kaslar - SABİS

advertisement
BÖLÜM 5
KASLAR
5.1 Giriş
Kas sistemi; kalbi oluşturan kalp kası, iç organların boşluklarında uzanan düz (çizgili olmayan
veya istemsiz) kaslar ve iskelete tendonlar yardımıyla bağlanan iskelet (çizgili veya istemli)
kasları şeklinde üç gruba ayrılır. Burada üçüncü tür olan iskelet kaslarının rolüne ve işlevine
odaklanılmıştır.
İskelet kasları insan vücudunda en çok bulunan dokudur ve toplam vücut ağırlığının %40 –
45’ini oluştururlar. Vücudun sağ ve sol taraflarında çifter şekilde 430’dan fazla iskelet kası
vardır. En zorlayıcı hareketler bile 80 çiftten daha azlık bir kısım tarafından üretilir. Kaslar
vücuda dayanıklılık verir, iskeleti yıkıcı darbelerden korur, sarsıntıyı sönümler, kemiklerin
eklemlerle birlikte hareketini sağlar ve yüklere karşı vücut duruşunun korunmasına yardımcı
olurlar. Bu özellikler genellikle tek bir kastan ziyade grup halinde çalışan kaslar sayesinde
ortaya konur. İskelet kasları hem dinamik veya izokinetik hem de statik veya izometrik şekilde
çalışırlar. Dinamik çalışma, vücudun hareket etmesini ve vücut uzuvlarının dengede kalmasını
sağlar. Statik çalışma, vücut duruşunu sürdürür.
5.2 İskelet Kasının Bileşimi ve Yapısı
Kas işlevlerinin biyomekaniğini anlayabilmek için kas-tendon biriminin anatomik yapısının,
özelliklerinin ve kas liflerinin kimyasal yapısının bilinmesi gerekir.
5.2.1 Kasın yapısı
İskelet kasının yapısal birimi kas lifidir ve yüzlerce çekirdeği olan uzun, silindirik bir hücreden
ibarettir. Kas lifleri 10 – 100 μm kalınlığında ve yaklaşık 1 – 30 cm uzunluğundadır. Bir kas
lifi çok sayıda miyo-lifçikden meydana gelir. Miyo-lifçikler plazma zar tarafından sarılı
sarkolemma içindedir. Sarkolemma, vinsülin ve distrofin üzerinden ekstra miyo-lifçikli hücre
iskeletinin bir parçası olan sarkometrik Z çizgilerine bağlanır. Miyofiberler; ince (aktin), kalın
(miyosin), esnek (titin) ve esnek olmayan (nebulin) filamanlar (kırmızı lifler) içeren birkaç
sarkomerden meydana gelir. Her lif endomsiyum adı verilen bağ doku ile çevrilidir ve lifler,
demet veya salkım halindedirler (Şekil 5-1A). Kas, birkaç faskülün bir araya gelmesiyle oluşur
ve epimsiyum denilen bağ doku ile çevrilidirler.
Genel olarak her kasın bitim noktası, aktif kasılma özelliği olmayan tendonlar ile kemiğe
bağlanır. Kaslar kasılabilen yapıdadır ve tendonlar ise esnek özellikli gruplar şeklindedir.
Epimsiyum ve perimsiyum içindeki kolajen lifler tendonlar boyunca devam ederler ve bu lifler,
kemik ve kas lifleri için ana yapı görevi görürler. Epimsiyum, perimsiyum, endomsiyum ve
sarkolemma paralel, esnek bir bileşen olarak görev yaparlar. Kasların kasılması sonucu oluşan
kuvvet, bu bağ dokusu ve tendonlar sayesinde kemiklere iletilir.
56
ŞEKİL 5-1 A) Kasın yapısal organizasyonunun şematik gösterimi. B) Bir sarkomer elemanının şematik gösterimi
Çizgili kaslardaki enine bant dağılımı, her kas lifi boyunca tekrarlanır ve her bir tekrar sarkomer
olarak bilinir. Sarkomerler kasların kasılmasını sağlayan sistemin işlevsel elemanlarıdır.
Kasılma olayı bir sarkomerin diğerlerini etkilemesi şeklinde gerçekleşir. Sarkomerler miyolifçikleri, miyo-lifçikler kas liflerini ve kas lifleri de kasları meydana getirir. Her bir sarkomer
aşağıdakilerden meydana gelir (Şekil 5-1 B):
1.
2.
3.
4.
Protein aktinden oluşan ince lifler (yaklaşık 5 nm çapında)
Protein miyosinden oluşan kalın lifler (yaklaşık 15 nm çapında)
Protein titinden oluşan esnek lifler
Protein nebulin ve titinden oluşan esnek olmayan lifler
Aktin ve miyosin, miyo-lifçiklerin kasılan bölümüdür fakat titin ve nebulin miyo-lifçik
hücrelerinin bir parçasıdır. Miyo-lifçikler kasılmanın ana elemanlarıdır. İnce filamanlar ana
bileşeni olan aktin, çift helis şeklindedir ve birbirlerinin etrafına sarılı iplikler gibi görünür.
Kalın filamanlar, sarkomerin merkez bölgesinde düzenli bir şekilde yer almaktadırlar. İnce
filamanlar, Z çizgileri olarak bilinen yapıyı oluşturmak için sarkomerin her iki ucuna da
tutunurlar. Z çizgileri, her bir sarkomerin komşu sarkomer ile sınırını belirleyen kısa
elementlerden meydana gelir. İnce filamanlar, Z çizgileri boyunca kalın filamanlarla üst üste
geldikleri sarkomerin merkezine doğru uzanırlar. Titin olarak adlandırılan birleştirici
filamanlar; Z çizgileri ile kalın filamanlara bağlanır ve kalın filamanların bir parçası haline gelir
(titin bandı). Bu teller, A bandının kasılma ve gevşeme esnasında merkezi konumunu
korumasını sağlar ve miyosin oluşumu sırasında kalıp görevi görür.
Miyosin (kalın filaman) her biri uzun şaft veya kuyruk şeklinde oluşturulmuş küresel başlı
lolipopa benzeyen bir yapıdadır. Böylesi yüzlerce molekül, lifin yarısından itibaren arka arkaya
ve tek bir yönde olacak şekilde dizilidir ve diğerleri, arada başsız bir bölge (H bölgesi)
57
bırakacak şekilde diğer tarafa doğru dizilmiştir. Küresel başlar, aktin ve miyosinlerin üst üste
geldiği bölge (A bandı) etrafında sarmal olarak hareket ederler ve aktin filamanları etrafında
çapraz bağ şeklinde uzanırlar. Böylece iki filaman tipi arasında yapısal ve fonksiyonel bir
bağlantı oluşur.
Z çizgilerinden aktin filamanlara kadar uzanan elastik olmayan nebulin filamanlar da (Şekil 51B’de gösterilmemiştir) bulunur. Aynı zamanda nebulin, ince liflerin oluşumu için bir şablon
görevi görür. Titin 1μm uzunluğundadır ve Z çizgilerinden M çizgilerine kadar uzanana esnek
bir filamandır. Titin de kalın filaman oluşumu için şablon görevi görmektedir. A bandının
merkezinde yani ince filamanların uçları arasında meydana gelen boşluğa H bölgesi denir.
Burada açık renk bir bant şeklinde sadece kalın filamanlardan oluşan bir yapı bulunur ve titinin
bu bölgesi kalın filamanlarla birleşiktir. H bölgesinin merkezindeki dar koyu alan, enine ve
boyuna yönde proteinler tarafından oluşturulan M çizgisidir. Burada bitişik kalın filamanlar
birbirleriyle bağlanır ve paralel dizilimler meydana gelir.
5.3 Kas Kasılmasının Moleküler Temelleri
Kas kasılmasıyla ilgili en yaygın teori, kayan filamanlar teorisidir. Bu teoriye göre sarkomerin
ve dolayısıyla kasın aktif kısalması, aktin ve miyosin filamanlarının orijinal uzunluklarını
korurken birbiri üzerinden geçmesiyle oluşur. Kasılma kuvveti, miyosin başları (veya çapraz
bağlar) tarafından aktin ve miyosinin üst üste geldiği bölgede (A bandı) üretilir. Bu çapraz
bağlar, miyosin filamanlar üzerinde bir yay şeklinde dönerler. Aktin filamanlarla temas
halindeki çapraz bağlardaki bu hareket, aktin liflerinin sarkomerin merkezine doğru kaymasıyla
oluşur. Tüm sarkomerler eş zamanlı olarak kısaldığında kas lifleri de kasılmış olur.
Çapraz bağın tek bir hareketinde aktin filamanlar, miyosin filamanlara oranla çok küçük bir yer
değiştirme yaparlar. Her çapraz bağ, aktin filamanlar üzerinden kendini bir reseptörden ayırır
ve uzaktaki diğer bir reseptöre tekrar bağlar. Çapraz bağ senkronize şekilde hareket etmez ve
her bir hareket birbirinden bağımsızdır. Böylece herhangi bir anda çapraz bağların yarısı aktif
olarak kuvvet ve yer değiştirme meydana getirir ve bu çapraz bağlar ayrıldığında diğerleri
görevi devralır. Böylece kısalma aralıksız devam eder. Bu kısalma, I bandı ve H bölgesinin
küçülmesi şeklinde sarkomerlere aksettirilir. Bu esnada Z çizgileri birbirlerine doğru hareket
ederler ve A bandının genişliği sabit kalır.
5.3.1 Motor birim
İskelet kasının fonksiyonel birimi tek bir motor nöron içeren motor birimidir ve bu birim
tarafından birbirine bağlanmıştır. Bu birim kasın bağımsız olarak kasılabilen en küçük kısmıdır.
Uyarılma anında motor birimdeki tüm kas lifleri yanıt verir. Motor birim lifleri ya hep birlikte
uyarılır ya da hiç uyarılmazlar: Ya maksimum derecede kasılırlar veya hiç kasılmazlar.
Motor birimdeki kas liflerinin sayısı kasın kontrol gereksiniminin derecesiyle yakından
ilişkilidir. Çok hassas hareketler gerçekleştiren küçük kaslarda (göz kasları gibi) her bir motor
58
birim bir düzineden az sayıda lif içerirken, daha kaba hareketleri gerçekleştiren büyük kaslarda
(bacak kası gibi) motor birim 1000 ile 2000 arasında kas lifinden oluşur.
Her bir motor birimdeki lifler bitişik değildir fakat diğer birimlerin lifleriyle birlikte kas
boyunca düzensiz halde bulunurlar. Böylece tek bir motor birim uyarıldığında büyük miktarda
kas kasılmış olur. Eğer sinir sistemine bağlı ilave motor birimler uyarılırsa, kas kasılması daha
büyük bir kuvvet oluşturur. Motor sinirlerin daha fazla uyarılması için harekete geçen bu ilave
motor birimler takviye olarak isimlendirilir.
5.3.2 Kas-Tendon birimi
Kasların içindeki ve etrafındaki bağ dokular ve tendonlar, kasılma ve pasif uzama esnasında
kasın tüm mekanik özelliklerinin belirlemesini sağlayan viskoelastik yapılardır. Tendonlar,
kasılma elemanlarına (miyo-lifçik, aktin ve miyosin kasılma proteinleri) seri bağlı yaylara
benzer bir davranış sergilerler. Epimsiyum, perimsiyum, endomsiyum ve sarkolemma ise
kasılma elemanlarına paralel bağlı ikincil elastik elemanlardır (Şekil 5-2).
ŞEKİL 5-2 Kasların yay mekanizması olarak temsili gösterimi. CC:Kasılma elemanı; PEC: Paralel bağlı elastik
eleman; SEC: seri bağlı elastik eleman.
Paralel ve seri esnek bileşenler, kasların aktif kasılması veya pasif uzaması esnasında
gerildiğinde gerginlik oluşur ve enerji depolanır. Kas gevşemesi ile birlikte geri çekilme
oluştuğunda bu enerji serbest kalır. Seri esnek lifler, gerginlik oluşumunda paralel esnek liflere
nazaran daha büyük önem arz ederler. Birçok araştırmacı miyosin filamanlardaki çapraz
bağların yay özelliğine sahip olduğunu ve aynı zamanda kasın esnek yapısına katkı sağladığını
belirtmişlerdir. Elastik elemanların gerilebilirliği ve elastikliği kaslar için birkaç açıdan
önemlidir:
1. Kası, kasılma için hazır tutarlar, gergin hale getirirler ve kasılma sırasındaki iletimi
düzgünce sağlarlar.
2. Kasılma sonlandığında kasılan elemanların orijinal konumuna dönebilmesini sağlarlar.
3. Bu elemanlar gevşerken, kasılan elemanların aşırı gerilmesini engellerler. Böylece kas
hasarı riski azalmış olur.
4. Seri ve paralel elastik elemanların viskoz özelliği; uygulanan kuvvet ile orantılı olarak
enerjinin depolanmasını ve zamana bağlı olarak enerjinin yayılmasını sağlar.
59
Kas ve tendon biriminin elastik özellikleri ile birlikte bu viskoz özellik, günlük aktiviteler
esnasında ortaya çıkar. Örneğin bir kişi ayak parmağı ucuna dokunmaya çalışırken oluşan
gerilme başlangıçta elastiktir. Bununla birlikte gerilme devam ettirildiğinde, kas – tendon
yapısının viskozluğu neticesinde kas daha fazla uzar ve parmaklar yavaşça zemine doğru
yaklaşırlar.
5.4. Kas Kasılmasının Mekaniği
Elektromiyografi, vücut içerisinde ve laboratuvar ortamında kasların kasılma mekaniğinin
değerlendirilmesini ve sinirsel etkilerinin karşılaştırılmasını sağlar. Bu sayede kaslardaki veya
kas lifindeki elektriksel aktivitenin başlangıcı ve gerçek kasılma ile zaman arasındaki ilişkinin
anlaşılması sağlanmıştır.
5.4.1 Toplam ve tetanik kasılma
Bir kasın kendi motor sinirinden gelen tek bir uyarıya verdiği tepki, kaydedilebilen kas
aktivitesinin temel öğesi olan seğirme olarak bilinir. Uyarımı takiben kas lifindeki gerginlik
artmaya başlamadan önce gecikme periyodu olarak bilinen ve birkaç mili saniyeden oluşan bir
periyod vardır. Bu periyod elastik bileşenlerin kısalması için gerekli zamanı sağlar. Gerilmenin
başlangıcından tepe gerilmeye kadar geçen zaman kasılma zamanıdır ve tepe gerilmeden sıfır
gerilime kadar olan süre gevşeme zamanıdır. Kasılma zamanı ve gevşeme zamanı kastan kasa
değişmektedir çünkü bu durum kas lifi yapısına bağlıdır. Bazı kas lifleri 10 ms hızında, bazıları
ise 100 ms veya daha uzun sürede kasılmaktadır.
Bir hareket potansiyeli sadece 1-2 ms sürmektedir. Zamanın bu kısa bölümü çok hızlı
kasılmalarda bile sonraki mekanik cevap veya seğirme için gereklidir. Böylece motor akson
çalıştığı sürece başlatılan ilk seğirme tamamlanır ve seri bir şekilde devam eden hareket
potansiyeli sağlanmış olur. Ardışık uyarılara mekanik tepki verildiğinde başlangıç tepkisine
eklenir ve sonuç toplanarak gider (Şekil 5-3). Eğer ilk kas seğirmesinden sonraki gecikme
periyodu esnasında ikinci bir uyarı meydana gelirse tepki üretilmez ve kas tamamıyla direnç
gösterir.
Uyarılma sıklığı değişkendir ve özel motor birim tarafından ayarlanır. Kas lifleri ne kadar sık
uyarılırsa tüm kasta o kadar çok gerilme üretilir. Bununla birlikte maksimum uyarılma sıklığı
kas gerginliğinin ötesinde bir artışa ulaşabilir. Maksimum gerginlik sürekli hale geldiğinde kas
tetanik kasılma durumuna geçer. Bu durumda uyarı hızı, kasın kasılma-gevşeme zamanın
ötesine geçer ve bundan dolayı sonraki kasılma başlamadan önce çok küçük bir gevşeme
olabilir ya da hiç olmaz (Şekil 5-4).
60
ŞEKİL 5-3 Sabit uzunlukta tutulan bir kastaki kasılmaların
toplamı. A) Kasa bir başlangıç uyarısı (S1) uygulanır ve sonuçta
seğirme 150 ms sürer. Kas tamamen gevşediğinde ikinci (S2) ve
üçüncü (S3) uyarılar 200 ms aralıkla uygulanır ve böylece bir
toplam meydana gelmez. B) S2’nin mekanik cevabı azalmaya
başladığında, S2’den 60 ms sonra S3 uygulanır. Sonuçta oluşan
maksimum gerilme, tek bir seğirmeninkinden daha fazladır. C) S2
ve S3 arasındaki süre 10 ms ye düşürülür. Sonuçta oluşan
maksimum gerilme B’dekinden de fazladır ve düzgün bir eğri
oluşur. Yani S3’ün mekanik uyarısı, S2’nin devamı gibidir.
ŞEKİL 5-4 Kasta tetanik gerilme oluşumu
5.4.2 Kasılma türleri
Kasılma sırasında, kas tarafından tendona dolayısıyla tendonun bağlı olduğu kemiğe kuvvet
uygulanır ve buna kasın gerilmesi denir. Kasa dışarıdan uygulanan kuvvete ise direnç veya yük
denir. Kas kendi kuvvetini uygularken ilgili eklem üzerinde dönme etkisi veya moment (tork)
meydana gelir. Moment, kas kuvveti ve bu kuvvetin uygulama noktasıyla eklemin hareket
merkezi arasındaki dik uzaklığın çarpımı ile hesaplanır.
İzometrik kasılma sırasında bir hareket yapılmasa ve mekanik iş oluşmasa bile kas işi
(fizyolojik iş) gerçekleşir: Enerji harcanır ve çoğunlukla ısı olarak boşa gider. Buna izometrik
ısı üretimi denir. Bir kasın gerginliği kasılma türüne göre değişiklik gösterir. İzometrik
kasılmalar, konsentrik (eş merkezli) kasılmalara göre daha büyük gerginlik üretir. Bu alandaki
çalışmalar eksantrik kasılma sırasında üretilen gerginliğin izometrik kasılmalar esnasında
üretilen gerginliği aşabildiğini göstermektedir. İzometrik ve eksantrik kasılmaların daha uzun
kasılma süresi, daha fazla çapraz bağ etkileşimine izin vermektedir. Böylece daha büyük
gerginliğe müsaade edilmektedir. Kas-tendon birimi gergin haldeyken bu gerginliğin, seri
elastik bileşenlere aktarılabilmesi için daha fazla süre gereklidir.
61
5.5. Kasta Kuvvet Üretimi
Bir kasın üretebildiği toplam kuvvet, kasın mekanik özelliklerinden etkilenir. Bu özellikler;
kasın uzama-gerilme, yük (kuvvet)-hız ve kuvvet-zaman ilişkileri ve lif açısı gibi iskelet kasının
yapısı incelenerek tanımlanabilir. Kuvvet üretimindeki diğer temel faktörler; kas sıcaklığı, kas
yorgunluğu ve ön germe işlemidir.
5.5.1 Uzama-gerilme ilişkisi
Kasın harcadığı kuvvet veya gerilme, uyarılmış halde tutulduğundaki uzunluğu ile değişir. Bu
ilişki, izometrik ve tetanik olarak kasılan tek bir lifte gözlemlenebilir (Şekil 5-5A). En büyük
gerginlik kas lifi gevşediğinde ve dinlenmeye geçtiğinde gerçekleşir. Eğer kas lifi kısalırsa,
gerginlik önce yavaşça ardından hızlı bir şekilde düşer. Eğer lif dinlenme anındaki
uzunluğundan daha da uzarsa gerginlik sürekli olarak azalır. Maksimum izometrik gerginlik,
sarkomerler dinlenme uzunluğundayken (2.0 - 2.25 µm) meydana gelir çünkü aktin ve miyosin
filamanlar üst üste gelmektedirler. Eğer sarkomerler uzarsa, filamanlar arasında daha az
bağlantı oluşur ve aktif gerginlik azalır. Sarkomer uzunluğu 3.6 µm olduğunda üst üste gelme
oluşmaz ve bundan dolayı aktif gerginlik meydana gelmez. Sarkomer dinlenme uzunluğundan
daha kısa hale geldiğinde aktif gerginlik azalır çünkü bu durum sarkomerin ucundaki ince
filamanların üst üste gelmesine sebep olur. Sarkomer 1.65 µm’den daha kısa olduğunda kalın
filamanlar, Z çizgilerinin tamamıyla üstünü örter ve gerginlik keskin bir azalma gösterir.
Uzama-gerilme ilişkisi tek bir kas lifi için Şekil 5-5A’da gösterilmiştir. Eğer bu ilişki izometrik
ve tetanik olarak kasılan bütün bir kasta ölçülürse, hem aktif hem de pasif bileşenler tarafından
üretilen gerilme dikkate alınmalıdır (Şekil 5-5B).
ŞEKİL 5-5 A) Farklı boylarda uyarılan tek bir kas lifi için gerilme-uzama eğrisi. B) Aktif ve pasif gerilmelerin
uygulandığı bütün kas için gerilme-uzama eğrisi.
Şekil 5-5B’de aktif gerilme olarak ifade edilen eğri; kasın, kasılabilen elemanları tarafından
üretilen gerilmeyi temsil eder ve tek lifin eğrisine benzemektedir. Pasif gerilme olarak ifade
edilen eğri ise; kasın dinlenme uzunluğu aşıldığında ve kasılamayan kas merkezi gerildiğinde
oluşan gerilmeyi temsil eder. Bu pasif gerilme esas olarak paralel ve seri elastik bileşenlerde
62
üretilir (Şekil 5-2). Kas merkezi kasıldığında aktif ve pasif gerilmelerin bileşimi, uygulanan
toplam gerilmeyi üretir. Eğri; kas devamlı olarak dinlenme uzunluğunun ötesinde gerildiğinde
pasif gerilmenin yükseldiğini, aktif gerilmenin azaldığını göstermektedir.
5.5.2 Yük-hız ilişkisi
Bir kasın kısalma hızı veya eksantrik uzaması ile farklı sabit yükler arasındaki ilişki, farklı dış
yüklerde kasın kuvvet kolunun hareket hızının grafiği ile belirlenebilir, böylece bir yük-hız
grafiği oluşturulur (Şekil 5-6). Konsentrik kas kasılmasındaki kısalma hızı uygulanan dış yük
ile ters orantılıdır. Kısalma hızı, dış yük sıfır olduğunda en büyüktür fakat yük artarken kas
daha yavaş kısalır. Dış yük kas tarafından uygulanan maksimum kuvvete eşit olduğunda
kısalma hızı sıfır olur ve kas izometrik kasılır. Yük artmaya devam ettiğinde kas eksantrik
kasılır ve kasılma sırasında uzar. Yük-hız ilişkisi konsentrik kasılmada tersine döner ve yükün
artışıyla kas daha çabuk eksantrik uzar.
ŞEKİL 5-6 Dış yüke karşı, kas kuvvet kolu hareket hızının ölçülmesiyle elde edilen yük-hız eğrisi
5.5.3 Kuvvet-zaman ilişkisi
Bir kas tarafından üretilen kuvvet veya gerilme, kasılma zamanı ile orantılıdır: Kasılma zamanı
arttıkça maksimum gerilme oluşana kadar kuvvet de artar. Bu ilişki Şekil 5-7’de kasın izometrik
kasılmasındaki kuvvet-zaman eğrisi ile gösterilmiştir. Yavaş kasılma daha büyük kuvvet üretir
çünkü zaman, kasılabilen elemanlar tarafından üretilen gerilmenin tendondaki paralel elastik
bileşenler üzerinden iletilmesine olanak tanır. Kasılabilen elemanların ürettiği gerilme
maksimum 10 ms iken, bu gerilimin elastik bileşenlere aktarılması için 300 ms’ye kadar süre
gerekebilir. Eğer aktif kasılma süreci yeterli sürede gerçekleşirse; tendondaki gerilme,
kasılabilen elemanların ürettiği maksimum gerilmeye ulaşabilir.
63
ŞEKİL 5-7 İzometrik olarak kasılan bütün bir kas için kuvvet-zaman eğrisi.
5.5.4 Kas yapısının etkisi
Lif ve fasiküllerinin uzunlukları ve açıları bakımından kasların yapısı; kuvvet üretimi gibi
biyomekanik özellikleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Kaslar, aktif gerilme üreten
kasılabilen bileşenlerden (sarkomer) oluşurlar. Kasılabilen elemanların dizilimi, kasılma
özelliklerini önemli ölçüde etkiler. Seri olanlarda ne kadar çok sarkomer bulunursa miyolifçiklerin boyu o kadar uzun olur; paralel olanlarda ne kadar çok sarkomer bulunursa
miyolifçiklerin kesit alanı o kadar büyük olur. Miyolifçiklerin bu iki temel yapısal biçimi (uzun
veya kalın), kasılma özelliklerini etkiler. Çünkü kasın üretebileceği hız ve ekskürsiyon (çalışma
aralığı) miyo-lifçiklerin boyları ile orantılıdır (Şekil 5-8A) ve kasın üretebileceği kuvvet ise
miyo-lifçiklerin kesit alanı ile orantılıdır (Şekil 5-8B).
ŞEKİL 5-8 Farklı yapılardaki kasların izometrik ve izotonik özellikleri. A) Kuvvet-uzama ilişkisi. B) Kuvvet-hız
ilişkisi.
Lif boyu kısa ve kesit alanı daha büyük olan kaslar, kuvvet üretimi için tasarlanmışken; lif boyu
uzun olan kaslar ise ekskürsiyon ve hız için tasarlamıştır. Kuadrisep (üst bacak) kası daha kısa
miyo-lifçik içerir ve kuvvet üretimi için özelleşmiştir. Sartorius (diz arkası) kası daha uzun
liflere ve küçük kesit alanına sahiptir ve yüksek ekskürsiyon için daha uygundur.
Bazı insan kaslarındaki fasiküller doğrudan merkezinden bağlandıkları bölgeye doğru çalışırlar.
Bununla birlikte kas içerisindeki fasiküller genellikle kasın aponevrozuna bağladır. Fasikül,
64
aponevroza göre belirli bir açı ile uzanır (fasikül açısı) ve aponevroz ise tendona göre belirli bir
açı ile uzanır (aponevroz açısı). Fasikül açısı ve aponevroz açısı arasındaki farka kanat açısı
denir ve genel kas fonksiyonu üzerinde önemli etkisi vardır. Kant açısı, kuvvet üretimini üç
şekilde etkiler:
1. Daha büyük fasikül açısı; daha büyük kesit alanına ve daha fazla kuvvet üretimine yol
açar.
2. Daha büyük fasikül açısı; muhtemelen kasın, lif uzunluğuna yakın bir aralıkta
çalışmasına yol açar ve bu da uzunluk-gerilme ilişkisi nedeniyle maksimum kuvvet
üretimini sağlar.
3. Daha büyük fasikül açısı; liflerin kısalmasına yol açar. Bu kısalma da, kuvvet-hız ilişkisi
nedeniyle kuvvet üretimini arttırır. Eğer lifin uzama miktarı azaltılır ve kasılma zamanı
aynı tutulursa, kısalma hızı azalır (v=d/t; burada v: kısalma hızı, d: lifin uzama miktarı
ve t: zaman). Böylece daha yavaş kasılma, daha büyük kuvvet üretir.
Daha büyük kanat açısı olan kaslar (quadriseplerin vastus lateralis kası gibi), daha kısa
fasiküllere sahiptir. Bunun sonucu olarak uzunluk-kuvvet ve kuvvet-hız ilişkileri ve daha büyük
kesit alanı nedeniyle kuvvet üretimi artar. Ayrıca, bu kasların hareket aralığı kısadır. Bunun
tersi olarak daha küçük kanat açısı olan kaslar (addüktör magnus ve longus gibi), daha uzun
fasiküllere sahiptir ve kuvvet üretimi azalır ancak uzun hareket aralığında yüksek kısalma hızı
meydana gelir.
5.5.5 Ön-germenin etkisi
Kaslar; izometrik kasılmayla kısalmaları durumuna göre, konsentrik kasılma ile kısalmaları
durumunda daha fazla iş yaparlar. Bu olay; germe sırasında seri elastik elemanların elastik
enerji depolaması ile tam olarak izah edilmemiştir fakat kasılma elemanında enerji
depolanmasının da katısı olması gerekir. Miyo-lifçiklerin mekanik özelliklerindeki değişimler,
germe-uyarılmasıyla iş üretmede önemli bir faktördür.
5.5.6 Sıcaklık etkisi
Sıcaklığın, kasın performansı üzerinde bir etkisi olduğu görülmüştür. Sıcaklıktaki değişimler
iskelet kaslarının kasılma özelliklerini etkiler. Aşırı çevresel etkiler, kasların enzimatik aktivite
oranında değişikliğe neden olur. Kas sıcaklığındaki bir artış, sarkolemma boyunca iletim hızını
arttırır, uyarılma frekansı ve buna bağlı olarak kas kuvveti üretimi de artar. Kas sıcaklığının
6°C’den 34°C’ye yükselmesi, gerilme/rijitlik oranının neredeyse doğrusal olarak artmasına
neden olur. Sıcaklıktaki bir artış aynı zamanda kas metabolizmasında daha büyük enzimatik
aktiviteye sebep olur böylece kasılmanın verimi artar. Sıcaklık artışının diğer bir etkisi de seri
ve paralel elemanlardaki kolajenin elastikliğini arttırmasıdır ki bu da kas-tendon biriminin
esnekliğini arttırır. Sıcaklık nedeniyle oluşan bu ön germe de kasın kuvvet üretimini arttırır.
Diğer taraftan sıcaklık düşüşü, adonezin-trifosfat (ATP) üretimini ve hücre içi glikojeni azaltır.
Sonuç olarak kasın performansı bu durumdan etkilenir.
65
5.5.7 Yorulma etkisi
Bir kasın kasılma ve gevşeme yeteneği ATP durumuna bağlıdır. Eğer bir kas yeterli oksijen ve
besin alırsa ATP üretebilir ve uzun süre boyunca düşük frekanslı seğirmeyi sürdürebilir.
Frekans, kasın kasılma esnasında ATP sentezine müsaade edecek kadar düşük olmalıdır. Eğer
uyarı sıklığı artar ve ATP üretim hızını geçerse, seğirme tepkisi yavaşça azalır ve sonunda sıfır
olur. Uzun süreli uyarı sonucu gerilmedeki bu düşüş kası yorar. Eğer frekans, tetanik kasılma
üretebilecek kadar yüksek olursa yorulma daha erken meydana gelir. Uyarı devam etmeden
önce bir dinlenme periyodu oluşursa, ATP konsantrasyonu artar ve kas yorulmadan kasılma
yeteneğini toparlamış olur.
Kaslar, ATP ihtiyacını şu üç kaynaktan karşılar: kreatin fosfat, mitokondrideki oksidatif
fosforilasyon ve anaerobik glikoliz sırasındaki fosforilasyon. Kasılma başladığında miyosin
ATPaz, ATP’yi hızla parçalar. Oksidatif fosforilasyon ve glikoliz ile ATP üretilene kadar
geçen kısa sürede ATP üretimi için gerekli enerji kreatin fosfat tarafından sağlanır. Her yoğun
egzersizde ATP hızlıca yıkıldığından, hücrelerin ATP’yi oksidatif fosforilasyonla geri
kazanması sınırlı olur. Çünkü enzim mekanizmasının yolları bu iş için yavaş kalır. Bu durumda
anaerobik glikoliz ATP oranının yükselmesine katkı sağlar. Glikolitik yollar daha düşük
miktarda ATP üretmesine rağmen daha hızlı bir şekilde çalışırlar. Glikolitik yolların
dezavantajı küçük miktarda ATP üretimi için büyük miktarda glikoza ihtiyaç duymalarıdır. Bu
nedenle kaslar glikozu, glikojen olarak depolasa bile var olan glikojen yoğun kas aktivitesi
sırasında hemen tükenir. Sonuç olarak miyosin ATPaz; ATP’yi, glikolizin üretmesinden daha
hızlı tüketir. Bu nedenle ATP oranı düştüğünden dolayı yorulma gerçekleşir.
Yoğun egzersizden bir süre sonra kreatin fosfat seviyesi düşer ve kasların çoğu glikojeni laktik
aside çevirir. Kas başlangıç konumuna döndüğü için kreatin fosfat tekrar sentezlenir ve glikojen
depoları yenilenir. Bu iki süreç enerji gerektirdiği için kasılma dursa bile kas sürekli olarak
oksijen tüketir. Bu sürekli yüksek oksijen tüketimi, yoğun bir egzersiz sonucunda kişinin
şiddetli ve sürekli nefes almasına yol açar.
Glikojen ve kreatin fosfat oluşumunun normal seviyelere gelmesi için gerekli enerjiyi dikkate
aldığımızda, kasların kimyasal enerjiyi işe (harekete) dönüştürmesi sırasında verimin %20-25
civarında olduğu görülür çünkü enerjinin büyük bir bölümü ısı olarak açığa çıkar. Kas en
verimli şekilde bile çalışsa, enerjinin maksimum %45’i kasılma için harcanır. Egzersizin,
metabolik oksidatif üretimini artırma etkisi vardır ve bu durum bazı sportif faaliyetler sırasında
yorulmayı geciktirebilir.
5.5.8 Titreşimin etkisi
Titreşimin; kuvvet, dayanım ve hızda önemli değişimlere neden olduğu görülmüştür. Antreman
sırasında titreşime maruz kadın voleybolcular üzerinde yapılan çalışmalar, titreşime maruz
kalmayanlara göre ortalama hız, güç ve dayanımlarında önemli bir artış meydana geldiğini
göstermiştir. Bir başka çalışmada sağlıklı bireyler yaklaşık iki ay boyunca yatak istirahatine
tabi tutulmuşlar ve titreşim plakası kullanılan deneklerin baldır kaslarının yapısal durumlarını
66
ve kuvvet üretimini sürdürdüğü görülmüştür. Diğer bir çalışmada ise spor yapanlar, titreşime
maruz bırakılanlar ve kontrol grubu olmak üzere üç grup karşılaştırıldığında spor yapan ve
titreşime maruz bırakılan deneklerin kas dayanıklılığında, kontrol grubuna göre belirgin bir
artış olduğu görülmüştür.
5.6 Kas Lifi Tipleri
Bütün bir kasın sergilediği toplam gerilmenin yanında her bir kas lifi; kasılma oranları, gerilme
üretimi ve yorulma duyarlılığı bakımından farklılıklar gösterir. Kasları sınıflandırmak için bir
çok yöntem ortaya konulmuştur. İlk olarak kırmızı ve beyaz kaslar şeklinde genel bir
sınıflandırma yapılmıştır. Bununla birlikte kasların çalışma ve yorulma hızlarına göre de
sınıflandırmalar yapılmıştır. Son yapılan çalışmalar kas liflerini kasılma ve metabolik
özelliklerine göre üç gruba ayırmıştır (Tablo 5-1). Lif tipleri; ATP üretimi ve kasılma hızını
belirleyen sarkomerin kasılmasındaki enerji üretimini belirleyen metabolik yollar sayesinde
ayırt edilebilir. Bu üç tip lif: yavaş seğiren oksidatif (SO) kırmızı lifler için Tip-I, hızlı seğiren
oksidatif glikolitik (FOG) kırmızı lifler için Tip-IIA ve hızlı seğiren glikolitik (FG) beyaz lifler
için Tip-IIB olarak adlandırılmıştır.
TABLO 5-1 Üç tip iskelet kas tipinin özellikleri
Tip I
Yavaş Seğiren
Oksidatif (SO)
Yavaş
Kasılma Hızı
Oksidatif fosforilasyon
ATP üretimi için ilk
kaynak
Yavaş
Glikolitik enzim
hareketi
Çok
Kılcal damar
Yüksek
Miyoglobin içerik
Düşük
Glikojen içerik
Küçük
Lif çapı
Yavaş
Yorulma oranı
Tip IIA
Hızlı Seğiren Oksidatif
Glikolitik (FOG)
Hızlı
Oksidatif fosforilasyon
Tip IIB
Hızlı Seğiren
Glikolitik (FG)
Hızlı
Anaerobik glikoliz
Orta
Hızlı
Çok
Yüksek
Orta
Orta
Orta
Bir kaç
Düşük
Yüksek
Geniş
Hızlı
Tip I (SO) lifleri, kastaki düşük miyosin ATPaz hareketi ile tanımlanır ve bu nedenle kasılma
süreleri göreceli olarak yavaştır. Tip I lifleri çok zor yorulurlar çünkü bu liflerdeki yüksek
miktardaki kan akışı sayesinde yeterli miktarda oksijen ve besin sağladıklarından dolayı,
miyosin ATPaz ile ATP nispeten yavaş bir şekilde parçalanır. Bu lifler nispeten daha küçük
çaptadırlar ve bu nedenle nispeten düşük gerilme üretirler. Tip I’deki yüksek miyoglobin içeriği
kaslara kırmızı bir renk verir.
Tip IIA (FOG) liflerinin, kasılma süreleri nispeten hızlıdır ve orta düzeyde hem aerobik
(oksidatif) hem de anaerobik (glikolitik) aktivite kullanırlar. Bu lifler aynı zamanda iyi bir kan
kaynağıdır ve uzun süreli kasılma aktivitesi üretebilirler. Fakat yüksek oranlı aktivitelerde ATP
parçalanması çok hızlı olacağından hem oksidatif fosforilasyonda hem de glikolizde gereken
ATP ihtiyacını karşılamada yetersiz kalırlar ve bu lifler sonunda yorulurlar. Bu kas türlerinde
miyoglobin içeriği çok yüksek olduğundan genellikle kırmızı kas olarak sınıflandırılırlar.
67
Tip IIB (FG) lifleri, ATP üretimi için esas olarak glikolitik (anaerobik) aktivite kullanırlar. Bu
liflerin çevresinde çok az kılcal damar bulunur çünkü az miktarda miyoglobin içerirler ve beyaz
kas olarak adlandırılırlar. Tip IIB lifleri çok hızlı bir şekilde ATP üretebilmelerine rağmen çok
çabuk yorulurlar. Çünkü hızlı ATP bölünmesi, glikoliz için gerekli glikojeni tüketmektedir. Bu
lifler genellikle geniş çaplıdırlar. Bu sayede, sadece yorulmadan önceki kısa bir süre için büyük
miktarda gerilme üretebilirler.
5.7 Kasların Yeniden Yapılanması
Kas dokusunun yeniden yapılanması; kemik, eklem kıkırdağı ve tendon gibi diğer iskelet
dokularınınkine benzerdir. Diğer dokularda olduğu gibi kas, kişi tarafından normalden fazla
kullanıldığında büyür (hipertrofi) ve kullanılmadığında ise körelir (atrofi).
5.7.1 Hareketsizliğin etkisi
Kası kullanmama ve hareketsizlik, kas lifleri üzerinde zararlı etkilere sahiptir. Bunlar,
dayanıklılık ve kuvvet üretimindeki düşüş ve mikro yapısal ve makro yapısal seviyede
körelmedir. Bu etkiler hareketsizlik sırasında ve hareketsizliğe bağlı olarak lif türüne ve kas
uzunluğuna göre değişir.
Kasın kuvvet üretimindeki düşüş, ağırlıklı olarak fiziksel aktivitedeki azalma ve biyolojik
yaşlanma ile açıklanır. Yatak istirahati, hareketsizlik ve uzay uçuşu denemeleri gibi insan ve
hayvanlara yönelik çalışmalar, kullanılmama ve hareketsizliğin kas gücü üzerine bozucu
etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan çalışmalar; hareketsizlikten dolayı dayanımdaki
azalmanın alt ekstremitede, üst ekstremiteye göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu
durum bacaklar ve kolların farklı görevler sergilemesinden (örneğin alt ekstremite tüm vücudu
hareket ettirirken, küçük şeyler üst ekstremite tarafından taşınır) kaynaklanıyor olabilir.
Hareketsizliğin, kasın kesit alanını azaltması ve kuvvet üretimini düşürmesinin yanında enerji
üretimini de olumsuz etkilediği görülmüştür. Örneğin; insan ve hayvanlara yönelik uzay uçuşu
çalışmaları hareketsizliğin kasların enerji kaynağı olan yağ oksidasyonunu azalttığını ve
glikolizi artırdığını göstermiştir. Kasın kullanılmama durumunun ve hareketsizliğin aynı
zamanda kas kompozisyonunu (bileşimini) etkilediği yaygın olarak kabul edilmektedir. İnsan
kası biyopsi çalışmaları, esas olarak tip I liflerinin hareketsizlik sonucunda bozulmaya
uğradığını göstermiştir. Liflerin kesit alanı azalır ve oksidatif enzim potansiyelleri düşüş
gösterir.
İnsan ve hayvan kas dokusuna yönelik klinik ve laboratuvar çalışmaları sonucunda kas
körelmesini önlemek için sakatlık veya ameliyattan hemen sonra veya erken dönemlerde kas
hareketi önerilmiştir. Fare kaslarındaki çarpma yaralanmalarına yönelik bir çalışmada hasar
sonrası hareketsiz bırakılan ve erken hareket uygulanan ekstremiteler karşılaştırılmıştır.
Hareketli hayvanların kas liflerinde, hareketsiz hayvanlara göre daha fazla oranda yenilenme
görülmüştür, daha çabuk kılcal damar oluşmuştur ve gerilme dayanımı daha çabuk şekilde eski
haline dönmüştür.
68
5.7.2 Fiziksel egzersizin etkileri
Fiziksel aktivite, kasların yapısını ve kuvvet üretimini etkilemektedir. Araştırmalar; fiziksel
egzersiz ile özellikle fasikül uzunluğu, kesit alanı ve kanat açısının arttırılabileceğini böylece
kas dayanımının yükseltilebileceğini göstermiştir. Örneğin altı haftalık bir çalışma sonucunda
bacak kasının fasikül açısında %14’lük, maksimum kuvvette %27’lik ve kesit alanında %6’lık
bir artış sağlandığı görülmüştür.
Farklı kas lifleri üzerinde, farklı egzersizlerin etkileri olduğu gösterilmiştir. Örneğin
hareketsizlik ve egzersizden sonra insanların kas kompozisyonu üzerine yapılan bir çalışmada,
Tip-IIA ve B liflerindeki eksantrik egzersizden sonraki büyümenin, konsentrik egzersizden
sonraki büyümeden daha fazla olduğu görülmüştür.
69
Download