04 Haziran 2015 Asya Katılım Bankası A.Ş Basın Açıklaması

advertisement
TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONU
04 Haziran 2015
Asya Katılım Bankası A.Ş Basın Açıklaması (3)
Bilindiği üzere BDDK, 29 Mayıs 2015 tarihinde aldığı 6318 sayılı karar ile Asya Katılım Bankası
A.Ş.’nin (Bankasya) “temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini” TMSF’ye
devretmiştir.
Konunun kamuoyuna yansıması sonrasında -bir kısmı eksik bilgiden önemli bir kısmı ise bazı
çevrelerin çarpıtma gayretlerinden kaynaklanır şekilde- gerçek durumu yansıtmayan çokça haber ve
yorumla karşılaşılması üzerine, aşağıdaki hususların kamuoyuna açıklanması zarureti doğmuştur.
1Söz konusu kararın herhangi bir denetim raporuna dayanmaksızın alınmış olduğunu iddia eden
haber ve yorumlar, bütünüyle yanlıştır.
Söz konusu karar, BDDK denetim elemanları tarafından tanzim edilen denetim raporlarına ve ilgili
birimlerin (denetim, uygulama ve hukuk) bu yöndeki görüşlerine dayanmakta olup; yapılan işlem 5411
sayılı Kanun’la bütünüyle uyumludur.
2Bankanın sermaye yeterlilik rasyosunun yüksek olduğu, 2015 yılının ilk 3 ayında kar ettiği,
özkaynaklarının pozitif düzeyde olduğu ve hakim ortaklarının banka kaynaklarını suistimal ettiğine
dair bir tespitin bulunmadığı; bu hususlara rağmen söz konusu kararın alınmış olmasının hukuka ve
ekonomik gereklere aykırı olduğu yönündeki açıklamalar, gerçekleri gizlemeye ve kamuoyunu yanlış
yönlendirmeye dönük değerlendirmelerdir. Gerçek durum aşağıda özetlenmektedir:
Malum olduğu üzere, bir banka hakkında böyle bir kararın verilmesi, 5411 sayılı Kanun’un 71.
maddesinde 5 ayrı bent halinde sayılmış olan durumların varlığına bağlıdır. Bu 5 ayrı durumdan
herhangi birinin varlığının tespiti halinde, bu yönde bir kararın verilmesi (mümkün olmaktan öte)
kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Madde hükmüne göre, örneğin, bir bankanın mali bünyesinin düzeltilemeyecek ölçüde bozulduğunun
tespit edilmesi (a) bendinin; yükümlülüklerini yerine getiremeyecek duruma (mevduat ve diğer
ödemelerini yapabilecek likidite imkanını kaybetmesi gibi) düşmesi (c) bendinin; özkaynaklarının
negatif seviyeye düşmesi (d) bendinin; ortak ya da yöneticilerin banka kaynaklarını önemli miktarlara
tekabül edecek şekilde suistimal etmesi ise (e) bendinin konusuna girmektedir.
Bu bağlamda, söz konusu banka hakkında verilen kararın (daha önce BDDK tarafından kamuoyuna
duyurulduğu üzere), Bankasya’nın mali bünyesi, ortaklık ve yönetim yapısı ile faaliyetlerinde yaşanan
sorunlar dolayısıyla alındığı ve Kanun’un 71. maddesinin (b) bendine dayalı olduğu hususu, bilinçli
yahut bilinçsizce gözden kaçırılmakta/kaçırılmak istenmektedir.
Kurumumuzca yürütülen görevin kamusal yanı ve faaaliyet izni kaldırılmamış olan Banka’ya zarar
vermemek adına sürecin hassasiyetle yönetilmesi gerekliliği nedeniyle, bu aşamada, karara gerekçe
teşkil hususlara dair daha fazla açıklama yapılması uygun olmayacaktır.
Ancak, bununla birlikte; “Bankanın mali bünyesi sorunsuz; o halde karar hukuka aykırıdır” şeklinde
özetlenebilecek olan söz konusu önermenin, hem öncülü hem de vardığı sonuç bakımından, gerçek
durumla ve ilgili hukuki normlarla uyumlu olmadığı net bir şekilde bilinmelidir.
3Kamuoyunu yanlış yönlendirmek amacıyla bir kısım medya organlarınca çarpıtılan diğer bir
konu da “Banka hisselerinin mülkiyetine” ilişkindir.
Bilinmelidir ki; Hakkında 71. madde kapsamında işlem tesis edilen bir bankanın hisselerinin
mülkiyetinin, hangi koşullara bağlı olarak ve hangi usulle TMSF’ye intikal edebileceği Kanun’un 107.
maddesinde tarif edilmiştir. Diğer bir ifadeyle, bir banka hakkında Kanun’un 71. maddesi
çerçevesinde işlem yapılırken “BDDK tarafından hisselerin mülkiyetinin TMSF’ye devredilmesi”
anlamına gelecek herhangi bir uygulama, hukuk sistemimizde mevcut değildir.
BDDK, 71. maddede sayılan durumların varlığını tespit ettiği taktirde, durumu değerlendirmekte, iki
karardan birisini vermektedir.
Bunlardan ilki, bankanın faaliyet iznini kaldırmaktır ki bu durum TMSF tarafından Kanun’un 106.
maddesi çerçevesinde bankanın tasfiye sürecinin başlatılmasını gerektirmektedir. İkinci alternatif ise
bankanın, faaliyet iznini kaldırmaksızın, “temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimini”
TMSF’ye devretmektir. Bu durumda TMSF, Kanun’un 107. maddesi çerçevesinde işlem tesisine
yetkili hale gelmektedir.
Bankasya hakkında verilen karar da bunlardan ikincisidir ve bu durum, “hisselerin mülkiyetinin
hissedarlara ait olmaya devam ettiği, ancak hissedarların temettü (kardan pay alma) hakkı
dışındaki bütün hak ve yetkileri”nin TMSF tarafından kullanılacağı anlamına gelmektedir.
Bu bağlamda, ilgili otoritelerin Kanun’un çizdiği çerçeve dışında herhangi bir iş ya da işlem
gerçekleştirmesi mümkün olmayıp; basın-yayın organları da yasal sürecin ayrıntılarına vakıf olmayan
kesimlerin yanlış yönlendirilmesine sebebiyet verecek haber ve yorumlardan kaçınmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Download