ERGENLİKTE GELİŞİM Ergenlik büyümektir. Ergenlik değişmektir. Ergenlik başkalaşımdır. Ergenlik “ikinci doğum”dur. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşamın ilk döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi, kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir. Ve onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Ergen de kabuk değiştirdiği bu dönemde yaralanırsa aldığı yaranın izini tüm yaşamı boyunca taşır. Öyleyse ergenlik bireyin oldukça zayıf ve duyarlı olduğu bir süreçtir. Bu dönemde sizlerin de çok yakından takip ettiği gibi gençler, her iki cins için de geçerli olan fiziksel ve psiko-sosyal bazı süreçler yaşarlar; • Kendi cinselliğini öğrenmek için en temel dönemidir. • Başarısızlık ve hataları konusunda fazlasıyla duyarlıdır. • Cinsel yönelimdeki farkları tanır. • Yeni bedeninden hem utanç hem gurur duyar. • Kendi cinselliğine ilişkin yetişkin tepkilerini içselleştirir. Ergenlik döneminin başlamasıyla birlikte gençlerde cinsel konulara ilgi yeniden artar. Ancak anne ve babasından daha önce her hangi bir bilgi almamış gençlerin bu dönemde onlara soru sorma şansı çok azdır. Daha önce sorularına yeterli yanıt alamamış olan genç, yeni bir merakla ortaya çıkan soru ve sorunlarını paylaşmak için anne-baba yerine başka kaynaklara yönelir, bu kaynaklar da genellikle çeşitli yayınlar ve arkadaşlardır. Oysa arkadaşlar paylaşmak içindir. Gençler ilk kez aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu, mastürbasyonu vb. birçok konuyu merak eder ve birbirleriyle paylaşırlar, ancak doğru ve sağlıklı bilgi edinmek için sadece arkadaşlarıyla değil, aynı cinsten ebeveynleriyle de konuşmaya ihtiyaçları vardır. Cinsellikle ilgili konuşmak anne babalar için çok kolay olmayabilir ve her ebeveyn kendi anne babasının cinselliği nasıl algıladığına bağlı olarak bu konuyla ilgili bakış açısını geliştirecektir, bununla birlikte kendi deneyimlerini, edindiği bilgileri ve çocuğunu yetiştirmekte olduğu dönemin gereklerini de göz önünde bulundurmak durumundadır. Çocuğun model aldığı anne babanın kendisi, kendi cinsiyetinden memnun değilse çocuk da bu cinsiyeti benimsemekte zorluk çekebilir. Örneğin; sürekli kadın olmanın zorluklarından yakınan ve bir daha dünyaya gelirse erkek olarak gelmek istediğini söyleyen bir annenin kızı da, kadın olmaktan hoşlanmadığını ve cinsiyetinden memnun olmadığını söyleyebilir. -1- ÖN ERGENLİK Ġlkokul döneminde cinsellik uykuya yatar. Ġlkokul sonuyla birlikte çocuk duygusal ve fiziksel olarak değişmeye başlarlar. Ön ergenlik dönemi çok hızlı bir değişim dönemidir. Ġkincil Cinsel Özellikler (Kıllanma, üreme organlarının büyümesi vb.) ortaya çıkar. Ġkincil Cinsel Özellikler, ergenlik çağında, hormonların etkisi sonucunda ortaya çıkar. Bu özellikler kız çocuklarda erkek çocuklara oranla daha erken belirir. Ergenlik döneminde vücutta meydana gelen gelişme ve değişmeler bazen çok uzun bir süre içinde, bazen de bir-iki yıl gibi kısa bir süre içinde tamamlanır. Cinsiyeti daha görünür kılacak değişimlerle bedenin cinselleşmesi söz konusudur. Bu da beraberinde ilişkilerinde cinselleşmeyi getirecek ve anne-babadan uzaklaşma ihtiyacını doğuracaktır. Ergenlikte muhatap değişir. Bununla beraber konuşulan dil de değişir. Giderek yetişkin var oluşuna doğru yol alınması gereken bu evrede, çocukluk nesneleri (ebeveynler, önceki arkadaşlıklar vb.) yavaş yavaş sahneden çekilirler ya da ergen tarafından gönderilirler. Konuşulan dil de değişir demiştik; artık kankalar devridir, onlarla anne babalarla konuşulduğu gibi konuşulmaz; “daral geldi ağabeyler, kızım sen ezik misin’ler” vb. Bu dönem, kendi farklılıklarını yakalamak ve keşfetmek isteyen ergen için çocukluk döneminin insanlarıyla ve dili ile aşılamayacaktır, ergen bunu görür. Sadece ergen mi? Anne-baba, okul idaresi ve öğretmenler de görür. Ve korkutur ergen döneme özgü isyankarlığıyla ben iktidarım, ben otoriteyim diyen herkesi. Kendisi de bundan sıkıntı duyar çoğu zaman ve korkar. Kızların kızları, erkeklerin erkekleri tercih ettiği bu dönemde psikolojik gelişim de başlar. Kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle bir arada olup karşı cinsi tanır. Genç ön ergenlikte şu anda ve şimdide yaşar. Dikkat zayıfladığı için ders başarısı düşebilir. Bu dönemde grup arkadaşlığına yönlendirmek önemlidir böylece karşı cinsi tanır. Önemli olan kız çocuğunun genç kız olmaktan, erkek çocuğunun da genç erkek olmaktan haz duymasıdır. Ön ergenliğe kimi genç önce, kimi genç sonra girebilir. Erken giren bunu bir ayrıcalıkmış gibi yaşayıp daha geç girenleri aşağılayabilir. ERGENLİK DÖNEMİ Üreme sisteminin işlemeye başlaması ile ergenlik başlar. 17-18 yaşlarında vücut son boyutunu alır. Beden gelişiminin tamamlanmasıyla birlikte her iki cinste kendilerini kız veya erkek olarak tanımlamaya ve buna uygun sosyal davranışlar edinmeye başlar. Genç genetik veya başka etkenler nedeniyle yaşının gelişimsel normlarına ulaşamamışsa bedenine ilişkin olumsuz duygular ve algılar oluşturabilir. -2- Bu dönemde kimlik arayışı en önemli sorunlardan biridir. Dengeli bir kimliğin sağlanması, bireyin "kendinde bütünlük görme yeteneğine" ve "tutarlı yaşantı biçimleri geliştirebilmesine" bağlıdır. Bu kimlik arayışı sırasında yaşıt grupları ve grup liderleri genç için önem kazanır. Gençler kendilerini bir arada tutmak için grup liderleri ile aşırı derecede özdeşleşebilirler. Bu gencin kendi bireyselliğinin gözle görülür şekilde kaybına kadar gidebilir. Ergenlik döneminin başında, aşık olmanın cinsel olmadığı düşünülmektedir. Genç kendi kimliğini bulma ve açıklığa kavuşturma ihtiyacıyla hareket eder. Kendini aşağı görmekle yüceltmek arasında gider gelir. Adını, yüzünü, duruşunu beğenmez çünkü genç için kimlik kavramı iniş çıkış içindedir ve fiziksel bakımdan nasıl göründüğü kimlik kavramıyla ilişkilidir. Bu kimlik bocalamasının içinde çoğu genç ders çalışamaz ve bir şeye motive olamaz, çalışsa bile çalışmalarının bir işe yaramayacağını, sonuç vermeyeceğini düşünebilir. Bu dönemde her genç; • Sarsılmaz arkadaşlıklar kurma yoluyla, yakın ilişkilerde benimseneceğine olan güvenini ve geleceğe olan umudunu sağlamlaştırmak, • Otoritenin kural ve buyruklarına açık ya da örtülü biçimlerde başkaldırma yoluyla, bağımsız ve iradesi güçlü bir birey olduğu inancını geliştirmek, • Yetenekli olduğuna inandığı alanlarda sivrilme yoluyla işinin ustası olabileceğini kendine ve başkalarına kanıtlamak, • Cinsellikle uğraşarak ve cinsel yanı olan ilişkileri deneyerek tam bir kadın ya da erkek olmaya yönelmek, uğraşıları içindedir. Gençler bu uğraşıları verirken, gerçekte ne için çabaladıklarının tümüyle farkında değildirler. Girdikleri bu uğraşılar ve çabalardan, yenilgiyle ayrılması, yaşanan düş kırıklıkları genci kimlik bocalamasına iter. Çünkü üst üste gelen yenilgiler ister gerçek, ister çoğu zaman görüldüğü gibi kurgusal olsun, gencin kendine güvenini ve istediği kimse olacağına ilişkin inancını derinden sarsar. Yeni uğraşlara girme konusunda da daha ürkek davranacaktır. Ergenliğe henüz ulaşmış gençler bu uğraşıları daha çok oyunsu denemeler olarak görürler. Bu yüzden girdikleri ilişkilere ve yöneldikleri etkinliklere gerçek anlamda bağlandıklarını söylemek zordur. Kuşkusuz ki bu genellemeye uymayan ve çok küçük yaştan itibaren kendini belirli bir alanda en üst noktaya ulaşma konusunda zorlayan gençler de vardır. Gerçekte her genç böyle bir şansı arar ve bulduğuna inandığı zaman da tüm ilgisini ve enerjisini belirli bir noktada odaklaştırabilir. Yeter ki o alanda gerçekten başarılı -3- olabileceğine inancı sürsün. Bu inanç sarsıldığı zaman gencin hevesi de uçup gider ve ilgisi de çabucak başka alanlara döner. Kimi aile ortamları bir yandan gencin olumlu bir kimlik duygusu edinmesini zora sokarken, bir yandan da onları uygun olmayan kimlik oluşturmaya itebilir. Sözgelimi gencin geleceği konusunda büyüklerin fazlasıyla kaygılı ve kuşkulu oldukları bir ev ortamında, gencin de kendi geleceği ve kim olacağı konusunda kuşkuya kapılması beklenir bir şeydir. Böyle ailelerde gence yerli yersiz yöneltilen sert ve giderek acımasız uyarılarsa çok zaman ters teper çünkü bu uyarıların gence anlattığı tek şey, içinde yasak yola sapma eğilimlerinin var olduğunun büyükler tarafından doğrulanmasıdır. Daha da kötüsü, büyüklerin kendisine ilişkin kuşkularını haklı çıkartmaya yönelme, bocalama içindeki bir gencin gözüne hem kimlik edinmenin hem de öç almanın en kestirme yolu olarak görünebilir: "Korktuğunuz şey bu muydu, buyurun bakalım! " Böylesine bir öç alıcı kimlik seçimi, hırslı anne-babaların gencin önüne koydukları hedeflerin, onun gözünde ulaşılmaz olması durumunda da gündeme gelebilir. Bunun dışında aile içinde özel bir yer edinmenin, tanınmanın, fark edilmenin tek yolunun uygun olmayan böyle bir kimlik edinmekten geçiyormuş gibi görünmesi durumunda da böyle bir seçim gündeme gelebilir. Hemen her zaman, böyle bir kimlik seçiminde ortak olan öğe; gencin, kendinin ailesinin, yakın çevrenin ve giderek toplumun ondan beklediklerine tümüyle ters düşen, herkesin kendisine yönelik umutlarını boşa çıkaran bir geleceğe yönelmesidir. Gencin bu durumunu anlayabilmek için biraz daha geriye belki gencin çocukluk dönemine gitmek gerekir. 2,5-3 yaşlarına giren çocuğun düşünce dünyasında giderek artan bir biçimde yeni bir algı alanı oluşur. Cinsel ayrılıkların öğrenilmesi, cinsel benlik duygusunun başlaması ve cinsiyete uygun rollerin belirlenmesi de bu yaşlarda iyice ortaya çıkar. Çocuk cinsel yasakları ve değerleri hızla öğrenir. Çocuklarınızın o yaşlardaki halini gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Erkek çocuk annesine, kız çocuk babasına karşı özel bir sevgiyle yaklaşır ve erkek çocuk babayla kız çocuk da anneyle yarışa girer. Karşı cinsten olan ebeveyne sevgi dolu bir ilgi aynı cinsten olan ebeveyne karşı ise sevgi-nefret arasında gidip gelen iki uçlu bir duygu hissedilir. Bu dönemdeki çocuğun hırsla arzuladığı şey evde kendi cinsinden olan ebeveynin yerini almaktır. Bu yaşlardaki çocukların en sık söylediği söz "Büyüyünce babamla/annemle evleneceğim" sözüdür. Gençlik dönemine gelindiğinde yeniden yetişkin rollerinin denenmeye başlanması, bu döneme özgü duyguların, özellikle de hırsın yeniden canlanmasına sebep olur. O zaman amaçlanan bir şeyi elde etmek için duyulan aşırı hırsın kendisi suçluluk duygusuna neden olabilir. Kimi gençler, aşırı hırslarının doğurduğu yoğun yarışma ortamı nedeniyle en yakın okul ya da takım arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozulmasından suçluluk duyarlar. -4- Farkında olmadan kendi kendilerini çelmeleyici tutumlar içine girmeleri de, suçluluk duygusundan kaçınmaya yönelik bir savunma olarak görülebilir. Uzayıp giden kimlik bocalaması gencin kendini bir türlü tanıyamamasını getirir. Genç kendini bir an önce, bir biçimde tanımlayabilmek ve toplum tarafından da öyle tanınmak adına yarım yamalak iyi, başarılı, olmaktansa tümüyle kötü olmayı yeğleyebilir. Bu yolla genç kendisinin bir yanını tümden yadsıma pahasına da olsa içsel bir tutarlılık duygusu kazanmış olur. Kuşkusuz bu duygu gerçek anlamda ve sağlıklı bir bütünlük duygusu değildir. Ancak yine de gence nefes aldırır. Ġşte bu dönemde gencin sergilediği davranışlar ne olursa olsun onun sadece o olmadığını bilmek, bundan daha fazlası olduğuna inanmak önemlidir. Psikolog Ayşen EVLĠÇOĞLU Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi KAYNAKÇA Ferhan Dereboy, "Kimlik Bocalaması" Birsen Özkan, "Cinsel Eğitim Seminer Notları" -5-