küresel ekonomik beklentiler 2014 - Risk Yönetimi ve Kontrol Genel

advertisement
KÜRESEL EKONOMİK BEKLENTİLER
2014
A Publication of the World Bank
T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
RYKGM - EKONOMİK ANALİZ VE DEĞERLENDİRME DAİRESİ
06.02.2014
ANKARA
YAYIN NO: 382
1
İÇİNDEKİLER
ı. KÜRESEL GÖRÜNÜM............................................................................................................................. 3
1.1 Genel Bakış .................................................................................................................................... 3
1.2 Yakın Zamandaki Gelişmeler ......................................................................................................... 5
Küresel Ekonomik Büyümedeki (Yavaş Bir) İvme Beklentisi Yüksek Gelirli Ülkeler Kaynaklıdır .... 10
Genel Görünüm Önemli Belirsizliklere Bağımlı Durumdadır ......................................................... 11
ıı. BÖLGESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM .................................................................................................... 17
2.1 AVRUPA VE MERKEZ ASYA........................................................................................................... 17
Son gelişmeler ............................................................................................................................... 17
GENEL GÖRÜNÜM ......................................................................................................................... 19
RİSKLER .......................................................................................................................................... 21
2.2 Doğu Asya ve Pasifik Ülkeleri....................................................................................................... 22
Son Gelişmeler............................................................................................................................... 22
Mevcut Görünüm .......................................................................................................................... 23
Riskler ............................................................................................................................................ 24
2.3 Latin Amerika ve Karayipler......................................................................................................... 25
Son Gelişmeler............................................................................................................................... 25
Mevcut Görünüm .......................................................................................................................... 27
Riskler ............................................................................................................................................ 28
2.4 Orta Doğu ve Kuzey Afrika ........................................................................................................... 28
Son Gelişmeler............................................................................................................................... 28
Mevcut Görünüm .......................................................................................................................... 29
Riskler ............................................................................................................................................ 30
2.5 Güney Asya .................................................................................................................................. 31
Son Gelişmeler............................................................................................................................... 31
Mevcut Görünüm .......................................................................................................................... 32
Riskler ............................................................................................................................................ 33
2.6 Sahraaltı Afrika ............................................................................................................................ 34
Son Gelişmeler............................................................................................................................... 34
Mevcut Görünüm .......................................................................................................................... 36
Riskler ............................................................................................................................................ 37
III. Sermaye Akımları: Geçmiş ve Beklenen Eğilimler ............................................................................ 38
Riskler ............................................................................................................................................ 40
2
I. KÜRESEL GÖRÜNÜM
1.1 GENEL BAKIŞ
Birkaç yıldır süren aşırı zayıflıkların ardından nihayet yüksek gelirli ülkeler ekonomik
krizi atlatıyor görünmektedir. Geçtiğimiz yıl % 2,4 seviyesinden, 2014’te %3.2, 2015’te
%3.4 ve 2016’da %3.5 olmak üzere küresel ekonomik büyümenin hızlanması
beklenmektedir. Söz konusu hızlanmanın çoğunun, mali konsolidasyondan kaynaklı
büyümenin önündeki engeller ile politika belirsizliğin hafiflemesi ve özel sektörün
iyileşmede belli bir noktaya gelmesi sonucu yüksek gelirli ülkeler kaynaklı olması
beklenmektedir.
Yüksek gelirli ülkelerde büyüme oranlarının, 2013’teki %1.3 seviyesinden 2014’te %2.2,
2015 ve 2016’da %2.4’e yükseleceği tahmin edilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda gelişmekte
olan ülkeler küresel ekonomiyi ileri iterken bu durumda gelişmiş ülkelere doğru bir
kayma söz konusudur. Öte yandan bu ülkelerdeki güçlü büyüme ve bunun yanında güçlü
ithalat talebi, küresel büyümeye ikinci bir dayanak olarak gelişmekte olan ülkelerin
ihracatı için önemli bir hızlandırıcı etken olacaktır. Bu durum küresel finans koşullarının
da normalleşmesini sağlayabilecektir.
2013’ün yarısından bu yana gelişmekte olan ülkelerin ekonomik aktivitesinde yüksek
gelirli talebin güçlenmesi gibi pozitif gelişmeler yaşanmıştır fakat daha sıkı küresel mali
koşullar, sermaye akımlarının azalması ve ABD’de parasal genişlemede kademeli geri
çekilme beklentileri bu gelişmeleri kısmen dengelemiştir. Genel olarak gelişmekte olan
ülkelerdeki büyüme oranları 2013’teki %4.8 seviyesinden ılımlı bir sıçrama göstererek
2014’te %5.3, 2015’te %5.5 ve 2016’da % 5.7 seviyesine yükselmesi beklenmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin GSYH büyümesi kriz öncesi dönemden yaklaşık % 2.2 oranında
daha zayıf olacaktır. Tahminler yüksek gelir grubundaki ülkelerdeki olağandışı parasal
destek önlemlerinin geri çekilmesinin hızı ölçüsünde hassas olacaktır.
Öte yandan ABD’de büyümenin güçlenmesi, Ocak 2014 itibariyle Merkez Bankasını
ekonomiye verdiği desteği azaltmaya başlamaya sevk etmiştir. ABD para politikasındaki
kademeli normalleşme, kendi kendine sürdürülebilir bir iyileşmenin yolda olduğunun
göstergesidir.
3
Bölgesel ekonomilerdeki son gelişmeler ve beklentiler ile gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerdeki ekonomik görünüm izleyen bölümlerde detaylarıyla yer alacaktır.
Tablo 1: Küresel Ekonomik Görünüm Özeti
4
1.2 YAKIN ZAMANDAKİ GELİŞMELER
Güçsüz büyüme oranları ve durgunluk dönemiyle geçen yıllardan sonra yüksek gelirli
ekonomiler krizden çıkış eğilimine girmişlerdir. Üç büyük gelişmiş ekonomi olan ABD,
Avro Bölgesi ve Japonya ekonomileri arasında en büyük düzelme ABD ekonomisinde
görülmüştür ve ABD’de gayrisafi yurtiçi hâsıla kriz öncesi dönemdeki seviyesine göre
yüzde 5,6 oranında artış göstermiştir.
Şekil 1: Seçilmiş Ekonomilerin Büyüme Oranları
ABD’de yüksek seyreden uzun vadeli faiz oranları, mali belirsizlik ve bütçe
görüşmelerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle kriz sonrası iyileşme gecikirken Japonya’da,
güçlü mali ve parasal genişlemeyle beraber güçlenen büyüme, artan enflasyon ve para
biriminin değer kaybetmesiyle ihracat yüksek oranda artmıştır. Avro Bölgesi’nde de
2013’ün ikinci çeyreğiyle beraber büyüme oranı Almanya’nın öncülüğünde pozitife
dönmüş; İrlanda, Portekiz, İspanya durgunluktan çıkmıştır. Ancak Avro Bölgesi hala kriz
öncesi ekonomik seviyelerin çok altında yer almaktadır.
Bu üç büyük ekonomiye dair anketler, iş dünyası hareketleri ve yatırım harcamalarında
artış olacağını göstermektedir. Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) değerleri de imalat
5
hareketlerinin artarak devam edeceğini ve krizden bu yana en yüksek seviyelere
ulaşacağını belirtmektedir.
Avrupa’da her ne kadar büyüme iyileşmeye yeterli şekilde işaret etmese de işgücü
piyasaları istikrara yönelik işaretlere sahiptir. Bölgedeki bankacılık sisteminin devlet
borcunda önemli bir paya sahip olmaları ve kaldıraç sisteminin yarattığı baskılar
dolayısıyla oluşan kırılganlık nedeniyle finansal sisteme dair birtakım baskılar mevcuttur.
2013’ün başında gelen zayıf verilerden sonra gelişmekte olan ülkelerdeki hareketler
güçlenmiş, ikinci ve üçüncü çeyrekten itibaren bu ülkelerdeki büyüme güçlenmiştir.
Ancak Çin, Hindistan, Malezya, Tayland ve Meksika gibi ülkelerdeki gelişmeler Güney
Afrika, Türkiye ve Endonezya gibi ülkelerle bir olmamaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki sanayi
üretimi Ekim ayında yüzde 13,8 oranında artarken Çin dışarda bırakıldığında bu artış
yüzde 0,4 oranında gerçekleşmiştir.
Yüksek gelirli ekonomilerdeki güçlenme ve Çin’deki talebin artmasıyla beraber
gelişmekte olan ülkelerde görülen büyüme oranı 2013’ün ilk çeyreğindeki yüzde 6,9
oranından 2013’ün üçüncü çeyreğinde yüzde 9,3’e yükselmiştir. Bölgesel bakışta ise,
Doğu Asya’da güçlenmenin en yoğun olarak görüldüğü söylenebilir. Çin, Tayland ve
Malezya’da büyüme oranlarında hızlanma gözlenirken Ukrayna’da durgunluk ve
Türkiye’de yavaşlama gözlenmiştir. Güney Amerika’da ise Meksika’da güçlü iyileşme söz
konusuyken Brezilya’da iyileşme zayıflamıştır. Kriz sonrası iyileşme, Orta Doğu ve Kuzey
Afrika’da petrol ithalatçı ve ihracatçılarının politik durumlardan etkilenmesine paralel
olarak zayıf seyretmektedir.
Konjonktürel etmenler gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinde hem krizden önceki
dönemde hem de krizden sonraki dönemde çok büyük bir role sahiptir. Araştırmalar
göstermektedir ki; kriz öncesi (2003-07) ve kriz sonrası (2010-13) dönemlerde
gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinde konjonktürel etmenler diğer bütün
etmenlerden daha büyük rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin büyümesi yüzde
2,4 azalırken bu azalışın yüzde 2’lik kısmı konjonktürel faktörlerden kaynaklanmıştır.
Birçok orta gelirli ülkede atıl kapasite miktarı kısıtlı kalmıştır. Örneğin Brezilya ve
Türkiye’de çıktı açığı ya pozitif kalmış ya da düşük oranda negatif olmuştur ve bu
ülkelerdeki yavaşlama aşırı talebin yarattığı baskıları hafifleterek mevcut kırılganlıkların
etkilerini azaltmıştır. Bu duruma bir istisna olarak, Hindistan’da 2013 yılının ilk yarısında
6
yaşanan hızlı yavaşlamaya karşın çıktı açığı daha büyük miktarlara ulaşsa da bu durum
2013 yılının üçüncü çeyreğiyle beraber normale dönmeye başlamıştır.
Tablo 2: Gelişmekte Olan Ülkelerde Bölgelere Göre Büyüme Oranları
(%)
2003-07
2007-10
Bütün Gelişmekte Olan Ülkeler
2010-13
2013-16
Büyüme Oranı
7,7
5,5
5,3
5,5
Konjonktürden Kaynaklanan
1,5
-0,6
-0,5
0
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
6,2
6,2
5,8
5,6
Doğu Asya ve Pasifik
Büyüme Oranı
10,2
8,5
7,6
7,2
Konjonktürden Kaynaklanan
1,3
-0,2
-0,6
-0,4
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
8,9
8,7
8,2
7,6
7,3
1,3
3,9
4,1
2
-2,6
0,3
0,3
5,3
3,9
3,6
3,8
Avrupa ve Orta Asya
Büyüme Oranı
Konjonktürden Kaynaklanan
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
Latin Amerika ve Karayipler
Büyüme Oranı
5,4
2,9
3
3,3
Konjonktürden Kaynaklanan
1,9
-0,8
-0,3
0,2
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
3,5
3,7
3,4
3
Orta Asya ve Kuzey Afrika
Büyüme Oranı
5,4
4
0,8
2,5
Konjonktürden Kaynaklanan
0,9
0,4
-2
0,1
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
4,5
3,6
2,8
2,4
Güney Asya
Büyüme Oranı
8,4
6,9
5,2
6,3
Konjonktürden Kaynaklanan
1,3
-0,1
-1
0,4
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
7,1
7
6,2
5,9
Sahraaltı Afrika
Büyüme Oranı
7,2
5,3
5,1
6,3
Konjonktürden Kaynaklanan
1,5
-0,8
-0,7
0,3
Potansiyel Büyümeden Kaynaklanan
5,7
6,1
5,8
6
Kaynak: GEP 2014
7
Gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme dinamikleri son yıllarda büyük ölçüde kapasite
kısıtlamalarından etkilenmiştir. Birkaç büyük orta gelirli ekonomide, kapasite kısıtları
politika yapıcılarını mali ve parasal politikalar yoluyla büyümeyi arttırmaya itmiştir
ancak bu durum ülkelerin artan mali borçlarla, cari işlemler açıklarıyla ve büyümeden
yüksek enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kalmalarına yol açmıştır.
Raporda seçilen orta gelirli ülkelerden Brezilya ve Hindistan’da mali ve parasal
genişlemeci politikalar ile beslenen büyüme oranı potansiyel büyümeye yaklaşamasa da
Türkiye de çıktı açığı kapanmıştır.
Tablo 3: Seçilmiş Ülkelerde Büyüme Oranları
Ortalama Büyüme (%)
1999-03
2003-07
2013 Yılı Büyüme(%)
2010-12
Gerçekleşen
Potansiyel
Brezilya
2,3
4,7
1,8
2,2
3
Hindistan
5,2
9
5,8
4,4
6,4
3
7,3
5,5
4,3
4
3,4
5,2
3
1,9
2,9
farklı
makroekonomik
Türkiye
Güney Afrika
Kaynak: GEP 2014
Piyasalar
ülkelerin
riskleri
nedeniyle
birbirlerinden
farklılaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinden yüzde 62’si Mayıs-Eylül
2013 döneminde değer kazanırken diğerleri değer kaybetmiştir. Yüksek gelirli ülkelerde
sermaye akışları istikrara kavuşmaya başlasa da finansal piyasaların durumları hale
gelişmelere duyarlı halde bulunmaktadır.
ABD Merkez Bankası FED’in sürdürdüğü tahvil alım programını 85 milyar dolardan 75
milyara düşüreceğini açıklamasıyla beraber gelişmekte olan ekonomilerin piyasaları
yakından etkilenmiştir. Bu açıklamayla gelişmekte olan piyasalara sermaye akışı Eylül
2013’te Mayıs 2013’teki seviyeye göre yüzde 30 oranında azalmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerdeki mevcut durumlar, gelişmiş ekonomilere karşı hassaslık
göstermektedir. Bunun yanında, yurtiçindeki faktörler de ülkelerin ekonomilerini ve
piyasalarını yakından etkilemektedir. Tayland ve Türkiye’de artan siyasi riskler varlık
fiyatlarındaki azalışı beraberinde getirmiştir. 18 Aralık’tan Ocak 2013’ün ilk haftasına
kadar geçen süreçte bu azalış Tayland’da yüzde 8,7 olurken Türkiye’de yüzde 13,1
oranında gerçekleşmiştir.
8
Küresel ekonomilerde ticarete konu gıda ve maden fiyatları 2011’deki zirve fiyatlarına
göre sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 30 oranında düşüş göstermiştir. Küresel maden
tüketiminin yüzde 45’inin Çin tarafından yapıldığı dönemde fiyat riskleri genel olarak
aşağı yönlü olmaktadır. Bu arz eğiliminin sürdüğü ve Çin’in talebinin yavaşladığı bir
ortamında fiyat düşüşlerinin önümüzdeki iki yılda da devam etmesi öngörülmektedir.
Şekil 2: Sektörlere Göre Fiyat Endeksleri
Küresel ekonomilerde ticarete konu gıda ve maden fiyatları 2011’deki zirve fiyatlarına
göre sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 30 oranında düşüş göstermiştir. Küresel maden
tüketiminin yüzde 45’inin Çin tarafından yapıldığı dönemde fiyat riskleri genel olarak
aşağı yönlü olmaktadır. Bu arz eğiliminin sürdüğü ve Çin’in talebinin yavaşladığı bir
ortamında fiyat düşüşlerinin önümüzdeki iki yılda da devam etmesi öngörülmektedir.
Küresel ticaret hacminin büyümesi krizden sonraki dönemde yavaşlamıştır. 1990-2007
döneminde gelişmekte olan ülkelerin ticaret hacimlerinin hızlı büyümesiyle küresel
ticaret küresel gelirin iki katı kadar büyüme göstermiştir. Ancak krizden sonraki
dönemde küresel ticaret küresel ekonomi kadar bir büyüme oranına sahip olabilmiştir.
Bunun nedeni olarak ticaret hacimlerini hızla arttıran gelişmekte olan ülkelerin bu hızlı
artışı sürdürememeleri gösterilebilir.
Detaylı ticaret verileri göstermektedir ki, ticaretin gelire olan esnekliği, yani ticaretin
büyüme hızının ekonominin büyüme hızına oranı, zaman içinde azalış göstermekte ve bu
9
durum da dünya ticaretinin yapısının değişiklik göstererek mal ve hizmet ticaretinden
yoğun ithalat içeriğine kaydığını göstermektedir. Hem gelişmekte olan hem de yüksek
gelirli ekonomilerde özel sektör talebinin ithalat içeriği kamu harcamalarının ithalat
içeriğinden daha yüksek seyretmektedir.
Büyüme oranlarının normalleşmesi ve yüksek gelirli ekonomilerin taleplerinin eskiye
dönmesiyle beraber ticaretin tekrar küresel büyümeden daha hızlı büyüyeceği tahmin
edilmektedir. Dünya Bankası’nın projeksiyonlarındaki ekonomik modellere göre, dünya
ticareti 2013 yılında yüzde 3,1 oranında büyürken 2015 yılında bu oranın yüzde 5,1’e
çıkması öngörülmektedir.
KÜRESEL EKONOMİK BÜYÜMEDEKİ (YAVAŞ BİR) İVME BEKLENTİSİ YÜKSEK
GELİRLİ ÜLKELER KAYNAKLIDIR
Yukarıda da bahsedildiği gibi yüksek gelirli ülkeler ile Avrupa ve Merkez Asya’nın yavaş
fakat istikrarlı büyümesini yansıtır şekilde küresel ekonomik büyümede 2016’ya kadar
kademeli bir büyüme (2016’da %3,5) beklenmektedir.
Avrupa ve Amerika’daki iyileşmenin hâlihazırda çok gevşek para politikası, hanehalkı ve
devlet bütçe konsolidasyonu çabalarından kaynaklanan büyüme önündeki engellerin
azalması ile tüketilebilir mallar ve yatırım malları için bastırılmış talep ile desteklenmesi
beklenmektedir.
Avrupa’da iyileşmenin yavaş olması beklenmektedir. Zira özel sektör bilançosunda uzun
süreli ve derinden düzenlemeler yapılmıştır Bilançolar geliştikçe bunlardan kaynaklı
yavaşlama azalacaktır.
Amerika Birleşik Devletlerinde ekonomik büyümede, 2013’teki nispeten zayıf oranlara
(%1,8) göre 2014’te %2,8 ile ciddi bir hızlanma yaşanacağı tahmin edilmektedir. Bunun
ana uyarıcısı mali konsolidasyon kaynaklı büyüme önündeki engellerin azalması
unsurudur. Ayrıca konut yatırımlarındaki hızlanın yansıması da bu büyümeye etki
etmektedir (Konut yatırımlarının GSYH içindeki oranı mevcut durumda uzun vadedeki
ortalama değerlerine yakındır).
Japonya’da katı para ve maliye politikası güçlü bir döngüsel iyileşmeye yol açmıştır. Ancak
özellikle düşük üretkenliğe sahip hizmet sektöründe üretken büyümeyi (ve ücretleri)
canlandıracak, teşvik edecek yapısal reformların yokluğunda, söz konusu iyileşme
10
sürdürülebilir görünmemektedir. Diğer yüksek gelirli ülkelerin aksine mali sıkılaştırma
2014’te büyüme üzerinde yük olabilir. Bu çerçevede Japonya’da büyümenin 2014’te %1,7
olması ve 2016’ya kadar yavaşlaması (%1,3’e) beklenmektedir.
 Gelişmekte Olan Ülkelerde (GOÜ) Büyüme Kriz Öncesi Yıllara Göre Zayıf
Fakat Potansiyel İle Uyumludur.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme 2013 yılı başında zayıflıklar göstermiş ancak yılın
ikinci yarısında hızlanarak 2014 yılı için pozitif etki yapmıştır. Böylece büyümenin
%4,8’den %5,3’e yükselmesi beklenmektedir.
Yüksek gelirli ülkelerde para politikasının normale dönüşü ile gelişmekte olan ülkeler
kayda değer dalgalanmalar ile karşı karşıya kalabilirler. ABD’de uzun dönemde faiz
ortamlarının yükselmesi beklenmektedir. Bu gelişmelerin sonucunda GOÜ’lere sermaye
akışının azalması öngörülmektedir. Öte yandan yüksek gelirli ülkelerde büyümenin
güçlenmesinin, gelişmekte olan ülkeler için önemli bir uyarıcı olması da beklenmektedir.
Hem yüksek gelirli ülkelerdeki zayıf talep hem de ithalatın kompozisyonundaki
değişimler neticesinde geçtiğimiz son birkaç yılda küresel ticaret düşük seyretmiştir.
Yüksek gelirli ithalat talebi iyileştiğinde küresel ticaretin 2013’teki % 3.1 seviyesinden
2014’te %4.6, 2015 ve 2016’da %5.1 büyümesi beklenmektedir. Bu durum yüksek faiz
oranlarının negatif etkilerini ve gelişmekte olan ülkelere olan zayıf sermaye akışını
dengeleyemeye yardımcı olabilir. Gelişmekte olan ülkelerin 2016 yılında % 5.7 büyümesi
potansiyel ile uyumlu olsa da kriz patlamadan önceki yılların ortalamasına (%7,3) göre 2
puan civarında düşük kalmaktadır.
GENEL GÖRÜNÜM ÖNEMLİ BELİRSİZLİKLERE BAĞIMLI DURUMDADIR
Bu çalışmada yapılan tahminler en olası sonuçlar olsa da genel durum bazı önemli
belirsizlere bağlı bulunmaktadır. Son 5 yıldır dünya ekonomisini uğraştıran ana riskler
yatıştırılmış olsa da temelde yatan sorunlar daha az şiddetli olmakla beraber geçmemiştir.
1- Avro Bölgesinde birçok başarı sağlanmıştır. Bankalar kendini yeniden yapılandırmaya
doğru uzun bir yol gitmiştir. Fakat küresel finansal krizin açığa çıkardığı tüm sorunların
tamamen çözülmesi için daha alınması gereken uzun bir yol vardır. Büyük üretim
açıklarını kapatmak için güçlü büyümeye ihtiyaç vardır. Ancak böyle bir büyümeyi
11
sağlayacak sürükleyiciler belirsizdir. Bankacılık sektörü hala zayıftır ve tam teşekküllü bir
bankacılık birliğinin üzerinde halen çalışılmaktadır.
Öte yandan yaygın genç işsizliği ve uzun süreli işsizlik, iş becerilerinde ve işsizlerin
istihdam edilebilirliğinde kalıcı bir bozulma kaygılarını artırmaktadır. Devam eden keskin
kredi koşulları da borç fazlası sorunlarını artıracak bir deflasyon endişesi yaratabilir.
2- ABD’de genel devlet açığı temel olarak ağır harcama kesintileri ve artan vergi gelirleri
ile belirgin bir şekilde düşmüştür. Fakat borçların GSYH’ye oranını kontrol altına alacak
orta vadeli planının kabulünde az bir ilerleme kaydedilmiştir ve ek risklerin göze alınması
durumu ile aşırı politika sıkılaştırması devam etmektedir.
3- Çin’deki kaygılar, yapılan yatırımların ölçeği, orta vadedeki karlılığı ve yatırımları
finanse etmek için alınan kredilerin canlılığı çerçevesinde şekillenmektedir. Mevcut
riskleri dikkate alarak yetkililer daha güvenilir bir tüketici talebine ve büyümeyi
sağlayacak hizmetlere doğru ekonomiyi yeniden yapılandırmaktadır. Önemli bir tehdit
olarak, Çin’deki yatırımlarda ani bir düşüş olursa GSYH’de %3 veya daha fazla azalma
görülebilir. Bu da bölgede ve Çin ile yakın ticari bağları olan ekonomilerde zincirleme bir
etki yapabilir.
Yukarıda açıklanan hususların dışında dünya ekonomisini etkileyebilecek potansiyel
yukarı yönlü riskler de bulunmaktadır. Japon ekonomisinin yapısal bileşenlerine güçlü bir
takviye/teşvik, ABD’de mali politikada çok yıllı bir anlaşma, Avrupa bankalarında
sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi (recapitalisation) ve bankacılık birliği
konusunda kaydedilebilecek ek ilerlemeler yüksek gelirli ülke ekonomilerinde güveni
artırabilir ve çok daha güçlü bir iyileşmenin önünü açabilir.
Öte yandan gelişmiş ülkelerde beklenenden daha güçlü bir iyileşme, gelişmekte olan
ülkelerde dış talebe önemli bir destek sağlayarak, yükselen küresel faiz oranlarınca
tetiklenen yurtiçi talepteki aşağı yönlü ayarlamaların dengelenmesine yardımcı olabilir.
 Yakın vadede daha yüksek küresel faiz oranlarına geçiş sarsıntılı olabilir ve
makroekonomik dengesizlikler kötüleşebilir
Faiz oranlarında hızlı bir yükselme gelişmekte olan ülkelerde, iç ve dış borç servisinin
maliyetini artırarak yatırımcı portföyüne ciddi zarar verebilir. Bu süreçte yüksek
12
miktarlarda dış borcu olan ülkeler ile son yıllarda büyük kredi genişlemesi (credit
expansions) yaşayan ülkeler de risk altında olabilir.
Olumsuz bir senaryo olarak; gelişmekte olan ülkelere sermaye akışlarının, gelişmekte
olan ülkeler GSYH’sinin %0.6’sı kadar düşerek birkaç ay içinde %80 azalması beklenebilir.
Böyle bir durumda gelişmekte olan ülkelerin ¼ kadarı ekonomik ve mali istikrarsızlığı
artırabilecek şekilde küresel sermayeye ulaşmada ani durmalar yaşayabilir. Küresel faiz
oranlarında hızlı yükselme ve sermaye akışlarında geri çekilme bazı ülkeler için ödemeler
dengesini veya yurtiçi finansal krizi kötü etkileyebilir/tetikleyebilir.
Büyük resesyon döneminde gelişmekte olan ülkeler dirençli bir süreç geçirse de dış
finansman koşullarında kötüleşme karşısında mevcut durumda daha zedelenebilir
konumda olacaktır. Bunun yanında Sahra altı Afrika, Orta Asya, Güney Asya ve Latin
Amerika’daki küçük ekonomiler için dikkat çekicidir. Gelişmekte olan ülkelerin yaklaşık
yarısında mali açıklar 2007’deki seviyeye göre (GSYH’nin) %4 puan daha fazla
durumdadır. Kötüleşme özellikle Orta Doğuda görülmektedir.
 Finansal sektör riskleri gelişmekte olan ülkelerde artmıştır fakat en çok
Orta Asya’da telaffuz edilmektedir.
Birçok gelişmekte olan ülkede son 5 yılda kredi stoklarının GSYH’ye oranı, teşviklerin ve
gevşek küresel finansal koşulların bir yansıması olarak hızlı bir şekilde artmıştır. Bu
durum ekonomik konjonktür değişirse, ilk kez borç alanlar arasında borçlanma servisi
zorluklarını yaşama ve borçlu sayısında artış ve mali istikrarı sağlama gibi potansiyel
riskleri gündeme getirmektedir.
Birçok orta gelirli ülke arasında; Brezilya, Türkiye, Malezya, Vietnam, Tayland, Endonezya
ve Çin’de kredi stoku, 2007’den bu yana GSYH’nin % 20’si veya daha fazlası oranında
artmıştır. Çin’de kredi stoku 2007’den bu yana %60’tan fazla artmıştır.
Birçok gelişmekte olan ülkede kamu sektörünün borçluluk durumu da (çoğunda GSYH’nin
% 60’ını aşan düzeyde) yüksektir. Mevcut durumda birçok gelişmekte olan ülkede
bankacılık sektörüne örtülü olarak verilen garantiler ve yurtiçi kredi büyümesini teşvik
etmek için devlet bankalarının kullanımı (Brezilya, Çin ve Hindistan’da) şartlarında
Devlet desteği gerektiren bankacılık değer kalemlerinde kötüleşme olursa, kamu borç
düzeyi ve mali yükü hızlı bir şekilde yükselebilir.
13
GOÜ’ler içinde dış özel sektör borcu en yüksek olan ülkeler (değişen dış finansal koşullara
karşı hassasiyeti artmakta olan) gelişmekte olan Avrupa’dır. Buna ek olarak bankacılık
sektörlerinin zayıflığı devam etmektedir.
Türkiye’deki riskler, şirketler kesimindeki büyük miktarlardaki dış borç yükümlülüğünü
(bankacılık sektörü aracılığıyla), nispeten (diğer orta gelirli ülkelere kıyasla) daha düşük
rezerv teminatı olan kısa vadeli dış borçları ve cari işlemler açığını kapatmak için kısa
vadeli sermaye girişleri hususlarındaki yükselen eğilimleri yansıtmaktadır.
Şekil 3: Kamu - Özel Sektör Borcu /GSYH
 Olağan işler/önlemler gelişmiş ülkeler için artık bir politika seçeneği
değildir
Küresel finansal koşulların sıkılaşmasından dolayı potansiyel yıkıcı bir döneme giren
gelişmekte olan ülkeler için her zamanki işleri yapmak, her zaman ki önlemleri almak
artık bir politika seçeneği değildir.
Gerek daha yüksek küresel faiz oranlarına geçiş sürecinde makroekonomik istikrarı
artırmak için kısa vadede alınan sert önlemlerin gerekse uzun vadede potansiyel
büyümeyi artırmak için alınan önlemlerin önümüzdeki süreçte önemli seçimler
yaşayacak olan Güney Afrika, Tayland, Türkiye, Endonezya, Brezilya ve Hindistan gibi
ülkelerde alınması muhtemelen daha zor olacaktır.
14
Olumlu gelişmelerin varlığına rağmen bazı GOÜ kredi genişlemesi hızla sürmektedir.
Örneğin Brezilya’da yüksek oranlara rağmen devlet bankaları ve yarı kamusal bankaların
kredi dağıtımı güçlü kalmaya devam etmektedir.
Türkiye’de kredi yıllık olarak % 30 civarında büyümesine rağmen genel para politikası,
Merkez Bankasının 2013 yılında üst üste 3. yıl enflasyon hedefini tutturamaması ile
uyarıcı olmaya devam etmektedir.
1. Gelişmekte olan ülkeler mali piyasaların baskısına karşı yanıt vermeye
hazırlıklı olmalıdır.
Gelişmekte olan ülkelerde politika yapıcılar daha sıkı para politikası ve merkez
bankalarının, rezerv yönetimi politikaları, makro-ihtiyati politikalar ve sermaye
kontrolleri ile desteklenen döviz kuru ayarlamaları içeren politikalar ile mali piyasaların
baskılarına karşı yanıt vermeye hazırlıklı olmalıdırlar.
2. Yeni tampon politikalar oluşturarak ve yapısal reformları uygulayarak bu
çabalar desteklenmelidir
Gelişmekte olan ülkelerin 2008-2009 küresel krizindeki direnci, güçlü makroekonomik
temeller ve güçlü büyüme potansiyeli ile desteklenmiştir. Fakat teşviklerin dağıtımı ve
büyümenin yavaşlamasından bu yana tamponlar önemli ölçüde aşınmıştır. Bu konuda
gelişmiş ülkelerin yaşadığı tecrübeler (mali istikrarın çözülüşü-parasal tamponların hızlı
çöküşü) mali ve ekonomik streslerin absorbe edilebilmesi için yeterli politika alanında
sahip olmanın önemini göstermektedir.
GOÜ’lerin büyümeyi hızlandırabilmesi (veya genel olarak mevcut potansiyel ile uyumlu
oranları koruyabilmesi) için üretkenliğin ve kapasitenin artırımı zorunludur. Orta gelirli
ülkelerin, “Orta Gelir Tuzağı”ndan kurtulmak ve kişi başına geliri artırmak için gerekli
yapısal reformları yapması gerekmektedir. Üretkenlik artışı, düşük üretkenliğe sahip
tarımdan, üretkenliği ve inovasyonu yüksek imalat ve hizmet sektörlerine doğru kayma
ile mümkündür.
Mali politikada kısa dönemde kolay kazanımlar sübvansiyonlarda kesinti yapılmasıyla
olur. Kesin rakam vermek zor olsa da GOÜ’lerde gıda ve yakıt (fuel) destekleri diğer
kamusal harcama öncelikleri içinde orantısız olabilmektedir. Örneğin aşağıdaki şekilde
15
görüldüğü gibi Çin, Endonezya ve Türkiye’de tarımsal destekler GSYH’nin %2’sine yakın
veya o civarda olduğu tahmin edilmektedir. Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika bölgesindeki
bazı ülkelerde tek başına yakıt/fuel desteği GSYH’nin %6’sından fazla olabilmektedir.
Şekil 4: Bazı GOÜ’lerde Tarımsal Desteklerin GSYH İçindeki Payı
Gelişmekte olan ülkelerde politika yapıcılar yatırım ve altyapı harcamalarının niteliğini
geliştirmeye dikkat etmelidirler.
Ticaretin kolaylaştırılması reformları GOÜ’ler için ek yararlar sağlayabilecek başarılması
kolay reformlardır. OECD yüksek gelir grubu ülkeler ile karşılaştırıldığında GOÜ’lerde
ithalat, 3 kat daha fazla zaman gerektirmekte ve iki kat daha fazla doküman ve maliyet
ortaya çıkmaktadır. Bu maliyetleri azaltmak, çoğunluğu GOÜ’lerin payına düşecek şekilde
küresel GSYH’ye yaklaşık 120 milyar dolarlık bir ek kazanım sağlayabilir. Bu bağlamda
son dönemde yapılan ticaretin kolaylaştırılması Antlaşması (Doha Kalkınma Gündemi’nin
bir parçası olarak), hizmet ve tarım ürünleri ticaretinin liberalleşmesi konuların
müzakeresi halen çok sıkıntılı olsa da daha fazla mal ticareti için önemli bir adımdır.
Birçok gelişmiş ekonomide finans sektörü banka merkezli olma ve devlet tarafından
domine edilme eğilimindedir. Son yıllardaki kayda değer sermaye derinleşmesi
çabalarına rağmen orta gelir grubundaki ülkeler için de bu durum böyledir.
16
II. BÖLGESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM
2.1 AVRUPA VE MERKEZ ASYA
SON GELİŞMELER
2013 yılında Avrupa ve Merkez Asya bölgesinde sağlamlaşan dış taleple
desteklenen ekonomik aktivite güç kazanmıştır. 2012 yılındaki %2’lik vasatın
altındaki büyümenin ardından bölgedeki ekonomik aktivitenin ülkeler arasında farklı
performanslar gösterse de 2013 yılında hız kazanarak %3,4 olacağı tahmin edilmektedir.
Şekil 5: Avrupa ve Merkez Asya’da Büyüme Toparlanıyor
Kaynak: Dünya Bankası
Toparlanma en çok, üretimin 2013 yılında %1,6 arttığı, avro bölgesinde güçlenen taleple
desteklenen Merkez ve Doğu Avrupa alt bölgesindedir. Bölgenin en büyük/geniş
ekonomisi Türkiye’de canlı yurtiçi talep büyümenin 2012’deki %2,2 seviyesinden 2013’te
%4,3’e yükselmesini desteklemektedir. Tahminen %1,1 oranında daralma beklenen
Ukrayna hariç bölgenin geri kalanında büyüme, 2013 yılında %3,5 (2012’de %3,4)
oranında büyük ölçüde sabit kalmıştır.
Dış talep ılımlı bir toparlanma bölge ekonomik aktivitesini artırmaktadır. 2013’ün
ikinci çeyreğinde Avro bölgesinde büyümeye geçiş, bölgede özellikle de Merkez ve Doğu
Avrupa ülkelerinde güçlü ticari bağlantılar ile reel kesim faaliyetini desteklemektedir. Alt
17
bölgede ihracat 2013’ün ilk 9 ayında 2012’nin aynı dönemine göre %8,6 artmıştır. Fakat
aynı dönemler için Türkiye’nin ihracatı, yılın ilk yarısındaki zayıf küresel büyümenin ve
altın ihracatını sert olarak kesen İran üzerindeki sıkı yaptırımların yansımasıyla %0,6
azalış göstermiştir. 3.çeyrekteki daha güçlü küresel büyüme ve Mayıstan bu yana Lira’nın
%13 değer kaybetmesi ile yeni yabancı siparişlerin hız kazanması Türkiye’nin 3.
çeyrekteki ihracatının yıllık bazda %8,8 büyümesine katkı sağlamıştır.
Ülke performansları farklı olsa da bölgesel sanayi üretimi güç kazanmıştır. 2013’ün
ilk 9 ayında bölgenin tümünde sanayi üretimi (2012’deki %0,7 ile kıyaslandığında) %2,3
büyümüştür (Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde 2013’ün 3.çeyreğinde yıllık bazda
%6,4). Aynı dönemlerde Türkiye’de sanayi üretimi %3,1 büyümüştür.
Bölgeye güçlü havale girişleri bozulan ticaret hadlerinin olumsuz etkilerini kısmen
hafifletmiştir. Bölgeye sermaye girişleri güçlü başlamıştır fakat ABD parasal
genişlemesinin zamanlaması hakkındaki spekülasyon ile düşmüştür. Bölgeye net
sermaye girişinin 2013 yılında bir önceki yıla göre hafif bir azalışla 1,9 milyar dolara
gerilemesi (%1,6 azalış) tahmin edilmektedir.
Avrupa ve Merkez Asya’ya gelen aylık ortalama sermaye girişi, Haziran-Kasım aralığında
yılın ilk 5 ayına göre %60 azalmıştır. Bölge içinde en hızlı etkileri Türkiye hissetmiştir.
Büyük ölçüde kısa vadeli krediler ve kısa süreli/dalgalı portföy akışları ile fonlanan
Türkiye’deki geniş cari açık, küresel faiz oranlarındaki yükselmeye ve çıkışlara karşı en
duyarlı alan olarak görülmüştür.
Bölge genelinde bankacılık sektörü takipteki alacakların/sorunlu kredilerin de
yüküyle zayıf kalmaktadır. Takipteki alacaklar (non-performing loans -NPLs)
konusunda en yüksek paya sahip 20 gelişmekte olan ülkenin 14’ü Avrupa ve Merkez
Asya’dadır.
18
GENEL GÖRÜNÜM
2013 yılındaki %3,4 genişleme öngörüsünün ardından bölgede 2014 GSYH büyümesinin
2014’te % 3,5’e, 2016 yılı itibariyle %3,8’e yükselmesi beklenmektedir. Üretimdeki bu
hareketlenme geniş tabanlı olup bölgede en çok Merkez ve Doğu Avrupa’da göze
çarpacaktır.
Merkez ve Doğu Avrupa’da Avro bölgesinde ekonomik aktivitenin artmasıyla desteklenen
büyümenin 2016 itibariyle %2,6’ya ulaşması beklenmektedir. Daha güçlü büyümeye
rağmen yurtiçi talebin, yatırımlara ve dayanıklı tüketim talebine yük getiren bankacılık
sektörünün yeniden yapılanması ve daha sıkı uluslararası finansal koşulların sonucunda
durgun olması beklenmektedir.
Bölgenin (Merkez ve Doğu Avrupa) en büyük ekonomisi Türkiye’de büyümenin, 20142016 periyodunda kendi potansiyel büyüme oranlarında stabilize olması, (yaklaşık %3,9)
olması ancak kriz öncesi seviyenin (2002-2007 ortalaması - %6,8) altında olması
beklenmektedir. Türkiye’de büyüme öngörüsü 2013 için %4,3 olarak belirlemiş, büyümenin
2014’te %3,5, 2015’te %3,9, 2016’da %4,2 oranında olacağı tahmin edilmiştir.
Son yıllarda uluslararası sermaye akımlarının önemli bir faydalanıcısı olan Türkiye, daha
sıkı küresel mali piyasalardan etkilenecektir. Bölgeye brüt sermaye akımları 2016
itibariyle bölge GSYH’sinin %0,3’ünden %6,3’üne kadar azalması beklenmektedir.
Daha sıkı küresel mali koşulların Türkiye’de büyümenin hafiflemesine neden olacağı
beklense de bu etkilerin nispeten daha güçlü özel tüketim, yatırım ve 2014 seçimlerine
yaklaşırken daha yüksek kamu harcaması ile kısmen dengelenmesi beklenmektedir.
19
Tablo 4: Avrupa ve Merkez Asya için Tahminler
Kaynak: Dünya Bankası
20
RİSKLER
 Yapılan tahminler en olası sonuçlar olarak görünse de genel durum aşağı
yönlü risklere bağlıdır.
Son 5 yılda temel riskler giderilmiştir fakat bunlara dayanak oluşturan nedenler daha az
şiddetli olmakla birlikte halen mevcuttur. Avro bölgesinde atılan adımlarla birçok
kazanım elde edilmiştir fakat iyileşme zaman almakta ve çok çaba gerektirmektedir. Avro
bölgesindeki uzatmalı durgunluk bölgeyle güçlü ticaret bağları olan ülkeler için bir risktir.
(Çin’de tahmin edilen daha az bir büyüme, yatırımlarda öngörülenden daha hızlı bir düşüşü
tetikleyebilir ve küresel büyümeyi %0,3 düşürebilir. Yine Rusya’da beklenenden daha keskin
bir yavaşlama eski Sovyetler Birliği cumhuriyetleri için bir risktir).
 Küresel mali koşulların daha fazla sıkılaşması, özellikle yüksek refinansman
ihtiyacı olan ülkeler için aşağı yönlü bir risktir
Orta vadede daha sürdürülebilir uzun dönem faiz oranlarına kademeli bir geçiş hem
gelişmiş ülkeler hem de GOÜ’ler için aşırılıkları ve kırılganlıkları azaltabilir. Ancak kısa
vadede yüksek küresel faiz oranlarına geçiş dalgalı olabilir. Yukarıda da değinildiği gibi
gelişmekte olan ülkelere sermaye akışlarının birkaç ay içinde %80 veya daha fazla
azalarak bazı ülkelerde (özellikle Arnavutluk, Bosna Hersek, Kırgızistan, Karadağ,
Sırbistan ve Türkiye’de) yerel krizlerin kıvılcımı olması ihtimali bulunmaktadır.
 Yüksek sevide özel sektör dış borçları bölge için bir tehdittir.
Yüksek seviyede özel sektör dış borçları değişen küresel mali koşullara karşısında
kırılganlığı artırabilir. Bunun yanında takipteki alacakların yüksekliği birçok ülkede
bankacılık sektörünün zayıf kalmasına neden olmaktadır.
Türkiye’deki riskler, şirketler kesimindeki büyük miktarlardaki dış borç yükümlülüğünü
(bankacılık sektörü aracılığıyla), nispeten (diğer orta gelirli ülkelere kıyasla) daha düşük
rezerv teminatı olan kısa vadeli dış borçları ve cari işlemler açığını kapatmak için kısa
vadeli sermaye girişleri hususlarındaki yükselen eğilimleri yansıtmaktadır.
Öte yandan yüksek gelir grubundaki ülkelerde öngörülenden daha güçlü bir büyüme
özellikle Merkez ve Doğu Avrupa için dış talep desteği sağlayabilir.
21
2.2 DOĞU ASYA VE PASİFİK ÜLKELERİ
SON GELİŞMELER
2013 yılı Doğu Asya ve Pasifik Bölgesi için büyümenin yavaşlama gösterdiği bir başka yıl
olmuştur. 2012 yılında yüzde 7,4 olan bölgenin büyüme oranı 2013 yılında yüzde 7,2’ye
gerilemiştir. Doğal afetlerle boğuşmasına rağmen inşaat sektöründeki hızlı gelişme ile
Endonezya yüzde 6,9 oranında büyüme gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Bölge 2013 yılına zayıf başlasa ve yıl içinde dalgalanmalar yaşasa da 2013 yılının ikinci
yarısından itibaren net ihracattaki artış ve Çin’in öncülüğünde görece yüksek büyüme
oranları kaydetmiştir. Bölgede kriz sonrası devam eden genişlemeci mali ve parasal
politikaların bileşimiyle yurtdışından sermaye akışları güçlenmiş, böylece bölge krizin
olumsuz etkilerinden korunmuştur.
2012 yılının sonuna gelindiğinde uygulanmaya başlayan sıkılaştırma politikaları, dış
talebin düşmesiyle beraber bölgenin reel ekonomi aktivitelerinde düşüşe yol açmış;
bölgenin genelindeki büyüme oranı 2012 yılının dördüncü çeyreğinden 2013 yılının ilk
çeyreğine yüzde 8,3’ten yüzde 5,3’e gerilemiştir. 2013 yılının ikinci çeyreğinde dış
piyasalardaki spekülasyonlar ve ABD Merkez Bankası’nın tahvil alımını azaltacağı
beklentisiyle bölgenin finansal sermaye akışlarını azaltmış; net sermaye akışı Mayıs-Eylül
döneminde yüzde 20 oranında düşmüştür. Bölge ekonomilerine en büyük darbe ise
küresel ekonomilerdeki bu risklere rağmen genişlemeci politikaların sürdürülmesi
olmuştur ve bunun sonucunda yerel kırılganlıklar artmıştır. Öyle ki, Endonezya risk primi
200, Vietnam’ın risk primi 130 baz puan artış göstermiştir.
Yıl ortasındaki dalgalanmalara karşın bölgenin büyüme oranları 2013’ün ikinci
yarısından itibaren dış talebin iyileşmesi, ithalatın düşmesi ve uygulanan politikalar
sayesinde düzelme göstermiş, Çin’in üçüncü çeyrekteki çeyreklik büyümesi yüzde 9,3’e
kadar yükselmiştir. Bölgenin çeyreklik büyümesi ise 2013 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde
5,2 olmuştur.
22
Tablo 4: Doğu Asya ve Pasifik Ülkeleri Büyüme Oranı
Bölge
Çin
Tayland
Endonezya
Malezya
Filipinler
3. Çeyrek Büyümesi
(Çeyreklik)
5,2
9,3
5,2
4,9
6,8
6,9
MEVCUT GÖRÜNÜM
Bölgedeki öngörülerden çoğunluğu, Malezya, Endonezya, Tayland gibi bölgenin orta
gelirli ülkelerinin ağırlık verdiği uzun dönemli faiz oranlarının normalleşmesi gibi
istikrarı sağlayıcı faktörlere ışık tutmaktadır. Aynı zamanda, yüksek gelirli ülkelerden
ithalat talebinin de normale dönmesi bölgenin ihracatını destekleyici bir etmen olarak
göze çarpmaktadır.
Küresel büyüme oranının 2016 yılına kadar yüzde 2,4’ten yüzde 3,5’e yükselmesi
beklenirken küresel ticaret hacminin büyümesinin de 2016 yılına kadar yüzde 3,1
oranından yüzde 5,1’e yükseleceği öngörülmektedir. Artan ticaret hacmi Çin, Malezya,
Pasifik Adaları, Filipinler, Tayland gibi mal ve servis ihracatçılarının ve Kamboçya,
Myanmar, Vietnam gibi düşük işgücü maliyeti ve rekabetçi kur oranlarına sahip bölge
ülkelerinin yararına olacaktır. Bölgenin genelindeki büyüme oranının 2014 yılında yüzde
7,2 oranında, 2015 ve 2016 yıllarında ise yüzde 7,1 oranında gerçekleşmesi
beklenmektedir.
23
Tablo 5: Bölgede Büyüme Oranı Öngörüleri
(%)
Kişi Başına Gelir
Kişi Başına Gelir (PPP)
Özel Tüketim
Kamu Tüketimi
İhracat
İthalat
Cari İşlemler Dengesi/GSH
Bütçe Dengesi/GSH
Çin (Büyüme)
Endonezya (Büyüme)
Tayland (Büyüme)
00-09
7,3
8,1
6
7,4
10
9,6
4,6
-1,8
9,4
4,6
3,5
2010
8,9
9,6
7,4
9,6
23,3
19,4
3,8
-1,6
2011
7,6
8,3
7,9
8,9
8,6
6,2
1,9
-1,7
2012
6,7
7,4
7,3
8,4
3
4,7
1,9
-1,8
2013
6,5
7,2
7,3
8,5
5,3
5,5
1,9
-1,9
2014
6,6
7,2
7,7
8,5
7,2
7,2
1,9
-1,9
2015
6,5
7,1
7,7
8
8
8,1
1,9
-1,9
2016
6,5
7,1
7,8
7,7
8,2
8,2
1,9
-1,9
10,4
6,2
7,8
9,3
6,5
0,1
7,7
6,2
6,5
7,7
5,6
3,2
7,7
5,3
4,5
7,5
5,5
5
7,5
5,5
5,2
RİSKLER
Küresel piyasalardaki sermaye akışının kısıtlanması bölgeye olan sermaye akışını da
düşüreceğinden bölgede finansal riskler yukarı doğru hareket edebilir. Bölgeye sermaye
akışının azalması Kamboçya, Kuzey Kore, Endonezya, Malezya, Moğolistan gibi yüksek
cari işlemler açığına sahip ülkeleri zor duruma düşürebilir. Ayrıca Moğolistan için para
biriminin yüksek seyretmesi ya da Kamboçya, Moğolistan, Papua Yeni Gine ve Vietnam
gibi ülkelerdeki kısıtlı rezervlerde bölgedeki diğer olası riskler olarak sıralanabilir.
Genişlemeci politikaların devam ettirilmesi de bölge ekonomileri için bir risk unsuru
oluşturabilir. Genişlemeci politikanın sürdürüldüğü Çin, Malezya, Moğolistan, Tayland,
Vietnam gibi ülkelerde kredi hacminin de büyümesi borç servisi maliyetleri yoluyla bölge
ekonomileri üzerinde risk unsuru oluşturabilmektedir.
24
2.3 LATİN AMERİKA VE KARAYİPLER
SON GELİŞMELER
Düşük seviyelerde seyreden küresel ticaret hacminin ve iç piyasalardaki hareketliliğin
etkileri Latin Amerika ve Karayipler’de 2012 yılında olduğu gibi 2013 yılında da devam
etmiştir. Ancak, küresel ekonomik görünümün iyileşme eğilimine girmesi ve bölgesel
beklentilerin de olumluya dönmesini beraberinde getirmiş; bölgenin geneli için 2013
yılına dair yapılan büyüme tahminleri yüzde 2,5’tan yüzde 3,3’e revize edilmiştir.
Bölgedeki reel gelir büyümesi 2012 yılında yüzde 2,6 oranında gerçekleşirken 2013
yılında bu oran 0,1 puan düşerek yüzde 2,5 oranına gerilemiştir. Dolayısıyla, 2013 yılı için
yüzde 3,3 olarak tahmin edilen potansiyel büyüme oranı ile gerçekleşen büyüme
oranındaki fark biraz daha artmıştır.
2013 yılı Ocak-Kasım döneminde bölgesel ihracat yıllık bazda yüzde 4,1 oranında
artarken bu oran 2012 yılının aynı döneminde yıllık bazda yüzde 7,6’ya eşitti. Dolayısıyla
bölgedeki ekonomik gelişmelerin küresel eğilimle yakından ilişkili olduğu ve küresel
konjonktürden yakından etkilendiğini söylemek mümkündür.
2013’ün ilk on ayında sanayi üretimi bir önceki yıla göre 1,5 puan artarak bölgedeki
ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamıştır. Ocak ayındaki yüzde 1,6’lık düşüşe
rağmen yılın ilk yarısında yıllık bazda yüzde 3,9 yükselerek zirve yapan sanayi üretimi
üçüncü çeyrekte yıllık bazda yüzde 1,2 oranında arış göstermiştir.
Şekil 6: Bölgedeki Büyüme Oranları
25
Bölgenin tamamında düşük varlık fiyatları ihracat hacmindeki yavaşlamayla beraber
bölgenin cari işlemler açığının gelire oranını 2012’deki yüzde 1,7 değerinden 2013 yılında
yüzde 2,6 oranına yükseltmiştir. 2013 yılında tarım ürünleri fiyatları yüzde 7,2, maden
fiyatları yüzde 5,5 ve değerli madenlerin fiyatları ise yüzde 16,9 oranında düşmüştür.
Bölge ihracatının yapısına bakıldığında yoğun bir yer tutan emtia fiyatlarının düşmesi
ihracat getirilerini de azaltmıştır.
Şekil 7: Düşen Varlık Fiyatları Bölgedeki Cari İşlemler Açıklarını Arttırdı
Bölgenin tamamında düşük varlık fiyatları ihracat hacmindeki yavaşlamayla beraber
bölgenin cari işlemler açığının gelire oranını 2012’deki yüzde 1,7 değerinden 2013 yılında
yüzde 2,6 oranına yükseltmiştir. 2013 yılında tarım ürünleri fiyatları yüzde 7,2, maden
fiyatları yüzde 5,5 ve değerli madenlerin fiyatları ise yüzde 16,9 oranında düşmüştür.
Bölge ihracatının yapısına bakıldığında yoğun bir yer tutan emtia fiyatlarının düşmesi
ihracat getirilerini de azaltmıştır.
26
MEVCUT GÖRÜNÜM
Bölgesel ekonomik görünüm, orta dönemde ekonominin güçleneceğine ve potansiyele
yaklaşacağına işaret etmektedir. Bölgede ekonomik büyüme tahminleri 2014 yılı için
yüzde 2,9 olurken 2015 ve 2016 yılları için sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,7 olarak
öngörülmüştür.
Tablo 6: Bölgede Büyüme Oranı Öngörüleri
(%)
Kişi Başına Gelir
Kişi Başına Gelir (PPP)
Özel Tüketim
Kamu Tüketimi
İhracat
İthalat
Cari İşlemler Dengesi/GSH
Bütçe Dengesi/GSH
Brezilya (Büyüme)
Meksika (Büyüme)
Arjantin (Büyüme)
00-09
1,5
2,6
3,1
2,7
2,8
3,6
-0,4
-2,6
2,9
1,3
2,9
2010
4,8
6,1
5,6
4,3
11,3
21,6
-1,4
-3,1
2011
2,9
4,5
4,9
2,8
6,1
10,1
-1,4
-2,6
2012
1,4
2,9
3,8
3,7
2,5
3,8
-1,7
-3,9
2013
1,3
2,7
2,6
2,2
2,2
3,7
-2,6
-3,1
2014
1,7
3,1
2,8
2,3
4
3,1
-2,5
-3
2015
2,1
3,3
2,9
2,6
4,7
3,6
-2,3
-2,5
2016
2,7
3,8
3,2
2,7
5,4
3,6
-2
-2,4
7,5
5,1
9,2
2,7
4
8,9
0,9
3,8
1,9
2,2
1,4
5
2,4
3,4
2,8
2,7
3,8
2,5
3,7
4,2
2,5
Bölgesel ekonomik görünüm, orta dönemde ekonominin güçleneceğine ve potansiyele
yaklaşacağına işaret etmektedir. Bölgede ekonomik büyüme tahminleri 2014 yılı için
yüzde 2,9 olurken 2015 ve 2016 yılları için sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,7 olarak
öngörülmüştür.
Küresel finansal konjonktür ABD Merkez Bankası FED’in Ocak 2014’ten itibaren tahvil
alım programını azaltmaya başlamasıyla beraber sıkılaşma eğilimine girebileceğinden
bölgeye olan sermaye akışı da kısıtlanabilir. Sermaye akışından gelişmekte olan ülkelerle
beraber en çok yararlanan bölgelerden olan Latin Amerika ve Karayipler Bölgesi’nde
2014 yılında net sermaye girişinin yüzde 3,7 oranında azalması beklenmektedir.
Bunun yanında, bölge genelinde de ülkelerin 2014 yılındaki performanslarının
birbirlerinden farklılaşacağı öngörülmektedir. Bölgenin en büyük ekonomisi olan
Brezilya’nın 2014 yılında yüzde 2,4; 2016 yılında ise yüzde 3,7 büyüyeceği öngörülürken
Panama’nın 2014-2016 döneminde sırasıyla yüzde 7,3, yüzde 6 ve yüzde 6 oranlarında
büyüyeceği tahmin edilmektedir.
27
RİSKLER
Küresel ekonomide beklenenden daha düşük oranlarda gerçekleşebilecek büyüme
oranları Latin Amerika ve Karayipler Bölgesi’ndeki gelişmekte olan ekonomilerin de ABD,
Avro Bölgesi gibi ekonomilere olan hassaslıklarından dolayı yakından etkilenmelerine yol
açabilir. Öte yandan, her ne kadar Avro Bölgesi’ndeki büyüme pozitife dönmüş olsa da
ileriki zamanda büyüme oranlarının istenilen düzeylerde olmaması bölge için risk teşkil
edebilir.
Bunun yanında, varlık fiyatlarındaki beklenenden daha keskin bir düşüş de bölge
ekonomileri için bir risk unsuru olarak değerlendirilebilmektedir. Maden piyasaları başta
olmak üzere Çin’in varlık piyasaları üzerindeki baskınlığına paralel olarak Çin’deki varlık
fiyatlarında beklenenden daha keskin bir düşüş bölgenin ihracatı, kamu gelirleri ve cari
işlemler hesaplarında kırılganlıklara yol açabilir.
2.4 ORTA DOĞU VE KUZEY AFRİKA
SON GELİŞMELER
Bölgede yaşanan siyasi istikrarsızlık bölge ülkelerinin ekonomik aktivitelerini de olumsuz
yönde
etkilemektedir.
Bölgenin
ekonomik
büyümesi
mevcut
durumda
zayıf
seyretmektedir ve ilerleyen dönemlerde de potansiyelinin altında seyretmesi
beklenmektedir. 2016 yılında bölgenin büyümesinin artan risklere de paralel olarak
yüzde 3,6 seviyesinde kalacağı öngörülmektedir.
Arap Baharı’ndan üç yıl sonra dahi Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin ekonomileri
halen sıkıntılı bir haldedir ve bölgede yaşanan siyasi istikrarsızlık petrol ithal eden ülkeler
başta olmak üzere bölge ekonomilerini de derinden etkilemektedir.
Petrol ithalatçısı ülkelerde sanayi üretimi Ekim ayında yüzde 36 oranında düşerken bu
alandaki en keskin düşüş yüzde 44 ile Mısır’da yaşanmıştır. Buna karşın, bölgedeki ihracat
sanayi üretiminin aksine yüzde 7 oranında artış göstermiştir.
Suriye’de yaşanan ve Lübnan ile Ürdün’ü de etkileyen iç savaş bölgeye gelen turist
sayısının da önemli bir şekilde düşmesine neden olmuştur. Eylül ayı itibariyle bölgeye
gelen turist sayısı yüzde 57 oranında gerilemiştir.
28
Bölge ekonomilerinde dikkat çeken başka bir husus ise petrol ihraç eden gelişmekte olan
ülkelerde petrol üretiminin düşüşü olmuştur. 2013 yılında petrol ihraç eden gelişmekte
olan ekonomilerde petrol üretimi yaklaşık yüzde 8,5 oranında düşerken Cezayir, Irak,
Libya ve İran’daki güvenlik ve altyapı sorunları da bu düşüşe zemin hazırlayan
etmenlerden olmuştur. 2010 yılı sonunda 9,5 milyon varil olan günlük petrol üretimi
2013 yılının başında 8,5 milyon varile; Kasım 2013 itibariyle de 7,3 milyon varile
gerilemiştir.
Şekil 8: Günlük Petrol Üretimi
MEVCUT GÖRÜNÜM
2012 yılında yüzde 1,5’lik düşük bir büyüme performansı sergileyen, 2013’te ise yüzde
0,1 oranında küçülen Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde ilerleyen dönemlerde de
mevcut düşük büyüme performanslarının devam etmesi öngörülmektedir. Suriye bölge
dışında tutulduğunda ise 2012 yılında yüzde 2,7 oranında büyüyen bölge ekonomisinin
2013 yılında yüzde 0,8 oranında küçüldüğü görülmektedir.
Gelişmekte olan petrol ihracatçısı ekonomiler arasında büyüme performansı çok çeşitlilik
göstermekte, bu ülkelerin 2013 yılındaki büyüme performansının yüzde -1,5 olması
öngörülmektedir.
29
Tablo 7: Bölgede Büyüme Oranı Öngörüleri
(%)
00-09
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kişi Başına Gelir
2,8
3
0
-2,6
-1,5
0,3
1,3
1,6
Kişi Başına Gelir (PPP)
4,3
4,6
1,5
-1,1
0
1,8
2,7
3
4
2
1,2
2,3
1,4
3,1
3,7
3,4
Kamu Tüketimi
3,5
3,3
2,7
1,8
3,5
3,4
3,2
3,1
İhracat
4,3
6,9
-0,8
-2,5
1,4
2,9
4,8
4,2
İthalat
7,5
4
1,2
4,1
3,3
4,4
5,2
3,8
Cari İşlemler Dengesi/GSH
5,2
1,7
1,9
-1,7
-3,1
-3,4
-3,5
-3,4
Bütçe Dengesi/GSH
-0,5
-1,7
-1,7
-7,6
-7,2
-6,4
-5,9
-5,9
Gelişmekte Olan Petrol İhracatçıları
(Büyüme)
Gelişmekte Olan Petrol İthalatçıları
(Büyüme)
Mısır (Büyüme)
3,8
4,8
-2,4
1,4
-1,5
3
3,4
3,4
4,5
3,7
2,3
1,5
2,5
2,6
3,2
3,8
4,4
3,5
2
0,5
1,8
2,3
2,7
3,3
İran (Büyüme)
4,6
5,9
2,2
-2,9
-1,5
1
1,8
2
Cezayir (Büyüme)
3,4
3,6
2,6
3,3
2,8
3,3
3,5
3,5
Özel Tüketim
Gelişmekte olan petrol ihracatçısı ekonomiler arasında büyüme performansı çok çeşitlilik
göstermekte, bu ülkelerin 2013 yılındaki büyüme performansının yüzde -1,5 olması
öngörülmektedir.
RİSKLER
Küresel ekonomik kırılganlıklara paralel olarak bölgede yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve
iç savaş ortamı bölgede ek olumsuzluklara yol açmaktadır. Suriye’de yaşanan iç savaşın
ilerleyen dönemlerde Suriye’nin yanında Lübnan, Ürdün, Irak gibi bölge ekonomilerini de
olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir.
Bölgede geleceğe dair yapılan öngörülerde, bölgesel kırılganlıklar ve riskler küresel
kırılganlıklardan daha büyük bir rol oynamaktadır. Mısır, Irak, Libya ve Tunus’ta yaşanan
siyasi değişimler ve hareketlilik bölgede gerekli olan yapısal düzenlemelerin gecikmesine
ve petrol üretiminin yavaşlamasına neden olmaktadır.
30
2.5 GÜNEY ASYA
SON GELİŞMELER
Güney Asya Bölgesi’nde ekonomik büyüme 2012 yılında yüzde 4,2 oranında iken 2013
yılında 0,4 puanlık bir artışla yüzde 4,6 puana yükselse de artan bölgesel belirsizlikler ve
küresel sıkıntılar nedeniyle bu performans son on yıl ortalamasının altında kalmıştır.
Bölgede ekonomik büyüme performansının 2014 yılında yüzde 5,7, 2015 yılında yüzde
6,3 ve 2016 yılında yüzde 6,7 oranlarında gerçekleşmesi öngörülmektedir. Ancak bu
öngörüler, makroekonomik istikrara, sürdürülebilir düzenlemelere ve arz yanlı
kısıtlamaların azaltılmasına bağlıdır.
Bölgenin en büyük ekonomisi olan Hindistan’ın 2013-2014 mali yılında bir önceki
döneme göre 0,2 puan daha düşük bir seviye olan yüzde 4,8 oranında büyümesi
beklenmektedir. Bölgenin ikinci büyük ekonomisi olan Pakistan’ın ise son on yılda
gerçekleştirdiği yüzde 8 oranında ortalama büyüme performansının altında bir
performans gerçekleştirmesi beklenmektedir. Bölge ekonomisinin yaklaşık yüzde 90’ını
oluşturan bu iki ekonomide görülen yavaşlamalar bölgenin tamamını etkilemektedir.
Küresel talebin iyileşmeye başlaması ve Hindistan para biriminin değer kaybıyla beraber
bölgenin ihracatı yıllık bazda yüzde 40,8’lik büyük bir oranda artış göstermiştir.
Şekil 9: Ticaret Hacmi Büyümesi
31
Perakende enflasyonu bölgedeki birkaç ülkede yüksek seyretse de uluslararası varlık
fiyatlarının düşük seyri bölge tüketiminin büyümesini istikrarlı hale getirmiştir. Bölge
ekonomileri arasında enflasyon oranlarında görülen en büyük düşüş Sri Lanka’da
gerçekleşirken potansiyel büyümesinin altında kalmasına rağmen Hindistan’da enflasyon
oranı hala yıllık bazda yüzde 10 oranında seyretmektedir.
Bölge genelinde mali açıklar yüksek seyretmektedir. Bölgesel olarak bakıldığında mali
açıkların gelire oranı yüzde 7 oranında gerçekleşirken bu oran Hindistan’da yüzde 4,9,
Pakistan’da ise yüzde 8 seviyelerindedir. Sri Lanka’da uygulanan mali konsolidasyon
politikaları sonuç vermiş ve mali açığın gelire oranı 2013 yılında yüzde 6 oranında
gerçekleşmiştir.
MEVCUT GÖRÜNÜM
Güney Asya Bölgesi’nde bölgesel ekonomik büyümenin 2014 yılında yüzde 5,7’ye
yükselmesi beklenirken büyüme performansının 2015 yılında yüzde 6,3, 2016 yılında ise
yüzde 6,7 oranında gerçekleşmesi öngörülmektedir. Bölgesel ekonomik büyümenin yıllar
içinde güçlenerek artması Güney Asya ihracatının en büyük iki pazarı olan Avro Bölgesi
ve ABD’deki talebin güçlenmesiyle ilişkili olduğu söylenebilir.
Her ne kadar ABD Merkez Bankası FED tahvil alım programını sonlandırmaya başlasa da
Hindistan’daki yatırım oranlarının zaman içinde iyileşeceği öngörülmektedir. Yine aynı
şekilde, geçtiğimiz yıllarda düşük seyreden Pakistan’daki yatırım oranlarının da orta
vadede yükseleceği beklenmektedir.
Tablo 8: Bölgede Büyüme Oranı Öngörüleri
(%)
00-09
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kişi Başına Gelir
4,4
8,4
5,8
2,7
3,2
4,3
4,9
5,3
Kişi Başına Gelir (PPP)
5,9
10
7,3
4,1
4,6
5,7
6,3
6,7
Özel Tüketim
5,3
7,7
7
3,8
4,1
5,3
6
6,4
Kamu Tüketimi
5,5
7,1
7,4
4,5
4
5,2
5,9
6,3
İhracat
11,5
14,9
16,1
8,2
6,5
7,7
7,8
8,1
İthalat
9,4
16,2
16,9
9,9
3,4
6,2
7,7
7,9
Cari İşlemler Dengesi/GSH
-0,6
-2,6
-3,1
-4,1
-3
-2,7
-2,6
-2,5
Bütçe Dengesi/GSH
-7,3
-8
-7,9
-7,5
-6,7
-6,8
-6,4
-6
Hindistan (Büyüme)
7,6
9,3
6,2
5
4,8
6,2
6,6
7,1
Pakistan (Büyüme)
4,9
2,6
3,7
4,4
3,6
3,4
4,1
4,5
Bangladeş (Büyüme)
5,2
6,1
6,7
6,2
6
5,7
6,1
6
32
Sri Lanka’nın 2014 yılında büyüme performansını arttırarak yüzde 7,4 oranında
gerçekleşmesi beklenirken orta vadede bu performansın yavaşlayarak yüzde 6,3’e
düşmesi beklenmektedir. 2013 yılında yüzde 3,1 oranında büyüyen Afganistan’ın ise
2014 yılında yüzde 3,5 oranında büyümesi beklenmektedir.
Nepal’de ise geciken bütçe uygulamaları ve tarımsal ürün performansının zayıflaması
nedeniyle
2012-2013
mali
yılında
büyümenin
yavaşlaması
öngörülmektedir.
Bangladeş’te ise yaşanan siyasi belirsizliklerin büyüme performansına olumsuz etki
etmesi ve 2014 yılında büyüme performansının yüzde 5,7 oranında gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Şekil 10: Nominal Efektif Para Birimi Oranları
RİSKLER
Güney Asya Bölgesi’nde mevcut belirsizlikler ilerleyen dönemlerde de aşağı yönlü risklere
işaret etmektedir. Bölgede mevcut ve planlanan düzenlemelerin sürdürülebilirliği
bölgedeki yerel risklerden ilki olarak söylenebilir. Mali disiplinin sağlanmasında yaşanan
zorluklar ve teşviklerin düşürülmesi ülkelerin kredibilitelerinin olumsuz yönde
etkilenmesine yol açabilir. Bunun yanında, Hindistan’da yüksek seyreden enflasyon oranı
parasal politikalar için manevra alanını kısıtlamakta ve yatırımlarını olumsuz
etkilemektedir.
33
ABD Merkez Bankası FED’in azaltacağını duyurduğu tahvil alımlarına paralel olarak
bölgeye olan sermaye akışlarının da değişkenliğe uğraması beklentisi bölgeye dair ikinci
bir risk olarak göze çarpmaktadır. Bunun yanında, kırılgan ekonomik büyüme
performansları da bölgenin bir diğer riskidir. Avro Bölgesi ve ABD başta olmak üzere
küresel ekonomilerdeki finansal kırılganlıklar ve yapısal problemler Güney Asya
Bölgesi’nde de kendini küresel dış ticaret kanalıyla kendini gösterebilir. Orta Doğu ve
Kuzey Afrika’da yüksek seyreden tansiyon ile beraber petrol fiyatlarında olası bir yükseliş
ihtimali de Güney Asya ekonomilerinin cari işlemler hesaplarında belirsizlik sorunlarını
beraberinde getirmektedir.
2.6 SAHRAALTI AFRİKA
SON GELİŞMELER
İç talebin ve yatırım harcamalarında görülen önemli artışın da yardımıyla Sahraaltı Afrika
Bölgesi’nde 2013 yılı büyümesi yüzde 4,7 oranında gerçekleşmiştir. Küresel talebin
iyileşeceği beklentisiyle bölgesel ekonomik büyümenin 2014 yılında yüzde 5,3 oranında,
2016 yılında ise yüzde 5,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Ancak, emtia
fiyatlarında görülecek düşüşler veya küresel finansal koşullarda görülebilecek
sıkılaştırma uygulamaları bölgenin büyüme perspektiflerini olumsuz yönde değiştirebilir.
2012 yılında görülen yüzde 3,5’lik büyümeden sonra Sahraaltı Afrika Bölgesi’nde büyüme
oranı 2013’te güçlenerek yüzde 4,7’ye yükselmiştir. Bölgenin en büyük ekonomisi olan
Güney Afrika’da işgücü piyasasındaki hareketlilikler güçsüz seyrede dış talep ile beraber
ülkenin ekonomik büyüme performansını yüzde 1,9’a kadar düşürmüştür. Güney Afrika
hariç Sahraaltı Bölgesi’nin büyüme oranı ortalama yüzde 6 seviyesinde gerçekleşmiş;
ülkelerin üçte biri yüzde 6 veya daha yüksek oranda büyüme kaydetmiştir.
34
Şekil 11: Bölgedeki Büyüme Oranları
Bölge ekonomilerinde mali açıkların gelire oranları zaman içinde artış kaydetmiştir. 2012
yılındaki hızlı artıştan sonra mali açıkların gelire oranının 2013 yılında yüzde 0,3 kadar
daha arttığı belirtilmektedir. Kamerun ve Çad’da mali açıkların gelire oranı2013 yılında
iki katına çıkarken Malawi’de bu oran 2012’deki yüzde 16,6 seviyesinden 2013 yılında
yüzde 19 seviyesine yükselmiştir.
2012 yılında yüzde 10,1 olan bölge enflasyon oranı Ekim 2013 tarihinde yüzde 6,5
oranında gerçekleşmiştir. Buna rağmen, para birimi değer kayıpları, ücret artışları ve
altyapı darboğazları nedeniyle enflasyon oranı bölge ekonomilerinin birçoğunda halen
çift haneli seviyelerde seyretmektedir. Bölge ekonomilerinin birçoğunda merkez
bankaları iç talebi arttırıcı parasal politikalar uygulamaktadır. Bölge için tüketim verileri
çok sağlıklı güncellenmemiş olsa da toplam ithalatta yıllık bazda yüzde 6 oranında artış
gözlenirken özel tüketimin gelire oranı yüzde 60 seviyelerinde gerçekleşmiştir.
35
Şekil 12: Enflasyon Oranı
MEVCUT GÖRÜNÜM
Bölgeye yönelik orta vadeli beklentiler pozitif yönde oluşmakta; 2013 yılında yüzde 4,7
olan bölgesel ekonomik büyümenin 2014 yılında yüzde 5,3, 2015 yılında yüzde 5,4 ve
2016 yılında ise yüzde 5,5’e yükselmesi beklenmektedir. Güney Afrika dışarıda
bırakıldığında ise, Sahraaltı Afrika Bölgesi’nin ekonomik büyüme performansının 20142016 dönemi için ortalama yüzde 6,3 oranında gerçekleşmesi öngörülmektedir.
Bölgede özel harcamaların da 2014-2016 döneminde güçlü seyretmesi beklenmektedir.
Bölge ekonomilerindeki hareketlilikten beslenen uygulamaların da yardımıyla hanehalkı
harcamalarının güçlenerek artacağı beklentisi hâkimdir. Kamu harcamalarının ise daha
ılımlı bir artış eğilimi seyretmesi beklenmektedir. 2013 yılında yüzde 6,2 oranında artan
kamu harcamalarının 2014-2016 döneminde ortalama yüzde 5 oranında artması
beklenmektedir.
Angola’nın başı çektiği petrol ihracatçısı ekonomilerin 2014-2016 döneminde ortalama
olarak yüzde 6,4 oranında büyümesi beklenirken Burkina Faso, Gana gibi maden
ihracatçısı ülkelerde de üretimin artacağı öngörülmektedir.
36
Tablo 9: Bölgede Büyüme Oranı Öngörüleri
(%)
00-09
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kişi Başına Gelir
2,1
2,5
2
1
2,2
2,7
2,9
2,9
Kişi Başına Gelir (PPP)
4,6
5,2
4,6
1,8
5,5
5,7
5,7
5,7
Özel Tüketim
5,1
8,9
4,9
4,3
5,6
5,3
5,1
5,2
Kamu Tüketimi
5,4
5,8
7,9
5,5
6,2
6,1
3,9
5,1
İhracat
4,2
5,5
6,2
0,2
5,4
6,2
6,2
5,8
İthalat
4,5
8,7
10,1
4,6
7,6
6,5
5,7
5,1
0
-1,3
0,2
-1,5
-3
-3,3
-3,3
-3,1
Bütçe Dengesi/GSH
-0,4
-3,5
-1,2
-2,6
-2,8
-2,6
-2,5
-2,5
Güney Afrika (Büyüme)
3,2
3,1
3,5
2,5
1,9
2,7
3,4
3,5
Nijerya (Büyüme)
5,6
8
7,4
6,6
6,7
6,7
6,8
6,8
Angola (Büyüme)
10,7
3,4
3,9
5,2
5,1
8
7,3
7
Cari İşlemler Dengesi/GSH
Bölgeye dair beklentilere bakıldığında, net ihracatın bölgedeki ekonomik büyümeye katkı
yapacağı görülmektedir. 2012 yılında görülen keski düşüşten sonra ihracat, 2013 yılında
yüzde 5,4 oranında artmıştır ancak büyük miktardaki inşaat ürünleri ithalatı nedeniyle
bu ihracat artışının büyümeye katkısı sadece yüzde 0,9 oranında gerçekleşmiştir. İhracat
kapasitesinin de 2014-2016 döneminde güçlenmesi ve bu güçlenmenin ekonomik
büyümeye katkı sağlaması beklenmektedir.
RİSKLER
Sahraaltı Afrika Bölgesi’ne ilişkin risklerin başında emtia fiyatlarında yaşanabilecek bir
düşüş, artan üretime karşın zayıflayan talep ve sıkılaştırıcı parasal politikaların dolaylı
etkileri gelmektedir. Küresel ekonomilerde görülmesi beklenen sıkılaştırıcı parasal
politikalar sonucu bölge ekonomilerinin de etkilenmesi beklenmektedir. Öyle ki, yüksek
gelirli ülkelerde yaşanan 100 baz puanlık faiz artışı gelişmekte olan ülkelerde 110 ile 157
baz puan aralığında bir faiz artışına denk gelmektedir.
Bunların yanında, bölge ülkelerinde görülen sosyal ve siyasi riskler de geleceğe dair
beklentilerde risk unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, 2012 yılında hızla artan
Gine Körfezi’nde yaşanan korsan saldırıları ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki siyasi
istikrarsızlıklar bölgede orta ve uzun dönemde ekonomilerin olumsuz etkilenebileceği
risk unsurlarının başında gelmektedir.
37
III. SERMAYE AKIMLARI: GEÇMİŞ VE BEKLENEN EĞİLİMLER
Geride bırakılan yirmi yıl içerisinde gelişen ülkelere gelen özel sermaye akımlarında
önemli derecede değişimler yaşanmıştır. Sermaye akımları küresel finansal ve ekonomik
durumlardan yakından etkilenerek gelişen ülkelerde hem miktar hem de gelire oran
olarak artış göstermiştir.
Şekil 13: Gelişen Ülkelere Gelen Sermaye Akımları
Gelişen ülkelere gelen sermaye akımları bölgesel olarak incelendiğinde, 2006-2008
döneminde Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’nin en yüksek sermaye akımı/gelir oranına
sahip olduğu görülmektedir. Ancak zaman için Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’ndeki
sermaye akımı/gelir oranı hala diğer bölgelerden yüksek seyretse de azalma eğilimine
girmiştir. 2009 yılının dördüncü çeyreğinden itibaren Sahraaltı Afrika Bölgesi’ne olan
sermaye akımları hızlanmış ve bu durum kendisini artan sermaye akımı/gelir oranıyla
göstermiştir. 2008-2009 döneminde Sahraaltı Afrika Bölgesi için yüzde 2’ler düzeyinde
olan sermaye akımı/gelir oranı günümüzde yüzde 8 düzeyinde seyretmektedir.
38
Şekil 14: Bölgelere Göre Gelişen Ülkelere Gelen Sermaye Akımları
Küresel ekonomik şartların gelişen ekonomilere sermaye akımları için kilit rol oynadığı
bilinmektedir. Yüksek gelirli ülkelerdeki konjonktür iyileştikçe parasal politikaların
normalleşeceği ve olağanüstü para politikalarının sona ereceği öngörülmektedir. Bu
bağlamda, gelişen ekonomilerin yeni sistemle beraber gelen senaryolara da ayak
uydurmaları gerekmektedir.
Bu senaryolardan biri gelişen ve yüksek gelirli ekonomilerin büyüme oranlarının
güçlenmesidir. İkincisi, Amerikan Merkez Bankası FED’in tahvil alım programını OcakAralık 2014 döneminde kademeli olarak düşürmesi, 2015 yılının sonunda uzun dönem
faiz oranlarının 50 baz puan arttırılması ve bu faiz artışının 2016 yılının sonuna kadar
100 baz puanı bulmasıdır. ABD politika faizinin 2015’in üçüncü çeyreğinde artmaya
başlayarak 2016 yılının sonuna kadar yüzde 0,25’ten yüzde 2’ye kadar çıkması da ikinci
senaryoya dâhil edilebilir. Senaryolardan üçüncüsü ise, gelişmiş ekonomilerin merkez
bankaları olan Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BOJ) ve İngiltere
Merkez Bankası’nın (BOE) FED’den daha sert bir politika izlemesidir.
Bu senaryoların, gelişen ülkelerdeki sermaye akımlarını 2016 yılına kadarki dönemde
yüzde 10 oranında düşürmesi ve bu düşüşün gelişen ekonomilerin büyümelerine
etkisinin yüzde -0,6 olacağı öngörülmektedir.
39
RİSKLER
Her ne kadar küresel ekonomik gelişmeler gelişen ülkelerdeki kırılganlıkları ve kriz
ortamlarını etkilese de bölge içindeki gelişmeler de bu kırılganlıklara zemin
oluşturabilmektedir.
Şartların sürekli değişiklik gösterebileceği varsayımı altında bölgelerin riskleri şöyle
sıralanabilir:

Doğu Asya ve Pasifik Bölgesi’ndeki son beş yıldaki hızlı kredi büyümesi ve toplam
borç içerisindeki artan kısa dönem borç oranı bölge için risk oluşturmaktadır.

Orta ve Batı Avrupa ekonomilerinde sürdürülebilirlik ve döviz risklerine yol açan
yüksek dış borç/gelir oranı ve toplam borç içerisinde payı giderek artan kısa vadeli
borçlar risk unsuru olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında bölgedeki bazı
ekonomilerde görülen hızlı kredi büyümesi de bölgeye dair risklerden biridir.

Latin Amerika ve Karayipler Bölgesi’nde de hızla artan kredi büyümesi ve önemli
derecedeki kısa dönemli borçlar risk unsuru olarak değerlendirilmektedir.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde siyasi gelişmelerin ve sıkıntıların geçmiş
yıllarda olduğu gibi ekonomik büyümeyi keskin oranda azaltacağı ve etkileyeceği
belirtilmektedir. Öte yandan, bankacılık sektöründeki riskler iç piyasadaki kredi
kalitesini ve kamu finansman ihtiyaçlarını etkilemektedir.

Mevcut veriler Güney Asya Bölgesi için risklerin düşük seyrettiğini gösterse de
Hindistan’daki borçlanma mekanizmasındaki aksaklıklar ve yine Hindistan’daki
potansiyel cari işlemler dengesi riskleri bölgedeki risk unsurlarındandır.
Bu bağlamda, bahsi geçen tüm bölgeler için yabancı yatırımcılar için yatırım
ortamının iyileştirilmesine, bütçe konsolidasyon politikalarına, döviz kuru kanalıyla
dış ticaret ile ilgili gelişmelere ve küresel ekonomik kırılganlıklardan korunmaya
yönelik düzenlemelerin gerekliliği vurgulanmaktadır.
Bunun yanında küresel işbirliğinin arttırılması da raporda bahsi geçen
önerilerdendir. Dünya Ticaret Örgütü’nün Aralık 2013’te sunduğu anlaşmadan
hareketle büyüme ve gelişme için fırsatların değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
40
Şekil 15: Bölgelerdeki Riskler
41
Download