1 1) Tarih Bilimine Giriş Tarihin Tanýmý Insan topluluklarýnýn geçmişteki yaşayýşlarýný, kültür ve uygarlýklarýný, sosyoekonomik yapýlarýný neden-sonuç ilişkisi içerisinde yer ve zaman göstererek inceleyen, elde ettigi bulgularý, belgelere dayanarak objektif bir şekilde açýklayan sosyal bilim dalýna tarih denir. Tarihi Olaylar Incelenirken Uyulmasý Gereken Kurallar 1. Olaylar, neden-sonuç ilişkisi içerisinde incelenmelidir. 2. Olayýn geçtigi yer ve zaman belirtilmelidir. 3. Olayda rolü olan kişilerin katkýlarýnýn dogru olarak degerlendirilebilmesi için olayýn geçtigi günün şartlarý göz önünde bulundurulmalýdýr. 4. Olayýn geçtigi yerde araştýrma yapýlmalýdýr. 5. Olaylar objektif olarak degerlendirilmelidir. Objektifligin saglanmasý için aşagýdaki şartlara uyulmalýdýr : * Olayýn üzerinden belli bir süre geçmelidir. * Olay, meydana geldigi günün deger yargýlarý göz önüne alýnarak incelenmeli, günümüzün deger yargýlarý ile yorumlanmamalýdýr. * Kaynak taramasý yapýlmalýdýr. Tarih Öncesi Devirler Insanlarýn yeryüzünde faaliyet göstermeye başlamasýndan M.Ö. 3000 yýllarýnda Sümerler tarafýndan yazýnýn bulunmasýna kadar geçen döneme Tarih Öncesi Devirler denir. 2 Tarih öncesi devirlerle ilgili bilinmesi gereken bazý özellikler şunlardýr : * Tarih öncesi devirlerle ilgili yazýlý belgeler olmadýgýndan insan topluluklarýnýn býraktýgý kalýntýlar kullanýlarak bilgi toplanabilmiştir. * Tarih öncesi devirler, insanlarýn kullandýklarý araç ve gereçlere göre dönemlere ayrýlmýştýr. * Tarih öncesi devirlerin başlama ve bitişleri bölgelere göre farklýlýklar göstermiştir. * Tarih öncesi devirler Mýsýr hariç normal seyrini izlememiştir. Bunun nedeni göçler sonucunda uygarlýk alanýnda ileri toplumlarýn diger topluluklarý etkilemesidir. Taş Devirleri 1. Eski Taş Devri (Paleolitik) Yontma Taş Dönemi’ni içine alan Paleolitik Devir’de insanlar; * Küçük gruplar halinde avcýlýk ve toplayýcýlýkla hayatlarýný devam ettirmişlerdir. Üretim faaliyetleri başlamamýştýr. * Taştan, agaçtan ve kemikten ilk defa araç - gereç yapýmýna başlamýşlardýr. * Ateşi bularak ýsýnma, pişirme ve aydýnlanmada kullanmýşlardýr. * Magaralarda yaşamýşlar ve duvarlara çeşitli resimler yapmýşlardýr. 2. Yeni Taş Devri (Neolitik) Cilalý Taş Devri diye de adlandýrýlan Neolitik Devirde tarýmsal faaliyetler başlamýştýr. Bu gelişme sonucunda insanlar; * Üretici duruma geçmişler, toplayýcýlýktan kurtulmuşlardýr. * Göçebelikten yerleşik hayata geçmişlerdir. Su kenarlarýnda köyler kurarak toplumsal hayatý başlatmýşlardýr. * Ticaret faaliyetlerini başlatmýşlardýr. * Hayvanlarý evcilleştirmişlerdir. 3 * Keten, kenevir gibi bitkiler yetiştirmişler ve dokumacýlýk faaliyetlerini başlatmýşlardýr. * Yiyecek ve içeceklerini korumak için topraktan kaplar yapmýşlardýr. Topraktan ev eşyasý yapmýşlar ve seramik sanatýný başlatmýşlardýr. Maden Devirleri Maden Devirleri Bakýr, Tunç ve Demir Devirleri şeklinde üçe ayrýlýr. Ateşin bulunmasý madenlerin kullanýlmasýna ortam hazýrlamýştýr. Demirin bulunmasý ve işlenmesi, insanlýk tarihinde çok önemli gelişmelere ortam hazýrlamýştýr. Demirin yüksek ýsýda işlenmesi sanayinin gelişmesine neden olmuştur. Tunç Devri’nde önce şehir devletleri sonra da büyük devletler kurulmuş, Demir Devri’nde ticaret hýzlanmýş ve toplumlarýn birbirleriyle ilişkileri artmýştýr. Tarih Çaglarý M.Ö. 3000’li yýllarda Sümerlerin yazýyý bulmalarýyla başlayýp günümüze kadar devam eden döneme Tarih Çaglarý denilmiştir. Tarihin çaglara ayrýlmasýnda toplumlarý etkileyen önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler dikkate alýnmýştýr. Tarih çaglarý Ilkçag (M.Ö. 3000 - 375), Ortaçag (375 1453), Yeniçag (1453 - 1789), Yakýnçag (1789 - .....) şeklinde ayrýlmýştýr. 4 2) Ilkçag Medeniyetleri Anadolu Medeniyetleri Anadolu, göç ve ticaret yollarýnýn üzerinde bulunmasý, Asya ile Avrupa’yý birbirine baglamasý, topraklarýnýn verimli olmasý ve ikliminin insanlarýn yaşayýşýna uygun olmasý gibi nedenlerden dolayý zengin ve yüksek kültürlerin beşigi olmuştur. Karşýlýklý kültür alýş - verişleri Anadolu’da uygarlýklarýn gelişmesini hýzlandýrmýştýr. M.Ö. II. Binden M.Ö. VI.Yüzyýla Kadar Türkiye Hititler Hititler, M.Ö. 2000 yýlý başlarýnda Kafkaslardan Orta Anadolu’ya gelerek Kýzýlýrmak kývrýmý içine yerleşmişlerdir. Hititler, M.Ö. 1400 yýllarýnda imparatorluk haline gelmişlerdir. Bu dönemin en önemli gelişmesi, Hititler ile Mýsýrlýlar arasýnda yapýlan Kadeş Savaşý Antlaşmasý’dýr. M.Ö. 1296’da yapýlan Kadeş Antlaşmasý tarihte bilinen ilk yazýlý antlaşmadýr. Hitit Devleti, M.Ö. 1200 yýllarýnda batýdan gelen kavimler tarafýndan parçalanmýştýr. Ege göçlerinden sonra şehir devletleri halinde yaşayan Hititlere M.Ö. 700 yýllarýnda Asurlular son vermişlerdir. Asurlulardan sonra Türkiye’de Pers egemenligi kurulmuş ve Hitit halký tamamen Pers hakimiyetine girmiştir. Frigyalýlar Frigler, Ege göçleri sýrasýnda Anadolu’ya gelerek M.Ö. 800 yýllarýnda Gordion (Polatlý) merkezli bir devlet kurdular. 5 Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin egemenligi altýna giren Frigyalýlara Persler son vermişlerdir. Lidyalýlar Lidyalýlar, Frigyalýlar gibi M.Ö. 1200’lerde Anadolu’ya gelerek, bugünkü Gediz ve Küçük Menderes vadileri arasýnda kalan bölgede Kral Giges tarafýndan Sard (Salihli) merkezli bir devlet kurmuşlardýr. Pers saldýrýlarýna dayanamayan Lidya Devleti, M.Ö. 546 yýllarýnda yýkýlmýştýr. Iyonyalýlar Dorlarýn baskýsý sonucunda Akalarýn bir kýsmý Yunanistan’dan Batý Anadolu’ya göç etmişler ve Izmir çevresindeki yerli halkla kaynaşarak şehir devletleri kurmuşlardýr. Bu şehir devletleri arasýnda siyasal birlik saglanamamýştýr. Iyon şehir devletleri arasýnda en tanýnmýşlarý Efes, Milet, Foça ve Izmir’dir. Ön Asya’dan gelen ticaret yollarýnýn bitim noktasýnda bulunan Iyonyalýlar, kýsa zamanda ileri bir medeniyet kurmuşlar ve kolonicilik faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir. Urartular Urartu Devleti, Dogu Anadolu’da Asya kökenli Hurriler tarafýndan kurulmuştur. Urartularýn merkezi Tuşpa (Van)’dýr. Bölgenin en güçlü devletlerinden biri olan Urartular, M.Ö. 600’lerde Medler tarafýndan yýkýlmýştýr. M.Ö. II. Binden M.Ö. VI. Yüzyýla Kadar Türkiye’de Kültür ve Medeniyet Devlet Yönetimi Ilkçaglarda Türkiye’de kurulan devletler krallýkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde bulunduran krallar, ayný zamanda başkomutan, baş yargýç ve baş rahiptir. 6 Bu durum krallarýn siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerdinde topladýklarýný ve güçlerini arttýrdýklarýný göstermektedir Başlangýçta Hitit Krallýgý, feodal beyliklerden oluşuyordu. Daha sonralarý bu beylikler kaldýrýlarak yerlerine merkezden valiler atanmýştýr. Böyle bir degişiklikle Hititler merkezi otoriteyi güçlendirmeyi amaçlamýşlardýr. Hititlerin ilk zamanlarýnda kralýn yetkileri soylulardan oluşan Pankuş Meclisi tarafýndan sýnýrlandýrýlmýştýr. Ancak imparatorluk döneminde Pankuş Meclisi’nin yetkileri azalýrken kralýn yetkileri artmýştýr. Dolayýsýyla soylular yönetimden uzaklaştýrýlmýştýr. Devlet yönetiminde kraldan sonra en yetkili kişi Tavananna adý verilen kraliçeydi. Tavananna, dini törenlere ve bayramlara başkanlýk yapar, kral savaşa gittiginde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş Antlaşmasý’nda Hitit kralýnýn yanýnda kraliçenin de imzasý yer almýştýr. Bu durum Hititlerde kadýnlarýn devlet idaresinde etkili oldugunu göstermektedir. Hititlerde Pankuş Meclisi'nin bulunmasý meşrutiyete benzeyen bir yönetim varlýgýný ve krallarýn yetkilerinin bir dönem kýsýtlandýgýný göstermektedir. Ordu Türkiye; topraklarýnýn verimli olmasý ve ticaret yollarý üzerinde bulunmasý sebebiyle sýk sýk istilalara ugramýştýr. Bu durum Anadolu’da kurulan devletleri askerlige önem vermeye zorlamýştýr. Ticaret faaliyetleriyle zenginleşen Lidyalýlar, Anadolu’ da ücretli askerlik sistemini kurmuşlardýr. Ancak bu askerler arasýnda dil ve taktik birligi olmadýgý gibi vatan millet sevgisi de yoktu. Sadece para için savaşan ücretli askerlerin başarý kazanmasýný zorlaştýrmýştýr. Bu durum Lidyalýlarýn yýkýlmasýnda etkili olmuştur. 7 Hukuk Anadolu’da Ilkçag hukuku, komşu medeniyetlere göre yumuşak bir karakter taşýmaktadýr. Anadolu’da yapýlan kanunlarda komşu medeniyetlerin önemli etkisi ve katkýsý olmuştur. Hititler, kanunlarýný Mezopotamya’dan almakla beraber, ilaveler ve düzeltmelerle Anadolu’da ilk kanunlarý yapmýşlardýr. Medeni hukuk ve ceza hukuku büyük gelişme göstermiştir. Hitit kanunlarý, hür vatandaşlara oldugu kadar kölelere de mülkiyet hakký tanýyordu. Ilkçag devletlerinin temel geçim kaynagý tarým ve hayvanlýlýk oldugu için tarým ve hayvanlýgý korumaya yönelik agýr cezalar içeren kanunlar yapmýşlardýr.Örnegin;Frigyalýlarda öküz kesene ölüm cezasý verilmiştir Hititlerde krallýn buyruklarýna karşý gelmek develete baş kaldýrmak büyük suç sayýlmýş ve ölümle cezalandýrýlmýştýr Bu da Hititlerin merkezi otoriteye önem verdiklerini göstermektedir Din ve Inanýş Ilkçaglarda Türkiye’de çok tanrýlý bir din anlayýşý hakimdi. Bu nedenle Anadolu için “Bin Tanrý Ili” denilmiştir. Anadolu’nun batýsýnda kurulan medeniyetler Yunan tanrýlarýndan, doguda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrýlarýndan etkilenmişlerdir. Bu durum, Türkiye’nin cografi konumundan dogan tabii bir sonuçtur. Ilkçag insanlarýnda ugraş alanlarýndaki gelişmeler inançlarý üzerinde etkili olmuştur.Örnegin tarým faaliyetlerine önem veren Frigyalýlarda en büyük tanrý olarak bereket tanrýsý Kibele'yi kapul etmeleri gibi Sosyal ve Iktisadî Hayat Anadolu’da halk sosyal sýnýflara ayrýlmýştý. En üst sýnýf olarak kabul edilen kral ve ailesi devletin yönetimini üstlenmiştir. Anadolu’da asillerden başka rahipler, sanatçýlar, askerler, memurlar ve köleler gibi sýnýflar da bulunuyordu. 8 Anadolu'da bu sýnýflarýn bulunmasý Türkiye'de yaşayan insan topluluklarýnýn arasýnda eşitsizligin oldugunu göstermektedir. Ticarete büyük önem veren Lidyalýlar, bu amaçla Efes’ten başlayarak Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmýşlardýr. Bu yolun yapýlmasý sonucunda; * Lidyalýlar zenginleşmiştir. * Dogu - Batý kültürleri arasýnda etkileşim artmýştýr. * Takas usulünün gelişen ticareti karşýlayamamasý üzerine M.Ö. 700 yýllarýnda Lidyalýlar ilk parayý kullanmýşlardýr. Lidayalýlarýn parayý icat etmeleri;alýşverişi kolaylaştýrmýş ekonomik hayatý canlandýrmýş sermaye birikimine ve finans sektorünün oluşmasýna ortam hazýrlamýştýr. Paranýn kullanýlmasýna başlanmasýndan sonra degiş dokuş(takas) uygulamasý ortadan kalkmýştýr. Denizci bir medeniyet olan Iyonyalýlar, Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurarak ticaret faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir. Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayý, kendi sýnýrlarý dýşýnda ele geçirip yönettigi ülkeye veya topraklara koloni denir. Kolonilerin kurulmasýnda; * Hammadde ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý * Üretim fazlasý mallar için pazar bulunmasý * Askeri gücün artýrýlmak istenmesi * Diger devletlere askeri, siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük saglama düşüncesi etkili olmuştur. Yazý ve Edebiyat Anadolu’ya yazýyý Mezopotamya medeniyetlerinden Asurlular getirmiştir. 9 Hititler ve Urartular, Asurlulardan aldýklarý çivi yazýsýný kullanmýşlar, ayrýca Hititler kendi icatlarý olan hiyeroglif yazýsýný da kullanmýşlardýr. Frigyalýlar, Lidyalýlar ve Iyonyalýlar Fenikelilerin alfabesini kullanmýşlardýr. Hititlerden kalan en önemli yazýlý eserler anal adý verilen yýllýklardýr. Hititler anallarla (yýllýklar) Anadolu’da tarih yazýcýlýgýný başlatmýşlardýr. Hitit yýllýklarýnda krallarýn,zaferi kadar yenilgilerininde yýllýklara yazdýrýlmasý tarafsýz bir tarih anlayýşýna sahip oldugunu göstermektedir.Bu yýllýklar ,Ilkçag Anadolu tahihinin aydýnlanmasýnda önemli rol oynamýşlardýr. Bilim ve Sanat Anadolu medeniyetleri içinde her yönden en ileri olaný Iyonyalýlardýr. Iyonyalýlar özgür düşüncenin ve pozitif bilimlerin öncüsü olmalarý yönüyle önem taşýrlar. Felsefe, matematik ve týp bilimlerinin temeli Iyonya’da atýlmýştýr. Hitit sanatý, Mezopotamya sanatýnýn etkisinde gelişmiştir. Heykelcilik ve kabartmacýlýk gelişen başlýca sanatlar olmuştur. Hititlerin en önemli kabartmalarý Yazýlýkaya ve Ivriz kabartmalarýdýr. Frigyalýlarda dokumacýlýk, maden işçiligi, kaya mimarisi, Lidyalýlar da dokumacýlýk, çömlekçilik, dericilik ve madencilik, Urartular da maden işlemeciligi, su mimarisi, Iyonyalýlarda ise, saray ve tapýnak mimarisi gelişmiştir. Iskender Imparatorlugu M.Ö. 337’de tahta geçen Iskender, önce Yunanistan’daki bütün şehir devletlerini, sonra da Anadolu, Iran, Irak, Suriye ve Mýsýr’da Perslere ait tüm topraklarý kendine baglamayý başardý. Büyük Iskender’in Asya seferinin sonucunda Hellenizm uygarlýgý dogmuştur. Büyük Iskender, 33 yaşýnda öldü (M.Ö. 323). Iskender’in ölümünden sonra kazanýlan topraklarda bagýmsýz devletler kurulmuştur. 10 Roma Imparatorlugu Romalýlar; disiplinli, planlý ve teşkilatlý hareket ederek kýsa sürede bütün Italya’yý Roma’ya baglamýşlardýr. Bu gelişmelerden sonra Romalýlar, Dogu Akdeniz’e yönelmişlerdir. Iskender Imparatorlugu parçalandýktan sonra Selevkoslar Krallýgý’ný yenerek Türkiye topraklarýnýn tamamýna hakim olmuşlardýr. Roma Imparatorlugu’nun siyasal tarihinde; Krallýk Cumhuriyet ve Imparatorluk dönemleri yaşanmýştýr. Merkezi yönetimin zayýflamasý, eyaletlerin güçlenmesi, Hristiyanlýgýn yayýlmasý, Kavimler Göçü’nün meydana getirdigi kargaşa, iç savaşlara katýlan ordularýn sýnýrlarý ihmal etmesi gibi nedenlerden dolayý Roma Imparatorlugu, Dogu ve Batý olarak parçalanmýştýr (395). Bunlardan Batý Roma 476’da, Dogu Roma ise 1453’te yýkýlmýştýr. Roma’da patricilerle (soylular) plepler (Roma’ya sonradan gelen halk) arasýnda çatýşmalar olmuştur. Romalýlar Yunan kanunlarýndan yararlanarak 12 Levha Kanunlarýný yapmýşlardýr. Patrici-Plep mücadelesi 12 Levha Kanunlarýndan sonra da devam etmiştir. Gümümüz Batý dünyasýnda uygulanan hukuk kurallarýnýn temeli Roma hukukuna dayanýr. Bu hukuk kurallarý bazý degişikliklerle Bizans hukuku adýyla Dogu Roma 'da yürürlükte kalmýştýr Romalýlar ticareti geliştirmek amacýyla Anadolu’da yeni yollar yapmýşlar ve ihtiyaç duyduklarý ürünleri Anadolu’dan götürmüşlerdir. Romalýlar; Fenikeliler, Iyonyalýlarýn ve Yunanlýlarýn geliştirdigi alfabeye son şeklini kazandýrmýşlar ve “Latin Alfabesi”ni oluşturmuşlardýr. Mýsýr’dan aldýklarý Güneş yýlý esaslý takvimi, Sezar ve Papa XIII. Gregor dönemlerindeki düzenlemelerle bugün kullandýgýmýz şekle getirmişlerdir. Mezopotamya Medeniyetleri Sümerler birbirinden bagýmsýz birçok küçük şehir devletçiklerinden oluşan bir uygarlýk kurdular. 11 Şehir devletleri arasýnda savaş eksik olmuyordu. Kuvvetli prensler, yakýnýndaki diger şehirlere de söz geçirerek büyük krallýklar kuruyordu. Mezopotamya’daki ilk medeniyet olan Sümerler, ayný zamanda tarihte bilinen ilk yazýyý da kullanmýşlardýr. M.Ö. 3000’lerde kullanýlmaya başlanan yazý sayesinde kültür aktarýmý kolaylaşmýştýr. Aşagý Mezopotamya’da bulunan Sümerlerin kralý Urugakina tarafýndan ilk yazýlý kanunlar yapýlmýştýr (M.Ö. 2375). Bu kanunlarýn cezalandýrma yöntemi genel olarak “fidye” yani “bedel” sistemine dayalýydý. Çok tanrýlý dine inanan Sümerlerin krallarý rahip - kral olarak bilinirdi. Öncelikle dini amaçlý yaptýklarý “Ziggurat” denen tapýnaklar ayný zamanda rasathane ve soguk hava deposu olarak kullanýlmýştýr. Bilimde ilerlemiş olan Sümerler dört işlemi kullanmýşlar ve dairenin alanýný hesaplamayý başarmýşlardýr. Edebiyat alanýnda günümüze kadar ulaşan en önemli eserleri Yaradýlýş, Tufan ve Gýlgamýş destanlarýdýr. Akadlar tarihte bilinen ilk büyük imparatorlugu, ilk düzenli ve sürekli ordularý kurmuşlar, bunun sonucu olarak Sümer uygarlýgýný Ön Asya’ya yaymýşlardýr. I. Babil Devleti’nin krallarýnýn en önemlisi olan Hammurabi ilk anayasa olarak kabul edilen “Hammurabi Kanunlarý’ný” yapmýştýr. Bu kanunlar yapýlýrken daha önce uygulanan kanunlardan yararlanýlmýştýr. Urugakina Kanunlarýna göre daha sert cezalar vardýr. Bazý suçlara kýsas cezalarý verilmiştir. Babil Kralý Hammurabi rahip-kral anlayýşýný reddederek gücünü dinden degil askeri kuvvetten almýştýr.Mutlak Krallýk sistemi Hammurabi ile başlamýştýr. M.Ö. 2000 yýllarýnda Asurlular, Anadolu’da ticaret kolonileri kurarak hem ticareti geliştirmişler, hem de Anadolu’da yazýlý devirleri başlatmýşlardýr. Kayseri yöresindeki Kültepe’de ticaretle ilgili Asurca birçok tablet bulunmuştur. 12 Mýsýr Medeniyeti Mýsýr Medeniyeti, Nil nehrinin çevresinde kurulmuştur. Etrafýnýn çöllerle çevrili olmasý, diger medeniyetlerle daha az etkileşmesine neden olmuştur. Mýsýrlýlar öldükten sonra dirilmeye inanmýşlar ve bu nedenle diger yaşamlarýnda kullanabilmek için bazý eşyalarýný mezarlarýna koymuşlardýr. Mýsýr sanatý dini agýrlýklýdýr. Yeniden dirileceklerine inandýklarýndan cesetlerin bozulmamasýna dikkat etmişler ve Mýsýrlýlarda mumyacýlýk milli sanat haline gelmiştir. Mumyacýlýk faaliyetleri insan vücudunun yakýndan tanýnmasýný ve Mýsýr’da týp biliminin gelişmesini saglamýştýr. Mýsýrlýlar, resim yazýsý denilen hiyeroglif yazýsýný kullanmýşlardýr. Gök cisimlerini incelemek için rasathaneler kurmuşlar ve astronomide oldukça ilerlemişlerdir. Bugün kullandýgýmýz Miladi takvimin ilk düzenli şeklini Mýsýr medeniyeti oluşturmuştur. Mýsýr ekonomisinin temelini tarým ürünlerinden saglanan gelirler oluşturuyordu. Mýsýr’da canlý bir ticaretin oldugu bilinmektedir. Fenikeliler Fenikeliler, Lübnan daglarý ile Akdeniz sahili arasýnda kalan kýyý şeridine yerleşmişlerdir. Arazilerinin tarýma elverişli olmamasý ve Mýsýr’dan Anadolu’ya ulaşan ticaret yolu üzerinde bulunmalarý Fenikelilerin ticaret alanýnda ilerlemelerini saglamýştýr. Fenikeliler şehir devletçikleri halinde yaşamýş ve krallýkla idare edilmişlerdir. Fenikeliler kurduklarý kolonilere sadece ticari amaçlarýný gerçekleştirmek için gittiklerinden dolayý askerlige önem vermemişler ve kolonilerini yurt edinmemişlerdir. Bu nedenle kolonilerini kaybetmişlerdir. 13 Tarihe en önemli katkýlarý günümüz Latin alfabesinin temelini oluşturan 22 harfli ilk alfabeyi bulmalarýdýr. Denizcilik ve ticaret faaliyetleriyle gelişme gösteren Fenikeliler Dogu lve Ön Asya uygarlýklarýndaki gelişmeleri Batýya taşýyarak kültürler arasý etkileşimi saglamýşlardýr. Ibraniler Tarihte ilk defa tek tanrýlý bir dine inanan Ibraniler, Musevilik dininin sadece kendi kavimlerine ait oldugunu kabul ederek diger toplumlarda yayýlmasýný engellemişlerdir. Bu durum dünyanýn degişik yerlerine dagýlan Yahudilerin milli birliklerini korumalarýný ve varlýklarýný sürdürmelerini saglamýştýr. Yunan Medeniyeti Dorlar taarfýndan Yunanistan’da kurulan şehir devletçiklerine polis adý verilmiştir. Yunanistan’ da sýnýflar arasýndaki mücadeleler sonunda sýnýf farklarý kaldýrýlmýş ve demokrasi yönetimi benimsenmiştir. Yunanistan’da Halk gelirine göre, “Dörtyüzler Meclisi” veya “Halk Meclisleri”nde yönetime katýlma olanagý elde etmiştir. Yunanistan’da yapýlan kanunlarla demokratikleşme yolunda önemli bir adým olmasýna ragmen asillerin yetkileri ellerinden alýndýgý için diger sýnýflar arasýnda mücadele yine devam etmiştir. 14 3) Islamiyetten Önceki Türk Tarihi Türk Göçleri ve Sonuçlarý Göçlerin Nedenleri * Iklim koşullarýnýn degişmesine baglý olarak meydana gelen kuraklýk, artan nüfusa mevcut topraklarýn yetmemesi ve bu gelişmelerin sonucunda bölgede geçim sýkýntýsýnýn ortaya çýkmasý * Türk boylarý arasýndaki siyasal anlaşmazlýklardan dolayý ortaya çýkan savaşlar * Dýş baskýlardan (Çin, Kitan ve Mogol) dolayý Türklerin bagýmsýzlýklarýný kaybetmek istememeleri * Salgýn hayvan hastalýklarý ve otlaklarýn yetersiz hale gelmesi Göçlerin Sonuçlarý * Orta Asya kültür ve medeniyeti dünyanýn degişik yerlerine yayýlmýştýr. * Orta Asya’da kalan boylar Hunlarýn yönetiminde ilk Türk devletini kurmuşlardýr. * Farklý bölgelerde Türk devletleri kurulmuştur. * Batýya giden Türkler, Kavimler Göçü’nü başlatmýşlardýr. * Türkler degişik kültür çevreleriyle etkileşim içine girmişlerdir. * Türklerin çok çeşitli bölgelere yayýlmasý, Türk tarihinin bir bütün halinde incelenmesini engellemiştir. Türklerin atý evçilleştirmeleri ve tekerlegi kullanmalarý çok uzak bölgelere göç etmelerine yardýmcý olmuştur. 15 Ilk Türk Devletleri 1. Asya Hun Imparatorlugu Kurulduklarý tarih kesin olarak bilinmeyen Hunlar hakkýnda Çinlilerin verdigi bilgiler M.Ö. I. Bin yýlýn başlarýna kadar uzanýr. M.Ö. III. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Hunlar, Çinlilere karşý büyük bir güç haline gelmişlerdir. Çinliler, Hun akýnlarýna engel olabilmek için kuzey sýnýrlarýnda bir duvar örmeye başlamýşlardýr. Bugün “Çin Seddi” diye bildigimiz bu duvar M.Ö. 214 yýlýnda tamamlanmýştýr. Çinlilerle mücadele eden Mete Han’ýn asýl düşüncesi, Çin’i etkisiz hale getirmekti. Çin’i yýllýk vergiye baglayan Mete, gücünün sembolü olarak Çinli bir prensesle evlenmiştir. Kalabalýk Çin nüfusu içerisinde Türklerin asimile olmasýndan çekinen Mete, Çinlilerle antlaşma yapmýş ve onlarla dost kalmayý tercih etmiştir. Mete Han’dan sonra Hunlar zayýflamýştýr. Bu dönemde, Çinlilerin propagandasýyla Hun beyleri birbirine düşmüştür. Mete’nin ölümünden sonra zayýflayan Hunlar, önce Dogu ve Batý olarak sonra da Güney ve Kuzey olarak parçalanmýşlardýr. Kavimler Göçü Aral gölü çevresinde toplanan Hun boylarý Orta Asya’daki Çin baskýsý ve kuraklýk yüzünden IV. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren batýya dogru göç ederek barbar kavimleri Roma Imparatorlugu üzerine saldýrmalarý sonucu Kavimler göçü olmuştur (375). Kavimler Göçü’nün Sonuçlarý * Roma Imparatorlugu ikiye ayrýlmýştýr (395). * Batý Roma Imparatorlugu yýkýlmýştýr (476). 16 * Avrupa’da yeni milletler ortaya çýkmýş ve yeni devletler kurulmuştur. Böylece Avrupa’nýn günümüze kadar gelen etnik yapýsý oluşmuştur. * Ilkçag’ýn sonu Ortaçag’ýn başlangýcý kabul edilmiştir. * Feodalite (Derebeylik) rejimi ortaya çýkmýştýr. * Avrupa’da Hun Devleti kurulmuştur. * Hristiyanlýk barbar kavimler arasýnda yayýlmýştýr. 2. Göktürk Devleti (552 - 630) Göktürkler Türk adýyla kurulan ilk devlettir. Başkentleri Ötüken, ilk hükümdarlarý Bumin Kagan’dýr. Ülkenin batýsýný yöneten Istemi Yabgu batý yönünde fetih hareketlerinde bulunmuş, Akhunlara karşý Sasanilerle birleşmiş ve bu devletin topraklarý Göktürkler ile Sasaniler arasýnda paylaşýlmýştýr. Çinlilerin Göktürk Devleti’ni içişlerine karýşmasý sonucunda 582 tarihinde ülke ikiye ayrýlmýştýr. Dogu Göktürkleri 630 yýlýnda, Batý Göktürkleri ise 659 yýlýnda Çin egemenligine girerek yýkýlmýşlardýr. 3. Kutluk Devleti (682 - 745) Kutluk Devleti’nin en güçlü oldugu dönemler Bilge Kagan ve kardeşi Kül Tigin dönemleri olmuştur. Vezir Tonyukuk ise danýşman olarak Kutluk Devleti’nin siyasetinde önemli rol oynamýştýr. Bilge Kagan öldükten sonra Kutluk Devleti’nde iç karýşýklýklar başlamýştýr. Basmil, Karluk ve Uygur Türkleri Kutluk Devleti’ne son vermişlerdir. 4. Uygur Devleti (745 - 840) Dogu Türkistan’a yerleşen Uygurlar, diger Türk boylarýný egemenlikleri altýna aldýlar. Uygurlarýn en önemli özelligi yerleşik hayatý benimseyen ilk Türk toplumu 17 olmalarýdýr. Bu nedenle tarým, sanat ve ticarette ilerlemişlerdir. Mani dinine ait tapýnaklar yaparak mimaride gelişme göstermişlerdir. Uygurlar, XIII. yüzyýlda Cengiz Han’ýn egemenligini kabul etmişlerdir. Bundan sonra Mogollar Uygur Türklerini önemli görevlere getirmişlerdir. Uygur yazýsý, Mogollarýn da yazýsý olmuştur. Uygurlar, diger Türk topluluklarý ile birlikte Mogollarýn Türkleşmesinde önemli rol oynamýşlardýr. Çagatay ve Özbek Türkleri bu şekilde ortaya çýkmýştýr. Ilk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet Devlet Yönetimi Türklerde hükümdarlar ülkeyi törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetirlerdi. Hükümdarlarýn görevi dagýnýk boylarý toplamak, halkýn ihtiyaçlarýný gidermek, toplumda adalet ve eşitligi saglamak, halkýn huzur ve güvenini saglamaktý. Türklerde iktidarý ve hükümdarý kontrol eden, savaş ve barýş gibi konularda devleti ilgilendiren önemli konularý görüşen ve kurultay adý verilen bir meclis bulunuyordu. Bazý Türk hükümdarlarý kurultayýn aldýgý kararlarýn bir kýsmýný uygulamamýştýr. Bu durum kurultayýn danýşma meclisine benzedigini göstermektedir. Eski Türklerde, devlet yönetme görevinin Hükümdarlara tanrý tarafýndan verildigine olan inanç halkýn Hakan’a mutlak baglýlýgýný saglamýştýr. Osmanlýlara kadar Türk devletlerinde “Ülke topraklarý hükümdar ailesinin ortak malýdýr.” anlayýşý devam etmiştir. Bu uygulamanýn sonuçlarý şunlardýr: * Aile üyeleri arasýnda sýk sýk taht kavgalarý yaşanmýştýr. * Türk devletleri kýsa sürede parçalanmýş ve yýkýlmýştýr. Ayrýca irili ufaklý birçok devletin kurulmasýna neden olmuştur. 18 * Iç mücadeleler Türk devletlerinin zayýflamasýna ve dýş müdahalelere ortam hazýrlamýştýr. Ordu Türk devletlerinde hemen her Türk savaşa hazýr durumda oldugundan, askerlik özel bir meslek sayýlmazdý. Türk ordusunun temeli, atlý askerlerden meydana gelmiştir. Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete Han’dýr. Mete Han, Türk ordusunu “onlu sisteme” göre teşkilatlandýrmýştýr (Onbaşý, Yüzbaşý, Binbaşý ve Tümenbaşý gibi). Hukuk Eski Türklerde yazýlý hukuk yoktu. Türklerin âdet, gelenek ve göreneklerinden oluşan yazýsýz hukuka “töre” (türe) denilirdi. Bununla beraber, törenin anayasa niteliginde, adalet, eşitlik ve iyilik gibi degişmez ilkeleri vardý. Uygurlarla birlikte hukuk daha saglam ve şekilci bir nitelik kazanmýştýr. Ticaret hayatýnýn gelişmesi, kişiler arasýndaki ilişkilerin “kanýtlanabilir” nitelikte olmasýný gerektirdiginden yazýlý ve tanýklý sözleşmeler önem kazanmýştýr. Türklerin ceza işlerinin kesin hükme baglanmasý ve devlet tarafindan takip edilmesi toplumda ''kan gütme'' geleneginide engellemiştir. Din ve Inanýş Türklerde en eski din Göktanrý dinidir. Gökten başka bazý dag, ýrmak, vadi gibi varlýklarda bir takým gizli güçlerin bulunduguna inanýlýrdý. Bu arada güneş ve ay kutsal sayýlmýştýr. Eski Türklerde tanrý, sonsuzdur ve herhangi bir şekle sokulamaz. Bundan dolayý Türklerde putçuluk olmadýgý gibi putlarý korumak için yapýlan tapýnaklar da yoktur. Öldükten sonra dirilmeye inanan Hunlar, ölülerini günlük eşyalarýyla birlikte gömerlerdi. Türklerdeki tek Allah inancý ve yeniden dirilme düşüncesi Türklerin Islâm dinini kolaylýkla benimsemelerinde etkili olmuştur. Türkler Maniheizm, 19 Budizm, Nasturizm (tabiatçýlýk), Musevilik, Hristiyanlýk ve Müslümanlýk gibi inançlarý kabul etmişlerdir. Sosyal ve Iktisadi Hayat Hunlar ve Göktürkler dönemlerinde göçebe bir hayat süren halk çadýrlarda yaşýyordu. Türklerin yaşadýklarý cografi şartlar hayvancýlýk faaliyetlerini öne çýkarmýştýr. Türkler Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bu gelişmeler sonucunda Türklerde mimari gelişmiş, şehircilik ve şehir kültürü ortaya çýkmýştýr. Türk devletlerinde sosyal hayat sýnýfsýzdý. Başarýlý olan bir kişi en üst görevlere kadar çýkabilirdi. Ayrýca Türklerde kölecilik anlayýşý yayýlmamýştýr. Elverişli bölgelerde tarým faaliyetleriyle ugraşýlmýştýr. Türkler arpa, bugday ve darý gibi tahýllarý yetiştirmişlerdir. Yenilgiye ugratýlan ve egemenlik altýna alýnan ülkelerden alýnan yýllýk vergiler ve halktan toplanan vergiler Türk ekonomisine destek olmuştur. Türkler yakýn komşularýyla yogun ticari ilişkilerde bulunmuşlar, ticaret yaptýklarý ülkelere canlý hayvan, konserve et, deri, kösele, kürk ve hayvani gýdalar satmýşlardýr. Türklerin yaşadýgý topraklardan geçen Ipek ve Kürk Yollarý Türk devletlerine önemli ölçüde gelir saglamýştýr. 20 4) Islâm Tarihi Islâmiyet’in Doguşu ve Hz.Muhammed Dönemi Hz. Muhammed, 610 yýlýnda 40 yaşýndayken peygamberlikle görevlendirilmiş ve Islam dinini yaymaya başlamýştýr. Mekke’den Medine’ye Hicret (622) Hicretin Nedenleri Mekkelilerin Müslümanlara karşý baskýlarýný artýrmalarý ve Islâmiyet’in Mekke’de yaşanamaz hale gelmesi Hz. Peygamberin Islâmiyet’i degişik yerlere yaymak istemesi Hicretin Sonuçlarý * Medine’de Islâm site devleti kurulmuştur. * Muhacirlerle Ensar kardeş ilan edilmiştir. Böylece Müslümanlar arasýnda sosyal dayanýşma artmýştýr. * Müslümanlarýn Medine’ye yerleşmeleri Mekkelilerin kullandýgý Şam ticaret yolunu tehlikeye sokmuştur. * Müslümanlarla Yahudiler arasýnda savunma ittifaký kurulmuştur. Bu vatandaşlýk antlaşmasý Islâm tarihinin ilk anayasasý kabul edilmiştir. * Müslümanlar Mekkelilerin işkence ve baskýlarýndan kurtulmuştur. * Islâmiyet Medine’de daha hýzlý bir yayýlma göstermiş, kýsa zamanda * Müslümanlar büyük bir siyasal güç haline gelmişlerdir. Bedir Savaşý (624) 21 Medine’ye hicret eden Müslümanlarýn Mekke’deki mallarýnýn yagmalanýp Şam’da satýlmasý üzerine Hz. Muhammed buna bir misilleme olarak Şam’dan dönen kervanýn Medine yakýnlarýnda yolunu kesmek istemiştir. Bu gelişme üzerine Mekkelilerle Müslümanlar arasýnda Bedir Savaşý yapýlmýştýr. Bedir Savaşý’yla; * Müslümanlar siyasi ve dini yönden daha güçlü hale gelmiştir. * Hz. Muhammed’e olan güven artmýştýr. * Islâm hukukunun temelleri atýlmýş, elde edilen ganimetler paylaştýrýlmýştýr. * Şam ticaret yollarý Müslümanlarýn kontrolüne geçmiştir. Uhud Savaşý (625) Bedir Savaşý’nda maglup olan Mekkeliler, bu yenilginin acýsýný çýkarmak için Medine üzerine yürüdüler. Uhud dagý eteklerinde yapýlan savaşý Müslümanlar kaybettiler. Bu olay en çok Yahudileri sevindirmişti. Hz. Muhammed Uhud Savaşý sýrasýnda önceden yapýlan anlaşmaya uymayan Yahudileri şehir dýşýna sürgün etmiştir. Hendek Savaşý (627) Yahudilerin maddi destek vererek Mekkelileri kýşkýrtmasý ve Mekkelilerin Müslümanlarýn gelişmesini engellemek istemeleri Hendek Savaşý’na neden olmuştur. Hendek Savaşý’nýn Sonucunda; * Müslümanlarýn kuvvetlerinin arttýgý ve maglup edilemiyecegi Kureyşliler tarafýndan anlaşýlmýştýr. * Kureyş’in maglup olmasýyla etraftaki kabileler arasýnda Islâmiyet’in yayýlmasý hýzlanmýştýr. 22 * Yahudiler Medine’den çýkarýlarak içeriden gelebilecek tehlikeler önlenmiş, böylece Medine tamamen Müslümanlarýn denetimine geçmiştir. * Hendek Savaşý Müslümanlarýn son savunma savaşý oldu. Bu savaştan sonra Mekkeliler savunmaya çekilmiştir. Hudeybiye Antlaşmasý (628) Medine’ye hicret eden Müslümanlar Mekke’ye gidip Kabe’yi ve akrabalarýný ziyaret etmek istediler. Mekkeliler Hz. Muhammed’in önderlik yaptýgý bu grubu Mekke’ye sokmadýlar. Iki taraf arasýndaki görüşmeler sonucunda antlaşma imzalanmýştýr. Hudeybiye Barýşý’yla; * Müslümanlarýn siyasi bir varlýk olarak imzaladýklarý ilk antlaşmadýr. Böylece Mekkeliler Müslümanlarý hukuken tanýmýştýr. * Müslümanlarla Mekkeliler arasýnda kaynaşma olmuş, Islâmiyet Mekkeliler ve etrafýndaki kabileler arasýnda yayýlmýştýr. * Taraflar arasýnda sert davranýşlar yumuşamýş, buna paralel olarak ticaret faaliyetleri artmýştýr. Hayber’in Fethi (629) Mekke’den gelecek saldýrý tehlikesini önleyen Hz. Muhammed, Hendek Savaşý’nýn yapýlmasýnda önemli rol oynayan Yahudilerin oturdugu Hayber’i fethetti. Yahudilerin vergi ödemeleri şartýyla burada yaşamalarýna izin verildi. Böylece Şam ticaret yollarýnýn güvenligi saglanmýştýr. Mute Savaşý (629) Arap olmayan uluslarla Müslümanlarýn ilk mücadelesi Mute Savaşý’yla başlamýştýr. Müslümanlar bu savaşta Bizans ordusuna karşý kesin bir başarý saglayamamýştýr. Bizans ile Müslümanlar arasýnda ilk savaş yapýlmýştýr. 23 Mekke’nin Fethi (630) Hz.Muhammed, Hudeybiye Antlaşmasý’na uymayan Mekkeliler üzerine 10.000 kadar askerle sefere çýktý. Güçlenen ordu şehri kuşatmýş, ciddi bir direnme görmeden Mekke’yi fethetmiştir. Mekke’nin fethinden sonra Müşriklerle Müslümanlar arasýnda Huneyn Savaşý yapýlmýş ve Taif kuşatýlmýştýr. Bizans Ordusu’na karşý yapýlan Tebük seferi sýrasýnda Gassani Araplarý Müslümanlýgý kabul ettiler. Tebük seferi Arap Yarýmadasý’nda siyasal birligin önemli ölçüde kuruldugunu göstermektedir. Tebük Hz. Muhammed’in son seferi olmuştur. Hz. Muhammed, Tebük Seferi’nden Medine’ye döndükten bir yýl sonra hac yapmak amacýyla Mekke’ye gitmiştir. Veda Haccý’ndan sonra Hz. Peygamber rahatsýzlanarak 8 Haziran 632’de 63 yaşýndayken vefat etmiştir. Dört Halife Devri (632 - 661) Hz. Muhammed, vefatý sýrasýnda fertlerin seçme haklarýna saygýlý davranmak amacýyla yerine kimseyi tayin etmemiştir. Müslümanlar Kureyş’in ileri gelenlerinden Hz. Ebubekir halife seçtiler. Dört Halife Devri’nde Halifeler seçimle belirlendigi için bu döneme “Cumhuriyet” denilmiştir. 1. Hz. Ebubekir Dönemi (632 - 634) Iç Olaylar Hz. Muhammed’in vefatýndan sonra zekat vermeyen ve dinden dönenlerle mücadele edilerek düzen saglanmýştýr. * Yalancý peygamberler ortadan kaldýrýlmýştýr. * Kur’an-ý Kerim ayetleri toplanarak bir kitap haline getirilmiştir. 24 Kuran-ý Kerim’in kitap haline getirilmesinde; * Hz. Muhammed’in vefat etmesi * Yalancý peygamberlerin ortaya çýkmasý * Hafýzlarýn savaşlarda şehit olmalarý * Ayetlerle hadislerin birbirine karýşmasýnýn önlenmek istenmesi * Kuran ayetleri arasýna rivayetlerin girmesinin önlenmek istenmesi * Kuran’ýn yazýlý oldugu malzemenin (deri, taş, agaç gibi) korunmasýndaki zorluklar etkili olmuştur. Dýş Olaylar * Hz. Muhammed’in hazýrladýgý ordu Hz. Ebubekir tarafýndan Suriye’ye gönderilmiştir. Bu seferle Arap Yarýmadasý dýşýnda ilk fetihler başlamýştýr. 2. Hz. Ömer Dönemi (634 - 644) Siyasal Gelişmeler * Suriye, Filistin, Iran, Irak, Mýsýr, Azerbaycan fethedilmiştir. * Islâm kültürü ilk kez bu dönemde farklý kültürlerle karşýlaşmýştýr. Bizans ve Sasani kültürleri Islâm kültürünü olumlu yönde etkilemiştir. Teşkilatlanma Alanýndaki Gelişmeler Hz. Ömer zamanýnda topraklarýn genişlemesiyle yeni düzenlemelere gidilmiştir: * Hicretin 20. yýlýnda daha çok mali problemleri çözümlemek için ilk divan örgütü kurulmuştur. * Vilayetlere gönderilen valilerin yanýna adalet işlerinden sorumlu kadýlar gönderilmiştir. 25 * Fetih edilen yerler ilk defa yönetim birimlerine ayrýldý. Böylece ülke büyük illere bölünmüştür. * Ilk defa Hz. Ömer döneminde stratejik önemi olan yerlere daimi ordugahlar (cündler) kurulmuştur. Bu ordugahlar yapýlan fetihlerde önemli rol oynamýştýr. Ikta sistemi, ilk defa bu dönemde uygulanmýştýr. 3. Hz. Osman Dönemi (644 - 656) * Iran’ýn fethi tamamlanmýş, Trablusgarp ve Tunus fethedilmiştir. Kafkaslara giren Islam Ordularý Hazarlara yenilerek Kafkaslarýn güneyine çekilmiştir. * Şam’ da ilk kez donanma kurulmuş, Kýbrýs bu donanmanýn seferleri sonucunda vergiye baglanmýş, Rodos fethedilmiştir. Kur’an–ý Kerim’in Çogaltýlmasý Dört Halife döneminde sýnýrlarýn genişlemesine paralel olarak degişik uluslar Islâmiyet’i benimsemişti. Farklý dil ve şiveleri kullanan toplumlarda Kur’an–ý Kerim’in degişik okuma şekilleri ortaya çýktý. Bu durumu önlemek amacýyla Hz. Osman döneminde bir heyet kurularak Kur’an çogaltýlmýştýr (651). Iç Karýşýklýklarýn Başlamasý Hz. Osman döneminde; * Önemli görevlere Emevi ailesinden kişilerin getirilmesi * Yahudi asýllý Abdullah b. Sebe’nin ve Islâmiyet’i kabul etmiş gibi görünüp gerçekte benimsemeyen (münafýk) kişilerin çalýşmalarý * Ganimet gelirlerinin azalmasý ve orduda memnuniyetsizlikler isyanlarý başlatmýştýr. Hz. Osman döneminde yaşanan bu olaylar sonucunda; * Islâm dünyasýnda ilk defa anarşi faaliyetleri başlamýştýr. 26 * Islâm dünyasýnda başlayan görüş ayrýlýklarý; karýşýklýklara ve fetihlerin durmasýna neden olmuştur. 4. Hz. Ali Dönemi (656 - 661) Hz. Ali’nin halife seçilmesinden kýsa bir süre sonra, Hz. Osman’ýn katillerinin bulunmasýnda yavaş davranýldýgýný söyleyen Hz. Muaviye ve Hz. Aişe, Hz. Ali’nin halifeligini tanýmadýlar. Bu nedenle Hz. Aişe’nin önderligindeki Mekke grubu ile Hz. Ali grubu arasýnda Cemel Savaşý yapýlmýştýr (656). Müslümanlar arasýnda yapýlan bu ilk savaşý Hz. Ali kazanmýş ve Islâm dünyasýnda herhangi bir ayrýlýk olmamýştýr. Hz. Muaviye’nin başýný çektigi Şam grubu ile Hz. Ali grubu arasýnda Sýffin Savaşý yapýlmýştýr (657). Hakem Olayý’ndan sonra Müslümanlar, siyasal gruba ayrýlmýştýr. Hariciler; 661’de sadece Hz. Ali’yi şehit etmişlerdir. Dört Halife dönemi bitmiş, Emeviler dönemi başlamýştýr. Emeviler Devleti (661 - 750) Muaviye Dönemi (661 - 680) Muaviye dönemde, iç düzen yeniden saglamlaştýrýldýktan sonra fetihler yeniden başlatýlmýştýr. Dogu’da Maveraünnehir’e girilmiş, Istanbul iki kez Müslümanlar tarafýndan kuşatýlmýş, fakat başarý saglanamamýştýr. Muaviye döneminin en önemli olaylarýndan birisi de kendisi ölmeden oglu Yezid’i veliaht ve halife ilan etmesidir. Böylece halifelik babadan ogula geçen “saltanat”a dönüşmüştür. Yezid Dönemi (680 - 685) Yezid döneminin en önemli gelişmesi Kerbela Olayý’dýr. Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin, halifeligin babadan ogula geçemeyecegini ve seçim yapýlmasý gerektigini söyleyerek Kûfe’ye dogru yola çýktý. Fakat Yezid’in komutaný 27 Ubeydullah, Hz. Hüseyin’i ve yanýndakileri Kerbela’da durdurdu. Bir müddet sonra Hz. Hüseyin’i ve yanýndakileri kýlýçtan geçirdi (10 Muharrem 680). Bu olay Müslümanlarýn; Şiiler ve Sünniler şeklinde kesin olarak gruplara ayrýlmasýna neden olmuştur. Kerbela’da Hz. Peygamberin torununun şehid edilmesi Islâm dünyasýnda Emevilere karşý isyanlarýn çýkmasýna ve düşmanlýgýn artmasýna neden olmuştur. Abdülmelik Dönemi (685 - 705) Arapçanýn resmi dil olarak kabul edilmesi ve ilk Islâm parasýnýn bastýrýlmasý Abdülmelik döneminde gerçekleştirilmiştir. Velid Dönemi (705 - 715) Tarýk b. Ziyad komutasýndaki Islâm ordularý 711’de Ispanya’nýn fethine başlamýştýr. Daha sonra buraya Endülüs ismi verilmiştir. Müslümanlar 732’de Puvatya Savaşý’nda Franklara yenilinceye kadar ilerlediler. Puvatya Savaşý sonucunda Avrupa’daki son sýnýr Pirene daglarý olarak kalmýştýr. Emevilerin Yýkýlýşýnda; * Arap milliyetçiligi yapmalarý ve diger milletlere deger vermemeleri * Fetih hareketlerinin durmasý * Emevilerin Hz. Muhammed’in soyundan gelenlere iyi davranmamalarý * Arap kabileleri arasýndaki rekabetin savaşlara dönüşmesi * Emeviler Devleti, Horasan valisi Ebu Müslim Horasani’nin isyaný ve Emevi halifesi Mervan’ýn öldürülmesiyle sona ermesi gibi nedenler etkili olmuştur. 28 Abbasiler Devleti (750 - 1258) 751’de Talas Savaşý yapýlmýştýr. Bu savaşta Türklerin Karluk, Yagma ve Çigil boylarý Abbasilere yardým etmiş, savaştan sonra da Islâmiyet’i kabul etmişlerdir. Halife Mansur döneminde ilk kez eski Yunan ve Hellenistik medeniyetine ait eserler tercüme edilmeye başlanmýştýr. Abbasilerin en parlak dönemi Harun Reşid’in halifeligi sýrasýnda yaşanmýştýr. Bu dönemde halkýn yaşam standartý yükselmiş, kültür ve mimari alanda çalýşmalar yapýlmýştýr. Harun Reşid döneminde Bizans sýnýrýnda “Avasým” eyaleti kuruldu. Anadolu’da Tarsus’tan dogu yönüne uzanan bir hat boyunca kurulan bu şehirlere Türkler yerleştirilmiştir. Harun Reşid’in ogullarýndan Memun zamanýnda Türkler devlet kademelerinde ve orduda yer aldýlar. Sadece Türkler için kurulan Samerra şehri kýsa bir süre devletin yönetim merkezi olmuştur. Abbasilerin Dagýlmasý ve Yeni Devletlerin Kurulmasý IX. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Abbasi halifelerinin otoritesinin zayýflamasý nedeniyle eyaletlerdeki askeri valiler (Emir’ül Ümera) bagýmsýzlýklarýný ilan etmeye başlamýşlardýr. Böylece Abbasi sýnýrlarý giderek daralmýştýr. Abbasilerin Genel Özellikleri * Abbasiler Arap olmayan uluslara hoşgörüyle yaklaşmýş ve Islâmiyet’in daha fazla yayýlmasýný saglamýşlardýr. * Bu dönemde Emevilere göre bilim – kültür alanýnda daha çok gelişme gözlenmiştir. * Türkler ilk kez bu dönemde Islâmiyet’i kitleler halinde benimsemişlerdir. * Abbasilerin denizcilige önem vermemeleri ticari ve askeri alanda gelişmelerini engellemiştir. 29 5) Türk Dünyasý Türklerin Islâmiyet’i Kabulü ve Hizmetleri 1. Talas Savaşý Müslüman Araplarla Çinliler Talas ýrmagý yakýnlarýnda karşýlaştýlar. Türk boylarýndan Karluklar bu savaşta Müslüman Araplarý destekleyerek savaşý kazanmalarýný sagladýlar (751). Bu savaşýn sonucunda; * Orta Asya Çinlilerin egemenligine girmekten kurtulmuştur. * Türklerle Müslüman Araplar arasýndaki ilişkiler iyileşmiş, savaşlarýn yerini dostluklar almýştýr. Türklerle Müslüman Araplar arasýnda ticari ilişkiler gelişmiştir. * Türkler kitleler halinde Islâmiyet’i kabul etmeye başlamýştýr. Talas Savaşý Türk – Islâm tarihinin başlangýcý kabul edilmiştir. * Dünya kültür tarihi bakýmýndan önemli kabul edilen kâgýt, Çin’in dýşýnda yayýlmaya başlamýştýr. 2. Türklerin Islâmiyet’e Girmeleri Türklerin Müslüman olmalarýnda; * Müslüman tüccarlarýn faaliyetleri * Türklerde tek tanrý inancýnýn yaygýn olmasý * Türklerdeki cihan hakimiyeti anlayýşýnýn Islâmiyet’teki fetih anlayýşýna benzemesi * Islâm dini ile eski Türk inançlarý arasýnda benzerlik bulunmasý (ahiret, cennet, cehennem, kurban kesme ....) * etkili olmuştur. * Türkler Islâmiyet’i kabulleriyle; 30 * Islâmiyet’i daha geniş bir alana yaymýşlardýr (Pakistan, Afganistan, Bangladeş ve Hindistan’ýn bir kýsmý ile Balkanlar). * Islâm dünyasýndaki ayrýlýklarý etkili bir şekilde ortadan kaldýrarak Halifeyi korumuşlardýr. Türk – Islâm Devletleri 1. Karahanlýlar (840 – 1212) Karahanlýlar Devleti, Uygurlarýn dagýlmasýndan sonra Karluk, Yagma ve Çigil Türkleri tarafýndan Dogu ve Batý Türkistan’da kurulmuştur (840). Karahanlý hükümdarlarýndan Satuk Bugra Han’ýn etkisiyle Karahanlýlar arasýnda Islâmiyet’in yayýlmasý hýzlanmýş ve Karahanlýlar Orta Asya’da ilk Müslüman Türk devleti haline gelmiştir. Türklerin Islâmiyet’e geçişlerinde ve Türk kültürüyle Islâm kültürünün kaynaşmasýnda etkili olan Karahanlýlarýn parçalanmasýnda taht kavgalarý etkili olmuştur. Kültür ve uygarlýk alanýnda ilerleyen Karahanlýlar; * Türkçeye önem vermişler ve resmi dil olarak kullanmýşlardýr. Türk dilini ve kültürünü devam ettiren Karahanlýlar ilk Türk – Islâm eserlerini ortaya koymuşlardýr. En önemli eserleri, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig ve Kaşgarlý Mahmut’un Divan’ý Lügati’t Türk adlý eserleridir. * Türk – Islâm tarihinde ilk medreseleri kurarak egitime önem vermişlerdir. * Türk tarihinde ilk kervansaraylarý kurarak ticareti geliştirmişlerdir. 2. Gazneliler (963 – 1187) Gazneliler Devleti, Afganistan’daki Gazne şehrinde Samanogullarýnýn Herat valisi Alp Tigin tarafýndan kurulmuştur (963). Gazneliler en parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanýnda yaşamýşlardýr. 31 Sultan Mahmut döneminde Gazneliler, Hindistan’a 17 sefer düzenleyerek Kuzey Hindistan’a hakim olmuşlar ve Islâmiyet’i yaymýşlardýr. Dandanakan Savaşý’ný kaybeden Gazneliler dagýlma sürecine girmişler ve eski güçlerini kaybetmişlerdir. Gazneliler, Afganlý bir kavim olan Gurlular tarafýndan yýkýlmýştýr (1187). Gazneliler birçok ulusu (Türkler,Iranlýlar,Hindular,Gurlular...)bünyesinde bulundurmalarý parçalanmarýnda ve yýkýlmalarýnda büyük rol oynamýştýr. 3. Büyük Selçuklular (1040 – 1157) Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu ve Genişlemesi Tugrul ve Çagrý Beylerin yönetimindeki Selçuklular Maveraünnehir’e girdikten sonra Karahanlýlarla ve Gaznelilerle savaşlar yaptýlar. Selçuklularýn Horasan’a girmek istemesi Selçuklu - Gazneli savaşlarýný hýzlandýrmýştýr. Iki taraf arasýnda yapýlan Dandanakan Savaşý’ný Selçuklular kazanmýştýr (1040). Bu savaştan sonra; Büyük Selçuklu Devleti, bütün kurumlarýyla bagýmsýz hale gelmiştir. Tugrul Bey Dönemi (1040 – 1063) Selçuklu ordularý Pasinler Savaşý’nda Bizans ve Ermeni kuvvetlerini maglup etti (1048). Böylece Dogu Anadolu’ nun kontrolü Selçuklularýn eline geçmiştir. Şiî Büveyhogullarý Abbasi halifesini esir edince, Tugrul Bey Bagdat Seferi’ne çýkarak halifeyi esaretten kurtarmýştýr (1055). Bu gelişme üzerine halife Tugrul Bey’i, “Dogunun ve batýnýn hükümdarý” ilan etmiştir. Bagdat Seferi’nden sonra Büyük Selçuklu Devleti Islâm dünyasýnýn siyasal liderligini üstlenmiş, Abbasi halifesi ise dini liderligini devam ettirmiştir. Alp Arslan Dönemi (1040 – 1063) Alp Arslan döneminin en önemli gelişmesi Bizans ile yapýlan Malazgirt Savaşý’dýr. Türklerin Anadolu üzerine düzenledigi seferlerin artmasý üzerine Bizans, Türkleri 32 Anadolu’dan atmaya karar verdi. Iki ordu arasýnda Muş yakýnlarýnda yapýlan Malazgirt Savaşý’ný Büyük Selçuklular kazanmýştýr (1071). Malazgirt Savaşý’nýn sonucunda; * Türkler Anadolu’ya yerleşmeye başlamýş ve Anadolu Türk yurdu haline gelmiştir. * Islâm dünyasý üzerindeki Bizans baskýsý sona ermiştir. * Türklerin batý yönünde ilerlemesi ve Bizans’ýn kýşkýrtmalarý sonucunda Türk – Islâm dünyasý üzerine Haçlý Seferleri başlamýştýr. * Anadolu’nun fethini hýzlandýrmak ve Türkleşmesini saglamak için ilk beylikler kurulmuştur. Melikşah Dönemi (1072 – 1092) Büyük Selçuklu Devleti Melikşah döneminde en geniş sýnýrlarýna ulaşmýş ve en parlak dönemini yaşamýştýr. Türk – Islâm büyüklerine karşý suikastler düzenleyen Batýnilere karşý başlatýlan mücadele Melikşah’ýn ölümü üzerine sonuçlandýrýlamamýştýr. Büyük Selçuklu Devleti’nin Parçalanma Nedenleri Büyük Selçuklu Devleti’nin yýkýlmasýnda; * Hükümdar ailesi arasýnda taht kavgalarý çýkmasý ve Selçuklu prenslerinin ayaklanmalarý * Devlete küstürülen Oguzlarýn ayaklanmasý * Şiî Fatimilerin ve Batýnilerin zararlý faaliyetleri * Merkezi otoritenin zayýflamasýndan yararlanan atabeylerin ayaklanarak bagýmsýzlýklarýný ilan etmeleri gibi nedenler etkili olmuştur. 33 Türk - Islâm Devletlerinde Hakimiyet Anlayýşý Türklerin hakimiyet anlayýşýna göre, tanrý yeryüzünü yönetme yetkisini (Kut) Türk hükümdarlarýna vermiştir. Kut anlayýşýna göre, ülke topraklarý hanedan üyelerinin ortak malý kabul edilmiştir. Bu sisteme göre sýk sýk taht kavgalarý çýkmýş ve Türk devletleri kýsa sürede parçalanmýştýr. Atabeylik Sistemi Selçuklu şehzadelerini egiten, iyi bir yönetici ve komutan olarak yetişmesini saglayan bilgili, tecrübeli görevlilere “Atabey” denilmiştir. Şehzadelerin yanýnda önemli bir etkinlige sahip olan atabeyler, merkezi otoritenin zayýfladýgý dönemlerde bagýmsýzlýklarýný ilan ederek devletin parçalanmasýna neden olmuşlardýr. Ikta Sistemi Gelirleri hizmet ve mal karşýlýgý olarak komutanlara, askerlere ve devlet memurlarýna verilen topraklara ikta denir. Iktalarýn faydalarý şunlardýr: * Toprak gelirleriyle memur maaşlarý karşýlanmýş ve iktalarda savaşa hazýr askerler yetiştirilmiştir. * Üretim kontrol altýna alýnarak artýrýlmýştýr. * Taşrada devlet otoritesi saglanmýştýr. * Göçebe Tükmenlerin yerleşik hayata geçmesi saglanmýştýr. 34 6) Ortaçag’da Avrupa Kilise ve Papalýk Ortaçag’da Katolik Kilisesi siyasal, dinsel ve ekonomik alanlarda güçlenmiştir. Katolik Kilisesi’nin güçlenmesinde; * Papa’nýn Avrupa krallarýna taç giydirerek krallýklarýný onaylamasý * Siyasal yapýnýn parçalanmasý * Skolastik düşüncenin yaygýnlaşmasý * Kilisenin kişileri dinden çýkarma (aforoz), bir bölgede yaşayanlarý dinsel faaliyetlerden men etme (enterdi) ve para karşýlýgýnda günah çýkarma, cennetten yer satma (endülüjans) yetkileri bulunmasý etkili olmuştur. Ortaçag’da kurulan devletlerin bir çogunda hükümdarlar egemenliklerini dine dayandýrmýşlardýr. Ortaya çýkan laik olmayan devlet anlayýşýnda din adamlarý devlet yönetiminde etkili olmuşlardýr. Fedoalite Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, topragýn mülkiyetine veya imtiyazýna sahip olan bir senyörler (derebeyler) sýnýfý ile bu sýnýfa bagýmlý köleler sýnýfýnýn oluşturdugu idari düzene feodalite denir. Feodalite Rejiminin Özellikleri * Feodalite rejimin kurulmasýndan sonra Avrupa’da siyasal birlik bozulmuş, küçük yönetim birimleri ortaya çýkmýştýr. Derebeylik yönetimi, IX. yüzyýlda Fransa’dan bütün Avrupa’ya yayýlmýş ve bütün Ortaçag boyunca devam etmiştir. 35 * Feodalite rejiminde, halk arasýnda eşitlik yoktu. Avrupa’da halk; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sýnýflara ayrýlmýştýr. Bu nedenle Ortaçag’da Avrupa’da sosyal adalet saglanamamýştýr. * Topraklarýn mülkiyeti soylularýn elinde toplanmýştýr. Ortaçag’da kapalý bir ekonomik politika izlendigi için halk sermaye birikimine sahip olamamýştýr. Feodalite Rejiminin Zayýflamasý Derebeylerinin zayýflamasýnda; * Haçlý Seferleri sýrasýnda derebeylerin ölmesi veya ordularýný kaybetmesi * Barutun ateşli silahlarda kullanýlmaya başlanmasý * Avrupa’da sürekli ordularýn kurulmasý * Yeniçag başlarýnda Cografi Keşiflerin yapýlmasýndan sonra ticaretin gelişmesi ve tarýmsal faaliyetlerin gerilemesi * Papa ile krallar arasýndaki mücadelenin krallar lehine sonuçlanmasý * gibi gelişmeler etkili olmuştur. Haçlý Seferleri (1096 – 1270) Hristiyan Avrupalýlarýn birleşerek XI. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Anadolu, Suriye ve Filistin’e düzenledikleri seferlere “Haçlý Seferleri” denir. 1. Haçlý Seferlerinin Nedenleri a. Dinsel Nedenler * Hristiyanlarýn, Müslümanlarýn elinde bulunan kutsal yerleri (Kudüs) geri almak istemeleri – X. yüzyýlda Fransa’da ortaya çýkan Kluni tarikatýnýn Hristiyanlarý Müslümanlarla savaşmak için kýşkýrtmasý * Katolik Kilisesi’nin Ortodoks Kilisesi’ne hakim olmak istemesi 36 b. Ekonomik Nedenler * Açlýk ve yoksulluk içinde bulunan Avrupalýlarýn, ekonomik düzeyi yüksek olan Türk ve Islâm ülkelerini ele geçirerek zengin olmak istemeleri * Avrupalýlarýn dogudan gelen ticaret yollarýna hakim olmak istemeleri * Toprak sahibi olamayan soylularýn toprak kazanmak için yaptýgý çalýşmalar c. Siyasal Nedenler * Malazgirt Savaşý’ndan sonra kýsa zamanda Anadolu’yu ele geçiren Türkleri durduramayan Bizans Imparatorlugu’nun Avrupalýlardan yardým istemesi * Avrupalýlarýn dogu ülkelerinde derebeylik sistemini kurmak istemeleri * Avrupalýlarýn Türkleri denizlerden ve Ön Asya’dan uzaklaştýrmak istemeleri 2. Haçlý Seferlerinin Sonuçlarý a. Dinsel Sonuçlarý * Katolik Kilisesi zayýflamýş ve din adamlarýna olan güven sarsýlmýştýr. * Papa ve kilisenin baskýsý kalkýnca bilim, edebiyat ve sanat alanlarýndaki gelişmeler hýzlanmýş, skolastik düşünce zayýflamýştýr. * Avrupa dýşýnda misyonerlikler kurularak Hristiyanlýk dini Asya ve Afrika’da yayýlmaya çalýşýlmýştýr. b. Ekonomik Sonuçlarý * Dogu – Batý arasýndaki ticaret faaliyetleri gelişmiş ve Akdeniz limanlarýnýn önemi artmýştýr. * Seferler sýrasýnda gerekli mali destegin saglanmasý için krallýklarýn Italya bankerlerinden borç para almalarý, bankacýlýgýn gelişmesine ortam hazýrlamýştýr. * Haçlýlarýn deniz yoluyla taşýnmasý geregi gemiciligin gelişmesinde etkili olmuştur. Ayrýca Avrupalýlar kagýt, cam, deri işleme ve dokuma sanayisini ögrenmişlerdir. 37 * Anadolu, Suriye ve Filistin’deki şehirler zarara ugramýş ve bölgedeki Türk devletleri ekonomik yönden olumsuz etkilenmişlerdir. c. Siyasal Sonuçlarý * Seferlere katýlan derebeylerinin bir kýsmý öldü, bir kýsmý da ordularýný ve eski topraklarýný kaybettiler. Bu durum derebeylerinin zayýflamasýna, mutlak krallýklarýn güçlenmesine yol açmýştýr. * Türklerin batý yönündeki ilerleyişleri bir süre durmuştur. Dolayýsýyla Haçlý Seferleri Türklerin Balkanlara geçişini geciktirmiştir. * Türklerin elinde bulunan topraklarýn bir kýsmý istilaya ugramýş, Batý Anadolu Bizans’ýn eline geçmiştir. Türkiye Selçuklularý Orta Anadolu’ya çekilmiştir. * Türkler, Haçlý saldýrýlarýna karşý Islâm dünyasýný korumuşlar, bu durum Türklerin Müslümanlarýn yaşadýgý bölgelerde önemini artýrmýştýr. d. Sosyal Alandaki Sonuçlarý Feodalite rejiminin zayýflamasý sonucunda Avrupa’da köylüler yeni haklar elde ettiler. Çiftçilerin sosyal etkinligi artmýştýr. Ayrýca ticaret ve sanatla ugraşan burjuva sýnýfý zenginleşmiş ve önem kazanmýştýr. e. Bilim ve Teknik Alandaki Sonuçlarý * Avrupalýlar Türk ve Islâm dünyasýný daha yakýndan tanýma olanagý bulmuşlardýr. * Avrupalýlar, Müslümanlardan pusula, barut, kagýt, matbaa, şeker, tarçýn ve ipek işlemeciligini ögrenmişlerdir. Avrupalýlarýn bu teknolojik buluşlarý ögrenmeleri, hayatlarýnda önemli degişikliklere neden olmuş, Yeniçag’da Avrupa’nýn her alanda ilerlemesine ortam hazýrlamýştýr. * Skolastik düşüncenin yerini özgür düşünce almaya başlamýş, halk okullarý açýlmýş, Müslüman bilginlerin eserleri tercüme edilmiştir. Dolayýsýyla Avrupa’da kültürel ve bilimsel hayat canlanmýştýr. 38 Magna Charta (Büyük Şart) (1215) Ingiltere’de halkýn kişisel haklarýnýn tanýndýgýný belirten ilk siyasal belgedir. 1215 yýlýnda Ingiltere Kralý Jan (John) ile soylular arasýnda imzalanmýştýr. Ingiliz demokrasisinin temeli sayýlan Magna Charta (Büyük Şart) krala zorla kabul ettirildi. Bu ferman ile; * Ingiltere’de kralýn yetkileri sýnýrlandýrýlmýştýr. * Anayasa niteligindeki bu ferman bir süre sonra Ingiltere’de parlamento yönetiminin kurulmasýna ortam hazýrlamýştýr. Ingiltere Mutlak Krallýk yönetiminden Meşruti Krallýk yönetimine geçmiştir. * Ingiltere’de demokratikleşme süreci başlamýştýr. 39 7) Türkiye Tarihi 1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Dönemi Malazgirt Zaferi’nden sonra; * Bizans’ýn Anadolu’daki etkinligini kaybetmesi * Türkmenlerin gruplar halinde Anadolu’ya göç etmesi * Anadolu halkýnýn agýr vergiler ve adaletsizlikten dolayý, Bizans Imparatorlugu’ndan ve Anadolu’ya gönderdigi memurlardan memnun olmamasý * Anadolu Türk beyliklerinin kurulmasý Anadolu’nun Türkleşmesini hýzlandýrmýştýr. Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleymanşah. Melikşah döneminde Iznik’i ele geçirerek bagýmsýzlýgýný ilan etti (1077). I. Kýlýç Arslan tahta geçtikten sonra devleti yeniden düzenlemeye ve Anadolu’da birligi saglamaya çalýşmýştýr. Birinci Haçlý Seferi’ne katýlan ordularý durduramayan Anadolu Selçuklu Devleti, Batý Anadolu’yu boşaltarak merkezini Konya’ya taşýmak zorunda kalmýştýr. 2. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Genişleme ve Yükseliş Dönemi lI. Kýlýç Arslan döneminde, Bizans Imparatoru Manuel, Türklerin güçlenmesinden ve topraklarýný genişletmesinden rahatsýzlýk duymuş ve Türkleri Anadolu’dan atmak amacýyla farklý uluslardan oluşan büyük bir orduyu Anadolu’ya göndermiştir. Miryokefalon Savaşý diye bilinen mücadeleyi Türkiye Selçuklularý kazanmýştýr (1176). Bu savaşýn sonucunda; 40 * Anadolu kesin olarak Türk vataný haline gelmiş ve Türklerin Anadolu’dan atýlamayacagý kanýtlanmýştýr. * Türkler taarruza, Bizans ise savunmaya geçmiştir. I. Gýyaseddin Keyhüsrev hükümdarlýgý sýrasýnda; askeri hareketlerini ekonomik ve ticari çýkarlar dogrultusunda düzenlemiştir. Bu amaca ulaşmak için I. Gýyaseddin Keyhüsrev, Karadeniz ticaret yolunu açmaya çalýşmýş, diger taraftan Antalya’yý fethederek Akdeniz’i Türk ticaretine açmýştýr. I. Izzeddin Keykavus, Trabzon Rum Imparatoru’na hakimiyetini kabul ettirdi. Sinop’u alarak ticaret merkezi haline getirdi (1214). Selçuklu hakimiyetinden çýkmýş olan Antalya’yý geri alarak Akdeniz ve Karadeniz’deki ticaret yollarýnýn güvenligini sagladý. I. Izzeddin Keykavus döneminde Kýbrýs Krallýgý ve Venediklilerle ticaret anlaşmalarý yapýlmýş, Trabzon Rum Imparatorlugu ve Çukurova Ermenileri vergiye baglanmýştýr. I. Alaeddin Keykubat döneminde, Anadolu Selçuklu Devleti en parlak dönemini yaşamýştýr. I. Alaeddin Keykubat, Asya’da büyük bir tehlike haline gelen Mogollara karşý tedbirler aldý. Bu tedbirler çerçevesinde dogudaki kale ve surlar tamir edilmiş ve komşu devletlerle ittifaklar kurulmuştur. I. Alaeddin Keykubat, Akdeniz’de önemli ticaret merkezlerinden biri olan Alanya’yý (Alaiye) topraklarýna kattý (1223) ve Alanya’da tersane kuruldu. Bu durum Selçuklularýn denizcilikte büyük bir gelişme göstermesini saglamýştýr. Selçuklular Akdeniz’den sonra Karadeniz’de de faaliyet gösterdiler. Mogol tehlikesine karşý Cengiz Han ile iyi geçinmek isteyen I. Alaeddin Keykubat, Mogollardan kaçarak Selçuklu sýnýrlarýna gelen Harzemşahlara da iyi davranmýştýr. Ancak Celaleddin Harzemşah’ýn Selçuklulara ait Ahlat’ý alarak tahrip etmesi ilişkilerin bozulmasýna neden olmuştur. Erzincan yakýnlarýnda yapýlan Yassýçemen Savaşý’ný Alaeddin Keykubat kazanmýştýr (1230). Bu savaştan sonra Harzemşahlar kesin olarak yýkýlmýştýr (1231). Harzemşahlarýn yýkýlmasýyla Türkiye Selçuklularýyla Mogollar arasýndaki tampon bölge ortadan kalkmýştýr. I. Alaeddin Keykubat’ýn ölümüyle Türkiye Selçuklularý eski gücünü kaybederek yýkýlýş sürecine girmiştir. 41 3. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Zayýflamasý ve Mogol Istilasý I. Alaeddin Keykubat’ýn ölümünden sonra yerine oglu II. Gýyaseddin Keyhüsrev geçmiştir. Vezir Saadettin Köpek’in etkisi altýnda kalan hükümdar babasý kadar yetenekli degildi. Baba Ishak Isyaný (1240) XIII. yüzyýlda Asya’daki Mogol istilasý pekçok Türkmenin Anadolu’ya göç etmesine sebep olmuştur. Dogu ve Güneydogu Anadolu’ya gelen Türkmenler yer ve otlak darlýgý nedeniyle sýkýntý çekiyordu. Bölge halkýnýn sosyal ve ekonomik sýkýntýlarýný degerlendiren Baba Ishak isimli bir kişi isyan başlattý (1240). Türkmenlerin destegini alan Baba Ishak isyaný kýsa sürede yayýldý. Eski gücünü kaybeden Anadolu Selçuklularý bu isyaný bastýrmakta zorlanmýş, ancak iki yýl sonra isyaný bastýrabilmiştir. Anadolu Selçuklularýnýn Yassýçemen Savaşý’ný kazanmalarý Mogollarýn Anadolu’ya gelişini geciktirmiştir. Ancak Baba Ishak isyanýnýn güçlükle bastýrýlmasý, Selçuklularýn zayýfladýgýný ortaya çýkarmýş ve Mogollarý Anadolu’yu istila etme konusunda cesaretlendirmiştir. Kösedag Savaşý ve Sonuçlarý Anadolu Selçuklularýnýn dogu sýnýrlarýna dayanan Mogollar, Baba Ishak isyanýndan sonra Anadolu’yu istilaya karar verdiler. Sivas’ýn dogusunda yapýlan Kösedag Savaşý’nda Anadolu Selçuklu ordusu maglup olmuştur. Bu savaşýn sonucunda; * Anadolu Mogollarýn hakimiyetine girmiş ve Türkiye Selçuklularý Devleti Mogollara baglý hale gelmiştir. 42 * Trabzon Rum Imparatorlugu ve Ermeni Krallýgý Selçuklu hakimiyetinden çýkmýş, Anadolu’nun batý kýsýmlarýnda bagýmsýz Türk beylikleri kurulmuştur. Böylece Anadolu’da kurulan Türk siyasal birligi bozulmuştur. * Anadolu’da can ve mal güvenligi kalmamýş, ticaret faaliyetleri durma noktasýna gelmiş ve üretim azalmýştýr. Bu durum Anadolu halkýnýn ekonomik hayatýný olumsuz yönde etkilemiştir. * Anadolu’daki önemli bilim, sanat ve ticaret merkezleri tahribata ugramýş, kültürel gelişmeler durmuştur. * Mogollarýn baskýsýndan kurtulmak isteyen Türkmenler Anadolu’nun batýsýnda yogunlaşmýşlardýr. Türk kültürü Anadolu’nun batýsýnda da yayýlmýştýr. * Merkezî otoritesini kaybeden Anadolu Selçuklularý dagýlma ve yýkýlma sürecine girmiştir. Uçlarda Hayat ve Beylikler 1243 Kösedag Savaşý’ndan sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin Mogol hakimiyetine girmesi üzerine, uc beyleri serbest hareket etmeye ve Anadolu Selçuklu sultanlarýný tanýmamaya başladýlar. Anadolu’nun batýsýnda yogunlaşan beyliklerin nüfus ve askeri gücünü Mogollarýn baskýsýndan kaçan Türkmenler oluşturuyordu. Mogollarýn hakimiyetini kabul etmek istemeyen uc beyleri ve aşiret beyleri bagýmsýzlýklarýný ilan ederek Türkiye’de “Beylikler Dönemi”nin başlamasýna neden olmuşlardýr. Anadolu’da Sögüt ve Domaniç çevresinde Osmanlýlar, Konya ve çevresinde Karamanogullarý, Kütahya ve çevresinde Germiyanogullarý, Balýkesir çevresinde Karesiogullarý, Izmir ve Aydýn çevresinde Aydýnogullarý, Manisa’da Saruhanogullarý, Sinop ve Kastamonu’da Candarogullarý, Mugla’da Menteşeogullurý, Maraş’ta Dulkadirogullarý ve Adana’da Ramazanogullarý beylikleri kurulmuştur. Anadolu Türk Beyliklerinin Genel Özellikleri * Türkiye Selçuklularýnýn zayýflamasýndan sonra Anadolu’nun batýsýnda kurulan beylikler, Anadolu Türk tarihinin kesintisiz olarak devam etmesini saglamýşlardýr. 43 * Orta Anadolu’da yogunlaşan Selçuklu kültür ve sanatýný Anadolu’nun uç bölgelerine taşýyarak yaygýnlaşmasýný ve devamýný saglamýşlardýr. * Her beylik kendi sýnýrlarý içinde bayýndýrlýk hareketlerine önem vermiş ve beylik merkezleri birer kültür merkezi haline gelmiştir. Anadolu’da Sosyal Hayat Malazgirt zaferinden sonra, Orta Asya’dan gelen konar - göçerler Anadolu’ya yerleştirilerek Anadolu’da Rum ve Hristiyanlara karşý nüfus üstünlügü saglanmýştýr. Türkler Anadolu’da yaşayan Hristiyan unsurlarla birlikte (Rumlar, Ermeniler, Süryaniler) yaşamlarýný sürdürmüştür. Selçuklu sultanlarý Hristiyan ahaliye adaletli ve hoşgörülü davranmýş, karşýlýgýnda onlarda Selçuklu idaresini benimsemişlerdir. Anadolu’da Ekonomik Hayat Tarým ve Hayvancýlýk Anadolu Selçuklu sultanlarý ve beyler, köylüleri topraklarda tutabilmek amacýyla belirli zamanlarda vergi affý veya vergilerin hafifletilmesi gibi tedbirler almýşlardýr. Anadolu Selçuklu Devleti, tarým ve hayvancýlýgýn gelişmesine yardýmcý olmuş, bunun sonucunda Anadolu’da alýnan ürünlerin ihtiyaç fazlasýný (tarým ve hayvan ürünlerini) dýşarýya satmýştýr. Ticaret Anadolu’da ticaretin gelişmesi için Türkiye Selçuklularý döneminde şu tedbirler alýnmýştýr : * Ticarette kullanýlmak üzere yollar yapýlmýş ve bu yollarda güvenlik saglanmýştýr. * Ticaret yollarý üzerine tüccarlarýn konaklamasý ve ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý amacýyla kervansaraylar yapýlmýştýr. II. Kýlýç Arslan döneminde başlayan Kervansaray yapýmý, daha sonra gelen Selçuklu sultanlarý tarafýndan devam 44 ettirilmiş ve kervansaraylar komşu ülkelerden tüccarlarýn Anadolu’ya gelmesinde önemli rol oynamýştýr. * Tüccarlarýn korsan, eşkiya ve tabii afetlerden dolayý ugrayacagý zararlarý karşýlamak üzere bir çeşit devlet sigortasý yapýlmýştýr. * Büyük ticaret merkezlerinde hanlar ve kapalý çarşýlar yapýlmýştýr. * Ticareti geliştirmek amacýyla Akdeniz ve Karadeniz’de fetihler yapýlmýştýr (Antalya, Alanya, Sinop, Sugdak). * Kýbrýs Krallýgý ve Latin (Italyan) Cumhuriyetleriyle ticaret anlaşmalarý yapýlmýştýr. * Gümrük vergileri hafifletilmiştir. * Ticari önemi olan merkezlere Türk ve Müslüman tüccarlar yerleştirilmiştir. Anadolu’nun Dogu – Batý, Güney – Kuzey ticaret yollarýnýn üzerinde bulunmasý ve kýtalarý birbirine baglamasý, bölge ticaretinin gelişmesine ortam hazýrlamýştýr. Türkiye Selçuklularý döneminde Anadolu uluslararasý ticaret merkezi haline gelmiştir. Ahilik Teşkilatý Ahilik, Türkiye Selçuklu Devleti döneminde (XIII. yüzyýlda) ortaya çýkmýş, esnaf ve zanaatkarlarýn ticari hayatýný şekillendiren sosyal bir teşkilattýr. Bu teşkilat; * Esnaflar arasýnda dayanýşmayý saglamýştýr. * Mesleki egitim sonucunda çýrak, kalfa ve usta yetiştirerek bunlara diploma vermiştir. * Üyelerinin dini, ahlaki ve diger alanlarda bilgilerinin artýrýlmasýna çalýşmýştýr. * Üretim kalitesinin artýrýlmasýna ve fiyatlarýn ayarlanmasýna çalýşmýştýr. * Mogol istilasýndan sonra Anadolu’da huzur ve güvenligi saglamaya çalýşmýştýr. 45 8) Osmanlý Devleti’nin Kuruluş Devri Osmanlý Devleti’nin Kuruluşu Ilhanlýlarýn zayýflamasýndan faydalanan Osman Bey, bagýmsýz hareket ederek Osmanlý Devleti’ni kurmuştur (1299). Osman Gazi’nin, Ahi şeyhlerinden Edebali’nin kýzýyla evlenmesi Anadolu halký tarafýndan kabullenilmesini ve desteklenmesini saglamýştýr. Osmanlý Devleti’nin Kýsa Sürede Gelişmesini Saglayan Etkenler Osmanlý Devleti’nin kýsa sürede gelişmesinde; * Anadolu’da ve Balkanlarda siyasal birligin bulunmamasý * Merkeziyetçi bir devlet anlayýşý benimsenerek hakimiyetin tek elde toplanmasý * Devletin Bizans sýnýrýnda kurulmasý, ticaret ve göç yollarý üzerinde bulunmasý * Dogudan gelen yogun Türkmen göçleriyle nüfus üstünlügünün saglanmasý ve asker ihtiyacýnýn karşýlanmasý * Düzenli ve güçlü ordularýn kurulmasý gibi faktörler etkili olmuştur. Balkanlardaki Gelişmeler Türklerin Rumeli’ye Geçişi Bizans Imparatoru, Osmanlý Devleti’nden aldýgý yardýmlara karşýlýk Osmanlý Devleti’ne Gelibolu’daki Çimpe Kalesi’ni verdi. Böylece Türkler Rumeli’de toprak sahibi olmuşlar ve Balkan fetihlerinde bu kaleyi üs olarak kullanmýşlardýr. 46 Osmanlý Devleti’nin Rumeli’de Uyguladýgý Iskan Siyaseti Osmanlýlarýn Balkanlarda takip ettikleri iskan politikasýnýn temel amacý; yeni fethedilen topraklara Anadolu’dan getirilecek Türk halký yerleştirmek, bunun için özellikle konar-göçerleri tercih etmek ve fethedilen yerdeki yerli halktan ayaklanma çýkarma ihtimali bulunanlarý başka yerlere göç ettirmekti. Anadolu’dan Rumeli’ye götürülen halk, büyük yollar üzerinde bulunan ve askeri yönden önemli şehir ve kasabalara yerleştirilmiştir. Iskan politikasýnýn sonucunda; * Balkanlarýn Türkleşmesi ve bölgede Türk kültürünün yerleşmesi saglanmýştýr. * Geride düşman kuvveti býrakýlmadýgý için Osmanlýlarýn Rumeli’de güvenle ilerlemesi saglanmýştýr. * Anadolu’daki yurtsuz Türkmenlere yeni yurtlar bulunmuştur. Osmanlýlar Balkanlarda ele geçirdikleri yerlerde halka hoşgörülü ve adaletli davranmýşlar, halkýn inançlarýna, geleneklerine, dillerine ve kutsal saydýklarý degerlere dokunmamýşlardýr. Osmanlý Devleti’nin bu şekilde davranmasý Balkanlara yerleşmesini ve ele geçirdigi topraklarda tutunmasýný kolaylaştýrmýştýr. Osmanlý Devleti’nin Balkanlarda Genişlemesi ve Haçlý Seferleri’nin Başlamasý XIV. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Türklerin Balkanlara yerleşmeye başlamasý üzerine Balkan uluslarýnýn birleşerek Osmanlý Devleti’yle yaptýgý savaşlara Haçlý Savaşlarý denilmiştir. XIV. ve XV. yüzyýllarda Haçlý Seferlerinin düzenlenmesinde; * Türklerin Balkan topraklarýndan atýlmak istenmesi * Papa’nýn Hristiyan dünyasýný Türkler üzerine kýşkýrtmasý * Türkler karşýsýnda başarýsýz olan Bizans Imparatorlugu’nun Hristiyan dünyasýndan yardým istemesi gibi nedenler etkili olmuştur. 47 Osmanlýlarla yapýlan Haçlý Savaşlarýna Macarlar, Sýrplar, Bulgarlar, Eflaklýlar, Bosnalýlar gibi uluslar katýlmýştýr. Osmanlý Devleti’nin Anadolu’da Türk Siyasal Birligini Saglamasý Osmanlý Devleti, Orhan Bey döneminde Karesi Beyligi’ni, I. Murat döneminde Germiyanogullarýnýn topraklarýnýn bir kýsmý çeyiz yoluyla Osmanlý Devleti’ne katýlmýştýr. Ayrýca, Hamitogullarý Beyligi’nden satýn alma yoluyla toprak kazanýlmýştýr. Germiyanogullarý ve Hamitogullarýndan savaş yapmadan toprak alan I. Murat döneminde Karamanogullarý Beyligi’yle savaşlar yapýlmýştýr. Anadolu’da siyasal birligi saglayan asýl faaliyetler Yýldýrým Bayezid döneminde başlamýştýr. Anadolu beyliklerinin Osmanlý Devleti’ne katýlmasýyla; * Anadolu’da Türk siyasal birligi kurulmuştur. * Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz sahillerinin bir bölümü Osmanlýlarýn eline geçmiş, Osmanlý denizciligi güçlenmiştir. Adalar Denizi’ndeki gaza faaliyetlerini Osmanlýlar üstlenmiştir. Ankara Savaşý (1402) Ankara Savaşý’nýn yapýlmasýnda; * Topraklarýný kaybeden Anadolu beylerinin Timur’a sýgýnarak Osmanlý Devleti’ne karşý kýşkýrtmalarý Yýldýrým Bayezid’in Timur’dan kaçan Bagdat ve Karakoyunlu hükümdarlarýný himaye etmesi Çin üzerine sefere çýkmaya hazýrlanan Timur’un arkasýnda güçlü bir Osmanlý Devleti’nin kalmasýný istememesi * Dogu - Batý ticaret yollarýný ele geçirmek isteyen Timur’un Anadolu’ya girerek Erzincan ve Sivas’ta katliam yapmasý 48 gibi nedenler etkili olmuştur. 1402 yýlýnda Ankara yakýnlarýnda yapýlan savaşý Timur kazanmýştýr. Ankara Savaşý’nýn Sonuçlarý * Savaşý kazanan Timur, Anadolu beyliklerinin topraklarýný tekrar eski sahiplerine geri vermiştir. Böylece, Yýldýrým Bayezid’in Anadolu’da önemli ölçüde kurdugu siyasal birlik Timur tarafýndan bozulmuştur. Timur bu davranýşýyla Anadolu’da güçlü bir devletin bulunmasýný engellemeyi amaçlamýştýr. * Osmanlý Devleti’nin batý yönündeki ilerleyişi bir süre durmuştur. Dolayýsýyla Bizans Imparatorlugu’nun yýkýlmasý gecikmiş ve Balkanlarda Osmanlý hakimiyeti sarsýlmýştýr. * Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Osmanlý Devleti’nde Yýldýrým Bayezid’in ogullarý arasýnda taht kavgalarý başlamýştýr. Osmanlý tarihinde “Fetret Devri” olarak bilinen ve 11 yýl süren bu dönemde Osmanlý Devleti dagýlmakla karşý karşýya kalmýştýr. Fetret Devri (1402 – 1413) Osmanlý tarihinde Ankara Savaşý’ndan sonra padişahsýz geçen 11 yýla (1402 – 1413) Fetret Devri denilmiştir. Fetret Devri’nde yaşanan taht kavgalarý Osmanlý Devleti’ni maddi-manevi zarara ugratmýştýr. Ancak, Osmanlý Devleti kurmuş oldugu saglam devlet örgütü ve güçlü sosyal kurumlar sayesinde tamamen parçalanýp dagýlmaktan kurtulabilmiştir. Balkanlarda Sarsýlan Hakimiyetin Pekiştirilmesi Osmanlý Devleti’nin taht kavgalarýna ve zayýflamasýna ragmen Balkanlarda tutunabilmesinde; * Týmar sisteminin ve planlý şekilde iskan politikasýnýn uygulanmasý * Timur’un Osmanlý ordusunu tamamen imha edememesi 49 * Osmanlýlarýn Balkanlarda takip ettigi hoşgörülü ve adaletli politikanýn Balkan halkýný memnun etmesi gibi nedenler etkili olmuştur. Osmanlý Devleti, 1440 – 1444 yýllarý arasýnda Balkan uluslarý karşýsýnda zor duruma düşmüş ve üst üste maglubiyetler almýştýr. II. Murat, bu gelişmeler üzerine Osmanlýlarýn aleyhine olan Edirne – Segedin Antlaşmasý’ný imzalamak zorunda kalmýştýr (1444). Balkanlardaki başarýsýzlýklardan dolayý II. Murat tahttan çekilerek yerine 12 yaşýndaki oglu II. Mehmet’i tahta çýkarmýştýr. Bu durumdan faydalanarak Türkleri Balkanlardan atmak isteyen Balkan uluslarý yeni bir Haçlý ordusu hazýrlayarak Osmanlý Devleti’ne saldýrdýlar. Haçlýlarla Osmanlý Devleti arasýnda yapýlan Varna Savaşý Türklerin galibiyetiyle sonuçlanmýştýr (1444). Osmanlý Devleti’nin Varna Savaşý’ný kazanmasý, Ankara Savaşý’ndan önceki gücüne ulaştýgýný ve Balkanlardaki başarýsýzlýklara son verdigini göstermektedir. Macar Kralý Hünyadi Yanoş liderliginde kurulan yeni bir Haçlý ordusu hem Varna Savaşý’nýn intikamýný almak hem de Türkleri Balkanlardan atmak amacýyla saldýrýya geçti. Yapýlan II. Kosova Savaşý’ný Osmanlý Devleti kazanmýştýr (1448). Bu savaştan sonra; * Türkler Balkanlara kesin olarak yerleşmiştir. Böylece Türklerin Balkanlardaki hakimiyeti pekiştirilmiştir. Haçlýlar uzun yýllar Osmanlý Devleti’ne saldýrmaya cesaret edememişler ve Türklerin Avrupa’daki hakimiyet alanlarý sürekli genişlemiştir. 50 9) Osmanlý Devleti’nin Yükselme Devri Istanbul’un Fethi (1453) Istanbul’ un fethinde; * Istanbul’a hakim olan Bizans’ýn Osmanlý toprak bütünlügünü bozmasý * Bizans Imparatorlugu’nun Anadolu beyliklerini kýşkýrtmasý ve Osmanlý yönetimine karşý ayaklanan şehzadeleri desteklemesi * Bizans’ýn Hristiyan dünyasýný kýşkýrtarak Haçlý Seferlerine neden olmasý * Istanbul’un kara ve deniz ticareti bakýmýndan önemli bir cografi konuma sahip olmasý * Hz.Muhammed’in Müslüman komutanlarý Istanbul’un fethi için teşvik etmesi etkili olmuştur. Istanbul’un Fethinin Türk ve Dünya Tarihi Bakýmýndan Önemli Sonuçlarý * Osmanlý Devleti’nin Asya ile Avrupa topraklarý birleşmiş, böylece toprak bütünlügü saglanmýştýr. * Karadeniz ile Akdeniz arasýndaki su yollarý Osmanlý Devleti’nin eline geçmiştir. Istanbul’un fethinden sonra Kuzey ve Dogu Avrupa’dan gelen ticaret yollarý bütünüyle Türklerin denetimine girmiştir. Bogazlarýn savunulmasý kolaylaşmýş ve Osmanlý Devleti tabii başkentine kavuşmuştur. Roma Imparatorlugu’nun son kalýntýsýnýn ortadan kalkmasý ile Türk sultanlarý büyük bir itibar ve saygýya ulaşmýştýr. * Osmanlý Devleti merkeziyetçi, mutlak bir imparatorluk haline gelmiş ve devlet Yükselme Devri’ne girmiştir. * Karadeniz, Akdeniz ve Ege ticaretinin Türklerin eline geçmesi, Avrupa devletlerini Cografi Keşiflere yöneltmiştir. * Bizans Imparatorlugu yýkýlmýş, ticari çýkarlarý elden giden Venediklilerle Osmanlýlarýn arasý bozulmuştur. 51 * Istanbul’un fethi surlarýn yýkýlabilecegini göstermiştir. Bu durum Avrupa’da feodalitenin yýkýlmasýna ve merkeziyetçi devletlerin kurulmasýna ortam hazýrlamýştýr. * Istanbul’un fethi Ortaçag’ýn sonu, Yeniçag’ýn başlangýcý kabul edilmiştir. * Istanbul’dan Italya’ya giden Bizanslý bilginler burada Rönesans hareketlerinin başlamasýna katkýda bulunmuştur. * Türkler Istanbul’u fethettikten sonra halka din ve vicdan hürriyeti tanýmýşlar ve Ortodoks Kilisesi’ni koruma altýna almýşlardýr. Böylece; Hristiyan dünyasýnýn birleşmesinin engellenmesi, Katolik Kilisesi’ne karşý güç oluşturulmasý ve halka hoşgörülü davranýldýgýnýn kanýtlanmasý amaçlanmýştýr. Balkanlarda Fetihlerin Devam Etmesi Osmanlý Imparatorlugu’nun Balkanlar üzerine yürümesinde; * Balkan devletlerinin her fýrsatta tek tek veya birleşerek saldýrýya geçmeleri * Balkan uluslarýnýn Istanbul’un fethinden sonra Türklerin Avrupa içlerine ilerlemelerini engellemek amacýyla Haçlý ordusu kurmaya çalýşmalarý ve Fatih’in bu birleşmeyi engellemek istemesi * Türklerin Avrupa’da genişlemek ve önceden fethedilen yerlerde hakimiyetlerini pekiştirmek istemeleri gibi nedenler etkili olmuştur. Anadolu’da Hakimiyet Mücadelesi Fatih döneminde Anadolu’daki faaliyetlerin temelinde; * Anadolu’daki Türk siyasal birliginin saglanmasý * Anadolu’nun tamamýna hakim olunarak yabancý güçlerin (Amasra’da Cenevizliler, Trabzon’da Pontus Rumlarý vs.) Anadolu’dan atýlmak istenmesi gibi nedenler etkili olmuştur. 52 Anadolu’ daki seferler sonucunda Cenevizlilerden Amasra alýnmýş, Trabzon Rum Imparatorlugu’na son verilmiş, Candarogullarýndan Sinop, Karamanogullarýndan Konya alýnmýş, Akkoyunlular Otlukbeli Savaşý’nda maglup edilerek Dogu Anadolu egemenlik altýna alýnmýştýr. Denizlerdeki Gelişmeler Osmanlý – Venedik Savaşlarý (1463 – 1479) Osmanlý Venedik ilişkilerinin bozulmasýnda; * Fatih’in Balkanlar ve Adalar Denizi’nde yürüttügü fetih hareketlerinin Venediklileri rahatsýz etmesi * Osmanlý Imparatorlugu’nun dogu ticaret yollarýna hakim olmasýndan sonra Venedikliler ve Cenevizlilerin ticari çýkarlarýný önemli ölçüde kaybetmeleri * Osmanlý Imparatorlugu’nun kýyýlarýnda ve hakimiyet alanlarýnýn yakýnlarýnda güçlü denizci devletlerin etkili olmasýný istememesi gibi nedenler etkili olmuştur. Osmanlý Imparatorlugu, Venediklileri işgal ettikleri yerlerden çýkarmýş ve kara ordularýný bozguna ugratmýştýr. 1479’da Osmanlý Imparatorlugu ile Venedikliler arasýnda Istanbul Antlaşmasý imzalanmýştýr. Bu antlaşmaya göre Venedikliler, işgal ettikleri yerleri boşaltmayý, Osmanlý Imparatorlugu’na savaş tazminatý ve vergi ödemeyi kabul etmişlerdir. Osmanlý Imparatorlugu, Hristiyan birligini parçalamak ve dogudan gelen ticaret mallarýný Venedikliler aracýlýgýyla Avrupa’ya pazarlamak amacýyla Venediklilere kapitülasyonlar vermiştir. 53 Kýrým’ýn Osmanlý Imparatorlugu’na Baglanmasý 1475’te Kýrým’a düzenlenen sefer sonucunda; * Cenevizlilerden Kefe, Menküp ve Azak gibi şehirler alýnmýştýr. Böylece, Karadeniz’de Cenevizlilerin hiç kolonisi kalmamýştýr. * Kýrým’daki taht kavgalarý sona ermiştir. * Karadeniz Türk gölü haline gelmiş ve Ipek Yolu tamamen Osmanlý Devleti’nin eline geçmiştir. 1478’den itibaren Kýrým Hanlýgý Osmanlý Imparatorlugu’na baglý bir devlet haline gelmiştir. Kýrým’ýn Osmanlý hakimiyetine girmesiyle, devletin sahip oldugu topraklar Lehistan ve Rus sýnýrýna kadar genişlemiştir. Fatih’in vefat etmesinden sonra Osmanlý tahtýna II. Bayezid çýkmýştýr (1481 – 1512). II. Bayezid, Osmanlý tahtýna çýktýktan sonra kardeşi Cem Sultan isyan etmiş, kardeşler arasýnda taht kavgalarý başlamýştýr. Yapýlan savaşlarda başarýlý olamayan Cem Sultan, Balkanlara geçmek isterken Rodos Şövalyelerine esir düşmüştür. Papa ve Fransa kralý, Cem Sultan’ý Osmanlý Imparatorlugu’na karşý kullanmaya çalýşmýşlarsa da başarýlý olamamýşlardýr. Bu gelişmeden sonra Cem Sultan Papa tarafýndan zehirletilerek öldürülmüştür. Cem Sultan’ýn isyan etmesi; * Osmanlý Devleti’nin pasif bir politika takip etmesine neden olmuştur. * Ispanya’da yaşayan Müslümanlara gerekli yardým yapýlamamýştýr. Islam Dünyasýnda Birligi Saglama Çalýşmalarý Osmanlý – Iran Ilişkileri Yavuz Sultan Selim döneminde Iran’a sefer düzenlenmesinde; 54 * Şah Ismail’in Osmanlý Devleti’nin Anadolu’daki topraklarýna hakim olmasýný engellemek * Safevilerin Anadolu’da propaganda yapmasýný ve isyanlar çýkarmasýný önlemek * Islâm dünyasýnda birlik ve beraberligi saglamak gibi nedenler etkili olmuştur. Osmanlý kuvvetleriyle Safevi kuvvetleri Çaldýran Ovasý’nda karşýlaştý. Taraflar arasýnda yapýlan Çaldýran Savaşý’ný Osmanlý Devleti kazanmýştýr (1514). Bu savaşýn sonucunda; * Dogu ve Güneydogu Anadolu tamamen Osmanlý Imparatorlugu’nun egemenligi altýna girmiştir. * Safevilerin Anadolu için oluşturduklarý tehdit önlenmiş ve Iran’dan geçen ticaret yollarýnýn denetimi Osmanlýlarýn eline geçmiştir. Çaldýran Savaşý’ndan dönen Osmanlý ordusu, Maraş, Elbistan ve Malatya çevresine hakim olan Dulkadirogullarýný Turnadag Savaşý’nda yenerek bu beyligi topraklarýna katmýşlardýr (1515). Böylece, Anadolu’da kesin olarak Türk siyasal birligi saglanmýştýr. Osmanlý – Memlük Ilişkileri Yavuz Sultan Selim, Anadolu Türk birliginden sonra Islâm dünyasýný da birleştirmeyi amaçlýyordu. Bu nedenle Osmanlý Devleti için tehlikeli gördügü Memlüklere karşý hazýrlýk yaparak Mýsýr Seferi’ne çýkmýştýr (1516). Mýsýr Seferi’nin sonucunda; * Suriye, Filistin ve Mýsýr’ýn tamamý Osmanlý Imparatorlugu’nun hakimiyeti altýna girmiştir. Kutsal yerler (Hicaz) Osmanlý Devleti’ne baglanmýştýr. 55 * Osmanlý Imparatorlugu, Islâm dünyasýnýn en büyük siyasal gücü haline gelmiş ve Müslüman uluslarýn koruyuculugunu üstlenmiştir. * Memlükler Devleti yýkýlmýş ve Baharat Yollarý Osmanlýlarýn hakimiyeti altýna girmiştir. Ancak Avrupalýlarýn Cografi Keşifleri yapmalarý Osmanlýlarýn bu yollardan gerektigi gibi yararlanmasýný engellemiştir. * Halifelik Osmanlý Imparatorlugu’na geçmiş ve kutsal emanetler Istanbul’a getirilmiştir. Böylece, Osmanlý Imparatorlugu teokratik bir karakter kazanmýştýr. * Kuzey Afrika’da fetihler başlamýş, Kýbrýs, Girit ve Rodos adalarý dýşýnda Dogu Akdeniz, Osmanlý egemenligi altýna girmiştir. Osmanlýlar Zirvede Osmanlý – Macar Ilişkileri Mohaç Meydan Savaşý (1526) Kanuni Sultan Süleyman; * Macaristan ile aralarýndaki sorunlarý çözmek * Alman Imparatoru Şalken’e esir düşen Fransa Kralý I. Fransuva’yý kurtararak Avrupa’da Hristiyan birligini bozmak amacýyla Macaristan üzerine sefere çýktý. Iki devlet arasýnda yapýlan Mohaç Savaşý, Osmanlýlarýn galibiyetiyle sonuçlandý (1526). Bu savaştan sonra; * Macaristan sorunu çözülmüş ve Macaristan Osmanlý Imparatorlugu’na baglanmýştýr. * Macaristan’ýn alýnmasýndan sonra Osmanlý - Avusturya savaşlarý başlamýştýr. * Fransa Kralý I. Fransuva Almanya’nýn esaretinden kurtarýlmýş ve Osmanlý Imparatorlugu ile Fransa arasýnda dostluk dönemi başlamýştýr. Osmanlý – Avusturya Ilişkileri Kanuni döneminde Osmanlý – Avusturya ilişkilerinin temelinde Macaristan’a hakim olma istegi yatýyordu. Bu nedenle Avusturya Arşidükü Ferdinand Macaristan’a girdi. Kanuni, hem Avusturyalýlarý Macaristan’dan çýkarmak hem de Alman 56 Imparatoru Şalken’in Avrupa’daki üstünlügünü sona erdirmek amacýyla sefere çýktý. Kanuni’nin Almanya içlerine kadar ilerlemesinden sonra Osmanlý Imparatorlugu ile Avusturya arasýnda Istanbul Antlaşmasý imzalanmýştýr (1533). Osmanlý Imparatorlugu Istanbul Antlaşmasý’yla; Avusturya’ya üstünlügünü kabul ettirerek yaptýrým gücü elde etmiştir. Böylece, Orta Avrupa’da Osmanlý Imparatorlugu hakim güç haline gelmiştir. Osmanlý – Fransýz Ilişkileri 1535 yýlýnda iki taraf arasýnda ticaret ve dostluk antlaşmasý imzalandý. Bu antlaşma iki hükümdar yaşadýgý sürece yürürlükte kalacaktý. Eşit haklar üzerine kurulan bu antlaşma ile Osmanlý Imparatorlugu; * Cografi Keşiflerin etkisiyle ülkede sönükleşmeye başlayan ticaret faaliyetlerini canlandýrmayý * Avrupa devletleri arasýna girerek dengeleri kendi lehine çevirmek ve Türk dünyasýna karşý kurulmaya çalýşýlan Hristiyan birligini parçalamayý amaçlamýştýr. 1535’te yapýlan antlaşma ile Fransýzlara ticari, şahsi, adli ve idari alanlarda imtiyazlarla seyahat, ikamet, ibadet ve kazanç elde etme serbestiyeti verilmiştir. Ticari imtiyazlarla Fransýzlara, Osmanlý limanlarýný kullanma ve düşük vergi ödeme hakký verilmiştir. Ayrýca, diger Avrupa devletlerinin sadece Fransýz bayragý altýnda Osmanlýlarla ticaret yapabilmesi kararlaştýrýlmýştýr. Adli imtiyazlarla yabancýlarýn işledikleri suçlardan dolayý, Osmanlý Devleti tarafýndan degil, uyrugu oldugu devletin konsoloshanesi tarafýndan yargýlanmasý kabul edilmiştir. 57 Fransýzlar, Osmanlýlarla yakýnlaşmadan dolayý elde ettikleri çýkarlardan vazgeçemedikleri için kendilerini Türk dostu olarak göstermişlerdir. Fakat zaman zaman Osmanlý Devleti’ne karşý Avrupa devletleriyle anlaşarak ikili politika izlemişlerdir. Herşeye ragmen Osmanlý – Fransýz ilişkilerinde önemli sorunlar çýkmamýştýr. Bunu da Osmanlý Devleti sürekli tavizler vererek saglamýştýr. 1535 yýlýnda imzalan dostluk ve ticaret anlaşmasý,d,n ayrýlýklarýnýn devletin çýkarlarý sözkonusu oldugunda ne kadar önemsiz oldugunu oktaya çýkarmýştýr. Akdeniz’de Üstünlük Saglanmasý Preveze Deniz Zaferi Osmanlý donanmasýyla Haçlý donanmasý Preveze Körfezi’nde karşýlaştýlar. Yapýlan deniz savaşýný Osmanlý donanmasý kazandý (1538). Preveze Deniz Savaşý’nýn sonucunda; * Akdeniz egemenligi bütünüyle Osmanlýlarýn eline geçmiş ve Türk gölü haline gelmiştir. Kýbrýs’ýn Fethi (1571) Osmanlý Imparatorlugu; * Akdeniz ticaretinin ve Anadolu sahillerinin güvenligini saglamak * Kýbrýs’ta üstlenen Hristiyan şövalyelerin ticaret gemilerine saldýrýlarýný engelleyerek Akdeniz hakimiyetini pekiştirmek * Venedikleri Kýbrýs adasý için ödedikleri vergileri kestiklerinden dolayý cezalandýrmak gibi nedenlerden dolayý adanýn alýnmasýna karar verdi. Kýbrýs’ýn fethinden sonra; 58 * Venedikliler Dogu Akdeniz’den çýkarýlmýş ve burasý tamamen Osmanlý hakimiyeti altýna girmiştir. * Anadolu sahilleri ile Mýsýr ve Suriye deniz yollarýnýn güvenligi saglanmýştýr. * Konya ve çevresindeki illerden Türk aileler Kýbrýs’a yerleştirilmiştir. Ayrýca, Kýbrýs merkeze baglý bir eyalet haline getirilmiştir. Kýbrýs’ýn fethi Avrupalýlarý harekete geçirmiş, Papa’nýn kýşkýrtmalarý sonucunda Ispanya, Malta, Venedik, Ceneviz ve diger Italyan devletleri birleşerek bir Haçlý donanmasý kurmuşlardýr. Haçlý donanmasý Inebahtý Körfezi’nde Osmanlý donanmasýný yakmýştýr (1571). Osmanlý donanmasýnýn Inebahtý’da yanmasý, Akdeniz’de Osmanlý hakimiyetinin sarsýlmasýna neden olmuştur. Sokullu’nun Kanal Projeleri Don – Volga Kanalýný Açma Girişimi II. Selim döneminde Sokullu kanal projesini gerçekleştirmek için harekete geçti. Osmanlý Imparatorlugu, Don – Volga kanalýný açmakla; * Ruslarýn güneye yayýlmasýný, güçlenmesini ve Türk hanlýklarýna verdigi zararýn önlenmesini * Karadeniz’den çýkarýlacak donanmayý Hazar Denizi’ne geçirerek Iran’ý kýskaç altýnda tutmayý * Ipek Yolu’nun canlanmasýný saglamayý * Orta Asya’daki Türklerle iyi ilişkiler kurmayý ve gerektiginde yardým yapmayý * Kafkasya’nýn bütününe hakim olmayý amaçlamýştýr. Don ile Volga nehirleri arasýnda kanal açýlamamýştýr. Süveyş Kanalý Projesi Osmanlý Devleti Süveyş Kanalý Projesiyle; * Hindistan kýyýlarýný Portekizlilerin baskýsýndan kurtarmayý 59 * Akdeniz ticaretini canlandýrmayý * Güney Asya’daki Müslümanlarý Avrupalýlara karşý korumayý amaçlamýştýr. 1568’de gündeme gelen proje gerçekleşmemiştir. Hint Okyanusu’nda Üstünlük Saglama Mücadeleleri Kanuni döneminde; * Hint deniz ticaret yolunu açmak ve denetimini ele geçirmek * Portekizlileri Hint Okyanusu’ndan atmak * Müslüman devletlere ve tüccarlara yardým etmek gibi amaçlarla Hindistan’a dört defa deniz seferi yapýlmýştýr. Seferler genellikle Osmanlýlarýn başarýsýzlýklarýyla sonuçlanmýştýr. Hint deniz seferlerinin başarýsýzlýkla sonuçlanmasýnda; * Portekizlilerin zenginleşmelerini borçlu olduklarý Hindistan bölgesinin ekonomik degerini kavramalarý ve savaşlara iyi hazýrlanmalarý * Hindistan’daki Müslüman devletlerin Osmanlý Imparatorlugu’na gerekli yardýmý yapmamalarý ve Portekizlilerle anlaşmalarý * Osmanlý gemilerinin okyanus koşullarýna uygun olmamasý * Kanuni’nin gayretlerine ragmen bölgenin ekonomik degerini anlayamayan devlet adamlarýnýn seferlere gereken önemi vermemeleri gibi nedenler etkili olmuştur. 60 10) Osmanlý Kültür ve Medeniyeti Osmanlýlarda Devlet Anlayýşý I. Murat döneminde “devlet yönetiminin hükümdar ve ogullarýna ait oldugu” kural haline gelmiştir. Fatih döneminde devletin bütünlügünü korumak için padişahlara kardeşlerini öldürme izni verilmiştir. Bu kanunname ile Osmanlý Imparatorlugu merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir karakter kazanmýştýr. XVI. yüzyýl başlarýnda halifeligin Osmanlý padişahlarýna geçmesinden sonra Osmanlý Devleti, mutlakiyetçi ve teokratik bir imparatorluk haline gelmiştir. XVII. yüzyýl başlarýnda I. Ahmet’ten sonra veraset sisteminde degişiklik yapýlarak “Yönetimin hanedanýn en yaşlý üyesinin hakký oldugu” kabul edilmiştir. Merkez Teşkilatý Divan-ý Hümayun Bugünkü Bakanlar Kurulu’na benzeyen Divan-ý Hümayun’da devletin önemli siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal sorunlarý görüşülürdü. Divan her milletten ve dinden vatandaşlara açýktý. Fatih’ten itibaren Divan üyelerinin fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için padişahlar Divan toplantýlarýna katýlmamýştýr. Bu uygulamadan sonra Divan’a sadrazamlar başkanlýk yapmaya başlamýştýr. Böylece; * Sadrazamlýk makamýnýn önemi artmýş ve sadrazamlar siyasal yönden güçlenmiştir. * Divan-ý Hümayun karar organý olmaktan çok danýşma kurulu şeklinde çalýşmaya başlamýştýr. 61 Toprak Yönetimi Öşrî ve Haraci topraklar özel mülkiyeti olan topraklardýr. Bu topraklarýn sahipleri mülklerini satabilir, vakfedebilir veya miras býrakabilirdi. Miri topraklar ise devlete aittir. Devlet bu topraklarý idaresine alýr ve ekip biçmek koşuluyla halka dagýtýrdý. Bu tür topraklarý ekip biçenler kiracý durumunda olup topraklarý satamazlardý. Topragýný üç yýl üst üste boş býrakanlardan üretim faaliyetlerini aksattýklarý için “çiftbozan akçesi” adýyla vergi alýnýrdý. Miri araziler yirmibeş kýsma ayrýlmýştýr. Başlýcalarý şunlardýr: 1. Dirlik Asker yetiştirmek veya devlet memurlarýnýn maaşlarýný karşýlamak amacýyla ayrýlan devlet topraklarýna dirlik denir. Miri arazilerin en önemli bölümü olan dirlik arazilerini işleyenler ödemeleri gereken vergileri devletin gösterecegi memurlara veya sipahilere verirlerdi. Dirlikler gelirlerine göre; Has, Zeamet ve Týmar olmak üzere üçe ayrýlmýştýr. Týmar sisteminin Osmanlý Devleti’ne; * Devletin vergi toplama yükü azalmýştýr. * Osmanlý ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan týmarlý sipahiler sürekli savaşa hazýr tutulmuştur. * Üretimin artýşý ve devletin iktisadî yönden güçlenmesi saglanmýştýr. * Ülkede güvenlik saglanmýştýr. gibi faydalar saglamýştýr. 62 2. Iltizam Sistemi Osmanlý Imparatorlugu’nda XVI. yüzyýlda bazý eyaletlerin vergi gelirlerinin açýk artýrma yoluyla belirli bir bedel karşýlýgýnda şahýslara satýlmasýna iltizam sistemi denilmiştir. Bu kişilere de mültezim adý verilmiştir. Iltizam sisteminin uygulanmasý sonucunda; * Devlet eyaletlerin vergi gelirlerini peşin alarak nakit ihtiyacýný karşýlamýş, alýnan paralarla yönetici ve askerlerin maaşlarýný karşýlamýştýr. * Mültezime býrakýlan topraklarda asker yetişmemiş, týmarlý sipahilerin önemi azalmýştýr. * Osmanlý Devleti’nin zayýflamasý ve gerekli denetimlerin yapýlmamasýndan dolayý halktan fazla vergi alýnarak zor duruma düşürülmüştür. Ekonomik ve Sosyal Hayat Tarým ve Hayvancýlýk Osmanlý nüfusunun büyük bölümü köylerde ve mezralarda yaşadýgý için ekonomik hayatýn temeli tarýmsal faaliyetlere dayanýyordu. Osmanlý Imparatorlugu geniş topraklarýndan ve farklý iklim koşullarýndan faydalanarak degişik ürünler yetiştirebilmiştir. Tarým ürünleri dünya ekonomisinin şartlarýnda büyük degişimler oldugu XVIII. yüzyýl başlarýna kadar genellikle Osmanlý nüfusuna yeterli olmuştur. Ancak, zaman zaman susuzluk, çekirge salgýnlarý ve diger afetler yüzünden kýtlýklar yaşanmýştýr. Bu gelişmeler dýşýnda devlet, önlemler alarak toplumun sýkýntýya düşmesini engellemeye çalýşmýştýr. Hayvancýlýk, tarým ekonomisinin önemli unsurlarýndan biridir. Osmanlý Devleti’nde ulaşým, taşýmacýlýk ve başta tarým olmak üzere insan gücünün üstünde kuvvet kullanýlmasý gereken bütün üretim dallarýnda hayvanlardan yararlanýlmýştýr. 63 Ticaret Fatih döneminde, ülke sýnýrlarýnýn genişlemesi ve dogudan gelen ticaret yollarýnýn Osmanlý Devleti’nin eline geçmesi ticaretin gelişmesini saglamýştýr. XV. ve XVI. yüzyýllarda Türk tüccarlarý uluslararasý alanda görülmeye başlamýştýr. Osmanlý Devleti, ticaret faaliyetlerini teşvik etmiş, vergileri düşük tutmuş, Avrupalý devletlere ticari imtiyazlar vermiş, önemli ticaret şehirlerine kapalý çarşýlar, bedestenler ve hanlar yaptýrmýştýr. Bu çalýşmalarýn yanýnda devletin dogudan gelen ticaret yollarýný ele geçirmesi ülkede ticari canlýlýgý artýrmýştýr. Sanayi Osmanlý Devleti’nde esnaflar, Lonca adý verilen teşkilatlara üye idi. Her esnaf kendi çalýşma alanýyla ilgili bir loncaya üye olarak koruma ve denetim altýna girerdi. Osmanlý şehirlerinde ekonomik hayatýn temeli durumunda olan loncalarýn dýşýnda esnaflýk ve zanaatkarlýk yapmak mümkün degildi. Loncalarýn başlýca görevleri; * Ürünlerin kaliteli yapýlmasýný saglamak ve fiyatlarý belirlemek * Esnaflarla hükümet arasýndaki ilişkileri düzenlemek * Üyelere kredi saglamak ve zararlarýný karşýlamak * Mesleki egitim vermek idi. Müslümanlar ile diger dinlere mensup olan halk arasýnda ayrým yapýlmamýştýr. Osmanlý ülkesinde gayrimüslimler diledikleri işlerde çalýşýrlar, ibadetlerini serbestçe yaparlar, kendi dillerine ve dinlerine göre egitim görürlerdi. Bütün halk ayný huzur, güven ve varlýk ortamýný paylaşarak barýş içinde beraberce yaşarlardý. Gayrimüslimler askere alýnmamýş, bunun yerine askerlik yapabilecek erkekler devlete cizye adýyla vergi ödemişlerdir. Ticaret hayatýnda sürekli ve istikrarlý bir 64 faaliyet gösteren gayrimüslimler zenginliklerini artýrmýşlar ve Osmanlý ülkesinde ticari hayata hakim olmuşlardýr. Osmanlý Devleti’nde Hukuk Osmanlý Devleti fethettigi yerlerdeki halkýn Osmanlý yönetimine uyum saglamasýný kolaylaştýrmak amacýyla yürürlükteki kanunlarý bir süre kaldýrmamýştýr. Osmanlý Devleti’nde hukuk; şer’i ve örfi hukuk olmak üzere iki temele dayanýyordu. Örfi hukukun şer’i hukuk kurallarýna ters düşmemesine özen gösterilmiştir. Egitim ve Ögretim Medrese Osmanlý tarihinde ilk medrese Anadolu Selçuklularý örnek alýnarak Orhan Bey döneminde Iznik’te kurulmuştur (1331). Daha sonraki dönemlerde başta Bursa, Edirne ve Istanbul olmak üzere birçok şehirde medrese kurulmuştur. Osmanlý medreseleri Tanzimat’a kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim hayatýnda etkili olan kişileri yetiştirerek XIV. yüzyýldan XIX. yüzyýla kadar geçen döneme damgasýný vurmuştur. Enderun Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkar yetiştirmek amacýyla kurulan saray okuluna Enderun denilmiştir. Ilk defa II. Murat tarafýndan Edirne sarayýnda kurulan bu okul, bazý düzenlemeler yapýlarak ve ismi degiştirilerek 1910 yýlýna kadar devam ettirilmiştir. 65 11) Yeniçag’da Avrupa Cografi Keşifler Siyasal Nedenler Feodalitenin yýkýlmasýndan sonra Avrupa’da güçlenen krallar, ticari alanda birbiriyle mücadeleye başladýlar. Orta Avrupa ülkeleri arasýnda mücadeleler devam ederken, Batý Avrupa ülkeleri ise, mücadelelerini daha çok deniz aşýrý alanlarda yogunlaştýrmýşlardý. Amaçlarý; Çin ve Hindistan gibi zengin ülkelere ulaşmak ve buralardan alacaklarý mallarý Avrupa’ya taşýmaktý. Avrupalý krallar dýşarýdan gelen mallarýn kontrolünü ele geçirerek zenginleşmeyi amaçlýyordu. Bu nedenle Portekizliler ve Ispanyollar yeni yollarýn bulunmasý için denizcileri desteklemişlerdir. Jeopolitik Nedenler XV. ve XVI. yüzyýllarda Osmanlý Imparatorlugu Ipek ve Baharat Yollarýnýn sona erdigi limanlarý ele geçirmişti. Osmanlý Imparatorlugu’nun amacý, dogudan gelen ticaret yollarýna hakim olarak Avrupa devletlerini ekonomik yönden kendisine bagýmlý hale getirmekti. Osmanlý Imparatorlugu’nun Karadeniz ve Akdeniz’i Türk gölü haline getirmesi, Avrupa ülkelerini Akdeniz ticaretinden uzaklaştýrarak Akdeniz’in batýsýna itmesi ve Kuzey Afrika’yý ele geçirmesi Avrupa ülkelerini yeni egemenlik alanlarý ve ticaret sahalarý bulmaya zorlamýştýr. Bu nedenle Avrupalýlar yeni yollar ve zenginlik kaynaklarý aramaya başlamýşlardýr. Sosyo – Ekonomik Nedenler * XV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Avrupa’da ticaret gelişmiş, yeni pazar ve hammadde kaynaklarýna ihtiyaç duyulmuştur. Ticaretin gelişmesi paranýn esasý olan altýn ve gümüş gibi degerli madenlere ihtiyacý artýrmýştýr. Bu durum fiyatlarý düşürmüştür. Avrupalýlar bu sorunu çözmek için degerli madenlerin bol bulundugu Asya ve Afrika’ya ulaşmayý amaçlamýşlardýr. 66 * Uzak Dogu’dan Avrupa’ya gelen ipek, baharat, inci, porselen, fildişi ve kumaş gibi mallar Ipek ve Baharat Yollarýyla ulaşýyordu. Bu yollara Venediklilerin, Mýsýrlýlarýn ve Türklerin hakim olmasý maliyetleri artýrýyordu. Ayrýca, sýk sýk çýkan savaşlar nedeniyle yollar kapanýyor ve mal akýmý kesintiye ugruyordu. Bu nedenler yeni zenginlik kaynaklarý arayan Avrupalý devletleri Uzak Dogu’ya ulaşabilmek için yeni yollar aramaya yöneltmiştir. * Avrupalýlar Dogu’nun zenginliklerine ulaşmayý amaçlamanýn yanýnda Hristiyanlýk dinini Avrupa dýşýnda yaymayý da hedeflemişlerdir. Cografi Keşiflerin Sonuçlarý Sosyal ve Ekonomik Sonuçlar * Yeni ticaret yollarý bulunmuş, Ipek ve Baharat Yollarý önemini kaybetmiştir. Bu gelişmeler sonucunda Akdeniz limanlarý ve ticareti önemini kaybederken Atlas Okyanusu limanlarýnýn önemi artmýştýr. * Yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda degerli maden taşýnmýştýr. Bu durum Avrupa’da temel zenginlik ölçüsü olan topragýn yerini altýn ve gümüşün almasýna neden olmuştur. * Avrupalýlar ekonomik yönden zenginleşmişlerdir. * Kara ticaret yollarý deniz ticaret yollarýyla rekabet edememiştir. * Uluslar arasý ticaret faaliyetleri gelişmiştir. Avrupa’da ticaretle ugraşan burjuva sýnýfý zenginleşmiş ve soylularýn topraklarýna sahip olmuşlardýr. Böylece, siyasal denge bozulmaya başlamýştýr. * Avrupa’dan keşfedilen yerlere göçler olmuştur. * Keşfedilen yerlerde sömürgeler kurularak zenginlik kaynaklarý Avrupalýlar tarafýndan yagmalanmýştýr. Ayrýca, Avrupa ürünleri yeni pazarlar bulmuş ve daha sonra gerçekleşecek Sanayi Inkýlabý’na ortam hazýrlanmýştýr. * Uzak sömürgelerden mallarýn deniz yoluyla getirilmesi, Avrupa’daki liman şehirlerinin önemini artýrmýştýr. Bunun sonucunda şehirleşme faaliyetleri ve şehirlerin nüfuslarý artmýştýr. Şehirleşme yeni sosyal gruplarýn dogmasýna, hayat seviyesinin yükselmesine ve yaşam tarzýnýn degişmesine neden olmuştur. * Keşfedilen ülkelerin halklarý ya soykýrýma kurban gitmiş, ya da köleleştirilmiştir. Keşiflerden sonra köle ticareti artmýştýr. 67 Siyasal Sonuçlar * Yeni keşfedilen topraklar, keşifleri yapan devletlerin kendi mallarý haline gelmiş ve buralarda sömürge imparatorluklarý kurulmuştur. * Avrupalý devletler arasýnda sömürge rekabetinden dolayý savaşlar çýkmýştýr. Sömürgeci Avrupa devletleri diger devletlere siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük saglamýşlardýr. * Zenginleşen Avrupalý krallar savaş sanayisine daha fazla yatýrým yapmaya başlamýşlardýr. * Okyanuslara açýlacak durumda olmayan Osmanlý Imparatorlugu, tartýşmasýz durumdaki siyasal üstünlügünü daha donanýmlý ordu ve donanmaya sahip olan Avrupa devletleri karşýsýnda kaybetmeye başlamýştýr. Bilimsel ve Kültürel Sonuçlar * Yeni kýtalar, ýrklar, uygarlýklar, hayvanlar ve bitkiler tanýnmýş, insanlarda merak ve araştýrma istegi artmýştýr. * Avrupa’nýn bilim ve düşünce hayatýnda önemli degişiklikler meydana gelmiştir. Keşiflerin etkisiyle Avrupa’da gelişmeleri engelleyen durumlarý ortadan kaldýran Rönesans ve Reform hareketleri başlamýştýr. * Kýtalar arasý ticaret ve taşýmacýlýk sayesinde zenginleşen Avrupalýlar yeni bir hayat tarzý benimsediler. Bunlar kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyerek gelişmesini saglamýşlardýr. Yeni keşfedilen yerlerdeki uygarlýklar söndürülmüştür. Rönesans Hareketleri Rönesans’ýn başlamasýnda; * Kâgýdýn ucuzlamasý ve matbaanýn kullanýmýnýn artmasýyla yeni buluş ve düşüncelerin geniş alanlara yayýlmasý * Avrupa’daki kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamlarý ve sanatkarlarý koruyan varlýklý kişilerin ortaya çýkmasý 68 * Eski Yunan ve Roma’ya ait edebiyat, felsefe, bilim ve sanat eserlerinin incelenmesi ve bunlarýn akademilerde okutulmasý * Avrupalýlarýn Ispanya’daki Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracýlýgý ile Islâm uygarlýgýný tanýmasý Cografi Keşiflerle Avrupa halkýnýn zenginleşmesi ve yaşam seviyesinin yükselmesi etkili olmuştur. Rönesans’ýn Sonuçlarý * Avrupa’da hür düşünce ve yeni bir sanat anlayýşý ortaya çýkmýştýr. * Avrupa’da bilim alanýnda deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce yayýlmýş ve skolastik düşünce yýkýlmýştýr. * Hümanistler insaný ve dogayý konu alan, insanýn ön plana çýktýgý eserler ortaya koymuşlardýr. * Avrupa’da egitim – ögretim faaliyetlerine önem verilmiştir. * Bilimsel alandaki çalýşmalar endüstrinin gelişmesine ortam hazýrlamýştýr. * Avrupa’da soylularla halk arasýndaki ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki çelişkiler artmýştýr. * Pozitif düşüncenin gelişmesiyle Hristiyanlýk dininin kutsal kitabý Incil ve din adamlarý eleştirilmiştir. Bunun sonucunda Avrupa’da Reform hareketleri başlamýş ve kilisenin gücü azalmýştýr. Reform Hareketleri Avrupa’da Reform hareketlerinin başlamasýnda; * Bozulan Katolik Kilisesi’nin bazý zümrelerin çýkarlarýna uygun hareket etmesi ve dini ticarete alet ederek Endüljans adlý af belgesi sayesinde zenginleşmesi * Hümanizm sayesinde Hristiyanlýgýn kaynaklarýna inilerek temel ilkelerin ortaya çýkarýlmasý * Kagýt ve matbaa sayesinde iletişimin gelişmesi 69 * Rönesans döneminde yetişen özgür düşünceli aydýnlarýn Katolik Kilisesi’ni tenkid etmeleri * Dinî kitaplarýn ulusal dillere çevrilmesi ve matbaa sayesinde bol miktarda basýlmasý etkili olmuştur. Reform’un Sonuçlarý * Avrupa’da mezhep birligi parçalanmýştýr. Katolik ve Ortodoks mezhepleri yanýnda Protestan, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çýkmýştýr. * Papa ve din adamlarý saygýnlýklarýný kaybetmişlerdir. Katolik Kilisesi yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalmýştýr. * Egitim ve ögretim, kilisenin elinden alýnarak laik egitim anlayýşý yaygýnlaşmýştýr. * Katolik Kilisesi’nden ayrýlan ülkelerde kilisenin topraklarýna ve mallarýna el konulmuştur. * Papa engizisyon mahkemeleriyle Katolik Kilisesi’nin otoritesini devam ettirmeye çalýşmýştýr. * Protestan krallar ve prensler egemen olduklarý bölgelerde din işlerinin mutlak hakimi haline gelmiştir. * Reform hareketleri sonucunda Avrupa’da oluşan siyasal ayrýlýklar, Osmanlýlarýn Avrupa içlerine ilerlemesini kolaylaştýrmýştýr. Rönesans ve reform hareketleri Avruba' da gelişmei önleyen engelleri oratadan kaldýrmýştýr. Avrupa’da yaşanan Reform hareketleri Osmanlý ülkesinde etkili olmamýştýr. Osmanlý Devleti, hakimiyeti altýnda yaşayan Hristiyan halka din ve inanç yönünden geniş haklar tanýmýştýr. Osmanlý Devleti’nin Hristiyan halký kilisenin suistimaline karşý korumasý mezheplerin ve savaşlarýn çýkmasýný engellemiştir. 70 12) XVII.Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu Osmanlý Imparatorlugu’nun Duraklama Nedenleri Merkezi Yönetimin Bozulmasý Osmanlý merkezi yönetiminin bozulmasýnda; * XVII. yüzyýldan itibaren tahta çýkan padişahlarýn devlet işlerine ilgisiz kalmalarý ve ordunun başýnda seferlere çýkmamalarý * Şehzadelerin sancaklara gönderilmemesinden dolayý, devlet işlerinde yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan devletin başýna geçmeleri * Padişahlarýn tecrübesizliginden yararlanan saray kadýnlarýnýn ve agalarýnýn devlet yönetiminde etkili olmalarý * Önemli makamlarýn liyakata bakýlmadan rüşvet ve iltimas yoluyla dagýtýlmasý gibi nedenler etkili olmuştur. Devlet yönetiminde otoritenin sarsýlmasý, halkýn devlete olan güveninin azalmasýna ve iç isyanlarýn çýkmasýna neden olmuştur. Ekonominin Bozulmasý * XVI. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Osmanlý ekonomisinin bozulmasýnda; * Cografi Keşiflerin etkisiyle ticaret yollarýnýn yön degiştirmesi ve gümrük gelirlerinin büyük ölçüde azalmasý * XVII. yüzyýlda Avusturya ve Iran ile yapýlan savaşlarýn yüklü harcamalara yol açmasý * Ihracatýn azalmasý, ithalatýn artmasý ve kapitülasyonlarýn giderek Avrupalý devletlerin sömürü aracý haline gelmesi * Sömürgelerden Avrupa’ya yüklü miktarda altýn ve gümüşün gelmesi, bu madenlerin bir miktarýnýn Osmanlý ülkesine girmesi ve paranýn degerini düşürerek enflasyonu artýrmasý 71 * Vergilerin yükseltilmesi üzerine köylerde yaşayan insanlarýn vergilerini ödeyemeyerek tarýmsal üretimi býrakmalarý * Saray masraflarýnýn artmasý gibi nedenler etkili olmuştur. Askeri Sistemin Bozulmasý * III. Murat döneminden itibaren kapýkulu ocaklarýna kanunlara aykýrý asker alýnarak sayýlarýnýn artýrýlmasý * Yeniçerilerin geçim sýkýntýsýný ileri sürerek askerlik dýşýnda işlerle ugraşmalarý * Iltizam sisteminin yaygýnlaşmasý üzerine týmar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi * Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanýn başýna getirilmesi * Avrupa’da meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi gibi etkenler Osmanlý askeri sisteminin bozulmasýna neden olmuştur. Sosyal Alandaki Bozulmalar Týmar sisteminin bozulmasý, nüfusun artmasý ve Anadolu’da çýkan Celâli isyanlarý halkýn devlete olan güvenini sarsmýştýr. XVII. yüzyýlda başta Istanbul olmak üzere büyük şehirlerin nüfuslarý hýzla artmýş, bu durum şehirlerde işsizlige ve güvenligin bozulmasýna neden olmuştur. Egitim Sisteminin Bozulmasý * Osmanlý egitim sisteminin temelini oluşturan medreselerin çagýn gerisinde kalmasý ve Avrupa’da egitim alanýnda meydana gelen yeniliklerin takip edilmemesi * Pozitif bilimlerin medreselerin müfredatýndan çýkarýlmasý * Medrese ögrenimi görmemiş pek çok kişiye ilmi rütbeler verilmesi * Yeni dogmuş çocuklara müderrislik ünvanýnýn verilmesi ve beşik ulemasý diye adlandýrýlan bir sýnýfýn ortaya çýkmasý 72 Dýş Etkenler * Cografi Keşiflerle zenginleşen ve ekonomilerini güçlendiren Avrupa devletleri, Rönesans ve Reform hareketleriyle düşünce ve bilim hayatýnda önemli atýlýmlar yapmýştýr. Osmanlý Imparatorlugu Avrupa’daki teknolojik ve bilimsel gelişmelere ayak uyduramamýş, Avrupa’nýn gerisinde kalmýştýr. * XVII. yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu dogal sýnýrlarýna ulaşmýştýr. Sýnýrlarýný çöllere, okyanuslara ve güçlü devletlere dayandýran Osmanlý Devleti duraklama sürecine girmiştir. * Avrupalýlarýn Haçlý anlayýşýyla Osmanlý Imparatorlugu’na hep birlikte saldýrmalarý duraklamaya neden olmuştur. XVII. Yüzyýlda Osmanlý – Avusturya Ilişkileri 1593 – 1606 Osmanlý – Avusturya Savaşlarý Sokullu Mehmet Paşa döneminde imzalanan antlaşma taraflarýn karşýlýklý saldýrýlarýyla bozulmuş ve iki devlet arasýnda savaşlar başlamýştýr. Iki devlet arasýndaki savaş Avusturya’nýn istegiyle Zitvatorok Antlaşmasý imzalanarak sona erdirilmiştir (1606). Zitvatorok Antlaşmasý ile Osmanlý Devleti; * Avrupa’daki üstünlügünü kaybetmiştir. * Avusturya kralý Osmanlý padişahýna denk hale gelmiştir. Böylece, Osmanlý Devleti’nin Avrupa devletleriyle hukuki eşitlik dönemi başlamýştýr. Viyana Kuşatmasý ve Osmanlý - Avusturya Savaşý Avusturya, Orta Avrupa’da gücünü artýrmak için Macaristan’a egemen olma politikasý izlemiştir. Macarlara yardým etmeyi kabul eden Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sefere çýkarak Viyana’yý ikinci defa kuşatmýştýr (1683). Osmanlý ordularý Viyana önlerinde bozguna ugrayarak geri çekilmiştir. Türklerin Viyana önlerinde bozguna ugramasý, Avrupa’da büyük bir sevinç meydana getirmiş ve Papa’nýn gayretleriyle Türkleri Avrupa’dan atmak amacýyla 73 Kutsal Ittifak kurulmuştur (1684). Bu ittifaka; Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta şövalyeleri ve sonradan Rusya katýlmýştýr. 16 yýl devam eden savaşlarda Osmanlý Ordusu yenilmiş, kutsal Ittifak devletleriyle Osmanlý Devleti arasýnda Karlofça Antlaşmasý imzalanmýştýr (1699). Karlofça Anlaşmasý'yla; -Osmanlý Devleti Batýda ilk kez toprak kaybetmiştir. -Osmanlý Devleti Orta Avrubadaki egemenligini kaybetmiştir -Avruba devletleri savunmadan saldýrýya geçmiş ve askeri bakýmdan üstünlükleri ortaya çýkmýştýr. Karlofça Antlaşmasý’ndan sonra Rusya ile Osmanlý Devleti arasýnda Istanbul Antlaşmasý imzalanmýştýr (1700). Istanbul Antlaşmasý’yla; * Osmanlý Devleti, Karlofça ve Istanbul Antlaşmalarý’yla kaybettigi topraklarý geri alabilmek amacýyla XVIII. yüzyýlda Avusturya, Venedik ve Rusya ile savaşlar yapmýştýr. Iç Isyanlar ve Sonuçlarý Istanbul Isyanlarý Istanbul isyanlarý kapýkulu askerlerinden yeniçeriler ve sipahiler tarafýndan çýkarýlmýştýr. Istanbul isyanlarýnýn çýkmasýnda; * Devlet yönetimindeki otorite boşlugundan yararlanan yeniçeri agalarý ve saray kadýnlarýnýn yönetimi olumsuz yönde etkilemeleri * Kapýkulu sisteminin degişmesi ve ocaga askerlikle ilgisi olmayan kişilerin alýnmasý 74 * Kapýkulu askerlerinin maaşlarýnýn zamanýnda ödenmemesi veya ayarý düşük paralarla ödenmesi * Yeniçerilerin cülus bahşişi almak için sýk sýk padişah degiştirmek istemeleri * Devlet yönetiminde etkin olmak isteyen devlet adamlarýnýn yeniçerileri kýşkýrtmasý * Yeniçeri ve sipahilerin çýkarlarý dogrultusunda hareket etmeyen padişah ve devlet adamlarýný görevden uzaklaştýrmak istemeleri * Kapýkulu askerlerinin disiplin altýnda tutulamamasý gibi nedenler etkili olmuştur. Istanbul isyanlarý devlet düzeni degiştirmeye olmayýp, yönetimi şahýslara karşý yapýlmýştýr. Istanbul isyanlarý sonucunda; * Isyancýlar, daima isteklerini yaptýrmayý başarmýşlar ve Osmanlý merkezi idaresi üzerinde kapýkulu (özellikle yeniçeriler) askerlerinin etkisi artmýştýr. * Isyancýlar, padişah ve devlet adamlarýný görevden almýşlar, hatta öldürmüşlerdir. * Isyanlar Istanbul’da asayişin bozulmasýna, halkýn zor durumda kalmasýna, şehirde yangýnlarýn çýkmasýna ve yagmalamalarýn yapýlmasýna neden olmuştur. Celâli Isyanlarý XVII. yüzyýlda Anadolu’da çýkan isyanlara “Celali Isyanlarý” denilmiştir. Celâli isyanlarýnýn sonucunda; * Eyaletlerde devlet yönetiminin bozulmasý ve vergi toplamada adaletsiz davranýlmasý * Dirlik sisteminin bozulmasý ve dirliklerin dagýtýmýnda haksýzlýklarýn yapýlmasý * XVII. yüzyýlda savaşlarýn uzun sürmesi ve yenilgiyle sonuçlanmasýndan dolayý askerden kaçanlarýn Anadolu’da eşkiyalýga başlamasý * Devşirme asýllý devlet adamlarýnýn Anadolu halkýyla kaynaşamamalarý 75 * Merkezi otoritenin zayýflamasý * Kadý ve sancak beylerinin kanunlara aykýrý davranarak halký zor duruma düşürmeleri * Osmanlý – Iran ve Osmanlý – Avusturya savaşlarý gibi nedenler etkili olmuştur. Celâli isyanlarýnýn sonucunda; * Anadolu’da devlet otoritesi sarsýlmýştýr. * Anadolu’da huzur ve güvenlik bozulmuş, birçok şehir ve kasaba harap olmuştur. * Üretim faaliyetleri azalmýş, ekonomi bozulmuştur. * Vergiler toplanamamýş ve devletin gelirleri azalmýştýr. 76 13) XVIII.Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu Osmanlý – Rus Ilişkileri Prut Savaşý ve Sonuçlarý Osmanlý Devleti’yle Rusya arasýnda Prut Savaşý’nýn başlamasýnda Osmanlý Devleti’nin; * Istanbul Antlaşmasý’yla kaybettigi yerleri geri almak istemesi * Kýrým Hanlýgý ve Isveç Krallýgý’ný Rusya’ya karşý korumak istemesi gibi nedenler etkili olmuştur. Sadrazam Baltacý Mehmet Paşa komutasýndaki Türk ordusu, Prut nehri yakýnlarýnda Rus ordusunu kuşattý ve Rusya Çarý I. Petro barýş istedi (1711). Rusya ile Osmanlý Devleti arasýnda imzalanan Prut Antlaşmasý’yla; Osmanlý Imparatorlugu Azak Kalesi ve çevresini alarak Ruslarý Karadeniz’den uzaklaştýrmýştýr. Osmanlý Devleti Karlofça ve Istanbul Antlaşmalarýyla kaybettigi yerleri geri alma konusunda ümitlenmiştir. Ayrýca, Prut Savaşý sonunda Osmanlý – Isveç ilişkileri güçlenmiştir. Osmanlý – Venedik ve Avusturya Savaşlarý XVIII. yüzyýl başlarýnda Osmanlý Imparatorlugu ile Venedikliler arasýnda savaşlarýn başlamasýnda; * Osmanlý Devleti’nin Karlofça Antlaşmasý’yla kaybettigi Mora Yarýmadasý’ný geri almak istemesi * Venediklilerin Karadaglýlarý Osmanlýlara karşý isyana kýşkýrtmalarý gibi nedenler etkili olmuştur. 77 Osmanlý Devleti, Venediklilere savaş açarak Mora Yarýmadasý’ný ele geçirmiştir (1715). Bu gelişme üzerine Karlofça Antlaşmasý’nýn bozuldugunu ileri süren antlaşmanýn garantör devleti Avusturya, Osmanlý Devleti’ne savaş açtý (1716). Osmanlý Devleti, Avusturya’ya yenildi. Osmanlý – Venedik ve Avusturya savaşlarý Pasarofça Antlaşmasý’yla sona ermiştir (1718). Pasarofça Antlaşmasý’nýn sonucunda; * Osmanlý Devleti; kaybettigi topraklarý geri alamayacagýný anlamýş ve barýşçý bir politika takip ederek elinde kalan topraklarý korumaya çalýşmýştýr. * Osmanlý Devleti Avrupalý devletlerin üstünlügünü kabul ederek, Avrupa’daki gelişmelerin paralelinde ýslahatlar yapmýştýr. Lale Devri’yle başlayan Avrupa’nýn etkisi gün geçtikçe artmýştýr. * Balkanlarýn kapýsý durumundaki Belgrad’ýn Avusturya’ya kaptýrýlmasýndan sonra bölgedeki güç dengesi Avusturya’nýn lehine bozulmuştur. Osmanlý - Rusya ve Avusturya Savaşlarý (1736 - 1739) Osmanlý Devleti ile Iran savaş halindeyken Rusya, Avusturya ile Osmanlý topraklarýný paylaşmak amacýyla gizli bir ittifak kurdu. Iki büyük Avrupa devletiyle savaşmak zorunda kalan Osmanlý Devleti, iki cephede de önemli başarýlar kazanmýştýr. Osmalý ordularýnýn Gerileme Devri'de Avruba'nýn iki güçlü devletini maglup etmesinde,Humbaracý Ahmet Paşa'nýn ýslahatlar ve savaş planlarý etkili olmuştur. Fransa’nýn araya girmesiyle önce Avusturya, sonra Rusya ile ayrý ayrý Belgrad Antlaşmasý imzalanmýştýr (1739). Belgrad Anlaşmalarýnýn sonucunda; * Osmanlý Devleti’nin Karadeniz’deki üstünlügü kesinleşmiştir. 78 * Ruslarýn Bogazlarý tehdidi bir süre engellenmiştir. * XVIII. yüzyýlda Osmanlý Devleti’nin imzaladýgý en kârlý antlaşma olmuş ve Avrupa’da uzun süren barýş döneminin başlangýcý olmuştur. * Antlaşmanýn imzalanmasýnda arabuluculuk yapan Fransa, Osmanlý Devleti’nden yeni imtiyazlar elde etmiştir; kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiş ve Kudüs’teki kutsal yerlerin yönetimi Katolik olan Fransa’ya býrakýlmýştýr. Bu gelişmelerden sonra Fransa mallarý, Osmanlý ülkesinde iyi bir pazara kavuşmuştur. 1768 – 1774 Osmanlý – Rus Savaşý Ruslarýn Lehistan’ ýn iç işlerine karýşmasý Osmanlý - Rus savaşýnýn başlamasýna neden olmuştur (1768). Savaş sýrasýnda Ruslar Izmir Çeşme limanýnda Osmanlý donanmasýný yakmýşlar, Rus Ordularý karşýsýnda başarýsýz olan Osmanlý Devleti barýş istemiştir. Küçük Kaynarca Antlaşmasý ve Önemi 1. Kýrým Hanlýgý bagýmsýz bir devlet olacak; sadece dini konularda Osmanlý halifesine baglý kalacaktýr.Bu madde ile; * Osmanlý Devleti ilk defa halký Türk ve Müslüman olan bir toprak parçasýný kaybetmiştir. * Osmanlý Devleti siyasal ilişkilerde ilk defa halifeligin dinsel gücünden yararlanmýşýtýr. Böylece, Kýrým ile dini ve kültürel baglarýn devam ettirilmesi amaçlanmýştýr. Ayrýca, askeri yönden Rusya’yý durduramayan Osmanlý Devleti’nin halifeligin gücünden yararlanmaya çalýşmasý zayýfladýgýný göstermektedir. 2. Osmanlý ülkesinde yaşayan Ortodokslarýn himayesi Rusya’ya verilecektir. 3. Rusya, Osmanlý ülkesinde istedigi her yerde konsolosluk açabilecek ve Istanbul’da sürekli elçi bulundurabilecektir. 2. ve 3. maddelerle; 79 * Rusya’nýn Osmanlý Devleti’nin iç işlerine karýşmasýna ortam hazýrlanmýştýr. * Osmanlý ülkesi Rusya’nýn etkisine açýk hale gelmiştir. * Osmanlý ülkesinde yaşayan Ortodokslarýn isteklerini Rusya’ya iletme imkaný dogmuştur. 4. Rusya diger Avrupa devletlerinin yararlandýgý kapitülasyonlardan faydalanacaktýr. 5. Rusya Karadeniz’de donanma bulundurabilecek ve Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz’de serbestçe dolaşabilecektir. Bu madde ile; * Karadeniz Türk gölü olma özelligini kaybetmiştir. * Rusya tarihinde ilk defa Istanbul ve Çanakkale Bogazlarýný geçerek sýcak denizlere çýkma imkaný elde etmiştir. Osmanlý – Fransa Ilişkisi (1798 – 1801) Fransa’nýn Osmanlý Devleti’ne ait olan Mýsýr eyaletini işgal etmesinde; * Orta Dogu’ya egemen olarak Ingiltere’nin sömürgelerine giden yollarý ele geçirmek ve bölgedeki Ingiliz çýkarlarýna darbe vurmak istemesi * Fransa’nýn Yedi Yýl Savaşlarý’ndaki kayýplarýný telafi etmeye çalýşmasý * Mýsýr’ýn stratejik ve ekonomik yönlerden önemli bir konumda bulunmasý gibi nedenler etkili olmuştur. Fransýzlarýn bölgeye (Akdeniz’e) yerleşmesi çýkarlarýna ters düşen Ingiltere ve Rusya ittifak yaparak Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer aldýlar. Donanmasý yanan Napolyon Osmanlý Devleti’ni barýşa zorlamak amacýyla Suriye üzerine yürüyerek Akka kalesine kadar ilerledi. Burada Cezzar Ahmet Paşa 80 komutasýndaki Nizam – ý Cedit ordusuyla yapýlan savaşý Napolyon kaybetti (1799). Bir süre daha devam eden savaş El – Ariş Antlaşmasý’yla sona ermiştir (1801). Bu antlaşma ile; * Mýsýr yeniden Osmanlý idaresine girmiştir. * Ingiltere, dogu ticaret yolunu tehdit eden Fransa’yý etkisiz hale getirerek Akdeniz’de üstünlük saglamýştýr. Osmanlý Devleti varlýgýný devam ettirrebilmek için denge politikasýný izlemeye başlamýştýr. 81 14) XVII. ve XVIII. Yüzyýllarda Islahat Hareketleri XVII. Yüzyýl Islahatlarý ve Özellikleri II. Osman Osmanlý tarihinde ilk köklü ýslahat girişimleri II. Osman döneminde (1618 – 1622) başlamýştýr. II. Osman dönemi yenilikleri şunlardýr: * II. Osman, saray dýşýndan evlilik yaparak sarayý halka açmýştýr. * Şeyhülislam’ýn fetva vermek dýşýndaki yetkilerini elinden aldý. Böylece ilmiye sýnýfýnýn devlet işlerine karýşmasý engellenmiştir. * Zamanýn ihtiyaçlarýna göre yeni kanunlarýn yapýlmasý planlanmýştýr. * II. Osman Hotin Seferi’nde yeniçerilerin durumunu görünce Yeniçeri Ocagý’ný kaldýrmak istedi. Ancak, Genç Osman düşüncelerini zamansýz açýga vurdugundan ve ýslahatlar sýrasýnda kendisine yardýmcý olacak tecrübeli devlet adamý olmadýgýndan ýslahat planlarý gerçekleştirilememiştir. IV. Murat * Yeniçeri ve sipahi zorbalarý ortadan kaldýrýldý. Bu durum Istanbul’da asayiş ve güvenligin kurulmasýný saglamýştýr. * Bütçe açýgýnýn saray masraflarýnýn çoklugundan ve lüzumsuz hediye ve bahşişlerden kaynaklandýgýný görünce bunlarý azaltmaya çalýşmýştýr. * Mali yýlýn bütçesini önceden hazýrlamýştýr. * Divan üyeleri ve diger yöneticilerden hazineye para aktarmýştýr. * Hazineye borcu olan kişilerden bu borçlarý tahsil etmiştir. 82 Köprülü Mehmet Paşa Köprülü Mehmet Paşa; * Memleketin iç durumunu ele aldý. Dini yönden fikir ayrýlýgýna düşen Istanbul ulemasýný degişik yerlere göndererek kargaşaya son vermiştir. * Maliyeyi düzene sokan Köprülü Mehmet Paşa, Kuyucu Murat Paşa ve IV. Murat gibi baský ve şiddet kullanmýştýr. Onun ölümünden sonra, kendi tavsiyesiyle oglu Fazýl Ahmet Paşa sadrazamlýga getirilmiştir. * Ordu ve donanmayý ele aldý. Çanakkale Bogazý’ný ablukaya alan Venedik donanmasýný buradan uzaklaştýrýp, Venedik tarafýndan işgal edilen Limni, Bozcaada ve Gökçeada’yý geri alarak Akdeniz yolunu açmýş ve Girit Adasý’na yardým göndermiştir. * Erdel Beyi Rakoçi ve Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nýn isyanlarýný bastýrarak asayişi saglamýştýr. * Týmarlar eskiden oldugu gibi savaşlarda yararlýlýk gösterenlere verilmiştir. Anadolu ve Rumeli’deki týmarlý sipahilerin gerçek mevcudunu ögrenmek için yoklamalar yapýlmýştýr. Haksýzlýk ve zorbalýk yapan devlet memurlarý engellenerek kanun hakimiyeti kurulmaya çalýşýlmýştýr. * Devletin duraklamasýnýn ve kötü gidişatýn durdurulmasý için neler yapýlmasý gerektigine ilişkin devlet ileri gelenlerinden raporlar alýnmýştýr. XVII. yüzyýlýn önemli şahsiyetlerinden biri olan Koçi Bey, devletin Kanuni’den sonra düştügü sýkýntýlarý, kurumlarýn nasýl bozuldugunu anlattýgý “Koçi Bey Risalesi” adlý raporunu IV. Murat’a takdim etmiştir. * Iran üzerine iki defa sefer düzenlendi. Bu seferler sýrasýnda Anadolu’daki Celâliler ortadan kaldýrýlmýş, emniyet ve güvenlik saglanmýştýr. * Uyuşturucu maddelerin ve tütünün kullanýmý, gece sokaga çýkýlmasý yasaklanmýştýr. Tarhuncu Ahmet Paşa Tarhuncu Ahmet Paşa mali alanda ýslahatlar yaparak devletin gelir – gider dengesini saglamaya çalýşmýştýr. Tarhuncu Ahmet Paşa; 83 * Bazý illerin gelirinin iltizama verilmesini, dirlik sahiplerinin gelirlerinin bir kýsmýnýn da hazineye aktarýlmasýný saglamýştýr. * Bütçe açýgýnýn saray masraflarýnýn çoklugundan ve lüzumsuz hediye ve bahşişlerden kaynaklandýgýný görünce bunlarý azaltmaya çalýşmýştýr. * Mali yýlýn bütçesini önceden hazýrlamýştýr. * Divan üyeleri ve diger yöneticilerden hazineye para aktarmýştýr. * Hazineye borcu olan kişilerden bu borçlarý tahsil etmiştir. XVIII. Yüzyýl Islahatlarý ve Özellikleri Lale Devri * Ilk kez Avrupa’nýn önemli merkezlerinde geçici elçilikler açýldý (Paris, Viyana, Moskova ve Lehistan). Osmanlý Devleti, elçilikleri kurmakla; Avrupa’daki teknik, bilimsel ve sosyal gelişmeleri takip etmeyi ve Avrupa devletlerinin politikalarýný ögrenmeyi amaçlamýştýr. * Said Efendi ve Ibrahim Müteferrika tarafýndan ilk Türk matbaasý kuruldu (1727). Ibrahim Müteferrika’nýn evinde kurulan bu ilk Osmanlý matbaasýnda dini kitaplar hariç tarih, cografya ve edebiyata ait bazý kitaplar basýlmýştýr. Matbaada basýlan ilk eser Vankulu Lügati adlý sözlüktür. Osmanlý Devleti’nde binlerce insan hattatlýk yaparak geçimlerini saglýyordu. Bu insanlarý magdur etmemek amacýyla devlet önceleri matbaada dini kitaplarýn basýmýný yasaklamýştýr. * Yeniçerilerden oluşturulan bir itfaiye örgütü kurulmuştur (Tulumbacýlar). * Yalova’da bir kagýt imalathanesi kurulmuştur. * Istanbul’da bir kumaş ve çini imalathanesi açýlmýştýr. * Ilk defa çiçek hastalýgý için aşý bulunmuştur. * Kütüphaneler açýlmýştýr (En önemlileri Enderun ve Yeni Cami kütüphaneleridir). * Askeri alanda esaslý bir ýslahat görülmemiş, sýnýrlarda bazý kaleler ve istihkamlar yaptýrýlmýştýr. Ayrýca Istanbul surlarý onarýlmýştýr. * Dogu klâsiklerinden bazý eserler Türkçeye tercüme edilmiştir. 84 * Resim, minyatür, edebiyat ve az da olsa bilim alanýnda gelişmeler gözlenmiştir. * Avrupa’dan Rokoko ve Barok tarzý mimari örnek alýnarak çeşitli eserler yapýlmýştýr. * Osmanlý mimarisinin Avrupa mimarisinin etkisinde kalmasý sonucunda sivil mimari ön plana çýkmýştýr. Osmanlý Devleti bu dönemde sadece Dogu’da Iran’la savaşmýştýr. * Lâle Devri Patrona Halil Isyaný ile sona ermiştir. I. Mahmut * l. Mahmut orduya düzen vermenin ve Avrupa ordularý gibi savaşa hazýrlanmanýn lüzumunu anlamýş ve bu işi Fransýz asýllý Humbaracý Ahmet Paşa’ya (Kont dö Boneval) vermiştir. Ahmet Paşa; * Osmanlý ordusundaki Humbaracý ve Topçu sýnýfýný ýslah etmiştir. * Ordunun ýslahý için raporlar hazýrlamýştýr. * Subay yetiştirmek amacýyla Kara Mühendishanesi’ni kurmuştur (1734). Böylece Avrupa tarzýnda ilk teknik okul açýlmýştýr. * Emrindeki kýtalarý Avrupa ordularýnýn düzenine göre örgütlemiş, bölük, tabur ve alay örgütlerini oluşturmuştur. III. Mustafa Bu dönemin ýslahatlarýný Sadrazam Koca Ragýp Paşa ve Baron dö Tot yapmýştýr: * III. Mustafa lüzumsuz masraflarý keserek maliyede ýslahat yaptý. Ilk defa bu dönemde iç borçlanma sistemi (esham) uygulanmýştýr. * Fransýzca’dan matematik ve astronomiyle ilgili kitaplar tercüme edilmiştir. * Fransa’dan getirilen Baron dö Tot topçu ve istihkam askerlerini ýslah etmiştir. * Sürat Topçu Ocagý kuruldu. Bu ocak Avrupa tarzýnda yetiştirilmiştir. * Tophane ýslah edilmiştir. * Deniz subayý yetiştirmek amacýyla Deniz Mühendishanesi kurulmuştur. 85 * Çeşme faciasýndan sonra tersane ýslah edilerek yeni bir donanma kurulmuştur. I. Abdülhamit Devrin ileri gelen ýslahatçý devlet adamlarý Halil Hamit Paşa ve Cezayirli Hasan Paşa’dýr. * Halil Hamit Paşa, Sürat Topçu Ocagý’ný genişleterek mevcudunu artýrmýştýr. * Istihkam Okulu açýldý. Lagýmcý ve Humbaracý ocaklarýnýn gelişmesi saglandý. Kara ve deniz kuvvetlerini ýslah etmek için Avrupa’dan çok sayýda mühendis ve uzman getirilmiştir. * Yeniçerilerin sayýmý yapýldý. Týmar sisteminde düzenlemeye gidildi. Ulufe alým satýmý yasaklandý. Halil Hamit Paşa maliyeyi düzeltmek için çalýşmalar yaptý. Ancak başarýlý olamadý. III. Selim III. Selim döneminde yapýlan ýslahatlara Nizam-ý Cedit adý verilmiştir. Bu dönem ýslahatlarýnýn agýrlýk merkezini askeri ýslahatlar oluşturmuştur. * Nizam-ý Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzýnda egitilen bu ordu ilk askeri başarýsýný Akka’da Fransýzlara karşý kazanmýştýr. Ordunun giderleri yeni kurulan Irad-ý Cedit hazinesi tarafýndan karşýlanmýştýr. * III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ýslah etmiştir. * Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adýyla okullar genişletilmiştir. * Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlý Devleti hakkýndaki düşüncelerini ögrenmek amacýyla Avrupa’nýn önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir. * Ülke parasýnýn degerini korumak için yerli malý özendirilmiştir. * Resmi devlet matbaasý kurulmuştur. * Ilmiye sýnýfýnýn ýslahý için çalýşýldý. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransýzca devletin ilk resmi yabancý dili haline getirilmiştir. 86 III. Selim tarafýndan yapýlmak istenen ýslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarýnýn lüks ve israfa dalmalarý, Irad-ý Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdigi huzursuzluk ve yabancý elçilerin aleyhte propaganda yapmalarý gibi nedenlerden dolayý başarýlý olamamýştýr. Kabakçý Mustafa Isyaný’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ý Cedit ýslahatlarý ortada kalmýştýr. XVIII. Yüzyýl Islahatlarýnýn Genel Özellikleri * Osmanlý Devleti, Avrupa’nýn gerisinde kaldýgýný anlamýş ve Avrupa’yý örnek alarak yenilikler yapmýştýr. * Islahatlar padişah ve devlet adamlarý tarafýndan yapýlmýş, halkýn ýslahatlar konusunda bir istegi ve destegi olmamýştýr. * Savaşlarýn yenilgiyle sonuçlanmasý ve toprak kayýplarýnýn devam etmesi, ýslahatlarýn askeri alanda yapýlmasýna neden olmuştur. * Islahatlar, gösterilen tepkiler yüzünden (özellikle yeniçerilerin) devamlý olmamýştýr. * XVII. yüzyýl ýslahatlarýna göre daha esaslý ýslahatlar yapýlmýştýr. Ancak, ýslahatlarla amaçlanan hedefler gerçekleştirilememiş ve devlet çöküntüden kurtarýlamamýştýr. 87 15) XIX. Yüzyýlda Osmanlý Imparatorlugu XIX. Yüzyýl Siyasal Olaylarý Milliyetçilik Hareketleri Çok uluslu bir yapýya sahip olan Osmanlý Imparatorlugu, Fransýz Ihtilâli’nin getirdigi ulusçuluk akýmýndan en fazla etkilenen devlettir. XVIII. ve XIX. yüzyýllarda Rusya başta olmak üzere Ingiltere ve Fransa Osmanlý Devleti içinde yaşayan uluslarý kýşkýrtmýşlardýr. Bu kýşkýrtmalar sonucunda Balkanlarda Sýrplar ve Yunanlýlar ayaklanmýştýr. Sýrp Isyaný Osmanlý Imparatorlugu’na karşý ilk milliyetçilik isyaný Sýrplar tarafýndan başlatýlmýştýr. Sýrplarýn isyan etmesinde; * Rusya ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin kýşkýrtmalarý * Osmanlý merkezi otoritesinin zayýflamasý * Toprak düzeninin bozulmasý * Savaş alaný haline gelen Sýrbistan topraklarýnýn sýk sýk el degiştirmesi * Sýrbistan’da görev yapan memurlarýn ve yeniçerilerin halka karşý sorumsuz davranýşlarý * Milliyetçilik düşüncesinin Sýrplar arasýnda yayýlmasý gibi nedenler etkili olmuştur. 1806 – 1812 Osmanlý – Rus Savaşlarý sonucunda imzalanan Bükreş Antlaşmasý’yla Osmanlý Devleti Sýrplara bazý ayrýcalýklar vermiştir (1812). Bu ayrýcalýklarla yetinmeyen Sýrplar, bagýmsýzlýk yolunu açacak imtiyazlar isteyerek ayaklandýlar. Osmanlý Devleti, Ruslarýn olaya karýşmasýný engellemek için Sýrplara yeni haklar tanýmýştýr (1815). Yunan isyanýnýn başlamasýndan sonra yeniden 88 ayaklanan Sýrplar Edirne Antlaşmasý’yla özerk bir devlet haline gelmiştir (1829). Böylece, iç işlerinde serbest hale gelen Sýrplar, Ruslarýn Osmanlý Devleti’ne baskýlarý sonucunda Berlin Antlaşmasý’yla bagýmsýz olmuşlardýr (1878). Yunan Isyaný Osmanlý Imparatorlugu’nda diger uluslardan daha fazla imtiyaza sahip olan Rumlarýn ayaklanmasýnda; * Milliyetçilik akýmýnýn Rumlar arasýnda yaygýnlaşmasý * Rusya, Ingiltere ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin Rumlarý isyana kýşkýrtmalarý * Yunanlýlarýn eski Bizans Imparatorlugu’nu yeniden kurmak istemeleri * gibi nedenler etkili olmuştur. * Ticaret faaliyetleri yapan Rumlarýn zenginleşmeleri * Rumlarýn okullar ve cemiyetler kurarak yapacaklarý isyan hareketlerine ortam hazýrlamalarý (Bu cemiyetlerden en önemlisi Etnik–i Eterya’dýr.) * Rumlarýn Divan–ý Hümayun elçilik tercümanlýgý gibi devletin önemli memurluklarýnda görev almalarý * Rumlarýn Avrupalý devletler tarafýndan desteklenmesi * Osmanlý Devleti’nin Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nýn isyan etmesi ve devletin isyaný bastýrmak için ugraşmasý gibi gelişmeler Yunan isyanýnýn çýkmasýna, yaygýnlaşmasýna ve başarýya ulaşmasýna ortam hazýrlamýştýr. Avrupalý devletlerin Rumlarla yakýndan ilgilenmesinde; Rumlarý eski Yunan uygarlýgýný meydana getirenlerin torunlarý olarak görmeleri ve ayný dinden olmalarý etkili olmuştur.Avrupalýlarýn Yunanlýlarý desteklemeleri, XIX yüzyýl Avrupa diplomasisinde din unsurunun etkili oldugunu göstergesidir. Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nýn isyanýndan yararlanan Rumlar Mora’da isyan başlattýlar (1821). Osmanlý Devleti kýsa sürede yayýlan isyaný bastýramadý. Padişah II. Mahmut, Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi şartýyla Mýsýr valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardým istedi. Ibrahim Paşa komutasýnda Mora’ya gelen 89 Mýsýr kuvvetleri kýsa sürede isyaný bastýrdý. Fakat bu gelişme Rusya, Ingiltere ve Fransa’nýn tepkisini çekmiş ve bu devletler birleşerek Navarin Limaný’nda Osmanlý ve Mýsýr donanmalarýný yakmýşlardýr. (1827). Navarin faciasý sonucunda; * Yunan isyaný yeniden başlamýştýr. * Dogu Akdeniz’de Ruslara karşý deniz gücü kalmamýştýr. * Rusya, Osmanlý Devleti’ne savaş açmýştýr. Imparatorlukla yönetilen Avusturya ,Yunan isyanýnda Osmanlý Devleti,'ni desteklemiştir.Avusturya Avusturya'nýn Yunan isyanýný desteklemesinde ; -Birçok ulustan meydsana gelen bir devlet yapýsýnda olmasý -Ruslarýn Balkanlara yerleşmesini istemesi gibi nedeler etkili olmuştur. Osmanlý – Rus Savaşý (1828 – 1829) Ruslar Rumeli’den ilerleyerek Edirne’yi, Dogu Anadolu’da ise Erzurum’u ele geçirdiler. Avrupa devletlerinden destek alamayan Osmanlý Devleti zor durumda kalmýş ve Edirne Antlaşmasý’ný imzalayarak savaşa son vermiştir (1829). Osmanlý Devleti açýsýndan önemli sonuçlar doguran Edirne Antlaşmasý’yla; 1. Milliyetçilik isyanlarý başarýya ulaşmýş ve Yunanistan’ýn bagýmsýz olmasý imparatorluk içindeki diger uluslara örnek olmuştur. 2. Osmanlý Devleti geniş toprak kaybýna ugramýştýr. 3. Devlet ekonomik sýkýntý içerisine girmiş ve yapýlacak ýslahatlar aksamýştýr. 4. Yunanistan’ýn bagýmsýz olmasý üzerine Rum isyaný sýrasýnda Mýsýr valisi Mehmet Ali Paşa’ya verilmesi kararlaştýrýlan Mora Yarýmadasý kaybedilmiştir. 90 Mehmet Ali Paşa’nýn Mora yerine Suriye valiligini istemesi padişah ile Mehmet Ali Paşa arasýnda anlaşmazlýga ve Mýsýr isyanýnýn çýkmasýna neden olmuştur. Mýsýr Sorunu Yunan isyanýnýn bastýrýlmasýnda etkili olan Mehmet Ali Paşa’ya Girit valiligi verildi. Ancak, Yunan isyaný sonrasýnda Mora Osmanlý Devleti’nin elinden çýktýgý için Mehmet Ali Paşa’ya verilemedi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’tan Mora’ya karşýlýk Suriye valiligini istedi. Bu istegin kabul edilmemesi üzerine Mehmet Ali Paşa Suriye’ye güçlü bir ordu gönderdi (1831). Ibrahim Paşa komutasýndaki Mýsýr kuvvetleri üzerlerine gönderilen Osmanlý ordularýný maglup ederek Kütahya’ya kadar ilerlediler (1833). II. Mahmut Osmanlý Devleti’nin düşmaný Rusya’dan yardým istedi. Rusya’nýn gönderdigi bir filo Istanbul Bogazý’ný geçerek Büyükdere önlerine geldi. Ingiltere ve Fransa, Rusya’nýn Akdeniz’e inmesini istemediklerinden dolayý padişah II. Mahmut ile anlaşmasý için Mehmet Ali Paşa’ya baský yaptýlar. Sonuçta; Mýsýr sorunu iç sorun olmaktan çýkmýş, Avrupa sorunu haline gelmiştir. Avrupalý devletlerin baskýlarýna dayanamayan Mehmet Ali Paşa Osmanlý Devleti’yle Kütahya Antlaşmasý’ný imzalamýştýr (1833). Bu antlaşmaya göre; Mehmet Ali Paşa’ya Mýsýr ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiligi, oglu Ibrahim Paşa’ya da Adana valiligi verilmiştir. Böylece, Kütahya Antlaşmasý’yla Mýsýr sorunu geçici olarak çözümlenmiştir. Kendini güvence altýnda hissetmeyen II. Mahmut Rusya ile arasýnda sekiz yýl sürecek Hünkâr Iskelesi Antlaşmasý imzalamýştýr (1833). Hünkar Iskelesi Antlaşmasý’yla; * Rusya, Karadeniz’de tam güvenlik saglamýştýr. * Osmanlý Devleti, Mehmet Ali Paşa’nýn herhangi bir hareketine karşý Rusya’nýn destegini saglamýştýr. Ingiltere bu antlaşmaya tepki göstermiş ve Bogazlar sorunu ortaya çýkmýştýr. * Osmanlý Devleti, Bogazlar üzerindeki egemenlik hakkýný son defa tek başýna kullanmýştýr. 91 Osmanlý Devleti, Rusya’nýn himayesi altýna girmiştir. Osmanlý Devleti Mehmet Ali Paşa’ya karşý Ingiltere’nin destegini saglamak için Balta Limaný Antlaşmasý’yla ekonomik imtiyazlar vermiştir. Mýsýr sorununu çözümlemek için büyük devletler Londra’da bir konferans düzenlediler. Londra Sözleşmesi’ne göre; * Mýsýr özerk bir eyalet haline gelmiştir. * Mýsýr sorunu çözümlenmiştir. * Mýsýr isyaný, Osmanlý Devleti’nin bir valisine söz geçiremeyecek kadar zayýfladýgýný ortaya koymuştur. Mýsýr sorununun çözümlenmesinden sonra Avrupalý devletler Bogazlar sorununu ele aldýlar. Yapýlan görüşmeler sonucunda Londra Bogazlar sözleşmesi imzalandý (1841). Bogazlar sözleşmesine göre; * Bogazlar, uluslararasý bir statü kazanmýştýr. * Rusya, Hünkâr Iskelesi Antlaşmasý ile elde ettigi imkânlarý kaybetmiştir. * Ingiltere ve Fransa bu antlaşmadan kârlý çýkmýştýr. * Osmanlý Devleti’nin bogazlar üzerindeki mutlak egemenligi sona ermiştir. Kýrým Savaşý Kýrým Savaşý’nýn Nedenleri * Rusya’nýn tarihi emellerini gerçekleştirerek sýcak denizlere ulaşmak istemesi * Rusya’nýn kutsal yerler sorununu gündeme getirmesi * Istanbul’a gelen Rus elçisinin protokol kurallarýna uymamasý ve devlet adamlarýna baský yapmasý üzerine Osmanlý Devleti’nin elçiyi ülkesine göndermesi 92 * Rusya’nýn Osmanlý Devleti’ne Ortodoks Kilisesi’nin kutsal yerlerle ilgili isteklerini onaylattýktan sonra, Osmanlý sýnýrlarý içindeki bütün Ortodokslarýn Rusya tarafýndan himaye edilmesini istemesi 1853 yýlýnda Rusya’nýn Eflak ve Bogdan’ý işgal etmesi üzerine Kýrým Savaşý başlamýştýr (1853). Rusya kýsa bir süre sonra Sinop’a baskýn yaparak Osmanlý donanmasýný yaktý. Bunun üzerine Ingiltere ve Fransa, Osmanlý Devleti ile bir ittifak antlaşmasý imzalayarak Rusya’ya savaş ilan ettiler (1854). Müttefikler Kýrým’da Sivastopol’u ele geçince Rus çarý barýş istemek zorunda kaldý. Yapýlan görüşmeler sonucunda Paris Antlaşmasý imzalandý (1856). Paris Antlaşmasý ve Önemi 1. Osmanlý Devleti Avrupa devleti sayýlacak, devletler genel hukukundan yararlanacak ve toprak bütünlügü Avrupalý devletlerin garantisi altýnda olacaktýr. * Osmanlý Devleti, Avrupalý devletlerin garantisi altýna girmekle, kendini koruyamayacak kadar zayýf bir devlet oldugunu kabul etmiştir. * Ingiltere ve Fransa, çýkarlarýnýn tehlikeye girmesine seyirci kalmayacaklarýný göstermişlerdir. 2. Karadeniz tarafsýz hale getirilecek, sadece ticaret gemilerine açýk olacak; Osmanlý Devleti ve Rusya, Karadeniz’de savaş gemisi bulunduramayacak ve tersane kuramayacaklardýr. * Osmanlý Devleti savaşta galip gelmesine ragmen, yenik bir devlet durumuna düşürülmüştür. * Rusya’nýn Osmanlý Devleti üzerindeki emelleri bir süre için engellenmiştir. * Ingiltere ve Fransa, Akdeniz’deki güvenliklerini korumuşlardýr. 3. Bogazlar konusunda 1841 tarihli Londra Bogazlar Antlaşmasý geçerli olacaktýr. 93 * Bogazlar üzerinde uluslararasý statü devam etmiştir. 4. Eflak ve Bogdan’ýn sahip olduklarý haklar ve ayrýcalýklar genişletilecek, bu beyliklerin ve Sýrbistan’ýn haklarý antlaşmayý imzalayan devletlerin ortak garantisi altýnda bulunacaktýr. * Avrupalý büyük devletler Osmanlý Devleti’nin içişlerine karýşmýşlardýr. * Osmanlý Devleti’nin egemenlik haklarýna müdahale edilmiştir. * Büyük devletler Balkan uluslarýnýn bagýmsýzlýgýna ortam hazýrlamýşlardýr. 5. Avrupa devletleri Islahat Fermaný’ný memnunlukla karşýlamýşlar ve Osmanlý Devleti’nin içişlerine karýşmamayý kabul etmişlerdir. * Islahat Fermaný’nýn antlaşmada yer almasý Avrupalý devletlerin Osmanlý Devleti’nin içişlerine karýşmalarýna zemin hazýrlamýştýr. * Islahat Fermaný Avrupalý devletlerin baskýsýyla hazýrlanmýştýr. Osmanlý Imparatorlugu’nun Dagýlmasý Panislavizm Hareketleri Slav asýllý topluluklarý (Rus, Sýrp, Hýrvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn, Sloven, v.s.) siyasal ve kültürel bakýmdan birleştirmek isteyen harekete Panislavizm denilir. Rusya Panislavizm politikasýyla; Osmanlý Devleti’nin iç işlerine karýşmayý ve bu devleti yýkmayý, Balkanlara egemen olmayý ve Balkanlar üzerinden sýcak denizlere ulaşmayý amaçlamýştýr. Balkanlarda Ayaklanmalar Rusya, tarihi emellerine ulaşabilmek amacýyla Balkan uluslarýný Osmanlý Imparatorlugu’na karşý kýşkýrttý. 1876’da Bulgarlar, arkasýndan Karadaglýlar ve Sýrplar ayaklandýlar. Osmanlý tarihinde bu gelişmelere “Balkan Bunalýmý” denilmiştir. 94 1877 – 1878 Osmanlý – Rus Savaşý Avrupalý Devletler Istanbul’da konferans düzenleyerek uluslarýna özerklik verilmesini istemişler, bu teklifleri Osmanlý Devleti kabul etmemiştir. Bunun üzerine Osmanlý Devleti’ne savaş açan Ruslar Osmanlý ordularý karşýsýnda büyük başarýlar kazanmýşlar ve Edirne’yi alarak Istanbul yakýnlarýndaki Çatalca’ya kadar ilerlemişlerdir. Istanbul’un Ruslarýn eline geçmesinden çekinen Osmanlý Devleti barýş istedi. Barýş görüşmeleri Ayastefanos’ta (Yeşilköy) yapýldý (Mart 1878). Rusya’nýn çok güçlenmesi menfaatlerine ters düşen Ingiltere’yi harekete geçirdi. Avusturya, Balkanlara yayýlmayý amaçladýgýndan antlaşmaya tepki gösterdi. Almanya da bu devletlere katýlýnca Ayastefanos Antlaşmasý uygulanmamýştýr. Rusya, yeni bir savaşý göze alamadýgýndan Berlin’de bir kongre toplanmasýný kabul etti. Berlin Kongresi’ne Osmanlý Devleti, Rusya, Ingiltere, Avusturya, Fransa, Italya ve Almanya katýldý. Görüşmeler sonunda Berlin Antlaşmasý yapýldý (1878). Bu antlaşmaya göre; * Osmanlý Devleti’nin tek kârý Dogu Beyazýt olmuş, ancak Kýbrýs’ý Ingilizlere üs olarak vermiştir. * Ermeni sorunu, Berlin Antlaşmasý’yla uluslararasý politika konusu haline gelmiştir. * Bulgaristan’ýn parçalanmasýyla Rusya’nýn Balkan egemenligi ve Ege Denizi’ne inmesi engellenmiştir. * Osmanlý Devleti, Berlin Kongresi’nde Avrupalý devletlerin hedefi haline gelmiştir. Bunun sonucunda kongre Osmanlý Devleti’nin paylaşým pazarlýgý haline gelmiş, Osmanlý Devleti’nin dagýlmasý hýzlanmýştýr. 95 * Bu dönemde Ingiltere de Osmanlý Devleti’nin parçalanmasý girişimlerine katýlmýştýr. Osmanlý Devleti’nin denge politikasýnda Ingiltere’nin yerini Almanya almýştýr. * Osmanlý Devleti Anadolu’da ve Balkanlarda geniş toprak kaybýna ugramýştýr. Rumeli’deki Türkler güvenli yerlere göç etmişler ve Rumeli’de Türk nüfusu azalmýştýr. Dagýlmayý Önleme Çabalarý Osmanlý Devleti’nin dagýlmasýný önlemek ve siyasal varlýgýný sürdürmek amacýyla bazý düşünce akýmlarý ortaya çýkmýştýr. Osmanlýcýlýk Osmanlýcýlýk fikri Tanzimat döneminin sonlarýna dogru ilk defa Genç Osmanlýlar adý verilen aydýnlar tarafýndan ortaya atýlmýştýr. Osmanlýcýlýk fikrini savunan Genç Osmanlýlar, devletin sýnýrlarý içerisinde yaşayan bireyler arasýnda dil, ýrk ve din bakýmýndan hiç bir ayrým gözetmeksizin ayný haklara sahip olduklarý kabul edilirse, Osmanlý toplumu içinde bir kaynaşma ve dayanýşma saglanacagý düşüncesindeydiler. Ancak; * Azýnlýklarýn bagýmsýz olmak istemeleri ve ulusçuluk akýmýnýn yaygýnlaşmasý * Avrupalý devletlerin azýnlýklarý kýşkýrtmalarý ve korumalarý * Balkanlarda isyanlarýn çýkmasý ve Anadolu’da Ermeni olaylarý Osmanlýcýlýk düşüncesinin gerçekleşmesinin mümkün olmadýgýný göstermiştir. Islâmcýlýk Islâmcýlýk düşüncesiyle; imparatorluk içindeki Müslüman unsurlar arasýnda birlik ve beraberligi saglamak ve imparatorluk dýşýndaki Müslümanlarýn Halifelik kurumunun dini gücü etrafýnda birleştirilerek beraber hareket edilmesi amaçlanmýştýr. 96 II. Abdülhamit, “Islâmcýlýk” düşüncesini, resmi bir politika olarak benimsemiştir. Birinci Dünya Savaşý’nda Araplarýn Ingilizlerle birlikte hareket ederek Türk askerlerine saldýrmalarý, Islâmcýlýk görüşünün Osmanlý Devleti’nin bütünlügünü korumada başarýlý olamadýgýný göstermiştir. Türk Birligi (Turancýlýk) Türkçülük akýmý, bir kültür hareketi olarak başlamýş, ancak daha sonra siyasal bir karakter kazanmýştýr. Turancýlýk düşüncesinin amacý, Türkleri bir ülkede, bir yönetim ve bayrak altýnda toplamaktý. Turancýlýk, Ittihat ve Terakki Partisi’nin programýnda yer almýş, devlet yönetimine yansýtýlmýştýr. Osmanlý Devleti’nin I. Dünya Savaşý’nda yenilmesi, Turancýlýk hareketini zayýflatmýştýr. Türkçülük Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýnýn olumsuz sonuçlarý nedeniyle kendisini yýkan ögelerden birinin milliyet ve millet kavramý oldugunu anlamýştý. Osmanlýcýlýk ve Islâmcýlýk anlayýşýnýn terkedilmesiyle ülkede, Türkçülük akýmý ön plana çýkarýldý. Bu akýmýn öncülerinden Ziya Gökalp, çalýşmalarýyla Türkçülük akýmýna toplumsal bir içerik kazandýrmýştýr. Batýcýlýk Batýcýlýk, II. Meşrutiyet döneminde bir düşünce akýmý haline geldi. Bu görüş, devletin Batýlýlaşmasýyla kurtulabilecegini ve bunun için çeşitli alanlarda ýslahatlar yapýlmasý gerektigini savunmuştur. 97 16) XIX. Yüzyýl Islahatlarý II. Mahmut Dönemi’nde Yapýlan Islahatlarý Sened-i Ittifak (1808) Bu senet II. Mahmut ile âyânlar arasýnda imzalanmýştýr. Âyanlarla II. Mahmut arasýnda Sened-i Ittifak’ýn yapýlmasýnda Alemdar Mustafa Paşa önemli rol oynadý. Sened-i Ittifak ile Osmanlý Devleti âyanlarýn varlýgýný ve haklarýný tanýmýştýr. Askeri Alanda Yapýlan Yenilikler Nizam-ý Cedit’in yerine Sekban-ý Cedit ismiyle yeni bir ocak kurdu. Ancak yeniçerilerin istegiyle Sekban-ý Cedit Ocagý kaldýrýldý. Sekban-ý Cedit’in kaldýrýlmasý yeniçerilerin şýmarmasýna neden oldu. II. Mahmut yeniçerilerden Eşkinci adýyla yeni bir ocak kurdu. Bu ocak Avrupa tarzýnda egitim yapacaktý. Yeniçeriler “egitim istemeyiz” diyerek, ayaklandýlar. Buna karşýlýk halk, esnaf, medrese ögrencileri, topçu birlikleri padişahýn yanýnda toplanarak Yeniçeri Ocagý’ný kaldýrdýlar (1826). Böylece; * Padişahýn devlet yönetimindeki otoritesi yeniden güçlenmiştir. * Yeniliklere engel olan bir kurum ortadan kaldýrýlmýştýr. Yeniçeri Ocagý’nýn kaldýrýlmasýndan sonra yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adýyla yeni bir askeri örgüt kuruldu. Bu ordu çagdaş nitelikli merkez ordusu olarak kuruldu (Bölük, tabur, alay, şeklinde düzenlenmiştir). 98 Hükümet ve Yönetim Alanýnda Yapýlan Yenilikler * XVIII. yüzyýldan itibaren önemini kaybeden Divan örgütü kaldýrýlarak yerine bugünkü anlamda bakanlýklar (nazýrlýklar) kuruldu. * Devlet memurlarý dahiliye ve hariciye diye ayrýlmýştýr. Týmar ve zeamet kaldýrýlarak devlet memurlarýna maaş baglanmýştýr. * Görevden alýnan veya ölen devlet adamlarýnýn mal varlýgýna el koymak demek olan müsadere usulü kaldýrýldý. Böylece II. Mahmut, mülkiyet hakkýnýn güvence altýna alýnmasýný amaçlamýştýr. * Osmanlý uyrugundaki herkese tam bir din ve mezhep özgürlügü tanýnmýştýr. * Iller merkeze baglanmýş ve âyanlýklar kaldýrýlmýştýr. * Anadolu ve Rumeli’de ilk defa askeri amaçlý nüfus sayýmý yapýlmýştýr (1831). Egitim ve Kültür Alanlarýnda Yapýlan Yenilikler * Medreselerin yanýnda Avrupa tarzýnda egitim kurumlarý açýldý. Bu dönemde Ilkögretimin zorunlulugu kabul edildi. II.Mahmut döneminde Avruba tarzýnda sivil tarzýnda okullarýn açýlmasý Osmanlý ülkesinde kültür çatýşmasýna neden oldu. Egitimde dogan bu iki başlýlşýk Cumhiriyet dönemine kadar devam etti.Tevhid-iTedrisat Kanunu'yla ikilik oratadan kaldýrýlmýştýr. * Ilk defa bu dönemde Fransa’ya ögrenci gönderilmiş, yabancý dil bilen Müslüman çevirmenler yetiştirilmiştir. Ekonomi Alanýnda Yapýlan Yenilikler * Vergilendirmede adalet esaslarý göz önüne alýnmýş ve bazý vergiler kaldýrýlmýştýr. * Yerli mallarýn kullanýlmasý teşvik edilmiştir. Osmanlý parasýnýn dýşarýya çýkýşýný önlemek için yabancý kumaştan elbise yapýlmasý yasaklanmýştýr. 99 * Yeni kurulan ordunun elbise ve ayakkabý ihtiyacýnýn karşýlanmasý için Bakýrköy’de bez, Eyüp’te iplik, Izmit’te çuha ve Beykoz’da deri fabrikalarý kurulmuştur. * Osmanlý tüccarlarýnýn yabancý tüccarlarla rekabet edebilmesi için gümrük vergilerinde kolaylýk saglanmýştýr. Tanzimat Dönemi (1839 - 1876) Tazminat Fermaný Tanzimat Fermaný’nýn ilan edilmesinde; * Osmanlý Devleti’nin varlýgýný kendi kuvvetiyle koruyamayacagýný anlamasýndan sonra Avrupalý devletlerin destegini saglamak istemesi * Rusya’nýn Hristiyan halka yeni haklar verilmesi için yaptýgý baskýlarýn önlenmek istenmesi * Osmanlý Devleti’nin kanunlarda bazý düzenlemeler yapmak istemesi gibi nedenler etkili olmuştur. 1. Müslüman ve Hristiyan bütün halkýn ýrz, namus, can ve mal güvenligi devletin güvencesi altýnda olacaktýr. Bu hükümle; din ve mezhep ayrýmý gözetilmeksizin halka eşitlik ve devlet güvencesi verilmiştir. 2. Vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde toplanacaktýr. Bu hükümle; vergilerin toplanmasýndaki eşitsizlik ve haksýzlýklar ortadan kaldýrýlmaya çalýşýlmýştýr. 3. Askerlik işleri düzene konulacak, askere alma ve terhis işleri saglam esaslara baglanacaktýr. 100 Bu hükümle; * Askerlikte ocak usulü ortadan kaldýrýlmýş, askerlik vatan görevi haline getirilmiştir. * Hristiyanlarýn askerlik yapmasý zorunlu hale getirilmiştir. 4. Mahkemeler açýk olarak yapýlacak ve hiç kimse haksýz yere idam edilmeyecektir. 5. Herkes mal ve mülküne sahip olacak, miras býrakabilecek ve müsadere kaldýrýlacaktýr. Bu hükümle; şahýslarýn mülkiyet hakký devlet garantisi altýna alýnmýştýr. Böylece sermaye birikimine ortam hazýrlanmýştýr. 6. Rüşvet ve iltimas kaldýrýlacaktýr. 7. Herkes kanun önünde eşit olacaktýr. Bu hükümle; tüm Osmanlý vatandaşlarý arasýnda eşitligin saglanmasý istenmiş, bu durum Osmanlýcýlýk fikrine esas olmuştur. Patişah Abdülmecit Tanzimat Fermaný'yla açýklanan hükümlere uyaçagýna,fermana dayanarak yapýlacak bütün yasalarý uygulayacagýna yemin etmiştir.Böylece patişah; - Yetkişlerini kendi rýzasýyla kýsýtlamýştýr. - Kendi gücü üzerinde konun gücünü kapul etmiştir. 101 Islahat Fermaný Islahat Fermaný’nýn başlýca maddeleri şunlardýr: 1. Din ve mezhep özgürlügü saglanacak, okul, kilise ve hastane gibi binalar tamir ve yeniden inşaa edilebilecektir. Bu hükümle; Hristiyanlara tam bir dini serbestiyet getirilmiş, açýlan okullar milli isyanlarýn artmasýna neden olmuştur. 2. Hristiyan ve Musevilere karşý küçük düşürücü sözler ve deyimler kullanýlmayacaktýr. Bu hükümle; gayrimüslimlerin isyanlarýnýn önlenmesi ve Müslüman – Hristiyan çatýşmasýnýn ortadan kaldýrýlmasý amaçlanmýştýr. 3. Hristiyan ve Museviler devlet memuru olabilecek, çeşitli okullara girebilecektir. Bu hükümle; Hristiyanlarla Müslümanlar arasýndaki en önemli ayrýlýk giderilmiştir. 4. Işkence, dayak ve angarya kaldýrýlacaktýr. 5. Vergiler herkesin gelirine göre toplanacak ve iltizam usulü kaldýrýlacaktýr. 6. Askerlik için nakdi bedel kabul edilecektir. Bu hükümle; Hristiyanlar para ödeyerek askerlik görevinden muaf tutulmuştur. 7. Hristiyanlarýn il meclisine üye olmalarý kabul edilecektir. Islahat Fermâný’ndan sonra Hristiyanlarýn çogunlukta oldugu yerlerde yerel yönetim Hristiyanlarýn denetimine geçti. Bu da devletin parçalanmasýný hýzlandýrmýştýr. 102 8. Yapýlacak antlaşmalarla yabancý uyruklular vergilerini vermek şartýyla mal ve mülk sahibi olabileceklerdir. Bu hüküm, yabancý sermayenin ülkede yatýrým yapmasýna olanak saglamýştýr. 9. Mahkemeler açýk yapýlacak, herkes kendi dinine göre yemin edecektir. 10. Patrikhanede yeni meclisler kurulacak, bu meclislerin aldýgý kararlar Babýali tarafýndan tasdik edildikten sonra yürürlüge girecektir. Bu hüküm, Balkanlarda yeni Hristiyan devletlerin kurulmasýna yol açmýştýr. 11. Tarým ve ticaret işleri düzenlenecek, herkes şirket ve banka gibi ticari nitelikli kurumlar açabilecektir. Meşrutiyet Dönemi 1. I. Meşrutiyet’in Ilaný ve Kanun–ý Esasi I. Meşrutiyet’in ilan edilmesinde; * Yeni Osmanlýlarýn Meşrutiyet’in ilan edilmesi için çalýşmalarý * Istanbul Konferansý’nda Osmanlý Devleti aleyhine karar alýnmasýnýn önlenmek istenmesi * Imparatorluk içindeki uluslarýn isyan etmelerinin önlenmek istenmesi etkili olmuştur. Kanun–ý Esasi’nin Önemli Maddeleri 1. Saltanat ve hilafet hakký ve makamý Osmanogullarý soyunun en büyük erkek evladýna aittir. Bu madde Osmanlý Meşrutiyeti’nin monarşik karakter taşýdýgýný göstermektedir. 103 2. Devletin dini Islam’dýr. Yasalar dini hükümlere aykýrý olamaz. Bu madde Osmanlý anayasasýnýn teokratik agýrlýklý bir yapýya sahip oldugunu gösterir. 3. Yasama görevi; Âyan Meclisi ve Mebusan Meclisi’ne verilmiştir. 4. Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafýndan ölünceye kadar tayin edilebilecekti. Mebusan Meclisi’nin üyeleri dört yýlda bir yapýlan seçimle her ellibin Osmanlý erkeginin seçecegi milletvekillerinden oluşacaktýr. Osmanlý Devleti’nde parlamenter sisteme geçilmiştir. 5. Yürütme yetkisi; başýnda padişahýn bulundugu Bakanlar Kurulu’na (Heyet-i Vükela’ya) verilmiştir. 6. Kanun teklifini sadece hükümet yapabilecektir. Bu maddeler Mebuslar Meclisi’nin etkinligini azaltmýş ve bir danýşma meclisi durumuna düşürmüştür. 7. Bakanlar Kurulu’nun başkan ve bakanlarýný padişah seçer, atar ve gerektiginde azleder. 8. Mebuslar Meclisi’nin başkaný ve iki yardýmcýsý Meclisin gösterdigi adaylar arasýndan padişah tarafýndan seçilir. 9. Meclisi açmak ve kapatmak padişaha aittir. 10. Hükümet Meclise karşý degil, padişaha karşý sorumlu olacaktýr. Bu madde, padişahýn yetkilerinin milli iradenin üstünde oldugunu göstermektedir. 104 11. Anayasada kişi özgürlügü, ögretim ve ögrenim özgürlügü, mülkiyet hakký, din özgürlügü, basýn özgürlügü, konut dokunulmazlýgý, vergi eşitligi, yasal eşitlik ve dilekçe hakký gibi temel haklar yer almýştýr. Osmanlý Devleti’nde kişisel haklar ve özgürlükler genişlemiş ve anayasa güvencesine alýnmýştýr. 12. Padişah, devlet güvenligini bozdugu gerekçesiyle polis araştýrmasý yaptýrabilecek ve sonunda suçlu görülen kişileri sürgüne gönderebilecektir. * Kanun-ý Esasi Türk tarihinin Avrupa tarzýndaki ilk anayasasýdýr. * Halk ilk defa Padişahýn yanýnda yönetime ortak olmuş ve I. Meşrutiyet Dönemi başlamýştýr. (1876 - 1908) II. Meşrutiyet’in Ilaný II. Abdülhamit’in Mebuslar Meclisi’ni kapatmasý ve anayasayý yürürlülükten kaldýrmasý meşrutiyet yanlýlarýný yeniden harekete geçirdi. Meşrutiyet yanlýlarý 1889 yýlýnda Ittihad–ý Osmani Cemiyeti’ni kurarak örgütlendiler. Ahmet Niyazi Bey Manastýr’da kendilerine baglý birliklerle ayaklandýlar. Rumeli’de Meşrutiyet istegiyle gösterilerin artmasý sonucunda II. Abdülhamit Meşrutiyet’in yürürlüge girdigini ilan etmek zorunda kaldý (23 Temmuz 1908). II. Meşrutiyet Dönemi’nde Kanun-ý Esasi’de Yapýlan Önemli Degişiklikler 1. Padişah Mebuslar Meclisi’nde anayasaya baglýlýk yemini edecektir. Kanun üstünlügü ilkesi pekiştirilmiştir. 2. Padişah Bakanlar Kurulu’nun yalnýzca başkanýný seçmekle yükümlüdür. 3. Bakanlar Kurulu Mebuslar Meclisi’ne karşý sorumludur. 105 Padişahýn yürütme ile ilgili yetkileri kýsýtlanmýş, millet iradesi yürütme organý üzerinde denetim hakký elde etmiştir. 4. Mebuslar Meclisi başkanýný kendisi seçer. 5. Ekonomi, ticaret ve barýş antlaşmalarý Mebuslar Meclisi’nin onayýndan sonra yürürlülüge girer. 6. Mebuslar Meclisi ve Âyân Meclisi padişahtan izin almadan yasa önerme hakkýna sahiptir. 7.Padişah, veto ettigi bir yasa tasarýsý degişmeden yeniden mecliste kabul edilirse bu tasarýyý onaylamak zorundadýr. 5. 6. ve 7. maddeler padişahýn yasama yetkisinin kýsýtlandýgýný göstermektedir. 8. Padişahýn meclisi feshetme yetkisi oldukça zorlaştýrýlmýştýr. 106 17) XX. Yüzyýl Başlarýnda Osmanlý Imparatorlugu Trablusgarp Savaşý Savaşýn Nedenleri Trablusgarp Savaşý’nýn çýkmasýnda; * Sömürgecilik yarýşýnda geç kalan Italya’nýn sanayisi için hammadde ve pazar arayýşý * Osmanlý Devleti’nin Trablusgarp’ý koruyamayacak durumda olmasý * Cografi konumu itibariyle Italya’ya yakýn olan Trablusgarp’ýn ticaret yollarý üzerinde bulunmasý ve zengin petrol kaynaklarýna sahip olmasý gibi nedenler etkili olmuştur. Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýnýn başlamasý üzerine Italya ile Ouchy (Uşi) Antlaşmasý’ný imzaladý (18 Ekim 1912). Bu antlaşma ile Trablusgarp Savaşý sona ermiştir. Savaşýn Sonuçlarý * Osmanlý Devleti, Kuzey Afrika’daki son topragýný da Italyanlara býrakarak bu kýtadan tamamen çekilmiştir. * Rodos ve Oniki Ada’yý ele geçiren Italya, Ege Denizi’nde etkin bir güç haline gelmiş, Osmanlýlarýn Ege’deki hakimiyeti sarsýlmýştýr. * Osmanlý Devleti, Balkan Savaşlarýndan maglup çýktýgýndan Italya’ya býrakýlan adalarý geri alacak güce sahip degildi. Bu nedenle Italya adalarý geri vermedi. Oniki Ada, II. Dünya Savaşý’nýn sonuna kadar Italya’da kaldý. Savaşta maglup olan Italya, adalarý Yunanistan’a býrakmýştýr (1947). 107 Balkan Savaşlarý Balkan Savaşlarýnýn Nedenleri * Rusya’nýn tarihi emellerine ulaşabilmek amacýyla Balkan uluslarýný Osmanlý Devleti’ne karşý kýşkýrtmasý * Balkan uluslarýnýn iyice zayýflayan ve yýkýlmakta olan Osmanlý Devleti’nin Balkanlardaki topraklarýný ele geçirmek istemeleri * Balkanlarda Panislavizm politikasý takip eden Rusya’nýn milliyetçilik fikirlerinden yararlanarak Balkan uluslarýnýn aralarýnda uzlaşma saglamasý * Osmanlý Devleti’nin Almanya’ya yaklaşmasýndan rahatsýzlýk duyan Ingiltere’nin Reval Görüşmesi (1908) sonucunda Rusya’yý Osmanlý topraklarý, Bogazlar ve Balkan politikasýnda serbest býrakmasý * Avrupalý büyük devletlerin kendi politikalarý dogrultusunda Balkan uluslarýný desteklemeleri * Osmanlý Devleti’nin politik bölünmüşlük içerisinde bulunmasý ve askeri birliklerinin bir kýsmýný terhis etmesi Birinci Balkan Savaşý Karadaglýlarýn saldýrýsýyla I. Balkan Savaşý başlamýştýr (8 Ekim 1912). Bu savaş sýrasýnda Bulgaristan, Yunanistan, Sýrbistan ve Karadag devletleri Osmanlý Devleti’ne karşý aralarýnda ittifak yapmýşlardýr. I. Balkan Savaşý’nda; * Balkanlardaki Osmanlý ordusunun düzensiz durumda bulunmasý ve askerlerinin bir kýsmýnýn terhis edilmesi * Orduda particilik ve ikiligin çýkmasýndan dolayýsýyla disiplinin bozulmasý gibi nedenler, Osmanlý Devleti’nin maglubiyetine sebep olmuştur. 108 I. Balkan Savaşý’nýn Sonuçlarý * Osmanlý Devleti, Edirne ve Kýrklareli dahil Balkan topraklarýndan çekilmiştir. Midye - Enez hattýnýn dogusundaki topraklar Osmanlý Devleti’nin elinden çýkmýştýr. * I. Balkan Savaşý sýrasýnda Arnavutluk bagýmsýzlýgýný ilan etmiştir. Arnavutluk, Osmanlý Devleti’nden ayrýlan son Balkan devletidir (28 Kasým 1912). * Londra’da görüşmeler devam ederken Ittihat ve Terakki Partisi I. Balkan Savaşý’ndaki yenilgiden dolayý yýpranan Kamil Paşa Hükümeti’ni “Babýali Baskýný” ile devirerek iktidarý ele geçirmiştir. (23 Ocak 1913). * I. Balkan Savaşý sonunda Bulgaristan Ege Denizi’ne ulaşmýştýr. * Birinci Balkan Savaşý’ndan sonra Osmanlýcýlýk fikrinin başarýlý olamayacagý görülmüş ve milliyetçilik cereyaný güçlenmiştir. Balkanlarda Türk azýnlýgý meselesi ortaya çýkmýş, Osmanlý Devleti’nin elinden çýkan Balkan topraklarýndan birçok Türk ve Müslüman Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmýştýr. Ikinci Balkan Savaşý Londra Antlaşmasý’na göre en fazla topragý Bulgaristan aldý. Büyük bir Bulgaristan Devleti’nin ortaya çýkmasý ve topraklarýný Ege Denizi’ne kadar genişletmesi, Yunanistan ve Sýrbistan’ýn tepkisine neden oldu. Sonuç olarak Osmanlý Devleti’nden alýnan topraklarýn paylaşýmý Balkan uluslarý arasýnda Ikinci Balkan Savaşý’na neden olmuştur. Bu durumdan faydalanmak isteyen Osmanlý Devleti harekete geçti. Kurmay Yarbay Enver Bey komutasýndaki Türk ordusu Londra Antlaşmasý’nda belirtilen Midye-Enez sýnýrýný geçerek Kýrklareli ve Edirne’yi geri almýştýr. 109 Birinci Dünya Savaşý (1914 – 1918) Savaşýn Nedenleri Savaşýn çýkmasýnda etkili olan genel nedenler; Fransýz Ihtilali’nin getirdigi ulusçuluk akýmý ve Sanayi Inkýlabý’nýn getirdigi sömürgecilik yarýşýdýr. Birinci Dünya Savaşý’nýn en önemli nedeni devletler arasýndaki ekonomik yarýştýr. Birinci Dünya Savaşý’nýn çýkmasýnda; * Almanya ile Ingiltere arasýndaki hammadde ve pazar rekabeti * Fransa’nýn Almanya’ya kaptýrdýgý Alsas – Loren kömür havzasýný geri almak istemesi * Rusya’nýn dünya ticaretinde pay sahibi olmak amacýyla sýcak denizlere ulaşmak ve Balkanlarda otoritesini artýrmak için Slav topluluklarý kendi idaresi altýnda birleştirmek istemesi * Sömürgecilik yarýşýna geç katýlan Italya’nýn Akdeniz’de etkinligini artýrmak ve yeni sömürgeler elde etmek istemesi * Avusturya – Macaristan Imparatorlugu’nun ülkesindeki ulusçuluk hareketlerini engelleyerek birligini korumaya ve Balkanlarda gücünü artýrmaya çalýşmasý * Avusturya ile Rusya arasýnda Balkanlara hakim olma yarýşý * Almanya’nýn Osmanlý topraklarýndaki emellerine ulaşma konusunda Rusya’yý engel olarak görmesi * Avusturya – Macaristan veliahtýnýn Saraybosna’da bir Sýrp tarafýndan öldürülmesi gibi özel nedenler etkili olmuştur. Avusturya – Macaristan veliahtýnýn öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşý’ný fiilen başlatmýştýr. Osmanlý Devleti’nin Savaşa Girmesi Osmanlý Devleti’nin savaşa girmesinde; * Devlet adamlarýnýn savaşý Almanlarýn kazanacagýna inanmalarý 110 * XIX. yüzyýlýn sonlarýnda ve XX. yüzyýlýn başlarýnda kaybedilen topraklarýn geri alýnmak istenmesi * Ittihat ve Terakki Fýrkasý’nýn Alman hayranlýgý ve askeri ýslahatlarda Almanya’dan faydalanýlmasý * Ege adalarýnýn geri alýnmak istenmesi * Osmanlý Devleti’nin kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye borçlarýndan kurtulmak istemesi * Osmanlý Devleti’nin siyasi yalnýzlýktan kurtulmak istemesi * Osmanlý devlet adamlarýnýn Almanya’nýn destegiyle ülkenin kalkýnabilecegine inanmalarý gibi nedenler etkili olmuştur. Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya Savaşý’na girmesi sonucunda; – Yeni cepheler açýlmýş ve savaş alaný genişlemiştir. – Ingiltere Kýbrýs’ý topraklarýna kattýgýný açýklamýştýr. – Osmanlý Devleti tek taraflý olarak kapitülasyonlarý kaldýrdýgýný ilan etmiştir. – Osmanlý Devleti birçok cephede birden savaşmak zorunda kalmýştýr. – Osmanlý topraklarý Itilaf Devletleri arasýnda yapýlan gizli antlaşmalarla paylaşýlmýştýr. Osmanlý Devleti I. Dünya Savaşý’nda Kafkasya, Çanakkale, Irak, Suriye-Filisten, Yemen-Hicaz, Kanal, Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephelerinde savaşmýştýr. Birinci Dünya Savaşý’nýn Genel Sonuçlarý * Osmanlý, Almanya ve Avusturya - Macaristan Imparatorluklarý ile Rus Çarlýgý parçalanmýştýr. 111 * Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Litvanya, Macaristan ve Türkiye gibi yeni devletler kurulmuştur. * Dünya barýşýný korumak amacýyla Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulmuş, sömürgeciligin yerini manda yönetimi almýştýr. * Sýnýrlarýn çizilmesinde “milliyetçilik” ilkesine dikkat edilmemesi azýnlýklar sorununa neden olmuştur. * Cumhuriyet rejimleri agýrlýk kazanmýş bazý ülkelerde rejim degişiklikleri olmuştur. Almanya, Türkiye, Bulgaristan ve Avusturya’da Cumhuriyet Rusya’da ise sosyalist yönetimler kurulmuştur. * Osmanlý Imparatorlugu’nun yýkýlmasý, Almanya, Avusturya - Macaristan ve Rusya’daki degişiklikler Orta Dogu ve Avrupa’da dengelerin bozulmasýna ve otorite boşluguna neden olmuştur. * Ingiltere ve Fransa en önemli rakipleri Almanya’yý safdýşý ettiler. Savaştan en kârlý çýkan devlet Ingiltere olmuş, Almanya gücünü yitirmiştir. * Ümmetçilik anlayýşý sona ermiş, Araplar Osmanlý Devleti’nden ayrýlmýştýr. * Ilk kez kimyasal silahlar, denizaltý ve tanklar bu savaşta kullanýlmýştýr. Kimyasal silahlarýn ve uçaklarýn kullanýlmasý sivil savunma teşkilatýnýn kurulmasýnda etkili olmuştur. * Savaş sonunda Almanya’ya çok agýr şartlarda antlaşma imzalatýlmasý ve Italya’ya savaş içerisinde vaadedilen topraklarýn verilmemesi Ikinci Dünya Savaşý’na neden olmuştur. 112 18) Mondros Ateşkesi ve Sonrasýndaki Gelişmeler Mondros Ateşkes Anlaşmasý 1. Çanakkale ve Istanbul Bogazlarý açýlacak, Karadeniz’e serbestçe girişin saglanmasý yanýnda, buralardaki istihkamlar müttefikler tarafýndan işgal edilecektir. * Osmanlý Devleti’nin siyasi varlýgý ve Istanbul tehdit aldýna girmiştir. * Anadolu ve Rumeli topraklarýnýn baglantýsý kesilerek Osmanlý Devleti’nin toprak bütünlügü bozulmuştur. 2. Sýnýrlarýn korunmasý ve iç güvenligin saglanmasý için gerekli görülecek askerlerin fazlasý terhis edilecektir. Askeri kuvvetin sayýsý Osmanlý Devleti ile Itilaf Devletleri arasýnda yapýlacak görüşmelerden sonra kararlaştýrýlacaktýr. Osmanlý Devleti, askeri yönden savunmasýz bir duruma getirilmiştir. Bu durum Itilaf Devletleri’nin işgallerini kolaylaştýrmýş ve Türk halkýnýn silahlanarak direnişe geçmesine neden olmuştur. 3. Itilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çýktýgýnda herhangi stratejik bir noktayý işgal edebilecektir. * Ateşkesin en tehlikeli maddesidir. * Itilaf Devletleri’nin istedikleri takdirde bütün Anadolu topraklarýný ve stratejik noktalarý işgal edebileceklerini göstermektedir. * Itilaf Devletleri işgalleri bu maddeye dayanarak yapmýşlar ve Wilson Ilkelerine de ters düşmekten kurtulmuşlardýr. 4. Hükümet haberleşmeleri dýşýndaki bütün haberleşme istasyonlarý (telsiz, telgraf ve kablo) Itilaf Devletleri’nin denetimine verilecektir. Bu maddeyle; 113 * Itilaf Devletleri bütün haberleşme hatlarýný ele geçirerek kendilerine karşý yapýlabilecek organize hareketleri zamanýnda ögrenmeyi ve direnişleri bastýrmayý amaçlamýşlardýr. Ayrýca, bütün istasyonlarýn Itilaf Devletleri’ne býrakýlmasý Anadolu topraklarýnýn bütünüyle işgal edilebileceginin belirtisidir. * Itilaf Devletleri haberleşme araçlarýný ellerinde bulundurarak işgaller karşýsýnda tepkilerin genişlemesini önlemek istemişlerdir. 5. Itilaf Devletleri bütün liman ve tersanelerden faydalanabileceklerdir. 6. Toros tünelleri, demiryollarý ve deniz işletmeleri Itilaf Devletleri’ne býrakýlacaktýr. 7. Denizcilige, askerlige ve ticarete ait maddelerin ve malzemelerin tahribi önlenecektir. 5. 6. ve 7. maddelerle Itilaf Devletleri, agýr ekonomik yükümlülükler koyarak Osmanlý Devleti’nin ekonomik bagýmsýzlýgýný elinden almýştýr. Böylece, ayakta duramayacak olan Osmanlý Devleti’ni kendilerine bagýmlý hale getirmeye çalýşmýşlardýr. Vilâyat-ý Sitte’de (Erzurum, Van, Diyarbakýr, Elazýg, Sivas, Bitlis) herhangi bir karýşýklýk çýktýgýnda Itilaf Devletleri bu illeri işgal edebileceklerdir (Ateşkesin 24. maddesi). 24. maddenin Ingilizce metninde altý vilayet “Six Armenian Vilayets” altý Ermeni vilayeti olarak geçmektedir. Bundan hareketle bu şehirlerin Ermenilere verilecegi ve bölgede Ermeni Devleti’nin kurdurulacagý sezilmektedir. Ermeniler korunarak ileride kurulmasý planlanan Ermeni Devleti’ne ortam hazýrlanmaya çalýşýlmýştýr. Osmanlý devleti,Mondros Ateşkesi'ni imzalayarak kayýtsýz şartsýz Itilaf Devletleri'ne teslim olmuş ve fiilen sonra ermiştir.Bu durumda Osmanlý Devleti çökmüş ,galip devletlerin hakkýnda verecegi klarara razý olmuş ve Anadolu'nun isgalini kapulenmiştir. Ingiltere ise,tek başýna ateşkesi imzalayarak Fransa ve Italya'ya üstünlük saglamýştýr. 114 Işgallerin Başlamasý Itilaf Devletleri, Mondros Ateşkesi’nin hemen ardýndan Birinci Dünya Savaşý sýrasýnda imzalanan gizli antlaşmalarý yürürlüge koymak için işgallere başladýlar: 13 Kasým 1918’de 60 parçadan oluşan Itilaf Devletleri’nin donanmasý Istanbul’a geldi. Böylece Osmanlý Devleti’nin başkenti fiilen işgal edildi ve Osmanlý Hükümeti, Itilaf Devletleri’nin denetimine girdi. Itilaf Devletleri bir yandan da Bogazlarý işgal ederek bu bölgeye yerleştiler. Osmanlý Devleti’ni Paylaşma Tasarýlarý Birinci Dünya Savaşý’nýn devam ettigi yýllarda, Osmanlý Devleti’nin yýkýlmak üzere oldugunu gören Itilaf Devletleri, aralarýnda yaptýklarý gizli antlaşmalarla Osmanlý topraklarýný paylaştýlar. Birinci Dünya Savaşýnda Itilaf Devletleri arasýnda yapýlan gizli anlaşmalarý Rusya'daki Bolşevikleri dünya kamuoyuna duyurdular.Bu nedenler gizli anlaşmalarýn uygulanmasý zorlaştý. Rusya 'nýn savaştan çekilmesinden sonra paylaşým planlarý degişiklige ugramamýş,Itilaf Devletleri,Rusya'ya býrakýnlan yerlerden Bogalarý ortak yönetmeyi ,Dogu Anadolu'^yu parçalayýp buralarda yeni devletler kurmayý ve Ermenilere toprak vermeyi kararlaştýrmýşlardýr. Gizli anlaşmalarla en büyük tepki Wilson Ilkelerinin yayýnlanmasýdýr.Mondros'tan sonraki işgaller gizli anlaşmalarýn sonucudur. Izmir’in Işgali ve Sonuçlarý Yunanlýlar Itilaf Devletleri’nin koruyuculugu altýnda 15 Mayýs 1919’dan itibaren Izmir’i işgale başlamýştýr. Rumlarýn çýlgýn tezahüratlarý arasýnda Izmir’e giren Yunan kuvvetlerine ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin, Batý cephesinde ilk Türk direnişini başlatmýştýr. Yunanlýlar Izmir’e girdikten sonra birçok insaný öldürmüşler, subay ve sivil memurlarý tutuklamýşlar ve halka kötü muamele yapmýşlardýr. 115 Izmir’in Işgalinin Sonuçlarý 1. Yunanlýlara karşý silahlý direniş başlamýş, Redd-i Ilhak Cemiyeti’nin çalýşmalarýyla Kuvay-ý Milliye teşkilatlarý kurulmuştur. 2. Izmir’e asker çýkaran Yunanlýlar bölgede işgallere ve katliamlara başlamýşlardýr. 3. Yerli Rumlarýn taşkýnlýklarý artmýş ve şehir Rumlar tarafýndan yagmalanmýştýr. 4. Anadolu’nun degişik yerlerinde Izmir’in işgalini protesto için mitingler yapýlmýştýr. 5. Izmir’in işgal edilmesi tehlikenin ne kadar büyük ve yakýn oldugunu ortaya koymuş ve Kurtuluş Savaşý’nýn başlamasýný hýzlandýrmýştýr. Milli Cemiyetler Trakya Paşaeli Cemiyeti 2 Aralýk 1918’de Edirne’de kurulmuştur. Amacý mütarekeden sonra azýnlýklarýn taşkýnlýklarý ve işgaller karşýsýnda Trakya’da yaşayan Türklerin haklarýný koruyup, direnişi saglamak ve gerekirse silahla karşý koymaktý. Izmir Müdafaa–i Hukuk–u Osmaniye Cemiyeti 2 Aralýk 1918’de kurulmuştur. Cemiyet Izmir’in Yunanlýlara verilmesini engellemeye, Izmir’in Türklügü hakkýnda propaganda yoluyla dünya kamuoyunu inandýrmaya ve haklarýný korumaya çalýşmýştýr. Izmir Redd-i Ilhak Cemiyeti Izmir’de kurulan bu cemiyetin ilk adý “Müdafaa-i Vatan Heyeti” dir. Izmir’in işgalinden bir gün önce Redd-i Ilhak Cemiyeti adýný almýştýr. Cemiyetin amacý; Izmir’in haksýz olarak Yunanistan tarafýndan işgalini önlemek, Izmir ve çevresinin Türklere ait oldugunu dünyaya duyurmaktý. Izmir’in işgalinden sonra silahlý direnişe geçen Redd-i Ilhak Cemiyeti’nin çalýşmalarýyla Kuvay-ý Milliye birlikleri kuruldu. Ayrýca cemiyet Balýkesir ve Alaşehir Kongrelerinin toplanmasýnda etkili olmuştur. 116 Şark Vilayetleri (Dogu Anadolu) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Cemiyet ilk önce Dogu illerindeki Müslüman halkýn haklarýný korumak amacýyla Istanbul’da kuruldu. 10 Mart 1919’da “Erzurum Müdafaa-i Hukuk” şubesi açýldý. Erzurum Müdafaa-i Hukuk şubesi, Dogu Anadolu’nun Ermenistan’a verilmesini engellemek amacýyla hýzla örgütlenmeye ve çevre illerle ilişki kurmaya başladý. Ayrýca cemiyet Ermenilerle mücadele etmek, Dogu illerinde Türklerin Ermenilere sayýca üstün oldugu kadar tarih, kültür ve uygarlýk yönüyle de üstün oldugunu kanýtlamak için Fransýzca Le Pays, Türkçe Hâdisât ve Albayrak gazetelerini çýkarmýş, bu bölgeden göç edilmemesi, bilim, iktisat ve din alanlarýnda teşkilatlarýn kurulmasý, bölgenin saldýrýlara karşý korunmasý, bölgenin haklarýnýn savunulmasý gibi kararlar almýştýr. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Trabzon ve yöresine yönelik Rum Pontus Devleti’nin kurulmasýný engellemek ve Ermeni iddialarýna karşý bölge halkýnýn haklarýný savunmak amacýyla Trabzon’da kuruldu. Kilikyalýlar Cemiyeti Fransýz ve Ermenilerin Adana ve çevresindeki emellerine ve işgallerine karşý 21 Aralýk 1918’de Ali Fuat Paşa’nýn girişimleriyle Istanbul’da kuruldu. Cemiyet, Adana’nýn Fransýz işgaline karşý savunulmasýnda etkili olmuştur. Milli Kongre Cemiyeti II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük fikrini ve Türk milliyetçiligi hareketini Milli Egitim vasýtalarýyla yaymak amacýyla kurulan “Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti” üyeleri tarafýndan 29 Kasým 1918’de Istanbul’da kuruldu. Partiler üstü bir cemiyet olarak kurulan Milli Kongre Cemiyeti’nin amacý; Türkler hakkýnda dünyada yapýlmýş ve yapýlmakta olan propagandalara yayýn yoluyla karşý koymak ve Türk milletinin 117 haklarýný, tarihi vazifelerini, medeni vasýflarýný belirtmekti. 1919 yýlýnda Milli Kongre Türkler hakkýnda tanýnmýş yazarlarýn sözlerini, dünya kamuoyunda Türklerin durumu ve Ermenilerin Müslümanlara yaptýklarý zulümler hakkýnda vesikalar ve Fransýzca eserler yayýmlayarak etkili olmuştur. Sivas Kongresi'ne kadar birbirlerindn kopuk ve bagýmsýz hareket eden Milli Cemiyetker, Sivans Kongre'sinde Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri adýyla tek çatý altýnda birleştirilmişlerdir. 118 19) Kurtuluş Savaşý’na Hazýrlýk Dönemi Kuvay-ý Milliye Hareketinin Başlamasý ve Batý Cephesi’nin Kurulmasý Kuvay-ý Milliye birliklerinin kurulmasýnda; * Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya Savaşý’ndan yenik çýkmasý ve Mondros Ateşkes Anlaşmasý uyarýnca Türk ordusunun terhis edilmesi * Osmanlý hükümetlerinin Türk halkýnýn can ve mal güvenligini koruyamamasý * Itilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Anlaşmasý’nýn hükümlerini tek taraflý uygulayarak Anadolu’yu yer yer işgal etmeleri gibi nedenler etkili olmuştur. Işgallere karşý ilk silahlý direniş hareketi Güney Cephesi’nde (Dörtyol’da) Fransýzlara karşý başladý. Kuvay-ý Milliye birliklerinin kaldýrýlmasýnda; * Işgalleri kesin olarak durduramamalarý * Hukuk devleti anlayýşýna ters davranarak suçlu gördükleri üyelerini kendileri cezalandýrmalarý * Ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasýnda zaman zaman halka baský yapmalarý * Anadolu’nun kesin olarak işgallerden kurtarýlmak istenmesi gibi nedenler etkili olmuştur. Kuvay-ý Milliye’nin Milli Mücadeleye Sagladýgý Yararlar ve Özellikleri 1. Yunan ordularýnýn Anadolu’da rahatça ilerlemelerini engellemişlerdir. 2. Türk köylerini Rum ve Ermeni çetelerin saldýrýlarýna karşý korumuşlardýr. 3. Iç ayaklanmalarý bastýrmýşlardýr. 119 4. Düzenli ordunun kurulmasý ve teşkilatlanmasý için zaman kazandýrmýşlardýr. 5. Kuvay-ý Milliye birlikleri arasýnda ilişki az olup, kendi bölgelerini kurtarmaya çalýşmýşlardýr. Ayrýca, Milli Mücadele’nin ilk silahlý direniş gücü olmuşlardýr. 6. Ulusal bilincin uyanmasýný saglamýşlardýr. Genelgeler ve Kongreler Havza Genelgesi 28 Mayýs’ta mülki ve askeri amirlere gönderdigi genelgeyle; * Büyük ve heyecanlý mitinglerle işgallerin protesto edilmesi * Gösteriler sýrasýnda düzenin korunmasýna dikkat edilmesi ve Hristiyan halka karşý saldýrý ve düşmanlýk yapýlmamasýna önem verilmesi * Büyük devletlerin temsilcilerine ve Istanbul Hükümeti’ne uyarý telgraflarýnýn çekilmesi gibi isteklerde bulunmuştur. Havza Genelgesi’nden sonra Anadolu’nun birçok yerinde işgalleri ve işgalcileri protesto eden mitingler düzenlendi. Bu durum Havza Genelgesi’nin etkili oldugunu göstermektedir. Amasya Genelgesi ve Esaslarý 1. Vatanýn bütünlügü, milletin bagýmsýzlýgý tehlikededir. Bu maddeyle; * Kurtuluş Savaşý’nýn gerekçesi belirtilmiştir. * Resmi bir belgeyle vatanýn içinde bulundugu kötü durum millete duyurulmuştur. * Bölgesel kurtuluşu çare olarak gören vatanseverlere uyarý yapýlmýştýr. * Vatanýn kurtuluşu için milletçe birlik ve beraberlik içinde çalýşmalarýn yapýlmasýnýn geregi ortaya konulmuştur. Böylece Türk milleti ulusal bagýmsýzlýk ve egemenlik mücadelesine çagýrýlmýş, işgal güçlerine karşý çýkýlmýştýr. 120 2. Istanbul Hükümeti üzerine aldýgý sorumlulugu yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok duruma düşürmektedir. Bu maddeyle; * Istanbul Hükümeti’ne ilk defa karşý çýkýlarak görevini yerine getiremedigi millete duyurulmuştur. * Kurtuluş Savaşý’nýn gerekçelerinden biri de Istanbul Hükümeti’nin millete karşý görevini yerine getirememesi olarak açýklanmýştýr. 3. Milletin bagýmsýzlýgýný yine milletin azmi ve kararý kurtaracaktýr. Bu maddeyle; * Kurtuluş Savaşý’mýzýn yöntemi belirtilmiştir. * Yönetim şeklinin degiştirilecegi ima edilmiştir. * Millet egemenliginden ilk defa Amasya Genelgesi’nde bahsedilmiş ve milli egemenlik için ilk adým atýlmýştýr. * Kurtarýcý olarak padişah, halife ve manda yönetiminin yerini milliyetçilik duygusu almýştýr. * Türk inkýlâbýnýn evrensel bir nitelik taşýdýgý ortaya konulmuştur. * Hem padişaha hem de işgalci güçlere isyan edilmiştir. 4. Ulusun durumunu ve davranýşýný göz önünde tutmak ve haklarýný duyurmak için her türlü tesir ve kontrolden uzak ulusal bir heyetin oluşturulmasý gereklidir. * Kurtuluş Mücadelesi kişisellikten çýkarýlarak kurumsallaştýrýlmaya çalýşýlmýştýr. * Mustafa Kemal Paşa, yeni bir parlamentonun (TBMM) toplanmasýný ve bu kurulun kesinlikle ulusu temsil etmesini istemiştir. Ancak Osmanlý hanedanýnýn ülkede tek egemen güç oldugunu kafalarýndan atamayan kişiler Osmanlý anayasasýna göre seçim yapýlmasýný ve padişahýn emriyle Mebuslar Meclisi’nin toplanmasýný istemişlerdir. Nitekim TBMM’nin açýlmasýndan önce Osmanlý Mebuslar Meclisi toplanmýştýr. 121 5. Anadolu’nun her bakýmdan en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongre toplanacaktýr. * Milli bir kongre toplanarak milli birlik ve beraberlik saglanmak istenmiş, ulusal cemiyetlerin birleştirilmesi düşünülmüştür. * Türk milletinin geleceginin Anadolu’nun her tarafýndan gelecek delegelerle belirlenmesi düşünülmüştür. * Istanbul Hükümeti’ne karşý milli bir hükümetin kurulmasýna ortam hazýrlanmýştýr. Nitekim, Sivas Kongresi’nde Temsil Heyeti’nin yetkileri genişletilerek hükümet görevini üstlenmesi bunun bir sonucudur. 6. Bütün sancaklardan halkýn güvenini kazanmýş üç delegenin olabildigince çabuk Sivas’a yetişebilmesi için hemen yola çýkarýlmasý gerekmektedir. Sivas Kongresi’ne katýlacak temsilciler Müdafaa-i Hukuk, Redd-i Ilhak ve Belediyelerce seçilecektir. * Kararlarýn halkýn istekleri dogrultunda alýnmasý amaçlanmýştýr. Ayrýca ulus iradesine saygýlý olunacagý ortaya koyulmuştur. * Milletin güvenini kazanmýş, Milli Mücadele taraftarý kişilerin seçilmesine çalýşýlmýştýr. * Milli cemiyetler ve yerel idareler etkin duruma getirilmiştir. 7. Herhangi bir kötü durumla karşýlaşýlabilecegi düşünülerek bu genelge ulusal bir sýr olarak tutulmalý, delegeler gerekli görülen yerlerde degişik adlarla yolculuk yapmalýdýr. Bu karar ile Milli Mücadele başlama aşamasýnda Itilaf Devletleri, azýnlýklar ve Istanbul Hükümeti’nden saklanmaya çalýşýlmýştýr. 122 Erzurum Kongresi Dogu Anadolu Müdafaa–i Hukuk Cemiyeti tarafýndan düzenlenen Erzurum Kongresi’nin toplanmasýnda; * Mondros Ateşkesi’nin 24. maddesine göre; dogu vilayetlerinin Itilaf Devletleri’nin tehdidi altýna girmesi * Dogu bölgelerinde kurulmasý planlanan Ermeni Devleti’ni engellemek gibi nedenler etkili olmuştur. Erzurum Kongresi Kararlarý ve Önemi 1. Milli sýnýrlar içinde vatan bir bütündür, asla parçalanamaz. * Erzurum Kongresi’nin bu maddesi Misak-ý Milli’de de yer almýştýr. Ilk defa milli sýnýrlardan bahsedilmiştir. * Türk vatanýnýn bölünmez bir bütün oldugu ilan edilerek topraklarýmýzý işgal etmek isteyen güçlerin emperyalist olduklarý belirtilmiştir. * Bütün Türk ulusunu ve memleketlerini ilgilendiren ulusal bir karar alýnmýştýr. 2. Her türlü yabancý işgal ve müdahalesine Osmanlý Devleti’nin dagýlmasý halinde millet birleşerek karşý koyacaktýr. Bu kararla; işgalci güçlere karşý güç oluşturmak için Dogu illerindeki yararlý cemiyetler Dogu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bünyesinde toplanmýştýr. 3. Osmanlý Hükümeti vatanýn bagýmsýzlýgýný saglayamaz ve koruyamazsa geçici bir hükümet kurulacaktýr. Bu hükümet milli kongre tarafýndan seçilecektir. Kongre toplanmýş degilse, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktýr. * Ilk defa yeni bir hükümetin kurulmasýndan bahsedilmiştir. 123 * Herhangi bir şekilde Dogu Anadolu’nun gözden çýkarýlmasý halinde doguda kurulacak geçici hükümet, yürürlükteki yasalara göre devlet işlerini sürdürecek asker-sivil tüm makamlar ve memurlar bu geçici yönetime baglý olacaktýr. * Anadolu’da ulusal bir devletin yürütme gücü olan ulusal bir hükümet kurma konusundaki niyet ve inanç ortaya konulmuştur. 4. Osmanlý ülkesinin bütünlügünün ve ulusal bagýmsýzlýgýnýn saglanmasý, saltanat onurunun ve hilafetin korunmasý için milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kýlmak temel ilkedir. * Millet egemenliginin koşulsuz olarak gerçekleştirilecegi belirtilmiştir. * Kuvay-ý Milliye adýný taşýyan teşekküllerin milli iradeyi hakim kýlacagý açýklanmýştýr. * Padişahýn korunmasý kongrede kabul edilmiştir. 5. Her türlü topraklarý ele geçirme Rumluk ve Ermenilik kurulmasý amacýna yönelik sayýlacagýndan topluca savunma ve toplumsal dengemizi bozacak şekilde Hristiyan azýnlýklara yeni birtakým ayrýcalýklar verilmesi kabul edilmeyecektir. Ancak Osmanlý yasalarýyla ülkemizdeki azýnlýklara verilen mal, can ve namus güvenligine tamamen saygýlý kalýnacaktýr. 6. Manda ve himaye kabul olunamaz. Bu maddeyle, Mondros Ateşkesi’nden sonra Anadolu’da ve Istanbul’da bazý çevreler Amerikan, bazý çevreler de Ingiliz mandasýný istemekteydi. Manda ve himaye fikri ilk defa Erzurum Kongresi’nde reddedilmiştir. Herhangi bir devletin himayesinin kabul edilemeyecegi ve Türk ulusunun koşulsuz bagýmsýz olacagý belirtilmiştir. 7. Ulusal irade ve toplanan ulusal güçler padişahlýk ve halifelik makamýný kurtaracaktýr. Ulusal egemenlik anlayýşýna ters düşen bu kararýn alýnmasýnýn temel nedeni ortamýn böyle bir degişiklige hazýr olmamasýdýr. 124 8. Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasýna ve hükümetin yaptýgý işlerin milletçe kontrolüne çalýşýlacaktýr. * Bu karar ulus egemenligine önem verildigini göstermektedir. * Mebuslar Meclisi’nin açýlmasý istenmiş ve Istanbul Hükümeti’nin faaliyetleri denetim altýna alýnmaya çalýşýlmýştýr. 9. Ulusal bagýmsýzlýgýmýza saygýlý ve ülkemizi ele geçirme amacý taşýmayan herhangi devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardýmý kabul edilebilir. Bu maddeyle; Erzurum Kongresi’nde yalnýzca iç politikayý ilgilendiren ilkeler degil, bazý dýş politika ilkeleri de belirlenerek ilan edilmiştir. Bu da Erzurum Kongresi’nin meclis gibi hareket ettigini göstermektedir. Sivas Kongresi ve Önemi 1. Erzurum Kongresi kararlarý bazý degişiklik ve ilavelerle kabul edilmiştir. Bu maddeyle; Erzurum Kongresi kararlarý milli bir kongre tarafýndan onaylanarak bütün ulusa maledilmiştir. Erzurum Kongresi kararlarý bölgesellikten çýkmýştýr. 2. Ulusal direnmeyi gerçekleştirmek için kurulan dernekler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adýyla birleştirilmiştir. * Ulusal güçler birleştirilerek yönetimi tek elde toplanmýştýr. Yine bu kongrede Milli Mücadele liderini (Mustafa Kemal Paşa) bulmuştur. * Sivas Kongresi’ne katýlan Türk ulusunun temsilcileri işgalcilere karşý ayrý ayrý yapýlan savunma yerine milletçe savunma ve direnme kararý almýştýr. 3. ABD veya Ingiltere’nin koruyuculugu (mandasý) reddedilmiştir. 125 Amerikan mandasý Sivas Kongresi’nde en fazla tartýşýlan konu olmuştur. Kongreye katýlan 38 üyeden 25’i manda sistemini istemiştir. Ancak manda yönetimi ulusal bagýmsýzlýga ve egemenlige ters düşmesinden dolayý Erzurum Kongresi’nden sonra bir daha reddedilmiştir. 4. Devletin ve milletin bagýmsýzlýgý, vatanýn bütünlügü zedelenmemek kaydýyla herhangi bir devletten ekonomik yardým alýnabilecegi kabul edilmiştir. 5. Temsilciler Kurulu’nun yetkileri bütün vataný temsil edecek şekilde genişletilmiştir. * Milli Mücadelenin yürütme yetkisi, ülke içinde ve dýşýnda siyasi ve idari kararlar alabilme görevi Temsilciler Kurulu’na verildi. Temsilciler Kurulu yürütme yetkisini ilk olarak Ali Fuat Paşa’yý Batý Anadolu Kuvay-ý Milliye Kumandanlýgýna tayin ederek kullanmýştýr. * Sivas Kongresi’nden sonra Temsilciler Kurulu Istanbul Hükümeti’ne baglý olmadýgýný göstermek için Anadolu’ya atanan komutan ve valileri kabul etmemiş, yönetim açýsýndan ilişkileri ve haberleşmeyi kesmiştir. 6. Osmanlý Mebuslar Meclisi’nin toplanmasý için çalýşmalara devam edilmesi kararlaştýrýlmýştýr. Bu maddeyle; Osmanlý yönetimi ulus iradesiyle birleştirilmeye çalýşýlmýştýr. Meclisin açýlmasýna çalýşýlmasý kongrenin ulus egemenligine verdigi önemi göstermektedir. Sivas Kongresi'nin sonucunda; * Sivas Kongresi ülkenin çeşitli yerlerinden seçimle gelen delegelerin katýlmasýyla toplanmýş milli bir kongredir. Damat Ferit Hükümeti’nin Istifa Etmesi Sivas Kongresi’nden sonra harekete geçen Temsilciler Kurulu, Damat Ferit Hükümeti’yle mücadeleye karar verdi. Anadolu ile Istanbul arasýndaki ilişkiler ve haberleşme kesildi (12 Eylül 1919). Bu gelişmeler karşýsýnda çaresiz kalan Damat 126 Ferit Paşa Hükümeti istifa etti (30 Eylül 1919). Yeni hükümeti Milli Mücadeleye karşý ýlýmlý olan Ali Rýza Paşa kurdu (2 Ekim 1919). Yeni hükümette görev alan kişilerin Türkiye’nin bütünlügünü ve bagýmsýzlýgýný isteyenlerden oluşmasý Milli Mücadelecilerle ilişkilerin artmasýna ve görüş alýşverişine ortam hazýrlamýştýr. Ali Rýza Paşa Hükümeti’yle Temsilciler Kurulu Arasýndaki Ilişkiler ve Amasya Görüşmeleri 20 - 22 Ekim tarihleri arasýnda yapýlan görüşmelere Temsilciler Kurulu adýna Mustafa Kemal Paşa, Istanbul Hükümeti adýna Bahriye Nazýrý Salih Paşa katýldý. Iki taraf arasýnda şu konularda karara varýldý: 1. Türk vilayetleri düşmana terk edilmeyecek, hiçbir şekilde manda ve himaye kabul edilmeyecek, Türk vatanýnýn bütünlügü ve bagýmsýzlýgý korunacaktýr. 2. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, hukuki bir kuruluş olarak Istanbul Hükümeti’nce tanýnacaktýr. 3. Meclis-i Mebusan’ýn Istanbul’da toplanmasýnýn güvenlik açýsýndan uygun olmadýgý kabul edilecektir. Amasya’da anlaşmaya varýlamayan tek konu, yapýlacak seçimlerden sonra Meclisi Mebusan’ýn nerede toplanacagý idi. Mustafa Kemal Paşa Istanbul’da toplanacak Mecliste ulusal iradenin hür olarak ortaya konulamayacagý ve milli kararlarýn alýnamayacagý inancýndaydý. Mustafa Kemal Paşa’nýn haklýlýgý Istanbul’un Itilaf Devletleri tarafýndan resmen işgal edilmesiyle ortaya çýkmýştýr (16 Mart 1920). Son Osmanlý Mebusan Meclisi’nin Toplanmasý ve Misak–ý Milli Kararlarý Hazýrlýklar tamamlandýktan sonra 12 Ocak 1920 Istanbul’da Osmanlý Mebuslar Meclisi’inde toplanarak çalýşmalarýna başladý. 28 Ocak 1920 ‘de Meclis-i Mebusan gizli oturumda Türk milleti için çok önemli olan Misak-ý Milli’yi kabul etmiştir. 127 Misak-ý Milli Kararlarý 1. Osmanlý Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni imzaladýgý 30 Ekim 1918 tarihinde düşman ordularýnýn işgali altýnda bulunan Arap memleketlerinin durumu, halkýn serbestçe verecegi oya göre belirlenmelidir. Bu mütareke hududu içinde Türk ve Islâm çogunlugu bulunan topraklarýn tümü, hiçbir şekilde ayrýcalýk kabul etmez bir bütündür. * Vatanýn bölünmez bütünlügü Mebuslar Meclisi’nde kabul edilerek belirlenen sýnýrlar içindeki topraklarý işgal eden devletlerle mücadele edilecegi ortaya konulmuştur. 2. Halkýn oylarý ile anavatana katýlan üç sancakta (Elviye-i Selase: Kars, Ardahan, Batum) gerekirse halkoyuna başvurulmalýdýr. 3. Türkiye ile yapýlacak barýşa býrakýlan Batý Trakya’nýn hukuki durumunun tespiti de halkýn tam bir özgürlükle verecegi kararlara uygun olmalýdýr. 4. Hilâfet merkezi ve Osmanlý Devleti’nin başkenti olan Istanbul ile Marmara Denizi’nin güvenligi her türlü tehlikeden korunmalýdýr. Istanbul ve Çanakkale Bogazlarýnýn dünya ticaret ve ulaşýmýna açýlmasý konusunda bizimle diger ilgili devletlerin birlikte verecegi kararlar geçerlidir. 5. Itilaf Devletleri ve bazý ortaklarý arasýnda kararlaştýrýlmýş olan anlaşma esaslarý dairesinde azýnlýklarýn haklarý, komşu memleketlerdeki Müslüman halkýn ayný haklardan yararlanmalarý şartýyla tarafýmýzdan kabul edilecektir. * Devletlerin ve milletlerin eşitligi ortaya konulmuştur. Türkiye’deki azýnlýklara verilebilecek haklarýn ölçüsü belirtilmiştir. * Komşu memleketlerde kalan Müslüman halkýn haklarý korunmaya çalýşýlmýştýr. 6. Milli ve iktisadi gelişmemizi saglamak amacýyla tam bir serbestiyet saglanmasý, siyasi, adli ve mali gelişmemize engel olan sýnýrlamalarýn kaldýrýlmasý gerekir. Hissemize düşecek borçlarýn ödenmesi de bu esasa aykýrý olmayacaktýr. 128 * Osmanlý Devleti’nin Avrupalý devletlere vermiş oldugu siyasi, adli, mali imtiyazlara (kapitülasyonlara) ilk defa karşý çýkýlmýştýr. * Türkiye’nin gelişmesi ve güçlenmesini engelleyen faktörler ortadan kaldýrýlmaya çalýşýlmýştýr. Son Osmanlý Mebusan Meclisi’nin Misak–ý Milli’yi kabul ve ilan etmesi, Istanbul’un ulusal hareketi benimsedigini ve Meclis kararýyla bunu hukuken saglamlaştýrdýgýný ortaya koymuştur. Istanbul’un Resmen Işgali ve Mebusan Meclisi’nin Dagýtýlmasý Osmanlý Mebuslar Meclisi’nin açýlmasýna ses çýkarmayan Itilaf Devletleri, Mebuslar Meclisi’nin açýlmasýyla hükümet ve padişahýn yönetime egemen olacagýný umuyorlardý. Ancak kendi istek ve görüşlerinin dýşýnda kararlarýn çýkmasý üzerine Itilaf Devletleri, tavýrlarýný degiştirerek müdahaleye başladýlar. Itilaf Devletleri 15 Mart’ta 150 kadar aydýný tutukladýktan sora 16 Mart 1920’de Istanbul’u resmen işgal ettiler. Istanbul’un Resmen Işgalinin Sonuçlarý * Istanbul’un işgali Mustafa Kemal Paşa’yý görüşlerinde haklý çýkarmýştýr. * Itilaf Devletleri’nin Istanbul’u resmen işgal etmeleri, Mustafa Kemal Paşa’ya Ulusal Mücadeleyi padişah adýna yürüttügünü söyleme olanagý saglamýştýr. * Istanbul’dan kaçan aydýn, asker ve milletvekilleri Milli Mücadeleye ve daha sonra açýlacak olan TBMM’ye katýldýlar. Istanbul’un işgali Anadolu hareketine katýlýmlarý artýrmýştýr. * Padişah dört ay sonra tekrar seçim yapmak üzere Meclisi 11 Nisan 1920’de feshetti. * Itilaf Devletleri’nin Mebuslar Meclisi’ni kapattýrmalarý milli iradeyi yok etmeyi amaçladýklarýný göstermektedir. * Osmanlý Mebusan Meclisi’nin kapanmasý, Mustafa Kemal Paşa’ya Ankara’da TBMM’yi açma olanagý saglamýştýr. 129 20) TBMM Dönemi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açýlmasý Mebuslar Meclisi Misak-ý Milli’yi ilan edince Anlaşma Devletleri Istanbul’u işgal ederek Meclis’in çalýşmalarýný engellediler (16 Mart 1920). Mustafa Kemal Paşa, Mebuslar Meclisi’nin bu şekilde sona erebilecegini tahmin ediyordu. Derhal kapanan meclisin yerine yeni bir meclisin açýlmasý için çalýşmalara başladý. 19 Mart 1920'de bir genelge yayýnlayarak Ankara’da olaganüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanacagýný, bunun için hemen seçimlerin yapýlmasýný, her sancaktan beş üyenin seçilerek 15 gün içerisinde Ankara’ya gönderilmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa Meclisin yetkileri ve hükümetin kurulmasý konusundaki görüşlerini bir önerge şeklinde TBMM’ye sundu. 24 Nisan 1920'de kabul edilen önergeye göre; 1. Hükümet kurmak gereklidir. 2. Geçici kaydýyla bir hükümet reisi tanýmak veya padişah kaymakamý atamak dogru degildir. 3. Mecliste toplanmýş milli iradeyi vatanýn gelecegine hakim kýlmak temel ilkedir. TBMM’nin üstünde güç yoktur. 4. TBMM yasama ve yürütme yetkisine sahiptir. Meclisten ayrýlacak bir heyet Meclise vekil olarak hükümet işlerini görür. Meclis başkaný bu hükümetin de başkanýdýr. 5. Padişah ve halifenin durumu bulundugu baskýdan kurtulduktan sonra Meclis tarafýndan belirlenecektir. Önemi : * 23 Nisan 1920'de TBMM’nin açýlmasýyla yeni Türk Devleti kurulmuştur. * TBMM’nin üstünde güç olmadýgý belirtilerek Istanbul Hükümeti yok sayýlmýştýr (3. madde). * “Geçici bir hükümet reisi tanýmak dogru degildir.” maddesi ile Meclisin bagýmsýzlýgý ve devamlýlýgý belirtilmiştir (2. madde). 130 * Ilk TBMM’de “güçler birligi ilkesi” ve “Meclis Hükümeti sistemi” kabul edilmiştir (4. madde). * “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adýnýn kullanýlmasý kurulan yeni devletin milliyetçi bir karakter taşýdýgýný ve Türk milletine dayandýgýný ortaya koymaktadýr. * TBMM, Mustafa Kemal Paşa’yý meclis başkanlýgýna seçti. * ”Milli Egemenlik” ilkesinin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir adým atýlmýştýr. * Çogunlugu padişah ve halifeye baglý olan bu insanlarý birleştiren temel amaç “Misak-ý Milli’nin gerçekleştirilmesi” idi. Mustafa Kemal Paşa inkýlâplarý sonraya býrakarak, öncelikle vatanýn kurtarýlmasýný amaçlamýş, böylece milli birligin korunmasýný saglamýştýr. * 30 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa, Avrupa devletlerinin dýşişleri bakanlarýna; TBMM’nin kuruldugunu, yabancý hükümetlerin, Istanbul Hükümeti ile yaptýklarý ve yapacaklarý antlaşmalarýn Türk milletinin gerçek temsilcisi olan TBMM tarafýndan tanýnmayacagýný bildirmiştir. 1921 Anayasasý’nýn Kabulü (Teşkilât-ý Esasiye) 20 Ocak 1921 tarihinde “Teşkilat-ý Esasiye Kanunu” adýyla Türk Devleti’nin ilk anayasasý olarak kabul edilmiştir. 1921 Anayasasý’nýn Önemli Maddeleri 1. Egemenlik kayýtsýz şartsýz milletindir. 2. Yasama ve yürütme gücü TBMM’ye aittir. 3. Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir ve “TBMM Hükümeti” adýný alýr. 4. Şer’i hükümlerin yerine getirilmesi TBMM’ye aittir. 5. Büyük Millet Meclisi başkaný, hükümetin de başkanýdýr. 6. Kanun-u Esasi’nin Teşkilat-ý Esasiye ile çelişmeyen hükümleri geçerlidir. 7. Milletvekilleri seçimi iki yýlda bir yapýlýr. Eski Meclisin görevi yeni Meclis toplanýncaya kadar devam eder. Önemi * Yeni Türk Devleti’nin kuruluşunun hukuki ve siyasal bir belgesi olmuştur. 131 * Olaganüstü şartlardan dolayý çabuk karar almak ve hemen uygulayabilmek için “güçler birligi” ilkesi kabul edilmiştir (2. madde). * Ulusal egemenligin tekligine dayanarak Istiklâl Mahkemeleri meclis içinde kurulmuştur. Böylece TBMM yargý gücünü de kullanmýştýr. * Dönemin şartlarý içinde ulusal birligi zedelememek için devletin rejimi belirtilmemiştir (1. ve 3. maddeler). * Meclis hükümeti sistemi kabul edilmiştir. * “Şeriat hükümlerinin yerine getirilmesi” görevinin TBMM’ye verilmesi devlet yönetimini tek organda toplamayý amaçlamýştýr. Bu durum 1921 Anayasasý’nýn “laik” olmadýgýný göstermektedir (4. madde) 1921 Anayasa'sýnda en önemli degişiklikler 29 Ekim 1923 tarihinde gerçekleşmiştir.Bu tarihte Cumhuriyet ilan edilerek devletin yönetim şekli belirlenmiş''Meclis Hükümeti'' sistemi yerine ''Kabine'' sistemine geçilmiştir. Sevr Antlaşmasý ve Önemi * Osmanlý Devleti bu antlaşma ile başka devletlerin güdümü ve yönetimine býrakýlmýştýr. * Bu antlaşma ile I. Dünya Savaşý’nýn galipleri Osmanlý topraklarýný paylaşmýşlardýr. * Türklere hayat hakký tanýnmadýgý gibi, azýnlýklar çok geniş haklara sahip olmuşlardýr. * Osmanlý Anayasasý’na göre barýş antlaşmalarýnýn mutlaka Mebuslar Meclisi tarafýndan onaylanmasý gerekliydi. Mebuslar Meclisi dagýtýldýgýndan Sevr Antlaşmasý onaylanmadý. Bu yüzden Sevr, hukuki bakýmdan geçerli degildir. Sevr Barýş Anlaşmasý'na TBMM'nin tepkisi çok sert oldu. Meclis bu barýý tanýmadýgýný açýkladý.Sevr'i imazalanlar ve onaylayanlar vatan haini sayýldý. :Türk milleti,yaptýgý Kurtuluş savaşý'yla Sevr'in geçerliligini Önlemiş ve Sevr yerine Lozan Barýş Anlaşmasý yapýlmýştýr. 132 21) Kurtuluş Savaşý Dogu Cephesi 22 Haziran 1920'de Yunan saldýrýsýnýn başladýgý sýrada, Doguda da Ermeni saldýrýlarý sürekli artýyordu. Bu sýrada Kýzýlordu’nun önünde Kafkasya yolu açýlmýştý. Ruslarýn Kars ve çevresini işgali an meselesiydi. Kýzýlordu’nun Kafkasya’ya girmesi üzerine TBMM Hükümeti taarruza karar verdi. 24 Eylül 1920'de Ermenilerin saldýrýya geçmesi üzerine Türk ordusu da karşý taarruza başladý. Türk ordusu Misâk-ý Milli sýnýrlarýna ulaşýnca ilerleyişini durdurdu. Böylece Kâzým Karabekir komutasýndaki Türk ordusu amacýna ulaştý. Türk ordusunun kazandýgý başarýlar Ermenilerin barýş istemelerine neden oldu. Görüşmeler sonunda Gümrü Antlaşmasý imzalandý. Gümrü Antlaşmasý’yla, * Yeni Türk Devleti’nin uluslararasý ilk siyasi başarýsý Gümrü Antlaşmasý’dýr. * Misak-ý Milli’nin bir kýsmý gerçekleşmiştir. * Ermenistan, TBMM’nin siyasal varlýgýný kabul ederek antlaşma yapan ilk devlet olmuştur. * Ermeniler, Sevr’i tanýmadýklarýný belirterek, Türk topraklarýndaki iddialarýndan vazgeçmişlerdir. * Gümrü Antlaşmasý, dýş ilişkilerimizi canlandýrmýştýr. Gürcistan ve Rusya ile ilişkilerin kurulmasýnda etkili olmuştur. Güney Cephesi Iskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa Ingiliz, Mersin, Osmaniye ve Adana Fransýz işgaline ugradý (Ocak 1919). Ingilizlerin çekilmesinden sonra Antep, Urfa ve Maraş Fransýzlar tarafýndan işgal edildi. Fransýzlar, Mýsýr ve Suriye’den getirdikleri Ermenileri örgütleyip Türkler 133 üzerine saldýrýlar düzenlettirdiler. Bu durum Fransýzlara karşý büyük bir tepkinin dogmasýna neden oldu. Halk yaşadýgý yerleri korumak amacýyla örgütlenmeye başladý. Sivas Kongresi’nde Güneydogu illerinde de “Kuvay-ý Milliye” kurulmasýna karar verildi. Fransýzlar, halkýn direnişi karşýsýnda Urfa, Antep ve Maraş’ý elde tutmanýn mümkün olmadýgýný anladýlar. TBMM’nin ardarda kazandýgý askeri zaferlerle gerçegi anladý. Sakarya Savaşý’ndan sonra Ankara Antlaşmasý’ný imzalayarak Anadolu’da işgal ettikleri yerleri geri verdiler (20 Ekim 1921). Italyanlara karşý bir direniş olmamýş ve cephe açýlmamýştýr. Bunun nedeni Italyanlarýn Ege bölgesinin Yunanlýlara verilmesinden dolayý kýrgýnlýk içinde bulunmalarý ve Kuvay-ý Milliye hareketini desteklemeleridir. Italyanlar ileride ekonomik açýdan sömürebilmek için halkla iyi geçinmeye çalýştýlar. II. Inönü Savaşý’nýn kazanýlmasýndan sonra işgal ettikleri yerleri terkettiler (5 Temmuz 1921). Batý Cephesi Birinci Inönü Savaşý (6 - 10 Ocak 1921) Savaşýn Nedenleri; * Türk ordusunun güçlenmesini engellemek * Çerkez Ethem Ayaklanmasý’ndan yararlanmak * TBMM Hükümeti’ne Sevr Barýş Antlaşmasý’ný kabul ettirmek istemişlerdir. Yunanistan ile yeni Türk devleti arasýnda yapýlan savaşý, yeni kurulan Türk düzenli ordusu kazanmýştýr. Savaşýn Sonuçlarý 1. Türk milletinin düzenli orduya olan güveni artmýştýr. 2. TBMM, bu zaferden sonra Londra Konferansý’na davet edilmiştir. 134 3. Zaferden sonra Afganistan’la dostluk ve yardýmlaşma anlaşmasý, Rusya ile Moskova Antlaşmasý imzalanmýştýr. Londra Konferansý (23 Şubat-12 Mart 1921) I. Inönü Savaşý’nýn kazanýlmasý üzerine Ingilizler de TBMM gerçegini kabul etmek zorunda kaldýlar. Itilaf Devletleri, Istanbul Hükümeti’ni Londra Konferansý’na davet ettiler. Istanbul Hükümeti’nin gönderecegi delegeler arasýnda M. Kemal’in ya da M. Kemal’in yetki verdigi birisinin de yer almasýný istediler. Bu davranýşlarýyla TBMM Hükümeti’ni tanýmadýklarýný göstermek istemişlerdir. Londra Konferansý’nýn Sonuçlarý * Itilaf Devletleri, TBMM Hükümeti’ni konferansa çagýrmakla onun varlýgýný hukuken tanýmýşlardýr. * Sevr Barýş Antlaşmasý’nýn çeşitli hükümleri tartýşma konusu yapýlmaya başlamýştýr. * TBMM Hükümeti, bu konferanstan önemli sonuçlar beklemiyordu. Fakat konferansa katýlmakla “Türkler barýş görüşmelerine yanaşmýyorlar, savaşý uzatýyorlar” şeklindeki propagandanýn önlenmesi saglanmýştýr. * Londra Konferansý’nýn başarýsýzlýkla sonuçlanmasý üzerine Anadolu’da Yunan saldýrýsý yeniden başladý. Bu durum II. Inönü Savaşý’na neden olmuştur. * Londra Konferansý sonrasýnda TBMM temsilcisi Fransa, Ingiltere ve Italya ile ikili antlaşmalar yaptý. Fakat bu antlaşmalarda “devletlerin eşitligi” ilkesine uyulmamýştýr. Yapýlan antlaşmalar TBMM tarafýndan onaylanmadýgýndan yürürlüge girmemiştir. 135 Moskova Antlaşmasý (16 Mart 1921) I. Inönü Savaşý’nda Yunanlýlara karşý kazanýlan başarý ve TBMM temsilcisinin Londra Konferansý’na çagrýlmasý üzerine Moskova Antlaşmasý imzalandý (16 Mart 1921). Moskova Antlaşmasý’yla; * Ilk defa büyük bir devlet TBMM’yi tanýmýştýr. * Sovyet Rusya, Misak-ý Milli’yi tanýyan ilk Avrupa devleti olmuştur. * Sovyet Rusya, Sevr Antlaşmasý’ný tanýmadýgýný ilan etmiştir. * Her iki devlet de kendilerinden önceki döneme ait antlaşmalarýn geçersiz oldugunu bildirmiştir. * Batum Gürcistan’a, dolayýsýyla Sovyet Rusya’ya býrakýldý. Buna karşýlýk Sovyetler, Kars ve çevresinin yeni Türk Devleti’ne ait oldugunu kabul ettiler. Dönemin olaganüstü şartlarýndan dolayý Batum Gürcistan’a býrakýlmýştýr. Bu durum Misak-ý Milli sýnýrlarýndan verilmiş ilk tavizdir. II. Inönü Savaşý (23 - 31 Mart 1921) I. Inönü Savaşý’ndan kýsa bir süre sonra Yunanlýlar yeniden saldýrýya geçtiler. Yunan saldýrýsýnýn başlamasýnda: * Londra Konferansý’ndaki barýş tekliflerinin TBMM Hükümeti tarafýndan kabul edilmemesi * Ingilizlerin yeni bir saldýrý konusunda Yunanlýlarý teşvik etmeleri * Yunanlýlarýn Türk ordusunun teşkilatlanmasýna fýrsat vermeden Eskişehir ve Afyon’u almak, Ankara üzerine yürüyerek TBMM’yi dagýtmak istemeleri * Sevr Antlaşmasý’nýn TBMM’ye kabul ettirilmek istenmesi etkili olmuştur. 136 II. Inönü Savaşý’nýn kazanýlmasýyla: * Halkýn Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne olan güveni artmýştýr. * Italyanlar, Anadolu’da işgal ettikleri yerleri boşaltmaya başlamýşlardýr (5 Temmuz 1921). * M. Kemal Paşa, Ismet Paşa’ya bir telgraf çekerek tebrik etmiş ve; Siz orada yalnýz düşmaný degil, milletin ters alýnyazýsýný da (makus talihini de) yendiniz.” demiştir. Eskişehir - Kütahya Savaşlarý (10 - 24 Temmuz 1921) Yunan saldýrýsýnýn amacý; TBMM Hükümeti’ni dagýtarak kesin sonucu elde etmekti. Bütün güçleriyle hazýrlanan Yunan ordusu geniş bir cephe üzerinde saldýrýya geçti. Bu cephe Inönü’den Afyon’a kadar uzanýyordu. Türk ordusu henüz II. Inönü Savaşý’nýn yorgunlugunu üzerinden atamadýgýndan Yunan kuvvetleri karşýsýnda başarýlý olamadý. Üstün kuvvetlerle yapýlan Yunan saldýrýsý karşýsýnda Türk kuvvetleri yenilgiye ugradý. Bu gelişmeler üzerine M. Kemal Paşa, Ismet Paşa’ya “Sakarya’nýn dogusuna çekilmesi” tavsiyesinde bulundu. Bunun üzerine Türk ordusu Sakarya nehrinin dogusuna çekildi. Başkomutanlýk Kanunu’nun Çýkarýlmasý * TBMM, Meclisin sahip oldugu yetkileri şahsýnda toplamak ve Meclis adýna uygulamak üzere M. Kemal Paşa’ya üç ay süreyle Başkomutanlýk yetkisi veren kanunu kabul etti (5 Agustos 1921). Başkomutanlýk Kanunu’nun çýkarýlmasýyla M.Kemal Paşa; * TBMM’ye ait olan “yasama ve yürütme” yetkilerini dogrudan kullanmaya başladý. * Istiklâl Mahkemelerinin de kendisine baglanmasýyla “yargý” yetkisine de sahip oldu. * Erzurum Kongresi’nde askerlik mesleginden ayrýlan M. Kemal Paşa, milli irade ile başkomutan oldu. 137 Tekâlif-i Milliye Emirleri (7 – 8 Agustos 1921) Mustafa Kemal Paşa başkomutan olduktan sonra Türk ordusunu yapýlacak yeni savaşa hazýrlamak amacý ile çalýşmalara başladý. Ordu asker sayýsý olarak yetersiz oldugu gibi silah ve teçhizat bakýmýndan da çok zor durumda idi. Bundan dolayý Mustafa Kemal Paşa, Tekalif-i Milliye Emirlerini yayýnladý. Çýkartýlan kanun ile Türk ordusunun ihtiyaçlarýnýn karşýlanmasý ve savaş gücünün artýrýlmasý amaçlanmýştýr. Sakarya Meydan Savaşý (23 Agustos - 12 Eylül 1921) Yunan kuvvetleri 22 Agustos 1921'de Sakarya nehrini geçerek Türk kuvvetleriyle karşýlaştýlar. 22 gün gece ve gündüz devam eden savaş 13 Eylül 1921'de Türk ordusunun zaferiyle sona ermiştir. Sakarya Savaşý’nýn Sonuçlarý * 1683 Viyana bozgunu ile başlayan Türk gerileyişi Sakarya’da sona ermiştir. * Türk ordusu ilk defa savunma durumundan taarruz durumuna geçmiştir. * TBMM ile Kafkas Cumhuriyetleri arasýnda Kars Antlaşmasý yapýlmýştýr (13 Ekim 1921). * Kars Antlaşmasý ile Türkiye’nin Dogu sýnýrý kesinlik kazandý. * Fransýzlarla Ankara Antlaşmasý imzalanmýştýr (20 Ekim 1921). * Yunanlýlar taarruz gücünü kaybettikleri gibi, Ingiltere desteginden de mahrum kalmýşlardýr. * Itilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes ve barýş teklifinde bulunmuşlardýr. Itilâf Devletleri’nin Barýş Teklifleri 2 Mart 1922 tarihinde Itilâf Devletleri Dýşişleri Bakanlarý Türk ve Yunan taraflarýna ateşkes teklifinde bulundular. Yapýlan teklifte, “iki taraf arasýnda askersiz bölge býrakýlmasý, her iki tarafýn asker ve silah bakýmýndan güçlenmemeleri, askeri 138 açýdan Türk tarafýnýn Itilâf Devletleri’nin denetimi altýnda bulunmasý ve çarpýşmalarýn üç ay süreyle durdurulmasý” yer alýyordu. Böylece Türk ordusunun taarruz hazýrlýklarý durdurulacaktý. Bu teklifler Yunanlýlar tarafýndan hemen kabul edildi. Türk tarafý ise bagýmsýzlýk anlayýşýna ters düşen askeri denetim teklifini kabul etmedigini bildirdi. Ateşkesin ancak memleketimizdeki yabancý kuvvetlerin çýkmasýyla yapýlabilecegi belirtildi. Büyük Taarruz 26 Agustos 1922'de taarruz başladý. 27 Agustos’tan itibaren Türk ordusunun üstünlügü eline geçirmesi üzerine Yunan kuvvetleri geri çekilmeye başladý. Aslýhanlar bölgesinde yapýlan bu savaşa Dumlupýnar Meydan Savaşý denilmiştir. 30 Agustos 1922 tarihinde de Yunan kuvvetlerinin tamamen yok edildigi ve Başkomutan Mustafa Kemal’in dogrudan yönettigi savaşa Başkomutanlýk Savaşý denilmiştir. Yunan kuvvetlerinin yeni bir savaş hattý oluşturmalarýna engel olmak amacýyla M. Kemal Paşa, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, Ileri!” emrini verdi. Yunan kuvvetleri Izmir’e dogru kaçarken Türk ordusu 6 Eylül’de Balýkesir, 8 Eylül’de Manisa, 9 Eylül’de Izmir’e girdi. 17 Eylül’de ise Bandýrma’ya ulaştý. 18 Eylül 1922 tarihinden itibaren Anadolu’da artýk hiçbir Yunan kuvveti kalmamýştýr. Büyük Taarruz’un Sonuçlarý * Milli mücadele başarýya ulaşmýştýr. * Anadolu’da Italyan ve Fransýz işgalinden sonra Yunan işgali de sona ermiştir. * Kurtuluş Savaşý’nýn askeri safhasý başarýyla tamamlanmýştýr. * Türk ordusu Çanakkale ve Izmit civarýnda Ingiliz kuvvetleri ile karşý karşýya gelmiştir. * Içte milli birlik ve bütünlük saglanmýştýr. Mudanya Ateşkes Anlaşmasý (11 Ekim 1922) Mudanya Ateşkes Anlaşmasý’na göre: 1. Türk - Yunan kuvvetleri arasýndaki savaş sona erecektir. 139 2. Yunan kuvvetleri Meriç nehrine kadar olan Dogu Trakya’yý 15 gün içinde boşaltacaklardýr. 3. Dogu Trakya TBMM’nin jandarma kuvvetlerine býrakýlacaktýr. Ancak bu kuvvetler 8.000'i geçmeyecektir. 4. Istanbul, Bogazlar ve çevresinin yönetimi TBMM Hükümeti’ne býrakýlacaktýr. Itilaf Devletleri barýş yapýlýncaya kadar Istanbul’da kuvvet bulunduracaklardýr. 5. Barýş antlaşmasý yapýlýncaya kadar Türk silahlý kuvvetleri Çanakkale ve Izmit yarýmadasýnda belirlenen çizgiyi geçemeyeceklerdir. Mudanya Ateşkes Anlaşmasý’yla: * Türk Kurtuluş Savaşý’nýn askeri safhasý sona erdi. * Yeniden silahlý çatýşmaya girilmeden diplomatik başarýlarla Dogu Trakya ve Istanbul kurtarýldý. * Istanbul, Bogazlar ve çevresinin TBMM Hükümeti’ne býrakýlmasý ile Osmanlý Devleti hukuken sona erdi. Lozan Antlaşmasý Lozan Konferansý’nda Alýnan Önemli Kararlar Sýnýrlar Suriye Sýnýrý : 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşmasý’nda belirlenen sýnýrlar kabul edilmiştir. Irak Sýnýrý : Musul-Kerkük sorunundaki anlaşmazlýktan dolayý sýnýr belirlenememiştir. Sýnýrýn daha sonra TBMM ile Ingiltere arasýnda yapýlacak ikili görüşmelerle belirlenmesine karar verilmiştir. Bogazlar * Bogazlarýn idaresi, başkanlýgýný bir Türk’ün yapacagý uluslararasý komisyona býrakýlmýştýr. 140 * Bogazlarýn her iki yakasýnda 20'şer km’lik askerden arýndýrýlmýş bölge oluşturulmuştur. * Oluşturulan askersiz bölgeye olaganüstü bir durum yaşandýgýnda Türkiye’nin asker sokabilecegi kararlaştýrýlmýştýr. * Bogazlardan ticaret gemilerinin serbestçe geçmesine karar verilmiştir. Savaş gemilerine ise tonaj sýnýrlamasý getirilmiştir. * Istanbul’daki işgal güçlerinin şehri bir buçuk ay içerisinde boşaltmalarý kararlaştýrýlmýştýr. Kapitülasyonlar Lozan’ýn en çok tartýşýlan konusu, hiç taviz verilmeden çözülmüş ve kapitülasyonlar kesin olarak kaldýrýlmýştýr. Ermenistan Sorunu Sevr Antlaşmasý ile Dogu Anadolu’da kurulmasýna karar verilen Ermeni Devleti’nin kuruluşundan vazgeçilmiş ve bölgenin Türk topragý oldugu kabul edilmiştir. Adalar Oniki Ada Italyanlara, Bozcaada ve Gökçeada Çanakkale Bogazý’ný kontrol ettigi için TBMM’ye, diger Ege adalarý ise Yunanistan’a verilmiştir. Yunanistan’ýn Anadolu kýyýlarýna yakýn olan adalarý askeri amaçlarý için kullanmasý yasaklanmýştýr. Borçlar * Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar Idaresi) kaldýrýlacaktýr. * Osmanlý Devleti’nden ayrýlan devletlere Osmanlý borçlarýndan hisse verilecektir. * Osmanlý borçlarýnýn büyük bölümünü TBMM ödeyecektir. * Borçlar Türk lirasý olarak ve taksitler halinde ödenecektir. 141 Azýnlýklar XIX. yüzyýl başlarýndan beri Türkiye’nin başýný agrýtan azýnlýklar sorunu Türkiye’deki bütün azýnlýklarýn Türk vatandaşý kabul edilmesi ile çözümlenmiştir. Azýnlýklara, Türk vatandaşlarýna tanýnan tüm haklar tanýnmýş, ayrýcalýklarý ise kaldýrýlmýştýr. Türkiye’deki en kalabalýk azýnlýk durumunda bulunan Rumlarýn Istanbul’dakiler hariç Yunanistan’a gönderilmesi kararlaştýrýlmýştýr. Buna karşýlýk Batý Trakya hariç Yunanistan’da yaşayan Türklerin Türkiye’ye gönderilmesine karar verilmiştir. Yabancý Okullar Türkiye’deki yabancý okullarýn baglý bulunacaklarý rejim Lozan’da bir esasa baglanmýştýr. Buna göre yabancý okullar Türk kanunlarýna ve diger okullarýn baglý bulunduklarý tüzük ve yönetmelik hükümlerine uyacaklardýr. Türk Hükümeti bu okullarýn ögrenimini düzenleyecektir. Savaş Tazminatý Kurtuluş Savaşý’nýn en büyük sorumlusu durumunda bulunan, Anadolu’nun büyük bir bölümünü tahrip eden ve Türk milletini iki yýl boyunca savaş felaketi ile karşý karşýya býrakan Yunanistan savaş tazminatý olarak Karaagaç’ý Türkiye’ye býrakmýştýr. Patrikhane I. Dünya Savaşý ve Kurtuluş Savaşý boyunca azýnlýklar ve dýş güçlerle birlikte hareket eden Fener Patrikhanesi’nin, yabancý kiliselerle ilişki kurmamasý şartý ile Türkiye’de kalmasý kabul edilmiştir. 142 22) Inkýlâplar Atatürk Inkýlâplarýnýn Amaçlarý 1. Türkiye’yi muâsýr medeniyet seviyesinin üzerine çýkartmak 2. Modern Avrupa devletleri ile Türkiye’yi bütünleştirmek 3. Osmanlý Devleti’nden kalmýş ve halkýn ihtiyaçlarýna cevap vermeyen müesseselerin yerine çagdaş müesseseler kurmak 4. Türkiye’de milli egemenlik ilkesini yerleştirmek şeklinde sýralanabilir. Saltanatýn Kaldýrýlmasý (1 Kasým 1922) Saltanatýn kaldýrýlmasýyla; * TBMM, Abdülmecid Efendi’yi halife seçerek, halifeligin devam ettirilmesini saglamýştýr. * Milli egemenligin gerçekleşmesi yolunda önemli bir adým atýlmýştýr. * Saltanatýn kaldýrýlmasýyla devletin lâikligi konusunda ilk aşama gerçekleştirilmiştir. * Itilâf Devletleri’nin Lozan Konferansý’nda ikilik çýkarma planlarý sonuçsuz kalmýştýr. Cumhuriyetin Ilâný 29 Ekim 1923'te TBMM anayasa degişikligini kabul ederek yeni Türk Devleti’nin bir Cumhuriyet oldugunu onayladý. 143 Cumhuriyetin Ilân Edilmesinin Sonuçlarý * Yeni Türk Devleti’nin yönetim şeklinin Cumhuriyet olarak belirlenmesiyle 1921 Anayasasý’nda esaslý degişiklikler yapýlmýştýr. Türkiye’nin hükümet şeklinin Cumhuriyet, dininin Islâm, resmi dilinin Türkçe oldugu şeklindeki madde Anayasaya konulmuştur. * Cumhuriyetin ilaný ile devlet rejiminin adý belirlenmiş, bu konudaki tartýşmalar sona erdirilmiştir. * M. Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkaný seçilmiştir. Cumhurbaşkaný, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini Ismet Paşa’ya vermiş, Fethi (Okyar) Bey de TBMM Başkanlýgý’na seçilmiştir. * Cumhurbaşkaný’nýn seçilmesiyle devlet başkanlýgý sorunu çözüme kavuşmuştur. * Meclis hükümeti yerine kabine sistemi getirilerek, yürütme işlerinin gecikmemesi saglanmýştýr. * Milli Mücadelenin başýndan beri amaçlanan ulusal egemenlik düşüncesi başarýlý olmuş, çagdaşlaşma yolunda da önemli bir adým atýlmýştýr. * Cumhurbaşkaný seçimini Meclisin yapacagý kesinleşmiştir. Halifeligin Kaldýrýlmasý Halifeligin Kaldýrýlmasýnýn Nedenleri * Saltanatýn kaldýrýlmasý ve Vahdettin’in ülkeyi terketmesinden sonra TBMM, Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Çünkü kamuoyu henüz halifeligin kaldýrýlmasýna hazýr degildi. Halbuki, Cumhuriyetin ilâný ve devlet başkanýnýn seçilmesi ile halifeligin rolü kalmamýştý. * Saltanatýn kaldýrýlmasý ve Cumhuriyetin ilanýndan sonra eski rejim taraftarlarýnýn sýgýnabilecekleri tek güç olarak halifelik kalmýştý. * Bazý TBMM üyeleri, halifeyi milletin üzerinde görmeye başlamýşlar, “TBMM Halifenin, Halife de TBMM’nindir.” şeklinde propagandalara girişmişlerdi. * Türkiye, çagdaşlaşma yolunda olduguna ve laikligi amaçladýgýna göre halifeligin böyle bir rejimde yeri yoktu. 144 Bütün bu sebeplerden dolayý 3 Mart 1924 günü alýnan bir kararla halifelik kaldýrýldý. Ayný gün; * Şer’iye ve Evkâf Vekâleti kaldýrýldý. Böylece lâik devlet yolunda önemli bir adým atýldý. Daha sonra yerine Diyanet Işleri Başkanlýgý ve Vakýflar Genel Müdürlügü kuruldu. * Erkân-ý Harbiye-i Umumiye Vekâleti Kaldýrýldý. Böylece Genelkurmay Başkanlýgý’nýn hükümet ve siyaset dýşýna çýkmasý saglandý. * Osmanlý Hanedaný’nýn Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý dýşýna çýkarýlmasý kararlaştýrýldý. Halifeligin Kaldýrýlmasýnýn Sonuçlarý * Halifeligin kaldýrýlmasý laiklige geçişin en önemli aşamasý olmuştur. * Halifeligin kaldýrýlmasý Türkiye’de inkýlâp sürecini hýzlandýrmýş ve inkýlâplar için elverişli bir ortam hazýrlamýştýr. * Türkiye’de ümmetçilik arayýşlarý sona ermiştir. Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri Müdafaa-i Hukuk Grubu ve Halk Fýrkasý’nýn Kurulmasý (9 Agustos 1923) TBMM 1 Nisan 1923'te tarihi görevini tamamlayarak seçimlerin yenilenmesini kararlaştýrdý. M. Kemal Paşa da seçimlerden sonra Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yerine Halk Fýrkasý’ný kurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olan Halk Fýrkasý’nýn başkanlýgýna M. Kemal Paşa seçildi. Bu arada yapýlan seçimlerle, ikinci grup mensuplarý meclisten tamamen uzaklaştýrýlmýş oldu. Ordunun Siyasetten Ayrýlmasý Mustafa Kemal Paşa, daha II. Meşrutiyet döneminde Ittihat ve Terakki Partisi’nde gördügü ordu ile işbirligini tenkit etmişti. Bu tecrübelerin ýşýgýnda önce 3 Mart 1924'te o zamana kadar hükümette yer alan Genelkurmay Başkanlýgý politika 145 dýşýnda býrakýldý. Ardýndan komutanlarýn milletvekili olmalarýnýn kaldýrýlmasýyla ordunun siyasetten ayrýlmasý saglandý. Ordunun siyasetten ayrýlmasý ile meclisteki rekabetin iç çatýşmaya dönüşmesi önlenmiştir. Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý Mustafa Kemal Paşa’da mecliste demokrasinin yerleşebilmesi için yeni bir partinin kurulmasýný gerekli görüyordu. Cumhuriyet rejiminin yerleşebilmesi için başka partilerin varlýgý ve hükümetteki partinin denetlenmesi gerekiyordu. Muhalif milletvekilleri hazýrlýklarýný tamamladýktan sonra 17 Kasým 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’ný kurdular. Partinin başkanlýgýna Kazým Karabekir getirildi. Şeyh Sait Isyaný Isyanýn Nedenleri * Yenilik hareketlerinin hýzlanmasý * Ingiltere’nin kýşkýrtmalarý * Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’nýn çalýşmalarý * Hilafet ve Saltanatý geri getirme düşünceleri Şeyh Sait Ayaklanmasý 13 Şubat 1925'te Diyarbakýr’da başladý. Isyancýlarýn amacý Türkiye Cumhuriyeti’ni yýkmak ve Osmanlý devlet düzenini geri getirmekti. Isyan kýsa sürede Erzurum, Elazýg, Muş, Bitlis gibi dogu illerinde yayýldý. Ali Fethi Okyar Hükümeti isyanýn bastýrýlmasýnda başarýlý olamayýnca istifa etti. Yeni hükümeti kuran Ismet Paşa aldýgý askeri ve siyasi önlemlerle isyaný bastýrdý. Şeyh Sait Ayaklanmasý’nýn Sonuçlarý * Dogu Anadolu Bölgesi’nde bozulan huzuru saglamak amacý ile Takrir-i Sükun Kanunu çýkartýldý (4 Mart 1925). Bu kanun 1929 yýlýna kadar yürürlükte kalmýştýr. 146 * Türkiye Cumhuriyeti yýprandýgý için Ingiltere Musul sorununun kendi lehine çözülmesinde büyük avantaj saglamýştýr. * Türkiye Cumhuriyeti’ni yýkmaya yönelik ilk isyan bastýrýlmýştýr. * Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý isyanda rolü oldugu gerekçesi ile kapatýlmýştýr (5 Haziran 1925). * Türkiye’de çok partili hayata geçiş için yapýlan ilk deneme başarýsýzlýkla sonuçlanmýştýr. * Şeyh Sait isyaný, Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamýn uygun olmadýgýný ve henüz demokrasinin tam anlamýyla uygulanamayacagýný göstermiştir. Serbest Cumhuriyet Fýrkasý ve Menemen Olayý Mustafa Kemal Paşa’nýn onayýyla kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi’ni kurdular (12 Agustos 1930). Bir süre sonra teşkilâtlar oluşturmaya başladý. Işte bu esnada inkýlâplara karşý olanlar partiye girmeye başladýlar. Bir süre sonra inkýlâplar, hükümet ve lâiklik aleyhine gösteriler ortaya çýktý. Fethi Bey’in kontrolünden çýkan olaylar, kendisini Mustafa Kemal Paşa ile karşý karşýya getirdi. 18 Aralýk 1930'da Serbest Cumhuriyet Fýrkasý kendi kendini feshetti. Böylece ülkemizde Cumhuriyetin ilânýndan sonraki çok partili hayata geçişteki ikinci deneme de başarýlý olamadý. Bundan sonra Atatürk döneminde bir daha girişimde bulunulmadý. Ülkemizde çok partili hayat ancak 1946'da başlayabilmiştir. Serbest Cumhuriyet Fýrkasý’nýn kendi kendini feshetmesinden sonra Menemen Olayý meydana geldi. Derviş Mehmet ve adamlarý 23 Aralýk 1930'da Menemen kasabasýnda isyan ettiler. Isyaný bastýrmaya gelen Astegmen Kubilay öldürüldü. Menemen Olayý süratle bastýrýldý. Bu olay, Serbest Fýrka’nýn kapatýlmasýnýn ne kadar yerinde bir davranýş oldugunu göstermiştir. 147 Hukuk Alanýndaki Inkýlâplar Hukuk Inkýlâbýnýn Nedenleri * Milliyet, din, mezhep ve tarikat farklýlýklarýndan dolayý ülkede hukuk birliginin saglanamamasý * Halkýn evlenme, boşanma ve miras gibi konularda kendi dini kurallarýný uygulamasý * Ceza hukukunun şahýslarýn güvenligini saglamada yetersiz kalmasý ve modern ceza hukukuna uymamasý * Mahkemede tek yargýçýn (kadý) bulunmasý * Kadýn haklarýyla ilgili kanunlarýn yetersiz kalmasý * Iktisadi ve ticari hayatý düzenleyen kurallarýn yetersiz kalmasý * Müslüman olmayan azýnlýklarýn kişisel hukuk ve aile hukukuna ait sorunlarý kendi dini kurallarýna göre çözmeleri * Eski hukuk sisteminin çagýn gelişmeleri karşýsýnda yetersiz kalmasý * Türkiye Cumhuriyeti’nin Batý medeniyetine katýlmayý hedeflemesi * Devletin lâik bir karakter kazanmasýnýn gerekliligi Medeni Kanun’un Kabulü TBMM, 17 Şubat 1926'da yeni Medeni Kanunu kabul etti. Bu kanun 6 Ekim 1926'da yürürlüge girdi. Medeni Kanun’un Kabulünün Sonuçlarý * Kadýnlarla erkekler arasýnda toplumsal ve ekonomik alanda tam bir eşitlik saglanmýştýr. Kadýnlara istedigi meslege girme hakký tanýnmýştýr. * Evlilik, devlet kontrolü altýna alýnarak resmi nikâh zorunlulugu kabul edilmiştir. * Çok kadýnla evlenme yerine tek kadýnla evlilik kararlaştýrýlmýş, Medeni Kanun ile modern Türk ailesi kurulmuştur. * Mirasta kýz ve erkek çocuklar arasýnda eşitlik saglanmýştýr. * Boşanmada serbestlik kaldýrýlarak belli şartlara baglanmýştýr. * Toplumsal hayat çagdaş gelişmelere göre düzenlenmiştir. 148 * Kabul edilen kanunlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarýna uygulanýr hale getirilmiştir. Böylece hukuk bakýmýndan vatandaşlar arasýnda din ve mezhep farký gözetilmemiştir. * Türkiye’deki Müslüman olmayan topluluklar, Lozan Antlaşmasý’nýn kendilerine tanýdýklarý haktan vazgeçtiklerini ve Türk Medeni Kanunu’na uymak istediklerini bildirdiler. Hükümetçe de bu istegin kabulüyle Avrupa devletlerinin müdahaleleri ortadan kalkmýştýr. Patrikhane ve konsolosluklarýn mahkeme kurma yetkileri de sona ermiştir. * Hukuk birligi saglanmýştýr. Türk Kadýnlarýna Siyasal Haklarýn Verilmesi 1930 yýlýnda kabul edilen Belediye Kanunu ile kadýnlarýn belediye seçimlerine katýlmalarý saglandý. 5 Aralýk 1934'te kadýnlara milletvekili seçme ve seçilme hakký tanýndý. Böylece Türk kadýný hukuk alanýnda tam olarak erkeklerle eşit oldu. Avrupa devletlerinden çogu, kadýnlara bu imkânlarý saglayamadan, Türk Inkýlâbý’nýn kadýnlara siyasal haklar vermesi Atatürk’ün kadýnlara verdigi degeri göstermektedir. Egitim Alanýndaki Inkýlâplar Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla; * Bütün egitim kurumlarý Milli Egitim Bakanlýgý’na baglanmýştýr. * Azýnlýk ve yabancý okullarýn dini ve siyasi amaçlarla ögretim yapmalarý önlenmiştir. * Yabancý okullarýn ders programlarýna Türkçe kültür dersleri konmuş ve bu derslerin Türk ögretmenler tarafýndan okutulmasý saglanmýştýr. * Devlet egitimin her çeşidiyle ugraşmaya başlamýş, Milli Egitim Bakanlýgý bütün egitim ve ögretim işlerinin tek sorumlusu haline gelmiştir. * Medreseler kapanmýştýr. * Egitimin lâikleşmesi alanýnda önemli bir adým atýlmýştýr. 149 Lâtin Harflerinin Kabulü (1 Kasým 1928) Meclis, 1 Kasým 1928'de yeni harflere dair çýkardýgý kanunla Arap harfleri yerine Lâtin alfabesini kabul etmiştir. Lâtin harflerinin kabulüyle; Batý dünyasý ile yakýnlaşma yolunda önemli bir adým atýlmýştýr. Çagdaşlaşmada önemli bir engel oluşturan yazý meselesi çözümlenmiştir. Okuma-yazma oraný sürekli artarken, basýlan kitap sayýsýnda da büyük bir artýş meydana gelmiştir. Yeni Tarih Anlayýşý Atatürk, Türk tarihinin sadece Islâm ve Osmanlý tarihleriyle sýnýrlý olmasýný kabul etmiyordu. Bu nedenle tarih konusunda araştýrmalar yapmak üzere Türk Tarih Kurumu’nu kurdu (15 Nisan 1931). Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasýyla milli tarih anlayýşý yolunda önemli bir gelişme kaydedildi. Türk Dilinin Geliştirilmesi Atatürk, dil çalýşmalarýnýn planlý bir şekilde yapýlmasýný saglamak amacýyla Türk Dil Kurumu’nu kurdu (12 Temmuz 1932). Dil inkýlâbýyla ; * Türkçeyi, Osmanlýlarýn halk tarafýndan benimsenmemiş kelime ve kurallarýndan arýndýrmak * Yabancý kelimeler yerine halk arasýnda kullanýlan ya da yazýlý kaynaklarda yer alan yeni kelimeler türetmek * Türkçenin zenginligini ortaya koymak * Türkçenin bilim dili konusunda da gelişmesini saglamak 150 amaçlanmýştýr. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nun kurulmasý milliyetcilik ilkesi dogrultusunda yapýlmýştýr. Toplumsal Hayatýn Düzenlenmesi Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatýlmasý (30 Kasým 1925) 30 Kasým 1925 tarihinde çýkarýlan bir kanunla tekke, zaviye ve türbeler kapatýlmýştýr. Böylece Türk toplumunun çagdaşlaşmasý ve lâikleşmesi yolunda önemli bir adým atýlmýştýr. Yine ayný kanunla “şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, türbedarlýk” gibi ünvanlar kaldýrýlmýştýr. Kýlýk - Kýyafetin Düzenlenmesi 25 Kasým 1925 tarihinde şapka Kanunu çýkarýlmýştýr. Bu kanunla Türk erkeklerinin başlýk olarak şapka giymesi kararlaştýrýlmýştýr. 1934 yýlýnda çýkarýlan bir kanunla da hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun din adamlarýnýn mabetler ve ayinler haricinde dini kýyafetle dolaşmalarý yasaklandý. Sadece Diyanet Işleri Başkaný, Rum ve Ermeni Patrikleri, Hahambaşý her zaman dini kýyafet giyebileceklerdi. Kýlýk-Kýyafet düzenlenmesi çalýşmalarý çagdaşlaşma ile işgilidir. Ölçüler ve Takvimde Degişiklik Batýlý devletlerle olan münasebetlerini geliştirmesi için takvim ve ölçülerin de düzenlenmesi gerekiyordu. 26 Aralýk 1925 tarihinde çýkarýlan bir kanunla çagdaş dünyanýn kullandýgý Milâdi Takvim kabul edildi. 1 Ocak 1926'dan itibaren de uygulandý. Yine ayný tarihte uluslararasý saat kabul edilerek gün, gece yarýsýndan başlatýldý ve yirmidört tane saat birimine ayrýldý. Osmanlý ülkesinde uzunluk ve agýrlýk ölçüleri de geleneklere göre düzenlenmişti. Okka, arşýn, endaze, kile vb. yörelere göre degişen ölçülerin kullanýlmasý ekonomik hayatta bazý karýşýklýklara neden oluyordu. 1931 yýlýnda kabul edilen bir kanunla 151 metre ve kilo sistemi getirilerek ticaret ve ekonomi alanlarýnda işlemler kolaylaştýrýldý. Yurdun her tarafýnda düzenli bir ölçü sistemi kuruldu. Batýlý ülkeler pazar günü tatil yapmaktaydý. Türkiye’nin bu ülkelerle ekonomik ilişkileri gelişmekte oldugundan hafta tatilinin yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. 1935 yýlýnda alýnan bir kararla pazar günü hafta tatili olarak benimsendi. Soyadý Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934) Kişilerin toplumsal hayatta kolaylýkla tanýnmalarý amacýyla 21 Haziran 1934'te Soyadý Kanunu kabul edildi. Bu kanuna göre her aile bir soyadý alacak, soyadlarý Türkçe olacak, rütbe, memurluk, yabancý ýrk, millet adlarý ile ahlâka aykýrý ve gülünç kelimeler soyadý olarak kullanýlamayacaktý. Soyadý Kanunu’nun kabulünden sonra TBMM Türk milleti adýna, M. Kemal’e Atatürk soyadýný vermiştir. 1934 yýlýnda çýkarýlan diger bir kanunla “aga, hacý, hoca, hafýz, hocaefendi, bey, paşa, haným, hanýmefendi” gibi eski toplum zümrelerini belirten ünvanlar kaldýrýldý. Ayný kanunla, eski Osmanlý idarecilerinin verdigi tüm nişan ve rütbeleri taşýmak yasaklandý. Ekonomi Alanýndaki Gelişmeler Izmir Iktisat Kongresi (18 Şubat - 4 Mart 1923) Izmir Iktisat Kongresi’nde; 1. Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarýnýn kurulmasý 2. Küçük imalattan süratle fabrikaya geçilmesi 3. Özel sektörce yapýlamayan teşebbüslerin devletçe gerçekleştirilmesi 4. Özel teşebbüse kredi saglayacak bir devlet bankasý kurulmasý 152 5. Işçilerin durumunun düzeltilmesi gibi kararlar alýnmýştýr. Milli Ekonominin Kurulmasý Tarým Osmanlý Imparatorlugu döneminde köylü, agýr vergiler altýnda eziliyordu. Özellikle âşâr vergisi köylüler için büyük yük haline gelmişti. Âşâr vergisi genel bütçe gelirinin % 40'ýný oluşturuyordu. Yeni Türk Devleti böyle bir gelirden vazgeçti. 17 Şubat 1925'te çýkarýlan bir kanunla âşâr vergisi kaldýrýlarak yerine arazi vergisi konuldu. Böylece köylünün rahatlamasý saglanmýştýr. Köylüye yardým etmek amacý ile tohum ýslah istasyonlarý, numune çiftlikleri kuruldu. Traktör kullanýlmasý teşvik edilerek ucuz alet ve makina dagýtýldý. Tarým Kredi Kooperatifleri kuruldu. Yüksek Ziraat Enstitüleri açýlarak tarýmla ilgili bilimsel araştýrmalar yapýlmasýna imkân hazýrlandý. Tarým faaliyetlerini geliştirmek ve çiftçilere kredi kolaylýgý saglamak amacýyla Ziraat Bankasý geliştirilerek kredi imkanlarý artýrýldý. Sanayi Kurtuluş Savaşý’nýn sonunda Istanbul, Izmir ve Adana’da birkaç dokuma fabrikasý ile Istanbul’da bir askeri fabrika ülkenin sanayi gücünü meydana getiriyordu. Halbuki, kalkýnmak için sanayileşmenin gerçekleşmesi gerekiyordu. Sanayi kuruluşlarýný teşvik amacýyla 28 Mayýs 1927 tarihinde “Teşvik-i Sanayi Kanunu” çýkarýldý. Bu kanunla özel teşebbüse yatýrým yapmada pek çok kolaylýklar saglanmýştýr. 1929 yýlýndan itibaren gümrük tarifelerinin yükseltilmesi de, memleketimizdeki sanayii dýş rekabette korumayý amaçlamýştýr. Yeni devletin kuruluşundan 1933'e kadar geçen dönemde sanayileşme istenilen seviyede gerçekleşmemiştir. Bu durumda; 153 * Gelir seviyesinin çok düşük olmasý * Özel sektörün yetersiz olmasý * Teknik bilgi yetersizligi * 1929'a kadar sanayinin dýşa karşý himaye edilememesi * Özel sektörün Teşvik-i Sanayi Kanunu’na ragmen yapabildigi yatýrýmlarýn miktar ve çeşit itibariyle yeterli olmamasý 1929 dünya ekonomik bunalýmýnýn olumsuz etkileri gibi nedenler önemli rol oynamýştýr. Ülkemizde 1934 yýlýnda ilk defa planlý ekonomiye geçildi. 1934 - 1939 yýllarý arasýnda “Birinci Beş Yýllýk Plan” uygulandý. Hazýrlanan bu plana göre, özel sektörün gerçekleştiremeyecegi yatýrýmlar devlet eliyle yapýlmaya başlandý. Plân dogrultusunda dokuma, demir, kâgýt, cam ve kimya alanlarýnda 1937'ye kadar onaltý fabrika kuruldu. Fabrikalarýn işletmeye açýlmasýyla dýşarýdan alýnan mallar yüzde elli oranýnda azaldý. “Ikinci Beş Yýllýk Plân” ise Ikinci Dünya Savaşý’ndan dolayý uygulanamadý. Fakat, 1945 yýlýna kadar süren savaş esnasýnda Türkiye, dýşarýya muhtaç olmadan kendi ihtiyaçlarýný karşýlayabilmiştir. Sümerbank’ýn açýlmasýyla elde edilen başarý, yeni kuruluşlarýn açýlmasýný teşvik etmiş ve maden işleri ile ugraşacak Etibank ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuştur (1935). Böylece sanayide devletçilik ilkesi iyice yerleşmiştir. Yeni dönem, sanayi alanýndaki hizmetlerin dogrudan devlet tarafýndan gerçekleştirildigi Devletçilik politikasýnýn uygulandýgý bir dönem olmuştur. 154 23) Atatürk Dönemi 'nde Türkiye 'nin Dýş Politikasý Atatürk Dönemi’nde Türk Dýş Politikasýnýn Temel Ilkeleri Atatürk’ün dýş politikasýnýn temel ilkeleri; * Milli sýnýrlarýmýz içinde kalmak ve gerçekleştiremeyecegimiz emeller peşinde koşmamak * Bagýmsýzlýgýmýza ve sýnýrlarýmýza saygý duyan devletlerle iyi ilişkiler kurmak, diger devletlerin içişlerine karýşmamak ve kendi içişlerimize karýşýlmasýna fýrsat vermemek * Devletlerarasý sorunlarý hukuka dayalý olarak barýşçý yollardan çözümlemek * Ulusun hayatý tehlikede olmadýkça savaşa girmemek * Milli sýnýrlarýmýz içinde herşeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlýgýmýzý devam ettirmek * Dýş politika ve diplomaside bilim ve teknolojiyi yol gösterici olarak kullanmak ve dünyadaki gelişmeleri göz önünde tutmak şeklinde özetlenebilir. Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” vecizesiyle iç ve dýş politikada barýşý benimsedigini ortaya koymuştur. Türkiye – Ingiltere Ilişkileri Türkiye ile Ingiltere arasýndaki ilişkilerin normalleşmesini engelleyen en önemli neden, Türk – Irak sýnýrýnýn tesbiti anlamýna gelen Musul sorunu olmuştur. Musul bölgesindeki zengin petrol yataklarýný býrakmak istemeyen Ingiltere, Irak’ta manda yönetimi ilan etti. Lozan Konferansý’nda Türkiye - Irak sýnýrý görüşülürken Türk heyeti, “Halkýn çogunlugunun Türk olmasý” nedeniyle, Musul ve Süleymaniye bölgelerinin Türkiye sýnýrlarý içerisinde kalmasý gerektigini öne sürdü. Irak adýna mandater devlet olan Ingiltere ise, Musul’un Irak sýnýrlarý içinde kalmasýnda direndi. Bunun üzerine Türkiye’nin bölgede bir halk oylamasý yapýlmasý istegi yine Ingiltere tarafýndan reddedildi. 155 Türkiye, sýnýrlarýný ve bagýmsýzlýgýný korumak için her türlü tedbire başvuracagýný açýklayarak Ingiltere’nin askeri hareketini önlemiştir. Bu dönemde ortaya çýkan Şeyh Sait isyaný Türkiye’yi olumsuz yönde etkilemiştir. Dolayýsýyla Şeyh Sait isyaný bir ülkenin içerisinde yaşanan olumsuzluklarýn dýş politikayý olumsuz yönde etkiledigine kanýt olarak gösterilebilir. Ikili görüşmeler sonunda çözülemeyen Musul meselesi, Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Musul meselesini incelemek amacýyla oluşturulan komisyonun önerisiyle Milletler Cemiyeti, Musul’un Irak’a katýlmasý gerektigini belirtti. Türkiye Milletler Cemiyeti’nin kararýna uyarak Ingiltere ile Ankara Antlaşmasý’ný yaptý (5 Haziran 1926). Bu antlaşmayla; * Musul ve Kerkük Irak’a býrakýldý. * Irak Hükümeti, Musul’a karşýlýk petrol üzerine konulan verginin % 10’unu 25 yýl süreyle Türkiye’ye vermeyi kabul etti. Türkiye – Fransa Ilişkileri Fransa ile Türkiye arasýnda yaşanan sorunlarýn en önemlisi Osmanlý Devleti’nden kalan borçlarýn ödenmesi konusunda yaşanmýştýr. Alacaklý ülkeler içinde en fazla pay sahibi olan Fransa’ydý. Bu konuda 13 Haziran 1928’de Paris’te Türkiye ile alacaklý devletler adýna Duyun–ý Umumiye Idaresi arasýnda bir antlaşma imzalandý. Bu antlaşmayla ödenecek borçlarýn miktarý ve ödeme şekli belirlenmiştir. Ancak, 1929’da başlayan dünya ekonomik krizi borçlarýn ödenmesini güçleştirmişti. Bunun üzerine Türkiye, borçlarýn ertelenmesini istemiş ve 22 Nisan 1933’te Paris’te yeni bir borç sözleşmesi imzalanmýştýr. Son antlaşma Türkiye lehine olmuş ve borçlarla ilgili sorun çözümlenmiştir. 156 Lozan Antlaşmasý’na göre yabancý okullar, Türk kanunlarýna ve diger okullarýn baglý bulunduklarý yönetmeliklere uyacaklardý. Bu durum Fransa ile anlaşmazlýklara neden oldu. “Türkiye’de bizim okullarýmýzýn sahip olmadýklarý ayrýcalýga, yabancý okullarýn sahip olmasý kabul edilemez.” diyen Atatürk, yabancý okullarýn Türk kanunlarýna uymasýný istemiştir. Yönetmeliklere uymayan bazý okullar kapatýlmýştýr. Yabancý okullar meselesi Fransa ile iyi ilişkilerin kurulmasýný geciktirmiştir. Türkiye – Yunanistan Ilişkileri Lozan Antlaşmasý’ndan sonra Türkiye ile Yunanistan arasýnda en önemli sorun nüfus mübadelesi (degişim) hakkýndaki sözleşme ve protokolün uygulanmasý konusunda yaşanmýştýr. Lozan Antlaşmasý’nda, Istanbul’daki Rumlarla Batý Trakya’daki Türkler dýşýnda Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin karşýlýklý degiştirilmeleri kararlaştýrýlmýştýr. 30 Ocak 1923’te imzalanan protokolle degişime tabi tutulacak kişilere ait şartlar belirlenmiştir. Tarafsýz devletlerin temsilcilerinin de katýldýgý mübadele komisyonu kurulmuş, ancak Yunanistan’ýn sürekli anlaşmazlýk çýkarmasý yüzünden bir sonuç alýnamamýştýr. Bir süre sonra Türk - Yunan ilişkileri gerginleşti. Anlaşmazlýk silahlý bir çatýşmaya yol açmadan gergin hava yumuşatýldý ve 10 Haziran 1930 tarihinde anlaşma yapýldý. Bu antlaşma ile yerleşme tarihlerine ve dogum yerlerine bakýlmaksýzýn Istanbul Rumlarý ile Batý Trakya Türklerinin hepsi etabli (yerleşik) sayýlmýştýr. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşý’ný kazanan devletler tarafýndan savaştan hemen sonra uyuşmazlýklarý barýşçý yollardan çözmek, uluslararasý işbirligini geliştirmek, böylece barýş ve güvenligi koruyarak yeni savaşlarý önlemek iddiasýyla kurulmuştu. 157 Türkiye Cumhuriyeti’nin dýş politikasýnýn temeli barýşçý esaslara dayanýyordu. Türkiye komşu ülkelerle dostluk ve iyi ilişkiler kurmuştur. Türkiye’nin barýşçý girişimleri diger ülkeler tarafýndan memnuniyetle karşýlandý. 1930’dan sonra milletlerarasý işbirliginin önem kazanmasý, Milletler Cemiyeti’ne ilgiyi artýrmýştýr. 1932 Temmuz’unda Ispanya’nýn teklifi, Yunanistan’ýn destegiyle Türkiye Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur (18 Temmuz 1932). Balkan Antantý Türkiye Milletler Cemiyeti’ne girdikten sonra Balkan uluslarýyla yakýnlaştý. 1933’ten sonra Almanya ve Italya silahlanarak dünya barýşýný tehdit etmeye başladýlar. Bu gelişmeler sonucunda Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya devletleri arasýnda Balkan Antantý imzalanmýştýr (9 Şubat 1934). Arnavutluk, Italya’nýn baskýsýndan dolayý, Bulgaristan ise, Makedonya konusunda Yunanistan ve Yugoslavya ile anlaşmazlýk nedeniyle antanta katýlmadýlar. Balkan Antantý’yla Türkiye batý sýnýrlarýný güvence altýna almýş ve Türkiye için Balkanlarda barýş dönemi başlamýştýr. Bogazlar Sorunu ve Montrö Sözleşmesi Lozan Konferansý’nda imzalanan Bogazlarla ilgili hükümler Türkiye’nin bogazlar üzerindeki egemenlik haklarýný sýnýrlandýrmaktaydý. Türkiye, bogazlarla ilgili bu hükümleri, güvenlik konusunda Milletler Cemiyeti’nin etkili olacagýný ve Avrupa’da silahsýzlanmanýn gerçekleşecegi umuduyla kabul etmişti. 1933’ten sonra Italya, Almanya ve Rusya silahlanmaya başladý. Milletler Cemiyeti barýşý tehdit eden bu gelişmeleri önleyemedi. Bu gelişmeler üzerine kendi güvenligini garanti altýna almak isteyen Türkiye, 10 Nisan 1936’da Bogazlar üzerindeki sýnýrlamalarý kaldýrmak amacýyla Lozan Antlaşmasý’ný imzalayan devletlere birer nota göndererek Bogazlarla ilgili hükümlerin düzeltilmesini 158 istemiştir. Türkiye’nin bu istegi ilgili devletler tarafýndan olumlu karşýlanmýş ve Isviçre’nin Montreux (Montrö) şehrinde Montrö Bogazlar Sözleşmesi imzalanmýştýr (20 Temmuz 1936). Montrö Sözleşmesi’ne göre; – Lozan Antlaşmasý’nda kurulan Bogazlar Komisyonu kaldýrýlarak bütün yetkileri Türkiye Cumhuriyeti’ne devredilecektir. – Lozan Antlaşmasý ile Bogazlarýn iki yanýnda askersiz duruma getirilen yerlerde, Türkiye asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecektir. – Ticaret gemilerinin her iki yönde Bogazlardan geçişi serbest olacaktýr. – Savaş gemilerinin geçişi ise zaman ve agýrlýk bakýmýndan sýnýrlandýrýlacaktýr. – Türkiye, savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşýlaşýrsa Bogazlarý istedigi gibi açýp kapatabilecektir. Montrö Bogazlar Sözleşmesi’yle; * Türk Devleti’nin egemenlik haklarýný sýnýrlayýcý hükümler kaldýrýlmýştýr. * Bogazlarda asker bulundurulmasý ile Türkiye’nin Dogu Akdeniz’de önemi artmýş ve Türkiye milletlerarasý dengede önem kazanmýştýr. * Türk – Sovyet ilişkilerinde ayrýlýgýn ilk adýmý atýlmýş, sözleşme Sovyet Rusya tarafýndan yetersiz bulunmuştur. Sadabat Paktý Türkiye, Iran, Irak ve Afganistan arasýnda Tahran’daki Sadabat Sarayý’nda dörtlü bir pakt oluşturuldu (8 Temmuz 1937). Bu pakt, Italya’nýn dogu ülkelerini hedef olan istilâ politikasýndan kaynaklanmýştýr. Orta Dogu’ya yayýlmaya çalýşan Italya’ya karşý ortak bir savunma sistemi kurularak yayýlmacý politikalara tepki gösterilmiştir. 159 Hatay’ýn Türkiye’ye Katýlmasý II. Dünya Savaşý’nýn yaklaşmasý üzerine Fransa 1936 yýlýnda Suriye’yi boşaltma kararý aldý. Bu arada Fransa, Hatay’ý Suriye’ye býraktý. Sorunlarý barýşçý yollarla çözümlemek isteyen Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne başvurarak çogunlugunu Türklerin oluşturdugu Hatay’ýn Türkiye’ye verilmesini istedi. Hitlerin Avusturya’yý ilhakýndan sonra, Avrupa’da güçler dengesi bozulmaya başladý. Fransa, Hatay konusundaki tutumunu yumuşatmak zorunda kaldý. Yapýlan seçimler sonunda bagýmsýz bir devlet olarak Hatay Cumhuriyeti kuruldu (2 Eylül 1938). Hatay Cumhuriyeti ile Türkiye arasýnda yakýn ilişkiler geliştirildi. 23 Haziran 1939’da Fransa ile Türkiye arasýndaki bir antlaşma ile Hatay’ýn Türkiye’ye katýlmasý kabul edildi. Böylece Atatürk’ün ölümünden sonra Hatay meselesi Misak-ý Milli ilkeleri dogrultusunda Türkiye’nin lehine çözümlenmiştir. 160 24) Atatürk Ilkeleri Cumhuriyetçilik Cumhuriyet, yönetimin millete ait oldugunu ortaya koyan bir rejimdir. Cumhuriyette temel ilke, seçimdir. Devlet hizmetlerinin hiçbir kademesinde “veraset” usulü olmayýp, yerine seçim ve tayin vardýr. Cumhuriyet, devlet başkanlýgýnda ve diger kademelerde hayat boyu kalmaya karşý çýkar. Seçim sonucunda iktidara gelen kişiler bile ömür boyunca devlet başkanlýgý mevkiinde kalamaz. Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Cumhuriyet, bütün vatandaşlara devlet yönetimine eşit şekilde katýlmayý saglamýştýr. * Türk toplumunun gelişmesini ve çagdaşlaşmasýný saglamýştýr. Milliyetçilik Milliyetçilik, millet gerçeginden hareket eden bir fikir akýmý ve çagýmýzýn en geçerli sosyal düşüncelerinden biridir. Türk milletinin gelecegini belirlemede temel ilke olan “milliyetçilik”, milleti huzur ve refaha yönelten en güçlü bagdýr. Atatürk’e göre bir insan toplulugunun millet sayýlabilmesi için “Zengin bir hatýra mirasýna, birlikte yaşamak hususunda samimi olmaya, sahip olunan mirasýn korunmasýný birlikte sürdürebilmek konusunda ortak amaç olmasýna, sevinçte ve üzüntüde beraber olmaya” ihtiyaç vardýr. Atatürk’ün millet anlayýşý ýrk veya din esasýna dayalý degildir. Yine Atatürk’ün millet anlayýşý akýlcý ve insancýldýr. Türk milliyetçiliginin amacý, Türk’ün her alanda yükselmesidir. 161 Milliyetçiligin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Kurtuluş Savaşý’mýzýn kazanýlmasýný saglamýştýr. * Milletimizin iç ve dýş tehditler karşýsýnda bütünleşmesini saglamýştýr. * Türk toplumunu din, mezhep, ýrk, ve sýnýf kavgalarýndan koruyarak milli birlik ve beraberligimizi güçlendirmiştir. Halkçýlýk Bir milleti oluşturan, çeşitli mesleklerin ve toplumsal gruplarýn içinde bulunan insanlara halk denir. Halkçýlýk ilkesi, hem cumhuriyetçiligin, hem de milliyetçiligin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çýkmýştýr. Halkçýlýk ilkesi, toplumda hiç kimsenin digerlerinden üstün olmamasý ve kanun önünde kesin eşitligin kabulü anlamýna gelmektedir. Hiçbir toplumsal grubun ve zümrenin ayrýcalýgý yoktur. Halk her bakýmdan birbirine eşit kişilerden oluşur. Halkçýlýgýn Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Halkçýlýkla Milli egemenlik tam olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin yerleşmesine katkýda bulunulmuştur. * Toplumda barýş ortamýnýn kurulmasý saglanmýştýr. * Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katýlma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkanlarýndan eşit olarak faydalanma olanagýna kavuşmuştur. * Halkçýlýk, kalkýnmayý hýzlandýrmýş, zayýf bir ekonomik mirastan bugünkü Türkiye’yi oluşturmuştur. 162 Devletçilik Devletçilik, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnmanýn özelliklerini gösteren siyasi uygulamalardýr. Devletçilik anlayýşýna göre devlet; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnmanýn temel faktörüdür. Devlet bu alanlardaki geniş faaliyetleri yürütmekle görevli, güçlü ve geniş yetkilere sahiptir. Ancak daha dar anlamda devletçilik, “devletin ekonomik alanda dogrudan dogruya müdahalesini öngören bir sistemdir.” Devletçiligin ekonomik alandaki görünümü, karma ekonomi şeklinde olmuştur. Devletçilikte asýl uygulama alaný ekonomide görüldügünden, devletçilik ve karma ekonomi eş anlamda kullanýlmýştýr. Atatürk’ün Devletçilik Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Bu ilke sayesinde Türkiye ilk defa plânlý ekonomiye geçmiştir. * Devlet eliyle önemli yatýrýmlar gerçekleştirilmiştir. * Teknik eleman eksikliginin giderilmesi saglanmýştýr. * Ekonomik kalkýnmada bölgeler arasý farklýlýklarýn giderilmesinde önemli rol oynamýştýr. * Türk çiftçisine ürünlerini en iyi şekilde degerlendirme fýrsatý saglamýştýr. Lâiklik Türk ve yabancý bilim adamlarý Atatürk devrimlerinin en önemli ögesi olarak lâikligi kabul etmişlerdir. Lâik devlet anlayýşý, Türk inkýlâbýnýn en önemli esasý olarak 1937 yýlýnda 1924 Anayasasý’na girdigi gibi, 1961 ve 1982 Anayasalarýnda da 2. maddede yer almýştýr. Lâiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarýnýn dine degil, akla ve bilime dayandýrýlmasýdýr. Ancak kişinin dini inancýna ve vicdan hürriyetine karýşmaz. 163 Devletin egemenlik gücü de ilâhi kaynaklar yerine millet iradesine uygun olarak düzenlenmiştir. Türk Devleti, aşamalar halinde lâikligi gerçekleştirirken, Islâmiyet’in inanç ve ibadete dayanan kurallarýna müdahale etmemiştir. Lâiklik, Batýlýlaşmanýn da bir aşamasý olarak ortaya çýkmýştýr. Türkiye’nin Batýlý olmasý, ancak lâik bir devlet ve lâik bir toplum anlayýşý ile mümkün olabilir. Lâiklik, kişi hürriyetini, vicdan hürriyetini ve sagladýgý gibi düşünce hürriyetini saglamýştýr. Laiklik Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Bu ilke ile din ve mezhep farklýlýklarý ortadan kaldýrýlarak toplumsal alanda kaynaşma saglanmýştýr. * Türkiye’de hukuk birliginin saglanmasýnda etkili olmuştur. * Toplum hayatýnda dine ve insana saygý gelmiştir. * Laiklik ilkesi sayesinde yabancý devletlerin azýnlýklarý bahane ederek içişlerimize karýşmasý engellenmiştir. * Türkiye’nin çagdaşlaşmasý hýzlanmýştýr. * Din ve vicdan hürriyeti saglanmýştýr. * Lâikligin kabul edilmesiyle Türkiye’de akla, bilime, gerçege ve özgürlüge dayanan bir toplum ve devlet sistemi kurulmuştur. Inkýlâpçýlýk Inkýlâpçýlýk; inkýlâplarý benimsemek, korumak, onu medeni ve insani yaşayýşýn geregi olarak savunmaktýr. Böylece, ileriye yönelmek, yaşanan gelişmeleri izlemek ve ülkemizde de uygulamak zorunlu bir duruma gelmektedir. Inkýlâpçýlýk, batýlýlaşma ve çagdaşlaşma yolunda daima ileriye, çagdaş uygarlýga yönelmektir. Inkýlâpçýlýk, sadece inkýlâplarý savunmayý degil, inkýlâplarý geliştirmeyi, çagdaş hayatýn gereklerine uydurmayý da içine alýr. 164 Inkýlâpçýlýk Ilkesinin Türk Toplumuna Sagladýgý Faydalar * Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolunu açmýştýr. * Kişisel egemenlige son verilerek millet egemenligi kurulmuştur. * Türk Devleti, yeni kurumlarý ile çagdaş ve dinamik bir yapýya kavuşmuştur. Bütünleyici Ilkeler * Milli Egemenlik * Milli Bagýmsýzlýk * Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlügü * Yurtta Barýş, Dünyada Barýş * Akýlcýlýk ve Bilimsellik * Çagdaşlýk ve Batýlýlaşma * Insan ve Insanlýk Sevgisi 165 25) Milli Güvenlik Bilgisi Milli Güvenligin Tanýmý Milli güvenlik; devletin anayasal düzenini, milli varlýgýný, bütünlügünü, uluslararasý alanda siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik bütün çýkarlarýný ve uluslararasý antlaşmalarla belirlenen haklarýný her türlü iç ve dýş tehditlere karşý korumasý ve kollamasýdýr. Milli Güvenlik Kurulu’nun Görevleri * Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, belirlenmesi ve uygulanmasýyla ilgili konularda görüş tespit etmek. * Milli hedef, plân ve programlarýn gerçekleştirilmesine ilişkin önlemleri belirlemek. * Milli güç unsurlarýnýn milli hedefler yönünden güçlenmesini saglayacak temel esaslarý belirlemek. * Devletin varlýgý, bagýmsýzlýgý, ülkenin bütünlügü ve bölünmezligi, toplumun huzur ve güvenliginin korunmasýyla ilgili önlemleri tespit etmek. * Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik ve bütünlügü saglayýcý, Türk milletini Atatürkçü düşünce dogrultusunda, milli ülkü ve degerler etrafýnda birleştirerek milli hedeflere yönlendirici önlemleri belirlemek. * Olaganüstü hal, sýkýyönetim, seferberlik ve savaş hali için görüş tespit etmek. * Topyekün savunma, milli seferberlik ve diger konularda kamu ve özel kurum ve kuruluşlara, vatandaşlara düşecek hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda yapýlacak planlara temel teşkil edecek esaslarý tespit etmek. * Milli güvenlik kapsamýna giren konularda yapýlan ve yapýlacak milletlerarasý antlaşmalar hakkýnda görüş tespit etmek. Milli Güç Bir ulusun, hedeflerine ulaşabilmek amacýyla kullanýlabilecek maddi ve manevi kaynaklarýnýn toplamýna “Milli Güç” denir. 166 Milli Güç Unsurlarý Siyasi Güç : Bir devletin milli hedeflerine erişmek, erişilenleri koruyup geliştirmek ve milli menfaat saglamak amacýyla kullandýgý siyasi kuvvetlerin toplam verimidir. Askeri Güç : Ulusal politikanýn uygulanmasýnda ve ulusal hedeflerin elde edilmesinde kullanýlan fiziki güce “askeri güç" denir. Ekonomik Güç : Milli gücün tüm unsurlarýnýn gelişip güçlenmesi için gereken maddi ve parasal ihtiyaçlar, ekonomik güç tarafýndan karşýlanýr. Nüfus (Demogratik) Güç : Bir ülkede yaşayan insanlarýn sayýsý nüfus gücünün başlýca etkenlerinden biridir. Cografi Güç : Bir devletin cografyasýna ait canlý veya cansýz, dogal ve yapay, gerçek ve nispi (göreli) tüm degerler onun milli gücünün cografi unsurunu oluşturur. Bilimsel ve Teknolojik Güç : Günümüzde bilim ve teknoloji alanlarýnda etkin ve yeterli bir düzeye ulaşamayan devletler büyük topraklara, zengin dogal kaynaklara sahip olsalar bile büyük ve güçlü devletler arasýnda sayýlmazlar. Psiko - Sosyal ve Kültürel Güç : Psiko - sosyal ve kültürel güç toplumun sahip oldugu ve tarihten gelen maddi ve manevi degerlerin topluma sagladýgý güçtür. Buna kýsmen “moral güç” de denilebilir. Komşularýmýz ve Tarihsel Hedefleri Yunanistan’ýn Hedefleri * Türkiye’nin iç güvenligini tehdit eden unsurlara destek vermektedir. * Türkiye’nin Batý ile bütünleşme yolundaki çabalarýna engel çýkarmaktadýr. * Türkiye ile sorunlarý olan dogu ve güneydogu ülkeleriyle savunma ve işbirligi anlaşmalarý imzalamaktadýr. 167 * Türkiye’nin ilgi sahasý olan Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya gibi bölgelerde etkinligini azaltmaya çalýşmaktadýr. Ermenistan’ýn Amacý Sovyetler Birligi’nin dagýlmasýndan sonra bagýmsýzlýgýna kavuşan Ermenistan tarihte var olduguna inandýgý Büyük Ermenistan’ý kurmak amacýndadýr. Şu anda bulundugu topraklar ile Azerbaycan, Dogu Anadolu ve güney illerimizin bir kýsmýný içine alan bir devlet kurmak peşindedir. Bu amaçla da başta bölücülük olmak üzere Türkiye’yi yýpratýcý tüm hareketlere destek vermektedir. Türkiye’nin Iştirak Ettigi Önemli Uluslararasý Siyasi Organizasyonlar Uluslararasý Organizasyonlarýn Önemi Ülkeler arasýnda meydana çýkacak anlaşmazlýklarýn barýşçý yollarla çözülmesi amacýyla tüm ülkelerin, uluslararasý güvenlik konularýnda veya ülkelerin kendi aralarýndaki anlaşmazlýklar hususunda, konularý tartýşabilecekleri, ortak çözüme ulaşabilecekleri uluslararasý platformlara ihtiyaç vardýr. Uluslararasý organizasyonlar, ülkeler arasýndaki sorunlarý ve savaş tehlikesini azaltmýştýr. II. Dünya Savaşý’ndan sonra çeşitli organizasyonlarýn oluşmasý dünya barýşýna katkýda bulunmuştur. Bu katký siyasal sistem farklýlýklarýnýn azalmasýyla artmaktadýr. Türkiye’ nin Üye Oldugu Ittifaklar Birleşmiş Milletler (BM) Kuruluş Amacý ve Tarihçesi : Dünyada barýş ve güvenligi korumak, eşitlik ve kendi kaderini belirleme ilkeleri temelinde dostluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik, sosyal, kültürel ve beşeri sorunlarý azaltmak ve çözmek için uluslararasý işbirligini saglamak amacýyla kurulmuştur. Üye sayýsý 180'i geçmiştir. 168 Avrupa Birligi (AB) Kuruluş Amacý ve Tarihçesi : Avrupa Birligi, II. Dünya Savaşý’nýn büyük ölçüde yýktýgý Avrupa’nýn mümkün olan en geniş ve en etkin işbirligi çerçevesinde birleşip bütünleşmesini amaçlamaktadýr. Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açýsýndan Önemi Türkiye tam üyelik öngören bir ortaklýk için 9 Temmuz 1959 tarihinde girişimde bulunmuş, 12 Eylül 1963'te Türkiye - Avrupa Birligi ortaklýk antlaşmasý imzalanmýştýr. Avrupa Birligi’ne tam üye olmayý amaçlayan Türkiye 14 Nisan 1987'de tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 10 Aralýk 1999'da Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyelik için adaylýgý kabul edilmiştir. Türkiye ile Avrupa Birligi arasýnda 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren "Gümrük Birligi” uygulamasý başlatýlmýştýr. Türkiye lâik - demokratik bir yönetim şeklini benimsediginden Avrupa ile yakýnlaşma ve bütünleşme politikasý izlemektedir. Türkiye’nin Avrupa Birligi’ne tam üye olmasý bu konuda atýlacak en önemli adým olacaktýr. NATO Kuruluş Amacý ve Tarihçesi Nato; Birleşmiş Milletler Antlaşmasý çerçevesinde üyelerinin güvenligini saglamak ve istikrarýn gelişmesine yardým etmek amacýyla kurulmuştur. Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açýsýndan Önemi Türkiye’nin NATO üyeligi ittifak ile karşýlýklý çýkar esasýna dayanmaktadýr. Türkiye bu üyelik sayesinde hem demokrasisini güçlendirmekte hem de kendisine yönelebilecek tehdit ve saldýrýlara karşý gögüs gerebilmektedir. 169 Seferberlik Seferberligin Tanýmý Devletin bütün güç kaynaklarýnýn başta askeri güç olmak üzere, savaşýn ihtiyaçlarýný karşýlayacak şekilde hazýrlanmasý, toplanmasý, tertiplenmesi ve kullanýlmasýna ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandýgý, hak ve hürriyetlerin kanunlarla kýsmen veya tamamen sýnýrlandýgý durumdur. Seferberligin Önemi Savaş tehlikesi her an var oldugundan devletler milli güçleri oranýnda silahlý kuvvet bulundurmak zorundadýr. Devletlerin kendilerini en etkili şekilde savunabilmeleri silahlý kuvvetlerini çok iyi egitmelerinin yanýnda kýsa zamanda gerçekleştirebilecekleri etkin bir seferberlik sistemine sahip olmalarýyla mümkündür. Çünkü günümüzde barýş zamanýnda ordularýn %90, %100 oranýnda personel mevcudunun korunmasý ekonomik nedenlerle terk edilmektedir. Bu yüzden seferberlige dayanan bir sistemle kýsa sürede toplanabilen ve egitilmiş personelle seferberligini tamamlayan ordular hem daha başarýlý olacaklar, hem de ülkelerinin ekonomik kalkýnmasýna yardýmcý olacaklardýr. Sivil Savunmanýn Tanýmý Sivil Savunma düşman taarruzlarýna, dogal afetlere ve büyük yangýnlara karşý halkýn can ve mal kaybýnýn en aza indirilmesi, hayati önem taşýyan her türlü resmi ve özel tesislerin korunmasý ve faaliyetlerinin sürdürülmesi için acil onarým ve ýslahý, savunma gayretlerinin sivil halk tarafýndan azami surette desteklenmesi ve cephe gerisindeki halkýn moralinin korunmasý amacýyla alýnacak her türlü silahsýz koruyucu ve kurtarýcý tedbir ve faaliyetleri kapsar. Sivil Savunma Teşkilatý’nýn Görevleri * Savaş zamanýnda halkýn can ve mal güvenligini saglamak * Dogal afetlerde can ve mal kurtarmak 170 * Büyük yangýnlarda can ve mal kaybýný azaltmak * Savaşta ve dogal afetlerde yok olmalarý, çalýşmaz hale gelmeleri, toplum yaşamýný büyük ölçüde etkileyecek, ordunun savaş gücünü azaltacak mahiyetteki önemli resmi ve özel müessese ve tesisleri (fabrika, trafo merkezi, su tesisleri vb.) korumak, çalýşmalarýnýn sürekliligini saglamak, ivedi onarýmlarý yapmak * Savaş zamanýnda her türlü savunma gayretlerinin sivil halk tarafýndan azami derecede desteklenmesini saglamak * Savaşta cephe gerisindeki halkýn moralini kuvvetlendirmek * Bütün bu işleri silahsýz olarak bilinçli bir şekilde yapmak