1. FAİZ KORİDORU 2. POLİTİKA FAİZİ 3. GECELİK İŞLEMLERDE UYGULANAN FAİZ 4. 2008 KRİZİ SONRASI TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI FAİZ POLİTİKASI 5. SONUÇ FAİZ KORİDORU Birçok ülkenin merkez bankası tarafından uygulanan bir döviz kuru kontrol metodu olan faiz koridoru, merkez bankasının borç alma veya borç verme faiz oranlarıyla oynayarak ülke parasının kur karşısında değerinin korunmasını sağlar. Bankalar likidite fazlasını değerlendirmek için bu fonlarını merkez bankasına mevduat olarak yatırmak ister ve bu yatırım talepleri karşısında merkez bankaları da belirli bir borç alma faiz oranı belirler. Borç verme faiz oranı ise tam aksine, likidite sorunu olan bankaların merkez bankasından kısa süreli borç almak istediğinde merkez bankası tarafından uygulanan faiz oranıdır. Faiz koridoru olarak bahsi geçen de, merkez bankasının likidite yatırımları ile likidite talepleri için ön gördüğü faiz oranları arasındaki farkı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Ülke hükümetlerinin belirlediği enflasyon hedeflerine ulaşılması için merkez bankası tarafından uygulanan bu faiz koridoru sistemi oldukça büyük öneme sahiptir. Merkez bankasının bankalara mevduat ve likidite sağlamak için belirlediği faiz oranı arasında oluşan farkı bir koridor olarak tanımlanır. Merkez bankalarının belirlediği bu iki faiz oranı arasında koridor olarak isimlendirilen bir fark olması; “Borç verme faiz oranının borç alma faiz oranından her zaman daha yüksek olmasından kaynaklanır”. Ülkelerin merkez bankaları, faiz koridoru denen bu farkı genişleterek veya daraltarak ülkedeki güncel döviz kurlarını kontrol altında tutmaktadır. Ülke ekonomisi açısından döviz kurunun kontrol altında tutulması önemli olduğundan, kurun kontrolünü sağlayan faiz koridoru oranı bu anlamda büyük öneme sahiptir. POLİTİKA FAİZİ Politika faizi en basit tabirle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından belirlenen, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranıdır. TCMB bu faiz oranı üzerinden bankaların repo taleplerini karşılar. Bankalar ellerindeki tahvil ve bonoları teminat verip TCMB’den para alarak repo yaparlar. Böylece kendilerine fon oluşturmuş olurlar. Politika faizi aracılığıyla TCMB; Piyasadaki para stokunu etkileyerek dolaylı yoldan, Kredi büyüklükleri Kredi faizleri Mevduat faizleri Döviz kurunu etkileyebilmektedir. Böylece nihai hedefi olan fiyat istikrarı için politika uygulamış olur. Bu sebeple adına politika faizi denmektedir. GECELİK İŞLEMLERDE UYGULANAN FAİZ TCMB’nin, gecelik olarak borç almak ya da gecelik olarak borç vermek isteyen bankalara uyguladığı faize gecelik faiz oranı adı verilmektedir. TCMB bu yolla; İkincil piyasada oluşan kısa vadeli faiz oranlarını Döviz kurlarını Kredilerin büyüme hızını etkileyebilmektedir. 2008 KRİZİ SONRASI TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI’NIN UYGULADIĞI FAİZ POLİTİKASI 2007 de başlayan küresel finansal kriz, finansal piyasaların her zaman etkin, derin ve likit kalmayacağını, finansal varlık fiyatlarının temellerinden kopabileceğini göstermiştir. Bu anlamda 2007 yılında başlayan küresel finansal krizi, en başta bir merkez bankacılığı krizi olarak değerlendirmek mümkündür. Kriz sürecinde ve sonrasında merkez bankalarının geleneksel politikaları terk ederek yeni politikalar geliştirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası da krizin ardından uyguladığı para politikasını değiştirerek fiyat istikrarı hedefini ikinci plana atmış ve 2010 yılının sonlarından itibaren asıl olarak finansal istikrarı hedefleyen politikalar uygulamaya başlamıştır. TCMB özelinde 2010 yılından itibaren bu amaçla uygulamaya konulan politika araçları faiz koridoru, bir haftalık repo faizi ve likidite yönetimi araçları ile zorunlu karşılıklar olmuştur. Kısa vadeli politika faizinin tek araç olduğu geleneksel para politikası uygulamasında, krediler ve döviz kuru kanallarının ayrı ayrı etkilenmesine gerek duyulmamaktadır. Çünkü sadece fiyat istikrarına odaklanan bir parasal otoritenin politika faizindeki değişimin enflasyon üzerindeki net etkisini tahmin etmesi yeterli olmaktadır. Örneğin; geleneksel enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan bir ülkede enflasyonun yurt içi talepteki hızlanma sonucu hedefin üzerine çıktığını varsayalım: Merkez bankası enflasyonu tekrar hedefe doğru yönlendirmek için kısa vadeli faizi artıracaktır. Politika faizindeki artış bir yandan kredileri yavaşlatıcı etki yaparken diğer yandan yerli paranın değerlenmesine neden olacaktır. Her iki kanal çalışacaktır. da enflasyonu düşürücü yönde Ancak, finansal istikrarı da dikkate alan bir parasal otorite için tek başına politika faizini kullanmak yeterli değildir. Krediler ve döviz kuru kanalını ayrı ayrı etkileme ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Bu doğrultuda TCMB, 2010 yılının sonlarından itibaren araç çeşitliliğine giderek krediler ve döviz kuru kanallarını ayrı ayrı etkileyebileceği bir çerçeve oluşturmuştur. Faiz koridoru 2010 yılından itibaren belirgin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Faiz koridoru; Hem kredi kanalını etkilemek Hem de döviz kuru kanalını kullanılmıştır. etkilemek için TCMB, fonlama faizine dair belirsizliği de bir politika aracı olarak kullanabilmektedir. Belirsizliğin derecesi faiz koridorunun genişliğine ve kısa vadeli faizin tahmin edilebilirliğine bağlı olmaktadır. Kredilerde istenilenin ötesinde bir hızlanma gözlendiğinde TCMB fonlama miktarı ve maliyeti konusundaki belirsizliği arttırarak özellikle likidite açığı olan kurumlar için kredi arzında bir sıkılaşmaya gidebilmektedir. TCMB’nin faiz koridoru aracılığıyla parasal sıkılaştırmaya giderek ortalama fonlama faizini dönem dönem arttırdığı görülmektedir.Ekim 2011den itibaren kredi faizlerinde ciddi bir yükseliş gözlenmiştir. Faiz koridoru ve likidite yönetiminin bu şekilde kullanılması, mevcut küresel belirsizlikler altında para politikasına ihtiyacı olan esnekliği sağlamaktadır.Kısa vadeli piyasa faizinin belirgin şekilde arttırıldığı dönemleri takiben Türk lirası genelde değer kazanmaktadır. Faiz koridorunun geniş bırakılması, TCMB’nin likidite operasyonlarıyla gecelik piyasada oluşan faizleri (bir sonraki resmi Kurul toplantısını beklemeden) kısa süre içinde önemli miktarlarda değiştirebilmesine olanak tanımaktadır. Hızlı sermaye girişleri veya çıkışlarının olduğu dönemlerde likidite operasyonları aracılığıyla kısa vadeli faizler hızlı bir şekilde ayarlanarak, gerekli görüldüğünde sermaye hareketlerinin ve döviz kuru oynaklığının yumuşatılması söz konusu olabilmektedir. Faiz koridorunun aşağı doğru genişletildiği 2010 yılının sonlarından itibaren kısa vadeli faiz oynaklığında keskin bir artış gözlenmektedir. Bu da o dönemde sermaye akımlarının yavaşlamasına katkıda bulunmuştur. Koridorun yukarı yönlü genişletildiği Ekim 2010 döneminden itibaren ise döviz kuru oynaklığında belirgin bir düşüş olduğu görülmektedir. SONUÇ Özetle, 2010 yılının sonlarından itibaren uygulanan para politikasında faiz koridoru aracı önemli bir rol üstlenmiştir. Bu araç kullanılarak kredi ve döviz kuru kanalları kontrol edilebilmiştir.Faiz koridoru sayesinde hızlı sermeye hareketliliğinin yaratacağı olumsuz ortamın önüne geçilebilmektedir. DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM