CÜMLENİN ÖĞELERİ Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öge

advertisement
www.edebiyatbilgihanesi.com
CÜMLENİN ÖĞELERİ
Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öge denir. Anlam bozulmayacak şekilde
birbirlerinden ayrılabilirler. Her öge görev ve anlam yönünden bir tek ögeye eşlik eder; onu
tamamlar. Bu öge de yüklemdir. Birinci derecede önem taşıyan öge yüklemdir. İkinci
derecede önemli öge öznedir. Sadece yüklemden oluşan cümlelerde bile öznenin varlığı,
yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır. Sonra tümleçler gelir ki bunlar zarf tümleci, dolaylı
tümleç, edat tümleci ve nesnedir.
Cümlenin Öğesi İle İlgili Bazı özellikler:
*Bazı cümlelerde bazı ögeler hiç bulunmaz.
Yüklemi geçişsiz fiilden oluşan cümleler nesne almazlar.
Tarlanın sınırına gelince dinlenmek üzere oturduk.
*İsim cümlelerinde tümleçler pek sık görülmez. Aşağıdaki isim cümlesinde tümleçler vardır:
Ben / de / bir varisin olmakla / bugün / mağrurum.
*Öğelerin tamamı kelime veya kelime grubu hâlinde olabilir.
Yağız atlar / kişnedi, / meşin kırbaç / şakladı.
Bir dakika / araba / yerinde / durakladı.
Giden geminin arkasından / bakakaldı.
*Cümle vurgusu yüklem üzerindedir. Vurgu, gerektiğinde özellikle belirtilmek istenen öğe
üzerine çekilebilir, ya da o öğe yükleme yaklaştırılır.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ankara’ya ben yerleştim.
*Bir cümle başka bir cümlenin ögesi olabilir.
Vatan için öldüler.
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar.
*Ögeler bulunurken önce yüklem, sonra özne ve tümleçler aranır. Sorular yükleme sorulup
alınan cevaplar yüklemle birlikte tekrar edilmelidir.
*Öğeler bulunurken tamlamalar ve diğer kelime grupları bölünmez. Bağlaçlar öge
sayılmamalıdır.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya /çıkacağım.
TEMEL ÖĞELER
1. YÜKLEM
Cümlede işi, hareketi, yargıyı bildiren çekimli unsura yüklem denir. Kip ve kişi kavramlarını
taşıyarak yargı bildirir. Yüklemsiz bir cümle olamaz. Bir cümle birden çok öğeden
oluşabileceği gibi tek bir yüklemden oluşabilir. Bir cümlede birden fazla özne, zarf tümleci,
dolaylı tümleç, nesne bulunabilir, ama yüklem tektir. Bir söz dizisi içindeki yüklem sayısı
cümle sayısını gösterir. (www. edebiyatbilgihanesi.com)
www.edebiyatbilgihanesi.com
Yüklem genellikle cümlenin sonunda bulunur; ancak günlük konuşmalarda, atasözlerinde
ve şiirlerde yüklemin yeri değişebilir. Cümlenin öğeleri bulunacağı zaman kelime grupları
bölünmez. Yüklem, tek kelimeden de oluşabilir bir kelime grubundan da.
Örnek:
Bir ipte iki cambaz oynamaz.
Yarın buraya gelecekler.
Güzel yüzü, geniş bir gülümseyişle ışıl ışıldı.
Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.
“Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uza Türkistan toprakları.”
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler.
Sakla samanı, gelir zamanı.
Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle getirdi.
Yaşlılara saygı, topumun geçmişine olan saygısını gösterir.
İnsanlar birbirlerinin hakkına riayet etmeliler.
Dönülmez akşamın ufkundayız.
Yeniden doğmuş gibiyim.
Tabiattaki en iç açıcı renk yeşildir.
Çık hızlısın.
İçimde en güzel duygular saklı.
Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Yüklemsiz Cümleler (Eksiltili Cümle)
Yüklemi söylenmeyen cümlelere eksiltili cümle denir. Yüklemin söylenmemiş olması
cümlenin anlamında eksiklik meydana getirmez. Dinleyici ya da okuyucu cümlenin
söylenmemiş kısmını ya kendisi tamamlar ya da zaten bilinmektedir.
Örnek:
Gözümde yaş kalbimde sızı.
Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder.
Bazı kesik cümleler önceki cümlenin yardımıyla tamamlanır.
*Bilmiyorum aradan ne kadar zaman geçti. Belki altı ay... Belki bir yıl.
*Buralarda hiç yol yoktur. Hatta keçi yolu bile...
─Nerede okuyorsun?
─Anadolu Lisesinde. (okuyorum)
─Kardeşin kaçıncı sınıfa gidiyor?
─İkinci sınıfa. (gidiyor)
2. ÖZNE
Yüklemde bildirilen işi, oluşu, hareketi yapan, yerine getiren varlıklara özne denir. Özne olan
kelimeler cümlede hiçbir hâl eki almadan kullanılırlar. Herhangi bir hâl eki alırlarsa özne
değil, nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci olurlar. Ama çoğul ekini ve iyelik eklerini alabilir.
(www. edebiyatbilgihanesi.com)Özne, yükleme sorulan “ne, kim?” sorularının cevabıdır.
İsimler, adlaşmış sıfatlar, isim ve sıfat tamlamaları, fiilimsiler, zamirler, soru kelimeleri,
gerçek ya da sözde özne olabilir. Bir cümlede birden fazla özne bulunabilir. Özne
söylenmediği zaman gizli özne adını alır. Gizli özne yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır.
Yüklemin taşıdığı şahıs ekinin gösterdiği zamir öznedir. Üç türlü özne vardır:
www.edebiyatbilgihanesi.com
a)Gerçek Özne:
Yüklemde bildirilen işi, oluşu, hareketi yapan, yerine getiren öznelere gerçek özne denir. Gizli
özne de sözcük biçiminde bulunmamasına rağmen eyleme eklenen kişi ekleriyle gösterildiği
için gerçek özneye dâhil edilebilir.
Örnek:
Çocuklar bahçede oyun oynuyorlar. ─Kim? / Kimler oynuyor? / Oynayanlar kim?
Düşlerim bana hayat veriyor.
Elimdeki defter yere düştü.
(O) Geniş merdivenlerden yukarı kata çıktı.
Depremzedeler hâlâ vaat edilenlerin gerçekleştirilmesini bekliyorlar.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar.
Dakikalar ilerledikçe yangın daha da şiddetleniyordu.
Kim bu işleri bir saatte bitirebilir?
Her saz, her ot, her kanat çırpınışı, gümüş bir parıltı içinde erir.
b) Sözde Özne:
Gerçek öznenin bulunmadığı cümlelerde, cümle içindeki asıl görevi belirtisiz nesne olan
sözcükler cümle içinde özne görevinde kullanılmasıdır. İsim cümlelerinde sözde özne olmaz.
İsim cümleleri zaten nesne almaz. Fiil cümlelerinde sözde öznenin olabilmesi için yüklemde
edilgenlik eklerinin(-l-, -n-) getirilmesi gerekir.
Örnek:
Yaşlı adam odasına çekildi. (Gerçek özne)
Bozulan araba yolun kenarına çekildi. (Sözde özne)
Kapı tokmağı hızlı hızlı vuruluyordu. (Sözde özne)
Cam kırıldı. (Sözde özne)
Dolaptaki bütün elbiseler ütülendi. (Sözde özne)
c) Açıklamalı Özne:
Bazı cümlelerde özne açıklayıcısıyla birlikte verilir. Açıklamanın başına ve sonuna virgül
konulur. Açıklamalar da özne içinde değerlendirilir.
Örnek:
Hatice, halamın kızı, yarın dedesine gidecek.
d) Örtülü Özne:
Bazı cümlelerde eylemi yapan bulunmasına rağmen, bunlar aldıkları bazı ekler( -ca, -ce) ya da
birlikte kullanıldıkları bazı sözcükler(nedeniyle, sebebiyle, tarafından) nedeniyle cümlede
gerçek özne değil zarf tümleci görevindeki sözcük ya da söz gruplarıdır. Bunu cümle dışı
unsur olarak kabul edenler de vardır. (www. edebiyatbilgihanesi.com)
Örnek:
Yasa meclisçe kabul edildi.
Ev, mühendisler tarafından kontrol edildi.
Not:
Öznesi olmayan cümleler de vardır. Öznesi olmayan cümlelerin yüklemleri, edilgen ve
geçişsiz fiillerdendir.
Örnek:
Bu sıcakta uyunmaz.
Bu söze gülünür.
Yarın pikniğe gidilecek.
Burada kalınacak.
Dışarı çıkıp bir şişe süt almalı.
www.edebiyatbilgihanesi.com
3. NESNE
Yüklemde bildirilen ve öznenin yaptığı işten doğrudan etkilenen öğe nesnedir.
Dolayısıyla sadece fiil cümlelerinden yüklemi geçişli fiil olanlar nesne alır.
Yükleme sorulan “ne, neyi, kimi?” sorularının cevabıdır. İsimler, zamirler, adlaşmış sıfatlar,
tamlamalar, fiilimsiler, soru kelimeleri, kelime grupları ve iç cümleler nesne olabilir. Belirtili
ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayrılır. Bir cümlede birden fazla nesne bulunabilir. Ancak bu
nesneler belirtili veya belirtisiz olma bakımından aynı özelliği taşımalıdır. (www.
edebiyatbilgihanesi.com)
A. Belirtisiz Nesne:
“-i” hal ekini almayan, yalın halde bulunan sözcüklerin nesne olduğu nesne çeşididir.
Yükleme “ne, kim?” sorusu sorularak bulunur. Belirtisiz nesnenin kullanılması ile belirtili
nesneninki arasında belirgin anlam farkı vardır. Belirtisiz nesne daima yüklemden hemen
önce gelir.
Örnek:
İyilik eden iyilik bulur.
Bugün bana ne getirdin?
Her gün gazete okuyorum.
Her hafta bir kitap okurum.
Atalarımız, “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.” demişler.
Uçurtmalar biraz gök, açık hava, rüzgâr ister.
Bu günlerde herkes böyle şeyler anlatıyordu.
Gezi sırasında sincap bile gördük.
B. Belirtili Nesne:
“-i” hal ekini alan sözcüklerin nesne görevinde kullanılmasıdır. Yükleme “neyi, kimi?” soruları
sorularak bulunur. Belirtili nesnenin cümle içinde belirli bir yeri yoktur. Kullanıldığı yere göre
cümleye değişik anlamlar katar.
Örnek:
Burada son fırtına son dalı kırıyordu.
Bütün bu yalılar, eski Boğaziçi hatıralarını sayıklar.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder’e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Babam gazetesini okuyordu.
Ayıkla pirincin taşını.
Siz bunlardan hangisini istersiniz?
Sabahları odadan odaya gezinerek düşünmeyi severim.
Bunu bana bir çocuk anlattı.
Dağılmış eşyaları, titreyen çocukları, oraya buraya koşuşan kadınları buğulu gözlerle seyretti.
4. DOLAYLI TÜMLEÇ
Cümleyi yer, yön ya da ayrılış noktaları açısından dolaylı olarak tamamlayan öğeye dolaylı
tümleç denir.“-e, -de, -den” eklerini alarak cümlenin, dolayısıyla yüklemin anlamını, “fiilin,
çıkma (uzaklaşma), bulunma ve yönelme (yaklaşma) bakımlarından ilgili olduğu yer”
yönünden tamamlar. Yer tamamlayıcısı da denir. (www. edebiyatbilgihanesi.com)
Dolaylı tümleç, yükleme sorulan “nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden, neye,
neden?” sorularının cevabıdır.
Örnek:
Güneş girmeyen eve doktor girer.
Bunları babana sormalısın.
Aradığınız kitapları sahafta bulursunuz.
www.edebiyatbilgihanesi.com
Biz yazları köye gideriz; sahil lüksümüz yok bizim.
Nice tarihî eserler sular altında bırakılıyor.
Buğdayı çiftçiden hep ucuza alırlar.
Başucumdaki lâmbayı yakıp saate baktım.
Büyük bir boşlukta bozuldu büyü.
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu.
Başımın üstünden yorgun bulutlar geçer.
Kuleye çıkınca, sislerle örtülü ufka dikkatle baktı.
Ayağını toprağa basmaktan ürküyordu.
Bu elbiseyi nereden aldınız?
Benim kalemim kimde kalmış?
Ormanlardan, derelerden, köprülerden, tepelerden, uçurumlardan şimşek gibi geçti.
Not:
Her “-e, -de, -den” eklerini alan kelimeler dolaylı tümleç olarak kullanılmaz.
Örnek:
Sabahtan uğradım ben bir güzele. ( Zarf Tümleci)
Sahilde tek başına dolaşıyordu. ( Zarf Tümleci)
Seni gönülden seviyorum. ( Zarf Tümleci)
5. ZARF TÜMLECİ:
Yüklemi zaman, durum, miktar, ölçü, yer yön ve soru yönünden gösteren sözcük ya da sözcük
öbekleri cümle içinde zarf tümleci görevi yapar. Yükleme yöneltilen “Nasıl, ne zaman, ne
kadar? ne yöne?, ne taraf?” sorusu durum zarfı tümleciyle ilgilidir. (www.
edebiyatbilgihanesi.com)
Örnek :
İnsan düşündüklerini açıkça söyleyebilir. (Nasıl söyleyebilir?)
Damlaya damlaya göl olur. (Nasıl göl olur?)
Olanları ağlaya sızlaya anlattı. (Nasıl anlattı?)
O acılı haberi duyunca çok üzülmüştü. (Ne zaman üzülmüştü?)
Tren on beş dakika sonra burada olur. (Ne zaman burada olur?)
Gelecek ay yeni bir araba alalım. (Ne zaman alalım?)
Biraz bekleyip aşağı indim. (Ne yöne?)
Az önce dışarı çıktı. (Ne tarafa?)
Korkudan bir adım geri çekildim. (Ne yöne?)
Onu bir saat daha bekleyelim. (Ne kadar bekleyelim?)
Bugün bırak, yeterince çalıştın. (Ne kadar çalıştın?)
Çocuk ablasından biraz daha çalışkandı. (Ne kadar çalışkandı?)
Nasıl dayanırım sensizliğe?
Neden yapmadın söylediklerimi?
Niye bakıp duruyorsun yüzüme?
Sana her zaman güvendim, inandım.
Eve uğrayıp eşyalarımı alacağım.
Görmeden, bilmeden, vermeden akıyorsun.
Not1:
Yer-yön bildiren sözcükler ad durum ekleriyle çekimlenirse zarf tümleci değil, nesne ya da
dolaylı tümleç görevi yapar.
Örnek :
Bir de aşağıyı temizle. (Neyi?)
www.edebiyatbilgihanesi.com
Belirtili nesne
Sizi içeride bekliyor. (Nerede?)
Dolaylı tümleç
Yukardan gürültü geliyor. (Nerden?)
Dolaylı tümleç
Not2:
Sıralı cümlelerde ortak kullanılan zarf tümleci ilk yükleme uygunken, diğer yükleme
uymayabilir. Bu anlatım bozukluğu zarf tümleci eksikliği olarak değerlendirilir. Örnek :
Annem hiçbir zaman kendini düşünmedi, bizim mutluluğumuz için çalıştı.
Annem hiçbir zaman kendini düşünmedi; her zaman bizim mutluluğumuz için çalıştı.
6.EDAT(İLGEÇ) TÜMLECİ:
Cümlede yüklemin anlamını amaç, araç, birliktelik, özgülük, karşılaştırma gibi yönlerden
tamamlayan ve “ile, için, gibi, kadar, karşı” gibi edatlarla oluşturulmuş sözcük ve sözcük
gruplarına “edat(ilgeç) tümleci” denir. (www. edebiyatbilgihanesi.com)
Edat(ilgeç) tümleci, yükleme sorulan “neyle, kiminle, niçin, kime göre, neye göre, kime karşı,
neye karşı… ” gibi sorularla bulunur.
Örnek:
Karşıya vapurla geçecekmiş. (“Ne ile geçecekmiş?” “Vapurla: Edat(ilgeç) tümleci”)
Masayı kuru bir bezle sildi. (“Ne ile sildi?” “Kuru bir bezle: Edat(ilgeç) tümleci”)
Kardeşleriyle her gün oyunlar oynardı. (“Kiminle oynardı?” “Kardeşleriyle: Edat(ilgeç)
tümleci”)
İdareye benimle gitmişti. (“Kiminle gitmişti?” “Benimle: Edat(ilgeç) tümleci”)
Kazanmak için çok çalışmalısın. (“Niçin çok çalışmalısın?” “Kazanmak için: Edat(ilgeç)
tümleci”)
Bütün gün sizi mutlu etmek için çalıştım. (“Niçin çalıştım?” “Sizi mutlu etmek
için: Edat(ilgeç) tümleci”)
Bana göre bu iş yapılmamalıdır. (“Bu iş kime göre yapılmamalıdır?” “Bana göre: Edat(ilgeç)
tümleci”)
Not:
Bazı kaynaklar edat tümlecini cümlenin bir ögesi olarak kabul etmemektedir. Sebebi ise
üniversiteye giriş sınavlarında ÖSYM’nin edat tümlecini cümlenin bir ögesi olarak
görmemesidir. Bu kaynaklar edat tümlecini zarf tümleci olarak kabul etmektedir.
CÜMLE DIŞI UNSURLAR VE ARA SÖZ, ARA CÜMLE
Cümle içinde her söz, cümlenin bir öğesi durumunda değildir. Yükleme sorulan
sorulara cevap vermeyen söz veya söz öbekleri cümle dışı unsur sayılır. Örneğin
aşağıdaki cümleyi öğelerine ayıralım. (www. edebiyatbilgihanesi.com)
Cümlenin kuruluşuna katılmayan, yani öğe olmayan ve dolaylı olarak cümlenin
anlamına yardımcı olan unsurlardır. Çıkarılması cümlenin anlamında eksiklik ya da
bozulma meydana getirmeyen sözlerdir.
Bağlaçlar, ünlemler, ünlem grupları, hitaplar, ara sözler cümle kuruluşunun
dışında kalan unsurlardır.
“Ahmet, sana defalarca geç kalmamanı söylemedim mi?”
www.edebiyatbilgihanesi.com
Görüldüğü gibi “Ahmet” sözü cümlede yükleme sorulan herhangi bir soruya
cevap vermiyor yani cümle dışı unsurdur.
Örnekler:
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.
Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın.
Ulu mabet, seni ancak bu sabah anlıyorum.
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul.
Varsın sonunda bizzat ortaya koyduğumuz bu eser bizi inkâr etsin.
Bahçeye indim, fakat çiçeklerin eski kokusunu alamadım.
Hey, buraya gelin!
Sizi ziyaret edecektim ama işim çıktı.
Kısacası bu gün bütün iş bitecek.
Necati’ye, o bilmiyor tabi, harika bir sürpriz hazırladık.
Murat, bizim biraderden bahsediyorum, dün beni aradı.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın.
Bu konuda kararlı olduktan sonra -geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın.
Dün Ali amcalara, eski komşumuza, gittik.
Başımın ağrısı yazın -sıcaklardan olmalı- daha da artar.
Arka sıradakilerden biri, gözlüklü olanı, bir soru sordu.
Doğup büyüdüğü yerleri, memleketini, çok özlemişti.
Onu dün akşama doğru, saat beş gibi, Kızılay’da gördüm.
Bu adam, seni
temin ederim, sahtekârın biridir.
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz. www. edebiyatbilgihanesi.com
Download