ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ Başkent: Bangui Yönetim Şekli: Cumhuriyet Bağımsızlık Tarihi: 13 Ağustos1960 Nüfus: 5.166 milyon Resmi Diller: Fransızca, Sango Para Birimi: Orta Afrika CFA Frangı Dini İnanış: % 50 Hıristiyan, %15 Müslüman, % 35 Yerel İnançlar Okur Yazarlık Oranı: % 40’ın altında Orta Afrika Cumhuriyeti: Darbelerin Gölgesinde Milli Kimliğini Bulamayan Ülke A frika toplumları içinde milli kökenlerini tarihin bilinen en eski dönemlerine kadar götürebilen ve belli bir medeniyete aidiyetlerini referans gösterebilenlerden Fas Krallığı, Mali, Etiyopya, Çad, Somali ve özellikle Mısır gibi devletler yanında Orta Afrika özelindeki gibi yüzyıl öncesine dahi zorlayarak atıfta bulunabilen devletlerde mevcuttur. 2013 yılı mart ayından itibaren dünya gündemindeki haberler arasında adı öne çıkan ülkelerden birisi de Orta Afrika Cumhuriyeti oldu. Öyle ki Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşananlar, Güney Sudan’da yaşanan iç savaşı bile zaman zaman gölgede bıraktı denebilir. Zira doğusundaki bu komşusunda yaşananlar aynı inanç sahipleri arasında binlerce insanın ölmesine sebebiyet veren gelişmeler olarak gelecek için ciddi kaygılar içermektedir. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanların vahşice öldürülmeleri, dahası bunu dünyanın gözünün içine baka baka din düşmanlığı olarak yansıtan tarafların elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaları durumun vahametini anlatmaktadır. Hıristiyanlığın bir asrı geçmeyen varlığına rağmen Müslümanların Orta Afrika’nın neredeyse her tarafında birkaç asırlık varlığı yok sayılmış ve tamamı Çad ve Sudan kökenli olarak marjinalleştirildiği yetmiyormuş gibi nesillerdir yaşadıkları ülkelerini dahi terk etmeleri istenmekte ve gerekirse bunu onlara soykırım uygulayarak faaliyete geçirmeyi göze almaktalar. Sadece başkent Bangui’den dört ayda 120.000 Müslüman canlarını kurtarmak için Kamerun, Çad ve Demokratik Kongo Cumhuriyetine sığındı. Diğer şehirlerdekilerle birlikte bu sayı 350-400 bini geçti. Ülke içinde yerlerini terk eden insan sayısı bir milyon, açlıkla burun buruna yaşayan insan sayısı ise nere- deyse ülke nüfusunun yarısı olan iki buçuk milyon civarındadır. Geride bıraktıkları tüm evleri, işyerleri ve camilerinden sadece Bangui’de 4000 civarında bina yağmalanıp yıkılarak harabeye çevrildi. Ele geçirilen tüm malzemeler ise pazarlarda satılmaktadır. Orta Afrika’da birçok kıta ülkesinde olduğu gibi ciddi bir hafıza kaybı kasıtlı olarak yapılmıştır. Özellikle siyasi hayatta kendilerine yer verilmeyen Müslümanlar özel becerileri ile ticari hayatta etkin konumda idiler. Ülkenin bir Hıristiyan ülkesi olduğu vurgusu yüzlerine karşı daima yapıldı ve onlarca yıldır elde ettikleri tüm birikimleri dört ay gibi kısa bir sürede tamamen yok edildi. Aradan geçen dört ayda sadece bu yok edilişe seyirci kalan dünya Barış Gücü askerleri ile büyük katliamların yaşanmasının önüne geçilebilmiş ama Müslümanların Bangui’den koparılmaları durdurulamamıştır. Altın, elmas, demir, kömür, petrol ve uranyum yatakları oldukça verimli olan ülkenin insan kaynakları ise son yüzyıl içerisinde yakın komşuları Kamerun, Nijerya, Çad ve Sudan yanında daha uzak olan Senegal, Mali, Nijer, Uganda ve Ruanda gibi ülkelerden de göç almıştır. Ama şimdi bunların arasında Müslüman olanların tamamı ülkenin güney ve batı bölgelerini terk etmiş durumdadırlar. 1960 yılında bağımsızlığını elde etmesinden bugüne kadar tamamına yakını askeri darbelerin gölgesinde pasifize edilen farklı inanç grupları ve etnik topluluklar arasında ciddi anlamda sosyalleşme olmamış, en ufak bir krizde hemen ayrışacak vaziyette kalmışlardır. Ülke tarihinde ilk defa çoğunluğu Müslüman olan topluluklar Seleka adı altında bir araya gelerek, 2013 yılı mart ayında Bangui’ye girerek iktidarı ele geçirdiler. Aslında 10 ay iktidarda kaldıkları sürede din merkezli bir çatışma pek olmadı ama olacağı yönünde devamlı zihinler hazırlandı. Geçmişte yol kesip ticari kamyonları soyan çeteler Seleka’ya karşı Antibalaka adı altında hızlı bir şekilde silahlandırılıp tüm Müslümanlara saldırmaları sağlandı. Kısa zamanda katliam ve vahşet görüntülerine sahne olan ülkede kurulan uzlaşı hükümeti imkansızlıkları sebebiyle Barış Gücü’ne fazla katkı sağlayamadı. Yaptığı gayretler başkent ve çevresindeki bazı faaliyetlerle sınırlı kaldı. Gelinen noktada Orta Afrika’da gelişmelerin arka planını ve gelecekte nasıl bir ülke ile karşılaşılacağı konusu henüz gizemini korurken, BM’nin konuşlandıracağı Barış Gücü’nün eylül ayına bırakılması durumun bir müddet daha gerginleşeceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Yaşanan son gelişmeler ve dünya kamuoyunun tutumu sebebiyle, özellikle ülkenin güneybatısında bulunan Hıristiyanlar ile animist nüfus ve kuzeyinde ise çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfus bir federasyon içinde ya da tamamen ayrışmış olacaktır. Ancak her üç toplum içinde bir asırlık süreçte zorlamayla da olsa şekillenmiş olan sosyal doku sebebiyle birisinin diğerine olan ihtiyacı, ayrışmanın kolay kolay gerçekleşebileceğini göstermemektedir. Kaldı ki ayrışma gerçekleşecek olursa bu defa Güney Sudan’daki gibi kendi içlerinde başlayacak iktidar paylaşımları devreye girecektir. Dış müdahaleler barış merkezli varlığını sürdüremez ve kavgalar da yatışma eğilimine çekilemezse Orta Afrika’da şiddetlenerek artması muhtemel gerginlik, bu ülke sınırlarını aşarak çevresindeki komşularına da sıçrayacaktır. Daha ziyade iktidar paylaşımındaki sıkıntılardan çıkan bu gerginlik din ve etnik kavgaya dönüşmüş, açtığı hasarlarla zaten kendi içinde olduğu kadar komşularına da ciddi zararlar vermiştir. Bu konferansta ayrıntılı olarak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde son yıllarda oluşan gerginliğin temel sebepleri, güncel gelişmeler ve gelecek açısından doğuracağı jeostratejik önemi ele alınacaktır. Prof. Dr. Ahmet Kavas Kimdir? 1964 yılında Samsun’un Vezirköprü ilçesinin Kargucak köyünde doğdu. 1982 yılında Merzifon İmam-Hatip Lisesi’nden ve 1987 yılında ise Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Türkiye Diyanet Vakfı tarafından verilen yurtdışı yüksek lisans ve doktora bursunu kazanarak Fransa’ya gitti. Paris Denis Diderot Üniversitesi Coğrafya, Tarih ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde Afrika’da İslâm ve Müslüman Toplumlar uzmanı Prof. Dr. Jean-Louis TRIAUD’un yanında 1989-1991 yılları arasında 1835-1912 Yılları Arasında Osmanlı İdaresi ile Senusiye’nin Münasebetleri konulu yüksek lisansını, 1992-1996 yılları arasında ise Fransızca Konuşulan Afrika’da Modern Arapça – İslam Eğitiminin Gelişmesi, Mali Cumhuriyeti Medreseleri, 1980-1994 Yılları arasında Başkent Bamako’nun Konumu konulu doktora tezini tamamladı. 1996 yılı Temmuz ayından itibaren Türkiye Diyanet Vakfı’nın İstanbul’da bulunan İslâm Araştırmaları Merkezî’nde (İSAM) araştırmacı olarak göreve başladı. 2002 yılında Osmanlı Devleti’nin Siyah Afrika’ya Açılan Kapısı: Fizan Sancağı adıyla takdim ettiği teziyle doçent oldu. 2006 yılı Şubat ayında İSAM’dan ayrılarak 2011 yılı Ekim ayına kadar İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, 2014 yılı Şubat ayına kadar da İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2008 yılı Ağustos-2011 Ağustos ayı arasında Afrika konusunda Başbakanlık müşavirliği görevini yürüttü. 2012 yılı Dışişleri Ağustos Kararnamesi ile Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti N’Djamena Büyükelçiliği’ne tayin edildi. Prof. Dr. Ahmet Kavas, 2012-13 dönemleri arasında Türk-Libya Dostluk Derneği’nin başkanlığını yapmış olup, hâlihazırda Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF)’nin başkan yardımcılığı görevini yürütmeye devam etmektedir.