1 Aralık Dünya AIDS Günü BİLGİ NOTU İlk kez 1980’li yıllarda tanımlanan HIV Enfeksiyonu o yıllardan bu yana tüm dünyada din, dil, ırk, cins, ülke ayırımı yapmadan yayılmaya devam etmektedir. Hastalık korunmasız cinsel temas, ortak paylaşılan enjektörlerle damar içi madde kullanımı, gebelik sırasında ve doğum sırasında anneden bebeğe ve kan transfüzyonu yolu ile bulaşabilmektedir. Bu geçiş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu, erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2014 yılı raporuna göre; dünyada 2014 yılı içinde yaklaşık 2 milyon kişinin HIV’e yakalandığı, dünyada 36,9 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,2 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü belirtilmektedir. Uluslararası hastalık ile mücadelede; Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı kapsamında Küresel Hedefler belirlenmiştir. Söz konusu Küresel Hedefler doğrultusunda; tüm dünyada AIDS İlişkili Ölüm sayısının, 2020 yılında 500.000, 2030 yılında 200.000’e düşürülmesi, HIV ile enfekte olduğu tespit edilen kişilerin %90’ının tedaviye erişiminin sağlanması ve tedavi görenlerin %90’ında viral supresyonun sağlanması gerekmektedir. Hastalığın önleme çalışmaları kapsamında ise; yeni HIV enfekte vaka sayısının %75 azaltılması, HIV enfekte yenidoğan sayısının sıfır olması hedeflenmektedir. Bu hedeflere ulaşmada her türlü ayrımcılığın engellenmesi; HIV ile yaşayan veya etkilenen kişilerin kendi toplumları içinde eşit koruma ve sağlık hizmetine erişim hakkına sahip olması temel yaklaşım olarak benimsenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu Küresel Hedeflere paralel olarak 2020 yılı için ortak hedefler belirlemiştir. 90-90-90 Hedefleri olarak adlandırılan bu hedefler; genel popülasyonda bulunan HIV (+) bireylerin nüfusunun tahmin edilmesi sonrasında: • Tahmin edilen HIV(+) nüfusun %90’ının tespit edilmesi • Tespit edilen HIV(+) lerin %90’ının tedaviye erişiminin sağlanması • Tedaviye erişenlerin %90’ının viral yükünün suprese olmasıdır. Ülkemizde 1985 yılından bu yana HIV/AIDS enfeksiyonu görülmektedir. 1985 yılından bu yana 31 Aralık 2014 tarihi itibari ile doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan toplam vaka sayısı 9.582 dir. Kasım 2015 tarihi itibarı ile yapılan bildirimlere göre AIDS insidansı yüzbinde 0,15 olarak tespit edilmiştir. 2014 yılı, tanı konularak bildirimi yapılan HIV/AIDS vaka sayısı 1967’dir. Bildirimi yapılan vakaların %75’i erkek, %25 i ise kadındır. Vakaların %16’sının yabancı uyruklu olduğu, bulaşma yollarına göre değerlendirme yapıldığında % 52’sinin cinsel yolla bulaştığı tespit edilmiştir. Ülkemiz HIV/AIDS hastalığı açısından uluslararası değerlendirmelerde vaka sayılarında artış olmakla birlikte düşük prevalanslı ülkeler arasında yer almaktadır. Enfeksiyona yönelik 1985 yılından günümüze yürütülen çok yönlü programlarla HIV/AIDS hastalığının insidansının azaltılması amaçlanmaktadır. Bulaşıcı hastalıkların ihbarı ve bildirim sistemi doğrultusunda, HIV/AIDS vakalarının bildirimleri zorunlu olmakla birlikte, hasta kişilerin damgalanmalarını engellemek amacıyla, birimlerimiz tarafından tanı konulan hastaların bildirimleri mahremiyetlerine özen gösterilerek yapılmaktadır. Ülkemizde HIV enfeksiyonunun varlığını saptamak amacıyla riskli davranışları olan kişiler ve şikayeti olan herhangi bir kişi istediği sağlık kurumuna başvurması durumunda testleri yapılmakta ve test sonucunun pozitif çıkması halinde hasta takip ve tedaviye alınmaktadır. HIV/AIDS vakalarının tanı ve tedavi giderleri sosyal güvenlik uygulamaları kapsamında karşılanmaktadır. Hastalığın tam anlamıyla tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmakta ve kişiler yaşantılarına devam edebilmektedir. Bununla birlikte uygulanan ilaç tedavisi ile bulaşıcılık azalmakta, gebelik sırasında uygulanan tedavi ile birlikte HIV(+) anneden hastalık bulaşması engellenmekte HIV(-) bebek doğabilmektedir. HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve diğer hastalıklarda olduğu gibi korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için bu yolla korunma büyük önem taşımaktadır. Tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yollarıdır. Diğer bir bulaş yolu olan kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacı ile 1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir. Ayrıca, dövme ve piercing gibi uygulamaların temiz ve steril koşullarda yaptırılması, vücuda takılan delici, kesici özellikli takılar ortak kullanılmaması, tek kullanımlık steril enjektör kullanılması HIV bulaşma riskini azaltmaktadır. Hastalık, virusu taşıyan kişilerle birlikte oturmak, yemek yemek, aynı iş yerinde çalışmak, aynı okulda okumak, el sıkışmak, öpüşmek, tokalaşmak, telefon, kitap, defter gibi araçları, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri ortak kullanmakla bulaşmaz. Ülkemizde; HIV/AIDS hastalığının yayılımının önlenmesi hedefiyle toplumda ve yüksek riskli davranışta bulunan gruplarda korunma ve önleme çalışmalarına öncelik verilmesi, HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık ve damgalanmanın önlenmesi, şüpheli teması olan kişilerin HIV/AIDS hastalığı, bulaşma, korunma yolları konusunda bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmeleri, HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye kolay ve kesintisiz biçimde ulaşmasının sağlanması, sosyal destek, bakım olanaklarının iyileştirilmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılması için çalışmalar yürütülmekte ve yeni çalışmalar planlanmaktadır. Bakanlığımız, etik kurallar ve insan haklarını gözeten yaklaşımlar doğrultusunda ve DSÖ öneri ve uygulamaları takip edilerek, konunun tüm taraflarını kapsayacak bir bakış açısı ile çalışmalarını işbirliği ve dayanışma içinde sürdürmeye devam etmektedir. “VİRÜSLE SAVAŞMANIN EN ETKİLİ YOLU, ONDAN KORUNMAKTIR.”