kaybolan antik kentlerimiz

advertisement
KAYBOLAN ANTİK KENTLERİMİZ
TÜRKÇE DERSİ PROJE GRUBU
Ekin ÜSTEL
Defne PIRILDAR
İpek UYAR
Duru EĞRİLMEZ
Nazike Pelin ÜNLÜ
Gizem TOPUZ
DANIŞMAN ÖĞRETMEN
Gül CAN
İZMİR / 2006
2
İÇİNDEKİLER
Giriş .......................................................................................................................... 1
Belkıs / Zeugma Antik Kenti ..................................................................................... 2
Belkıs / Zeugma’ da Bulunan Başlıca Mozaikler ..................................................... 3
Allanoi....................................................................................................................... 8
Hasankeyf ............................................................................................................... 9
Hasankeyf’ teki Başlıca Tarihi Eserler.................................................................... 10
Çamlıhemşin .......................................................................................................... 11
Çasmlıhemşin’de Konaklar,Selenderler, Camiler................................................... 12
Mezar Taşları, Koç Heykelleri, Yaylalar ................................................................. 13
Sonuç ..................................................................................................................... 14
Resim Kaynakçası.................................................................................................. 15
Kaynakça .............................................................................................................. 22
GİRİŞ
Anadolu, güzel yurdumuz... Medeniyetler beşiği... Her yöresi ayrı bir medeniyete, daha
doğrusu medeniyetlere yurt olmuştur. Bu nedenle de geçmiş hakkında bilgi alabileceğimiz
nice yerler vardır. Dünyanın dört köşesinden insanlar bu tarihi yerleri görmeye gelirler.
Anadolu’ya hayran olurlar.
Baraj, insan yaşamında önemli bir yeri olan suyun, iyi kullanılmasını sağlayan yapı.
Çağımızın en önemli ihtiyaçlarından bir tanesi. Enerji kaynağımız.
Biz bu iki vazgeçilmezin bir araya geldiği, gelince de birisinin feda edildiği kentlerimizi gazete
ve dergilerden, televizyonlardan öğrendik. Bu yerleri görememiştik.Çoğumuzun da
görmediğini düşünerek bu kentler hakkında bilgi edinmek, buraları tanımak istedik.
Edindiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Öğrendikçe bu güzel antik kentlerin ve doğal
güzelliğin yok olmalarının üzüntüsünü duyduk. Başka bir çare olamaz mı diye düşündük.
Teknolojinin tarihimize ışık tutan yerleri yok etmemesi için çalışılması; çalışanların,
düşünenlerin, duyarlı insanların çoğalması dileklerimizle...
1
BELKIS / ZEUGMA ANTİK KENTİ
Kent Gaziantep’ in Nizip ilçesinde 10 km uzaklıktadır. Fırat nehrinin kıyısında yer alıp, Fırat’
ın geçilebilir en sığ yerindedir. Yaklaşık olarak 20 bin dönümlük arazi üzerinde kurulmuştur.
Şehir askeri ve ticari bakımdan çok önemli bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde
önemli ve zengin bir kent olmuştur.
80.000 nüfusu ile dönemin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs / Zeugma değişik
dönemlerde değişik isimlerle anılmıştır. İlk olarak şehri kuran Suriye Kralı Selevkos Nikator
kendi adıyla, Fırat adını birleştirerek ‘’ Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adını vermiştir.
Daha sonra Milattan Önce 1. yüzyılda Roma hakimiyetine giren kentin adı değişerek köprü,
geçit anlamına gelen ve bugün de tüm dünyada bilinen ‘’ Zeugma ‘’ adını almıştır. Zamanla
ticaret nedeniyle nüfusu artan şehir dünyanın en büyük şehirlerinden biri olmuştur.
Zeugma’ yı diğer antik kentlerden ayıran en büyük özellik kendine özgü özellikler taşıyan
heykellerdir. Diğer bir önemli özelliği ise Gaziantep arkeoloji müzesinde sergilenmekte olan
bullalardır. Bulla, bir mektup, paket ya da ferman gönderirken üzerlerine basılan baskı ya da
mühürdür.
Kentin arkeolojik yönden diğer özelliği ise ancak küçük bir bölümü çıkarılmış olan Roma
villaları ve villaların tabanını süsleyen mozaiklerdir. Bu villalar şehir yapılırken yapılmış olan
Fırat manzaralı villalardır. Kazıların tamamlanması durumunda Gaziantep Müzesi’nin
dünyanın en büyük mozaik müzesi olacağı söylenmektedir.
Zeugma’ da bulunan bronz Mars heykelinin zenginlik ve bereketi temsil ettiği söylenmekte
olup bölgenin önemli bir tarihi eseridir.
Zeeugma antik kenti şehir sikkesini basmış Roma kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir
tarafına Thyke tapınağı, diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi
basılmıştır.
Zeugma kenti suyunu, şehrin 10 km batısındaki dağlardan 1.30 m yüksekliğinde, 0.50 m
genişliğinde su kanallarıyla getirtmiştir. Şehre getirilen suyun kanal, künt ve benzerleri su
yolları ile suyun, şehir içine dağıtımı yapılmıştır. Her evin bir tane su sarnıcı vardı. Kullanılan
suyun atıldığı galeri biçimindeki atık su kanallarıyla Zeugma’ da, kusursuz bir su şebekesi
ve alt yapı sistemi mevcuttur.
Belkıs – Zeugma’da ilk kazı, kaçak kazı yapılıyor ihbarı üzerine Gaziantep Müze Müdürlüğü
tarafından 1987 yılında yapılmıştır. Oda biçimli aile mezarlarının ön terasına dizilmiş halde
mezar sahiplerine ait heykeller bulunmuştur. 1992 de yine bir ihbar üzerine şarap tanrısı
Dionysos ve eşi Ariadne’ nin düğünlerinin resimlendiği bir taban mozaiği ve villa gün ışığına
çıkarılmıştır. 7 yıl bu mozaik büyük bir hayranlıkla görmeye gelenler tarafından seyredilmiştir.
1998 de bu mozaiğin büyük kısmı çalınmıştır.
Bilecik Barajı’nın yapılması nedeniyle sular altında kalacağından Zeugma’da kurtarma
kazıları yapılması için üniversitelere çağrı yapılmıştır. West Avusturalya Üniversitesi ve
1995’te Nantes Üniversitesi bu çağrıya cevap vererek Gaziantep Müzesi’ yle birlikte kazılara
başlanmıştır. Fakat kurtarma kazısı yapılacak alanlarda, iki ay kazı yapmakla pek fazla
birşeyin kurtarılamayacağı saptanmıştır. Bu nedenle kent bölgelere ayrılarak kazılar
yapılmıştır.
1999-2000 yıllarında A bölgesinde hiç ara vermeden çalışılmış çok sayıda eser çıkarılmıştır.
Sular yükselirken çıkarılan bu eserler çizimleri yapılıp belgelendikten sonra Gaziantep
Müzesi’ ne taşınmıştır.
2
B bölgesinde yapılan kazılar, suların bölgeye ulaşması sonucu 4 Ekim 2000 de
sonlandırılmıştır. Son durum itibariyle Zeugma’ nın üçte biri su altında kalmıştır. Kurtarılan
eserler tüm dünyaya Zeugma’ nın önemli bir sanat merkezi olduğunu göstermiştir.
Sular altında kalmayan büyük bölümünde de villalar, tiyatro, sütunlu caddeler, hamam, agora
ve tapınak 3 - 4 m toprağın altındadır. Burada yapılacak kazılar sonucunda düzenlenecek bir
açık hava ve ören yeri müzesi, Zeugma kentiyle birlikte bölgenin de talihini değiştirecek,
turistlerin akın etmesini sağlayacaktır.
BELKIS / ZEUGMA ‘ DA BULUNAN BAŞLICA MOZAİKLER
Belkıs / Zeugma’da bulunan mozaikler, eşi benzeri olmayan çok değerli mozaikler olup her
biri bir efsaneyi konu edinmiştir. Bu mozaiklerin başlıcaları şunlardır.
TRITON
Kaçakçılar tarafından bulunarak Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılan bu mozaikte
Amphytrite, Posseidon’ dan olan çocuğu Triton’ un üzerinde resmedilmiştir.
DIONYSOS VE NIKE
Bu mozaikte Anadolu kökenli şarap ve doğa tanrısı Dıonysos, ve zafer tanrıçası Nike bir
arada görülmektedir. Dıonysos, Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen
bir arabanın içindedir. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha vardır.
ANTIOPE ve SATYROS MOZAİĞİ
Irmak tanrısı Asopus’ un ya da bazılarına göre Thebai’ li Nykteus’ un kızlarından biri olan
Antiope ile ona aşık olan tanrı Zeus’ un resmedildiği mozaiktir. Zeus olağanüstü güzellikteki
bu kıza aşık olur ve Satyros kılığına girerek onunla birleşir. Antiope, Zeus’ tan Amphion ve
Zethos adlı ikizleri doğurur. Çocukların doğumundan önce, Antiope, babasının öfkesinden
korkarak evden kaçar ve Sikyon Kralı Epopeus’ un yanına sığınır.
POSEDİON, OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ
Bu mozaiğin, bir havuz zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilmektedir. Bu
mozaikte denizlerin en önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön
tarafı at, arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon’ un elinde
üç dişli dirgen (yaba) bulunmaktadır. Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı
Oceanos ve denizlerde dişliğini sembolize eden Tethys resmedilmiştir.
3
DIONYSOS’ UN DÜĞÜNÜ
Tasvir panosunda on figür soldan sağa doğru; ayakta duran ve kase ile içki içen bir erkek
figürü, oturur durumda ve elinde meşake tutan bir Menad sağa doğru yürüyen ve kaldırdığı
kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu ( Mozağinin bu bölümde tahrip olması nedeniyle)
anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü, tahtta oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu
etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiştir.
APHRODITHE’ NİN ( VENÜS) DOĞUŞU
Roma’da eski İtalya’nın tanrıçası Venüs’le özdeştirilen aşk tanrıçası Aphrodithe’nin doguşu
konulu mozaiktir.. Doğuşu konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus’la Dione’nin kızı
sayılır, bazen de Ouranos’un kızı olarak kabul edilir. Aphrodite, denizlerden çıkar çıkmaz,
Zephyroslar tarafından önce Kythiraya, sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldüğü ve orada
Mevsimler tarafından karşılandığı varsayılır.
AKHILLEUS MOZAİĞİ
Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası tarafından Skyros adasına, Kral
Lykomedes’ in sarayına gönderilen Akhılleus’un canlandırıldığı mozaiktir. Akhilleus burada
kadın kıyafetleri giyerek sarayda yaşayan Lykomedes’ in diğer kızlarının arsına karışır.
OCEANOS ve TETHYS MOZİĞİ
Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos ile
denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys’ in birlikte yaşardıklarını resmeden mozaiktir.
DAIDALOS VE IKAROS
Pasiphae Girit kralı Minos’ un karısı, tanrı Helios’ la Perseis’ in kızıdır. Poseidon’ un kurban
edilsin diye Minos’ a gönderdiği ak boğayla birleşebilmek için Daidalos’ a tahtadan bir inek
heykeli yaptırır. Sanki canlıymış gibi duran bu heykelin içine girer ve gebe kalarak Minos
bağasını ( Minotaur) doğurur. Minotaur insan bedenli, boğa başlı bir canavardır. Kral Minos
bu korkunç yaratığı öldürmek ister. Mozaik bu efsaneyi konu almıştır.
GALATEIA MOZAİĞİ
Canavar vücutlu Sicilyalı Kyklops Polyphemos’un aşık olduğu sakin denizde yaşayan beyaz
tenli genç kız olan Galateıa’ nın canlandırıldığı mozaiktir. Ama, genç kız bu aşka karşılık
vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan’ ın olan Akis’ teydi. Bir gün… (Etimolojik
bakımdan süt beyazlığını çağırıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede)
SILENOS MOZAİĞİ
Mozaiğin adını aldığı Silenos yaşlanmış Satyros’ lara verilen genel addır. Fakat aynı
zamanda, Dionysos’ u yetiştirmiş olan bir efsane kahramanına da mitolojide bu adın verildiği
biliniyor. Silenos’ un seceresine ilişkin çok değişik bilgiler mevcuttur.
4
ÇİNGENE MOZAİĞİ
İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamamıştır. Bu mozikteki kadın
figürünün çingene kızlarını anımsatması nedeniyle ‘’Çingene’’ adı verilmiştir.1992 yılında
çıkarılan mozaikteki kadın fügürü gizemli bakışları ile Zeugma’ nın simgesi haline gelmiştir.
KAHVALTI SOFRASINDAKİLER
Resimde mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülmektedir. Kadınlardan ikisi
mavi - yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş ; sohbet eder gibi birbirlerine dönmüşlerdir.
Önlerinde yuvarlak, üç ayaklı bir masa ve üzerinde metal bir kase vardır. Onlardan az ötede,
masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın, solium adı verilen yüksekçe bir koltukta
oturmaktadır. Bir tülle örtülmüş beyaz saçları onun oturan diğer iki kadından daha yaşlı
olduğunu göstermektedir.
YUNUSLU EROS MOZAİĞİ
Packart Humanties Instuties sponsorluğunda yürütülen kurtarma kazıları sırasında ortaya
çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Eros figürleri yer almaktadır.
YAŞAYAN ZEUGMA İLLÜSTRASYONU
Zeugma Antik Kenti’ nde kazılar başlıyıncaya kadar bu gizemli kent gün ışığı görmedi.
Kazılarla ortaya çıkan muhteşem eserler grafik sanatçılarına da ilham kaynağı oldu. Fransız
Le Figaro Dergisi’ nin grafikerleri de, A Bölgesi kazıları sırasında çektikleri fotağrafa
mozaikleri foto montaj metoduyla ekleyerek bizlere, 1800 yıl önceki ihtişamlı günleri en güzel
şekilde anlatmaktalar.
FIRAT NEHRİ’ NİN KRALI AKHELOOS
Fırat’ ın bolluk ve bereketi bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur. Fırat Nehri’ nin kralı
olan Akheloos’ un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte
betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına çiçekler takılmış, alın üstü çift
bereket boynuzuyla taçlandırılmıştır. Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar,
yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla
resmedilmiştir.
BEREKET TANRISI DEMETER
Batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol
omuzu üzerinde bereket boynuzu olan toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu
mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan
geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’ in olduğu havuza ileterek Fırat’ ın
çevresinde sunduğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üreten denklemini kurmuştur.
5
FIRAT’ IN GENÇ NEHİR TANRISI
Gövdesinin üstü çıplak genç nehir tanrısı, dirseğini bir podyuma dayamış halde çimlerin
üstünde hafif yan yatmaktadır. Sol üst köşede üçgen alınlıklı ve iki yanı avlu bir bina resmi
mevcuttur. Bu genç nehir tanrısı Fırat Nehrine su sağlayan bir çayı ( Merzimen ) simgeliyor
olmalıdır. Bu mozaik havuzlu koridorun taban mozaiğidir.
SU PERİSİ (NAIAS)
Fırat’ın tanrısı Euphrates’in sağında bir su perisi çimlerin üstüne sol dirseğini dayamış hafif
yan yatmış vaziyette tasvir edilmiştir. Su perisinin dirseğinin altından pınar akmaktadır. Bu da
Fırat’ı besleyen çaylara su sağlayan pınarları simgeliyor olmalıdır.
FIRAT NEHRİ TANRISI EUPHRATES
Yanlışlıkla oğlunu öldüren Euphrates’in canlandırıldığı mozaiktir. Efsaneye göre Fırat
Nehri’ne adını veren Euohrates’in Aksurtas adında bir oğlu vardı. Bu delikanlı bir gün
annesinin yanında uyuyordu. Euphrates bir gün karısının yanında uyuyan öz oğlunu yabancı
bir erkek zannederek öldürür. Euphrates sonra bu acı hatasını farkeder ve kendisini Medos
ırmağının sularına bırakır.Bundan sonra Medos ırmağının adı Euphrates ( Fırat ) olarak
söylenir.
PARTHENOPE
Aphroditha’nın gazabına uğrayanParthenope’ nin canlandırıldığı mozaiktir.
Parthenope aslen Phrygia’lı bir genç kızdı. Metiokhos’a aşık oldu, ama evvelce etmiş olduğu
beraket yeminini onun uğruna bozmayı da içine sindiremiyordu. Parthenope tutkusundan
dolayı kendini cezalandırdı. Saçlarını kesti gönüllü olarak Campania’ ya sürgüne gitti.
Campania’ da kendini Dionysos’ a adadı. Buna çok kızan Aphroditha onu kuş vücutlu, kadın
başlı deniz ifriti olan Siren’ e dönüştürdü.
METİOKHOS
Parthenope’nin sevgilisinin ifade edildiği mozaiktir. Bu iki mozaiğin bir kısmı çalınmıştır.
ÖLÜMSÜZ AŞIKLAR GAZİANTEP MÜZESİNDE BİRLEŞTİ
Fırat Nehri kıyısında bulunan ve bir bölümü, GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı gölü
altında kalacak olan Belkıs Zeugma antik kentinden 36 yıl önce kaçırılan mozaiğin, ABD’den
19 Haziran’ da getirilen 2 figürü, müzedeki parçasına monte edildi. Kültür Bakanlığını
uzmanlarınca yapılan çalışmalarla 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde bulunan ve
getirildiği Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ nde boş kalan ve büyük bir soru işareti konularak
muhafaza edilen yerlerine monte edilerek, sergiye hazır hale getirildi.
6
AŞK ( EROS) VE RUH ( PHYSKE)
Aşk ve ruh tanrılarının sembolleştirilip işlendiği mozaiğin efsanesine göre Psykhe’ nin tek
istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının ( Eros) yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu
kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu. Akşamları
sarayda ateş ya da mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe ne kadar yalvarsa da fayda
etmedi. ‘’Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın’’ dedi Eros.‘’ Beni
görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu ya da kimin oğlu olduğumu öğrenme.’’ dediyse
de sevgilisinin merakına engel olamadı.
AKRATOS
Gaziantep Müzesinin 1998 yılında Belkıs/ Zeugma Kelekağzı mevkiinde yaptığı kurtarma
kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Akratos ve Euphrosyne klineye oturmuş, Akratos, geyik
başlı içki kabından ( Riton ) Euphrosyne’ nin kadehini doldurmaktadır. Solda iri içki kabı
krater yer alır. Euphrosyne sevinç neşe anlamına gelir, göze hoş olanı simgeleyen, parlaklık,
ısıltı, güzellik anlamına gelen üç güzellerden biridir...
EUROPA MOZAİĞİ
Baş tanrı Zeus’ un aklını başından alan Europa canlandırılmıştır bu mozaikte.
Europa Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni, göz alıcı bakışı ile dillere destan
olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm vaktini kırlarda,
deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi. Gene böyle bir gün, deniz
kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek toplarken Zeus, Europa ‘yı gördü. Onun
güzelliği baş tanrının aklını başından almıştı.
PERSEUS VE ANDROMEDE
Bu mozaikte Perseus ve Andromeda’nın aşkları konu edilmiştir.
Perseus, Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu. Tam
o sırada korkunç deniz canavarı ortaya çıktı. Kocaman ağzını kayalara bağlı olan
Andromede’ yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve ucu demirli
mızrağını canavarın göğsüne sapladı. Perseus Andromede’nin bağlarını çözdü. Babası Kral
Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi...
DANEA
Babası tarafından hapsedilen Danea’ nın mozaiğidir. Efsaneye göre Argos Kralı Akrisios’un
Danea adında bir kızı vardı. Bir oğlu olmasını isteyen Agros Kralı, Danea tapınağına
başvurduğunda Danea’nın bir erkek çocuğu doğuracağını ama torununun kendisini
öldüreceğini bildirir. Telaşa kapılan Argos Kralı kızının herhangi bir erkekle ilişki kurmasını
önlemek için çepeçevre tunç örülü bir odaya kapatır.
7
ALLANOİ
Allonoi, İzmir’in Bergama ilçesi sınırlarındadır. Bergama’ nın kuzeydoğusunda, Bergama
İvrindi karayolunun 18 km’sinde, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa
Ilıcası mevkiinde bulunmaktadır.
Antik Kente ait P. Aelius Aristides’in, Hieroi Logoi adlı eserinden başka yerde bilgi
olmadığı belirtilmektedir. Bu eserden edinilen bilgiye göre kentin Helenistik, Roma ,
Bizans ve Osmanlı dönemlerini yaşadığı anlaşılmaktadır.
Helenistik Dönem: Bu dönemde, yörede bulunan sıcak su nedeniyle küçük bir termal
merkezi olduğu sanılmaktadır. Bu döneme ait sadece birkaç arkeolojik eser ele
geçirilmiş olmasına rağmen, Allanoi merkez yerleşiminde Helenistik mimari eserlerine
rastlanmamıştır.
Roma Dönemi: Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir bayındırlık faaliyeti
yaşanmıştır. Mevcut binaların büyük bir kısmı bu döneme ait olup, köprüler, caddeler,
sokaklar, insulalar, geçiş
yapısı, Pnopylon ve Nympheum
ile ılıca bu dönemde
planlanmıştır.
Bizans Dönemi: Yoğun yerleşmenin görüldüğü dönemdir. Sosyo ekonomik açıdan son
derece zayıf bir dönemdir. Kült merkezinde yaşamaya başlayan Bizanslılar, Roma dönemine
ait heykeltraş eserlerini ve mimarlık kalıntılarını tahrip etmeye başlamışlardır. Buradan
aldıkları malzemeleri kullanarak yeni basit mekanlar yapmışlardır.
Büyük bir kilise inşa edilmiştir. Ilıcada, ihtiyaca uygun değişiklikler yapılarak kullanılmaya
devam edilmiştir. Ayrıca şapeller yapılmış; metal, seramik ve cam atölyeleri kurulmuştur.
Osmanlı Dönemi: Bu dönemde Paşa Ilıcası yoğun bir şekilde kullanılmamıştır. Bu
döneme ait birkaç sikkenin dışında iz yoktur. 20. yy’ ın başında Kaymakam Kemal Bey
tarafından Ilıca ele alınmış ve büyük havuzun bulunduğu yer kısmen yeniden kullanıma
açılmıştır. Roma köprüsünün Osmanlı Dönemi’ nden 1979 yılına kadar Bergama - İvrindi
bağlantısında kullanıldığı anlaşılmıştır.
Günümüz:1950’li yıllara kadar, gelen sel nedeniyle atıl durumda kullanıldığı
anlaşılmıştır.1992 yılında Roma Köprüsü, Bölge Karayolları Müdürlüğü tarafından kısmen
deforme edilerek yeni bir köprü inşa edilmiştir. Aynı yıl İzmir Valisi tarafından, İl Özel İdaresi
aracılığıyla ihaleye verilerek bir yıl süren restorasyon çalışmaları sonucu Ilıca’nın içi
deforme edilerek üzerine modern bir bina yapılmıştır. İşletmeye açılan Ilıca, 1998’deki sel
taşkını nedeniyle yeniden kullanılamaz duruma gelmiştir. Çayın güneyinde ise özel şahıslara
ait olan arazilerde tarım yapılmıştır. Onarımlarda ilave edilen modern binaların büyük bir
bölümü, 2003 çalışmalarında
kaldırılarak antik Ilıca mekanları ortaya
çıkarılmaya
başlanmıştır.
Baraj gövdesi ve çevre ile bağlantısını sağlayacak yol yapım çalışmaları devam
etmekte olup, proje aynen uygulanırsa baraja su toplanmaya başladığı gün, Allanoi
tamamen su altında kalacaktır.
Barajın ömrünün 40-60 yıl arasında olduğu düşünülmektedir.Bu süre içinde Antik kent
12 –15 km ’lik alüvyon dolgu altında kalacak ve bir antik kent daha yok olacaktır.
Kentin yok olmaması için bölge halkı ve çevreciler yoğun bir kampanya başlatmışlardır.
8
HASANKEYF
Batman il merkezine 37km uzaklıkta olan Hasankeyf tarihi bir yerleşim merkezi olup,
kuzeyinde uzanan Raman sıra dağları ile güneyinde yer alan sıra dağlar arasındaki vadi
içerisinde akan Dicle nehri kenarında yer almıştır.
Dicle’nin sağladığı olanaklarla bereketlenen Hasankeyf medreseler, rasathane, darüşşifa ve
diğer eğitim kurumlarıyla zamanında bölgenin ilim ve kültür merkezi iken zamanla ulaşım
yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesi sonucu önemini yitirmiştir. Bugün kendisini
görmeye ve izlemeye gelenler tarih fışkıran görüntüsü ile geçmiş ihtişamından esintiler
sunmaktadır.
Sahip olduğu tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında sit alanı olarak ilan edilmiş ve koruma
altına alınmıştır. GAP projesi kapsamına giren Ilısu Barajı’ nın gölet alanı içinde kaldığı için
buradaki tarihsel yapılar barajın sular altında kalacaktır.
Ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmeyen Hasankeyf’in Milat’tan
Önce’ki dönemlerde kurulduğu, bu dönemde “Cefa” adını taşıdığı ve bir Süryani
Piskoposluğun merkezi olduğu ilk bulgulardandır.
İlkçağ’da 4. yüzyıl ortalarında Diyarbakır’ı ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos,
bölgeyi korumak amacıyla iki sınır kapısı yaptırmıştır. Bu kalelerden birisi Hasankeyf
Kalesi’dir. Kale zaman zaman Sasaniler tarafından alınmış, zaman zaman da Bizanslılar’ın
elinde kalmıştır. Kale Sasaniler’e karşı siyasi bir önem kazanınca daha sağlam bir şekilde
yeniden yapılandırılmıştır.
Hz. Ömer döneminde Bizanslılardan alınmış, daha sonra da sırası ile Emeviler, Abbasiler,
Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyübiler ve Osmanlılar Hasankeyf’e hakim olmuştur.
Tarihi önemini Artukluların buraya hakim olması ile ( M. S. 1101) kazanan kale bu tarihten
itibaren Hısn- Kefa adını alarak ortaçağın önemli şehirlerden biri olmuştur.O günlerde
ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle ticaret ve ekonomik yönden
gelişmiştir. Merkezde bu dönemden kalan pek çok küçük saray , kale kapıları halen ayakta
kalan yapılardır. Artuklular’ ın burada para bastıkları ele geçen sikkelerden anlaşılmaktadır.
Artuklular’dan sonra Eyyübiler’in eline geçen Hasankeyf Moğol istilası ile karşılaşmış ve
birçok yerleşim yeri gibi burası da Moğollar tarafından yağma ve talan edilmiştir. Bu tahrip
çok ağır olup Hasankeyf bir daha eski halini bulamamıştır.
14. yüzyılın başlarında Moğol şokunu atlatan Eyyübiler, yeniden şehri imar etmeye
başlamıştır. Bugün Hasankey’ te bulunan birçok eser bu döneme ait olup, özellikle Sultan
Süleyman zamanında imar etkinlikleri ile zirveye ulaşmıştır. Şehir en parlak dönemlerinden
birini yaşamıştır. Sultan Süleyman Camii, Kale ( Ulu ) Camii, Koç Camii, El-Rızk Camii, İmam
Abdullah Zaviyesi, Kızlar Camii bu döneme ait yapılardır.
Kısa bir zaman Akkoyunlu hakimiyetine giren Hasankeyf’teki Zeynel Bey türbesi bu döneme
ait tek eserdir.
1516 yılında kent Osmanlılar’ a geçmiştir. Osmanlılar kenti kısmen harap olmuş ve eski
önemini kaybetmiş halde bulmuşlardır. Şehir tarihi önemini kaybederek günümüze kadar
gelmiş olup, buna rağmen birçok eseri bizlere ulaştırmıştır
9
HASANKEYF’TEKİ BAŞLICA TARİHİ ESERLER
Kale: Dicle nehri kenarında, 100 metre yükseklikte, yekpare kaya kütlesi üzerinde yer
almaktadır. Kesin tarihi bilinmeyen kaleye iki gizli ve iki açık yol dışında ulaşmak mümkün
değildir. Kalede yüzlerce iskan yerinin yanında Büyük Saray, Ulu Camii gibi tarihi eserler yer
almaktadır.
Kale Kapıları: Kaleye çıkan doğu merdivenlerinin yolu başında yer almaktadır. Halk
arasında Yılanlı kapı olarak anılan kapı kentin en önemli eserlerinden biridir. Yolun üst
kısmında yer alan diğer kapı kısmen yıkılmıştır.
Büyük Saray: Kitabesi olmadığından kesin olarak ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı
bilinmemektedir. Kalenin kuzeyinde olup göcükler altında kalmıştır. Yapının özelliklerinden
Artuklular’a ait olduğu tahmin edilmektedir.
Küçük Saray: Eyyübiler Dönemine aittir. Kuzeye bakan pencerenin üzerinde yer alan iki
aslan figürü, izolasyon amacıyla tavanda kullanılan küpçükler yapının dikkat çeken
özelliklerindendir.
Köprü: Ortaçağın en büyük taş köprüsüdür. Artuklular tarafından 12. yüzyılda yapıldığı
söylenmektedir.
Ulu Camii: Eyyübi döneminin en eski eseri olan camii, 14. yüzyılın ilk yarısında antik bir
yapının ( bir kilise kalıntısı ) üzerine yapılmıştır. Kitabelerin yanı sıra iç mekanda alçı
süslemeler ve avlusunda yüzlerce ton su kapasiteli sarnıç bulunmaktadır.
El-Rızk Camii: Sultan Süleyman tarafından yapılmıştır. Günümüze sadece minaresi ve
portal kapının yer aldığı kuzey cephesi kısmen ulaşabilmiştir. Minarenin üzerindeki yazılar,
bitkisel süslemeler, minarenin iki yollu olması, portal kapıdaki yazılar hayranlık verecek
derecede güzel eserlerdir.
Koç Camii: Eyyübilere ait bir eser olduğu tahmin edilmektedir.
Kızlar Camii: Dört köşesinde birer anıt mezar olması nedeniyle anıt mezar olduğu bilinen
camii, Koç Camii’nin doğusunda yer almaktadır. Yapının sadece kuzeydoğu köşesindeki
mezar günümüze ulaşmıştır.
Türbeler: Hasankeyf’te yer alan türbeler İmam Abdullah Türbesi ve Zeynel Bey Türbesidir.
Su Yolları: Hasankeyf’te üç koldan su temin edilmiştir. Hasankeyf’in yaklaşık 10 kilometre
kuzeydoğusunda bulunan Akyar ( Marvani ) köyünden şehre kanallar vasıtası ile su
taşınmaktadır. Yine Hasankeyf’ in kuzeyinde Karaköy ( Reşşi ) köyü istikametinden bulunan
“Ziya” vadisinden şehre su taşınmıştır. Bunun dışında Birleşik kaplar sistemi kullanılmıştır.
Hasankeyf Kalesi: Tarihi kayıtlara göre 4.yüzyıl ortalarında Bizanslılar tarafından
kurulmuştur. Daha sonraki dönemlerde de korunma özelliğinden dolayı, Hasankeyf’in en
önemli yerleşim birimini oluşturmuştur. Kalede yüzlerce iskan yerinin yanında Büyük Saray,
Küçük Saray, Ulu Camii gibi tarihi eserler yer almaktadır.
10
ÇAMLIHEMŞİN
Baraj suları altında kalarak yok olacak yerlerden bir tanesi olan Çamlıhemşin bölgenin doğal
güzelliğiyle ünlü bir yerleşim bölgesidir. Rize’nin bir ilçesidir. Ayder kaplıcası ilçenin önemli
bir turizm merkezidir .Ayder yaylası bölgenin en tanınmış yaylasıdır. Havası, kaplıcası ve
balıyla şifa yaylasıdır. Kaçkar dağlarına tırmanış güzergahındadır. Doğu Karadeniz’ in önemli
turistik bölgelerindendir.
ÇAMLIHEMŞİN VE HEMŞİN’DE TARİHİ ESERLER
Çamıhemşin ve Hemşin yöreleri tarihi eser bakımından Anadolu coğrafyasının diğer
yörelerine nazaran pek zengin sayılmaz. Ancak yine de eser fakiri bir bölge değildir.
Çamlıhemşin’ de tarihi eserlere baktığımızda, önce karşımıza Zilkale çıkar. Zilkale’ yle birlikte
Kale-i Bala (Yukarı Kale olarak da bilinir), taş kemer, köprüler, yapımı 100 yıl öncesine
dayanan taş ve ahşap konaklar, mezar taşları, koç heykelleri de Çamlıhemşin’in tarihi
eserleri arasında sayılabilir. Bunlar haricinde Elevit yaylası’ nda Kilisenin Sırtı denen bölgede
eski bir kilisenin kalıntıları bulunmaktadır. Ancak bu kalıntılar bina halinde değil, taş yığını
halindedir. Coğrafi şartlardan ve bakımsızlıktan kaybolmuş gibidir. Hemşin yöresi de
Çamlıhemşin gibi tarihi eser açısından çok zengin olmamakla birlikte taş kemer köprüleri,
Ciha kalesi, konaklarıyla bilinmektedir. Tüm bu eserler bu iki yörenin en önemli kalıntılarıdır
ve yörenin tarihinin aydınlatılmasında kaynak eser niteliği taşırlar.
Zilkale (Kale-i Zir) bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir. İlçe merkezinin 15 km.
güneyinde Fırtına Deresi’ nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa
edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 metre, dere yatağından yaklaşık 100 metre
yüksekliktedir.Kaleyle dere arasında gizli bir geçitin olduğu ve zamanla kapandığı
söylenmektedir. Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur, 14-15. yüzyıllarda
yapıldığı söylenmektedir. Bölgenin ilk çağları gibi ortaçağ tarihi de karanlıktır. Kalede bulunan
iki el topu Trabzon Müzesi’ ndedir.
KALE- İ BALA (YUKARI KALE)
Çamlıhemşin İlçesi’ne 40 km uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi’ nin
kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen diğer bir adı da Varoş Kale’
dir.
Kalenin ana planı dikdörgen olarak tanımlanabilir. Doğu, güney ve kısmen kuzeyi sarp
kayalıktır. Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır. Kalenin
kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde
yapılmış olduğu sanılmaktadır. (14-15.yüzyıl)
Tilmisivat’tan Apevanak yaylasına kadar irili ufaklı yirmi kadar taş kemer, köprü
bulunmaktadır. Bu köprülerin bir kısmı da Ayder’ e doğru uzanan Hala Deresi üzerindeki üç
köprüdür. Bunlar Hala, Mikrun ve Çuklanut köprüleridir. Fırtına Deresi boyunca uzanan
köprüler ise sırasıyla; Tilmisivat, Orenkit, Ham Köprü, Makrevis, Ortan, Kale’dir. (Bu
köprünün üzerine beton dökülerek araç yolu için kullanılmaktadır. Çinçiva, Çilant (Çat)
köprüleridir. Geri kalan köprüler ise Verçenik-Kale yaylasının yol ayrımında yer alan ve yine
araç yolu olarak kullanılan Ham köprü ile Apevanak, Kale yaylalarındaki küçük taş
11
köprülerdir. Bir de Makrevis gibi bazı köylerin değirmenlerinin yanı başında küçük kemer
köprüler bulunmaktadır. En temel özelliği harç kulanılmadan yontma taş tekniği ile yapılan
köprülerin mimari yönden taş tekniğinde ayrı bir yeri vardır. Bugün de hala kullanılan bu
köprülerin bazıları karayolları tarafından restore edilmiş ancak özellikleri kaybolmuştur.
Restore edilen köprüler de Ayder tarafındaki köprülerdir. Çinçiva (Şenyuva) Köprüsü eski
adıyla Çinciva köprüsü bölgenin yaygın taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına
Deresi geçilmiştir.
KONAKLAR
Büyük taş konaklar, daha çok Rusya’ ya gurbete gidip para kazanan yöre halkının ürünüdür.
Genellikle konak türünden yapılan evler, taş malzeme işlenerek yapılmış olup üç katlı ve üst
kısımları ahşap işlemedir. Bazı konaklarda alt katlarda taş işlemeler kullanılmıştır. Üst
katlarda kimi konaklar dolma taş tekniğiyle ahşap arasına taş doldurmak suretiyle yapılmıştır.
Bazı evler ise ahır bölmesi taştan yapılarak, üst katlar ahşap malzeme ile boğaz geçme
tekniği tatbik edilmek suretiyle imal edilmiştir. Konakların mutfak bölümünde ateşin
yakılabileceği yontma taşlarla işlenmiş, kemer bağlantılar dumanın dışarıya atılmasını
sağlayan baca teknikleri, ev halkının oturması, yemek yemesi için avlu, evin yiyecek
ihtiyacının depolandığı ‘’maran’’ adı verilen ambar, misafir ağırlamak için düzenlenmiş baş
oda, bu odalarda banyo ve tuvalet bulunmaktadır. Yatak odalarının kapılarının açıldığı hayat
bölümü, genellikle kış aylarında ısıtma yapılarak ev halkının oturduğu bölüm olup penceresi
güneye bakmaktadır. Hayat, günümüzde salonun görevini üstlenmektedir. Genellikle
hayatlara kapısı açılan dört yatak odası bulunmakta olup, üç katlı evlerin üst katları da yatak
odası olarak kullanılır. Çatılar ise kiremit kaplamadır. Eskiden çam ağacından yapılan
harduma, örtü malzemesi olarak kullanılırdı. Ahşap yapı tekniğinde uygulanan sistemlerde,
kapı ve menteşenin dışında hiç çivi kullanılmadan ahşap ev ustaları tarafından oyma
sanatının en ince tekniklerinin kapı, pencere ve köşe bağlantılarında titiz bir şekilde
uygulandığı görülmektedir.
Ayrıca evlerin tavanlarında ve gömme dolaplarda ahşap süslemeler, özellikle oturma odaları
ya da misafir odalarında ve şömine başlarında çiçek işlemeleri görülmektedir. Bütün bunlar
evin inşasına önem veren ustanın estetik kaygılarına da önem verdiğini göstermektedir.
SERENDERLER
Evin yanında göze çarpan yapı serenderlerdir. Nerede ise Karadeniz evinin simgesi
olmuştur. Halk arasında “nayla” da denen serenderler yiyeceklerin (özellikle farelerden)
etkilenmeden korunmasını sağlayan ve direkler üzerine yapılmış, kolay yerleştirilip çekilen bir
merdiveni olan ahşap yapılardır. Yapım aşamasında evlere gösterilen özen serenderlere de
gösterilmiştir. Geleneksel tarzda yapılan hemen hemen tüm yapıların yanında bu yapı
biçimiyle karşılaşılmıştır. 2000 yılı bina sayım sonuçlarına göre Konaklar mahallesinde 28
tane, Aşağı Çamlıca mahallesinde 25 tane, Yukarı Çamlıca mahallesinde 25 tane ve Sırt
mahallesinde 11 tane serender olduğu tepit edilmiştir.
CAMİLER
Çamlıhemşin’de ve Hemşin’ de tarihi eser statüsünde sayılabilcek eski camiler
bulunmaktadır. Bunlardan eskiliği bakımından en önemlileri Çamlıhemşin Aşağı Vice
Mahallesi Camii ile Hemşin’deki Papager Mahallesi camileridir.
12
MEZAR TAŞLARI
Bölgede tespit edilen 200’e yakın mezar taşının içerisinde Mollaveyis köyünde, Hemşin
yöresinde bulunan Osmanlı mezarlarının en eskisine rastlanmıştır. Hacı Abdullahzade
Müsellim Hacı Osman Efendi’ nin mezar taşı 1699 tarihlidir. Hemşin mezarlarında bulunan
kitabelerin tarihleri, Karadeniz bölgesindeki en eski tarihli mezar taşları kitabelerindendir.
Mezarların yapımında kullanılan mezar taşları beyaz mermerdir. Yörede bulunmayan beyaz
mermerin Trabzon, İstanbul ya da Rusya’ dan getirildiği tahmin edilmektedir. Mezarlar
genellikle camilerin çevresind bulunmaktadır.
KOÇ HEYKELLERİ
Aşağı Vice ve Mollaveyis köylerinde bulunan koç heykelleri, oldukça eski bir döneme ait
eserler olarak önemli tarihi eserlerdendir. Bu heykellerden Mollaveyis köyünde bulunanı Rize
Atatürk Müzesi’ ne gönderilmiştir.
YAYLALAR
Ayder ve Kaçkar zirvelerine uzanan Kavrun, Avusur, Çeymakçun, Paakçun, Huser gibi
yaylalar yüksek yerlerin güzellikleridir. Fırtına vadisinde ise Samistal, Sal, Elevit, Pokut,
Hazindağ gibi onlarca yayla vardır. Zilkale’den sonra ise Kaçkar dağları Milli Parklar
sınırlarına girilmiş olur.
Yaylalar diğer bölgelerde olduğu gibi hayvancılık için kullanılsa da yörenin popülerliği
sayesinde turizm merkezleri olarak kullanılmaktadır. Yayla şenliklerine çok sayıda insan gelir.
Son zamanlarda yaylalara araç yolunun çıkması, yaylaların turizm açısından önemini
artırmıştır.
13
SONUÇ
Bizler , araştırmalarımız sonucu tarihi eserlerin ve barajların yaşamımızdaki yerlerini çok iyi
öğrendik. Her ikisi de yurdumuz için vazgeçilmezdir.
Barajların, çağımızın en büyük sorunu olan susuzluğa ve enerji sorununa çare olduğunu
hepimiz bilyoruz. Suyun savaş nedeni olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle de baraj yapımına
karşı değiliz ama tarihimiz de yok olmasın istiyoruz. Bizim gibi zengin bir tarihi olmayan
ulusların, tarihi eserlerine nasıl önem verdiklerini oralara gidenler hep anlatıyor.
Yurdumuzdan kaçırılan birçok tarihi eserleri müzelerinde sergilediklerini, bunları geri
alabilmek için verdiğimiz mücadeley igazetelerden, dergilerden okuyor; televizyonlardan
izliyoruz.
Tüm bunlar karşısında sadece üzülmenin yetmeyeceği gerçeğini, herkesin görmesi gerekir.
Barajların yapılacağı yerlerin iyi düşünülmesini, baraj yapılırken en önemli değerlerimizin
korunmasını istiyoruz.
Bizden sonraki nesillerin de bu güzel yerleri görmeleri ve tarihi yerlerimizi korumaları en
büyük dileğimizdir. Dileriz bu dileklerimiz gerçekleşir.
14
ZEUGMA MOZAİKLERİ
Antiope ve Satyros Mozaiği
Triton Mozaiği
Yaşayan Zeugma İllüstrasyonu
Akhilleus Mozaiği
Bereket tanrısı Demeter Mozaiği
Çingene mozaiği ( Yer Tanrısı Gaia )
15
Fırat Nehri Tanrısı Euphrates Mozaiği
Su Perisi Naias Mozaiği
Perseus ve Andromede Mozaiği
Silenos Mozaiği
Şekil 1
Şekil 2
Poseidon ,Oceanos ve Tethys Mozaiği
Oceanos ve Tethys Mozaiği
16
ALLİONAİ GÖRÜNTÜLERİ
17
HASANKEYF’ TEN GÖRÜNTÜLER
Dicle’deki Sığınak
Zeynel Bey Türbesi
Hasankeyf en görkemli günlerini Artuklu döneminde yaşadı. İran,İç Asya, Doğu Akdeniz ve Mezopotamya kültürleri ile
Roma ve daha sonra da Bizans’ ın temsil ettiği kültürün buluşma noktasıydı.
18
Dicle kıyısında bir kaleden söz edilmektedir.
Kayalara oyulu mağaralar kaleden önce yerleşim
merkezi olduğunu göstermektedir
Hasankeyf’in kayalık görüntüsü
Eski adlarının tümü, kurulduğu kayalıklarlar
nedeniyle kaya sözüyle ilişkiliydi
19
ÇAMLIHEMŞİN GÖRÜNTÜLERİ
Çinçiva ( Şenyuva ) Köprüsü
Kale – i Bala ( Yukarı Kale )
Şenyuva Köprüsü
Selender
Taş konaklardan biri
20
Çamlıhemşin Yaylaları
21
KAYNAKÇA
Atlas Aylık Coğrafya ve Keşif Dergisi (Kasım 2004) 128. Sayı...İstanbul
File // E: zeugma /mozaiklerin öyküleri dosyalar / öykü. Htm
http://www.hasankeyf.itgo.com
www.zeugma.web.com
www.mustafasar.gen.tr/gaziantep/zeugma/belkis.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki Çamlıhemşin
http://secure.bookinturkey.com/main tr/yore
http://www.arkeo.org/içerik
www.cahev.com/grafikler.
http://www.yeniasir.com.tr/ga 2006/05/08
http://avgg.sitem.com/arkeoloji
www.yahoo.com/Çamlıhemşin/searh
22
Download