YARATICI DÜŞÜNCENİN GELİŞTİRİLMESİ

advertisement
YARATICI DÜŞÜNCENİN GELİŞTİRİLMESİ*
Doç. Dr. Ayşe Çakır İlhan
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
[email protected]
Türk eğitim sistemi en çok geleneksel öğretim yöntemlerini hala
sürdürüyor olması, bütün iyi niyetli çabalara karşın öğretmen masası, arka arkaya
dizili sıralar ve tahta üçgeninden öğrenme ortamını kurtaramamış olması açılarından
eleştirilmektedir. Çünkü böyle bir ortamda yapıcı ve yaratıcı bireyler yetiştirmek
neredeyse olanaksızdır.
İnsanlar daha rahat,daha mutlu yaşamak için varolan sorunlara çözüm bulmak,
üretmek durumundadır. Bunun için yaratıcı düşüncesi gelişmiş insana gereksinim
vardır.
İnsanı yaratıcı ve yapıcı yetiştirmek eğitimin sistemlerinin de amacıdır.
Sürekli yaratıcı insan yetiştirmenin yolları, yöntemleri aranmaktadır.
Yaratıcı düşünmeyi öğretmek için duyuların, duyumların, duyguların eğitimine
gereksinim vardır. Öğrenmenin kalıcı olabilmesi için öncelikle beş duyunun eğitilmesi
gereklidir. Bakmak ve görmek; duymak ve işitmek; dokunmak, tatmak, koklamak ve
hissetmek arasında fark vardır.
Yaratıcı düşünceye sahip kişiler:
•Normal bir zekaya sahiptirler. Yaratıcılık, çok üst seviyede zekâ gerektirmez.
•Kısa zamanda çok sayıda değişik düşünceler üretmede başarılıdırlar.
•Benlik değerleri yüksektir. Kendini seven kişilerdir.
•Çevrelerine duyarlı ve başkalarının duygularını anlayabilen (empatik) kişilerdir.
•Sorunlarla uğraşmak onları güdüler.
•Yeterli kanıt toplamadan, karar vermekten kaçınırlar.
•Bağımsızlıklarına düşkün ve grup onayına fazla değer vermeyen kişilerdir.
•Zengin ve fantastik yaşamaktan hoşlanırlar.
•Katı ve dogmatik değil, esnektirler.
•Küçük detaylardan çok, sorunun anlam ve doğrularıyla ilgilenirler.
*Yukarıdaki metin 12 Aralık 2004 tarihinde Ankara Üniversitesi Vakıf İlköğretim Okulu
velilerine sunulmuştur.
Yaratıcılığı engelleyen faktörler:
a) Duygusal engeller:
Utangaçlık, aptal yerine koyulma korkusu, yanlış yapma korkusu, belirsizliklere
karşı hoşgörü yetersizliği ve aşırı özeleştiri bu gruba girer.
b) Kültürel engeller:
Toplumsal değerler bir kültürden diğerine değişmektedir. Bazı kültürler
yaratıcılığı desteklerken,bazıları da engellemektedir. Hayal etmenin boşa harcanan
zaman olarak kabul edilmesi, oyunun sadece çocuklar için olduğunun düşünülmesi vb.
c) Öğrenilen engeller:
Eşyaların kullanımı (fonksiyonel kalıplaşma),belli şeylere belli anlamların
verilmesi ve kutsallaşmış tabularla ilgili geleneklerini kapsamaktadır.
d) Algılama engelleri:
Adetler, problemlerin önemli olan ögelerini tanımada başarısızlığa yol açabilir.
e) Yüklü program engelleri:
Kalıplaşmış konular yığını olan ve belli süre içinde tamamlanılması gereken
eğitim programları da yaratıcılığa engel olabilmektedir.
Bir kişinin yaratıcılığını geliştirmek için ona öncelikle düşünmeyi öğretmek
gerekir. Düşünmeyi öğrenmek için kişinin farkı durumlarla karşı karşıya gelmesi
gerekir.Bu farklı durumlar arasından seçim yapabilmek, karar verebilmek,
algılayabilmek, yorumlayabilmek ve çözümleyebilmeyi öğretmek gerekir. Düşünmesini
bilen kişi seçenekler arasından işe yarar seçenekler üretebilen, bir konuda karar
verebilen, sonuç çıkarabilen, ileriye dönük planlar yapabilen kişidir. Ancak bilmek ve
yapmak aynı şeyler değildir. Yaratıcı olabilmek için yapmak ve yaşamak gerekir.
Disiplinlerarası sanat ve bilim alanlarını kapsayan yaratıcı düşünceyi geliştiren
çalışmalar yolu ile öğrenen; hayal gücünü, belleğini ve kendi deneyimlerini ortaya
koyabilir, düşüncelerini başkaları ile paylaşabilir.
Örneğin:
Yaparak, yaşayarak ve düşünerek hayatı öğrenmeye olanak sağlayan yaratıcı drama
yöntemi; eğitim ortamlarının sınırlarını zorladığı gibi dersler arasındaki sınırlara da
saygı göstermez. “-mış gibi” yaparak kişi gerçekle kurgu arasında gidip gelir ve her
seferinde yeni özgün bir düşünce üretebilir.
İnsan, toplum, doğa ilişkisinin, gerçeğin/gerçeküstünün bilinçli ya da bilinçsiz olarak
estetik bir biçimde yeniden üretimi (yorumu) olan sanat; bir duygu, düşünce ve
tasarımının kişiyi etkileyen anlatımıdır.
Sanatın içine insan, toplum ve doğa üçgeni girdiğine göre sanatın insanlık tarihi
kadar bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir. Sanatın her zaman kendine özgü bir
anlatım dili vardır. Bunun için her türlü malzemeyi, tekniği, yöntemi sanat bir araç
olarak kullanır. Örneğin renkler, çizgiler, dokular, dil, yazı, hareket, ses, form, iki
yada üç boyutlu nesneler v.b. sanatın malzemesi olmuştur.
Sanatın günümüzde ki bu görünümü sanat eğitimine de yansımalıdır. Sanatın artık
resim, müzik, edebiyat,türkçe,hayat bilgisi,drama beden eğitimi,vb. derslerde ayrı
ayrı öğretilmesi yerine bu dersler ve branşlar arasında ortak bir anlayışın
benimsenmesi gereklidir.
Çünkü sanat(lar) eğitimi gözün (görsel sanatlar) kulağın (müzik), vücudun, jestlerin
ve dilin (drama, tiyatro) eğitimini kendisine hedef olarak seçmedir. Sanat eğitimi,
mimarlık, görsel işitsel medya, dans gibi diğer sanatsal alanlara açılmalıdır. Sanat ve
estetik eğitimi estetik deneyimlerin biraradalığı olarak anlaşılmalıdır.
Yaratıcı düşüncenin gelişimini destekleyen en önemli sanat dalı edebiyattır.
Edebiyatın bütün çeşitleri (roman, hikaye, öykü, masal, şiir, bulmacalar, bilmeceler
v.b.) yaratıcı düşüncenin gelişimi sürecinde ya doğrudan ya da dolaylı olarak
kullanılır. Yaratıcı düşüncenin gelişimi ile ilgili çalışmalarda müzik ayrı bir yere
sahiptir. Öğrenenin soyut düşünmesinine destek olduğu Platon’dan bu yana
bilinmektedir.Resim, fotoğraf, karakalem, grafik v.b.sanat malzemeler yaratıcı
düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda vazgeçilemez araçlardır. Bir tek resim,
heykel, fotoğraf v.b. yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda başlı başına
konu olabilir. Bir sanat yapıtından yararlanılarak doğaçlamalar oluşturulabilir.
Dans, hareket, yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda hemen hemen her
aşamada kullanılabilir. Yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda en çok
yararlanılan sanat alanlarından biri de tiyatrodur. Tiyatronun kullandığı hemen
hemen her tür teknikten, yönetmeden ve malzemeden yaratıcı düşüncenin gelişimin
ile ilgili çalışmalarda yararlanır.
Yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda mekan oluşturmak ya da var
olan mekanlardan yararlanmak, (müzeler, galeriler, ören yerleri, parklar, bahçeler
v.b) çalışmanın verimini olumlu yönden etkiler. Özellikle bir eğitim ortamı olarak
müzelerden yararlanmak, müzelerdeki eserlerden hareketle doğaçlamalar
oluşturmak, o eserleri tanımaya çalışmak kültürle,sanatla, tarihle buluşuldu en önemli
çalışmalardır.
Yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda yaparak yaşayarak öğrenmeler
söz konusu olduğu için tat, koku ve dokuma sanatlarından da yararlanılır. Örneğin bir
nesnesin kokusunu, tadını, dokusunu duyumsamak öğrenmenin kalıcılığını
arttıracaktır.
Yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda bütün sanatlar araç olarak
kullanılırken katılımcıların sanatla tanışması, sanatı anlaması ve tüketmesi sağlanmış
olur. Sanatı anlayan, tüketebilen insanlarda zamanla estetik duyarlılık gelişir.
Sanata yakın olan insanlar zamanla kendileri de sanatı üretmeye başlayabilirler.
Böylece sanat yaratıcı düşüncenin gelişimine hizmet eder.
Sonuçta yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalarda katılanların sanattan
yararlanmaları sanat eğitiminin ta kendisi olabilir.
Yaratıcı düşüncenin gelişimi ile ilgili çalışmalarda katılanlar bir sanatçı ile empati
kurup yaratma sürecinin her aşamasını kendilerine özgü yaşayabilirler. Böylece
yaratıcı düşüncenin gelişimin ile ilgili çalışmalara katılar iyi birer sanat tüketicisi
olmaları sağlanmış olur. Sanatı anlayan, eleştirebilen kişiler isterse sanatı da
üretmeye başlayabilirler.
Özetlemek gerekirse düşünmeyi bilmek ciddi bir iştir ve zordur. Düşünmeyi bilen
kişi sadece doğru seçeneği bulmak (yakınsak düşünme) ile yetinmez, işe yarayacak
yeni seçenekler üretir (ıraksak düşünme).
Herhangi bir konuda düşünmek tanımak ile başlar. Tanımak yaratıcılığın ilk
aşamasıdır. Kişi herhangi bir konuda düşünce üretebilmesi için kendini ve
çevresindekileri tanıması gerekir.
Farklı şekilde düşünmek için seçenekler yaratmak gerekir. Seçenekler arasında en
uygun seçenek ya da seçenekler yaratmak gerekir. Seçenekler arasında en uygun
seçenek ya da seçenekler hangisi? Bu nasıl bulunabilinir? Tabii ki deneyerek. Ancak
yaşamdaki bazı deneyimler insana acı ve zarar verebilir.
Tartışabilme kültürü olan bir toplumda birisi bir konuyu savunduğunda başka
birisi ona karşı çıkabilir. Tüm düşüncelere uyacak bir tek yol yoktur. Düşünmek
sıkıcı, korkutucu ya da yıldırıcı olmamalıdır. Düşünmeyi zevkli bir uğraş ve eğlence
haline getirebiliriz.
Yaratıcı düşüncenin gelişimi ile ilgili atölye çalışmaları bu olanağı sağlamaktadır.
SİZ DE DENEYEBİLİRSİNİZ.
Download