Ezgi Sür - Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

advertisement
1
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
ARI ZEHİRLEMELERİ ve ARI VENOMUNUN ANALİZ
METOTLARI
Hazırlayan
Ezgi SÜR
1300110138
Danışman
Prof. Dr. İbrahim NARİN
Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi
MAYIS–2013
KAYSERİ
2
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
ARI ZEHİRLEMELERİ ve ARI VENOMUNUN ANALİZ
METOTLARI
Hazırlayan
Ezgi SÜR
1300110138
Danışman
Prof. Dr. İbrahim NARİN
Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi
MAYIS–2013
KAYSERİ
i
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini
beyan ederim. Aynı
zamanda bu kurallar ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Ezgi SÜR
ii
YÖNERGEYE UYGUNLUK
“Arı Zehirlemeleri ve Arı Venomunun Analiz Metotlarının Araştırılması” adlı
bitirme ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne
uygun olarak hazırlanmıştır.
Tez Hazırlayan
Danışman
Ezgi SÜR
Prof. Dr. İbrahim NARİN
Analitik Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. İbrahim NARİN
iii
“Arı Zehirlemeleri ve Arı Venomunun Analiz Metotlarının Araştırılması” adlı
Bitirme Ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma
Yönergesi’nde uygun olarak hazırlanmış ve Analitik Anabilim Dalında Bitirme Ödevi
olarak kabul edilmiştir.
Tez Hazırlayan
Danışman
Ezgi SÜR
Prof. Dr. İbrahim NARİN
Analitik Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. İbrahim NARİN
ONAY:
Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın ………tarihi ve ……..sayılı kararı ile
onaylanmıştır.
………………..
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Dekan
iv
TEŞEKKÜR
Bu araştırma süresince emeğini esirgemeyen Prof. Dr. İbrahim NARİN hocama, her
konuda varlıklarıyla bana güven veren aileme ve arkadaşlarıma, hayatımın her anında
olduğu gibi bu çalışmamda da desteklerini esirgemeyen sevgili teyzelerim Gülnaz
Gülmez KARATAY ve Aliye GÜLMEZ ‘e teşekkürlerimi sunuyorum.
Ezgi SÜR
Mayıs 2013, Kayseri
v
ARI ZEHİRLEMELERİ VE ARI VENOMUNUN ANALİZ METOTLARI
Ezgi SÜR
Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi, Mayıs 2013
Danışman: Prof. Dr. İbrahim NARİN
ÖZET
Arılar, Hymenoptera takımında, Apoidea üst familyasının Apiformes grubunu oluşturan
böceklerdir ve hymenopteralar insanlar için zehirli olan en önemli böcek grubunu
oluşturur. Arı zehri (venom) iğne parçalarıyla ilişkili olan alkali ve asit salgı bezlerinden
salgılanır. Bir arıdaki zehir miktarı, mevsime ve arının yapısına göre 0.05-0.30 mL/arı
olacak şekilde değişiklik gösterir. Ergin bir insan için öldürücü zehir dozu (LD50),
vücut ağırlığının her bir kilogramı için 2.8 mg´dır.
Arı zehri açık renkte, kokusuz, su gibi bir sıvı madde olup, keskin ve acı bir tada
sahiptir. Hava ile temas ettiğinde opak ya da gri-beyaz kristaller şeklinde çökelir. Suda
çözünebilir özelliktedir ve solüsyonları renksizdir. Zehrin % 88’i su olmakla birlikte,
farmokolojik açıdan önemli en az 18 aktif madde içerir. Arı zehrinin bileşiminde;
proteinler, aminler, enzimler, mineraller, bazı şekerler, aminoasitler, ve lipidler ile
alarm feromonları yer alır.
Arı venomunun nörotoksik, hemorajik ve hemolitik olmak üzere 3 toksik etkisi vardır.
Arı sokmasının ardından görülen belirti ve bulgular arının cinsine, sokma sayısına,
kişinin duyarlılığına, venom miktarına ve sokulan bölgeye bağlı olarak farklılık gösterir.
Tanı, öykü, belirti ve bulgulara dayanılarak konur. Arı zehrine karşı kullanılan özgül
antidot yoktur. Tedavi lokal yara bakımı ve genel destek tedaviyi içerir. Kelime anlamı,
arı zehrinin tıbbi amaçlarla kullanılması olan Apiterapiyle tüm zehir ya da ayrı ayrı
bileşenleri otoimmün bozukluklar, epilepsi, migren, hipertansiyon ve artrit gibi pek çok
hastalığın tedavisinde kullanılır. Arı zehrinin analiz metotlarıyla ilgili çok fazla çalışma
bulunmamakla birlikte, günümüzde geliştirilen teknikler sayesinde arı zehrinin analizi
HPLC, CZE-DAD gibi yöntemlerle yapılmaktadır.
Bu çalışmada arı sokmalarında uygulanan tedavi metotları ve arı zehri bileşenlerinin
belirlenmesinde kullanılan analiz yöntemleri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Hymenoptera, arı venomu, apiterapi
vi
BEE POISONING AND TREATMENT METHODS
Ezgi SÜR
Erciyes University, Faculty of Pharmacy
Thesis, May 2013
Supervisor: Prof. Dr. İbrahim NARİN
ABSTRACT
Bees are insects that make up the group Apiformes of Apoidea superfamily in
Hymenoptera team, and hymenopteras constitute a group of the most important insect,
which is poisonous to humans. Bee venom secreted alkaline and acid secretion glands
that are associated with needle fragments. The amount of a bee venom varies beetween
0.05-0.30mL/bee according to season and nature of bee. Poison lethal dose for a human
adult (LD50) is 2.8 mg per kg of body weight.
Bee venom is light colored, odorless and a liquid substance such as water and it has got
sharp and bitter taste. When contact with air, it precipitates in the form of opaque or
gray-white crystals. It has the feature of water-soluble and solution form is colorless.
Although bee venom 88% of water, it consist at least 18 significant pharmacological
active ingredient.
Bee venom composition consist of proteins, amines, enzymes, minerals, certain sugars,
amino acids, lipids and the alarm pheromones.
There are three toxic effect of bee venom that neurotoxic, hemorrhagic and hemolytic.
The signs and symptoms that seen after the bee sting varies depending on type of bee,
the number of sticking, one's sensitivity, the amount of venom and bitten area.
Diagnosis is made based on medical story, signs and symptoms. There is no specific
antidote used against bee venom. Treatment includes local wound care and general
supportive treatment. With Apitherapy which meaning of the word is the use of bee
venom for medical purposes, all of poison or separate components use to treat many
diseases such as autoimmune disorders, epilepsy, migraine, hypertension, and arthritis.
Although there is a limited number of studies concentrating on analysis methods of bee
venom, the corresponding analysis has been accomplished by several techniques
including HPLC, CZE-DAD methods with respect to existing techniques.
In this study, a bee sting treatment methods and analysis methods were used to
determine the components of bee venom were investigated.
Key words: Hymenoptera, Bee Venom, Apitherapy
vii
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK .................................................................................. i
YÖNERGEYE UYGUNLUK......................................................................................... ii
ONAY:............................................................................................................................. iii
TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iv
ÖZET................................................................................................................................ v
ABSTRACT .................................................................................................................... vi
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................. vii
TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ....................................................................... ix
KISALTMALAR ............................................................................................................ x
BÖLÜM 1
1. GİRİŞ VE AMAÇ ....................................................................................................... 1
BÖLÜM 2
2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................... 3
2.1. Arı (Hymenoptera) ................................................................................................. 3
2.2. Zehrin Salgılanması, İzolasyonu ve Toksik Dozu.................................................. 4
2.3. Arı Zehrinin Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri ....................................................... 6
2.4. Zehir Komponentlerinin Özellikleri ..................................................................... 10
2.4.1 Fosfolipaz A2 (Api m1) .................................................................................. 10
2.4.2 Hyaluronidaz (Api m2) ................................................................................... 10
2.4.3 Melittin (Api m4) ............................................................................................ 11
2.4.4 Asit fosfataz .................................................................................................... 11
2.4.5 Api m6 ............................................................................................................ 12
2.4.6 Proteaz ............................................................................................................ 12
2.4.7 Allerjen C ........................................................................................................ 12
2.4.8 Antijen 5 ......................................................................................................... 12
2.5. Arı Alerjisi ............................................................................................................ 13
viii
2.5.1. Arı Alerjisinin Özellikleri .............................................................................. 14
2.5.2. Arı Sokmasının Belirti ve Bulguları .............................................................. 14
2.6. Arı Zehirlenmelerinin Tanısı ................................................................................ 15
2.6.1. Arı Sokmalarında Korunma ........................................................................... 16
2.6.2. Arı Sokmalarında Acil ve Destekleyici Tedavi ............................................. 17
2.7. Apiterapi ............................................................................................................... 18
BÖLÜM 3
3. ARI ZEHRİ ANALİZ METOTLARI ..................................................................... 24
3.1. HPLC ile Arı Venomunun Analizi ....................................................................... 24
3.2. CZE-DAD Yöntemi İle Bal Arısı Zehri Analizi ................................................. 25
3.3. Yüksek Performanslı Sıvı Kromatoğrafisi-Diyot Array Dedektörü-Tandem Kütle
Spektrofotometresi ile Arı Zehri Tayini ...................................................................... 26
BÖLÜM 4
4. SONUÇ VE TARTIŞMA.......................................................................................... 28
EKLER........................................................................................................................... 31
KAYNAKÇA ................................................................................................................. 32
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................... 36
ix
TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ
Tablo 2.1. Bal Arısı Zehrinde Bulunan Alerjenik Olmayan Maddeler. .......................... 13
Tablo 2.2. Arı Zehrinin Terapötik Etkinlik Gösterdiği Bazı Hastalıklar ........................ 23
Şekil 2.1. Arı Venomunda Bulunan Majör Alerjenler ...................................................... 9
Şekil 3.1. Örnek Kromotogram ....................................................................................... 25
x
KISALTMALAR
Api
: Bal Arısı
CBVLP : Ham arı zehri liyofilize tozu
CZE
: Kapiller zon elektroforezisi
DAD
: Diyot array dedektör
HPCE : Yüksek performanslı kapiler elektroforezisi
HPLC : Yüksek performanslı sıvı kromatoğrafisi
Ig
: Immünoglobülin
Im
: İntra musküler
LC
:Sıvı kromatoğrafisi
LOQ
: Kantitatif ölçme sınırı
MCD
: Mast hücresi degranülasyon peptidi
MS
: Kütle spektroskopisi
MS/MS : Tandem mass spektroskopisi
PCA
: Temel bileşen analizi
UV
: Ultraviyole görünür spektroskopisi
Ves
: Yaban Arısı
1
BÖLÜM 1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Arılar, Hymenoptera takımında Apoidea üst familyasının Apiformes grubunu oluşturan
böceklerdir ve hymenopteralar insanlar için zehirli olan en önemli böcek grubunu
oluşturur. Yeryüzünde 25.000 kadar tanımlanmış arı türü bulunur. Ülkemizin iklim
koşulları, topoğrafik yapısı ve bitki örtüsü, arı faunasının çok zengin olmasına olanak
tanımıştır. Zehir (venom) iğne parçalarıyla ilişkili olan alkali ve asit salgı bezlerinden
salgılanır. Bir arıdaki zehir miktarı, mevsime ve arının yapısına göre 0.05-0.30 mL/arı
olacak şekilde değişiklik gösterir. Ergin bir insan için öldürücü zehir dozu (LD50),
vücut ağırlığının her bir kilogramı için 2.8 mg´dır.
Arı zehri açık renkte, kokusuz, su gibi bir sıvı madde olup, keskin ve acı bir tada
sahiptir. Hava ile temas ettiğinde opak ya da gri-beyaz kristaller şeklinde çökelir. Suda
çözünebilir özelliktedir ve solüsyonları renksizdir. Zehrin %88’i su olmakla birlikte,
farmokolojik açıdan önemli en az 18 aktif madde içerir. Bunlardan en önemlisi
kimyasal yapının yaklaşık % 50'sini oluşturan polipettid yapıdaki melittin’dir. Arı
zehrinin bileşiminde; proteinler (melittin, apamin), aminler (histamin), enzimler
(fosfolipazA2, hyaluronidaz), mineraller, bazı şekerler, aminoasidler, ve lipidler ile
alarm feromonları yer alır.
Arı venomunun nörotoksik, hemorajik ve hemolitik olmak üzere 3 toksik etkisi vardır.
Arı sokmasının ardından görülen belirti ve bulgular arının cinsine, sokma sayısına,
kişinin duyarlılığına, venom miktarına ve sokulan bölgeye bağlı olarak farklılık gösterir.
Tanı, öykü, belirti ve bulgulara dayanılarak konur. Öykünün yanı sıra bal arısı ve yaban
arısının zehrindeki antijenler kullanılarak deri ve kan testleri yapılmaktadır. Testlerin
amacı hastada bunlara karşı oluşmuş spesifik immünglobulin E (spe-IgE) tipi
antikorların olup olmadığının belirlenmesidir. Arı sokması ardından sistemik reaksiyon
oluşturan hastaların birçoğunda deri testi ve venom spesifik IgE pozitifleşmektedir. Arı
2
zehrine karşı kullanılan özgül antidot yoktur. Tedavi lokal yara bakımı ve genel destek
tedaviyi içerir. Arının soktuğu bölgeye buz uygulanması şişliği azaltır ve venomun
emilimini geciktirir. Oral antihistaminikler ve steroid olmayan anti inflamatuvar ilaçlar
kaşıntıyı, kızarıklığı ve ağrıyı azaltmak için kullanılır.
Kelime anlamı, arı zehrinin tıbbi amaçlarla kullanılması olan Apiterapi’nin geçmişi
Hipokrat ve Galen’in dönemine dek uzanır. Apiterapiye bağlı terapötik etkinlik,
homeopatik tedavi prensibine göre gerçekleşmektedir. Deri altı enjeksiyonlar,
merhemler, fısfıslar, tabletler, steril kuru, enjekte edilebilir sıvı şeklinde şırınga veya
cam şişelerde küçük dozlar halinde paketlenerek kullanılır. Doğal arı iğnelerini içeren
zehirler de günümüzde uygulanan yöntemler arasındadır. Arı zehrinin kullanımı yan
etkilere sahip olan ağır ilaçlara alternatif olarak batı ülkelerinde gün geçtikçe
artmaktadır. Apiterapiyle tüm zehir ya da ayrı ayrı bileşenleri otoimmün bozukluklar,
epilepsi, migren, hipertansiyon ve artrit gibi pek çok hastalığın tedavisinde semptomları
gidermek için kullanılır. Arı zehrinin analiz metotlarıyla ilgili çok fazla çalışma
bulunmamakla birlikte, günümüzde geliştirilen teknikler sayesinde arı zehrinin analizi
HPLC, CZE-DAD gibi yöntemlerle yapılmaktadır.
Bu çalışmada, arı zehrinin kalitatif ve kantitatif analizinde kullanılan yöntemlerin,
uygulanan yöntemlerle hem arı zehrinin belirlenmesi, kalite kontrolü hem de ürün
standardizasyonu ve ürün kimliğini nitelendirilmesinin nasıl yapılacağının belirlenmesi
amaçlanmıştır.
3
BÖLÜM 2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Arı (Hymenoptera)
Arılar, Hymenoptera takımında Apoidea üst familyasının Apiformes grubunu oluşturan
böceklerdir. Yeryüzünde 25.000 kadar tanımlanmış arı türü bulunmaktadır. Balarısı
(Apismellifera) dışındaki türler yaban arıları olarak bilinmektedir. Ancak Apismellifera
dışında yeryüzünde 10 civarında daha balarısı türü mevcuttur. Ülkemizin iklim
koşulları, topoğrafik yapısı ve yeryüzündeki konumu bitki örtüsünü ve buna bağlı
olarak diğer canlıların çeşitliği, arı faunasının da çok zengin olmasına olanak tanımıştır
(1). Bal arıları, ürettikleri bal ve bal mumu ile çok önemli bir ekonomik değer
oluşturmaktadırlar. Arılardan elde edilen diğer ürünler olan propolis, arısütü, polen ve
zehir farmakolojik yönden büyük önem arz etmektedir. Ancak bunlardan daha önemlisi,
arıların çiçekli bitkilerde tozlaşmayı gerçekleştirerek döllenmeyi sağlamaları ve bunun
sonucu olarak; bitkilerde meyve ve tohum oluşumuna yardımcı olmalarıdır. Bu
özelliklerinden dolayı, arılar, çok sayıdaki bitki türleri için en iyi tozlayıcılar
(polinatörler) olarak kabul edilmektedirler (2) .
Hayvanlar aleminin bir filumu olan eklem bacaklılar (Artropoda) içinde sınıflandırılan
zarkanatlılar (Hymenoptera) takımı, insanlar için zehirli olan en önemli böcek grubunu
oluşturmaktadır (3). İnsanlar için tehlikeli olan arılar ve yaban arılarının tamamı içeren
Hymenoptera takımının üyeleri, temel olarak iki gruba ayrılır. İnsan için alerjik zehirleri
olanlar Apocrita alt takımdadır. Arılar, yaban arıları, ilek arıları, örümcek arıları,
parazitoid arılar gibi gruplar bu alt takımda incelenir. Zehirleri insanlar için en fazla
tehlike oluşturan gruplar Apoidea üst familyası yani gerçek arılar, Vespoidea üst
familyası yani yaban arıları, Sphecoidea üst familyası ve Pompilidae familyası yani
örümcek arıları olarak özetlenebilir. Bu grupların her biri kendine özgü yapılara ve zehir
içeriklerine sahiptir (4, 5).
4
Hymenoptera takımının üyelerinde iki çift kanat bulunur ve her ikisi de şeffaf zar
yapısındadır. Ön ve arka kanatlar birbirlerine küçük kancalar ile bağlı olduğundan dört
kanat senkronize biçimde birlikte çırpılır. Böylece bu gruba özgü hepimizin aşina
olduğu tipik vızıltı sesini çıkartarak etrafta gezinirler. Ağızları çiğneyici ya da yalayıcıemici bir hortum biçimindedir (1, 4, 6,).
Hymenoptera üyeleri iğnelerini ve zehirlerini kendilerini savunmak için kullanırlar. Arı
iğneleri yalnızca memeliler için değil, böcekler kuşlar ve sürüngenler gibi pek çok
hayvan türleri için de son derece etkili bir silahtır. İğneler yumurta bırakma borusunun
modifiye bir şeklidir; bu nedenle sadece dişi arılar sokarlar erkek arıların iğnesi
bulunmaz (6). Hymenopteraların çoğu tek başlarına yaşarlar ve savaşmaktan çok uçma
davranışı sergilerler. Sarı arılar, bal arısı, bombus arıları ve ateş karıncaları gibi sosyal
hymenopteralar koloniler halinde yaşarlar ve yuvalarını korumak için görevli
olduklarından yuvaları tahrip edilirse son derece saldırgan olabilirler. Ancak bal
arılarıyla yabani arıların davranış biyolojisi ve salgıladıkları zehir yapıları arasında
türler ve ırklar arasında farklılıklar bulunur (7, 8).
2.2. Zehrin Salgılanması, İzolasyonu ve Toksik Dozu
Arıların iğnesi dişi böceklerde bulunan ovipozitörün (yumurtlama organı) yapısal
değişikliğe uğramasıyla, savunma organı olan kompleks bir yapıya dönüşmüştür.İğne,
bir üst parça (stylet) ve iki alt parçanın (lanset) uca doğru incelmesi, vücuda doğru
kalınlaşarak zehir torbasına bağlanmasıyla oluşur ve abdomenin sonunda yer alır (9).
Zehir(venom) bu iğne parçalarıyla ilişkili olan alkali ve asit salgı bezlerinden salgılanır
ve zehir kesesinde depolanır. İğnenin uç kısmında yer alan ve uçları geriye dönük
çıkıntılar, iğnenin battıktan sonra kolayca çıkmasını engellemektedir (10). Böcekler ve
diğer arthropodlar sokulduğu zaman iğne battığı yerden çıkartılabilmektedir. Ancak
insanlar ve diğer memelilerde iğnenin ucundaki çıkıntılar iğnenin girdiği dokudan
çıkmasını engellemekte ve çoğunlukla arı iğnesini, iğnesiyle birlikte zehir kesesini,
kaslarını ve sinir merkezini kaybeder ve vücudunun önemli bir bölümünü kaybetmesi
arının 2-4 saat içinde ölümüne neden olmaktadır (11).
Pupadan ergin arının meydana gelmesi ile birlikte zehir bezleri de görev yapmaya
başlamakta ve üç gün içerisinde zehir salgılayacak düzeye gelmektedir. Zehir miktarı
giderek artmakta, arı 2-3 haftalık olduğunda maksimum seviyeye ulaşmakta ve tekrar
5
giderek azalmaktadır (11, 12). Bir arıdaki zehir miktarı, mevsime ve arının yapısına
göre 0.05-0.30 mL/arı olacak şekilde değişiklik gösterir. Bir vespid sokması ile 10-100
µg, bal arısı bir sokmada 50-140 µg, yaban arıları tekrarlayan sokma yetenekleri
nedeniyle 2-20 µg arasında venom bırakmaktadır. Arının zehir bezinin dolu ya da boş
olmasına göre enjekte edilen venom miktarı değişmektedir. Arı iğnelediğinde zehir
kesesinde bulunan 0.15-0.30 mg zehrin tamamını normal olarak boşaltamamaktadır.
Her bir arıdaki kuru zehir 0.1 g'dan daha az olduğundan, kuru 1 g arı zehri elde
edebilmek için en az bir milyon iğneye gereksinim duyulmaktadır. Toplanan arı
zehirleri bazı hastalıkların semptomlarının giderilmesi amacıyla kullanılabilmektedir
(13).
Farklı toplama yöntemleri sonuçta farklı kompozisyondaki ürünlerin elde edilmesine
yol açmaktadır. Hızlı buharlaşan bileşenlerin yok olmasını önlemek için, su altında
zehir toplama, en kuvvetli zehri toplamanın bir yoludur. Cerrahi olarak zehir kesesinden
toplanan zehir, elektroşok yöntemle elde edilen zehirden farklı protein içeriğine sahiptir.
Buharlaşan bileşenlerin çoğunu korumak için standart elektroşok toplama aletiyle
birlikte soğutma sistemi geliştirilmiştir (14). Her ne kadar zehir toplamada en basit
yöntem, zehir bezinin cerrahi yolla çıkarılması ya da arının zehri boşaltana kadar
sıkılması temeline dayanıyor olsa bile arı zehrinin elde edilmesinde kullanılan
yöntemler arasında arıya elektrik şoku uygulanması ilk sırayı almakta ve yöntemin
geçmişi 1950’li yıllara dek uzanmaktadır (14, 15). Günümüzde modernize edilen bu
yöntem için kurulan düzenek; kovana yerleştirilen bir tel ızgara, bunun alt kısmına
tespit edilen geçirgen bir yüzey ile zehrin toplanacağı hazneden oluşmaktadır. Kovana
aralıklarla verilen elektrik akımını bir dış tehdit olarak algılayan bal arıları, tel ızgara ile
temas ettiklerinde geçirgen yüzeye iğnelerini batırmak suretiyle zehirlerini zerk
etmektedirler (14, 16). Elektrik şoku uygulaması ile 30 dakikalık seanslar şeklinde
gerçekleştirilen sağım işlemini takiben geçirgen yüzey ve haznede biriken zehir
kurutulmakta ve başlangıçta berrak görünümlü zehir bu işlemin sonunda yüzeylerde
beyaz renkli toz şeklinde çökmektedir. Her bir arıdan elde edilen zehir miktarı 0.1 mg
kuru ağırlığa eşdeğerdir. Kovanlarda 10 bin arı bulunduğu varsayıldığında her bir sağım
seansının sonunda biriken zehir miktarı 1g kadardır. Arı zehri tüm arının kurutulması ile
de elde edilebilmektedir. Yalnız bu kez polen, feçes, toz, nektar ve bal ile kontamine
olmuş durumdadır (14, 16, 17).
6
Zehir rutubet ve nemden uzak tutulması halinde 5 yıl süreyle bozulmadan
kalabilmektedir. Arı zehrini muhafaza etmede en uygun yöntem derin dondurucuda
saklamaktır. Venom solüsyonu hazırlamak için ısıtılmış sterilizotonik solüsyon
içerisinde zehrin çözdürülmesi yeterlidir. Ancak bu durumda da zehir bileşimindeki
aktif maddeler ısıya bağlı olarak kısmen bozulabilmektedir (18). Unutulmaması gereken
bir diğer husus da zehir bileşimindeki uçucu maddelerin henüz sağım aşamasında
uğrayacağı kayıplardır, bu nedenle hiçbir farmasötik şekil bizzat arının sokması ile elde
edilen kadar güçlü terapötik etkinlik gösterememektedir. Son dönemde geliştirilen bazı
teknikler sayesinde zehir artık soğuk izotonik solüsyon içerisinde de hazırlanabilmekte
ve en
azından
bileşimindeki
bazı
maddelerin
ısıya bağlı
kaybının
önüne
geçilebilmektedir (18, 19).
İmmünolojik toksik yanıt bireysel duyarlılığa göre değişmektedir. Bağışıklık sisteminin
duyarlı olduğu dönemde ya da bireysel genetik yapı farklılığı nedeniyle tek bir arının
sokması bile ölüme neden olabilir. İmmünolojik olmayan ciddi toksik etkiler 150’den
fazla balarısı ya da 20’den fazla eşekarısı sokmasından sonra ortaya çıkmaktadır. Ergin
bir insan için öldürücü zehir dozu (LD50), vücut ağırlığının her bir kilogramı için 2.8
mg´dır. Örneğin, 60 kg. ağırlığında bir kişinin toplam 168 mg arı zehri alması
durumunda hayatta kalma şansı % 50 olmaktadır. Arılar tarafından aynı anda 600 kez
sokulan ve iğneleri hemen çıkartılmayan bir insan için her bir arının bütün zehri boşalttığı (0.3 mg) varsayıldığında bu iğneler bir kişi için öldürücü olabilmekte; 10 kg
ağırlığında bir çocuk içinse kesin öldürücüdür. Bu nedenle arı soktuğunda iğnenin
dokudan hemen çıkarılması önemlidir (13, 20).
2.3. Arı Zehrinin Fiziksel Ve Kimyasal Özellikleri
Arı zehri açık renkte, kokusuz, su gibi bir sıvı madde olup, keskin ve acı bir tada
sahiptir. İçinde bulunan alarm feromonları nedeniyle aromatik özellik taşır. Berrak
asidik yapıda olan arı zehri, oda sıcaklığında 20 dakikada ağırlığının % 30-40'ını
kuruyarak kaybederek açık sarı renge dönüşür. Bazı ticari preparatların kahverengi
renkte olması arı zehrinde bulunan bazı proteinlerin oksidasyona uğramasından
kaynaklanmaktadır. Zehir, toplanması sırasında buharlaşma yoluyla kolayca kaybolan
bileşikler de içermektedir. Hava ile temas ettiğinde opak ya da gri-beyaz kristaller
şeklinde çökelir. Suda çözünebilir özelliktedir ve solüsyonları renksizdir (21).
7
Arı venomu; amin, enzim, protein ve az oranda karbonhidrat ve lipid yapısındaki
maddelerin karışımından oluşmaktadır. Zehrin % 88’i su olmakla birlikte, farmokolojik
açıdan önemli en az 18 aktif madde içermektedir. Bunlardan en önemlisi kimyasal
yapının yaklaşık % 50 sini oluşturan polipettid yapıdaki melittin’dir. Arı zehrinin
bileşiminde enzimler (fosfolipazA2, hyaluronidaz, asidfosfomonoesteraz, glukozidaz,
lizofosflipaz), proteinler (melittin, apamin, MCD (mast hücresi degranülasyonpeptidi),
sekapin, prokamin A ve B, adolapin, preteaz inhibitörleri, tertiapin), aminler
(histamin,dopamin, noradrenalin), mineraller (kükürt, fosfor, magnezyum, bakır,
kalsiyum), bazı şekerler (glukozvefruktoz), aminoasidler (A-aminoasitler, aminobütirik
asit) ve lipidler (6-fosfolipidler) ile alarm feromonları yer almaktadır (21, 22). Bu
maddelerin birçoğu alerjik özellikte değildir. Arıya alerjik hastaların % 50’den
fazlasında IgE antikorlarının oluştuğu venom protein ve enzimlerine majör alerjenler
denilmektedir.Bal arısı venomunda bulunan majör alerjenler fosfolipaz A2 (Api m 1),
hyaluronidaz (Api m 2), düşük moleküler ağırlıklı bir protein olan Api m 6, asit
fosfataz, allerjen C ve yüksek molekül ağırlıklı bazı proteinlerdir. Bombus arı
venomunda fosfolipaz, hyaluronidaz, proteaz, ve asit fosfataz bulunur; her biri majör
alerjenik özelliğe sahiptir. Yaban arısı majör alerjenleri ise antijen 5, fosfolipaz A1 (Ves
m 1), hyalüronidaz (Ves m 2) ve proteazlardır. Bu maddelerin molekül şekillerinden
bazıları Şekil 2.1’de verilmiştir(22, 23).
Arı zehrinin içeriği bölgelere ve mevsimlere göre değişiklik göstermez. Ülkenin değişik
bölgeleri ve yılın değişik zamanlarında arılarda yapılan çalışmalarda, arı zehrinde
bulunan proteinlerin aynı olduğu görülmüştür (12, 13, 21) .
Arı venomunun nörotoksik (Sinir sisteminde paralizi yapar), hemorajik (Kan
kapillerinde permeabiliteyi artırır) ve hemolitik (Kırmızı kan hücrelerinde hasar) olmak
üzere 3 toksik etkisi vardır (24) .
8
Mellitin
Fosfolipaz
MCDpeptıt
Şekil 2.1. Arı Venomunda Bulunan Majör Alerjenler
9
Aminobütirik asit
Apamin
Histamin
Şekil 2.1. Arı Venomunda Bulunan Majör Alerjenler (Devamı)
10
2.4. Zehir Komponentlerinin Özellikleri
2.4.1 Fosfolipaz A2 (Api m1)
Venom kuru ağırlığının % 7-15’ini oluşturur. Moleküler ağırlığı 19000 g olan bir
enzim, 134 aminoasitten oluşmakta ve bunun yanı sıra karbonhidrat yapısına da sahiptir.
Bu enzim yağ asitlerini sahip oldukları fosfotidilkolin yapılarının iki farklı yerinden
ayırır. Fosfolipaz A2, 4 adet disülfid bağına sahiptir, termostabildir ve izoelektrik
noktası pH 10.5 civarındadır. IgE bağlama kapasitesi enzimin redüksiyonu ve
alkillenmesi ile ortadan kalkar. Bal arısı fosfolipazı oldukça güçlü bir alerjendir,
inhalasyon yoluyla da alerjenik etki gösterir (25).
Fosfolipaz A2, hücre zarlarının yapı taşını oluşturan fosfolipidleri parçalar, silindir
şeklindeki fosfolipidler koni biçimindeki moleküllere bölerek hücre zarındaki fosfolipid
kümesini dağıtır ve delik oluşmasına neden olur. Fosfolipaz A2 gerçekte arı zehrindeki
fosfolipidleri deterjan benzeri moleküllere dönüştürmekte ve bu da hücre zarını
parçalamaktadır. Arı zehri fosfolipazı, bilinen en güçlü fosfolipazdır, yılan
zehrindekinden ve memelilerdeki pankreatik fosfolipaz’dan daha etkilidir ve bu nedenle
arı zehiri hücre zarlarını delip geçme gücüne sahiptir. Fosfolipazın hücreleri
parçalamadaki etkinliğini zehir içinde bulunan mellitin artırmaktadır. Fosfolipazlar
hücrede düz kas kasılmasına, damar geçirgenliğinde artmaya ve hipotansiyona neden
olur (26, 30) . Bal arısı zehrinde türe bağlı olarak tek tip fosfolipaz bulunmasına karşın
yaban ve eşek arısında farklı tipte fosfolipazların bulunması, insanlarda arı sokmalarına
karşı değişik şiddette alerjik olayların ortaya çıkmasına neden olur (14, 19) .
2.4.2 Hyaluronidaz (Api m2)
Venom kuru ağırlığının % 0.5-1.5’ini oluşturur. Moleküler ağırlığı 47000 g’dır.
Aminoasit dizilimi tam olarak ortaya çıkarılmıştır ve 350 aminoasitten oluşmaktadır. 2
adet disülfid köprüsü içerir ve 3 adet karbonhidrat yapısında bağlanma bölgesi vardır.
İzoelektrik noktası yaklaşık pH 8.7’dir. Fosfolipazdan daha az stabil olması nedeniyle
molekülü denatüre etmeden saflaştırmak zordur (27).
Hyaluronidaz, viskozitesi yüksek bir polimer olan hyluronik asidi hidrolize ederek
viskozitesi olmayan 4-6 ünitelik parçalara ayırmaktadır. İki hücreyi birbirine tutma
11
özelliğine sahip bir polisakkarit olan hyluronik asit hyaluronidaz enzimi tarafından
parçalanır, hücreler arasındaki boşluklar viskozitelerini kaybeder ve böylece zehir
içerisindeki diğer maddeler hücreler arasına kolayca girer ve hücre zarı ile karşı karşıya
gelir. Bu nedenle hyluronidaz, "yayıcı faktör" olarak nitelendirilmektedir.
Ana arının zehrindeki hyluronidaz miktarı işçi arınınkinden daha azdır (27, 28).
Yabanarısı venomunda bulunan hyluronidaz bal arısı hyalüronidazı ile yapıca benzerlik
gösterir. Bazı allerjik hastalarda hem bal arısı hem de yaban arısı ile serumda pozitif
değerlerin elde edilmesi özellikle hyalüronidazın karbonhidrat kısmına karşı IgE
antikorlarının varlığına işaret eder. Hyaluronidazın dokuların geçirgenliğini artırma,
hücrelere bağlanmış bağları çözme, hyaluronik asit polimerlerinin dokulara saldırılarını
kontrol etme gibi biyokimyasal etkilerinin yanında bağışıklık sistemini uyarıcı antijenik
etkisi ve anaflaksiyi engelleyici etkileride vardır (29).
2.4.3 Melittin (Api m4)
Moleküler ağırlığı 2846 g olan 26 aminoasitten oluşmuş tetramer yapıda bir peptiddir.
Melittin silindirik alfa helezoni biçiminde, ortadan tutturulmuş durumdadır. Amfifılik
özellikteki helix formunda olduğu için oldukça aktif bir yüzeye sahiptir. Melittin
memeli hücrelerinde Na-K ATP’ az ve H-K ATP’ az kanallarını inhibe eder ve hücre
içerisine sodyum ve kalsiyum girmesine neden olur. Yüksek konsantrasyonlarda
eritrositleri parçalar. Melittin enjeksiyonları ile arı sokmaları ardından oluşana benzer
şekilde ağrı ve inflamasyon meydana gelir. Arı alerjisi olan hastaların yaklaşık yarısında
melittine karşı IgE antikorları mevcuttur. Erişkinliğe henüz ulaşmış bal arılarında
melittin sentezi en yüksek düzeydedir (31, 32).
Arı venomunda bulunan peptidlerin % 50’sini hızla kan dolaşımına karışan melittin
oluşturur. Melittin, farmokolojik ve fizyolojik olarak; antibakteriyel, antifungal,sinir
sistemini düzenleyeci, radyosyondan koruyucu etkilerinin yanında ayrıca ağrı kesici
özelliğe de sahiptir (23, 29) .
2.4.4 Asit fosfataz
Venom kuru ağırlığının yaklaşık % 1’ini oluşturan asit fosfatazın moleküler ağırlığı
49000 g’dır. Homodimer ünitelerden oluşmuştur ve izoelektrik noktası pH 4-5
12
arasındadır. Aminoasit dizilimini saptamak amacı ile yapılan çalışmalar yapı olarak
prostatik asit fosfataza benzediğini ortaya çıkarmaktadır (33) .
2.4.5 Api m6
Arı zehrinin yaklaşık % 1- 2’ini oluşturan Api m6,moleküler ağırlığı 7190-7808 g
arasında değişen bir proteindir. Dört izoformu vardır ve bu izoformlarda molekülün
merkezini oluşturan aminoasitler aynı olmasına rağmen amino ve karboksi ucundaki
sadece 6 aminoasit farklılık gösterir. Arı alerjisi olan hastaların % 42’inde bu proteine
karşı IgE antikorları mevcuttur (34).
2.4.6 Proteaz
Bombus arı zehrinde bulunan proteaz, omurgalılarda bulunan pıhtılaşma faktör
proteazlarına ve spermin baş kısmında bulunan akrozin isimli proteaza benzemektedir
(19). Molekül ağırlığı 39000 g’dır. Arı alerjisi olan hastaların % 80’inde bu proteine
karşı IgE bulunmaktadır (21, 28).
2.4.7 Allerjen C
Venom kuru ağırlığının % 0.5’ini oluşturmaktadır. Molekül ağırlığı 95000 g’dır. Tek bir
zincirden oluşmuştur, izoelektrik noktası asit fosfatazdan hafifçe daha düşüktür. Labil
yapıda bir enzim olan alerjen C α-D-glukozidaz aktivitesine sahiptir (22, 28).
2.4.8 Antijen 5
Omurgasızlarda bulunan bir nörotoksin olup moleküler ağırlığı 23000 g’dır. Yaban
arıları alt familyası ve türlerinde bulunan her bir antijen 5 molekülü yaklaşık 205
aminoasitten oluşmaktadır. Antijen 5 molekülü açısından yaban arıları türleri arasında
%80 ve üzerinde benzerlik olması alerjik hastalarda her iki arı türüne çapraz reaktiflik
sağlarken, % 70-80 oranında benzerlik olması genellikle çapraz reaksiyon, % 50 ile %
70 arasında benzerlik olması zaman zaman çapraz reaksiyon gelişmesine neden
olmaktadır (21, 23) .
Arı venomunda yukarıda bahsedilen alerjenik özellikteki maddelerin yanı sıra alerjenik
özelliğe sahip olmayan komponentlerde bulunmaktadır. Bu komponentler Tablo 2.1’de
verilmiştir (22).
13
Tablo 2.1. Bal Arısı Zehrinde Bulunan Alerjenik Olmayan Maddeler (2).
Adı
Apamin
Yapısı
8 aminoasit
Mast hücre degranüle edici
23 aminoasit
peptid, peptid 40
uzunluğunda
Sekapin
24- 25 aminoasit
Histaminpeptidleri
Proteaz inhibitör
Tertiapin
4-5 aminoasit + C
terminal histamin
63-65 aminoasit
uzunluğunda
Aktivitesi
Nörotoksin, K kanalı reseptör antagonisti
Masthücredegranülosyonu, Antiinflamatuvar
Bilinmiyor
Vazoaktif
Tripsin inhibitörü
21 aminoasit
Mast hücre degranülasyonu,
uzunluğunda
Presinaptiknörotoksin
Dopamin
Dolaşım ve sinir sistemine etki
Noradrenalin
Nörotrasmitter
Serbest aminoasitler
19 farklı aminoasit
Glukoz ve fruktoz
Karbonhidrat
Feromon
Küçük moleküllü
organik maddeler
2.5. Arı Alerjisi
Böcek sokmalarına karşı alerjik reaksiyonlar en sık arılarla olmaktadır. Bu nedenle
böcek alerjisi denince akla ilk önce arı alerjisi (Hymenoptera alerjisi) gelmektedir. Arı
alerjisinin diğer alerjilerden farklılıkları vardır.Bunlar;
1- Genetik yatkınlık yoktur.
2-Alerjenin injeksiyonla alınması gerekmektedir.
3- IgE düzeyleri genellikle daha yüksek bulunmaktadır.
4- İmmunoterapi sonuçları daha iyidir (12, 24).
Tarihteki ilk arı alerjisi M.Ö. 2641 yılında Mısır Firavunu Menes’in yaban arısı sokması
sonucu anaflaksiden ölmesi ile kayıtlara geçmiştir. Arı sokmasına bağlı anaflaksinin
sıklığı genel popülasyonda % 0.4 ile % 5 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise bu oran
14
% 2 civarında bulunmuştur. Arı sokmasının neden olduğu alerjik reaksiyonlar sonucu
Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 40’ın üstünde, Avrupa’da 20, Asya’da ise
birkaç ölüm vakası meydana gelmektedir. Diğer birçok arı sokmasına bağlı ölümlerin
ise tanınamadığı kabul edilmekte bu nedenle yalnız olarak ölü bulunan ve miyokard
infarktüsü sonucu öldüğü kabul edilen bazı kişilerin de arı sokmasına bağlı ölmüş
olabilecekleri düşünülmektedir (14, 15).
2.5.1. Arı Alerjisinin Özellikleri
Belirti ve bulgular arının cinsine, sokma sayısına, kişinin duyarlılığına ve kişinin daha
önceki sağlığına, venom miktarına, son reaksiyondan sonra geçen süreye ve sokulan
bölgeye bağlı olarak farklılık göstermektedir (7, 10). İnjekte edilen venom miktarı
gelişecek reaksiyonun büyüklüğünü etkiler ve arının cinsine bağlıdır. Örneğin
vasp’larda daha az, bal arısında, arının soktuğu yerde iğnesi kaldığı ve venom injekte
etmeye devam ettiği için daha fazladır (7, 14, 24). Alerji özellikle çok sayıda
sokulmalardan sonra meydana gelmektedir. Bazı kişiler ilk sokmadan sonra
duyarlanmakta, ama ciddi reaksiyon riski tekrarlayan sokmalarda daha sık
görülmektedir. İki sokma arasındaki aralık uzadıkça reaksiyon görülme sıklığı
azalmaktadır (19, 20). İlk sokma sonrası gelişen reaksiyon ne kadar şiddetli ise, kişi
tekrar sokulduğunda reaksiyon gelişme riski o kadar fazladır. İlk sokmada anafilaksi
gelişenlerde bir dahaki sokmada anafilaksi gelişme riski % 50-60’dır. Çocuklarda
görülen reaksiyonlar erişkinlere göre daha az ciddidir ve arı alerjisi çocuklarda daha iyi
seyirlidir. Çocukların % 60’ında reaksiyon sadece deriye lokalizedir ve anafilaktik şok
veya vasküler semptomlar daha nadir görülmektedir. Bununla birlikte orta ve ağır
derecede anafilaksi gelişen çocuklar, gelecekteki sokmalarda anafilaksi açısından büyük
risk altındadır (10, 15, 24).
2.5.2. Arı Sokmasının Belirti ve Bulguları
Arı venomu proteini kana geçtiğinde bağışıklık sisteminin elemanı
olan
alyuvarları
uyarmakta ve bunun sonucunda bu maddeye karşı salgılamaması gereken IgE adında
bir antikor salgılanmaktadır. Salgılanan antikor kan dolaşımı ile vücudun her tarafına
dağılarak bağışıklık sisteminin hücrelerine yapışmaktadır. Bu alerjen ile ikinci veya
sonraki maruziyetlerde, antikorlar hemen venomdaki proteini tanımakta ve çok şiddetli
bir reaksiyon vermektedirler. Bu reaksiyon esnasında bağışıklık sisteminden salgılanan
15
binlerce hormon benzeri madde alerjenin etki yarattığı organda anormal şiddette alerjik
yangı oluşturmakta ve hastalığın bulgularının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (24,
35).
Bölgesel belirtileri, sokma bölgesinde ağrı, kaşıntı ve kızarıklıktır. Aşırı duyarlılık
belirtileri ise hafif (baş ağrısı, ateş, halsizlik, kızarıklık, eklem ağrısı), orta dereceli (baş
dönmesi, karın ağrısı, bulantı, kusma, hırıltılı solunum, sokulan yerin şişmesi) ya da
şiddetli (nefes almada zorlanma, kasılma, konuşma yeteneğinde ve duyuda zayıflama)
belirtiler görülebilmektedir. Kan basıncı düşmesi, bilinç kaybı ve solunum güçlüğü
kötüye gidiş işaretleridir. Ağız, dil ve boğaz gibi ödemi solunum güçlüğüne neden olan
bölgelerden arı sokmasının sonuçları daha ağırdır. Duyarlı kişilerde 5-8 dakika içinde
şiddetli bulgular ortaya çıkabilir, 20-30 dakika içinde ağız ya da boyun çevresinde
şişme, bilinç kaybı, solunum güçlüğü, kan basıncı düşmesi gelişebilir. Ölüm 1-96 saat
içinde görülür (35, 36).
İmmünolojik olmayan toksik belirtileri; ödem, kusma, ishal, başağrısı, hipotansiyon,
konvülsiyon, koma, böbrek yetmezliği çok sayıda arının sokması sonucu oluşur. Geç
belirtiler hemoliz, pıhtılaşma bozuklukları, trombositopeni, rabdomiyoliz, karaciğer
yetmezliği ve yaygın damar içi pıhtılaşmadır (37).
2.6. Arı Zehirlenmelerinin Tanısı
Arı sokmalarına karşı reaksiyonların gelişme riskini değerlendirmek için çeşitli tanı
yöntemleri kullanılmaktadır. Aynı şekilde uygun tedavinin seçiminde de bu bilgilere
gereksinim duyulmaktadır. Arı alerjisi tanısı esas olarak öyküye dayanmaktadır. Tanı,
öykü, belirti ve bulgulara dayanılarak konur. Tanıda kullanılan özgül yöntem yoktur.
Çok sayıda arının sokmasında tam kan sayımı, karaciğer ve böbrek işlev testleri,
pıhtılaşma testleri yapılmalıdır. Öykünün yanı sıra bal arısı ve yaban arısının zehrindeki
antijenler kullanılarak deri ve kan testleri yapılmaktadır. Testlerin amacı hastada
bunlara karşı oluşmuş spesifik immünglobulin E (spe-IgE) tipi antikorların olup
olmadığının belirlenmesidir (24, 35). Arı sokması ardından sistemik reaksiyon oluşturan
hastaların birçoğunda deri testi ve venom spesifik IgE pozitifleşmektedir. Şiddetli
sistemik reaksiyon geliştirenlerde hasta tekrar arı ile karşılaşmasa bile venom-IgE yanıtı
uzun süre pozitif kalır. Bu kişilerde tekrar anaflaksi oluşma riski zamanla azalmakta,
yakın zamanda arı sokması nedeni ile şiddetli sistemik reaksiyon geçirme öyküsü olan
16
kişilerde risk en yüksek orandadır. Anaflaksi öyküsü, geçiren hastalarda venom spesifik
IgE düzeyleri hastanın tekrarlayan arı sokmalarında taşıdığı anaflaksi riski için rehber
olarak kullanılabilmektedir. Ancak lokal reaksiyon geliştiren hastalarda venom spesifik
IgE düzeyleri yüksekliği anaflaksi riskine işaret etmez. Bu nedenle venom spesifik IgE
düzeyleri hasta öyküsü ile birlikte değerlendirilmelidir (38).
Zehir ekstraktları ile yapılan deri testleri hızlı ve kolay bir şekilde uygulanan, gerçek
pozitiflik ve negatiflik oranları oldukça yüksek testlerdir. Prik test için 10, 100 ve 300
µg/mL’lik konsantrasyonlar kullanılırken, intradermal test için 0.001, 0.01, 0.1 ve 1
µg/mL’lik konsantrasyonlar kullanılmaktadır, intradermal test daha duyarlı olmakla
birlikte yanlış pozitif sonuçlar da verebilmektedir (39). Deri testlerinde kullanılan zehir
konsantrasyonu genellikle ağırlık/hacim olarak belirlenir, burada işlenmemiş kuru zehir
ağırlığının sulandırıldığı seyrelme hacmi belirtilmektedir. İşlenmemiş zehir, alerjenler
dışında bir takım farklı maddeler de barındırır ve venom test materyallerini hazırlayan
firmalar
bu
maddeleri
ortadan
kaldırmada
aynı
standardizasyonu
yakalayamadıklarından farklı firma ürünleri ile yapılan deri testleri bir biri ile
karşılaştırılmamalıdır. Rekombinant alerjenlerin kullanılması deri testlerinde seçiciliği
artırırken duyarlılığı azaltmaktadır (35, 38). Arı sokmasının ardından alerjik reaksiyon
veren olgularda venom spesifik IgE’nin saptanır düzeye erişmesi 2-3 hafta sürer, bu
nedenle ilk 2 hafta içerisinde test yapılan olgularda spesifik IgE saptanamaz, test birkaç
hafta sonra tekrarlanmalıdır. Arı sokması ardından sistemik reaksiyon geliştiren
hastaların az bir kısmında venom spesifik IgE veya deri testi reaktivitesi saptanmaz. Bu
hastalara uygulanan test materyali ya uygun venomu içermemektedir ya da test
materyalinin alerjenik etkisi oldukça zayıftır. Spesifik IgG düzeyi, arıyla provokasyon
testi, bazofil degranlasyon testi, histamin salınım testi, vb. arı alerjisi tanısında
kullanılan diğer in vitro yöntemlerdir. Canlı arı kullanılarak yapılan challenge test
hymenoptera venom alerjisinin doğal seyrini iyi yansıtmaktadır (39, 40).
2.6.1. Arı Sokmalarında Korunma
Arı sokmasından korunmak için arı bulunan açık alanlarda parfüm, saç spreyi ve losyon
gibi böcekleri çekebilecek kokulardan, açık renkli parlak giysilerden kaçınılmalıdır.
Arındırma için sokulan bölge bol su ve sabunla yıkanıp, antiseptik bir madde sürülerek
enfeksiyon riski azaltılmalıdır. Sokulan bölge sıkılmamalıdır. Kronik inflamasyon ya da
17
derin dokuya işleyerek granulom oluşumunu engellemek amacıyla iğne cımbız
yardımıyla çıkarılmalıdır. Daha önce arı sokmasına karşı alerjik reaksiyon görülen
kişilere, yanlarında adrenalin ampulü ve enjektör taşımaları gerektiği belirtilmeli ve
kullanılışı öğretilmelidir. Tetanoz profilaksisi yapılmalıdır. Ayrıca atılmanın artırılması
için etkin bir yöntem bulunmamaktadır (2, 7, 35).
2.6.2. Arı Sokmalarında Acil ve Destekleyici Tedavi
Arı sokmalarında temel ve ileri yaşam desteği verilmelidir. Arının soktuğu bölgeye buz
uygulanması şişmeyi azaltır ve venomun emilimini geciktirmektedir. Uygulama 30
dakika aralıklarla 15 dakika süreyle buz konulması biçiminde yapılmaktadır. Lokal
reaksiyon dışında her türlü reaksiyonun görüldüğü hastalar, yanlarında kullanıma hazır
epinefrin ile dolaşmalıdır ve reaksiyon oluşturan sokma ile karşılaştıklarında kullanmayı
öğrenmelidirler. Kullanıma hazır epinefrinler erişkinler için 0.30 mg, çocuklar için 0.15
mg epinefrin içeren şırıngalar şeklinde kullanıma hazır olarak satılmaktadır.
Hidrokortizon içeren merhemler deride lezyon oluşumunu engellemektedir (10, 20, 24).
Eğer daha ağır bir seyir varsa hastanede; hafif alerjik belirtiler için; adrenalin
(Adrenalin® ampul 0.25 mg/mL (1:4000), 0.5 mg/mL (1:2000) ve 1mg/1mL
(1:1000)’lık ampullerde) yetişkinde 0.3-0.5 mg dozda deri altına ya da kas içine,
çocukta 0.01mg/kg deri altına verilmekte, yanıt alınamıyorsa uygulama 10-15 dakikada
bir yinelenmektedir. Ciddi anaflakside ise adrenalin damar içine, yetişkinde 5-10
dakikada bir 0.05-0.1 mg, çocukta 0.01 mg/kg, en çok 0.1 mg verilmektedir. Damar
içine infüzyon hızı 1-4 mikrogram/dakikadır. Damar yoluyla verilemiyorsa endotrakeal
tüp içine 0.5 mg verilebilmektedir (7, 24, 35). Hafif orta dereceli alerjik belirtiler de
antihistaminik uygulanmaktadır. Bronkospazm varsa beta2 agonisti bronkodilatörler
(Salbutamol, Ventolin®) yetişkinde100-200 mikrogram (1-2, en çok 3-4 püskürtme/
gün), çocukta 0.10-0.15 mikrogram/kg/doz (en çok 2.5 mg, 20 dakika ara ile 3 kez
nebulizatörle) verilmektedir. Metilprednizolon damar içine yetişkinde 1-2 mg/kg, 6-8
saatte bir, çocukta 1-2 mg/kg (en çok 125 mg) 6 saatte bir verilmektedir. Arı zehrine
karşı kullanılan özgül antidot yoktur. Arı sokması sonucu sağlık kuruluşlarına başvuran
hastalara temel ve ileri yaşam desteği verildikten sonra sağlık personeli tarafından
zehirlenme vaka bildirim formları doldurulmaktadır. Ek 1 de verilen 018/C zehirlenme
18
vaka bildirim formları hastanın kimlik, adres ve zehirlenme bilgilerini içermektedir. Bu
formlar İl Sağlık Müdürlükleri tarafından kayıt altına alınmaktadır (10, 24, 35).
2.7. Apiterapi
Arılardan elde edilen ürünlerden baldan sonra tıpta en önemli yeri arı zehri tutmaktadır.
Kelime anlamı, arı zehrinin tıbbi amaçlarla kullanılması olan Apiterapi’nin geçmişi
Hipokrat ve Galen’in dönemine dek uzanmaktadır. M.Ö.2000 yıllarına ait bir papirüste
arı zehrinin tedavi amaçlı kullanımının delillerine rastlanılmıştır. Arı zehri ile
romatizmanın tedavi edilebileceğinin bilinmesi eski Mısırlılara kadar uzanmaktadır ve o
dönemde tedavi, ağrıyan yer, arıya sokturularak yapılırdı. Arı zehrinin tedavi amaçlı
kullanımına dair ilk yayınlar 1864’te yapılmıştır ve 1928 yılından bu yana tıpta arı zehri
enjektabl formda kullanılmaktadır (41). Dr. Foster tarafından Almanya’da geliştirilen ve
1935 yılında piyasaya sürülen arı zehri etken maddeli ürün olan Forapin günümüzde de
hala kullanılmaktadır. Saf arı zehrinin zehre duyarsız insanlarda kullanımı, 1980'li
yıllarda başlamıştır. Japonya'da 1980 yılında Api-akupunktur Birliği kurulmuştur.
Çin’de de arı zehri tedavisi pek çok hastane ve doktor tarafından akupunktur tedavisi ile
birleştirilerek uygulanmaktadır. Yaşanan gelişmelere paralel olarak 1983 yılında
Amerika’da Arı Ürünleriyle Tedavi Derneği kurulmuştur ve günümüzde de
çalışmalarına devam etmektedir. Arı zehri tedavisi Amerika, Bulgaristan, Rusya, Çin,
Kore ve çeşitli Avrupa ülkelerinde apiterapi cemiyetlerinin kontrolünde olmak üzere
uzun süredir kullanılmaktadır (42). Son 70 yıl içerisinde arı zehri uygulamalarının
insan ve hayvanlar üzerinde çeşitli etkileriyle uygulamaların kompozisyonu konusunda
1700'den fazla bilimsel yayın yapılmış bulunmakta ve yayınların büyük çoğunluğuysa,
Doğu Avrupa ve Asya ülkelerinde yapılmaktadır. Bu çalışmalar genellikle enzimlerin
uyarılması ya da baskılanması, toksisite, doku yıkımı gibi bireysel bileşenlerin
fizyolojik etkileri ve özel yerlerini belirleme üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu durum,
alerjik tepkilerin pek çoğundan sorumlu olan maddelerin ve izole edilen zehir
bileşenlerinin
fizyolojik
etkisinden
kaynaklanan
olguların
anlaşılmasını
kolaylaştırmaktadır. Dünyada bir çok araştırmacı arı zehri ile, özellikle köpek, kedi, at
gibi hayvanlar üzerinde deneyler yapmışlar ve başarılı sonuçlar elde etmişlerdir (42,
43). Günümüzde ise dünya literatürün de 1500’den fazla çalışmada arı zehrinin, klinikte
sıkça rastlanılan otoimmün bozukluklar, epilepsi, migren, hipertansiyon ve artrit gibi
pek çok hastalığa karşı oluşturduğu güçlü terapötik etkinlikten söz edilmektedir. Arı
19
zehrinin tedavi edici özelliği ve yaygın olarak kullanımı nedeniyle arı zehri tedavisi de
içerisine alan apiterapi, başta Amerika, Kanada, Çin ve birçok Avrupa ülkesinde
alternatif tıp ve ya tamamlayıcı tıp olarak kabul edilmiş ve Apiterapi hastaneleri
kurulmaya başlanmıştır. Apiterapiye bağlı terapötik etkinlik, homeopatik tedavi
prensibine göre gerçekleşmektedir. Homeopatik tedavi prensibi, bir maddenin belirli bir
hastalıkta çok küçük dozlarda verilmesi halinde, o hastalığa ait semptomların aynısına
yol açmak suretiyle oluşturduğu terapötik etkinlik şeklinde tanımlanabilir. Örneğin,
romatoid artritli yada artraljili hastaların kliniğinde ağrı, şişlik, ısı artışı gibi
enflamasyonun karakteristik özellikleri izlenir. Arı zehiri de aynı semptomlara yol açar.
Ancak zehir bileşenleri aynı zamanda, immün sistemi de uyarmak suretiyle hastanın
şikayetlerinin zamanla gerilemesini sağlamaktadır (42, 44).
Apiterapi, 4-5 günlük seanslar şeklinde uygulanmaktadır. Her bir seansı 2-3 günlük
dinlenme dönemi izlemektedir. Bu döngünün birkaç kez tekrarlanması hem hastanın
şikayetlerinin giderilmesi hem de herhangi bir yan etkiye yol açmaması bakımından en
geçerli yöntem olarak kabul edilmektedir (44, 45). Günümüzde farmasötik preparat
olarak 24 ürünün arı zehri içerdiği ifade edilmekte ve bu ürünler reçeteli veya reçetesiz
temin edilebilmektedirler. Avrupa’daki eczanelerde homeopatik kategoride düzinelerce
Apis mellifica ve Apis virus zehri içeren preparat bulunmaktadır. Bu kategoride yer alan
yılan ve arı zehrinin kombine preparatları, kanserli olgularda alternatif ajanlar olarak
kullanılmaktadır (46). Arı zehri tedavi amaçlı olarak haricen uygulanabileceği gibi İM
ya da intralezyonel olarak da enjekte edilebilmektedir. Haricen uygulamalar için bir
diğer alternatif, lezyonlu bölgenin üzerindeki cilt yüzeyine sürülen arı zehri içerikli
merhem ya da solüsyonun elektrik akımı veya ultrasonik akım yardımı ile emiliminin
arttırılması yöntemidir. Bu yöntem bilhassa Çin tıbbında, bronşiyal astım ve artrit
olgularının tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır (42, 44, 46). Arı zehri akupunktur
uzmanlarınca da tercih edilmektedir. Bu tip uygulamada öncelikle akupunktur iğnesinin
seansın başında arı zehri solüsyonu içerisine batırılması ya da cilt yüzeyine sürülen
solüsyonun içinden
geçirilmesi suretiyle zehir bileşenleri ile temas etmesi
sağlanmaktadır. Takiben insan vücudundaki belirli bölgelere akupunktur iğnesi ile veya
yine aynı bölgelere canlı arının iğnesi ile yapılan uygulamaların epilepsi ve empotans
gibi bozukluklarda faydalı olabileceği ifade edilmektedir. Arı zehrinin enjeksiyon
şeklinde uygulaması ağrı yakınmasına yol açabilir. Bu tarz bir uygulamanın tolere
20
edilebilmesinde kuşkusuz bireyin ağrı eşiği belirleyici olacaktır. Zehrin lidokain ile
karıştırılması kısmen rahatlama sağlamaktadır. Hastanın enjeksiyona tahammül
gösterememesi halinde bir diğer uygulama şekli olan elektroforez ya da ultrasonoforez
yöntemi denenebilmektedir. Ancak arı zehri hangi yolla uygulanırsa uygulansın, işlem
öncesinde cilt dezenfeksiyonu amaçlı alkol ya da iyot içerikli ajanların kullanılması
apiterapinin başarısını düşürebileceğinden dezenfektan olarak fenolik eterin tercih
edilmesi veya su ve sabun ile cilt temizliği yapılması tavsiye edilmektedir (45, 47).
Günümüzde zehir özel yöntemle toplanıp kurutularak süresiz saklanabilmektedir. Arı
zehri; saf arı zehri, enjekte edilebilir saf sıvı zehir, kuru kristal, tablet ve krem şeklinde
pazara sunulmakta fakat genellikle arı zehri, kuru kristal şeklinde pazarlanmaktadır.
Kuru kristal şekilde hazırlanan zehir daha dengeli ve saf olmakta, dolayısıyla bozulma
olasılığı azalmaktadır. Kristal ve toz şeklindeki arı zehrinin rengi çok açık sarı, sıvı
zehir ise renksiz ve berrak, koyu renkteki zehirse oksitlenmeden dolayı etkinliğini
kaybedebilmektedir. Renge bağlı bu özellikler, arı zehri alan tüketiciler için belirleyici
bir uyarı niteliği taşımaktadır (2, 9). Arı zehrinin enjeksiyon olarak kullanımında zehir,
saf su, tuzlu su, bilinen bir yağ veya hazırlanmış özel ampüller ile enjeksiyon
zamanında karıştırılabilmektedir. Enjeksiyonda kullanılan bu özel zehir ampülleri,
hassas doz ayarlamasının yapıldığı uygun koşullara sahip sertifikalı farmakoloji
laboratuarlarında hazırlanmaktadırlar. Arı zehrine 1:10:1 oranında karıştırılan beyaz
vazelin, erimiş hayvan yağı ve salisilik asitle homojenize bir şekilde merhem
hazırlanabilmekte,
kullanılan
salisilik
asit
deriyi
yumuşatarak
geçirgenliğini
artırmaktadır (2, 14). Arı zehri içeren kremler özellikle Almanya'da, Fransa'da,
Avusturya'da artritik eklemlerde dış uygulama şeklinde kullanılmaktadır. Tabletler ise
içinden melittin ile diğer toksik proteinlerin çıkarıldığı çeşitli miktarlardaki arı zehri
emdirilerek hazırlanmakta ve dilaltına yerleştirilerek kullanılmaktadırlar. Hazırlanan
tabletlerin farklı dozları farklı renklerde pazara sunulmaktadır. Diğer arı zehri
preparatları steril kuru, enjekte edilebilir sıvı şeklinde şırınga veya cam şişelerde küçük
dozlar halinde paketlenerek kullanılmaktadırlar. Deri altı enjeksiyonlar, merhemler,
fısfıslar, tabletlerle doğal arı iğnelerini içeren zehirler günümüzde uygulanan yöntemler
arasındadır. Saf arı zehri enjeksiyonlarının ve arı iğnelerinin kullanımı, yan etkilere
sahip olan ağır ilaçlara alternatif olarak batı ülkelerinde gün geçtikçe artmaktadır. Arı
21
zehri lokal ve sistemik etkiye sahip olduğu için enjeksiyonun yeri ve dozu önem
kazanmaktadır. Bu nedenle arı zehriyle tedavi şekilleri eksiksiz öğrenilmelidir (23, 42).
İnsan sağlığı açısından yeni ilaçlara duyulan ihtiyacı gidermede arı zehrine, zengin
bileşimi ve çok çeşitli farmakolojik özellikleriyle son derece etkili bir alternatif gözüyle
bakılmaktadır. Arı zehrinin, alerjik olanlar dışında uygulandığı hastalarda herhangi bir
yan etkisinin görülmediği bilinmektedir. Arı zehri, batı toplumlarında alternatif tedavi
yöntemleri arasında sıkça başvurulan bir ajan durumundadır. Sadece Amerika’da son 10
yıllık dönemde çok sayıda multipl skleroz ve romatoidartrit hastasının klasik
antienflamatuar ve immünosupresif ajanlar yerine tedavide özellikle arı zehrini ya da
bileşenlerini tercih ettikleri ifade edilmektedir. Sayılan hasta grubunu arı zehrine
dolayısıyla da apiterapiye yönlendiren nedenler, günümüzün tedavi yöntemlerinin
mevcut semptomları gidermede yetersiz kalması ve aynı zamanda da yaşam kalitesini
ciddi ölçüde düşüren yan etkilere yol açıyor olmasıdır (9, 23, 42). Arı zehrinin tedavi
edici özellikleri, ilaç kortizonlarına benzer bir yolla vücut enzim ve bağışıklık
sistemlerini uyarması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Arı zehri ile herhangi bir tedaviye
başlamadan önce mutlaka arı zehri alerji testi yaptırılmalıdır ve tedaviye uzman doktor
gözetiminde başlanmalıdır. Arı zehri tedavisi, tüberküloz, bel soğukluğu, endokardit
rahatsızlıklarında ve hamilelikte kullanılmamalıdır. Tedavi süresince kesinlikle alkol
alınmaması gerekmektedir. Bunun yanında süt, beyaz ekmek, dondurma, pirinç, şeker
vb. beyaz yiyecekler tüketilmemelidir. Bunlara ek olarak 1000-5000 mg. C Vit., 100300 mg, B Vit. Kompleksi ve 400 IU. EVit. alınması tavsiye edilmektedir. Arı zehri
tedavisine en az 6 ay devam edilmesi önerilmektedir (23, 44, 46). Avrupa’da uzun yıllar
arı zehri, eklem rahatsızlıklarında özellikle romatizmal hastalıklarda kullanılmaktadır ve
tablet formundaki oral preparatlar ile desteklenmesi tedavinin başarısı açısından önemli
kabul edilmektedir. Bu tarz bir uygulama özellikle steroide gereksinim duyan
romatoidartritli hastalarda büyük rahatlama sağlamaktadır. Arı ürünleri ile tedavi
konusunda oldukça ciddi araştırmalar yapan Amerikan Apiterapi Birliği, günümüzde
mafsal iltihabı (arterit), doku sertleşmesi, deri veremi,
yaşlılarda görülen deri
sertleşmesi, kronik yorgunluk sendromu, yara izi, deri kanseri, egzema gibi hastalıkların
tedavisinin
arı
zehri
ile
yapılabilineceğini
bildirmiştir.
Arı
zehrinin
etkin
mekanizmalarından biri de yapısındaki pek çok aktif aminoasit, mikroelementler ve
protein yapıdaki melittin sayesinde bağışıklık sisteminin düzenlemesi, beyin sinir
22
iletimini uyarması, böylece sinir sisteminin düzenli çalışmasını sağlamasıdır. Çağın
vebası olarak nitelendirilen AİDS üzerinde yapılan çalışmada arı zehrinin HİV
virüsünün bağışıklık sistemini çöktürücü etkisini kişinin bağışıklık sistemini
güçlendirerek önce yavaşlattığı sonra da gelişimini durdurduğu ortaya konulmuştur.
Kanser vakalarında ise arı zehrinin merhem, tablet veya iğne yoluyla vücuda
uygulanmasıyla umut verici gelişmeler kaydedildiği belirtilmektedir (23, 48).Apis
mellifera zehri antienflamatuar etki göstermektedir ve Amerika Birleşik Devletlerin’de
söz konusu etkinliği iyi bilinen zehir, multipl skleroz ve romatoidartrit olgularında ve
yine
atopik
bünyeli
kullanılmaktadır.
bireylerin
Apismellifera
desensitize
zehri
aynı
edilmesinde
zamanda,
yaygın
bir
radyoprotektif
şekilde
etki
de
gösterebilmektedir. Melittin gibi zehir bileşenlerinden olan histaminin de radyoprotektif
etkili olduğu gösterilmiştir. Arı zehrinde 2 tane histamin terminal peptid yapılı molekül
bulunmaktadır ve bu bileşikler in vivo yavaş bir şekilde hidrolize olmak suretiyle
histamin serbestleştirerek hematopoetik sistemi uyarmakta ve radyoprotektif etkinlik
göstermektedirler (23, 49).
Arı zehri günümüzde 500 kadar hastalığın tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır. Tablo
2.2’de arı zehri bileşenlerinin terapötik etkinlik gösterdiği hastalıklardan bazılarına yer
verilmiştir (23).
Arı zehrinin kullanımını sınırlayan durumlar atopik bünye, kontrolsüz hipertansiyon ve
yine kontrolsüz diabetes mellitus olarak sayılabilmektedir. Apiterapi, bazı olgularda
etkisiz kalabildiği gibi yan etkilere de yol açabilmektedir. Bunun olası nedenleri
hastanın tedavi protokolüne riayet etmemesi, kötü kalitede veya uygunsuz şekilde
hazırlanan
solüsyonların
kullanılması,
uygulama
tekniğinin
yetersiz
olması,
malnütrisyon, atopik bünye, arı zehrinin birlikte alınannonsteroidal antiinflamatuar
ilaçlar gibi başka ajanlarla etkileşime girmesi ve yetersiz hasta uyuncu olarak
sayılabilmektedir. Bununla birlikte şu ana kadar arı zehri kaynaklı ciddi bir yan etkiye
veya ölüm olgusuna rastlanmadığı ifade edilmektedir (50).
23
Tablo 2.2. Arı Zehrinin Terapötik Etkinlik Gösterdiği Bazı Hastalıklar (23)
Multipl skleroz
Otoimmün Hastalıklar
Sistemik Lupus eritematozus
Skleroderma
Artralji ve Gut artriti
Romatoıt artrit
Fizik Tedavi ile İlgili Bozukluklar
Tenisçi dirseği
Bursit
Fibrozit
Epilepsi
Nörolojık Bozukluklar
Kronik ağrı
Amiloid nöropatisi
Migren
Lyme hastalığı
Enfeksiyon Hastalıkları
Mycoplazma hominis
Mastit
Tekrarlayan enfeksiyonlar
Kardiyovasküler sistem ile ilgili bozukluklar
Hipertansiyon
Hiperkolesterolemi ve diğer hiperlipidemiler
Jinekolojik sorunlar
Premestrüel sendrom
Ürolojik sorunlar
Empotans
Psikiyatrik bozukluklar
Depresyon
Dermatolojik sorunlar
Skar doku
Göğüs hastalıkları
Bronşiyal astım
Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları
Sağırlık
24
BÖLÜM 3
3. ARI ZEHRİ ANALİZ METOTLARI
3.1. HPLC ile Arı Venomunun Analizi
Chmielewska ve Szczesna tarafından yürütülen bir çalışmada arı zehri HPLC ile
bileşenlerine (apamin, fosfolipaz A2, mellitin) ayrılmıştır. Yapılan çalışmada; farklı
C18 kromatografik kolonların, kolon sıcaklığının etkisi ve elüsyon çözeltilerinin
ayırmaya etkileri incelenmiştir. Apamin, fosfolipaz A2 ve mellitin ayrılmasında, en az
180 A gözenek çapına sahip C18 kromatografik kolonun en uygun olduğuna karar
verilmiştir.
Gradientelüsyon B % 5-80 (hareketli faz A % 0.1 Trifloroesetik asit su içinde, hareketli
faz B - % 0.1 TFA asetonitril içinde: su (80:20)) 40 dakika için, akış hızı 2.0 ml/dk ve
kolon sıcaklığı 25°C olduğu durumda kolonun en yüksek stabilite ve tekrarlanabilirliğe
sahip olduğu belirtilmiştir. Büyük balarısının (Apismellifera L.) zehir bileşiklerinin;
ortalama% 65 mellitin, % 13 fosfolipaz A2 ve % 3 apamin olduğu bulunmuştur. Farklı
mevsimlerde elde edilmiş arı zehri örnekleri, mellitin açısından istatistiksel açıdan
önemli farklılık göstermektedir. Protein fraksiyonunun (melittin, fosfolipaz A2 ve
apamin) miktar bileşimi balarısı zehrinin yerli standartlarının geliştirilmesinde
önemlidir. Bal arısı zehrinin protein fraksiyonunun HPLC ile analizi ürün kimliğini
nitelendirmekte kullanılabilmektedir.
Tayinler 220 nm dalga boyunda UV dedektör kullanılarak yapılmıştır. Şekil 3.1’de C18
kolonla yapılmış bir venom ayırmasının kromatogramı görülmektedir.
Çalışmada 2002-2004 yıllarını kapsayan üç mevsimde 29 ayrı arı zehri örneğinden
mellitin, apamin ve fosfolipaz A2 ana protein fraksiyonu olarak analiz edilmiştir.
Mellitin % 61.15 ile % 70.15 aralığında değişim gösterirken ortalama değeri % 64.40
25
olarak bulunmuştur. Fosfolipaz A2 içeriği % 11,24-% 15,05 aralığında, ortalama değer
ise % 13.00’tür. Apamin içeriği ise % 2.09 ile % 4.18 arasında değişirken ortalama
değeri % 3.10 olarak bulunmuştur (51, 52).
Şekil 3.1. Örnek Kromotogram
3.2. CZE-DAD Yöntemi İle Bal Arısı Zehri Analizi
Zenon J. Kokot ve arkadaşları 2011 yılında yayımladıkları bir çalışmayla, iç standart
olarak sitokrom c kullanarak balarısı zehrinin analizi için yeni, kesin ve doğru kapiler
zone elektroforezis-diyot array dedektör
(CZE-DAD) yöntemi geliştirmişlerdir.
Yapılan çalışmada 64,5 cm toplam uzunluğunda, 56 cm etkili uzunluğa sahip 75 µm iç
çaplı ve 360 µm dış çaplı kaplanmamış erimiş silikadan oluşmuş kapiler kolon
kullanılmıştır. Örnekler, 7 s.içinde 50 mbar basınç altında kapiler içine enjekte
edilmiştir. Kapiler uygulamanın genelinde elektrik alanı 15 kV, akım yoğunluğu 26 µA
olmuştur. Ayırma 25
o
C’de gerçekleştirilmiş, analiz normal elektrot polarite ile
çalıştırılmıştır. Metotun teşhis ve tayin sınırı, seçiciliği, duyarlılık, doğruluğu,
doğrusallığı ve tayin limiti belirlenmiştir. Tüm analitik parametreler metodun amacına
uygun olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, literatür taramasına göre çeşitli balarısı
zehir bileşenlerinin ayrıldığı ve bunların beşini kapiler zon elektroforez ile tespit
26
edildiği ilk çalışma olmuştur. Bu yöntemle 38 bal arısı zehir örneklerinin kantitatif
analizi için kullanılmıştır. 2002- 2007 yılları arasında toplanan bal arısı zehir
örneklerinin analiz edilen peptit içeriği (kuru zehir kütlesine göre) şöyledir; Apamin %
0,93-% 4,34 (ortalama % 2.85±0.79), mast hücre degranüle peptit % 1,46-% 4,37
(ortalama, % 2.82±0.64), fosfolipaz A2 % 7,41-% 20,25’e(ortalama, %12.95±3.09) ve
melittin % 25,40-% 60,27 (ortalama, % 45.91±9.78) aralığında olduğu görülmüştür.
Sonuçlar HPLC yöntemiyle daha önce analiz edilen aynı zehir örnekleri için elde edilen
deneysel veriler ile karşılaştırılmıştır. Bu HPCE ve HPLC verileri arasında önemli bir
fark bulunmamış ve HPCE yönteminin HPLC yöntemine alternatif olduğu görülmüştür.
Çalışmanın sonuçları kullanılarak elde edilen temel bileşen analizi (PCA) genel dağıtım
modelini ve dört önemli balarısı zehir içeriklerinin bezerliklerini açıklamak için
kullanılmıştır. Apamin, MCDP, Fosfoliaz A2 ve melittin arasındaki güçlü korelasyonlar
doğrulanmıştır. Bu korelasyonlar balarısı zehrinin standardizasyonunda dikkate
alınmıştır.
Basit
oluşundan
dolayı
geliştirilen
bu
yöntemle
kolaylıkla
çalışılabilmektedir. Bu yöntemle hem arı zehrinin belirlenmesi, kalite kontrolü hem de
ürün standardizasyonu gibi rutin işlemler gerçekleştirilebileceği iddia edilmektedir.
HPCE metodunun avantajı, HPLC metodu ile karşılaştırıldığında analitik reaktiflerin,
analiz maliyetinin ve cihaz fiyatlarının önemli ölçüde düşük olmasıdır (53).
3.3. Yüksek Performanslı Sıvı Kromatoğrafisi-Diyot Array Dedektörü-Tandem
Kütle Spektrofotometresi ile Arı Zehri Tayini
Yüksek
performanslı
sıvı
kromatoğrafisi-diyot
array
dedektörü-tandem
kütle
spektrofotometresi (HPLC-DAD-MS/MS) metodu, belli biyolojik aktiviteye sahip olan
ham arı zehri liyofilize tozunun (CBVLP) içinde bulunan melittin ve apamin’in eş
zamanlı olarak teşhis ve tayini için geliştirilmiştir. Melittin ve apamin HPLC-DADMS/MS analizi ile CBVLP örneklerinden saf su ile ekstre edilmiştir. Metot, seçicilik,
doğrusallık, tayin sınırı (LOQ), gün içi ve günler arası kesinlik, doğruluk, geri kazanma,
matriks etkisi etkisi ve kararlılığı açısından test edilmiştir. Melittin ve apamin için tayin
sınırı sırasıyla 1.0 ve 0.3 µg/mL bulunmuştur. Lineer dinamik aralık melittin için 1-100
µg/mL ve apamin için 0.2- 25 µg/mL’dır. Gün içi tekrarlanabilirlik, % 2.2 - % 11.4 ve
günler arası tekrarlanabilirliğin ise % 3.2-% 13.1 aralığında değiştiği bildirilmiştir.
Liyofilize edilmiş arı tozu örneklerinde endojen melittin ve apaminin konsantrasyonları
sırasıyla, kuru ağırlıkları % 46 ile % 53 ve % 2.2 ile % 3.7 arasında değişmektedir. Bu
27
hızlı, basit ve duyarlı yöntem liyofilize edilmiş arı tozu örneklerinin doğruluğunu ve
kalitesini belirlemede melittin ve apamin’in varlığını ortaya koymaktadır. Önerilen
metot ile liyofilize edilmiş arı tozu örneklerinde bulunan mellittin ve apamin’in saf su
kullanılarak ekstrakte edilmiş ve 4 dakika gibi çok kısa bir sürede HPLC-DAD-MS/MS
yöntemi ile tayin edilmiştir. Bu analitik sürecin, özellikle sıkıcı numune hazırlama ve
uzun
kromatografik
ayırma
basamaklarına
dayalı
geleneksel
yöntemler
ile
karşılaştırıldığında büyük ölçüde kısa olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar, geliştirilen LCDAD-MS/MS metodunun arı zehrinde melittin ve apamin’in tayini için LC-DAD ya da
LC-UV metoduna alternatif yöntem olduğu görülmüştür. Geliştirilen yöntemin diğer
metotlara göre hızlı ve oldukça hassas olduğu belirtilmiştir (52, 54).
28
4. SONUÇ VE TARTIŞMA
Yapılan çalışmada Hymenoptera takımında Apoidea üst familyasının Apiformes
grubunu oluşturan arıların insanları sokmaları sonrasındaki tedavi metotları, arı zehri
bileşenleri
ve
bu
bileşenlerinin
belirlenmesinde
kullanılan
analiz
metotları
araştırılmıştır.
Arı zehri (venom) iğne parçalarıyla ilişkili olan alkali ve asit salgı bezlerinden salgılanır
ve arıdaki zehir miktarı, mevsime ve arının yapısına göre değişmektedir. Ergin bir insan
için öldürücü zehir dozu (LD50), vücut ağırlığının her bir kilogramı için 2.8 mg olduğu
düşünülmektedir. Arı zehrinin yaklaşık % 88’i sudan oluşmaktadır. Ayrıca farmokolojik
açıdan önemli en az 18 aktif madde içerir. Arı zehrinde; proteinler, aminler, enzimler,
mineraller, bazı şekerler, aminoasitler, ve lipidler ile alarm feromonları bulunur. Arı
sokmasının ardından görülen belirti ve bulgular arının cinsine, sokma sayısına, kişinin
duyarlılığına, venom miktarına ve sokulan bölgeye bağlı olarak farklılık gösterir. Tanı,
öykü, belirti ve bulgulara dayanılarak konmaktadır.
Ülkemizde arı sokmaları diğer zehirlenme vakalarında olduğu gibi sağlık il
müdürlükleri aracılığı ile takip edilmektedir. Sağlık kuruluşlarına arı sokması ile
müracaat eden hastaların bilgileri Form 018/C Zehirlenme vaka bildirim formları
aracılığıyla bildirilmektedir. Ancak, yaptığımız araştırmada arı sokması ile ilgili vaka
sayısına ulaşılamamıştır.
Arı venomu, bileşenlerinin tayini için yapılmış çalışmalar oldukça sınırlıdır. Tez de 3
farklı çalışma verilmiştir.
Çalışmalardan birincisinde, arı bileşenlerin (apamin, fosfolipaz A2, mellitin) analizi
HPLC ile yapılmıştır. Çalışmada 2002-2004 yıllarını kapsayan üç mevsimde 29 ayrı arı
zehri örneğinden mellitin, apamin ve fosfolipaz A2 ana protein fraksiyonları olarak
analiz edilmiştir. Çalışmada metotla ilgili çok fazla analitik parametre verilmemiştir.
29
Kalitatif ve kantitatif tayin için uygunluğu, tüm moleküllerin tayininde kullanılabilmesi,
moleküllerin ayrılma zamanlarının kesin olarak tespit edilebilmesi, yüksek ayrıştırma
etkinliğiyle elde edilmek istenen maddelerin yüksek saflıkta elde edilebilmesi HPLC
sisteminin üstünlükleridir. Fakat bu yöntemin yüksek saflıkta solvent, pahalı
enstrümantasyon gerektirmesi, analiz işleminden önce yapılan ağır ön işlemler
gerektirmesi, analiz yapılırken oluşan küçük çevresel etkenlerden dolayı hata oluşması,
sistemin sık sık bakım istemesi, zaman alıcı ve pahalı bir teknik olması bu sistemin
dezavantajıdır.
İkinci çalışmada, balarısı zehrinin analizinin kapiler zone elektroforez- diot array
dedektör (CZE-DAD) ile yapıldığı bir yöntem incelenmiştir. Çalışmada elde edilen
veriler PCA kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada 64,5 cm
toplam uzunluğunda, 56 cm etkili uzunluğa sahip 75 µm iç çaplı ve 360 µm dış çaplı
kaplanmamış erimiş silikadan oluşmuş kapiler kolon kullanılmıştır. Metotun
gözlenebilme ve tayin sınırı, seçiciliği, duyarlılık, doğruluğu, doğrusallığı ve tayin limiti
belirlenmiştir. Tüm analitik parametreler metodun amacına uygun olarak tayin
yapabildiğini göstermektedir. Çalışma, balarısı zehir bileşenlerinin ayrıldığı ve bunların
kapillar zone elektroforez ile tayin edildiği ilk çalışma olmuştur. Bu yöntemle 38 bal
arısı zehir örneklerinin bileşenlerinin kantitatif analizi için kullanılmıştır.
Üçüncü çalışmada ham arı zehri liyofilize edilerek elde edilen tozun protein içeriği
yüksek
performanslı
sıvı
kromatoğrafisi-diyot
array
dedektörü-tandem
kütle
spektrofotometresi kombinasyonu kullanılmıştır. Çalışmada ham arı zehri liyofilize
tozunun içinde bulunan melittin ve apamin’in eş zamanlı tayini yapılmıştır. Geliştirilen
metotun seçicilik, doğrusallık, tayin sınırı (LOQ), gün içi ve günler arası kesinlik,
doğruluk, geri kazanma, lineer dinamik aralık, matriks etkisi etkisi ve kararlılığı gibi
tüm analitik parametreleri incelenmiştir. Geliştirilen metodun hızlı, basit ve duyarlı bir
yöntem olduğu düşünülmektedir. Önerilen HPLC-DAD-MS/MS yöntemi ile liyofilize
edilmiş arı tozu örneklerinde bulunan mellittin ve apamin’in 4 dakika gibi çok kısa bir
sürede tayin edilebilmektedir. Bu nedenle diğer yöntemlere göre oldukça hızlıdır.
Ayrıca, yöntemin tayin sınırı diğer metotlara göre daha iyidir. Ancak yöntemde
kullanılan alet birçok laboratuarda bulunmayacak sofistike kombine bir analitik
cihazdır. Geliştirilen LC-DAD-MS/MS metodunun arı zehrinde melittin ve apamin’in
tayini için LC-DAD, LC-UV ya da CZE-DAD metoduna alternatif bir yöntemdir.
30
HPCE metodu kullanılan analitik reaktiflerin, analiz maliyetinin ve cihaz fiyatlarının
önemli ölçüde düşük olması nedeniyle HPLC ve HPLC-DAD-MS/MS’den üstündür.
Arı zehri bileşenlerinin analizleri için çok sınırlı sayıda çalışma olması ve ülkemizde
çok sayıda arı sokması vakası bulunması nedeniyle bu konuda yapılan çalışmaların
artması gerekmektedir. Ayrıca, kolay duyarlı yeni yöntemlerin geliştirilmesi arı zehri
bileşenlerinin vücuttaki yarı ömrünün tayin edilebilmesi için çalışmalarda da
kullanılabilecektir.
31
EKLER
Ek 1. FORM 018/C ZEHİRLENME VAKA BİLDİRİM FORMU
32
KAYNAKÇA
1.
Aytekin, A.M. Arılar ve Yaban Arıları. Astım Allerji İmmünoloji 2006; 4(1): 5-9.
2.
Fitzgerald, K.F., Flood, A.A. Hymenoptera stings. Clin. Tech Small Anim. Pract
(2006) 21: 194-204.
3.
Aytekin, A.M., Çağatay, N. Systematic Studies on the family Apidae
(Hymenoptera) in Ankara Province part I: Bombinae. Turkish J. Zoology
1999;23:231-41.
4.
King, T.P., Spangfort, M.D. Structure and Biology of Stinging İnsect Venom
Allerjens. Int. Arch. Allergy Immunol, 2000; 123 99-106.
5.
Özbek, H. (2002). Arılar ve Doğa. Uludağ Arıcılık Dergisi, 120: 22-25.
6.
Özbek, H. (2010). Arılar ve İnsektisitler. Uludağ Arıcılık Dergisi, 130: 85-95.
7.
Oktay, C. Arı Sokmaları, In: Acilde Klinik Toksikoloji, Satar S. (ed), Nobel
Kitabevi, Adana, 2009: p 621-626.
8.
Tolon, B. Yaban Arılarında Sosyal Yaşam. Hayvansal Üretim. (1999) 39-40: 120127
9.
Banks, B.C, Shipolini, R.A.
Biochemistry and Pharmacology of Honeybee
Venom, In: Venoms of the Hymenoptera, Piek T. (ed), Academic Pres,
Orlando,1986: p 330-403.
10. Gidener, S. (2012). Hayvan Isırma ve Sokmaları. Türk Farmakoloji Dergisi, 40: 3740.
11. White, J. Bites and Stings From Venomous Animals a Global Overview. Ther.
Drug Monit. (2000) 22: 65-68.
12. King, T.P., Guralnick, M. (2004). Hymenoptera allergens. Clin Allergy Immunol;
18: 339-53.
13. Kalyoncu, A. The Prevalence of Hymenoptera Stings in Primary School Children
in Ankara. Int Rev Allergol Clin Immunol 1998; 4: 136-8.
14. Özbek, H. Bal Arısı (Apis Mellifera L.) Zehri, Yüksek lisans Tezi, Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, Erzurum 1990: 18.
15. Golden, D.B., Marsh, D.G., Freidhoff,
L.R. Natural history of Hymenoptera
Venom Sensitivity in Adults. J Allergy Clin Immunol 1997;100:760-6.
16. Charpin, D., Birnbaum, J. (1992). Hymenoptera Stings in Different Samples of the
General Population. J Allergy Clin Immunol; 90: 331-4.
33
17. Müller, U. Hymenoptera Venom Hypersensitivity: An Update. Clin Exp Allergy
1998;28:4-6.
18. Incorvaia, C., Pucci, S., Pastorello, E.A. Clinical Aspects of Hymenoptera Venom
Allergy. Allergy 1999;54(Suppl 58):50-2.
19. Kalyoncu, A., Demir, A.U. Bee and Wasp Venom Allergy in Turkey. Ann Allergy
Asthma Immunol 1997;78:408-12.
20. Kalpaklıoğlu, A.F. Böcek Allerjisi. Astım Allerji Ümmünoloji 2003;1(1):44-53.
21. http://www.ibiblio.org/pub/academic/agriculture/entomology/beekeeping/general/v
enom_therapy/bevenfaq.html erişim tarihi 15.11.2012
22. Gökmen, E.N. (2008). Venom Biyokimyası, Turkiye Klinikleri J Allergy-Special
Topics, 1(1) :22-25.
23. Kelle, İ. (2007). Apiterapi. Dicle Tıp Dergisi, 34:311- 315.
24. Razi, C.H., Bakırtaş, A. Arı Duyarlılığı (Hymanoptera Allerjisi). Klinik Pediatri,
2005; 4(3): 84-89.
25. Kuchler, K., Gmachl, M., Sippl, M.J., Kreil, G. (1989). Analysis of the c-DNA for
Phospholipase A2 From Honey Bee Venom Glands. The Deduced Amino Acid
Sequence Reveals Homology to the Corresponding Vertebrate Enzymes. Eur J
Biochem ; 184:249-54.
26. Hoffman, D.R. (1986). Allergens in Hymenoptera Venom XVI: Studies of The
structures and Cross-Reactivities of Vespid Venom Phospholipases. J. Allergy
Clin Immunol;78: 337-343.
27. Gmachl, M. Kreil, G. Bee Venom Hyaluronidase is Homologousto a Membrane
protein of Mammalian sperm. Proc Nat Acad Sci US 1993; 90: 3569-73.
28. Kolarich, D., Leonard, R., Hemmer, W., Altmann, F. (2005). The N-glycans of
Yellow Jacket Venom Hyaluronidases and the Protein Sequence of its Majör iso
form in Vespula Vulgaris. FEBS Journal; 272:5182-5190.
29. Hoffmann, D.R. Hymenoptera Venoms: Composition, Standardization, Stability.
In:Monograph on Insect Allergy. Pittsburgh P.A.(ed). Dave Lambert Associates,
2003: p 37-53.
30. Li, J.H., Zhang, C.X., Shen, L.R., Tang, Z.H., Cheng, J.A. (2005). Expression and
Regulation of Phospholipase A2 in Venom Gland of the Chinese Honey Bee, Apis
Cerana Cerana. Arch Insect Biochem Physiol; 60: 1-12.
34
31. Huh, J.E., Kang J.W., Nam D., Baek, Y.H., Choi,D.Y., et all. Melittin Suppresses
VEGF-A-Induced Tumor Growth by Blocking VEGFR‑2 and the COX-2Mediated MAPK Signaling Pathway. Journal of Natural Products, 2012: p 2-8.
32. Bachmayer, H., Kreil, G., Suchanek, G. Synthesis Ofpromelittin and Melittin in
the Venom Gland of Queen and Worker Bees: Patterns Observed During
Maturation. J Insect Physiol 1972; 18: 1515-21.
33. Hoffman, D.R., Jacobson, R.S. Allergens in Hymenopteravenom. XXVII:
Bumblebe venom allergy and allergens. J Allergy Clin Immunol 1996; 97: 812-21.
34. Kettner, A., Hughes, G.J., Frutiger. S., Astori, M., Roggero, M., Spertini, F.,
Corradin, G. Api m6 a New Bee Venom Allergen. J Allergy Clin Immunol 2001;
107: 914-20.
35. T.C. Sağlık Bakanlığı Birinci Basamağa Yönelik Zehirlenmeler Tanı Ve Tedavi
Rehberleri, 2006 p: 142-146.
36. King, T.P., Spangfort, M.D. (2000). Structure and Biology of Stinging İnsect
Venom allergens. Int Arch Allergy Immunol; 123: 99-106.
37. Valentine, M.D. (1992). Anaphylaxis and Stinging Insect Hypersensitivity. JAMA,
268: 2830-2833.
38. Gökmen, E.N.
Venomlara Karsı Gelişen İmmünolojik Cevaplar, Türkiye
Klinikleri J Allergy-Special Topics 2008, 1(1):26-29.
39. Golden D.B., Kagey-Sobotka, A., Norman P.S., Hamilton, R.G., Lichtenstein, L.M.
Insect Sting Allergy With Negative Venom Skin Test Responses. J Allergy Clin
Immunol 2001;107: 897-901.
40. Chunsheng, J., Hantusch, B., Hemmer, W., Stadlmann, J., Altmann, F. (2008).
Affinity of IgE and IgG Against Cross-Reactive Carbohydrate Determinants on
Plant and İnsect Glycoproteins. J Allergy Clin Immunol; 121: 185-190.
41. Yıldırım, N., Öztürk Türkmen H. Arı Zehriyle Tedavide (Apiterapi-Apikoterapi)
Biz Neredeyiz, Dünya Nerede? Lokman Hekim Journal, 2011 p 10.
42. Kelle, İ. (2008). Radyoprotektif Etkili Ajanlar. Dicle Tıp Dergisi, 35: 69-76.
43. http://healthgate.partners.org/browsing/browseContent.asp erişim tarihi 15.01.2013
44. http://www.honeybeetherapy.com/bee_history.htm erişim tarihi 20.01.2013
45. http://internethealthlibrary.com/Therapies/bee-venom-therapy.htm
05.01.2013
erişim
tarihi
35
46. http://www.ibiblio.org/pub/academic/agriculture/entomology/beekeeping/general/v
enom_ therapy/bevenfaq.html erişim tarihi 02.02.2013
47. Varanda, E.A, Tavares, D.C. Radioprotection: mechanisms and radio protective
agents including honey bee venom. J. Venom. Anim. Toxins, 1998; 4: 5-21.
48. Orsolic, N., Sver, L., Verstovsek, S., Terzic, S., Basic, I. (2003). Inhibition of
Mammary Carcinoma Cell Proliferation in Vitro and Tumor Growth in Vivo By
Bee Venom. Toxicon, 41: 7, 861-870.
49. Son, D.J., Lee, J.W., Lee, Y.H., Song, H.S., Lee, C.K., Hong, J.T. Therapeutic
Application of Anti-Arthritis, Pain-Releasing, and Anti-Cancereffects of Bee
Venom and its Constituent Compounds. Pharmacology & Therapeutics 115, 2007
246–270.
50. Wenzel, J, Meissner-Kraemer, M., Bauer, R., Bieber, T., Gerdsen, R. Safety of rush
insect venom immunotherapy. The results of a retrospective study in 178 patients.
Allergy 2003; 58: 1176-9.
51. Rybak-Chmielewska, H., Szczêsna, T. HPLC Study Of Chemical Composition Of
Honey bee (Apis Mellifera L.) Venom. Journal of Apicultural Science, 2004; 48:
103-108.
52. McNairy, M.M., Gastmeyer, J., Pantera, B., Hoffman, D.R. (2000). Isolation of
Paper wasp Venom Proteases by Affinity Chromatography. J Allergy Clin
Immunol; 105:S57.
53. Zenon, J.K., Jan, M., Bartosz, U., Paweł, D. New CZE-DAD method for Honey bee
Venom Analysis and Standardization of The Product. Anal Bioanal Chem (2011)
399; 2487–2494.
54. Jinhui, Z., Jing, Z., Suxia, Z., Jianzhong, S., Xiaofeng, X., Yi, L., Liming, W.,
Jinzhen, Z., Fang, C., Lanzhen, C. Quantification of Melittin and Apamin in Bee
Venom Lyophilized Powder From Apis mellifera by liquid Chromatography–Diode
Array Detector–Tandem Mass Spectrometry. Analytical Biochemistry 2010; 404:
171–178.
36
ÖZGEÇMİŞ
22.03.1988 yılında Tunceli/Pertek’te doğdu. İlköğretim eğitimini Elazığ İlköğretim
Okulunda, lise eğitimini Elazığ Anadolu Lisesi’nde tamamladı. 2007 yılında Elazığ
Anadolu Lisesi’nden mezun oldu.2008 yılında Erciyes Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi’ni kazandı. Son sınıf öğrencisi olarak öğrenimine devam etmekte.
Download