ULUSLARARASI PARA SİSTEMİ VE REFORM TASARILARI I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ Farklı döviz kuru sistemlerinin bir yelpaze oluşturdukları düşünülerse bu yelpazenin bir ucunda serbest değişken veya dalgalı kur sistemini, diğer ucunda ise sabit kur sistemi yer alacaktır. Bunların arasında birçok karma modeller bulunmaktadır. A. SABİT KUR SİSTEMİ Sabit kur sistemlerinin ana özelliği döviz kurlarının belirli bir düzeyde sürdürülmesidir. En eski sabit kur sistemi altın standardıdır. Ancak çağdaş ekonomilerdeki kağıt para sistemlerinde de sabit kur sistemleri uygulanmaktadır. 1. Altın Para Standardı: Dünyada altın para standardı XIX yy. ikinci yarısından I. Dünya Savaşının başlangıcına kadar uygulanmıştır. Altın para standardında her ülkenin parasının değeri belirli aralıkta saf altın olarak tanımlanmıştır. Bu fiyata altın paritesi adı verilir. Ulusal paranın değerinin parite düzeyinde sürdürülebilmesi için Merkez Bankası veya darphane gibi görevli bir kurum bu fiyattan dileyen herkese altın satar veya kendisine arz edilen altınları satın alır. Böylece ülke düzeyinde sabit altın fiyatı uygulaması gerçekleştirilmiş olur. Her ülke bu şekilde ulusal parasını altına bağlayınca tüm ulusal paralar otomatik biçimde sabit kurlarla birbirine gruplanmış olur. Örneğin: 1 Osmanlı akçesi=1gr. Saf altın ve 1 İngiliz sterlini = 2gr. Saf altına eşitse, bu durumda döviz kuru, 1br. Osmanlı akçesi= ½ İngiliz sterlinidir. Eğer bir yabancı para ulusal para karşılığında bunların altın kapsamları oranından daha yüksek bir değere çıkma eğilimi gösterirse, kimse o dövizi satın almaz. Dışarıya ödeme yapacak olanlar yabancı paraya o yüksek fiyatı ödemektense dışarıya altın göndermeyi tercih ederler. Gönderilen altında o ülkenin parasına dönüştürülerek gerekli ödemeler yapılır. Bu açıklamada altını bir ülkeden diğerine göndermenin masrafsız olduğu varsayıldı. Oysa bunun bir maliyeti vardır. Ele alınan ülkede bir yabancı paranın piyasa kuru en fazla onun altın kapsamına göre belirlenen fiyatı ile kapsadığı altın miktarının ilgili ülkeye taşınması için yapılması gereken masrafların toplamına eşit olabilir. I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ 2. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemleri: Sabit kur sistemlerinin esası döviz kurunun belirli bir düzeyde belirlenmesi ve piyasadaki arz ve talep değişmeleri ne olursa olsun kurun bu düzeyde sürdürülmesidir. II. Dünya Savaşından sonra uygulanan ve Bretton Woods Sistemi diye bilinen sistemde sabit kurlara dayanmaktaydı. Bu sistemin yıkıldığı günümüz dünyasında da bir kısım ülkeler halen sabit kur sistemini benimsemişlerdir. Şöyle ki bu ülkeler ulusal paralarını ya Amerikan Doları gibi büyük ülke paralarına ya da para sepeti denile hesap birimlerine bağlamışlardır. İster tek bir yabancı ülke parası isterse bir hesap birimine olsun ülkeler sabit kurdan paralarının bir değer standardına bağlayarak bir parite kuru oluştururlar ve piyasa kurunun bu parite etrafında dar sınırlar içinde değişmesine de izin verirler. I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ 2. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemleri: Bretton-Woods sisteminde her ülke (ABD’nin dışındaki) ulusal parasının değerini Amerikan doları cinsinden tanımlamıştır. Bu kurlara parite deniyordu (Döviz paritesi). Döviz piyasasında ulusal paraların değerlerinin parite etrafında iki yönde %1 veya daha düşük oranlarda dalgalanmasına izin verilirdi. Buna göre bir paranın piyasada alabileceği en yüksek değer “üst destekleme noktasını” en düşük değerde “alt destekleme noktası”nı oluşturuyordu. Bu iki sınır arasında piyasa kurları arz ve talep koşullarına bağlı olarak bir doğru olabilirdi. Doların TL Fiyatı Üst Destekleme Noktası T 2.02 A D 1.99 1.98 0 ı A ı Dolar Satışı 2.00 Parite Kuru Alt Destekleme Noktası T A Dolar Alımı T M Aı T ı Doların Miktarı I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ B. SERBEST DALGALI KUR SİSTEMİ: Döviz kurları, toplam döviz talebi ile toplam döviz arzının eşitlendiği bir düzeyde oluşur. Piyasa talebinde veya piyasa arzında bir değişme ortaya çıktığında buna bir tepki, olarak kurlarda değişir. Döviz Kuru Tı A T E1 E0 Tı A 0 T M0 M1 M2 Döviz Miktarı I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ C.DALGALI VE SABİT KUR SİSTEMİ ARASINDAKİ TARTIŞMALAR 1. Serbest Dalgalanan Kur Sisteminin Lehindeki (Sabit Kur Aleyhindeki) Görüşler * Ulusal paranın gerçek değerini yansıtması * Dış ödemeler bilançosu dengesi * İç ekonomik politika uygulamalarında bağımsızlık * Dış rezervlere ihtiyacın azalması * Ekonomiyi dış şoklardan koruma * Sadelik * Ani ve büyük kur değişmelerinden korunma * Karşılaştırmalı üstünlük modeline uygun ticaret 2. Serbest Dalgalanan Kur Sistemine Karşı (Sabit Kur Lehindeki) Görüşler * Ticaret ve yatırımları caydırıcı etki * Esnekliklerin düşüklüğü * Maliyet enflasyonu yaratma * Enflasyon üzerindeki denetimi gevşetme * İstikrar bozucu spekülasyona neden olma * Kısa dönemde kur değişmelerinde hedefi aşma I. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ C.DALGALI VE SABİT KUR SİSTEMİ ARASINDAKİ TARTIŞMALAR 3. Serbest Dalgalanan Kur Sistemini Düzenleyici Yaklaşımlar (i) Yönetimli Dalgalanma: Bu sistemde kurlar ilke olarak serbest dalgalanmaya bırakılmıştır. Ancak bu Merkez Bankasının yönetim altında yürütülen bir dalgalanma yaklaşımıdır. Yani kurlar arz ve talebe göre değişir. Fakat aşırı kabul edilen bazı değişmeler, M.B. piyasada döviz satış veya alışı ile giderilir. M.B. müdahaleleri kurlarda arzulanan istikrarın ölçüsüne bağlıdır. Piyasa mekanizmasına daha çok yer vermeyi amaçlayan ülkelerde M.B. müdahaleleri minimum düzeydedir. Tersine daha çok kur istikrarından yana olanlar da ise bu müdahaleler yoğunlaşır. (ii) Dalgalanma Sınırlarının Genişletilmesi ve Sürünen Pariteler: Bu sistemde döviz kurlarının sabit paritelere bağlılığı sürdürülür. Fakat parite etrafında izin verilen dalgalanma sınırları genişletilmiştir. Sürünen pariteler ise merkezi kurun otomatik biçimde ufak ölçülerde ve sürekli değiştirilmesine dayanan bir yöntemdir. Döviz kurlarının parite etrafında yine belirli sınırlar içinde dalgalanmasına izin verilir. Fakat sistemin temel özelliği merkezi kurun son birkaç hafta veya ayın ortalamasına göre düzenli olarak değiştirilmesidir. Onun için bu uygulamaya beyan göstergeye göre ayarlanan kur sistemleri de denilmektedir. (iii) Ortak Para Alanlar: Para alanı yakın ekonomik ilişkide bulunan bir grup ülkenin ulusal paralarını sabit kurlarla birbirine bağlayıp öteki paralara karşı dalgalanmaya bırakmalarıyla oluşturulur. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE Uluslararası para sistemi, genel anlamda ülkeleri uyguladıkları döviz kuru sistemlerini, bu konuda uluslararası anlaşmalarla belirlenen kurları, öngörülen mekanizmaları uluslararası mali kuruluşları ifade etmektedir. Bugün belli bir sitemden söz etmek güçtür. Çünkü mevcut uygulamalar önceden planlanmış ve uluslar arası anlaşmalara göre tasarlanmış bir modele dayanmaz. Bugün her ülke, IMF’e bilgi vermek koşuluyla yüksek derecede değişken kur sistemleri ile katı sabit kur sistemleri arasında dilediği uygulamayı seçmekte ve daha sonra bunda dilediği değişikliği yapmakta serbesttir. Tarihsel olarak uygulanan uluslararası para sistemleri aşağıdaki gibidir: * 1870-1930 arası “Altın Para Çağı” * 1930-1944 arası “Buhran Dönemi” * 1944-1973 arası “Bretton Woods Sistemi” * 1973 sonrası “Karma Sistemler” II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE A. Altın Para Dönemi: Ulusal paralar arasındaki değişim oranı , ilgili paraların altın kapsamına göre belirlenir. Döviz kurlarındaki değişmeler, altının bir ülkeden diğerine gönderilmesi için gerekli masrafların belirlendiği altın ithal ve ihraç noktalarıyla sınırlıdır. Dış denkleşme, otomatik gelir ve fiyat mekanizması yoluyla sağlanır.İktisat politikasının başta gelen amacı dış dengedir. “Oyunun kuralları” uyarınca ülkeler, bir dış dengesizliğin para arzı üzerindeki otomatik etkilerini önleme(kısırlaştırma)yoluna gitmeyecektir. B. İki Savaş Arasındaki Buhran Dönemi: II. Dünya savaşının arifesine gelindiğinde, uluslar arası mali alan tam bir karışıklık içinde bulunuyordu. Evrensel altın standardı yıkılmış, onun yerine birbirinden ilgisiz başlıca üç para bloğu oluşmuştu. i)Kambiyo kontrolü uygulayan geniş bir grup ülkenin ulusal paraları konvertibilitesini yitirmiş, bu ülkelerde ticaret iki yanlı kanallara saptırılmış, yüksek gümrük tarifeleri ve sıkı miktar kısıtlamaları yaygın uygulamalar durumuna gelmiştir. Sabit kurdan parası aşırı değerlenen ülke devalüasyon yapıyor, ancak ticaret ortakları da bundan zarar görmemek için karşı devalüasyonlara başvuruyorlardı. ii) Altın Bloğuna bağlı ülkeler de sabit kurdan doğan dış açıklarını önlemek için gümrük tarifelerini yükseltmekte ve yoğun miktarda kısıtlamaları uygulamaktaydılar. iii) Yalnız Sterlin bölgesi içinde ticaret bir ölçüde serbestçe yürütüyor ve paralar oldukça sınırlı bir konvertibiliteye sahip bulunuyordu. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 1. Bretton Woods Konferansları: Savaş öncesi dönemde gelişmelerin sonucunda dünya ticaretini serbestleştirecek, çok yanlı denkleşmeye olanak verecek ve savaşta yıkılan ekonomilerin onarımını kolaylaştıracak bir uluslararası ticari ve mali sistemin kurulmasına şiddetle gerek duyuluyordu. O yüzden ülkeler daha savaş sona ermeden yeni bir uluslar arası para sistemi yaratmak amacıyla 1944’de Amerika’da Bretton Woods kasabasında toplandılar. Konferansta Keynes planı ile White’nin hazırladığı planlar tartışılmıştır. Keynes’in planında dış açıkla karşılaşan ülkelere otomatik olarak kredi sağlayacak bir mekanizmanın kurulması öngörülüyordu. Ayrıca bu plan bir Uluslar arası Kliring Birliği’nin kurulmasını içeriyordu. Bu birlik bir tür dünya merkez bankası veya ulusal merkez bankaların merkez bankası gibi çalışacak, “bancor” adı verilen bir uluslar arası ödeme aracı çıkartacak ve dış ödemeleri çok yanlı olarak denkleştirecekti. Öte yandan ABD ise altın standardı gibi istikrarlı ve sabit kurlara dayanan bir sistemi öngörüyordu. Ayrıca sistemin 1920’lerdekine benzer biçimde enflasyonist olmaması için dış denkleşme zorunluluğunun sadece açık veren ülkelere yüklenilmesini istiyordu. Bundan başka, savaşta yıkılan ekonomilerin imarı için ayrı bir kuruluşun kurulmasını öngörüyorlardı. Bretton Woods Konferanslarında ayrıca Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile Uluslar arası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD: Dünya Bankası) kurulması kararlaştırıldı. Savaş sonrası oluşan bu yeni sisteme “Bretton Woods Sistemi” ve “IMF Sistemi” denmiştir. Bu anlaşmaya Sovyetler Birliği ve öteki sosyalist ülkeler (Romanya hariç) imza koymadıkları için, bu sisteme Batılı kapitalist ülkeler dahil olmuşlardır. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 2. Bretton Woods Sistemi’nin Genel Özellikleri: Bretton Woods (IMF sistemi) analitik olarak “ayarlanabilir sabit kur” modeline dayanır. Bretton Woods Sistemine göre ABD dışındaki tüm IMF üyeleri, resmi kurdan paralarının değerlerini dolar cinsinden tanımlamışlardır. Bir paranın resmi dolar karşılığına onun “dolar paritesi” adı veriliyordu. ABD’nin ise ayrıcalıklı bir durumu vardı. Bu ülke doları, başka bir ülkenin parasına değil, 1 ons: 35$ fiyatından altına bağlanmıştır. Bretton Woods Sistemi’nde, dolar paritesi etrafında dalgalanma marjı, alt ve üst yönde yüzde bir (±%1)olarak sınırlandırılmıştır. Sistemde dış ödeme dengesizliklerini gidermek için ülkelere paritelerde değişiklik yapma olanağı sağlanıyordu. Bu sistemde IMF’in başlıca görevi, dış açık veren ülkelere kısa süreli kredi sağlamaktı. Kullanılan finansman kaynaklarına ve alınan iç önlemlere karşın açıklar giderilmemişse ancak o takdirde devalüasyona başvurulabilinecekti. Fon yasalarına göre %10’dan daha yüksek oranda yapılacak bir devalüasyon için IMF’in izni gerekliydi ve Fon’un izin vermesi ise ülkenin ödemeler bilançosunda “köklü bir dengesizlik” bulunması kaydına bağlanmıştır. Sonradan bu koşul kaldırılmıştır. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 3. Doların “Anahtar Para” Statüsünü Kazanması: Bretton Woods (IMF) sistemi ile dolar altına bağlı, değeri sabit bir para idi. Diğer yandan bütün ulusal paraların bağlandığı ortak paydayı oluşturuyordu. Bu özelliklerin sonucunda dolar, uluslar arası ekonomik ve mali alanda şu gibi fonksiyonları üstlenmiş oluyordu: * Uluslararası likidite (ödeme) aracı * Rezerv aracı * Uluslararası değer standardı * Müdahale aracı Amerika dışındaki ülkelerin, ithalat giderlerini finanse edebilmeleri, ancak mal ve hizmet ihracı ile veya başka bir yolla önce dolar kazanmalarına bağlıdır. Sistemin yalnız ABD’ye sağladığı bu ayrıcalığa, “seignorage” kazançları adı verilir. IMF sistemi bu ülkeye bazı yükler de getiriyordu. Örneğin 1) Amerika, dış denge durumuna herkesten daha fazla önem göstermek ve ödemeler bilançosunda açık doğuracak politikalardan kaçınmak zorundaydı. 2) ABD, doları bağımsız olarak, yani tek başına devalüe etme olanağına sahip bulunmuyordu. 3) Ayrıca, ABD yabancı merkez bankalarının arz edecekleri dolarları altına çevirmek yükümlülüğü altında olduğundan, dışarıda dolar rezervlerinin aşırı ölçüde genişleyerek altın stoklarını eritmesine karşı duyarlı olmak zorundaydı. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 4. Uygulamada Bretton Woods Sistemi: a- Dolar Kıtlığı Dönemi: II. Dünya savaşından sonra 1950’lerin başına kadar olan dönemde, dünya şiddetli bir dolar kıtlığı çekmiştir. Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya, savaşta yıkılan ekonomilerini onarmak için yoğun bir çaba içindeydiler. Onarım konusunda ihtiyaç duydukları araç gereçlerin sağlanabileceği tek kaynak ise ABD idi. Dolayısıyla bu ülkelerdeki tüm altın rezervleri Amerika’ya akıyordu. Fakat 1950’lerde ABD’nin dış ticaret bilançosu ilk kez açık vermiştir. b- Aşırı Dolar Bolluğu: 1958’e gelindiğinde dünya da artık bir dolar kıtlığı değil, açıkça aşırı “Dolar Bolluğu” sorunu kendini göstermiştir. Yani bu dönemde Amerikan doları aşırı değerlenmiş bir para durumuna gelmiştir. O nedenle de doları devalüasyonu gerekliydi. Fakat doları anahtar para olması nedeniyle bu yapılamıyordu. 1960’larda ise Japonya ve Batı Avrupa’nın hızla kalkınarak elindeki dolarları Federal Reserve Bank’ta altına çevirmeleri uluslar arası mali alanda beklenen buhranın ortaya çıkmasına neden olmuştur. c- Buhran Dönemi: Sağlanan tüm imkanlara rağmen İngiliz Sterlini 1967’de devalüe edildi. Bu esnada altına olan saldırıya karşı kurulan “Londra Altın Fonu”, serbest piyasada altın fiyatlarını desteklememe kararı aldı. Böylece kurulan bu fon kısa sürede dağılarak altın için ikili bir fiyat sistemi belirlenmiştir (serbest piyasa ve MB arası resmi). Bu gelişmeler ise 1969’da Fransız frank’ının devalüasyonu ile neticelenmiştir. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 5. Doların Devalüe Edilmesi ve Bretton Woods Sisteminin Çöküşü: ABD, ödemeler bilançosu fazla veren Almanya ve Japonya gibi ülkelerden paralarını revalüe etmelerini istemesine karşın bu ülkeler revalüasyona yanaşmamışlardır. Bunun üzerine ABD, diğer ülkeleri revalüasyona zorlamak amacıyla 1971 yılında bir dizi önlemler aldı. Gümrük vergileri %10 artırıldı ve yerli malların satımına vergi indirimi sağlandı. Son olarak da yabancı merkez bankalarının arz edecekleri dolarları altına dönüştürme zorunluluğu geçici olarak askıya alınmıştır. Bu gelişmeler üzerine Washington’da Smithsonian institü’de toplanan “Onlar Grubu” nun üyeleri, doların devalüasyonu konusunda anlaşmaya vardılar ve 18 aralık 1971 tarihli Smithsonian kararları ile dolar, diğer paralara göre ortalama %9 oranında devalüe edildi. Ayrıca ulusal paraların dolar paritesine göre dalgalanma marjı da ±%1’ den, ±%2,25’e çıkarıldı (iki yönde toplam %4,5). Böylece sisteme az da olsa bir esneklik kazandırılmıştır. Bu anlaşmadan sonra AET üyesi ülkeler, 1972 yılında aldıkları bir kararla kendi paraları arasındaki dalgalanma marjlarını daha dar bir aralıkta sınırlandırdılar. Bu uygulamaya “tüneldeki yılan” adı verilir. Doların devalüasyonuna rağmen ABD’nin dış açıklarının devam etmesi, 1973 yılında yeni devalüasyon yapılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.Böylece dolar %5 oranında devalüe edildi ve altının resmi fiyatı da ons başına 38 dolardan 42.2 dolara yükseldi. Fakat bir türlü sağlanamayan mali istikrar üzerine Japonya, Kanada ve İskandinav ülkeleri paralarını dalgalanmaya bıraktılar. Ardında AET 1973 yılında ulusal paralarını dalgalanmaya bıraktılar ve Bretton Woods sistemi sonlanmış oldu. II. ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMLERİ: TARİHÇE C. Bretton-Woods Sistemi: 6. Bretton Woods Sisteminin Çöküş Nedenleri: a.) Dış Denkleşme Sorunu: Bretton Woods sistemi altın standardı veya dalgalı kur sisteminde olduğu gibi otomatik bir denkleşme mekanizmasına dayanmıyordu. Denkleşme sorunu, hükümetlerin alacağı kararlara bırakılmıştır. b.) Likidite Sorunu: Sabit kur rejimlerinde dış açıkları finanse etmek için uluslar arası rezervlere gerek duyulur. Çünkü açık veren ülke de döviz talebinin döviz arzını aşması karşısında kur yükselme eğilimi gösterecek, bunu önlemek içinde merkez bankasının piyasaya müdahale edip döviz satması gerekecektir. c.) Güvensizlik Sorunu: Bretton Woods sistemi, yukarıda değinildiği gibi, bu uygulamaların sürdürülebileceği konusunda güvensizlik doğuran, o yüzden de adeta spekülasyonu körükleyen bir sistemdi. d.) Emisyon Kazançları Sorunu ( Seignorage): altın ve gümüş gibi, para olarak kullanılan madenlerin üretimi için diğer mallarda olduğu gibi, değişen ölçülerde reel üretim faktörlerine gerek vardır. e.) Az Gelişmiş Ülkelerin Kalkınma Sorunları: Bretton Woods sistemi, az gelişmiş ülkelerin gereksinimlerini karşılayamamıştır. III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 1. Arz Yanlı Ekonomi Politikası ve Dolar: Bretton Woods sisteminin kilit parası olan doların dalgalanmaya bırakılması birçok yönden önem taşıyordu. Öncelikle dolar uluslar arası bir değer standardı idi. Uluslar arası ödemeler, mal, hizmet ve sermaye akımlarının değeri dolar ile ölçülüyordu. Sürekli dalgalanan para iyi bir değer standardı olamazdı. İkincisi dolar önemli bir rezerv parası idi. Ülkeler resmi rezervlerini dolar cinsinden tutuyordu. Fakat istikrarsız dolar kuru ülkeleri rezervleri çeşitlendirme konusunda etkilemiştir. Üçüncüsü Bretton Woods’un yıkılmasından sonra çoğunluğu az gelişmiş ülkelerden oluşan bir grup ülke, sabit kur uygulamalarını sürdürerek paralarını yeniden Amerikan dolarına bağlamışlardır. Bu ise doların değer kazandığı ölçüde ulusal paraların değerlenmesine ve sonuçta ödemeler bilançosu açıklarının artmasına neden oluyordu. Bütün bu gelişmeler tek bir para birimine değil ECU ve SDR gibi bir para sepetinin kullanılmasını yaygınlaştırdı. 1980’lerde arz yanlı politikalar çerçevesinde izlenen yüksek faiz politikası, Avrupa ve Uzak Doğu’dan kısa süreli fonların yoğun biçimde ABD’ye doğru akmasına yol açmıştır. Bu ise doları değerini yapay bir şekilde artırmıştır. Bu duruma “özel çıkar sağlamaya yönelik” ihmal adı veriliyordu. Bu durumun Almanya ve Japonya’da yarattığı rahatsızlık neticesinde Plaza Anlaşması imzalanmış; ABD yüksek faiz politikasını terk ederken, Japonya ise iç piyasasında harcamaları genişletici politikalar uygulamayı kabul etmiştir. III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 2. Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi: Euro Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun, topluluğun ekonomik ve siyasal birleşme yolundaki başarısının büyük ölçüde ortak ekonomik, sosyal ve parasal politikalar izlemesine bağlı olduğunun bilincindeydi. Dolayısıyla ekonomik birleşme yolunda ileri adımları atılması için parasal birleşme alanında da ortak politikaların benimsenmesi gerekiyordu. A. Parasal Birliğe Varan Gelişmeler: Smithsonian anlaşması sonrasında ulusal paraların dolar paritesi etrafındaki toplam dalgalanma marjı, %4.5’a (+-%2.25) çıkarılmıştı. Bu ise dolar dışındaki iki ulusal para arasındaki dalgalanma marjları toplamının %9’a ulaşması demekti. Oysa AET üyeleri, ulusal paraları arasındaki dalgalanmanın marjını %2.25’e düşürdüler. Böylece %2,25’lik sınır “yılanı”, %4,5’luk sınırda tünelin genişliğini ifade ediyordu. Fakat bir türlü yakalanamayan mali istikrar nedeniyle AET üyeleri Smithsonian anlaşmasındaki dolara karşı yüzde %4,5’luk dalgalanma sınırı kaldırdılar. Bununla birlikte, söz konusu ülkeler, kendi paraları arasında daha önceden belirlenen sabit kur (toplam ±%2,25 dalgalanma sınırları içindeki) uygulamasını sürdürüyorlardı. Bu uygulamada literatürde “tünelsiz yılan” (snake without tunnel) olarak adlandırılır. III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 2. Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi: Euro B. Avrupa Para Sistemi: 1979 yılında kurulan Avrupa Para Sistemi (EMS), temelde “Avrupa Para Birimi” (ECU)’ya dayanıyordu. ECU ülkelerin ekonomik büyüklüklerine göre oluşturulmuş bir para sepetidir ve Avrupa Parasal İşbirliği Fonu tarafından çıkartılıyordu. Dolayısıyla ECU değeri sabit bir para olarak Avrupa Birliği’nin hesap birimi olmuştur. Farklı ulusal paralarla ilgili ulusal mali işlemler, örneğin uluslararası kredi ve faiz işlemleri, üyelik aidatları, tarımsal sübvansiyonlar, topluluk bütçesi vs. ECU ile değerlendiriliyordu. Avrupa Para Sistemi’nin Döviz Kuru Mekanizması’nın bazı özellikleri şöyle idi. * Sisteme katılan her üye ülkenin parası sabit bir pariteden ECU’ye bağlanmıştı. Ulusal para ile ECU arasındaki bu sabit fiyata “merkezi kur” adı veriliyordu. * Piyasada kurulan merkezi kur etrafındaki dalgalanma marjı önceleri toplam %2,25 ile sınırlandırılmıştı. Ancak 1993 ağustosunda yaşanan döviz krizinden sonra bu oran %15’e çıkarılmıştır. Avrupa Para Sistemi, Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda arasında kurulmuştur. İngiltere ise ancak 1990 yılında EMS’ye katılabilmiş fakat 1992’deki ekonomik kriz nedeniyle İtalya ile birlikte sistemin döviz kuru mekanizmasından çekilmiştir. Topluluğa sonradan katılan İspanya, Portekiz ve Avusturya da kur mekanizmasına katılmış fakat Yunanistan ise dışarıda III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 2. Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi: Euro C. Maastricht Anlaşması ve Parasal Birlik: 1991 yılında Hollanda’nın Maastricht kentinde toplanan Avrupa Topluluğu Bakanlar Konseyi, Topluluk içinde mal, hizmet, emek ve sermayenin serbest dolaşımı ile birlikte tek para biriminin kabulünü öngörecek bir anlaşmaya imza koymuşlardır. Bu anlaşmanın öngördüğü Euro, 1 Ocak 1999 yılında uygulanmaya konmuş ve ülke paraları geri dönülmez bir biçimde Euro!ya dönüştürülmüştür (1 ECU=1 EURO). Euro 1 Ocak 2002 tarihine kadar sadece bir kaydi para olarak bankacılık ve finans işlemlerinde kullanıldı ve bu tarihten sonra fiziki bir para olarak piyasada kullanılan bir para olmuştur. Ulusal paralar ise 1 Temmuz 2002’den sonra dolaşımdan kaldırılarak tamamen Euro kullanımına gidilmiştir. Özetle ekonomik ve parasal birlik hedefine öngörüldüğü gibi üç aşamadan geçilerek ulaşılmıştır: 1. aşama (1 temmuz 1990 – 31 aralık 1993): Bu aşamada sermaye hareketlerinde serbesti sağlanmasına ve üye ülkelerin ekonomi ve maliye politikalarının birbirine yakınlaştırılmasına çalışılmıştır. 2. aşama (1 ocak 1994 – 1 ocak 1999): Avrupa Para Enstitüsü kurulmuş ve bu kurum Avrupa merkez bankasına dönüşerek özerk biçimde topluluk politikasını yönlendirmesi yönünde çalışmalar yapması amaçlanmıştır. 3. aşama ( 1 ocak 1999): Ekonomik ve parasal birliği son aşamasına geçilir. III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 2. Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi: Euro C. Maastricht Anlaşması ve Parasal Birlik: Euro ile oluşturulan parasal birliğin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için Maastricht Kriterleri adı verilen bir takım ölçütler kullanılmıştır. Bu kriterler aşağıdaki gibidir: 1. Fiyat İstikrarı: Her üye ülkenin yıllık ortalama enflasyon oranı, bu alanda en iyi sonuç elde eden 3 üye ülke ortalamasının 1,5 puan fazlasını geçmeyecektir. 2. Kamu Açığı: Üye ülkelerin bütçe açığı o ülkenin GSYİH’nın %3’ünü aşmamalıdır. 3. Kamu Borçları: Üye ülkenin kamu borçlarının GSYİH’sına oranı, %60’ı geçmemelidir. 4. Faiz Oranları: Üye ülkelerin ortalama faiz oranı fiyat istikrarı konusunda en iyi durumdaki 3 ülkenin faizlerinin ortalamasını 2 puandan fazla aşmamalıdır. Bu “Yakınlaştırma Kriterleri” ile oluşturulan parasal birliğin para politikasının yönetimi, tek ve bağımsız bir kuruluş olan Avrupa Merkez Bankası (AMB)’na verilmiştir. AMB’nın temel hedefi, Euro bölgesinde fiyat istikrarını sağlamaktır. AMB, üye ülkelerin her birini temsil eden bir Yönetim Konseyi’ne ve bir Başkan’a sahiptir. Başkan, Yönetim Konseyi’nin almış olduğu kararlar doğrultusunda birliğin para politikasını yürütür. III. BRETTON WOODS SONRASI GELİŞMELER 2. Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi: Euro C. Maastricht Anlaşması ve Parasal Birlik: Parasal birlik, aynı zamanda AB içinde tek pazarı güçlendirici ve ekonomik istikrarı artırıcı bir gelişmedir. Bunun dışında parasal birliğin beklenen diğer yararları aşağıdaki gibidir: 1. Tek para ile döviz kurlarında ani ve öngörülemeyen dalgalanmalar ortadan kalkacak, bu da bölgeye yönelik ticaret ve sermaye akımlarını hızlandıracaktır. 2. Ulusal paraların dönüşümü nedeniyle ortaya çıkan maliyetler giderilecek, finans ve bankacılık işlemleri ucuzlayacak ve birleşik-daha güçlü sermaye piyasaları oluşacaktır. 3. Parasal birlik üye ülkelerde fiyatlara saydamlık getirecek ve fiyatları ülkeler arasında karşılaştırma şansı yakalanacaktır. 4. Bölge içinde finansmanı kolaylaştırıp yatırımları artırırken, bölge dışında dolaysız yabancı sermaye yatırımlarını özendirecektir. 5. Euro’nun uyardığı ekonomik büyüme vergi gelirlerini artırarak hükümetlerin borçlanma gereğini azaltacaktır. Uygulamada Euro kullanımının, Euro bölgesinde enflasyonu düşürme, reel GSYİH’daki büyüme ve işsizliği düşürmede başarılı olduğu söylenebilir. Ayrıca Euro uluslar arası alanda göreceli olarak etkinliğini artırmıştır. IV. GÜNÜMÜZDEKİ ULUSLAR ARASI PARASAL UYGULAMALAR Günümüzde dünyada bütün ülkeler tarafından paylaşılan, anlaşmalar ile kurulmuş, aynı kur sistemine bağlı bir uluslar arası para sistemi yoktur. Bunun yerine, sabit kur sisteminden dalgalı kur sistemine kadar değişebilen ve ülkelerin kendileri tarafından seçilen, farklı sistem ve uygulamalar vardır. Bu karma sistem içinde IMF’nin yeni görevi yönetimli dalgalanmanın yol açabileceği haksız rekabet uygulamalarının önüne geçmeye ve uluslararası para sisteminin aksamadan yürütülmesini sağlama amaçlarına yöneliktir. Bu amaç Fon yasasında değişiklik yapılarak, ona üye ülkelerin kur uygulamalarını gözetleme görevi verilmiştir. Uluslararası mali krizlerin tek başına IMF’nin faaliyetleri ile önlenebilmesi güç görülmektedir. Bunun için özellikle büyük ülkelerin ekonomi ve para politikaları arasında yakın bir uyum ve iş birliğine gerek vardır. IV. GÜNÜMÜZDEKİ ULUSLAR ARASI PARASAL UYGULAMALAR Günümüzde dünyada bütün ülkeler tarafından paylaşılan, anlaşmalar ile kurulmuş, aynı kur sistemine bağlı bir uluslar arası para sistemi yoktur. Bunun yerine, sabit kur sisteminden dalgalı kur sistemine kadar değişebilen ve ülkelerin kendileri tarafından seçilen, farklı sistem ve uygulamalar vardır. 1. IMF’in Tasnifine Göre Dünyadaki Kur Uygulamaları: a) Ayrı Bir Ulusal Para Birimi Bulunmayan Ülkeler: Bu gruptaki ülkelerin yasal bir ulusal para birimleri yoktur (çoğunlukla ABD doları kullanılır), ya da bunlar bir parasal birlik üyesi olduklarından tüm üyeler aynı para birimini kullanırlar (Euro Bölgesi Ülkeleri) . b) Para Kurulu Düzenlemeleri: Para kurulu ulusal paranın bir sabit kur üzerinden yabancı paraya dönüştürülmesine dayanan ve emisyon kurumunun bu yasal zorunluluğu karşılamak üzere sıkı kısıtlamalara tabi olduğu bir sabit kur sistemidir (Bosna-Hersek, Estonya, Litvanya, Bulgaristan ve Hong Kong). c) Geleneksel Sabit Kur Uygulamaları: Geleneksel sabit kur sistemlerinde, ülke ulusal parasını bir büyük yabancı ülke parasına ve yabancı paralar sepetine bağlar. Bu sistemde döviz kurları merkezi bir kur etrafında oldukça dar sınırlar arasında dalgalanır (Azerbaycan, Çin, Mısır, Irak, Ürdün, Letonya, Lübnan, Makedonya). d) Yatay Bantlar İçinde Dalgalanan Sabit Kur Sistemi: Ulusal paranın değeri yasal veya filli bir merkezi kur etrafında geleneksel sabit kur sistemine göre biraz daha geniş sınırlar içinde değişebilir (Danimarka, Slovakya, Slovenya ve Macaristan). IV. GÜNÜMÜZDEKİ ULUSLAR ARASI PARASAL UYGULAMALAR 1. IMF’in Tasnifine Göre Dünyadaki Kur Uygulamaları: e) Sürünen Pariteler: Ulusal paranın, değerinde periyodik olarak, önceden ilan edilen sabit oranlarda veya belirli istatistik göstergelerin sonuçlarına göre ayarlamalar yapılır (Bolivya, Kosta Rika) . f) Sürünen Bantlar İçinde Değişen Kurlar: Ulusal paranın değeri, merkezi bir kur etrafında belirli dalgalanma marjları (+-%1) içinde sürdürülür. Merkezi kurlarda ise, önceden duyurulan oranlarda veya istatistik göstergelerin sonuçları doğrultusunda belirli aralıklarla ayarlamalar yapılır. g) Önceden Belirlenmemiş Kurların Bulunduğu Yönetimli Dalgalanma: Bu yöntemde, kurlarla ilgili önceden belirlenmiş herhangi bir değişme hedefi olmadan para otoriteleri döviz piyasasına müdahale ederek, kur değişmelerini etkilemeye çalışır (Arjantin, Endonezya, Çek Cum. Gürcistan, Malezya). h) Bağımsız Dalgalanma: Bu uygulamalarda döviz kurlarının oluşumu piyasa güçlerine bırakılmıştır. Arada bir döviz piyasasına yapılan müdahaleler, fiyat dalgalanmalarını yumuşatmaya ve gereksiz dalgalanmaları önlemeye yönelmiştir, parite kuru belirleme uygulaması yoktur (Avustralya, Brezilya, Kanada, İsrail, Kore, Meksika, Norveç, Polonya, İsveç, İngiltere, İsviçre, Türkiye, Japonya ve ABD) . V. ULUSLARARASI PARA SİSTEMİNİ REFORM TASARILARI 1. Altın Standardına Dönüş Tasarıları Bu görüş taraftarlarına göre geçmiş dönemlerde olduğu gibi ulusal paraların değeri altın cinsinden tanımlanmalı, ulusal para arzı da ülkenin altın stokuna bağlanmalıdır. 1960’larda bu görüşü savunanların başında General de Gaulle ve iktisat danışmanlarından Jacque Rueff geliyordu. Adı geçen politikacılar yada uygulamacılar Bretton Woods sisteminin ABD’ye sağladığı ayrıcalıklar nedeni ile eleştiriyor ve altın fiyatlarını o günkü resmi fiyatı olan ons başına 35$’dan 70$’a çıkartılarak dünya para sisteminde yeniden altına dönülmesini öneriyorlardı. Belirtmek gerekir ki böyle bir sistemden özellikle yararlanacak olanlar Güney Afrika, Rusya. Ukrayna ve bazı Orta Asya Cumhuriyetleri gibi altın madeni bakımından zengin olan ülkelerdir. Ayrıca altın sisteminin içerdiği bazı sakıncaları şu şekilde sıralayabiliriz: * Altın standardı dış dengeyi, tam çalışma ve ekonomik büyüme de içeren iç denge hedefinin önüne koyar. * Kağıt para basmanın maliyeti sıfıra yakın iken, altın üretiminin büyük bir reel kaynak maliyeti gerektirmektedir. Bu noktada Triffin “altın madenini topraktan çıkarmak için onca masraf yaptıktan sonra onu tekrar merkez bankası kasalarına gömmek insanlık adına şaşılacak bir israf örneğidir.” görüşünü ileri sunmuştur. * Altın standardı uluslar arası ekonominin likidite ihtiyaçlarına tam olarak cevap verebilecek bir sitem değildir. V. ULUSLARARASI PARA SİSTEMİNİ REFORM TASARILARI 2. Dünya Merkez Bankası Tasarısı: Bu tasarının savunucuları arasında Keynes, R. Triffin. R. Cooper ve R. Mundell gelmektedir.Bu iktisatçıların hepsi dünya çapında bir para kurumu veya dünya merkez bankasının oluşturulması ve dünya para arzının bu bankanın denetimi altına verilemesini öngörmektedirler. Bu tasarı ile bugünkü kur istikrarsızlıklarının nedeninin büyük sanayileşmiş ülkelerdeki farklı ve eş-güdümsüz makroekonomik politikaların olduğu gerçeği dikkate alınarak para politikasını dünya merkez bankasına devredip, bu tür uyumsuzlukların önüne geçilmesi öngörülmektedir. Ancak ulus devletlerin para politikasından vazgeçmeleri mümkün görünmemektedir. 3. Hedef Alan Tasarısı: Bu tasarının en önemli savunucusu, J. Williamson’dur. Bu plan, ödemeler bilançosu dengesinin sağlanmasında iç denge hedefi ile dış denge hedefi arasındaki çelişkiyi gidermeye yöneliktir. Bunun için sanayileşmiş ülkeler karşılıklı anlaşmalar ile kurları belirleyecekler ve %10 gibi bir marj etrafında değişmesine izin vereceklerdir. Ancak bu plan sabit ve değişken kur sistemlerinin en olumsuz yönlerini taşıması nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştır. Bu uygulamanın değişken kur sisteminde olduğu gibi kurlarda büyük dalgalanmalara yol açacağını belirtirken, diğer yandan da sabit kur sistemindeki gibi resmi müdahale gerektireceğine ve dolayısıyla para politikasını bağımsızlığını azaltacağına işaret ederler. V. ULUSLARARASI PARA SİSTEMİNİ REFORM TASARILARI 4. Diğer Tasarılar:: * Sıkı Politika Eşgüdümü sağlanmasına Yönelik Tasarılar: Bu tasarılar sanayileşmiş ülkeler arasında politikaların ileri derecede uyumlaştırılması ve işbirliği sağlanması amacına yöneliktir. Örneğin McKinnon tarafından geliştirilen bir tasarıya göre, ABD, Almanya ve Japonya satınalma gücü paritesi kullanarak ulusal paraları arasında denge kurları belirleyecekler, sonra da bu kurları istikrarlı tutmak için para politikalarını sıkı bir biçimde birbiriyle uyumlaştıracaklardır. * Objektif Göstergeler: Bu tasarı IMF bağlı Ara Komite’ye aittir. Tasarı, ülkelerin IMF denetimi altında uyumlu biçimde uygulayacakları makroekonomik politikaları belirlemek üzere, bunları ekonomik gelişmelerini yansıtan bir dizi objektif göstergenin (GSYİH, enflasyon, işsizlik, dış ticaret dengesi, para arzı, kamu dengesi, faiz oranı ve resmi rezervler gibi)oluşturulmasını öngörür. * Uluslararası Spekülatif Sermaye Hareketlerinin Kısıtlanması: Bu tasarıya göre dünya ekonomisini etkileyen kur istikrarsızlığının başlıca nedeni spekülatif uluslararası sermaye hareketleridir. Dolayısıyla bu tasarı uluslararası spekülatif sermaye akımlarının kısıtlanmasına dayanır. Örneği Tobin vergisi ile yabancı sermaye yatırımlarından yatırım süresi kısaldıkça miktarı artacak biçimde vergi alınabilir. Dornbusch ve Frankel ise uluslararası sermaye akımlarını azaltmak için ikili kur sistemini savunurlar. Yani uluslararası ticaret işlemleri için istikrarlı; uluslararası mali işlemler için ise esnek bir kur uygulaması.