dosyayı indir

advertisement
YALNIZLIK
Bu gece dağ başları kadar yalnızım…..Nerdesin? (A. İlhan)
Yalnızlık herkesin kolayca tanımlayabileceği bir hâl. Yalnız olma, kişinin kendisini yalnız olarak algılaması, duyumsaması. Bir
zihin durumu. Bağlantısızlık, kopma, koparılma, sürgün, yalıtım gibi hoş olmayan sıfatlarla birlikte anılabilecek bir durum, bir
duyum. Her bir birey için karmaşık ve biricik bir duygusal deneyim yalnızlık.
Bir çok türü var yalnızlığın. Zamanla ilintilendirilirse; kısa ve uzun dönemli yalnızlıklar vardır örneğin. Hastasınızdır; hastalık
süresiyle sınırlı kalabilir bu yalnızlık. Ya da kimse yoktur hakikaten; bir hücrede tecritte, yıllarca…”Yalnızlıktan böğürdüğünüz,
akrep sokmuş gibi uykunuzdan uyandığınız geceler” boyunca bir başınıza…
Gelişimsel yalnızlıklar vardır. Hayatta kalabilmek için birini gereksiniriz. Beslemek, korumak, bakmak gerek bebeğe. Arada
yalnız bıraktığımız da olur kısa sürelerde. Olgunlaştıkça bebek, bu yalnız kalma sürelerine tahammül edebilmeyi
öğrenecektir. Kısa süreli, aşamalı bu yalnız kalışlar ve bu yalnız kalışlara tahammül edebilme, yalnız kalabilme kapasitesi, bir
yandan, kişinin olgunlaşma sürecinin bir ölçütüdür de.
Ama bazı çocukların yalnızlığı uzun sürer. Ebeveynin ayrılığı, ölümü, bakım verecek kimsenin yokluğu ya da sıkça değişmesi,
kişiyi derin, süregen bir yalnızlık duygusuna sürükler. Bitmek bilmez bir yas çöreklenir insana.
Bazen okul için evden ayrılma da kalabalık arkadaş grupları arasında yalnızlık duygusu yaratabilir. Ama geçici bir durumdur
bu. Yeni çevreye uyum yetisiyle, sağlıklı bir birey bu yalnızlık duygusunu yenebilir.
Konumsal yalnızlıklar vardır. Evlenip yalnız kalırsınız örneğin. Evet, evet; evlenip yalnız kalırsınız. Bekâr arkadaşlarınızla sizin
statünüz değişmiştir. Bekârların evinize gelmesi, ya da sizin eskiden olduğu gibi, bekâr arkadaşlarla birlikte “takılmanız”
eşiniz tarafından uygun görülmez.
Etnik yapınız, ideolojik, dinî tercihleriniz, yaşam biçimleriniz nedeniyle de tecrit edilebilir, sürülebilir, eziyet çekebilirsiniz.
Yahudi, Ermeni, Süryani, Çingene, Kürt, Alevi, Eşcinsel gibi “öteki”lerden, kötü insanlardan biri olabilirsiniz.
Öğreneceksinizdir dışlanmayı, tecriti, yalnızlığı, ezayı; öğreteceklerdir.
Bazen birden zengin ya da ünlü oluverirsiniz. Bu toplumsal ve ekonomik açıdan hızlı değişim de onca insan arasında sizi
yalnız kılabilir.
Sevgiliniz, can yoldaşınız, yıllarca bir arada yaşadığınız eşiniz ölebilir. Eksiklenirsiniz. Çünkü “mutluluk bir çimendir, bastığın
yerde biter; yalnızlık gittiğin yoldan gelir” dediğiniz kişi yoktur bundan gayrı. Çok kişi tanık olmuştur: Uzun yıllar bir arada
yaşayan çiftlerden biri öldü mü, öteki de bekletmez onu. Zira yalnızlık öldürür! “Kendisiyle konuşturur. Aynalara koşturtur,
bir cana hasret”…
Yalnızlık öldürür derken; bilimsel dayanaklarım var. Yaşlı bireylerin yalnız kalmalarının alkol bağımlılığı, günde 1 paket sigara
içmek kadar örneğin, sağlık açısından zararları gösterilmiştir.Kan basıncı değişimleri, kan yağlarında ve kan şekerinde
yükselme, kalp damar hastalıkları, bağışıklık sisteminde çökme, özkıyım (intihar) düşünceleri ve girişimleri, uyku düzeni ve
kalitesinde bozulma, bunama sürecinin hızlanması… Bunlar yalnız insanın, özellikle de yalnız yaşlıların deneyimledikleri tıbbi
durumlardır.
“Bu yalnızlık, bu sürgün, insan olmak acısı”.
Varoluşçulara göre yalnızlık; insan olmanın özünü, esasını oluşturur. Yalnız gelinir dünyaya, yaşam yolculuğunda yalnız/ayrık
seyahat edilir ve yalnız ölünür. “Biz yalnızlıktan doğduk; o dağdağalı sudan”. Olgun, erdemli insan bu yalnızlığı, bu “cüzzam
yalnızlığını” bilen ve vakarla kabul eden kişidir.
Yalnızlıkların bir türü de içsel olanıdır. Kimi yalnız kalmayı ister; yakınlık rahatsız edici bile olabilir onlar için. Şizoid kişiler
böyledir örneğin. Kişisel alanlarından içeri adım atamazsınız. Oysa sosyal fobikler, toplumsal kaygıları olanlar yani, bir
yandan yakın olmak isterler ama, öte yandan bu yakınlığı kurmada zorlanırlar.
Bazı yalnızlıkların sebebi kişinin depresif ruh hali olabilir. Bazen de yalnızlık depresif bir tabloya sebep olabilir.
İletişimde yaşanan güçlükler yalnızlığın sebebi olabilir. Yalnızlık döner, iletişim sorununa yol açabilir ve daha öteye gidip,
öğrenme sürecini güçleştirebilir, bilişsel işlevlerin güdük kalmasına neden olabilir.
Dinsel arınma, aşkınlaşma; yaratıcı insanın yaratım sürecinde yalnız kalmak için özel çaba bile gösterilebilir. Burada, belki
yalnızlık değil de, ıssızlık terimini kullanmak daha uygun olabilir.
Modern zamanlarda, aileler küçüldükçe, teknolojik olanaklar ve aletler arttıkça, yalnızlık artmakta sanki. Paradoks gibi belki;
“iletişim halinde olduğumuz” kişi sayısının artmış olması, yalnızlığın azalması anlamına gelmiyor zira… Siz de benim gibi
iletişim denen şeyi (kimi zaman 5 duyu modalitesinin de devrede olduğu), farklı tanımlıyorsanız, bu sanal kişilerin sayısının
artmasının, “özgürlük ve yaşam üzerinde kontrol sahibi olmak” yanılsaması yarattığını, yalnızlığı –aslında- arttırdığını
söyleyebilirsiniz. Onca insan arasında ama, bulundukları yerde, bir başınadırlar. “Ol mâhiler ki derya içredir, deryayı
bilmezler”.
Yalnız kişilerin bu yalnızlıkla başa çıkabilmeleri; nedenleri ve yalnızlığın doğurgularını anlamaları, bunlarda bir değişiklik
yapabilmeleri için kimi zaman profesyonel destek almaları gerekebilir. Özellikle kişide bir umutsuzluk, umarsızlık , ölüm
düşünceleri varsa.
Bireysel ve grup psikoterapileri, ilaç desteği (bunaltı, çökkünlük, uyku düzeni gibi bozukluklar açısından); arkadaş, eş-dost
desteğinin sağlanması; eve bir hayvan alınması, inanç sistemleri ve ritüellerinin (spiritüalliğin) desteklenmesi; bazı kişilerin
ev paylaşımı (bir evde birlikte yaşamaları); toplumsal yaşama katılımlarının sağlanması (sivil toplum etkinlikleri, dernekler,
beceri kazandırma kursları vs); yalnızlıktan muzdarip kişi(ler)için ilk etapta akla gelen girişimlerdendir.
Yalnızlığın niteliği; nedenleri, süresi, seçim ya da zorunluluk olup olmadığı; gelişim dönemleri ile olan ilintisine bağlı olarak
yalnızlıkla başa çıkma, sorun çözme taktik ve stratejilerini belirleyecektir. Farkına varıldıkça yalnızlık, toplumsal bir ıstırap, bir
cüzzam olma halinden uzaklaşacaktır.
Yalnız insan, o zaman, “hiçbir yere varmayan merdiven” olmayacaktır. “Zevk almayı da, haz vermeyi de” bilecektir. “Adresi
olmayan kayıp bir mektup olmayacaktır”.
Yalnızlık olacak belki ama, yalnızlık içerisindeki o kişi, deryada deryanın farkında bir mâhi kalacaktır.
Levent Tokuçoğlu
[email protected]
Download