4. uniparental dizomi - Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi

advertisement
1 9 M AY I S Ü N İ V E R S İ T E S İ T I P FA K Ü LT E S İ
TIBB İ B İ YO LO Jİ AN A B İL İM DA L I
K L A SİK OL MAYA N
K A LI TI M K AL I PL AR I
M.KAMİL TURAN
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ ................................................................................................................................................... 3
2. AMAÇ.................................................................................................................................................. 4
3. GERMİNAL MOZAİSİZM............................................................................................................... 5
3.1. TANIM .......................................................................................................................................... 5
3.2. MOZAİSİZM’İN TİPLERİ ................................................................................................................... 5
3.3. GERMİNAL MOZAİSİZM VE OSTEOGENEZİS İMPERFEKTA .............................................. 6
3.4. GERMİNAL MOZAİSİZM TEHLİKESİ ..................................................................................... 7
4. UNİPARENTAL DİZOMİ .............................................................................................................. 10
4.1. TANIM ........................................................................................................................................ 10
4.2. UNİPARENTAL DİZOMİ OLUŞUM MODELLERİ................................................................. 10
4.3. UNİPARENTAL DİZOMİ VE PRADER-WILLI SENDROMU ................................................. 12
4.4. UNİPARENTAL DİZOMİ VE ANGELMAN SENDROMU ...................................................... 14
5. GENOMİK IMPRINTING .............................................................................................................. 17
6. MİTOKONDRİYAL KALITIM ..................................................................................................... 18
6.1. MİTOKONDRİAL DNA ............................................................................................................ 18
6.2. MİTOKONDRİAL DNA ‘NIN TİPİK ÖZELLİKLERİ .............................................................. 19
7. MULTİFAKTÖRÜYEL “ÇOK GENLİ” KALITIM .................................................................... 21
7.1. TANIM ........................................................................................................................................ 21
7.2. GAUSS EĞRİSİ ................................................................................................................. 21
7.3. MULTİFAKTÖRİYEL KALITIM’IN FARKLARI.................................................................... 21
7.4. KALITIM VE REGRESYON ..................................................................................................... 22
7.5. MULTİFAKTÖRİYEL KALITIM VE EŞİK DEĞER TEORİSİ ................................................ 23
8. KAYNAKLAR .................................................................................................................................. 27
9. DİZİN ................................................................................................................................................ 28
2
KLASİK OLMAYAN
KALITIM KALIPLARI
1. GİRİŞ
Bazı hastalık ya da özellikler familiyal özellik gösterirler. Bu hastalık ya da özellikler
bakımından toplumdan ayrılan bireyler ve onların aileleri üzerinde yapılan araştırmalarda bu
hastalık veya özelliğin kalıtım kalıbı tespit edilebilir. Eğer durumun kalıtım kalıbı Mendel kalıtım
kalıpları ile açıklanabiliyor ise klasik kalıtım kalıbı eğer Mendelyen kalıtım ile açıklanamıyor ise
klasik olmayan kalıtım kalıbı olarak adlandırılırlar.
Klasik kalıtım kalıpları otozomal ya da gonozomal olabilir. Otozomal olması durumunda
ya dominant ya da resesif bir özellik gösterir. Gonozomal olması durumunda ise hastalık ya X ya
da Y kromozomu üzerinde taşınır. Durum X ’e bağlı dominant ya da resesif olabilirken tek Y
kromozomu oluğu için Y kromozomunda resesiflik ya da dominantlık olmaz. Y kromozomunda
taşınan hastalık ya da özellikle için özel bir tabir olan Y Holandrik kalıtım terimi kullanılır.
Klasik olmayan kalıtım kalıbı ile kalıtıldığı tespit edilen bir hastalık için ilk akla gelmesi
gereken durum multifaktoriyel kalıtım olmalıdır. Fakat öyle familiyal hastalıklar vardır ki ne
Mendelyen ne de multifaktoriyel kalıtım kalıpları ile açıklanamaz. İşte bu tip kalıtıma sahip
hastalık ya da özellikler için klasik olmayan kalıtım kalıbı terimi kullanılır.
Klasik olmayan kalıtım kalıplarının başında mitokondriyal kalıtım veya genomik
impirinting gelir. Ayrıca bunun yanında sayısal ya da yapısal kromozomal bozukluklar ile ilgisi
olmayan fakat kromozomu tutan Uniparental disomi, germinal mozaisizm, segmental
anazomi1 gibi durumlarda akla gelmelidir.
Homolog kromozomlardan birinde bir segmentin yokluğu ve onun homoloğunda aynı segmentin varlığı ile
karakterize bir heterojeniteyi tanımlar
1
3
2. AMAÇ
Bu derlemede sırası ile klasik olmayan kalıtım kalıplarının en sık rastlanan ve
yorumlanmasında dikkatli olunması gereken aşağıdaki durumlar tartışılacaktır.
1) Germinal Mozaisizm
a.
Somatik hücre mozaikliği
b. Germ hücre mozaikliği
c. Genetik öğüt
2) Uniparental Dizomi
a.
Maternal uniparental dizomi
b. Paternal uniparental dizomi
c. Prader-Willi Sendromu ve Angelman Sendromu
3) Genomik İmpirinting
4) Mitokondriyal kalıtım
a.
mtDNA’nın iki önemli özelliği
i. Heteroplazmi
ii. Homoplazmi
b. mtDNA’nın kendine has genetiği ve mtDNA’dan köken alan hastalıklar
5) Mutifaktörüyel kalıtım
a.
Mendelyen kalıtımdan farkları
b. Temel özellikleri ve Gauss Dağılımı
c. Multifaktöriyel kalıtım ve Danışma
4
3. GERMİNAL MOZAİSİZM
3.1. TANIM
Germinal mozaisizm tartışılmadan önce mozaisizm teriminin ne anlama geldiğinin
bilinmesi gerekmektedir. Bu bağlamda mozaisizm tek bir zigottan kaynaklanan hücreler arasında
genotipik ya da karyotipik olarak farklı iki ya da daha fazla hücrenin bulunması durumu olarak
tarif edilebilir. Mozaisizm sadece insanlara özgü bir durum olmayıp fareler, drosophila gibi birçok
canlıda görülebilir.
İnsan kendini X kromozomun inaktivasyonunu tanımlayan lyon hipotezi’2 ortaya atılana
dek tek çeşit kromozom seti içeren hücrelerden oluşmuş addetmiştir. Fakat dişilerde bazı
hücrelerde anneden gelen X kromozomun bazı hücrelerde ise babadan gelen X kromozomun
inaktif duruma getirilmesi ile zaten mozaiktir. Yukarıdaki tanım gereği de öyle olmalıdır.
Mozaisizm prenatal ya da postnatal dönemde tek bir hücrede meydana gelen bir mutasyonun
sonucu olabilir. Bu durumda orijinal zigottan farklı kromozom setine sahip klonlar oluşur (şekil
1).
Şekil 1: Mozaisizm ve mozaik hücrelerin oluşumu
3.2. MOZAİSİZM’İN TİPLERİ
Görüldüğü gibi gelişimin herhangi bir anında meydana gelen mutasyon kendinden sonraki
hücre serisini tamamen mutasyonlu hale getirmiştir. Mozaisizmi meydana getiren mutasyon
gelişimin ne kadar erken evresinde olursa mozaik hücrelerin sayısının normal hücre sayısına oranı
da o kadar fazla olur. Bu durum mozaisizmin kendini fenotipik olarak daha fazla ifade etmesi ile
sonuçlanacaktır. Mozaisizm pek çok kanser tipinde ön planda rol alır. Kanser hücre klonları
içinde birbirinden çok faklı sayısı bazen onlarla ifade edilen orijinal zigottan farklı genomik ya da
karyotipik yapıya sahip hücre tespit edilebilir.
Embriyonik hayatın erken evrelerinde dişideki iki X kromozomundan birinin rastlantısal bir şekilde inaktif duruma
geçmesi
2
5
Mozaisizm iki şekilde kendini gösterir. Bunlardan ilki somatik mozaisizm‘dir. Somatik
mozaisimde mutasyon germ hücreleri ile soma hücrelerinin ayrıldığı dönemden sonra olmaktadır
ve sadece klonda bir ya da daha fazla soma hücresi ilk mutasyonu taşır. Daha sonra mutatif soma
hücresinden meydana gelen klonlar organizmanın soma hücreleri için somatik mozaik olması
sonucunu doğurur. Eğer ayrılma olmadan bir mutasyon herhangi bir hücrenin genotipik ya da
karyotipik olarak normal zigottan farklı hal almasına neden olursa o zaman organizma hem soma
hücreleri hem de germ hücreleri bakımında mozaik olur. Germ hücrelerini tutan bir mutasyon
sonucunda da germinal mozaik bireyler oluşacaktır.
Somatik mozaik bireyle mozaiklik durumlarını kendilerinden sonra gelen kuşaklara
aktarmazlar. Fenotip etkileri ki eğer varsa sadece kendilerinde ifade edilir. Germinal moziklik
durumda ise germinal mozaik bireyler kendilerinden sonra gelen bireylere kendi moziklik
durumlarını aktarırlar. Bu nokta zaten germinal mozaisizmin klasik olmayan bir kalıtım biçimi
göstermesinin temelinde yatan ana nedendir. Kuramsal olarak insanda germinal mozaisizm germ
hücrelerinin incelenmesi ile ortaya konabilir.
3.3. GERMİNAL MOZAİSİZM VE OSTEOGENEZİS İMPERFEKTA
Genel olarak otozomal dominant kabul edilen bir hastalık yönünden annenin ve babanın
sağlam olması durumunda dahi eğer bir ya da iki çocuğu birden hasta oluyorsa germinal
mozaisizmden şüphelenmek ve hemen karar vermemek gerekir. Bu tip anne ve babanın ilk doğan
çocuğunun anne ve babanın çocuklarında görülen hastalık bakımından sağlam oldukları
düşünüldüğünde bu durumun de-nova bir mutasyon sonucunda kendi kendine oluştuğu
düşünülebilir. Bu durumda mutasyonların 106 da bir olduğu kavramından yola çıkarak ikinci
çocukları için riskin göz ardı edilebilir olduğu söylenebilir. Fakat tabanda germinal mozaisizm
tehlikesi her an bekliyor olabilir. Yinede anne ve babası normal oldukları halde (bu durumda
azalmış penentrans ve eksilmiş ekspiressivite göz ardı edilirse) birden çok çocuğu hasta olan
alileler de istisnada olsalar mevcuttur. İşte bu durum germinal mozaisizm ile açıklanmıştır. Anne
ya da babada erken gelişim evrelerinin herhangi bir anında fakat germ hücrelerinde ya da
öncüsünde bir somatik hücrede meydana gelen mutasyon tüm klon boyunca yayılmış ve
gametlerin bir kısmını orijinal zigottan genotipik ya da karyotipik olarak farklı mozaik bir hale
getirmiştir. Bu nedenle hastalık anne ya da babada var olması halinde bile mozaiklik durumu
yüzünden kendini fenotipik olarak ortaya koyamamıştır. Bu isteği diğer kuşaklarda karşımıza
ailenin hasta çocukları olarak çıkacaktır.
Artık germinal mozaisizm durumunu bildiğimiz için anne ve babanın sağlam olduğu ve
çocuklarını otozomal dominant fenotipli doğduğu durumlarda bunun de-nova bir mutasyon
sonucunda (1/106) olabileceği ve ikinci çocuk için riskin toplumla aynı seviyede olduğu şeklinde
bir genetik danışmanın potansiyel bir yanlış olduğunu üşünebiliriz. Bu durumda mutlaka ek
tetkiklere başvurmak ve gerekirse moleküler düzeye kadar inmek gerekli bir durum olmuştur.
Germinal mozaisizmin en bilenen ve anlaşılmış örneklerinden birisi osteogenezis
imperfekta’dır. . Normal olarak ostegenezis imperfekta familiyal kalıtım, yeni bir mutasyona bağlı
olarak gelişen otozomal dominant, gösteren ve kemikleri tutan bir hastalıktır. Etkilenmiş
bireylerde kemikler frajildir ve çabuk kırılır. Bu semptomların yanından hastalarda hiperelastizi,
kısa boy, duyma kaybı, kolay kırılır dişler, mavi sklera, kollarda göğüste ve kafatasında
deformiteler, güçsüz kaslarda bulunur. Toplumdaki sıklığı 1/15000 ‘dir ve vakaların çoğu
perinatal ölmektedir. En sık görülen ostegenezis imperfekta tip II ‘dir. Burada oluşan mutasyon
Kromozom 17 üzerindeki COL1A1 genini, kollajen dokudaki alfa-1 polipeptitini kodlar,
Kromozom 7 üzerinde ki COL1A2 genini, kollajen dokudaki alfa-2 polipeptitini kodlar, etkiler.
Otozomal dominant olan osteogenezis imperfektanın (OI) ağır ölümcül formlarının %6 ‘lık bir
kısmının germinal mozaisizm kaynaklı olduğu artık ispatlanmıştır.
6
Şekil 2 ‘de OI3 için tipik kabul edilebilecek iki pedigri sunulmuştur. Burada ikinci kuşağın
ikinci bireyi propozitusdur. Ve pedigiriden anlaşıldığı gibi normal bir bireydir. İlk evliliğini ikinci
kuşağın birinci bireyi ile yapmış ve bu evliliğinde OI ‘li bir erkek çocuğa sahip olmuştur. Daha
sonra ikinci evliliğini ise ikinci kuşağın üçüncü bireyi ile yapmış ve bundan da OI ’li bir kız çocuğu
olmuştur. O halde ilk çocuk için de-nova bir mutasyon sonucunda olduğu ve ikinci için riskin çok
düşük olduğu danışmasının potansiyel tehlikesi bu ailede kendini göstermiştir. Anne ve babanın
normal olduğu durumlarda otozomal dominant fenotipli bir çocuğun dünyaya gelmesi halinde
riskin ikinci çocuk için göz ardı edilebilecek kadar düşük olmadığı bilgisi verilmelidir. Yinede risk
germ hücrelerinde meydana gelen mutasyon sonucu ne kadar germ hücresinin etkilendiğine yani
mozaikliğinin oranına bağlıdır. Gametlerinin ne kadarının mutasyon taşıdığının tahmin edilmesi
çok zordur. Daha genel olarak, mozaisizmin varlığının bilinmediği otozomal dominant ya da X ’e
bağlı bir hastalığı olan çocuğun görünürde taşıyıcı olmayan anne ve babasına %3 - %4 ‘e kadar
yüksek olabilen tekrarlama riskinin var olduğu açıklanmalı; böyle çiftler uygun olan tüm prenatal
tanısal testlerden geçirilmelidir.
Şekil 2: Osteogenezis İmperfekta için örnek klasik pedigri
Germinal mozaisizm sadece OI olguları için geçerli özel bir durum değildir. Bu güne
kadar yapılan araştırmalarda Duchen Musküler Distrofisi ve Akondroplazi içinde bu şekilde
örnekler olduğu bulunmuştur.
3.4. GERMİNAL MOZAİSİZM TEHLİKESİ
Germinal mozaisizm nedeniyle hastalıkların yanlış tanısı ve bunun akabinde yanlış
danışmanlık önemli bir durumdur. Bu nedenle germinal mozaisizm her zaman sinsi bir tehlikedir.
Bir örnekle açıklamak gerekecek olursa: aşağıda 3 pedigri 1973, 1976, 1995 yıllarına ait aynı ailenin
durumunu yansıtmaktadır.
3
1 Osteogenezis impergfekta tip II
7
Ailenin 1973 yılındaki pedigrisi yukarıdaki gibi olsun. Bu durumda iki şey düşünmek
doğru olur. Bunlardan ilki dominant yeni bir mutasyondur. Bu durumda birinci kuşaktaki 1. ve 2.
bireylerin bir daha aynı hastalığı taşıyan çocuk doğurmalarının olasılığı çok düşüktür. Yeni
mutasyonlar toplumda aynı seviyede bir riski taşırlar. İkinci kuşaktaki hasta 1. bireyin tekrar hasta
bir çocuğa sahip olma olasılığı ise kabaca ½ ‘dir. Tabidir ki anne ve baba çocukta oluştuğu
görülen bu X hastalığı için taşıyıcı yani heterozigot da olabilirler. O zaman hastalık otozomal
resesif olarak düşünülür ve birinci kuşak 1 ve birinci kuşak 2 için yeni bir hasta çocuğa sahip olma
olasılığı ¼ olarak tahmin edilir. Ama burada dikkat edilecek olursa pedigride taşıyıcılık
gösterilmemiştir.
Germinal mozaisizmin en belirgin özelliği anne ve babanın çocuklarında meydana gelen
hastalık bakımından tamamen sağlıklı gibi görünen bireyler olmalarıdır. Bu bağlamda resesif bir
hastalık taşımaları da düşünülemez. O nedenle yukarıda bahsedilen ikinci alternatif ortadan
kalkmıştır. Ama eğer germinal mozaisizm bilinmiyor ise ki çok zaman öyledir her zaman bu
alternatif düşünülmelidir.
Ayni ailenin 1976 yılındaki pedigrileri yukarıdaki gibi olmuştur. Görüldüğü üzere birinci
kuşak 1. birey ve birinci kuşak 2. birey hasta olan bir çocuğa daha sahip olmuşlardır. Bu durumda
bir üstteki danışma yanlış olacaktır. Çünkü otozomal dominant yeni bir mutasyonun ikinci çocuk
içinde aynı şekilde vukuu bulması imkansızdır. O halde hastalık otozomal resesif olmalıdır.
Parental üyelerin bir diğer çocuklarının da hasta olması ¼ olasılık taşır. Çocukların tekrar hasta bir
çocuğa sahip olma olasılıkları çok düşüktür.
Otozomal resesif karakterli X hastalığı çocukların çocuklarında görülmesi tek bir
durumda olabilir ki bu durum çocukların kendileri gibi hasta ya da taşıyıcı bir bireyle
evlenmeleridir.
Aynı ailenin 1995 yılındaki pedigrileri yukarıdaki gibidir. İkinci kuşak 1. birey sağlam bir
bireyle evlilik yapmış lakin ondan hasta bir çocuğu olmuştur. Bu duruda yukarıda 1973 ve 1976
yıllarında verilen iki danışmada yanlıştır. O halde bu X hastalığı kuşak atlamaması dikkate alınırsa
dominant olmalıdır. Yalnız dominantlık durumu birinci kuşaktaki parental üyelerin sağlıklı
8
olmalarını açıklayamaz. O halde bu germinal mozaisizm olabilir. Genetik danışma I-1 ve I-2
için hasta bir çocuğa sahip olma olasılıklarının ½ ye kadar olduğu ve kesin olmayan bir tahminle
yapıldığı şeklinde verilmelidir.
9
4. UNİPARENTAL DİZOMİ
4.1. TANIM
Uniparental Dizomi bir çiftteki kromozomun iki üyesinin tümünün veya bir parçasının
sadece anneden ya da babadan gelmesi durumudur. Eğer böyle bir durumda kromozomun
tamamı bir çiftin iki eşi olarak bulunuyorsa isodizomi, bir ebeveyndeki iki homologda kalıtılmış
ise heterodizomi terimleri kullanılır. İsodizomide anneden ya da babadan gelen tek kromozom
kendini duplike etmiş ve bu sayede de homolog kromozomun iki çiftinin de tek bir ebeveynden
kaynak alması sağlanmıştır. Heterodizomide iki farklı homolog kromozomun direk olarak
parental üyelerden birinden alınması ile homolog kromozomun iki çiftinin de tek bir ebeveynden
gelmesi sağlanmıştır. Heterodizomi olsun isodizomi olsun genetik açıdan önemlidir. Genetik
danışmanlık vermek zordur.
4.2. UNİPARENTAL DİZOMİ OLUŞUM MODELLERİ
Uniparental Dizomi için birkaç oluşum modeli ortaya konmuştur. Bunlar gametik
kompenzasyon, monozomi, trizomi, post-fertilizasyon kusuru olarak tanımlanırlar. Şekil
3’de Uniparental Dizominin oluşum modellerinden ilki olan gametik kompenzasyon şematize
edilmiştir. İlgili durum için görüldüğü gibi ilk gamet diplodidir. Zigotu oluşturan ikinci gamette ise
ilgili kromozom hiç temsil edilmemektedir. Bu şekildeki gametlerden oluşacak zigot ilgili
kromozom için homolog çiftlerinde sadece anneden ya da babadan gelen kromozoma sahip
olacağından Uniparental disomik olacaktır.
UPD
Şekil 3: Gametik Kompenzasyon sonucu UPD4
Uniparental Dizomi monozomik ya da trizomik durumlarda da ortaya çıkabilir.
Bunlardan iyi bilenenlerden bir tanesi Şekil 4’de sunulan monozomik durumdur. Burada
gametlerden birisi ilgili kromozom bakımından monozomik iken zigotu oluşturacak diğer gamet
ilgili kromozom bakımından nulizomiktir. Böyle iki gametten oluşacak monozomik bir zigotta
ilgili kromozom kendini duplike ederek uniparental dizomi gösterir bir hale gelebilir ki bu durum
yukarıda tanımlanan isodizomi’nin nasıl oluştuğunu da anlatmaktadır. Şekil 4’de aynı şekilde ve
sağ tarafta ise trizomik durumda ise bir normal gamet ile ilgili kromozom bakımından diploid
olan bir gamet birleşerek trizomik bir zigot oluşur. Daha sonra gelişim evresinde kromozom
ayrılmaması sonucunda uniparental dizomili bir hücre ortaya çıkar. Anlatılan bu mekanizma
4
Uniparental Dizomi
10
uniparental dizomi açısından oluşum modelleri göz önüne alındığında en çok karşımıza çıkan
modeldir.
Şekil 4: Uniparental dizomi için Monozomik ve Trizomik Oluşum Modelleri
Ayrıca uniparental dizomi fertilizasyon sonrası bir kusura bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Bu durumda ilgili kromozom bakımından tamamen normal olan iki gamet normal bir zigotu
oluştururlar. Gelişim basmaklarında sırası ile önce bir kromozom ayrılmaması yaşanır ve sonra
ilgili kromozom bakımından monozomik olan zigot monozomik olan kromozomunu duplike
ederek uniparental dizomili hale geçer. Şekil 5’de ayrıntılı bir şekilde şematize edilmiştir.
Şekil 5: Uniparental dizomi için post-fertilizasyon defekti ile oluşum modeli
11
Uniparental dizomi yalnızca parental üyelerden birinin otozomal resesif bir hastalık
yönünden taşıyıcı olduğu durumlarda çocuklarında bu otozomal resesif hastalığı fenomenik olarak
ortaya çıkması durumda akla getirilmelidir. 1980’lerden önce bilinmeyen Uniparental dizomi böyle
bir durumun ortaya çıkışını 1988–1990 yılları arasında keşfedildikten sonra ancak açıklayabilmiştir.
İlk uniparental dizomi vakası Kistik Fibrozis ve boy kısalığı olan bir kız çocuğunda
bildirilmiştir. KF5 taşıyıcı olan anne ve normal babadan olan bu kız çocuğu nasıl olurda KF
hastası olabilir. Resesif karakterli KF ’nin diğer alleli acaba nereden gelmiştir? Bu iki soruya cevap
uniparental dizomiden gelecektir. Kız çocuğunda 7 numaralı kromozomun iki kopyası anneden
gelmektedir ve bu da çocuğu KF hastası haline sokmuştur.
4.3. UNİPARENTAL DİZOMİ VE PRADER-WILLI SENDROMU
Uniparental dizomi için özelliklede heterodizomi için önemli bir örnek Prader-Willi
Sendromu’dur. PWS6 15 numaralı kromozomun paternal homoloğunda bir delesyon durumunda
oluşur. PWS için 15 numaralı kromozomun kritik bölgesi olan 15q11-13 sahasında birey sadece
anneden gelen genetik bilgiyi ifade eder. Bu birey 15 numaralı kromozom için maternal
uniparental dizomi ‘li bir hal almıştır. Şekil 5 ‘de PWS ile ilgili gen bölgesi gösterilmiştir.
Şekil 5: Kromozom 15 için PWS gen gölgesi ve ideogramı
PWS 1956 yılında Andrea Prader, Heinrich Willi, Alexis Labhart, ve Guido Fanconi
tarafından tanımlanmıştır. PWS ciddi hipotoni, erken bebeklik döneminde beslenme zorluğu ve
daha sonrasında genç erişkinlik döneminde çok fazla yemeğe bağlı gelişen morbit obesite ile
seyreden klinik bir durumdur. Ayrıca PWS ’li hastaların hemen tamamında bir dereceye kadar
kendini belli eden mental retardasyon, dışarıdan kolaylıkla ayırt edilebilecek düzeyde kendini
gösteren boy kısalığı ve çeşitli gelişim defektleri vardır. Ayrıca klinik bulgulara hem erkeklerde
hem de kadınlarda hypogonodizm eşik eder. Genetik olarak bahsedildiği gibi 15p11-13 sahası için
paternal üyeden gelen genetik kodun yokluğu sonucunda oluşur (maternal uniparental dizomi) .
Tipik ve ilginç olarak aynı noktada eğer anneden gelen genetik bilgi delesyona uğrasaydı (parental
uniparental dizomi) bu durumda angelman sendromu oluşacaktı. Herhangi bir tedavi şekli
günümüzde kür şeklinde bulunamamıştır. Lakin PWS semptomlarını yavaşlatmak için
farmokoterapi şekli ortaya konulmasada çocukluk döneminde ki beslenme problemleri için özel
beslenme şekiller ve hatta tüpleri kullanılabilir. Mental durum değişmeleri için özel rehabilitasyon
tekniklerinden faydalanılabilir. Ayrıca fizyoterapi yararlı olacaktır. Genç erişkinlik ve daha sonraki
5
Kistik Fibrozis
6
Prader-Willi Sendromu
12
evrelerde çok yeme için özel diyet uygulamalarına başvurulabilir. Aşağıda şekil 6 ‘da PWS için
tipik olan çeşitli resimler sunulmuştur.
Şekil 6: PWS için tipik fenotipler
Görüldüğü gibi PWS için 3 tipten söz etmek artık mümkündür. Bunlardan ilk
delesyonlu tip PWS olarak tanımlanır. Tüm PWS olgularına bakıldığında yaklaşık olarak
%70’inin sebebi delesyondur. Bu tipte paternal kökenli kromozom 15’de q12 sahasında bir
13
delesyon vardır. Normal olan parça sadece maternal olarak ifade edilir. Çünkü homoloğundaki
(paternal) q12 sahası delesyona uğramıştır. Laboratuar teknikleri bakımında high-resulation
banding yapılabilir. Tipik delesyon bölgesinin görülmesi tanıyı doğrular ya da kromozom 15 için
spesifik problar kullanılarak FISH yapılabilir. İkinci tipte ise paternal kökenli kromozom 15 hiç
yoktur. 15 numaralı kromozomun homolog çiftinin ikisi birden maternal üyeden kalıtılmıştır.
Buna maternal dizomi denir. Maternal dizomi sonucunda oluşan PWS tüm olguların yaklaşık
olarak %25’lik bir kısmını oluşturur. Normal bir gelişim için paternal üyenin kromozom 15 ‘nin
mutlak gerekli olması nedeniyle PWS oluşur. Tanıda aynı teknikler kullanılabilir. %5’den daha bir
PWS olgusunda ise kromozom 15 homologlarından birisi anneden diğer ise babadan kalıtılmıştır.
Lakin paternal olarak gelen kromozomum 15q12-13 sahasında bir imprintlenme olur ve bu bölge
gen ifadesini oluşturamaz. Bu şekilde gelişmiş olan PWS sendromlarının tam genetik tanısı için
imprintlenme testleri yapmak gereklidir. Ne yazık ki bunu bugün için dünyada sadece birkaç
genetik araştırma merkezi yapabilmektedir. Her üç olguda da klinik semptomlar birbirine benzer.
Şekil 7’de her üç tip PWS için şematizasyona yer verilmiştir.
Şekil 7: PWS ve olası 3 tipi
4.4. UNİPARENTAL DİZOMİ VE ANGELMAN SENDROMU
Angelman Sendromu, ilk olarak Dr.Harry Angelman tarafında 3 olguda 1965 yılından
tanımlanmıştır. İlk bulunduğunda İngiliz bir pediatrist olan Dr.Harry Angelman bu hastalığı
happy-puppet syndrome olarak adlandırsa da nihayetinde angelman sendromu adını almıştır.
PWS sendromu ile aynı bölgenin yani 15. kromozom 15q11-13 sahasında maternal kökenli
homoloğun delesyonu söz konusundur (paternal kökenli del 15q11-13 olsaydı PWS olacaktı).
Delesyon sahası her ne kadar aynı olsa da klinik semptomlar birbirinden oldukça farklıdır.
Refleksi palyaço benzeri hareketler, paroksismal gülme, hiperaktivite, ataksi, epilepsi, anormal
EEG bulguları, konuşma yokluğu ya da zorluğu bulunur. AS7 ‘unda yüz tipiktir. Yüzde neşeli
görünüş happy-puppet açık ağız, çıkık dil, aralıklı dişler, belirgin mandibula, mikrosefali ilk
etapta dikkat çekici özelliklerdir. AS için tipik resimler Şekil 8’de sunulmuştur.
7
Angelman sendromu
14
AS için tek neden olarak maternal kökenli sahanın delesyonu gösterilemez. Son yapılan
çalışmalarda 15. kromozom 15q11-13 sahasında bir gen olan UBE3A ki bu gen ubiquitinprotein ligas kodlar mutasyonunun ya da delesyonunun da AS ’a neden olduğu bulunmuştur.
AS için tüm vakaların maternal 15q11-13 delesyonu %70 ‘ini; tek gen mutasyonu %35’unu; imprinting %7-9’unu oluşturur. AS nedenleri ise Şekil 9’da sunulmuştur. Tablo 1’de
tekrarlama riskleri de sunulmuştur.
Şekil 8: Angelman Sendromu için tipik fenotipik görünüm
15
Şekil 9: Angelman sendromu oluşum modelleri
Yüzde
Rekürrens
70–75%
< 1%
<1%
Olguya has
Genetik defekt
15q11-q13 delesyonu
15q11-q13 dengelenmemiş yeniden
düzenlenmesi
Kromozom 15 içi uniparental disomi ~25% (PWS)
3–7% (AS)
< 1%
Dengesiz yeniden düzenlenme
nedeni ile uniparental disomi
<1%
Olguya has
Imprinting center mutasyonu
1–3%
50% PWS için eğer baba
hasta ise, AS için anne
Diğer imprintig defektleri
1–3%
< 1%
~10% (AS)
50% eğer anne taşıyıcı
ise
~10% (AS)
Teorik olarak 50%
UBE3A mutasyonu
Tanımlanmamış diğer
düzeyde defektler
moleküler
Tablo 1: PWS ve AS için oluşum modelleri ve rekürrens riskleri
16
5. GENOMİK IMPRINTING
Mendelyen kalıtımın esaslarından birisi olan bağımsız ayrışım kuralını burada öncelikle
tanımlamak iyi olacaktır. Bağımsız ayrışım kuralında zigotu oluşturan gametler cinsiyetlerinin bir
önemi olmaksızın sahip oldukları genetik materyali yavrulara eşit olarak dağıtırlar. Her özellik
önce ayrılır ve daha sonra tekrar birleşir. Bu birleşmede anneden gelen bir gen babadan gelen
homologu ile bir alel gen çiftini oluşturur. Fakat her zaman bu şekilde eş bir dağılım olmayabilir.
Bu durumda genetik materyalin anneden ya da babadan gelemsine bağlı olarak kromozomal
düzeyde ya da alelik düzeyde genetik materyalde ifade farklılıkları oluşur. Bu durum Mendelin
ayrışım yasasına ters düşer.
Genetik materyaldeki bu ifade farklılıkları ancak genomik imprinting terimi ile
açıklanabilmiştir. Başka bir değişle anneden ya da babadan gelen alellerin arasında gen
ekspresiyounda ki farklılıklar genomik imprintig’in bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Genomik
imprinting için daha anlaşılır ve kullanışlı bir tanım daha yapılabilir. Genomik imprinting sonuçları
ister negatif isterse pozitif olsun ifade edilebilir ,imprintable, durumdaki genin baskılanması
demektir. Genomik imprinting DNA düzeyinde gen içindeki baz dizilimini değiştirmeyen fakat
gen ifadesinin baskılanmasına neden olan henüz neyin tetiklediği tam olarak bilinmeyen bir
ajan/gen tarafından yapılır. Dolayısı ile imprinting bir mutasyon değildir geri düşümü olabilen
beklide geçici gen inaktivasyonudur.
Genomik imprinting için iyi bildik bir örnek X kromozomun bir tanesinin dişi cinsiyette
daha embriyonik yaşımın başında bir kromozom şeklinde imprintinglenmesi verilebilir. Genomik
imprinting için iki şekil dikkat çekecektir. Bunlardan ilki maternal genomik imprinting
durumudur. Genomik imprinting için normalde ifade edilebilen bir genin ifadesinin baskılanması
tanımından yola çıkarak maternal imprinting olayında anneden gelen allelin ifadesinin
baskılanacağı görülür. O halde maternal imprinting eğer hastalık anne tarafından akıtılıyor ise
kendini bireyde ifade edemeyecektir. Paternal imprinting durumunda ise baba tarafından
kalıtılan allelde ifade baskılandığı için hastalık eğer bu sefer baba tarafından kalıtılıyor ise ifadesini
bulamayacaktır.
AS için oluşum modelleri düşünüldüğünde imprinting center mutasyonu ‘nun tüm
olgularda %10–20 rol aldığını anlatmıştık. IC8 bir anahtar görevi yapar. UBE3A genini maternal
kopyasını açar ve santral sinir sisteminin bazı dokularında paternal kopyayı ise kapar. Eğer IC ‘de
herhangi bir mutasyon olursa tam olarak anahtarlama görevini yapamaz. Eğer IC mutasyonu
etkilenmiş bireyde kendiliğinden (spora dik) olarak ortaya çıkmış ise bunun tekrarlama riski
%1’den azdır. Eğer hastanın annesi IC mutasyon taşıyıcı bir durumda ise %50 gibi yüksek bir
tekrarlama riski vardır.
8
Imprinting Center
17
6. MİTOKONDRİYAL KALITIM
6.1. MİTOKONDRİAL DNA
Mitokondriyal DNA’dan (mtDNA) kaynaklanan hastalıkların kalıtımını açıklamak için
kurulmuş bir kalıtım modelidir. Mitokondriyal DNA hücre çekirdeği yerine mitokondri içinde yer
alan ve tüm dizisi 1981 yılında bildirilmiş yaklaşık 16.5 Kb ‘lık dairesel bir DNA molekülüdür.
mtDNA molekülü 37 gen içerir. Bu genler iki tip rRNA ve oksidatif fosforilasyon için gerekli olan
enzimlerin alt üniteleri olan 13 adet polipeptiti kodlar. Geri kalan 64 polipeptit ise nüklear genom
tarafından kodlanır. Bu nedenle her zaman için mtDNA ile nüklear genom fiziki olmayan bir
şekilde birbirlerine bağlıdır. Her bir hücrede tüm mitokondrilere dağılmış 1000’den fazla mtDNA
kopyası bulunur (tipik bir istisnası matür oosittir ve yaklaşık 100.000 kopya içerir). mtDNA Şekil
10’da gösterilmiştir.
Şekil 10: İnsan mtDNA molekülü
18
6.2. MİTOKONDRİAL DNA ‘NIN TİPİK ÖZELLİKLERİ
mtDNA’ya ilişkin ilk patolojik bulgu 1990 yılında bulunmuştur. Açıklanamayan bir
şekilde mtDNA mutasyon hızı çekirdek DNA’sına kıyasla on kat daha fazladır. mtDNA
hastalıklarına ilişkin olarak 100 ‘den fazla farklı yeniden düzenlenme ve 50’den fazla kırık noktası
tanımlanmıştır. Her ne kadar durum bu şekilde olsa da ve mtDNA kökenli hastalıklar klinikleri
birbirinden çok farklı olsa da genel tablo nöromusküler hastalık tablosudur.
mtDNA genetiğinin nüklear genomla karşılaştırıldığında bir özelliği oldukça çok dikkat
çeker. Bu özellik maternal kalıtım’dır. Her ovumda çok sayıda mitokondri bulunur ki buna
karşın spermde çok az sayıda mitokondri bulunur. Spermik mitokondriler çocukta kalıcı olmaz.
Bu nedenle çocuk için tüm mitokondrilerini anneden alır tabiri kullanılır. Bu nedenle çocuk
mtDNA’sının tamamını anneden alır ki babadan hiç mtDNA gelmez. Leber’in herediter optik
nöropatisi için tipik olan bir pedigri şekil 11’da gösterilmiştir.
Şekil 11: LHON9 için tipik bir pedigri
Şekil 10’da da görüldüğü gibi babalar hiçbir zaman taşıdıkları mitokondrial hastalığı
kendinden sonra gelen kişilere aktarmamıştır. Fakat anneler taşıdıkları mitokondrial hastalığı
kendinden sonra gelen kişilere aktarmışlardır. Bu pedigri her ne kadar LHON için verilmiş olsa da
mitokondrial hastalıklar içinde tipik sayılır.
mtDNA genetiğinin temel özelliklerinden ikincisi hücrelerin çoğunun 1000’den fazla
mtDNA molekülü içermesinden kaynaklanır. mtDNA ‘da herhangi bir mutasyon ortaya
çıktığında bu mtDNA moleküllerinden birindedir. Mitokondri basit fizyon ile bölündüğünde
kendini eşleyen tüm mtDNA molekülleri yavru organellere rasgele bir şekilde dağılır. Bu eşlenmiş
ve bazısı normal bazısı mutant mtDNA içeren mitokondriler ise tüm yavrulara yine rastlantısal
olarak dağılır. Yani hücreler sadece normal ya da sadece mutant mtDNA molekülü almış
olabilirler. Bu durum homoplazmi terimi ile karşılık bulur. Başka bir olasılıkta ise yavru hücreler
hem mutant mtDNA’yı hem de normal mtDNA’yı almış olabilirler. Bu olay ise heteroplazmi
terimi ile karşılık bulur. Mitokondrial hastalıkların genetiğine bu iki terim kontrol eder. Özelliklede
heteroplazmi durumda normla olan mtDNA ile mutant mtDNA oranı heteroplazmik kişide
hastalığın fenotipinin ortaya çıkıp çıkmayacağını da belirler. Bu nedenle mitokondrial hastalıkların
pedigirilerinde penentrans azalması ve ekspresyon değişikliği çok sık olarak rastlanır.
9
Leber’in Herediter Optik Nöropatisi
19
Heteroplazmi önemli olan üç mtDNA genetiği özelliği ile birliktedir. Birincisi delesyona
uğrayan mtDNA molekülleridir. Bunlar sık rastlanan mutasyon grubu olup genelde hastalık
anneden çocuklarına (nedeni henüz belirlenememiş) aktarılmaz. Buna rağmen mtDNA
duplikasyonları ya da mtDNA molekülündeki nokta mutasyonları anneden çocuklarına aktarılır.
İkinci özellik her bir oositin içindeki mtDNA molekülü matür oositte yüksek sayılara ulaşmadan
önce bir azalma yaşar. Sonra matür oositin oluşması ile yüksek sayılara ulaşır. Oogenez esnasında
mtDNA molekülünün önce azalması ve sonra tekrar yükselmesi dikkat çekici bir özelliktir ve
mitokondrial darboğaz (mitokondrial bottleneck) alarak adlandırılır. Bunun doğal bir sonucu
olarak mtDNA’sında mutasyon taşıyan bir annenin çocuklarında ki mutant mtDNA miktarı
değişikliğe uğrar. Üçüncü önemli özellik ise mitokondrial bottleneck olayına rağmen yüksek sayıda
mutant mtDNA molekülü içeren anneler hastalığı düşük sayıda mutant mtDNA molekülü içren
anneye nazaran çocuklarına daha fazla kalıtırlar. Yani birinci durumda çocuğun hastalık riski
yüksek, ikinci durumda ise çocuğun hastalık riski nispeten düşüktür denebilir.
20
7. MULTİFAKTÖRÜYEL “ÇOK GENLİ” KALITIM
7.1. TANIM
Sık görülen insan hastalıkarının çoğunda genetik faktörlerinin rolü vardır. Bunlar arasıda
diabetes mellitüs (DM), miyokard infarktüsü (MI), kanserler, akıl hastalıkları (şizofreni, depresyon
eğilimi vb.), Alzheimer (AH) sayılabilir. Bunlar tek genli hastalıklara hiç benzemeler, herhangi bir
grupta yoğunlaşma sergilemezler, çevresel şartlar çok etkindir, genetik etkide göz ardı edilebilecek
kadar küçük değildir, birden çok lokusda birden çok gen kalıtımlarına katkıda bulunuyor olabilir.
7.2. GAUSS EĞRİSİ
Multifaktöriyel kalıtım dağılımı düşnülecek olursa gauss eğrisi ya da normal dağılım
eğrisi hesaba katılmalıdır. Şekil 12’de Gauss ya da normal dağılım bu eğrinin hesaplanmasında
kullanılan gauss dağılımı gösterilmiştir.
Şekil 11: Gauss eğrisi ve Gauss dağılım fonksiyonu
P(x) polinomu Gauss dağılımını verir. Burada ki  ve  değerleri sırası ile standart
sapma ve aritmetik ortalama değerleridir. Bu şekilde herhalgi bir seri için Guass açılımı rahatlıkla
yapılabilir.
7.3. MULTİFAKTÖRİYEL KALITIM’IN FARKLARI
Multifaktöriyel kalıtım’ın bazı özellikleri onu tek genli kalıtımdan bariz bir şekilde ayırır.
Bu özelliklerin en başta ve bilinmesi gerekenler:
a) Multifaktöriyel kalıtım Gauss eğrisine uyar bu nedenle bu tip hastalıklar ya da
özellkler kesiksizdir yani continue’dur. Mendilian kalıtım kesiklidir.
b) Bu özellik ya da hastalıklar ölçülebilir niteliktedir yani nicesel özelliklerdir.
21
c) Additif katkılıt başka bir değişle ise minör genler sorumludur. Oysa Mendelian
kalıtım kalıplarında major genler ön plandadır. Dominantlık, epistazis yoktur.
d) Çevrenin etkisi çok büyük ya da çok az olabilir ama hemen daima bir çevre etkisi işin
içindedir. Mendelian kalıtımda da çevresel faktörler rol alır lakin etkinliği göz ardı
edilebilecek kadar düşüktür.
Toplumda bildiği gibi var olan ırksal gen havuzu içinde bazı özellikler birbirine
benzemektedir. Aynı benzerlik daha yoğun bir şekilde aile bireyleri ve onları akrabaları arasında
yaşanır. Aynı ailden olan bir birlerine yakın akaraba olanlar arasında boy, saç rengi, zeka,
dermatoglifikler, ağırlık, eritrosit sayısı gibi ölçülebilen özellikler oldukça benzerlik gösterir.
Öncelikle bu tip bir durum ile karşlılaşıldığında eğer bu özellikler ya da hastalıklar tek tepeli ve
sürekli bir şekilde toplumda dağılım gösteriyor iseler bunlar multifaktörüyel özellikler ya da
hastalıklardır.
7.4. KALITIM VE REGRESYON
Gauss eğrisinin uç kısımlarında çok az birey bulunur. Toplum normal olana yığılım
gösterecektir. Çünkü multifaktöriyel kalıtımda etkili olan minör genler her zaman arttırıcı bir etki
sergilemezler bazı durumlarda da azaltıcı bir etki ile kendilerini belli ederler. Ortaya tüm bu
etkilerin bir bileşeni konur.
Örnek olarak boy uzunluğunu alacak olursak. Üç alel bir locus şeklinde tanımlansın. a
geni boyu 5 cm uzatsın, b geni etkisiz olasun ve c 5 sm kısaltsın ayrıca b nötral gen lokusda
diğer iki alele nazaran iki katı olarak bulunsun. Toplumda ortalama boy ise 167 cm olarak tespit
edilsin. Böyle bir durumda bu lokusların dağılım tablo 2’de gösterildiği gibi olur.
a
LOKUS
b
b
c
Gt.
Boy
Pd.
Gt.
Boy
Pd.
Gt.
Boy
Pd.
Gt.
Boy
Pd.
LOKUS
b
b
ab
ab
a
aa
177
0,06
172
0,25
c
ac
172
0,25
167
0,38
ba
bb
bb
bc
172
0,25
167
0,38
167
0,38
162
0,25
ba
bb
bb
bc
172
0,25
167
0,38
167
0,38
162
0,25
ca
cb
cb
cc
167
0,38
162
0,25
162
0,25
157
0,06
Gt: Genotip
Boy: Oluşan boy uzunluğu
Pd: Olasık yoğunluğu
7
6
5
4
3
2
1
0
157
162
167
172
177
Tablo 2: Multifaktöriyel kalıtımda oluşa boy uzunlukları
22
Tablo ve altındaki grafik incelendiğinde 152 cm c\c etiksi ve 177 cm a\a etkisi normal
dağılımın uç kısımlarına dağılmıştır ve pd değerleri 1/16 ‘dır. Bu bağlamda 6 alelli ve iki lokuslu
başka bir model kurulacak olursa bireylerin ancak 1/256 ‘lık kısmı aaaa ya da cccc genotipine
sahip olacaklardı. Bu şekilde normal dağılıma dahada yaklaşılmış olacaktı. Eğer insanda olduğu
gibi pek çok minör gen etkisi düşünülecek olursa toplum dağılımını karşılayana Gauss eğrisi
modeline o denli daha çok yaklaşılmış olacaktı. Ayrıca herhangi genetik çşitleme olmasa bile
çevresel faktörlerinde pek çok faktörü aynı şekilde artmalar ve eksilmeler yapacaktır ki çevresel
faktörlerin bu etkileride normal dağılıma uyacaktır. Bu nedenle multifaktöriyel kalıtım özellik ya
da hastalıkların pek çoğu bu nedenlerle toplumda çeşitlemeler gösterir.
Multifaktörüyel kalıtım için genetik ve çevre faktörlerinin nasıl etki ettiği ve normal
dağılıma nasıl uydukları bu şekilde açıklandıktan sonra multifaktöriyel kalıtım için kalıtsallık tanımı
artık yapılabilir. Kalıtsallık, toplumdaki herhangi bir özellikte gözlenen toplam çeşitlemelere göre
genetik yapıdan ileri gelen çeşitlemelerin oranıdır. Kalıtsallık ve çevresel etkiler birlikte
multifaktöriyel kalıtım esaslarını oluşturduklarına göre akrabalarda benzerliklerin akrabalık
uzaklığına bağlı olarak artacak ya da azalacaktır. Tablo 3 ‘de akrabalık derecesine göre korelasyon
değerleri verilmiştir. Örnek olarak baba ile oğul arasındaki korelasyon değeri 0.50 olarak
verilecektir. Baba oğuluna teorik olarak genlerinin %50’lik bir kısmını kalıtmıştır. Fakat baba eğer
ortalamadan sapcak olursa bu durumda oğlu ortalamaya doğru kayacaktır. Bu kayma regresyon –
gerilme- olarak tanımlanır. Diğer bir değişle multifaktöriyel kalıtım özellikleri cocuklarda
ebevynle toplum arasında bulunur. Toplum ortalamasının 167 cm olduğu ilk örneği tekrar ele
alırsak. Baba boyu eğer 180 cm ise oğulların ortalama boyu (180+167)/2=173.5 cm olacaktır.
Baba boyu eğer 150 cm ise bu durumda da (150+167)/2=158.5 cm olacaktır. O halde oğulların
ortalaması babaların ortalamasından toplum ortalamasına doğru geriler.
Akrabalık İlişkisi
Ebevyn / Çocuk
Anne / Çocuk
Baba / Çocuk
Kardeş / Kardeş
TY İkiz Eşleri
ÇY İkiz Eşleri
Anne / Baba
KORELASYON
Gözlenen Beklenen
Katsayı
Katsayı
0.40
0.50
0.48
0.50
0.49
0.50
0.50
0.50
0.95
1
0.49
0.50
0.05
0.00
TY: Tek Yumurta İkizleri
ÇY: Çift Yumurta İkizleri
Tablo 3: Parmak ucu çizgi sayısına göre akrabalar arası korelasyonlar
7.5. MULTİFAKTÖRİYEL KALITIM VE EŞİK DEĞER TEORİSİ
Toplumda var olan bu tip multifaktöriyel kalıtım özellik ve hastalıklarının familial olduğu
bilinir. Fakat herhangi bir kalıtım kalıbı ile açıklanmazlar. Bu tip durumlar bahsedildiği gibi gauss
eğrine uyarlar ve hastalığın ortaya çıkıp çıkmaması belli eşik değerlere bağlıdır. Bu eşik değere
yaklaştıkça hasta olma olasılığı git gide artarken; eşik değerden uzaklaşma durumda ise hasta olma
olsılığı git gide azalmaktadır. Bu durumu gösteren bir grafik şekil 12’de sunulmuştur. Aynı hastalık
için birinci, ikinci, üçüncü derece akrabakalar ise toplum aynı grafikte gösterilmiştir. Hastalığı
taşıyan bireyin birinci derece akrabalarında görülmesi P-I , ikinci derece akrabalarda görülmesi PII, üçüncü derece akrabalarda görülmesi P-III ve toplumda görülmesi P-T ile gösterilmiş taralı
alanlardır.
23
Yarık dudak hastalığının sıklığı birinci derece akrabalarda 40/1000 ikinci derece
akrabalarda 6/1000 ve üçünü derece akrabalarda ise 3/1000 kadardır.
Şekil 12: Bireyin akrabalık derecesine göre hastalık riskleri
Gelişme sürecinde var olan eşik değerler oldukça iyi çalışılmıştır. Örnek olarak yarık
damak / dudak verilebilir. Embriyonik evrede damağın ya da dudağı kapanması belli bir eşik
değer kadar ilgili dakularının birbirine yanaşması ile olur. Bu eşik değer kadar birbirine yaklaşan
ilgili dokular nomal damak ya da dudak oluşumu için biribirne en uygun yakınlıktadır. O halde
normalde kesiksiz halde bulunan multifaktöriyel kalıtım gösteren yarık damak ya da yarık dudak
bir eşik değer ile kesikli hale getirilmiştir. İşte bu şekilde normalde kesiksiz olan bir multifaktöriyel
kalıtım özellik ya da hastalığının belli bir eşik değer ile kesikli hale gelmesi durumuna quasicontinious özelliği denir.
Ailedeki hasta çocuk sayısı da multifaktöriyel kalıtım için tekrarlama riski bakımından
oldukça önemlidir. Örnek olarak anne-babanın bir hasta çocuğu doğmuş ise anne-babanın bu
çocuklarına hastalıkla ilişkili çok sayıda liyabilite –yatkınlık- geni vermiş olmaları gerekir. Doğal
olarak kendilerininde toplumdan daha çok liyabilite genine sahip olmaları gerekir. Bu şekilde hasta
bir çocuktan sonra artık aile için yeni bir hasta çocuğa sahip olma olasılığı toplumdan daha
yüksektir. Eğer ikinci çocuklarıda hasta ise ebeveynler liyabilite genleri bakımından eşik değere
dahada yakındır demektir. Buda çocuklarına daha fazla liyabilite geni aktaracakları anlamına gelir.
Bu şekilde ikinci çocuktan sonra tekrarlama riski her zaman bir çocuktan sonraki tekrarlama
riskinden yüksek olacaktır.
Bu ilişki yarık damak, yarık dudak, spina bifida için yapılan araştırmalar ile doğrulanmıştır.
Bu hastalıklar için tekrarlama riski bir hasta çocuktan sonra %4 iken ikinci hasta çocuktan sonra
%10 olarak bulunmuştur. Aynı şekilde hastalığın prognozuda multifaktöriyel kalıtım için
tekrarlama riski bakımından önemli bir antitedir.
Eşik değerli multifaktöriyel kalıtım hastalıkları için prognozun ağır olması etkilenmiş
bireyin eşik değere yakın olduğu anlamına gelir başka bir değişle fazla miktarda liyabilite geni taşır.
Prognozu nispeten iyi olan etkilenmiş birey eşik değerden biraz daha uızak ve biraz daha az
liyabilite genine sahip demektir. O halde buradan tekrarlama riskinin prognozu ağır olan vakanın
ailesinde her zaman prognozu daha hafif olan vakanın ailseinden daha yüksektir. Nitekim yarık
dudak için yapılan çalışmada unilateral yarık dudaklı bireyin ailseinde tekrarlama riski %2.6 olarak
hesaplanırken, bilateral yarık dudaklı bireyin ailseinde tekrarlama riski %5.6 olarak bulunmultur.
24
Benzer şekilde propozitusun cinsiyetide multifaktöriyel kalıtım hastalıkları için tekrarlama
riski üzerine etkindir. Bazı Multifaktöriyel kalıtım hastalıkları için erkek / dişi oranı her zaman 1:1
değildir. Sık rastlanan durumlar için erkek/dişi oranları tablo 4 ‘de sunulmuştur.
Özellik
Pilor Stenozu
Hirschsprung Hastalığı
konjenital kalça çıkığı
Yumru ayak
Romatoid artrit
Peptik ülser
Seks
Oranı
5E / 1D
3E / 6D
1E / 6D
2E / 1D
1E / 3D
2E / 1D
E: Erkek Cinsiyet
D: Dişi Cinsiyet
Tablo 4: Sık rastlanan bazı multifaktöriyel kalıtım hastalıkları için sek oranları
Eğer bir hastalık kadınlarda erkeklerden daha az görülüyorsa kadınların eşikte kalması ve
hasta olması için daha çok liyabilite geni gereklidir. Hasta bir kadının akrabalarında hastalık daha
yüksek oranda görülecektir. Eğer bir hastalık erkeklerde kadınlardan daha az görülüyor ise
erkeklerin eşikte kalması ve hasta olması için daha çok liyabilite geni gereklidir. Hasta bir erkeğin
akrabalaırında hastalık daha yüksek oranda görülecektir.
Bu bilgilerden sonra şu şekilde bir genelleme yapılabilir. Eğer bir multifaktöriyel kalıtım
hastalığı için seks oranı 1:1 değilse, hastalığın görülme sıklığı cinsiyetlere göre değişiyor ise,
hastalığın az görüldüğü cünsiyetin akrabalarında tekrarlama riski daha yüksek olacaktır. Bu etki
Carter Etkisi olarak tanımlanır.
Doğmalık pilor sitenozu erkeklerde kadınlardan 5 kat daha çok görülür (tablo 4). Bu
durumda erkek bir hastanın erkek akrabalarında risk doğal olarak yüksek olacaktır fakat kadın
akrabalar arsındaki hastalık sıklığı çok daha yüksek olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü erkekler
ailede liyabilite genlerinin sayısını arttırmış ve hasta olmuşlardır. Carter etkisini açıklayan bir tablo
tablo 5’de sunulmuştur.
Pilor Stenozu için
Erkek / Dişi oranı
Sıklık
5E/1D 'dir
(%)
Hasta Kadının
Hasta Erkek
Arkabalık ilişkisi
Aynı cinsiyet için
genel populasyonda
hastalığın ortalama
artma riski
Erkek Akrabaları
5
10 kat
Kadın Akrabaları
2
20 kat
Erkek Akrabaları
17
35 kat
Kadın Akrabaları
7
70 kat
Tablo 4: Plior Stenozlu hasta kişinin akrabaları araında hastalığı sıklığı
25
Son olarak multifaktöriyel kalıtım özellikleri toparlanarak sunulacak olursa:
a) Multifaktöriyel kalıtım Gauss eğrisine uyar bu nedenle bu tip hastalıklar ya da
özellkler kesiksizdir yani continue’dur. Mendilian kalıtım kesiklidir.
b) Bu özellik ya da hastalıklar ölçülebilir niteliktedir yani nicesel özelliklerdir.
c) Additif katkılıt başka bir değişle ise minör genler sorumludur. Oysa Mendelian
kalıtım kalıplarında major genler ön plandadır. Dominantlık, epistazis yoktur.
d) Çevrenin etkisi çok büyük ya da çok az olabilir ama hemen daima bir çevre etkisi işin
içindedir. Mendelian kalıtımda da çevresel faktörler rol alır lakin etkinliği göz ardı
edilebilecek kadar düşüktür.
e) Hastalık toplumda seyrek görülen bir hastalıksa propozitusun akrabaları daha yüksek
olasıkla hasta olur
f)
Hastalık seyrek görülen hastalıklarda biri ise; propozitusun birinci ve ikinci derece
akrabaları ile ikinci ve üçüncü derece akrabaları arasında tekrarlama riski değişir.
g) Hastalık propozitusda çok ağır seyrediyorsa (prognozu daha ağır) propozitusun
akrabaları arasındaki risk artar.
h) Eğer hastalık cinsiyet farkı gözetiyorsa ve hastalık daha az görülen bir cinsiyette
ortaya çıkmış ise propozitusun akrabalarında tekrarlama riski artar (Carter Effect).
i)
Eğer propozitusun yakın akrabalarından biri de hasta ise bu durumda propozitusun
diğer akrabları için tekrarlama rsiki artar.
j)
Anne baba akarabalığı varsa (seçilmiş evlilik) hastalık riski artar.
26
8. KAYNAKLAR
1. http://www.healthsystem.virginia.edu/uvahealth/peds_genetics/nontrad.cfm
2. http://www.cureresearch.com/g/germinal_mosaicism/intro.htm
3. http://www.infobiogen.fr/services/chromcancer/Deep/UniparentDisomyID200
46.html
4. http://www.pwsa-nz.co.nz/website_pws_yellow/artgenforms.html
5. http://www.answers.com/topic/prader-willi-syndrome?method=8
6. http://www.pwsausa.org/syndrome/genetics__chromosome_15.htm
7. http://www.asclepius.com/angel/ube3a.htm
8. http://www.angelman.org/
9. http://www.people.virginia.edu/~rjh9u/mitoped.html
10. http://hitechbloodstock.com/mitochondrialdna.htm
11. http://en.wikipedia.org/
12. http://www.healthsystem.virginia.edu/uvahealth/peds_genetics/mitochon.cfm
13. http://bricker.tcnj.edu/Amb/amble18.html
14. www.eurocontrol.int/ sass/glossary.htm
15. Prof.Dr. N. Başaran Tıbbi Genetik Ders Kitabı 8. Baskı
16. Nussbaum-McInnes-Willard Thompson & Thompson Tıbbi Genetik 6. Baskı
17. W.S.Klug-M.R.Cummings Genetik Kavramlar 16.Baskı
18. Eberhard Passarge Renkli Genetik Atlası
19. Prof.Dr.C.Erensayın GENETİK
20. Human Molecular Genetics 2 Web Edition
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/bv.fcgi?rid=hmg
27
9. DİZİN
1
K
15q11-13 ............................................12, 14, 15
katkılı ............................................................ 26
kesikli ............................................................ 24
kesiksiz.......................................................... 24
KF ................................................................. 12
Kistik Fibrozis ............................................... 12
klasik kalıtım kalıbı ........................................ 3
klasik olmayan kalıtım kalıbı ......................... 3
A
Additif katkılıt .........................................22, 26
angelman sendromu ...............................12, 14
ANGELMAN SENDROMU ........................ 14
aritmetik ortalama ......................................... 21
B
L
Baba boyu ..................................................... 23
bağımsız ayrışım .......................................... 17
boy kısalığı ................................................... 12
boy uzunluğu ................................................ 22
Leber’in herediter optik nöropatisi ................ 19
LHON ........................................................... 19
liyabilite .................................................. 24, 25
lyon hipotezi’ .................................................. 5
C
M
Carter Effect ................................................. 26
Carter Etkisi ................................................. 25
continue...................................................21, 26
maternal................................ 12, 14, 15, 17, 19
maternal dizomi ............................................ 14
maternal uniparental dizomi .......................... 12
mental retardasyon ........................................ 12
minör genler ............................................ 22, 26
mitokondrial bottleneck ............................... 20
mitokondrial darboğaz ................................. 20
Mitokondriyal DNA ...................................... 18
monozomi ..................................................... 10
monozomik durum ........................................ 10
mozaisizm ....................................................... 5
mtDNA.......................................... 4, 18, 19, 20
multifaktöriyel ....................... 22, 23, 24, 25, 26
Multifaktöriyel kalıtım .................. 4, 21, 25, 26
mutasyon ......................................................... 5
D
delesyon ...................................................12, 14
delesyonlu tip PWS ...................................... 13
Dominantlık .............................................22, 26
Dr.Harry Angelman..................................... 14
E
ebevyn .......................................................... 23
epistazis ...................................................22, 26
eşik değerler ................................................. 24
F
fertilizasyon sonrası ...................................... 11
FISH ............................................................. 14
N
G
Ö
gametik kompenzasyon, ............................... 10
gauss eğrisi................................................... 21
genomik imprinting ..................................... 17
germinal mozaik ............................................ 6
Guass ............................................................ 21
ölçülebilir nitelik ........................................... 21
normal dağılım eğrisi ................................... 21
P
paternal........................................ 12, 13, 14, 17
pilor sitenozu ................................................. 25
post-fertilizasyon kusuru .............................. 10
Prader-Willi Sendromu ............................ 4, 12
prognozu daha ağır ........................................ 26
propozitusun ............................................ 25, 26
PWS ............................................ 12, 13, 14, 16
H
happy-puppet................................................ 14
happy-puppet syndrome ............................... 14
heterodizomi ............................................10, 12
heteroplazmi ................................................. 19
homoplazmi .................................................. 19
Q
İ
quasi-continious ........................................... 24
isodizomi ...................................................... 10
28
Toplumda ortalama boy ................................ 22
trizomi, .......................................................... 10
R
REGRESYON .............................................. 22
regresyon –gerilme- ..................................... 23
U
UBE3A.............................................. 15, 16, 17
ubiquitin-protein ligas .................................. 15
uniparental dizomi ....................... 4, 10, 11, 12
S
seçilmiş evlilik .............................................. 26
segmental anazomi ........................................ 3
seyrek görülen hastalıklar ............................. 26
somatik mozaik .............................................. 6
somatik mozaisizm ......................................... 6
standart sapma .............................................. 21
Y
yarık damak ................................................... 24
yarık dudak.................................................... 24
yatkınlık ........................................................ 24
T
tekrarlama riski ............................ 17, 24, 25, 26
29
Download