B - RIŞVANLI ve RIŞVAN FEDERASYONU

advertisement
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
A - ÇAKALLI AŞİRETİNE GENEL BAKIŞ
Yıllarca süren Selçuklu ve Bizans gerginliği sonunda yerini savaşa bırakmış, 1071
yılında Selçuklu ve Bizans ordularının Malazgirt’te yapış olduğu savaşta Bizans
ordusu yenilmiş, Selçuklu Hükümdarı Alparslan kazandığı büyük zaferle Anadolu’nun
kapılarını Türklere açmıştır.
Bu dönemde Türkistan’daki göçebe Türkmen aşiretleri de doğuda gelen Moğol
baskıları karşısında Hazar Denizi’nin batısına doğru kaymaya başlamışlardı. Kuzey
Suriye ve Irak topraklarına önceden göç etmiş ve sıkışık olarak yaşamakta olan göçebe
Türkmen aşiretleri de Anadolu’nun içlerine doğru yayılıyordu.
Selçuklu hükümdarları, XI. ve XIII. yüzyıllarda Bizans toprağına yapılan Türkmen
göçünü artırmak için Türkmen dervişlerinden yararlanıyor, Konar- göçer (göçebe)
aşiretleri Anadolu’da uç bölgelere yerleştiriyordu. Göçebe Türkmenlerin Bizans
topraklarına dağılımları Türkmen dervişlerinin bağlı bulunduğu Erdebil şehrinde ki
Safevi tekkesinde yapılıyordu. Bu nedenle Erdebil tekkesinin gücü ve şöhreti
Türkmenler arasında her geçen gün daha çok önem kazanmaktaydı
11. yüz yılda kapılarını göçebe Türklere açan Anadolu, karışıklık ve kargaşa
içerisindeydi. Bölgede var olan sorunlar göçerlerle birlikte çoğalarak önü alınamaz hal
alırken zaman, zaman baş gösteren Selçuklu - Eyyubi savaşları ve Batıda gelen Haçlı
seferleri Türkmenlerle beraber yerli halkı da zora sokuyordu.
Türkmen aşiretlerinin çoğunlukta olduğu; Adıyaman (Hısn-ı Mansur), Maraş,
Elazığ (Harput) Keban, Malatya bölgelerinde yerleşik halkla konar-göçer Türkmenler
arasındaki yayla ve kışlak sorunlarının yanında yerlilerin yağmalanıp talan edilmeleri
yıllarca sürüp gitmiştir.
H. Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu, “Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit”
adlı eserinde bu konu ile ilgili olarak şu bilgilere yer vermektedir; “1185 yılından önce
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde büyük bir Türkmen göçü, kışın Suriye topraklarında
yazın Anadolu’daki yaylaklara çıkmaktadırlar. Türkmenler göçerlik sırasında gerek
yerli halkla ve gerekse eşkıyalarla sürekli çatışırlar. Önlerine çıkan köyler yağmalanır,
evler yakılır, insanlar öldürülür veya tutsak edilirdi.
Göçer Türkmenlerin yolu Malatya ovasından geçmektedir. Göçer Türkmenlerle
Malatya halkı arasında 1186 yılında savaş çıkar, Malatya halkı büyük zarar görür.
Türkmenler bu çatışmada etnik grupları ve yerli halkın büyük bölümünü yok etmiştir.
Konar-göçer Türkmenlerin bir bölümü Çukurova’ya doğru giderek Türkmenleri
rahatsız eden ve eşkıyalık faaliyetlerinde bulunan Ermenilerden yirmi altı bin kişiyi
tutsak ederek İslam ülkelerine köle olarak satmışlardır. Ayrıca Malatya çevresinde
bulunan bütün Süryani manastırlarını da yağmalamışlardır. Etnik grupların bir bölümü
bu savaşlardan ürkerek Kayseri tarafına çekilmişlerdir. Boş kalan Malatya ovasına
Türkmen aşiretleri yerleşmişlerdir.” ( 1 ) *
1
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit, sayfa: 35
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Bu yerleşimde bölgeye, “ Etkin olarak da Atmalı ve Çakallı aşiretleri yerleşmeye
başlamışlardır. Balıyan aşiretinin ilk bölümü 1243–1254 yılları arasında bu bölgeye
gelmiştir. Atmalı ve Çakallı aşiretleri dağınık ve güçsüz durumda olan Balıyanları
göçer oldukları için koruyup kollamışlar, uzun süre komşuluk yapmışlardır.
Anadolu Selçuklu devletinin fiilen sona ermesinin ardında, 14. yüzyılda Maraş’ın
Elbistan yöresinde Dulkadiroğluları Beyliği kurulur. Sınırlarını genişletmeye başlar.
Bu yörede bulunan aşiretlerle çatışmaya girer. Böylece Atmalı, Çakallı, Beydili,
Kabalar aşiretleri ve birçok Rışvan koluyla sürekli çatışırlar. Büyük zarar gören ve
güçsüzleşen bu aşiretler yaylalara çıkamaz olurlar.” (2) *
Bölgede aşiretler ve beylikler arasında var olan gerginlikler yıllarca sürüp giderken;
“Osmanlı Padişahı, Yavuz Selim, 1516 yılında Dulkadiroğlularının egemenliğine son
verir. Malatya’yı Osmanlı’nın sınırları içine alır. Malatya ve Doğanşehir Besni
Beyliğine bağlanır. Beylikler ve devletlerarası el değiştirmekten kurtulan Doğanşehir,
bu kez de konar-göçer aşiretlerin saldırı ve yağmasına uğrar. Konar-göçer aşiretlerin en
büyüğü olan Rışvan Aşireti’ne bağlı Atmalı ve Çakallı aşiretleri Doğanşehir ve
yöresini yurtluk olarak kullanırlar.” ( 3 )*
Aşiretlerin yerleştiği Doğanşehir ve yöresinde birçok yurtluk köy ve mezralar
oluşturulmuştur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, “1560’da yapılan Malatya
tahririnde (yazımında) Çığlık Köyü adıyla bir köy geçmektedir. Bu köyün Atmalı ve
Çakallı Aşiretlerinin kışlak yeri olduğu, çevre köylerle 1900 yılına kadar aralarında
sürtüşmeler olduğu görülmüştür. 1860 yılından sonra Kelhalil köyü’nde yerleşenlerin
bir bölümü, Polatderesi, Gürobası, Şatırobası ve Cezverobası köylerine göçerler, orada
yeni köy kurarlar. Bu köylerin yerleşim yerleri eskiden Çakallı ve Atmalı Aşiretlerinin
yaylalık yerleriydi. Bu aşiretlerle Balıyan Aşiretinin köyleri arasında uzun süre
sürtüşmeler olur. 1877’de Kars yöresinden gelen göçmenler Doğanşehir’e yerleştirilir.
Böylece Çakallı ve Atmalı aşiretleri ile Balıyan aşireti arasındaki sürtüşmeler sona
erer.” ( 4 ) * (Sayfa: 18’harita:1’de)
Bugün Besni bölgesinde yaşayan Çakallı aşiretinin ileri gelen ailelerinden olan boy
beylerinden Hacı Ağanın torunu Mehmet Yıldırım; “ Büyük dedemin boy beyliği
döneminde Doğanşehir yaylasına yaptırmış olduğu otağının bizim aşiretin o bölgeden
ayrılmasından sonra yıllarca yıkılmadan kaldığını büyüklerimden dinledim.” Derken.
Payamca köyünde Mılla Hüseyin’in torunu Bektaş Taner; “Yıllar öncesinde bizim
akrabalarımızdan bazıları Doğanşehir ilçesi Çığlık köyünde dedelerimizden kalan
arazileri elde etmek için çok uğraştılar. Kadastro çalışmalarının yapıldığı dönemde
Doğanşehir’in Sürgü köyündeki akrabalarımızdan iki kişinin arazisini alabildiğini,
geriye kalan arazilerin bilgisizlik ve belgesizlik nedeniyle elden çıkarıldığını
biliyorum.” Diyerek, her iki şahısta H.Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu’nun Doğanşehir
ilçesi ve Çığlık köyü ile verdiği bilgileri doğrulamaktadırlar.(Geniş bilgi “Besni’de
Çakallı Aşireti Oymakları” bölümündedir.)
2
3
4
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit sayfa: 36
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, a.g.e., sayfa: 16-17
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim , a.g.e., sayfa: 37
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Prof. Dr. Refet Yinanç ve Doç. Dr. M. Elibüyük tarafından tercüme edilmiş olan
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arşivindeki 142 numaralı Malatya Tahrir Defteri ve
101 numaralı Maraş Tahrir Defterinde Çakallı aşireti hakkında bilgiler yer almaktadır.
Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560) Varak (Yaprak) (26)
Naniye-i Kasaba der Livâ-i Malatya Mezra-i Haçova, der nezd-i mezra-i Kekaşud
tabi-i m hass-ı şahsi.
Hâsıl, maa resm-i yatak, ber vech-i maktu der uhde-i Mehmed bin İbrahim ve diğer
Mehmed Bin İbrahim, an karye-i Çarmızı ve Merak an cemaat-i Çakallu, fi sene: 200
( Malatya ili merkez kasaba Kekaşud, Haçova mezralarıyla, Çarmızı ve Merak köylerindeki
Padişah arazisinde konaklayan ve vergi ödeyen Çakallı Cemaatinden olanlar, 200 seneyi
aşan bir süreden beri burada oturmaktadırlar.) ( 5 ) *
Bu kayıta göre; Malatya yakınında bulunan Çarmızı, Merak köylerinde ve Haçova,
Kekaşud mezralarında bulunan padişah arazisinde konaklamış olan Çakallı cemaatinin
aileleri konakladıkları yerler için konaklama vergisi ödemektedirler.
Maraş Tahrir Defteri (1563) yaprak 215’de kayıtlı bulunan Güvercinlik
nahiyesindeki; Mezra-i Ağce Taş, nezd-i Çakal, tabi’-i m Cemaat-i Çakallu ziraat
ider nısf-ı gılal vakf-ı Ali Ağa ve nısf-ı aher maa rüsum tımar. ( Ağcataş Çiftliği
Çakal yanı bağları burada Çakallı cemaati çiftçilik yapmaktadır. Ali Ağa bölgesi
geliri, vakıf hissesi ve vergileri.) (Not: Bu vakıf arazisi haritaya göre İslâhiye veya
Seyhan İlçesi civarındadır.) Sayfa: 19 Harita 2’de
Hâsıl (Elde edilen ürün)
Hınta (Buğday) kıymet
Şa’ir (Arpa) kıymet
Resmi dönüm (Dönüm vergisi)
Resm-i bostan ve piyaz (Bostan vergisi ve soğan)
Resm-i tapu ve deştbani (Tapu ve kır bekçisi vergileri)
Resm-i otlak
Minha (Kesintiler)
Hisse-i vakf, nısf-ı hububat (Hububatlardan alınan vakıf hissesi)
Hisse-i timar, nısf-ı hububat maa rüsum (Hububatlardan alınan vergi ve tımar
bedeli)
945
500
345
55
05
25
20
425
525
( 6)*
Prof.Dr. Ömer Lütfi Barkan; İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri adlı eserinde
( Hicri: 953 / miladi: 1546) Vize kurbünde Çakallu (Çakallı) köyünün bulunduğunu bu
köyde İskender Paşa Vakfı’na ait bir mescidin yer aldığını belirtmektedir. Vize ilçesi
şimdi Kırklareli iline bağlıdır. Çakallu köyünün şimdiki adı Çakıllı’dır.( 7 ) * ( 8 ) *
Çakallı köyünün 16. yüzyılın başında Balkanlarda yer alması Çakallı Aşiretinin
Anadolu’ya dağılmış olduğunun bir göstergesidir.
5
Yinanç, Doç. Dr. Refet- Elibüyük Mehmet, Kanuni Dönemi Malatya Tahrir Defteri (1560), sa:44
Yinanç, Prof. Dr. Refet - Elibüyük, Yrd. Doç. Mehmet, Maraş Tahrir Defteri (1563), sayfa: 349
7
Barkan, Prof. Dr. Ömer Lütfi - H. Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri (953–1546),sa. 222
8
Köylerimiz 1928 / 33
6
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Livâ-i Malatya Kaza-i Akçadağ
nahiye-i Subadra Karye-i Çığlık, tabi-i Subadra, hass -ı şahs-i Varak 299
(Malatya ili Akçadağ kazası Subadra / Doğanşehir Nahiyesine bağlı bulunan Çığlık
köyünde Padişah arazisinde oturanların vergileri. Yaprak 299)
Neferan (Erkekler)
Hane
Çift (Devlete itaat ederek arazisinin vergisini veren halk)
Nim çift (Devlete itaat ederek yarı vergi veren halk
Bennak (Adına işlettiği toprağı olmayanlar)
Mücerret (İş ve kazanç elde edebilecek yaşta olan bekâr erkekler)
Hâsıl-ı kısmı min el humus (Beşte bir kısmım hâsılı)
Hınta keyl (Buğday ölçek olarak)
Şa’ir keyl (Arpa ölçek olarak)
Dıhn keyl (darı ölçek olarak)
Resm-i çift (Bir çift araziden alınan vergi)
Resm-i mim çift (Yarım çift araziden alınan vergi)
Resm-i bennak (Toprağı olmayan evli halktan alınan vergi)
Resm-i mücerret (İş ve kazanç sahibi olacak yaşta bekâr erkeklerden alınan)
Resm-i tapu ve deştbani (İşdigal edilmiş devlet arazisi ve kır bekçisi vergisi)
Bad-i hava resm-i arus (Havadan gelen, gerdek vergisi)
33
25
3
10
12
8
1.409
50–250
60–180
120–300
102
200
144
48
20
165
(9)*
Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560) Nahiye-i Yeni İl Livâ-i Malatya
(Varak 138–139) (Malatya ili Yeni il nahiyesinde buğday ekerek vergi veren Çakallı
Cemaati mezraları)Not: Yeniİl nahiyesi Sivas ile Kangal Kazası arasındadır. Sa:20,harita 3
442 - Mezra-i Haremi Çayırı, der nezd-i Çakallu, tabi-i m Hâsıl: hınta (buğday)
443 - Mezra-i Uzun Çayır, der nezd-i Çakallu, tabi-i m Hâsıl: hınta
453 - Mezra-i Çakallu, der nezd-i Çelebi Viranı, tabi-i m Hâsıl: hınta
460 - Mezra-i Almalı Hanı der nezd-i Çakallu, tabi-i Yeni İl Hâsıl: hınta
( 10 )*
Elde edilen tahrir kayıtları bize Çakallı oymaklarından ziraatçı takımının topraktan
gelir elde etmenin yanında toprağa bağlanarak yerleşik düzene geçme yönünde çaba
harcadıklarını da göstermektedir. Ayrıca tahrir kayıtlarında kışlak yerleri ile Çakallı
aşireti oymak ve obalarının bulunduğu bölgelerden bazılarının net bir şekilde ortaya
konması kaynak kişilerin vermiş olduğu bilgileri doğrulamaları bakımından ayrı bir
önem taşımaktadır.
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı adlı eserinde “Yeni
İl Türkmenleri, Üsküdar’daki Valide Sultan evkafının reayası idiler bu sebepten
kayıtlarda bazen Üsküdar Türkmeni veya Üsküdar evi şeklinde geçmektedir. Sivas’ın
güneyinde bugünkü Kangal kazasının bulunduğu yerleri kaplıyorlardı. Yellüce,
Mancınık, Alacahan, Yeni-ilin en meşhur yerleriydi.” Demektedir. (11)*
9
Yinanç, Doç. Dr. Refet - Elibüyük, M, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), sa. 502–503
Yinanç, Doç. Dr. Refet - Elibüyük, M, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), s. 235 – 237
11
Orhonlu, Prof. Dr. Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, sayfa: 16
10
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
C. Orhonlu, dip notunda “Halep Türkmenleri ve Yeni İl Haslarına tabi bulunan
oymaklar, yazın Arapgir, Canik (Samsun), Divriği, Bozok, Çorum, Amasya ve Sivas
sancaklarında yaylayıp kışın Şam taraflarına göçerek kışlak yaparlardı.” demekte.( 12 )*
Anadolu’da yaşayan Türk aşiretleri hakkında Divanı Hümayun Mühmime defter
kayıtlarında miladi 1559–1786 (Hicri 966–1200) yılları arası mukayyet hükümlerini
inceleyen Ahmet Refik, “Anadolu Türk aşiretleri” adlı eserinde; Sandıklı ve Uşak
taraflarına giden Yeni İl Türkmenlerinin kendi yerlerine gönderilmesine dair yazılmış
olan bir fermana yer vermektedir.
“Aydın ve Saruhan muhassılı olup eşkiya def’ine memur
Nasuh Paşa’ ya hüküm ki;
Konar-göçer Yeni İl… Türkmanından Ca’ber… ve Ba’lebekli… ve Çakallı…
ve bazı tavayifi Türkman cemaatleri bir kaç seneden beru kadimi oldukları
mahalden kalkup gelüp Sandıklu… ve Uşak… ve Eşme… ve Mender hoyra… ve
Alaşeir… ve Şühud… Kazalarında ve ol havalide vaki kasabat ve kurada gezüp
sükkanı vilayet ve sair kendü halinde ikamet üzere [ 1 ] Türkman cemaatlerine isali
mazarat ve fesadü şekavet âdeti müstemirreleri olduğı ilam olunmağla senki miri
miranı mumaliyehsin Danişmentlü… Türkmanı cemaatıi iskânına me’mur olan
dergâhı muallâm kapucu başlarıdan Çeşmi siyah Mustafa… Dame mecdihu
mübaşeretile zikrolunan Ca’ber… ve Ba’lebekli… ve Çakallı… ve anlara tabi
olan cemaatlerin ala eyyi halin zikrolunan kazalardan ihraç ve ib’ad ve kadimi
oldukları yerlere irsal eyleyesin deyu” yazmıştır.
Fi evasıtı-/ 1113 (Miladi 1701) ( 13 )*
(Not: [ 1 ] olan)
Yukarıdaki ferman Çakallı aşiretinin yerleşim yerlerinden birisinin de Yeni İl
bölgesi olduğunu göstererek; Malatya tahrir defterini, Cengiz Orhonlu ve H.Hüseyin
Nedim Şahhüseyinoğlu’nu doğrularken, Çakallı aşiretinin Türkmen olduğu,
Osmanlı padişahı tarafından bu fermanla teyit edilmektedir.
Kaynaklar bize Çakallı oymak ve obalarının Rışvanlı’dan kurtulma fırsatı buldukça
Anadolu’ya dağılma çabasında olduklarını da göstermektedir. Anadolu’nun içlerine
dağılmış bulunan Çakallı oymak ve obaları, yapılan şikâyetler sonunda eski yerlerine
gönderilmişlerdir. Kimliklerini gizleyerek, başka aşiretlerin kimliğine bürünerek veya
başka oba ve oymaklara karışarak gittikleri yerlerde kalma fırsatı bulan oymak ve
obalar sayı olarak oldukça fazladır. (Yeni İl Nahiyesi Sayfa:20 Harita 3’de)
Cevdet Türkay, Osmanlı Devleti’nin sınırları içindeki konar-göçer aşiretleri
vergiye bağlamak ve yerleşik düzene sokmak için yapmış olduğu çalışmalarla ilgili
yazım ve belgeleri inceleyerek yazdığı “Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret
ve Cemaatler” adlı eserinin ‘Aşiretler’ bölümünde Çakallı aşiretini; Çakal,
Çakallı, Çakallu, Çakallar olarak belirterek bunları: Ruha (Urfa), Besni, Hısn-ı
Mansur (Adıyaman), Malatya, Manisa-Saruhan, Kocaeli-Kandıra, Maraş, Musul ve
Hamid sancağı yörelerinde bulunan konar-göçer Türkmen taifesi olarak belirtmiştir.( 14
)*
Orhonlu, Prof. Dr. Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, sayfa: 16
Refik, Ahmet, Anadolu Türk Aşiretleri, sayfa: 129
14
Türkay, Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, sayfa: 70
12
13
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
C. Türkay, aynı eserin Cemaatler’ bölümünde; Çakallı aşiretini; Çakallar,
Çakallı (Çakallu) Çakal Türkmanı olarak adlandırıldıklarını ve konar - göçer
Türkman Yörükanı Taifesinden olduklarını belirtip dağıldıkları yöreleri şöyle
sıralamıştır: Ruha (Urfa) sancağı, Hısn-ı Mansur kazası ve Besni kazası (Malatya
sancağı), Maraş, Musul, Aydın, İçel, Karahisar-ı Şarki, Ayıntab (Antep), Adana
sancakları, Zülkadriye kazası (Maraş Eyâleti), Siverek kazası (Diyarbekir eyâleti),
İnegöl Kazası (Hudavendigar Sancagı), Hamid sancağı, Eğridir Kazası (Hamit
sancağı), Ordu Kazası (Karahisar-ı Şarki sancağı), Karahisar-ı Teke Kazası (Teke
sancağı), Antakya kazası (Halep sancağı), Kütahya sancağı, Gümülcüne kazası (Paşa
sancağı), Karaman Eyâleti, Halep eyâleti, Mağnisa kazası (Saruhan sancağı), Manavgat
kazası, Alaiye (Alanya) kazası, Kavak kazası, Cakik (Canik) sancağı, Simav kazası
(Kütahya sancağı), Haymana kazası (Ankara sancağı), Karahisar-ı Sahib sancağı
(Diyarbekir eyâleti) (15 ) *
Cevdet Türkay, adı geçen eserinin ‘Mukataalı (olay yaratan) Aşiret ve
Cemaatlar’ bölümünde Çakallı aşireti de yer almaktadır. ( 16 )*
Cevdet Türkay’ın vermiş olduğu bilgiler de Çakalı aşiretinin Türkmen olduğunu
ispatlamakla birlikte, oymaklarının çoğunluğunun yurdun çeşitli bölgelerine dağıldığını
net bir şekilde ortaya koymaktadır. Doğanşehir ve Besni yöresinde bulunan Çakallı
ailelerinin yıllarca Rışvanlı ile birlikte hareket ettiği, vergilerini Rışvan voyvodalarına
ödedikleri diğer belge ve kaynaklarda belirtilmişti.
Burhan Kocadağ, “Doğuda Aşiretler, Kürtler ve Aleviler” adlı kitabında Ahmet
Refik’in “Osmanlı Devrinde Rafizilik ve Bektaşilik” adlı eserinden almış olduğu
“Malatya’da Şah İsmail (Hatayi) namı ile ortaya çıkan şahsa sadaka gönderenlerin
cezalandırılmasına dair ” aşağıdaki fermana yer vermiştir.
“Malatya Beyine;
Livânıza bağlı, İzollu, Rışvan, Eşkanlı, Solaklı, Şah Hüseyinli, Adaklı,
Soydanlı, Eğir büklü, Kalaçaklı (Kolu Açıklı), Bezki, Çakallı, Mihriman, Karasaz,
ve Kömürlü adlarındaki cemaatlerin (Aşiretlerin) Şah İsmail adında ortaya çıkan
şakiye (günahkar haydut) nezir (adak) gönderip mutabat (kulluk) etmişlerdir,
diyerek bize kadar gelip şikayet eden Mehmet’e aynı şekilde yazılı fermanımız
verilerek gönderilmiştir. Adı geçen Mehmet fermanımızla birlikte oraya varır
varmaz geciktirmeden yukarıda adları belirtilen cemaatlerin (Aşiretlerin)
içlerinden Rafızî olup maruf şakiye (Şah İsmail’e) bağlanıp nezir (adak) verenler
kimler ise tamamen açığa çıkardıktan sonra yakalatarak cezalandırılmaları ve
yazılı sicillerinin bize gönderilmesi fermanım olmuştur.”
Fi. 2.Recep 986 (miladi 1578 ) III. Murad ( 17 ) *
15
Türkay, Cevdet, a.g.e. sayfa: 243–244
Türkay, Cevdet, s Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, Sayfa: 677
17
Kocadağ, Burhan, Doğu’da Aşiretler, Kürtler, Aleviler, sayfa: 142–143
16
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Anadolu Alevi’sinin Şah’a olan güven ve bağlılığını “Safevi Devleti’nin Kuruluşu
ve Gelişmesinde Türklerin Rolü” adlı kitabında açıklayan Faruk Sümer: III. Murad’ın
yukarıdaki fermanını doğrularcasına, Türk aşiretlerinin Şah’a maddi ve manevi
desteklerini esirgemeden sürdürdüklerini, Şah uğruna ölümü göze aldıklarını belirterek,
“Safevi Devleti’nin başı İran’da, gövdesi Anadolu’dadır” demektedir.( 18 ) *
16. yüz yılın halk şairlerinden Pir Sultan Abdal (Bozkırın tezenesi) da Anadolu’da
Alevi halkın sıkıntılarını ve Şah’a olan özlemlerini deyişlerinde dile getirmiştir.
“Hızır paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Şah’a gidelim
Siyaset günleri gelip çatmadan
Açılın kapılar Şah’a gidelim
Her nereye gitsem yolum dumandır
Bizi böyle kılan ahd-ü amandır
Zincir boynum sıktı halim yamandır
Açılın kapılar Şah’a gidelim” ( 19 ) *
Yukarıda adı geçen fermandan, Faruk Sümer’in tespitinden ve Pir Sultan Abdal’ın
deyişlerinden anlaşılacağı üzere; inançlarını yaşama konusunda sıkıntılı olan Anadolu
halkının Kızılbaş (Alevi) kesimi, inançlarını güvenle yaşamalarının ancak Erdebil
Şeyh’lerinin kuracağı Türkmen devleti içinde mümkün olacağı inancıyla bu şeyhlere
maddi destekte bulunmuştur. Ayrıca bu uğurda aşiretlerden İran’a göç edenlerde
olmuştur. Çakallı aşiretinin de nezir (yardım) yapan aşiretler arasında yer alması, alevi
inancına sahip olduğunun açık ve net ifadesinden başka bir şey değildir.
Özetle; yazılı kaynak ve belgelere göre Çakallı aşireti, 12. yüzyılda Anadolu’da
bulunmaktadır. Anadolu’ya geldiğinde güçlü bir Türkmen topluluğudur (Konar-göçer
Türkmen aşireti). Aşiretin oba ve oymakları sürülerini kışın Maraş, Halep, Besni ve
Amik ovalarına götürerek kışlatırlar, bahar gelince de oba ve oymakları ile birlikte
Sivas, Malatya, Maraş, Tokat, Samsun, Amasya, Çorum, Kırşehir ve Bozok illerinde
bulunan yaylalara çıkarlarmış.
Kökenleri Doğanşehir ve Besni’de olanlar Rışvan Federasyonuna bağlı olup,
vergilerini Rışvan Voyvodasına düzenli bir şekilde ödemişlerdir. (Bkz. Rışvanlı
bölümü). 1578 tarihli III. Murat’ın fermanına göre Kızılbaş (Alevi) oldukları ve Şah
İsmail’e (Şah Hatayi) gönül bağı ile bağlı oldukları aşikârdır. Anadolu’da yaşanan
baskı, zulüm ve asimile etme çabaları zaman zaman aşiretin yönünü Erdebil tekkesine
dönmesine yol açan en büyük etkenlerden birisi olmuştur.
Dikkat çeken konulardan birisi de baskı ve zulümlerin Çakallı aşiretinin asırlarca
gizli olarak yaşaya geldiği ibadet dilini yok edememiş olmasıdır. Okunan gülbenkler,
Hak âşıkları ile halk âşıklarının çalıp çığırdığı deyiş, duvâzimam, miraçlama ve
semahlar Türkçe söylenmiştir.
Verani, Şah Hatayi (Şah İsmail), Kaygusuz Abdal, Pir Sultan (Koca Haydar),
Kul Hümmed, Hasan Dede, Yunus Emre, Dertli, Emrah, Kul Veli ve daha nice Hak
aşığının 12. ve 16. yüzyıllarda Türkçe olarak söyledikleri deyiş, semah ve duvâz
imamlar bugün de aynı duyarlılıkla okunmakta, çalınıp söylenmektedir.
18
19
Sümer, Prof.Dr. Faruk, Safevi Devletinin Kuruluşunda Türklerin Rolü, sayfa: 1–42
Öztelli, Cahit, Pir Sultan Abdal, sayfa: 17
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Anadolu’da yıllarca devam eden var olma mücadeleleri sonucunda uğradıkları
baskılar nedeniyle aşiretinden ve obasından ayrılan bazı Türkmenler başka yerlere göç
ederlerken kimliklerini saklamış, çoğu kere gidecekleri yerdeki aşiretin kimliği ile göç
etmişlerdir. Bu nedenlerdendir ki kaynak ve belgelerde aynı olan kimliklerle bugün
yaşayanların kimlikleri genellikle pek çok yerde farklılaşmaktadır.
Yazılı kaynak ve belgelerde aşiretin konar-göçer Türkmen Yörüğü taifesinden
olması Kızılbaş (Alevi) ortak noktası bulunmasına rağmen, aşiretin Anadolu’ya dağılmış
bulunan oba ve oymaklarını değişik inanç ve kimliklerde görmek hiç de şaşırtıcı
gelmemelidir. Çakallı Aşiretinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan Besni köylerinde
bile bu farkı ilk anda görmek mümkündür. Aynı aşiretin insanlarından kendisini az da
olsa Kürt olarak bilenlerin yanında, Türkmen Ekrâd’ı (Türkmen Kürdü) olduklarını
söyleyenlerin sayısı da oldukça çoktur.
Besni ilçesinde Çakallı Torunlar (Akkuyu) köyünde Boy Beyi ailesinden Hacı
Ağa’nın torunlarından Mehmet Yıldırım ve Araban İlçesi Gökçepayam köyünden
Mılla Hüseyin’in torunu Bektaş Taner; “Dedelerimiz aslen Türkmen ve Alevidir. Orta
Asya’dan Horasan yoluyla Malatya’nın Doğanşehir ilçesine göçebe olarak geldiklerini
büyüklerimizden dinledik” derken, yörede konuşmalarını Kürtçe ve Türkçe olarak sade
bir dille yapan halkın Kürtçeyi Anadolu’da öğrendiğini belirterek yazılı belge ve
kaynakları doğrulamaktadırlar.
Ayrıca bu kişiler Rışvan ailesini tanımakla birlikte Çakallı aşiretinin Rışvanlı
federasyonu ile olan ilişkileri hakkında yeterli bilgiye de sahip değiller. (Bkz. Besni’deki
Çakallı oymakları)
“Urfa’nın merkez ilçe, Isıören, Konukezen, Tülümen ve Esemkulu köyleri Çakallı
aşiretinden olup Kurmanç (Kürtçe) konuşmakta ve Hanefi inancına sahiptirler.” ( 20 ) *
Bu köylerde bulunanların, Çakallı aşiretinin kışlakta yerleşip kalan veya Rakka
sürgününden geri dönmeyen oymaklarından oldukları sanılmaktadır.
Samsun ili Kavak ve Vezirköprü ilçelerindeki Çakallı torunları Türk’tür. Osmancık
ve Çorum’da bulunanlar bu yöreye geldiklerinde genelde Kürtçe konuşuyor olmalarına
rağmen şimdi Kürtlükleri sadece isimde yaşamaktadır. Bazı köylerde 70 yaşın üstünde
olan kişilerden Kürtçe bilenler az da olsa vardır.
Karaağaç köyünden Sefer Topuz (1918); “ Biz ebeyi ecdattan beri Aleviyiz; dedem,
ebem Kürtçe konuşurlarmış. Biz Kürtçe konuşmadık, bilmeyiz de.” demişti.
Çorum’da bulunan Çakallı aşireti Şemsi Uşağı oymağının yaşlılarından bazıları
sohbetleri esnasında Rışvan’lı ve Rışvan Kürtünden söz ederlerdi. Ancak Rışvan
aşiretleri hakkında yeterli bilgileri de yoktu.
Sonuç olarak; Çakallı aşireti de Anadolu’da cereyan eden her türlü olayın etkisini
bir şekilde yaşamıştır. Anadolu’nun bin yıllık tarihi geçmişinde birçok dini ve etnik
yapı iç içe olup kaynaşmıştır. Asırlarca süren birlikte yaşamışlığın Anadolu kültürünün
zenginlik ve güzellikleri olduğunu görerek, her kişi ve toplumun yaşam biçiminin
doğal karşılanması bilinciyle geleceğe etnik kimliklerin zenginleştirdiği milli kimlikle
bakmak çağın gereği davranış olmakla birlikte Anadolu halkının yurtseverlik görevi
olmalıdır.
20
Aşiretler Raporu, sayfa: 316
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
B - RIŞVANLI ve RIŞVAN FEDERASYONU
Necdet Sakaoğlu “Köse Paşa Hanedanı” adlı eserinde; “Doğu Anadolu’nun en
namlı ailelerinden olan Rışvan zadeler, Rışvan Konfederasyonu üzerinde mukataa
voyvodası; Maraş, Malatya ve Besni malikâneleri mutasarrıfı (yöneticisi) olarak iki yüz
yılı aşkın süre kendi bölgelerinde mutlak söz sahibi oldular. Türkmen asıllı bu Ocaktan
1650–1850 yılları arasında çoğu miri miran (sivil rütbeli) Halil Paşa, Ömer Paşa,
Mehmet Paşa, Süleyman Paşa, Abdurrahman Paşa, Ömer Paşa (II.) ve Abdurrahman
Paşa (II). Gibi tanınmış derebeyi paşalar gelip geçti. Devlet bu hanedanın nüfuz alanına
dışarıdan yönetici gönderemeyecek derecede çekingen davranmayı zulüm ve
taşkınlıklarını kulak ardı etmeyi seçmişti.” demektedir. ( 21 )*
Rışvanlı’nın nüfus alanına giren yerler göçebelerin en yoğun oldukları bölge
olmakla birlikte kışlak ve yayla yollarının çoğunluğu bu bölgeden geçmektedir. Zaten
verimli yaylaların büyük kısmı Malatya ve Maraş’ta yer alıyordu. Rışvan’lı aynı
zamanda bölgesinde mukataa voyvodası idi. (Aşiretlerden vergileri toplayan Türkmen
Ağası) Kışlakları; Güneydoğu Anadolu, Halep, Amik ovaları olan, yazları; Orta
Anadolu platolarında Divriği, Yama Dağı, Çiçek Dağı ve Uzun yayla’ya çıkan bu
konar-göçerlere genel adla “Rışvan Aşiretleri” denir.
Bu konar-göçerler, “Türkmen taifesinden; Reyhanlı, Baraklı, Karaşehli, İlbeyli,
Kuzugüdenli, Mamalı, Afşarlı, Horanlı ve Mahmanlı aşiretleri, Türkmen Yörüğü
taifesinden; Çakallı, Karalar, Kara Hasanlar aşiretleri, Türkmen Ekrâdı (Türkmen
Kürdü) taifesinden; Milli, Cihanbeyli, Kılıçlı, Rışvan ve İzollu aşiretleri, Ekrâd
taifesinden; Umranlu, Şefaatlı, Atmalı ve Keleçorlu aşiretleri, Yörük taifesinden;
Sineminli aşiretinden oluşmaktadır. Yukarıda adı geçen aşiretlerin ve irili ufaklı birçok
kolun birleşmesiyle meydana gelen geniş konar- göçer topluluğuna “Rışvan
Federasyonu” denilmektedir. ( 22 )* ( 23 )*
Rışvanlı bölgesinde bulunan yerli ve konar-göçer Türkmen Ekrâdı (Türkmen
Kürdü) taifesine Rışvan Kürdü, Rışvan topluluğundan ayrılmayan Maraş Eyaleti’nde
yerleşmiş bulunan Çakallı Yörüklerine Rışvan Çakallısı denilmektedir. Rışvan
Çakallıları konar-göçer Türkmen Kürdü olarak da bilinmektedirler. ( 24 )*
Not: Halk arasında Kürtleşmiş Türkmenlere Belleme Kürt denir. (Çorum kürdü ve
Rışvan Kürdü gibi)
Malatya Ovası’nda ve Doğanşehir yaylalarında yüz yıllarca Çakallı aşiretiyle
birlikte kalmış olan Atmalı aşiretini Cevdet Türkay’ın eserinde “Konar- göçer Ekrâd”
olarak göstermesine karşılık, Hasan Hüseyin. Nedim Şahhüseyinoğlu Atmalı aşiretinin
Türkmen olduğunu açıklamıştır. Atmalı ve Sinemilli (Sineminli) aşiretlerinin Türkmen
olduğunu ileri süren araştırmacılar da bulunmaktadır.
Sakaoğlu, Necdet, Köse Paşa Hanedanı, sayfa: 7
Türkay, Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, (alfabetik sırasında)
23
Sakaoğlu, Necdet, Köse Paşa hanedanı, sayfa: 38
24
Türkay, Cevdet, a.g.e., sayfa: 541-542
21
22
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Bu araştırmacılardan bazıları ve eserleri:
1. Doç. Mehmet Eröz; “Doğu Anadolu Hakkında Sosyo Kültürel Bir Araştırma”
adlı eserinde Pazarcık yöresinde yaşayan Atmalıların kendilerinin Türk olduklarını
söylediklerini yazmaktadır. ( 25 ) *
2. H. G. Von Molteke “Türkiye Mektupları” adlı eserinde Doç.Mehmet Eröz’ü
doğrularcasına, Osmanlı Devleti tarafından aşiretlerin başına gelenleri detaylarıyla
anlattıktan sonra; “Pazarcık’ta Türkmen kabilelerinden; Sineminli, Atmalı ve Kılıçlı
aşiretleri çadırlarıyla konaklamıştır” demektedir. ( 26 ) *
3. Burhan Kocadağ “Doğu’da Aşiretler, Kürtler, Aleviler” adlı eserinde; Doğunun
diğer aşiretlerini sıralarken Maraş’ın Pazarcık İlçesinde geniş yer tutan “Atmalı
aşireti adından da anlaşıldığı gibi Türkmen kökenli bir aşiret olup Alevi inancına
sahiptir. Yöresinde Sinemilli aşireti ile yakın ilişkiler içindedir” demektedir. ( 27 ) *
Ekrâd: 1-A. İ. (Kürt ç.) Kürtler (Büyük Osmanlıca Türkçe sözlük sayfa 188)
Ekrâd: 2-Ç. İ. (Osm. Ar.) Kürdün oğlu (Okyanus Ansiklopedik sözlük Cilt 2 sa.686
Ekrâd: 3- Cevdet Türkay;” Osmanlı arşivinde bazı belge ve defterlerde “Türkmen
Ekrâdı” deyimi geçiyor. Bunun bugünkü konuşma dilimizde anlamı, “Türkmen
Kürtleridir”.” demektedir. ( 28 ) *
Bazı kaynaklar Arap’ların göçebe çoban anlamında kullandıkları “EKRAT”
sözcüğünü; 8. ve 10. yüzyıllarda Türklere karşı yabancı anlamında kullandıklarını
yazmaktadırlar. Osmanlı bu sözcüğü Türkmenler için, “Türkmen Ekrâdı” (Türkmen
Kürdü) olarak kullanmıştır. Kaynaklara göre; tarihin akışı içerisinde Kürtleşmiş
Türkmenlere “Türkmen Kürdü” denilmektedir.
Konar-göçer (Göçebe) : Hayvancılıkla geçinen, sürüleriyle yazın yaylaya çıkan,
kışları engin kışlaklara dönen, çadırlarda yaşayan aşiretler ya da oymak ve obaların
topluluğudur.
Yörük: Yürüyen yer değiştiren oba ve oymaklardır. Halk; Yaz aylarında hayvanları
ile yaylaya çıkarak çadırda yaşayan, kış aylarında eski kışlağına ya da köyüne dönen
obalara yürük demektedir. Yörükler; göçebe (konar- göçer) aşiretlerden koparak
yerleşik düzene geçmiş oldukları halde eski geleneklerini kısmen yaşatırlar.
H. Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit adlı
eserinde; “Osmanlı, ordunun savaş giderlerinin ve sarayın masraflarının karşılanması
için 1686–1687 tarihlerinde İmdadı Seferiye adı altında halktan para toplanmaya
başlar. Böylece ordunun; hayvan, yiyecek, giyecek ve silah giderleri halkın sırtından
sağlanıyordu. Bu nedenlerle halkın ödeme gücüde kalmamıştı.
Osmanlı Devleti ekonomik bunalımı önlemek ve hazineye gelir sağlamak için
önlemler düşünür. 1691’de bir ferman çıkarılır, Konar- göçer aşiretlerin yerleşik
duruma getirilmesi istenilir. Böylece göçer aşiretlerin saldırıları önlenmiş, boş araziler
işlenmiş ve devletin vergi gelirleri artırılmış olacaktı.
Eröz, Doç.Dr. Mehmet, Doğu Anadolu Hakkında Sosyolojik Bir Araştırma, sayfa: 42– 48
Von, Moltke H. , Türkiye Mektupları, sayfa: 156
27
Kocadağ, Burhan, Doğu’da Aşiretler, Kürtler, Aleviler, sayfa: 212
25
26
28
Türkay, Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, sayfa: 22
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Adıyaman’da Beydili ve Bozulus Türkmen aşiretleriyle birlikte başka yerlerden
getirilen birçok Türkmen göçer aşiretleri Gaziantep ve Urfa yöresine yerleştirilmek
istenir. Göçer aşiretler ise yerleşik duruma gelmek istemezler.
Güneyde ve Doğu Anadolu’da konar-göçer aşiretlerin büyüklerinde biriside Rışvan
Aşireti dir. Bu aşiretin, Kabalar, Karalar, Karahasanlar, Mahmanlı, Horanlı, Çakallı,
Atmalı ve İzollu gibi birçok kolları vardı. Bunlar ferman dinlemezler, göçerliklerini
sürdürmek isterler. Kışın Adana, Urfa, Amik ovası, Suriye, Maraş ve Gaziantep
taraflarına göçerler, ilkbaharda bir kolu Besni, Gölbaşı, Doğanşehir, Akçadağ ve
Malatya yoluyla Hekimhan’dan geçerek Yama Dağı’na, Çiçek Yaylası’na ve Divriği
bölgesine geçerlerdi. Diğer bir kolu da Elbistan yoluyla Uzun Yayla’ya göçerlerdi.
Rışvan aşiretleri oldukça kalabalık on binlerce nüfus ve bu nüfusun barındıkları
çadırlardan oluşuyordu” demektedir. ( 29 ) *
Rışvan aşiretler topluluğunun büyük bir kesimi Rakka bölgesine yerleştirilmek
istenir. Ancak bu kalabalık aşiretler topluluğu “Böyle ıssız ve yaylımsız yerde
oturulmaz” diyerek Rakka bölgesine gitmeyip, Padişah II. Ahmet’in 1691’de çıkartmış
olduğu fermana karşı gelerek vergilerini ödememişler. Ardından hayvanlarını başıboş
olarak arazilere salmış, kendileri yol kesmeye başlamışlardır.
Padişahın emriyle Fırat Suyu’nun iki yanında kaçış yollarını sıkı bir şekilde tutmuş
olan Ahmet Paşa’ya rağmen yaya geçitlerinden gizlice geçen beş yüz ev ve on beş bin
kadar kişiden oluşan Türkmen ve Kürt topluluğu Çukurova’ya gelip, Anadolu’ya
dağılmaya başlamışlardır.
Ahmet Refik, “Anadolu’da Türk aşiretleri” adlı eserinde; Rakka bölgesinden kaçan,
Rışvan hassına dâhil olan Türkmenlerin yerlerine göndermelerine dair aşağıdaki
padişah fermanına yer vermektedir.
“Rakka Valisi Hüseyin Paşaya Hüküm ki;
Bundan akdem Rakka havalisinde iskânları fermanım olan Türkman
taifesinden bazıları ikametleri fermenım olan mahaladen firar ve valdem sultan
damet ismetühanın mutasarrıfa oldukları Rışvan hassı cemaatlerinin aralarına
varup tevatun ve iskân kabul eylemedikleri ilam olunmağla husu mezbur içün
dergahı muallam kapucu başlarından Ali dame mecdihu mübşir tayin olunmagın
senki veziri müşarünileyhin mutasarrıfa oldukları Rışvan hassı içinde bulunanları
kaldurup ikametleri fermenım olan mahalde iyva ve iskanlarıyçün sana teslim
olunmak babında deyu yazılmıştır.” Fi evehiri 1113 (Miladi 1697) ( 30 ) *
Bu fermanda Rakka Bölgesi’nden kaçan Rışvanlı boyları Valide Sultan Haslarının
arasına gizlenerek Anadolu’ya dağılma ve yerleşme çabasındadır. Kaçan oymakların
tespit edilerek tekrar Rakka’ya gönderilmeleri emredilmektedir.
29
30
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit, sayfa: 40–41
Refik, Ahmet, Anadolu Türk Aşiretleri, sayfa: 12
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Hüseyin Paşa bu işin üstesinden gelemeyince Rakka Valiliği ve bölgesi’nin
yönetimi Anadolu Müfettişi olan Yusuf Paşa’ya devredilmiştir. Padişah II. Mustafa 7
Haziran 1697 tarihli fermanıyla Anadolu Müfettişi Yusuf Paşa’nın Rışvan Federasyonu
üzerine gitmesini sağlamıştır.
“Yusuf Paşa Rışvan boylarına haber salarak, vergilerinin tamamını ödemelerini ve
gösterilen yere gitmelerini ister. Bu arada boş durmaz, Antep ile Birecik arasına iki bin
beş yüz atlı ve kırk bayrak yaya yerleştirir. Dulkadirli Voyvodası Süleyman Bey ve
diğer konar-göçerlerden temin ettiği askerlerini hazırlar. İskândan kaçan aşiretlere;
kendi hizmetinde olan Kılıçlı oymağı Reisi Bektaş Bey’in oğlu vasıtasıyla yerlerine
giderlerse kendilerine bir şey yapılmayacağını, aksi halde kılıçtan geçirileceklerine dair
ferman geldiğini bildirir. Onlar cevap olarak orada ihtiyaçlarını karşılayacak kadar
yiyecek içecek bulunmadığını, kıtlıkta binlerce hayvanın telef olduğunu bu nedenle
Rakka’ya gitmeyeceklerini; ancak Menbiç’e gidilmesine müsaade edilmesini” isterler.
Rışvan aşiretlerinin bu istekleri Yusuf Paşa tarafından kabul edilmemiştir. ( 31 ) *
“Halep Türkmenleri ile Yeni İl Has ve oymaklarından oluşan bu topluluğun
kalabalık olanları Kuzey Suriye’ye (Rakka, Mencüb bölgesine), azınlıkta olanları da
Hasan Çelebi ve Kangal arasına yerleştirilecekti. Bu nedenle 1697’de Kangal yöresinde
Alaca han Derbendi teşkil edilmişti. Gâvur dağları etrafında toplanan on binlerce kişi
sürüleri ile Rakka’ya gitmeye direnirler. Yusuf Paşa boş durmayarak bölgede bulunan
diğer aşiretlerle Rışvanlıları çembere almaya çalışırken bütün yolları kestirir.
Sırtını Gâvur Dağı’na veren aşiretler topluluğu Yusuf Paşa’nın yaklaştığını görünce
saldırıya geçerler. Yusuf Paşa ve destekçisi aşiretlerle çarpışmalar Aktepe’de günlerce
devam etmiştir. Sonunda Rışvan topluluğundaki aşiretlerin yiyecekleri kalmaz, bitkin
düşerler. İnsanların ot yemekten gözleri şişmiştir yalvarırlar, Yusuf Paşa 30 İlbey’inin
kellesini alır, yerlerine yeni İlbeyleri tayin eder.” ( 32 ) *
Bu olayla Rışvan Aşiretlerinin isyanı acı bir şekilde bastırılmış olur.
Anadolu’da yaşanan olayları halk ozanları dizelerinde yıllarca seslendirmiş olup,
bunlardan Afşar Aşiretinden olan Dadaloğlu şöyle seslenmektedir.
“Kalktı göç eyledi Afşar illeri
Ağır ağır giden iller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız kirmanı
Taşı deler mızrağımız termeni
Hakkımızda devlet vermiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlu bir gün kaza kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice Koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir”
31
Orhonlu, Prof. Dr. Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, sayfa: 91–92
32
Sakaoğlu, Necdet, Köse Paşa Hanedanı, sayfa: 37–39
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Aktepe yenilgisinin arkasından Rışvan Beyi boş durmaz. Federasyona güç
kazandırman için Araban ile Besni arasında bulunan Çepni ve Çiğil oymaklarını da
içlerine alır. Ancak Gâvur Dağı olayından sonra Rışvan topluluğundan kaçarak ayrılan
oymaklar da vardır. Türkmen ve Kürt oymaklarının dağılmasını önleyen Besni Beyleri
(Rışvan Ocağı) boş durmayarak adamlarını Besni’den, Malatya ve Sivas bölgelerine
salmış, oralardaki yerleşik halkı azınlıkta olan konar-göçerlerin tamamını sindirmeye
çalışmıştır.
Rışvanlıya karşı koyanlar yerlerinden yurtlarından edilmişler, ayrıca Rışvan
Federasyonuna katılmayan aşiretler yaylalarına ve kışlaklarına gidemez olmuşlardır.
Bu olay bize Anadolu’da bulunan konar-göçerlerin çoğu kere paşaların ve beylerin
dümen suyuna gitmek zorunda bırakıldıklarını da göstermektedir.
Rışvan Voyvodaları aşiretlerinden topladığı vergilerden sarayın payına düşeni
göndermeyip, kendisine harcamışlardır. Rışvan zade Abdurrahman Paşa, toplanmış
olan üç senelik yüz yirmi üç bin kuruş vergiden saraya hiç ödeme yapmamıştır.
Yağma, soygun, adam kaçırma ve kayırma olaylarının ardı arkası kesilmemiş,
yerleşik olanlar ektiği ekinleri biçemez olmuşlardır. Besni ve Sivas arasında ayrı bir
saltanat görünümü kazanmış olan Rışvanlı, dışarıda zor bir dönemden (1750–1770)
geçmekte olan Osmanlı yönetimini içte de çok zora sokmaktaymış.
Bu dönemde bazı şikâyetlerin duymazdan, bazı olayların görmezden gelinmiş
olmasına karşın sonunda Padişah II. Mustafa, Rışvanlı üzerine asker çıkarmak zorunda
kalmıştır. Malatya’nın Doğanşehir ilçesinde başlayan çarpışmaların Çığlık köyü
önünde şiddetlenmesiyle birlikte Osmanlı ordusu top mermisi kullanmak zorunda
kalmıştır. Kanlı çarpışmalar sonunda Rışvanlı yenilerek 1770 yılında Besni’ye dönmüş,
Rışvan aşiretleri de dağlara çekilmiştir. Köylüler bu olaydan sonra rahat bir nefes
alarak, köylerine geri dönmüşlerdir.
H. Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu; “Osmanlı Devletinin askeri birliği, Çığlık’ta
konakladığı yerde bulunan bir küme ağaca “Murat Ağacı” adı verilir, kutsal sayılır.
Rışvan Aşiretlerinin baskısı ortadan kalkınca, dağ başlarında, dere ve orman içlerinde
saklanan halk yeniden ovaya inmeye ekim yapmaya yönelirler. Gerek Rışvan
Aşiretlerinin gerekse bu aşirete bağlı Pir Hamzık, Atmalı ve Çakallı aşiretlerinin
yaptığı yıkım ve olaylar halen canlılığıyla anlatılmaktadır.” Demektedir. ( 33 )*
( Yöre halkı küme ağaçların altında konaklamış olan Osmanlı askerlerinin
Rışvanlı topluluğunu dağıtması sonucunda huzura kavuşturuldukları için bu küme
ağaçlara; “Murat Ağacı” demişlerdir.)
Necdet Sakaoğlu,“Köse Paşa Hanedanı” adlı eserinde özetle şunları yazmaktadır.
“Osmanlı yönetiminin iç ve dış sorunlara çıkış yolları aradığı bir dönemde, Divriği’de
oturan Köse Paşa’nın oğlu Veli, rüşvetle vezirlik elde etmiştir. Veli’nin vezirliği Köse
Paşa Ailesi’ni ve bir o kadar da akrabalık bağı bulunan Rışvanlı ailesini sevindirmiştir.
Veli Paşa 1803’te Sivas Valiliğine, ardından 3 Kasım 1803’te Rakka (Urfa) Valiliğine
atanmıştır.
33
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit, sayfa: 42–43
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Divriği’de oturan Veli Paşa’nın valiliği döneminde; Kemaliye (Eğin), Akçadağ,
Divriği, Hekimhan, Darende yörelerinde baskın ve soygun olayları artış göstermiştir.
Şakilerle bazı aşiretlerin cüretkâr davranışlarının arkasından hep Veli Paşa çıkmıştır.
Sultan II. Mahmut’un Anadolu’nun ortasında cereyan eden bu olaylara son vermek için
harekete geçmesiyle birlikte görevden alınacağını anlayan Veli Paşa 1811’de isyan
etmiştir.
Akçadağ, Eğin, Divriği, Hekimhan ve Darende bölgesinde devam eden isyana o
dönemin asilerinden: Sağıncalı Veli, Sancaklıoğlu Süleyman, Acemoğlu Ahmet,
Topuzoğlu, Tokatçıklı Süleyman, Gelür Hasan Ağa, Kıllıoğlu Ömer, Küçük
Alioğlu, Fettahoğlu Ağca Bey, Bulutkapan, Dağdevirenoğlu, Şehbenderoğlu,
Pazvandaroğlu, Karaosmanoğlu, Tuzcuoğlu Memiş ve daha niceleri küçük de olsa
isyanlar başlatarak Veli paşaya destek vermişlerdir.
Ülkenin hassas bir dönemden geçmesi nedeniyle yirmi iki ay sessiz sedasız süren
isyan 1813’te Veli Paşa’nın Akçadağ’ın Kavaldaklı (Barok Hotozlu) köyünde bir aşiret
çadırında uyurken aşiret kadınları tarafından öldürülmesiyle son bulmuştur.” ( 34 )*
Veli Paşa’nın ölümünden sonra yörede barınma imkânları kalmayan yandaşları
çareyi Anadolu’ya dağılarak yerleşik düzene geçmekte bulmuşlardır. Elimizde kesin
bir belge olmasa da yaşanan olaylarla ilgili olarak kaynak kişilerin verdiği bilgilere
göre, Veli Paşa döneminde kendinden söz edilen Topuzoğlu’nun Çakallı aşiretinde adı
geçen Topuzoğlu olması kuvvetle muhtemeldir.
Ancak Topuzoğlunu Dersimde Balıyan aşiretindeki Topuz Uşağı ile karıştırmamak
gerekir. Çünkü o dönemlerde Malatya bölgesinde çok dağınık bulunan Balıyanlar;
Atmalı, Çakallı, Pir Hamzık ve diğer Rışvan kollarının bölgeden ayrılmalarından sonra
toparlanmışlardır.
H.Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu “Malatya’daki Balıyanlar dağınık ve zayıftılar,
Atmalı ve Çakallı aşiretleri çoğu zaman onları kollamışlardır” demektedir.( 35 ) *
Çığlık yenilgisinden sonra Rışvan zade paşalar bir süre daha Besni’deki yerlerini
koruyabilmişlerse de giderek etkinliklerini yitirmişlerdir. 1850 yılında ağalık ve beylik
saltanatları son bulmuş, bu sonlanma ile Rışvan Beyi’ne bağlı olan aşiretler huzura
kavuşmuşlar ve tamamı yerleşik düzene geçmişlerdir.
Asırlarca Anadolu’da konar-göçer olarak yaşamakta olan Çakallı aşiretinin oba ve
oymakları şartların elverdiği ölçüde uygun alanlara yerleşmenin gerekliliğine inanmış
olmalılar ki Anadolu’ya dağılmaya başlamışlardır. Gittikleri yerlerde kurmuş oldukları
köylere, mezralara kendi oba, oymak ve aşiretlerinin adını vermeyi hiçbir zaman ihmal
etmemişlerdir. Hatıralarını gittikleri yerlere taşımış oralarda yaşatmışlardır. Bazı
yönetimlerden gelen ümitler bir sonraki yönetim tarafından kesilip yaşamları baskıyla
zulümle zorlaşmış olsa da hayat devam etmiştir.
34
35
Sakaoğlu, Necdet, Köse Paşa Hanedanı sayfa: 173–202
Şahhüseyinoğlu, Hasan Hüseyin Nedim, Anadolu Kültür Mozaiğinden Bir Kesit, sayfa: 36
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
C - İDARİ DEĞİŞİKLİKLER
Salih San “Her Bakımdan Besni” adlı keserinde Besni’de bulunan köy ve mezraları
sıralarken “Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı” adına da yer vermiştir. Ayrıca Besni Nüfus
Müdürlüğünün 19.11.2003 Tarih ve 2854 sayılı yazısında Şemsi Uşağı Oymağının
Akkuyu köyü nüfus kayıtları içinde yer aldığını belirtmesi, kaynakların Çakallı aşireti
ile Şemsi Uşağı oymağı hakkında vermiş olduğu bilgilerin belgelerle örtüşmesi
bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. (Belge: 1)** ( 36 )*
Görüşme yaptığım kişilerin büyük bir bölümünün verdiği bilgilere, yazılı kaynak ve
belgelerin tamamına göre Türkmen olan Çakallı aşireti, yurdun çeşitli bölgelerine
dağılmış, onlarca köy ve mezra teşkil etmiştir.
Feodal yapıdan milli devlet yapısına geçmek için yapılan uygulamalar esnasında
köylerin idari merkezleri değiştirilirken bazı köylerin isimleri de değiştirilmiş, bazı
köylerse 20. yüzyıl ortalarına kadar, kimliklerini korumuşlardır. (Anadolu’ya dağılmış
olan, Çakallı aşireti oymak ve obalarının kaynaklara ve belgelere göre tespiti yapılan
köylerin listesi bölüm 2, sayfa: 73’de dir. )
Belgelerde ve kaynaklarda da görüldüğü gibi Çakallı Aşiretinin Anadolu’daki ilk
yerleşim yerleri Doğanşehir ve Besni’dir. Doğanşehir, idari yönden daima Malatya’ya
bağlı kalırken Besni uzun yıllar Besni Beyliği olarak kalmış, Besni Beyliği’nin sona
erdirilmesiyle (1516) Malatya sancağına bağlanmıştır. Daha çok Malatya’ya bağlı
kalmakla birlikte Diyarbakır, Elazığ sancaklarına ve Zeytun eyaletine de bağlanmış
olan Besni 1926 ve1933 yılları arasında Gaziantep’in kazası olmuş, 1933 yılında tekrar
Malatya sancağına bağlanmıştır. 1954 yılında Adıyaman’ın il olmasının ardından ilçe
olarak Adıyaman’a bağlanmıştır. (Belge: 2)** ( 37 )* ( 38 )*
Şemsi Uşağı oymağının Osmancık ve Çorum’a göç ettiği dönemde Besni, kaza
olarak Malatya sancağına bağlıymış. Çorum’daki Çakallı aşireti köylerinde yaşayanlar
Besni’yi devamlı olarak Malatya’nın kazası olarak bilmektedirler. Halk, Besni’nin
idari olarak başka sancaklara bağlanması hakkında bilgi sahibi değildir. Dedeleriniz
Çorum’a nereden gelmişler sorusuna herkesten alacağınız cevap; Malatya Besni’den
olacaktır.
Çorum uzun yıllar sancak beyliği olarak kalmış, bir dönem kaza merkezi olarak
Ankara eyaletine bağlanmış, 1835 yılında tekrar sancak beyliği verilerek Sivas
eyaletine bağlanmış, ardından kaza yapılarak sırayla Amasya ve Yozgat sancaklarına
bağlanmıştır. 1892 yılında Çorum’a tekrar sancak beyliği verilmiş, Cumhuriyet’in
kurulmasından sonra il olmuştur. (Belge: 2 – 7)** ( 39 )*
36
San, Salih, Her Bakımdan Kısaca Besni, sayfa: 30–31
Adıyaman İl Yıllığı 1967
Malatya İl Yıllığı 1973
39
Çorum İl Yıllığı 1967
37
38
Çakallı Aşireti Şemsi Uşağı Oymağı * Zeynal Türkoğlu
Download