islam düşüncesindeki yorumlar

advertisement
ÖZEL EGE LİSESİ
DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ
İSLAM DÜŞÜNCESİNDEKİ YORUMLAR
Adı SOYADI
IŞIL KÜÇÜKA
SINIFI – NO
11-B 317
İzmir, 2013
İSLAM DÜŞÜNCESİNDEKİ YORUMLAR
Peygamberimizin vefatından sonra gerek siyasi itikadi gerekse amelî noktalarda farklı
görüşler gündeme gelmiş ve bunun sonucu olarak çeşitli mezhepler ortaya çıkmıştır. Mezhepler
arasındaki anlayış farklılıkları
dinin temel ilkelerine ait konularda olmamıştır. İslam dünyasında teşekkül eden mezhepler, inanç ve
ibadetlerin esaslarında değil ancak bu ibadetlerin yapılış şekli üzerindeki ayrıntılarda farklılık gösterir.
Söz gelimi mezhepler, imanın ve İslam’ın şartları, namaz ve orucun farz oluşu gibi konuları tartışma
konusu yapmamışlar, sadece bu ibadetlerin nasıl yapılacağı konusunda farklı yorumlar getirmişlerdir.
Mezheplerin, ayet ve hadisleri her asır ve dönemde yorumlamaya çalışmaları İslam dininin bütün
zaman ve mekânlara hitap etmesinin bir sonucudur. Tevhit, nübüvvet, Kur’an-ı Kerim ve ahiret
konuları İslam düşüncesini birleştiren temel unsurlardır. İslam düşüncesinde ortaya çıkan bütün
itikadi ve fıkhi yorumlar bu ana prensiplerde ittifak etmişlerdir. İslam düşüncesini birleştiren temel
unsurlardan biri tevhittir. Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka İlah yoktur.) şeklinde ifade edilen tevhit,
Allah’ı birleme, onun varlığını ve birliğini kabul etme, Allah’ın bütün yetkin sıfatları taşıdığına inanma
demektir. İhlâs suresinde bu durum tam olarak anlatılmaktadır:
“Ey Resulüm! De ki: O Allah’tır, birdir. Allah samet (her varlığın kendisine muhtaç olduğu)
tir. Doğurmamış, doğrulmamış, hiçbir şey de ona denk olmamıştır.”1
Tevhit anlayışı, İslam çatısı altında birleşen bütün mezheplerde temel esastır. Tevhit
inancı İslam’ın en temel konusudur. Kur’an yalnızca Allah’ın varlığına inanılmasını istemez. Kur’an
her şeyin varlığını mümkün kılan, her şeye anlam ve hayat kazandıran tek bir ilaha inanılmasını ister.
Her şeyi yaratan, kudret sahibi, rahmeti her şeyi kuşatan Allah inancı, hayatın bir bütünlük içinde
kavranmasını sağlar. İslam bilginlerinin tamamı tevhit ilkesinde hemfikirdir. Onlara göre Allah vardır,
birdir. İsim, sıfat ve fiillerinde eşi, benzeri yoktur. Allah’ın varlığını ve birliğini insan aklıyla da bulabilir.
Allah’a ait isim ve sıfatlar başka varlıklara yakıştırılamaz.
Allah’tan başkasına ibadet edilemez. Görüldüğü gibi tevhit ilkesi mezhepler arasında
tartışma konusu yapılmamıştır. Hiçbir mezhep, Allah’ın varlığı ve birliği üzerinde ihtilaf edilecek bir
konu olarak algılamamıştır. İslam düşüncesini birleştiren temel unsurlardan biri de nübüvvettir. Allah,
emir ve yasaklarını bildirmek, koyduğu kuralları uygulamalarıyla insanlara göstermek, tüm insanlara
önder ve örnek olmaları için peygamberler göndermiştir. Kur’an’da, hiçbir toplumun peygambersiz
bırakılmadığı belirtilmiştir. Gönderilen peygamberler; yalan söylemeyen, günahsız, emanete
riayet eden, akıllı, Allah’tan aldığı emirleri eksiksiz olarak insanlara ulaştıran ve bu özellikleriyle
toplumda dürüstlüğün sembolü olmuş seçkin kimselerdir. İslam düşüncesinde ortaya çıkan bütün
yorumlar, İslam dininin temel unsurlarından biri olan nübüvvet ilkesini birleştirici bir faktör olarak
benimsemişlerdir. İslam’ı yorumlarken yaptıkları çalışmalarda peygamberlerin getirdikleri prensipleri
anlamaya gayret etmişlerdir. Bu sebeple nübüvvet, bütün mezhep imamlarının kabul ettikleri
birleştirici, bütünleştirici bir konu olmuştur.
İslam düşüncesini birleştiren temel unsurlardan biri de Kur’an’dır. Allah, insanlara doğru
yolu göstermek, onlara kendisini tanıtmak amacıyla insanlar arasından peygamber seçmiş ve onlara
ilahî kitaplar göndermiştir. İşte semavi kitapların sonuncusu da Hz. Peygambere gönderilen Kur’an-ı
Kerim’dir. Müslümanlar; kâinatın inceliklerini, Allah’ın sıfatlarını, inanç ve ibadet esaslarını, toplumsal
ilişkilerde uyulması gereken ahlaki kuralları ondan öğrenir. Kur’an-ı Kerim lafız ve mana bakımından
Allah’a aittir. Ona peygamberin veya başkasının sözü asla karışmamıştır. Kur’an-ı Kerim günümüze
kadar Hz. Peygambere indiği şekliyle gelmiştir. Bugün elimizde mevcut olan Kur’an, Cebrail’in Hz.
Peygambere getirdiği ve Hz. Peygamberin de vahiy kâtiplerine yazdırdığı Kur’an’ın aynısıdır. Yine
İslam bilginlerine göre Kur’an, hem lafız hem mana itibariyle bir mucizedir. Çünkü Kur’an; mana, söz
ve anlatım bakımından insan kudretinin üstündedir.
İslam dininin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar arasında ortaya çıkan
ihtilafların çözümünde başvurulması gereken bir hidayet ve rahmet kaynağıdır. Allah, “Biz bu kitabı
sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da
hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”1 buyurarak Kur’an’ın bu temel özelliğine dikkat çekmiştir.
İşte bu birleştirici, bütünleştirici özelliği sebebiyle Kur’an-ı Kerim’in dil, renk, ırk gibi tüm ayırıcı
unsurların üstünde bir konumu vardır. Kuran-ı Kerim hem itikadi hem de fıkhi yorumların temel
kaynağıdır. Müslümanlar arasında ortaya çıkan bütün mezhepler Kur’an’dan hareketle ilkelerini
temellendirmeye çalışmışlardır. Bundan dolayı da Kur’an-ı Kerim, İslam düşüncesindeki yorumları
birleştiren temel unsurlar arasında yer almaktadır.
İslam düşüncesindeki yorumları birleştiren temel unsurlardan bir diğeri de ahirete iman
etme ilkesidir. Ahiret inancı, üzerinde yaşadığımız dünyanın bir gün son bulacağını, kıyametten
sonra hesap vermek üzere yeni bir hayatın başlayacağını kabul etmek demektir. Kur’an-ı Kerim
kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ahiret hayatına, “kavuşma günü, hesap günü, din günü” gibi
isimler vermiştir. Sonsuz yaşam isteği duyan insanlar için ahirete inanmanın büyük bir önemi vardır.
Bundan dolayı Kur’an, ahiret hayatı üzerinde çokça durarak delil ve örneklerle bu hayatın
gerçekleşeceğini insanın zihnine yerleştirmeye çalışır. Ahiret hayatının gerçekleşeceğine inanmak,
insandaki adalet fikrinin de bir gereğidir. Dünyada haksızlığa uğrayan insanlar haklarının iade
edilmesini isterler. Hakların iadesinin ahiret hayatında tam anlamıyla gerçekleşeceğine inanmak
insanı hayata bağlar ve ona yaşama sevinci kazandırır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde ahiret
hayatından söz edilir. Bunlardan birinde ahiretin varlığı şöyle ifade edilir: “…Ey Muhammed, sana
indirilen kitaba ve senden önce indirilen kitaba inanan müminlere, namaz kılan ve zekât
verenlere, Allah’a ve ahiret gününe inananlara elbette büyük ecir vereceğiz.”1 İslam
düşüncesindeki yorumların ortak anlayışına göre ahiret hayatı haktır. Allah’ın vadettiği cennet ve
cehennem gerçektir. Allah iyilik yapanları mükâfatlandıracak, kötülük yapanları da tövbe etmezlerse
ahirette cezalandıracaktır. İslam inancını paylaşan Müslümanlar; ırkı, dili, mezhebi, yaşam şekli ne
olursa olsun tevhit, nübüvvet, Kur’an-ı Kerim ve ahret inancı konularında aynı düşünceye sahiptirler.
1 Nisâ suresi, 162. ayet.
KAYNAKÇA:
http://static.eba.gov.tr/ekitap_ftp/din-kulturu-ve-ahlak-bilgisi/11/derskitabi/meb/din-kulturu-ve-ahlakbilgisi_11_derskitabi_meb_din_k%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC_ve_ahlak_bilgisi_BTjiC.pdf
Download