A - GEOCITIES.ws

advertisement
A.SANAYİLEŞME KAVRAMI
Sanayileşme geniş anlamda; tarıma ve zanaatlara dayalı bir üretim biçiminden,seri
üretimin ve sanayinin egemen olduğu bir ekonomiye geçilmesi sürecini anlatır.18. yüzyılda
İngiltere’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan bu süreç;teknolojik,sosyoekonomik ve kültürel
değişimleri de beraberinde getirmiştir. Kapitalist üretim tarzının gelişiminde küçük çaplı
üretimden fabrika üretimine geçişi sağlayan sanayi devrimi,kapitalizmin uluslar arası sistem
olarak aldığı yeni biçimi de belirlemiştir.
Sanayileşmen kavramının açık ve geniş kabul gören bir tanıma kavuşmuş olduğunu
söylemek güçtür1. Bir tanıma göre sanayileşme;daha verimli teknik yeniliklerin
bunuluşu,uygulanışı ve yayılışıdır. Bir başka tanıma göre ise hammaddelerin taşınabilir ve
tüketilebilir ürünler haline getirilmesidir.
Günümüzde,gelişmekte olan ülkeler için ekonomik kalkınma,bu ülkelerin
sanayileşmesi olarak tanımlanmaktadır. Çünkü artan işgücü ve talep,ödemeler bilançosunun
denkliği ve kaynakların etkin kullanılması gibi makro ölçekli sorunların aşılması ancak
sanayileşmekle mümkündür.
Azgelişmiş ülkelerin kalkınması için ortak formül sanayileşmedir ancak esas sorun bu
evrimin nasıl bir modelle gerçekleştirileceğidir. Bulunan model aynı zamanda azgelişmiş
ülkelerin sanayileşme sürecinde karşılaştıkları temel sorunlara da çözüm olmalıdır. Sermaye
birikiminin yetersizliği,nüfus artış hızının yüksekliği,gelir dağılımının bozukluğu,tarımın geri
kalmışlığı,ikili yapı,dış ticaret hadlerinin ülke aleyhine çalışması bu sorunlardan bazılarıdır.
Sanayi evrimini erken tamamlamış ülkelerin ürünlerinin pazarını genişletme ihtiyacı,uluslar
arası düzenli bir işbölümünün oluşmasına yol açmıştır. Bu işbölümünde sanayi devrimini
gerçekleştirmiş ülkeler sınai ürünlerin üreticisi ve ihracatçısı,diğer ülkelerde bu ürünlerin
pazarı ve hammadde sağlayıcısı konumuna gelmişlerdir2. Sanayi devrimiyle gerçekleşen bu
işbölümü azgelişmişlik kavramının da ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Bu ülkelerin sanayileşmesi için bazı önkoşullar gereklidir;
 Sanayi toplumuna geçiş olgusu,tüm topluma ve ülkeye dengeli olarak yansımalıdır.
Gerekli altyapı ve sosyal yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmelidir.
 Süreci doğru yönlendirecek bir planlama yapılmalı,yatırımlar zamanında bitirilmeli,Pazar
imkanları iyi belirlenmelidir. Gerek girdiler gerek çıktılar bakımından yeni yatırımları
teşvik edecek sanayi dallarına öncelik tanınmalıdır. Ülkenin faktör donanımına uygun
üretim dalları ve teknolojilerin uygulanması bu süreçte dışa bağımlılığın azalmasını
sağlar. Kaynakların etkin kullanımı sağlanmalıdır.
 Sanayinin gelişimine yardımcı olacak ekonomi politikaları uygulanmalıdır. Özellikle dış
ekonomik ilişkiler sanayinin kendini geliştirmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
 Sanayi toplumunun ihtiyaç duyduğu düzeyde ve yetenekte insan gücünün ülkede
yetiştirilmesi sağlanmalı ve böylece işgücü verimliliği arttırılmalıdır.
 Sanayileşme için gerekli kaynaklar toplumun gelişme amaçlarına uygun biçimde
yaratılmalı ve kullanılmalıdır. Kaynaklar parasal ve fiziksel olabilir. Sanayileşme
sürecindeki ülkelerdeki en önemli sorunlardan biri tasarrufların yetersizliğidir. Gerekli
sermaye birikimin sağlanması için gerekli önlemler devlet tarafından sağlanır.
Enerji,hammadde ve aramalı gibi fiziksel girdilerin toplumun gelişme amaçlarına uygun
şekilde yaratılması ve kullanılması gereklidir.
H. Avni EGELİ, Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’nin Sanayileşme Politikası(YL tezi),DEÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1991,s.5
2
Haldun GÜLALP,Gelişme Stratejileri Ve Gelişme İdeolojileri,2.baskı,Yurt Yayınları,ANKARA,1987,s.17
1
1

Toplumsal ve siyasal yapının değişimi,geleneksel toplumdan modern topluma geçişi
belirtir. Bu süreç aynı zamanda sınıflı toplum yapısını da ortaya çıkarır. Sermaye
birikiminin sermayedar yani burjuva sınıfını yaratması beklenir. Diğer tarafta ise emek
gücünü temsil eden işçi sınıfı ortaya çıkar.
B.SANAYİLEŞME STRATEJİLERİ
Az gelişmiş ülkeler,ekonomi politikalarını belirlemeye başladıkları günden bu
yana,yaşam düzeyi yönünden gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkları gidermeye çalışırlar. Bu
süreçte sanayileşme,doğurduğu içsel ve dışsal ekonomiler,hızlı teknolojik ilerleme ve eğitici
etkileriyle kalkınmada itici bir güçtür.
Gelişmekte olan ülkeler sanayileşme çabalarını gerçekleştirmek amacıyla bir strateji
belirlemelidir. Bu strateji sanayileşme yolunda izlenecek yöntemi,genel yaklaşımları veya
modelleri ifade eder. İktisat politikaları ise belirlenen stratejiye uygun olarak uygulanır.
Politikalar stratejiden ayrı olarak düşünülemezler.
Sanayileşme stratejileri arasında başlıca farklılık dış ticaret politikaları açısından
kendini gösterir. Ekonomideki yapı değişikliği,bazen ithal ikamesi ile gerçekleştirilmeye
çalışılmakta,bazen de üretimi dış talebe göre ayarlayarak ve ihracata yönelerek
gerçekleşmektedir. Stratejinin belirlenmesinde ülkenin koşullarının iyi analiz edilmesi
gerekir. Kalkınma yolundaki ülkeler gelişim için en uygun stratejiyi seçmek ve verimliliği
arttıracak gelişmiş teknolojiyi kullanma amacındadır.
Yeni sanayileşmeye başlayan ülkelerde sanayileşme çabaları genellikle,sanayi malı
talep eden iç piyasaları yabancı mallardan devralacak endüstrinin kurulması şeklinde ortaya
çıkmıştır. Daha sonra bu ülkeler ihracata yönelik sanayileşme stratejilerine yönelmişlerdir.
Dış ticaret açısından sanayileşme stratejileri ikiye ayrılır;
1.İTHALAT İKAMESİNE DAYALI SANAYİLEŞME STRATEJİSİ
İthal ikamesi temel olarak toplam arz içinde ithalatın payının azaltılması ve azaltılan
ithalatın yerini yerli üretimin alması anlamına gelir. İthal ikamesine dayalı sanayileşme
stratejisi genellikle içe dönük sanayileşme kavramıyla aynı anlamda kullanılır. Aslında bu iki
kavramı tamamen aynı kabul etmek mümkün değildir. İçe dönük sanayileşme dış piyasa
koşullarını dikkate almaksızın yalnız iç talebin karşılamaya yönelik politikaları kapsar. İthal
ikamesi ise daha önce ithal edilen malların artık ithal edilmeyip ülke içinde üretilmesi
anlamına gelir.
İthal ikamesi süreci doğal olarak yada uyarılmış olarak ortaya çıkabilir. Doğal ithal
ikamesi sürecinde,ithalatın yerli üretimle ikamesinin,bu yönde oluşturulmuş ve somut
tercihleri içeren bir politikadan veya ekonominin diğer kesimlerine yönelik;ancak dolaylı
olarak bu sonuca götürecek müdahalelerden etkilenmeden ortaya çıkması söz konusudur.3
Böylece doğal süreç içerisinde dolaylı ve dolaysız müdahalede bulunulmadan ithal ikamesi
sağlanır.
İnceleyeceğimiz tür ise doğal olmayan yani uyarılmış ithal ikamesi sürecidir. Bu
süreçte ithalatın yerini yerli üretimin alması için devlet tarafından uygulanan politikalar söz
konusudur. Kurulan sanayiler dış ticaret ve döviz kuru politikalarıyla dış piyasanın
rekabetinden korunmaya çalışılır. İthal yasakları,yüksek gümrük vergileri,kotalar hatta
kambiyo denetimlerine kadar varabilen politikaların amacı ülkede yeni yeşeren endüstrilerin
önünü açmaktır.
Funda Rana ÖZBEY,Bütünleştirilmiş Sanayileşme Stratejisi Çerçevesinde Türkiye’de Sanayileşmenin
Değerlendirilmesi,T.C. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ESKİŞEHİR 1999, s.3
3
2
İthal ikamesi birçok ülkede,ekonomik yapıyı modernleştirmenin ve gelişmiş
ülkelerdekine benzer bir sanayi yapısı oluşturmanın etkili bir aracı olarak görülmüştür4. Bu
stratejide ülkenin rekabet gücünün analizi yapılmaz veya karşılaştırmalı üstünlük teorisinin
rehberliğinden yararlanılmaz. Tam bir koruma söz konusudur. Bu sayede seçici değil dengeli
bir kalkınma sağlanacaktır.
Ülkelerin ithal ikamesine yönelmesi birçok nedenle açıklanabilir. İç piyasada artan
sanayi malları talebi az gelişmiş ülkeyi ithalata zorlamaktadır. İthalat için gerekli dövizi temin
etmek ise önemli bir sorundur. İthal listelerinde yer alan malların ülke içinde üretimine
geçmekle,döviz giderlerinden tasarruf sağlanır ve dış açık sorunu çözülmeye çalışılır.
Buradaki üretimin öncelikli amacı iç piyasa talebinin karşılanmasıdır. Oysa dış
piyasalar için üretim bu kadar kolay değildir,dış piyasalara çıkmak ve dünya çapında rekabet
etmek ancak belirli bir bilgi ve deneyim sürecinin sonunda gerçekleşebilir. Dış piyasalarda
yabancı mallarla rekabet edebilmek,her şeyden önce yerli üretimin uluslar arası fiyat ve
standartlara uygunluğuna bağlıdır5. İç piyasa ise ülkenin emekleme aşamasındaki sanayi
kuruluşları için hazır bir pazar sağlayacaktır.
Tarım ürünleri ihracatçısı az gelişmiş ülkelerin ihracat gelirleri dalgalanmalar
göstermekte ve böylece ekonomi uluslar arası konjonktürün etkisinde kalmaktadır. Tarım
ürünlerinin düşük katma değerli olması dış ticaret hadlerinin az gelişmiş ülkeler aleyhine
oluşmasını sağlamaktadır.
İthal ikamesi politikalar ekonominin dışa bağımlılığını azaltacak ve dış ticaret
hadlerinin aleyhte gelişmesinin zararlarını kısmen ortadan kaldıracaktır. Sanayi üretiminin
artması,tarım kesimindeki gizli işsizliği ortadan kaldıracak,sermaye birimini arttıracak,iç
talebin genişlemesini sağlayacaktır ve tüm bunlar büyük bir toplumsal değişimin başlangıcı
olacaktır.
İTHALAT İKAMESİNE DAYALI SANAYİLEŞME STRATEJİSİNİN
AŞAMALARI
İthal ikamesi stratejisinde genellikle iki aşama gözlemlenir. İlk aşamada nihai tüketim
mallarının üretimi,ikinci aşamada ise ara ve yatırım malları üretimi hedeflenir.
1.KOLAY AŞAMA
Nihai tüketim malları endüstrilerinin kurulması ve ithal mallarının yerini almasıyla
gerçekleşen ilk hamledir. Bu endüstrilerde kurulacak işletmeler yoğun sermaye veya ileri
teknoloji gerektirmeyen ufak çaplı girişimlerdir. Tüketim mallarının ikamesi yatırım ve
aramalarının ikamesine göre daha kolay gerçekleşir. Bunun yanında ülkede giderek artan
hazır bir talep vardır. İşte tüm bu nedenler aşamanın kolay olarak isimlendirilmesini
sağlamıştır.
Yalnızca tüketim mallarına yönelik bir sanayileşmenin,ithal gereklerini azaltmak değil
arttırması daha fazla olanaklıdır. Ülke üretime devam edebilmek için yatırım malı ve ara mal
ithalatı yapmak durumundadır. Tüketim malı ithalatına yüksek tarifeler ve kısıtlamalar
uygulanırken,ara malı ve yatırım malı ithalatına ise düşük tarifeler veya gümrük muafiyeti
uygulanarak,yerli üretime yüksek bir efektif koruma sağlanır6.
H. Avni EGELİ, Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’nin Sanayileşme Politikası(YL tezi),DEÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1991,s.25
5
Halil SEYİDOĞLU,Uluslar Arası İktisat , 10.baskı, Güzem yayınları, 1994 İstanbul,s.500
6
Funda Rana ÖZBEY,Bütünleştirilmiş Sanayileşme Stratejisi Çerçevesinde Türkiye’de Sanayileşmenin
Değerlendirilmesi,T.C. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ESKİŞEHİR 1999, s.7
4
3
Bu aşamada tüketim mallarının ülke içindeki üretimi,kıt olan döviz kaynaklarının
yatırım malları ithaline sevk edilmesine olanak sağlar. Hedef kapasitenin verimli bir şekilde
en kısa zamanda arttırılması,iç piyasanın genişletilmesi ve satın alma gücünde reel bir artış
sağlanmasıdır. Uzun dönemli stratejik amaç ise iç piyasanın uluslar arası rekabete
hazırlanmasıdır.
Az gelişmiş ülkedeki emek ve girdilerin bolluğu,üretime konu olan malların emekyoğun teknoloji gerektirmeyen mallar olması ve devletin gerekli korumayı sağlaması yerli
üretimi hızla arttırır.
İthalat ikamesinin birinci aşaması tüketim malları endüstrilerinde yurtiçi piyasa
kapasitesinin sınırlarına ulaşılmasıyla sona erer. Sanayileşmenin ilk adımını atmış az gelişmiş
ülkenin karşısına iki seçenek çıkar. Birincisi henüz emekleme aşamasındaki ülke sanayisinin
dış piyasaya açılmasıdır. Nitekim G. Kore ve Tayvan gibi ülkeler ithal ikamesinden başlayıp
daha sonra bu yolu seçmişleridir. Bu bir strateji değişikliği anlamına gelir. İhracata yönelik
sanayileşme stratejisine geçilir. İkinci yol ise ithal ikameci sanayileşmenin kapsamının ara ve
yatırım mallarına doğru genişletilmesidir. Türkiye dahil birçok gelişmekte olan ülke ise bu
yolu izlemiştir.
2.İKİNCİ AŞAMA
Tüketim mallarının yurtiçinde üretilmesinin ardından üretimin ara ve yatırım mallarını
kapsayacak şekilde geliştirilmesi amaçlanır. Yerli üretime geçilen ilk aşamada gümrüksüz
veya özel imtiyazlarla dış alım yapılan ara ve yatırım mallarının ithali;çeşitli koruyucu
politikalarla kısıtlanacaktır.
Bu malların özellikleri tüketim mallarından oldukça farklıdır;teknoloji,sermaye,bilgi
ve deneyim gerektirir. Örneğin,petro kimya ve çelik ürünleri gibi sanayi kolları sermaye
yoğundur. Bu sanayi dalları optimum ölçekle kurulmazsa veya idari etkinsizlik ortaya çıkarsa
,parça başına maliyet yükselir.
Gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikiminin ve iç pazarın yetersiz olması optimum
ölçeğin sağlanmasında en büyük engeli teşkil eder.
Ayrıca bu sanayilerin yüksek oranlı ithal girdi ihtiyacı,döviz talebinin artmasına yol açar.
İkamenin sürdürülebilmesi için daha yoğun korumacılık ve kısıtlamalara gidilir. Ara ve
yatırım mallarındaki korumacılık ise yurtiçi girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı;tarıma
dayalı sanayi ve imalat sanayinin gelişmesini ve dışa açılmasını engellemektedir 7. Bu durum
sanayiyi yüksek maliyetli yerli girdileri kullanmak zorunda bırakarak onların ihracata
açılmalarını daha da güçleştirebilecektir. Böylece uluslar arası rekabete hazırlanma süreci
sekteye uğrar.
Bu tip dönemlerin en belirgin özellikleri;sabit kur uygulamaları veya kambiyo
denetimleri,fiyat kontrolleri,yüksek enflasyon,karaborsa ekonomisi ve yaygın kaçakçılık
olarak görülmektedir.
İthal ikamesi ile sanayileşmede korumacılığın uzaması ülkede tekelleşmenin önünü
açar,yüksek karlar ve sanayi kuruluşlarında rehavet görülür. İthal ikamesine teorik ve pratik
yönden bir çok eleştiri yöneltilmiştir.
Funda Rana ÖZBEY,Bütünleştirilmiş Sanayileşme Stratejisi Çerçevesinde Türkiye’de Sanayileşmenin
Değerlendirilmesi,T.C. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ESKİŞEHİR 1999, s.8
7
4
İTHAL İKAMESİNİN ELEŞTİRİSİ
 KAYNAK İSRAFI
İthal ikamesinde karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir kaynak dağıtımı yapılmaz.
Yüksek koruma duvarları kaynak dağılımında optimizasyonu engeller. Uluslararası
standartlara göre maliyetleri ve fiyatları yüksek,kalitesi düşük üretim yapılır. Aşırı
korumacılık işadamlarını uyuşukluğa sürüklemekte,monopolleşme eğilimi doğurmakta ve
yerli sanayide araştırma ve geliştirme faaliyetlerine caydırıcı etki yapmaktadır8. Sonuçta
kaynak dağılımdaki etkinlik bozulur ve tüketici refahı azalır.
 DIŞA BAĞIMLILIK
İthal ikamesi beklentilerin aksine ulusal ekonominin dışa bağımlılığının artmasına
neden olmaktadır. Uygulanan politikalar ithalatı azaltmaktan çok,ithalatın kompozisyonunu
değiştirici etkiler ortaya çıkartır. Nihai malların ithalatı azalır,buna karşılık ara malları,yatırım
malları ve teknoloji ithali artar. İkinci aşamaya geçilerek ara ve yatırım mallarının ülkede
üretilmesiyle ,gerekli makine donatım ve hammaddeler ithal edildiğinden dışa bağımlılık daha
da artar. Böylece ülke üretime devam edebilmek için yabancı girdi kullanmaya mahkum
duruma gelir.
 İHRACAT ALEYHİNE DOĞAN ÇARPIKLIK
İç piyasaya dönük bir sanayileşme stratejisi olan ithal ikamesi;ikameci
sektörlere,ihracat sektörüne oranla daha fazla özendirme sağlar. Uygulanan aşırı değerlenmiş
ulusal para politikalarıyla ihracatçı cezalandırılır. Bu durum ekonomide etkinliğin ve
verimliliğin düşmesine,maliyetlerin ve fiyatların yüksek kalmasına,dış piyasalarla rekabet
yapılamamasına ve bunlara bağlı olarak da ihracata yönelmenin engellenmesine yol
açmaktadır9.
 DIŞ BORÇ VE DÖVİZ SIKINTISI
Aşırı değerlenmiş ulusal para politikası ve korumacılığın ikame sektörler için
düzenlenmesi ihracat gelirlerinin azalmasına neden olur. Üretime devam edebilmek için ithal
girdi kullanmak durumunda olan az gelişmiş ülke döviz darboğazına girer. Bir yandan dışa
bağımlılığı arttırıcı etkiler,diğer yandan ihracatın gerilemesi,ödemeler bilançosu açıklarını en
önemli sorun haline getirir. Açıkların kapatılması için ülke dış kaynak aramak zorunda kalır.
Sürekli artan dış borçlar bu politikaların doğal bir sonucu haline gelir.
 ÜLKEYE UYMAYAN SANAYİ YAPISI
İkinci aşamaya geçen az gelişmiş ülke ara ve yatırım mallarının üretimi için teknoloji
ithali gerçekleştirmek durumundadır. Ancak gelişmiş ülkelerden ithal edilen üretim biçimi ve
teknoloji az gelişmiş ülkenin faktör donanımına uygun değildir. Sermaye yoğun ve emek
tasarrufuna yönelik yöntemler az gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu olan işsizlikle
mücadeleyi daha da zorlaştırır. Böylece ülkeye yabancı bir sanayi yapısı ortaya çıkar.
Halil SEYİDOĞLU,Uluslar Arası İktisat , 10.baskı, Güzem yayınları, 1994 İstanbul,s.502
H. Avni EGELİ, Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’nin Sanayileşme Politikası(YL tezi),DEÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1991,s.29
8
9
5
İHRACATA YÖNELİK SANAYİLEŞME STRATEJİSİ
İhracata yönelik sanayileşme;ülkelerin serbest ticaret koşullarında dinamik
karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir sanayi modeliyle üstünlüğe sahip oldukları alanlarda
üretim yapmalarını öngörmektedir. Teori,ülkelerin hangi malları alıp,hangi malları satmaları
ve dolayısıyla uzmanlaşmaları gereken üretim sahasını ortaya koyar. Bu stratejide ithal
ikameci yaklaşımın tersine seçicilik esastır;tüm sanayiler değil ancak gelişme potansiyeline
sahip olanlar özendirilir. Strateji; ülkenin uluslar arası ticarete açık olması ve kaynak
tahsisinin dış talebe göre şekillenmesini zorunlu kılar.
Bu stratejinin temel felsefesi;yurtiçi talebin çeşitli makro araçlarla kısılarak bir arz
fazlasının elde edilmesi ve bunun dünya pazarlarına satılmasıdır10
Bu sayede dar iç piyasa engeli ortadan kalkmakta ve optimum ölçekte üretim
yapılabilmektedir. Ülke ölçek ekonomilerinden yararlanır.
Böylece üreticiler dış pazardan elde edecekleri en ucuz girdi ile ülkenin faktör
donanımına uygun üretim yapma imkanına kavuşurlar. Dış rekabet monopolleşmeyi
önler,işadamlarını sürekli olarak yaratıcılığın arttırılması,kaliteyi yükseltecek ve maliyetleri
azaltacak yöntemlerin araştırılması yönünde harekete zorlar. Ekonomiye dinamizm
kazandırır.
Daha gelişmiş üretim tekniklerinin geliştirilmesi daha çok üretime fırsat verecek ve
üreticinin yeni pazarlar aramasını sağlayacaktır. Böylece İhracat bir kez daha uyarılmış
olacaktır.
İhracata dönük sanayileşme stratejisinin ekonomiye bir başka avantajı ;dış şokların söz
konusu olduğu dönemlerde,ülkelerin bu şoklara karşı içe dönük ekonomilere oranla daha
dayanıklı ve daha kolay uyum göstermesidir. Çünkü dışa açık ekonomi ölçek
ekonomilerinden faydalanır,bu sayede maliyetlerini düşürür,dünya pazarındaki yoğun
rekabette ayakta kalabilmek için arz elastikiyetini yükseltir.
Stratejinin tipik özellikleri ise;gerçekçi kur politikası veya eksik değerlenmiş(ihracata
yönelik kur)ulusal para politikası,reel faiz uygulaması,kamu fiyatlamalarının gerçekçi
olması,serbest ticarete olanak sağlayacak ve ihracatı teşvik edecek tüm uygulamalar
sayılabilir.
İthal ikamesi yöneliminde tipik olarak görülen sabit kur rejimi,bu stratejide yerini
esnek kura terk eder. Böylece ithal ikamesinde ihracatın artışına engel olan ulusal paranın
aşırı değerlenmesi ortadan kaldırılır.
İthal ikamesinde yüksek koruma duvarlarıyla çevrili yerli üretici,hazır bir pazarı
avucunun içinde bulur,ancak ihracata yönelimde durum oldukça zordur. Çünkü ihracatta
yoğun bir risk ve belirsizlik söz konusudur,ihracatçı dış piyasanın yoğun rekabetiyle karşı
karşıyadır ancak henüz yeterli bilgi ve deneyime sahip değildir. Yerli üretici dünya çapındaki
rekabette başarılı olabilmesi için teşvik edilmek zorundadır. Bu teşvikler ihracat
endüstrilerinde; vergi iadesi,vergi resim ve harç istisnası,ithal girdilere gümrük
muafiyeti,döviz tahsisi,ucuz kredi gibi bazı kolaylıklar sağlanır. Ancak bu tip korumalar
uluslar arası kuruluşlar tarafından rekabeti bozduğu gerekçesiyle eleştirilir,hatta
yasaklanabilir.
İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin gerçekleştirilebilmesi için iki koşul vardır.
Bunlardan birincisi ihraç edilecek mal ve hizmet fazlasının sağlanabilmesi,ikincisi ise;elde
Işın ÇELEBİ, Türkiye’de 1980 Sonrası İhracata Yönelik Sanayileşme Modelinde İhracata Özgü Teşviklerin
Sanayileşme Açısından Değerlendirilmesi (Doktora Tezi), DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı,
İZMİR 1990,s.24
10
6
edilen bu fazlanın dünya piyasalarındaki rekabet ve fiyat çerçevesinde satış imkanının
bulunmasıdır11.
İhracata yönelik sanayileşme stratejisinde iki aşamadan bahsetmek mümkündür.
Stratejinin ilk aşamasında uygulamaya koyulan istikrar programları ülke ekonomisinin döviz
darboğazını makro dengelerin yeniden düzenlenmesiyle aşılmasını sağlamaktadır. Yurtiçi
talebin çeşitli makro araçlarla kısılarak bir arz fazlasının elde edilmesi ve dünya pazarlarına
sunulması gerekir.
İkinci aşamada arz fazlasının sürekliliğinin sağlanıp,kesintisiz üretilip,uluslar arası
pazarda satılabileceği bir yapılanmaya gidilir. İhracat endüstrilerinin kapasitelerinin
arttırılması ve döviz gelirlerinin süreklilik kazanması için teşvikler uygulanır. Gümrük
tarifelerinin kaldırılarak ülkenin dış rekabete açılması,yerli üretimin tamamen korumasız
bırakılması anlamına gelmez. Serbest piyasada oluşan döviz kurları bir yandan ülkenin
rekabet gücünü arttırır bir yandan da doğal ithal ikameci sektörlere koruyucu bir etki sağlar.
Üçüncü aşamada ise sanayide yeniden yapılanmayı sağlayacak politika araçları
devreye sokulur. Amaç yeni yatırımlarla dış talebe yönelik yeni sanayinin oluşturulmasıdır.
Yatırım-üretim-ihracat zinciri,ihraç edilecek ürünlerin üretim ve yatırım aşamasında devreye
sokulan teşviklerle tamamlanmaktadır.
İHRACATA YÖNELİK SANAYİLEŞME STRATEJİSİNİN ELEŞTİRİSİ
Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanmasında karşılaşılan güçlükler ihracata yönelik
sanayileşme uygulamasında da ortaya çıkabilir. Yanlış İhracat teşviklerinin ve özendirme
politikalarının etkisiyle dünya fiyatlarının üzerinde,verimsiz üretim yapan firmalar
faaliyetlerini sürdürürler. Ayrıca bu teşvikler devlet bütçesi açısından önemli bir gelir kaybına
neden olur.Ülkenin faktör donanımı ve karşılaştırmalı üstünlükleri çok iyi analiz edilmelidir.
İhracat artışından elde edilen gelirin nasıl değerlendirileceği önemli bir sorundur.
İhracat sonucu elde edilen gelirin tüketilen kısmından çok tasarruf edilmesi gerekir. Eğer
sağlanan kaynak yatırımlara kaydırılamıyorsa,ihracatın büyümeye etkisi olumsuz olabilir.
İhracat sonucu ortaya çıkan milli gelir artışı,bir yandan iç talebi arttırarak ihracat sektörünün
gelişimini engeller,bir yandan da lüks tüketim malı ithalatını arttırıcı etkide bulunur.
İhraç ürünlerinde ve pazarlarında çeşitlendirmeye gitmek gerekir.İhracata konu olan
mallar hammadde ve gıda maddelerinden oluşuyorsa,tarımsal ürünlere olan talep esnekliğinin
düşük olması nedeniyle ihracatın ekonomik büyümenin gerisinde kalması söz konusu olabilir.
Burada önemli olan sadece ihracatın arttırılması değil,ihraç ürünlerinin katma değeri yüksek
sanayi ve teknoloji mallarından oluşmasıdır. Ticarete konu olan malların arz koşullarının yanı
sıra talep koşullarını da dikkate alacak olursak,ticaret yönelik aşırı büyümenin ülkeyi
yoksullaştırıcı bir etkisi olabilir. Bunun nedeni ticaret hadlerinin ülkenin aleyhine dönmesi ve
bu yüzden büyümenin sağladığı gelir artışından daha fazla bir gelir kaybına uğramasıdır12.
Bhagwati,fakirleştiren büyüme kuramında bu durumun nedenlerini şöyle sıralar; ithal ikamesi
üretiminin ithalata oranının düşmesi,ithal mallarının talebinin veya arzının fiyata göre
inelastik olması ve büyüyen ülkenin ihraç mallarının dış alemde ilksel (inferior) mal
olmasıdır. Kuram ;ülke üretim artışının sağladığı reel gelir artışı,ihraç mallarının fiyatının
düşmesinin yol açtığı gelir kaybının gerisinde kalması durumunu açıklar.
H. Avni EGELİ, Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’nin Sanayileşme Politikası(YL tezi),DEÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1991,s.31
11
Sadık ACAR,Uluslar arası Reel Ticaret Teori Politika,Dokuz Eylül Üniversitesi
Yayınları,İZMİR,2000,s.194
12
7
İhracata yönelik sanayiler aramaları ve yatırım malları bakımından önemli ölçüde dışa
bağımlı iseler,ihraç endüstrilerinin döviz kurlarının değişmesiyle sağladıkları
avantaj,ürettikleri malların fiyatlarının yükselmesiyle kaybedilir. Fiyatları yükselten kur
ayarlamasından sonra ithal girdi maliyetinin yükselmesidir.
Tüm bunların yanı sıra ülkelerin dış ticaret politikalarını kendilerinin belirlemesinin
önünde büyük engeller vardır. Gelişmiş ülkelerin baskıları,gümrük birlikleri,serbest ticaret
bölgeleri,ekonomik bütünleşmeler vb. bir nevi yarı bağımlı ekonomileri ortaya çıkarmıştır.
Gelişmiş ülkelerin,gelişmekte olan ülkelere takındığı siyasi ve iktisadi tavır ortaya bir takım
sorunlar çıkarabilir. Az gelişmiş ülkelerin sanayileşmelerinde ortaya çıkan bu
sorun,sanayileşmiş ülke pazarlarına girebilmeleri için ancak yüksek kalitede malların üretimi
ile çözülebilir.
SANAYİLEŞME DENEYİMLERİNE KISA BİR BAKIŞ
Avrupa’da 19. yüzyılda başlayan sanayi devrimi,uluslar arası çapta yeni bir
işbölümünü de beraberinde getirmiştir. Az gelişmiş ülkelerin hammadde sağlayıcısı ve
pazar,sanayileşmiş ülkelerin ise sınai ürünlerin üreticisi ve ihracatçısı durumuna geldiği
görülmüştür. bu durum sömürgecilik ve azgelişmişlik kavramlarının ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
Bu özelliklere sahip işbölümü 20. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştür.
Birinci dünya savaşından başlayarak 1929 büyük buhranı ile noktalanan bu süreç ikinci dünya
savaşının ardından yerini sermayenin ve kapitalizmin uluslar arası alanda yeniden
örgütlenmesi ile sonuçlanmıştır. Artık üretken uluslar arası bir sermayeden bahsetmek
mümkündür. Sanayileşmeden yoksun ülkeler 20. yüzyılda yeni bir sanayileşme sürecine
girmiş,ittifaklar ve yabancı sermeyenin yardımıyla dünya ekonomisi yeni bir biçim almıştır.
İncelediğimiz iki kalkınma stratejisi 1950 lerden beri iktisat literatüründe oldukça
canlı ve sürekli şekilde tartışılmıştır. Yirminci yüzyılda sömürgeciliğin biçim değiştirmesiyle
sanayileşmeye başlayan az gelişmiş ülkeler genellikle ithal ikamesinden ihracata yönelik
stratejiye doğru bir yol izlemişlerdir. 1950’lerde ve 1960’lar da Latin Amerika ve Asya’daki
büyük az gelişmiş ülkeler oldukça yoğun bir ithal ikameci süreç geçirmişlerdir. Arjantin, Şili,
Peru, Hindistan, Filipinler,Bangladeş ve Türkiye bulunur. Bu ülkelere 1960’larda bazı Afrika
ülkeleri de eklenmiştir.
1960’ların ortalarından itibaren rüzgar tersine esmeye başlamış ve giderek artan sayıda
ülke ihracata yönelik stratejiye geçiş yapmıştır. Güney Kore,Tayvan, Singapur ve Hong Kong
gibi ülkelere Brezilya,Şili, Malezya ,Tayland,Tunus ve Uruguay eklenmiştir.
1980’lere gelindiğinde birçok gelişmekte olan ülke,yapısal uyum anlaşmaları
çerçevesinde serbest piyasa ekonomisi ve bu bağlamda dış ticarette liberalleşmeye yönelik
politikalar izlemeye çalışmaktadır. Doğu Avrupa,Latin Amerika ve Afrika kıtasına yayılmış
bulunan az gelişmiş ülkeler miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve gümrük tarifelerinin
indirilmesi yolunda önemli aşamalar kaydetmişlerdir. Sosyalist bloğun yıkılması bir yandan
dünya ticaretinin serbestleşmesi önünde önemli bir engelin ortadan kalkmasını sağlamış bir
yandan da dünya ticaretinin tek süper güç tarafından yönetilmesine imkan vermiştir.
8
KAYNAKLAR
1. H. Avni EGELİ, Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’nin Sanayileşme Politikası(YL
2.
3.
4.
5.
6.
7.
tezi),DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1991
Sadık ACAR,Uluslar arası Reel Ticaret Teori Politika,Dokuz Eylül Üniversitesi
Yayınları,İZMİR 2000
Işın ÇELEBİ, Türkiye’de 1980 Sonrası İhracata Yönelik Sanayileşme Modelinde İhracata
Özgü Teşviklerin Sanayileşme Açısından Değerlendirilmesi (Doktora Tezi), DEÜ Sosyal
Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İZMİR 1990
Halil SEYİDOĞLU,Uluslar Arası İktisat , 10.baskı, Güzem yayınları, İSTANBUL 1994
Haldun GÜLALP,Gelişme Stratejileri Ve Gelişme
İdeolojileri,2.baskı,Yurt
Yayınları,ANKARA 1987
Funda Rana ÖZBEY,Bütünleştirilmiş Sanayileşme Stratejisi Çerçevesinde Türkiye’de
Sanayileşmenin Değerlendirilmesi,T.C. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
ESKİŞEHİR 1999
Vural F. SAVAŞ,Kalkınma Ekonomisi,4. baskı,Beta Basım Yayım,İSTANBUL 1986
9
Download