya düzen vermenin ve Avrupa ordularý gibi savaşa
hazýrlanmanýn lüzumunu anlamýş ve bu işi Fransýz asýllý Humbaracý Ahmet
Paşa’ya (Kont dö Boneval) vermiştir.
Ahmet Paşa;
* Osmanlý ordusundaki Humbaracý ve Topçu sýnýfýný ýslah etmiştir.
* Ordunun ýslahý için raporlar hazýrlamýştýr.
* Subay yetiştirmek amacýyla Kara Mühendishanesi’ni kurmuştur (1734).
Böylece Avrupa tarzýnda ilk teknik okul açýlmýştýr.
* Emrindeki kýtalarý Avrupa ordularýnýn düzenine göre örgütlemiş, bölük, tabur ve
alay örgütlerini oluşturmuştur.
III. Mustafa
Bu dönemin ýslahatlarýný Sadrazam Koca Ragýp Paşa ve Baron dö Tot yapmýştýr:
* III. Mustafa lüzumsuz masraflarý keserek maliyede ýslahat yaptý. Ilk defa bu
dönemde iç borçlanma sistemi (esham) uygulanmýştýr.
* Fransýzca’dan matematik ve astronomiyle ilgili kitaplar tercüme edilmiştir.
* Fransa’dan getirilen Baron dö Tot topçu ve istihkam askerlerini ýslah etmiştir.
* Sürat Topçu Ocagý kuruldu. Bu ocak Avrupa tarzýnda yetiştirilmiştir.
* Tophane ýslah edilmiştir.
* Deniz subayý yetiştirmek amacýyla Deniz Mühendishanesi kurulmuştur.
85
* Çeşme faciasýndan sonra tersane ýslah edilerek yeni bir donanma kurulmuştur.
I. Abdülhamit
Devrin ileri gelen ýslahatçý devlet adamlarý Halil Hamit Paşa ve Cezayirli Hasan
Paşa’dýr.
* Halil Hamit Paşa, Sürat Topçu Ocagý’ný genişleterek mevcudunu artýrmýştýr.
* Istihkam Okulu açýldý. Lagýmcý ve Humbaracý ocaklarýnýn gelişmesi saglandý.
Kara ve deniz kuvvetlerini ýslah etmek için Avrupa’dan çok sayýda mühendis ve
uzman getirilmiştir.
* Yeniçerilerin sayýmý yapýldý. Týmar sisteminde düzenlemeye gidildi. Ulufe alým
satýmý yasaklandý. Halil Hamit Paşa maliyeyi düzeltmek için çalýşmalar yaptý.
Ancak başarýlý olamadý.
III. Selim
III. Selim döneminde yapýlan ýslahatlara Nizam-ý Cedit adý verilmiştir. Bu dönem
ýslahatlarýnýn agýrlýk merkezini askeri ýslahatlar oluşturmuştur.
* Nizam-ý Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan
getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzýnda egitilen bu ordu ilk askeri
başarýsýný Akka’da Fransýzlara karşý kazanmýştýr. Ordunun giderleri yeni kurulan
Irad-ý Cedit hazinesi tarafýndan karşýlanmýştýr.
* III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ýslah etmiştir.
* Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i
Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adýyla okullar genişletilmiştir.
* Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlý Devleti hakkýndaki
düşüncelerini ögrenmek amacýyla Avrupa’nýn önemli merkezlerinde sürekli
elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir.
* Ülke parasýnýn degerini korumak için yerli malý özendirilmiştir.
* Resmi devlet matbaasý kurulmuştur.
* Ilmiye sýnýfýnýn ýslahý için çalýşýldý. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransýzca
devletin ilk resmi yabancý dili haline getirilmiştir.
86
III. Selim tarafýndan yapýlmak istenen ýslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet
adamlarýnýn lüks ve israfa dalmalarý, Irad-ý Cedit hazinesi için konulan vergilerin
toplumda meydana getirdigi huzursuzluk ve yabancý elçilerin aleyhte propaganda
yapmalarý gibi nedenlerden dolayý başarýlý olamamýştýr.
Kabakçý Mustafa Isyaný’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ý Cedit ýslahatlarý
ortada kalmýştýr.
XVIII. Yüzyýl Islahatlarýnýn Genel Özellikleri
* Osmanlý Devleti, Avrupa’nýn gerisinde kaldýgýný anlamýş ve Avrupa’yý örnek
alarak yenilikler yapmýştýr.
* Islahatlar padişah ve devlet adamlarý tarafýndan yapýlmýş, halkýn ýslahatlar
konusunda bir istegi ve destegi olmamýştýr.
* Savaşlarýn yenilgiyle sonuçlanmasý ve toprak kayýplarýnýn devam etmesi,
ýslahatlarýn askeri alanda yapýlmasýna neden olmuştur.
* Islahatlar, gösterilen tepkiler yüzünden (özellikle yeniçerilerin) devamlý
olmamýştýr.
* XVII. yüzyýl ýslahatlarýna göre daha esaslý ýslahatlar yapýlmýştýr. Ancak,
ýslahatlarla amaçlanan hedefler gerçekleştirilememiş ve devlet çöküntüden
kurtarýlamamýştýr.
87
15) XIX. Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu
XIX. Yüzyýl Siyasal Olaylarý
Milliyetçilik Hareketleri
Çok uluslu bir yapýya sahip olan Osmanlý Imparatorlugu, Fransýz Ihtilâli’nin getirdigi
ulusçuluk akýmýndan en fazla etkilenen devlettir.
XVIII. ve XIX. yüzyýllarda Rusya başta olmak üzere Ingiltere ve Fransa Osmanlý
Devleti içinde yaşayan uluslarý kýşkýrtmýşlardýr. Bu kýşkýrtmalar sonucunda
Balkanlarda Sýrplar ve Yunanlýlar ayaklanmýştýr.
Sýrp Isyaný
Osmanlý Imparatorlugu’na karşý ilk milliyetçilik isyaný Sýrplar tarafýndan
başlatýlmýştýr. Sýrplarýn isyan etmesinde;
* Rusya ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin kýşkýrtmalarý
* Osmanlý merkezi otoritesinin zayýflamasý
* Toprak düzeninin bozulmasý
* Savaş alaný haline gelen Sýrbistan topraklarýnýn sýk sýk el degiştirmesi
* Sýrbistan’da görev yapan memurlarýn ve yeniçerilerin halka karşý sorumsuz
davranýşlarý
* Milliyetçilik düşüncesinin Sýrplar arasýnda yayýlmasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
1806 – 1812 Osmanlý – Rus Savaşlarý sonucunda imzalanan Bükreş
Antlaşmasý’yla Osmanlý Devleti Sýrplara bazý ayrýcalýklar vermiştir (1812). Bu
ayrýcalýklarla yetinmeyen Sýrplar, bagýmsýzlýk yolunu açacak imtiyazlar isteyerek
ayaklandýlar. Osmanlý Devleti, Ruslarýn olaya karýşmasýný engellemek için Sýrplara
yeni haklar tanýmýştýr (1815). Yunan isyanýnýn başlamasýndan sonra yeniden
88
ayaklanan Sýrplar Edirne Antlaşmasý’yla özerk bir devlet haline gelmiştir (1829).
Böylece, iç işlerinde serbest hale gelen Sýrplar, Ruslarýn Osmanlý Devleti’ne
baskýlarý sonucunda Berlin Antlaşmasý’yla bagýmsýz olmuşlardýr (1878).
Yunan Isyaný
Osmanlý Imparatorlugu’nda diger uluslardan daha fazla imtiyaza sahip olan
Rumlarýn ayaklanmasýnda;
* Milliyetçilik akýmýnýn Rumlar arasýnda yaygýnlaşmasý
* Rusya, Ingiltere ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin Rumlarý isyana
kýşkýrtmalarý
* Yunanlýlarýn eski Bizans Imparatorlugu’nu yeniden kurmak istemeleri
* gibi nedenler etkili olmuştur.
* Ticaret faaliyetleri yapan Rumlarýn zenginleşmeleri
* Rumlarýn okullar ve cemiyetler kurarak yapacaklarý isyan hareketlerine ortam
hazýrlamalarý (Bu cemiyetlerden en önemlisi Etnik–i Eterya’dýr.)
* Rumlarýn Divan–ý Hümayun elçilik tercümanlýgý gibi devletin önemli
memurluklarýnda görev almalarý
* Rumlarýn Avrupalý devletler tarafýndan desteklenmesi
* Osmanlý Devleti’nin Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nýn isyan etmesi ve
devletin isyaný bastýrmak için ugraşmasý
gibi gelişmeler Yunan isyanýnýn çýkmasýna, yaygýnlaşmasýna ve başarýya
ulaşmasýna ortam hazýrlamýştýr.
Avrupalý devletlerin Rumlarla yakýndan ilgilenmesinde; Rumlarý eski Yunan
uygarlýgýný meydana getirenlerin torunlarý olarak görmeleri ve ayný dinden olmalarý
etkili olmuştur.Avrupalýlarýn Yunanlýlarý desteklemeleri, XIX yüzyýl Avrupa
diplomasisinde din unsurunun etkili oldugunu göstergesidir.
Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nýn isyanýndan yararlanan Rumlar Mora’da isyan
başlattýlar (1821). Osmanlý Devleti kýsa sürede yayýlan isyaný bastýramadý. Padişah
II. Mahmut, Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi şartýyla Mýsýr valisi
Mehmet Ali Paşa’dan yardým istedi. Ibrahim Paşa komutasýnda Mora’ya gelen
89
Mýsýr kuvvetleri kýsa sürede isyaný bastýrdý. Fakat bu gelişme Rusya, Ingiltere ve
Fransa’nýn tepkisini çekmiş ve bu devletler birleşerek Navarin Limaný’nda Osmanlý
ve Mýsýr donanmalarýný yakmýşlardýr. (1827).
Navarin faciasý sonucunda;
* Yunan isyaný yeniden başlamýştýr.
* Dogu Akdeniz’de Ruslara karşý deniz gücü kalmamýştýr.
* Rusya, Osmanlý Devleti’ne savaş açmýştýr.
Imparatorlukla yönetilen Avusturya ,Yunan isyanýnda Osmanlý Devleti,'ni
desteklemiştir.Avusturya Avusturya'nýn Yunan isyanýný desteklemesinde ;
-Birçok ulustan meydsana gelen bir devlet yapýsýnda olmasý
-Ruslarýn Balkanlara yerleşmesini istemesi
gibi nedeler etkili olmuştur.
Osmanlý – Rus Savaşý (1828 – 1829)
Ruslar Rumeli’den ilerleyerek Edirne’yi, Dogu Anadolu’da ise Erzurum’u ele
geçirdiler. Avrupa devletlerinden destek alamayan Osmanlý Devleti zor durumda
kalmýş ve Edirne Antlaşmasý’ný imzalayarak savaşa son vermiştir (1829).
Osmanlý Devleti açýsýndan önemli sonuçlar doguran Edirne Antlaşmasý’yla;
1. Milliyetçilik isyanlarý başarýya ulaşmýş ve Yunanistan’ýn bagýmsýz olmasý
imparatorluk içindeki diger uluslara örnek olmuştur.
2. Osmanlý Devleti geniş toprak kaybýna ugramýştýr.
3. Devlet ekonomik sýkýntý içerisine girmiş ve yapýlacak ýslahatlar aksamýştýr.
4. Yunanistan’ýn bagýmsýz olmasý üzerine Rum isyaný sýrasýnda Mýsýr valisi
Mehmet Ali Paşa’ya verilmesi kararlaştýrýlan Mora Yarýmadasý kaybedilmiştir.
90
Mehmet Ali Paşa’nýn Mora yerine Suriye valiligini istemesi padişah ile Mehmet Ali
Paşa arasýnda anlaşmazlýga ve Mýsýr isyanýnýn çýkmasýna neden olmuştur.
Mýsýr Sorunu
Yunan isyanýnýn bastýrýlmasýnda etkili olan Mehmet Ali Paşa’ya Girit valiligi verildi.
Ancak, Yunan isyaný sonrasýnda Mora Osmanlý Devleti’nin elinden çýktýgý için
Mehmet Ali Paşa’ya verilemedi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’tan Mora’ya karşýlýk
Suriye valiligini istedi. Bu istegin kabul edilmemesi üzerine Mehmet Ali Paşa
Suriye’ye güçlü bir ordu gönderdi (1831). Ibrahim Paşa komutasýndaki Mýsýr
kuvvetleri üzerlerine gönderilen Osmanlý ordularýný maglup ederek Kütahya’ya
kadar ilerlediler (1833). II. Mahmut Osmanlý Devleti’nin düşmaný Rusya’dan yardým
istedi. Rusya’nýn gönderdigi bir filo Istanbul Bogazý’ný geçerek Büyükdere önlerine
geldi. Ingiltere ve Fransa, Rusya’nýn Akdeniz’e inmesini istemediklerinden dolayý
padişah II. Mahmut ile anlaşmasý için Mehmet Ali Paşa’ya baský yaptýlar. Sonuçta;
Mýsýr sorunu iç sorun olmaktan çýkmýş, Avrupa sorunu haline gelmiştir.
Avrupalý devletlerin baskýlarýna dayanamayan Mehmet Ali Paşa Osmanlý
Devleti’yle Kütahya Antlaşmasý’ný imzalamýştýr (1833). Bu antlaşmaya göre;
Mehmet Ali Paşa’ya Mýsýr ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiligi, oglu Ibrahim
Paşa’ya da Adana valiligi verilmiştir. Böylece, Kütahya Antlaşmasý’yla Mýsýr sorunu
geçici olarak çözümlenmiştir.
Kendini güvence altýnda hissetmeyen II. Mahmut Rusya ile arasýnda sekiz yýl
sürecek Hünkâr Iskelesi Antlaşmasý imzalamýştýr (1833).
Hünkar Iskelesi Antlaşmasý’yla;
* Rusya, Karadeniz’de tam güvenlik saglamýştýr.
* Osmanlý Devleti, Mehmet Ali Paşa’nýn herhangi bir hareketine karşý Rusya’nýn
destegini saglamýştýr.
Ingiltere bu antlaşmaya tepki göstermiş ve Bogazlar sorunu ortaya çýkmýştýr.
* Osmanlý Devleti, Bogazlar üzerindeki egemenlik hakkýný son defa tek başýna
kullanmýştýr.
91
Osmanlý Devleti, Rusya’nýn himayesi altýna girmiştir.
Osmanlý Devleti Mehmet Ali Paşa’ya karşý Ingiltere’nin destegini saglamak için
Balta Limaný Antlaşmasý’yla ekonomik imtiyazlar vermiştir.
Mýsýr sorununu çözümlemek için büyük devletler Londra’da bir konferans
düzenlediler.
Londra Sözleşmesi’ne göre;
* Mýsýr özerk bir eyalet haline gelmiştir.
* Mýsýr sorunu çözümlenmiştir.
* Mýsýr isyaný, Osmanlý Devleti’nin bir valisine söz geçiremeyecek kadar
zayýfladýgýný ortaya koymuştur.
Mýsýr sorununun çözümlenmesinden sonra Avrupalý devletler Bogazlar sorununu
ele aldýlar. Yapýlan görüşmeler sonucunda Londra Bogazlar sözleşmesi imzalandý
(1841).
Bogazlar sözleşmesine göre;
* Bogazlar, uluslararasý bir statü kazanmýştýr.
* Rusya, Hünkâr Iskelesi Antlaşmasý ile elde ettigi imkânlarý kaybetmiştir.
* Ingiltere ve Fransa bu antlaşmadan kârlý çýkmýştýr.
* Osmanlý Devleti’nin bogazlar üzerindeki mutlak egemenligi sona ermiştir.
Kýrým Savaşý
Kýrým Savaşý’nýn Nedenleri
* Rusya’nýn tarihi emellerini gerçekleştirerek sýcak denizlere ulaşmak istemesi
* Rusya’nýn kutsal yerler sorununu gündeme getirmesi
* Istanbul’a gelen Rus elçisinin protokol kurallarýna uymamasý ve devlet
adamlarýna baský yapmasý üzerine Osmanlý Devleti’nin elçiyi ülkesine göndermesi
92
* Rusya’nýn Osmanlý Devleti’ne Ortodoks Kilisesi’nin kutsal yerlerle ilgili
isteklerini onaylattýktan sonra, Osmanlý sýnýrlarý içindeki bütün Ortodokslarýn Rusya
tarafýndan himaye edilmesini istemesi
1853 yýlýnda Rusya’nýn Eflak ve Bogdan’ý işgal etmesi üzerine Kýrým Savaşý
başlamýştýr (1853). Rusya kýsa bir süre sonra Sinop’a baskýn yaparak Osmanlý
donanmasýný yaktý.
Bunun üzerine Ingiltere ve Fransa, Osmanlý Devleti ile bir ittifak antlaşmasý
imzalayarak Rusya’ya savaş ilan ettiler (1854).
Müttefikler Kýrým’da Sivastopol’u ele geçince Rus çarý barýş istemek zorunda kaldý.
Yapýlan görüşmeler sonucunda Paris Antlaşmasý imzalandý (1856).
Paris Antlaşmasý ve Önemi
1. Osmanlý Devleti Avrupa devleti sayýlacak, devletler genel hukukundan
yararlanacak ve toprak bütünlügü Avrupalý devletlerin garantisi altýnda olacaktýr.
* Osmanlý Devleti, Avrupalý devletlerin garantisi altýna girmekle, kendini
koruyamayacak kadar zayýf bir devlet oldugunu kabul etmiştir.
* Ingiltere ve Fransa, çýkarlarýnýn tehlikeye girmesine seyirci kalmayacaklarýný
göstermişlerdir.
2. Karadeniz tarafsýz hale getirilecek, sadece ticaret gemilerine açýk olacak;
Osmanlý Devleti ve Rusya, Karadeniz’de savaş gemisi bulunduramayacak ve
tersane kuramayacaklardýr.
* Osmanlý Devleti savaşta galip gelmesine ragmen, yenik bir devlet durumuna
düşürülmüştür.
* Rusya’nýn Osmanlý Devleti üzerindeki emelleri bir süre için engellenmiştir.
* Ingiltere ve Fransa, Akdeniz’deki güvenliklerini korumuşlardýr.
3. Bogazlar konusunda 1841 tarihli Londra Bogazlar Antlaşmasý geçerli olacaktýr.
93
* Bogazlar üzerinde uluslararasý statü devam etmiştir.
4. Eflak ve Bogdan’ýn sahip olduklarý haklar ve ayrýcalýklar genişletilecek, bu
beyliklerin ve Sýrbistan’ýn haklarý antlaşmayý imzalayan devletlerin ortak garantisi
altýnda bulunacaktýr.
* Avrupalý büyük devletler Osmanlý Devleti’nin içişlerine karýşmýşlardýr.
* Osmanlý Devleti’nin egemenlik haklarýna müdahale edilmiştir.
* Büyük devletler Balkan uluslarýnýn bagýmsýzlýgýna ortam hazýrlamýşlardýr.
5. Avrupa devletleri Islahat Fermaný’ný memnunlukla karşýlamýşlar ve Osmanlý
Devleti’nin içişlerine karýşmamayý kabul etmişlerdir.
* Islahat Fermaný’nýn antlaşmada yer almasý Avrupalý devletlerin Osmanlý
Devleti’nin içişlerine karýşmalarýna zemin hazýrlamýştýr.
* Islahat Fermaný Avrupalý devletlerin baskýsýyla hazýrlanmýştýr.
Osmanlý Imparatorlugu’nun Dagýlmasý
Panislavizm Hareketleri
Slav asýllý topluluklarý (Rus, Sýrp, Hýrvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn, Sloven, v.s.)
siyasal ve kültürel bakýmdan birleştirmek isteyen harekete Panislavizm denilir.
Rusya Panislavizm politikasýyla; Osmanlý Devleti’nin iç işlerine karýşmayý ve bu
devleti yýkmayý, Balkanlara egemen olmayý ve Balkanlar üzerinden sýcak denizlere
ulaşmayý amaçlamýştýr.
Balkanlarda Ayaklanmalar
Rusya, tarihi emellerine ulaşabilmek amacýyla Balkan uluslarýný Osmanlý
Imparatorlugu’na karşý kýşkýrttý. 1876’da Bulgarlar, arkasýndan Karadaglýlar ve
Sýrplar ayaklandýlar. Osmanlý tarihinde bu gelişmelere “Balkan Bunalýmý”
denilmiştir.
94
1877 – 1878 Osmanlý – Rus Savaşý
Avrupalý Devletler Istanbul’da konferans düzenleyerek uluslarýna özerklik
verilmesini istemişler, bu teklifleri Osmanlý Devleti kabul etmemiştir. Bunun üzerine
Osmanlý Devleti’ne savaş açan Ruslar Osmanlý ordularý karşýsýnda büyük başarýlar
kazanmýşlar ve Edirne’yi alarak Istanbul yakýnlarýndaki Çatalca’ya kadar
ilerlemişlerdir.
Istanbul’un Ruslarýn eline geçmesinden çekinen Osmanlý Devleti barýş istedi. Barýş
görüşmeleri Ayastefanos’ta (Yeşilköy) yapýldý (Mart 1878).
Rusya’nýn çok güçlenmesi menfaatlerine ters düşen Ingiltere’yi harekete geçirdi.
Avusturya, Balkanlara yayýlmayý amaçladýgýndan antlaşmaya tepki gösterdi.
Almanya da bu devletlere katýlýnca Ayastefanos Antlaşmasý uygulanmamýştýr.
Rusya, yeni bir savaşý göze alamadýgýndan Berlin’de bir kongre toplanmasýný kabul
etti.
Berlin Kongresi’ne Osmanlý Devleti, Rusya, Ingiltere, Avusturya, Fransa, Italya ve
Almanya katýldý. Görüşmeler sonunda Berlin Antlaşmasý yapýldý (1878).
Bu antlaşmaya göre;
* Osmanlý Devleti’nin tek kârý Dogu Beyazýt olmuş, ancak Kýbrýs’ý Ingilizlere üs
olarak vermiştir.
* Ermeni sorunu, Berlin Antlaşmasý’yla uluslararasý politika konusu haline
gelmiştir.
* Bulgaristan’ýn parçalanmasýyla Rusya’nýn Balkan egemenligi ve Ege Denizi’ne
inmesi engellenmiştir.
* Osmanlý Devleti, Berlin Kongresi’nde Avrupalý devletlerin hedefi haline
gelmiştir. Bunun sonucunda kongre Osmanlý Devleti’nin paylaşým pazarlýgý haline
gelmiş, Osmanlý Devleti’nin dagýlmasý hýzlanmýştýr.
95
* Bu dönemde Ingiltere de Osmanlý Devleti’nin parçalanmasý girişimlerine
katýlmýştýr. Osmanlý Devleti’nin denge politikasýnda Ingiltere’nin yerini Almanya
almýştýr.
* Osmanlý Devleti Anadolu’da ve Balkanlarda geniş toprak kaybýna ugramýştýr.
Rumeli’deki Türkler güvenli yerlere göç etmişler ve Rumeli’de Türk nüfusu
azalmýştýr.
Dagýlmayý Önleme Çabalarý
Osmanlý Devleti’nin dagýlmasýný önlemek ve siyasal varlýgýný sürdürmek amacýyla
bazý düşünce akýmlarý ortaya çýkmýştýr.
Osmanlýcýlýk
Osmanlýcýlýk fikri Tanzimat döneminin sonlarýna dogru ilk defa Genç Osmanlýlar
adý verilen aydýnlar tarafýndan ortaya atýlmýştýr. Osmanlýcýlýk fikrini savunan Genç
Osmanlýlar, devletin sýnýrlarý içerisinde yaşayan bireyler arasýnda dil, ýrk ve din
bakýmýndan hiç bir ayrým gözetmeksizin ayný haklara sahip olduklarý kabul edilirse,
Osmanlý toplumu içinde bir kaynaşma ve dayanýşma saglanacagý
düşüncesindeydiler.
Ancak;
* Azýnlýklarýn bagýmsýz olmak istemeleri ve ulusçuluk akýmýnýn yaygýnlaşmasý
* Avrupalý devletlerin azýnlýklarý kýşkýrtmalarý ve korumalarý
* Balkanlarda isyanlarýn çýkmasý ve Anadolu’da Ermeni olaylarý
Osmanlýcýlýk düşüncesinin gerçekleşmesinin mümkün olmadýgýný göstermiştir.
Islâmcýlýk
Islâmcýlýk düşüncesiyle; imparatorluk içindeki Müslüman unsurlar arasýnda birlik ve
beraberligi saglamak ve imparatorluk dýşýndaki Müslümanlarýn Halifelik kurumunun
dini gücü etrafýnda birleştirilerek beraber hareket edilmesi amaçlanmýştýr.
96
II. Abdülhamit, “Islâmcýlýk” düşüncesini, resmi bir politika olarak benimsemiştir.
Birinci Dünya Savaşý’nda Araplarýn Ingilizlerle birlikte hareket ederek Türk
askerlerine saldýrmalarý, Islâmcýlýk görüşünün Osmanlý Devleti’nin bütünlügünü
korumada başarýlý olamadýgýný göstermiştir.
Türk Birligi (Turancýlýk)
Türkçülük akýmý, bir kültür hareketi olarak başlamýş, ancak daha sonra siyasal bir
karakter kazanmýştýr. Turancýlýk düşüncesinin amacý, Türkleri bir ülkede, bir
yönetim ve bayrak altýnda toplamaktý.
Turancýlýk, Ittihat ve Terakki Partisi’nin programýnda yer almýş, devlet yönetimine
yansýtýlmýştýr. Osmanlý Devleti’nin I. Dünya Savaşý’nda yenilmesi, Turancýlýk
hareketini zayýflatmýştýr.
Türkçülük
Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýnýn olumsuz sonuçlarý nedeniyle kendisini yýkan
ögelerden birinin milliyet ve millet kavramý oldugunu anlamýştý. Osmanlýcýlýk ve
Islâmcýlýk anlayýşýnýn terkedilmesiyle ülkede, Türkçülük akýmý ön plana çýkarýldý. Bu
akýmýn öncülerinden Ziya Gökalp, çalýşmalarýyla Türkçülük akýmýna toplumsal bir
içerik kazandýrmýştýr.
Batýcýlýk
Batýcýlýk, II. Meşrutiyet döneminde bir düşünce akýmý haline geldi. Bu görüş,
devletin Batýlýlaşmasýyla kurtulabilecegini ve bunun için çeşitli alanlarda ýslahatlar
yapýlmasý gerektigini savunmuştur.
97
16) XIX. Yüzyýl Islahatlarý
II. Mahmut Dönemi’nde Yapýlan Islahatlarý
Sened-i Ittifak (1808)
Bu senet II. Mahmut ile âyânlar arasýnda imzalanmýştýr.
Âyanlarla II. Mahmut arasýnda Sened-i Ittifak’ýn yapýlmasýnda Alemdar Mustafa
Paşa önemli rol oynadý. Sened-i Ittifak ile Osmanlý Devleti âyanlarýn varlýgýný ve
haklarýný tanýmýştýr.
Askeri Alanda Yapýlan Yenilikler
Nizam-ý Cedit’in yerine Sekban-ý Cedit ismiyle yeni bir ocak kurdu. Ancak
yeniçerilerin istegiyle Sekban-ý Cedit Ocagý kaldýrýldý.
Sekban-ý Cedit’in kaldýrýlmasý yeniçerilerin şýmarmasýna neden oldu. II. Mahmut
yeniçerilerden Eşkinci adýyla yeni bir ocak kurdu. Bu ocak Avrupa tarzýnda egitim
yapacaktý. Yeniçeriler “egitim istemeyiz” diyerek, ayaklandýlar. Buna karşýlýk halk,
esnaf, medrese ögrencileri, topçu birlikleri padişahýn yanýnda toplanarak Yeniçeri
Ocagý’ný kaldýrdýlar (1826).
Böylece;
* Padişahýn devlet yönetimindeki otoritesi yeniden güçlenmiştir.
* Yeniliklere engel olan bir kurum ortadan kaldýrýlmýştýr.
Yeniçeri Ocagý’nýn kaldýrýlmasýndan sonra yerine Asakir-i Mansure-i
Muhammediye adýyla yeni bir askeri örgüt kuruldu. Bu ordu çagdaş nitelikli merkez
ordusu olarak kuruldu (Bölük, tabur, alay, şeklinde düzenlenmiştir).
98
Hükümet ve Yönetim Alanýnda Yapýlan Yenilikler
* XVIII. yüzyýldan itibaren önemini kaybeden Divan örgütü kaldýrýlarak yerine
bugünkü anlamda bakanlýklar (nazýrlýklar) kuruldu.
* Devlet memurlarý dahiliye ve hariciye diye ayrýlmýştýr. Týmar ve zeamet
kaldýrýlarak devlet memurlarýna maaş baglanmýştýr.
* Görevden alýnan veya ölen devlet adamlarýnýn mal varlýgýna el koymak demek
olan müsadere usulü kaldýrýldý. Böylece II. Mahmut, mülkiyet hakkýnýn güvence
altýna alýnmasýný amaçlamýştýr.
* Osmanlý uyrugundaki herkese tam bir din ve mezhep özgürlügü tanýnmýştýr.
* Iller merkeze baglanmýş ve âyanlýklar kaldýrýlmýştýr.
* Anadolu ve Rumeli’de ilk defa askeri amaçlý nüfus sayýmý yapýlmýştýr (1831).
Egitim ve Kültür Alanlarýnda Yapýlan Yenilikler
* Medreselerin yanýnda Avrupa tarzýnda egitim kurumlarý açýldý. Bu dönemde
Ilkögretimin zorunlulugu kabul edildi.
II.Mahmut döneminde Avruba tarzýnda sivil tarzýnda okullarýn açýlmasý Osmanlý
ülkesinde kültür çatýşmasýna neden oldu. Egitimde dogan bu iki başlýlşýk
Cumhiriyet dönemine kadar devam etti.Tevhid-iTedrisat Kanunu'yla ikilik oratadan
kaldýrýlmýştýr.
* Ilk defa bu dönemde Fransa’ya ögrenci gönderilmiş, yabancý dil bilen
Müslüman çevirmenler yetiştirilmiştir.
Ekonomi Alanýnda Yapýlan Yenilikler
* Vergilendirmede adalet esaslarý göz önüne alýnmýş ve bazý vergiler
kaldýrýlmýştýr.
* Yerli mallarýn kullanýlmasý teşvik edilmiştir. Osmanlý parasýnýn dýşarýya çýkýşýný
önlemek için yabancý kumaştan elbise yapýlmasý yasaklanmýştýr.
99
* Yeni kurulan ordunun elbise ve ayakkabý ihtiyacýnýn karşýlanmasý için
Bakýrköy’de bez, Eyüp’te iplik, Izmit’te çuha ve Beykoz’da deri fabrikalarý
kurulmuştur.
* Osmanlý tüccarlarýnýn yabancý tüccarlarla rekabet edebilmesi için gümrük
vergilerinde kolaylýk saglanmýştýr.
Tanzimat Dönemi (1839 - 1876)
Tazminat Fermaný
Tanzimat Fermaný’nýn ilan edilmesinde;
* Osmanlý Devleti’nin varlýgýný kendi kuvvetiyle koruyamayacagýný anlamasýndan
sonra Avrupalý devletlerin destegini saglamak istemesi
* Rusya’nýn Hristiyan halka yeni haklar verilmesi için yaptýgý baskýlarýn önlenmek
istenmesi
* Osmanlý Devleti’nin kanunlarda bazý düzenlemeler yapmak istemesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
1. Müslüman ve Hristiyan bütün halkýn ýrz, namus, can ve mal güvenligi devletin
güvencesi altýnda olacaktýr.
Bu hükümle; din ve mezhep ayrýmý gözetilmeksizin halka eşitlik ve devlet
güvencesi verilmiştir.
2. Vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde toplanacaktýr.
Bu hükümle; vergilerin toplanmasýndaki eşitsizlik ve haksýzlýklar ortadan
kaldýrýlmaya çalýşýlmýştýr.
3. Askerlik işleri düzene konulacak, askere alma ve terhis işleri saglam esaslara
baglanacaktýr.
100
Bu hükümle;
* Askerlikte ocak usulü ortadan kaldýrýlmýş, askerlik vatan görevi haline
getirilmiştir.
* Hristiyanlarýn askerlik yapmasý zorunlu hale getirilmiştir.
4. Mahkemeler açýk olarak yapýlacak ve hiç kimse haksýz yere idam
edilmeyecektir.
5. Herkes mal ve mülküne sahip olacak, miras býrakabilecek ve müsadere
kaldýrýlacaktýr.
Bu hükümle; şahýslarýn mülkiyet hakký devlet garantisi altýna alýnmýştýr. Böylece
sermaye birikimine ortam hazýrlanmýştýr.
6. Rüşvet ve iltimas kaldýrýlacaktýr.
7. Herkes kanun önünde eşit olacaktýr.
Bu hükümle; tüm Osmanlý vatandaşlarý arasýnda eşitligin saglanmasý istenmiş, bu
durum Osmanlýcýlýk fikrine esas olmuştur.
Patişah Abdülmecit Tanzimat Fermaný'yla açýklanan hükümlere
uyaçagýna,fermana dayanarak yapýlacak bütün yasalarý uygulayacagýna yemin
etmiştir.Böylece patişah;
- Yetkişlerini kendi rýzasýyla kýsýtlamýştýr.
- Kendi gücü üzerinde konun gücünü kapul etmiştir.
101
Islahat Fermaný
Islahat Fermaný’nýn başlýca maddeleri şunlardýr:
1. Din ve mezhep özgürlügü saglanacak, okul, kilise ve hastane gibi binalar tamir
ve yeniden inşaa edilebilecektir.
Bu hükümle; Hristiyanlara tam bir dini serbestiyet getirilmiş, açýlan okullar milli
isyanlarýn artmasýna neden olmuştur.
2. Hristiyan ve Musevilere karşý küçük düşürücü sözler ve deyimler
kullanýlmayacaktýr.
Bu hükümle; gayrimüslimlerin isyanlarýnýn önlenmesi ve Müslüman – Hristiyan
çatýşmasýnýn ortadan kaldýrýlmasý amaçlanmýştýr.
3. Hristiyan ve Museviler devlet memuru olabilecek, çeşitli okullara girebilecektir.
Bu hükümle; Hristiyanlarla Müslümanlar arasýndaki en önemli ayrýlýk giderilmiştir.
4. Işkence, dayak ve angarya kaldýrýlacaktýr.
5. Vergiler herkesin gelirine göre toplanacak ve iltizam usulü kaldýrýlacaktýr.
6. Askerlik için nakdi bedel kabul edilecektir.
Bu hükümle; Hristiyanlar para ödeyerek askerlik görevinden muaf tutulmuştur.
7. Hristiyanlarýn il meclisine üye olmalarý kabul edilecektir.
Islahat Fermâný’ndan sonra Hristiyanlarýn çogunlukta oldugu yerlerde yerel
yönetim Hristiyanlarýn denetimine geçti. Bu da devletin parçalanmasýný
hýzlandýrmýştýr.
102
8. Yapýlacak antlaşmalarla yabancý uyruklular vergilerini vermek şartýyla mal ve
mülk sahibi olabileceklerdir.
Bu hüküm, yabancý sermayenin ülkede yatýrým yapmasýna olanak saglamýştýr.
9. Mahkemeler açýk yapýlacak, herkes kendi dinine göre yemin edecektir.
10. Patrikhanede yeni meclisler kurulacak, bu meclislerin aldýgý kararlar Babýali
tarafýndan tasdik edildikten sonra yürürlüge girecektir.
Bu hüküm, Balkanlarda yeni Hristiyan devletlerin kurulmasýna yol açmýştýr.
11. Tarým ve ticaret işleri düzenlenecek, herkes şirket ve banka gibi ticari nitelikli
kurumlar açabilecektir.
Meşrutiyet Dönemi
1. I. Meşrutiyet’in Ilaný ve Kanun–ý Esasi
I. Meşrutiyet’in ilan edilmesinde;
* Yeni Osmanlýlarýn Meşrutiyet’in ilan edilmesi için çalýşmalarý
* Istanbul Konferansý’nda Osmanlý Devleti aleyhine karar alýnmasýnýn önlenmek
istenmesi
* Imparatorluk içindeki uluslarýn isyan etmelerinin önlenmek istenmesi
etkili olmuştur.
Kanun–ý Esasi’nin Önemli Maddeleri
1. Saltanat ve hilafet hakký ve makamý Osmanogullarý soyunun en büyük erkek
evladýna aittir.
Bu madde Osmanlý Meşrutiyeti’nin monarşik karakter taşýdýgýný göstermektedir.
103
2. Devletin dini Islam’dýr. Yasalar dini hükümlere aykýrý olamaz.
Bu madde Osmanlý anayasasýnýn teokratik agýrlýklý bir yapýya sahip oldugunu
gösterir.
3. Yasama görevi; Âyan Meclisi ve Mebusan Meclisi’ne verilmiştir.
4. Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafýndan ölünceye kadar tayin edilebilecekti.
Mebusan Meclisi’nin üyeleri dört yýlda bir yapýlan seçimle her ellibin Osmanlý
erkeginin seçecegi milletvekillerinden oluşacaktýr.
Osmanlý Devleti’nde parlamenter sisteme geçilmiştir.
5. Yürütme yetkisi; başýnda padişahýn bulundugu Bakanlar Kurulu’na (Heyet-i
Vükela’ya) verilmiştir.
6. Kanun teklifini sadece hükümet yapabilecektir.
Bu maddeler Mebuslar Meclisi’nin etkinligini azaltmýş ve bir danýşma meclisi
durumuna düşürmüştür.
7. Bakanlar Kurulu’nun başkan ve bakanlarýný padişah seçer, atar ve gerektiginde
azleder.
8. Mebuslar Meclisi’nin başkaný ve iki yardýmcýsý Meclisin gösterdigi adaylar
arasýndan padişah tarafýndan seçilir.
9. Meclisi açmak ve kapatmak padişaha aittir.
10. Hükümet Meclise karşý degil, padişaha karşý sorumlu olacaktýr.
Bu madde, padişahýn yetkilerinin milli iradenin üstünde oldugunu göstermektedir.
104
11. Anayasada kişi özgürlügü, ögretim ve ögrenim özgürlügü, mülkiyet hakký, din
özgürlügü, basýn özgürlügü, konut dokunulmazlýgý, vergi eşitligi, yasal eşitlik ve
dilekçe hakký gibi temel haklar yer almýştýr.
Osmanlý Devleti’nde kişisel haklar ve özgürlükler genişlemiş ve anayasa
güvencesine alýnmýştýr.
12. Padişah, devlet güvenligini bozdugu gerekçesiyle polis araştýrmasý
yaptýrabilecek ve sonunda suçlu görülen kişileri sürgüne gönderebilecektir.
* Kanun-ý Esasi Türk tarihinin Avrupa tarzýndaki ilk anayasasýdýr.
* Halk ilk defa Padişahýn yanýnda yönetime ortak olmuş ve I. Meşrutiyet Dönemi
başlamýştýr. (1876 - 1908)
II. Meşrutiyet’in Ilaný
II. Abdülhamit’in Mebuslar Meclisi’ni kapatmasý ve anayasayý yürürlülükten
kaldýrmasý meşrutiyet yanlýlarýný yeniden harekete geçirdi. Meşrutiyet yanlýlarý
1889 yýlýnda Ittihad–ý Osmani Cemiyeti’ni kurarak örgütlendiler.
Ahmet Niyazi Bey Manastýr’da kendilerine baglý birliklerle ayaklandýlar. Rumeli’de
Meşrutiyet istegiyle gösterilerin artmasý sonucunda II. Abdülhamit Meşrutiyet’in
yürürlüge girdigini ilan etmek zorunda kaldý (23 Temmuz 1908).
II. Meşrutiyet Dönemi’nde Kanun-ý Esasi’de Yapýlan Önemli Degişiklikler
1. Padişah Mebuslar Meclisi’nde anayasaya baglýlýk yemini edecektir.
Kanun üstünlügü ilkesi pekiştirilmiştir.
2. Padişah Bakanlar Kurulu’nun yalnýzca başkanýný seçmekle yükümlüdür.
3. Bakanlar Kurulu Mebuslar Meclisi’ne karşý sorumludur.
105
Padişahýn yürütme ile ilgili yetkileri kýsýtlanmýş, millet iradesi yürütme organý
üzerinde denetim hakký elde etmiştir.
4. Mebuslar Meclisi başkanýný kendisi seçer.
5. Ekonomi, ticaret ve barýş antlaşmalarý Mebuslar Meclisi’nin onayýndan sonra
yürürlülüge girer.
6. Mebuslar Meclisi ve Âyân Meclisi padişahtan izin almadan yasa önerme hakkýna
sahiptir.
7.Padişah, veto ettigi bir yasa tasarýsý degişmeden yeniden mecliste kabul edilirse
bu tasarýyý onaylamak zorundadýr.
5. 6. ve 7. maddeler padişahýn yasama yetkisinin kýsýtlandýgýný göstermektedir.
8. Padişahýn meclisi feshetme yetkisi oldukça zorlaştýrýlmýştýr.
106
17) XX. Yüzyýl Başlarýnda Osmanlý Imparatorlugu
Trablusgarp Savaşý
Savaşýn Nedenleri
Trablusgarp Savaşý’nýn çýkmasýnda;
* Sömürgecilik yarýşýnda geç kalan Italya’nýn sanayisi için hammadde ve pazar
arayýşý
* Osmanlý Devleti’nin Trablusgarp’ý koruyamayacak durumda olmasý
* Cografi konumu itibariyle Italya’ya yakýn olan Trablusgarp’ýn ticaret yollarý
üzerinde bulunmasý ve zengin petrol kaynaklarýna sahip olmasý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýnýn başlamasý üzerine Italya ile Ouchy (Uşi)
Antlaşmasý’ný imzaladý (18 Ekim 1912). Bu antlaşma ile Trablusgarp Savaşý sona
ermiştir.
Savaşýn Sonuçlarý
* Osmanlý Devleti, Kuzey Afrika’daki son topragýný da Italyanlara býrakarak bu
kýtadan tamamen çekilmiştir.
* Rodos ve Oniki Ada’yý ele geçiren Italya, Ege Denizi’nde etkin bir güç haline
gelmiş, Osmanlýlarýn Ege’deki hakimiyeti sarsýlmýştýr.
* Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýndan maglup çýktýgýndan Italya’ya býrakýlan
adalarý geri alacak güce sahip degildi. Bu nedenle Italya adalarý geri vermedi. Oniki
Ada, II. Dünya Savaşý’nýn sonuna kadar Italya’da kaldý. Savaşta maglup olan
Italya, adalarý Yunanistan’a býrakmýştýr (1947).
107
Balkan Savaşlarý
Balkan Savaşlarýnýn Nedenleri
* Rusya’nýn tarihi emellerine ulaşabilmek amacýyla Balkan uluslarýný Osmanlý
Devleti’ne karşý kýşkýrtmasý
* Balkan uluslarýnýn iyice zayýflayan ve yýkýlmakta olan Osmanlý Devleti’nin
Balkanlardaki topraklarýný ele geçirmek istemeleri
* Balkanlarda Panislavizm politikasý takip eden Rusya’nýn milliyetçilik
fikirlerinden yararlanarak Balkan uluslarýnýn aralarýnda uzlaşma saglamasý
* Osmanlý Devleti’nin Almanya’ya yaklaşmasýndan rahatsýzlýk duyan Ingiltere’nin
Reval Görüşmesi (1908) sonucunda Rusya’yý Osmanlý topraklarý, Bogazlar ve
Balkan politikasýnda serbest býrakmasý
* Avrupalý büyük devletlerin kendi politikalarý dogrultusunda Balkan uluslarýný
desteklemeleri
* Osmanlý Devleti’nin politik bölünmüşlük içerisinde bulunmasý ve askeri
birliklerinin bir kýsmýný terhis etmesi
Birinci Balkan Savaşý
Karadaglýlarýn saldýrýsýyla I. Balkan Savaşý başlamýştýr (8 Ekim 1912). Bu savaş
sýrasýnda Bulgaristan, Yunanistan, Sýrbistan ve Karadag devletleri Osmanlý
Devleti’ne karşý aralarýnda ittifak yapmýşlardýr.
I. Balkan Savaşý’nda;
* Balkanlardaki Osmanlý ordusunun düzensiz durumda bulunmasý ve
askerlerinin bir kýsmýnýn terhis edilmesi
* Orduda particilik ve ikiligin çýkmasýndan dolayýsýyla disiplinin bozulmasý
gibi nedenler, Osmanlý Devleti’nin maglubiyetine sebep olmuştur.
108
I. Balkan Savaşý’nýn Sonuçlarý
* Osmanlý Devleti, Edirne ve Kýrklareli dahil Balkan topraklarýndan çekilmiştir.
Midye - Enez hattýnýn dogusundaki topraklar Osmanlý Devleti’nin elinden çýkmýştýr.
* I. Balkan Savaşý sýrasýnda Arnavutluk bagýmsýzlýgýný ilan etmiştir. Arnavutluk,
Osmanlý Devleti’nden ayrýlan son Balkan devletidir (28 Kasým 1912).
* Londra’da görüşmeler devam ederken Ittihat ve Terakki Partisi I. Balkan
Savaşý’ndaki yenilgiden dolayý yýpranan Kamil Paşa Hükümeti’ni “Babýali Baskýný”
ile devirerek iktidarý ele geçirmiştir. (23 Ocak 1913).
* I. Balkan Savaşý sonunda Bulgaristan Ege Denizi’ne ulaşmýştýr.
* Birinci Balkan Savaşý’ndan sonra Osmanlýcýlýk fikrinin başarýlý olamayacagý
görülmüş ve milliyetçilik cereyaný güçlenmiştir. Balkanlarda Türk azýnlýgý meselesi
ortaya çýkmýş, Osmanlý Devleti’nin elinden çýkan Balkan topraklarýndan birçok Türk
ve Müslüman Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmýştýr.
Ikinci Balkan Savaşý
Londra Antlaşmasý’na göre en fazla topragý Bulgaristan aldý. Büyük bir Bulgaristan
Devleti’nin ortaya çýkmasý ve topraklarýný Ege Denizi’ne kadar genişletmesi,
Yunanistan ve Sýrbistan’ýn tepkisine neden oldu. Sonuç olarak Osmanlý
Devleti’nden alýnan topraklarýn paylaşýmý Balkan uluslarý arasýnda Ikinci Balkan
Savaşý’na neden olmuştur.
Bu durumdan faydalanmak isteyen Osmanlý Devleti harekete geçti. Kurmay
Yarbay Enver Bey komutasýndaki Türk ordusu Londra Antlaşmasý’nda belirtilen
Midye-Enez sýnýrýný geçerek Kýrklareli ve Edirne’yi geri almýştýr.
109
Birinci Dünya Savaşý (1914 – 1918)
Savaşýn Nedenleri
Savaşýn çýkmasýnda etkili olan genel nedenler; Fransýz Ihtilali’nin getirdigi
ulusçuluk akýmý ve Sanayi Inkýlabý’nýn getirdigi sömürgecilik yarýşýdýr. Birinci Dünya
Savaşý’nýn en önemli nedeni devletler arasýndaki ekonomik yarýştýr.
Birinci Dünya Savaşý’nýn çýkmasýnda;
* Almanya ile Ingiltere arasýndaki hammadde ve pazar rekabeti
* Fransa’nýn Almanya’ya kaptýrdýgý Alsas – Loren kömür havzasýný geri almak
istemesi
* Rusya’nýn dünya ticaretinde pay sahibi olmak amacýyla sýcak denizlere
ulaşmak ve Balkanlarda otoritesini artýrmak için Slav topluluklarý kendi idaresi
altýnda birleştirmek istemesi
* Sömürgecilik yarýşýna geç katýlan Italya’nýn Akdeniz’de etkinligini artýrmak ve
yeni sömürgeler elde etmek istemesi
* Avusturya – Macaristan Imparatorlugu’nun ülkesindeki ulusçuluk hareketlerini
engelleyerek birligini korumaya ve Balkanlarda gücünü artýrmaya çalýşmasý
* Avusturya ile Rusya arasýnda Balkanlara hakim olma yarýşý
* Almanya’nýn Osmanlý topraklarýndaki emellerine ulaşma konusunda Rusya’yý
engel olarak görmesi
* Avusturya – Macaristan veliahtýnýn Saraybosna’da bir Sýrp tarafýndan
öldürülmesi
gibi özel nedenler etkili olmuştur. Avusturya – Macaristan veliahtýnýn öldürülmesi,
Birinci Dünya Savaşý’ný fiilen başlatmýştýr.
Osmanlý Devleti’nin Savaşa Girmesi
Osmanlý Devleti’nin savaşa girmesinde;
* Devlet adamlarýnýn savaşý Almanlarýn kazanacagýna inanmalarý
110
* XIX. yüzyýlýn sonlarýnda ve XX. yüzyýlýn başlarýnda kaybedilen topraklarýn geri
alýnmak istenmesi
* Ittihat ve Terakki Fýrkasý’nýn Alman hayranlýgý ve askeri ýslahatlarda
Almanya’dan faydalanýlmasý
* Ege adalarýnýn geri alýnmak istenmesi
* Osmanlý Devleti’nin kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye borçlarýndan
kurtulmak istemesi
* Osmanlý Devleti’nin siyasi yalnýzlýktan kurtulmak istemesi
* Osmanlý devlet adamlarýnýn Almanya’nýn destegiyle ülkenin kalkýnabilecegine
inanmalarý
gibi nedenler etkili olmuştur.
Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya Savaşý’na girmesi sonucunda;
– Yeni cepheler açýlmýş ve savaş alaný genişlemiştir.
– Ingiltere Kýbrýs’ý topraklarýna kattýgýný açýklamýştýr.
– Osmanlý Devleti tek taraflý olarak kapitülasyonlarý kaldýrdýgýný ilan etmiştir.
– Osmanlý Devleti birçok cephede birden savaşmak zorunda kalmýştýr.
– Osmanlý topraklarý Itilaf Devletleri arasýnda yapýlan gizli antlaşmalarla
paylaşýlmýştýr.
Osmanlý Devleti I. Dünya Savaşý’nda Kafkasya, Çanakkale, Irak, Suriye-Filisten,
Yemen-Hicaz, Kanal, Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephelerinde savaşmýştýr.
Birinci Dünya Savaşý’nýn Genel Sonuçlarý
* Osmanlý, Almanya ve Avusturya - Macaristan Imparatorluklarý ile Rus Çarlýgý
parçalanmýştýr.
111
* Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Litvanya, Macaristan ve Türkiye gibi yeni
devletler kurulmuştur.
* Dünya barýşýný korumak amacýyla Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)
kurulmuş, sömürgeciligin yerini manda yönetimi almýştýr.
* Sýnýrlarýn çizilmesinde “milliyetçilik” ilkesine dikkat edilmemesi azýnlýklar
sorununa neden olmuştur.
* Cumhuriyet rejimleri agýrlýk kazanmýş bazý ülkelerde rejim degişiklikleri
olmuştur. Almanya, Türkiye, Bulgaristan ve Avusturya’da Cumhuriyet Rusya’da ise
sosyalist yönetimler kurulmuştur.
* Osmanlý Imparatorlugu’nun yýkýlmasý, Almanya, Avusturya - Macaristan ve
Rusya’daki degişiklikler Orta Dogu ve Avrupa’da dengelerin bozulmasýna ve otorite
boşluguna neden olmuştur.
* Ingiltere ve Fransa en önemli rakipleri Almanya’yý safdýşý ettiler. Savaştan en
kârlý çýkan devlet Ingiltere olmuş, Almanya gücünü yitirmiştir.
* Ümmetçilik anlayýşý sona ermiş, Araplar Osmanlý Devleti’nden ayrýlmýştýr.
* Ilk kez kimyasal silahlar, denizaltý ve tanklar bu savaşta kullanýlmýştýr.
Kimyasal silahlarýn ve uçaklarýn kullanýlmasý sivil savunma teşkilatýnýn
kurulmasýnda etkili olmuştur.
* Savaş sonunda Almanya’ya çok agýr şartlarda antlaşma imzalatýlmasý ve
Italya’ya savaş içerisinde vaadedilen topraklarýn verilmemesi Ikinci Dünya
Savaşý’na neden olmuştur.
112
18) Mondros Ateşkesi ve Sonrasýndaki Gelişmeler
Mondros Ateşkes Anlaşmasý
1. Çanakkale ve Istanbul Bogazlarý açýlacak, Karadeniz’e serbestçe girişin
saglanmasý yanýnda, buralardaki istihkamlar müttefikler tarafýndan işgal edilecektir.
* Osmanlý Devleti’nin siyasi varlýgý ve Istanbul tehdit aldýna girmiştir.
* Anadolu ve Rumeli topraklarýnýn baglantýsý kesilerek Osmanlý Devleti’nin
toprak bütünlügü bozulmuştur.
2. Sýnýrlarýn korunmasý ve iç güvenligin saglanmasý için gerekli görülecek
askerlerin fazlasý terhis edilecektir. Askeri kuvvetin sayýsý Osmanlý Devleti ile Itilaf
Devletleri arasýnda yapýlacak görüşmelerden sonra kararlaştýrýlacaktýr.
Osmanlý Devleti, askeri yönden savunmasýz bir duruma getirilmiştir. Bu durum Itilaf
Devletleri’nin işgallerini kolaylaştýrmýş ve Türk halkýnýn silahlanarak direnişe
geçmesine neden olmuştur.
3. Itilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çýktýgýnda herhangi
stratejik bir noktayý işgal edebilecektir.
* Ateşkesin en tehlikeli maddesidir.
* Itilaf Devletleri’nin istedikleri takdirde bütün Anadolu topraklarýný ve stratejik
noktalarý işgal edebileceklerini göstermektedir.
* Itilaf Devletleri işgalleri bu maddeye dayanarak yapmýşlar ve Wilson Ilkelerine
de ters düşmekten kurtulmuşlardýr.
4. Hükümet haberleşmeleri dýşýndaki bütün haberleşme istasyonlarý (telsiz, telgraf
ve kablo) Itilaf Devletleri’nin denetimine verilecektir.
Bu maddeyle;
113
* Itilaf Devletleri bütün haberleşme hatlarýný ele geçirerek kendilerine karşý
yapýlabilecek organize hareketleri zamanýnda ögrenmeyi ve direnişleri bastýrmayý
amaçlamýşlardýr. Ayrýca, bütün istasyonlarýn Itilaf Devletleri’ne býrakýlmasý Anadolu
topraklarýnýn bütünüyle işgal edilebileceginin belirtisidir.
* Itilaf Devletleri haberleşme araçlarýný ellerinde bulundurarak işgaller karşýsýnda
tepkilerin genişlemesini önlemek istemişlerdir.
5. Itilaf Devletleri bütün liman ve tersanelerden faydalanabileceklerdir.
6. Toros tünelleri, demiryollarý ve deniz işletmeleri Itilaf Devletleri’ne býrakýlacaktýr.
7. Denizcilige, askerlige ve ticarete ait maddelerin ve malzemelerin tahribi
önlenecektir.
5. 6. ve 7. maddelerle Itilaf Devletleri, agýr ekonomik yükümlülükler koyarak
Osmanlý Devleti’nin ekonomik bagýmsýzlýgýný elinden almýştýr. Böylece, ayakta
duramayacak olan Osmanlý Devleti’ni kendilerine bagýmlý hale getirmeye
çalýşmýşlardýr.
Vilâyat-ý Sitte’de (Erzurum, Van, Diyarbakýr, Elazýg, Sivas, Bitlis) herhangi bir
karýşýklýk çýktýgýnda Itilaf Devletleri bu illeri işgal edebileceklerdir (Ateşkesin 24.
maddesi).
24. maddenin Ingilizce metninde altý vilayet “Six Armenian Vilayets” altý Ermeni
vilayeti olarak geçmektedir. Bundan hareketle bu şehirlerin Ermenilere verilecegi
ve bölgede Ermeni Devleti’nin kurdurulacagý sezilmektedir. Ermeniler korunarak
ileride kurulmasý planlanan Ermeni Devleti’ne ortam hazýrlanmaya çalýşýlmýştýr.
Osmanlý devleti,Mondros Ateşkesi'ni imzalayarak kayýtsýz şartsýz Itilaf Devletleri'ne
teslim olmuş ve fiilen sonra ermiştir.Bu durumda Osmanlý Devleti çökmüş ,galip
devletlerin hakkýnda verecegi klarara razý olmuş ve Anadolu'nun isgalini
kapulenmiştir. Ingiltere ise,tek başýna ateşkesi imzalayarak Fransa ve Italya'ya
üstünlük saglamýştýr.
114
Işgallerin Başlamasý
Itilaf Devletleri, Mondros Ateşkesi’nin hemen ardýndan Birinci Dünya Savaşý
sýrasýnda imzalanan gizli antlaşmalarý yürürlüge koymak için işgallere başladýlar:
13 Kasým 1918’de 60 parçadan oluşan Itilaf Devletleri’nin donanmasý Istanbul’a
geldi. Böylece Osmanlý Devleti’nin başkenti fiilen işgal edildi ve Osmanlý Hükümeti,
Itilaf Devletleri’nin denetimine girdi. Itilaf Devletleri bir yandan da Bogazlarý işgal
ederek bu bölgeye yerleştiler.
Osmanlý Devleti’ni Paylaşma Tasarýlarý
Birinci Dünya Savaşý’nýn devam ettigi yýllarda, Osmanlý Devleti’nin yýkýlmak üzere
oldugunu gören Itilaf Devletleri, aralarýnda yaptýklarý gizli antlaşmalarla Osmanlý
topraklarýný paylaştýlar.
Birinci Dünya Savaşýnda Itilaf Devletleri arasýnda yapýlan gizli anlaşmalarý
Rusya'daki Bolşevikleri dünya kamuoyuna duyurdular.Bu nedenler gizli
anlaşmalarýn uygulanmasý zorlaştý. Rusya 'nýn savaştan çekilmesinden sonra
paylaşým planlarý degişiklige ugramamýş,Itilaf Devletleri,Rusya'ya býrakýnlan
yerlerden Bogalarý ortak yönetmeyi ,Dogu Anadolu'^yu parçalayýp buralarda yeni
devletler kurmayý ve Ermenilere toprak vermeyi kararlaştýrmýşlardýr. Gizli
anlaşmalarla en büyük tepki Wilson Ilkelerinin yayýnlanmasýdýr.Mondros'tan
sonraki işgaller gizli anlaşmalarýn sonucudur.
Izmir’in Işgali ve Sonuçlarý
Yunanlýlar Itilaf Devletleri’nin koruyuculugu altýnda 15 Mayýs 1919’dan itibaren
Izmir’i işgale başlamýştýr.
Rumlarýn çýlgýn tezahüratlarý arasýnda Izmir’e giren Yunan kuvvetlerine ilk kurşunu
atan gazeteci Hasan Tahsin, Batý cephesinde ilk Türk direnişini başlatmýştýr.
Yunanlýlar Izmir’e girdikten sonra birçok insaný öldürmüşler, subay ve sivil
memurlarý tutuklamýşlar ve halka kötü muamele yapmýşlardýr.
115
Izmir’in Işgalinin Sonuçlarý
1. Yunanlýlara karşý silahlý direniş başlamýş, Redd-i Ilhak Cemiyeti’nin
çalýşmalarýyla Kuvay-ý Milliye teşkilatlarý kurulmuştur.
2. Izmir’e asker çýkaran Yunanlýlar bölgede işgallere ve katliamlara
başlamýşlardýr.
3. Yerli Rumlarýn taşkýnlýklarý artmýş ve şehir Rumlar tarafýndan yagmalanmýştýr.
4. Anadolu’nun degişik yerlerinde Izmir’in işgalini protesto için mitingler
yapýlmýştýr.
5. Izmir’in işgal edilmesi tehlikenin ne kadar büyük ve yakýn oldugunu ortaya
koymuş ve Kurtuluş Savaşý’nýn başlamasýný hýzlandýrmýştýr.
Milli Cemiyetler
Trakya Paşaeli Cemiyeti
2 Aralýk 1918’de Edirne’de kurulmuştur. Amacý mütarekeden sonra azýnlýklarýn
taşkýnlýklarý ve işgaller karşýsýnda Trakya’da yaşayan Türklerin haklarýný koruyup,
direnişi saglamak ve gerekirse silahla karşý koymaktý.
Izmir Müdafaa–i Hukuk–u Osmaniye Cemiyeti
2 Aralýk 1918’de kurulmuştur. Cemiyet Izmir’in Yunanlýlara verilmesini
engellemeye, Izmir’in Türklügü hakkýnda propaganda yoluyla dünya kamuoyunu
inandýrmaya ve haklarýný korumaya çalýşmýştýr.
Izmir Redd-i Ilhak Cemiyeti
Izmir’de kurulan bu cemiyetin ilk adý “Müdafaa-i Vatan Heyeti” dir. Izmir’in
işgalinden bir gün önce Redd-i Ilhak Cemiyeti adýný almýştýr. Cemiyetin amacý;
Izmir’in haksýz olarak Yunanistan tarafýndan işgalini önlemek, Izmir ve çevresinin
Türklere ait oldugunu dünyaya duyurmaktý. Izmir’in işgalinden sonra silahlý direnişe
geçen Redd-i Ilhak Cemiyeti’nin çalýşmalarýyla Kuvay-ý Milliye birlikleri kuruldu.
Ayrýca cemiyet Balýkesir ve Alaşehir Kongrelerinin toplanmasýnda etkili olmuştur.
116
Şark Vilayetleri (Dogu Anadolu) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Cemiyet ilk önce Dogu illerindeki Müslüman halkýn haklarýný korumak amacýyla
Istanbul’da kuruldu. 10 Mart 1919’da “Erzurum Müdafaa-i Hukuk” şubesi açýldý.
Erzurum Müdafaa-i Hukuk şubesi, Dogu Anadolu’nun Ermenistan’a verilmesini
engellemek amacýyla hýzla örgütlenmeye ve çevre illerle ilişki kurmaya başladý.
Ayrýca cemiyet Ermenilerle mücadele etmek, Dogu illerinde Türklerin Ermenilere
sayýca üstün oldugu kadar tarih, kültür ve uygarlýk yönüyle de üstün oldugunu
kanýtlamak için Fransýzca Le Pays, Türkçe Hâdisât ve Albayrak gazetelerini
çýkarmýş, bu bölgeden göç edilmemesi, bilim, iktisat ve din alanlarýnda teşkilatlarýn
kurulmasý, bölgenin saldýrýlara karşý korunmasý, bölgenin haklarýnýn savunulmasý
gibi kararlar almýştýr.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
Trabzon ve yöresine yönelik Rum Pontus Devleti’nin kurulmasýný engellemek ve
Ermeni iddialarýna karşý bölge halkýnýn haklarýný savunmak amacýyla Trabzon’da
kuruldu.
Kilikyalýlar Cemiyeti
Fransýz ve Ermenilerin Adana ve çevresindeki emellerine ve işgallerine karşý 21
Aralýk 1918’de Ali Fuat Paşa’nýn girişimleriyle Istanbul’da kuruldu. Cemiyet,
Adana’nýn Fransýz işgaline karşý savunulmasýnda etkili olmuştur.
Milli Kongre Cemiyeti
II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük fikrini ve Türk milliyetçiligi hareketini Milli
Egitim vasýtalarýyla yaymak amacýyla kurulan “Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti”
üyeleri tarafýndan 29 Kasým 1918’de Istanbul’da kuruldu. Partiler üstü bir cemiyet
olarak kurulan Milli Kongre Cemiyeti’nin amacý; Türkler hakkýnda dünyada yapýlmýş
ve yapýlmakta olan propagandalara yayýn yoluyla karşý koymak ve Türk milletinin
117
haklarýný, tarihi vazifelerini, medeni vasýflarýný belirtmekti. 1919 yýlýnda Milli Kongre
Türkler hakkýnda tanýnmýş yazarlarýn sözlerini, dünya kamuoyunda Türklerin
durumu ve Ermenilerin Müslümanlara yaptýklarý zulümler hakkýnda vesikalar ve
Fransýzca eserler yayýmlayarak etkili olmuştur.
Sivas Kongresi'ne kadar birbirlerindn kopuk ve bagýmsýz hareket eden Milli
Cemiyetker, Sivans Kongre'sinde Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri
adýyla tek çatý altýnda birleştirilmişlerdir.
118
19) Kurtuluş Savaşý’na Hazýrlýk Dönemi
Kuvay-ý Milliye Hareketinin Başlamasý ve Batý Cephesi’nin Kurulmasý
Kuvay-ý Milliye birliklerinin kurulmasýnda;
* Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya Savaşý’ndan yenik çýkmasý ve Mondros
Ateşkes Anlaşmasý uyarýnca Türk ordusunun terhis edilmesi
* Osmanlý hükümetlerinin Türk halkýnýn can ve mal güvenligini koruyamamasý
* Itilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Anlaşmasý’nýn hükümlerini tek taraflý
uygulayarak Anadolu’yu yer yer işgal etmeleri
gibi nedenler etkili olmuştur.
Işgallere karşý ilk silahlý direniş hareketi Güney Cephesi’nde (Dörtyol’da)
Fransýzlara karşý başladý.
Kuvay-ý Milliye birliklerinin kaldýrýlmasýnda;
* Işgalleri kesin olarak durduramamalarý
* Hukuk devleti anlayýşýna ters davranarak suçlu gördükleri üyelerini kendileri
cezalandýrmalarý
* Ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasýnda zaman zaman halka baský yapmalarý
* Anadolu’nun kesin olarak işgallerden kurtarýlmak istenmesi
gibi nedenler etkili olmuştur.
Kuvay-ý Milliye’nin Milli Mücadeleye Sagladýgý Yararlar ve Özellikleri
1. Yunan ordularýnýn Anadolu’da rahatça ilerlemelerini engellemişlerdir.
2. Türk köylerini Rum ve Ermeni çetelerin saldýrýlarýna karşý korumuşlardýr.
3. Iç ayaklanmalarý bastýrmýşlardýr.
119
4. Düzenli ordunun kurulmasý ve teşkilatlanmasý için zaman kazandýrmýşlardýr.
5. Kuvay-ý Milliye birlikleri arasýnda ilişki az olup, kendi bölgelerini kurtarmaya
çalýşmýşlardýr. Ayrýca, Milli Mücadele’nin ilk silahlý direniş gücü olmuşlardýr.
6. Ulusal bilincin uyanmasýný saglamýşlardýr.
Genelgeler ve Kongreler
Havza Genelgesi
28 Mayýs’ta mülki ve askeri amirlere gönderdigi genelgeyle;
* Büyük ve heyecanlý mitinglerle işgallerin protesto edilmesi
* Gösteriler sýrasýnda düzenin korunmasýna dikkat edilmesi ve Hristiyan halka
karşý saldýrý ve düşmanlýk yapýlmamasýna önem verilmesi
* Büyük devletlerin temsilcilerine ve Istanbul Hükümeti’ne uyarý telgraflarýnýn
çekilmesi
gibi isteklerde bulunmuştur. Havza Genelgesi’nden sonra Anadolu’nun birçok
yerinde işgalleri ve işgalcileri protesto eden mitingler düzenlendi. Bu durum Havza
Genelgesi’nin etkili oldugunu göstermektedir.
Amasya Genelgesi ve Esaslarý
1. Vatanýn bütünlügü, milletin bagýmsýzlýgý tehlikededir.
Bu maddeyle;
* Kurtuluş Savaşý’nýn gerekçesi belirtilmiştir.
* Resmi bir belgeyle vatanýn içinde bulundugu kötü durum millete
duyurulmuştur.
* Bölgesel kurtuluşu çare olarak gören vatanseverlere uyarý yapýlmýştýr.
* Vatanýn kurtuluşu için milletçe birlik ve beraberlik içinde çalýşmalarýn
yapýlmasýnýn geregi ortaya konulmuştur. Böylece Türk milleti ulusal bagýmsýzlýk ve
egemenlik mücadelesine çagýrýlmýş, işgal güçlerine karşý çýkýlmýştýr.
120
2. Istanbul Hükümeti üzerine aldýgý sorumlulugu yerine getirememektedir. Bu
durum milletimizi yok duruma düşürmektedir.
Bu maddeyle;
* Istanbul Hükümeti’ne ilk defa karşý çýkýlarak görevini yerine getiremedigi millete
duyurulmuştur.
* Kurtuluş Savaşý’nýn gerekçelerinden biri de Istanbul Hükümeti’nin millete karşý
görevini yerine getirememesi olarak açýklanmýştýr.
3. Milletin bagýmsýzlýgýný yine milletin azmi ve kararý kurtaracaktýr.
Bu maddeyle;
* Kurtuluş Savaşý’mýzýn yöntemi belirtilmiştir.
* Yönetim şeklinin degiştirilecegi ima edilmiştir.
* Millet egemenliginden ilk defa Amasya Genelgesi’nde bahsedilmiş ve milli
egemenlik için ilk adým atýlmýştýr.
* Kurtarýcý olarak padişah, halife ve manda yönetiminin yerini milliyetçilik
duygusu almýştýr.
* Türk inkýlâbýnýn evrensel bir nitelik taşýdýgý ortaya konulmuştur.
* Hem padişaha hem de işgalci güçlere isyan edilmiştir.
4. Ulusun durumunu ve davranýşýný göz önünde tutmak ve haklarýný duyurmak için
her türlü tesir ve kontrolden uzak ulusal bir heyetin oluşturulmasý gereklidir.
* Kurtuluş Mücadelesi kişisellikten çýkarýlarak kurumsallaştýrýlmaya çalýşýlmýştýr.
* Mustafa Kemal Paşa, yeni bir parlamentonun (TBMM) toplanmasýný ve bu
kurulun kesinlikle ulusu temsil etmesini istemiştir. Ancak Osmanlý hanedanýnýn
ülkede tek egemen güç oldugunu kafalarýndan atamayan kişiler Osmanlý
anayasasýna göre seçim yapýlmasýný ve padişahýn emriyle Mebuslar Meclisi’nin
toplanmasýný istemişlerdir. Nitekim TBMM’nin açýlmasýndan önce Osmanlý
Mebuslar Meclisi toplanmýştýr.
121
5. Anadolu’nun her bakýmdan en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongre
toplanacaktýr.
* Milli bir kongre toplanarak milli birlik ve beraberlik saglanmak istenmiş, ulusal
cemiyetlerin birleştirilmesi düşünülmüştür.
* Türk milletinin geleceginin Anadolu’nun her tarafýndan gelecek delegelerle
belirlenmesi düşünülmüştür.
* Istanbul Hükümeti’ne karşý milli bir hükümetin kurulmasýna ortam
hazýrlanmýştýr. Nitekim, Sivas Kongresi’nde Temsil Heyeti’nin yetkileri
genişletilerek hükümet görevini üstlenmesi bunun bir sonucudur.
6. Bütün sancaklardan halkýn güvenini kazanmýş üç delegenin olabildigince çabuk
Sivas’a yetişebilmesi için hemen yola çýkarýlmasý gerekmektedir. Sivas
Kongresi’ne katýlacak temsilciler Müdafaa-i Hukuk, Redd-i Ilhak ve Belediyelerce
seçilecektir.
* Kararlarýn halkýn istekleri dogrultunda alýnmasý amaçlanmýştýr. Ayrýca ulus
iradesine saygýlý olunacagý ortaya koyulmuştur.
* Milletin güvenini kazanmýş, Milli Mücadele taraftarý kişilerin seçilmesine
çalýşýlmýştýr.
* Milli cemiyetler ve yerel idareler etkin duruma getirilmiştir.
7. Herhangi bir kötü durumla karşýlaşýlabilecegi düşünülerek bu genelge ulusal bir
sýr olarak tutulmalý, delegeler gerekli görülen yerlerde degişik adlarla yolculuk
yapmalýdýr.
Bu karar ile Milli Mücadele başlama aşamasýnda Itilaf Devletleri, azýnlýklar ve
Istanbul Hükümeti’nden saklanmaya çalýşýlmýştýr.
122
Erzurum Kongresi
Dogu Anadolu Müdafaa–i Hukuk Cemiyeti tarafýndan düzenlenen Erzurum
Kongresi’nin toplanmasýnda;
* Mondros Ateşkesi’nin 24. maddesine göre; dogu vilayetlerinin Itilaf
Devletleri’nin tehdidi altýna girmesi
* Dogu bölgelerinde kurulmasý planlanan Ermeni Devleti’ni engellemek
gibi nedenler etkili olmuştur.
Erzurum Kongresi Kararlarý ve Önemi
1. Milli sýnýrlar içinde vatan bir bütündür, asla parçalanamaz.
* Erzurum Kongresi’nin bu maddesi Misak-ý Milli’de de yer almýştýr. Ilk defa milli
sýnýrlardan bahsedilmiştir.
* Türk vatanýnýn bölünmez bir bütün oldugu ilan edilerek topraklarýmýzý işgal
etmek isteyen güçlerin emperyalist olduklarý belirtilmiştir.
* Bütün Türk ulusunu ve memleketlerini ilgilendiren ulusal bir karar alýnmýştýr.
2. Her türlü yabancý işgal ve müdahalesine Osmanlý Devleti’nin dagýlmasý halinde
millet birleşerek karşý koyacaktýr.
Bu kararla; işgalci güçlere karşý güç oluşturmak için Dogu illerindeki yararlý
cemiyetler Dogu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bünyesinde toplanmýştýr.
3. Osmanlý Hükümeti vatanýn bagýmsýzlýgýný saglayamaz ve koruyamazsa geçici
bir hükümet kurulacaktýr. Bu hükümet milli kongre tarafýndan seçilecektir. Kongre
toplanmýş degilse, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktýr.
* Ilk defa yeni bir hükümetin kurulmasýndan bahsedilmiştir.
123
* Herhangi bir şekilde Dogu Anadolu’nun gözden çýkarýlmasý halinde doguda
kurulacak geçici hükümet, yürürlükteki yasalara göre devlet işlerini sürdürecek
asker-sivil tüm makamlar ve memurlar bu geçici yönetime baglý olacaktýr.
* Anadolu’da ulusal bir devletin yürütme gücü olan ulusal bir hükümet kurma
konusundaki niyet ve inanç ortaya konulmuştur.
4. Osmanlý ülkesinin bütünlügünün ve ulusal bagýmsýzlýgýnýn saglanmasý, saltanat
onurunun ve hilafetin korunmasý için milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kýlmak
temel ilkedir.
* Millet egemenliginin koşulsuz olarak gerçekleştirilecegi belirtilmiştir.
* Kuvay-ý Milliye adýný taşýyan teşekküllerin milli iradeyi hakim kýlacagý
açýklanmýştýr.
* Padişahýn korunmasý kongrede kabul edilmiştir.
5. Her türlü topraklarý ele geçirme Rumluk ve Ermenilik kurulmasý amacýna yönelik
sayýlacagýndan topluca savunma ve toplumsal dengemizi bozacak şekilde
Hristiyan azýnlýklara yeni birtakým ayrýcalýklar verilmesi kabul edilmeyecektir. Ancak
Osmanlý yasalarýyla ülkemizdeki azýnlýklara verilen mal, can ve namus güvenligine
tamamen saygýlý kalýnacaktýr.
6. Manda ve himaye kabul olunamaz.
Bu maddeyle, Mondros Ateşkesi’nden sonra Anadolu’da ve Istanbul’da bazý
çevreler Amerikan, bazý çevreler de Ingiliz mandasýný istemekteydi. Manda ve
himaye fikri ilk defa Erzurum Kongresi’nde reddedilmiştir. Herhangi bir devletin
himayesinin kabul edilemeyecegi ve Türk ulusunun koşulsuz bagýmsýz olacagý
belirtilmiştir.
7. Ulusal irade ve toplanan ulusal güçler padişahlýk ve halifelik makamýný
kurtaracaktýr.
Ulusal egemenlik anlayýşýna ters düşen bu kararýn alýnmasýnýn temel nedeni
ortamýn böyle bir degişiklige hazýr olmamasýdýr.
124
8. Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasýna ve hükümetin yaptýgý işlerin milletçe
kontrolüne çalýşýlacaktýr.
* Bu karar ulus egemenligine önem verildigini göstermektedir.
* Mebuslar Meclisi’nin açýlmasý istenmiş ve Istanbul Hükümeti’nin faaliyetleri
denetim altýna alýnmaya çalýşýlmýştýr.
9. Ulusal bagýmsýzlýgýmýza saygýlý ve ülkemizi ele geçirme amacý taşýmayan
herhangi devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardýmý kabul edilebilir.
Bu maddeyle; Erzurum Kongresi’nde yalnýzca iç politikayý ilgilendiren ilkeler degil,
bazý dýş politika ilkeleri de belirlenerek ilan edilmiştir. Bu da Erzurum Kongresi’nin
meclis gibi hareket ettigini göstermektedir.
Sivas Kongresi ve Önemi
1. Erzurum Kongresi kararlarý bazý degişiklik ve ilavelerle kabul edilmiştir.
Bu maddeyle; Erzurum Kongresi kararlarý milli bir kongre tarafýndan onaylanarak
bütün ulusa maledilmiştir. Erzurum Kongresi kararlarý bölgesellikten çýkmýştýr.
2. Ulusal direnmeyi gerçekleştirmek için kurulan dernekler “Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adýyla birleştirilmiştir.
* Ulusal güçler birleştirilerek yönetimi tek elde toplanmýştýr. Yine bu kongrede
Milli Mücadele liderini (Mustafa Kemal Paşa) bulmuştur.
* Sivas Kongresi’ne katýlan Türk ulusunun temsilcileri işgalcilere karşý ayrý ayrý
yapýlan savunma yerine milletçe savunma ve direnme kararý almýştýr.
3. ABD veya Ingiltere’nin koruyuculugu (mandasý) reddedilmiştir.
125
Amerikan mandasý Sivas Kongresi’nde en fazla tartýşýlan konu olmuştur. Kongreye
katýlan 38 üyeden 25’i manda sistemini istemiştir. Ancak manda yönetimi ulusal
bagýmsýzlýga ve egemenlige ters düşmesinden dolayý Erzurum Kongresi’nden
sonra bir daha reddedilmiştir.
4. Devletin ve milletin bagýmsýzlýgý, vatanýn bütünlügü zedelenmemek kaydýyla
herhangi bir devletten ekonomik yardým alýnabilecegi kabul edilmiştir.
5. Temsilciler Kurulu’nun yetkileri bütün vataný temsil edecek şekilde
genişletilmiştir.
* Milli Mücadelenin yürütme yetkisi, ülke içinde ve dýşýnda siyasi ve idari kararlar
alabilme görevi Temsilciler Kurulu’na verildi. Temsilciler Kurulu yürütme yetkisini ilk
olarak Ali Fuat Paşa’yý Batý Anadolu Kuvay-ý Milliye Kumandanlýgýna tayin ederek
kullanmýştýr.
* Sivas Kongresi’nden sonra Temsilciler Kurulu Istanbul Hükümeti’ne baglý
olmadýgýný göstermek için Anadolu’ya atanan komutan ve valileri kabul etmemiş,
yönetim açýsýndan ilişkileri ve haberleşmeyi kesmiştir.
6. Osmanlý Mebuslar Meclisi’nin toplanmasý için çalýşmalara devam edilmesi
kararlaştýrýlmýştýr.
Bu maddeyle; Osmanlý yönetimi ulus iradesiyle birleştirilmeye çalýşýlmýştýr. Meclisin
açýlmasýna çalýşýlmasý kongrenin ulus egemenligine verdigi önemi göstermektedir.
Sivas Kongresi'nin sonucunda;
* Sivas Kongresi ülkenin çeşitli yerlerinden seçimle gelen delegelerin
katýlmasýyla toplanmýş milli bir kongredir.
Damat Ferit Hükümeti’nin Istifa Etmesi
Sivas Kongresi’nden sonra harekete geçen Temsilciler Kurulu, Damat Ferit
Hükümeti’yle mücadeleye karar verdi. Anadolu ile Istanbul arasýndaki ilişkiler ve
haberleşme kesildi (12 Eylül 1919). Bu gelişmeler karşýsýnda çaresiz kalan Damat
126
Ferit Paşa Hükümeti istifa etti (30 Eylül 1919). Yeni hükümeti Milli Mücadeleye
karşý ýlýmlý olan Ali Rýza Paşa kurdu (2 Ekim 1919). Yeni hükümette görev alan
kişilerin Türkiye’nin bütünlügünü ve bagýmsýzlýgýný isteyenlerden oluşmasý Milli
Mücadelecilerle ilişkilerin artmasýna ve görüş alýşverişine ortam hazýrlamýştýr.
Ali Rýza Paşa Hükümeti’yle Temsilciler Kurulu Arasýndaki Ilişkiler ve Amasya
Görüşmeleri
20 - 22 Ekim tarihleri arasýnda yapýlan görüşmelere Temsilciler Kurulu adýna
Mustafa Kemal Paşa, Istanbul Hükümeti adýna Bahriye Nazýrý Salih Paşa katýldý.
Iki taraf arasýnda şu konularda karara varýldý:
1. Türk vilayetleri düşmana terk edilmeyecek, hiçbir şekilde manda ve himaye
kabul edilmeyecek, Türk vatanýnýn bütünlügü ve bagýmsýzlýgý korunacaktýr.
2. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, hukuki bir kuruluş olarak Istanbul
Hükümeti’nce tanýnacaktýr.
3. Meclis-i Mebusan’ýn Istanbul’da toplanmasýnýn güvenlik açýsýndan uygun
olmadýgý kabul edilecektir.
Amasya’da anlaşmaya varýlamayan tek konu, yapýlacak seçimlerden sonra Meclisi
Mebusan’ýn nerede toplanacagý idi. Mustafa Kemal Paşa Istanbul’da toplanacak
Mecliste ulusal iradenin hür olarak ortaya konulamayacagý ve milli kararlarýn
alýnamayacagý inancýndaydý. Mustafa Kemal Paşa’nýn haklýlýgý Istanbul’un Itilaf
Devletleri tarafýndan resmen işgal edilmesiyle ortaya çýkmýştýr (16 Mart 1920).
Son Osmanlý Mebusan Meclisi’nin Toplanmasý ve Misak–ý Milli Kararlarý
Hazýrlýklar tamamlandýktan sonra 12 Ocak 1920 Istanbul’da Osmanlý Mebuslar
Meclisi’inde toplanarak çalýşmalarýna başladý. 28 Ocak 1920 ‘de Meclis-i Mebusan
gizli oturumda Türk milleti için çok önemli olan Misak-ý Milli’yi kabul etmiştir.
127
Misak-ý Milli Kararlarý
1. Osmanlý Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni imzaladýgý 30 Ekim 1918 tarihinde
düşman ordularýnýn işgali altýnda bulunan Arap memleketlerinin durumu, halkýn
serbestçe verecegi oya göre belirlenmelidir. Bu mütareke hududu içinde Türk ve
Islâm çogunlugu bulunan topraklarýn tümü, hiçbir şekilde ayrýcalýk kabul etmez bir
bütündür.
* Vatanýn bölünmez bütünlügü Mebuslar Meclisi’nde kabul edilerek belirlenen
sýnýrlar içindeki topraklarý işgal eden devletlerle mücadele edilecegi ortaya
konulmuştur.
2. Halkýn oylarý ile anavatana katýlan üç sancakta (Elviye-i Selase: Kars, Ardahan,
Batum) gerekirse halkoyuna başvurulmalýdýr.
3. Türkiye ile yapýlacak barýşa býrakýlan Batý Trakya’nýn hukuki durumunun tespiti
de halkýn tam bir özgürlükle verecegi kararlara uygun olmalýdýr.
4. Hilâfet merkezi ve Osmanlý Devleti’nin başkenti olan Istanbul ile Marmara
Denizi’nin güvenligi her türlü tehlikeden korunmalýdýr. Istanbul ve Çanakkale
Bogazlarýnýn dünya ticaret ve ulaşýmýna açýlmasý konusunda bizimle diger ilgili
devletlerin birlikte verecegi kararlar geçerlidir.
5. Itilaf Devletleri ve bazý ortaklarý arasýnda kararlaştýrýlmýş olan anlaşma esaslarý
dairesinde azýnlýklarýn haklarý, komşu memleketlerdeki Müslüman halkýn ayný
haklardan yararlanmalarý şartýyla tarafýmýzdan kabul edilecektir.
* Devletlerin ve milletlerin eşitligi ortaya konulmuştur. Türkiye’deki azýnlýklara
verilebilecek haklarýn ölçüsü belirtilmiştir.
* Komşu memleketlerde kalan Müslüman halkýn haklarý korunmaya çalýşýlmýştýr.
6. Milli ve iktisadi gelişmemizi saglamak amacýyla tam bir serbestiyet saglanmasý,
siyasi, adli ve mali gelişmemize engel olan sýnýrlamalarýn kaldýrýlmasý gerekir.
Hissemize düşecek borçlarýn ödenmesi de bu esasa aykýrý olmayacaktýr.
128
* Osmanlý Devleti’nin Avrupalý devletlere vermiş oldugu siyasi, adli, mali
imtiyazlara (kapitülasyonlara) ilk defa karşý çýkýlmýştýr.
* Türkiye’nin gelişmesi ve güçlenmesini engelleyen faktörler ortadan
kaldýrýlmaya çalýşýlmýştýr.
Son Osmanlý Mebusan Meclisi’nin Misak–ý Milli’yi kabul ve ilan etmesi, Istanbul’un
ulusal hareketi benimsedigini ve Meclis kararýyla bunu hukuken saglamlaştýrdýgýný
ortaya koymuştur.
Istanbul’un Resmen Işgali ve Mebusan Meclisi’nin Dagýtýlmasý
Osmanlý Mebuslar Meclisi’nin açýlmasýna ses çýkarmayan Itilaf Devletleri, Mebuslar
Meclisi’nin açýlmasýyla hükümet ve padişahýn yönetime egemen olacagýný
umuyorlardý. Ancak kendi istek ve görüşlerinin dýşýnda kararlarýn çýkmasý üzerine
Itilaf Devletleri, tavýrlarýný degiştirerek müdahaleye başladýlar. Itilaf Devletleri 15
Mart’ta 150 kadar aydýný tutukladýktan sora 16 Mart 1920’de Istanbul’u resmen
işgal ettiler.
Istanbul’un Resmen Işgalinin Sonuçlarý
* Istanbul’un işgali Mustafa Kemal Paşa’yý görüşlerinde haklý çýkarmýştýr.
* Itilaf Devletleri’nin Istanbul’u resmen işgal etmeleri, Mustafa Kemal Paşa’ya
Ulusal Mücadeleyi padişah adýna yürüttügünü söyleme olanagý saglamýştýr.
* Istanbul’dan kaçan aydýn, asker ve milletvekilleri Milli Mücadeleye ve daha
sonra açýlacak olan TBMM’ye katýldýlar. Istanbul’un işgali Anadolu hareketine
katýlýmlarý artýrmýştýr.
* Padişah dört ay sonra tekrar seçim yapmak üzere Meclisi 11 Nisan 1920’de
feshetti.
* Itilaf Devletleri’nin Mebuslar Meclisi’ni kapattýrmalarý milli iradeyi yok etmeyi
amaçladýklarýný göstermektedir.
* Osmanlý Mebusan Meclisi’nin kapanmasý, Mustafa Kemal Paşa’ya Ankara’da
TBMM’yi açma olanagý saglamýştýr.
129
20) TBMM Dönemi
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açýlmasý
Mebuslar Meclisi Misak-ý Milli’yi ilan edince Anlaşma Devletleri Istanbul’u işgal
ederek Meclis’in çalýşmalarýný engellediler (16 Mart 1920).
Mustafa Kemal Paşa, Mebuslar Meclisi’nin bu şekilde sona erebilecegini tahmin
ediyordu. Derhal kapanan meclisin yerine yeni bir meclisin açýlmasý için
çalýşmalara başladý. 19 Mart 1920'de bir genelge yayýnlayarak Ankara’da
olaganüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanacagýný, bunun için hemen seçimlerin
yapýlmasýný, her sancaktan beş üyenin seçilerek 15 gün içerisinde Ankara’ya
gönderilmesini istedi.
Mustafa Kemal Paşa Meclisin yetkileri ve hükümetin kurulmasý konusundaki
görüşlerini bir önerge şeklinde TBMM’ye sundu. 24 Nisan 1920'de kabul edilen
önergeye göre;
1. Hükümet kurmak gereklidir.
2. Geçici kaydýyla bir hükümet reisi tanýmak veya padişah kaymakamý atamak
dogru degildir.
3. Mecliste toplanmýş milli iradeyi vatanýn gelecegine hakim kýlmak temel ilkedir.
TBMM’nin üstünde güç yoktur.
4. TBMM yasama ve yürütme yetkisine sahiptir. Meclisten ayrýlacak bir heyet
Meclise vekil olarak hükümet işlerini görür. Meclis başkaný bu hükümetin de
başkanýdýr.
5. Padişah ve halifenin durumu bulundugu baskýdan kurtulduktan sonra Meclis
tarafýndan belirlenecektir. Önemi :
* 23 Nisan 1920'de TBMM’nin açýlmasýyla yeni Türk Devleti kurulmuştur.
* TBMM’nin üstünde güç olmadýgý belirtilerek Istanbul Hükümeti yok
sayýlmýştýr (3. madde).
* “Geçici bir hükümet reisi tanýmak dogru degildir.” maddesi ile Meclisin
bagýmsýzlýgý ve devamlýlýgý belirtilmiştir (2. madde).
130
* Ilk TBMM’de “güçler birligi ilkesi” ve “Meclis Hükümeti sistemi” kabul
edilmiştir (4. madde).
* “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adýnýn kullanýlmasý kurulan yeni devletin
milliyetçi bir karakter taşýdýgýný ve Türk milletine dayandýgýný ortaya koymaktadýr.
* TBMM, Mustafa Kemal Paşa’yý meclis başkanlýgýna seçti.
* ”Milli Egemenlik” ilkesinin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir adým
atýlmýştýr.
* Çogunlugu padişah ve halifeye baglý olan bu insanlarý birleştiren temel amaç
“Misak-ý Milli’nin gerçekleştirilmesi” idi. Mustafa Kemal Paşa inkýlâplarý sonraya
býrakarak, öncelikle vatanýn kurtarýlmasýný amaçlamýş, böylece milli birligin
korunmasýný saglamýştýr.
* 30 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa, Avrupa devletlerinin dýşişleri bakanlarýna;
TBMM’nin kuruldugunu, yabancý hükümetlerin, Istanbul Hükümeti ile yaptýklarý ve
yapacaklarý antlaşmalarýn Türk milletinin gerçek temsilcisi olan TBMM tarafýndan
tanýnmayacagýný bildirmiştir.
1921 Anayasasý’nýn Kabulü (Teşkilât-ý Esasiye)
20 Ocak 1921 tarihinde “Teşkilat-ý Esasiye Kanunu” adýyla Türk Devleti’nin ilk
anayasasý olarak kabul edilmiştir.
1921 Anayasasý’nýn Önemli Maddeleri
1. Egemenlik kayýtsýz şartsýz milletindir.
2. Yasama ve yürütme gücü TBMM’ye aittir.
3. Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir ve “TBMM Hükümeti” adýný
alýr.
4. Şer’i hükümlerin yerine getirilmesi TBMM’ye aittir.
5. Büyük Millet Meclisi başkaný, hükümetin de başkanýdýr.
6. Kanun-u Esasi’nin Teşkilat-ý Esasiye ile çelişmeyen hükümleri geçerlidir.
7. Milletvekilleri seçimi iki yýlda bir yapýlýr. Eski Meclisin görevi yeni Meclis
toplanýncaya kadar devam eder.
Önemi
* Yeni Türk Devleti’nin kuruluşunun hukuki ve siyasal bir belgesi olmuştur.
131
* Olaganüstü şartlardan dolayý çabuk karar almak ve hemen uygulayabilmek için
“güçler birligi” ilkesi kabul edilmiştir (2. madde).
* Ulusal egemenligin tekligine dayanarak Istiklâl Mahkemeleri meclis içinde
kurulmuştur. Böylece TBMM yargý gücünü de kullanmýştýr.
* Dönemin şartlarý içinde ulusal birligi zedelememek için devletin rejimi
belirtilmemiştir (1. ve 3. maddeler).
* Meclis hükümeti sistemi kabul edilmiştir.
* “Şeriat hükümlerinin yerine getirilmesi” görevinin TBMM’ye verilmesi devlet
yönetimini tek organda toplamayý amaçlamýştýr. Bu durum 1921 Anayasasý’nýn
“laik” olmadýgýný göstermektedir (4. madde)
1921 Anayasa'sýnda en önemli degişiklikler 29 Ekim 1923 tarihinde
gerçekleşmiştir.Bu tarihte Cumhuriyet ilan edilerek devletin yönetim şekli
belirlenmiş''Meclis Hükümeti'' sistemi yerine ''Kabine'' sistemine geçilmiştir.
Sevr Antlaşmasý ve Önemi
* Osmanlý Devleti bu antlaşma ile başka devletlerin güdümü ve yönetimine
býrakýlmýştýr.
* Bu antlaşma ile I. Dünya Savaşý’nýn galipleri Osmanlý topraklarýný
paylaşmýşlardýr.
* Türklere hayat hakký tanýnmadýgý gibi, azýnlýklar çok geniş haklara sahip
olmuşlardýr.
* Osmanlý Anayasasý’na göre barýş antlaşmalarýnýn mutlaka Mebuslar Meclisi
tarafýndan onaylanmasý gerekliydi. Mebuslar Meclisi dagýtýldýgýndan Sevr
Antlaşmasý onaylanmadý. Bu yüzden Sevr, hukuki bakýmdan geçerli degildir.
Sevr Barýş Anlaşmasý'na TBMM'nin tepkisi çok sert oldu. Meclis bu barýý
tanýmadýgýný açýkladý.Sevr'i imazalanlar ve onaylayanlar vatan haini sayýldý.
:Türk milleti,yaptýgý Kurtuluş savaşý'yla Sevr'in geçerliligini Önlemiş ve Sevr yerine
Lozan Barýş Anlaşmasý yapýlmýştýr.
132
21) Kurtuluş Savaşý
Dogu Cephesi
22 Haziran 1920'de Yunan saldýrýsýnýn başladýgý sýrada, Doguda da Ermeni
saldýrýlarý sürekli artýyordu. Bu sýrada Kýzýlordu’nun önünde Kafkasya yolu
açýlmýştý. Ruslarýn Kars ve çevresini işgali an meselesiydi. Kýzýlordu’nun
Kafkasya’ya girmesi üzerine TBMM Hükümeti taarruza karar verdi. 24 Eylül
1920'de Ermenilerin saldýrýya geçmesi üzerine Türk ordusu da karşý taarruza
başladý. Türk ordusu Misâk-ý Milli sýnýrlarýna ulaşýnca ilerleyişini durdurdu. Böylece
Kâzým Karabekir komutasýndaki Türk ordusu amacýna ulaştý.
Türk ordusunun kazandýgý başarýlar Ermenilerin barýş istemelerine neden oldu.
Görüşmeler sonunda Gümrü Antlaşmasý imzalandý.
Gümrü Antlaşmasý’yla,
* Yeni Türk Devleti’nin uluslararasý ilk siyasi başarýsý Gümrü Antlaşmasý’dýr.
* Misak-ý Milli’nin bir kýsmý gerçekleşmiştir.
* Ermenistan, TBMM’nin siyasal varlýgýný kabul ederek antlaşma yapan ilk devlet
olmuştur.
* Ermeniler, Sevr’i tanýmadýklarýný belirterek, Türk topraklarýndaki iddialarýndan
vazgeçmişlerdir.
* Gümrü Antlaşmasý, dýş ilişkilerimizi canlandýrmýştýr. Gürcistan ve Rusya ile
ilişkilerin kurulmasýnda etkili olmuştur.
Güney Cephesi
Iskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa Ingiliz, Mersin, Osmaniye ve Adana
Fransýz işgaline ugradý (Ocak 1919).
Ingilizlerin çekilmesinden sonra Antep, Urfa ve Maraş Fransýzlar tarafýndan işgal
edildi. Fransýzlar, Mýsýr ve Suriye’den getirdikleri Ermenileri örgütleyip Türkler
133
üzerine saldýrýlar düzenlettirdiler. Bu durum Fransýzlara karşý büyük bir tepkinin
dogmasýna neden oldu. Halk yaşadýgý yerleri korumak amacýyla örgütlenmeye
başladý. Sivas Kongresi’nde Güneydogu illerinde de “Kuvay-ý Milliye” kurulmasýna
karar verildi.
Fransýzlar, halkýn direnişi karşýsýnda Urfa, Antep ve Maraş’ý elde tutmanýn mümkün
olmadýgýný anladýlar. TBMM’nin ardarda kazandýgý askeri zaferlerle gerçegi anladý.
Sakarya Savaşý’ndan sonra Ankara Antlaşmasý’ný imzalayarak Anadolu’da işgal
ettikleri yerleri geri verdiler (20 Ekim 1921).
Italyanlara karşý bir direniş olmamýş ve cephe açýlmamýştýr. Bunun nedeni
Italyanlarýn Ege bölgesinin Yunanlýlara verilmesinden dolayý kýrgýnlýk içinde
bulunmalarý ve Kuvay-ý Milliye hareketini desteklemeleridir. Italyanlar ileride
ekonomik açýdan sömürebilmek için halkla iyi geçinmeye çalýştýlar. II. Inönü
Savaşý’nýn kazanýlmasýndan sonra işgal ettikleri yerleri terkettiler (5 Temmuz
1921).
Batý Cephesi
Birinci Inönü Savaşý (6 - 10 Ocak 1921)
Savaşýn Nedenleri;
* Türk ordusunun güçlenmesini engellemek
* Çerkez Ethem Ayaklanmasý’ndan yararlanmak
* TBMM Hükümeti’ne Sevr Barýş Antlaşmasý’ný kabul ettirmek istemişlerdir.
Yunanistan ile yeni Türk devleti arasýnda yapýlan savaşý, yeni kurulan Türk düzenli
ordusu kazanmýştýr.
Savaşýn Sonuçlarý
1. Türk milletinin düzenli orduya olan güveni artmýştýr.
2. TBMM, bu zaferden sonra Londra Konferansý’na davet edilmiştir.
134
3. Zaferden sonra Afganistan’la dostluk ve yardýmlaşma anlaşmasý, Rusya ile
Moskova Antlaşmasý imzalanmýştýr.
Londra Konferansý (23 Şubat-12 Mart 1921)
I. Inönü Savaşý’nýn kazanýlmasý üzerine Ingilizler de TBMM gerçegini kabul etmek
zorunda kaldýlar.
Itilaf Devletleri, Istanbul Hükümeti’ni Londra Konferansý’na davet ettiler. Istanbul
Hükümeti’nin gönderecegi delegeler arasýnda M. Kemal’in ya da M. Kemal’in yetki
verdigi birisinin de yer almasýný istediler. Bu davranýşlarýyla TBMM Hükümeti’ni
tanýmadýklarýný göstermek istemişlerdir.
Londra Konferansý’nýn Sonuçlarý
* Itilaf Devletleri, TBMM Hükümeti’ni konferansa çagýrmakla onun varlýgýný
hukuken tanýmýşlardýr.
* Sevr Barýş Antlaşmasý’nýn çeşitli hükümleri tartýşma konusu yapýlmaya
başlamýştýr.
* TBMM Hükümeti, bu konferanstan önemli sonuçlar beklemiyordu. Fakat
konferansa katýlmakla “Türkler barýş görüşmelerine yanaşmýyorlar, savaşý
uzatýyorlar” şeklindeki propagandanýn önlenmesi saglanmýştýr.
* Londra Konferansý’nýn başarýsýzlýkla sonuçlanmasý üzerine Anadolu’da Yunan
saldýrýsý yeniden başladý. Bu durum II. Inönü Savaşý’na neden olmuştur.
* Londra Konferansý sonrasýnda TBMM temsilcisi Fransa, Ingiltere ve Italya ile
ikili antlaşmalar yaptý. Fakat bu antlaşmalarda “devletlerin eşitligi” ilkesine
uyulmamýştýr. Yapýlan antlaşmalar TBMM tarafýndan onaylanmadýgýndan yürürlüge
girmemiştir.
135
Moskova Antlaşmasý (16 Mart 1921)
I. Inönü Savaşý’nda Yunanlýlara karşý kazanýlan başarý ve TBMM temsilcisinin
Londra Konferansý’na çagrýlmasý üzerine Moskova Antlaşmasý imzalandý (16 Mart
1921).
Moskova Antlaşmasý’yla;
* Ilk defa büyük bir devlet TBMM’yi tanýmýştýr.
* Sovyet Rusya, Misak-ý Milli’yi tanýyan ilk Avrupa devleti olmuştur.
* Sovyet Rusya, Sevr Antlaşmasý’ný tanýmadýgýný ilan etmiştir.
* Her iki devlet de kendilerinden önceki döneme ait antlaşmalarýn geçersiz
oldugunu bildirmiştir.
* Batum Gürcistan’a, dolayýsýyla Sovyet Rusya’ya býrakýldý. Buna karşýlýk
Sovyetler, Kars ve çevresinin yeni Türk Devleti’ne ait oldugunu kabul ettiler.
Dönemin olaganüstü şartlarýndan dolayý Batum Gürcistan’a býrakýlmýştýr. Bu durum
Misak-ý Milli sýnýrlarýndan verilmiş ilk tavizdir.
II. Inönü Savaşý (23 - 31 Mart 1921)
I. Inönü Savaşý’ndan kýsa bir süre sonra Yunanlýlar yeniden saldýrýya geçtiler.
Yunan saldýrýsýnýn başlamasýnda:
* Londra Konferansý’ndaki barýş tekliflerinin TBMM Hükümeti tarafýndan kabul
edilmemesi
* Ingilizlerin yeni bir saldýrý konusunda Yunanlýlarý teşvik etmeleri
* Yunanlýlarýn Türk ordusunun teşkilatlanmasýna fýrsat vermeden Eskişehir ve
Afyon’u almak, Ankara üzerine yürüyerek TBMM’yi dagýtmak istemeleri
* Sevr Antlaşmasý’nýn TBMM’ye kabul ettirilmek istenmesi
etkili olmuştur.
136
II. Inönü Savaşý’nýn kazanýlmasýyla:
* Halkýn Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne olan güveni artmýştýr.
* Italyanlar, Anadolu’da işgal ettikleri yerleri boşaltmaya başlamýşlardýr (5
Temmuz 1921).
* M. Kemal Paşa, Ismet Paşa’ya bir telgraf çekerek tebrik etmiş ve; Siz orada
yalnýz düşmaný degil, milletin ters alýnyazýsýný da (makus talihini de) yendiniz.”
demiştir.
Eskişehir - Kütahya Savaşlarý (10 - 24 Temmuz 1921)
Yunan saldýrýsýnýn amacý; TBMM Hükümeti’ni dagýtarak kesin sonucu elde etmekti.
Bütün güçleriyle hazýrlanan Yunan ordusu geniş bir cephe üzerinde saldýrýya geçti.
Bu cephe Inönü’den Afyon’a kadar uzanýyordu. Türk ordusu henüz II. Inönü
Savaşý’nýn yorgunlugunu üzerinden atamadýgýndan Yunan kuvvetleri karşýsýnda
başarýlý olamadý.
Üstün kuvvetlerle yapýlan Yunan saldýrýsý karşýsýnda Türk kuvvetleri yenilgiye
ugradý. Bu gelişmeler üzerine M. Kemal Paşa, Ismet Paşa’ya “Sakarya’nýn
dogusuna çekilmesi” tavsiyesinde bulundu. Bunun üzerine Türk ordusu Sakarya
nehrinin dogusuna çekildi.
Başkomutanlýk Kanunu’nun Çýkarýlmasý
* TBMM, Meclisin sahip oldugu yetkileri şahsýnda toplamak ve Meclis adýna
uygulamak üzere M. Kemal Paşa’ya üç ay süreyle Başkomutanlýk yetkisi veren
kanunu kabul etti (5 Agustos 1921). Başkomutanlýk Kanunu’nun çýkarýlmasýyla
M.Kemal Paşa;
* TBMM’ye ait olan “yasama ve yürütme” yetkilerini dogrudan kullanmaya
başladý.
* Istiklâl Mahkemelerinin de kendisine baglanmasýyla “yargý” yetkisine de sahip
oldu.
* Erzurum Kongresi’nde askerlik mesleginden ayrýlan M. Kemal Paşa, milli irade
ile başkomutan oldu.
137
Tekâlif-i Milliye Emirleri (7 – 8 Agustos 1921)
Mustafa Kemal Paşa başkomutan olduktan sonra Türk ordusunu yapýlacak yeni
savaşa hazýrlamak amacý ile çalýşmalara başladý. Ordu asker sayýsý olarak yetersiz
oldugu gibi silah ve teçhizat bakýmýndan da çok zor durumda idi. Bundan dolayý
Mustafa Kemal Paşa, Tekalif-i Milliye Emirlerini yayýnladý. Çýkartýlan kanun ile Türk
ordusunun ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý ve savaş gücünün artýrýlmasý amaçlanmýştýr.
Sakarya Meydan Savaşý (23 Agustos - 12 Eylül 1921)
Yunan kuvvetleri 22 Agustos 1921'de Sakarya nehrini geçerek Türk kuvvetleriyle
karşýlaştýlar.
22 gün gece ve gündüz devam eden savaş 13 Eylül 1921'de Türk ordusunun
zaferiyle sona ermiştir.
Sakarya Savaşý’nýn Sonuçlarý
* 1683 Viyana bozgunu ile başlayan Türk gerileyişi Sakarya’da sona ermiştir.
* Türk ordusu ilk defa savunma durumundan taarruz durumuna geçmiştir.
* TBMM ile Kafkas Cumhuriyetleri arasýnda Kars Antlaşmasý yapýlmýştýr (13
Ekim 1921).
* Kars Antlaşmasý ile Türkiye’nin Dogu sýnýrý kesinlik kazandý.
* Fransýzlarla Ankara Antlaşmasý imzalanmýştýr (20 Ekim 1921).
* Yunanlýlar taarruz gücünü kaybettikleri gibi, Ingiltere desteginden de mahrum
kalmýşlardýr.
* Itilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes ve barýş teklifinde bulunmuşlardýr.
Itilâf Devletleri’nin Barýş Teklifleri
2 Mart 1922 tarihinde Itilâf Devletleri Dýşişleri Bakanlarý Türk ve Yunan taraflarýna
ateşkes teklifinde bulundular. Yapýlan teklifte, “iki taraf arasýnda askersiz bölge
býrakýlmasý, her iki tarafýn asker ve silah bakýmýndan güçlenmemeleri, askeri
138
açýdan Türk tarafýnýn Itilâf Devletleri’nin denetimi altýnda bulunmasý ve
çarpýşmalarýn üç ay süreyle durdurulmasý” yer alýyordu. Böylece Türk ordusunun
taarruz hazýrlýklarý durdurulacaktý. Bu teklifler Yunanlýlar tarafýndan hemen kabul
edildi. Türk tarafý ise bagýmsýzlýk anlayýşýna ters düşen askeri denetim teklifini
kabul etmedigini bildirdi. Ateşkesin ancak memleketimizdeki yabancý kuvvetlerin
çýkmasýyla yapýlabilecegi belirtildi.
Büyük Taarruz
26 Agustos 1922'de taarruz başladý. 27 Agustos’tan itibaren Türk ordusunun
üstünlügü eline geçirmesi üzerine Yunan kuvvetleri geri çekilmeye başladý.
Aslýhanlar bölgesinde yapýlan bu savaşa Dumlupýnar Meydan Savaşý denilmiştir.
30 Agustos 1922 tarihinde de Yunan kuvvetlerinin tamamen yok edildigi ve
Başkomutan Mustafa Kemal’in dogrudan yönettigi savaşa Başkomutanlýk Savaşý
denilmiştir. Yunan kuvvetlerinin yeni bir savaş hattý oluşturmalarýna engel olmak
amacýyla M. Kemal Paşa, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, Ileri!” emrini verdi.
Yunan kuvvetleri Izmir’e dogru kaçarken Türk ordusu 6 Eylül’de Balýkesir, 8
Eylül’de Manisa, 9 Eylül’de Izmir’e girdi. 17 Eylül’de ise Bandýrma’ya ulaştý. 18
Eylül 1922 tarihinden itibaren Anadolu’da artýk hiçbir Yunan kuvveti kalmamýştýr.
Büyük Taarruz’un Sonuçlarý
* Milli mücadele başarýya ulaşmýştýr.
* Anadolu’da Italyan ve Fransýz işgalinden sonra Yunan işgali de sona ermiştir.
* Kurtuluş Savaşý’nýn askeri safhasý başarýyla tamamlanmýştýr.
* Türk ordusu Çanakkale ve Izmit civarýnda Ingiliz kuvvetleri ile karşý karşýya
gelmiştir.
* Içte milli birlik ve bütünlük saglanmýştýr.
Mudanya Ateşkes Anlaşmasý (11 Ekim 1922)
Mudanya Ateşkes Anlaşmasý’na göre:
1. Türk - Yunan kuvvetleri arasýndaki savaş sona erecektir.
139
2. Yunan kuvvetleri Meriç nehrine kadar olan Dogu Trakya’yý 15 gün içinde
boşaltacaklardýr.
3. Dogu Trakya TBMM’nin jandarma kuvvetlerine býrakýlacaktýr. Ancak bu
kuvvetler 8.000'i geçmeyecektir.
4. Istanbul, Bogazlar ve çevresinin yönetimi TBMM Hükümeti’ne býrakýlacaktýr.
Itilaf Devletleri barýş yapýlýncaya kadar Istanbul’da kuvvet bulunduracaklardýr.
5. Barýş antlaşmasý yapýlýncaya kadar Türk silahlý kuvvetleri Çanakkale ve Izmit
yarýmadasýnda belirlenen çizgiyi geçemeyeceklerdir.
Mudanya Ateşkes Anlaşmasý’yla:
* Türk Kurtuluş Savaşý’nýn askeri safhasý sona erdi.
* Yeniden silahlý çatýşmaya girilmeden diplomatik başarýlarla Dogu Trakya ve
Istanbul kurtarýldý.
* Istanbul, Bogazlar ve çevresinin TBMM Hükümeti’ne býrakýlmasý ile Osmanlý
Devleti hukuken sona erdi.
Lozan Antlaşmasý
Lozan Konferansý’nda Alýnan Önemli Kararlar
Sýnýrlar
Suriye Sýnýrý : 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşmasý’nda belirlenen sýnýrlar kabul
edilmiştir.
Irak Sýnýrý : Musul-Kerkük sorunundaki anlaşmazlýktan dolayý sýnýr
belirlenememiştir. Sýnýrýn daha sonra TBMM ile Ingiltere arasýnda yapýlacak ikili
görüşmelerle belirlenmesine karar verilmiştir.
Bogazlar
* Bogazlarýn idaresi, başkanlýgýný bir Türk’ün yapacagý uluslararasý komisyona
býrakýlmýştýr.
140
* Bogazlarýn her iki yakasýnda 20'şer km’lik askerden arýndýrýlmýş bölge
oluşturulmuştur.
* Oluşturulan askersiz bölgeye olaganüstü bir durum yaşandýgýnda Türkiye’nin
asker sokabilecegi kararlaştýrýlmýştýr.
* Bogazlardan ticaret gemilerinin serbestçe geçmesine karar verilmiştir. Savaş
gemilerine ise tonaj sýnýrlamasý getirilmiştir.
* Istanbul’daki işgal güçlerinin şehri bir buçuk ay içerisinde boşaltmalarý
kararlaştýrýlmýştýr.
Kapitülasyonlar
Lozan’ýn en çok tartýşýlan konusu, hiç taviz verilmeden çözülmüş ve
kapitülasyonlar kesin olarak kaldýrýlmýştýr.
Ermenistan Sorunu
Sevr Antlaşmasý ile Dogu Anadolu’da kurulmasýna karar verilen Ermeni Devleti’nin
kuruluşundan vazgeçilmiş ve bölgenin Türk topragý oldugu kabul edilmiştir.
Adalar
Oniki Ada Italyanlara, Bozcaada ve Gökçeada Çanakkale Bogazý’ný kontrol ettigi
için TBMM’ye, diger Ege adalarý ise Yunanistan’a verilmiştir. Yunanistan’ýn
Anadolu kýyýlarýna yakýn olan adalarý askeri amaçlarý için kullanmasý
yasaklanmýştýr.
Borçlar
* Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar Idaresi) kaldýrýlacaktýr.
* Osmanlý Devleti’nden ayrýlan devletlere Osmanlý borçlarýndan hisse
verilecektir.
* Osmanlý borçlarýnýn büyük bölümünü TBMM ödeyecektir.
* Borçlar Türk lirasý olarak ve taksitler halinde ödenecektir.
141
Azýnlýklar
XIX. yüzyýl başlarýndan beri Türkiye’nin başýný agrýtan azýnlýklar sorunu
Türkiye’deki bütün azýnlýklarýn Türk vatandaşý kabul edilmesi ile çözümlenmiştir.
Azýnlýklara, Türk vatandaşlarýna tanýnan tüm haklar tanýnmýş, ayrýcalýklarý ise
kaldýrýlmýştýr. Türkiye’deki en kalabalýk azýnlýk durumunda bulunan Rumlarýn
Istanbul’dakiler hariç Yunanistan’a gönderilmesi kararlaştýrýlmýştýr. Buna karşýlýk
Batý Trakya hariç Yunanistan’da yaşayan Türklerin Türkiye’ye gönderilmesine
karar verilmiştir.
Yabancý Okullar
Türkiye’deki yabancý okullarýn baglý bulunacaklarý rejim Lozan’da bir esasa
baglanmýştýr. Buna göre yabancý okullar Türk kanunlarýna ve diger okullarýn baglý
bulunduklarý tüzük ve yönetmelik hükümlerine uyacaklardýr. Türk Hükümeti bu
okullarýn ögrenimini düzenleyecektir.
Savaş Tazminatý
Kurtuluş Savaşý’nýn en büyük sorumlusu durumunda bulunan, Anadolu’nun büyük
bir bölümünü tahrip eden ve Türk milletini iki yýl boyunca savaş felaketi ile karşý
karşýya býrakan Yunanistan savaş tazminatý olarak Karaagaç’ý Türkiye’ye
býrakmýştýr.
Patrikhane
I. Dünya Savaşý ve Kurtuluş Savaşý boyunca azýnlýklar ve dýş güçlerle birlikte
hareket eden Fener Patrikhanesi’nin, yabancý kiliselerle ilişki kurmamasý şartý ile
Türkiye’de kalmasý kabul edilmiştir.
142
22) Inkýlâplar
Atatürk Inkýlâplarýnýn Amaçlarý
1. Türkiye’yi muâsýr medeniyet seviyesinin üzerine çýkartmak
2. Modern Avrupa devletleri ile Türkiye’yi bütünleştirmek
3. Osmanlý Devleti’nden kalmýş ve halkýn ihtiyaçlarýna cevap vermeyen
müesseselerin yerine çagdaş müesseseler kurmak
4. Türkiye’de milli egemenlik ilkesini yerleştirmek
şeklinde sýralanabilir.
Saltanatýn Kaldýrýlmasý (1 Kasým 1922)
Saltanatýn kaldýrýlmasýyla;
* TBMM, Abdülmecid Efendi’yi halife seçerek, halifeligin devam ettirilmesini
saglamýştýr.
* Milli egemenligin gerçekleşmesi yolunda önemli bir adým atýlmýştýr.
* Saltanatýn kaldýrýlmasýyla devletin lâikligi konusunda ilk aşama
gerçekleştirilmiştir.
* Itilâf Devletleri’nin Lozan Konferansý’nda ikilik çýkarma planlarý sonuçsuz
kalmýştýr.
Cumhuriyetin Ilâný
29 Ekim 1923'te TBMM anayasa degişikligini kabul ederek yeni Türk Devleti’nin bir
Cumhuriyet oldugunu onayladý.
143
Cumhuriyetin Ilân Edilmesinin Sonuçlarý
* Yeni Türk Devleti’nin yönetim şeklinin Cumhuriyet olarak belirlenmesiyle 1921
Anayasasý’nda esaslý degişiklikler yapýlmýştýr. Türkiye’nin hükümet şeklinin
Cumhuriyet, dininin Islâm, resmi dilinin Türkçe oldugu şeklindeki madde
Anayasaya konulmuştur.
* Cumhuriyetin ilaný ile devlet rejiminin adý belirlenmiş, bu konudaki tartýşmalar
sona erdirilmiştir.
* M. Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkaný seçilmiştir.
Cumhurbaşkaný, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini Ismet Paşa’ya vermiş,
Fethi (Okyar) Bey de TBMM Başkanlýgý’na seçilmiştir.
* Cumhurbaşkaný’nýn seçilmesiyle devlet başkanlýgý sorunu çözüme
kavuşmuştur.
* Meclis hükümeti yerine kabine sistemi getirilerek, yürütme işlerinin
gecikmemesi saglanmýştýr.
* Milli Mücadelenin başýndan beri amaçlanan ulusal egemenlik düşüncesi
başarýlý olmuş, çagdaşlaşma yolunda da önemli bir adým atýlmýştýr.
* Cumhurbaşkaný seçimini Meclisin yapacagý kesinleşmiştir.
Halifeligin Kaldýrýlmasý
Halifeligin Kaldýrýlmasýnýn Nedenleri
* Saltanatýn kaldýrýlmasý ve Vahdettin’in ülkeyi terketmesinden sonra TBMM,
Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Çünkü kamuoyu henüz halifeligin kaldýrýlmasýna
hazýr degildi. Halbuki, Cumhuriyetin ilâný ve devlet başkanýnýn seçilmesi ile
halifeligin rolü kalmamýştý.
* Saltanatýn kaldýrýlmasý ve Cumhuriyetin ilanýndan sonra eski rejim
taraftarlarýnýn sýgýnabilecekleri tek güç olarak halifelik kalmýştý.
* Bazý TBMM üyeleri, halifeyi milletin üzerinde görmeye başlamýşlar, “TBMM
Halifenin, Halife de TBMM’nindir.” şeklinde propagandalara girişmişlerdi.
* Türkiye, çagdaşlaşma yolunda olduguna ve laikligi amaçladýgýna göre
halifeligin böyle bir rejimde yeri yoktu.
144
Bütün bu sebeplerden dolayý 3 Mart 1924 günü alýnan bir kararla halifelik kaldýrýldý.
Ayný gün;
* Şer’iye ve Evkâf Vekâleti kaldýrýldý. Böylece lâik devlet yolunda önemli bir adým
atýldý. Daha sonra yerine Diyanet Işleri Başkanlýgý ve Vakýflar Genel Müdürlügü
kuruldu.
* Erkân-ý Harbiye-i Umumiye Vekâleti Kaldýrýldý. Böylece Genelkurmay
Başkanlýgý’nýn hükümet ve siyaset dýşýna çýkmasý saglandý.
* Osmanlý Hanedaný’nýn Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý dýşýna çýkarýlmasý
kararlaştýrýldý.
Halifeligin Kaldýrýlmasýnýn Sonuçlarý
* Halifeligin kaldýrýlmasý laiklige geçişin en önemli aşamasý olmuştur.
* Halifeligin kaldýrýlmasý Türkiye’de inkýlâp sürecini hýzlandýrmýş ve inkýlâplar için
elverişli bir ortam hazýrlamýştýr.
* Türkiye’de ümmetçilik arayýşlarý sona ermiştir.
Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri
Müdafaa-i Hukuk Grubu ve Halk Fýrkasý’nýn Kurulmasý (9 Agustos 1923)
TBMM 1 Nisan 1923'te tarihi görevini tamamlayarak seçimlerin yenilenmesini
kararlaştýrdý. M. Kemal Paşa da seçimlerden sonra Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’nin yerine Halk Fýrkasý’ný kurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi
partisi olan Halk Fýrkasý’nýn başkanlýgýna M. Kemal Paşa seçildi. Bu arada yapýlan
seçimlerle, ikinci grup mensuplarý meclisten tamamen uzaklaştýrýlmýş oldu.
Ordunun Siyasetten Ayrýlmasý
Mustafa Kemal Paşa, daha II. Meşrutiyet döneminde Ittihat ve Terakki Partisi’nde
gördügü ordu ile işbirligini tenkit etmişti. Bu tecrübelerin ýşýgýnda önce 3 Mart
1924'te o zamana kadar hükümette yer alan Genelkurmay Başkanlýgý politika
145
dýşýnda býrakýldý. Ardýndan komutanlarýn milletvekili olmalarýnýn kaldýrýlmasýyla
ordunun siyasetten ayrýlmasý saglandý. Ordunun siyasetten ayrýlmasý ile meclisteki
rekabetin iç çatýşmaya dönüşmesi önlenmiştir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý
Mustafa Kemal Paşa’da mecliste demokrasinin yerleşebilmesi için yeni bir partinin
kurulmasýný gerekli görüyordu. Cumhuriyet rejiminin yerleşebilmesi için başka
partilerin varlýgý ve hükümetteki partinin denetlenmesi gerekiyordu.
Muhalif milletvekilleri hazýrlýklarýný tamamladýktan sonra 17 Kasým 1924'de
Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’ný kurdular. Partinin başkanlýgýna Kazým
Karabekir getirildi.
Şeyh Sait Isyaný
Isyanýn Nedenleri
* Yenilik hareketlerinin hýzlanmasý
* Ingiltere’nin kýşkýrtmalarý
* Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’nýn çalýşmalarý
* Hilafet ve Saltanatý geri getirme düşünceleri
Şeyh Sait Ayaklanmasý 13 Şubat 1925'te Diyarbakýr’da başladý. Isyancýlarýn amacý
Türkiye Cumhuriyeti’ni yýkmak ve Osmanlý devlet düzenini geri getirmekti. Isyan
kýsa sürede Erzurum, Elazýg, Muş, Bitlis gibi dogu illerinde yayýldý. Ali Fethi Okyar
Hükümeti isyanýn bastýrýlmasýnda başarýlý olamayýnca istifa etti. Yeni hükümeti
kuran Ismet Paşa aldýgý askeri ve siyasi önlemlerle isyaný bastýrdý.
Şeyh Sait Ayaklanmasý’nýn Sonuçlarý
* Dogu Anadolu Bölgesi’nde bozulan huzuru saglamak amacý ile Takrir-i Sükun
Kanunu çýkartýldý (4 Mart 1925). Bu kanun 1929 yýlýna kadar yürürlükte kalmýştýr.
146
* Türkiye Cumhuriyeti yýprandýgý için Ingiltere Musul sorununun kendi lehine
çözülmesinde büyük avantaj saglamýştýr.
* Türkiye Cumhuriyeti’ni yýkmaya yönelik ilk isyan bastýrýlmýştýr.
* Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý isyanda rolü oldugu gerekçesi ile
kapatýlmýştýr (5 Haziran 1925).
* Türkiye’de çok partili hayata geçiş için yapýlan ilk deneme başarýsýzlýkla
sonuçlanmýştýr.
* Şeyh Sait isyaný, Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamýn uygun
olmadýgýný ve henüz demokrasinin tam anlamýyla uygulanamayacagýný
göstermiştir.
Serbest Cumhuriyet Fýrkasý ve Menemen Olayý
Mustafa Kemal Paşa’nýn onayýyla kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi’ni kurdular
(12 Agustos 1930). Bir süre sonra teşkilâtlar oluşturmaya başladý. Işte bu esnada
inkýlâplara karşý olanlar partiye girmeye başladýlar. Bir süre sonra inkýlâplar,
hükümet ve lâiklik aleyhine gösteriler ortaya çýktý. Fethi Bey’in kontrolünden çýkan
olaylar, kendisini Mustafa Kemal Paşa ile karşý karşýya getirdi. 18 Aralýk 1930'da
Serbest Cumhuriyet Fýrkasý kendi kendini feshetti. Böylece ülkemizde
Cumhuriyetin ilânýndan sonraki çok partili hayata geçişteki ikinci deneme de
başarýlý olamadý. Bundan sonra Atatürk döneminde bir daha girişimde
bulunulmadý. Ülkemizde çok partili hayat ancak 1946'da başlayabilmiştir.
Serbest Cumhuriyet Fýrkasý’nýn kendi kendini feshetmesinden sonra Menemen
Olayý meydana geldi. Derviş Mehmet ve adamlarý 23 Aralýk 1930'da Menemen
kasabasýnda isyan ettiler. Isyaný bastýrmaya gelen Astegmen Kubilay öldürüldü.
Menemen Olayý süratle bastýrýldý. Bu olay, Serbest Fýrka’nýn kapatýlmasýnýn ne
kadar yerinde bir davranýş oldugunu göstermiştir.
147
Hukuk Alanýndaki Inkýlâplar
Hukuk Inkýlâbýnýn Nedenleri
* Milliyet, din, mezhep ve tarikat farklýlýklarýndan dolayý ülkede hukuk birliginin
saglanamamasý
* Halkýn evlenme, boşanma ve miras gibi konularda kendi dini kurallarýný
uygulamasý
* Ceza hukukunun şahýslarýn güvenligini saglamada yetersiz kalmasý ve modern
ceza hukukuna uymamasý
* Mahkemede tek yargýçýn (kadý) bulunmasý
* Kadýn haklarýyla ilgili kanunlarýn yetersiz kalmasý
* Iktisadi ve ticari hayatý düzenleyen kurallarýn yetersiz kalmasý
* Müslüman olmayan azýnlýklarýn kişisel hukuk ve aile hukukuna ait sorunlarý
kendi dini kurallarýna göre çözmeleri
* Eski hukuk sisteminin çagýn gelişmeleri karşýsýnda yetersiz kalmasý
* Türkiye Cumhuriyeti’nin Batý medeniyetine katýlmayý hedeflemesi
* Devletin lâik bir karakter kazanmasýnýn gerekliligi
Medeni Kanun’un Kabulü
TBMM, 17 Şubat 1926'da yeni Medeni Kanunu kabul etti. Bu kanun 6 Ekim
1926'da yürürlüge girdi.
Medeni Kanun’un Kabulünün Sonuçlarý
* Kadýnlarla erkekler arasýnda toplumsal ve ekonomik alanda tam bir eşitlik
saglanmýştýr. Kadýnlara istedigi meslege girme hakký tanýnmýştýr.
* Evlilik, devlet kontrolü altýna alýnarak resmi nikâh zorunlulugu kabul edilmiştir.
* Çok kadýnla evlenme yerine tek kadýnla evlilik kararlaştýrýlmýş, Medeni Kanun
ile modern Türk ailesi kurulmuştur.
* Mirasta kýz ve erkek çocuklar arasýnda eşitlik saglanmýştýr.
* Boşanmada serbestlik kaldýrýlarak belli şartlara baglanmýştýr.
* Toplumsal hayat çagdaş gelişmelere göre düzenlenmiştir.
148
* Kabul edilen kanunlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarýna uygulanýr
hale getirilmiştir. Böylece hukuk bakýmýndan vatandaşlar arasýnda din ve mezhep
farký gözetilmemiştir.
* Türkiye’deki Müslüman olmayan topluluklar, Lozan Antlaşmasý’nýn kendilerine
tanýdýklarý haktan vazgeçtiklerini ve Türk Medeni Kanunu’na uymak istediklerini
bildirdiler. Hükümetçe de bu istegin kabulüyle Avrupa devletlerinin müdahaleleri
ortadan kalkmýştýr. Patrikhane ve konsolosluklarýn mahkeme kurma yetkileri de
sona ermiştir.
* Hukuk birligi saglanmýştýr.
Türk Kadýnlarýna Siyasal Haklarýn Verilmesi
1930 yýlýnda kabul edilen Belediye Kanunu ile kadýnlarýn belediye seçimlerine
katýlmalarý saglandý. 5 Aralýk 1934'te kadýnlara milletvekili seçme ve seçilme hakký
tanýndý. Böylece Türk kadýný hukuk alanýnda tam olarak erkeklerle eşit oldu.
Avrupa devletlerinden çogu, kadýnlara bu imkânlarý saglayamadan, Türk
Inkýlâbý’nýn kadýnlara siyasal haklar vermesi Atatürk’ün kadýnlara verdigi degeri
göstermektedir.
Egitim Alanýndaki Inkýlâplar
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla;
* Bütün egitim kurumlarý Milli Egitim Bakanlýgý’na baglanmýştýr.
* Azýnlýk ve yabancý okullarýn dini ve siyasi amaçlarla ögretim yapmalarý
önlenmiştir.
* Yabancý okullarýn ders programlarýna Türkçe kültür dersleri konmuş ve bu
derslerin Türk ögretmenler tarafýndan okutulmasý saglanmýştýr.
* Devlet egitimin her çeşidiyle ugraşmaya başlamýş, Milli Egitim Bakanlýgý bütün
egitim ve ögretim işlerinin tek sorumlusu haline gelmiştir.
* Medreseler kapanmýştýr.
* Egitimin lâikleşmesi alanýnda önemli bir adým atýlmýştýr.
149
Lâtin Harflerinin Kabulü (1 Kasým 1928)
Meclis, 1 Kasým 1928'de yeni harflere dair çýkardýgý kanunla Arap harfleri yerine
Lâtin alfabesini kabul etmiştir. Lâtin harflerinin kabulüyle;
Batý dünyasý ile yakýnlaşma yolunda önemli bir adým atýlmýştýr.
Çagdaşlaşmada önemli bir engel oluşturan yazý meselesi çözümlenmiştir.
Okuma-yazma oraný sürekli artarken, basýlan kitap sayýsýnda da büyük bir artýş
meydana gelmiştir.
Yeni Tarih Anlayýşý
Atatürk, Türk tarihinin sadece Islâm ve Osmanlý tarihleriyle sýnýrlý olmasýný kabul
etmiyordu. Bu nedenle tarih konusunda araştýrmalar yapmak üzere Türk Tarih
Kurumu’nu kurdu (15 Nisan 1931). Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasýyla milli tarih
anlayýşý yolunda önemli bir gelişme kaydedildi.
Türk Dilinin Geliştirilmesi
Atatürk, dil çalýşmalarýnýn planlý bir şekilde yapýlmasýný saglamak amacýyla Türk Dil
Kurumu’nu kurdu (12 Temmuz 1932).
Dil inkýlâbýyla ;
* Türkçeyi, Osmanlýlarýn halk tarafýndan benimsenmemiş kelime ve
kurallarýndan arýndýrmak
* Yabancý kelimeler yerine halk arasýnda kullanýlan ya da yazýlý kaynaklarda yer
alan yeni kelimeler türetmek
* Türkçenin zenginligini ortaya koymak
* Türkçenin bilim dili konusunda da gelişmesini saglamak
150
amaçlanmýştýr.
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nun kurulmasý milliyetcilik ilkesi
dogrultusunda yapýlmýştýr.
Toplumsal Hayatýn Düzenlenmesi
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatýlmasý (30 Kasým 1925)
30 Kasým 1925 tarihinde çýkarýlan bir kanunla tekke, zaviye ve türbeler
kapatýlmýştýr. Böylece Türk toplumunun çagdaşlaşmasý ve lâikleşmesi yolunda
önemli bir adým atýlmýştýr. Yine ayný kanunla “şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyyitlik,
çelebilik, türbedarlýk” gibi ünvanlar kaldýrýlmýştýr.
Kýlýk - Kýyafetin Düzenlenmesi
25 Kasým 1925 tarihinde şapka Kanunu çýkarýlmýştýr. Bu kanunla Türk erkeklerinin
başlýk olarak şapka giymesi kararlaştýrýlmýştýr. 1934 yýlýnda çýkarýlan bir kanunla da
hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun din adamlarýnýn mabetler ve ayinler
haricinde dini kýyafetle dolaşmalarý yasaklandý. Sadece Diyanet Işleri Başkaný,
Rum ve Ermeni Patrikleri, Hahambaşý her zaman dini kýyafet giyebileceklerdi.
Kýlýk-Kýyafet düzenlenmesi çalýşmalarý çagdaşlaşma ile işgilidir.
Ölçüler ve Takvimde Degişiklik
Batýlý devletlerle olan münasebetlerini geliştirmesi için takvim ve ölçülerin de
düzenlenmesi gerekiyordu. 26 Aralýk 1925 tarihinde çýkarýlan bir kanunla çagdaş
dünyanýn kullandýgý Milâdi Takvim kabul edildi. 1 Ocak 1926'dan itibaren de
uygulandý. Yine ayný tarihte uluslararasý saat kabul edilerek gün, gece yarýsýndan
başlatýldý ve yirmidört tane saat birimine ayrýldý.
Osmanlý ülkesinde uzunluk ve agýrlýk ölçüleri de geleneklere göre düzenlenmişti.
Okka, arşýn, endaze, kile vb. yörelere göre degişen ölçülerin kullanýlmasý ekonomik
hayatta bazý karýşýklýklara neden oluyordu. 1931 yýlýnda kabul edilen bir kanunla
151
metre ve kilo sistemi getirilerek ticaret ve ekonomi alanlarýnda işlemler
kolaylaştýrýldý. Yurdun her tarafýnda düzenli bir ölçü sistemi kuruldu.
Batýlý ülkeler pazar günü tatil yapmaktaydý. Türkiye’nin bu ülkelerle ekonomik
ilişkileri gelişmekte oldugundan hafta tatilinin yeniden düzenlenmesi gerekiyordu.
1935 yýlýnda alýnan bir kararla pazar günü hafta tatili olarak benimsendi.
Soyadý Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934)
Kişilerin toplumsal hayatta kolaylýkla tanýnmalarý amacýyla 21 Haziran 1934'te
Soyadý Kanunu kabul edildi. Bu kanuna göre her aile bir soyadý alacak, soyadlarý
Türkçe olacak, rütbe, memurluk, yabancý ýrk, millet adlarý ile ahlâka aykýrý ve
gülünç kelimeler soyadý olarak kullanýlamayacaktý. Soyadý Kanunu’nun kabulünden
sonra TBMM Türk milleti adýna, M. Kemal’e Atatürk soyadýný vermiştir.
1934 yýlýnda çýkarýlan diger bir kanunla “aga, hacý, hoca, hafýz, hocaefendi, bey,
paşa, haným, hanýmefendi” gibi eski toplum zümrelerini belirten ünvanlar kaldýrýldý.
Ayný kanunla, eski Osmanlý idarecilerinin verdigi tüm nişan ve rütbeleri taşýmak
yasaklandý.
Ekonomi Alanýndaki Gelişmeler
Izmir Iktisat Kongresi (18 Şubat - 4 Mart 1923)
Izmir Iktisat Kongresi’nde;
1. Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarýnýn kurulmasý
2. Küçük imalattan süratle fabrikaya geçilmesi
3. Özel sektörce yapýlamayan teşebbüslerin devletçe gerçekleştirilmesi
4. Özel teşebbüse kredi saglayacak bir devlet bankasý kurulmasý
152
5. Işçilerin durumunun düzeltilmesi gibi kararlar alýnmýştýr.
Milli Ekonominin Kurulmasý
Tarým
Osmanlý Imparatorlugu döneminde köylü, agýr vergiler altýnda eziliyordu. Özellikle
âşâr vergisi köylüler için büyük yük haline gelmişti. Âşâr vergisi genel bütçe
gelirinin % 40'ýný oluşturuyordu. Yeni Türk Devleti böyle bir gelirden vazgeçti. 17
Şubat 1925'te çýkarýlan bir kanunla âşâr vergisi kaldýrýlarak yerine arazi vergisi
konuldu. Böylece köylünün rahatlamasý saglanmýştýr.
Köylüye yardým etmek amacý ile tohum ýslah istasyonlarý, numune çiftlikleri
kuruldu. Traktör kullanýlmasý teşvik edilerek ucuz alet ve makina dagýtýldý. Tarým
Kredi Kooperatifleri kuruldu. Yüksek Ziraat Enstitüleri açýlarak tarýmla ilgili bilimsel
araştýrmalar yapýlmasýna imkân hazýrlandý. Tarým faaliyetlerini geliştirmek ve
çiftçilere kredi kolaylýgý saglamak amacýyla Ziraat Bankasý geliştirilerek kredi
imkanlarý artýrýldý.
Sanayi
Kurtuluş Savaşý’nýn sonunda Istanbul, Izmir ve Adana’da birkaç dokuma fabrikasý
ile Istanbul’da bir askeri fabrika ülkenin sanayi gücünü meydana getiriyordu.
Halbuki, kalkýnmak için sanayileşmenin gerçekleşmesi gerekiyordu.
Sanayi kuruluşlarýný teşvik amacýyla 28 Mayýs 1927 tarihinde “Teşvik-i Sanayi
Kanunu” çýkarýldý. Bu kanunla özel teşebbüse yatýrým yapmada pek çok kolaylýklar
saglanmýştýr. 1929 yýlýndan itibaren gümrük tarifelerinin yükseltilmesi de,
memleketimizdeki sanayii dýş rekabette korumayý amaçlamýştýr.
Yeni devletin kuruluşundan 1933'e kadar geçen dönemde sanayileşme istenilen
seviyede gerçekleşmemiştir. Bu durumda;
153
* Gelir seviyesinin çok düşük olmasý
* Özel sektörün yetersiz olmasý
* Teknik bilgi yetersizligi
* 1929'a kadar sanayinin dýşa karşý himaye edilememesi
* Özel sektörün Teşvik-i Sanayi Kanunu’na ragmen yapabildigi yatýrýmlarýn
miktar ve çeşit itibariyle yeterli olmamasý
1929 dünya ekonomik bunalýmýnýn olumsuz etkileri gibi nedenler önemli rol
oynamýştýr.
Ülkemizde 1934 yýlýnda ilk defa planlý ekonomiye geçildi. 1934 - 1939 yýllarý
arasýnda “Birinci Beş Yýllýk Plan” uygulandý. Hazýrlanan bu plana göre, özel
sektörün gerçekleştiremeyecegi yatýrýmlar devlet eliyle yapýlmaya başlandý. Plân
dogrultusunda dokuma, demir, kâgýt, cam ve kimya alanlarýnda 1937'ye kadar
onaltý fabrika kuruldu. Fabrikalarýn işletmeye açýlmasýyla dýşarýdan alýnan mallar
yüzde elli oranýnda azaldý. “Ikinci Beş Yýllýk Plân” ise Ikinci Dünya Savaşý’ndan
dolayý uygulanamadý. Fakat, 1945 yýlýna kadar süren savaş esnasýnda Türkiye,
dýşarýya muhtaç olmadan kendi ihtiyaçlarýný karşýlayabilmiştir. Sümerbank’ýn
açýlmasýyla elde edilen başarý, yeni kuruluşlarýn açýlmasýný teşvik etmiş ve maden
işleri ile ugraşacak Etibank ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuştur (1935).
Böylece sanayide devletçilik ilkesi iyice yerleşmiştir.
Yeni dönem, sanayi alanýndaki hizmetlerin dogrudan devlet tarafýndan
gerçekleştirildigi Devletçilik politikasýnýn uygulandýgý bir dönem olmuştur.
154
23) Atatürk Dönemi 'nde Türkiye 'nin Dýş Politikasý
Atatürk Dönemi’nde Türk Dýş Politikasýnýn Temel Ilkeleri
Atatürk’ün dýş politikasýnýn temel ilkeleri;
* Milli sýnýrlarýmýz içinde kalmak ve gerçekleştiremeyecegimiz emeller peşinde
koşmamak
* Bagýmsýzlýgýmýza ve sýnýrlarýmýza saygý duyan devletlerle iyi ilişkiler kurmak,
diger devletlerin içişlerine karýşmamak ve kendi içişlerimize karýşýlmasýna fýrsat
vermemek
* Devletlerarasý sorunlarý hukuka dayalý olarak barýşçý yollardan çözümlemek
* Ulusun hayatý tehlikede olmadýkça savaşa girmemek
* Milli sýnýrlarýmýz içinde herşeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak
varlýgýmýzý devam ettirmek
* Dýş politika ve diplomaside bilim ve teknolojiyi yol gösterici olarak kullanmak ve
dünyadaki gelişmeleri göz önünde tutmak
şeklinde özetlenebilir. Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” vecizesiyle iç ve dýş
politikada barýşý benimsedigini ortaya koymuştur.
Türkiye – Ingiltere Ilişkileri
Türkiye ile Ingiltere arasýndaki ilişkilerin normalleşmesini engelleyen en önemli
neden, Türk – Irak sýnýrýnýn tesbiti anlamýna gelen Musul sorunu olmuştur.
Musul bölgesindeki zengin petrol yataklarýný býrakmak istemeyen Ingiltere, Irak’ta
manda yönetimi ilan etti. Lozan Konferansý’nda Türkiye - Irak sýnýrý görüşülürken
Türk heyeti, “Halkýn çogunlugunun Türk olmasý” nedeniyle, Musul ve Süleymaniye
bölgelerinin Türkiye sýnýrlarý içerisinde kalmasý gerektigini öne sürdü. Irak adýna
mandater devlet olan Ingiltere ise, Musul’un Irak sýnýrlarý içinde kalmasýnda direndi.
Bunun üzerine Türkiye’nin bölgede bir halk oylamasý yapýlmasý istegi yine Ingiltere
tarafýndan reddedildi.
155
Türkiye, sýnýrlarýný ve bagýmsýzlýgýný korumak için her türlü tedbire başvuracagýný
açýklayarak Ingiltere’nin askeri hareketini önlemiştir. Bu dönemde ortaya çýkan
Şeyh Sait isyaný Türkiye’yi olumsuz yönde etkilemiştir. Dolayýsýyla Şeyh Sait isyaný
bir ülkenin içerisinde yaşanan olumsuzluklarýn dýş politikayý olumsuz yönde
etkiledigine kanýt olarak gösterilebilir.
Ikili görüşmeler sonunda çözülemeyen Musul meselesi, Milletler Cemiyeti’ne
götürüldü. Musul meselesini incelemek amacýyla oluşturulan komisyonun
önerisiyle Milletler Cemiyeti, Musul’un Irak’a katýlmasý gerektigini belirtti.
Türkiye Milletler Cemiyeti’nin kararýna uyarak Ingiltere ile Ankara Antlaşmasý’ný
yaptý (5 Haziran 1926).
Bu antlaşmayla;
* Musul ve Kerkük Irak’a býrakýldý.
* Irak Hükümeti, Musul’a karşýlýk petrol üzerine konulan verginin % 10’unu 25 yýl
süreyle Türkiye’ye vermeyi kabul etti.
Türkiye – Fransa Ilişkileri
Fransa ile Türkiye arasýnda yaşanan sorunlarýn en önemlisi Osmanlý Devleti’nden
kalan borçlarýn ödenmesi konusunda yaşanmýştýr. Alacaklý ülkeler içinde en fazla
pay sahibi olan Fransa’ydý. Bu konuda 13 Haziran 1928’de Paris’te Türkiye ile
alacaklý devletler adýna Duyun–ý Umumiye Idaresi arasýnda bir antlaşma
imzalandý. Bu antlaşmayla ödenecek borçlarýn miktarý ve ödeme şekli
belirlenmiştir. Ancak, 1929’da başlayan dünya ekonomik krizi borçlarýn ödenmesini
güçleştirmişti. Bunun üzerine Türkiye, borçlarýn ertelenmesini istemiş ve 22 Nisan
1933’te Paris’te yeni bir borç sözleşmesi imzalanmýştýr. Son antlaşma Türkiye
lehine olmuş ve borçlarla ilgili sorun çözümlenmiştir.
156
Lozan Antlaşmasý’na göre yabancý okullar, Türk kanunlarýna ve diger okullarýn
baglý bulunduklarý yönetmeliklere uyacaklardý. Bu durum Fransa ile
anlaşmazlýklara neden oldu.
“Türkiye’de bizim okullarýmýzýn sahip olmadýklarý ayrýcalýga, yabancý okullarýn
sahip olmasý kabul edilemez.” diyen Atatürk, yabancý okullarýn Türk kanunlarýna
uymasýný istemiştir. Yönetmeliklere uymayan bazý okullar kapatýlmýştýr. Yabancý
okullar meselesi Fransa ile iyi ilişkilerin kurulmasýný geciktirmiştir.
Türkiye – Yunanistan Ilişkileri
Lozan Antlaşmasý’ndan sonra Türkiye ile Yunanistan arasýnda en önemli sorun
nüfus mübadelesi (degişim) hakkýndaki sözleşme ve protokolün uygulanmasý
konusunda yaşanmýştýr.
Lozan Antlaşmasý’nda, Istanbul’daki Rumlarla Batý Trakya’daki Türkler dýşýnda
Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin karşýlýklý degiştirilmeleri
kararlaştýrýlmýştýr. 30 Ocak 1923’te imzalanan protokolle degişime tabi tutulacak
kişilere ait şartlar belirlenmiştir. Tarafsýz devletlerin temsilcilerinin de katýldýgý
mübadele komisyonu kurulmuş, ancak Yunanistan’ýn sürekli anlaşmazlýk çýkarmasý
yüzünden bir sonuç alýnamamýştýr.
Bir süre sonra Türk - Yunan ilişkileri gerginleşti. Anlaşmazlýk silahlý bir çatýşmaya
yol açmadan gergin hava yumuşatýldý ve 10 Haziran 1930 tarihinde anlaşma
yapýldý. Bu antlaşma ile yerleşme tarihlerine ve dogum yerlerine bakýlmaksýzýn
Istanbul Rumlarý ile Batý Trakya Türklerinin hepsi etabli (yerleşik) sayýlmýştýr.
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi
Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşý’ný kazanan devletler tarafýndan savaştan
hemen sonra uyuşmazlýklarý barýşçý yollardan çözmek, uluslararasý işbirligini
geliştirmek, böylece barýş ve güvenligi koruyarak yeni savaşlarý önlemek iddiasýyla
kurulmuştu.
157
Türkiye Cumhuriyeti’nin dýş politikasýnýn temeli barýşçý esaslara dayanýyordu.
Türkiye komşu ülkelerle dostluk ve iyi ilişkiler kurmuştur.
Türkiye’nin barýşçý girişimleri diger ülkeler tarafýndan memnuniyetle karşýlandý.
1930’dan sonra milletlerarasý işbirliginin önem kazanmasý, Milletler Cemiyeti’ne
ilgiyi artýrmýştýr. 1932 Temmuz’unda Ispanya’nýn teklifi, Yunanistan’ýn destegiyle
Türkiye Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur (18 Temmuz 1932).
Balkan Antantý
Türkiye Milletler Cemiyeti’ne girdikten sonra Balkan uluslarýyla yakýnlaştý. 1933’ten
sonra Almanya ve Italya silahlanarak dünya barýşýný tehdit etmeye başladýlar. Bu
gelişmeler sonucunda Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya devletleri
arasýnda Balkan Antantý imzalanmýştýr (9 Şubat 1934).
Arnavutluk, Italya’nýn baskýsýndan dolayý, Bulgaristan ise, Makedonya konusunda
Yunanistan ve Yugoslavya ile anlaşmazlýk nedeniyle antanta katýlmadýlar.
Balkan Antantý’yla Türkiye batý sýnýrlarýný güvence altýna almýş ve Türkiye için
Balkanlarda barýş dönemi başlamýştýr.
Bogazlar Sorunu ve Montrö Sözleşmesi
Lozan Konferansý’nda imzalanan Bogazlarla ilgili hükümler Türkiye’nin bogazlar
üzerindeki egemenlik haklarýný sýnýrlandýrmaktaydý. Türkiye, bogazlarla ilgili bu
hükümleri, güvenlik konusunda Milletler Cemiyeti’nin etkili olacagýný ve Avrupa’da
silahsýzlanmanýn gerçekleşecegi umuduyla kabul etmişti.
1933’ten sonra Italya, Almanya ve Rusya silahlanmaya başladý. Milletler Cemiyeti
barýşý tehdit eden bu gelişmeleri önleyemedi. Bu gelişmeler üzerine kendi
güvenligini garanti altýna almak isteyen Türkiye, 10 Nisan 1936’da Bogazlar
üzerindeki sýnýrlamalarý kaldýrmak amacýyla Lozan Antlaşmasý’ný imzalayan
devletlere birer nota göndererek Bogazlarla ilgili hükümlerin düzeltilmesini
158
istemiştir. Türkiye’nin bu istegi ilgili devletler tarafýndan olumlu karşýlanmýş ve
Isviçre’nin Montreux (Montrö) şehrinde Montrö Bogazlar Sözleşmesi imzalanmýştýr
(20 Temmuz 1936).
Montrö Sözleşmesi’ne göre;
– Lozan Antlaşmasý’nda kurulan Bogazlar Komisyonu kaldýrýlarak bütün yetkileri
Türkiye Cumhuriyeti’ne devredilecektir.
– Lozan Antlaşmasý ile Bogazlarýn iki yanýnda askersiz duruma getirilen yerlerde,
Türkiye asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecektir.
– Ticaret gemilerinin her iki yönde Bogazlardan geçişi serbest olacaktýr.
– Savaş gemilerinin geçişi ise zaman ve agýrlýk bakýmýndan sýnýrlandýrýlacaktýr.
– Türkiye, savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşýlaşýrsa Bogazlarý istedigi
gibi açýp kapatabilecektir.
Montrö Bogazlar Sözleşmesi’yle;
* Türk Devleti’nin egemenlik haklarýný sýnýrlayýcý hükümler kaldýrýlmýştýr.
* Bogazlarda asker bulundurulmasý ile Türkiye’nin Dogu Akdeniz’de önemi
artmýş ve Türkiye milletlerarasý dengede önem kazanmýştýr.
* Türk – Sovyet ilişkilerinde ayrýlýgýn ilk adýmý atýlmýş, sözleşme Sovyet Rusya
tarafýndan yetersiz bulunmuştur.
Sadabat Paktý
Türkiye, Iran, Irak ve Afganistan arasýnda Tahran’daki Sadabat Sarayý’nda dörtlü
bir pakt oluşturuldu (8 Temmuz 1937). Bu pakt, Italya’nýn dogu ülkelerini hedef
olan istilâ politikasýndan kaynaklanmýştýr. Orta Dogu’ya yayýlmaya çalýşan Italya’ya
karşý ortak bir savunma sistemi kurularak yayýlmacý politikalara tepki gösterilmiştir.
159
Hatay’ýn Türkiye’ye Katýlmasý
II. Dünya Savaşý’nýn yaklaşmasý üzerine Fransa 1936 yýlýnda Suriye’yi boşaltma
kararý aldý. Bu arada Fransa, Hatay’ý Suriye’ye býraktý. Sorunlarý barýşçý yollarla
çözümlemek isteyen Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne başvurarak çogunlugunu
Türklerin oluşturdugu Hatay’ýn Türkiye’ye verilmesini istedi.
Hitlerin Avusturya’yý ilhakýndan sonra, Avrupa’da güçler dengesi bozulmaya
başladý. Fransa, Hatay konusundaki tutumunu yumuşatmak zorunda kaldý. Yapýlan
seçimler sonunda bagýmsýz bir devlet olarak Hatay Cumhuriyeti kuruldu (2 Eylül
1938). Hatay Cumhuriyeti ile Türkiye arasýnda yakýn ilişkiler geliştirildi.
23 Haziran 1939’da Fransa ile Türkiye arasýndaki bir antlaşma ile Hatay’ýn
Türkiye’ye katýlmasý kabul edildi. Böylece Atatürk’ün ölümünden sonra Hatay
meselesi Misak-ý Milli ilkeleri dogrultusunda Türkiye’nin lehine çözümlenmiştir.
160
24) Atatürk Ilkeleri
Cumhuriyetçilik
Cumhuriyet, yönetimin millete ait oldugunu ortaya koyan bir rejimdir.
Cumhuriyette temel ilke, seçimdir. Devlet hizmetlerinin hiçbir kademesinde
“veraset” usulü olmayýp, yerine seçim ve tayin vardýr.
Cumhuriyet, devlet başkanlýgýnda ve diger kademelerde hayat boyu kalmaya karşý
çýkar. Seçim sonucunda iktidara gelen kişiler bile ömür boyunca devlet başkanlýgý
mevkiinde kalamaz.
Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Cumhuriyet, bütün vatandaşlara devlet yönetimine eşit şekilde katýlmayý
saglamýştýr.
* Türk toplumunun gelişmesini ve çagdaşlaşmasýný saglamýştýr.
Milliyetçilik
Milliyetçilik, millet gerçeginden hareket eden bir fikir akýmý ve çagýmýzýn en geçerli
sosyal düşüncelerinden biridir. Türk milletinin gelecegini belirlemede temel ilke
olan “milliyetçilik”, milleti huzur ve refaha yönelten en güçlü bagdýr.
Atatürk’e göre bir insan toplulugunun millet sayýlabilmesi için “Zengin bir hatýra
mirasýna, birlikte yaşamak hususunda samimi olmaya, sahip olunan mirasýn
korunmasýný birlikte sürdürebilmek konusunda ortak amaç olmasýna, sevinçte ve
üzüntüde beraber olmaya” ihtiyaç vardýr.
Atatürk’ün millet anlayýşý ýrk veya din esasýna dayalý degildir. Yine Atatürk’ün millet
anlayýşý akýlcý ve insancýldýr. Türk milliyetçiliginin amacý, Türk’ün her alanda
yükselmesidir.
161
Milliyetçiligin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Kurtuluş Savaşý’mýzýn kazanýlmasýný saglamýştýr.
* Milletimizin iç ve dýş tehditler karşýsýnda bütünleşmesini saglamýştýr.
* Türk toplumunu din, mezhep, ýrk, ve sýnýf kavgalarýndan koruyarak milli birlik
ve beraberligimizi güçlendirmiştir.
Halkçýlýk
Bir milleti oluşturan, çeşitli mesleklerin ve toplumsal gruplarýn içinde bulunan
insanlara halk denir. Halkçýlýk ilkesi, hem cumhuriyetçiligin, hem de milliyetçiligin
zorunlu bir sonucu olarak ortaya çýkmýştýr.
Halkçýlýk ilkesi, toplumda hiç kimsenin digerlerinden üstün olmamasý ve kanun
önünde kesin eşitligin kabulü anlamýna gelmektedir. Hiçbir toplumsal grubun ve
zümrenin ayrýcalýgý yoktur. Halk her bakýmdan birbirine eşit kişilerden oluşur.
Halkçýlýgýn Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Halkçýlýkla Milli egemenlik tam olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin
yerleşmesine katkýda bulunulmuştur.
* Toplumda barýş ortamýnýn kurulmasý saglanmýştýr.
* Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katýlma, kanunlar önünde eşit olma ve
devletin imkanlarýndan eşit olarak faydalanma olanagýna kavuşmuştur.
* Halkçýlýk, kalkýnmayý hýzlandýrmýş, zayýf bir ekonomik mirastan bugünkü
Türkiye’yi oluşturmuştur.
162
Devletçilik
Devletçilik, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnmanýn özelliklerini
gösteren siyasi uygulamalardýr.
Devletçilik anlayýşýna göre devlet; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnmanýn temel
faktörüdür. Devlet bu alanlardaki geniş faaliyetleri yürütmekle görevli, güçlü ve
geniş yetkilere sahiptir.
Ancak daha dar anlamda devletçilik, “devletin ekonomik alanda dogrudan dogruya
müdahalesini öngören bir sistemdir.” Devletçiligin ekonomik alandaki görünümü,
karma ekonomi şeklinde olmuştur. Devletçilikte asýl uygulama alaný ekonomide
görüldügünden, devletçilik ve karma ekonomi eş anlamda kullanýlmýştýr.
Atatürk’ün Devletçilik Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Bu ilke sayesinde Türkiye ilk defa plânlý ekonomiye geçmiştir.
* Devlet eliyle önemli yatýrýmlar gerçekleştirilmiştir.
* Teknik eleman eksikliginin giderilmesi saglanmýştýr.
* Ekonomik kalkýnmada bölgeler arasý farklýlýklarýn giderilmesinde önemli rol
oynamýştýr.
* Türk çiftçisine ürünlerini en iyi şekilde degerlendirme fýrsatý saglamýştýr.
Lâiklik
Türk ve yabancý bilim adamlarý Atatürk devrimlerinin en önemli ögesi olarak lâikligi
kabul etmişlerdir. Lâik devlet anlayýşý, Türk inkýlâbýnýn en önemli esasý olarak 1937
yýlýnda 1924 Anayasasý’na girdigi gibi, 1961 ve 1982 Anayasalarýnda da 2.
maddede yer almýştýr.
Lâiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarýnýn dine degil, akla ve bilime
dayandýrýlmasýdýr. Ancak kişinin dini inancýna ve vicdan hürriyetine karýşmaz.
163
Devletin egemenlik gücü de ilâhi kaynaklar yerine millet iradesine uygun olarak
düzenlenmiştir. Türk Devleti, aşamalar halinde lâikligi gerçekleştirirken, Islâmiyet’in
inanç ve ibadete dayanan kurallarýna müdahale etmemiştir.
Lâiklik, Batýlýlaşmanýn da bir aşamasý olarak ortaya çýkmýştýr. Türkiye’nin Batýlý
olmasý, ancak lâik bir devlet ve lâik bir toplum anlayýşý ile mümkün olabilir. Lâiklik,
kişi hürriyetini, vicdan hürriyetini ve sagladýgý gibi düşünce hürriyetini saglamýştýr.
Laiklik Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Bu ilke ile din ve mezhep farklýlýklarý ortadan kaldýrýlarak toplumsal alanda
kaynaşma saglanmýştýr.
* Türkiye’de hukuk birliginin saglanmasýnda etkili olmuştur.
* Toplum hayatýnda dine ve insana saygý gelmiştir.
* Laiklik ilkesi sayesinde yabancý devletlerin azýnlýklarý bahane ederek
içişlerimize karýşmasý engellenmiştir.
* Türkiye’nin çagdaşlaşmasý hýzlanmýştýr.
* Din ve vicdan hürriyeti saglanmýştýr.
* Lâikligin kabul edilmesiyle Türkiye’de akla, bilime, gerçege ve özgürlüge
dayanan bir toplum ve devlet sistemi kurulmuştur.
Inkýlâpçýlýk
Inkýlâpçýlýk; inkýlâplarý benimsemek, korumak, onu medeni ve insani yaşayýşýn
geregi olarak savunmaktýr. Böylece, ileriye yönelmek, yaşanan gelişmeleri izlemek
ve ülkemizde de uygulamak zorunlu bir duruma gelmektedir.
Inkýlâpçýlýk, batýlýlaşma ve çagdaşlaşma yolunda daima ileriye, çagdaş uygarlýga
yönelmektir. Inkýlâpçýlýk, sadece inkýlâplarý savunmayý degil, inkýlâplarý geliştirmeyi,
çagdaş hayatýn gereklerine uydurmayý da içine alýr.
164
Inkýlâpçýlýk Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar
* Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolunu açmýştýr.
* Kişisel egemenlige son verilerek millet egemenligi kurulmuştur.
* Türk Devleti, yeni kurumlarý ile çagdaş ve dinamik bir yapýya kavuşmuştur.
Bütünleyici Ilkeler
* Milli Egemenlik
* Milli Bagýmsýzlýk
* Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlügü
* Yurtta Barýş, Dünyada Barýş
* Akýlcýlýk ve Bilimsellik
* Çagdaşlýk ve Batýlýlaşma
* Insan ve Insanlýk Sevgisi
165
25) Milli Güvenlik Bilgisi
Milli Güvenligin Tanýmý
Milli güvenlik; devletin anayasal düzenini, milli varlýgýný, bütünlügünü, uluslararasý
alanda siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik bütün çýkarlarýný ve uluslararasý
antlaşmalarla belirlenen haklarýný her türlü iç ve dýş tehditlere karşý korumasý ve
kollamasýdýr.
Milli Güvenlik Kurulu’nun Görevleri
* Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, belirlenmesi ve uygulanmasýyla ilgili
konularda görüş tespit etmek.
* Milli hedef, plân ve programlarýn gerçekleştirilmesine ilişkin önlemleri
belirlemek.
* Milli güç unsurlarýnýn milli hedefler yönünden güçlenmesini saglayacak temel
esaslarý belirlemek.
* Devletin varlýgý, bagýmsýzlýgý, ülkenin bütünlügü ve bölünmezligi, toplumun
huzur ve güvenliginin korunmasýyla ilgili önlemleri tespit etmek.
* Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik ve bütünlügü saglayýcý, Türk milletini
Atatürkçü düşünce dogrultusunda, milli ülkü ve degerler etrafýnda birleştirerek milli
hedeflere yönlendirici önlemleri belirlemek.
* Olaganüstü hal, sýkýyönetim, seferberlik ve savaş hali için görüş tespit etmek.
* Topyekün savunma, milli seferberlik ve diger konularda kamu ve özel kurum
ve kuruluşlara, vatandaşlara düşecek hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda
yapýlacak planlara temel teşkil edecek esaslarý tespit etmek.
* Milli güvenlik kapsamýna giren konularda yapýlan ve yapýlacak milletlerarasý
antlaşmalar hakkýnda görüş tespit etmek.
Milli Güç
Bir ulusun, hedeflerine ulaşabilmek amacýyla kullanýlabilecek maddi ve manevi
kaynaklarýnýn toplamýna “Milli Güç” denir.
166
Milli Güç Unsurlarý
Siyasi Güç : Bir devletin milli hedeflerine erişmek, erişilenleri koruyup geliştirmek
ve milli menfaat saglamak amacýyla kullandýgý siyasi kuvvetlerin toplam verimidir.
Askeri Güç : Ulusal politikanýn uygulanmasýnda ve ulusal hedeflerin elde
edilmesinde kullanýlan fiziki güce “askeri güç" denir.
Ekonomik Güç : Milli gücün tüm unsurlarýnýn gelişip güçlenmesi için gereken maddi
ve parasal ihtiyaçlar, ekonomik güç tarafýndan karşýlanýr.
Nüfus (Demogratik) Güç : Bir ülkede yaşayan insanlarýn sayýsý nüfus gücünün
başlýca etkenlerinden biridir.
Cografi Güç : Bir devletin cografyasýna ait canlý veya cansýz, dogal ve yapay,
gerçek ve nispi (göreli) tüm degerler onun milli gücünün cografi unsurunu
oluşturur.
Bilimsel ve Teknolojik Güç : Günümüzde bilim ve teknoloji alanlarýnda etkin ve
yeterli bir düzeye ulaşamayan devletler büyük topraklara, zengin dogal kaynaklara
sahip olsalar bile büyük ve güçlü devletler arasýnda sayýlmazlar.
Psiko - Sosyal ve Kültürel Güç : Psiko - sosyal ve kültürel güç toplumun sahip
oldugu ve tarihten gelen maddi ve manevi degerlerin topluma sagladýgý güçtür.
Buna kýsmen “moral güç” de denilebilir.
Komşularýmýz ve Tarihsel Hedefleri
Yunanistan’ýn Hedefleri
* Türkiye’nin iç güvenligini tehdit eden unsurlara destek vermektedir.
* Türkiye’nin Batý ile bütünleşme yolundaki çabalarýna engel çýkarmaktadýr.
* Türkiye ile sorunlarý olan dogu ve güneydogu ülkeleriyle savunma ve işbirligi
anlaşmalarý imzalamaktadýr.
167
* Türkiye’nin ilgi sahasý olan Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya gibi bölgelerde
etkinligini azaltmaya çalýşmaktadýr.
Ermenistan’ýn Amacý
Sovyetler Birligi’nin dagýlmasýndan sonra bagýmsýzlýgýna kavuşan Ermenistan
tarihte var olduguna inandýgý Büyük Ermenistan’ý kurmak amacýndadýr. Şu anda
bulundugu topraklar ile Azerbaycan, Dogu Anadolu ve güney illerimizin bir kýsmýný
içine alan bir devlet kurmak peşindedir. Bu amaçla da başta bölücülük olmak üzere
Türkiye’yi yýpratýcý tüm hareketlere destek vermektedir.
Türkiye’nin Iştirak Ettigi Önemli Uluslararasý Siyasi Organizasyonlar
Uluslararasý Organizasyonlarýn Önemi
Ülkeler arasýnda meydana çýkacak anlaşmazlýklarýn barýşçý yollarla çözülmesi
amacýyla tüm ülkelerin, uluslararasý güvenlik konularýnda veya ülkelerin kendi
aralarýndaki anlaşmazlýklar hususunda, konularý tartýşabilecekleri, ortak çözüme
ulaşabilecekleri uluslararasý platformlara ihtiyaç vardýr. Uluslararasý
organizasyonlar, ülkeler arasýndaki sorunlarý ve savaş tehlikesini azaltmýştýr.
II. Dünya Savaşý’ndan sonra çeşitli organizasyonlarýn oluşmasý dünya barýşýna
katkýda bulunmuştur. Bu katký siyasal sistem farklýlýklarýnýn azalmasýyla
artmaktadýr.
Türkiye’ nin Üye Oldugu Ittifaklar
Birleşmiş Milletler (BM)
Kuruluş Amacý ve Tarihçesi : Dünyada barýş ve güvenligi korumak, eşitlik ve kendi
kaderini belirleme ilkeleri temelinde dostluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik,
sosyal, kültürel ve beşeri sorunlarý azaltmak ve çözmek için uluslararasý işbirligini
saglamak amacýyla kurulmuştur. Üye sayýsý 180'i geçmiştir.
168
Avrupa Birligi (AB)
Kuruluş Amacý ve Tarihçesi : Avrupa Birligi, II. Dünya Savaşý’nýn büyük ölçüde
yýktýgý Avrupa’nýn mümkün olan en geniş ve en etkin işbirligi çerçevesinde birleşip
bütünleşmesini amaçlamaktadýr.
Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açýsýndan Önemi
Türkiye tam üyelik öngören bir ortaklýk için 9 Temmuz 1959 tarihinde girişimde
bulunmuş, 12 Eylül 1963'te Türkiye - Avrupa Birligi ortaklýk antlaşmasý
imzalanmýştýr. Avrupa Birligi’ne tam üye olmayý amaçlayan Türkiye 14 Nisan
1987'de tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 10 Aralýk 1999'da Helsinki
Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyelik için adaylýgý kabul edilmiştir. Türkiye ile Avrupa
Birligi arasýnda 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren "Gümrük Birligi” uygulamasý
başlatýlmýştýr.
Türkiye lâik - demokratik bir yönetim şeklini benimsediginden Avrupa ile
yakýnlaşma ve bütünleşme politikasý izlemektedir. Türkiye’nin Avrupa Birligi’ne tam
üye olmasý bu konuda atýlacak en önemli adým olacaktýr.
NATO
Kuruluş Amacý ve Tarihçesi
Nato; Birleşmiş Milletler Antlaşmasý çerçevesinde üyelerinin güvenligini saglamak
ve istikrarýn gelişmesine yardým etmek amacýyla kurulmuştur.
Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açýsýndan Önemi
Türkiye’nin NATO üyeligi ittifak ile karşýlýklý çýkar esasýna dayanmaktadýr. Türkiye
bu üyelik sayesinde hem demokrasisini güçlendirmekte hem de kendisine
yönelebilecek tehdit ve saldýrýlara karşý gögüs gerebilmektedir.
169
Seferberlik
Seferberligin Tanýmý
Devletin bütün güç kaynaklarýnýn başta askeri güç olmak üzere, savaşýn
ihtiyaçlarýný karşýlayacak şekilde hazýrlanmasý, toplanmasý, tertiplenmesi ve
kullanýlmasýna ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandýgý, hak ve hürriyetlerin kanunlarla
kýsmen veya tamamen sýnýrlandýgý durumdur.
Seferberligin Önemi
Savaş tehlikesi her an var oldugundan devletler milli güçleri oranýnda silahlý kuvvet
bulundurmak zorundadýr. Devletlerin kendilerini en etkili şekilde savunabilmeleri
silahlý kuvvetlerini çok iyi egitmelerinin yanýnda kýsa zamanda
gerçekleştirebilecekleri etkin bir seferberlik sistemine sahip olmalarýyla
mümkündür. Çünkü günümüzde barýş zamanýnda ordularýn %90, %100 oranýnda
personel mevcudunun korunmasý ekonomik nedenlerle terk edilmektedir. Bu
yüzden seferberlige dayanan bir sistemle kýsa sürede toplanabilen ve egitilmiş
personelle seferberligini tamamlayan ordular hem daha başarýlý olacaklar, hem de
ülkelerinin ekonomik kalkýnmasýna yardýmcý olacaklardýr.
Sivil Savunmanýn Tanýmý
Sivil Savunma düşman taarruzlarýna, dogal afetlere ve büyük yangýnlara karşý
halkýn can ve mal kaybýnýn en aza indirilmesi, hayati önem taşýyan her türlü resmi
ve özel tesislerin korunmasý ve faaliyetlerinin sürdürülmesi için acil onarým ve
ýslahý, savunma gayretlerinin sivil halk tarafýndan azami surette desteklenmesi ve
cephe gerisindeki halkýn moralinin korunmasý amacýyla alýnacak her türlü silahsýz
koruyucu ve kurtarýcý tedbir ve faaliyetleri kapsar.
Sivil Savunma Teşkilatý’nýn Görevleri
* Savaş zamanýnda halkýn can ve mal güvenligini saglamak
* Dogal afetlerde can ve mal kurtarmak
170
* Büyük yangýnlarda can ve mal kaybýný azaltmak
* Savaşta ve dogal afetlerde yok olmalarý, çalýşmaz hale gelmeleri, toplum
yaşamýný büyük ölçüde etkileyecek, ordunun savaş gücünü azaltacak mahiyetteki
önemli resmi ve özel müessese ve tesisleri (fabrika, trafo merkezi, su tesisleri vb.)
korumak, çalýşmalarýnýn sürekliligini saglamak, ivedi onarýmlarý yapmak
* Savaş zamanýnda her türlü savunma gayretlerinin sivil halk tarafýndan azami
derecede desteklenmesini saglamak
* Savaşta cephe gerisindeki halkýn moralini kuvvetlendirmek
* Bütün bu işleri silahsýz olarak bilinçli bir şekilde yapmak
Download