gdo` ların potansiyel faydaları

advertisement
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
İLAÇLARIN VE KOZMETİK ÜRÜNLERİN GELİŞTİRİLME
SÜREÇLERİ VE DOĞA ÜZERİNE ETKİLERİ
Esra KAPUCU, Hasan KAHVECİ, Özlem SUSAM, Yeşim ÇANTA
Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Öğretmenliği
[email protected], [email protected], [email protected],
[email protected]
ÖZET
İlaçlar ve kozmetiklerin araştırması ve geliştirmesi ile uğraşan ilaç
endüstrisi kuruluşlarında ve ayrıca akademik kuruluşlarda, iyilerini ya da
ve en iyilerini bulmak için devamlı çalışmalar yapılır. İlaç aktif
maddelerinin, yardımcı katkı maddeleri ile belirli oranlarda karıştırılarak,
çeşitli ürün formlarında kullanıcıya sunulması ilaç üretimi olarak
adlandırılır. İlaçlar katı form yarı katı form ve sıvı form olmak üzere 3 farklı
formda üretilirler.
Dünyada, biyomedikal olarak yani biyoloji ve tıp alanında yeni ilaç
geliştirilmesi ve değerlendirilmesi birbirini izleyen iki basamaktan oluşur.
Bunlar; Klinik-öncesi (preklinik) ve klinik çalışma değerlendirmeleridir.
Klinik değerlendirmede; İnsan üzerinde kullanılabileceği kararlaştırılan ilaç
molekülleri çeşitli biçimlere getirilerek, gönüllü sağlam ve hasta denekler
üzerinde ve ilgili etik kuruldan mutlaka izin alınarak denenir.
Dünyada ortalama insan ömrünün 20. yüzyıl başlarında 40'lı yaşlardayken
bugün 70'li yaşlara kadar gelmesinin önemli etkenlerinden biri, yeni
ilaçların geliştirilerek insanlığın hizmetine sunulabilmesidir. Bu tedaviler
sayesinde, insanların ömürleri uzamakta, yaşam kaliteleri artmakta ve
ölümcül hastalıklarla savaşımda önemli yollar kat edilmektedir.
İlaç geliştirmede öncelikli amaç, insanların yaşamında daha iyiye doğru bir
değişiklik yapabilmektir. Geliştirilen her ilaç ile koruyucu, tedavi edici veya
hastalığın belirti ve bulgularını azaltıcı bir etkinin elde edilmesi
gerekmektedir. Bir ilaç geliştirmek ortalama 12–15 yıl sürmekte ve 802
milyon dolar harcanmaktadır. Bu yüzden çok uzun ve pahalı bir süreçtir.
En ufak bir hatada elde edilen tüm bilgiler güvenilirliğini ve değerini
kaybedebilmektedir.
Tarım ilaçları (pestisitler), hedef organizmalara karşı kullanımları sırasında
ve daha sonrasında Ekolojik çevreye çeşitli etkenlerle tanınmaktadır.
Tarımsal alanlara, orman veya bahçelere uygulanan tarım ilaçları havaya,
suya ve toprağa, oradan da bu ortamlarda yaşayan diğer canlılara geçmekte
ve dönüşüme uğramaktadır. Bir tarım ilacının çevredeki hareketlerini onun
kimyasal yapısı, fiziksel özellikleri, uygulama şekli, iklim ve tarımsal
koşullar gibi faktörler etkilemektedir.
Kozmetikler ise deri, tırnak, saç gibi organların görünüşünü düzelterek bir
kimseyi güzelleştirmek için kullanılan maddeler, preparatlar, tedavi
1
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
biçimleri ve araçlarıdır. Günümüzde kozmetikler karmaşık ve birden fazla
amaca yönelik olarak hazırlanırlar. 1920–1930 yılları arasında kozmetikler
genelde kadınlar tarafından geniş ölçüde kullanılmaya başlayarak, kozmetik
endüstrisinin gelişmesine yol açmıştır. Fakat Kozmetolojinin ve kozmetik
maddelerin kullanımı II. Dünya Savaşından sonra daha bilinçli bir devreye
girmiştir denebilir. Kozmetoloji, bir bilim dalı olarak kozmetik preparatları
ve bu preparatlarla ilgili insan vücudunu sistematik olarak inceler.
XX. yy başlarından beri kozmetiklerin önemi ve kullanılması belirgin olarak
artmıştır. Zamanımızda ise, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar ve kütle
propagandasının bir sonucu olması ve bilimsel temellere dayanmasıyla
kozmetoloji gerçek ve güçlü bir görüntü kazanmıştır. Kozmetolojinin
bugünkü güçlü görüntüsü bilimsel temellere dayanmasının yanında, sanat,
zevk, estetik ve ticari düşünce değişiklikleri de büyük rol oynamaktadır.
Anahtar Kelimeler:
kozmetoloji
İlaçlar,
Tarım
İlaçları(pestisitler),
kozmetikler,
GİRİŞ
Son yıllarda genomik (bir organizmadaki tüm genlerin incelenmesi) ve
proteomik (protein profillerinin sistematik analizi) gibi yeni gelişen
bilimlerle, ilaç geliştirilmesinde büyük aşamalar gerçekleştirilmeye
başlanmıştır. Biyoteknolojik ürünlerin geliştirilmesi daha etkili ve daha az
yan etkili ilaçların bulunmasına olanak sağlamaktadır. Günümüzde
kozmetikler de tıbbi gözetim gerektiren ve belirgin ilaç aktivitesi gösteren
bileşikleri kapsamaktadır.
İLAÇ NEDİR?
Hayvan ya da insan hücresi üzerinde meydana getirdiği etki ile bir
hastalığın tedavisini veya bu hastalıktan korunmayı sağlayan kimyasal
preparatlara ilaç denir. İlaç üretilmesi ise İlaç aktif maddelerinin, yardımcı
katkı maddeleri ile belirli miktarlarda karıştırılarak, çeşitli ürün formlarında
kullanıcıya sunulması olarak isimlendirilir.
İlaçlar da kozmetikler gibi 3 şekilde üretilirler. Bunlar:
► Katı formdaki ilaçlar (tablet, film kaplı tablet, draje, kapsül, kuru
şurup)
► Yarı katı formdaki ilaçlar (krem, merhem, süppozituar)
► Sıvı formdaki ilaçlar (Steril ampul ve flakon, steril olmayan şurup,
damla) şeklindedir.
2
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
İLAÇ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME SÜRECİ (AR-GE)
Yeni İlaçların Geliştirilmesi
Biyoloji, tıp ve kimya gibi bilimlerde meydana gelen ilerlemeler sayesinde
hastalıkların veya hastalık bulgularının aydınlatılması, yeni ilaçların
geliştirilmesine olanak tanır. Bu sebeple, ilaç geliştirmenin modern
yaklaşımı; hastanın yararı için değiştirilmesi gereken patolojik veya fizyolojik
olaylarda rol oynayan biyolojik moleküllerin (Hormonlar, lokal hormonlar ve
benzeri endojen etkin maddeler, bunların sentezini yapan enzimler, bu
maddelerin reseptörleri ve bu maddeleri yıkan enzimler v.s.) belirlenmesini,
incelenmesini ve sonra incelemelerin sonuçlarına göre bu doğal moleküllerle
etkileşime girebilecek yeni kimyasal madde moleküllerinin tasarlanıp sentez
edilmesini gerektirir. Bu nedenle, yeni ilaçların geliştirilmesinde, yapı ile etki
arasındaki ilişkisinin incelenmesi önemli bir rol oynar.
Bunların dışında kalan yeni ilaç bulma yöntemleri de vardır:
—Doğal kaynaklardan faydalanılarak ilaç bulunması
—Doğal kaynaklı ilaçların yapılarını değiştirmek suretiyle ilaç geliştirilmesi
—Endojen etkin maddelerin (Nöromediyatörler, hormonlar ve otakoidler gibi)
yapısını taklid etmek suretiyle ilaç geliştirilmesi
—Başka firmaların ürettiği ilaçların taklit edilmesi suretiyle ilaç sentez edilmesi
—Var olan ilaçların yan etkilerinin incelenmesi suretiyle yeni ilaç geliştirilmesi
—İlacın tesadüfen bulunmasıdır.
Yeni ilaç bulma çalışmaları, ilaç konusundaki bilgilerin henüz yeterli
derecede gelişmediği dönemde, bazen öngörülenden farklı etkisi olan ilaçların
bulunmasına sebep olmuştur. Örneğin, günümüzde kullanılan nöroleptik
ilaçların ilki olan klorpromazin (bazı psikoz tiplerinin tedavisinde
kullanılan), 1950lerin başında Fransa'da bir ilaç firmasının araştırma
laboratuarlarında antihistaminik (Histamine karşı etki yaparak alerjiyi
tedavi eden ilaçlar) bir ilaç geliştirmek için yapılan çalışmalar esnasında
bulunmuştur.
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri
Günümüzde tedaviye girmiş binlerce ilaç molekülü olmasına rağmen yeni
ilaç molekülleri geliştirmek üzere yapılan çalışmalar sürekli artmaktadır.
Çünkü terapötik etkileri iyileştirilmiş ilaçlar tedaviye sunulmakta, 25–30
yıl önce kullanılan birçok ilaç bugün tedaviden kalkmaktadır. İlaç
araştırma ve geliştirme faaliyetleri çerçevesinde, konusunda uzman
araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalar sürmektedir.
3
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
İlaç araştırma ve geliştirme laboratuarlarında, iç ve dış pazara sunulmak
üzere belirlenen farmasötik (ilacın şekli) dozaj formları, uluslararası
kılavuzlar ve ürün geliştirme süreci çerçevesinde geliştirilmektedir.
Araştırma ve geliştirme laboratuarlarında sıvı, yarı katı ve katı formlar
olmak üzere ürün geliştirme çalışmaları yapılabilmektedir. Ürün
geliştirme çalışmaları esnasında proses validasyonu ve üretim adaptasyon
çalışmaları yürütülmektedir.
Araştırma, geliştirme
kılavuzlar şunlardır:




çalışmalarının
yürütüldüğü,
yönetmelik
ve
T.C. Sağlık Bakanlığı Yönetmelik Kılavuzlar ve Prensip Kararları
ICH (International Conference on Harmonization) Kılavuzları
EMEA Kılavuzları
FDA/CDER Kılavuzları
Şekil.1 Araştırma ve geliştirme faaliyetleri
AR-GE danışmanlık şirketleri, bilimsel araştırma kurumları ve üniversiteler
işbirliği ile ürün geliştirmek için projeler yürütmektedir. Ayrıca yeni ürün
geliştirme sürecinin daha etkin izlenebilmesi için bilgi sistemleri
teknolojileri de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Araştırmalar sonucunda geliştirilmiş olan şekil açısından eşdeğer ürünlerin
terapötik etkilerinin hem etkinlik, hem güvenlik bakımından esas olarak
aynı olmasını sağlayacak derecede benzer olduğunu kanıtlamak amacıyla
biyoeşdeğerlik çalışmaları yapılmaktadır. Biyoeşdeğerlik çalışmaları "İyi
Klinik Uygulamaları" (GCP), "İyi Laboratuar Uygulamaları" (GLP) ve
uluslararası kılavuzlara uygun olarak gerçekleştirilmekte ve yenilik getirilen
ürün ile terapötik eşdeğer ürünler tıbbın hizmetine sunulmaktadır.
4
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam

Günümüzde biyoeşdeğerlik çalışmaları, FDA ve Avrupa sağlık
otoriteleri tarafından onaylanmış klinik araştırma kuruluşları ile
işbirliği yapılarak yürütülmektedir.

Araştırmalar neticesinde geliştirilen yeni ürünlere ait stabilite
çalışmaları, T.C. Sağlık Bakanlığı Stabilite Rehberleri ve ICH
(International
Conference
on
Harmonization)
kılavuzları
doğrultusunda yürütülmektedir. Bu sayede ürünün kalite, etki ve
emniyeti tüm ürün yaşam döngüsü boyunca güvence altına
alınmaktadır.
İlaç geliştirmede iki önemli aşama söz konusudur:
A) Öncü bileşiğin bulunması: : Model moleküldür. Öncü bileşiğin
bulunmasında kullanılan yollar şöyledir:
► Doğal kaynaklar
► Rastgele (tesadüfen) bulma
► Klinik gözlemler
► Farmakolojik tarama testleri
► İlaç metabolizma çalışmaları
► Etkin endojen moleküllerin yapılarını taklit etmek
► Akılcı (rasyonel) ilaç tasarımı
B) Öncü bileşiğin optimizasyonu: Model molekül olan öncü bileşiğin
bulunmasından sonraki aşama, amaçlanan aktivitenin gücünü
artıracak ve istenmeyen etkilerin veya özelliklerin iyileştirilmesini
sağlayacak moleküller modifikasyonların yapılmasıdır. İlk önce
molekülün farmakolojik aktiviteden sorumlu bölgesinin (farmakofor)
bulunması gerekir. Model (öncü) molekülün sadece belli bir kısmı
reseptörlerle etkileşmeye girmektedir; buna farmakofor bölge denir: Örn:
Kokain ve farmakofor kısmı.
Yeni ilaç geliştirmek üzere endüstrisi kuruluşlarında, devamlı çalışmalar
yapılır. İlaç geliştirmenin amacı, insanların yaşam kalitelerinde artışa neden
olacak değişiklikler yapabilmektir. Geliştirilen her ilacın kullanımı ile
koruyucu, tedavi edici veya hastalığın bulgularını azaltıcı bir etkinin elde
edilmesi gerekmektedir.
5
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
İlaç geliştirme süresi 4 ana bölümden oluşur:
1)
2)
3)
4)
Keşif ve araştırma
Preklinik çalışmalar
Klinik çalışmalar
Onay ve pazar sonrası denetim
Keşif
İlaçların keşfi ve geliştirmesi safhalarından önce, geliştirilmesi düşünülen
ilacın kullanılabileceği hastalıklar ile ilgili yeterli bilgi edinilmesi gereklidir.
Bu bilgiler uzun yıllar alan çalışmalar sonucunda elde edilir. Bu çalışmalar
sırasında hastalığın kaynağı (patogenezi), görülme sıklığı, hastalığın nedeni
(etyolojisi ), topluma olan ekonomik yükü incelenir. Yapılan incelemeler
amaçlanan ilaçla ilgili planların yapılmasına olanak sağlamaktadır. Bu
bilgiler doğrultusunda geliştirilecek ilaçla ilgili önemli kararlar alınabilir.
Böylece bu ilacın aşağıdaki amaçlardan hangisine daha uygun olacağı
kanısına varılır.
1.
2.
3.
4.
Hastalığın olası nedenlerinin indirgenmesi,
Hastalık nedeni ile bozulan fizyolojik fonksiyonların yerine konulması,
Hastalığın olası komplikasyonlarının önlenmesi,
Hastalığın semptomlarının azaltılması
Klinik Öncesi Faz
Öncelikle keşif döneminde seçilen kimyasal moleküller "klinik öncesi faz"a
alınırlar. Klinik öncesi faz çalışmalarının amacı potansiyel kimyasal bileşiğin
(yeni ilaç) etkinlik ve güvenilirliğinin insanlarda denenmeden önce
değerlendirilmesidir. Doğal kaynaklardan ortaya çıkarılan bir kimyasal
molekülün önce uygun deney hayvanları üzerinde denenmesi ile insanlar
üzerindeki olası yarar ve zararlarının öngörülmeye çalışılması amaçlanır.
Binlerce molekül arasında tarama testleri ile ilaç olmaya aday olan molekül
ayrıştırılır ve sonuçta bu aday moleküllerin farmasötik (ilacın şekli) şekil
haline getirilmesi araştırmaları yapılır. Deneyler başlıca tarama ve toksisite
testleri olarak sürdürülür.
—Tarama testleri laboratuar koşullarındaki araştırmalar olarak sürdürülür
—Toksisite testleri de genellikle köpeklerin üzerinde yapılır
6
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
Klinik Değerlendirme
Klinik değerlendirme aşamasında insan üzerinde kullanılabileceği öngörülen
aday ilaç molekülleri çeşitli şekillere getirilerek ve ilgili etik kuruldan
muhakkak izin alınarak gönüllü sağlam ve hasta denekler üzerinde denenir.
► Klinik denemeler başlıca
gerçekleştirilir. Bunlar:
1.
2.
3.
4.
Faz
Faz
Faz
Faz
dört
basamaktaki
çalışmalar
ile
I (birinci dönem),
II (ikinci dönem),
III (üçüncü dönem),
IV (dördüncü dönem) çalışmalardır.
Şekil.2 İlaç Geliştirme Aşamaları
Dalkara’ya göre ilaç olmak için sentezi yapılan çok sayıda molekül bu
aşamalardan herhangi birinde elenir. Çünkü , sentezi yapılan moleküller:
► Beklenen aktiviteyi göstermeyebilir,
► Gösterdiği aktivitenin gücü düşük olabilir, yani var olan ilaçlara göre
bir üstünlük getirmeyebilir,
7
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
► Yeterince aktif olmasına rağmen, toksik olabilir veya istenmeyen, ciddi
yan etkiler gösterebilir,
► Dayanıklı olmayabilir,
► Elde edilmesi çok zor veya pahalı olabilir,
► Farmasötik preparat haline getirilmesinde teknolojik güçlükler
çıkarabilir.
Faz1(birinci dönem): Bu dönem, daha önce sadece deney hayvanında
denenmiş ilacın ilk kez insanda denendiği dönemdir. İnceleme genellikle
sağlam gönüllü deneklerde ve 10–15 kişilik ufak sayıdaki bir grup üzerinde
yapılır.
Faz2 (ikinci dönem): Bu dönemde az sayıdaki hastada ilacın tedavi edici
(terapötik) ve koruyucu (profilaktik) dozları araştırılır.
Faz3 (üçüncü dönem): Bu dönem çok merkezli, olası en fazla hasta
üzerinde terapötik etkinliği sağlamak için yapılan çalışma dönemini kapsar.
Faz4(dördüncü dönem): Bu dönemde artık ilaç deneme amacıyla verilmez.
Sadece hasta için tıbbi bakım gerektiğinden, ilaç hastalara rutin olarak
kullandırılır. Sonuçlar bakımından ilacın tedavi etkinliği ve yan etkileri
izlenir, değerlendirilir.
TC Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınması gereken araştırmalar:
A-Farmasötik
müstahzar
olarak
henüz
Bakanlık
tarafından
ruhsatlandırılmamış ilaçlarla yapılan tüm klinik araştırmaları,
B- Farmasötik müstahzar olarak Bakanlık tarafından ruhsatlandırılmış
ilaçlarla yapılan tüm klinik araştırmaları (ruhsatlandırmadan sonra yapılan
faz III denemeleri):
•Yeni endikasyon çalışmaları
•Daha önce çalışılmamış bir hasta grubu üzerinde yürütülecek uygulamaları
•Öngörülen dozun üstünde, yüksek doz çalışmaları (Kayaalp, 1997).
TEDAVİDE YENİ YAKLAŞIMLAR
Bu günlerde genomik (organizmadaki bütün genlerin incelenmesi) ve
proteomik (protein profillerinin sistematik analizi) gibi yeni gelişen
bilimlerle, ilaç geliştirilmesinde büyük aşamalar kat edilmeye başlanmıştır.
İlk önce sağlam ve hastalıklı hücre proteomları ve genomları karşılaştırılır ve
buna dayalı olarak hedef protein veya genlerin belirlenmesi işlemi saptanır.
Daha sonra ise, bu hedefe yönelik ilaç molekülü bulunur. Son dönemde
8
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
geliştirilen ilaçlar, hastalığı yenmek için insan vücudundaki proteinler ve
vücut tarafından üretilen diğer maddeler kullanılarak üretilen ilaçlardır. Bu
tür ilaçlar, biyoteknolojik ilaç olarak tanımlanırlar. Biyoteknolojik ürünlerin
geliştirilmesi daha etkili ve daha az yan etkili ilaçların bulunmasına olanak
sağlamaktadır. Ayrıca, bazı hastalıklarda yeterli miktarlarda bulunamayan
insan proteinlerinin büyük miktarlarda üretimi sağlanabilmektedir (Başgut
ve Abacıoğlu, 2005).
YENİ İLAÇ GELİŞTİRMENİN TÜRKİYE VE DÜNYADAKİ DURUMU
İlaç geliştirme çalışmaları kolay olmayan bir titizlik gerektirir. Yeni bir ilacın
geliştirilmesi çok pahalı ve 10–15 yıl kadar uzun bir süreçtir. Yapılan bir
hatada elde edilen tüm bilgiler, güvenilirliğini ve değerini yitirebilmektedir.
Bu nedenle klinik ilaç çalışmaları için gelişmiş ülkeler tercih edilmektedir.
Bir klinik ilaç denemesi yapmak kolay değildir. Ciddi protokoller geliştirmek,
iyi bir araştırma ekibi kurmak ve çok önemli bir bütçeye sahip olmak
gerekmektedir.
2007 yılı verilerine göre dünyada ilaç Ar-Ge'sine ayrılan yatırımın %25’i
Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleşmiştir. Ülkemizde ise bu yatırım %1
civarındadır. Bu verilerden görülen, ülkemizin potansiyelinin %10'unu bile
kullanamadığıdır. Gerekli altyapı sağlanabilse şu andakinin en az 10 katı
kadar klinik araştırma ülkemizde yapılabilecektir. Eski Doğu bloğu ülkeleri
son yıllarda büyük bir atak yaparak pek çok çalışmaya girmişlerdir. Örneğin
komşumuz Bulgaristan 1995 yılında sadece 10 uluslararası klinik araştırma
projesine katılmışken, 2008 yılında bu sayı 275'e çıkmıştır.





İlaçlar için serbest pazar ekonomisi,
Temel araştırmalara sağlanan devlet desteği,
Fikri mülkiyet haklarının korunması,
Etkili ve verimli regulasyonların varlığı,
Serbest ticaret ve tıbbi innovasyonu destekleyen küreselleşme.
Bu koşullar giderek ülkemizde de oluşmaktadır. 1999 tarihli patent
kararnamesi ile fikri mülkiyet haklarının korunması yönünde önemli bir
adım atılmıştır. 1994 yılında imzalanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş
Anlaşması ile küresel ekonomiye dahil olunmuştur. Regulasyonlar,
kılavuzlar bakımından Türkiye aslında pek çok ülkeden ileride
bulunmaktadır. 1993'te yeni bir yönetmelik ve ardından ilgili kılavuz
yayımlanmıştır. Bu yönetmelik, dünyadaki iyi klinik uygulamaları temel
alınarak hazırlanmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki çalışmaları devam
etmektedir. Küçük de olsa farklılıklarımız giderilirse daha fazla çok uluslu
9
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
çalışmada yer almamız mümkün olacaktır. Bu projelerle Türkiye'de
araştırma bilgisi düzeyi yükselecek, ciddi yurt dışı fonları kazanılacak ve
ilaç endüstrimiz gerçek bir bilgi üretim endüstrisine dönüşecektir
İLAÇ BAĞIMLILIĞI VE TEDAVİSİ
Hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçların bilinçsizce alınması,
sürekli kullanma alışkanlığına yol açarak, bağımlılığa sebep olabilir ve bu
bağımlılık tehlikeli sonuçlar doğurabilir. İnsanlar gereksiz yere ilaç
kullanmaya çeşitli nedenlerle başlarlar. Bazıları ruhsal çöküntü ya da
yetersizlik duygusuna kapıldıklarında, bazıları da arkadaşlarına ayak
uydurabilmek için ilaç kullanırlar.
İlaç Bağımlılığının Etkileri:
İlaç bağımlılığı fiziksel ve ruhsal bağımlılık olmak üzere ele alınabilir.
İlacın vücudun mutlaka karşılanması gereken fiziksel bir gereksinimi gibi
olduğu fiziksel (tam) bağımlılıkta, bağımlı kişi ilaçtan yoksun kaldığında, çok
şiddetli ağrılar ve kusma gibi sarsıcı yoksunluk belirtileri ortaya çıkar.
Alışkanlık durumunda yani ruhsal bağımlılıkta kişi ilacın kendisi için
vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu savunur. Hatta ilaçsız kaldığında bazı
fiziksel sıkıntılar da yaşar; ama ilacı çok uzun süre yüksek dozda
kullanmamışsa ağır yoksunluk belirtileri görülmez.
Bağımlılık yaratan ilaçlar
Fiziksel ve ruhsal etkileri nedeniyle kullanılan bağımlılık yapıcı ilaçlar dört
grupta toplanabilir: Sinir sistemini baskılayan ilaçlar, uyarıcılar,
halüsinojenler ve esrar.
Sinir sisteminin etkinliğini yavaşlatan baskılayıcı ilaçlar tıpta ağrıları
dindirmek, uyku vermek, sinir gerginliğini ve bunaltıcı iç sıkıntısını
yatıştırmak için kullanılır. Afyondan elde edilen morfin ve eroin gibi
uyuşturucu ya da narkotik maddeler; bazı bileşimleri uyku ilacı olarak
kullanılan barbitüratlar ve sinir gerginliklerine karşı kullanılan yatıştırıcılar
bu gruptandır.
Uyarıcılar ise tam tersine sinir sisteminin işleyişini hızlandırır. Bu grubun
başlıca ilaçları kokain ile amfetaminlerdir.
10
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
Halüsinojenler, var sanma ya da varsanı denen duyu yanılsamasına yol
açan maddelerdir. İlacın etkisinde olan kişi bilincini yitirmediği halde var
olmayan garip şeyler ya da karmaşık düşler görür, olmadık sesler duyar.
Esrar, küçük dozlarda alındığında sinir sistemini baskılayan hafif bir
uyuşturucu, yüksek dozlarda ise hafif bir halüsinojendir.
İlaç Bağımlılığının Tedavisi
İlaç bağımlılarının tedavisinde birkaç amaç birden güdülür. Kişiyi kötü
alışkanlığından kurtarmak, bağımlının vücut sağlığına kavuşmasını
sağlamak ve hepsinden önemlisi, tedaviden sonra yeniden o ilaçları
kullanmamasına yardımcı olmaktır.
TARIM İLAÇLARI
 Tarımsal ürünlere zarar veren ve ürün kaybına neden olan hastalık
yapan zararlı ve yabancı otları yok etmek için kullanılan ilaçlara tarım
ilaçları denir. Doğal zararlılara pestler, bunlarla mücadele etmek için
kullanılan sentetik organik maddelere de pestisitler denir. Başlıca
pestisitler;
►
►
►
►
Böcekler
Kemirgenler
Mantarlar
Yabani otlar
Pestisitlerin kullanımı çok eski tarihlere dayanmaktadır. M.Ö. 1500’lere
ait bir papirüs üzerinde bit, pire ve eşek arılarına karşı insektisit(böcek
öldürücü) hazırlanışına dair kayıtlar bulunmuştur. Pestler insanlar için
gerekli maddelere zarar verdiklerinden, bunlarla mücadele etmek hususu
zamanımızda hayati bir konu haline gelmiştir.
PESTİSİT ÇEŞİTLERİ
Pestler insanlar için gerekli maddelere zarar verdiklerinden, bunlarla
mücadele etmek hususu zamanımızda hayati bir konu haline gelmiştir.
İnsanoğlunun bu mücadelelerde kullandığı başlıca silahlar kendisi
tarafından imal edilen pestisitlerdir. Pestisitler bazı bakımdan yararlı
olmalarına rağmen zararlı yönleri de vardır.
11
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
Halen 300 kadar sentetik organik pestisit bilinmektedir. Bunlardan
çıkılarak ad ve formülasyonda 10.000’in üstünde ticari pestisit preparatı
hazırlanmıştır. Sayıları ve formülasyonları çok olmasına rağmen
pestisitler kimyasal formüllerine ve amaçlarına göre birkaç ana gruba
ayrılır. Bunlar sırasıyla aşağıda verilmiştir.
Kimyasal formüllerine göre pestisitler:
►
►
►
►
Klorlanmış hidrokarbonlar
Klorlanmış fenoksi asitler
Organofosfatlar
Karbamatlar
Kullanılma amaçlarına göre pestisitler:
►
►
►
►
►
►
Böceklere karşı kullanılanlar (insektisitler)
Mantarlara karşı kullanılanlar (fungisitler)
Otlara karşı kullanılanlar (herbisitler)
Kemirgenlere karşı kullanılanlar ( rodentisitler)
Yılanlara karşı kullanılanlar (mollusisitler)
Mikroskopik kurtlara karşı kullanılanlar (nematositler)
Pestisitlerin bozunması ya kimyasal ya da biyolojik yoldan olur. Bozunma
sonucu meydana gelen madde veya maddeler artık pestisit özelliği
göstermezler.
Klorlu pestisitlerin organizma üzerindeki toksik etkisinin mekanizması
henüz bilinmemektedir. Yalnız, insektisitlerin sinir liflerini çevreleyen yağ
dokularında çözündükleri ve orada hayati önemi olan iyonların sinir
sistemlerine girmelerini ve sinir sisteminden çıkmalarını engelledikleri
zannedilmektedir. Bilindiği gibi, iyonların sinir sistemine girip çıkmaları,
sinir sitemi boyunca impulslar meydana getirir ( Gündüz, 1994, s.161)
Mücadele İlaçlarıyla Bozulan Ekolojik Denge
Peru’nun pamuk ambarı olan Canete Ovası’nda, 1949 yılından itibaren
pamuklara zarar vererek, pamuk ürünü miktarını düşüren pamuk
zararlılarıyla kimyasal mücadele başlatılmıştı. Bunun için artan dozlarda
zararlıları öldüren kimyasal mücadele ilaçları kullanılmaya başlandı.
Hatta birçok pamuk tarlasında ortak mücadele yapabilmek için,
ilaçlamada uçaklar kullanıldı. Bunun için de uçakların alçaktan rahatça
uçabilmesi amacıyla pamuk tarlalarındaki ağaçlar kesildi. Bu projenin
uygulanması sonucunda şu çevreyle ilgili olaylar meydana geldi:
 Pamuk ürünü ilk mücadele yıllarında hızla artmış pamuk zararlıları
azalmıştır.
12
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
 Pamuk zararlılarıyla mücadelenin başlatılmasından 5–6 yıl sonra
(1954–1955) pamuk zararlıları artmaya pamuk ürünü düşmeye
başlamıştır.
 Pamuk ürünü 1955 yılından sonraki yıllarda o kadar azaldı ki bu
yıllar “afet yılları” olarak nitelendi. NİÇİN?
Bu çevreyle ilgili bilmecenin çözümü şöyle açıklanmıştı:
 Tarımsal mücadele ilaçları, başlangıç yıllarında pamuk zararlılarını
öldürdüğü için mücadelenin ilk yıllarında pamuk verimi artmıştır.
 Pamuk zararlılarını yiyen bazı parazit böcekler de zararlı ilaçtan
etkilenip ölmüşlerdi. Ayrıca tarlalar içindeki ağaçlar da kesildiği için pamuk
zararlılarını yiyerek geçinen kuşlar ve zararlı parazit böceklerin de mekânı
ortadan kaldırılmıştı. Böylece biyolojik mücadelede önemli roller oynayan
bu hayvansal varlıklar da ortadan kaldırılmış oluyordu. Bunun sonucunda
ise düşmanları yok olan pamuk zararlılarının üreyip çoğalması için uygun
ortam oluştu.
Gittikçe artan dozlarda kullanılan ilaçlara karşı pamuk zararlılarının
bağışıklık kazanması da mücadelenin etkisini ortadan kaldırmış oldu.
Bütün bu olaylar pamuk zararlılarının lehine gelişerek eskisinden daha
çok artmalarına ve pamuk ürününün gittikçe azalmasına neden olmuş ve
beklenenin aksine bir durum yaratmıştır ( Berkes ve Kışlalıoğlu 1990,
çevreyle ilgili sorunlar ve çözümleri tubitak 2007).
BDT’nin Yarattığı Ekolojik Dengesizlik
Endonezya’nın Borneo Adasında Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından
1950’li yıllarda yaygın olan sıtma hastalığını ortadan kaldırmak için DDT ile
mücadele başlatılmıştı. Bu mücadele sonunda sıtmanın önüne geçildi.
Ancak belirli bir süre sonra şu olaylar cereyan etmeye başladı.
 Köylülerin sazdan yapılmış damları çökmeye başlamıştı.
 O zamana kadar görülmeyen veba hastalığı salgını bu mücadeleden
sonra birdenbire ortaya çıkmıştı.
Bu çevreyle ilgili bilmecenin çözümü:
 Sıtma ile mücadele için kırsal alandaki kerpiç evlerin duvarlarına da
DDT püskürtülmüştü. Buralarda yaşayan ve tırtılların düşmanı olan
böcekler DDT etkisi ile ölmüşlerdi. Kendilerini yiyen böcekler ölünce tırtıllar
kitle üremesi yaparak olağan üstü çoğalmışlardı. Bunlar damlardaki sazları
yiyerek damların çökmesine neden oldular.
 Veba salgınına gelince: İlaçlama sonucunda evlerdeki hamam
böcekleri yavaş yavaş DDT’ye karşı bağışıklık kazanmaya başlamışlardı. Bu
zehirli ilaç vücutlarında birikiyordu. Bu biriken zehir besin zinciri yoluyla
önce onları yiyen kertenkelelere onlardan da kertenkeleleri yiyen kedilere
geçti. Bu zehire karşı duyarlı olan kediler bir süre sonra ölmeye
başlamışlardı. Böylece veba hastalığının kaynağı olan bir fare popülâsyonu
13
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
yaratılmış oluyordu ( Berkes ve Kışlalıoğlu 1990, ekolojik sorunlar ve
çözümleri tubitak 2007).
Aral Gölünün Dramatik Öyküsü
Aral Gölü, Amuderya ve Siriderya Nehirlerinin bol ve temiz sularıyla
bundan 10 bin yıl önce hayat bulmuştu. Kısa bir süre öncesine kadar yılda
40–50 bin ton balık tutan, 60 bin kişi için geçim kaynağıydı. Sovyetler
Birliği son 30–40 yıl içinde dev sulama projeleriyle pamuk sulamak için
hem bu gölün can damarlarından hem de bu gölden kapasitesinin çok
üstünde sulama suyu çekildi. Aynı zamanda pamuk zararlılarıyla mücadele
için zehirli ilaçlar kullandılar. Başlangıçta dekara 5 kg düşen bu mücadele
ilaçlarının miktarı gittikçe artırılarak 50 kg kadar yükseltildi. Bu olaylar
sonucu bir yandan gölün suyu azalırken bir yandan da zehirlendi. Son 30
yıl içinde göl yüzey alanının 40’ını, hacminin ise 75’ini kaybetti. Rüzgâr
erozyonunun da etkisiyle göl etrafında binlerce kilometrekare genişliğinde
zehirli bir çöl meydana geldi. Rüzgâr, bu kirlenmiş toprakları hızla çevreye
yaydı, bunun sonucunda çölleşme ve çoraklaşma aklın alamayacağı kadar
genişledi. Uluslar arası kuruluşlar uydu fotoğraflarıyla bu dramatik gelişimi
belgelediler. Islah için uluslar arası dev projeler yapıldı. Bu göl ile çevresini
kurtarma çabaları hala sürmektedir. Ancak bozulan doğal dengenin
yeniden kurulması çok zor olduğundan çalışmalar sınırlı başarı sonuçları
vermekten öteye gidememiştir. Ekolojik dengenin bozulmasından önce 60
bin kişinin geçim kaynağı olan ve bugün çöl haline gelen eski Aral Gölünün
büyük bir kısmı kıyısındaki balıkçı tekneleri ile hayali bir tablo gibi
durmaktadır ( Ekolojik sorunlar ve çözümleri tubitak 2007).
Yakında olsun uzakta olsun
Tanrının yarattığı her şey
Gizliden gizliye bağlı birbirine
Bir yıldızı rahatsız etmeden
Dokunamazsın bir çiçeğe
Francis Thompson ( Ekolojik sorunlar ve çözümleri tubitak 2007).
TARIMSAL İLAÇLARIN İNSANLAR ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
►
►
►
►
►
Akut zehirlenme
Kronik zehirlenme
Allerjik etki
Kanserojenik etki
Çeşitli organlarda ve dokularda birikme
14
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
TARIMSAL
ETKİLERİ
İLAÇLARIN
DOĞAYA
VE
ÇEVREYE
OLAN
OLUMSUZ
► Zararlı böcekleri kontrol altında tutan faydalı böceklerin ölümüne
neden olur.
► Su kaynaklarına, göllere ve nehirlere karışarak kirliliğe neden olur.
► Aşırı kullanımlarda yağmur veya sulama sularıyla toprak altına
geçerek yer altı kaynaklarını kirletebilir.
► Rüzgârlı havalarda ilaçlama yapılırsa çevre kirliliğine yol açar.
► Kullanılan ilaçların ambalaj kutuları gelişigüzel ortalığa atıldığında
çevre kirliliğine neden olur.
► Balıkların ve arıların ölümüne neden olabilir.
“Tarım ilaçlarının tümü zehirlidir. Önemli olan tarım ilacının bilinçli
ve güvenli kullanılmasıdır.”
KOZMETİK NEDİR?
“Kozmetikler, deri, tırnak, saç gibi organların görünüşünü düzelterek bir
kimseyi güzelleştirmek için kullanılan maddeler, preparatlar, tedavi biçimleri
ve araçlarıdır.” 26 Şubat 1994 Resmi gazetede yayınlanan Türk Kozmetik
Kanunu’na göre “Kozmetikler; insan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar,
saçlar, dudaklar, ve genital organlar gibi değişik kısımlarına, ağız ve dişlere
ve mukozaya uygulanmak üzere hazırlanmış, amacı ve yan amacı bu
kısımları temizlemek, koku vermek ve korumak suretiyle iyi bir durumda
muhafaza etmek ve görünümünü değiştirmek ve vücut kokularını düzeltmek
olan, saç boyaları ve saç rengi açıcıları da dâhil bütün preparatlar ve/veya
maddelerdir.”(Kozmetik Kanunu, Resmi Gazete, 26 Şubat 1994, Sayı 21861).
KOZMETİKLERİN TARİHÇESİ
Kadınların görünüşlerini güzelleştirmek, değiştirme amacıyla çeşitli renk
faktörlerinin öneminin, insanlar en eski çağlardan beri farkındadır.
Eski Mısır'da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan, ölülerle birlikte
eşyaların da mezara konulduğu yüze sürülen boyaların karıştırıldığı küçük
kâseler, binlerce yıl sonra hâlâ güzel kokusunu koruyan merhem kapları, İÖ
4000'lerde kozmetiklerin yaygın olarak kullanıldığının kanıtı olmuştur. Bu
güzellik ürünleri genellikle rahipler tarafından hazırlanır, hoş kokulu
bitkilerden, tohumlardan ve yağlardan elde edilirdi. Kekik, ıtır, mürrüsafi,
sedir ağacı, günlük, amber, misk, sakız, reçine ve çeşitli çiçekler, yapraklar
ve kökler kullanılarak hazırlanan kozmetiklerin formülleri çok gizli
15
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
tutulurdu. Kozmetik yapımı bu nedenle çok önemsenen bir sanattı. O
dönemlerden kalma resimlerden ve mezarlardaki buluntulardan Eski
Mısır'da göz makyajına çok önem verildiği anlaşılmaktadır. Mısırlı kadınlar
gözlerinin altını yeşile boyar, fildişi, tunç, tahta ya da kemikten yapılmış
minik bir çubukla üst kapağa is, antimon ve kurşun karışımı siyah bir boya
olan sürme çeker, ayrıca kirpiklerini de boyarlardı. Ayrıca göz boyaları
güneşin zararlı etkilerinden de koruyordu. Mezopotamya’da kadınlar
gözlerine sürme çekip, kına yapraklarını kurutup saçlarını tırnaklarını
boyarlardı. Eski Yunan’lılar ise güzel kokulu merhemler ve tırnak boyalarını
kullanıp, zambak ve çeşitli otların yetiştiriciliğinde katkıda bulunuyorlardı.
Yunan kültüründe etkilenen Roma milleti çeşitli parfüm ve kozmetiklere
merak sarmaya başladılar. Mısır'dan getirtilen sürme, dudakları ve yanakları
renklendirmek için kırmızı boyalar, dişleri beyazlatmak için süngertaşı
kullanılıyordu.
Araplar ise çeşitli baharatları kullanıp kına yakma, sürme çekme
geleneklerini başlattılar. Bu sırada Haçlı Seferlerinin olmasıyla kozmetik
ürünler Avrupa ülkelerine yayılmaya başladı. Süt banyosu soylular arasında
çok önemli bir güzellik aracıydı. Bunun üzerine İngiltere’de yaygınlaşan
kozmetik sanayi ile 1770 yılında bir yasa tasarısı sunuldu.
Fransa’da parfüm ve güzellik gereçleri bir sanayi halini aldı. İspanya’dan
getirilen kakao ve vanilya kremleri ile yüz beyazlaştırmak ve yumuşatmak
için kullanılıyordu.
Genel olarak kozmetik ürünler kadınlar tarafından 1920–1930 yılları
arasında kullanılmaya başlandı ve endüstrisinde gelişmeye yol açmıştır.
Fakat kozmetoloji ve kozmetik maddelerin kullanımı bilinçli bir devreye II.
Dünya Savaşından sonra girmiştir denebilir.
KOZMETİK ÜRÜNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Kozmetiklerin dermatolojide kullanımı üç temel aşamadan oluşur:
1)Cilt temizliği
2)Cildin nemlendirmesi
3)Cilt bakım ürünleri
1) Cilt temizliğinde kullanılan ürünler
► Sabunlar ve sindetler (yüzey aktif temizleyiciler)
► Yağ içermeyen temizleyiciler
► Temizleyici kremler
► Tonikler ve sıkılaştırıcılar
► Temizlik maskeleri
2) Cildin nemlendirilmesinde kullanılan ürünler
16
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
►
►
►
►
Oklüzif yağlar
Su çekici humektanlar
Hidrofilik maddeler
Güneşten koruyucular
3) Cilt bakım ürünlerinde kullanılan ürünler
► Yumuşatıcı kremler
► Yumuşatıcı losyonlar
► Temizleyici kremler
► Yüz maskeleri
► Ter kokularını önleyen
► Traş preparatları
Kozmetikler, günümüzde tıbbi gözetim gerektiren ve belirgin ilaç aktivitesi
gösteren bileşikleri kapsamaktadır. Bu nedenle şöyle bir grup ele almamız
mümkündür:
1)Alfa-Hidroksi asitler (Aha)
2)Antioksidanlar
3)Vitaminler ve derideki etkileri
4)Bitkiler ve bitki kaynaklı maddeler
5)Biyolojik maddeler
1)Alfa-Hidroksi asitler (Aha)
Çeşitli krışıkların giderilmesi amacıyla kullanılan alfa-hidroksi asitler
dermatolojide akne vulgariste, akne skarlarının azaltılmasında, ince ve orta
derideki kırışıklıkların azaltılmasında, siğil tedavisinde kullanılmaktadır.
2)Antioksidantlar
Serbest radikallerle reaksiyona girerek (onlarla bağ kurarak) hücrelere
zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anomalileşme ve sonuç
olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücrede yıkımını da
azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir
yaşam yaşama şansını yükseltir.
3)Vitaminler ve derideki etkileri
Yaşlanmaya bağlı kırışıklıkların giderilmesinde, kuru ve yağlı
ciltlerdeki değişimlerin önlenmesinde, çeşitli hastalıkların iyileştirilmesi için
vitaminlerin oldukça yararlı olduğu görülmüştür.
4)Bitkiler ve bitki kaynaklı maddeler
17
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
Doğal ürünlerin son günlerde kullanımlarının artması sonucu
kozmetik ve deri bakımı ürünlerinde koku verici olarak ta kullanılmaktadır.
Daha çok sentetik ürünlerden faydalanılmaktadır.
Şekil 2.Bitkisel kaynaklı ürünler
5)Biyolojik maddeler
Deriye etkili maddelerin kullanımının artmasına bağlı olarak cilt
bakım ürünlerinde kullanılan biyolojik maddelerin sayısı artmaktadır. Bu
maddeler derideki hücresel olayları etkileyerek, hücrelerin doğal yenilenme,
tamir ve kontrol mekanizmalarını uyararak, derinin daha sağlıklı ve genç
görünmesini sağlarlar.
Mikroorganizmalar, üremeleri için uygun bir ortam oluşturan herhangi
bir maddenin içinde ya da yüzeyinde oluşabilirler. Bu yüzden mikrobiyolojik
açıdan uygunluk, tüketicilerin sağlığı ve ürünlerin tüketiciler tarafından
güvenli kullanımı yönünden olduğu kadar, preparatın stabilitesi (kararlılık
ve dayanıklılığı) ve kalite uygunluğu yönünden de önem taşır.
Bu mikroorganizmaların ürünlere çeşitli etkileri vardır:
A.Gözle görülür etkiler: Mikroorganizmalar sıvı formülasyonlarında çökelti,
bulanıklık veya ince bir zar oluşumuna neden olabilirken daha katı
preparatlarda, sıklıkla renkli olmak üzere, bakteri, maya ve küf kolonileri
oluşabilir.
B. Renk değişiklikleri: Ürünlerin içindeki bileşenlerde değişikliklerin bir
sonucu olarak, pH, redoks veya organizmanın metabolik değişiklikleri
18
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
sonucu veya kontaminant mikroorganizmaların oluşturduğu pigmentler renk
değişikliklerine yol açmaktadır.
C. Gaz oluşumu ve pH değişimi: Fermantasyonun sonucu olarak,
ürünlerde görülen oksijen yetersizliğinde organik asitler pH’da düşmeye,
oluşan gaz ise baloncuk ve köpüklere neden olur. Kozmetik ürünlerin
çoğunda gerekli bir madde olan gliserin, bazı mikroorganizmalar tarafından
kolaylıkla fermente edilir.
D. Toksik etkiler: Kozmetik ürünlerin uygulanmasının ardından tahriş
oluşabilmektedir. Bazı durumlarda, dermatit reaksiyonuna neden olabilen
yabancı bir protein kaynağı olduğu gözlenir.
E. Koku ile ilgili etkiler: Birçok mikroorganizmanın kendine has koku
oluşturduğu, çeşitli hoş koku oluşturan bakterilerin tanımlandığı
bilinmektedir. Bu hoş kokululardan en tipik olanları, hidrojen sülfür gibi
kükürt içeren metabolitler, yağ asitlerinin kötü kokusu, enzimlerin kokusu
ve amonyağın kokusudur.
F. Yapı ile ilgili etkiler: Tropikal preparatların deri üzerinde oluşturduğu
his, kabul edilebilirlikleri için önemlidir. Kremler, topak veya kumlu hale
gelebilir. Sıvı preparatlarda, deriye uygulandığında hissedilebilen viskozite
oluşabilmektedir.
KOZMETİK ÜRÜNLERİN GELİŞTİRİLME SÜREÇLERİ
Kozmetiklerle ilgili sorumlu otorite FDA’dır (Amerikan Gıda, İlaç ve
Kozmetik Kurumu). FDA 1994 yılında 14 yaş ve üzeri 1.687 tüketici üzerinde
yapılan kozmetik kullanımı konulu bir araştırma sonucunda, tüketici
bilgilerinin ürün etiketinde yazılanlar çerçevesinde olduğu görülmüştür. Bu
yapılan araştırmada birçok kişi bir ürün paketinde veya üzerinde kırışıklık
oluşumunu engeller veya yavaşlatır yazısını okuduklarında, bu ürünün
kırışıklık azaltma amacına uygun bir ürün olduğu kabul ettiklerini
söylemişlerdir. Bunun yanı sıra yarıdan fazla tüketici, doğal olduğu iddia
edilen bir ürünün mutlaka doğal maddeler içerdiğine inandıklarını
belitmişlerdir. FDA müdürü John Baile‘ye göre John Baile’ye göre:“ Kozmetik
endüstrisi, ürünlerle birlikte imaj satma amacındadır ve ürünle ilgili
yazılanlara inanıp inanmamak tüketici ile ilgili bir konudur. Ürün etiketi
üzerindeki iddialar ürünü tam olarak doğrulayıcı nitelikte değildir.
Tüketicilerin satın aldıkları ürünler hakkında doğru bir seçim yapabilmeleri
için, FDA’ nın kozmetik ürünlerle ilgili bilgileri yardımcı niteliktedir.
19
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
Kozmetik ve tuvalet ürünlerinde kullanılacak olan hammaddelerin
mikrobiyolojik kaliteleri kullanılmadan önce yeterince kontrol edilmelidir.
Ayrıca hammaddeler aynı üreticiden, özelliklerini belirten belgelerle birlikte
alınmalıdır. Alınan örneklerde bakteri, maya ve mantar kontrol testleri
yapılmalı, temiz ve tozsuz ortamlarda iyi kapalı kaplarda saklanmalıdır.
Kozmetikler belirli kişilerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir.
Reaksiyonun ilk belirtisi genelde aşırı kırmızılık ve tahriştir. İçeriklerin
listesinde alerjik reaksiyonlara sebebiyet vermez diye bir garanti
bulundurulamaz. Bu sebeple alerjik durumlara hassas ciltleri olan
tüketiciler cilt bakım ürünleri kullanırken çok dikkatli davranmalıdırlar.
1994 yılında FDA ‘nın yaptığı araştırmada yaklaşık olarak tüketicilerin 1/4'i
bazı nemlendirici, fondöten ve far‘lardan ötürü alerjik durumlarla
karşılaştıklarını belirttiler.
Birçok karışım ve formül türlerinde sınırsız birleşimleri bulunduğu için
herhangi bir cildin bir kozmetiğe nasıl tepki vereceğini bilmek neredeyse
imkânsızdır. Eğer satın aldığınız bir ürünü belli bir takım sebeplerden ötürü
kullanmayı bıraktıysanız, o ürünü aldığınız yere geri götürün ki ilgili şirket
üründeki formüllerle ilgili gerekli bilgiyi edinebilsin (Uçar, 2004).
Ayrıca FDA bu ürünleri pazara sunulduktan sonra düzenlemeye alır.
Yani FDA, kozmetikleri ve içerikleri halka satılmadan önce onaylamak
zorunda değildir. Bu şu demektir; üreticiler herhangi bir içeriği veya
hammaddeyi, renk, katkı maddeleri ve bazı yasaklanmış maddeler hariç,
hükümet onayı almadan, bir ürün pazarlayabilirler. Bu yüzden kaliteli
kozmetik ürünlerin içeriklerinin güvenliği için de gerekli programların
sağlanması gerekmektedir. Bu programın adı CIR’dir. 1976 yılında kurulan
bu programla beraber yapılan çalışmalar halka yayılıp her türlü kesme hitap
edebilmektedir. Amaç kamuya açık işleyişle, uzmanların bütünlüğü ile
kozmetiklerde kullanılan maddelerin güvenilir olup olmadığını belirtmektir.
Bilimsel açıdan ve endüstri tarafından hala güvenilir bilgiler elde
edilmiyorsa, ilgili gruplar çağırılarak özel çalışmalar yapmaya veya
yayınlanmamış verileri kullanmaya açık bir sistem oluşturulabilir. En son da
ise uzman paneline gelen veriler değerlendirilip son halinin yayınlanmasını
sağlar ve CIR’nin anasayfasında içerikler yayınlanır.
ÜRÜNLERİ ANLAYABİLME
Tüketicilerin bilmesi gereken bazı temel kavramlar şunlardır :
A. Natürel ( doğal ) : Sentetik olarak üretilmediği anlamını taşır. ‘ Naturel ‘
kavramı direkt olarak bitki veya hayvan ürünlerinden çıkarılan içeriklerle
ilgilidir. Yani yapay değildir. Doğal içerikli ürünlerin cilde iyi geldiği
konusunda kesin bir bilimsel kanı yoktur.
20
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
B. Hipoallerjenik: Bu ürünler alerjik reaksiyonlara daha az sebebiyet verir.
Ancak bu iddiayı da kanıtlayan yazılı bilimsel çalışmalar bulunmamaktadır.
Bunun yanı sıra “ dermatolojik test edilmiş “ , “hassasiyeti test edilmiş “,
“alerjik test edilmiş “ veya “tahriş etmez “ gibi kavramlar, herhangi bir cilt
reaksiyonuna sebep vermez diye bir garanti taşımamaktadır.
C. Alkolsüz: Genel olara etil alkol içermez anlamına gelmektedir. Ayrıca
kozmetik ürünler bazı farklı alkoller de içermektedirler. Örn; cetyl, stearyl,
cetearyl, lanolin gibi.
D. Kokusuz: Bu şekilde etiketlenmiş ürünlerde kesin bir koku
bulunmamaktadır. Koku içerikleri kokusuz kozmetik ürünlerine katılabilir.
Bundaki amaç kullanılan hammaddelerin yarattığı kötü, istenmeyen
kokuları etkisiz hale getirmektir.
E. Nonkomodojenik ( Komodojenik olmayan ): Bu tür ürünler akne
oluşumuna sebebiyet veren gözenek tıkayıcı maddeler içermez.
F. Raf süresi: Bir kozmetik ürününün normal koşullarda depolanma ve
kullanılma süresidir. Bu kullanılma süresi ürünün komposizyonuna,
paketlenmesine ve korunmasına bağlıdır. Eğer bu ürün uygun bir biçimde
stoklanmamışsa, ürünün kullanım süresi normalden daha az olur.
G. Cruelty Free: Bu ürünler hayvanlar üzerinde test edilmemiştir.
Müşteriler bu kavramları bilerek, ürünler hakkında kendileri karar verip
kendileri için en uygun olanı seçebilirler.
Kozmetik ürünlerin üretiminde tüm buolumsuz etkilerin azalması için
kullanılan hammaddelerin ve bitmiş kozmetik ürünlerin taşıdığı
mikroorganizma sayısının düşürülmesinde ise Gama radyasyonu ve
ışınlama yöntemi günümüzde halen güvenli, etkili ve verimli yöntemler
arasında yer almaktadır. Gama radyasyonu ile ışınlama süreci ürünün,
kontrollü bir şekilde iyonize radyasyona maruz kalması olarak tanımlanır.
Bu kontrollü maruz kalma işlemi sırasında, belirli radyasyon miktarı ürüne
verilmektedir. Bunun için üründeki mikroorganizma sayısını istenilen
düzeye indiren radyasyon dozu ayarlanılır. Tabi kozmetik ürünlerin
radyasyon üzerindeki kararlılığının belirlenmesi için fizibilite çalışmaları
yapılmalıdır. Genel anlamda ortamda nemin varlığı ürünlerin radyasyon
kararlılığını azalttığından katı ürünler ya da susuz formülasyonlar, sulu
ortamdakilerden daha kararlıdırlar.
21
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
GAMA RADYASYONUNUN KOZMETİK ÜRÜNLERE UYGULANMASI
Kozmetik endüstrisinde, çeşitli kozmetik ürünlere ve kozmetik ürün
hammaddelerine mikroorganizmalardan arınmaları için gama radyasyonu ile
sterilizasyon/dekontaminasyon
uygulanmaktadır.
Bugüne
kadar,
sterilizasyon/dekontaminasyon uygulanmış kozmetik ürün hammaddeleri ve
bitmiş kozmetik ürünler: Jelâtin, nişasta, kaolin, talk, titanyum dioksit,
demir oksitleri, mika, çeşitli tahıl unları, renklendirici tozlar, kozmetik ürün
uygulayıcı araçlar (fırçalar vb.), kulak delme kitleri, pamuk toplar, bandajlar,
diş kaşıma halkaları, tek kullanımlık emzik, tamponlar, talk içeren ürünler,
çamur maskesi, saç kremleri, losyonlar, diş macunları, göz ve dudak
kalemleri, şampuanlar, temizleme sütleri, kremler, arap zamkı, uçucu
yağlar, birçok bitkisel hammadde ve bitki preparatlarıdır. Literatürde
kozmetik ürünlerin, kozmetik ürün hammaddelerinin, bitkisel drogların
baharatların dekontaminasyonu için genel olarak 5–15 kGy arası doz
uygulamasına rastlanmaktadır( 4.Ulusal Dezenfeksiyon Kongresi,2005)
Ülkemizde de gama radyasyonu ile dekontaminasyonu uygulanmakta olan
bir yöntemdir. Örneğin, ülkemizdeki gama radyasyonu ile ışınlama
endüstrisinin verilerine göre, 1996 yılında şampuan (34 koli), nişasta (2 fıçı)
ve laktoz (13 koli) üzerinde ışınlama ile dekontaminasyon çalışmaları
yapılmıştır.
Sivri’ye göre kısacası, kozmetik ürünler ve kozmetik ürün hammaddelerinde
görülen mikroorganizma kontaminasyonları insan sağlığı açısından risk
teşkil ettikleri gibi, üretici firma açısından maddi kaybının yanı sıra müşteri
güveninin de kaybına yol açmaktadır.
KOZMETİKLERE BAĞLI İSTENMEYEN DURUMLAR
Kozmetik preparatların deri ile geçimsizliği şekilde olmaktadır. Bunlardan
ilki toksik reaksiyondur ki bu tür maddeler deriye sürüldüklerinde 1.
dereceden irritasyon meydana getirirler (ödem ve eritem). Bu sınıfa örnek
olarak düşük yağ asidi sabunlarını (kaprilik veya laurik asitler) ve
parfümlerde kullanılan alifatik gösterebiliriz.
İkincisi, derinin tahammülsüzlüğüdür Tahammülsüzlük, belirli bir
preparatın çoğu kişide herhangi bir reaksiyon göstermezken diğer bir kişide
duyarlılık yaratmasıdır. Bu çeşit maddeler uygulamalarından ancak 24–48
22
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
saat sonra bir tepki yaratır. Kozmetik amaçlarla kullanılan herhangi bir
madde 100 kişiye uygun olup, 1 kişide allerjik reaksiyon meydana getirebilir.
A.B Devletlerinde bir firma 1961 yılında bastırdığı “Professional
Formulary”de allerjik reaksiyonların nedeni oldukları gerekçesi ile
kullanılmasında dikkatli olunması gereken maddeler listelenmiştir:
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
Acı badem yağı
Aluminyum asetat
Aluminyum klorid
Aluminyum sülfat
Antisan bileşikleri
Arsenik bileşikleri
Arap zamkı
Baryum sülfit
Benzaldehit
Betanaftol
Bizmut bileşikleri
Buğday nişastası
Çinko klorid
Çinko sülfat
Fenol
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
►
Jeraniol
Kakao yağı
Karanfil esansı
Karaya sakızı
Kinin
Lanılin
Lavanta esansı
Limon esansı
Okaliptus esansı
Peru balsamı
Portakal kabuğu yağı
Reçineler
Rezorsinol
Kozmetiklerin kullanımı sırasında meydana gelebilecek istenmeyen
durumların başında ürünlerle oluşan temas dermatiti gelmektedir. Çeşitli
nedenlerle ortaya çıkan temas dermatitinin görülme sıklığı % 5–10 arasında
değişir. Temas dermatiti, kozmetiklerin neden olduğu en önemli reaksiyon
olarak değerlendirilmektedir. Deride irritasyonun veya geç tip duyarlılığa
bağlı immünolojik olayların başlattığı bir inflamasyon sonucu ortaya çıkar.
Oluştuğu deri bölgesinde eritem(kızarıklık), ödem(şişlik), ve vezikülasyon (su
kabarcıkları) gelişir. Lezyonlar kaşıntılıdır. Şiddetli olgularda ise eritemli
zeminde gelişen büller ve erode (su dolu kesecikler) alanlar görülebilir.
Deride temas dermatitine yol açan kozmetikler deri bakım ürünleri (% 25),
saç preparatları (%24), yüz makyaj ürünleri (%11), tırnak preparatları (%8),
parfümler (%7), kişisel temizlik ürünleri (%4), göz makyaj ürünleri (%4) ve
günörtüleri (%3) dir. Kozmetiklerin yol açtığı farklı mekanizmalarla gelişen
temas dermatitinde neden saptanamadığında yama (patch) testleri
kullanılmaktadır. Tedavide sorumlu ajanın saptanarak uzaklaştırılması
gerekir. Kozmetik ürünlerin bir kısmında mineral yağlar, vazelin, lanolin gibi
23
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
komedojenik potansiyel taşıyan maddeler vardır. Bu ürünler ya komedon
oluşumuna neden olarak zaten var olan akne lezyonlarının artmasına veya
folikülit(kıl kökü iltihabı) gelişimine neden olurlar. Kozmetiklere bağlı olarak
gelişen akne olgularında herhangi bir tedavi önerilmez. Sorumlu kozmetik
kullanımının sonlanması ile tablo kendiliğinden düzelir.
Bazı kozmetiklerin kullanımı ile deride genellikle kalıcı olan pigmentasyon
oluşumları görülebilir. Daha çok bazı ucuz parfümlerin kullanımı sırasında
UV etkisiyle ortaya çıkar. Deride UV etkisiyle birkaç saat içerisinde eritem,
vezikül ve büllerle karakterize bir tablo gelişir ve kalıcı pigmentasyon ile
sonlanır. Özellikle yaz aylarında uygulanan peeling sonrasında da
pigmentasyon gelişebilmektedir.
Derinin sağlıklı, temiz, pürüzsüz ve güzel görünmesi için kullanılan
kozmetikler
günlük
yaşamın
vazgeçilmez
tüketim
ürünleridir.
Kozmetiklerden beklenen maksimum yararlanım ancak bilinçli ürün seçimi
ve düzenli kullanım ile mümkündür. Toplumun her kesiminde yaygın olarak
kullanılan bu ürünler bilinçsizce tüketilmekte ve deri bakımı ve cilt
temizliğine yönelik uygulamalar, ülkemizde uzman olmayan kişilerce ve
uygun olmayan koşullarda yapılmaktadır. Böylece yanlış kozmetik kullanımı
veya yanlış uygulamalar ortaya çıkabilmektedir. Bu tür sorunların ortadan
kaldırılması ve uygulamaların bilimsel boyutta sürdürülmesi amacıyla Tıp
Fakültelerinin Dermatoloji Kliniklerinde Kozmetoloji Üniteleri oluşturulmaya
başlanmıştır.
YASAKLANAN İÇERİKLER
* Bithional * civa bileşimleri * vinly chloricle * halojenli salisinidler * aerosol
kozmetiklerdeki zirkonyum karmaşıkları * kloroform * methylene klorid *
kloroflorokarbon propellant * hekzaklorofen * tırnak ürünlerindeki methyl
methacrylate monomer.
KOZMETİKLERİN İNSANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Kozmetikler;
►
►
►
►
Dekoratif
Psikolojik
Sosyal
Klinik
24
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
Yönlerden insanları etkilemektedirler.
Dekoratif: Kozmetik preparatların genel amacı yüz veya vücudun (daha çok
yüz) kusurlu yanlarını gizleyerek dikkati tek tek güzel yanlarına çekmektir.
Bu kozmetik preparatların dekoratif olarak etkisini göstermektedir. Bu işin
iyi yapılması daha çok makyajı yapanın zevk ve becerisine bağlıdır. Makyajın
görünüşü son derece değiştirdiği tartışılmaz bir gerçektir
Psikolojik: Aşırı terlemenin yarattığı ruhsal gerginlik, deodorant
kullanılması ile giderilebilir. Depilasyon ve epilasyon uygulaması birçok
kadının psikolojik sorunlarını tamamen gideremese bile, önleyici bir etki
sağlamıştır. Deri hastalıklarından şikâyetçi olanlar kozmetiklerin yardımı ile
hastalıklarını kısmen iyileştirebilmekte, azaltmakta veya gizlemektedirler. En
basit birörnek olarak saç boyaması gösterilebilir. Beyaz saç genellikle yaşa
atfedilip, insanları yaşlı gösterir. Bu olay özellikle kadınları psikolojik olarak
etkilemektedir. Saç boyalarının kullanılması ile bugün beyaz saç bir problem
olmaktan çıkmıştır.
Sosyal: Kozmetiklerin herkes tarafından kullanılması bunları gerektiği
şekilde uygulayacak berber ve güzellik salonlarının açılması, taklit mücevher
endüstrisinin gelişmesi güzellik yönünden kadınların arasındaki gelir
farkından doğan eşitsizliği azaltmıştır.
Klinik: Kozmetik ürünlerin en önemli etkileri klinik etkileridir. Örneğin,
nemlendirici (emollient) kremler, derinin gerektiğinden önce yaşlanmasını
önler. Bu preparatlar derinin dış tabakalarının rüzgâr ve kuru havanın
güneşin etkisi ile kurumasını kopma ve pullanmasını azaltırlar veya
tamamen önlerler. Deri bakteri iltihapları için çok uygun bir ortamdır ve
rüzgâr, güneş, kuru hava gibi etkenlerden çok zarar görür. Bu etkenler
derinin çok çabuk yaşlanmasına sebep olmaktadır. O halde derinin her türlü
dış etkene karşı korunması gereklidir.
Derinin Mikrobiyolojik Yönden İncelenmesi
Kozmetik ve tuvalet ürünleri için mikrobiyolojik korunma ürün kalitesi
açısından çok önemli bir konudur. Mikrobiyolojik korunma, ürünün
kullanımı süresince ve raf ömrü boyunca mikroorganizma büyümesi
görülmeyeceğini ifade eden bir terimdir. Mikrobiyolojik büyüme ise birden
fazla mikroorganizma varlığında koloni oluşturarak, çıplak gözle görülebilir
25
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
hale geçen canlı organizmaların büyümesidir. Mikrobiyolojik stabilite ise
maddenin mikroorganizma büyümesine karşı gösterdiği dirençtir.
Mikroorganizmalarla
kontaminasyon
sonucu
ürünün
etkinliği
ve
stabilitesinin yanı sıra ürünün kullanım esnasındaki güvenilirliği de
etkilenebilir. Mikroorganizmalar, üremeleri için uygun bir ortam oluşturan
herhangi bir maddenin içinde ya da yüzeyinde oluşabilirler. Kozmetik ve
tuvalet ürünlerini etkileyen üç ana grup, bakteriler, maya ve mantarlardır.
Bunlar kararlı olarak, kendi başlarına varlıklarını sürdürebilen ve yeniden
üreyebilen özerk varlıklardır. Kozmetik preparatlarla uğraşan kişilerin
bakteri ve mantarlar hakkında sistematik bilgileri olması gerekir, çünkü en
sık görülen deri hastalıkları ve pis kokuları bu organizmaların etkinliği
sonucudur.
a) Bakteriler: Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bakteriler yaşamak için,
cins ve türlerine göre değişik besinlere ihtiyaç duyarlar. Bir kısmı organik
bileşiklerle, diğer bir kısmı organik tuzlarla beslenir. Kozmetolojide en
önemsediğimiz
bu
mikroorganizmaların
metabolizmalarıdır.
Çünkü
metabolizmaları
sonucu
derinin
bazı
bileşenlerini
ve
kozmetik
preparatlardaki bazı kimyasal maddeleri parçalayarak, deri hastalıklarına
yol açarlar. Ortaya çıkan metabolizma artıkları ise, bazen pis kokulu, bazen
irritan ve toksik etkilidirler.
b) Mantarlar: Mantarlar kendi aralarında büyük farklılıklar gösterirler.
Yüksek oranlı nem, azot ve karbon bileşikleri, oksijen ve uygun sıcaklık (20–
35 C) varlığında yaşamlarını sürdürebilirler. İnsan derisindeki nem mantar
üremesine uygun değildir (koltuk altları ve parmak araları hariç olmak üzere
)Kozmetik preparatlarsa mantar üremesi için en uygun kültürlerdir.
Deri florası (bitki varlığı):
Deride devamlı olarak yaşayan birçok bakteri türü vardır. Bunlar arasında
Staphyloccocus Aureus, deri, saç ve ağızda yaşar, pH Aralığı 2,6–10,
yaşamını sürdürmek için optimum pH değeri 6,8-8,2 dir. Staphyloccoccus
Albus, Bacillus Subtiliste deri üzerinde bulunurlar, ancak sağlam deride
zararsızdırlar. B.Subtilis patolojik olmadığı halde proteinlerin kimyasal
Yapısını bozabilmektedir. Vücudun devamlı nemli ve yağlı yerlerinde
Mycobacterium Smegmatis görülmüştür. Kepeğin ve saç dökülmesinin
Pityosporum ovale tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Sağlıklı deride
mantarlar çok seyrek görülmektedirler. Trichophyton tonsaurusun saç
dökülmesine sebep olduğu bilinmektedir.
26
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
Kozmetik
Kaynaklar
Preparatlarda
Mikrobiyolojik
Bulaşmaya
Neden
Olan
Mikrobiyal içerik, ana ürün serisinde bulunan tüm bakteri, maya ve
mantarların miktarıdır. Örneğin bir tuvalet ürününün 100 kilogramlık bir
serisinde 107 mikrop bulunuyorsa, bu değer ürünün her gramı için, 100
koloni oluşturan ünitenin (colony forming units; CFU) tüm yaşayan koloni
sayısına (total viable colony count; TVC) eşdeğerdir.
Mikrobiyal bulaşmaya neden olan başlıca kaynaklar şunlardır;
►
►
►
►
►
►
►
►
►
Üretimde kullanılan suyun yetersiz saflıkta olması,
Kontamine olmuş hammadde kullanılması,
Steril olmayan üretim ve doldurma aletlerinin kullanılması,
Ana kütleyi saklamada kullanılan kapların arınık olmaması,
İşlemin sağlığa uygun şartların zayıf olması,
Havayla kontaminasyonu,
İlk ambalajın kontamine olması,
Temizleme ve dezenfeksiyon yöntemlerinin değiştirilmesi,
Hijyenik koşulların yerine getirilmesi için gereken düzenlemelerin
yetersiz olması
Kozmetik preparatların korunması
Hammaddenin mikrobiyal kalitesinin düşük olması kozmetik ve tuvalet
ürünlerinin kontaminasyonu için uygun bir ortam oluşturur. Hammaddenin
iyi kalitede olması ve etkin bir mikrobiyolojik kalite kontrol, üretim
ortamında ve bitmiş üründe kontaminasyonu en aza indirir. Kozmetik ve
tuvalet ürünlerinde kullanılan pek çok hammadde bir dereceye kadar
mikrobiyolojik kontaminasyona maruz kalır. En çok mikrobiyolojik
kontaminasyon görülen hammadde grupları şunlardır;
Doğal maddeler (bitki ekstreleri ve konsentratları), karbonhidratlar ve
glikozitler, yüksek molekül ağırlıklı alkoller, yüzey aktif maddeler ve
deterjanlar, yağ asitleri ve esterleri, protein ve protein deriveleri, talk, kaolin
ve mısır nişastası, su.
Kozmetikte kullanılacak olan hammaddelerin mikrobiyolojik kalitelerinin
Kullanılmadan önce yeterince kontrol edilmesi gerekir. Hammaddeler aynı
üreticiden, özelliklerini belirten belgelerle birlikte alınmalıdır. Alınan
örneklerde bakteri, maya ve mantar kontrol testleri yapılmalı, temiz ve
tozsuz ortamlarda iyi kapalı kaplarda saklanmalıdır. Tüm mikrobiyal
kontaminasyonu uzaklaştırmak pratik olarak mümkün olmadığından kabul
edilebilir bir kalite düzeyi belirtilmelidir. 1990 yılında İngiltere’de CTFA
27
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
(Cosmetics, Toiletries and Fragrance Association) yönetmeliklerinde, MQM
(Microbial Quality Management) başlığı altında kozmetikler için önerilen
mikrobiyal limitler belirtilmiştir
(Tablo 1).
Tablo1: Kozmetikler için önerilen mikrobiyal limitler:
ÜRÜN
Yetişkinler için
Bebekler için
Alt limit
1000 cfu/g
100 cfu/g
Üst limit
100 cfu/g
10 cfu/g
*Alt limit üst limitten 10 kez daha düşük olmalıdır.
GÜNÜMÜZDEKİ MODERN KOZMETİK ANLAYIŞI
Derinin temizlenmesi, güzelleştirilmesi ve sağlıklı bir görüntü kazanması,
İnsanoğlunun zamanla değişmeyen içgüdüsel diyebileceğimiz isteklerinden
biridir.
İnsanoğlu önceleri bu isteğini yerine getirmek için, deneme yanılma yolu ile
çeşitli maddeler bulmuş ve kendisini güzelleştirecek biçimde bu maddeleri
uygulamışlardır. Kozmetik preparatların alıcı tarafından seçimini etkileyen
faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
1.Alıcının içinde yaşadığı toplumun kültürel ve eğitimsel değer yargıları
2.Alıcının modayı ve kozmetikler hakkında yapılan reklamları nekadar
yakından izlediği
3.Kozmetik preparatın bulunduğu kabın görüşünü ve vitrinde sunuluş şekli
4. Kabın, içinde bulunan preparatın amacına uygunluğu
5.Kaptaki preparatın görünüşü, (Kremse yüzeyinin düzgünlüğü, dudak
boyası ise parlaklığı, rengi, losyonsa berraklığı vb.)
6. Preparatta kullanılan koku (Bu da etkileyici faktörlerden biridir).
7. Preparatın satış fiyatı (diğer faktörler uygun bulunmuşsa)
8.Kozmetik preparatın deri, saç ve tırnaklarla geçimliliği,
9.Preparatın kullanış amacına fiziko-kimyasal ve fiziksel yönlerden
uygunluğu, (yapı, kıvam, adsorpsiyon derecesi, akıcılığı
10. Preparatın stabilitesi de seçimi etkileyen faktörlerdendir.
28
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
Başarılı bir kozmetik preparatın hazırlanması için, bu preparatın
satılmakta olan benzerleri ve moda hakkında çok iyi bilgi gerekir. Bunlar,
preparat yapımını etkileyen ticari ve estetik noktalardır. Daha da önemlisi
dermatolojik şartlar ve kozmetik preparatlar hakkında temel ve iyi bir bilgi
sahibi olmaktır. Ek olarak, preparatın konacağı uygun kapları seçebilmeli ve
hazırlanan preparatın reklamına yaraşır şekilde olmasına gayret etmelidir.
Kozmetik preparatların yapımında, zevklilik ve artistik yetenek en önemli
noktalardır. Bu noktalar bilimsel ve teknolojik yöntemlerle kontrol edilmeli
sağlamlaştırılıp geliştirilmelidir.
Bunun yanı sıra tüketicilerin kozmetik ürünlerin kullanımı sırasında dikkat
etmesi gereken hususlar da vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:








Makyaj ürünleri sert, zarar verici şekilde sürülmemelidir. Göz
çevresini aşırı derecede çekerek yapılan bir uygulama, bakteri
oluşumuna sebebiyet verebilir ve körlük gibi ciddi rahatsızlıklar
yaratabilir.
Makyaj ürünleri kullanırken yeni ve farklı aplikatörler
kullanılmalıdır.
Cildinize
uygulanacak
olan
ürünler
için
kullanılacak aletler önceden alkolle temizlenmelidir.
Bir ürünün orjinal kıvama gelmesi için asla bir sıvı katılmamalıdır.
Sıvı katılması durumunda bakteri oluşumu kaçınılmazdır.
Alerjik bir reaksiyona sebebiyet veren ürünü kullanmayı hemen
bırakmalısınız.
Eğer bir ürünün rengi değişiyorsa veya kokusu yoğunlaşıyorsa bu
ürünü kullanmayı bırakınız, çünkü koruma faktörleri zamanla
azalır ve bakterilerle mücadele edemez duruma gelir.
Eğer herhangi bir iltihap durumu söz konusu ise göz makyaj
ürünlerini kullanmamalısınız.
Makyaj ürünlerinizi güneş ışığından uzak tutmalısınız çünkü ışık
ve
sıcaklık
ürün
içindeki
koruma
faktörünü
azaltır.
Makyaj ürünlerinin ağzı sıkıca kapatılmalıdır.
Aereosol güzellik ürünleri herhangi bir ısı materyalinin veya
sigaranın yanında kullanılmamalıdır çünkü bu ürünler yanıcıdır.
Ayrıca saç spreyleri ve pudralar sürekli olarak nefesle içe çekilirse
akciğer kanseri oluşumuna sebebiyet verebilir.
29
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
SONUÇ:
KOZMETİK VE İLAÇ ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
FDA kozmetiği, insan vücuduna uygulanan temizleme güzelleştirme,
çekiciliği arttırma veya görünüşü değiştirme gibi özelliklere sahip, ancak
vücut yapısını veya fonksiyonunu değiştirme niteliği içermeyen bir ürün
olarak tanımlar. Bu tanım, cilt bakım kremlerini, losyonları, pudraları,
spreyleri, parfümleri lipstikleri, tırnak cilalarını, göz ve yüz makyaj
ürünlerini, permanant losyonunu, saç boyalarını, deodorantları, bebek
ürünlerini, banyo ürünlerini, ağız yıkamak için kullanılan antiseptik sıvıları
içerir. İlacı ise, bir hastalığı tedavi etmek veya engellemek amaçlı kullanılan
ve vücudun yapısını etkileyen ürünler olarak tanımlar. Bu tanıma göre
gribaliaçlar, analojik ilaçlar, kemoterapik v.s. olarak sınıflanabilmektedir.
Hem ilaç hem de kozmetik özelliği taşıyan ürünlerde içerik
düzenlemeleri, aktif içeriklerden kozmetik içeriklere doğru yapılmalıdır ve
ürün içinde bulunan maddeler yoğunluklarına göre çoktan aza doğru
listelenmelidir. İki türde nitelendirilen ürünler şunlardır; kepek
şampuanları,
floridli
diş
macunları,
antiperspirantlar,
güneşten
koruyucular, bronzlaştırıcı içeren fondötenler’dir. Bu ürünlerin pazara
çıkarılmadan önce tedavi edici özelliği bilimsel olarak kanıtlanmalıdır. Eğer
kanıtlanmamışsa FDA bu ürünleri hatalı etiketlenmiş ürünler olarak
nitelendirir ve gerekli düzenlemeleri yapar.
30
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
KAYNAKLAR:
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri. (b.t.). Web:
http://www.bilimilac.com.tr/arge/faaliyet.aspx
[ Erişim Tarihi:16.11.2009].
Başgut, B. ve Abacıoğlu, N. ( Eylül 2005). Gazi Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı. Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, Cilt
5, Sayı 3.
Bergfeld, W., Belsito, D., Marks, J. ve Andersen, A. (2005). Kozmetik
içeriklerin güvenirliği. JAM ACAD DERMATOL, Cilt 2, Sayı 1.
Berkes, F. Ve Kışlalıoğlu, M. (1990). Çevre ve Ekoloji (3). İstanbul: Remzi
Kitapevi.
Çepel, N. (2002). Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri. Tubitak, 17–19.
Gündüz, T. (1994). Çevre Sorunları. A.Ü Fen Fakültesi Kimya Bölümü,
161–165.
İlaç Bağımlılığı. (b.t.) Web:
http://bitkisel-ilac.yiberkit.com/home/ilac-bagimliligi-ve
tedavisi.html?showall=1.
[Erişim Tarihi: 18.11.2009].
Kaymak, Y. ve Tırnaksız, F. (2007). Kozmetik Ürünlere Bağlı İstenmeyen
Etkiler. Gazi Üniversitesi Mediko Sosyal Sağlık Merkezi, Gazi Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı. Ankara.
Kozmetik İçeriklerin Güvenirliliği. (2005). Journal of the American Academy
of Dermatology, Cilt 2, Sayı 1.
Lewis, C. (2004). Kozmetik ürün ve ilaç arasındaki ince çizgi. Online
Kozmetoloji Dergisi, Cilt 3, Sayı 1.
Naki Sivri, N. (2005). Türkiye Piyasasında Mevcut Bazı Kozmetiklerin Gama
Radyasyonla Dekontaminasyonu, Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Teknoloji
Bölümü, Radyofarmasi Anabilim Dalı, Ankara.
31
İlaçların ve Kozmetik Süreçlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri
Öğüt, S. ve Seçilmiş, H. (b.t.). Süleyman Demirel University, Faculty of
Engineering Architecture Department of Food Engineering, 32260
Isparta/Turkey. Web:
http://idc.sdu.edu.tr/tammetinler/yonetim/yonetim33.pdf
[Erişim Tarihi: 16.11.2009].
Özen, İ. ve Dönderici, L. (1994). Sindentler ve dermatolojik kullanım alanları.
Ankara: İbn-i Sina Hast. Dermatoloji ABD.
Özer, Ö. ve Güneri, T. (b.t.). Ege Üniversitesi Kozmetoloji Bilim Dalı.
Pfizer ve ilaçta ar-ge. (b.t.) Web:
http://www.pfizer.com.tr/pfizer/tr/ArGe_Bilgi_1.aspx
[Erişim Tarihi: 15.11.2009].
Türk Farmakoloji Derneği. ( Ocak-Nisan 2005). Klinik Farmakoloji Çalışma
Grubu Yayını, Sayı 1.
Türkiye İlaç Endüstrisi. (b.t.) Web:
http://www.abdiibrahim.com.tr/content.asp?bolum=5
[Erişim Tarihi: 13.11.2009]
Uçar, Ö. (2004). Kozmetik ve İlaç Arasındaki İnce Çizgi. Kozmetoloji Dergisi,
Cilt 3, Sayı 1.
Yeni İlaçların Geliştirilmesi. (b.t.) Web:
http://web.inonu.edu.tr/~eolmez/yeniilaclaringelistirilmesi.doc
[ Erişim Tarihi: 14.11.2009].
Yeni İlaçların Geliştirilmesi. (b.t.) Web: http://www.enderyarsan.net/
[Erişim Tarihi: 17.10.2009]
Yücel, Ü. (2007). Pestisitlerin insan ve çevre üzerine etkileri. Ankara Nükleer
Araştırma ve Eğitim Merkezi, Nükleer Kimya Bölümü, Ders notları. Web:
http://www.dogainsanisbirligidernegi.org.tr/makaleler/pestisitler.doc
[ Erişim Tarihi: 17.10.2009]
32
Çanta, Kahveci, Kapucu, Susam
33
Download