Slayt 1 - Dilimce

advertisement
Arş. Gör. Cenk YOLDAŞ
[email protected]
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi
İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği A.B.D.
Fen Bilgisi eğitimi ile ilgili yapılan
ulusal ve uluslar arası çalışmalar
ilköğretim seviyesindeki öğrencilerin
kavramları algılamada zorlandıklarını
ve fenle ilgili konularda çeşitli
kavram yanılgılarına sahip olduklarını
ortaya koymaktadır.
Günümüzde öğrencilerin istendik
davranışları edinebilmeleri için kullanılacak
öğretme stratejileri ve öğrenme
deneyimlerinin yapılandırmacı öğrenme
kuramıyla yönlendirilmesinin uygun
olacağı görüşü benimsenmektedir.
(Talim ve Terbiye Kurulu, 2004)
Yapılandırmacı kurama göre
öğrenme, bireylerin çevrelerinden
bilgi edindikleri ve önceki bilgi ve
deneyimlerine dayanarak bireysel
yorumlama ve anlamlandırmaları
yapılandırdıkları aktif bir süreçtir
(Driver & Bell, 1986).
Günümüzde yapılandırmacılık kuramı
ışığı altında yenilenen öğretim
programında, matematiksel bilgi ve
beceriler gerektiren konular
hafifletilmiş, daha çok kavram
öğretimine önem verilmiştir.
Bu kuramda, etkili öğrenmenin
gerçekleşebilmesi için yeni bilginin öğrenen
kişi tarafından anlamlandırılması
gerekmektedir.
Yeni bilginin anlaşılabilir ve hatırlatabilir olması
için de bu bilginin öğrenen kişi için anlamlı
olması gerekmektedir.
Bir bilginin kişi için anlamlı olup olmaması, o
kişinin yeni bilgilerle önceki bilgileri arasında
ilişkiler kurmasındaki başarısına bağlıdır.
Fen eğitimi alanında yapılan ulusal ve
uluslararası çalışmalarda ele alınan temel
nokta, öğrencilerin feni nasıl öğrendiği ve
feni öğrenirken öğrenme ortamından hangi
yönden destekler aldığıdır.
Bu bulguların ışığı altında fen eğitimi
programının yenilenme sürecinde özellikle
öğrenme-öğretme, öğrenme ortamı ve
öğretim stratejileri hakkında yeni
anlayışların geliştirilmesinin gerekli olduğu
belirtilmektedir.
Fen Bilgisi ile ilgili konuların öğretiminde
öğrencinin bilimsel bir olayı açıklayabilecek bilgi
düzeyinin olmaması sık karşılaşılan bir durumdur.
Bu durumda öğrenciden konu ile ilgili kavramları
ezberleyerek bilginin kalıcı olduğunu kabul etmek
gerçekçi değildir.
Bilimsel dilin rahatlıkla kullanılıp, anlamlı
bir öğrenmenin olması ve öğretmenlerin
konu ve kavramları anlaşılır hale
getirebilmeleri için yeni yöntem ve
teknikleri kullanmaları gerekir.
Bilindiği üzere fen derslerinde öğrenciler
varlığı bilinen ancak gözle tam olarak
görülemeyen atom, elektron vb. soyut
kavramları anlamakta zorluk çekmektedirler.
Bu problemlerin giderilmesinde kullanılabilecek
çeşitli yöntem ve teknikler bulunmaktadır.
Bu tekniklerden bir tanesi de ANALOJİLER dir.
Son yıllarda analojiler, fenle ilgili
öğretme-öğrenme sürecindeki en
önemli öğelerden biri olarak
görülmektedir.
Analoji (Benzetme)
Yabancılık çekilen bir olgunun
(bilinmeyenin) yabancılık çekilmeyen
bize tanıdık gelen bir olguya (bilinene)
benzetilerek açıklanması olarak
tanımlanmaktadır (Şahin, 1998; 42).
Analojilerde öğrencinin yeni tanıştığı bir
olgu ya da olay onun daha önceki
yaşantılarından bildiği bir olguya
benzetilmekte ve böylece
açıklanmaktadır.
Amaç, öğrencinin yeni olguları ve
bilimsel terminolojiyi -bilim dilinianlamasına yardımcı olmaktır.
Analojiler ön bilgilerle yeni bilgiler arasında
kurulan bir köprüdür. Literatürde ön bilgi ya
da geçmiş durum çoğunlukla analog,
kaynak, temel ya da araç olarak, yeni
bilgi ya da yeni durum ise genellikle hedef
olarak adlandırılmaktadır.
KAYNAK
HEDEF
(BİLİNEN/TANINAN OLGU)
(BİLİNMEYEN OLGU)
Analojiler özellikle öğrencilerin
yaşantılarında yer almayan fizik, kimya ve
biyoloji kavramlarının öğretilmesinde çok
etkili olmaktadır.
Analojinin kullanımı sonucunda öğrencilerin
yaşantılarında yer alan bilgilerle yeni
edinecekleri bilgiler arasında güçlü
köprüler kurulmaktadır.
Yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen
bulgular, analojilerin öğrencilerde ilgi,
merak ve motivasyonu arttırdığını
(Keller, 1983), kavramsal değişmeyi
desteklediğini (Dagher, 1994) ve
kavramlar arasındaki ilişkileri kurmada
etkili bir araç (Stepich ve Newby, 1988)
olduğunu desteklemektedir.
Analojiler Nerede ve
Nasıl Kullanılmalıdır?
Analojilerin yeni konu tanıtılacağı
zaman verilmesi gerekmektedir.
Anolojilerin bu şekilde kullanılmasına
“Analojik Ön Düzenleyiciler”
denilmektedir.
Analojiler farklı şekillerde gruplandırılabilirler;
Basit Analojiler
Herhangi bir olay-olgunun bire bir benzetilmesidir.
Örneğin;
•
Kalbimizin (H) - Bir pompaya (K),
•
Elektrik-telefon kabloları (K) - Sinir Sistemine (H)
•
Bir şehrin şu şebeke sistemini (K) – vücudumuzdaki Dolaşım
sistemine (H)
•
Akyuvarlar (H) - asker (K)
•
virüs (K) - bilgisayar virüsü (H)
Örnekler
Pek çok öğretmen elektrik devresi ve su
tesisatını karşılaştıran analojiler
kullanmaktadır.
Kalbin sağ ve sol bölümlerinin fonksiyonları iki ayrı
pompaya benzetilmektedir. Septum adı verilen içteki bir
duvar iki yarıyı birbirinden ayırır.
DNA molekülü iç içe geçmiş
iki merdivene
benzetilmektedir. Merdivenin
iki yanı şeker ve fosfat
bileşikleri içerir.
Böbrekler bir filtre görevi görür ve vücuttaki su ve tuz
miktarını düzenler. Kan böbreğe girer ve temizlemiş
olarak çıkar, atık materyaller de filtrelenir.
KİMYASAL BAĞLAR
Peter Petokas tarafından oluşturulan bu analoji
iki öğrenci ve bir biyoloji kitabı kullanılmaktadır.
Eğer iki öğrenci bir tane biyoloji kitabı alır ve
her gün biri alarak paylaşırlarsa bu apolar
kovalent bağı (eşit paylaşım),
Eğer öğrencilerden biri daha fazla kendisinde
tutarsa (eşit olmayan paylaşım) polar
kovalent bağ,
Eğer bir tanesi kitabı kullanmak istemediğini ve
diğerine bıraktığını söylerse iyonik bağ
(elektronların transferi) oluşur.
Fonksiyon
Değişken(x, y)
Bitki Oluşumu
Tohum
İşlem
Güneş ışığı, su,
toprak
Bitki
Fonksiyon değeri
Hikaye tarzındaki analojiler
(oyunlarla analoji)
Bir olayın açıklanmasının hikayeleştirilerek bir
başka olayla (bazen de oyunla) açıklanmasıdır.
Örn: Vücudun savunma sisteminin (H); bir kaleye (K)
benzetilmesi olayının hikaye tarzında anlatımı
yapılabilir. Kale duvarları, kaleyi savunan askerler,
düşman askerleri, köprüler, savunma sistemleri
tek tek hikaye oluşturularak anlatılır. Böylece
öğrencilerin olayı anlaması sağlanmış olur.
Az önce örneği verilen şehir su şebeke
sistemi ve dolaşım sistemi / boşaltım
sistemi benzetmesi de
hikayeleştirilerek besinlerin vücutta
iletimi, atık maddelerin dışarı atılması
açıklanabilir. Ya da Fotosentez (H)
olayı ekmek yapmaya (K) benzetilerek
ve hikaye şeklinde anlatılabilir.
Çekirdek
Ökaryot hücrelerin çekirdeği sıklıkla
hücrenin kontrol merkezi olarak
adlandırılır. Çekirdek, hücrenin büyüyüp
gelişmesi, çoğalması için enzim üretmesi
için bilgi aldığı kütüphaneye
benzetilmektedir.
Pek çok fabrika ürünleriyle ilgili özel
çizimleri, bileşenleri, işlem adımlarını
içeren bilgileri güvenli bir odada
tutmaktadır. Önemli dökümanların
bulunduğu bu oda hücrenin çekirdeğine
benzetilmektedir. Hücre çekirdeğinde de
DNA ve genetik kod, bu önemli bilgileri
içermektedir.
FOTOSENTEZ
EKMEK PİŞİRME VE FOTOSENTEZ
SÜREÇ
EKMEK
PİŞİRME
FOTOSENTEZ
Materyaller
Un, Süt, Su, Karbondioksit,
yağ, yumurta Su
Enerji
Kaynağı
Fırının ısısı
Güneş ışığı
Son ürün
Ekmek
Şeker
(Glikoz)Oksijen
Resimli Analojiler
Olay / olgunun açıklanmasını resimli olarak
ifade etmek ve resim üzerinde gerekli
benzetmeler yapmaktır.
Örneğin; bir hücredeki organeller ve
görevleri (H) çizilmiş resim üzerinde bir
okula (K) benzetilerek açıklanabilir.
Mitokondri (H) bir Enerji Santrali/ kalorifer
dairesine (K); veya Lizozom (H) ; çöpçü
arabasına (K) ; Hücre zarı (H) okulun
kapısındaki bekçi ya da bahçe duvarlarına
(K), benzetilebilir.
Yukarıdaki resimli analojide hücre bir fabrikaya benzetilmektedir.
Hücre içindeki organeller de fabrikanın bölümleridir.
Kamera
Göz
lens
lens
açıklık
öğrenci
diyafram
İris
film
Retina
çevrilmiş görüntü
çevrilmiş görüntü
Bu yöntemle öğretim 6 aşamada gerçekleşmektedir.
•
Hedef kavramın tanıtılması
•
Benzer kavramın incelenmesi
•
Hedef ve benzer kavram ile ilgili açıklayıcı tanımlamanın
yapılması
•
Benzerliğin ayrıntısının çıkarılması
•
Benzerliğin uymayan yönünün belirtilmesi.
•
Sonucun çıkarılması
ÖRNEK
Homeostasis NEDİR?
Birinci Adım: Hedef kavramın tanıtılması
Homeostasis canlıların içyapılarını dengeli tutmak
için girdiler ve çıktıları dengelemesi sürecidir.
Girdi ve çıktılar denk olduğunda iç yapı dinamik bir
dengede bulunur. Bu yolla, organizmalar sıcaklık, su,
oksijen, karbondioksit ve kandaki glikoz seviyesini
aktif olarak sürdürür.
Tüm canlılar aktif olduğundan, alınan miktarla
tüketilen miktar dengelendiği için bu maddelerin
seviyesi aynı kalır.
Vücut sıcaklığının sürdürülmesi
incelenecek olursa, vücudumuz en iyi
37 ºC de çalışır. Eğer vücut
sıcaklığında 3 ºC den fazla değişiklik
olursa ölebiliriz.
İkinci adım: Benzer kavramın incelenmesi
Büyük mağazalarda
bulunan yürüyen
merdivenleri hepiniz
biliyorsunuz!
Aşağıya doğru inmekte
olan bir merdivende
yukarı doğru yürüyen
bir öğrenci düşünün.
Ne olacaktır?
Üçüncü adım: Hedef ve benzer kavram ile
ilgili açıklayıcı tanımlamanın yapılması
Eğer öğrenci merdivenin aşağı indiği hızla
yukarı doğru yürürse, dışarıdan bakan biri
tarafından duruyormuş gibi görünür. Öğrenci
ve merdiven dengededir. Eğer öğrenci
merdivenin indiğinden daha hızlı yukarı doğru
yürürse, yavaş yavaş yukarı çıkar; fakat
merdivenden daha yavaş yürürse, aşağı iner.
Son iki durumda denge yoktur.
Denge, öğrencinin hızını
değiştirerek sağlanabilir, dengenin
olması için merdivenin ters
yönünde bir etki olması gerekir.
Dördüncü Adım: Benzerliğin ayrıntısının
çıkarılması
Normalde, sürekli aşağı doğru hareket etmekte
olan yürüyen merdivende olduğu gibi, ısının
akciğerlerimizden ve derimizden havaya iletimi
sonucu ısı kaybederiz. İç sıcaklık; aynı normal
yürüme hızıyla merdivenleri çıkan bir öğrencideki
gibi, hücresel solunum yoluyla üretilir.
Metabolik ısı üretim oranı, havaya
verilen ısı oranına eşit olursa, vücut
sıcaklığı sabit kalır
(Bu denge durumudur).
(Yürüyen merdivende olduğu için
ilerleyen bir öğrencide olduğu gibi
aynı seviyede duruyor görünür.)
Güneş ışığına veya bir ısıtıcıya yakın durduğumuzda
ekstra bir ısıya maruz kalırız. Havaya ısı yayma
oranımız sabit kalır ve bu şartlar aynı kalırsa vücut
sıcaklığımız yükselir. Bu, öğrencinin yürüyen
merdivenin en üstüne çıkması ve fazla ısı sebebiyle
ölmesine benzemektedir.
Analojinin bu bölümü elbette öğrencilere anlamlı
gelmeyecektir, çünkü biz terleriz ve vücut sıcaklığımız
dengelenir.
Eğer korunmasız durumda soğuk bir ortamda
bulunursak, çok hızlı bir şekilde ısı kaybederiz. Bu
öğrencinin yürüyen merdivenin inme hızından
daha düşük bir hızla yukarı çıkmasına
benzemektedir. Öğrenci sonunda dibe gelecek ve
donarak ölecektir.
Eğer ortam çok fazla soğuk değilse, ekstra
ısı üretmek için kas aktivitelerimizi
artırmamız gerekmektedir. Bu öğrencinin
yürüyen merdivenin en alt seviyesine
gelmemek için daha hızlı yukarı çıkmaya
çalışmasına benzer.
Beşinci Adım: Benzerliğin uymayan yönünün
belirtilmesi.
Bu analojide yürüyen merdivenin en altı ve en üstü,
en yüksek ve en düşük sıcaklığa benzetilmektedir.
Analoji öğrenci aşağı doğru inen yürüyen
merdivenle aynı hızda yukarı doğru çıkarsa vücut
sıcaklığında dengeye ulaşılacağını anlatmaktadır.
Bu analojide kimi faktörler ihmal edilmektedir.
Örneğin vücut sıcaklığı arttığında arada büyük bir
sıcaklık farkı olacağı için ısı hızla kaybedilir. Vücut
sıcaklığı düştüğü için ısı kaybı da düşer.
Altıncı Adım: Sonucun çıkarılması
Yaşayan canlılarda denge; dengeli girdi
ve çıktıları da içeren, ters yönlerde
olmak üzere eşit girdi ve çıktı
oranlarına sahip aktif bir süreçtir.
Benzetme
(Analojinin) Yararları
Öğrencilerin bilimsel bir olayı kendi
ifadeleri ile açıklamalarına ve
içselleştirmelerine olanak sağlayan
analojiler ayrıca kavram öğrenilmesinde
de etkilidir.
Konu ile ilgili birden fazla benzetme
yapılması istenilerek öğrenciler aktif olarak
düşünmeye sevk edilirler ve yaratıcılıkları
da geliştirilmiş olur.
Analojilerin Önemi ve Yararı
•
Bilgiler değişik bir bakış açısıyla öğrenilir,
bu nedenle öğrenimi destekler, yardımcı
olur,
•
Konunun özeti anlaşılır bir biçimde
çıkarılır,
•
Öğrencinin ilgisini çeker, motive eder,
•
Öğrenciyi aktif hale getirir,
•
Zor bilgilerin öğretimini kolaylaştırır,
yanlışların açıklanmasına yardımcı olur,
•
Öğrenci / öğretmenin yaratıcılığını
geliştirir,
•
Kavram öğrenimi, gelişimine de yardımcı
olur,
•
Problem çözmeyi kolaylaştırır,
•
Bilim dili ile günlük dil arasında ilişki
kurulmasına yardımcı olur. Böylece
bilinmeyenlerin açıklanmasını
kolaylaştırır, onları akla uygun hale
getirir.
Analojilerin Seçilmesinde Göz Önünde
Bulundurulması Gereken İlkeler
1.
İçerik ve hedef iyi belirlenmelidir.
2. Bilinmeyen yeni kavram için, benzer (tanıdık)
analog kullanılmalıdır.
3.
Soyut yeni hedef kavram için, somut analog
kullanılmalıdır.
4.
Yeni kavramın yapısı ile ilişkilendirilebilen
bağlantılar seçilmelidir.
5. Öğrencilerin karakteristik özellikleri, ön bilgileri
dikkate alınmalıdır.
Analojilerin yapılması sırasında;
• Öğretmen öğrencilerin önbilgilerini göz önünde
tutmalı ve ona göre benzetmeler yapmalıdır.
Ayrıca analojinin sunum süreci de önemlidir.
• Öğrencilere kendi (ya da işbirlikli grup yapısı
içinde) analojilerini yaratma olanağı da
verilmelidir.
• Küçük yaş gruplarında hikaye / oyun tarzı
analojilerle, resimlendirmeler daha etkili olabilir.
• Analojilerin seçimi sırasında benzeyen konunun
(K) ; benzetilenden (H) kolay olmasına dikkat
etmek gerekir. Ayrıca aynı konu için birden fazla
benzetme yapılarak açıklanmalıdır.
• Analojilerin yapılması sırasında kavram
yanılgılarının oluşmasına meydan verilmemelidir.
Bu nedenle benzetmede kullanılan Hedef ve
Kaynak arasındaki işlev, görev , yapı, görünüş
vb. benzerlik ve farklılıkları üzerinde ayrıntılı
bir şekilde durulmalıdır.
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR EDERİM
Cenk YOLDAŞ
[email protected]
Dokuz Eylül Üniversitesi
Buca Eğitim Fakültesi
Kaynak=”Güneş Sistemi”
Hedef=”Atom Yapısı”
Paylaşılan özellikler
Güneş, kütlenin çoğunluğuna sahiptir.
Çekirdek, kütlenin çoğunluğuna sahiptir.
Güneş merkezdedir.
Çekirdek merkezdedir.
Gezegenler güneşten küçüktür.
Elektronlar çekirdekten küçüktür.
Gezegenler güneşin etrafında dolanırlar.
Elektronlar çekirdeğin etrafında dolanırlar.
Güneş sisteminin çoğunluğu boşluktur.
Atomun çoğunluğu boşluktur.
Paylaşılmayan özellikler
Gezegenlerin kütleleri farklıdır.
Elektronların kütleleri aynıdır.
Her gezegen bir yörüngede dolanır.
Her elektron çeşitli yörüngelerde dolanabilir.
Gezegenlerin yörüngeleri eliptiktir.
Elektronların yörüngeleri gezegenlerinkine
benzemez.
Güneş ile gezgenler arasındaki kuvvet kütle
çekim kuvvetidir
Elektron ile çekirdek arasındaki kuvvet
elektrostatik kuvvettir.
Bazı gezegenlerin uyduları vardır.
Elektronlarda uydulara karşılık gelecek bir cisim
yoktur.
Gezegenler bir çok maddeden oluşur.
Elektronlar temel yapıdadır.
Bir yörüngede sadece bir gezegen dolanır.
Bir yörüngede birden fazla elektron dolanabilir.
Download