İkinci Bölüm Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi

advertisement
İkinci Bölüm
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
Uluslararası Sosyal
Politikanın Küresel Çerçevesi
Ders: Uluslararası Sosyal Politika
Yrd. Doç. Dr. Cihan SELEK ÖZ
Hedefler
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

Küreselleşme,

Küreselleşmeyi kolaylaştıran ve hızlandıran faktörler,

Küreselleşme ile ilgili sosyal teoriler,

Küreselleşmenin sosyal politika üzerindeki etkileri

Globalleşme, Globalizm ve Globalite arasındaki ilişki ve

Küresel sosyal politikanın genel çerçevesi hakkında bilgi sahibi
olacaksınız
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için;
 Ünitenin sonunda verilen kaynaklar listesinden de yararlanarak ünitede ele
alınan konularla ilgili daha geniş okumalar yapabilirsiniz.
 Uluslararası sosyal politika ile ilgili güncel gelişmeleri takip etmelisiniz.





Anahtar Kavramlar
Uluslararası Sosyal Politika
Küreselleşme
Globalizm
Globalite
Sosyal Damping
İçindekiler
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Küreselleşme Kavramı
Küreselleşmeyi Kolaylaştıran ve Hızlandıran Faktörler,
Küreselleşme ile ilgili Sosyal Teoriler
Globalleşme, Globalizm ve Globalite arasındaki ilişki
Küreselleşmenin Sosyal Politika Üzerindeki Etkileri
Küresel Sosyal Politikanın Genel Çerçevesi
6.1.
Ulusal Sosyal Politikadan Küresel Sosyal Politikaya
6.2.
Küresel Sosyal Politikanın Oluşturulabilme Şansı
6.3.
Küresel Sosyal Politikayı Engelleyen Faktörler
6.3.1. Race to Bottom Etkisi
6.3.2. Sosyal Damping
Özet
Değerlendirme Soruları
Bölümde Kullanılan Kaynaklar
1
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
2
ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKANIN KÜRESEL ÇERÇEVESİ
1. Küreselleşme Kavramı
Hedef: Küreselleşme kavramı hakkında bilgi sahibi olmak
1970’lerin ikinci yarısından itibaren kapitalist sistem yeni bir uzun dönemli ve
derin bir bunalım içerisine girmiştir. Bu yeni bunalım da öncekiler gibi sermaye
birikiminin yavaşlaması ve kar hadlerinin düşmesi şeklinde belirmekle birlikte, yapısal
kimi ayırımları da içermiştir. Bu yeni bunalımın en ayırıcı özelliği; ekonomik
durgunluğun üretimde dramatik düşüşlere yol açmasına karşılık, fiyat artışlarının
patlama düzeyine varması ve işsizliğin görülmemiş düzeyde artmasıdır. Bu yeni
bunalım o denli derinleşmiştir ki, kapitalizmin öncülüğünü yapan lider ülke ABD’nin
bile ekonomik hegemonyasının sarsılmasına neden olmuştur. Deflasyonist para ve
maliye politikaları ile atlatılamayacak kadar derin olan bu krizden kurtulma yolu
olarak devleti küçültme politikasına başvurulmuştur. Bu bağlamda özelleştirmeler
başlamış, devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahaleleri minimum seviyeye
indirilmiş, sosyal politika harcamaları ciddi manada azaltılmıştır. Devleti 18. yüzyılın
gece bekçisi devlet konumuna ve geleneksel işlevlerine çekerek, emek-sermaye
arasındaki ilişkilerinde, sermayeyi ön plana çıkaran, devletin ekonomik ve toplumsal
yaşama karışımını yadsıyan, her türlü sosyal refah işlevlerini ortadan kaldıran yeni bir
liberalizm anlayışı (neo liberalizm) devletin oluşumunu sağlayan politik süreçlere
egemen olmuştur (Güven, 2001: 244-245). Bu da 1945-1975 arasında yaşanan refah
devleti döneminin sonu olmuştur. İşte ekonomik olarak küreselleşme neo-liberalizm
olarak adlandırılan ekonomik paradigmanın tüm dünyaya yayılması şeklinde karşımıza
çıkmaktadır.
Her ne kadar ekonomik boyutu öne çıkarılsa da,
küreselleşme aslında aynı zamanda sosyal, siyasal ve kültürel
boyutları olan çok boyutlu bir kavramdır. Küreselleşme veya
globalleşme (globalization), kelime olarak “bütünün
kuşatılması,
sarılması,
bütünleştirilmesi”
anlamına
gelmektedir. 1960'larda başlayan işçi hareketleri ve
uluslararası göçmen işçi hareketlerinden sonra 1980'lerde
esas itibariyle telekomünikasyon ve teknolojinin hızla
ilerlemesi ile birlikte küreselleşme kavramı ayrı bir boyut
kazanmıştır (Seyyar, 2013: 5).
Öz Bilgi
1980’lerden itibaren iletişim ve
ulaşım
teknolojilerindeki
gelişmeye paralel olarak ortaya
çıkan küreselleşme ekonomik,
sosyal, siyasal ve kültürel boyutları
olan çok boyutlu bir kavramdır.
Küreselleşme, bilginin, haberleşmenin, kültürel
etkileşimin ve sermayenin ulusal sınırları aşıp uluslar üstü bir nitelik kazandığı,
ekonomi, kültür, siyaset, yönetişim ve benzeri alanlarda ülkeler arasındaki bağımlılığın
arttığı bir süreçtir. Küreselleşme ile iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelerle
birlikte uluslararası ilişkileri ve bağımlılığı etkileyen yer, konum, uzaklık, zaman ve
mekan gibi temel kavramlar yeni içerikler kazanmıştır (Alper, 2013: 36-37).
Küreselleşmenin temel göstergeleri:

Uluslararası mal ve hizmet ticaretinin hacminin artması
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi



Uluslararası sermaye hareketleri ve yatırımların seyri
Çok uluslu şirketlerin faaliyetlerinin yaygınlaşması
Ulaşım ve iletişim hızının atışı ve yaygınlaşmasıdır (Alper, 2013: 40)
Küreselleşme olgusu içinde ülkelerdeki çeşitli piyasaların işleyiş biçimleri ve
bu piyasaların birbiriyle olabilecek bağlantıları hakkında ortak düşünceler, demokrasi,
insan hakları, çevre bilinci gibi düşüncelerin evrenselleşmesi fikri yer almaktadır.
İletişim ve ulaştırma teknolojilerindeki sınır tanımaz gelişme, küreselleşmenin hem
motorunu, hem de ürününü oluşturmaktadır.
Küreselleşme ile birlikte çok uluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları (hükümet
dışı örgütler: NGO’s), medya kartelleri, araştırma ve düşünce (think-tank) kuruluşları,
hatta bazı devletlerin yıllık GSMH’sinden daha fazla şahsî serveti bulunan fertler ve
yatırımcı konsorsiyumlar, son yıllarda oluşan uluslararası sistemin yeni aktörleri olarak
ön plâna çıkmışlardır (Seyyar, 2013: 6).
Hangi açıdan ve özellikleri ön plana çıkarılarak tanımı yapılırsa yapılsın,
küreselleşmenin en belirgin özelliği ekonomik bütünleşme sürecidir. Ancak süreç bir
defa başlayınca çok doğal olarak ekonomik bütünleşme süreci ile birlikte ve çok
zaman birbirini karşılıklı olarak tetikleyici etkilerle sosyal, kültürel ve siyasal etkiler
de ortaya çıkmaktadır (Alper, 2013: 37-38).
2. Küreselleşmeyi Kolaylaştıran veya Hızlandıran Faktörler
Hedef: Küreselleşmeyi kolaylaştıran veya hızlandıran faktörleri öğreneceksiniz
Küreselleşme süreci, kendiliğinden oluşmadığı gibi bu süreci kolaylaştıran
veya hızlandıran birçok ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel faktör bulunmaktadır:





Modern ulaşım ve iletişim teknolojisi ve hızla gelişen
telekomünikasyon: Kargo, uçak, özel evrak gönderme, telefon,
televizyon, elektronik posta, fax, internet, bilgisayar, fiber-optik
kablolar ve hızı yüksek elektronik transferler.
Serbest piyasa ekonomisinin uluslararası bir boyuta ulaşması ve dış
ticaretin serbestleştirilmesi (Dünya Ticaretinde Liberalizasyon/NeoLiberalizm): Tarife ve kotaların kaldırılması, dış malî imkânların
serbestleştirilmesi, uluslararası sermaye akışına izin verilmesi.
Şirketlerin uluslararası platformda etkinliğinin artması: Düşük maliyetli
ülkelerde yatırım yapmak, yeni pazar arayışları, başka ülkelere knowhow satmak ve ortak şirketler kurmak, doğrudan yabancı sermayeye hız
vermek.
Yeni ve ucuz üretim teknikleri: Artan rekabet karşısında ve millî
pazarların doyuma ulaşması sonucunda ürün ve üretim teknolojisinde
yenilikler ve değişiklikler.
Uluslar arası ticarî antlaşmalar: Sübvansiyonlar, anti-damping, gümrük
hizmetleri, fikrî mülkiyet hakları, gümrük vergilerinin kaldırılması ve
3
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi






koruma tedbirleri ile ilgili ikili veya çok taraflı ilke ve kurallar
belirleyen antlaşmalar.
Bölgesel ticarî-iktisadî-sosyal entegrasyon, işbirliği ve birlikler: Örn.
Avrupa Birliği (AB); Asya Serbest Ticaret Birliği (AFTA); Güney
Doğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN). (Seyyar, 2013: 6-7).
Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile Doğu Bloğu ülkelerinin batı
ekonomileri ile bütünleşme arayışlarının hızlanması
Gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermayeyi teşvik politikaları
Haberleşme teknolojisinin iletişim alanında sağladığı imkanlarla
uluslararası bankacılık işlemleri ve sermaye hareketlerinin artışı
İktisadi hayattaki liberalleşmenin insan hayatına yansımasının bir
sonucu olarak artan tüketim talebi ve uluslararası insan hareketliliğinin
artışı
Siyasi liberalleşme ve demokratikleşme eğilimlerinin artışı (Alper,
2013: 39).
3. Küreselleşme İle İlgili Sosyal Teoriler
Hedef: Küreselleşme ile ilgili sosyal teoriler hakkında fikir sahibi olacaksınız
Küreselleşme uygulamaları, uluslararası arenada ticaret yapan birçok şirketin
daha güçlü hâle gelmesine vesile olmasına karşılık, dünya ülkeleri arasındaki zenginfakir uçurumunu daha da büyütmüştür. 1980'li yıllardan sonra zengin ve fakir ülkeler
arasındaki gelir dağılımı iyice bozulmuş ve daha çok sanayileşmiş zengin ülkeler
lehine gelişmiştir. Küreselleşme süreci, özellikle gelişmekte olan ülkelerde
özelleştirme, işten çıkarmalar, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğu, sendikasızlaştırma,
taşeronlaşma, sosyal devleti küçültme, ücretleri düşürme, sosyal hakları kısıtlama gibi
bazı sosyo-ekonomik sorunları da beraberinde getirmiştir.
Küreselleşmeye karşı olanların sosyal teorileri ve görüşleri:
1.) Günümüzde küreselleşme içinde daha fazla yer alan ülkelerin hemen
tamamı gelişmiş ülkelerdir.
2.) Bu ilişkiler sistemi, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılmaktadır.
3.) Gelişmekte olan ülkelerin marjinalizasyonuna (dışlanmasına) yol açmakta,
faydaları hem ülkeler, hem de bölgeler arasında eşit olarak dağılmamaktadır.
4.) Kriz zamanlarında sermaye, daha çabuk yurt dışına kaçmakta ve krizler,
diğer ülkelere daha hızlı yayılmasına sebep olmaktadır.
5.) Bilgi-iletişim teknolojileri ve internet kullanımında gelişmiş ülkeler ile
gelişmekte olanlar arasındaki mevcut farklılığı vurgulamak üzere kullanılan "dijital
bölünme" (digital divide) kavramı, küreselleşmeyle birlikte giderek "dijital uçurum"
(digital abyss) haline dönüşmektedir.
4
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
6.) Küreselleşme, kültür emperyalizminin amaçları doğrultusunda
kullanılmaktadır. Bu bağlamda kültür emperyalizmi, özellikle batı kültürünü ve
medeniyetini, değişik vasıtalarla dünyaya yaymak ve bunları üstün göstermek
maksadıyla yapılan gizli emperyalist faaliyetlerin bütünüdür. Küreselleşme adı altında
kültür emperyalizmine hizmet eden değişik politikalar uygulanmaktadır.
7.) Küreselleşme ile birlikte çevre daha çok kirlenmektedir.
8.) Küreselleşme ile birlikte salgın hastalıklar ülkeden ülkeye daha çabuk
taşınmaktadır.
9.) Küreselleşme ABD kültürünün tüm dünyaya dayatılmasıdır (Örneğin Coca
Cola, Mc Donalds, CNN gibi).
Küreselleşmeyi savunanların sosyal teorileri ve görüşleri:
1.) Malların ve sermayenin serbestçe dolaşımını kolaylaştırma ve yabancı
yatırımları artırma yoluyla ekonomik gelişmeye ve sürdürülebilir ekonomik
kalkınmaya katkısı vardır.
2.) Yükselen hayat standartları.
3.) Teknolojik ilerleme ve bilginin daha hızlı yayılması.
4.) İnsanların daha sık seyahat etmeleri, hatta başka ülkelere daha kolay
yerleşip orada kendi dinlerini, kültürlerini, örf ve âdetlerini yaşayabilmektedirler.
5.) Bilgi-iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve internet kullanımının
giderek yaygınlaşması, uluslararası ticaret ve kalkınmanın canlanması konusunda çok
önemli bir rol oynamaktadır.
6.) Gelir dağılımının daha hakça olması, yolsuzlukların azalması, hatta siyasi
özgürlüklerin ve insan haklarına saygının artması, küreselleşmeyle doğru orantılı
gelişen unsurlar arasında sayılmaktadır.
7.) Elde ettikleri büyük servetin bir bölümünü, geçmişte ülkelerindeki eğitim,
sağlık gibi alanlara harcayan, "klâsik" olarak adlandırabileceğimiz yardımseverlerin
yanı sıra, küreselleşmenin etkisini iyice hissettirdiği son yıllarda, çevrenin korunması,
yoksulluk, özürlülük ve hastalıklarla uluslararası alanda mücadele gibi küresel plânda
faaliyet gösteren yeni kuruluşlar ve NGOs’ler ortaya çıkmıştır.
8.) Ülkeler çevre sağlığı üzerinde yatırım yapmakta ve kişiler çevre risklerine
karşı korunmaktadırlar.
9.) Dünya çapında önem arz eden yerler, kültür ve tabiat varlıklarının
belirlenmekte ve koruma altına alınmaktadır (Seyyar, 2013: 7-10).
Günümüzde giderek artan küreselleşmeyi anlamlandırma çabaları, “radikal”,
“şüpheci” ve “dönüşümcü” yaklaşımlar çerçevesinde de ele alınmaktadır:
5
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
6
Radikaller, küreselleşmeyi toplumları refaha, zenginliğe ve özgürlüğe taşıyan,
insanlığı ulus esaslı kurumlaşmayı aşarak küresel bir uygarlığa götürme ihtimali
yüksek olan bir süreç olarak görmekte ve daha çok neo-liberal ön kabullerle hareket
etmektedirler. Bu yaklaşım küreselleşmeyi iyimser bir tavırla bütün insanlığa refah ve
mutluluk getirecek bir süreç olarak ele almaktadır. Onlara göre serbest piyasa
mekanizması hızlanan değişim sürecinden kaynaklanan sorunları mümkün mertebe
çözebilecek en iyi mekanizmadır. Bu mekanizmanın hükümet
tedbirlerinden daha rasyonel olduğu küreselleşme derinleştikçe
anlaşılacaktır. Eşanlı olarak milli sınırlar da giderek
Öz Bilgi
anlamsızlaşacağından ulus devletlerin siyasi güçleri giderek
azalacak, hükümetler zamanla ikinci plana gerilerken küresel
Küreselleşme ile ilgili sosyal
teoriler, radikaller, şüpheciler
piyasa temelinde bütünleşme ve uygarlık gerçekleşecektir.
ve dönüşümcüler olarak ele
alınmaktadır.
Şüpheciler, küreselleşmeyi kapitalizmi yeni bir
sömürgeciliğe dönüştürmekle itham ederek ağırlıklı olarak
Marksist kuram ve yaklaşımlardan hareket etmektedirler. Bu
yaklaşım küreselleşmenin doğurduğu sorunlara odaklanmakta, sürecin insanların
büyük çoğunluğunu sıkıntıya soktuğunu savunmaktadır. Şüpheciler keskin bir tavırla
radikal iddiaların iyimserliğini aldatmaca, öngörülerini ütopya olarak nitelendirmekte,
yaşanan sorun ve sıkıntıları bir geçiş döneminin doğal sonuçları olmaktan ziyade,
gelişmiş kapitalist çevrelerin çıkar amaçlı politikalarının neticesi olarak
görmektedirler. Onlara göre küreselleşme emperyalizme dönüşen kapitalist bir süreçtir.
Küreselleşme taraftarlığı ise refah devletini tasfiye etmek, piyasa ekonomisini
evrenselleştirmek gibi esaslara sahip ideolojik bir tutumdan başka bir şey değildir.
Küreselleşme tartışmalarında yeni yeni kendini göstermeye başlayan
dönüşümcüler ise süreci bir realite olarak kabul etmekle birlikte, siyasi anlamda
radikal değişikliklere yol açtığı iddialarını ve küresel bir uygarlığa gidildiği yönündeki
öngörüleri paylaşmayan bir ekoldür. Ayrıca dönüşümcüler, radikal ve şüpheci
çevreleri küreselleşme konusunda kamplaşma ve gerginlik yaratarak süreç hakkında
duru bir kanaate sahip olmayı zorlaştırmakla da itham etmektedirler. Bu yaklaşım
küreselleşmeye soğukkanlı olarak artı ve eksileriyle yaklaşmak istemektedir. Bu
bağlamda sürecin modern toplumları ve dünya düzenini yeniden şekillendirecek
ölçüde sosyal, siyasal ve ekonomik etkilere sahip olduğunu kabul etmektedirler.
Ekonomik ilişkiler ve iletişim teknolojilerinin ulaştığı düzeye bakarak toplumlara
arasında bilgi, finans ve ticari entegrasyonun durdurulamaz olduğu dolayısıyla
küreselleşmenin dönüşü olmadığı fikrindedirler. Buna ilaveten büyük sosyo-ekonomik
çalkantıların kaçınılmazlığı, sıkıntı ve sorunların hiçbir ülkenin tek başına üstesinden
gelemeyecek niteliğe ulaşması, en önemlisi de sürecin insanlık için önemli imkanları
da içermesi küreselleşmeye kontrollü ve soğukkanlı bir şekilde bakmalarına neden
olmaktadır. Radikallerin kendi kendine ayarlanmış küresel Pazar fikri dönüşümcülere
gerçekçi gelmemektedir. Yine ulus devlet konusunda da radikaller gibi düşünmemekte,
ulus devletin hemen her şey gibi yeniden yapılanma süreci içerisinde olduğunu ve
kendini yenileyerek temel aktör olmaya devam edeceğini söylemektedirler. (Şahin,
2007: 58-73).
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
7
4. Globalleşme, Globalizm ve Globalite Arasındaki İlişki
Hedef: Globalizasyon-Globalizm-Globalite kavramları arasındaki ilişkiyi analiz
edebileceksiniz
Globalleşme (küreselleşme), her ne kadar teknolojideki ve diğer alanlardaki
değişimlerle (üretim ve arz ilişkilerindeki değişim, sermayenin hızlı ve büyük çaplı
dolaşımı, çok uluslu şirketlerin artan rolü vb.) bağlantılıysa da, küreselleşmeyi
“küresel serbest piyasa ekonomisi” anlamında anlaşılmasına yönelik ideolojik
dayatmalar, aslında globalizm (globalism) kavramını ön plana çıkarmaktadır.
Globalite (globality) ise bir “küresel toplum” anlayışı doğrultusunda, birçok
ülkenin kendi aralarında çok boyutlu münasebetler ağı kurmaları dolayısıyla
birbirlerine bağımlı hâle gelmeleridir.
Globalleşme (küreselleşme) kavramından ise, hem ulus-devletlerin rolünü arka
plâna iten ve ulus aşırı aktörlerin yön verdiği bir süreci, hem bir siyasî-ideolojik
eğilimi (globalizm), hem de toplumların karşılıklı bağlılık ağlarının vücut verdiği
“küresel toplum” gibi sosyolojik bir oluşumu (globalite) anlayabiliriz.
Dolayısıyla küreselleşmenin siyasî-sosyolojik boyutları şunlardır:
1.)
Küreselleşme, ulus-devletlerin rolünü arka plâna iten ve ulus aşırı
aktörlerin yön verdiği bir süreçtir.
2.)
Küreselleşme, siyasî-ideolojik-dayatmacı bir eğilimdir (yani globalizm).
3.)
Küreselleşme, toplumların karşılıklı bağlılık ağlarının vücut verdiği
“küresel toplum” gibi sosyolojik bir oluşumdur (yani globalite).
Toplumların birbirlerine yakınlaşması, bazen “küresel toplum” kavramından
ziyade “küresel köy” (global village) kavramı ile izah edilmektedir. “Küresel köy”,
bilhassa elektronik iletişim sistemlerinin hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, dünyanın ve
dünya ülkelerinin, küçük bir topluluk gibi, fizikî ve coğrafî olarak olmasa da,
birbirlerine çok yakın ve birbirlerinden hemen hemen her hususta haberdar olduğunu
ileri süren bir görüştür.
Globalitenin hız kazanması, devletlerin küresel
şartlara uygun hareket etmeleri ile de yakından ilgilidir.
Uluslararası siyasî, sosyal ve iktisadî münasebetlere önem
veren bu gibi devletler, haddizatında küresel devletler
olarak tanımlanmaktadır. Küresel devlet, milletler arası
rekabette kenetlenmeyi ve dünya ekonomisi ile
bütünleşmeyi hedef alan modern ve şeffaf bir devlettir.
Böyle bir devlet, mahallî-millî değerlerin yanında global
(evrensel) değerleri de benimsemektedir (Seyyar,
2008:275).
Öz Bilgi
Globalleşme, küreselleşmenin diğer
adıdır. Globalizm küreselleşme
ideolojisinin, özellikle de serbest
piyasa
ekonomisi
boyutunun
dayatılması, globalite ise ülkelerinin
birbirlerine bağımlı hale gelmelerini
ifade etmektedir.
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
8
5. Küreselleşmenin Sosyal Politika Üzerindeki Etkileri
Hedef. Küreselleşmenin sosyal politika üzerindeki etkilerini tartışabileceksiniz
Küreselleşmenin ekonomik büyümenin sağlanması konusunda önemli fırsatlar
sağladığına şüphe olmamakla birlikte, bu başarıların sosyal alana yansıtılamadığı da
bir gerçektir. Küreselleşmenin bölgeler, ülkeler ve toplumlar arasındaki gelir dağılımı
adaletsizliklerini ve yoksulluğu arttırdığı, sürekli ve güvenceli
istihdam imkanlarını azalttığı, kayıt dışı çalışmayı yaygınlaştırdığı,
insan onuruna yakışır iş imkanlarını daralttığı, sosyal devlet
Öz Bilgi
uygulamaları ile kazanılan çalışma şartları ile ilgili haklarda geriye
gidişlere yol açtığı ve kuralsızlaştırmayı yaygınlaştırdığı, sendikasız
Küreselleşme ile birlikte
endüstri ilişkilerine yol açtığı, sosyal koruma ağlarını zayıflattığı ve
artan ekonomik rekabet,
bir bütün olarak sosyal devlet anlayışında geriye gidişe yol açtığı
sosyal
politikayı
zayıflatmıştır.
ifade edilmektedir. Küreselleşme işçiler, sendikalar ve sosyal
politikacılar için mevcut şartların kötüleşmesi anlamına
gelmektedir.
1980’ler öncesinde devletler;







Ekonomik büyüme ve tam istihdam hedefli politikaların birlikte
yürütülmesi
Sendikal örgütlenmeyi yaygınlaştıran ve toplu pazarlık sistemini teşvik
eden kurumsal ve hukuki düzenlemeler
Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında güvenceli ve yüksek ücretli
istihdam politikası
Çalışma hayatının ve şartlarının ILO sözleşme ve tavsiye kararlarında
belirtilen standartlara uygun hale getirilmesine yönelik yasal ve
kurumsal düzenlemeler
İstihdam piyasasının düzenlenmesine ve işsizliğin önlenmesine yönelik
aktif ve pasif istihdam politikaları
Sosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi
Yoksullara yönelik doğrudan veya dolaylı gelir transferi politikalarının
yaygınlaştırılması politikalarını uygularken,
1980’ler sonrasında;






Özelleştirme politikaları ile kamu kesimini daraltmak
Kamunun sosyal amaçlı transfer harcamalarında kısıntıya gitmek
Çalışma hayatını düzenleyen koruyucu ve düzenleyici iş hukukunu atipik, esnek çalışma şekillerini yaygınlaştıracak şekilde esnekleştirmek
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmeye yönelik
kuralsızlaştırma uygulamalarını yaygınlaştırmak
Bireysel sorumluluk alanının genişletilerek kamu sosyal güvenlik
harcamalarını azaltmak
Toplu iş ilişkilerinin yerine bireysel ilişkileri ikame etmek yönünde
politikalar uygulamaya başlamışlardır (Alper, 2013: 45-46).
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
Sosyal politikaya belki de en çok ihtiyaç duyulan zamanlardan birinin yaşanıyor
olmasına rağmen, devletlerin genel olarak sosyal politikadan uzaklaştığı
gözlenmektedir. Küreselleşme ile birlikte devletler sosyal politikaya ilişkin
görevlerini yerel yönetimlere, özel sektöre, STK’lara ve bireylere paslayarak, sosyal
politika konusunda düzenleyici-denetleyici-yasal çerçeveyi çizici bir rol
üstlenmektedirler. Ancak bazı ülkelerde devletin “sosyal” niteliğini koruduğu da
bilinmektedir.
6. Küresel Sosyal Politikanın Genel Çerçevesi
Hedef: Küresel ya da uluslararası sosyal politikanın genel çerçevesi hakkında
bilgi sahibi olmak
Uluslararası sosyal politika veya küresel sosyal politika, ülkelerarası sosyal
politika alanında gerçekleşen ortak çalışmaları tahlil ettiği gibi dünya ülkelerinin
sosyal devlet yapılarını, sosyal politikalarını, sosyal güvenlik sistemlerini ve sosyal
harcamalarını inceleyen, uygulanan bütün sosyal politikaları, mukayeseli olarak
değerlendiren bir bilim dalıdır. Bu bağlamda uluslararası sosyal politika, ulusal sosyal
koruma sistemlerini, devletlerarası ikili veya çok taraflı antlaşmalarla düzenlemek
maksadıyla yapılan çalışmaların bütünüdür.
Bugün Avrupa Birliği’nde olduğu gibi birçok devlet, siyasî ve ekonomik
yönden birleşerek, bir üst kuruma bağlı olarak sosyal politika alanında da ortak hareket
etme ihtiyacı duymaktadır. Supranasyonel sosyal politika (supranational social policy)
olarak ifade edilen bu işbirliği çerçevesinde ülkelerüstü bir sosyal politika stratejisi
geliştirilmek istenmektedir. Bu doğrultuda bir birliğe bağlı olan ülkeler, ortak sosyal
sorunlarının çözüme yönelik bağlayıcı sosyal politika normları veya hükümleri
geliştirmekte ve kararlaştırmaktadırlar. Bu çerçevede devletler, sahip oldukları farklı
sosyal hukuk sistemlerini, birbirleriyle uyumlu hale getirmeye çaba gösterirler veya
sosyal güvenlik alanında bazı yeni ve bağlayıcı asgarî normlar belirlerler. İnsanlara
geniş kapsamlı sosyal hakların verilmesi ve bu hakların da insan hakları çerçevesinde
ele alınması ile sosyal politika, özellikle uluslararası antlaşmalarda önem kazanmıştır.
Küresel sosyal politikaya yönelik ilk hamlelerin 20. yüzyılın 30 ve 40’lı
yıllarında ortaya çıktığı siyaset tarihi açısından pek bilinmez. Bu anlamda küresel
sosyal politikanın ilk mimarları Büyük Britanya ile ABD idi. Bu iki ülkenin
birbirlerine daha da yakınlaşması ile ortaya Atlantik Paktı denilen uluslararası
boyutuyla bir sosyal antlaşma çıkmıştır.
Amerikan devlet başkanı Roosevelt ve İngiliz başbakanı Churchill daha 1941
yılında Atlantik Paktını imzalamıştır. Kaufmann’a göre bu antlaşma, refahın
küreselleştirilmesine yönelik uluslararası alanda yapılan ilk sözleşmedir (Kaufmann,
2003). 2. Dünya Savaşı sonrası için yeni bir sosyal düzen öngören bu uluslar arası
paktta, herkese daha iyi çalışma şartları, daha fazla sosyal güvenlik ve ülkeler arası
iktisadî işbirliği gibi bazı temenniler yer almaktaydı (Seyyar, 2008:23).
Sosyal politika ve sosyal güvenlik kavramı uluslararası düzeyde ilk defa
10.12.1948 tarihli "İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi"nde ifadesini bulmuştur.
Diğer taraftan, özellikle küreselleşme sürecinde ülkeler arası müşterek iktisadî faaliyet
ve serbest seyahat imkânları geliştikçe, yabancı ülkelerde çalışan işçilerin sayısı
9
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
artmakta ve bununla birlikte yabancı işçilerin ve aile fertlerinin sosyal güvenliğine
yönelik problemlerin çözümlenmesinde sosyal güvenlik alanında devletlerarası
işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Buna binaen uluslararası sosyal güvenlik
çalışmalarında hızlı bir gelişmenin sonucunda ikili ve çok taraflı sosyal güvenlik
antlaşmaları ortaya çıkmıştır (Seyyar, 2008:593).
Gülmez’e göre uluslararası sosyal politikanın başlıca görev ve hedefleri
şunlardır (Gülmez, 2000:8):
- Dünyada yaşayan ve sosyo-ekonomik yönden güçsüz olan kişi ve kesimleri
korumak.
- Küreselleşmenin derinleştirdiği uluslararası barışı tehdit eden sosyal
adaletsizlik ve eşitsizlikleri azaltmak ve gidermek.
- Sosyal politikanın uluslararası ortaklarıyla küresel sosyal sorunların
çözümüne dönük olarak küresel veya bölgesel düzeylerde gerekli tedbirleri almak,
hukukî düzenlemeleri ve değişiklikleri yapmak.
6.1.
Ulusal Sosyal Politikadan Küresel Sosyal Politikaya
Küreselleşme denilince belki de ilk akla gelen dünya ülkelerinin iktisadi ve
ticari bağlarının birbirlerine daha da yakınlaşması ve küresel iletişim teknolojileri
alanında artan bağlar anlaşılmaktadır. İktisadi küreselleşme ile birlikte birçok ülkenin
sosyo-ekonomik dengesi de bozulmuş ve dolayısıyla sosyal adaletin tesisi de
zorlaşmıştır. Bundan dolayı küreselleşme sürecinde olumsuz sosyo-ekonomik
sonuçlara karşı uluslararası boyutuyla sosyal politika mekanizmalarına her geçen gün
daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Madem küreselleşmenin önüne geçilememekte o
halde bu sürecin sosyal ve adil paradigmalarla beslenmesi gerekmektedir (World
Commission on the Social Dimension of Globalization, 2004).
Ulus devletler boyutuyla kapitalizmin doğurduğu sorunlara karşı sosyal devlet
modelleri ve buna bağlı olarak sosyal politika araçları geliştirilmiştir. O halde
küreselleşmenin olumsuz sonuçlarına karşı küresel sosyal politikalar, uluslar ve ülkeler
arası sosyal barışı temin etmek bakımından stratejik bir çözüm olabilir mi? Küresel
sosyal politikalar, geçmiş dönemde küreselleşmeden en çok zarar gören ülkelerin
sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlayacak olacaksa uluslar arası düzeyde sosyal
politika alanında ülkeler arası işbirliğine de ihtiyaç duyulacaktır. Sadece gelişmiş
ülkelerin yararına olacak tek taraflı küreselleşmeden ziyade kalkınmakta olan ülkelerin
gelişme potansiyelini de harekete geçirecek sosyal küreselleşme sürecine ihtiyaç
vardır. Buna göre gelişmiş batı ülkelerinin vatandaşlarına tanınan sosyal hakların
benzerinin gelişmekte olan ülke vatandaşlarına da tanınmalıdır. Bu kapsamda asgari
seviyede de olsa sosyal haklara şahsi erişim imkânlarının artırılması ve yaygın sosyal
koruma sistemlerinin geliştirilmesi yoksul veya gelişmekte olan ülke vatandaşları için
de bir lüks olmaktan çıkmalıdır. Bu bağlamda çok basit bir yaklaşımla uluslararası
(küresel) sosyal politikalar, uluslararası (küresel) politikaların sosyalleş(tiril)mesi ve
dolayısıyla insanîleş(tiril)mesi anlamına gelmektedir (Leisering, 2007:185-203).
Küresel politikaların sosyalizasyonu kapsamında bundan böyle geleneksel
küresel güvenlik sorunlarından çok dünya ülkelerinde yaşanan sosyo-ekonomik ve
10
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
çevresel sorunlar ağırlık kazanacaktır. Tabii ki bu arada ister istemez gerçekçi ve
somut bazı sorular aklımıza gelebilir? Mesela küresel sosyal politikaların uygulanabilir
şansı ne kadar yüksektir? Küresel sosyal politika alanında ülkeler arası işbirliğinin
etkin bir şekilde gerçekleşmesi ne kadar mümkündür? Küresel sosyal sorunların
çözümüne dönük küresel bilinç ne seviyededir? Küresel boyutuyla sosyal politika
teorileri ve fikirleri bilim dünyasında ve devletler nezdinde ne derece yaygındır?
Uluslarası sosyal nitelikli kurumlar küresel sosyal sorunların çözümüne dönük yeteri
derecede mekanizmalara ve mali imkânlara sahip midir? Uluslarası sosyal nitelikli
sözleşmelerin küresel sosyal sorunların çözümünde etkisi nedir?
6.2.
Küresel Sosyal Politikanın Oluşturulabilme Şansı
Küresel sosyal politika fikrinin geliştirilmesi, dünya ülkelerinin ve özellikle 3.
Dünya ülkelerinin sosyo-ekonomik sorunlarının çözümünde önemli bir atılım olacağı
belirtildiği halde Batı kaynaklarında yer alan bilimsel yaklaşımlar, bu oluşumun
önemine vurgu yapmalarıyla birlikte uygulanabilirliği açısından Doğu ülkelerinin
sosyo-kültürel geri kalmışlığını bir engel olarak görmektedir. Sosyal devlet
uygulamalarının kaynağını tarihi süreç içindeki gelişmelerden yola çıkarak Batı
kültürüne bağlayan Batı Avrupa ülkelerinin bilim adamları, bu kültürden uzak olan
toplumların ve ülkelerin sosyal politika uygulayamayacaklarını ve dolayısıyla küresel
sosyal politikaya katkı sağlayamacaklarını iddia etmektedir. Batı kültürünü temsil eden
bilim adamları, ulus devletinin yapısı ile sosyal politika arasında sıkı bir bağ kurarak
ulus devlet niteliğine sahip olmayan Batı dünyasının dışındaki ülkelerin de bundan
dolayı sosyal politika geliştiremeyeceğine inanmaktadır. Kültürel anlamda sosyal
politikanın küreselleştirilmesini hem mümkün görmeyen hem de görmek istemeyen
yaklaşımlar, Batı dünyasına çok yaygındır. Batı toplumlarında yaşayan sosyal politika
uzmanlarına göre refah devlet modelinin kökleri aydınlanma, rasyonalizm,
Hıristiyanlık, sanayi devrimi ve işçi hareketlerinin ortaya çıkardığı değerlere
dayanmaktadır. Bütün bu unsurların yanında devlet geleneğinin de diğer kültürlerde
olmadığı aynı kesim tarafından iddia edilmektedir (Rieger-Leibfried, 2004).
Bu çok tartışmalı iddiaların perde arkasında diğer medeniyetlerden üstün olma
arzusu yatmakla birlikte sosyal devlet olma sürecinde özellikle işçi işveren arasında
yaşanan çatışmalar bile bu sürecin nasıl sancılı geçtiğinin bir göstergesidir. Diğer
taraftan İslâm ülkelerinde özellikle asr-ı saadette zekât sisteminine dayanan sosyal
devlet modellerinin varlığından birçok sosyal politika uzmanı haberdar olmadığı için
sosyal politika tarihini kendi tarihsel perspektifinden görme yanılgısına varmaktadır.
Diğer taraftan Batı ülkelerinde bile son yıllarda refah devleti anlamında
gelişmiş bir sosyal politikanın bir krizde olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla
küreselleşmenin getirdiği rekabet ortamında ulusal yapısını gittikçe daha çok yitiren
ülkelerin sosyal politika gücü de azalmaktadır. Dünya toplumlarının sosyal ve siyasi
yapısına bakıldığında sosyal politika alanında küresel boyutuyla etkin bir işbirliğinin
de imkânsız olduğu görüşü yaygındır. Dünya’ya küresel boyutuyla bakıldığında tek
devletten ziyade onlarca hatta yüzlerce birbirinden farklı devletlerin varlığına tanık
olmaktayız. Dolayısıyla bu anlamda tek bir küresel devlet olmadığına göre (küresel)
refah devletinden de bahsedilmesi mümkün değildir. Küresel yansımaları olan ulusal
sosyal politikalar belki gündeme getirilebilir ancak küresel merkezi bir karar
11
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
mekanizması olmadan bunların ulusal sosyal politikalar kadar bütün dünya ülkelerinde
aynı bağlayıcılıkla ve etkinlikle uygulanabilirliği tartışmalıdır (Leisering, 2008).
6.3.
Küresel Sosyal Politikayı Engelleyen Faktörler
Hedef: Küresel Sosyal Politikayı Engelleyen Faktörler hakkında bilgi sahibi
olmak
Liberal görüşlere sahip olan ve dolayısıyla küresel sosyal politikaya karşı gelen
bilim adamları küreselleşmenin sosyalleştirilmesi teşebbüsünde iki olumsuz risk
görmektedir:
2.3.1. Race To Bottom Etkisi
“Aşağıya doğru yarış” anlamına gelen “race to bottom” kavramı, küresel
rekabet ortamında sosyal ve çevresel standartların gerilemesinin yanında çalışma
hayatında elde edilmiş sosyal hakların geriye alınmasına dayanan bir modele işaret
etmektedir (Hahn, 2009:118-121). Bu modele göre çalışma hayatına yönelik
standartlar (örneğin haksız feshe karşı korunma hakkı) sadece belirli bölgeler veya
ülkeler için geçerlilik kazanmaktadır. Bu bağlamda girişimciler ve yatırımcılar da
genelde bu bölge veya ülkelerin dışında en elverişli şartlar çerçevesinde serbestçe
faaliyetlerde bulunabilmekte ve kârlarını artırabilmektedir.
Serbest ticaret bölgeleri böylece küresel yatırımcıların lehine birbirleriyle
rekabete girmektedir. Bu ortamda her bölge veya ülke, sosyal standartları zorlayarak
“aşağıya doğru yarış”a girmek suretiyle özellikle çalışanların gelir seviyesini
düşürmekte ve onları yoksulluğa itmektedir. “Race to bottom” etkisi büyük iktisadi ve
siyasi birlikler veya güçlü devletler (ABD, AB; Çin) arasında olabileceği gibi birlik
(örneğin AB) içindeki üye devletler arasında da meydana gelebilmektedir. Sosyal
politika müdahalelerini göz ardı eden veya gereksiz gören bu neo-liberal yaklaşımların
geçerlilik kazanması durumunda uluslararası boyutuyla en azından bazı ülkeler
arasında haksız rekabetin ortaya çıkması muhtemeldir. Ulus devletlerinin güç kaybına
uğraması ve kamusal sosyal politikaların etkinliğini kaybetmesi, ekonomi aktörlerine
(uluslararası şirketlere) lobicilik faaliyetlerinde bulunan gruplar aracılığıyla da
gerçekleşmektedir. Bu gelişmelerin karşısında devletler, kendi aralarında uluslararası
boyutuyla asgari standartlar üzerinden sosyal antlaşmalar yapamamaktadır.
Küresel rekabet ortamında sanayi temsilcileri de örneğin çevre
düzenlemeleriyle ilgili katı kuralların uygulanmasına karşı çıkmaktadır. Dolayısıyla
tek taraflı olarak hiçbir devlet, kendi sanayicilerine yeni işletme maliyetleri getirecek
düzenlemeler tam anlamıyla yapamamaktadır. “Race to the Bottom“ teorisine karşı
çıkan bilim adamları, küresel rekabet ortamının daha âdil olması için, hangi ülkede
yatırım yaparlarsa yapsınlar asgari seviyede de olsa (uluslararası) şirketleri bağlayan
düzenlemelerin ulusal boyutta da yapılabileceğinden bahsetmektedirler.
Böylece diğer gelişmekte olan ülkelerde de ekolojik ve sosyal standartların da
yükseltilmesi mümkün olabilmektedir. Çevre kirliliğinin önlenebilmesi için özellikle
üretim alanında örneğin otomobillerin eksoz emisyon standartlarının en ağır ölçütlere
göre belirlenmesi gerekmektedir. Böylece uluslararası sosyo-ekonomik ilişkilerde
“aşağıya doğru yarış“ yerine sağlıklı çevreyi kısacası hayat kalitesini esas alan
12
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
“yukarıya doğru yarış“ (Race to the Top) geçerlilik kazanacaktır. Uluslararası şirketler,
bu yaklaşımla küresel boyutuyla bütün üretim birimlerinde aynı standartları
gözetmeleri ve uygulamaları durumunda da ekonomik yönden avantajlı konuma
gelebilmektedir.
2.3.2. Sosyal Damping
Sosyal damping (social dumping), işgücü maliyetlerini düşürmek ve iç ticarette
haksız rekabet sağlamak maksadıyla, çalışan işçilerin sosyal haklarını (iş güvenliği; İş
güvencesi; asgari ücret vb.) kısıtlamak, kaçak (sigortasız) ve ucuz işçi çalıştırmak veya
çocuk işgücünden yararlanmayı öngören bir yaklaşımdır. Bir devlet, sosyal politika
düzenlemelerinde oldukça ihmalkâr davranması, sosyal güvenlik ve çalışma hayatı ile
ilgili tedbirlerini yeterince almaması durumunda sosyal damping olgusu ortaya
çıkabilmektedir. Devletlerin, çalışanların bazı temel sosyal haklarının kısıtlanmasına
hukukî yönden imkân tanınması veya sermaye kesimi tarafından gerçekleştirilen bu
kısıtlanmaların karşısında susması durumunda ulusal üretim, dış ticarette avantaj elde
edebilmektedir. Ancak böyle bir durumda, uluslar arası ticarette haksız rekabet şartları
oluştuğundan, diğer devletler de kendilerini korumak maksadıyla “sosyal damping”e
karşı (anti-sosyal damping politikaları) bir müeyyide olarak bu gibi ülkelerden ithal
edilen mallara gümrük vergisi koyabilir ve(ya) kota uygulayabilir (Seyyar, 2008:414).
Bu ünitede;
1.
Küreselleşme Kavramını öğrendik.
Küreselleşme, bilginin, haberleşmenin, kültürel etkileşimin ve sermayenin ulusal sınırları aşıp
uluslar üstü bir nitelik kazandığı, ekonomi, kültür, siyaset, yönetişim ve benzeri alanlarda ülkeler
arasındaki bağımlılığın arttığı bir süreçtir.
2.
Küreselleşmeyi Kolaylaştıran veya Hızlandıran Faktörleri öğrendik.
Özellikle modern ulaşım ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve serbest piyasa ekonomisi
3.
Küreselleşme İle İlgili Sosyal Teorileri öğrendik.
Radikaller (Küreselleşmenin yanında olanlar)
Şüpheciler (Küreselleşmenin karşısında olanlar)
Dönüşümcüler (Küreselleşmeyi bir süreç olarak görüp artı ve eksileri ile birlikte değerlendirenler)
4.
Globalizasyon-Globalizm-Globalite Kavramları Arasındaki İlişkiyi öğrendik.
Globalizasyon: Küreselleşme
Globalizm: Serbest piyasa ekonomisinin dayatılması
Globalite: Küresel köy
5.
Küreselleşmenin Sosyal Politika Üzerindeki Etkilerini öğrendik.
Küreselleşmenin ekonomik büyümenin sağlanması konusunda önemli fırsatlar sağladığına şüphe
olmamakla birlikte, bu başarıların sosyal alana yansıtılamadığı da bir gerçektir. Küreselleşme işçiler,
sendikalar ve sosyal politikacılar için mevcut şartların kötüleşmesi anlamına gelmektedir.
13
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
Küreselleşmenin bir bütün olarak sosyal devlet anlayışında geriye gidişe yol açtığı ifade
edilmektedir. Küreselleşme ile birlikte devletler sosyal politikaya ilişkin görevlerini yerel yönetimlere,
özel sektöre, STK’lara ve bireylere paslayarak, sosyal politika konusunda düzenleyici-denetleyici-yasal
çerçeveyi çizici bir rol üstlenmektedirler.
6.
Küresel bir sosyal politikanın oluşturulma şansını tartıştık.
Sosyal politikanın bugün geldiği noktada, küresel bir sosyal politika oluşturulması mümkün müdür?
Bu soruya cevap olarak, küresel bir sosyal politika oluşturulmasının önündeki en önemli engellerden race
to bottom ve sosyal damping olguları üzerinde durduk.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
Dar anlamda ve geniş anlamda küreselleşme ne anlama gelmektedir?
Küreselleşmenin unsurları nelerdir?
Küreselleşmeyi kolaylaştıran ve hızlandıran faktörleri sıralayınız.
Küreselleşmeye karşı çıkan görüşlerin temel dayanaklarını sayınız.
Küreselleşmenin yanında olan görüşlerin temel dayanaklarını sayınız.
Küreselleşme beraberinde ne gibi riskler getirmektedir?
Küreselleşme beraberinde ne gibi haklar getirmektedir?
Globalleşme, globalizm ve globalite kavramlarını açıklayınız.
Küreselleşme sosyal politikayı ne yönde etkilemiştir? Tartışınız.
Uluslararası sosyal politikanın başlıca hedefleri nelerdir?
Küresel bir sosyal politika oluşturulabilir mi? Tartışınız.
Race to bottom ne demektir? Açıklayınız.
Sosyal damping ne anlama gelmektedir. Açıklayınız.
14
Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi
BÖLÜMDE KULLANILAN KAYNAKLAR
ALPER, Yusuf (2013), “Küreselleşme ve Küreselleşmenin Sosyal Sorunları”, Sosyal
Politika içinde, Ed. Aysen Tokol ve Yusuf Alper, 4. Baskı, Dora Basım, Bursa,
s. 35-56.
GÜVEN, Sami (2001), Sosyal Politikanın Temelleri, 3. Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa.
SEYYAR, Ali (2013), “Uluslararası Sosyal Politikanın Küresel Çerçevesi”,
Küreselleşen Dünyada Uluslararası Sosyal Politika içinde, Ed. Ali Seyyar ve
Cihan Selek Öz, Sakarya Kitabevi, Sakarya.
SEYYAR, Ali (2008), Sosyal Siyaset Terimleri, Sakarya Yayıncılık. Sakarya.
ŞAHİN, Köksal (2007), Küreselleşme Tartışmaları Işığında Ulus Devlet, İlgi Kültür
Sanat, İstanbul.
15
Download