1. İŞ HUKUKU KAVRAMI VE KONUSU İş Hukuku, işçiler ve işverenler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve inceleyen bir hukuk dalıdır. Toplum hayatında, konusu insan faaliyeti olan pek çok ilişkiden söz edilmek imkanı varsa da; İş Hukuku yalnız hizmet akdinden doğan ve bağımlı (tabi) hizmet yükümlülüğü içindeki insan ilişkilerini konu alır. Kısaca, söz konusu yükümlülüğün ortaya çıkardığı işçi, işveren ve bunların devletle olan ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla meydana getirilen hukuk kurallarını bir sistem içinde inceleyen hukuk dalına İş Hukuku adı verilmiştir. İş bir hukuku sadece özel hukuka ait bir sözleşmeye dayanan bağımlı çalışmayı düzenleyen kurallardan oluşur. İş Hukukunda yoğun bir devlet müdahalesi bulunmaktadır. İşçi ve işverenin, çalışma hayatında karşılıklı ilişkilerinin düzenlenmesinde devletin müdahil olması, İş hukukunu Karma hukuk alanı kapsamına yaklaştırmaktadır. İş hukukuna bu açıdan baktığımızda sadece hizmet sözleşmesinin tarafları arasındaki ilişkiyi düzenlemez, aynı zamanda tarafların her birinin üye olabilecekleri örgütler ve toplu iş sözleşme ve mücadelesini de kapsar. İş hukukunun bu görünümü iş hukukunun, “bireysel iş hukuku” ve “toplu iş hukuku” diye ikiye ayrılarak incelenmesini doğurmaktadır. Bununla beraber toplu iş hukukunun da daha iyi anlaşılmasını sağlamak için, “sendikalar hukuku”, “toplu iş hukuku” ve “iş mücadelesi hukuku” şeklinde üçe ayrıldığı görülmektedir. Sendikalar Hukuku Toplu İş Hukuku İş Mücadelesi hukuku 2. İŞ HUKUKUNUN TARİHÇESİ İnsanların ilk çağlardan itibaren başkasına bağımlı olarak çalıştığı ifade edilmektedir. Ancak ortaya konulan emek ve bağımlılık unsurunun aralarında özgürce kurdukları bir sözleşmeye ve ücrete dayanması çokta eskiye dayanmaz. İş hukukunun asıl anlam ve işlerlik kazandığı dönemin sanayi devriminden sonra başladığı gözükmektedir. Sanayi devrimi Avrupa'da burjuva sınıfının yapı değiştirmesine ve yeni bir işçi sınıfı doğmasına yol açtı. İşçi sınıfının sanayi kuruluşlarında bir ücret karşılığında bağımlı olarak çalışmaya başlamıştır. Sanayi devrimi ile özellikle Avrupa’da ortaya çıkan iktisadi liberalizm ilkesine dayalı ekonomik sistem, iş hayatında işçinin aleyhine rüzgarı beraberinde getirmiştir. İktisadi liberalizmin temelinde yatan eşitlik ve özgürlük anlayışı, çalışma hayatında işçi-işveren arasındaki ilişkilerin devletin karışımı olmaksızın kendi ilişkilerini düzenlemeleri ilkesini getirmiştir. Teoride çok güzel gibi gözüken bu anlayış zamanla işverenin, işçi üzerinde egemenlik kurarak emeğin sömürülmesi durumunu doğurmuştur. Avrupa'da sanayi devrimi öncesinde de bir işçi sınıfı vardı. Ama bilinçsiz durumda idi. Sanayi devrimi sonucunda işçi sınıfı bilinçlenmeye başladı. Toplumların hemen hepsinde en kalabalık sınıfını oluşturdu. İşçi sınıfı, yoğunluğuna karşın ekonomik ve siyasal haklardan mahrumdu. Ücretleri düşük, yaşama ve çalışma koşulları çok kötüydü. Çalışma saatleri uzun, fabrikalar havasız ve her türlü sağlık koşullarından uzaktı. 3. İŞ HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ A. İşçinin Korunması Ön Plandadır. İşçinin işveren karşısındaki ekonomik açıdan güçsüzlüğü ve bağımlılığı nedeniyle, işçinin, işveren tarafından emeğinin sömürülmesinin ve hakkının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için düzenlenen bir hukuk dalıdır. B. Kuralları Genellikle Nisbi Emredicidir. Nisbi Emredici kurallar, aksi ancak işçi lehine olmak üzere kararlaştırılabilen kurallardır. Örneğin, yasal asgari ücrete ilişkin hüküm böyledir. İşçiye, asgari ücretin üstünde bir ücret kararlaştırılabilirken, asgari ücretten aşağısı kararlaştırılamaz. C. İşçi Lehine Yorum Geçerlidir. İş hukukuna ait herhangi bir hükmü hakkında tereddüt yaşanması halinde, işçi lehine yorum yapılması gereği kabul edilmiştir. Ancak, işçinin aleyhine yasada netlikle düzenlenmiş bir hükümde varsa, yasal çözüme göre hükmedilecektir. D. İşinin Kişiliği Önem Taşır Hizmet sözleşmesi, taraflar arasında bir malın veya eşyanın satılması ve kiralanmasını değil, işçiyle işveren arasında karşılıklı edimlerin sorumluluklarına dayalı bir ilişki kurar. E. Yönetime Katılmak Mümkündür. Ülkemizde, Avrupa’daki kadar gelişmiş olmasa da işçilerin yönetime katılmaları mümkündür. Birkaç noktada öngörülen yönetime katılma TİS ile sağlanmıştır. TİS ile işyerlerinde işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan bazı kurullar bulunmaktadır. F. Karma Nitelikli Bir Hukuk Dalıdır İş hukuku özel hukuka ait kriterleri barındırmakla beraber, devletin iş yaşamına ve işçi-işveren arasında kurulan hizmet sözleşmesinde işçinin lehine yönelik öngörülen kanunların yer alması, bu hukuk dalını karma bir hukuk dalına daha fazla yaklaştırmıştır. 4. İŞ HUKUKUNUN KAYNAKLARI İş hukukunun kaynakları, iş hukukunu ilgilendiren tüm konuların ve kuralların nerede bulunduğunu ortaya koymaktadır. İş hukukunun kaynaklarını, “özel kaynaklar” ve “resmi kaynaklar” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Resmi kaynaklarda “ulusal” ve “uluslar arası” olmak üzere ayrılmaktadır. TİS HİZMET SÖZLEŞMESİ İŞYERİ UYGULAMALARI ANAYASA AİHM KARARLARI KANUN ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMELER KHK TÜZÜK YÖNETMELİK MAHKEME KARARLARI ÖRNEK; Kanunlar, Meclis tarafından çıkartılan ve iş yaşamını doğrudan düzenleyen en önemli kaynaktır. Bunlardan başlıcaları; 4857 sayılı İş kanunu Deniz İş kanunu Basın İş kanunu Sendikalar kanunu - Toplu iş sözleşmesi grev ve lokavt kanunu Hafta tatili kanunu Öğle dinlenme kanunu İş Mahkemeleri kanunu v.s ÖRNEK; Tüzükler, kanunların daha iyi anlaşılmasını ve yorumlanmasını sağlayan ve yürütme organları tarafından çıkartılan önemli ulusal kaynaklardan birisidir. Bunlardan başlıcaları; - Fazla Çalışma Tüzüğü, - Kadın İşçilerin Sanayiye Ait İşlerde Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Tüzük, - Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Bazı Özel Usul ve Kurallar Hakkında Tüzük, - İş Güvenliği Tüzüğü, - Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü, - Gebe ve Emzikli Kadınların Çalışma Koşulları İle Emzirme Odaları ve Çocuk Bakımı Yurtları Hakkında Tüzük. ÖRNEK; Yönetmelikler ise, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri tarafından, görevlerine ilişkin kanun ve tüzüklerin ilgililerce aynı ölçüde uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılan hukuk kurallarıdır. - Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği - Asgari Ücret Yönetmeliği, - Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği bunlara bazı örneklerdir. 5. İŞ HUKUKUNUN UYGULAMA ALANI I. Konu Bakımından Uygulama Alanı İş hukuku konusu bakımından üçe ayrılır. A. Bireysel İş Hukuku İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkisini tüm yönleriyle burada ele alınır. İş kanunu, Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu bu alanda en önemli yasalardır. B. Toplu İş Hukuku 1. Sendikalar Hukuku İşçi ve işveren ilişkilerinin yanı sıra, işçi ve işveren sendikaları ve konfederasyonlarının kuruluş, işleyiş ve faaliyetleri ile üyelik konularını kapsar. 2. Toplu Sözleşme Hukuku İşyeri uygulamasında ve işçi-işveren ilişkilerinde, emredici yasa hükümlerinden sonraki kaynaktır. Çalışma koşulları ve ücreti belirleyen "normatif" hükümler ile, işçi sendikası ve işveren sendikası ya da sendika üyesi olmayan işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen "düzenleyici" hükümleri kapsamaktadır. 3. İş Mücadelesi Hukuku Toplu iş uyuşmazlıklarının çözümünde tarafların başvurabileceği kavgacı yollar, araçlar ve etkilerini kapsamaktadır. C. İş Yargılaması Hukuku İş hukuku alanına giren uyuşmazlıkların çözümünde özel bir yargı yeri görevlendirilmiştir. Bu özel yargı yeri, İş mahkemeleridir. İş mahkemesinin kurulmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, İş Mahkemesinin yerine görev yapar. İş mahkemeleri sadece işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden çıkacak uyuşmazlıkları incelemez, aynı zamanda Sendikalar kanunu, TSGLK, Deniz İş kanunu, Basın İş kanunu kapsamındaki uyuşmazlılar ile SSK, Bağ-Kur ve Kamu görevlileri Sendikaları kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklarda da görevlidir. II. Yer Bakımından Uygulama Alanı İş hukuku yer bakımından uygulama alanı “işyeri” ve “işletme”de uygulanır. A. İşyeri İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. ( İş K. M.2 ) İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Bu Kanunun, kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, her ne suretle olursa olsun devralan, çalışma konusunu kısmen, veya tamamen değiştiren veya herhangi bir sebeple faaliyetine son veren ve işyerini kapatan işveren, işyerinin unvan ve adresini, çalıştırılan işçi sayısını, çalışma konusunu, işin başlama veya bitme gününü, kendi adını ve soyadını yahut unvanını, adresini, varsa işveren vekili veya vekillerinin adı, soyadı ve adreslerini bir ay içinde bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadır. ( İş K.3 ) B. İşletme İşletme, ekonomik veya ideal bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik biçimde aynı işverene ait bir veya birden fazla işyerini kapsayan örgütlere denilmektedir. III. Kişi Bakımından Uygulama Alanı Bu kavram, iş hukuku kurallarının kapsamına kimlerin dahil olduğunu ifade eder. İş hukukunun kendilerine uygulandığı kişiler, “işçi”, “işveren”, “işveren vekili” ve “alt işveren” dir. A. İşçi İş kanunumuz, “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” biçiminde tanımlamıştır. Bir kimseye işçi denilebilmesi için, o kimsenin işverene ait işyerine gelip çalışması gerekmez. Bunun yanında geçerli bir işçi sıfatının doğması için kural olarak, hizmet sözleşmesinin yaş, ehliyet gibi tüm açılardan geçerli olması gerekmektedir. İşçi, hizmet sözleşmesine taraf olarak işverenin göstereceği işte çalışmak durumundadır. Bu çalışma bedeni ya da fikri faaliyet şeklinde olabilir. Ayrıca İş Kanunu'na göre, ancak ücret karşılığı çalıştırılan kimse işçi olarak nitelendirilmektedir. Ücret, ilke olarak hizmet sözleşmesinde de ana unsurunu oluşturmakta; ücreti belirlemeden hizmet sözleşmesi yapılmasından söz etmenin imkanı bulunmamaktadır B. İşveren Bir iş sözleşmesine dayanarak, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denilmektedir. İşveren tek bir kişi olabileceği, adi bir ortaklıkta olduğu gibi birden fazla kişiyi de kapsayabilir. C. İşveren Vekili İş kanunumuzun 2. maddesinde “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili” denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. İşveren vekili, kendisine verilen yetki sınırları içinde işvereni temsil eder, onun adına işletmeye ilişkin işleri yaparak işçilere karşı yükümlülüklerini yerine getirir. İşin niteliği ve organizasyonun yapısına göre, birden fazla kişiye işveren tarafından yönetim yetkisi verilebilir. İşveren vekili çoğu kez bir işletmede genel müdür, fabrika müdürü, personel müdürü ve ustabaşı gibi sıfatlar alır. İşveren vekilinin sahip olduğu temsil yetkisi çerçevesinde işçilere karşı işveren adına yaptığı işlemlerden dolayı ortaya çıkabilecek hak ihlalleri gibi olumsuz işlemler, işverenin hukuksal alanında gerçekleşir. Buna karşılık yetkisiz bir şekilde yapılan işveren vekilinin işlemlerinden, işveren sorumlu değildir. D. Alt İşveren Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işler de, veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları ifade etmektedir. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için; a) Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır. b) Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır. c) Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır. ç) Alt işverene verilen iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir iş olmalı, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır. d) Alt işveren, daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kimse olmamalıdır. Ancak daha önce o işyerinde çalıştırılan işçinin bilahare tüzel kişi şirketin ya da adi ortaklığın hissedarı olması, alt işveren ilişkisi kurmasına engel teşkil etmez. E. Çırak ve Stajyer Çırak: İlköğretim okulunu bitirmiş olanlar, bir mesleğe hazırlık amacı ile çıraklık dönemine kadar işyerlerinde aday çırak olarak eğitilebilirler. Çıraklık şartları: Çırak olabilmek için aşağıdaki şartlar aranır. a) 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. b) En az ilköğretim okulu mezunu olmak. c) Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak. Aday çırak ve çırak; öğrenci statüsünde olup, öğrencilik haklarından yararlanır. Bunlar işyerinde çalışan işçi sayısına dahil edilmezler. Aday çırak ve çıraklar, mesleğin özelliğine göre haftada sekiz saatten az olmamak üzere genel ve mesleki eğitim görürler. Aday çırak ve çıraklar, pratik eğitimlerini işyerlerinde, işyerindeki eksik kalan pratik eğitimleri ile teorik eğitimlerini mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya Bakanlıkça uygun görülen işyerlerinin eğitim birimlerinde yapar. İşyeri sahibi, aday çırağı ve çırağı çalıştırmaya başlamadan önce bunların velisi veya vasisi veya reşit ise kendisi ile yazılı çıraklık sözleşmesi yapmak zorundadır. Meslekler itibariyle çıraklık eğitimine girişte aranan eğitim düzeyi ve çıraklık süresi ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak Bakanlıkça en az iki, en çok dört yıl olarak belirlenir. Stajyer: Bir meslek hakkında teorik bilgiye sahip olup da bunu uygulamada pekiştirmek amacıyla işyerinde faaliyet gösteren kimsedir. Stajyerlik zorunlu bir konum olup, isteğe bağlı stajyerlik söz konusu değildir.