afetler-tarihi-10

advertisement
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
ACİL YARDIM VE AFET YÖNETİMİ PROGRAMI
AFETLER TARİHİ
DOÇ.DR. DAVUT HUT
10. TARİHTEKİ BÜYÜK SAVAŞLAR VE
SOYKIRIMLAR
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
10.1. Dünya Tarihinde Felaket Kaynağı Olan Bazı Büyük Savaşlar
ve İstilalar
10.2.
Osmanlı-Türk Tarihinde Yaşanılan Büyük Savaş Felaketleri
10.3.
Tarihteki Büyük Soykırımlar
1
Giriş
İnsanlık tarihi boyunca afet oluşturabilen gelişmeler arasında
savaşlar da önemli bir yer tutar. Savaşlar, çeşitli sonuçlarıyla,
ülke ve toplumlar için birer felaket kaynağı olmuşlardır.
Şüphesiz, savaşların felaket boyutunu, sebep oldukları can ve
mal kayıpları oluşturmaktadır.
Tarih boyunca yüz milyonlarca insan savaş meydanlarında can
vermiş; bunun birkaç katı da yaralanıp sakat kalmıştır. Bütün
bunlar, yakınını kaybeden aileler için de felaket anlamına
gelmektedir.
2
Öte yandan, bir savaş sonunda taraflardan biri ötekini mağlup
ettiğinde, bu durum, yenilen tarafın ülke ve toplumu üzerinde
hegemonya kurma ve hatta topraklarını işgal etme gibi bir yolu da
açtığından, felaketin daha sonra da devam edeceğini göstermektedir.
Dolayısıyla her savaş, sonu gelmez felaketlerin kaynağı olmaktadır.
Savaşların sebep olduğu ekonomik kayıplar ise, felaketin boyutlarını
daha da şiddetlendiren bir etkiye sahiptir. Savaşlarda üretici nüfus
genellikle cepheye sürüldüğünden, bu durum üretim ve ticareti
sekteye uğratır.
3
Büyük savaşların en belirgin sonuçlarından biri ise, milyonlarca
insanın yurdunu terk etmesine ve hatta ölmesine sebep olmasıdır.
Savaşlarla birlikte yaşanan soykırımlar da benzer felaketlere yol
açmaktadır.
Savaşlar büyük can ve mal kayıplarına sebep olduğundan, çoğu defa
yenen taraf açısından da felaketlerin kaynağı olabilmektedir.
Netice olarak, ülke ve toplumları karşı karşıya getiren her savaş, galip
ya da mağlup olsun her iki taraf açısından da felaketlerin temel
kaynağı olmaktadır.
4
10.1. Dünya Tarihinde Felaket Kaynağı Olan Bazı
Büyük Savaşlar ve İstilalar
Haçlı Seferleri/Savaşları (1095-1272):
Haçlı Seferleri, Papa’nın teşviki üzerine Avrupalı Katolik
Hristiyanların, çeşitli siyasi, dini, askeri ve ekonomik sebeplerle,
Kutsal topraklar olarak gördüğü Ortadoğu coğrafyasına karşı
giriştikleri yağma ve akın hareketleridir.
Kara ve deniz üzerinden yapılan ve büyük bir kısmı Anadolu
üzerinden gerçekleştirilen seferlerden dört tanesi önemlidir.
Seferlere katılan binlerce soylu ve şövalye öldüğü gibi, Müslümanlar
ile yapılan savaşlar ve yağma hareketlerinde ise milyonlarca insan
öldü.
5
Büyük sayıda can kayıpları dışında, özellikle, Selçuklular idaresindeki
Anadolu, Suriye ve Filistin, ekonomik ve sosyal bakımlardan da
büyük zarar gördü.
4. Sefer’de ise, Bizans ve başkenti İstanbul dahi Haçlılar’dan nasibini
alarak büyük yıkım yaşadı.
Dolayısıyla, iki asra yakın devam eden Haçlı Seferleri, çok geniş bir
coğrafyada yarattığı hem can hem de ekonomik kayıplar açısından
büyük felaketlere yol açtı.
6
Kudüs’ü kuşatan Haçlılara
dair bir çizim.
7
Moğol İstilası (1206-1368):
Asya’daki Moğol kabilelerini bir çatı altında toplayan Cengiz Han,
kendi döneminin en büyük imparatorluğunun temellerini de atmıştır.
Bundan sonra, batıya doğru başlattığı fetihlerle Orta Asya, Doğu
Avrupa, Anadolu, Çin ve Sibirya’yı istila ederek egemenlik kurdu.
Bu büyük istila hareketi, Dünya tarihinde pek çok konuda dönüm
noktası olduğu gibi, yaklaşık 30 milyon insanın ölümüne ve çok geniş
bir coğrafyadaki şehirlerin ve uygarlık eserlerinin enkaza dönüşüp
yok olmasına da sebebiyet vermiştir.
Bu istilalar, kısa süreli ve âni baskınlar şeklinde küçük küçük
katliamlara dönüştürülmüştür.
8
Cengiz Han ve Moğollar, özellikle mukavemet gösteren kale ve
şehirleri ele geçirdiklerinde, herkesi türlü yöntemlerle katlederlerdi.
Nitekim, 1258 yılında Bağdat’ı ele geçirdiklerinde, şehirde öldürülen
asker ve insanların kanından küçük nehirlerin; kafataslarından da
kulelerin oluştuğu rivayet edilir.
Gittikleri her yeri yakıp yıkması ve kılıçtan geçirmesiyle ünlenen
Moğollar, Dünya’ya dehşet salarak tarihin en büyük felaketlerinden
birinin müsebbibi olmuşlardır.
İstila sırasında yaşanılan yağma, göç, savaş gibi gelişmeler birçok
devleti etkilerken, göçebe topluluklar fazla etkilenmemiştir. Moğolların
Orta Asya’da yaptığı saldırılar yüzünden Türk toplulukları da
Anadolu’ya doğru göç etmeye başlamıştır.
9
Timur Han’ın Fetihleri (1369-1405):
Türk soylu Timur, başarılı fetih hareketleri ve ele geçirdiği ülkelerde
gösterdiği yönetim anlayışı sebebiyle, tarihteki en büyük askeri ve
siyasi dehalardan biridir. 36 yıllık bir zaman diliminde, Asya’nın büyük
bir kısmı, Rusya, Maveraünnehir ve Horasan’ı ele geçirmiş ve
buralarda hâkimiyet sağlamıştır.
1402 yılındaki Ankara Savaşı ile de Osmanlılara üstünlüğünü kabul
ettirerek fetret devrinin başlamasına sebep olmuştur.
10
Gerçekleştirdiği geniş çaplı fetihleri sırasında, çeşitli ülke ve
milletlerden yaklaşık 15 milyon insan, savaşlar, göçler ve siyasi
karmaşalar sebebiyle hayatlarını kaybetmiş ve büyük kitleler yurtlarını
terk etmek zorunda kalmıştır.
Timur, tıpkı Moğollar gibi, seferleri sırasında ele geçirdiği bazı
şehirleri yakıp yıkmış ve hatta kılıçtan geçirilen insanların
kellelerinden kuleler yapmıştır.
Fetihlerde ve siyasi üstünlüğünü kabul ettirmede bu denli kan dökücü
davranan Timur, fethettiği ülkelerdeki bilginleri ise özellikle
korumuştur.
11
Otuz Yıl (Mezhep) Savaşları (1618-1648):
Bütün Avrupa’yı büyük bir yıkıma uğratan mezhep/din savaşlarına,
Avrupa devletlerinin çoğu katılmıştır.
Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) olarak da bilinen bu savaşlar bir iç
savaş niteliği de taşır. Reform Hareketleri’nden sonra ortaya çıkan
Katolik Protestan mücadelesi ve siyasi rekabetler, savaşların temel
sebebidir.
Protestanların zaferi ve Vestfalya Barışı (1648) ile biten savaş,
Avrupa’da görülen son büyük din savaşıdır.
12
Savaşlara eşlik eden kıtlık ve salgın hastalıklarda milyonlarca insan
öldü.
Sadece tifüs salgınından dolayı birkaç milyon kişi öldü.
Paralı askerlerce yapılan yağmalar ise, yaşanılan felaketin boyutunu
arttırmıştır.
Almanya, bu savaşlardan en fazla etkilenen ve zarar gören ülke
olarak, dramatik bir gerileme sürecine girdi.
13
Qinq Hanedanlığı’nın Ming Hanedanlığı’nı Ortadan Kaldırması
(1616-1662):
Çin’de bir bakıma iç savaş özellikleri gösteren ve yaklaşık yarım
yüzyıl devam eden bu mücadelede, 20 milyondan fazla insan
ölmüştür.
Milyonlarca kişiden oluşan isyancı ordusu, 1644 yılında başkent
Pekin’i ele geçirince, Çin’de Ming Hanedanı sona ermiş ve yerine
Qing (Mançu) Hanedanı kurulmuştur.
14
Taiping İsyanı (1851-1864):
Halkın başlattığı isyan, Çin’i baskıyla yöneten Qing (Mançu)
hanedanına karşı gerçekleşmiştir. Çin’de ortaya çıkıp 13 yıl kadar
etkisini sürdüren isyan sonucunda, takriben 20 milyon insan ölmüştür.
Ayaklanmanın lideri Hong Xiuquan adındaki bir
köylüydü. Ayaklanmanın en önemli sebebi ise, Qing Hanedanının
halka baskı yapmasıydı.
Katılan ve ölen insan sayıları bakımından Çin tarihinde meydana
gelen en büyük ayaklanmadır. İsyan, ayrıca Qing Hanedanlığı’nın
yıkılış sürecini de başlatmıştır.
15
I. Dünya Savaşı (1914-1918):
4 yıl devam eden, Avrupa, Asya ve diğer bölgelerden onlarca devletin
dâhil olduğu bu büyük savaş, getirdiği sonuçlar bakımından da bütün
Dünya’yı ilgilendirmekteydi.
Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun
oluşturduğu blok karşısında Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa’nın
oluşturduğu müttefikler arasında meydana gelmiştir.
Uçak, tank ve denizaltı ve ayrıca kimyasal ve zehirli gazlar gibi yeni
teknolojiler sayesinde silahların öldürücülüğünde görülen ilerleme
neticesinde, ağır zayiatlar verilmiştir.
16
Toplam 65 milyon askerin katıldığı savaş, arkasında 8 milyonu asker
ve 6 milyonu da sivil olmak üzere toplam 14 milyon ölü, 21 milyon
yaralı bırakmıştır.
Böylece, toplam kayıp sayısı 15 milyonu geçmektedir. Bu yönüyle de,
dünya tarihindeki en çok zayiat verilen savaşlardan biri olmuştur.
Ayrıca, ülke ekonomileri ile açlık ve kıtlık çeken toplumlarının büyük
zarar görmesi ve bazı şehirlerin harabeye dönüşmesi, savaşın felaket
boyutunu gösteren diğer unsurlardır.
I. Dünya Savaşı’nda askeri ve sivil hedefler arasındaki ayrım ortadan
kalmaya başlamıştı.
17
Önceki savaşlarda siviller, ancak savaşan ordular yakınlarına gelince
tehlike içine giriyorlardı; fakat şimdi cephelere uzak şehirler de hedef
alınıyordu.
Savaş ayrıca, ülkeler arasındaki düşmanlıkların sürmesine yol açan
şartları oluşturması ve II.Dünya Savaşı’na giden yolu açması
bakımından da önem taşır.
Bu noktada, savaş ülkeler arasındaki sorunları çözemediği gibi, ağır
şartlar içeren antlaşmaların bir sonucu olarak savaş sonrası gelişen
aşırı milliyetçilik, faşizm ve nasyonal sosyalizm gibi ideolojiler ise, II.
Dünya Savaşı’na, dolayısıyla yeni felaketlere zemin hazırlamıştır.
18
I. Dünya Savaşı’nda
harabeye dönen şehirlerden
biri
19
Rusya Sivil Savaşı (1917-1922):
XIX. Yüzyıl’ın sonlarına doğru Rusya’da başlayan siyasi, ekonomik ve
toplumsal çalkantılar, I. Dünya Savaşı’nın getirdiği felaket ortamında
etkisini arttırmış ve Ekim 1917’de, Lenin önderliğinde Bolşevik
Devrim’in (Ekim Devrimi) yaşanmasına sebep olmuştur.
Ancak bu gelişme, yönetimi ele geçiren devrim yanlılarıyla
(Bolşevikler), onlara karşı olan eski Çarlık rejimi taraftarları
(Menşevikler) ile çok sayıda muhalif Rus siyasi parti örgütü arasında
yaklaşık 5 yıl sürecek olan çok kanlı bir sivil (iç) savaşın başlamasına
da yol açmıştır.
20
Böylece, I. Dünya Savaşı felaketini derinden yaşayan Ruslar, bu iç
savaşta da yaklaşık 6 milyon insan kaybettiler.
İç savaş sonunda, Sovyet Rusya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne
bağlı Kızıl Ordu, Komünizm karşıtı Beyaz Ordu’yu mağlup etti.
Böylece, devrimden sonra Rusya’da ilk sosyalist rejim ve yönetim
kurulmuş oldu.
Stalin’in başa geçmesinden sonra uyguladığı katı dikta rejimi de
milyonlarca insanın öldürülmesi ve sürgün edilmesiyle sonuçlanacak
başka felaketleri beraberinde getirmiştir.
21
Rusya iç savaşından bir
sahne
22
II. Dünya Savaşı (1939-1945):
Tarihteki en büyük savaş olarak kabul edilen II. Dünya Savaşı’na 100
milyondan fazla asker katılmıştır.
İlkinde olduğu gibi birçok kıtadan onlarca ülkenin dâhil olduğu II.
Dünya Savaşı, yaklaşık 40 milyon insanın ölmesine ve daha
fazlasının yaralanıp sakat kalmasına, açlık ve salgın hastalıkların
milyonlarca insanı kasıp kavurmasına neden olmuştur.
Savaş içinde, Almanlar ve müttefikleriyle Sovyetler arasında yapılan
ve II. Dünya Savaşı’nın da kesin dönüm noktası olarak kabul edilen
Stalingrad savaşı (Ağustos 1942-Şubat 1943), tek başına iki
milyona yakın insanın ölümüne yol açmak suretiyle bir cephede
yapılan en kanlı savaş sıfatını kazandı.
23
Genel olarak II. Dünya Savaşı, “tarihteki en kanlı savaş”
sıfatıyla, birincisinden daha büyük bir felakete yol açmıştır. Öte
yandan, savaşa katılan bazı ülkeler, bütün ekonomik ve teknolojik
imkanlarını seferber etmişlerdi.
Nitekim, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla birlikte
nükleer silahların kullanıldığı ilk ve tek savaş olma özelliğine de
sahiptir.
Günümüzde dahi etkileri süren atom bombaları, kısa süre içinde yüz
binlerce kişiyi öldürmüş ve sakat bırakmıştı.
24
Savaş içinde silah ve mühimmat teknolojisinin bu denli gelişmesi,
savaş sonrası yıllarda daha fazla sayıda insan ölümlerinin ve başka
savaşların yolunu da açmıştır.
Savaş ayrıca, Naziler ve Adolf Hitler’in nasyonalist politikaları
neticesinde kitlesel sivil ölümlerin yaşandığı Yahudi Soykırımı’na da
yol açmıştır.
Neticede, çeşitli metotlarla ve bu arada gaz odalarında milyonlarca
insan öldürülmek suretiyle bir soykırım yaşanmıştır.
Savaş sonunda Sovyetler Birliği ve ABD öncülüğünde oluşturulan
“Soğuk Savaş” döneminin iki kutuplu dünyası da, felaketler zincirinin
sürmesini sağlamıştır.
25
1945’te tamamen harabeye
dönen Köln şehri
26
İkinci Kongo Savaşı (1998-2003):
Birinci savaştan sonra, Demokratik Kongo Cumhuriyeti Uganda ve
Angola tarafından ele geçirilip farklı bir kabileye verilmişti. Bu
kabileye gelen iç tepkilerden sonra Kongolu olmayan danışmanların
görevden alınmasıyla başlayan savaş 5 yıl kadar sürdü.
Bu kapsamlı savaşta, Orta Afrika ülkelerinden Burundi, Ruanda ve
Uganda gibi ülkeler karşı tarafta yer alırken; Angola, Namibya,
Zimbabve, Çad, Mali ve Libya da Kongo’nun tarafında savaşa dâhil
oldular.
Savaş şartlarının oluşmasında, Demokratik Kongo Devlet
Başkanı Laurent Kabila’nın ittifak kurma faaliyetleri önemli bir yer
tutar.
27
Çok sayıda devletin iki taraf hâlinde savaşa katılması, bütün Afrika
kıtasını etkilemesi ve yaklaşık 5,5 milyon Afrikalı’nın hayatına mâl
olması gibi sebeplerle, bu savaş “Afrika’nın en büyük savaşı” ya da
“Afrika’nın Dünya Savaşı” olarak da tarif edilmektedir.
Savaş, zaten sürekli olarak afetlerle boğuşan Afrika Kıtası’nın, büyük
bir felaket yaşamasına sebep olmuştur.
28
10.2. Osmanlı-Türk Tarihinde Yaşanan Bazı Büyük Savaş
Felaketleri
1243 Kösedağ Savaşı:
Savaşta Moğollara karşı bozguna uğrayan Anadolu Selçukluları için
bağımsızlığı kaybetme, yıkılış ve Moğol istilası dönemi başlamış
oluyordu. Bundan sonra Moğollar, Anadolu’yu yağmalayıp çok sayıda
Müslümanı katletti. Anadolu’daki dirlik ve düzen, ekonomik ve sosyal
refah hızla kayboldu.
29
Ankara Savaşı (1402):
Savaş, Büyük Türk hükümdarı Timur Han ile diğer bir Türk hükümdarı
olan Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid arasında meydana gelmiş;
Osmanlılar’ın tam bir hezimetiyle sonuçlanmıştır.
İnebahtı Deniz Savaşı (1571):
Osmanlı donanması ile haçlı ittifakı donanması arasında lepantoadriyatik'te cereyan eden ve haçlı donanmasının kesin zaferi ile
neticelenen savaştır. Hezimetle sonuçlanan savaş sonucunda
Osmanlı donanması da yok olmuştur.
30
İkinci Viyana Kuşatması ve Bozgunu (1683):
Osmanlı ordusunun 1683’te Viyana’yı ikinci kez kuşatması, Avusturya
ve Haçlı ittifakının kesin zaferi, buna mukabil Osmanlıların tam bir
hezimeti ve bozgunuyla sonuçlanmıştır.
Aynı zamanda, Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı olan bir
mağlubiyettir. Zira, 1683’ten sonra Haçlı ittifakı karşısında sürekli
yenilgiler ve felaketler yaşayan Osmanlılar, 16 yıl süren bir geri
çekilme sonucunda ilk kez büyük toprak kaybettiği Karlofça
Antlaşması’nı (1699) imzalamak zorunda kalmıştır.
Batı karşısında Viyana bozgunu ile başlayan bu daimi geri çekilme,
aslında Sakarya Savaşı’na (1922) kadar sürmüştür.
Bu, aynı zamanda Osmanlıların birçok felaketle birlikte, bütün Orta
Avrupa ve Balkanları kaybetme sürecidir.
31
Çeşme ve Navarin Faciaları (1770, 1827):
Çeşme savaşı, Kırım’ın kaybedildiği Küçük Kaynarca Antlaşması ile
sonuçlanan 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşının devam ettiği bir
sırada, Çeşme açıklarında Rus donanmasının bir baskınla Osmanlı
donanmasını yakıp tamamen yok ettiği bir savaştır.
Navarin Deniz Savaşı (1827) ise, İngiliz-Fransız ve Rus müttefik
donanmalarının Navarin’de Osmanlı donanmasını yok ettiği savaştır.
32
Doksanüç Harbi Felaketi (1877-1878):
Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında 1877-1878 yıllarında Balkan
ve Kafkas cephelerinde cereyan eden bu savaş, Rusların kesin
zaferiyle sonuçlanmıştır.
Savaş sonunda, Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olmuş;
Kars, Ardahan, Batum kaybedilmiş; Bulgaristan’a özerklik verilmiş;
Avusturya Bosna-Hersek’i işgal etmiş; İngiltere de Kıbrıs’a
yerleşmiştir.
Böylece, Balkan topraklarının çok büyük bir kısmı kaybedildi. Savaşla
birlikte, Balkanlar’da (özellikle Bulgaristan’da) yüzbinlerce TürkMüslüman katledildiği gibi, bir o kadarı da asırlardır yaşadığı
topraklardan sürüldü.
33
Savaşın Doğu Anadolu-Kafkas cephesinde de geniş çapta asker ve
sivil kayıpları olmuş; Müslümanlar ile Ermeniler arasında kanlı
çatışmalar meydana gelmiştir.
Savaş meydanlarında ölenlerin sayısı 300-400 bin civarında iken,
göçe zorlanan Müslümanların sayısı ise, 1 milyona yaklaşıyordu. Bu
dönemde, sadece İstanbul’daki muhacirlerin sayısı bile birkaç yüz
bine ulaşmıştır.
Savaş, Osmanlı Devleti’ni tam bir felaket ve kaos ortamına soktuğu
gibi, Rusya’ya ödenmek zorunda kalınan yüklü savaş tazminatı da
ağır bir külfet oluşturmuştur.
34
Balkan Savaşları Felaketi (1912-1913):
Osmanlı Devleti ile Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve
Karadağ’dan müteşekkil Balkan devletleri arasında meydana gelen
ve Balkanlar’daki bütün toprakların kaybedildiği savaşlar dizisidir.
Edirne’yi işgal eden Bulgarlar, başkent İstanbul’u tehdit eder hâle
gelmiştir. Yaklaşık dört yüz yıldır yönettiği Balkan devletleri karşısında
alınan bu ağır mağlubiyet, tıpkı Doksanüç harbinde olduğu gibi,
Balkanlar’dan Türk ve Müslümanların bir kez daha katliamlara
uğramasına ve sürülmesine sebep olmuştur.
35
Zor şartlar altında canını kurtarıp İstanbul’a ulaşabilen yüzbinlerce
göçmen, başkent ve Anadolu’da çeşitli bölgelere yerleştirildi.
Sonuç olarak, Balkan savaşları, büyük çapta asker ve toprak
kayıplarının yanı sıra, Balkanlı Müslüman ve Türkler için de birçok
felaketle sonuçlanmıştır.
36
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti (1914-1918):
Yaklaşık dört yıl süren I.Dünya Savaşı’na Almanya’nın safında
katılması, Osmanlı Devleti’nin tasfiye edilmesiyle sonuçlanmıştır.
Birçok farklı cephede savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti,
Çanakkale ve Irak (Kutulammare) cephelerinde gösterdiği büyük
başarılar dışında, Kafkas-Doğu Anadolu ve Ortadoğu cephelerini
yenilgiyle tamamlamıştır.
Sonuçta savaştan mağlup ayrılan Osmanlılar, başta Ortadoğu-Arap
coğrafyası olmak üzere geniş topraklar kaybetti. Savaş
meydanlarında yenilginin en önemli sonuçlarından biri de, insan
kaybıdır.
37
Nitekim, savaş boyunca 2 milyon 850 bin askeri personeli silah altına
alan Osmanlılar, 400 bini yaralı, 250 bini kayıp ve esir ve 400 bini de
ölü olmak üzere toplam 1 milyondan fazla kayıp (genel mevcudun
%35’i) vermiştir.
Bu kayıplara, açlık ve savaşların kaçınılmaz felaketi olan salgın
hastalıklar da dâhildir. Yapılan bir hesaplamaya göre, o günkü
şartlarda yaklaşık 1,5 milyar dolar harcanmış; toplam 15 savaş
gemisi kaybedilmiştir.
38
Özellikle Ruslar ve Ermenilere karşı savaşılan Doğu Anadolu-Kafkas
cephesinde büyük miktarda sivil kayıpları oldu. Ruslar 1915-1916
yıllarında Doğu Anadolu vilayetleriyle Gümüşhane ve Trabzon’u işgal
etmişti.
Rus işgal sahasında Rus, Kozak ve özeellikle de Ermeni çeteleri
yaklaşık 1 milyon Müslümanı katletti. Kurtulabilenler ise, Anadolu’nun
içlerine doğru göç etti.
Savaş öncesi bu bölgelerde 2 milyon 600 bin Müslüman yaşıyordu.
Bunun bir milyonu salgın hastalık, açlık ve katliam sebebiyle öldü.
39
Savaşın bitimine doğru, ülke dahilinde en az 1,5 milyon göçmen ve
mülteci vardı. Savaştan sonra, Yunanlıların işgal ettiği (1919) Batı
Anadolu’da ise, 600 binden fazla Müslüman ölmüştü.
Bu bölgede 1,5 milyon Anadolu Türk’ü ya göçmüş veya ölmüştü.
Rum ve Ermeniler ise Yunan ordusunu takiben Anadolu’yu terk
etmişlerdir.
Bölgede nüfus kaybına uğramayan tek topluluk ise Musevîler idi.
40
I. Dünya Savaşı Çanakkale
Cephesi’nden bir görüntü
41
10.3. Tarihteki Bazı Büyük Soykırımlar
Endülüs Müslümanları’na İspanya’da Uygulanan Soykırım (XV.
Yüzyıl):
İspanya’da kurulan Endülüs Emevi Devleti, Batı’ya da ışık tutan bir
kültür ve medeniyet meydana getirmişti.
Ancak, zaman içinde zayıflayan bu devlet (Beni Ahmer), Endülüs
İslam medeniyetini İspanya’dan yok etmek isteyen Hıristiyan Haçlı
zihniyeti (Kastilya ve Aragon Krallıkları) tarafından yıkıldı (1492).
42
Bu esnada Yahudiler de ülkeden kovulduklarından, Osmanlı
topraklarına kabul edildiler. Ancak, yüzbinlerce Endülüslü Müslüman
tam bir soykırıma tâbi tutulduğu gibi, bu medeniyetin izleri de
tamamen silinmeye çalışıldı.
Uygulanan soykırımla birlikte, parlak bir medeniyetin izlerinin
topyekün silinmek istenmesi açısından bu gelişme de tam bir felaket
niteliğini taşır.
43
Avrupalıların Amerikalı Yerliler ve Afrikalı Kölelere Karşı
Soykırımı:
Resmen kabul edilmemiş olsa da, 1492’de Amerika’nın keşfinden
sonra başta İspanyol, İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Avrupalılar,
yerli halkalara karşı katliamlar ve soykırımlar yapmışlardır.
Zengin olmak ve yerleşmek amacıyla Avrupa’dan Amerika’ya
gidenlerin, birkaç yüzyıl içerisinde milyonlarca Kızılderiliyi katletttikleri
tahmin edilmektedir.
44
Böylece, Kızılderililer’in nüfusları yüzbinlere kadar düşmüştür. Benzer
şekilde, İspanyollar da Orta ve Güney Amerika’daki Aztek, İnka ve
Maya gibi topluluk ve medeniyetlerin izlerinin silinmesinde etkili
olmuşlardır.
Ayrıca, Afrika’dan Amerika’ya zorla çalıştırılmak üzere götürülen
yüzbinlerce kölenin de yine Avrupalılar tarafından çeşitli şekillerde
katledildiği bilinmektedir.
45
Fransızların Cezayir Katliamları ve Soykırımı (1830-1962):
XIX. Yüzyıl’ın başlarından itibaren sömürgecilik politikalarını
yoğunlaştıran Fransızlar, 1830’da Osmanlı toprağı olan Cezayir’i
işgal etmişti.
Bu işgale karşı, Emir Abdülkadir Cezayiri liderliğinde özgürlük savaşı
başlatıldı ve zaman zaman da başarılı oldu.
Ancak Fransızlar, bu tür hareketleri kanlı bir şekilde bastırdığı gibi, sık
sık uyguladığı katliamlarla da Cezayirlileri korkutup cezalandırmaya
çalıştı. Yaklaşık 130 yıllık bir dönemde, Fransız katliamları soykırım
boyutlarına varmıştır.
Nitekim, 1830’dan bağımsızlığın elde edildiği 1962’ye kadar 500
binden fazla Cezayirli bu sebeple hayatını kaybetmiştir.
46
Fransa’nın Cezayir’deki
katliamlarından bir görüntü
47
Dungan İsyanı ve Soykırımı (1862-1877):
Çin’de 1862 yılında etnik ve dini sebeplerle ortaya çıkıp 15 yıl devam
eden isyan “Hui azınlık savaşı” olarak da bilinir.
Qing Hanedanı tarafından Dunganlar, Huiler ve Uygurlar gibi
Müslüman gruplara uygulanan soykırım, 5 milyona yakın Çinli
Müslümanın öldürülmesiyle sonuçlandı.
Ayaklanma başarısızlığa uğradığında, Dunganlar’ın kalanları da
Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan’a kitlesel olarak göç etti.
Çin’in özellikle Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’ne olan baskısı son
yıllarda artarak devam etmektedir.
48
Almanlar’ın Namibya’da Uyguladığı Soykırım (XIX.yy):
Almanlar, 1890’ların başında, hammadde ve işgücünü karşılamak
amacıyla Güney Batı Afrika’da Namibya’ya yerleşmişti.
Çok zengin altın ve zümrüt madenlerini öncelikle ele geçirmeyi
hedefleyen Almanlar, yerli halklardan Herero ve Namaları kısa sürede
katlettiler.
130 bin civarında insandan geriye 15 bini sağ kalabildi.
49
Almanların Yahudi ve Diğer Topluluklara Karşı Uyguladığı
Soykırımlar (1933-1945):
Tarihteki en büyük soykırımlardan birini kuşkusuz, Hitler liderliğindeki
Nazi Almanyası gerçekleştirmiştir.
Nasyonel Sosyalizm çerçevesinde Büyük Almanya idealiyle hareket
eden Hitler Almanyası, iktidarın ele geçirildiği 1933 yılından, II.Dünya
Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılına kadar, 20 milyona yakın insanı
kurşuna dizmek, toplama kamplarındaki fırınlarda yakmak ve gaz
odalarında zehirlemek suretiyle soykırım uygulamıştır.
Saf Alman ırkını yaratmak amacıyla, Alman olmayan etnik grupları
tespit edip sınıflandırdılar.
Öncelikle, ülkedeki Çingenelerin çok büyük bir kısmı kısırlaştırdı.
50
Bundan sonra da, asıl hedef olarak seçilen Yahudiler soykırıma
uğratıldı. Almanya’da ve II.Dünya Savaşı’nda işgal edilen ülkelerde
yaşayan Yahudiler, yaş ve cins ayrımı yapılmadan toplama
kamplarındaki gaz odaları ve fırınlarda planlı bir şekilde katledildi.
Bu şekilde –Almanya ve dışındaki- yaklaşık 6 milyon Yahudi
soykırıma uğratıldı. Çingeneler, Komünistler, Yehova Şahitleri,
eşcinseller, akıl hastaları ve sakatlar, Ruslar, Polonyalılar, Slav
aydınlar, bazı din adamları, sendikacılar, bazı Afrikalılar ve rejim
karşıtları da bu katliamlardan nasibini aldı.
Soykırımların tebel sebebi ise, Yahudi nefreti (anti semitizm) ve nazi
ırkçılığı idi ve milyonlarca insan, “yaşama hakkı olmayan alt sınıf
ırklara mensup” olarak görüldüğü için katledilmiştir.
51
Yahudi soykırımında
fırınlarda yakılan cesetler
52
Ruanda’da Hutular’ın Tutsilere Karşı Soykırımı (1994):
Afrika ülkelerinden olan Ruanda’da nüfusun yaklaşık % 90’ı Hutu ve
% 9’u da Tutsi adındaki yerli kabilelerden oluşmaktadır.
Ülkede XIX. Yüzyıl’dan itibaren sömürgeci güç olarak bulunan
Belçika’nın da uyguladığı politikalar sonucu, iki gurup birbirine
düşman hâline geldi.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan seçimleri Hutu milliyetçileri
kazandıktan sonra onbinlerce Tutsi öldürüldüğü gibi, 150 bin kadarı
da başta Uganda olmak üzere komşu ülkelere sığındı.
Ancak, komşu ülkelerdeki Tutsiler, yaklaşık yarım milyon nüfusa
ulaşarak anavatanlarına dönüş için hazırlık yaptılar.
53
1990-1992 yıllarında Ruanda hükümetiyle giriştikleri silahlı mücadele
bir iç savaşa dönüştüyse de imzalanan ateşkesle durduruldu.
Ancak Hutular, 1994 Nisanı’nda Tutsileri satırlar ve sopalarla
katletmeye başladı.
Üç ayın sonunda 800 bin Tutsi acımasız bir şekilde öldürülerek tam
bir soykırıma tâbi tutuldu.
54
Sırpların Bosnalı Müslümanlara Uyguladığı Soykırım (19921995):
Aşırı milliyetçi Sırp Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in politikaları
doğrultusunda ve Bosna-Hersekli Sırpların liderleri General Ratko
Mladiç ve Radovan Karadziç’in faaliyetleri sonucunda, 1992-1995
yılları arasında yaklaşık 200 bin Bosnalı Müslüman, Sırp çeteleri
tarafından katledilerek kadınların da ırzına geçilmiştir.
Müslüman Boşnaklar, böylece Avrupa’nın göbeğinde ve aynı ırka
mensup oldukları bir topluluk (Sırplar) tarafından, Müslüman oldukları
için tam bir soykırıma tâbi tutulmuşlardır.
55
Görüldüğü üzere, tarihe damgasını vuran pek çok büyük soykırımı
Avrupalılar yapmışlardır.
Etnik ve dini radikalizmden kaynaklanan bu soykırımların her biri,
insalık tarihi açısından büyük felaketlerle sonuçlanmıştır.
56
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Bu bölümde, İnsanlık tarihi boyunca yaşanılan bazı önemli savaşların
neden olduğu can ve mal kayıpları ile şehirlerin harap olması, göç ve
hastalık gibi afet boyutları ele alınmıştır.
Ayrıca, geçmişte meydana gelen ve milyonlarca insanın ölümüyle
sonuçlanan önemli bazı soykırım ve katliamların yine afet boyutları
üzerinde durulmuştur.
57
Türk tarihini de önemli ölçüde etkileyen Moğol istilası ve Haçlı
Seferleri, Timur’un fetihleri, Avrupalıların kendi aralarında yaptıkları
Mezhep Savaşları, Rusya sivil savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, II.
Kongo Savaşı, tarihte yaşanmış en kanlı ve dolayısıyla felaketle
sonuçlanan savaşlar arasında yer almaktadır.
58
Osmanlı-Türk tarihinde ise, Ankara Savaşı, II. Viyana bozgunu,
Doksanüç Harbi ve Balkan Savaşları gibi büyük felaketlerle
sonuçlanan savaşlar bulunmaktadır.
Ayrıca tarihte, Hıristiyanların Endülüs Müslümanlarına; Avrupalıların
Amerikan yerlilerine; Hitler Almanyası’nın Yahudilere; Sırpların
Müslüman Boşnaklara, Almanlar’ın Namibyalılara; Ruanda’da
Hutular’ın Tutsilere; Fransızların da Cezayirlilere uyguladığı büyük
soykırımlar ve felaketler bulunmaktadır.
Bakıldığında, tarihe damgasını vurmuş olan bu büyük soykırımların
çok büyük bir kısmının Avrupalılar tarafından gerçekleştirilmiş olması
dikkate değerdir.
59
auzef.istanbul.edu.tr
60
Download