Paradigma - Google Groups

advertisement
Çatışma kuramı
Toplumu meydana getiren grup ya da öbekler arasındaki rekabete dayalı çıkar çelişkisini temele alan,
çatışmanın toplumsal gelişme için önemli bir işlev yerine getirdiğini dile getiren teori.
Çatışmanın doğası ve işleviyle ilgili ilk teoriler on dokuzuncu yüzyılla yirminci yüzyılın başlarında öne
sürülmüştür. Bu alandaki ilk önemli kuram. Marx’ın iki sınıf arasındaki çatışmaya dayanan toplumsal
çatışma modelidir. Toplumun bütününü sermaye ve emeğin çıkarlarını temsil eden iki sınıfa bölen
Marx’a göre, çatışmanın toplumu dönüştürme gibi bir işlevi vardır. Alman felsefe profesörü George
Simmel ise, çatışmanın önemini vurgulamakla birlikte, Marx’ınki gibi ikili bir model benimsememiş ve
çatışmanın tüm toplumsal düzenlemeleri ortadan kaldıracağı sonucuna yarmamıştır. Ona göre,
çatışmanın durağanlığı, toplumsal istikrar ve dengeyi sağlamak, bireyleri korumak bakımından
üstlendiği çok önemli rol ve olumlu işlevler vardır.
Çatışma konusunda, bu iki önemli çatışma teorisinden sonra yirminci yüzyılda ortaya çıkan üçüncü
yaklaşım, çatışmadan, top*lumsal bütünlüğün önemini ve ortak değerlerin olumlu etkisini gündeme
getiren birlikli bir toplum görüşü lehine feragat eden fonksiyonalist görüştür. Fonksiyonalistler
çatışmaya olumlu bir rol yükleyen Karl Marx’la Simmel’in tersine, onu, sağlıklı bir toplumsal
organizmanın normal değil de, patolojik bir hali olarak yorumlamışlardır.
Fonksiyonalist anlayıştan sonra ortaya çıkan tüm çatışma teorileri Marx ya da Simmel ‘in görüşünün
farklı versiyonları olmak durumundadır. Örneğin, 1960’1ı yıllarda sistem çatışmasıyla toplumsal
çatışma arasında bir ayırım yapan sosyolog Dockwood, Marksist bir anlayış benimsemiştir. Ona göre,
kurumlar birbirleriyle uyum içinde olmadıkları zaman sistem çatışması ortaya çıkar; buna karşın
toplumsal çatışma bireyler arasında olup yalnızca toplumsal etkileşimler içinde ortaya çıkar.
Paradigma
Tanım 1 :
“Paradigma, bireyin iç ve dış dünyasını (kendisini ve etrafını) yorumlama, algılama ve bilme
süreçleriyle ilgili tüm etkenlerin yarattığı örgütlü ve dinamik düşünsel sistem, düzenektir.”
Bir başkası paradigma’ya çok kısaca, “algı düzeneği” diyordu.
Nasıl bir gözlükle bakıyoruz dünyaya?
Tanım 2 : Kişilerin, grupların veya toplumların bakış açısı. Thomas Samuel Kuhn'a göre: "Belli
bir bilimsel yaklaşımın doğayı sorgulamak ve doğada bir ilişkiler bütünü bulmak için
kullandığı açık ya da örtülü inançlar, kurallar, değerler ve kavramsal-deneysel araçların
tümüdür."
Paradigma
"Değerler dizisi" olarak tanımlanmıştır.
Thomas Samuel Kuhn bilimsel anlamında paradigmayı şöyle formüle etmektedir:
- İzlenen ve kontrol edilen olandır.
- Soruların tarzı hangi konuyla ilgili olduğuyla iç içedir ve sağlamasının nasıl test edilebilirliğiyledir.
- Bu soruların nasıl sorulacağıyladır.
- Sonuçların karşılaştırmalı olarak nasıl yorumlanacağıyladır.
Yani Kuhn'a göre paradigma, kabul görülmeye öncelikle hakim olan bir düşüncenin belli bir zaman
dilimi içindeki ilk örneğidir. Uzun deneyimleri ve kanıtlarını içerisinde barındırır. Diğer anlamıyla
paradigma, bir düşüncenin genel onayı (genel kabul görüleni) tasarımsal olarak varsayışının bir
yansımasıdır. Bu tanımlamada paradigmanın bilimsel çalışmalardaki olgusu, model sunmak ya da bu
suretle görüngüleri önceden açıklamak deneyidir.
Kuram, paradigma değildir. Paradigma olması için, yeni ve benzersiz olması, yeniliğinin gelecekteki
çalışmalara kaynaklık edecek türde olması gerekir.
Diğer kullanım alanları
Paradigma, ayrıca anlatılar için de kullanılır. Örneğin içinde ahlaki anlamda bir öğreti barındıran bir
masal ki, eğer gerçeğe yönelik kaygılardan yola çıkarak örnekleme yapıyor ve sonuçta ders verici
yenilikçi bir mesaj sunuyorsa, bir anlamda burada da paradigmadan söz edilebilir. Bilim, teknoloji ve
ekonomide de biçimsel yanıyla çok farklı anlaşılmayan bir tarzla yine kullanılır. Özellikle bilgisayar
dünyasında veya ekonomide yöneticilik statüsünde. Örneğin "Programlama Paradigmaları,
Postkapitalist Pradigma, Yönetim paradigması..." gibi.
Reklâm sektöründe ilişkisel olarak üretim mekanizmasının bir sonucu olarak özellikle yeni ve teşvik
edici olanın görünümü üzerinde dikkatleri çekmek üzere kullanılır.
Organizasyon teorisinde işletmenin felsefesi üzerine konsepti yer alır. Yani sunuş, anlayış ve tarzı
içeren bir özümsemedir bu. Bunlardan en çok kullanılan model G. Johnson modelidir. [1] 1998'de
"Strategic Management Journal" adıyla yayımlanan kitabında Johnson, kültür ağındaki yerleşik yedi
elementten söz eder: Geçmiş ve mitos, semboller, yaptırım gücü yani hedefler, organizasyon
hiyerarşisi, kontrol sistemi, ritual rutinlik ve paradigma.
Davranış biliminde paradigma klasik bir ön kanıdır yani duygusal analizle iyi ya da kötü diye nitelenir.
Fizikte, laboratuvar deneyselliğindeki nedelsellik kavramının metafizikten uzak tutularak anlaşılması
boyutunda kullanılır. Organik tıp, fizikten etkilenerek tedavinin basitleştirilmiş (makinalaştırılmış)
modelini tercih ederken paradigma, psikomatik tıbbın organik ayırımını öne çıkararak makinalar ile
sürdürülen tıptan farklı olduğunu sağlar.
HI ve paradigma arasında nasıl bir bağlantı var?
Halkla iliksilerde sembolik, algi paradigmasına karşın stratejik yönetim paradigması vardır. Bu iki
paradigmada bu zamana kadar kullanılmıştır ve hala kullanılıyor da.
Sembolik, algi paradigmasında su bakış açısı vardır:
Halkla iliksiler insanların organizasyonu, kurumu nasıl algıladığını ele alır. Bunun altına imaj, kimlik,
itibar ve marka gibi popüler tanımlar girmektedir. Daha çok medya iliksilerine ve medya etkilerine
vurgu yapılır.
Stratejik yönetim paradigmasında, halkla ilişkiler stratejik karar verme aşamasında kurumun
davranışını belirler. Dış hedef kitle arasında bir köprü görevi görür ve vurgu iki yönlü ve simetrik
iletişimdedir. Daha çok yönetim ile iliksileri baz alır.
Sonuç olarak sembolikten stratejik paradigmaya geçiş organizasyonun daha efektif olmasını sağlar ve
çatışmayı indirger.
Kaynak: Slideshare
http://www.slideshare.net/anitaho/the-shifting-paradigm-of-public-relations
Download