ROMAN İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere

advertisement
ROMAN
İnsanların yaşadıkları ya da
yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve
şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman
denir.
*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak
anlatılır.
*Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
*Şahıs kadrosu geniştir.Karakter
çözümlemeleri yapılır.
*Zaman olarak geri dönüşler olur.
Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını,
geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin
yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin
doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi
savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini
anlatan romandır.
HİKAYE
Olmuş ya da olması mümkün olan olayları
anlatan kısa sanat eserleridir.
*Tek bir olay vardır.Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı
içinde anlatılır.
*İki tür hikaye görülür;
a)Olay Hikayesi: Maupassant tarzı da denir.
Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer
Seyfettindir.
b)Durum Hikayesi: Çehov tarzı da denir.
Olaydan çok insanın belli bir zaman
dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi,
Sait Faik Abasıyanıktır
MASAL
Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir
edebiyat ürünüdür.
*Olaylar hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
*iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
*Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak
anlatılır.
MAKALE
Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve
düşünceler öne sürmek ya da bir tezi
savunmak, desteklemek için yazılan yazılara
makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik
taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
*Söz oyunlarına baş vurulmaz, süslü
anlatımdan uzak durulur.
*Her konuda makale yazılabilir.
*Gazete ve dergilerde yayımlanır.
DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini,
kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya
kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan
anlattığı yazı türüdür.
*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava
sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak
zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu
yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir" der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, N. Ataç, Suut
Kemal Yetkin, A. Hamdi Tanpınar, Selahattin
Eyyüboğlu.
FIKRA
Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle,
güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan
yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
*Gazete yazısıdır.
*Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
*Dil tabiidir.Günlük deyimlere, yer yer nükteli
sözlere yer verilir.
*Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava
sezdirilir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı,
A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
SOHBET
Yazarın, gündelik olaylarla ilgili
düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup
konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde
yazdığı yazılardır.
*Türün ünlüleri, Namık Kemal, Ziya Paşa,
Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih
Rıfkı.
BİYOGRAFİ
*Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
*Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi
devriktir.
*Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle
konuşuyormuş hissi verir.
*İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin
özelliklerindendir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Şevket Rado,
Atilla İlhan.
Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı
türüdür.
*Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
*Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu
eserlere, "Tezkire" denirdi.
*Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket
Süreyya Aydemir.
ELEŞTİRİ
OTOBİYOGRAFİ
Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz
hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve
başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini
gösteren, bunları örneklerle somutlayıp
belirten yazı türüdür.
*Eleştiri objektif olmalıdır.
*Eleştiride amaç okura ve yazara yol
göstermektir.
*Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı
eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını
katmadığı,objektif olduğu eleştirilere de
nesnel eleştiri denir.
GÜNLÜK (GÜNCE)
Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını
anlattığı eserlerdir.
*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle
beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi
durumlardan da söz eder.
MEKTUP
Bir düşünce veya duygunun birilerine
iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılardır.
*Türün ünlüleri; Fuzuli, Namık Kemal, Ziya
Gökalp, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı
Tarancı.
Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih
atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe
günlük denir.
*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal
Yetkin,
Seyit Kemal Karaalioğlu.
GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan
yazılardır.
*Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri
anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler
vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi
algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki
o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.
TİYATRO
HATIRA (ANI)
Bir yazarın kendisini yaşadığı ya da tanık
olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir
üslupla anlattığı yazılardır.
*Geçmişteki olay üzerine yazılır.
*Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
*Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
*Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
Hayattaki olayları konu edinen, sahnede
oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.
*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro
somuttur.
*Tiyatro eserleri, konularına göre dram,
trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
A-TRAJEDİ:
Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini
göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için
yazılmış manzum eserlerdir.
gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun
dramda yer alır.
Tiyatro Terimleri
*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da
mitolojiden alır.
*Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu
kimselerdir.
*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer
verilmez.
*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir
hava içinde geçer.
*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde
gerçekleştirilmez, sahne arkasında
gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler
tarafından sahnede aktarılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
*Oyunda korolara yer verilir.
*Ünlü trajedi yazarları;
Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles.
Fransız; Corneille, Racine.
B-KOMEDİ:
İnsanların ve olayların gülünç yönlerini
ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve
düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro
eseridir.
*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük
olaylardan alır.
*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit
insan olabilir.
*Her türlü söze şakaya yer verilir.
*Kişilerin her türlü davranışları sahnede
gösterilir.
*Birbirini izleyen diyalog ve koro
bölümlerinden oluşur.
*Manzum olarak yazılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.
Türün yazarları, Yunan-Aristoohanes, FransızMoliere.
C-DRAM:
Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç
yönleriyle sahnede göstermek için yazılan
tiyatro eseridir.
*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi
kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği
Tiyatro ile ilgili ne tür çalışma içine girilirse
girilsin, karşımıza anlamını bilmediğimiz yada
doğruluğundan kuşku duyduğumuz bir yığın
kelime çıkar. Çünkü tiyatro; bir çok alanda da
olduğu gibi kendine ait bir terminolojiye
sahiptir. Bu bölümde sizin için seçtiğimiz
tiyatro terimlerine ve bu terimlerin anlamları
hakkında açıklamalara yer vereceğiz. Zamanla
kapsamlı bir sözlük niteliğide kazanacak.
Açılmak: Oyuncunun gövdesiyle seyirciye
dönmesi..
Agora: Pazar yeri. Antik tiyatro yapısı ortaya
çıkmadan ve Diyonizos Şenlikleri Atina'daki
Akropolis'in güneydoğu yamacına alınmadan
önce oyunlar pazar yerinin basamaklı
tarafında oynanırdı. Seyirciler basamaklara
otururdu.
Alegori: Belli bir kavram düşünce yada ahlak
kategorisinin kişileştirme yoluyla
canlandırmak, alegoriyi simgeden ayırmak
gerekir, çünkü simge kişisel de özeti verirken
alagort genelde özeti verir; alegoride tüm
ayrıntılar imgesel bütünlük içindedir.
Agon: Antik tiyatroda, tragedya ozanları,
oyuncular ve dithyrambas koroları arasında
yapılan yarışmalar... Yunan tragedyasında,
savsöz ve karşı savsözün öneri ve karşı
önerinin, yanıt ve karşı yanıtın, atışma biçimi
içinde yer olduğu söz kapışması
sahnesi...Çatışma.
Agon: 1. Yarışma
2. Antik Yunan komedyasında düşünceleri
birbirine karşıt olan iki oyun kişisinin
tartışmaya girdiği bölüm.
3. Antik tiyatroda sanatçılar, ezgiciler,
yazarlar ve oyuncular arasında değerlendirme
ile sonuçlanan yarışma
Antrakt: Tiyatro oyununun oynanışı esnasında;
sahnenin düzenlenmesi, oyuncunun diğer
perde için hazırlanması ve seyircinin
dinlenebilmesi amacıyla verilen kısa ara.
Avangart Tiyatro: Genel geçerlik kazanmış
anlatım yeni biçim ve anlatım denemeleriyle
kökten aşmaya yönelik tiyatro hareketleri;
deneysel yenilikçi tiyatro uygulamaları.
Altın Çağ: Doruğunu aydınlanma çağı'nda
bulunan,XVII. yüzyıl ortalarında XVIII. yüzyıla
dek gelişen bir süreç içinde yetişmiş olan
büyük oyun yazarları ve yapıtları için
kullanılan değim. İngiltere'de Shakespeare,
Marlowe, Ben Jonson; Fransa'da da
Corneille,Racine, Moliere; İspanya'da Lope de
Vega Calderon ve Tirso de Molina 'Altın Çağ'
sürecindeki yazarlardır.
Anagnorisis: Tanıma. Aristoteles'in Poetika
adlı yapıtında bir oyun kişisinin gerçek
kimliğini öğrenme.
Anarşi Tiyatrosu: Fransada komün' ün 1881 de
dağılması sonrasında, birinci dünya savaşı'na
kadar ki ekonomik bunalım döneminde siyasal
baş tanımazlikta (anarşizmle) ilgili tiyatro
etkinlikleri. Kent soylu topluma karşı duran ve
işçi sınıfının devrim kavgasını savunan bu tür
tiyatronun başlıca yazarları arasında Octave
Mirbeau ve Darien gibi militan yazarlar ve
Louise Michel ve Jean Grave gibi tazar
militanlar vardır. Bunlar daha çok propaganda
ile uğraşmışlardır.bu tiyatronun oyuncuları
amatörlerden ve militanlardan oluşuyordu.
Anlamsızlık Tiyatrosu: İnsanın doğaya ve
yaşama olan giderek artan uyumsuzluğunu,
doğadan kopmuşluğunu ve yabancılaşmasını
bir insanlık durumuymuş gibi kabul eden,
bunun içinde alışa gelinmiş mantıksal gelişimi
bozarak, öznelci idealizmin bir sonucu olarak
değer tanımazlığa eğilimli,ikinci dünya savaşı
sonrasında, özellikte Fransa'da yaygınlaşan
tiyatro anlayışı.
Anonim Oyun; Kimin yazdığı belli olmayan
oyundur. Örneğin bir çok commedia dell'arte
senaryosu, Orta çağdaki dinsel oyunların bir
bölümü ve bizde pabuççu Ahmet in maceraları
anonim oyunlar arasındadır.
Anti Tiyatro: Kabul edilmiş ve bilinen tiyatro
kurallarının her yönden dışına çıkan ve
tiyatroya karşı tiyatro yapmayı amaçlayan
deneyci yazarların savundukları bir anlayış
bunların başında Samuel Beckett, Eugene
İonesco, Jean Genet gibi yazarlar gelir.
Antik Komedya; İ.Ö 486 yılında başlayan ve
aşağı yukarı İ.Ö 200 yılına kadar süren bir
dönem içindeki yunan ve Latin komedyaları
için kullanılan terim. yunan komedyasının üç
evresi vardır; eski komedya (aristofanes), orta
komedya (antifanes, aleksis) ve yani komedya
(menandros) Latin komedyasının iki ustası
Plautus ile Terentius'tur.
Antik Tragedya; İ.Ö VI. yüzyılda yunanlı
Thespis ile başlayan ve İ.S. I. yüzyılda Latin
Seneca ile son bulan yediyüz yıllık bir süreç
içinde yazılmış tragedyalardan her biri. En
büyükleri Aiskhülos, sofokles ve Övripides'tir.
Antik Yunan tiyatrosu; İ.Ö II. yüzyıla dek
uzanan bir süreç içindeki eski yunan tiyatrosu.
Apar; 1-Oyuncunun rol gereği seyircinin
duyacağı biçimde ama öbür oyuncuların
duymadığı var sayımla düşüncelerini
söylemesi.
2-oyuncunun doğrudan seyirciye dönerek
konuşması.
Araba Sahne; araba üzerine kurulan sahne
türü. bu ilk kez orta çağda ortaya çıkmış ve
kilise'nin dinsel amaçlarına uygun olarak
kullanılmıştır.
Ara Dansı; Bir büyük oyunun bölüm aralarında
kısa danslı skeç yada salt dans.
Ara Oyun;Büyük bir oyunun sahneleri arasına
konulan gösterilen oyundaki gelişmeyi
anlamlandıran kesim. Rönesansta iki oyun
yada gösteri arasında oynanan mitologya
konulu oyun.
Arkalik tiyatro;1- tiyatronun kaynağını ortaya
çıkaran tiyatronun henüz örgütlenmediği
estetize edilmediği ve herhangi bir betiğe
dayanmadığı dönemdeki törensel gösterilerin
tümüne verilen ad.
2- Antik yunan tiyatrosunun ilk evresi.
3- ilk antik tiyatro yapılarının İ.Ö 1700yılına
dek gerilere giden tarihi süreci. İ.Ö 1700
yıllarında Girit'teki 'knossos basamakları adıyla
birleşik zeminli düz doğrulu oyun alanı ve
izleyici yeri buna bir örnektir M.Ö VI
yüzyıldaki arkalik Diyonizos tiyatrosu 26
mx28m. boyutları ve ortada sunak yeri olan
yamuk bir duvarla sınırlanmıştı. seyirci
tepenin eteği ile sınırlı tahta banklarda
otururdu.
Arkitektura Tiyatro tarihi içinde aynı adı
taşıyan iki önemli kitabın adı.
1- İ.Ö. 16 13 yılları arasında Vitrivüs
tarafından yazılan on ciltlik mimarlığa ilişkin
yapıt beşinci cilt roma tiyatro yapısı
üzerindeydi bu kitap 1484"te bulunduğu nda
Rönesans mimarları bunun antik Yunan tiyatro
binası olduğunu sanarak o planları örnek
aldılar
2 -Sebastaono Serlionun 1551"de yazdığı sahne
uygulayımına ve milarlığına ilişkin yapıt serlio
bu yaptığında ilk kez sahnedeki görüntü
(perspektif)sorununu bilimsel bir yolla
çözümlemiş tragedya komedya ve satür
oyunları için dekor örnekleri vermiştir.
Arlekino: Rönesansta 1550 yılarında ortaya
çıkan İtalyan halk doğaçlama tiyatrosunun en
önemli uşak tipi hırsız ama iyi yürekli yalancı
ama şirin tahta bir hançer kimseye zararı
olmaz renk renk yamaları olan giysisi vardır
sonradan bu yamalar baklava biçimi almıştır.
Asal Düğüm: Noktası Baş oyun kişisinin en çok
direndiği ya da güç harcadığı yer aksiyon
yönelişini gösteren orta bölümün başlangıcı ilk
asal düğüm ve bitimi de son asal düğüm
noktaları ile sağlanır ilk asal düğün noktası
ana çalıştırma başlatır son al düğüm noktası
bu çalışmayı sonuca ulaştırır ana çalışma ise
eğer kişiler ön plandaysa baş oyun kişisinin
yönelişine eğer olaylar ön plandaysa ana
olayın gelişimine göre saptanır.
Atellan Güldürüsü: Roma imparatorluğu"nda
adını bir taşra kentinden alan kökeni dinsel
kutlamalara değin geri giden flüt eşliğinde
mimik dansı ve güldürüsü antik yunan
tiyatrosunda filyöakes güldürüsünün etkisinde
açık saçık doğaçlamaları ve kalın çizgili
güldürü içeren oyun türü ( palliata güldürüsü )
Auto Sacramentale: İspanyadaki ilk dinsel
oyunlara verilen ad bu oyunlarda kutsal
kitaptan öyküler ve ermişlerin yaşamları
alegorik oyun kişilerle sahneye getirilmiştir
Rönesansta löpe de vega ve tirso di molina
ünlü İspanyol yazarları bir çok Auto
yazmışlardır.
Balet Opera: Tanınmış melodilerle söylenen
şiirli opera.İngiltere'de XVIII. yüzyılda İtalyan
operasına bir tepki olarak çıkmıştır. Bunun en
iyi örneği, ilk temsili 1728'de Londra'daki
Lincoln's Fields tiyatrosunda verilen ve müzik
düzenlemesini Pepusch'un yaptığı John Gay'in
Dilenci Operası (The Beggar's Opera)
dır.Bertolt Brecht bu yapıttan esinlenerek
müziğini Kurt Weillin bestelediği Üç Kuruşluk
Opera'yı yazmıştır.
Barok Tiyatro: Aşağı yukarı 1590 ile 1750
yıları arasındaki süreçte egemen olan bir sanat
ve kültür anlayışı. En önemli anlatımını
mimarlık müzik alanında bulmuştur. Ancak
resim, heykel ve tiyatroyu da etkilemiştir.
Başlangıç Müziği: Bir opera gösterisinde perde
açılmadan ya da açılırken çalınan giriş müziği.
Başoyuncu: Bir oyunun belkemiğini kuran
oyun kişisi.
Başrol: Bir oyunun gelişmesine asal katkısı
olan rol.
Belediye Tiyatrosu: Belediyeden ödenek
alarak çalışan ve belediye hizmetlerinden
birini gören tiyatro.
Belgesel Tiyatro: Yaşanmış önemli bir olayın
belgelere dayanarak tiyatro sahnesi için
uyarlanmasıyla ortaya çıkan gösteri.
Benzetmeci Tiyatro: Seyirci daha çok
duygusal açıdan sahnede olan bitenlere
kaptıran, seyirciyi oyununun kahramanıyla
özdeşleştiren yanılsamacı tiyatro. İki asal
tiyatro anlayışlarından biri. Öteki için. bkz.
Gösterimci Tiyatro
Besteci: Bir müzik yapıtını yaratan kişi.
Biçimci tiyatro: İçeriği ikinci plana atarak
biçimi önemseyen tiyatro anlayışı. Biçimin
özerkliğini ve önceliğini öne sürerek bir biçimi
ve biçimi var ederek belirli bir sahne, oyun
düzeni uygulayımını benimseyen anlayış. Öncü
tiyatrolar, dadacı tiyatro, gerçeküstücüsü
tiyatro, anti tiyatro vb. biçimci tiyatro
kapsamına girer.
Bildirge Tiyatrosu: Güncel konuları belli bir
tutumda yansıtan ve seyirciyi etki altına
almayı amaçlayan güdümlü tiyatro.
Bilgisayarlı Karartıcı: Bilgisayar yoluyla sahne
ışıklarının saptandığı, gerçekleştirildiği ve
denetlendiği elektronik karartıcı. Butür
karatıcıların ilk evrelerinde kuşaklı ve delikli
kartla çalışanları vardı. Şimdi doğrudan
otomatik yada elle bilgisayar denetimli
ışıklama yapılabilmektedir.
Bilinç: Stanislavski"nin oyunculuk dizgesinde,
insanın kendi tarafından denetleme bilir yanı.
Bilinçaltı: Stanislavskki dizgesinde insanın
denetimi dışındaki duygusal tepkileri kapsayan
iç mekanizma için kullanılan sözcük.
Bilmezcilik: Oyun kişilerinden birinin, bilmez
gibi davranıp başkasının ağzından söz almak
için bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi
göstermesi.
Bireşim Tiyatrosu: Tüm sanatların bir uyum
içinde kaynaştırıldığı ve bundan bireşimsel bir
bütün ortaya çıkarıldığı tiyatro.
Biyomekanik Oyunculuk: Sovyet yönetmen
Meyelhold'un oyunculuk estetiği. Bu
oyunculukta hareket sözden daha önemlidir.
Anlam, hareket ve tavırlarla verilir. Bu
anlayışta oyuncunun şarkı söyleyecek güzel bir
sesi, her türlü akrobatik hareketi yapabilecek
esnek bir bedeni olması gerekir. Asal olan,
canlandırarak değil, belirterek oynamasıdır.
Biomekanik Yöntem: Meyerhold'un kurgusal
tutumuna uygun olarak groteski, kara
gülmeceyi ve simgeleri kullanarak ortaya
çıkardığı sahneleme yöntemine verilen ad.
Boğumlanma: Konuşma organlarımızın (dudak,
dil, damak uzamı, yanaklar, alt çene)
boğazımdan çıkan sese biçim vermek için
topluca çalışması. Sessiz harflerin bir
tümcenin başında ve sonunda kesin, belirgin
bir biçimde ve sesli harflerin yüksekliğine,
vurgularına, renklerine dikkat edilerek
söylenmesi.
Bölge Tiyatrosu : Büyük kentler dışında,
çeşitli yörelerde kurulmuş, aynı zamanda
gezici olan ödenekli tiyatrolara verilen ad.
Bölüm:Bir tiyatro metninde olay dizisinin ana
kesimlerini oluşturan ve kendi içinde
bütünlüğü olan bölüm.
Budama: Bir oyun sahnelenirken kesilmesi
gerekli dizelerin ya da kesimlerin
çıkartılması.Budama, oyunun bütünlüğünü
bozmayacak ve oyuncuya rahat gelecek bir
biçimde yapılır.Yoruma uygun budama da başlı
başına bir sanattır. Kötü budamalar oyunu
bozar.
Bulvar Komedyası: XIX.yüzyılda, Fransa'da
kentsoylu melodramlarından çıkmış, sıradan
seyircinin duygularına yönelik gişe başarısını
önde tutan güldürü.
Bulvar Tiyatrosu: XIX. Yüzyılda, kentsoylu
seyircinin sevdiği, içerik açısından hafif,
insanların küçük mutluluklarını acılarını
gösteren oyunlar oynayan tiyatro. Örn:Bizde
Dormen Tiyatrosu.
Burlesk: Kalın çizgili, kişileri ve olayları
karikatürleştirerek veren ve genellikle yerici,
taşlayıcı, abartılı güldürü türü '' şakacı''
sözcüğünden gelir. A.B.D' inde bu tür, kaba
saba ve açık saçık gösteri durumunu almıştır.
Büyüleyici 'Eğer': Stanislavs' kinin oyunculuk
dizgesinin yaratıcılığa ilişkin çalışmasında, bir
oyuncunun kendi yaşantısı olmayan bir rolü
'eğer' sözcüğü ile değerlendirip o rolün gerekli
havasına daha iyi girebilmesi için adeta
kendini büyülemesi.
Canlı Gazete : Gazete başlıklarının konularına
dayanan ABD' de ortaya çıkmış bir tiyatro
biçimi. Kısa, etkileyici sahnelerle günlük
olayları eleştiren ve toplumsal sorunlara
değinen gösteri. Buna 'gazete tiyatrosu' da
denir.
Canlı Karagöz (O.O.) : 1-Halk dilinde Orta
Oyunu'na verilen ad.
2- XIV. Yüzyıl sonlarında, gölge oyunu tipleri
ve giysileri ile sahnede oyuncular tarafından
oynanan oyun.
Cep Tiyatrosu: Sahnenin seyirciye çok yakın
ilişkide olduğu az kişi alan tiyatrolara verilen
ad.
Cezvit Tiyatrosu: XVII.yüzyıl ortasından
XVIII.yüzyıla değin süre gelen dinsel öğreti
tiyatrosu. Barok tiyatro biçimini
benimsemiştir.Luther'in din reformuna karşı
gerçekleştirilmiş olan ve yalnızca katoliklere
özgü gerici bir tiyatro anlayışıdır.
Ciddi Komedya: Kentsoylu komedyası için
Diderot'nun kullandığı bir terim. Ciddi
komedya soyluluğun yüksek komedya
anlayışına ve aynı zamanda halkın kaba
güldürü anlayışına karşı ortaya konulmuş bir
türdür.
Comedya: İspanyolcada, tam uzunlukta 'oyun'
anlamında kullanılmıştır. XVII.yüzyıl İspanyol
tiyatrosunun altın çağına ilişkin olan Comedya
kavramı. Bunun alt türleri vardı. Bunlardan
biri, Lope de Vega'nın buluşu olan ve çeşitli
serüvenleri içeren comedya de capa y espada
(pelerin ve kılıç oyunu) dur.
Commedya del ''Arte'': ''Usta işi oyun'''
anlamına gelen İtalyan doğaçlama tiyatrosu.
Başlangıcı 1550'ye dayanan bu tiyatro bir
seneryo üzerinden dogaçlamalara gidilerek
oynanan, müziklı, tartımlı bir halk komedyası
türüdür. Oyundaki gülmece, oyun oynandığı
sırada ve o anda oyuncular tarafindan
uydurulur. Gerek sahne teknigi, gerekse
tipleri açısından Avrupa tiyatrosu ve Türk
tiyatrosu etkilemiştir. Bu etkisini bugüne
kadar da sürdürmüştür.
Curcuna (O.O.) : 1- Orta Oyun'un
başlangıcında ya da bu oyundan bağımsız
olarak ortaya çıkan o gün oynayacak olan
tiplerin müzik eşligindeki dansları.
2- soytarıların açık saçık hareketlerle gülünç
danslar yaptikları gösteri.
Curcunabaz (O.O.) : Curcuna içinde dans edip
soytarılıklar yapan sivri külahlı, bazen yüzleri
maskeli oyunculara verilen ad.
Cüce (O.O.) : Orta Oyun'da curcunada ve
atışmalarda ortaya çıkan ve Kavuklu'yu
kızdıran tip. Bu tipe ' Kavuklu Arkası ' da
denir. Gölge Oyunu'nda özdeşi Beberuhi ' dir.
Çadır Tiyatrosu: Oyun yeri büyük bir çadırın
içinde olan tiyatro. Ülkemizde bu terim açık
saçık gösterilerin yer aldığı, oradan buradan
toplama adamlarla tiyatro gitmeyen küçük
taşra kasabalarında oynayıp salt para kazanma
amacıyla kurulan derme çatma korsan
topluluklar için kullanılmaktadır.
Çatışma: 1- Olay dizisinin gelişmesinde
basamakları ortaya çıkaran kişiler arasındaki
iç ve dış çatışmalar.
2- Bir oyun kişisinin kendi içindeki bunalımı.
Çene Yarışı (O.O.) : 1-Orta Oyun'da Pişekar
ile Kavuklu arasında yarışmalı söyleşme.
2-Kavuklu'nun alt dudağını burnuna deydirme
becerisi; bunun için Kavuklu'yu oynayan
sanatçılar alt dişlerini çektirir takma
yaptırırlardı. Böylece takma dişi çıkartınca
çene daha çok yukarı kalkabiliyordu.
Çerçeve Sahne: oyun yeri ile seyirciyi,düz bir
bağlantı çizgisi üzerinde bir çerçeve ve perde
ile ayıran büyüklerinde orkestra çukuru olan
İtalyan türü sahne.
Çerçeve Oyunu: Kişileri ve öyküyü arka
planda bırakarak yaşamın görünüşünü
genişlemesine veren yada bir dönemi
genellemesine gösteren oyun türü; Kişilerin
alın yazisini çerçevelerini etkisi ile açiklayan
oyun.
Canlı Gazete : Gazete başlıklarının konularına
dayanan ABD' de ortaya çıkmış bir tiyatro
biçimi. Kısa, etkileyici sahnelerle günlük
olayları eleştiren ve toplumsal sorunlara
değinen gösteri. Buna 'gazete tiyatrosu' da
denir.
Canlı Karagöz (O.O.) : 1-Halk dilinde Orta
Oyunu'na verilen ad.
2- XIV. Yüzyıl sonlarında, gölge oyunu tipleri
ve giysileri ile sahnede oyuncular tarafından
oynanan oyun.
Cep Tiyatrosu: Sahnenin seyirciye çok yakın
ilişkide olduğu az kişi alan tiyatrolara verilen
ad.
Cezvit Tiyatrosu: XVII.yüzyıl ortasından
XVIII.yüzyıla değin süre gelen dinsel öğreti
tiyatrosu. Barok tiyatro biçimini
benimsemiştir.Luther'in din reformuna karşı
gerçekleştirilmiş olan ve yalnızca katoliklere
özgü gerici bir tiyatro anlayışıdır.
Ciddi Komedya: Kentsoylu komedyası için
Diderot'nun kullandığı bir terim. Ciddi
komedya soyluluğun yüksek komedya
anlayışına ve aynı zamanda halkın kaba
güldürü anlayışına karşı ortaya konulmuş bir
türdür.
Comedya: İspanyolcada, tam uzunlukta 'oyun'
anlamında kullanılmıştır. XVII.yüzyıl İspanyol
tiyatrosunun altın çağına ilişkin olan Comedya
kavramı. Bunun alt türleri vardı. Bunlardan
biri, Lope de Vega'nın buluşu olan ve çeşitli
serüvenleri içeren comedya de capa y espada
(pelerin ve kılıç oyunu) dur.
Commedya del ''Arte'': ''Usta işi oyun'''
anlamına gelen İtalyan doğaçlama tiyatrosu.
Başlangıcı 1550'ye dayanan bu tiyatro bir
seneryo üzerinden dogaçlamalara gidilerek
oynanan, müziklı, tartımlı bir halk komedyası
türüdür. Oyundaki gülmece, oyun oynandığı
sırada ve o anda oyuncular tarafindan
uydurulur. Gerek sahne teknigi, gerekse
tipleri açısından Avrupa tiyatrosu ve Türk
tiyatrosu etkilemiştir. Bu etkisini bugüne
kadar da sürdürmüştür.
Curcuna (O.O.) : 1- Orta Oyun'un
başlangıcında ya da bu oyundan bağımsız
olarak ortaya çıkan o gün oynayacak olan
tiplerin müzik eşligindeki dansları.
2- soytarıların açık saçık hareketlerle gülünç
danslar yaptikları gösteri.
Curcunabaz (O.O.) : Curcuna içinde dans edip
soytarılıklar yapan sivri külahlı, bazen yüzleri
maskeli oyunculara verilen ad.
Cüce (O.O.) : Orta Oyun'da curcunada ve
atışmalarda ortaya çıkan ve Kavuklu'yu
kızdıran tip. Bu tipe ' Kavuklu Arkası ' da
denir. Gölge Oyunu'nda özdeşi Beberuhi ' dir.
Çadır Tiyatrosu: Oyun yeri büyük bir çadırın
içinde olan tiyatro. Ülkemizde bu terim açık
saçık gösterilerin yer aldığı, oradan buradan
toplama adamlarla tiyatro gitmeyen küçük
taşra kasabalarında oynayıp salt para kazanma
amacıyla kurulan derme çatma korsan
topluluklar için kullanılmaktadır.
Çatışma: 1- Olay dizisinin gelişmesinde
basamakları ortaya çıkaran kişiler arasındaki
iç ve dış çatışmalar.
2- Bir oyun kişisinin kendi içindeki bunalımı.
Çene Yarışı (O.O.) : 1-Orta Oyun'da Pişekar
ile Kavuklu arasında yarışmalı söyleşme.
2-Kavuklu'nun alt dudağını burnuna deydirme
becerisi; bunun için Kavuklu'yu oynayan
sanatçılar alt dişlerini çektirir takma
yaptırırlardı. Böylece takma dişi çıkartınca
çene daha çok yukarı kalkabiliyordu.
Çerçeve Sahne: oyun yeri ile seyirciyi,düz bir
bağlantı çizgisi üzerinde bir çerçeve ve perde
ile ayıran büyüklerinde orkestra çukuru olan
İtalyan türü sahne.
Çerçeve Oyunu: Kişileri ve öyküyü arka
planda bırakarak yaşamın görünüşünü
genişlemesine veren yada bir dönemi
genellemesine gösteren oyun türü; Kişilerin
alın yazisini çerçevelerini etkisi ile açiklayan
oyun.
Çevresel Tiyatro: Genellikle yaz aylarında,
açık havada gösteriler düzenleyen tiyatro.
Çevresel tiyatro kavramı içinde alanlarda,
kalabalıkların, yaşadıkları çevrelerde
düzenlenen nispeten kısa oyunlardan kurulu
gösteriler içeren tiyatro.Örn.'Happening '.
Richart schecehner bu tiyatro için şu ilkeleri
önermiştir.
1-Yaşam ile sanat arasındaki geleneksel
uzaklık kaldırılmalıdır.
2- Oyun alanı izleyici ile birlikte
kullanılmalıdır.
3- Birkaç odak noktası olmalıdır.
4- Oyuncu,görsel işitsel öğeler kadar önem
taşımalıdır.
5- Sahnede belirleyici etki sözle gelmelidir.
6- Oyun için ilginç alanlar seçilmeli, seyirci
buralara alıştırılmalıdır.
Çiçek Yolu: Sahneden seyirci salonunun
ortasından geçen, salonun arkasına denk
uzayan ve seyircileri ikiye ayıran oyun
yükseltisi. Dünya tiyatrolarına Japon Kabuki
tiyatrosundan geçmiştir. Bunu batıda ilk kez
Alman yönetmen Max Reinhardt kullanmıştır.
Çifte Kavuklu (O.O.) : Orta Oyunu'nda ustalık
gösterisi yapmak üzere iki Kavuklu'nun
bulunması;bunlar aralarında yarışırlardı.
Çin Tiyatrosu: Büyük ölçüde simgelere baş
vurarak ezgi,dans,akrobasi ve sözsüz oyun
sanhatlarının belirleştiren ve seyirciye Doğu
tiyatrosuna özgü göstermeci nitelikleriyle
yönelen tiyatro.Şiirli konuşmaları ve
simgelerden oluşan bir dekoru vardır.
Oyuncular rolü yaşayıp canlandırmazlar,onu
yansıtırlar. seyirci rolün ne olduğu ile değil,
nasıl oynandığı ile ilgilenir. Sovyet yönetmen
m Meyerhold, sonra da Epik tiyatro kuramcısı
Brecht, ünlü Çinli oyuncu Mei Lang Fan yoluyla
Çin tiyatrosundan etkilenmişlerdir.
Çocuk Tiyatrosu: İlk öğretim öncesinden
ergenlik yaşına değin, çocuklar için yapılan
tiyatro.Gelişmiş ülkelerde çocuk tiyatroları
genellikle dört yaş öbeğinde ele alınır; bunlar
beş ile yedi, ile dokuz, dokuz ile onbir ve
onbir ile ondört yaş öbekleridir.Çocuk
tiyatroları çeşitlidir;
1- Çerçeve sahne içinde çocukların çocuklar
için hazırlandıkları gösteriler;
2- Çerçeve sahne içinde çocukların yetişkinler
için oynadıkları oyunlar;
3- Yetişkin oyuncuların çocuklar için oynadığı
oyunlar; a) Profesyonel oyuncuların büyük
tiyatrolarda, çok sayıda seyirci önünde
oynadıkları büyük yapımlar; b) Profesyonel
oyuncuların küçük bir alan içinde çocukların
arasında ve onlarla birlikte oynadıkları
oyunlar;
4- Çocukların seyirci ortasında oynadıkları
oyunlar;
5- Eğitmenlerin çocuklarla birlikte
geliştirdikleri oyunlar;
6- Okulda eğitim amaçlı çocuklarla hazırlanan
oyunlar.
Çok Amaçlı Sahne: Değişik sahne-seyirci
ilişkilerini sağlayacak biçimde yapılmış sahne.
Bazen ortada, bazen yanlarda, bazen önde
yada hem önde hem ortada yada yanlarda ve
benzeri biçimde çaşitlilik içinde kullanılmaya
el verişli sahne yapısı.
Çözüm: Bir oyunun gelişimi içinde atılan
düğümlerin çözülmeye başladığı kesim.
Çözüm Sahnesi: Oyun konusunun tamamlanıp
sonuca ulaştırıldığı yer
Dadacılık:XX.yüzyıl başlarında, Tristan Tzara
ve Richard Hülsenbeck'in yayımladıkları
bildiriye (1916) başlamış ve yedi yıl kadar
sürmüş olan, dil ve estetik kurallarını,bunların
denetlemesini, mantık dizgesini tanımamış ve
sözcük anlamlarına değer vermemiş bir akım.
Alabildiğine bağımsız çağrışımlarla ilkel ve
doğrudan anlatım biçimi arayan bir sanat
çığırıdır.bebeklerin ''dah dah'' seslerinden ''
dada''yı üretmişlerdir.Bunlarda değer
tanımazlıkta birlikte bir başkaldırı da vardır
(bkz.Gerçeküstücü tiyatro)
Dağar Tiyatrosu: Bir tiyatro dönemi içinde
oynaması uygun gördüğü oyun demetini,
ilerdede oynaya bilecek biçimde, önceden
belirleyen drama turgi anlayışını benimseyen
tiyatro.
Dakikalama: Oyunun süresini hesaplayabilmek
için her bölümün kaçar dakika sürdüğünü
saptama.
Değişebilir Dekor: Bir oyunda çabucak
değiştirilebilecek biçimde hazırlanmış dekor.
Değişebilir Sahne: İstenilen biçime
sokulabilen sahne biçimi.
Değişken Pano: Dekor değişiminde kullanılan
çok çabuk değişe bilen pano. Bu, ya arkalı
önlü kullanılabilinir ya da çeşitli kasnaklanmış
levhalar takılıp çıkarılarak
gerçekleştirilebilinir.
Değişken Ses: Tiz ve pes uzamlara kolayca
inip çıkabilen ses
Değişken Seğir Yeri: Değişik gösteriler ve
amaçlar için kullanılabilen, seyir yeri
biçiminin değiştirilmesiyle değişik oyun
alanları elde edilebilen salon.
Dekor: Oyun konusunun geçtiği yeri, çevreyi
ve atmosferi biçim, kalıp, renk, ışıklama ve
bazende simgelerle canlandıran tamamlanmış
sanatsal yapım.
Dekor Birimi: Dekor parçası.
Dekor Tasarımcısı: Bir oyunun o dekorunu
önce kağıt üzerinde tasarlayan, sonra
renklendirip taslağını ve maketini yapan ve
sahne üzerinde gerçekleştirilmesini
denetleyen dekorun hazırlanmasını yöneten
sanatçı.
Delikanlıbaşı (Kö:O.) : Anadolu'da köy
oyunlarını yöneten kişiye verilen ad.
Deneme Tiyatrosu: Yeni denemelerin
yapıldığı, genç oyun yazarlarının,
yönetmenlerinin ve oyuncularının değişik
biçimler denendikleri topluluk.Burada daha
çok genç tiyatro adamları denenir.
B>Deneysel Oyun: Bilinenin dışında,
yeniliklerin denendiği oyun.
Deney Tiyatrosu: Sahne üzerinde yeni
denemelerde bulunan ve sahne plastiği
açısından yeni tiyatroya verilen ad. Deney
Tiyatrosu'nun Deneme Tiyatrosu'na olan farkı,
burada tiyatroya ilişkin her türlü deneyin
yapılmasıdır.Bunlar, oyunculuk tekniği yada
sahne tasarımı gibi, bir çok alanda estetik ve
teknik deneyler olabilir. Buradaki deneyler
daha çok kavramların uygulanmaya
aktarılmasıyla ilintilidir.
Denge: Yönetmenin, sahne üzerinde
tasarladığı oyun düzeninin temel öğelerinde
biri Göz, dengesiz bir görünümü (bilinçsiz
olsun olmasın) sezinlediği için sahne
üzerindeki oyuncuları, özellikle kalabalık
sahnelerde iyi dengelemek gerekir. Sahne
üzerinde denge iki ana bölümde ele alınır;
1- Fiziksel Denge bakışık (simetrik) ve
bakışıksız (asimetrik) olmak üzere iki çeşittir.
2- Güzel duygusal (estetik) Denge: sahne
üzerinde kalabalığı anlam açısından uyumlu
bir duruma getirmek içindir.
Denyo (O.O.) : Orta Oyunu'nda budala
tipi.Denilo da denir. Yaygaracı, acıma
duygusuyla
şımartılmış,küstah,arsız,küfürbaz,yüzsüz ve
sırnaşıktır.Mahallenin delisi.
Devlet Tiyatrosu: Devletten ödenek alan,
kültür ve sanat alanında kamu hizmeti ile
sorumlu olan geniş olanaklı tiyatro.
Drama: Şiirsel, anlatısal ya da diyaloglar
halinde yazılan ve yazınsal metnin, oyun
kişilerinin söyleminden oluştuğu edebiyat
türü. Drama; yalnızca Batı tiyatrosunun
yüzyıllardır ürettiği; tiyatro yazınında kendini
kabul ettirmiş yapıtların ortak özelliği değil,
her çeşit tiyatro ürününün ortak özelliğini
gösteren bir terim olarak ele alınmalıdır.
Dramaturg: Tiyatroda, repertuar politikasını
saptamaya yardımcı olan, repertuar
hazırlayan, oyun metinlerini okuyarak;
gerekirse çevirisini yaparak, oyunları
inceleyen, analiz eden ve bu konuda detaylı
raporlar hazırlayan dramaturg; rejisöre,
oyunun yorumu konusunda öneriler sunabilir.
Oyuncu ve tasarım sanatçılarına malzeme
sunmak da dramaturgun görevleri arasındadır.
Doğaçlama: 1-Betiğe dayanmayan içe doğduğu
gibi oynama ve konuşma.
2-Oyun sırasında, beklenmedik bir ters durum
karşısında durumu kurtarmak için betikte
olmayan hareketler yapıp sözler söyleme.
Güldürmek amacıyla daha önceden
saptanmamış hareketlere ve sözlere
3-Daha önceden saptanmış betik üzerinde
doğaçlamalara gitme (Örn: Orta Oyunu,
Commedia dell'Arte).
4-Güldürmek amacıyla daha önceden
saptanmamış hareketlere ve sözlere yönelme;
bu sonuncusu tiyatro sanatı açısından
olumsuzdur.
Doğaçlama Tiyatrosu :1-Bir betiğe
dayanmadan önceden saptanmış bir gelişim
çizgisi üstünde doğaçtan oynan ve örgüsü
önceden bilindiği için, oyuncuların bu örgüyü
izleyip anlık buluşlarla geliştirdikleri
gösterileri içeren tiyatro.
Doğalcı Tiyatro :XIX.yüzyılda, Romantizm'e
karşı ortaya çıkan, doğa bilimleri açısından
insanları katılımsal, çevresel ve toplumsal
ilişkilerine göre inceleyen bu akım içindeki
tiyatronun özellikleri kapsamında, yaşam
gerçeğini en küçük ayrıntılarına dek işlemek
yer alır.Tartışma açacak konular ele alınırken,
küçük adamı gerçeği doğabilimsel açıdan
gösterilmeye çalışılır.Bu akım üzerinde
düşünür.Auguste Comte'un pozitivist
düşüncelerinin ve Charles Darwin'in Türlerin
Kökeni ve Doğal Seçme kuramlarının etkisi
görülür.
Dolantı Komedyası :Kurgu ustalığının önemli
olduğu bu komedyada olaylar ve güldürü öğesi
yazarın tasarladığı bir dolantıdan ortaya çıkar.
Bu komedya daha çok olaylar yoluyla gelişir.
Dolaşıcı Topluluk :Kent kent ,ilçe ilçe
dolaşarak oyunlar oynayan taşra topluluğu.
Doruk Nokta :Bir oyunun geriliminde ve
gelişiminde kesin noktası. Kişilerin ön planda
olduğu oyunlarda baş oyun kişisinin, olayların
ön planda olduğu oyunlarda ana olayın
yönelişindeki kesin dönüm noktası Bu
noktadan sonra çözüm gelir.
Dördüncü Duvar :Sahnenin seyirciye açılan
yanı.Bu deyimi, ilk kez Fransız yönetmen
André Antoine ortaya atmıştır.Antoine
sahnenin seyirciye açılan ağzını saydam bir
duvar varsayarak oyuncuların seyircileri
görmemeleri ve böylece dikkatlerini tamamen
kendi oyunlarına toplamaları gerektiğini
belirtmiştir.
Dörtleme :1-Antik tiyatroda yazarın yarışmaya
katılmak için yazmak zorunda olduğu üç
tragedya ile bir satır oyunun tümüne verilen
ad.
2-Bir öykünün dört evresini içeren dört oyunun
tümü.
Dışa Vurumcu Tiyatro: Tipik bir Orta Avrupa,
daha doğrusu bir Alman tiyatro akımı içinde
sayılabilecek bu yöneliş doğalcıların aşırı doğa
kopyacılığına, izlenimciler ve simgecilerin
içedönük gizemciliğine ve statik oyunlarına bir
tepki olarak Almanya'da ortaya çıkmış ve 1910
ile 1924 yılları arasında etkin olmuş bir
akım.Etkileri çeşitli ülkelerde kırklı yıllara
kadar hissedilmiştir.Çıkışı o dönemdeki
Almanya'nın toplumsal ve ekonomik
durumundan kaynaklanmıştır. Baskıcı
otoriteye baş kaldırıyı, daha iyi bir düzen
istediğini içeren akımda çeşitli eğilimler yer
alır. Oyun yapılarında sürekli bir akış yerine,
kısa tablolar vardır; şiirli konuşmalardan
makine tıkırtılarına değin uzanan bir konuşma
örgüsü görülür. Oyun kişileri bireyi değil, bir
yığını, bir toplumsal sınıfı ya da topluluğu
yansılar. Düşünceyi iletmede gergi üzerine
düşürülen resimlere, yazılara ve sinema
filmlerine baş vurulur. Epik Tiyatro'yu
etkilemiştir.
Dikkat çemberleri :Stanistlavski'nin oyunculuk
dizgesinde, dikkatin odaklanmasını
kolaylaştırmak için saptanan bölgeler. Dikkati
odaklamada üç bölge kullanılır;
1-Küçük dikkat çemberi; yakındaki bir nesneye
dikkati odaklama;
2-Orta dikkat çemberi; az uzaktaki bir
nesneye dikkati odaklama;
3-Geniş dikkat çemberi: sahnenin uzağındaki
bir esneye dikkatli odaklanma.
Dilsiz Oyunu (Kö:O.) :Anadolu köylü
oyunlarında sözsüz bir oyun;bu oyuna Samıt ya
da Lal da denir.
Dip Müziği :Bir oyunda, hareket ve sözlerin
yanısıra,duygusal etkiyi arttırmak için yer alan
destekleyici müzik.
Dip Perdesi :Sahne gerisine konulan resimli
kumaş perde.
Dip Resmi :Bir sahne dekorundaki çeşitli
öğelere derinlik vermesi için görünür yere
kurulan resimli dekor parçası. Örnek: kapı
açıldığında görünmesi için kapı arkasına
konulan resim,pencere açıldığında görünmesi
gereken resim. Bu aynı zamanda,seyircinin
kulisi görmesini engeller.
Dişi Konuşma (arg.) :Doğaçlama tiyatrosunda
ya da Orta Oyunu'nda Nekre'nin (komiğin) ya
da Kavuklu'nun nükte yapması için laf açmak.
Dişi Söz (arg.) :Doğaçlama tiyatrosunda ya da
Orta Oyunu'nda Nekre'nin (komiğin
Kavuklu'nun nükte yapmasını sağlayan sözcük.
Ditramb :Tanrı Diyonizos onuruna
söylenen,onun yaşamından acı ve tatlı
serüvenlerinden sözeden, bazen ciddi bazen
da açık saçık ezgiler.
Diyalektik Oyun :Diyalektik yönle yazılmış
oyun. En belirgin özelliği,gerçekliği yeniden
yansıtırken tarihsel süreci gözönüne
almasıdır.Aksiyon, iç ve dış çelişkileri ön plana
çıkartarak olumlu ve olumsuzu iç içe, aynı
anda gösterir.Bu Diyalektik gelişme sonucu
çözüm seyirciye bırakılır. Çözüm için veriler
oyunda hazırlanır ve seyircinin bu verilere
dayanarak düşünmesi hedeflenir. Diyalektik
oyun, kapalı ve açık biçimde olabilir. Önemli
olan biçem değil gerçekliğin diyalektik yoldan
dramatik ya da tiyatral bir biçimde
aktarılmasıdır. Bu oyunlar Brecht'in etkisiyle,
onun ölümünden sonra en çok genç Alman
yazarları tarafından tartışılmıştır.
Diyalektik Tiyatro :Brecht, yazarlık yaşamının
son yıllarında, kuramlarını belirlediği tiyatrosu
için Epik kavramının yetersiz kaldığını ve
tiyatrosunun insanları güldürürken düşündüren
bir Diyalektik Tiyatro olduğunu belirtmiştir.
Brecht, oyunlarındaki diyalektiğinin anahtarını
şu sözlerle verir; ''Duygusallık çoğu kez yıkıma
götürdüğü halde, temelde insanın iyi yanını
yansılar. öte yanda akılcı tutum, bir insanı
kötü yapabildiği halde, bozuk düzende,
toplum içinde ayakta kalabilmesinin bir
koşuşudur.'' Yazar doğru bir düzenin
gelmesiyle akıl -duygu çatışmasının yok
olacağına ve her ikisinin da dengeli bir yolda
birbirini destekleyeceğine inanır.
Diyazinos :Anadolu ve Yunan mitologyasında,
doğanın yenileyicisi ve yaşamın simgesi olan
şarap ve coşku Tanrısı. Zeus ile Samele'nin
oğlu. Diyonizos'un simgesi bir üflemeli çalgı
olan Anlos'tur (bkz. Baküs) .
Diyonizya :Tanrı Dionizos adına kutlanan
törenlere verilen ad. Bunlar üç çeşitti; -Küçük
Diyonizya- ya da Kent Diyonizyası ,-Küçük
Diyonizyası- ya da Kır Diyonizyası ve birde Lenaya-,üzüm töreni.Büyük Diyonizya,
baharda, Nisan aynıda yapılır, altı gün sürerdi;
bunun dört günü tiyatro gösterilerine
ayrılırdı.Küçük Diyonizya ve Lenaya ise bağ
bozumu sırasında kutlanırdı.
Dört Tragedya Çeşitli :(Yun.) Aristoles'e
göre,tragedyanın karmaşık, aktörsel, yalın ve
yıkımsal olan dört türü.
Dram :Yunanca da ''bir şey yapmak, oynamak''
anlamına gelir. Yazın tarihçilerine göre, lirik
ve epik yanında, üçüncü bir yazın alanıdır. 1sahnede oynanmak üzere, konuşmalar ve
hareketlerle gelişen, karşıt oluşların
çatışmasıyla gelişen ve sonuçlanan oyun.
2-Halk dilinde ciddi oyun.
Dramatik :1-Dram'a yani oyun türüne ilişkin
olan.
2-İçinde gerilim,çatışma çeşitli olaylar ve
karşıtlıklar bulunan, insanla ve insan
ilişkileriyle gelişen herhangi yapıt ya da olay.
Dramatik Olay :Dramatik bir durum taratan
olay. Herşeyden önce insanla ilgili olan ve
insan üzerinde bizi düşünmeye yönelten olay.
İnsanların kendilerine, birbirlerine ya da bir
duruma karşı olan tuttumlarında değişiklik
getiren ya da bu değişikliklere karşı çıkan bir
eylemin başlangıcı.
Dramatik Oyuncu :Sözlü tiyatro oyuncusu.
Dramatik Tiyatro :1-Konuşmanın, hareketlere
desteklendiği tiyatro.
2-Epik Tiyatro'nun çıkışından sonra, estetik
nitelikleri ve yanılsamacı yanı gözönüne
alınarak duygusal boşalım sağlayışından dolayı
''Aristolesçi Tiyatro'' olarakta alınmıştır (bkz.
Benzetmeci Tiyatro).
Dram Sanatı :İnsana ilişkin olan her şeyi
sanatsal bir yaratışla canlandıran üretim ve
yapım.Dram sanatının birbirinden
ayrılmayacak temel öğeleri,
yansılama,canlandırma ve eylemdir. Bu üç
temel öğenin bulunduğu bir kısa bölüm,beş
dakikalık konuşma, bir sözsüz oyun,sinema
filmi, televizyon dizisi,opera betikçesi, hatta
bir oratoryo dram sanatının kapsamı
içindededir. Dram sanatı, tiyatro olgusunun
yazınsal yanıdır (bkz. Tiyatro Sanatı ).
Duman Kutusu :Sahnede duman sağlamaya
yarayan kutu. Bu kutunun içinde, gereğine
göre, bazen yavaş yanan barut, bazen sıvı
parafin, bazen da ' kuru buz ' denilen katı
karbondioksit kullanılır.
Durak Yöntemi :Tiyatro yapıtının, sürekli
gelişimi sağlayan bölümlere değil, kendi
başına, tamamlanmış birimlere ve duraklara
kurulduğu yöntem. İlk kez Orta Çağ'ın dinsel
oyunlarında izlenen bu yönteme çağımızda
dışavurumcu oyunlarda, belgesel tiyatroda ve
Epik Tiyatro yapıtlarında rastlanır.
Duruma Uyma :Stanistlavski oyunculuk
düzgesinde, oyuncunun erişmek istediği amacı
düşünerek canlandıracağı hareketleri tam
anlamıyla değerlendirebilmek için durumla
kendisini uydurması. Duruma uyma,
oyuncunun karşısındaki oyuncuya ve başka
engellere göre gerçekleştirilir. bunun için de,
oyuncu ''nasıl?'' sorusunu sorar.
Durum değiştirmek :Oyuncunun gövdesel
olarak bir görünüşten başka bir görünüşe
geçmesi.
Durum Komedyası :Gülünç olanı karakterden
değil, durumlardan geliştiren komedya biçimi.
Nesnel bir bakışla,yani toplumsal olguların
yansıtılması ile ele alındığında içerik açısından
yoğun olabilen bu komedya biçimi, öznel
açıdan salt güldürmek amacıyla işlendiğinde
daha çok kurgu ustalığı ile belirir.
Duru Ses :Tını yönünden pürüzsüz ses.
Duygu Belleği :Stanistlavski oyunculuk
düzgesinde, oyuncunun geçmişteki
deneyimlerini,hazırladığı rolü doğru bir
biçimde ortaya çıkarmasında duygu belleğine
başvurur.Oyuncunun, bir melodiyi, bir sesi, bir
yüzü,acı bir olayı ya da mutlu bir anı
anımsayarak rolündeki hareketleri ve
konuşmayı saptaması duygu belleği yoluyla
olur. Örnek: ünlü İngiliz aktrise Dame Ellen
Terry gençliğinde duyduğu kilise çanlarını
anımsayarak ağlayabiliyordu.
Duvar Duyurusu :Oynanacak oyunların
tanıtılıp yaygınlaştırılmasına yarayan, bazen
resimli, bazen grafiksel bir görünümü olan
duvar duyurusu.
Düğüm :Bir oyunda gerilim arttığı, işlerin
karıştığı, çapraştığı yer.Düğüm öğesi,
çatışmalardan,çevrilen dolaplardan,bir takım
gözlerden elde edildiği gibi, kişilerin karakter
özellikleriyle de yaratılabir.
Dükkan :(doğ. ve O.O.) 1- Doğaçlamaya
dayanan Türk tiyatrosu argosunda tiyatro
yapısı.
2-Orta Oyun'da iş yerini belirten, yalnızca iki
alçak kanadı bulunan 1 arşınlık (yaklaşık 68-70
cm.) bir peyke.Önünde aralıksız bir alçak
iskemle bulunur.
Düşçülük :XX. yüzyıl başlarında ortaya çıkan,
öyküleri düşteki gibi silik, karışık, usdışı ve
fantezi yanı zengin olan kısa süren bir sanat
eğilimi.
Düşünce Oyunu :Bir ana düşünce
çerçevesinde geliştirilen oyun. Olay dizisi,
kişiler ve konuşma örgüsü yalnızca ortaya
konulmuş olan ana düşünce için vardır.
Sahneleme olanağı az olan, daha çok
okunmaya elverişli bir anlayış benimser.
Düzeltme :Oyun seyirci karşısına
çıkartıldıktan sonra görülen bazı aksaklıkları
düzeltmek için yapılan ek çalışma.
Düzen Açıklaması :Yazarın oyun betiğinde,
yere, girişlere,
çıkışlara,dekora,giysilere,donatımlıklara,
müziğe,çeşitli etmenlere,kişilerin görüşlerine
ve davranışlarına ilişkin genellikle ayraç içinde
yaptığı açıklama.
Düzenleyici :Sahne yeklisinin yardımcısı.
Çalışmalarda ve gösteriler sırasında oyun
düzeni ile saptanmış işleri ( oyuncuların
girişlerini, müzik ışıklama repliklerini , dekor
değişimini, perdenin zamanında açılıp
kapanmasını denetler). Aynı zamanda,
gerektiğinde sahne gerisinden uygulayım
işliklerine ve giysiliklerine bağlantı kurmakla
görevli.
Edil: 1-Roma tiyatrosunda oyunları parasal ve
yönetsel açıdan koruyanlara verilen ad.
2-Oyunları denetleyip gosteri gunlerini ve
daha baska kayıtları saptayanlara verilen ad.
Edilgen Kahraman:Baska oyun kişilerinin
etkisiyle hareket eden oyun kişisi.
Efe: Orta Oyunu ile Türk gölge oyununda
olumlu kabadayı tipi.Bunlara Zeybek de
denir.Heybetli görünüşleri ve mertlikleri ile
kavgaları ayırır,sorunları çözümler.
Egitsel Oyun: (O.O.) Egitimi amaç edinen
oyun biçimi.
Ek Oyun: Rönesans'ta,İngiltere'de asal oyuna
ek olarak oynanan ve genellikle güldürücü
olan kısa yapıt.
Eleştiri: Bir yapıtı ,dünya
görüşü,sanatsallığı,topluma
katkısı,sahnelenmesi,oyunculuğu ve plastik
tasarım değerler açısından değerlendirme
işlemi.
Eleştirmen: Eleştiri yazan kimse.Bir yapıtı
kendi değerlendirmesi ile ele alan
yazar.Eleştirmenin yazdığı alanda bir dünya
görüşü,geniş bilgisi,sanata karşı olağanüstü bir
duyarlılığı ve algılama yetkisi olması gerekir.
Elestirmenler Birliği: Eleştirmenlerin biraraya
geldikleri birlik.Bunların bazısı tiyatronun
çeşitli dallarında ödüllü yarışmalar
düzenler,bazısı da o dönemin oyunlarına
ödüller verir.
Epik Tiyatro: Yanılsamacı tiyatronun seyirciyi
sahnedeki karakter ve olaya özdeşleştiren
duygusal yaşantısı karşısına,maddeci
diyalektiğin tarih bakışı açısını sağlayan ve
seyirciyi gözlemde bulunan bir üçüncü kişi
durumuna getirerek onun usçul yönelişte karar
vermesini sağlayan tiyatro anlayışı.
Eşzamanlı Sahne: İlk kez Orta Cağ'ın dinsel
oyunlarıyla ortaya cıkan ,seyirciye göre solda
cennet,sağda cehennem olmak üzere,bu iki
kavram arasındaki yerleri
(kilise,tapınak,ermişlerin yeri vb.) aynı oyun
alanı uzerinde,yerleşik biçimde kapsayan
sahne türü.
Eylem Oyunu: Karakterler yoluyla değil de,dış
eylemle gelişen oyun.Kişilerin yapılarından
gelmeyen ,durumların gerektirdiği ya da istem
dışı davranışlardan,eylemlerden gelişen
oyun.Bu oyunlarda olaylar ön plandadır.
Fabula: Latincede yapıt,öykü,söylence ve
masal anlamlarına gelir.Aristoteles'e göre
,fabel bir eyleme öykünme ,olayların birbirine
nedenlere bağlı olarak düğümlenişidir.
Fars: Güldürü oğesi daha cok hareketlerden
ve nuktelereden cıkan oyun;düşünceden çok
göze ve duyulara yönelir.Vurgu kişiyi
karikatürleştirerek ve olayları abartarak elde
edilir.
Fısıldayıcı Defteri: Fısıldayıcının elinde
bulunan,betikle birlikte oyuncuların sahnedeki
durumlarını gosteren defter.
Figüran: Bır oyunun kalabalık sahnelerini
doldurmak icin kullanılan,bazan birkac söz
soyleyen,coğu kez de konuşmayan kişi.
Fiziksel Hareketler Yöntemi: Stanislavski
oyunculuk dizgesinde psikofiziksel işlemin
fiziksel yanı.Duyguyu yakalmak icin fiziksel
hareketten yararlanma olgusu.Bu çalışmanın
dokuz oğesi vardır.
1-Büyüleyici "eğer",
2- Belirli Ortam,
3- İmgelem,
4- Dikkati Odaklama,
5- Gercek ve İnanma,
6- Duygu-Düşünce Alışverişi,
7- Duruma Uyma,
8- Hız (Dış)-Tartım(iç),
9- Duygu Belleği .
Furi:(Doğ.) Türk doğaçlama tiyatrosunda alkış
anlamına gelen argo sözcük.
Fuaye: Oyun başlamadan önce ve antrakt
esnasında seyircinin çeşitli ihtiyaçlarını
karşıladığı bir çeşit bekleme salonu.
Gazete Tiyatrosu: Günlük ve geçmiş olayları
gazete haberleri biçiminde; belgesel olarak
canlı bir uyarma ve propaganda tiyatrosu.
Gündelik yaşamda yer alan siyasal ve
toplumsal sorunları eleştirel bir bakış
açısından verebilmek için, siyasal kabare
türünden ve kurgu tekniğinden yararlanır.
Önemli bir gazete haberini sahneye
projeksiyonla yansıtıp, yeniden canlandırarak
yorumlar.
Gag : Bir skeçte,revüde ya da bir eğlence
gösterisinde herkesin gülebileceği bir nükteyi
kapsayan sözler ya da durumlar.
Gala : Daha çok opera için
kullanılan,protokolün çağrıldığı ve resmi giysi
ile gidilmesi zorunlu gösteri gecesi
Galeri : 1-Latin tiyatrosunda yüksek ve uzun
takma saç.
2- Tiyatro yapılarında ikinci asma kat.
Geleneksel Gösteri : çağdaş tiyatro kavramına
karşıt kavramı getiren tiyatro.Bir toplumun
kendine özgü yapısının oluşturduğu ve o
toplumun yapısında değişiklik sureciyle yakın
ilintisi içinde sürmüş,daha sonraki dönemlerde
kalıplaşarak donmuş ve kendi özelliklerini
korumuş tiyatro.
Geleneksel Türk Tiyatrosu :Türk toplumuna
özgü gösterim türlerini kapsayan halk
tiyatrosu ve köy tiyatrosu geleneklerini içeren
tiyatro.Bunun kapsamına gölge ve kukla
oyunu,orta oyunu,meddahlık,dramatik danslar
ve konulu savaş oyunları girer.
Gençlik Tiyatrosu :1-Orta öğretimdeki
gençler tarafından kurulan,yönetilen ve
gerçekleştirilen tiyatro.
2-15 yaş sınırı göz önüne alınarak
profesyoneller tarafında oynanan ,eğitsel yanı
ağırlıklı gençlik tiyatrosu.Gelişmiş ülkelerde
profesyonel gençlik tiyatrolarına devlet
ödeneği sağlanır.
Gerçekçi Tiyatro :Gerçekçiliğin sınırları çok
geniş bir alana yayılır.Hele kavram olarak
esnek olduğu oranda belirsizdir.Gerçekçilik
deyince,bazen nesnel gerçekçiliği kabul
eden,bazen da anlatımı ve biçemi belirleyen
bir yöntemi anlatmak isteriz.
1- Tutum olarak :
Sofokles'ten,Shakespear'e',Tolstoy'dan Brecht
'e kadar,birtakım soyut sanat anlayışları
dışında,tüm sanat gerçekçi sanattır.
2- Yöntem olarak : İçeriği,biçemi ve biçimi
gerçekçiliğe giren yapıtlar,aşamalar dizisine
dayanan kapalı bir toplumun değil,açık bir
kentsoylu toplumun sanat anlayışıdır.Gerçekçi
tiyatro,gerçekliği nesnel,somut ve dolayımsız
olarak yeniden yaratarak yansıtmayı
amaçlayan tiyatrodur.Bu estetik akım içindeki
tiyatro,olay dizisinin kesintisiz eylemlerinden
yararlandığı oranda,anlatıma ve episodik
gelişime dayanan biçimleri de
kullanır.Gerçekçilik,yazarın ve
sanatçının,gerçekliği birey-toplum ilişkilerinin
çelişkileriyle incelediği noktada başlar.
Gerçeklik :Gerçek olan,var olan şeylerin
tümü.
Gerçeküstücü Tiyatro : Birinci Dünya
Savaşından sonra Fransa'da Andre
Breton'un,Freud'un görüşlerine dayanarak
şampiyonluğunu yaptığı ve bilinçaltı
varsayımları ile düşte olduğu gibi,parçaları
birbirini tutmaz bir anlatım biçimi ile vermeye
çalışan tiyatro anlayışı.XIX. yüzyıl
sonunda,Fransa'da Alfred Jarry'nin ve daha
sonra ozan Appolinairenin öncülük ettiği
tiyatro anlayışı.Artaud'nun tiyatro görüşlerine
içeren Le Theatre et son Duble adlı yapıtı da
bu akımın gelişimi içinde yer alır.
Gevşeme : Stanislavski dizgisinde bir
oyuncunun dikkatini toplayabilmesi için
gerekli olan ruhsal ve kassal rahatlama.
Gezici Tiyatro : Belli bir yerleşik düzeni
olmayan kentten kente,köyden köye gezerek
oyunlar oynayan tiyatro.
Giriş Müziği : Oyunun başladığını belirten ve
seyirciyi oyunun atmosferine sokmayı
amaçlayan perde açılmadan ya da açılırken
çalan müzik.
Görsel Etmenler : Işıklama aygıtlarıyla yapılan
sahne etmenleri.Göze yönelen,ışıklama ve
izdüşüm yoluyla gerçekleştirilen etmenler.
Gösterim : Sahnede,alanda ya da gergi
üzerinde oynanan ,göz ve kulağa yönelen
oyunların,dansların ve benzeri sanatların
tümüne verilen ad.
Grotesk : Tiyatroda karikatürleştirme
işleminin özü olan grotesk,seyirciyi
yabancılaştırarak,tuhaf ve şaşırtıcı biçimlerle
karşıt görüntüleri birleştirerek güldürmeye
yönelen ,ussal dizgiye karşı çıkarak,ussal bir
sonucu getiren,temelde ciddi,ama görünüşte
gülünç ve abartılı olan biçim.
Grotesk Tiyatro : XX. yüzyılın
başlarında,İtalya'da Birinci Dünya Savaşı'nın
yarattığı karamsarlıktan,anaparacı düzenden
ve sanayileşmenin kentsoylu yaşamında yol
açtığı yabancılaşmadan kaynaklanan
"gerçekliğin çokluğu" ile düzenin "iki
yüzlülüğü" nü vurgulayan kara gülmece
niteliğindeki oyunların tümüne verilen
ad.Öncelikle Luigi Pirandello'nun
oyunlarındaki "maske-yüz" ikilemi ile insanın
özü ile davranışları arasındaki çelişki ortaya
çıkarılmak istenmiştir.Meyerhold,bu biçimi
maddeci diyalektiği temel alan bir içeriğe
oturmuştur.
Hafif Komedya :Tek amacı eğlendirmek olan
bu komedya biçiminde esnek bir doku
vardır.Konuşma örgüsü hızlı bir gelişim
gösterir.İnce bir taşlamayı kapsar.
Hafiflik :Tiyatro konuşmasında doğru
boğumlamayı engelleyen yapaylık.
Halk Tiyatrosu :Geniş halk yığınlarına yönelen
hem öğretici,hem eğlendirici tiyatro.
Hareket Yapımı: Oyun düzeninde yoruma
uygun olarak hareketlerin ortaya
çıkarılması.Hareketin uygulayımsal
ölçülerinin,duygusal değerlerinin ve
niteliklerinin saptanması.
Hint Tiyatrosu : İ.S önce 320 tarihinden
VIII.yüzyılın sonlarına kadar süren klasik
dönemden sonra IX. yüzyılın başlarından
sonlarına kadar süren "klasik sonrası" dönem
içinde gelişen Hint Tiyatrosunun kapsamı içine
yazılan betikler,gölge oyunu ve danslar
girer.Hint Tiyatrosunda iki temel dram turu
vardı:
1- Malzemesini mitologya ve tarihten
alan,dolayısıyla kahramanları işleyen nataka,
2- Malzemesini günlük yaşamdan alan ve
olağan insanlarla devlet memurlarını ele alan
prakarana.
Hipokritos :Eski Yunanca'da hypokritos
anlamına gelir.İ.Ö. 534'te Thespis'in koro
içinden birini ayırıp korobaşı durumuna
getirmesiyle birinci oyuncu doğmuştur.Bu
oyuncu koronun söylediklerine karşılık
verdiğinden,ona hypokritos denilirdi.
İmge Tiyatrosu :Sahne tasarımcısı Robert
Wilson'un imgelere dayanan,sahne plastiği ve
ışık anlayışıyla gelişen oyun düzeni biçemine
verilen ad.Robert Wilson'dan kaynaklanan bu
tiyatro eğiliminde,geleneksel dramaturgi ve
sahne tekniklerinin dışına çıkarak imge
dizilerinin oluşturulmasına,oyun kişileri,yer ve
zaman gibi dramatik öğelerin biçimsel
parçalanmasına çalışılır.Sahne üzerindeki
estetik hareketli resimlerde geliştirilen bu
sahneleme anlayışına "Resim Tiyatrosu" da
denilmektedir.
İşçi Tiyatrosu : 1-İşçi sınıfının çıkarları
doğrultusunda,onların sözcülüğünü yapan
tiyatro.
2- İşçileri dinlendirip eğlendirirken öğreten
tiyatro.
İtalyan Sahnesi : İlk kez Rönesans'ta İtalya'da
yapılmaya başlanan çerçeve sahneli ve perdeli
sahne türü.
İyi Kurulu Oyun : XIX. yüzyılın
başlarında,Fransız yazar Eugene Scribe
tarafından önerilen uygulayımı yetkin bir oyun
biçimi. Şu özellikler vardır:
1- Olay dizisi seyircinin bildiği,ama oyun
kişisinin bilmediği bir giz üzerine kurulur;bu
giz oyunun çözümüne dek saklı kalır.
2- Serim,eylemin gelişimi boyunca
gerçekleştirilir ve seyircinin ilgisi baştan
sahneye çekilir.
3- Dördüncü perde ulaşılan doruk nokta,o
oyunun zorunlu sahnesidir.
4- Her oyunda bir yanılgı sahnesi vardır.Özü
hafifletip biçimi vurgulayan bir oyun kurma
anlayışıdır.
İzlenimci Tiyatro : 1896 Bildirisi ile
doğalcılığa karşı çıkmış bir akım.Çoğu kez
simgeci tiyatro ile çakışır."Maddeyi
bırakın,ruhu verin!"sloganı ile ortaya çıkan bu
akımın yazarları yapısalcı sahne anlayışını
başlatmışlardır.Plastik sahne
anlayışı,biçemleme(stilizasyon),bütünü
simgelerle verme ve iç eylemi ön plana alma
özellikleri bu akımın temel nitelikleri arasına
girer.
Işık : Yönetmenin,sahnenin ya da salonun
aydınlatılması için verdiği buyruk .
Işık Köprüsü : Sahne ağzının seyirciye
görünmeyen üst kesiminden ışıldakların
asıldığı ve ışıklamanın düzenlendiği köprü.Işık
köprüleri çeşitlidir;seyirci salonunda ve
sahnede ortada ya da yanlarda olabilir.
Işık Odası : Sahne ışıklama dizgesinin
denetlendiği ve ışıklama tasarımcısı ile
yardımcılarının çalıştığı oda.
İbiş : Doğaçlamaya dayanan Türk halk
tiyatrosunda güldürünün baş yapımcısı olan
uşak tipi.Bu tip Türk kuklasından gelmiş ve Kel
Hasan'ın "Tuluat Kumpanyası'nda
geliştirilmiştir.
İçbükey Mercek :
Iraksak(uzaklaştırıcı)mercek;bakılan birşey
olduğundan küçük görünür.
İç Dekor : Bir odayı ya da kapalı alanı
gösteren bir dekor.
İçli Komedya :Çocuksu,yüzeyde,yalın ve
kentsoylunun ahlak kavramlarını vurgulayan
içli,acıklı ve sonu mutlulukla biten komedya
biçimi.Genellikle,aralarına engeller konulan
iki sevgilinin birleşmeleriyle tamamlanır.XVII.
yüzyılda,Fransa'da Nivelle de la Chaussee adlı
bir yazar tarafından ortaya çıkarılmıştır.
İç Monolog : Bir oyuncunun sahnede
konuşmasına karşın,düşündüklerini ve ruh
durumunu seyirciye duyurması.
İmgelem : Stanislavski oyunculuk
dizgesinde,oyuncunun,bir yapıtın öyküsünü
sanatsal bir yolda sahne gerçeğine
çevirmesinde başvurduğu varsayma
işlemi.Oyuncunun sözcükler ardında yatan alt
metni bulmak için başvurduğu
imgelem.İmgelem bir oyuncunun uygulayım
aracıdır.
Japon Tiyatrosu : Belli bir estetik uzaklık
uygulayımı ile oynanan oyunları kapsayan bu
tiyatro,tiyatralliği sağlayacak tüm öğelerden
yararlanır.Bu
tiyatroda,müzik,dans,ezgi,sözsüz
oyun,maske,giysi önemlidir.Batı tiyatrosu
Japon tiyatrosundan Çiçek Yolu'nu ve döner
sahneyi almıştır.Çiçek yolu,sahneden salonun
arkasına dek uzanan ve seyirci yerlerinin
ortasından geçen bir oyun alanıdır;seyircinin
arasında duran bir köprü gibidir.
Jelatin Süzgeç : Işıldakların önüne konulan
renkli,yanmaz jelatin süzgeç.Sahne ışıklaması
renklendirmede ve atmosfer yaratmada
kullanılır.
Jest : Oyunculukta iç yaşamı belirginleştiren
bas,el,kol hareketleri.
Jön Prömiye : Genç erkek kahraman; aşık
tipi.Fransızca'dan gelen bu sözcük,en çok Türk
doğaçlama tiyatrosu sanatçıları tarafından
kullanılmıştır.
Kaba Güldürü : Kalın çizgili,kaba esprilere ve
hareketlere dayandırılarak,salt eğlence
amacıyla geliştirilen güldürü.
Kabare : Bu tür tiyatro her çeşit güncel sorunu
ve özellikle siyasal ve toplumsal konuları ince
bir alayla,iğneleyici,yerici,taşlayıcı bir
tutumla ele alıp toplum eleştirisine
yönelir.Dışta güldürücü ve eğlendirici
olmasına karşın,temelde ciddi olan bu biçim
gösteride
ezgiler,danslar,skeçler,monologlar,diyaloglar,
diyalar,kısa filmler,kısacası tasarlanan eleştiri
için ne gerekiyorsa onu sahneye getiren renkli
bir karışım vardır.
Kadınlar Korosu : Kadınlardan kurulu koro.
Kahramanlık Komedyası :Kralların,prenslerin
ve soyluların beş oyun kişisi olduğu,serüvenleri
kapsayan komedya
Kahya : Anadolu köy seyirlik oyunları
düzenleyenlere verilen adlardan biri.
Kanbur : Orta Oyunu ve Gölge Oyunu
tiplerinden biri.Genellikle geveze,saldırgan ve
sevimsiz bir kişi olarak görülür.
Kara Gülmece : Acı alay,içinde kişiyi
düşündürecek ve hüzünlendirecek
gülmece.Saçma ve abes mantık içinde,groteski
de kullanarak gerçekleri alaylı bir biçimde
gösteren gülmece;toplumsal karmaşaya bir
tepki olduğu kadar,eleştirilen konuyu abes ve
saçma anlamıyla belirtir.
Karakter : Kişileştirme işleminde
derinlemesine ele alınan oyun kişisi;kendine
özgü nitelikler içinde ruhsal gelişimi olan oyun
kişisi.Karakterlerin,dış görünüşleri ötesinde
anlamış ağlayan iç yaşamı vardır.Örn: Hamlet,
Lear, Tartuffe,Treplev,Galile vb.
Karakter Komedyası : Bu komedya biçiminde
gülünç kahramanın yanlış ve zayıf yanları öne
çıkar.Toplum içindeki yanlışların eleştirisi bas
oyun kişisi yoluyla sağlanır.
Karakter Oyuncusu : Kendine özgü ruhsal
gelişimi ve davranışı olan,özellikle yaşlı
kişilikleri canlandırmada usta olan yalancı.
Kavuk Devirme: (O.O:) Orta oyununda
Kavuklu'nun kavuğunu yere düşürmeden bir
baş hareketiyle devirmesi.Bu tıpkı Kara güz'ün
ışkırlağını arkaya atması gibidir.Kavuklu bunu
kavuğunun arka kenarını ensesiyle sıkıştırarak
yapardı.Kavuk devirmenin,siyasal-toplumsal
göndermesi son padişahlar döneminde çok
sayıda vezir kafası uçurulmasına
bağlanabilir.Vezir azledildiğinde "kavuk
devrildi" deyimi halk arasında yerleşmişti.
Kavuklu : (O.O.) Orta Oyunun iki eksen
tipinden biri.Türk gölge oyunundaki
Karagöz'ün canlı özdeşi.Dışa dönük,özü sözü
bir,dobra sağduyusu olan okumamış bir halk
tipidir.Halkın düşüncelerini ve duygularını
yansıtır..Haksızlığa,ikiyüzlülüğe
karşıdır.Ekmek parası için beceremediği işlere
bile girer,hakkı olmayan parayı kazanmayı
sevmez.Öğrenim görmediği için bilgisizdir,ama
sezgileri güçlüdür.Özellikle Pişekar tarafından
sömürülür.Düş kurmayı
sevmez,gerçekçidir.Her şeyi olduğu gibi kabul
eder ve yanlışları dosdoğru yüze vurur.Öz
eleştirisi de olduğundan
sevimlidir.Gülmecenin baş mimarı olduğu için
ona Nekre de denir.
Keranos : Antik Yunan tiyatrosunda,sahne
üzerinde rol gereği ölenleri kaldırmakta
kullanılan vince benzeyen araç.
Kilise Oyunu : Kilise tarafından yönetilen ve
denetlenen,çoğu kez rahiplerin
oynadığı,Hıristiyan öğretisini yaymaya yönelik
oyun.
Kerkides : Antik Yunan tiyatro yapısında seyir
yerini dikine kesen basamaklı yol.
Kilise Tiyatrosu : Dinsel günlerde rahiplerin
ya da kiliseye gelenlerin oynadıkları dinsel
oyunları sunan topluluk.Orta Çağ'ın ilk
yarısından bu yana sürüp gelen bir tiyatro
geleneğidir.
Kişileştirme : Oyunun özüne uygun olarak
eylemin gelişini sağlayan kişilerin yapımı.Oyun
kişisinin yapımı
,yönelişleri,davranışları,görünüşleri,harekeleri
,çevreleriyle ilişkileri vb. ile
gerçekleştirilir.Kişileştirme,tip ve karakter
olmak üzere iki çeşittir.(Tip ve Karakter)
Klasik Tiyatro : Rönesans'ta İtalya'da başlamış
ve XVII. yüzyılda Fransa'da Cornellie ve
Racine'nin yapıtlarında doruğunu bulmuş olan
tiyatro akımı.XVII. yüzyılda İtalya'da Alfieri'nin
oyunlarına dek etkisini sürdürmüştür.Klasik
tiyatronun temel temel nitelikleri
düzenlilik,usçuluk,duruluk ve
belirginlik,idealleştirme ve ağırbaşlılık olarak
özetlenebilir.
Kolbaşı : 1- (O.O.) Orta Oyunu'nda kolların
başında olan ve kola adını veren sanatçı;bu
sanatçı kol oyunlarını düzenler ve yönetirdi.
2- Daha önce kolların başında bulunan kişiye
verilen ad.
Konstrüktivist Tiyatro : İşçi sınıfının
sanayileşme sürecindeki emeğini ve
üretimini,çalışma tartımını ve devinimini
anlatmak için Sovyet yönetmen Meyerhold
tarafından ilk kez
denenmiş,Vakhtangov,Tayrov gibi birçok genç
kuşak yönetmen tarafından,belli farklılıklarla
sürdürülmüş,tiyatralliği öne alan
anlayış.Perdelerin çevre düzenlemesinin ve
kulislerin olmadığı çıplak bir tiyatro
sahnesinde bina yapımında kullanılan iskeleye
benzeyen bir dekorda çeşitli
yükseltiler,iskeleler,çarklar,eğik
düzeyler,kuleler kullanılır.Bu atmosfere uygun
olarak,Meyerhold,insanın dirimselliği ile
mekaniğini birleştirme amacını güden
konstrukvist anlayışı pekiştirmek amacıyla
yeni bir oyunculuk estetiği zerinde
durulmuştur.
Köşebası Tiyatrosu : Köşe
başlarında,yalın,hemen
anlaşılabilecek,genellikle siyasal ve toplumsal
içerikli,kalın çizgili oyunlar oynayan az kişili
topluluk.
Kulisler : 1- Sahnenin iki yanında,dekorun
görüngesini tamamlayan ve derinliği
sağlayan,yerleri değişebilen çerçeveli büyük
panolar.
2- Bu panolar arasındaki oyuncuların girip
çıktıkları yerler.
3- Dekorun arkasında kalan sahne oylumu.
LaL : Anadolu'da sessiz ve sözsüz köy seyirlik
oyunlarına verilen ad.
Lazzi : Commedia dell'Arte oyuncularının
teknik gerektiren güldürücü hareketleri için
kullanılan uluslararası terim.
Maske: (bkz yapay yüz) .
Maskelemek: 1- bir oyuncunun başka bir
oyuncunun önüne kayarak seyircinin onu
görmesini engellemek.
2-yapılmayan bir işi yapılıyormuş gibi
göstermek için oyuncunun gövdesiyle, yaptığı
işi seyircinin görüşüne kapaması örnek:Eğer
masa lambasının üstünde lambayı yakacak bir
düğme yoksa ve o lambanın yanması anında
ışıklar parlatılacaksa, oyuncu lambayı
seyircinin görüşüne gövdesiyle kapatıp lamba
düğmesine basıyormuş gibi yapar. Bu
anlamlardan ilki olumsuz ikincisi olumludur
Mayıs Oyunları:Dinsel bolluk törenlerin
kaynaklanan gösterilerdeki oyun. Bunlara
'hasat oyunları','güz dönemi oyunları da denir.
Merak:olay dizisinin gelişimi ile seyircide
uyandırılan soru duygusu:gerilim sağlayıcı öğe.
Mercek:içinden geçen koşut ışınları düzenli
bir biçimde bir birine yaklaştıran ya da
birbirinden uzaklaştıran saydam cam.
Tiyatroda daha çok yakınsak mercek
kullanılır.(bkz. Dışbükey Mercek).
Mevki:( O.O.): Orta Oyunu'nda erkek
seyircilere ayrılan yer.Meydan: (O.O.) : Orta
Oyunu'nun oynadığı alan (aynı zamanda bkz.
Orta, Palanga. Meydancı: ( Kö.O.) :Anadolu
köy oyunlarında oyunları düzenleyenlere
verilen adlardan biri.Mezzetino:(İt:):
Commedia dell'arte 'de giysisi kırmızı beyaz
kurdelelerle süslü uşak tipi.
Mim: Kaynaktaki anlamıyla
1-oynamak;
2-oyuncu;bugünkü anlamıyla
3-yalnızca hareketlere dayanan sözsüz oyun.
Mimesis: (Yun) :Taklit,benzetme, öykünme.
Platon bu terimi sözlük anlamıyla, yani
'öykünme' olarak kullanmış, Aristoteles dram
sanatı konusunda bu terimi 'yeniden yaratma'
ve ' yansıtma' anlamıyla yorumlamıştır.Tiyatro
sanatının temeli ilkelerinden biridir.
Muhavere:(O.O.): Orta oyunu'nda söyleşme
bölümü.Zurna, Kavuklu havası çaldıktan sonra
ortaya Kavuklu ile Kavuklu arkası girerler ve
Pişekar ile muhavere başlar. Bu bölüm iki
kesimini kapsar : Arzbar ve Tekerleme.
İlkinde, oyunun yönlendiricisi Pişekar ile
oyununun nekre kişisi Kavuklu arasındaki
konuşmada kimlikleri ve ne iş yaptıkları ortaya
çıkarmakta bir çeşit serim
kesimidir.Tekerleme, de ise Kavuklu, olağan
dışı bir olayı başından geçmiş gibi
anlatır.Pişekar iki de bir sorular sorarak
konuyu aydınlatmak ister; laf ebeliği yapılır ve
sonunda Kavuklu'nun anlattıklarının bir düş
olduğu anlaşılır.
Müzikli Tiyatro: Büyük bir kesimi ezgiler ve
danslarla gelişen, ama dramatik konuşma
öğesini de kullanılan tiyatro. Operetle olan
tek farkı, müzikli tiyatrodan caz ve popüler
müziğin ağır basmasıdır.
Nekre:( O.O.) : Nükte gücü üstün oyuncular
için kullanılan sözcük. Orta Oyunu'ndaki Nekre
Kavukludur.
Nokta Işıldak: çok dar bir alanı, örneğin
yalnızca gözleri aydınlatan özel mercekli
ışıldak.
Nümayiş: ( İran ) : İran'da halk tiyatrosuna
verilen ad.
Oda Tiyatrosu: Seyirci sığası yüz kişi yada az
olan minik tiyatro.
Okul : Tiyatroya yeni bir görüş, yeni bir
anlayış ve heyecan getiren, bunları kurallara
bağlayan çığırın kaynağı.
Okul Tiyatrosu: Okul öğrencilerinin kurdukları
ve gerçekleştirdikleri tiyatro. Orta öğrenim
öğrencilerinin sosyal etkinlikler kapsamında
ortaya çıkardıkları amatör tiyatro (bkz.
Gençlik Tiyatrosu; tiyatro eğitimi veren
yüksek okullar ve üniversiteler için bkz.
üniversite Tiyatrosu).
Okuma Çalışması: Oyun çalışmasının ilk
evresindeki metin üzerinde yapılan çalışma.
Bu evrede metin oyuncunun sahne
konuşmasına aktarılmaya başlanır.
Orkestra: 1- Antik tiyatro yapılarındaki
proskene'nin önünde ve seyircilerin orta
yerinde bulunan, koronun yuvarlak oyun alanı.
Bu alan Roma tiyatrosunda yarım yuvarlak
biçime girmiştir.
2- Bugünkü anlamıyla müzisyenler topluluğu.
Orta : ( O.O.): Orta Oyunu'nun oynandığı alan.
Uzunluğu 30 arşın ( 20 metre ), genişliği 20
arşındı (14 metre). Çevresine kazıklar
çakılarak çepeçevre ip dolaştırılır ve böylece
seyirci ile oyun yerinin sınırı çizilmiş olurdu.(
bkz. Meydan, Palanga).
Orta Oyunu : Geleneksel Türk doğamaçlara
halk tiyatrosu. Ortada oynanır. Baş kişileri,
aynı zamanda oyunun yönlendiricisi olan
Pişekar ile oyunun baş güldürücü tipi
Kavuklu'dur. Dekor olarak 'Yeni Dünya'
denilen,iki yada üç kanatlı bir paravana, bir
de 'Dükkan' denilen, önünde alçak hasır
iskemlesi bulunan peyke vardır. Kendine özgü
bir yabancılaştırma estetiği ile seyircinin her
an tiyatroda olduğunu anımsatır (bkz. Yeni
Dünya, Dükkan ve Yeni Dünya Oyunu).
Oyun : 1- Bir tiyatro sanatçısının sahnedeki
oyunu.
2- Oynanmak üzere yazılmış tiyatro yapıtı.
Oyun Ağası: ( Kö.O): Anadolu'da köy seyirlik
oyunları düzenleyenlere verilen adlardan biri.
Oyuncak Tiyatro : XII. yüzyılın ilk yarısında
İngiltere'de W.West'in o dönemin oyunlarını
kartondan üç boyutlu dekor ve giysilerle
lapamsıyla ortaya çıkan oyuncak. Bu çok
tutulan oyuncak çocuk kitaplarında günümüze
kadar gelmiştir.
Oyuncu : Bir oyun kişisini, bilgisi, tekniği ve
yaratma gücü ile canlandıran yada gösteren
sahne sanatçısı. Etkin ve inandırıcı oyunculuk
için sanatçının kendini bir instruman
durumuna getiren solunum, ses ve beden
tekniğini edinmiş ve olmuş gerekir.
Oyuncu Aynası :Yüzü, başın arkasını ve her iki
profili gösteren iki kanatlı, kanatları açılır
kapanır ayna.Bu aynanın çevresi genellikle 25
vatlık buzlu ışıtaçlarla donatılır.
Oyuncu Yönetici : Aynı zamanda tiyatroyu
yöneten oyuncu için kullanılır. Örn : Genco
Erkal-- Ferhan Şensoy vb.
Oyuncu Yönetmen : Örn.: Şakir Gürzumar,
Yücel Erten vb.
Oyun Çıkarma : ( Kö.O. ) : Köy oyunlarını
düzenleyip sunma.
Oyun Dili :Tiyatro yapıtını vereden, onu
inandırıcı yapan dil; bunun için toplum
çoğunluğunun günlük dilini doğru ve güzel bir
biçimde kullanmak gereklidir . Dil, tavırdan
ayrılmayacağı için, oyun kişilerin yaşadıkları
dönem, sınıfsal yapıları, çevreleri eğitimleri
ve karakter özellikleri bunda rol oynar.
Oyun Düzeni : Yönetmenin bir tiyatro yapıtını
anlamlı ve uyumlu bir biçimde sahneye koyma
işleminin tümü. Oyun düzeni, oyunculuk,
dekor, giysi, donatım,ışıklama vb. öğelerinin
oyunun amacını gerçekleştirecek biçimde
estetik bir bütünlüğe ulaşmasını
gerektirmektedir.
Oyun Düzeni Defteri : Bir tiyatro yapıtının
sahnelenmesine yarayan, yönetmenin çalışma
notlarını, gerekli çizelgeleri, uygulayım
planlarını ve masraf listesini ayrıntılı bir
biçimde kapsayan uygulama defteri.
Oyun Fotoğrafı : Bir oyundaki bölümlerin
dramatik anlarında çekilmiş fotoğrafları
çekileceğinden siyah beyazda en az 400 Asa'lık
film, renklide ise 1600 ASA kullanmak iyi
sonuç verir.
Oyun Kişileri : Bir tiyatro yapıtında yer alan
karakter yada tipler.
Oyun Kurmak : Betiğe dayanmayan ve daha
çok doğaçlama ile geliştirilen oyunları ortaya
çıkartmak. Oyunun iskeletini kurmak.
Oyun Müziği :Oynanan oyuna anlam açısından
yardımcı olan müzik. BU, bazen bir imgeyi ya
da bir ör geyi sürekli olarak vurgulamakta,
bazen de atmosfer yaratmakta da kullanılır.
Brecht'in Epik Tiyatro'sunda müzik
yabancılaştırmayı gerektirecek biçimde
hedeflenir.
Oyun Süresi : Bir oyunun gerektirdiği oynayış
süresi.
Oyun Taslağı : Yazarın oyununu yazmadan
önce, saptadığı özellikleri ve konu özetini
gösterdiği betiktir.
Oyun Yazarı : Tiyatro sanatının kurallarına ve
gereklerine uygun, seyirci karşısında
oynanmak üzere oyun yazan kimse. Yazarlık
konusunda, belli ilkeler ve teknik bilgiler
gerektiğinden, doğuştan yaratıcılık dışında
sahne uygulayımını öğrenme gerektiren
yazarlık dalı.
Ödenekli Tiyatro: Devlet, yerel yönetim,
eyalet, kent tarafından belli bir ödenek
verilerek paraca desteklenen tiyatronun tümü.
Örn: Devlet tiyatroları, İstanbul şehir,
tiyatroları, Bakırköy Belediye Tiyatrosu.
Ölü Nokta : Oyun alanında yetersiz
aydınlatılmış yer.
Önceden Saptamalı Karartıcı :Sahnede bir
ışık durumu varken, sonraki sahnenin ışık
durumunun önceden hazırlanabildiği karartıcı
çeşidi.
Öncelik Hakkı : Bir oyunun ilk kez sahneye
çıkarma hakkı.
Öncü : Anadolu'da oyun düzenleyenlere
verilen adlardan biri.
Öncü Oyun : Alışa gelinmiş oyunlardan
ayrılan, gerek yapısı gerekse anlatım
yönünden yenilikler getiren oyun.
Öncü Tiyatro : Getiren tiyatro. Öncü oyunları
yaygınlaştırmayı amaç edinen tiyatro.
Ön Oyun : Oyun ana bölümünden önce bilgi
vermede kullanılan giriş bölümü .Oyuna konu
olan olgudan önce geçenleri özetler.
Ön Sahne : Çerçeve sahnenin önünde bulunan
iki ile dört metre arasında genişliği olan
çıkıntı.
Ön Sahne Işıkları : Seyirci salonunda, tavanın
sahneye yakın yerinden sahneye yönetilmiş
dizi ışıklarının tümüne verilen ad.
Ön Yerler : Çok katlı tiyatrolarda, zemin katın
sahneye yakın kesiminde bulunan seyir yeri.
Ön Yüz : Bir tiyatro yapısının ön yüzü.
Öykülemek :Bazı oyunların başında,
ortasında, sonunda ya da yer yer anlatıcı
yoluyla oyunu konusunu anlatmak, bazı
bölümleri özetlemek ya da yorumlamak. Antik
Yunan tiyatrosunda bu görevi koro
yapardı.Çağdaş oyunlarda öyküleme işlemi bir
anlatıcı tarafından gerçekleştirilir.
Özel Bölme : Tiyatrolarda 4 veya 5 kişilik özel
bölmeli seyir yeri.
Özel Bölme Sorumlusu : Tiyatrolarda özel
localara bakan görevli.
Özel Gösteri : Kapalı gösteri. Bir oyunun özel
olarak çağrılmış konuklar önünde oynaması.
Özel Tiyatro : Özel kişilerin kurup yönettikleri
tiyatro.Bunlar arasında yarı ödenekli ya da
ödeneksiz olanlar vardır. Genellikle, 'sponsor'
desteği alırlar.
Özenci Tiyatro : Kazancının tiyatrodan
sağlamayan, genellikle oyunculuk tekniği
olmayan, ancak çalışmasını özenle yapan
kişilerden kurulu topluluk nitelikli özeci
toplulukların ilerinin yazarını, yönetmenini ve
oyuncusunun yetiştirmede, başlangıç içinde
olsa, katkıları vardır.Bu topluluklardan bir çok
kişi tiyatro eğitimine girmişlerdir.
Özenci Topluluk : Özenci tiyatroda daha
küçüktür; az kişili oyunlar oynayan, oyunculuk
eğitimini olmayanlardan kurulu topluluk.
Özet : Bir oyunun konusunu kısaca anlatan, bu
konu üzerinde aydınlatıcı noktaları gösteren
kısa metin.
Prömiyer: Oyunun seyirci ile buluştuğu ilk
gösterimi
Replik: 1-Oyunda kendisine söylenen söze,
verilen sözlü karşılık. 2- Oyuncunun sözü
karşısındakine bırakırken söylediği son söz.
Papuç : Karartıcıda bulunan bobin boyunca
kayarak ışığın voltajını indirip yükselten
iletken.
Papuç Sektirmek : ( O.O. ) : Orta oyunu'nda
Kavuklu'nun bir becerisi; koşarken
ayaklarındaki çetik pabuçtan birini havaya
atıp düşürmeden ayağına giymesi.
Panayır Tiyatrosu : Panayırlarda, açık
havada, genellikle açık saçık saçık güldürüler
oynan tiyatro. Ülkemizde kukla ve gölge
oyunları sunan topluluklar için de bu terim
kullanılır.
Pantomim :(bkz.Sözsüs oyun).
Pandomima : Tanzimat ve II. Meşrutiyet
dönemlerindeki tiyatroların çoğunda izlenen,
oyunlar arasına sıkıştırılan sözsüz oyun.
Pano : 1- Sahne üzerindeki dekorun bir
parçası.Pano askıya bağlanır ve sahne
zeminine tutturulur. 2- Kulisi seyircinin
görüşüne kapayan çerçeveli gergi.
Panola : (O.O.) : Orta oyun'unda tef.
Pantolene : İtalyan Halk doğaçlama
tiyatrosunun en önemli yaşlı komik tipi.
Genellikle Venedikli, birtecimendir; varlıklı,
ama cimridir. Kavga gürültüden kaçar, en çok
ilgi duyduğu konulardan biri yüksek düzeyde
siyasal konuşmalardır; oysa yeteneksiz, zavallı
aynı ölçüde acımasız ve bu daldadır çoğu kez,
aldatılan koca ya da baba konumundadır.
maskesi uzun, gaga burunludur. Sivri bir sakalı
vardır.ayaklarında Türkiye'den ithal çetik
papuçlar görülür.
Parçacı :Türk doğaçlama tiyatrosunda komiğe
laf açan oyun kişisi.
Peniz : Orta oyunu argosunda 'söz' karşılığında
kullanılır.
Pişekar : Orta oyunu başladığında oyun alnına
ilk gelen ve oyun anlatıcısı ve düzenleyicisi iş
lehini de yüklenmiş iki baş rol tipinden biri
.Gölge oyunundaki Hacivat'ın uzantısındadır.
Her şeyi bildiğini Kavuklu'yu inandıran, her
kalıba girip çıkan, Kavuklu'ya öğüt verip ne
yapması gerektiğini söyleyen, bilgiçlik
taslayan ve oyunu yönlendiren kişi. Hacivat'ın
gölge oyununda yüklendiği nitelikleri, Pişekar
Orta Oyunu'nda sürdürür.
Piyero : Fransız tiyatrosunda,İtalyan halk
tiyatrosunun etkisi ile ortaya çıkmış, kambur,
yalnızlık çeken, hep hüzünlü, onun için de
kolayca kötülük yapıp başkalarını üzen traji
komik tip.
Politik Tiyatro :Ünlü Alman yönetmen Erwin
Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi
anlayışını içeren ' Epik Tiyatro'ya verdiği ad.
Siyasal gelişimleri konu edinerek insanların
daha iyi yaşamalarını savunan, seyircinin
duygusundan çoğunlusuna yönelen tiyatro
anlayışı.Bu anlayıştaki tiyatroda sinema filmi,
dia, hareketli sahne zemini, yürüyen şerit gibi
biçimsel özellikler yer alır. Brecht'in 'Epik
Tiyatro'sunu etkilemiştir.
Proagon : (Yun): Antik Yunanistan'da
düzenlenen Büyük Diyonizya şenliklerinden iki
gün önce düzenlenen törene verilen ad.
Pusat Odası :(O.O.) Orta Oyunu'nda
oyuncuların giysilerinin bulunduğu çadır ya da
gergiylen kaplanmış yer. Buna Sandık Odası da
denir.
Radyo Oyunu : Radyoda oynanmak üzere
yazılmış, kulağa yöneldiği için eylemin
konuşmalarla ilerlediği, özel bir teknik
gerektiren oyun.
Ramp : Sahne yüzeyinin seyirciye en yakın
kesimi, sahne kenarı. Reis : Anadolu'da
oyunları düzenleyenlere verilen adlardan biri.
Resitatif : Belli bir melodi olmadan konuşma
biçimiyle söylenen müzikli anlatı.
Retorik :Yunanca '' retor= hatip,iyi konuşan ''
kökünden gelir.
1- Etkili, esprili ve güzel konuşma.
2- Aristoteles oyuncular için yazmış olduğu,
güzel ve etkili konuşmanın önemimi belirttiği
yapıtı.
Retorik: Konuşma sanatı, konuşma sanatı
kuram. Retorik, tiyatro bağlamında kendine
özgü bir özellik gösterir; çünkü tiyatroda hem
doğrudan sahnedeki oyuncuya, hem de
izleyiciye seslenir. Tiyatro da retorik bu
nedenle, sözcük seçimi ve sözcük akışı olarak
"güzel" konuşma biçemi olarak gösterilir.
Revü: konu açısından sıkı bir bütünlüğü
olmayan, birbirilerine gevşekçe bağlanmış,
kendi başlarına anlamları olan tablolardan
kurulu, ezgi monolog, skeç, dans ve karşılıklı
nükteli konuşmalardan oluşan, bazen
eğlendirici, bazen taşlayıcı bir gösterici
biçimi.
Ritüel : Dinsel tören, kutlama. Tiyatronun
kaynağında ritüeller vardır.Bolluk törenleri,
ölüp dirilme törenleri, üreme törenleri,
söylenen ezgiler, danslar ve oynanan oyunlar,
homo ludens'i (oynayan insanı) ortaya
çıkarmıştır. Antik tiyatronun başlangıcı da
ritüellerden varolmuştur.Bağ ve şarap tanrısı
Diyonizos adına yapılan bahar kutlamaları
giderek tiyatro gösterilerine dönüşmüştür.
Rol : Bir tiyatro yapıtında oyuncunun
canlandırdığı ya da gösterdiği kişiliği ortaya
çıkaran, sözleri ve hareketleri içeren bütün
Rol Çalma :( Argo): Oyun ve konuşma sırası
başka bir oyuncudayken seyircinin dikkatini
kendi üzerine çekme.Bu tiyatro sanatı
açısından çok kötü bir şeydir. Sahne ahlakına
ve disiplinine aykırıdır.
Rol Dağılımı : Bir oyunda canlandırılacak ya da
gösterilecek kişilerin hangi oyuncular
tarafından oynanacağını belirleme işlemi.
Rol Dağıtmak : Bir oyun çalışmaya başlamadan
önce, oyun kişileri oynayacak sanatçıları
saptamak.
Rol Kesme : (Argo) : Bir rolü, gerektiğinden
daha büyük ölçüde, abartarak yapay bir
konuşma ve aşırı hareketlerle oynama.
Romantik Komedya: Geçmişe
dönük,imgeleme dayanan bir komedya alt
türüdür.Geçmişin efsane ve masallarını konu
edinir. Geçmişe bir kaçış ve özlem
vardır.Bundan dolayı da 3-D (doğa,düşve
duygu) öğelerin karışımı ile bir fantezi dünyası
içinde geçer. Ama tema romantik bir aşk
ilişkisi üzerine kuruludur. Örnek: Ludwing
Tieck, Çizmeli Kedi,Mavi Sakal vb..
Romantik Tiyatro : XVIII. yüzyılın ikinci yarısı
ile XIX. yüzyılın ilk yarısında egemen olan bu
akım, klasikçiliğe olduğu kadar Rasyonalizme
da karşı çıkmıştır.Sınırsız özgürlük ve coşkuyu
içeren bu çelişkili akım, çeşitli ülkelerde
değişik yönelimler gösteriştir. Ancak temel
özellikleri her ülkede aynıdır. Bu akımın oyun
yazarları, bir yandan kent soylu değerlerine ve
ana paracı düzene karşı köklü bir direniş
gösterirken, öbür yandan devrimin
sonuçlarından korkuya kapılmış ve ister
istemez tepkiciliğe varan bir aldatmacılığa
kaçış içine girmişlerdir. Buna karşılık eleştirel
gerçekçiliğin başlangıcı romantik akımdadır.
Repertuar: Bir tiyatronun oyun planınca
saptanmış ve her zaman oynayabileceği
oyunlar demeti; oyun dağarcığı. Repertuar bir
oyundan öbürüne geçen tiyatroların ardarda
oyun seçimine karşıt, bir tiyatronun
dramaturgi politikasını gösterir.
Sabit Işık Köprüsü: Yapıya tutturulmuş
hareket etmeyen ışık köprüsü. Sahne:
1- Bir tiyatro metninde baş oyun kişisinin ya
da önemli kişilerin yönelişlerini başlatıp
bitiren kesim.
2- Bir tiyatro yapısında oyuncuların
oynamaları için özel donanımlı, genellikle
yükseltilmiş oyun alanı ya da oylum.
Sahne Ağzı: Sahnenin seyirciye açılan çerçeve
içinde kalan görüngesi.
Sahne Altı: Sahne altındaki kat. Birinci
bodrum. İkinci bodrum.Üçüncü bodrum.
Sahne Tasarımı: Tiyatronun temel
öğelerinden biri.Sahne oylumu bilgisi ve
düzeni. Dekor, giysi, ışıklama, ses ve ışık
etmenleri, oylumun biçimsel ve görsel düzeni
yapılandırılması.. Yeni eğitim anlayışında
sahne tasarımı öğrencisi yalnızca oyuna ve
yoruma uygun dekor giysi, ışıklama tasarımını
yapmakla kalmaz, aynı zamanda bunların
gerçekleştirilmesi için uygulamasını da yapar.
Örneğin, dekoru sahne üzerinde
gerçekleştirmeyi, giysi tasarımlarının biçkisini
ve dikimini yapmayı, ışıkların sahne üzerindeki
uygulayımını da öğrenir.
Sahne Uyarlaması: 1- Bir romanı ya da öyküyü
oyunlaştırma.
2- Bir sahne yapıtını için daha uygulana bilir
duruma getirme.
3- Yabancı bir oyunun o ülkenin töresine göre
adları ve mekanları değiştirerek yeniden
yazma. Örnek: Ahmet Vefik Paşa'nın Moliére
uyarlamaları.
Sahne Yetkilisi: Sahnenin disiplininden,
düzeninden ve çalışma izlencesinden sorumlu
olan yetkili. Sahne yetkilisi, oyun çıktıktan
sonra gösteriler sırasında yönetmenin yerini
alır ve oyuncuların yönetmenin istedikleri
dışında bir şey yapmamaları için göz kulak
olur.
Salon Komedyası: Bir salon dekoru içinde
oynan ve nükteli konuşmalarla gelişen, hafif,
salt eğlendirmeye dayanan komedya biçimi.
Sanat Tiyatrosu: Kazanç düşünmeden kazanç
yapmayı hedefleyen ve bunu yaparken
seyircisine düşünce duygu açısından katkıda
bulunmayı amaç edinen tiyatro. Tecimsel
tiyatronun karşısında yer alır.
Sıcak Renkler: Kırmızı, turuncu ve sarı
renkler, duyguları kışkırtıcı sıcak renkler
öbeğine girer.
Skeç: İşlediği konuyu genişletmeden, en canlı
çizgiler içinde veren, genellikle güncel
olaylara ve aile sorunlarına değinen ve bir
nükte ile biten kısa güldürü.Vodvil,
burlesk,revü gibi,kurgu dizgesine göre ortaya
çıkarılan gösterilerde yerini alır. Günümüzde
televizyon reklamlarındada sık
kullanılmaktadır.
Sofita: (bkz. Üst Sahne Boşluğu): Sahne
üstündeki ızgaraların ve palangaların
bulunduğu mekanik kesim.
Sokak Oyuncuları: Sokaklarda çeşitli beceri
gösterilerinde bulunan, skeçler oynayan,
müzik aletleri çalan, buna karşılık
seyredenlerden para toplayan küçük topluluk.
Sokak Tiyatrosu: Geleneksel tiyatro yapıları
dışında, açık havada, herhangi bir yerde,
sokakta, parkta alanda ve benzeri yerlerde
oyunlar oynayan tiyatro.Tümden siyasal
amaçlı olanların bazıları çok sivri
olduklarından bunlara 'Gerilla Tiyatrosu' adı
verilmiştir. Sokak tiyatroları özellikle, genç
tiyatrocular tarafından gerçekleştiren, kısa
yoldan iletide bulunan ve gösteri süreleri
onbeş dakikayı geçmeyen oyunları içeren
topluluklardır.
Soytarı: Bir oyunda, revüde yada sirkte gülünç
hareketler, sözler ve becerilerle seyredenleri
eğlendiren sanatçı.
Soyut Tiyatro: Olay dizisini ve oyunculuk
anlayışını gerçekçilik erklerinden ve alışıla
gelmiş mantık dizgesinden soyutlamak amacını
güden tiyatrocu dünyayı gerçek olarak
aldığından, oyun kişileri ve bunların
konuşmaları anlamsal ve biçimsel açıdan
bozularak karikatürleştirilmiştir.
Sözsüz Oyun:Düşünceleri ve duyguları kimi
kez müzik, kimi kez çeşitli eşyalar kullanarak,
kimi kez dansla ya da gövde ve yüz
hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun.
Stanistlavski Dizgesi: Konstantin
Stanistlavski'nin (1863-1938) oyunculuk
yöntemi. Oyuncunun iç ve dış yönden kendini
rolüne hazırlamasını ve çalıştırmasını içeren
oyunculuk dizgesi.
Şakşak:1- Pişekar'ın elinde bulunan, "şakşak"
sesi çıkaran, kapı açma, merdiven çıkma, eşik
atlama ve benzeri çeşitli etmenler içinde
kullanılan çatal tahta (bkz.Pastav).
2- Commedia dell'Arte 'de uşakların kullandığı
çatal tahta.
3- Hokkabazların dikkati çekmeden
kullandıkları çatal tahta.
Şakşakçı: Eski tiyatrolarda,alkışlamasını
sağlamak için oyunun alkışlanacak yerlerinde
alkışı başlatacak görevli.Oyunun tümünü
onaylatabilmek için yığının tepkisinden
yararlanan şakşakçı, bunu belli bir ücret
karşılığında yapardı.
Şenlik : Çeşitli oyunların ve sanat ürünlerinin
halk önünde belli bir sıra ve düzen içersinde
sergilenmesi ve topluca değerlendirilmesi ve
bazende ödül verilmesi ile ortaya çıkan
gösteriler kümesi.Profesyonel toplulukların
katıldıkları şenliklerde ödül yoktur; şenliğe
katılan topluluklar düzenleyenden telif
ücretlerini ve masraflarının karşılığını
alırlar.Bunun içinde şenlik kurulu sponsorlar
bulma yoluna gider.
Şeytan : Halk efsanelerinde ve sonraki büyük
dinlerde kötülüğün simgesi. Tiyatroda bu rolü
oynayanlar, her yanında korkunç canavar
yüzleri bulunan deriden özel giysiler
giyerlerdi.
Şorolo: ( O.O.) : Orta Oyunu argosunda 'çocuk'
ya da 'tüysüz delikanlı' anlamında kullanılır.
Tiyatro:1- Tiyatro Yapısı;
2- Drama Oyun;
3-Tiyatro Topluluğu, kuruluşu, örgütü olarak
tiyatro;
4-Dramatik Metin, oyuncu, sahne tasarımı,
sahne giyisisi, sahne tekniği, sahneleme gibi,
her biri başlı başına sanatsal bir etkinlik alanı
olan öğelerden oluşan, bileşken bir sanat.
Tablo : Bir sahne yapıtındaki ana bölümlerin
alt kesimleri.
Tasarım : Oyun düzeni çalışması içindeki
temel estetik ilkelerden biri.( Öbürleri :görsel
yorum, hareket yapımı, hız-tartım-zamanlama
ve sözsüz oyunla dramatizasyon'dur). Tasarın,
uygulamanın yapısını, biçimini ya da çizimini
ortaya çıkaran bir çalışmayı içerir.Tasarım,
aynı zamanda, konunun duygusal ölçüsünü ve
ussal uygulayım düzenini sağlar.
Taziye :(İran): Müslümanlıktaki tek ve ilkel
oyun örneği. Şiilerde Kerbela olayı üzerine
dinsel acı çekme oyunu. Bu köy seyirlik
oyunları gibi seyredenlerin da katıldığı
ritüelistik bir oyundur.
Tirad: Kendi içine kapalı, uzun replik. Tirad,
karşılıklı hızlı söz alışverişinin yani diyalogun
tam karşıtıdır.
Tragedya : Klasik tanımlamasında,yüceltilmiş
sözlerle konuşulan, yüceltilmiş bir kahramanın
iyi bir durumdan kötü bir duruma düşmesiyle
seyircinin korku ve acıma duygularına
yönelmesi ve böylece entelektüel arınmaya
gittiği oyun türü.Çağdaş tanımı için da, sırdan
bir kişinin gerçekçi bir çevre içinde toplumsal
çelişkilerini hissetmesiyle ortaya çıkan bir
oyun türü.
Tragedya Oyuncusu :Tragedya oynamada
etkinliğiyle başarı kazanan ve bu tür oyunda
ünlenen oyuncu.
Tragedya Öğeleri : Aristoteles'in Poetika
'sında tragedya için önerilen öğeler şunlardır:
konu, davranış, konuşma, düşünce, dekor,
müzik ve bunların uyumu.
Uç Tiyatro :Tecimsel tiyatro anlayışına karşı
altmışlı yıllarda ortaya çıkan bir sanat ve
siyasal eylem tiyatrosu hareketi.Bu, özellikle
özenci tiyatrolar, sokak tiyatrosu, öğrenci
tiyatrosu toplulukları öne çıkmıştır.Toplumsal
ve kültürel kirlenmeye bir başkaldırı niteliğini
taşıyan bu tiyatronun sivri ve en uç noktada
hareket etmesinden dolayı uç,püskül anlamına
gelen 'fringe' sözcüğüyle adlandırılmıştır.
Uyarlama : Uyarlanmış yapıta verilmiş ad.
Uyarlama Hakkı : Herhangi bir yapıtı sahneye
uyarlayabilmek için izinle elde edilen hak.
Uyarlamak : 1- Tiyatro için hazırlanmış bir
yabancı oyunu, yerel koşullar ve özellikler göz
önüne alınarak uygun biçimde kendi diline
çevirmek,çıkarmalar ve eklemeler yapmak.
Örnek:Molléire'nin Scapen'in Dolapları adlı
oyunun Ayyar Hamza olarak uyarlanması.
2-Bir romanı ya da öyküyü, sahne için yeniden
derleme, düzenleme. Örnek : Reşat Nuri
Güntekin'in Çalı Kuşu romanının yine aynı ad
altında oyun durumuna getirilmesi gibi.
Uzun Konuşma : Oyun kişilerinin uzun soluklu
konuşmalarına verilen ad.Kendi başına uzun,
şiirsel ve söylevsi replik. Klasik tiyatro
betiklerinde çok kullanılmıştır.
Üst Sahne :1-' Shakspeare Sahnesi ' denilen,
Elizabeth dönemi halk tiyatrolarının sahne
üstüne rastlayan balkonlu alan; burası yerine
göre balkon, sur üstü, tepe vb. yerler için
kullanılırdı.
2- Sahnenin üst bölümü..
Vahşet Tiyatrosu : Antonin Artaud'nun Tiyatro
Manifestosu'nun ana kavramı. Yaşadığı çağın
kentsoylu tiyatrosunu reddeden, bunun yerine
metafizik ve büyüsel tiyatroyu öneren Artaud,
tiyatro kaynağındaki ritüeller yönelmiş ve Bali
tiyatrosunun hareket kodlarını işaret ederek ''
sözcükler yerine göstergelerden oluşan yeni
bir beden dili ''ni öne sürmüştür.Onun
anlayışındaki tiyatroda, yönetmen, '' biricik ve
tek yaratıcı'' dır. Oyuncu,sahnede,dans,
mimik,davranış gibi sözel olmayan tüm
anlatım biçimlerini kullanmalı ve buna
ışıklama, plastik anlayıştaki dekor ve oylum
duygusu eklenmelidir. Artaud 'nun tiyatroya
getirdiği bu öneriler, çağdaş tiyatroda etkisini
göstermiş , ancak ortaya sürdüğü kavramların
bir bölümü uygulama açısından uygun
bulunmamıştır. Artaud 'nun oyuncuyu adeta
trans durumuna getirebilecek ''kara güçlerden
arınma '' kuramı, tiyatro oyunculuk sanatı
açısından yanlış bulunmuştur.
Varyete : Salt eğlenceye yönelik gösteri.
Genellikle, müzikli ve beceriye dayanan küçük
gösterilerin bir araya gelmesiyle ortaya
konulan eğilencilik. Daha çok gazino ve gece
kulübü kültürü içindedir.
Virtüöz : Üstün bir tekniği, yorum gücü ile
ustalık düzeyine erişmiş oyuncu.
Vodvil : Adını Fransa'nın Normandiya
bölgesindeki bir köyden alır.Birbirine gevşek
biçimde bağlı bölümlerden kurulu, taşlamalara
dayanan, ezgili oyun.Bölümleri ya müzikli ya
dramatik ya akrobatik ya kalın çizgili güldürü
ya da değişik tablolardan oluşur. Yanılgılara ve
olguların tuhaflığına dayandırılarak geliştirilir.
Vurgu : 1- Oyun düzeninde tasarımın bir
öğesi. Bir uygulamada çeşitli yöntemlerle
kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler
vurgulanır. Yönetmenin önemli işlerinden biri,
seyircinin en çok gözüne çarpması gereken
şeyi seçmesidir. Vurgu, gövde görünüşleri,
değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar,
yükseltiler ve benzeri şeylerle sağlanır.
2- Sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir
durum içindeki anlamını doğru vererek
söylemek için uygun sözcükleri
yoğunlaştımakta kullanılan ses vurgusu.
Yönetmek : 1-Tiyatro yönetmek.
2- Bir tiyatro yapıtının sahnelenmesi işini
yönetmek.
Yönetmen : Bir oyunu, gerekli gerekli ön
hazırlığı ve yorumu yaptıktan sonra, dengeli
ve sıkı bir düzen içinde,doğru, inandırıcı ve
sanatsal bir biçimde, çeşitli alanların
sanatçıları, uzmanları ve uygulayımcıları ile
işbirliği yaparak sahneye çıkaran sanatçı.
Yönetmenin hem iyi pedagog , hem de işinde
usta olması gerekir.Yönetmenin bir dünya
görüşü olmalı, müzikten, plastik sanatlardan,
ışıklardan anlamalı,yazın,felsefe,tarih ve
toplumbilim alanlarında birikimli olmalıdır.
Ayrıca, üzerinde çalıştığı sahnenin
coğrafyasını,duygusal atmosfer birimlerini ve
etki alanları üzerinde ustalaşmış olmalıdır.
Yöntem : Çağdaş oyunculuğun kurucusu.
Stanistlavski'nin oyuncuyu çalışması için
kullanılan sözcük (bkz. Tanistlavski Dizgesi).
Yüksek Komedya : Karakter ve töre türlerini
kapsayan komedya (bkz. Töre Komedyası).
Yabacılaştırma Etmeni : Brecht'in Epik
Tiyatrosu'nun estetik temellerinden biri.
Seyirci ve sahne arasına bir estetik uzaklık
koyarak seyircinin oyun kişileriyle
özdeşleşmesini engellemekte onların ussal
yoldan bir yargıya varmasını sağlamak
düşüncesiyle geliştirilmiştir.Bunun için
oyunculukta, müzikte, sahne tasarımında
estetik uzaklığı sağlayacak çeşitli
yabancılaştırma etmenleri kullanılmıştır.
Brecht'in deyişiyle, ''Seyirci, bir kazayı
seyreden üçüncü kişi durumundadır''. Yani
olaya dışarıdan bakmakta ve olayın içinde
olmadığı için duygusallığı arkaya itip
gördüklerini usuyla değerlendirmektedir.
Yapay Yüz : Oyuncunun insancıl anlatımını
kapatmak ya da oyuncula seyirci arasında
estetik uzaklığı elde etmekte kullanılan ve
çeşitli gereçten yapılan surat.
Download