içindekiler - TC DİB. Trabzon Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürlüğü

advertisement
T. C.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
TRABZON-AKÇAABAT- DARICA
EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ
İSLAM AİLE HUKUKUNDA NAFAKA
BİTİRME TEZİ
Abdullah SÖYLEMEZ
TRABZON–2007
T. C.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
TRABZON-AKÇAABAT- DARICA
EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ
İSLAM AİLE HUKUKUNDA NAFAKA
BİTİRME TEZİ
Abdullah SÖYLEMEZ
Tez Danışmanı:
Hayati DOKSANOĞLU
TRABZON–2007
II
ÖNSÖZ
Kâinatı, içindekileri eşsiz gücü ve kudretiyle yaratıp, idare eden Yüce Allah’a
hamdü senalar, insanlığın efendisi, peygamberimiz Hz. Muhammed’e salatü selam,
O’nun âl ve ashabına rahmet ve mağfiret, O’nun gibi yaşamaya gayret edenlere
müjdeler olsun.
Aile en eski sosyal kurumlardan biridir. En dar anlamı ile karı-kocadan
meydana gelen, en geniş manası ile de evlilik ve kan bağı ilişkileri ile birbirine bağlı
bulunan kişileri kapsayan aile, toplumun çekirdeğidir. Aile ne kadar sağlam yapıya ve
düzenleyici kurallara bağlanırsa toplumun yapısı da o nispette güçlü ve varlığı sürekli
olur. Bütün hukuk sistemleri bu gerçeği göz önünde bulundurarak aile müessesesine
önemle eğilmiş, devletler temel yasalarında bu hususu düzenleyen hükümlere yer
vermişleridir. İslam Hukuku da aileye gerekli değeri vermiş ve aile fertleri arasındaki
ilişkileri düzenleyen birçok kaideyi ana kaynakları ile belirlemiştir.
İnsanın hayatının devam edebilmesi için gerekli ihtiyaçların temini şeklinde
ifade edilen nafaka, eşler arasındaki birliğin devamında ve aile topluluğunun huzur ve
mutluluğunda, dolayısı ile toplum hayatında son derecede önemli bir müessesedir.
Bizde çalışmamızda nafaka müessesesini incelemeye gayret gösterdik.
Çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde nafakanın manasını ve
muhtevasını ele aldık. Birinci bölümde eşin nafakasını teferruatlıca ve Medeni Hukuk
ile mukayeseli olarak değerlendirdik. İkinci bölümde usul-füru nafakasını inceledik.
Üçüncü bölümde ise mülkiyet nafakasına kısaca değinmeye gayret gösterdik.
Çalışmamın başından beri bizlere her türlü imkânı sağlayan ve yardımlarını
esirgemeyen müdürüm Sayın Zeki YAVUZYILMAZ’a,
rehberliği ile çalışmamıza
katkıda bulunan tez danışmanım sayın hocam Hayati DOKSANOĞLU beye, maddi
manevi her türlü destekleriyle yanımda yer alan sayın hocalarıma ve kıymetli
arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
TRABZON 2007
Abdullah SÖYLEMEZ
III
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ........................................................................................................................................................ I
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................................ IV
KISALTMALAR .................................................................................................................................. VIII
GİRİŞ .......................................................................................................................................................... 1
I. NAFAKA KELİMESİNİN MANASI .................................................................................................. 2
A. Nafaka Kelimesinin Lûgat Manası ................................................................................................. 2
B. Nafaka Kelimesinin Terim Manası ................................................................................................ 3
II. NAFAKANIN MUHTEVASI ............................................................................................................ 5
A. Genel Olarak ................................................................................................................................. 5
B. İaşe Maddeleri ............................................................................................................................... 5
C. Giyim Eşyaları ............................................................................................................................... 7
D. Mesken ........................................................................................................................................... 9
E. Hizmetçi Masrafları ..................................................................................................................... 12
F. Hıdâne Ücreti .............................................................................................................................. 14
G. Hekim, Tedavi, İlaç ve Bazı Yan Harcamalar ............................................................................. 15
H. Nafaka Alacaklısının Evlendirilmesi ........................................................................................... 16
I. Techiz ve Tekfin Masrafları .......................................................................................................... 17
III. NAFAKANIN HUKUKÎ (HAK ETME) SEBEPLERİ ................................................................... 18
BİRİNCİ BÖLÜM ................................................................................................................................... 20
ZEVCİYET SEBEBİYLE NAFAKA ..................................................................................................... 20
I. EŞİN NAFAKAYI ALMASININ ŞER’İ DELİLLERİ ...................................................................... 20
A. Kitap ............................................................................................................................................ 20
B. Sünnet .......................................................................................................................................... 21
C. İcma ............................................................................................................................................. 22
D. Akıl .............................................................................................................................................. 22
II. KADININ NAFAKAYI HAK ETME SEBEPLERİ ......................................................................... 22
A. Aralarındaki Evliliğin Sahih Olmalı ............................................................................................ 22
B. Kadın Kendisini Kocasına Tam Olarak Teslim Etmeli ................................................................ 23
C. Kadın Kendisinden İstifade Edilebilir Olmalı ............................................................................. 23
D. Şer’i Bir Özür Olmadan Veya Kocadan Kaynaklanan Bir Durum Hariç Erkeğin Kadını Tutma
Hakkı Kaybolmamalı. ....................................................................................................................... 25
III. KADINDAN NAFAKANIN KALKMASI ..................................................................................... 26
A. Hâkim kararı veya karşılıklı anlaşma olmadan zamanın geçmiş olması ..................................... 26
B. Geçmiş nafakadan ibra etmekle nafaka düşer ............................................................................. 26
C. Eşlerden birinin ölümü ile de nafaka düşer ................................................................................. 26
D. Kadının nüşuzu nafakayı düşüren diğer bir sebeptir ................................................................... 27
E. Karı-koca arasındaki din farkı karı-koca nafakasını etkilemez ................................................... 27
IV. EŞİN NAFAKASINDA MUHTELİF MESELELER...................................................................... 28
A. Evlilik Nafakasının Borçlusu ....................................................................................................... 28
1. Kadının Hastalanması Durumunda Nafaka .............................................................................................. 28
2. Kadının Yolculuğu Durumundaki Nafaka ................................................................................................ 29
3. Kocanın Başka bir Şehre Taşınması Durumunda Nafaka ........................................................................ 30
4. Nafakanın Takdirinde Kimin Durumu Esas Alınır? ................................................................................. 31
5. Erkeğin Gaip Olduğu Durumunda Eşin Nafakası .................................................................................... 32
6. Nafaka Mükellefiyeti Sahip Olan Kocanın Nafakayı Ödemekten Kaçınması .......................................... 34
a. Zengin kocanın infaktan kaçınması ..................................................................................................... 35
b. Kocanın fakir olması sebebiyle infaktan kaçınması; ........................................................................... 36
V. İDDET DÖNEMİNDEKİ KADININ NAFAKASI .......................................................................... 37
A. Giriş ............................................................................................................................................. 37
B. Ayrılığın Sebepleri ve Nafakaya Etkisi ........................................................................................ 38
IV
1. Ayrılık Kocanın Ölümü İle Gerçekleşmiş İse .......................................................................................... 38
2. Ayrılık Kocanın Ölümü Dışında Bir Sebeple Gerçekleşmiş İse ............................................................... 38
a. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Uygun Olması: ............................................ 39
aa. Kocanın karısını boşaması: .......................................................................................................... 39
ab. Kocanın Lian ............................................................................................................................... 39
ac. Kadının i’la .................................................................................................................................. 39
ad. Kadının muhalea .......................................................................................................................... 39
ae. Kocanın İslamı kabuldeki muhalefeti sebebiyle ayrılık: .............................................................. 40
af. Buluğ muhayyerliğinde kocanın feshi talep etmesi: ..................................................................... 40
b. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Aykırı Olması: ............................................. 40
ba. Kocanın irtidat etmesi suretiyle meydana gelen ayrılık: .............................................................. 40
bb. Müsaharayı yasak kılan fiilin koca tarafından meydana gelmesi ile ayrılığın olması: ................. 40
c. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Ayrılık Sebebinin Hukuka Uygun Olması Durumu: .............. 41
ca. Buluğ muhayyerlinde kadının fesih hakkını kullanması: ............................................................. 41
cb. Kadın evleneceği kimseye denklik şartı koşar, karşı taraf bu şartı kabul etmesine rağmen aksi
durumun ortaya çıkması hali: ............................................................................................................ 41
cc. Kadının tayin edilen mehirinin Mehri Misil’den .......................................................................... 42
cd. Kocadaki bir cinsel ayıp ve kusur sebebi ile kadının ayrılığı istemesi: ........................................ 42
d. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Sebebin Hukuka Aykırı Olması Durumu: ............................. 42
da. Kadının İslam dininden çıkması .................................................................................................. 43
db. Kadının kocasının usul ve furuuna karşı Hürmeti Müsaharayı gerektirecek bir fiilde bulunması
hali ..................................................................................................................................................... 43
VI. EŞİN NAFAKASININ İSLAM HUKUKU VE MEDENİ HUKUK AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ ..................................................................................................................... 43
A. Giriş ............................................................................................................................................. 43
B. Türk Medenî Hukukunda Nafaka ................................................................................................. 44
1. Bakım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu .......................................................................................... 44
a. Sıyanet Nafakası: ................................................................................................................................ 46
b. Tedbir Nafakası: ................................................................................................................................. 46
c. İştirak Nafakası: .................................................................................................................................. 47
2. Yardım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu ........................................................................................ 47
a. Yardım Nafakası: ................................................................................................................................ 48
b. Yoksulluk Nafakası: ........................................................................................................................... 48
C. Eşin Nafakasının İslam Hukuku ve Medeni Hukuk Açısından Karşılaştırılması .................................... 49
İKİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................................................... 52
GARABET SEBEBİYLE NAFAKA(USUL-FÜRU VE CİVAR HISIMLAR NAFAKASI) ............. 52
I. GİRİŞ ................................................................................................................................................. 52
A. Evlilik nafakası ve hısımlık nafakası arasındaki farklar. ............................................................. 53
B-Hısımlık Nafakasının Şer’i Delilleri ............................................................................................. 54
1. Kitap ........................................................................................................................................................ 54
2. Sünnet ...................................................................................................................................................... 55
3. İcma ......................................................................................................................................................... 56
4. Akıl .......................................................................................................................................................... 56
C. Hısımlık nafakasının başlaması ve son bulması .......................................................................... 57
1. Başlangıcı................................................................................................................................................. 57
2. Son Bulması ............................................................................................................................................. 57
a. Taraflardan birisinin ölmesi ile ........................................................................................................... 57
b. Nafaka alacaklısının mali durumunun düzelmesi ile........................................................................... 58
c. Nafaka alacaklısının acizliğinin son bulması ...................................................................................... 58
d. Kız veya kadın nafaka alacaklısının evlenmesi ile .............................................................................. 58
e. Erkek çocukların ergenlik çağına ulaşması ile .................................................................................... 59
f. Nafaka borçlusunun zenginlik halinin ortadan kalkması ile ................................................................ 59
g. Nafaka borçlusunun çalışıp kazanma imkânının ortadan kalkması ..................................................... 59
h. Ön sıralarda bulunan nafaka borçlularının ödeme gücüne kavuşmaları ile ......................................... 60
II. FÜRU HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI, USUL HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU
OLMA DURUMLARI .......................................................................................................................... 60
A. Giriş ............................................................................................................................................. 60
B. Nafaka Alacaklısı Füruda Aranan Şartlar ................................................................................... 62
1. Fakirlik Hali ............................................................................................................................................. 62
2. Gelir Temininden Aciz olmak .................................................................................................................. 64
V
3. Nafaka Alacaklısı Füruun Hür Olması Şarttır. ......................................................................................... 65
4. Nafaka Alacaklısı Füruun Harbi Olmaması Şarttır. ................................................................................. 65
C. Nafaka Borçlusunda Aranan Şartlar ........................................................................................... 65
1. Zengin Olmak .......................................................................................................................................... 65
2. Hür Olmak ............................................................................................................................................... 66
3. Nafaka Yükümlüsünün Harbi olmaması .................................................................................................. 67
4. Usul-Füru Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Varlığı .................................................................................. 67
D. Füruun Nafaka Alacaklısı, Usulün de Nafaka Borçlusu Olması Durumundaki Yükümlülük Sırası
ve Borç Nispetleri ............................................................................................................................. 67
1. Baba Sağ İse, ............................................................................................................................................ 67
a. Füruun nafakasından anne- baba müştereken miras payları oranında sorumludurlar. ......................... 68
b. Yaş Durumuna Bakılmaksızın Füruun Nafakasından Sadece Baba Sorumludur. ............................... 68
2. Babanın Fakir Olması İhtimali ................................................................................................................. 68
3. Babanın Çalışıp Kazanmaktan Aciz Olması ............................................................................................ 69
4. Babanın Kazancının Fürun Nafakasına Yetmemesi durumu .................................................................... 70
5. Babanın Gaip Olması ............................................................................................................................... 70
6. Babanın Ölmesi ........................................................................................................................................ 70
a. Terikenin Mevcut Olma İhtimali ......................................................................................................... 71
b. Terikenin Mevcut Olmama İhtimali .................................................................................................... 71
III. USUL HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI FÜRU HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU
OLMA DURUMLARI .......................................................................................................................... 72
A. Giriş ............................................................................................................................................. 72
B. Nafaka Alacaklısı Usulde Aranan Şartlar.................................................................................... 72
1. Fakirlik Veya Acizlik İçerisinde Bulunma ............................................................................................... 72
2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama ........................................................................................................ 73
3. Nafaka Alacaklısının Hür Olması ............................................................................................................ 73
4. Harbi Olmamak ........................................................................................................................................ 73
5. Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ............................................................................................................ 74
C. Nafaka Borçlusu Füruda Bulunması Gereken Şartlar. ................................................................ 74
1. Zenginlik .................................................................................................................................................. 74
2. Gelir Temini İmkanı ................................................................................................................................. 74
3. Acizlik İçerisinde Bulunmama ................................................................................................................. 75
4. Füruun Harbi Olmaması ........................................................................................................................... 75
5. Aralarında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ........................................................................................... 75
D. Usulün Nafakasından Füruun Yükümlülük Sırası Ve Borçluluk Nispetleri ................................. 76
1. Hanefi Mezhebinin Görüşü ...................................................................................................................... 76
2. Şafi Mezhebinin Görüşü .......................................................................................................................... 77
3. Hanbelî Mezhebinin Görüşü .................................................................................................................... 78
4. Maliki Mezhebinin Görüşü ...................................................................................................................... 78
IV. CİVAR HISIMLARIN NAFAKASI ............................................................................................... 78
A. Giriş ............................................................................................................................................. 78
B. Hısımlık Nafakası Alacaklısında Bulunması Gereken Şartlar ..................................................... 79
1. Acizlik ...................................................................................................................................................... 79
2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama ........................................................................................................ 79
3. Taraflar Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ............................................................................... 80
4. Nafaka Alacaklısının Hür Olması ............................................................................................................ 80
5. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması..................................................................................... 80
C. Nafaka Borçlusunda Bulunması Gereken Şartlar ........................................................................ 80
1. Nafaka Borçlusunun Zengin Olması ........................................................................................................ 80
2. Nafaka Alacaklısına Talep Anında Muris Olmak .................................................................................... 81
3. Nafaka Borçlusunun Hür Olması ............................................................................................................. 81
4. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması..................................................................................... 81
D. Civar Hısımlar Arasındaki Nafaka Yükümlülüğünde Mükellefiyet Sırası ve Borçluluk Oranları 81
1. Mirasçılık Esası ........................................................................................................................................ 81
2. Mahremiyet Esası ..................................................................................................................................... 82
3. Talep Anındaki Mirasçılık Durumu ......................................................................................................... 82
4. Mirastaki Pay ........................................................................................................................................... 82
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM .................................................................................................................................. 83
MÜLKİYET NAFAKASI ....................................................................................................................... 83
VI
I. GİRİŞ ................................................................................................................................................. 83
II. CANSIZLARIN NAFAKASI ........................................................................................................... 84
III. CANLILARIN NAFAKASI............................................................................................................ 85
1. Hayvanlar ..................................................................................................................................... 85
2. Köleler ve Cariyeler ..................................................................................................................... 85
SONUÇ ..................................................................................................................................................... 87
KAYNAKÇA ............................................................................................................................................ 90
VII
KISALTMALAR
a. s.
: Aleyhisselam
Bkz.
: Bakınız
c.
: Cilt
cc.
: Celle celâluhû
Çev.
: Çeviren
E
: Esas
H.
: Hicrî
HD
: Hukuk Dairesi
HUMK
: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
Hz.
: Hazreti
İ. A.
: İslam Ansiklopedisi
İct.
: İctihat
İİK.
: İcra İflas Kanunu
İst.
: İstanbul
K.
: Kanun
Kül.
: Külliyat
M.
: Milâdî
Md.
: Madde
MK.
: Medeni Kanun
Ö.
: Ölümü
r. a.
: Radiyallahu Anh
s.
: Sayfa
sav.
: Sallalahu Aleyhi ve Selem
T. D. V.
: Türkiye Diyanet Vakfı
VIII
tr.
: Tarihsiz
Trc.
: Tercüme Eden
vb.
: ve benzeri
vf
: Vefatı
Y.
: Yargıtay
Y. HGK
: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Y. İct. BK
: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Y. İİD
: Yargıtay İcra İflas Dairesi
IX
GİRİŞ
Birçok toplumun kanuni düzenlemelerinde temel hukuk kaynağı olarak
insanlığa hizmet eden İslam hukuku, aile müessesesine büyük önem vermiş, bu
müessesenin korunması ve yaşatılması için birçok kanuni düzenleme getirmiştir. Bu
müesseselerden birisi de nafakadır.
İnsanın yaratılışı gereği, toplu halde yaşamaya olan ihtiyacı göz önüne
alındığında, yemek, içmek, giyim ve barınak gibi en temel ihtiyaçları ile bunlara bağlı
diğer ihtiyaçların karşılanması, elbette ki bazı kurallar çerçevesinde olacaktır. Bunun
gereği olarak da ahenkli bir toplum hayatı isteyen insanların, bazı kurallar düzenleyerek,
toplu yaşayış nizamlarının bozulmaması bakımından bu düzenlemelere hep birlikte
uymaları gerekecektir.
Toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ve bireyleri arasında beraberliği
temin etmek konumunda olan ailenin ve bireylerinin de bir takım sorumlulukları ve
uymak zorunda oldukları bir takım görevleri vardır. Bu kurallara uyulmadığı takdirde
ailenin hayatiyetini devam ettirmesi söz konusu olmaz. İslamın korunmasını zarurî
kıldığı Zarurat-ı Diniyye’den ikisi, konumuz olan nafaka ile yakından ilgilidir.
Bunlardan birincisi “canın korunması”dır ki, zaten nafaka kişinin hayatiyetini devam
ettirebilmesi için gerekli harcamalar şeklinde tanımlanmıştır. İkincisi ise, “neslin
korunması”dır ki, bu da bir anlamda ailenin korunmasına bağlıdır.
Olgun ve erdemli bir insanın yapması gereken, hak ve hukuka riayet edip,
beraberce yaşadığı insanları mağdur etmeden ve onların haklarına tecavüz etmeden
hayatını sürdürüp, karşılıklı rıza ile yaşamın devam etmesini sağlamaktır. Ancak
insanlık tarihinin başlangıcından itibaren, insanlar kendilerinden beklenen davranışları
yerine getirmekte bir takım kusurlar işlemişler, buna bağlı olarak da, kendilerine
hukukun müdahale etme hakkı doğmuştur. Zira hukukun en temel gayesi de insanlığın
huzurunu temin etmektir. Meselenin konumuzla alâkalı yönüne gelince, İslam hukuku
da ailenin korunmasına büyük önem vermiş, aile içerisinde kişilerin uyması gereken bir
takım kurallar tesis etmiş, bu kurallara uyulmadığı takdirde hukukun buna müdahale
etme hakkının olduğunu belirtmiştir.
İnsanın yaşamının kendisine bağlı olduğu ve ana hatlarıyla iaşe, giyim, mesken
ve zaruri ihtiyaçları içine alan “nafaka” her dönem farklı bir önem arz etmiştir.
Günümüzde ise toplumdaki aile yapısının biraz değişmesi, kadının çalışma hayatına
girmesi, artan göçler sebebiyle kişilerin ana babasını, duruma göre eşini terk ederek
farklı yerlere gitmeleri ve orada yeniden evlenerek geride bakmakla yükümlü olduğu
kimseleri bırakmaları vb. meseleler yeni hukuki meselelerin doğmasına sebep teşkil
etmiştir.
Önemini asla kaybetmediğini düşündüğümüz ailenin yaşatılması için alınan
önemli tedbirlerden biri olan nafaka müessesesi, çalışmamızın konusunu teşkil
etmektedir. Çalışmamızda Hanefi mezhebinin klasik eserlerinde konu ile ilgili yer alan
değerlendirmeleri genel manada incelemeye gayret gösterdik. Bununla birlikte yakın
dönemde ve günümüzde konu ile ilgili yapılan çalışmalardan yararlanmaya gayret ettik.
Konumuzla ilgili farklı görüş bildiren mezheplerin değerlendirmelerini kendi
kaynaklarından araştırmaya çalıştık. Genel manada nafakanın anlamı ve mahiyeti,
Medeni Hukukla mukayeseli olarak eşin nafakası, ana hatları ile usul ve füru nafakası
ve son olarak kısaca hayvanların ve bitkilerin nafakası çalışmamızın sınırları
dâhilindedir.
I. NAFAKA KELİMESİNİN MANASI
A. Nafaka Kelimesinin Lûgat Manası
Nafaka asıl itibariyle Arapça bir kelimedir ve Arap Dili’nde “enfaka” fiilinin
mastarı olan “infak”tan isimdir. Arap dilcileri, bu kelimenin aslının birden fazla mana
ifade ettiğini söylerler. Konumuzla ilgili görünen bu manaları söyle sıralayabiliriz:
 Bir şeyin tükenip bitmesi ve azalması,
 Ölmek,
 Çarşı pazarın rayiç olması,
 Revaç bulup isteklisi çoğalmak,
2
“Nafaka” kelimesi de lügatte “yenecek yemek, katık, maişet ve diğer zaruri
ihtiyaçların karşılanması maksadıyla şahsın kendisi ve aile fertleri için harcadığı her
şey”dir. Kelimenin çoğulu olan “nafakalar” manası ise Arapçada üç ayrı kelimeyle
karşılanmıştır. Bunlar “nafakat, enfak ve nifak” kelimeleridir. Ez-Zemahşeri (vf. 528
(H), 1133 (M)) Arapçada asli harflerinin ilki Nun, ikincisi Kaf olan bütün kelimelerin
lügat manalarına genellikle çıkış, gidiş gibi mefhumların hâkim olduğunu kaydederek
“nefeka, nefera, nefeha, nefese ve nefede” kelimelerini misal olarak gösterir. 1“Nafaka”
kelimesi lügat manasıyla Kuran’da 70’den fazla yerde2 hadislerde de bir hayli fazla
kullanılmıştır.
İslam hukukçuları “nafaka”nın terim manasının bu kelime manalarından
hangisinden alındığı hususunda tartışmışlardır. Ancak biraz sonra da terim manası
açıklanınca görülecektir ki, bu kelime manalarının her birinin lügat manasıyla ilgisi
bulunmaktadır.
B. Nafaka Kelimesinin Terim Manası
Âlimler genel itibariyle nafakadan kastedilen mananın aynı olduğunu
belirtmekle birlikte, sınırlarını çizme konusunda aralarında faklılıklar olduğu yapılan
tanımlardan anlaşılmaktadır. Bu tanımlardan birkaç tanesini ele alıp konuyu
değerlendireceğiz. “Geçimini üstlendiği kimsenin yiyecek, giyecek ve meskenini temin
etmesi” “Geçimini üstlendiği kimseye örfen yiyecek ekmek, katık ve içecekleri, giyecek
örtü ve üstlüğü, mesken, ev eşyası örfe göre su ve aydınlatma masrafları, temizlik
aletleri ve ihtiyaç duyulduğunda hizmetçi ücretinin ödenmesi”3 şeklinde kapsadığı
alanın çerçevesini çizen tanımlar yanında, meseleyi daha genel mana da ele alıp
“Kişinin bakmakla yükümlü olduğu şahısların sosyal seviyesine göre normal bir hayat
sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu ve mükellefin temin ile yükümlü bulunduğu
İbni Manzur, Lisan’ül Arab, Beyrut, 1990, c. 6, s. 4507; İbni Humam, Fethül Kadir, Daru’l-Kitabi’lİlmiyye, Beyrut, 1995, c. 4, s. 340; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye
Kamusu, İstanbul, Bilmen Yayınevi, tr. , c. 2, s. 444.
2
Fatır 35/29, Enam 6/60.
3
Mevsılî, İhtiyar, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1991, c. 4, s. 2; Muhammed Muhyiddin Abdülhamit,
Ahval’üş-Şahsıyye, Mektebetü’l-İlmiyye, Beyrut, 2003, s. 192.
1
3
şeylerin tümüne denir. ”4 şeklinde bir tanım son dönem âlimleri tarafından yapılmıştır.
Ancak bundan daha genel bir tanım şudur; “Devam ve hayatiyetin sürdürülebilmesi için
ihtiyaç hissedilen şeylerin devamlı teminidir.”5
Kanaatimizce yapılan bu son tanım mahiyet ve kapsam itibariyle daha
isabetlidir. Nafakanın hukuki sebepleri incelenirken de görüleceği üzere canlıların en
zaruri ihtiyaçları yanında canlı olmayan varlıklarında kendilerinden beklenen istifadenin
devam etmesi için gerekli harcamaları içine alan nafaka; yukarıdaki tariflerin içerisinde en
geniş manada meseleyi ele alan “hayatiyetin ve istifadenin devamı için lüzumlu
harcamalar”6 şeklinde yapılan tarifin daha isabetli olduğu görülmektedir.
Burada “hayatiyet” tabiri insan, hayvan ve bitkiler için; “istifade” kelimesi de
cansız eşya için kullanılmıştır. Bilindiği gibi insan hayatının normal bir şekilde devam
etmesi, yiyecek ve içeceklerinin, giyim eşyalarının ve ikamet edeceği bir yerin
sağlanmasına bağlıdır. Bu üç temel ihtiyaç çeşidi insanoğlunun doğumundan ölümüne
kadar, onlarsız olamayacağı şeylerdir. Her ne kadar hayvanların giyim eşyaları yok ise
de canlı kalabilmeleri için yiyecek, içecek maddeleriyle ahır, ağıl, kümes vs. gibi bir
yerin bulunması genellikle lüzumludur. Canlıların en durgun ve sakin şeklini temsil
eden, yerlerinin sabitliği yüzünden bazen kendilerine “cansızlar” dahi denilen bitki,
sebze ve ağaçlar da, birtakım mali harcamaları gerekli kılabilirler. Ev, dükkân, araba,
gemi vs. cansız mal ve eşya ise, kendilerinden faydalanılmak gayesiyle inşa ve imal
edildiklerinden, bu maksadın gerçekleşmesi onların devamlı bir şekilde kullanılmasını
icap ettirecek, zaman zaman ve hatta sık sık bakım ve tamirleri için masraf etmek
gerekecektir. Bu masraflar yapılmazsa, bir müddet sonra kendilerinden istifade imkânı
ortadan kalkabilir. İste cansız eşya ve maldan istifade imkânının devam etmesi,
canlıların da hayatiyetlerinin sürdürülmesi için gerek para olarak nakdi ve gerek eşya
olarak ayni harcamalar için kullanılan her şeye İslam hukukunda “nafaka” denmiştir.7
İbni Humam, c. 4, s. 340; Şirbini, Muğnil Muhtaç, Kahire, El Mektebetü et Tevfikiyye, c. 5, s. 168;
Zuhayli Vehbe, El Fıkhül İslami ve Edilletühü, c. 10, s. 7348, Bilmen, c. 2, s. 444.
5
Dini Kavramlar Sözlüğü, D. İ. B. Yayınları, Ankara, 2005, s. 511.
6
Özcan, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, İzmir, Çağlayan Yayınları, 1996, s. 12.
7
Özcan, s. 12.
4
4
II. NAFAKANIN MUHTEVASI
A. Genel Olarak
Konuya girişte yapmış olduğumuz tanımlar nafakanın muhtevası konusunda
bizlere yeterince ipucu vermekle birlikte islam âlimleri bu konuyu daha detaylı ele
almışlar ve nafakanın terim olarak ihtiva ettiği unsurlar üzerinde ayrı ayrı durmuşlardır.
Nafakanın şümulünü ilk önce cansız ve canlıların nafakası şeklinde ele almak
uygun olacaktır. Cansız eşya için kapsam hususunda söylenecek fazla bir şey yoktur.
Onların nafakasının kapsamı bakım, tamir ve benzeri mali harcamalardan ibarettir.
Canlıları kendi içinde hayvanların nafakası ve insanların nafakası şeklinde ele almak
daha iyi olur. Hayvanların nafakası daha sonra da ele alınacağı üzere barınacakları ağıl,
kümes, yiyecek ve içeceklerinden ibarettir. İnsanların nafakalarının kapsamına gelince,
insanın canlı olarak kalabilmesini sağlayacak en zaruri ihtiyaçları ile, hayati önemi olan
mali haklarının ifası girmektedir.8 Bunları da şu şekilde sıralayabiliriz. İaşe maddeleri,
giyim eşyaları, mesken, ev için lüzumlu eşyalar, hizmetçi masrafları, everme ile ilgili
yapılan masraflar, küçüklerin bakım masrafları, tedavi ve hekim harcamaları, ölünün
teçhiz ve tekfin masraflarıdır. Yukarıda sayılan bu maddelerin hepsinde âlimler ittifak
halinde değildirler. Bununla birlikte aralarındaki ihtilafların ne olduğunun anlaşılması
ve mahiyetlerinin tam anlamıyla kavranabilmesi için bu maddeleri teker teker ele
alacağız.
B. İaşe Maddeleri
Nafakayı vermekle sorumlu olan kişi nafaka alacaklısının her türlü yemek,
içmekle ilgili geçimiyle alakalı gıda maddelerini temin etmek9 ve alacaklıya teslim
etmek zorundadır. Eğer nafaka para olarak takdim edilecekse nafaka için ihtiyaç
duyulan maddelerin alacaklının eline geçecek şekilde verilmesi zaruridir10. Bunun
açılımı şudur. Yataktan kalkamayacak derecede hasta bir kimsenin nafakasını vermekle
Özcan, s. 12.
Özcan, s. 14.
10
Kâsanî, Bedaî, Beyrut, Dar-el Marefah, 2000 c. 4, s. 37.
8
9
5
sorumlu olan kimse sadece ekmeğin maliyetini kişiye vermekle nafaka borcundan
kurtulmuş olmaz. Aynı zamanda fırından alınan ekmeğin bu kişinin eline teslim
edilmesi de sağlanmalıdır. Veya kişi nafakayı bizzat ekmek olarak değil de buğday
olarak ödüyorsa bu durumda da öğütme, yoğurma, pişirme masraflarını da karşılamak
zorundadır.11
İaşe maddeleri genellikle su, tuz, un, yağ, soğan gibi yemek yapmaya yarayan
maddelerle, mutfakta kullanılan tencere, tabak, kaşık, çatal, bıçak gibi bu yemeklerin
pişirilmesinde kullanılan araç ve gereçlerden ibarettir. Bununla birlikte bu maddelerin
temizliğini sağlayacak maddelerle bunların bakım ve tamir masrafları da nafakanın
kapsamındandır. Ancak burada belirtilmesi gereken husus, bu maddeler naslarla
belirlenmemiştir. Bunların belirlenmesinde etkin rol oynayan örftür. Bu sebeple bu
maddeler örfe göre şekillenir. Zamanın ve mekânın değişmesine göre değişiklik arz
edebilir. Nitekim nafakanın delillerinden sayılan Hint Hadisi’nde Hz. Peygamber, Ebu
Süfyan’ın karısı Hind’e: “Kendine ve ailene yetecek miktarda al” demesi, yine Hz.
Peygamberin veda haccında yaptığı hutbesinde “kadınların sizin üzerinizdeki hakkı,
onların maruf bir şekilde yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. ” beyanında
bulunması, iaşe maddeleri konusunda toplumun içinde bulunduğu örfün ve kadının
durumunun gözetilmesinin esas olduğunun delilidir.12
Şafi Mezhebine göre; zengin olan kimse yiyecek maddesi olarak günlük iki
“müd”, fakir olan kimse ise bir “müd” nafaka vermek zorundadır.13 Ancak diğer
mezheplerde nafaka olan yiyecek maddelerinin takdir edilmesinde bir sınır ve ölçü
yoktur. Nitekim yukarıda zikredilen hadisi şeriflerde “kendine ve çocuklarına yetecek
miktarda al” şeklindeki Hz. Peygamber’in(s. a. v) beyanı, yiyecek maddeleri ve diğer
nafaka maddelerinin bir sınırı olmadığını gösteren bir delildir. Kim bu nafaka
maddelerine sınır koyarsa nassa muhalif davranmış olur. Nitekim Yüce Allah’ın
Özcan, s. 15.
Kâsanî, c. 4, s. 37; Şirbini, c. 5, s. 155.
13
Şirbini, c. 5, s. 153
11
12
6
“Onların rızkları ve giyimleri örfe göre babaya aittir.”14 buyruğu da bunun en önemli
delilidir. 15
Buradaki bir diğer hususta iaşe maddeleri konusunda mevsimlerin dikkate
alınması gereğidir. Bazı yiyecekler hem yazın hem kışın kullanılabilir iken bazısı
sadece mevsiminde kullanılmaktadır. Bu sebeple burada nafaka alacaklısının katığının
temini konusunda bu hususlar göz ardı edilmemelidir. Katıkta nafaka alacaklısının
hakkıdır. Adet üzere insanlar sadece ekmekle yetinmezler.16
Nafaka alacaklısı süt emen bir çocuk ise buradaki sütanne masrafları da
nafakadandır. Büyüklerin iaşeleri küçüklerin süt emmelerine tekabül eder.17 Bu mesele
ileride ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
C. Giyim Eşyaları
Kişinin giyinmesi islam açısından düşünüldüğünde iki gayeyi gerçekleştirmek
içindir. Bunlardan birincisi kişinin kendi menfaatine olmak üzere şahsi diğeri ise
umumîdir. Ancak bu iki durumda dinidir.18 Giyinme gayesinin şahsi olanı kişinin
sağlığını dış tesirlerden koruyarak, hastalanmaksızın bünyesinin mevsim şartlarına
uyum sağlaması, hareketli geçen hayatın akışı içerisinde vücudun zarar görmemesini
tabii fonksiyonunun engellenmemesini temin etmektir. Dolayısıyla bu durum kişinin
kendi şahsi menfaatiyle alakalı olan bir husustur. Ancak bu durum da islamla birebir
örtüşmekte, islamın korunmasını emrettiği beş temel gayeden biri olan canın
korunmasıyla doğrudan alakası bulunmaktadır. İslam sıhhatin korunması için çok
hassas davranmış, sağlığı nimet saymış, buna itina gösterilmesini şahısların
kendilerinden ve velilerinden istemiştir.19 Giyim eşyalarının ikinci kullanım amacı ise,
kadın olsun erkek olsun insanların başkalarınca görülmemesi gereken yerlerinin
örtülmesidir. Bu durum islam hukuku açısından sosyal gayeye matuftur. Toplumsal
14
Talak 65/7.
Kâsanî, c. 4, s. 37; Şirbini, c. 5, s. 153.
16
Şirbini, c. 5, s. 154, 155.
17
Mergınani, Hidaye, Beyrut, Şeriketü Darel Erkam Bin Ebil Erkam, c. 2, s. 333, Mevsılî, c. 4, s. 10.
18
Özcan, s. 16.
19
Buhâri Rikak 1; Tirmizi Zühd 1; İbnu Mace Zühd 15.
15
7
düzenin, cemiyet hayatının normal akışını engellememek için, hayatın normal seyrinde
akıp gitmesini temin maksadıyla islamın amme yararına aldığı sosyal tedbirlerden
biridir.20 İnsanların üreme ve çoğalmalarının amili olan cinsel içgüdünün kadın ve
erkekte, yaratılış gayesinin dışında tahrik edilip harekete geçirilerek fert, aile ve bütün
kesimleriyle içtimai bünyede rahatsızlıkların baş göstermemesi bakımından erkek ve
kadınların cinsi önemi olan cinsi cazibe ve çekicilik unsuru taşıyan vücutlarının bazı
yerlerinin yabancılara gösterilmemesi için örtülmesi islamın emridir. Aksi halde kamu
hukuku ihlal edilmiş olacağından, islam hukukunun bu emre uymayanlara müdahalesi
mevzu bahistir.21
Âlimler kadının giyim eşyalarını temin etme konusunun kocasının üzerine borç
olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.22 Yüce Allah K. Kerimde “Onların rızkı ve
giyimleri de çocukların babasına aittir.”23 Hz Peygamber (s. a. v) “Kadınların da sizin
üzerinizdeki hakkı örfe göre onların rızık ve giyeceklerinizi temin etmenizdir.”24
şeklinde ki beyanı kadınların giyim eşyalarının da erkeğin üzerine borç olduğunun bir
delilidir.
Giyim eşyalarının tespit edilmesi de yine içinde bulunulan çevrenin şartlarına
göre yani örfe göre ve eşlerin durumuna göre takdir edilir. Kadının emsallerinin
giydiğinin ölçüsünde olması esastır. Memleketin âdeti ve iklim şartlarına göre iç
çamaşırlar, onların üstüne giyilen ve ev içinde giyilen giyim eşyaları, ev dışında giyilen
manto, kaban, pardösü tarzı dış giyim elbiseleri nafakanın kapsamı içerisindedir.25
Alınan giyim eşyalarının nafaka alacaklısının kullanımına uygun olması esastır. Yani
duruma göre uzun boylu ve ya kısa boylu olması durumunda kişinin kullanımına uygun
olmalıdır. Bununla birlikte giyim eşyalarında islamın benimsediği prensipleri
gözetmekte esastır. Bir kişi eşine nafaka borcu olarak islamın tasvip etmediği mini etek
veya dar olup vücut hatlarını belli eden bir kıyafet almak zorunda değildir.
20
Nur 24/31; Ahzap 33/59; Buhari Salah 12; Ebu Davut Libas 34; Edep 130; Tirmizi Edeb 38, 40.
Özcan s. 17.
22
Serahsi, Mebsut, Beyrut, Darel-Marefah, 1986, c. 5, s. 181; Şirbini, c. 5, s. 159; İbni Abidin, Reddü’lMuhtar, Dar’ut Tabaatil Amire, c. 2, s. 886; Zuhayli, c. 10, s. 7389.
23
Bakara 2/233.
24
Ebu Davut Menasik 156; İbn Mace Menasik, 84; Darimi Menasik, 34; Ahmet bin Hanbel 5/72.
25
Özcan, s. 17.
21
8
Her ne kadar nafaka maddelerinde olan giyim eşyalarının sağlanmasında örf
etkili ise de, örneğin açık giyinmenin adet haline geldiği veya insanların çıplak denecek
tarzda hayat sürdükleri bir ortamda nafaka sorumlusu islamın gayelerini ve kurallarını
hiçe sayıp örfe göre hareket edemez. Zira bilinen bir kaidedir ki, “nassın olduğu yerde
örfe itibar olunmaz.”26
Giyim eşyalarının giyilecek durumda nafaka alacaklısına teslim edilmesi
gerekmektedir. Yani sadece elbisenin kumaşını vermek veya yerinden kalkamayacak
derecede hasta birisinin nafaka sorumlusunun elbiseyi kendisine ulaştırmadan terzide
bırakması durumunda nafaka sorumluluğu kendisinden düşmez. Zira nafakada aslolan
nafaka alacaklısının hizmetine nafaka maddesini sunmaktır. Aynı durum ayakkabı için
de geçerlidir.
İslam hukukçuları giyim eşyalarının altı ayda bir veya yılda bir verileceği
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ancak yine burada da dikkate örf alınır. Örfe göre hareket
edilir. Zira en başta belirttiğimiz giyinmenin maksatlarından olan vücudu dış
etkenlerden koruma meselesi iklime göre değişiklik arz edebilir. ‘Âdeten yazlık ve
kışlık olmak üzere yılda iki sefer elbisenin alınması esastır.27 Her meselede olduğu gibi
giyim konusunda fantezi, lüks ve gösterişe kaçmamak, ihtiyacı orta seviyede ve normal
giyim eşyalarıyla karşılamak, örfe uygunluk ve genel dini prensiplerin dışına çıkmamak
esastır.
Nafaka alacaklısı bebek ise, bebeğin ihtiyacı olan bez, çamaşır, zıbın gömlek,
önlük başlık gibi adeten lazım olan eşyalarda nafakanın kapsamındadır.28
D. Mesken
İaşe ve giyim maddeleri temin edilen kişinin barınmak için bir meskene ihtiyaç
duyması tabiidir. Bu sebeple nafaka vermekle sorumlu olan kişi, nafaka alacaklısına,
beşeri ihtiyaçlara cevap verecek şartları taşıyan, mükellefin mali durumuna uygun bir
Zeydan Abdülkerim, El Veciz Fi Usulü’l Fıkh, Beyrut, Müessesetü’r Risale, 1. Baskı, 2001, s. 256.
Serahsi, c. 5, 181; Kâsanî, c. 4, s. 38; Mevsılî, c. 4, s. 4; İbni Abidin c. 2, s. 886; Zuhayli, c. 10, s. 7390.
28
Özcan, s. 19.
26
27
9
barınma yeri hazırlaması kendisine bir borçtur.29 Bu hususta yüce Allah K. Kerim’de
“Onları
gücünüz
ölçüsünde
oturduğunuz
yerin
bir
bölümünde
oturtun.”30
buyurmaktadır. Ayet-i Kerime’den anlaşılan öncelikle meskenin, nafaka sorumlusu
üzerine bir borç olduğu hususudur. Ayet-i Kerime’den anlaşılan bir diğer husus ise,
mesken temini konusunda erkeğin mali gücünün dikkate alınması gereğidir.31 İaşe ve
giyim maddelerinde olduğu gibi burada da göz önüne alınması gereken husus, meskenin
örf ve adetler dikkate alınarak islamın temel ilkelerine uygunluğunun olması esasıdır.
Böyle bir meskende İslam hukukçuları aşağıdaki vasıfları saymışlardır.
a-Mesken nafaka alacaklısının din ve dünya işlerini görmeye müsait
olmalıdır.32 Buna göre ibadetlerle ilgili ne kadar ihtiyaçlar varsa hepsinin
karşılanabilmesi lazımdır. Mesela; abdest almak gusletmek için uygun imkânların
bulunması, namaz kılınabilecek durumda temiz bir mekânın olması esastır. Banyo
yapma imkânı olmayan yatmak için uygun bir odanın olmadığı, temizlik ve hijyen
şartlarını taşımayan bir meskenin temin edilmesi nafaka sorumlusunu borçtan
kurtarmaz. Sorumluluk üzerinden düşmez. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan
biri de meskenin temininde nafaka alacaklısının durumudur. Nafaka alacaklısı evlibarklı, çoluk- çocuk sahibi birisi ise bu kişiye gereken tuvaleti, banyosu, yemek yapmak
için mutfağı, çocuklardan ayrı yatak odasının bulunduğu bir mesken iken, evli olmayan
bir öğrencinin meskeni için tuvaleti banyosu dışarıda olan bir otel odası yeterli
olabilir.33
b-Mesken, nafaka mükellefi veya bir başkası nafaka alacaklısına zulmettiği
takdirde, ona yapılan bu haksızlığa mani olma gücüne sahip iyi komşular civarında
olmalıdır.34 Dolayısıyla bu şart tahlil edildiğinde görülecektir ki, insanların yerleşim
yerlerinden uzak, ıssız bir kenarda temin edilen mesken şer’i açıdan nafaka
sorumluluğunu kişiden düşürmez. Mesken, yerleşim yerlerine yakın olmakla birlikte
etrafta kendisine yardımcı olabilecek komşularının olduğu bir yerde olması da şarttır.
Mevsılî, c. 4, s. 8; Şirbini, c. 5, s. 163.
Talak 65/6.
31
Zuhayli, c. 10, s. 7391.
32
Mevsılî, c. 4, s. 8.
33
Özcan, s. 20.
34
Kâsanî c. 4, s. 37; Mevsılî, c. 4, s. 8; Abdülhamit, s. 211.
29
30
10
Bu durumda terkedilmiş bir yerleşim yerinde temin edilen bir evin nafaka borcunu
düşürmeyeceğini
söyleyebiliriz.
Hatta
sadece
komşuların
olması
da
yeterli
görülmemekte, bu komşuların iyi insanlar olup, nafaka alacaklısı bir haksızlığa maruz
kaldığında kendisine yardımcı olacak iyi niyete ve güce sahip olmaları da esastır.
Etrafta komşular olsa, fakat nafaka alacaklısına hiç yardımları olmasa veya zararları
olsa yine böyle bir mesken nafaka sorumluluğunu düşürmez.35
c-Mesken nafaka alacaklısının can ve mal emniyetini sağlayabilmelidir.36 Bu
durumda kerpiç, tuğla ve briket gibi maddeler kullanılarak evlerin yapıldığı bir ortamda
bir çadırın şer’i mesken sayılması düşünülemez. Çünkü mal ve canın emniyet altına
alınması o muhitin hayat şartları ile yakından ilgilidir. Göçebe yaşam süren kimseler
için çadırın mesken olabileceğini söyleyebiliriz. Fakat yerleşik yaşayan ve çevrelerinde
betonarme binaların bulunduğu bir yerde çadırın şer’i mesken olduğunu söyleyemeyiz.
Zira çadırın böyle bir ortamda can ve mal güvenliğini sağlaması düşünülemez. Mesken
yapısı itibariyle önem arz eden bir diğer durum ise; özellikle kalabalık ve geniş ailelerin
birlikte yaşadıkları bir evde nafaka alacaklısının kendisine ait bir odanın bulunup
kendine mahsus bir kilidin bulunması da esastır. Bu durum özellikle doğu toplumlarında
fazla görülmekte ve çeşitli problemler yaşanmaktadır. Ailelerin kalabalık olması,
ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle de bir arada fazla kişinin yaşamaya maruz kalması
durumunda, nafaka alacaklısını mağdur etmemek için gerekli bir husustur. Tabi bu
konuda da yine yukarıda belirtildiği gibi içinde yaşanılan çevrenin şartları son derece
önemlidir. Mesela teknolojinin son derece geliştiği çağımızda her evde polise veya
jandarmaya ulaşıp güvenlik hizmeti almak için özel bir hattın kullanıldığını düşünürsek
nafaka alacaklısının da bu imkânının temin edilmesi gerekmektedir ki, nafaka borçlusu
tam manasıyla nafaka alacaklısının mesken ihtiyacını gidermiş olsun.37
ç-Bulunması gereken zaruri eşyaların evde bulunması gerekmektedir.38
Malikilerin dışındaki cumhur’a göre ev dayalı, döşeli olmalıdır.39 Örneğin evin içinin
Özcan, s. 20.
Kasani, c. 4, s. 38.
37
Özcan, s. 22.
38
Abdülhamit, s. 211.
39
Zuhayli, c. 10, s. 7391.
35
36
11
dışarıdan görülmesini engelleyecek perdelerin bulunması zaruri bir ihtiyaçtır. Suyun,
günümüz şartlarında elektriğin evde bulunması, nafaka sorumlusunun durumuna göre
buzdolabı, çamaşır makinesi da zaruri ihtiyaçlardan sayılabilir. Yine aynı şekilde yere
serilen sergiler, yatak, yorgan, yastık, yatarken kullanılan giyim eşyaları, süpürge ve
evin temizliğinde kullanılacak diğer maddeler, evin ısıtılması için gerekli maddeler,
soba, odun, kömür kişilerin durumları ve yaşadıkları örf ve adetler dikkate alınarak
nafaka kapsamında sayılabilir.
d-Kocanın karısı için temin ettiği meskende gayri mümeyyiz üvey çocuklar
hariç kocanın diğer akrabaları olmamalıdır.40 Eğer böyle bir durum olursa mesela
kadın kumasıyla beraber yaşamak zorunda kalsa evdeki eşyaların kullanımı konusunda
sıkıntılar çıkabilir. Veya kadın kocasını birisi ile paylaşmak zorunda kaldığından da
aralarında ciddi kıskançlıklar olabilir. Bu da ailede huzurun kaybolmasının sebebidir.
Ancak ayrı evde kalmalarında veya kadının evde başkası ile yaşamayı kabul etmesi
durumunda bu sorun ortadan kalkar. Kalabalık yaşayan ailelerde kadın kumasıyla veya
aile efradından birileriyle beraber yaşamayı kabul etmez ise, kocanın ayrı bir ev açma
imkânı yoksa eşine ayrı bir oda ayırması yeterli olabilir.41
e-Nafaka vermekle sorumlu olan kimsenin temin ettiği mesken, yerleşim
yerlerinden uzak, korku duyulacak kadar tenha bir yerde ise, nafaka alacaklısına bu
meskende yoldaşlık yapacak birisinin temin edilmesi gerekmektedir.42
E. Hizmetçi Masrafları
Sağlığı gücü kuvveti yerinde olanların kendi şahsi işlerini bir başkasının
yardımına ihtiyaç duymadan görmeleri tabiidir. Ancak bazı durumlarda kişi kendi
ihtiyaçlarını göremeyecek duruma gelir. Ve o zaman birisinin yardımına ihtiyaç duyar.
Nafaka alacaklısı olan kimse de kendi işlerini göremeyecek derecede bir rahatsızlık
bulunması43 durumunda veya sağlığı yerinde olmakla beraber evdeki işlerin çok yoğun
Mevsılî, c. 4, s. 8; Zuhayli, c. 10, s. 7391.
Mevsılî, c. 4, s. 8; Zuhayli, c. 10, s. 7391.
42
Özcan, s. 23; Erbay Celal, İslam Hukukunda Evlilik ve Hısımlık Nafakası, 2. Baskı, İstanbul, Rağbet
Yayınları, Aralık 1998, s. 17.
43
Kâsanî, c. 4, s. 38; Şirbini, c. 5, s. 163; Zuhayli, c. 10, s. 7393.
40
41
12
olması ve bunları yetiştirememesi, çocukların çok olması ve onların hizmetlerini
görmeye gücünün yetmemesi,44 nafaka alacaklısı olan kadının eşraftan birisi olması ve
evlenmeden önceki hayatında hizmetçiye alışkın olması45 gibi sebeplerle nafaka
sorumlusunun yerine getirmek zorunda olduğu görevlerden biri de hizmetçidir.
Nafaka
alacaklısının
kendisine
yetip,
kendi
ihtiyaçlarını
görebildiği
durumlarda, daha önceki hayatında hizmetçiye alışkın da değilse bu kişiye hizmetçi
tutulması zorunluluğu yoktur.46 Nafaka alacaklısı olan kadın kendi işlerini görebilecek
durumda olduğu halde bunları yapmıyorsa; yapması için zorlanır. Yani böyle bir
gerekçe ile kendisine hizmetçi tutulmaz. 47
Cumhur tutulacak hizmetçinin bir tane olmasını yeterli görürken, Ebu Yusuf ve
Ebu Sevr; birisi ev işlerinde yardımcı olmak için birisi de dışarıdaki işlerinde yardımcı
olmak için iki hizmetçiyi şart koşmuşlardır.48
Tutulacak hizmetçinin kadının bakması helal olan birisi veya bir kadın olması
gerekmektedir.49 Çünkü daima birlikte kalacaklar ve birbirlerini göreceklerdir.
Aralarında mahremiyet ilişkisi bulunmayan birisi olması durumunda islam açısından
son derece tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir.
Ayrıca yukarıda hizmetçi tutulması için bazı âlimlerin şart olarak saydıkları
kadının eşraftan birisi olması durumunda kendisine hizmetçi gerekeceği görüşü de bizce
kabul edilecek bir şart değildir. Çünkü Hz. Peygamber(s. a. v) ev hizmetlerini taksim
etmiş evin içinde yapılması gereken işleri kızı Fatıma’ya vermiş, evin dışında yapılması
gereken işleri ise damadı Hz. Ali’ye vermiştir. Bu itibarla dâhili ev işleri diyaneten
zevceye, harici ev işleri de erkeğe aittir. Hz. Peygamber ve Ailesi insanların en şereflisi
olmasına rağmen, kızı Fatıma hizmetçi istemesine rağmen bile kendisine hizmetçi
vermeyip, ailede işleri paylaştırması da bizim görüşümüzü desteklemektedir.
Özcan, s. 24; Erbay, s. 17.
Mevsılî, c. 4, s. 4; Şirbini, c. 5, s. 163, 164.
46
Mevsılî, c. 4, s. 4.
47
Kâsanî, c. 4, s, 38.
48
Kâsanî, c. 4, s. 38; Mevsılî, c. 4, s. 4; Zuhayli, c. 10, s. 7394.
49
Zuhayli, c. 10, s. 7394.
44
45
13
Netice olarak kadının eşraftan olması durumunda erkeğin kadına hizmetçi
tutma zorunluluğu yoktur. İlk dönem âlimleri bu şartı ararken son dönem yapılan
çalışmalarda böyle bir şart sayılmamıştır.50 Tutulacak hizmetçinin masraflarına gelince,
o yerin durumuna, örf ve âdetine göre; gıda, giyim ve mesken ihtiyaçlarını orta seviyede
karşılayacak şekilde olur.51 Eğer hizmetçi ücretle tutulmuş ise anlaşma nasıl yapılmış
ise nafaka sorumlusu ona uymak zorundadır.52
F. Hıdâne Ücreti
Hıdâne; kendi işlerini göremeyecek çağdaki çocuğa yetkili olan kimsenin
muayyen süre içinde bakması ve onu terbiye etmesi hak ve görevidir.53 Küçük çocuk
kendi işlerine bakmaktan aciz olduğundan Yüce Allah bu vazifeyi onun velayetine
üstlenenlere vermiştir. Yüce Allah maldaki ve akitlerdeki velayeti erkeklere vermiş,
çocuğun bakımı ve büyütülmesi hususunda ise bu yetkiyi kadınlara vermiştir.54
Çocuk üzerinde, şahıs, mal ve terbiye bakımından üç çeşit hak ve sorumluluk
söz konusudur. Bu hak ve sorumluluklar çocuğun maddeten ve manen korunmasına
matuftur. Bu nedenle hıdâne görevini üstlenecek kimsede bir takım özellikler aranmış,
en azından bu kişinin akıllı, buluğ çağına gelmiş, güvenilir ve çocuğa bakmaya güç
yetirebilir olması, erkeğin mutlaka Müslüman olması şartı koşulurken, kadında bu şart
aranmamıştır.55 Fakihler evliliğin sona ermesi halinde önceliğin kadına ait olduğu,
annenin bulunmaması veya hıdâne hakkına sahip kadın akrabalarda yoksa, babanın
öncelik hakkı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak hâkim, görevini hakkıyla ifa etmeyen ve
bu görevinden kaçınan kişiden çocuğu alarak diğer yakınlara verebilir. Çocuğun bakıma
ihtiyacı kalmayıp, kendi işlerini görebilecek çağa gelince, babasına verileceği genel
olarak kabul edilmiştir.56
Zuhayli, c. 10, s. 7394; Özcan, s. 25.
Mevsılî, c. 4, s. 4. .
52
Özcan, s. 26.
53
Mevsılî, c. 4, s. 14; Abdülhamit, s. 404; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet
Yayınları, İstanbul, 1998, s. 166.
54
Mevsılî, c. 4, s. 4, Abdülhamit, s. 404.
55
Mevsılî, c. 4, s. 14.
56
Özcan, s. 26.
50
51
14
Anne baba bir arada iseler çocuğun bunların yanında olması doğaldır. Anne
baba bir arada değillerse, boşanmışlarsa, ayrı meskenlerde yaşıyorlarsa yahut anne
ölmüş ise, ya da hıdâne hakkını kaybetmiş ise veya hidaneden imtina etmiş ise, çocuk
babasına değil hadine kadın kimse ona verilecektir. Hıdâne devresindeki çocuğun bakım
ve yetiştirilmesi, başlı başına bir gayret ve mesai gerektirdiğinden islam hukuku, bu işe
ücret ödenmesi esasını kabul etmiştir. Çocuğun gıda, giyim ve mesken gibi temel
ihtiyaçları dışında sadece ona bakım ve ihtimam karşılığı olan bu “Hıdâne ücreti”nden
çocuğun nafaka borçlusu mesuldür. Bu itibarla Hıdâne ücreti şekil bakımından müstakil
bir ödeme olarak hısımlık nafakası içinde yer almış, nafaka alacaklısı küçük çocuk için
bir hak, nafaka mükellefi için bir borç sayılmış ve nafaka kapsamında mütalaa
edilmiştir.57
G. Hekim, Tedavi, İlaç ve Bazı Yan Harcamalar
İslam hukukçularının çoğu, hayati zaruret arz etmeyen pek çok şeyi nafaka
kapsamında sayarken, hayati önem arz eden bazı ihtiyaçları ise nafakanın kapsamına
almamışlardır. Klasik fıkıh kitaplarında kadının sürüneceği koku, göz sürmesi, saç
tarağı58 gibi hayati önemi olmayan bazı maddeler nafakanın kapsamında sayılırken
tedavi giderleri gibi hayati öneme haiz bir meselenin nafakanın kapsamına girmemesi
düşünülmesi gereken bir konudur. Hatta bazı âlimler, kadının doğum masraflarının,
tedavi masraflarına benzer olması sebebiyle nafakanın kapsamında saymamışlardır.59
Dört mezhebin fakihleri kocanın kadına ait sağlık masraflarını karşılamasının vacip
olmadığında ittifak etmişleridir.60 Eğer kadının malı varsa harcama kadının kendi
malından yapılır. Malı yoksa kadının nafakası kimin üzerine ise masrafları o kimse
karşılar. Çünkü tedavi cismin aslını muhafaza içindir. Menfaatine müstahak olana bu
masraflar vacip olmaz. Nitekim kiralanmış evin imarı ev sahibine aittir. Kiracıya ait
değildir. Burada yaptıkları kıyastan hareketle kadının tedavi masrafları da nafaka
kapsamına girmemektedir.
Mevsılî, c. 4, s. 14; Abdülhamit, s. 404; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet
Yayınları, İstanbul, 1998, s. 166.
58
Şirbini, c. 5, s. 161; İbni Abidin, c. 2, s. 893.
59
İbni Abidin, c. 2, s. 889-893; Zuhayli, c. 10, s. 7380.
60
Şirbini, c. 5, s. 162; İbni Abidin, c. 2, s. 889; Zuhayli, c. 10, s. 7381.
57
15
Bu konuda âlimlerin ittifakı olmakla birlikte bir nassa değil de kıyasa
dayanmaları, ictihadın zamanın ve örfün durumuna göre değişeceği göz önüne
alındığından; son dönemde bu konuda düşünen bazı âlimlerin de,61 tedavi giderlerini
nafakanın kapsamında sayılmasının uygun olacağını söylemeleri üzerine, kanaatimizce
kadının tedavi masrafları kocasına ait olmalıdır. Nitekim eski dönemlerde hastaneye
gidip tedavi olmak zaruri bir ihtiyaç değil iken, günümüzün değişen ve gelişen
şartlarında hastaneye gitmek veya tedavi olmak en az yemek, içmek, giyinmek gibi
zaruri ihtiyaçlardan olmuştur. Duruma göre tedavi olmak bu gibi zaruri ihtiyaçlarında
önüne de geçebilir. Çok ciddi hastalanıp rahatsızlanan bir insanın bu durumda yemek
yemesi düşünülemez. Hem huzurlu ve mutlu bir ailenin temelinde en başata sağlığın
geldiği de aşikârdır.
H. Nafaka Alacaklısının Evlendirilmesi
İslam âlimlerinin bir kısmı evlendirmeyi nafakanın kapsamına dâhil ederken,
bir kısım âlimler ise evlendirmeyi nafakanın kapsamına almamışlardır. Neticede bu
konuda islam âlimleri arasında görüş birliği yoktur. Maliki, Şafi ve Hanbelîler ile
Zeydiler’in bir kısmı evlendirmeyi nafakanın kapsamında saymışlardır.62 Hanefi
fakihleri ise evlendirmeyi nafakanın kapsamına almamışlardır. Hanefilerde evlilik
zaruretten değil kemaliyâttan sayılmıştır. Bu sebeple çocuğun babasını evlendirmesi
vacip değildir.63
Şafi, Maliki ve Hanbelî mezhebinde ittifakla fürunun nafaka borçlusu, usulün
de nafaka alacaklısı olduğu durumlarda, eğer fürunun mali imkânı yerinde ise, füru
mutlaka evlenmeye ihtiyacı olan usulünü evermek zorundadır. Burada kastedilen
ihtiyaçtan maksat ise cinsel istek ve arzudan ibarettir. Zira evlenmekte yerine göre
zaruri bir ihtiyaç olabilir. Eğer kişi evlenmediği takdirde zinaya düşecekse, mali imkânı
da yerinde ise bu durumda evlenmesi kendisine farzdır. Buradan hareketle nafaka
Zuhayli, c. 10, s. 7381; Özcan, s. 27; Erbay, s. 19.
İbni Kudame, Muğni, Beyrut, Dar’ul Kitabil Arabiyye, 1992, c. 9, s. 262.
63
Zuhayli, c. 10, s. 7361.
61
62
16
alacaklısı olan bir kimse evlenmediği takdirde eğer zinaya düşme tehlikesi varsa nafaka
borçlusunun onu evlendirmesi kendisine bir borçtur.64
Babanın, fakir çocuğunu evlendirmesi Hanefi ve Şafi mezhebine göre nafaka
kapsamında değildir. Hanbelîlere göre ise, çocuğun evlenmeye ihtiyacı varsa babanın
çocuğunu evlendirmesi gerekir.
Hanbelîlere göre, nafaka alacaklısının evlenmeye ihtiyaç duyması halinde velev ki dul annesi bile olsun- mali imkânı yerinde olan füruunu evlendirmesi kendisine
bir borçtur. Evlenme durumundaki nafaka alacaklılarının sayısı birden fazla ise, nafaka
borçlusunun da bunlardan bir tanesinin evlendirmeye gücü yetiyorsa borçluya yakın
olan alacaklı tercih edilecektir.65
Mezheplerin görüşleri dikkate alındığında bu konuda nafaka borçlusunun mali
durumunu göz önüne alan ve aynı zamanda nafaka alacaklısının da evlenmeye olan
ihtiyacını değerlendirmeye alan Hanbelî mezhebinin görüşü tercihe şayandır. Bu
konuda son dönem müelliflerinden Özcan ve Erbay’ın tercih edip benimsedikleri
görüşte budur.66
Neticede nafaka alacaklısının evlenmeye ihtiyaç duyması halinde, nafaka
borçlusunun da mali imkânı buna elveriyorsa bu ihtiyaç karşılanacaktır. Bunlardan birisi
olmadığı durumda ise bu yükümlülük ortadan kalkacaktır.
I. Techiz ve Tekfin Masrafları
İnsanın ölümü anından, kabire koyulup, mezarının örtülmesine kadar kefen,
yıkama, taşıma, defin, gerekiyorsa kabir satın alınması ve diğer masraflara “Techiz”
masrafları denmiştir.67 Bu masrafların ölünün terikesinden karşılanacağı hususunda
ittifak olmakla birlikte, terikenin olmaması halinde bu masraflar, Hanefi, Şafi, Hanbelî
ve Zeydi fakihlerin görüşüne göre ölünün sağken nafaka mükellefi kimse, o şahıs
Zuhayli, c. 10, s. 7361; Özcan, s. 39.
İbni Kudame, c. 9, s. 263.
66
Özcan, s. 39; Erbay, s. 20.
67
Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 640.
64
65
17
tarafından karşılanacaktır. Çünkü Techiz ihtiyacı, insanın bu dünyadaki en son mali
ihtiyaçlarındandır. Ölünün eğer akrabası, hısımı yoksa bu masraflar devlet tarafından
karşılanır. Eğer bu mümkün değilse ölünün bu masraflarını karşılamak zengin
Müslümanlara farz’ı kifayedir.68
III.
NAFAKANIN
HUKUKÎ
(HAK
ETME)
SEBEPLERİ
Nafaka iki kısımdır.
1-Kişinin gücü yetmesi halinde kendisi için gereken nafakadır. Bu nafakayı
başkalarından önceye alır. Çünkü öncelikle kişi kendi canından mesuldür. Zarurat’ı
Diniyye’den birisi de canın korunmasıdır.69 Bunun delili, Cabir’den rivayet edilen şu
hadistir: “Uzre oğullarından bir zat bir kölesine kendisi öldükten sonra âzad olup
hürriyetine malik olacağını söyledi. Bu haber Rasûlullah’a ulaştığında ona ‘Senin
bundan başka bir malın var mı?’ diye sordu. O ‘hayır’ dedi. Rasûlullah köleyi ondan
alıp ‘Bunu benden kim satın alır?’ dedi. Bu sual üzerine Nuaym b. Abdullah el-Adevî o
köleyi 800 dirhem mukabilinde satın aldı. Akabinde bu bedeli Rasûlullah’a getirdi.
Rasûlullah da o parayı Uzre oğullarından olan o zata verdi ve şunları söyledi: ‘Önce
kendinden başlayıp zatı ve nefsi ihtiyaçların ile vazifelerine sarf et. Bir şey artarsa bunu
ev halkın için sarf et. Ailenden bir şey artarsa bunu da sana yakınlığı ve hısımlığı bulunanlara sarf et. Bunlardan bir şey artarsa onu da şöyle şöyle sadaka yap’. Bu son kısmı
söylerken; önündeki sağındaki solundaki ihtiyaç sahiplerine diye işaret ediyordu.”70
buyurmuştur. Hadis’i Şeriften de anlaşılacağı üzere kişi önce kendine bakmakla
yükümlüdür.
2-İnsana başkası için gereken nafakadır. İslam hukukçuları başkası için
gereken nafaka için üç sebep saymışlardır. Zevciyet (evlilik), garabet (hısımlık),
68
Zuhayli, c. 2, s. 1498.
Zeydan, s. 379.
70
Buhâri /6763; Müslim /997.
69
18
mülkiyet.71 Biz bu çalışmamızda ilk önce ayrıntılı olarak zevciyet nafakasını, sonra
garabet sebebiyle nafakayı son olarak kısaca mülkiyet nafakasını ele alacağız.
71
Serahsi, c. 5, s. 181; İbni Humam, c. 4, s. 340; Şirbini, c. 5, s. 168; Zuhayli, c. 10, s. 7348; Bilmen, c. 2,
s. 446; Abdülhamit, s. 192.
19
BİRİNCİ BÖLÜM
ZEVCİYET SEBEBİYLE NAFAKA
Zevciyet sebebi ile kişinin evlendiği eşine nafaka vermesi kendi üzerine bir
haktır. Evliliğin başlangıcından, sonuna kadar evlilik devam ettiği müddetçe ailenin
iktisadi fonksiyonu içerisinde nafaka konusu en önemli unsurlardan biridir. Evlilik
yoluyla gerekli olan nafakadan maksat en geniş manada düşünülen bir aile için değil,
bundan maksat en dar manadaki karı ve kocadan oluşan ailedir. Dolayısıyla evlilik
nafakası sadece nikâh akdine bağlı olup, mülkiyet ve nesep unsurlarıyla alakası
bulunmayan karı koca arasındaki hukuki bir müessesedir.1
I. EŞİN NAFAKAYI ALMASININ ŞER’İ DELİLLERİ
Evlilik nafakasına meşruiyet kazandıran kaynaklar; Kitap, Sünnet, İcma ve
Akıldır. Şimdi bu delilleri sırasıyla ele alalım.
A. Kitap
“… Çocuk kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri
imkânları nispetinde bir borçtur. Bununla birlikte herkes ancak gücü nispetinde
yükümlü olur…”2
“… Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde
belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler.
Allah azizdir, hakîmdir.3
"Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini
diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar."4
Özcan, s. 68
Bakara 2/233
3
Bakara 2/228
4
Nisa 4/34
1
2
"Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları
sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer
hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse
onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız
çocuğu, başka bir kadın emzirecektir."5
“İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan
da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği
imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık
yaratacaktır.”6
B. Sünnet
Hz Peygamber (s. a. v.) veda haccında irad buyurduğu hutbesinde kadınların
haklarına değinmiş, konumuza da delil teşkil eden şu sözleri söylemiştir. “Kadınlar
hakkında Allahtan korkun onlar sizin yönetiminize verilmişlerdir. Onları Allah’ın
emaneti olarak aldınız. Namuslarını da Onların örfe göre giyimleri, rızkları size aittir.”7
Eşin nafakayı hak ettiğine dair Hz. Peygamber(s. av)den gelen şu hadisi şerif
de nafakanın vücubiyeti açısından oldukça önemlidir. “Hind Hadisi” diye meşhur olan
hadisi şerifteki mesele şöyledir. Ebu Süfyan’ın zevcesi Hind Hz. Peygambere gelerek
kocasının cimri olduğunu ve kendisine ve çocuklarına yetecek miktarda nafaka
vermediğini söyleyerek şikâyette bulununca Rasülüllah şöyle buyurur: "Kocanın
malından onun bilgisi dışında sana ve çocuklarına yetecek miktarda dine ve örfe uygun
olarak al".8 Bu hadisi şerif özellikle nafaka konusunda İslam hukukçularına mesnet
teşkil etmiştir.
5
Talak 65/6
Talak 65/7
7
Ebu Davut Menasik 156, İbn Mace Menasik 84, Darimi Menasik 34, Ahmet bin Hanbel 5/72
8
Buhari Buyu 95, Nesai Guzat, 21, İbn Mace Ticarat 65, Darimi Nikâh 54
6
21
C. İcma
İslam âlimleri zevciyet nafakasından kocanın sorumlu olduğunu ve kadının da
nafaka alacaklısı olduğunda ittifak etmişlerdir. Bunun aksini savunan kimse çıkmamış
ve bu konu da âlimler arasında İcma oluşmuştur.9
D. Akıl
Kadının nafakayı hak etme sebeplerinden biri de akıldır. Çünkü kadın erkekle
aynı ortamı, meskeni paylaşmak için alıkonulmakta, bu durum da erkek için birçok
faydalar sağlamaktadır. Kadın artık bu evlilikten sonra evlenmeden önceki hayatına
nazaran hareket alanı kısıtlanmakta, kendisinden aile için bir takım beklentiler
olmaktadır. Bir nevi kadın erkeğin evinde alıkonulmuş, hapsedilmiştir. Hapsetmek ise
nafaka sebebidir. Bir diğer ifade ile nafaka, hapsetmenin cezasıdır.10 Nimet-külfet
dengesi gereğince nimetten istifade edenin külfete katlanması gerekmektedir.
II. KADININ NAFAKAYI HAK ETME SEBEPLERİ
Kocanın karşı tarafa nafaka ödemesi ve karşı tarafında alacaklı olması için bir
takım şartlar gereklidir. Bu şartlar yerine gelmeden kocaya nafaka borç olmaz ve
kadında alacaklı olmaz. Bu şartlardan birisi tarafların ikisi içinde gerekli şart, iki şart
kadına ait, bir tanesi de kocaya ait şarttır. Bunları sırasıyla ele alıp inceleyelim.
A. Aralarındaki Evliliğin Sahih Olmalı
Zevciyet nafakası evlilik üzerine kurulduğuna göre kocaya nafakanın vacip
olması için bu evliliğin sahih bir evlilik olması şarttır.11 Eğer evlilik fasit ise; mesela
kişi evlense, ancak bir müddet sonra evlendiği bu kişinin sütkardeşi olduğu anlaşılsa,
böyle bir durumda kocanın nafaka vermesi gerekmez. Fasit olan bu akdin derhal feshi
gerekir. Eğer erkek nafakayı hâkim kararı ile vermiş ise daha sonrada bu nikâhın fasit
Şirbini, c. 5, s. 168; Mevsılî, c. 4, s. 1; Mergınani, c. 2, s. 328; İbni Humam, c. 4, s. 341; Abdülhamit, s.
194
10
Mergınani, c. 2, s. 327; İbni Humam, c. 4, s. 341; Abdülhamit, s, 195
11
Kâsanî, c. 4, s. 26, 35
9
22
olduğu anlaşılsa verdiğini geri alma hakkı doğar.12 Ancak nafaka hâkim kararı ile değil
de rıza olarak takdir edilmiş ise erkek daha önce verdiği nafakaları geri alamaz.13
B. Kadın Kendisini Kocasına Tam Olarak Teslim
Etmeli
Kadının nafakayı hak edebilmesi için kendisini kocasına teslim etmesi şarttır.14
Bu durum ya kadının bizzat nefsini teslim etmesiyle veya kocası çağırdığında
teslimiyete hazır olduğunu göstermesi ile olur. Kocası onunla fiilen gerdeğe girsin veya
girmesin durum aynıdır. Kocasının rızası ile kadın kendi anne-babasının yanında kalsa,
kocaya nafaka vacip olur. Çünkü koca kendi isteği ve rızası ile buna izin vermiştir.
Ancak kadının kendini teslim etmeme gerekçesi şeran veya hukuken haklı bir sebebe
dayanıyorsa bu durumda kadına yine nafaka gerekir. Mesela; muaccel mehirin
kendisine verilmemesi veya kadını oturtacağı bir evin olmaması veya ev olsa bile örfe
göre evin uygun olmaması gibi haklı bir sebep varsa, erkek yine kadının nafakasını
vermelidir. Ancak şer’i ve hukuki bir mazeret olmadan erkek kadını çağırdığında kadın
bundan imtina etse veyahut kadın veya velisi akitten sonra hiçbir şey söylemeyip
sussalar bu durumda erkeğin nafaka vermesi gerekmez.15
C. Kadın Kendisinden İstifade Edilebilir Olmalı
Kadın kendisiyle cinsel ilişki yapılabilecek büyüklükte olmalı ve kendinden
faydalanmaya elverişli olmalıdır. Kadın küçük olup, kendinden şehvet duyulan biri ise o
zaman da nafaka gerekir. Cinsel ilişkiyi kaldıramayacak kadar küçük olan kadına
nafaka vermek gerekmez. Çünkü nafaka, ondan yararlanmanın mümkün olmasının
sonucudur. Bu mümkün olmadığına göre kadının nafakayı alma sebebi de ortadan
kalkmış olmaktadır.16 Ancak burada Şafi’lerin farklı bir görüşü vardır. Şafi’lere göre
kadın kendisinden istifade edilemeyecek derece de küçük bile olsa nafaka gerekir. İ.
İbni Humam, c. 4, s. 341.
Kâsanî, c. 4, s. 26; İbni Abidin, c. 3, s. 786; Bilmen s. 454.
14
Kâsanî, c. 4, s. 30.
15
Mevsılî, c. 4, s. 4; İbni Humam, c. 4, s. 344; Bilmen, c. 2, s. 454.
16
Kâsanî, c. 4, s. 31
12
13
23
Yusuf ise, kadın küçük olduğu durumda kocası onu evinde tutuyorsa nafaka gerekir,
tutmuyorsa gerekmez demiştir. Çünkü nafaka da aslolan hapsetmedir. Bu da burada
gerçekleşmiştir.17 İ. Azam ve İ. Muhammed’e göre ise kadın küçük olduğu durumda
nerde olursa olsun nafaka düşer. Her ikisi de küçük olduğu durumda ittifakla nafaka
gerekmez.18 Diğer mezhepler, aslolan hapis olmakla birlikte, istifadeyi de onun
gereklerinden saymışlardır. Hanefilerde kadına sahip olmanın bedeli mehirdir. Nafaka
değildir. Şafi mezhebinde ise mülkiyet bedeli nafakadır. Dolayısıyla kadın küçük bile
olsa mülkiyetin bedeli olarak kadına şafi mezhebine göre nafaka gerekir. Hanefi
mezhebinde mülkiyetin bedeli olana mehir verildiğinden nafaka gerekmez. Bir
mülkiyette iki bedel birleşmez.
Ancak tam tersi olduğu durumda yani kadının büyük erkeğin küçük olması,
erkeğin cinsel organının olmaması, cinsel organının küçük olması gibi mazeretler
sebebiyle erkeğin cinsel ilişkiye muktedir olamadığı durumlarda yine kadının nafakasını
vermesi gerekir. Çünkü kadın kendisini teslim etmiştir. Kusur kocadan kaynaklanmıştır.
Kendisi veya velisi erkeğin malından kadına nafakasını verir.19
Kadın hasta olup kendisinden istifade edilemediği duruma gelince burada
âlimler arasında ihtilaf vardır. İ. Azam ve İmam Muhammed’e göre koca mutlak olarak
kadının nafakasını vermelidir. Hastalık ister zifaftan önce kadının babasının evinde
olsun isterse zifaftan sonra kocasının evinde olsun erkek kadına nafaka vermek
zorundadır. Ancak hastalık zifaftan önce babasının evinde olmuşsa kadının babası
kadını kocasının evine göndermekten alıkoyamaz. Ebu. Yusuf’a göre ise hastalık
zifaftan önce babasının evinde olmuşsa, erkeğin bu durumda kadına nafaka vermesi
gerekmez. Zifaftan sonra koca evinde olmuşsa, kadını babasının evine gönderirse
nafaka gerekmez, kadını göndermeyip kendi yanında tutarsa nafaka gerekir.20
İbni Humam, c. 4, s. 345.
Mevsılî, c. 4, s. 5; Abdülhamit, s. 199.
19
İbni Humam, c. 4, s. 345, 346; İbni Abidin, c. 2, s. 887.
20
Kâsanî, c. 4, s. 31.
17
18
24
Son dönem âlimlerinden olan Ömer Nasuhi Bilmen de bu son görüşe yakın bir
görüşü benimsemiştir. “Kadın zifaftan önce hasta olduğu durumda, kadına nafaka
gerekmez.”21 demiştir.
D.
Şer’i
Bir
Özür
Olmadan
Veya
Kocadan
Kaynaklanan Bir Durum Hariç Erkeğin Kadını Tutma Hakkı
Kaybolmamalı.
Bir kısım durumlarda vardır ki şeriat bunları kadına hak olarak vermiştir. Bu
durumlarda da erkek kadına nafaka vermek zorundadır. Farz ibadetlerini yapması,
babasının evine ziyarete gitmesi, gibi şeriatın cevaz verdiği durumlar hariç kadın
kendini kocasından engelleyemez. Kocasından izin almadan evden çıkamaz. Kocanın
kadını çağırdığı evin olmaması, kocanın kendisinin emin olmaması, mehiri muaccel’in
verilmemiş22 olması kocanın hakkını engelleyen şer’i cevazlardandır Bu gibi
durumlarda da kadın kocasından kendisini engellediği takdirde bile koca kadına nafaka
vermek zorundadır. Çünkü bunları şeriat kadına hak olarak vermiştir. Erkek kendi
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. Kadının bunda bir kusuru yoktur.
Erkeğin yaptığı bir kusur sebebi ile de kadının cezalandırılması, hakkının verilmemesi
düşünülemez.
Bazı durumlarda da kocadan kaynaklanan bir kusur sebebiyle kadın kocasından
kendisini engelleyebilir. Kadının kocasının borcu için hapsedilmesi, erkeğin küçük
olması, erkeğin ilişkiye giremeyecek derecede hasta olması, erkeğin zekerinin
olmaması, erkeğin yolcu olması, erkeğin hapsedilmesi gibi kocanın kendisinden
kaynaklanan kusurlar sebebiyle de kadının nafakası düşmez. Erkek bu durumlarda
kadına
nafaka
vermek
zorundadır.
Çünkü
kusur
kadından
değil
erkekten
kaynaklanmıştır.
Ancak bir kısım durumlarda vardır ki kusur ne kadından ne de kocadan
kaynaklanmıştır. Bu durumlarda da yine erkeğin kadına nafaka ödemesi gerekmez.
21
22
Bilmen, c. 2, s. 455
Mevsılî, c. 4, s. 5
25
Kadının gasp edilmesi, kaçırılması, bir başka şahsın suçu sebebiyle hapsedilmiş veya
zorla hapsedilmiş ise bu durumlarda da yine kadın nafaka alamaz. Çünkü erkeğin
sorumluluğundan çıkmış erkeğin istimta hakkı ortadan kalkmıştır.23
III. KADINDAN NAFAKANIN KALKMASI
Kadının nafakası aşağıdaki durumlarda kalkar.
A. Hâkim kararı veya karşılıklı anlaşma olmadan
zamanın geçmiş olması. Hanefi mezhebine göre nafaka vacip olduktan sonra
zimmette borç haline gelmeden önce zaman aşımı ile düşer. Ancak hâkim karırı
olduktan sonra veya aralarında belli bir anlaşma olup erkeğin zimmetine yerleştiği
durumlarda zaman aşımı ile nafaka düşmez. Malikiler ve diğer mezheplere göre ise
zaman aşımı nafakayı düşürmez. Kadın kocasından birikmiş nafakasını ister. Akraba
nafakaları ise zaman aşımı ile düşer İleride de değinileceği üzere zaman geçmiş ise ona
da ihtiyaç kalmadı demektir.24
B. Geçmiş nafakadan ibra etmekle nafaka düşer. Geçmiş
nafaka ancak ibra ve hibe ile kalkar. Ancak gelecekteki nafaka ibra ve hibe ile kalkmaz.
Çünkü eşin nafakası zamana bağlı olarak azar azar vacip olur. Ondan ibra etmek ise
vücûbundan önce bir vacibi düşürmeye benzer ki bu caiz değildir.25
C. Eşlerden birinin ölümü ile de nafaka düşer.
Erkek
nafakayı vermeden ölse kadın onun malından nafakayı alamaz. Kadın ölse kadının
varisleri de onun nafakasını kocasından alamaz.26
Kâsanî, c. 4, s. 32, İbni Humam, c. 4, s. 344, Abdülhamit, s. 202 .
Mevsılî, c. 4, s. 6.
25
Mevsılî, c. 4, s. 6
26
Kâsanî, c. 4, s. 46; Mevsılî, c. 4, s. 6
23
24
26
D. Kadının nüşuzu nafakayı düşüren diğer bir
sebeptir.27 Bu durum kadının evlilik akdinin gereği olarak kocasına karşı sorumlu
olduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi halidir. Özürsüz olarak kadın kocasının
kendisine dokunmasını menetse bile bu nüşuz sayılır. Ve nafaka düşer. Çünkü erkeğin
maksadı belki ilişki öncesi hazırlıktır. Kadının nafakayı alması erkeğin ondan
faydalanmasının mukabilidir. Kadın kocasını bundan engellediği zaman istimta hakkı
da ortadan kalkmış olacaktır ki bu da nafakanın kalkmasının sebebidir. Ancak kadında
ciddi şekilde hastalık olsa, bundan dolayı ilişkiden kaçınsa nafaka düşmez.
Kadının kocasından izin almadan evinden çıkması, izinsiz sefere çıkması,
izinsiz haç ihramına girmesi nüşuz sayılır. Ancak evin yıkılması gibi zaruri bir durum
sebebiyle veya babasını ziyaret ve hasta görme gibi meşru mazeretler olduğu durumda
kadının nafakası düşmez erkeğin nafakayı ödemesi gerekir.28
E. Karı-koca arasındaki din farkı karı-koca nafakasını
etkilemez
Karı-kocanın birbirlerinden farklı dinlere sahip olmaları kocanın nafaka
borçlusu olmasını etkilemez. Müslüman koca Müslüman olmayan karısının, gayri
Müslim kocada ayrı dinden olan karısını nafakasını vermek zorundadır.29
Müslüman kocanın birden fazla eşi olması ve birinin Müslüman diğerlerinin
farklı dinden olmaları suretiyle aralarında nafaka farkı olamaz. Nafakaları din farkı
sebebiyle ne artırılabilir nede azaltılabilir. Her birinin nafakaları bir birine eşit şekilde
belirlenmek zorundadır.30
Kasani, c. 4, s. 36; Mevsılî, c. 4, s. 5.
İbni Humam, c. 4, s. 345.
29
İbni Kudame, c. 9, s. 242.
30
Serahsi, c. 5, s. 190.
27
28
27
IV. EŞİN NAFAKASINDA MUHTELİF MESELELER
A. Evlilik Nafakasının Borçlusu
İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre evlilik nafakasının tek borçlusu
kocadır. Kocanın zengin olması, fakir olması, gaip veya huzurda olması durumu
değiştirmez. Mali durumu ne olursa olsun evli kadın her halükarda kocasından nafaka
alacaklısı durumundadır. Kadının zengin, kocanın fakir olması gibi bir ihtimalde dahi
kadın, fakir kocasının nafakasını temin ile mükellef değildir. Bu durumda bile zengin
kadının nafakasından fakir koca sorumludur. Böyle bir durumda Hanefi Mezhebi
dışındaki mezheplere göre mahkemeye müracaatla nikâhı fes hakkı vardır. Fakirlik
sebebi ile araları ayrılan karı ve kocanın nafakalarını kendi hısımları karşılamak
zorundadır.31
Zahiriler ise, kocanın fakir olması veya her hangi bir sebeple nafakayı
ödeyememesi durumunda “kadının nafakayı temin etme zorunluluğu vardır.”32
demişlerdir. Yine zahirilere göre kadının buradaki sorumluluğu aslidir. Yani koca
ileride zengin olsa kadın kocasına dönüp harcadığını geri isteyemez. Günümüzdeki
medeni hukukta zahirilerin anlayışına yakın çizgide devam etmektedir. İleride bu
mesele yeniden karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır.
1. Kadının Hastalanması Durumunda Nafaka
Hasta kadına İttifakla nafaka verilmesi vaciptir. Yukarıda da belirtildiği gibi
zifaftan önce veya sonra olması arasında bir fark yoktur. Çünkü nafakanın şartı olan
kendini teslim etme burada gerçekleşmiştir. Bizzat ilişkiye girilemeyecek olsa da başka
şekilde kadından istifade mümkündür. Hastalık ise kadının elinde olmayan bir özürdür.
Hayız ve nifas durumlarında olduğu gibi. Bu durumlarda nafaka düşmediğine göre
hastalık durumunda da düşmemesi gerekir. Kadın ailesinin yanında babasının evinde
tedavi olsa bile nafaka düşmez. Ancak kadın babasının evinde hastalandığı durumlarda
31
32
Serahsi, c. 5, s. 187; İbni Kudame, c. 9, s. 230.
İbni Hazm, Muhallâ, Beyrut, Dar’ul Fıkıh, c. 9 s. 254
28
kocası kendisini çağırdığı durumda kadın bundan kaçınırsa, kocasının itaatinden çıkmış
sayılır. Ve nüşuz etmiş olur. Bu durumda da kadının nafakası düşer.33
2. Kadının Yolculuğu Durumundaki Nafaka
İslam âlimleri kadının gerdekten önce kocası dışında birisi ile sefere çıktığı
durumlarda nafakasının düşeceği konusunda ittifak etmişlerdir. Çünkü kadının nafakayı
hak etme sebebi kendisini kocasına teslim edip, hapsolması idi. Sefer durumunda ise bu
durum ortadan kalkmış, erkeğin hakkı elinden alınmış tır. Bu sebeple kadına erkeğin
nafaka vermesi gerekmez.34
Aynı şekilde kadın gerdekten sonra da kocası dışında birisi ile sefere çıksa
kocasının yanında olması durumu kaybolduğu için yine nafaka gerekmez. Zaten
mahremi olmadan yolculuğa çıkması kocasına karşı nüşuz sayılacağından nafaka
düşer.35
Ancak mahremi olan birisi ile üzerine farz olan haccı eda etmek üzere
yolculuğa çıksa Hanefilerin cumhuru, Şafilerden de bir gurup âlime göre kadına nafaka
gerekmez. Gerekçe ise yukarıdaki ile aynıdır. Kadının kocasının yanında olması
durumu ortadan kalkmış olduğundan ister hac için olsun, ister ilim tahsili için olsun,
isterse başka bir ihtiyacını gidermek için olsun durum aynıdır. Kadına nafaka vermek
gerekmez. Velev ki bu yolculuklar kocasının izni ile olsun. Durum yine aynıdır.
Kadından nafaka düşer.
Ancak Hanefilerden Ebu Yusuf, Malikîler ve Hanbelîlere göre ise kadının farz
olan haccı eda için yolculuğa çıkması durumunda nafaka gerekir. Çünkü kadının farz
olan haccını eda için sefere çıkması şer’i özürlerden sayılır. İhtibasın kaybolması şer’i
mazeret sebebiyledir. Ancak bu nafaka Ebu Yusuf ve Hanbelîlere göre sefer nafakasına
33
Kasani, c. 4, s. 31; Zuhayli, c. 10, s. 7380.
Zuhayli, c. 10, s. 7382.
35
Zuhayli, c. 10, s. 7382
34
29
göre değil de hazarda olması durumundaki nafaka miktarınca takdir edilir. Malikilere
göre ise sefer nafakası ve hazar nafakasından az olanına göredir.36
3. Kocanın Başka bir Şehre Taşınması Durumunda Nafaka
İnsanlar çeşitli sebeplerle başka yerlere taşınmak, memleketlerinden ayrılmak
zorunda kalabilirler. Erkeğin başka bir şehre taşınmak zorunda kalması durumunda,
eğer erkek kadının mehirini vermiş, aynı şekilde erkek, kadının kendisine güven
duyduğu birisi ise; Hanefilere göre kadını başka şehre götürebilir. Kadın bu şartlar
oluştuğu halde erkeğe itaat etmez ise naşize sayılır ve kadının nafakası düşer. Ancak
erkek kadının mehirini ödememiş veya kadın erkeğe güven duymuyor ise, bu
durumlarda kadının kocasının başka bir yere taşınma teklifini reddetmesi durumunda
kadına nafaka gerekir. Çünkü buradaki ihtibasın ortadan kalkmasının gerekçesi
kocadır.37
Bazı âlimler erkeğin kadını zorlayabileceği seferin şu şartları taşıması
gerektiğini söylemişlerdir.
 Koca emin olmalı
 Gidilecek yerin mesafesi sefer mesafesinden (namazları kısaltacak mesafe)
olmalı,
 Yolculuk bir şehirden bir şehre olmalı,
 Gidilecek yer ve erkek emin olmalı.38
Ancak günümüzde eskiye nazaran yolculukların değişmesi, geçimin zorlaşması
ve insanların geçim temini için yer değiştirmek zorunda kalmaları, bu mesafenin de
sefer mesafesinden çoğu zaman fazla olduğu düşünülürse; kadın erkek ile beraber
yolculuğa mehir ve güvenlik şartları yerine getirildiğinde iştirak etmek zorundadır.
36
Kasani, c. 4, s. 33.
Zuhayli, c. 10, s. 7382.
38
Zuhayli, c. 10, s. 7383; Abdülhamit, s. 203
37
30
Çünkü huzurlu ve mutlu bir aile oluşturmanın esası sıkıntıları müşterek olarak
paylaşmaktır.
4. Nafakanın Takdirinde Kimin Durumu Esas Alınır?
Nafakanın takdir edilmesinde kadının mı yoksa kocanın mı durumu itibara
alınacaktır? Bu konuda âlimler arasında ittifak olmamakla birlikte Hanefi, Maliki ve
Hanbelîler nafakanın takdir edilmesinde karı-koca her ikisinin de durumunun dikkate
alınmasını gerekli görmüşler, Şafi ve Hanefilerden bir gurup âlim de kocanın
durumunun dikkate alınmasını gerekli görmüşlerdir.
Nafaka erkeğin mali gücüne göre takdir edilir diyen Şafiler ve İ. Azam’a göre39
Yüce Allah’ın şu ayeti kerimesi bunun delilidir. “İmkânı geniş olan nafakayı
imkânlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği
kadarından nafaka versin.”40 Yine Hz Peygamber (s. a. v) “Kadınlarınıza yediğinizden
yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, yüzlerinize vurmayın…” şeklindeki
beyanı da nafakanın takdir edilmesinde erkeğin mali gücünün dikkate alınmasının
delilidir. Nafaka kocaya vaciptir. Kadın da kocasının bu haline razı olmuş demektir.
Maliki ve Hanbelîlerin delil olarak öne sürdükleri Hind hadisinde ise kocanın görevinin
sınırı kastedilmiştir.41
Maliki ve Hanbelîlerin görüşüne göre nafakanın takdir edilmesinde karı koca
her ikisini de durumu dikkate alınmalıdır. Eşlerin zenginlik-fakirlik durumu, kadının
konumu, yörenin örf ve âdeti dikkate alınarak nafaka takdir edilmelidir. Hz.
Peygamberin Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e “…sana yeterli olanını al…” demesi,
nafakanın takdir edilmesinde kadının da durumunun dikkate alınmasını gerektirir.
“İmkânı geniş olan nafakayı imkânlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da
Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka versin.”42 Ayeti kerime de erkeğin
durumunun dikkate alınması vurgulanmış hadiste ise kadının durumunun dikkate
Mevsılî, c. 4, s. 4.
Talak 65/7.
41
Zuhayli, c. 10, s. 7387.
42
Talak 65/7.
39
40
31
alınması vurgulanmıştır. Bu durumda her iki hükmü cem etmek daha evla ve daha
uygundur.43
Nafakanın takdir edilmesinde karı koca her ikisinin de görüşü dikkate
alınmalıdır diyenlere göre:
 Erkekte, kadında zengin ise; zenginlik nafakası,
 Erkekte, kadında fakirse; fakirlik nafakası,
 Erkek zengin kadın fakirse veya kadın fakir erkek zenginse; orta halli nafaka
verilmelidir.44
Hanefilerden Hassaf’ın benimsediği görüşe göre ise; kocanın fakir kadının
zengin olduğu durumda kadına yoksul kimselerin nafakası verilir. Kocanın zengin
kadının da fakir olduğu durumda ise, kadına zengin nafakasından daha az nafaka
verilir.45
5. Erkeğin Gaip Olduğu Durumunda Eşin Nafakası
Gaib; yeri bilinen fakat burada hazır bulunmayan, yaşadığı bilinen fakat nerede
olduğu bilinmeyen kimseye denir. Hayatta olup olmadığı da bilinmiyorsa buna
“mefkud” denir.46
Hanefi fakihlerine göre gaip hısım aleyhine nafaka takdir davası açmaya
sadece gaibin eşi, küçük çocukları ve ebeveyni hak sahibidir.47 Çünkü eşin, usul ve füru
hısımlarının nafaka hakkı, nafaka takdir edilmeden önce de esasen vardır. Civar
hısımların ise nafaka hakları, mahkeme lehlerine nafakaya hükmettiğinde ortaya çıkar.
Gaib kocanın eşinin nafakasının nasıl takdir edileceği konusunda âlimler ihtilaf
etmişlerdir. Kocanın gaib olması durumunda şu ihtimaller göz önüne alınır.
43
Zuhayli, c. 10, s. 7387.
Kasani, c. 4, s. 44; Abdülhamit, s. 204.
45
Mevsılî, c. 4, s. 4.
46
Erdoğan, s. 151.
47
Mergınani, c. 2, s. 331; Zuhayli, c. 10, s. 7401
44
32
Gaib koca; geriye mal bırakmıştır veya bırakmamıştır. Geriye eğer mal
bırakmışsa bu mal ya nafaka cinsindendir. Ya da nafaka cinsinden değildir. Bu mal aynı
şekilde ya kadının elindedir veya bir başkasının elinde emanet veya borç olarak
bulunabilir. Şimdi sırasıyla bu ihtimalleri teker teker ele alıp her birinde kadının
nafakasının nasıl temin edileceği hususunu inceleyelim.
Gaib koca geriye nafaka cinsinden mal bırakmışsa; bu durumda şu iki ihtimal
mevcuttur.
Gaibin bıraktığı nafaka cinsinden olan bu mal kadının elinde ise; kadın hakime
gider ve kendisine nafaka bağlanmasını ister.48 Hâkim nafakayı takdir eder ve o maldan
harcamasını emreder. Gaibin maslahatını gözetmek için kadına yemin ettirilir. Hanefi
ve Şafilere göre hâkim kadından kefil ister.49 Çünkü kadın nafakasını önceden almış
veya kocası onu boşamış ve iddeti bitmiş olabilir. Bu durumda gaibin aleyhine hüküm
verilmiş olacaktır ki gaip aleyhine hüküm verilmez.50
Gaibin bıraktığı nafaka cinsinden olan mal kadının elinde değil de bir yerde
emanet veya borç olarak bulunuyorsa; bu durumda şu ihtimaller olabilir.
Emanetçi veya borçlu bu malın gaip kişinin olduğunu itiraf ediyorlarsa ve
aralarındaki evliliği de onaylarlar ise, hâkimin hükmüyle nafaka takdir edilir ve bu
maldan harcanmasına hükmedilir.
Eğer emanetçi veya borçlu bu malı veya aralarındaki evliliği inkâr ediyorlarsa;
fakat hâkim değişik yöntemlerle bu malın gabin olduğunu biliyorsa, yine bu maldan
nafakayı tayin eder. Ve bu kişilere malı kadına vermelerini emreder.51
Ancak emanetçi veya borçlu bu malı veya evliliği inkar ediyorlarsa ve
hâkiminde bu konuda bir bilgisi yoksa;
Kâsanî, c. 4, s. 42.
Mergınani, c. 2, s. 331; Zuhayli, c. 10, s. 7401.
50
Zuhayli, c. 10, s. 7401.
51
Kasani, c. 4, s. 43; Mergınani, c. 2, s. 331.
48
49
33
İ. Züfer’e göre: hâkim kadının bu konudaki davasını dinler, kadından beyine
getirmesini ister. Kadın da eğer makul, kabul edilebilir bir delil getirse, nafakaya
hükmeder. İnkâr edenlere de ödemeyi emreder. Hâkim aynı şekilde kadına yemin ettirir
ve kadından kefil ister ki, gaip koça geriye döndüğünde çıkacak problemlerin çözümü
kolay olsun. Kocanın hakkı zayi olmasın.52
İ. Azam, İ. Yusuf ve İ. Muhammed’e göre; bu durumda kadının davası
dinlenmez. Zira dava, davacı ile davalı arasında olur. Burada emanetçi veya borçlunun
muhatabı kadın değil, gaip olan koçadır.
Gaib nafaka cinsinden olmayan bir mal bırakmış ise; Hanefi, Şafi ve
Hanbelîlere göre nafaka cinsinden olmayan mallar(ev arazi vb) kocanın gıyabında
hâkim kararı bile paraya çevrilmez.53 Ancak bunlar kiralanıp nafakanın temin edilmesi
yoluna gidilir. Malikiler ise; gaip kocanın mallarının ihtiyaç anında satılabileceğini
söylemişlerdir.54
Gaip olan koca geriye hiç mal bırakmamış ise; bu durumda hâkim nafakayı
belirler. Kadına borçlanmasını emreder. Eğer kadın kendisine borç verecek kimseyi
bulamaz ise, hâkim kadının nafakası üzerine vacip olanlara kadına borç vermelerini
emreder. Eğer bu kimseler kadına borç vermekten kaçınırlarsa, bunları hapseder ve borç
vermeye zorlar.55
6. Nafaka Mükellefiyeti Sahip Olan Kocanın Nafakayı Ödemekten
Kaçınması
Nafaka sorumlusu olan kocanın nafaka borcunu ödemekten kaçınması şu
sebeplerle olabilir. Koca gaiptir veya hazırdır. Kocanın gaip olduğu durumdaki
nafakanın takdir edilmesini yukarıda açıkladık. Kocanın hazır olması durumunda
nafakayı ödemekten kaçınması ise iki ihtimalle olabilir. Koca zengin olduğu halde
Abdülhamit, s. 214.
Kâsanî, c. 4, s. 43; Mergınani, c. 1, s. 331.
54
İbni Kudame, c. 9, s. 359.
55
Abdülhamit, s. 215; Özcan, s. 334.
52
53
34
infaktan kaçınmıştır veya fakirliği sebebiyle nafakadan kaçınmıştır. Şimdi bu ihtimalleri
ele alıp inceleyelim.
a. Zengin kocanın infaktan kaçınması
Zengin kocanın eşine nafaka vermekten imtina etmesi, kaçınması durumunda;
kadın mahkemeye müracaat eder. Mahkeme kocanın temel ihtiyaçlarına yetecek kadar
malı kocaya bırakır. Fazlasını da kadına verir. Eğer bu mallar nafaka cinsinden olan
mallar değilse, bunları paraya çevirerek kadına verir. Mahkeme kocanın temel
ihtiyaçlarını karşılayacak maldan fazlasını bulamaz ise, bu durumda kocanın temel
ihtiyacı olan malları da paraya çevirip kadına verir.56 Mesela kocanın bir villası olsa,
bundan başka da malı olmasa, mahkeme bu villayı satıp kocaya oturacağı uygun bir ev
alıp, geriye kalan parayı mahkeme nafaka olarak kadına veriri.57
Mahkeme eğer kocanın satılacak bir malını da bulamaz ise bu durumda kocayı
hapseder.58 Nafakayı ödeyene kadar mahpus kalır. Yine ödemez ve hakim nezdinde
infaktan aciz olduğu anlaşılırsa; yüce Allah’ın “borçlu darda ise, kolaylık anına kadar
mühlet verilir.”59 buyruğuna binaen imkan bulacağı zamana kadar kendisine mühlet
verilir.60
Karısına nafaka vermekten imtina eden koca hapsedildiğinde; nafaka
yükümlülüğü devam eder. Mahkeme bu durumda kadına kocası adına borçlanması
salahiyeti verir.61 Mahkeme zengin kocanın infaktan kaçınması sebebiyle aralarını
ayırmaz. Bunun yerine yukarıda sayılan bir takım tedbirlerle evliliğin devamını ve
nafaka sorumluluğunun yerine gelmesine çalışır.
Kâsanî, c. 4, s. 44.
Erbay, s. 67.
58
Kâsanî, c. 4, s. 45.
59
Bakara/ 280.
60
Zuhayli, c. 10, s. 7398.
61
Erbay, s. 67.
56
57
35
b. Kocanın fakir olması sebebiyle infaktan kaçınması;
Kocanın eşine nafaka ödememesi her zaman bir kasta dayanmaz. Bazı
durumlarda içinde bulunduğu imkânsızlık sebebiyle nafakayı ödemeye gücü yetmemiş
olabilir. Bu durumda da Hanefi mezhebine göre araları ayrılmaz. Hâkim, kadına kocası
adına borçlanmasını emreder. Ve nafakanın miktarını da belirler. Kadın eğer borç
alacak birini bulamaz ise, kadına bakmakla yükümlü olan kimseler nafakayı vermeye
zorlanır. Eğer kadına nafaka sorumlusu olan akrabalar nafakayı ödemekten kaçınırlarsa
hâkim anları hapsederek nafakayı ödemelerini temine çalışır.62
Şafi ve Hanbelî mezhebine göre, koca fakirlik sebebiyle eşin nafakasını temin
edemiyorsa, kadının mahkemeye evliliği fesih talebinde bulunma hakkı vardır. Şafilerin
bu konudaki delilleri ise Ebu Hureyre’den rivayet edilen şu hadisi şeriftir. Hz
Peygamber kadına infak edecek bir şey bulamayan adam için “…araları ayrılır…”63
buyurmuştur. Yine Ebu Hureyre’den rivayet edilen şu hadiste aralarının ayrılacağının
delilidir. “Geçindirdiğinden başla. Denildi ki: Kimi geçindiriyorum Ya Rasülüllah?
Buyurdu ki: Beni doyur yoksa ayır diyen kadınını.”64 Çünkü bu durumda erkek
hanımını elinde tutmaktan acze düşmüştür. Bu durum erkeğin zekerinin olmaması veya
cinsi güçsüzlük durumuna benzer. Bu durumda da mahkeme aralarını ayırır.65
Maliki mezhebinde ise, kocanın fakir olması durumunda kocadan nafaka
mükellefiyeti kalkar. Erkek nafakayı ödeyememesi durumunda ise kadını boşar.66
Görüldüğü üzere Hanefiler hariç diğer mezhepler kocanın fakir olup kadına bu
sebeple nafaka ödeyememesi durumunda aralarının ayrılabileceğine hükmetmişlerdir.
Bu sebeple karı ile kocanın arasının ayrılamayacağını söyleyen Hanefi mezhebi ise son
tahlilde; Hanefi mahkeme yerine Şafi bir kadı tayin eder ve bunları ayırır demiştir.67
Zuhayli, c. 10, s. 7399; Abdülhamit, s. 208.
Darekutni 3/297.
64
Beyhaki 7/470.
65
İbni Humam, c. 4, s. 351; Zuhayli, c. 10, s. 7400.
66
Abdülhamit, s. 209.
67
Erbay, s. 69
62
63
36
V. İDDET DÖNEMİNDEKİ KADININ NAFAKASI
A. Giriş
İddet: kocanın ölümü, boşanma veya nikâhın feshi gibi sebeplerle evliliği son
bulan kadının, ayrıldığı kocasından hamile olup olmadığının anlaşılması için tekrar
evlenmeden önce beklemesi gereken süreye verilen isimdir.68
Böylece mecburi bekleme süresi içinde kadının eski kocasından hamile olup
olmadığı anlaşılacak, islamın değer verip önemsediği neseplerin karışması ihtimali
ortadan kalkacaktır. Bu ayrılığın sebebi kocanın boşaması veya ölümü gibi farklı
sebeplere dayanabilir. Buna bağlı olarak ta kadının bekleme süresi ayrılığın sebebine
göre değişiklik arz edecektir.
Ayrılığın sebebi kocanın ölümü ise, kadının bekleme süresi hamile olup
olmamasına göre değişecektir. Kadın gebe ise; doğumla veya çocuğun düşmesi
ile69değilse dört ay on gün70 beklemesi ile bu süre tamamlanır. İslam hukukçularının
çoğu bu konuda ittifak etmişlerdir.71
Ayrılık kocanın ölümü dışında bir sebeple gerçekleşmiş ise; kadının bekleme
süresi hamile olup olmamasına göre değişir. Kadın gebe ise ölüm iddetinde olduğu gibi
yine çocuğun doğması ile iddeti biter.72 Kadın adet görüyorsa, hamile değilse, bekleme
süresi Hanefilere göre üç adet görmesine dek süredir.73 Maliki, Şafii, Hanbelî, Zahiri ve
Caferilere göre; bekleme süresi üç temizlik devresine eşit olan süredir.74 Mezhepler
arasındaki bu görüş ayrılığı Bakara Suresinde geçen “kur” kelimesi75 ile alakalı olup,
mezheplerin farklı yorumlamasından kaynaklanmaktadır.
Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul, Nesil Yayınları, 1996, c. 1, s. 382.
Talak 65/4. Bakara 2/234.
70
Bakara 2/234.
71
İbni Kudame, c. 9, s. 254.
72
Talak 65/4.
73
Mevsılî, c. 3, s. 172.
74
Şirbini, c. 5, s, 90; İbni Kudame, c. 9, s. 83.
75
Bakara 2/228.
68
69
37
Yaşlanıp menopoz dönemine girmiş kadınlar ile adet görmeyen küçük
çocukların bekleme süresi ise üç aydır.76
Bu giriş bilgilerini verdikten sonra kadının bunlardan hangi durumda nafakayı
alıp hangilerinde alamayacağı meselelerini maddeler halinde inceleyelim.
B. Ayrılığın Sebepleri ve Nafakaya Etkisi
1. Ayrılık Kocanın Ölümü İle Gerçekleşmiş İse
Eşler arasındaki ayrılık kocanın ölmesi sebebiyle gerçekleşmiş ise, mutlak
olarak nafaka söz konusu değildir. Kocası ölen kadın ister hamile olsun ister olmasın
fark etmez. Daha önceki bilgilerimizde kadından nafakayı düşüren sebepleri incelerken
onlardan birisinin de eşlerden birisinin ölmesi olduğu söylemiştik. Çünkü kadının iddet
beklemek suretiyle bazı haklarının kısılması kocasının menfaatini temin için değil
amme nizamını korumak içindir.77 Ayrıca nafaka eşin malından kadına verilecektir.
Ölen bir kimsenin de malının olduğunu söylemek mümkün değildir. Ölümü ile birlikte
bu kişini bütün mal varlığı varislerine intikal etmiştir. Kadının nafakasını vermekte
varislerin değil erkeğin kendi borcudur. Kaldı ki ölen kişinin geriye bıraktığı malda
karısının da hakkı vardır. Bu kadın kocasının terikesinden payına düşeni alacak ve
mağdur olmayacaktır.78
2. Ayrılık Kocanın Ölümü Dışında Bir Sebeple Gerçekleşmiş İse
Eşler arasındaki ayrılık eğer ölüm dışında bir sebeple gerçekleşmiş ise, bu
durumda şu ihtimaller göz önüne alınır. Ayrılık ya koca tarafından ya da kadın
tarafından kaynaklanmış olabilir.79 Bu her iki durumda da ayrılık ya hukuka uygundur
ve ya değildir. Bu durumda da karşımıza şu dört ihtimal çıkar.
Mevsılî, c. 3 s. 162.
Mevsılî, c. 4, s. 9.
78
İbni Kudame, c. 2, s. 349–351; Hindiyye, c. 1, s. 578.
79
Erbay, s. 42.
76
77
38
a. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Uygun
Olması:
Ayrılık koca tarafından olmuş ve bu ayrılık hukuka uygun ise, kadına iaşe,
giyim ve mesken giderleri gibi nafaka kapsamına giren bütün masraflar koca tarafından
ödenmelidir.80 Çünkü ayrılığa koca sebep olmuştur. Karı, kocanın menfaatlerinden
dolayı bekleme süresi içerisinde, şahsi tasarruflarının kısıtlı oluşuna katlanmaktadır.81
Bu durumda karşımıza şu ihtimaller çıkabilir.
aa. Kocanın karısını boşaması: Koca karısını ister ric’i talak ile ister bain talak
ile boşasın karısı ister hamile olsun, ister olmasın her halükarda koca karısın iddet
nafakası verecektir.82
ab. Kocanın Lian83 yolu ile karısını boşaması: Koca karısını lian yoluyla
boşadığında, kadın iddet bekleyecektir. Bu bekleme süresi içerisinde kadının nafakası
kocasına aittir. Çünkü bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır. Kadın kendi şerefini ve
ırzını müdafaa etme mecburiyetinde kalmıştır.84
ac. Kadının i’la85 yolu ile boşanması: Kadının bu durumda da iddet beklemesi
gerekir. İddet süresince de kadının nafakası kocasına aittir. Çünkü bu durumda da
ayrılığa koca olmuştur.86
ad. Kadının muhalea87 yolu ile kocasından ayrılması: Bu durumda kadının
iddet beklemesi gerekmektedir. İddet müddeti içerisinde kadının nafakasını vermesi
erkeğe bir borçtur. Zira bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır.88
Serahsi, c. 5, s. 200–206; Kâsanî, c. 4, s. 29.
Erbay, s. 43.
82
Mevsılî, c. 4, s. 8.
83
Lian: Karısının zina ettiğini veya çocuğunun kendisine ait olmadığını iddia eden ve bu iddiasını
gerektiği şekilde ispat edemeyen karı ile kocanın, mahkeme huzurunda özel bir şekilde yemin ve
lanetleşmeleri üzerine hâkim tarafından evliliklerine son verilmesidir.
84
Kâsanî, c. 4, s. 27.
85
İ’la: Erkeğin hanımına dört ay veya daha fazla süre yaklaşmayacağına dair yemin etmesi ya da bunu,
eşime yaklaşırsam haccedeyim, kölem azad olsun gibi bir ibadet veya yükümlülüğe bağlamasıdır.
86
Kâsanî, c. 4, s, 33; Mevsılî, c, 4, s, 9.
87
Muhaleâ: Kadının kocasına ödediği bir bedel karşılığında evlilik bağının sona ermesidir.
88
Kâsanî, c. 4, s. 27
80
81
39
ae. Kocanın İslamı kabuldeki muhalefeti sebebiyle ayrılık: Karı- koça ikisi de
gayri Müslim olduğu durumda, kadın islamı kabul etse kocasına Müslüman olmasını
teklif etse, koca bu durumda müslümanlığı kabul etmez ise, durum mahkemeye intikal
eder ve hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılığın neticesinde de kadının iddet beklemesi
vaciptir. Bu süre içerisinde de kadının nafakası kocası tarafından temin edilecektir.
Çünkü bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır.
af. Buluğ muhayyerliğinde kocanın feshi talep etmesi: Küçük yaşta erkek
çocuk babası veya dedesi dışında bir veli tarafından evlendirildiğinde, çocuk buluğa
erişince nikâhın feshini isteme hakkına sahiptir. Bu durumda koca bu hakkını kullanırsa
nikâh bozulmuş olur. Nu durumda kadının iddet beklemesi gerekir. Beklemesi gereken
bu iddet içerisinde de kadının nafakası erkeğe vaciptir. Çünkü ayrılığın sebebi kocadır.
b. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Aykırı
Olması:
Eşler arasındaki ayrılık her zaman hukuka uygun olmayabilir. Ayrılığın sebebi
koca olup, ayrılıkta hukuka aykırı olduğu durumda, kadın iddet bekleyecek ve netice de
ayrılığa koca sebep olduğu içinde kadına nafaka vermesi gerekecektir. Böyle bir
durumda şu ihtimaller olabilir.
ba. Kocanın irtidat etmesi suretiyle meydana gelen ayrılık: Kadın ve koca her
ikisi de Müslüman olduğu durumda, eğer koca dinden çıkıp irtidat ederse, aralarındaki
nikâh akdi bozulur. Bu ayrılıkta da kadının iddet beklemesi gerekir. Bu bekleme süresi
içerisinde kadının nafakası erkeğe bir borçtur. Zira bu durumda da ayrılığa kocanın
hukuka uygun olmayan davranışı sebep olmuştur.
bb. Müsaharayı yasak kılan fiilin koca tarafından meydana gelmesi ile ayrılığın
olması: Birliğin bu şekilde bozulması sebebiyle de kadının iddet beklemesi gerekir. Bu
bekleme süresi içerisinde de kadının nafakası erkeğe vaciptir. Bu durumda da ayrılık
kocanın hukuki olmayan bir tasarrufu sebebiyle meydana gelmiştir.89
89
Kâsanî, c. 4, s.27, 28
40
Burada şu hususu belirtmek gerekir ki; yukarıda saydığımız bu durumlar
aralarındaki evlilik sahih olup, zifaf meydana gelmiş ise netice doğuracaktır.90
Aralarındaki evlilik sahih olmadığı durumda zaten hukuki olarak netice doğurmaz.
Zifaftan önce meydana geldiği durumda ise kadının iddet beklemesi gerekmediğinden
nafaka mükellefiyeti oluşturmaz.
c. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Ayrılık Sebebinin Hukuka
Uygun Olması Durumu:
Burada ayrılığa kadın sebep olmaktadır. Ancak kadının bu ayrılığı hukuka
uygundur. Ayrılık kadı tarafından olması durumunda da sebep hukuka uygun ise;
kadına kocası nafaka vermek zorundadır. Bu kategoriye şu ihtimaller girmektedir.
ca. Buluğ muhayyerlinde kadının fesih hakkını kullanması: Çocuk yaşta babası
veya dedesi dışında bir veli tarafından evlendirilen kadın buluğ çağına geldiğinde ve
rüştünü ikmal ettiğinde bu evliliği bitirmek için fesih talep etme hakkı vardır. Kadın bu
hakkını kullandığında olay mahkemeye intikal eder ve hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılık
sebebiyle kadının iddet beklemesi gerekir. Bu süre içerisinde de kadının nafakasını
erkek temin etmek mecburiyetindedir. Her ne keder buradaki ayrılık kadın tarafından
olsa bile ayrılık hukukun kadına verdiği bir hakkın neticesidir.
cb. Kadın evleneceği kimseye denklik şartı koşar, karşı taraf bu şartı kabul
etmesine rağmen aksi durumun ortaya çıkması hali: Reşit ve mümeyyiz olan kadın
evlilik esnasında İslam Hukukunun genel hükümleri doğrultusunda evleneceği kimse
için denklik şartı koşabilir. Kadın evlilik esnasında bu hakkını kullanmış, erkek bu şartı
kabul etmiş, daha sonra ise bunun aksi bir durum ortaya çıkması halinde; kadının
nikâhın feshini talep etme hakkı vardır. Kadın nikâhın feshini istediği durumda olay
mahkemeye intikal eder. Bunun neticesinde de hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılık
90
Erbay, s. 44
41
neticesinde kadın iddet bekleyecek ve bu bekleme süresi içerisinde kadının nafakasını
erkek temin edecektir. 91
cc. Kadının tayin edilen mehirinin Mehri Misil’den92 daha az olması sebebi ile
ayrılığın meydana gelmesi durumu: Kadın kendisine denk birisi ile evlendiğinde nikâh
akdinden önce kendisine verilen mehirin, emsallerinden az olmamasını nikâh anında
şart koşmuş olabilir. Buna rağmen koca mehri misilden az miktarda bir mehir kadına
verecek olursa, kadın bunun tamamlanmasını ister. Koca karısının bu talebini yerine
getirmekten kaçınırsa; kadın nikâhın feshini talep edebilir. Bu durumda olay
mahkemeye intikal eder. Netice de bu ayrılık sebebi ile kadının iddet beklemesi gerekir.
Ve bu iddet süresi içerisinde kadının nafakası kocasına aittir.93
cd. Kocadaki bir cinsel ayıp ve kusur sebebi ile kadının ayrılığı istemesi:
Erkekte olan bir takım cinsel hastalıklar neticesinde erkek evliliğin gereklerini yerine
getiremiyorsa; kadın mahkemeye müracaatla evliliğin bitirilmesi isteyebilir. Eğer
kadının talebi ile hâkim tarafları ayırırsa, kadının bu durumda iddet beklemesi gerekir.
Bunun neticesinde de erkeğin bu bekleme süresi içerisinde kadına nafaka vermesi
gerekir.94
Yukarıda sayılan bu durumların hukuki açıdan netice doğurması için
boşanmanın zifaftan sonra olması gerekir. Eğer boşanma zifaftan önce olmuş ise, kadın
iddet beklemeyecek bu durumda da erkekte nafaka sorumlusu olmayacaktır.95
d. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Sebebin Hukuka Aykırı
Olması Durumu:
Bu kategoride ayrılık kadın tarafından gerçekleşmiştir. Ancak ayrılığın sebebi
hukuka uygun değildir. Bu durumda kadının nafaka hakkı düşer. Çünkü ayrılığın sebebi
kadının hukuka aykırı olan kusurlu davranışıdır.
Mevsılî, c. 4, s. 9.
Mehri Misil: Evlenen kadının, akrabaları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen
mehir demektir.
93
Özcan, s. 81.
94
Mevsılî, c. 4, s. 9.
95
Erbay, s. 46
91
92
42
da. Kadının İslam dininden çıkması: Kendi serbest ve hür iradesi ile islam
dininden çıkan kadının İddet içerisinde bulunsa dahi nafaka alacaklısı olması mümkün
değildir.96
db. Kadının kocasının usul ve furuuna karşı Hürmeti Müsaharayı gerektirecek
bir fiilde bulunması hali: Böyle bir durumda kadın ile erkek arasındaki hukuki evlilik
bağı sona erer. Kadın bu durumda her ne kadar iddet beklemesi gerekse de bu dönem
içerisinde kocasından nafaka alamaz. Nafaka hakkı bir daha doğmamak üzere sakıt
olur.97
Bu durumlarda şu husus son derece önemlidir. Kadının dinden çıkması ve
Hürmeti Müsaharayı ihlal edecek bir durumun oluşması kadının kendi hür iradesi ile
gerçekleşmiş ise nafaka hakkı düşer. Eğer bu eylemler ikrah ile olmuş ise. Hukuki
açıdan netice doğurmaz.98
VI. EŞİN NAFAKASININ İSLAM HUKUKU VE
MEDENİ HUKUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
A. Giriş
Zevciyet sebebiyle nafaka almaya hak kazanan kadının durumunu islam
hukuku açısından teferruatlı biçimde ele aldık. Şimdiki çalışmamızda ise, islam hukuku
ve medeni hukuk arasında bir değerlendirme yaparak, benzer ve farklı olan taraflarını
tespit edip meseleye daha geniş açıdan bakmaya çalışacağız.
İlk önce “Medeni Hukuk”ta nafaka ile kastedilen nedir? Kaç çeşit nafaka
vardır? Bu konudaki kanun maddeleri ve yargı kararları nelerdir? Bunları ele alıp, daha
sonra iki hukuk arasında kadının nafakasını ele alarak bir değerlendirme yapacağız.
Mevsılî, c. 4, s, 9; Kasani, c. 4, s, 28.
Mevsılî, c. 4, s. 9; Kasani, c. 4, s. 28.
98
Erbay, s. 46.
96
97
43
B. Türk Medenî Hukukunda Nafaka
Ana hatlarıyla iaşe, giyim ve mesken ihtiyaçlarının tümünü kapsayan nafaka
Medeni Kanununun bazı yerlerinde "Nafaka" bazı yerlerinde de daha dar bir şekilde
"iaşe" olarak ifade edilmiştir.
Medeni Kanunun 152 ve müteakip maddeleri birinci planda koca ve bazı
hallerde karıya, aynı kanunun 257, 262 ve müteakip, 306 ve onu takip eden maddeleri
ana, baba veya evlat edinene bir takım sorumluluklar yüklemektedir.99 Böylece bir
kısım kişiler diğer bir kısım kişilerin iaşe ve bakımını temin ile yükümlüdürler. Bunun
yanında yine Türk Medeni Kanununda "Zarurette bulunan" hısımlara "hali refah"
daki100 yakınlarının yardımda bulunmasını zorunlu kılan müesseseler de vardır.
Aile hukukunun çeşitli hükümlerinden doğan bu vecibeler genel çizgileri ile
"Bakım" ve "Yardım" yükümlülüğü olarak taksim ve incelemeye tabi tutulabilirler.101
1. Bakım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu
Bakım yükümlülüğü evlenme ve doğum hadiselerinin vukuunda ortaya
çıkmaktadır. Evlenme, kocayı ve bazı şartların gerçekleşmesi halinde kadını bu
mükellefiyetle yükümlü kılmakta, doğum hadisesi ise anne babayı müşterek çocukların
bakim ve yetiştirilmesiyle sorumlu hale getirmektedir.
Bakım yükümlülüğü daha çok rızaen ve dışarıdan herhangi bir müdahale
olmaksızın yerine getirilmektedir. Ancak yükümlü(karı-koca veya anne-baba) kanunun
kendisine yüklediği bu görevi gereği gibi ifa etmediği takdirde tatbikatta Sıyanet, Tedbir
ve İştirak Nafakaları adı altında bazı ödemeler yapmaya mecbur tutulmaktadır.
Bakım yükümlülüğünün gayesi, alacaklısı durumunda olan şahsın yaşamasını
temin ve tedarik edecek bakım, ihtimam ve yardımı kendisine sağlamaktır. Ancak hemen
belirtelim ki, bakım mükellefiyetinin alacaklısı, kanunca özel olarak himayeye muhtaç
Ergenokon, Yılmaz, Türk Medeni Hukukunda Yardım Nafakaları, İstanbul, 1996, s. 3.
T. MK. md. 316/11.
101
Feyzioglu, Necmeddin, Aile Hukuku, İstanbul, 1979, s. 653
99
100
44
görülmüş olduğu için, bu şahıs başka bir yerde müstakil ve devamlı bir gelire sahip olmuş
olsa bile yükümlülük, prensip olarak devam eder, sükut bulmaz. Bakım yükümlülüğünü
zaruretten doğan yardım yükümlülüğünden ayıran başlıca özelliklerden biri de budur.102
Bakim yükümlülüğünün borçlusu, bakmaya mecbur olduğu şahsın şu
ihtiyaçlarını temine mecburdur;
Maddi ve fiziki ihtiyaçlar: Medeni Kanunun 151 ve 152. maddelerinin
açıklamasına göre; koca, karı ve çocukların, lüzumu halinde ve kanunun öngördüğü
şartlar mevcutsa; karı, koca ve çocukların gıda, elbise, tedavi masraflarını temin ile
yükümlü olup, ayni zamanda onlara mali ve sosyal durumuna uygun bir mesken temin
etmeye de mecburdur.103
Manevi ihtiyaçlar: Bu nevi ihtiyaçlar çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili olarak bazı
masrafların yapılmasını gerektirir. MK. nun 151, 164, 265. maddelerinde belirtildiği gibi
çocukların yetiştirilmesi, bedeni ve fiziki kabiliyetine göre bir meslek edinmesini
sağlamak anne- babanın borcudur.
Bakım
yükümlülüğünün
konusu
gerek
alacaklının
gerekse
borçlunun
durumlarındaki değişikliklerle orantılı olarak azalıp çoğalabilir. Mesela iştirak
nafakasında çocuğun büyüyerek ihtiyaçlarının artması, ana-babanın da iştirak
nispetlerinin artmasını gerektirecektir. Bunun gibi yükümlünün mali durumunda meydana
gelmesi muhtemel kötüleşme, alacaklının kendine has bir gelire sahip olması veya bir
servet edinmiş bulunması, yükümlülüğü ortadan kaldırmamakla beraber kanunun tayin
ettiği bazı hallerde de tadilini lüzumlu kılabilir.104
Eşler için bakım yükümlülüğünün başlangıcı evlenme akdidir. Çocuklar lehine
bu vecibe doğumla başlar. Bu yükümlülüğün ifası dava yoluyla talep edildiğinde,
ödemelerin başlangıç tarihi olarak talep tarihi dikkate alınır.105 Eşlerden birisinin ölümü
bakım yükümlülüğünü sona erdirir. Eşlerden birisinin gaip olduğuna hükmedildiğinde de
102
Ergenokon, s. 4.
Ergenokon, s. 4.
104
Y. HGK. 20. 9. 1950- 2-88/44. AD. 1951, s. 293-294; Y. 2 HD. 26. 3. 1951-8944/2354 (Saymen F. H.
- Ermen S. -Elbir H. K. Turk içt. Kül. c. 4, s. 1069.
105
Y. 2. HD. 12. 05. 0951- 3494/3658 sayılı kararı.
103
45
aynı netice meydana gelir. Çocuklar lehine var olan bakım yükümlülüğü küçüğün reşit
olması ile son bulur. Rüşdden sonra bakım yükümlülüğünün devamı mümkün olmayıp,
aranan şartlar mevcutsa MK. 315’e göre Yardım Nafakası talep etme hakkı mevcuttur.
Uygulamada Bakım Yükümlülüğünü belirtmek için, Sıyanet Nafakası, Tedbir
Nafakası, İştirak Nafakası, terimleri kullanılmaktadır. Her birine kısaca değinmekte fayda
görüyoruz.
a. Sıyanet Nafakası: Medeni Kanun md. 152/2 “evin intihabı, karı ve
çocukların münasip vechile iaşesi ona aittir. ” demekle kocanın karısına ve çocuklarına
bakmakla yükümlü olduğunu ortaya koymaktadır. MK. md. 161 karı kocadan biri, aile
görevlerini ihmal edince diğerine hakimin müdahalesini isteme hakkını vermiştir. Koca
için bakım görevi aile görevlerinin başında gelmektedir.106 Birlikte yaşamakta iken
kocanın bu husustaki ihmali, karısını kovması, karısını terke zorlaması ve evini terk
etmesi şeklinde olmaktadır.107 Böyle bir durumda karı hâkimden kocaya bakım borcunun
hatırlatılmasını, bilahare kocanın bu haksız davranışı karşısında gerekli nafakaya
hükmedilmesini isteyebilir.108 İşte evlilik birliğinin devamı esnasında birliğin sıyaneti
maksadıyla karar altına alınacak nafakaya “Sıyanet Nafakası” denilmektedir.
b. Tedbir Nafakası: Boşanma veya ayrılık davası açıldıktan sonra dava
süresince eşler ayrı yaşama hakkına sahiptirler. Böyle bir durumda aile konutunda kimin
kalacağına hâkim karar verir. Dava devam ederken, ailenin sosyal ve ekonomik
durumunu, eşlerin ve çocukların gereksinimlerini çevrelerindeki genel geçim, eğitim ve
yaşam standardını, göz önünde tutarak eşlerden birinin diğerine parasal olarak katkıda
bulunmasına karar verir. Bu katkı “Tedbir Nafakası” olarak adlandırılır.109
Aile birliği içinde karşılıklı yükümlülüklerin başında gelen ve yasal dayanağını
Medeni Yasanın 186. maddesinden alan tedbir nafakası eş ve çocukların yaşabilmelerini
Y. 2. HD. 7. 5. 1973–3106/2999 sayılı kararı.
Y. HGK. 4. 6. 1974–213/16 sayılı genel kurul kararı.
108
MK. md. 161.
109
Kaçak Nazif, Boşanma-Nafaka-Mal Rejimleri-Velayet, Ankara, Kartal Yayınevi, 2004, s. 418.
106
107
46
sağlayacak yeterlilikte yiyecek, giyecek ve mesken gereksinimleri ile bedensel ve ruhsal
gelişmelerine olanak sağlayacak eğitim giderlerini içerir.110
c. İştirak Nafakası: Hâkim dava sırasında çocukların kimin yanında kalacağı,
diğer eşin çocukların geçimine nasıl katılacağını da düzenler. Çocuğun bakımına katkı
olmak üzere ödenecek nafakaya “İştirak Nafakası” adı verilir. Çocuklar lehine
hükmedilen bu nafaka, boşanma davası boyunca ve hatta boşandıktan sonra da devam
eder.111
2. Yardım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu
Türk Medeni Hukukunda ikinci grupta yer alan nafaka ise, “Yardım Nafakası”
dır. Bu da belli kan hısımlarına ve evlat edinenle evlatlığa yükletilmiştir. Konusu ve
gayesi, yardım edilmediği takdirde zarurete düşecekleri muhakkak bulunan bu kimseler
arasında, karşılıklı olarak bir dayanışmanın teminini sağlamaktır.
Yardım nafakası MK. md. 315, 316’da düzenlenmiştir. Birinci gruptakilerden
gerek kapsam, gerek hukuki sebep, gerekse mükellefiyetler ve yetkili mahkeme
bakımından ayrılmaktadır.
Yardım nafakası belli kan hısımları arasında söz konusu olduğundan kapsamını
ahlak ve hukuk el ele vererek tayin etmiştir.
Yardım nafakası sadece belli kan hısımkları arasında söz konusudur. Ancak
yardım edilmediği takdirde zarurete düşmeleri muhakkak olan kişiler bu husustaki
yükümlülüğe başvurabilirler. Nafaka miktarı ise, alacaklısının zaruretini giderecek ölçü
ile sınırlıdır. Bu nedenle yardım nafakasının yükümlülerinin sorumluluğu, bakım nafakası
yükümlülerinin sorumluluğuna oranla daha az ve daha sınırlıdır.
Nitekim MK. md. 315’e göre “herkes yardım etmediği surette zarurete düşecek
olan usul ve füruna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir. ”
110
111
Y. HGK. 7. 6. 1988 -2-295/414 sayılı genel kurul kararı.
Kaçak, s. 418.
47
Yukarıdaki madde de sayılan akrabaların dışındakilere nafaka vermek ise,
hukuki olarak zorunlu değil ancak ahlaki bir görevdir.
MK. md. 317’de ana babaları belli olmayan çocukların nafakasının belediyelerce
karşılanacağı şeklinde bir hükme rastlanmaktadır. Fakat belediyelerin bu görevi kamu
hukuku yükümlülüğü niteliğindedir. Bu sebeple belediyeleri özel hukuk açısından nafaka
yükümlüsü olanlar arasında mütalaa edememekteyiz.112
Uygulamada yardım yükümlülüğü yardım nafakası ve yoksulluk nafakası olarak
ikiye ayrılmıştır. Şimdi bunlara kısaca değinmek istiyoruz.
a. Yardım Nafakası: Belli kan hısımları ile birde evlat edinenle evlatlığı içine
almaktadır. Yardım edilmediği takdirde zarurete düşmeleri kesin olan kimseler arasında
dayanışma yükümlülüğünü temin etmektedir. Medeni Kanunun 315. md. Yardım
nafakasının kimler arasında cereyan edebileceğini düzenlemiştir.
 Yukarıya doğru usul diye nitelendirdiğimiz ana, baba dede, nine…113
 Aşağıya doğru füru diye nitelendirdiğimiz erkek ve kız çocuklar, onların
çocukları…114
 Uhuvvet niye nitelendirdiğimiz ana-baba bir veya ana bir, baba bir kardeşler,
 Evlatlık ile evlat edinen.115 Bunların dışındaki sıhrî hısımlar arasında nafaka
yükümlülüğü hukuki anlamda yoktur.
b. Yoksulluk Nafakası: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru
daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak
nafaka isteyebilir. Ancak erkeğin kadından nafaka isteyebilmesi için kadının hali refahta
bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”116 Medeni Kanunda geçen
bu madde yoksulluk nafakasının ne olduğu ve hangi şartlarda bu nafakaya
Velidedeoğlu Hıfzı, Aile Hukuku, İstanbul, 1965, s. 455.
MK. md. 315.
114
MK. md. 315.
115
MK. md. 257/2.
116
MK. md. 144.
112
113
48
hükmedileceğini belirlemiştir. Ancak bu hüküm tamamen istisnai bir hükümdür. Her
boşanma hadisesinden sonra yoksulluk nafakası takdir edilecek diye bir şart yoktur.
Yoksulluk nafakası sosyal ve ahlaki düşüncelerle kabul edilmiş bir müessesedir. Maddede
sayılan şartlar gerçekleştiği takdirde hakim bu nafakaya hükmedebilir.
C. Eşin Nafakasının İslam Hukuku ve Medeni Hukuk Açısından
Karşılaştırılması
Çalışmamamızın başında şunu belirtmekte fayda görüyoruz. Karşılaştırmayı
yaparken tezimizin en başından itibaren ele aldığımız konuların sırasını gözeterek her
konunun karşılaştırmasını ayrı bir paragrafta vereceğiz. Amacımız çok fazla teferruata
dalmadan genel manada ana hatları ile iki hukuk arasında karşılaştırma yapmaktır.
İslam hukukunda nafakanın kapsamına giren maddeler; örfe göre gıda, giyim,
mesken, zorunlu ev eşyaları(temizlik eşyaları ve ev için gerekli eşyalar), gerekiyorsa
duruma göre hizmetçi, tedavi giderleri, hıdâne ücreti, bazı âlimlere göre nafaka
alacaklısının evlendirilmesi, teçhiz ve tekfin maddeleridir.117
Türk medeni hukukunda nafakanın kapsamı konusunda tatbikatta müellifler
arasında her ne kadar görüş ayrılıkları görülse de yazarlar genellikle gıda, giyim,
mesken, tahsil ve terbiye giderleri ile tedavi masraflarını ve meslek öncesi hazırlayıcı
mahiyetteki eğitim giderlerini de, nafakanın kapsamına dâhil etmişlerdir.118
İslam hukukuna göre kadının nafaka alacaklısı olabilmesi ve nafakanın
başlaması için aralarında sahih nikâh akdi kurulmalıdır.119 Aynı şart medeni hukukta
şöyle belirtilmiştir. “Evlenme merasimin icrası ile evlilik birliği vücut bulur.”120 Evlilik
birliği karşılıklı olarak karı kocaya bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Kocaya
yüklediği görevlerden biri de “kocanın bakım borcu”dur.121 Uygulamada kocanın bakım
borcu, karısının ve çocukların nafakasını karşılamak tarzında adlandırılmaktadır.
117
Bkz. s. 5–17.
Y. HGK. 15. 11. 1961–2–14/45, Y. HGK. 13. 3. 1963–2–99/21.
119
Bkz. s. 22.
120
MK. md. 151.
121
MK. md. 152/2.
118
49
Böylece koca evlilik birliğinin kuruluşundan itibaren herhangi bir ön şart ve koşul
aranmaksızın karısına karşı bakım borcunu, diğer bir ifade ile karısının nafakasını
bakım gücü ölçüleri dâhilinde yerine getirecektir.122
İslam hukukçularının çoğuna göre evlilik nafakasının borçlusu yalnızca kocadır
ve bu borca ondan başka kimse iştirak edemez.123 Türk medeni hukukunda her ne kadar
bakım borcu kocaya ait bir görev ise de, eşlerin birbirlerine karşı yardım yükümlülükleri
unutulmamalıdır. Bakım yükü esas itibarı ile kocanın omuzlarında olmasına rağmen,
kocanın sıhhati ve çalışma imkânları bu yükü tek başına üstlenmesine imkân vermediği
takdirde, kadının kendi şahsi imkânları ile bu ödevin yerine getirilmesinde kocasına
yardımcı olması gereklidir. Zor durumdaki kocanın bunu karısından istemesi
hakkıdır.124 Nitekim medeni hukukta şöyle belirtilmektedir. ”Karı maddi ve fiziki
yönden birliğin ihtiyaçlarına katkıda bulunmaya mecburdur. ”125
İslam hukukunda iddet nafakası olarak nitelediğimiz, kadının boşanması veya
kocadan kaynaklanan bir kusur sebebi ile aralarının ayrılması durumunda, iddet müddeti
içerisinde, hamile ise çocuğun doğumuna kadar geçen süre içerisinde kocasından alması
gereken nafakaya hükmedilmiştir.126
Medeni hukukta ise, kısmen islam hukukundaki uygulamanın bir benzeri
olarak, doğacak olan çocuğun nesebinin tespitinde herhangi bir karışıklığa meydan
vermemek için, kocasının ölümü veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğin
butlanına hükmedilen kadın bu durumlarının vukuundan itibaren üç yüz gün
geçmedikçe tekrar evlenemez.127
Türk Medeni Hukukunda, her ne kadar md. 95’de üç yüz günlük İddet müddeti
ön görülmüş ve ölüm, boşanma, evliliğin butlanı gibi hallede bu süre dolmadan kadının
tekrar evlenemeyeceği, kamu yararı açısından bir kural olarak kabul edilmiş ise de, bu
süre
içerisinde
kadının
hayatını
sürdürebilmesi
Feyzioğlu, s. 201, 208.
Bkz. s. 28.
124
Feyzioğlu, s. 205.
125 MK. md. 152/2.
126
MK. md. 152/2.
127
MK. md. 95.
122
123
50
ve
en
zaruri
ihtiyaçlarını
karşılayabilmesi için hâkimin re’sen dikkate alabileceği “İddet nafakası” şeklinde
hukuki bir müessese yoktur. Fakat buna tekabül edecek şekilde iki husus üzerinde
durulması gerekir. Bunlar da tedbir nafakası ve yardım nafakasıdır.
Tedbir Nafakası: Evlilik bağı boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar
devam eder. Bu nedenle kocanın karısına karşı olan bakım borcu en az o tarihe kadar
devam edecektir.128 Bu durum karşısında ikame edilen boşanma davsında, kadın ister
davacı olsun ister davalı olsun, dava süresince ve kararın kesinleşmesine kadar ayrı
yaşamaya hak kazandığı129 kocasından bakım borcunu yerine getirmesini istemeye
hakkı vardır.130 Uygulamada daha önce de belirttiğimiz gibi buna tedbir nafakası
denilmektedir.
Yoksulluk Nafakası: Medeni Kanun md. 144’e göre “Kabahatsiz olan karı
yahut koca boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse, diğeri boşanmaya
sebebiyet vermemiş olsa dahi, kudretiyle mütenasip bir surette bir sene müddetle nafaka
itasına mahkûm edilir.131
Bu hüküm tamamen istisnaidir. Her boşanma olayının sonunda “yoksulluk
nafakası” söz konusu olamaz yoksulluk nafakası sırf sosyal ve ahlaki düşüncelerle kabul
edilmiş bir müessesedir.132
128
MK. md. 152.
MK. md. 162/2.
130
Y. 2. HD. 7. 5. 1974–2017/2830.
131
MK. md. 144, 3444 sayı ve 4. 5. 1988 tarihli değişiklikle tekrar düzenlenmiştir. Yeni düzenleme
şöyledir. “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için
diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Ancak, erkeğin kadından yoksulluk
nafakası isteyebilmesi için kadının hali refahta bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru
aranmaz. ” Yeni düzenlemenin getirdiği en büyük yenilik, bir yıllık süreyi kaldırmış olması ve süresiz
olarak nafaka isteyebilme hakkını getirmiş bulunmasıdır.
Eski madde yalnız kabahatsiz karı yahut kocaya nafaka isteme hakkını tanımışken yeni değişiklik
“…kusuru daha ağır olmamak şartıyla…” ibaresini getirerek buna da bir değişiklik getirmiştir.
132
Erbay, s. 47.
129
51
İKİNCİ BÖLÜM
GARABET SEBEBİYLE NAFAKA(USUL-FÜRU VE CİVAR
HISIMLAR NAFAKASI)
I. GİRİŞ
İslam hukukunda kişilere ferdi sorumluluklar yanında, içtimai, sosyal bir takım
sorumluluklar da yüklemiştir. Yardıma muhtaç veya yardım yapılmadığı takdirde
zarurete düşecek kişiye diğer kişilerin imkânları nispetinde yardımda bulunması her ne
kadar ahlak kurallarının emrettiği bir durum ise de, bu kurallara uyulmadığı takdirde
hukukun buna bir müdahalesi de söz konusu değildir. Bu tür prensiplere riayetsizlik
toplumun menfaatini zedeleyecek ve toplumun düzenini bozacak bir duruma geldiğinde
hukuk bunları himayesine almakta bu kuralların uygulanmasını temin etmektedir.
Yardım edilmediği takdirde zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayıp sıkıntıya ve
dara düşecek olan sıradan birisi değil de hukuksal anlamda aramızda bağ bulunan bir
yakınımız ise, ona yardım etmememiz toplum nizamını bozacak, sosyal dengeyi
zedeleyecektir. İşte böyle bir durumda hukuk devreye girecek ve her ne kadar ahlaki
yönü ağır basan bir konu olsa da bu meseledeki yükümlülüğü bize yükleyecektir.
İşte bu durum da yakınlar arasındaki yardım ilişkisi hukuk ile ahlakın
birbirlerini destekledikleri başlıca müesseselerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aile fertleri arasında (burada kastedilen en geniş manadaki ailedir.) olması gereken
yardım ilişkisi, sosyal dayanışma; birinin dara, sıkıntıya düşmesi halinde diğerinin onun
yardımına koşması ahlaki bir sorumluluk gibi gözükmekle birlikte hukukun tayin ettiği
yakın akrabalar arasında olunca kanuni bir borç olma özelliği kazanacaktır.1
Özel hukuku alakadar eden onun tarafından müeyyidelendirilen bu kanuni
borç, bir aile yardım müessesesi olarak mütalaa edilmelidir. Nafaka borcu; bir şahsın,
1
Erbay, s. 73
hukukun tayin ettiği derecedeki yakınına, zarurette bulunduğu, bu zaruretten kendi
imkânları ile kurtulamadığı takdirde yaşaması için lüzumlu yardımı temin etmesidir.2
İslam hukukunda yiyecek, içecek, giyim ve mesken giderleri olarak kapsamı
tayin edilmiş bulunan nafaka, karı-koca arasında evlilik birliğinin varlığına
dayandırıldığı gibi, aralarında kan hısımlığı bulunanlar bakımından da nesebe
dayandırılmıştır.3 Bu bakımdan islam hukukunda muhtaç kişilerin nafaka ihtiyaçlarının
giderilmesi, hısımlarına terettüp eden mali bir vecibedir. Bu hukuki statünün temeli ise
taraflar arasındaki nesep ilişkisine bağlıdır.4
A. Evlilik nafakası ve hısımlık nafakası arasındaki
farklar.
Evlilik nafakasında her halükarda nafaka sorumlusu kocadır. Yani nafaka
borçlusu ve alacaklısı değişmiyordu. Koca her zaman borçlu, kadın ise her zaman
alacaklı durumda idi. Hısımlık nafakasında taraflar değişebilir. Usul nafaka borçlusu
olup füru nafaka alacaklısı olabilir veya tam tersi olması da mümkündür.
Evlilik nafakasında hâkimin takdirinden veya tarafların anlaşmalarından sonra
zaman aşımı söz konusu değil iken, hısımlık nafakasında zaman aşımı söz konusudur.5
Evlilik nafakasında nafaka alacaklısı olan kadının ihtiyaç halinde olmasına
gerek yoktur. Kadın zengin olsa dahi kocası kadının nafakasını temin etmek
mecburiyetindedir. Hısımlık nafakasında ise, nafaka alacaklısı olabilmenin şartı mutlaka
ihtiyaç halinde bulunur olmaktır.6
Özcan, s. 88.
İbni Kudame, c. 9, s. 345.
4
Erbay, s. 73.
5
Serahsi, c. 5, s. 184; İbni Kudame, c. 9, s. 233.
6
Özcan, s. 89.
2
3
53
B-Hısımlık Nafakasının Şer’i Delilleri
1. Kitap
İslam hukukunda kitaptan kast olunan Kur’an-ı Kerim’dir. İslam hukukçuları
şu ayeti kerimeleri hısımlık nafakasının delillerinden saymışlardır.
1. “…Ana-babaya iyilikle muamele edin.”7
2. “…Biz insana ana- babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik…”8
3. “…Hem bana hem de ana-babana şükret…”9
Yukarıda saydığımız ayeti kerimeler füru hısımların usul hısımlarına
bakmasının delillerinden sayılmış, İslam hukukçuları bu ayeti kerimeleri bu konuda
delil kabul etmişlerdir.10
4-“Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl
emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan
ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da
çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine
de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu
memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (sütanne tutup)
emzirtmek istediğiniz takdirde, sütanneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz
şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah’tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta
olduklarınızı görür. ”11
İslam hukukçuları bu ayeti kerimeden pek çok hüküm çıkarmışlardır. Bunların
konumuzla da ilgili görülen belli başlı olanlarını şöyle sıralayabiliriz.
İsra 17/23.
Ankebut 29/8.
9
Lokman 31/14.
10
Kâsanî, c. 4, s. 47; İbni Kudame, c. 9, s. 259 .
11
Bakara/233.
7
8
54
 Usulün füru nafakasından sorumlu olduğu,12
 Annenin çocuğunu emzirme mükellefiyeti,13
 Usul ve füru arasında bazısı gayri Müslim de olsa nafaka mükellefiyetinin
bulunduğu,
 Hısımlık nafakasının meşruiyeti14
5- “…Onlara öf bile deme…” bazı hukukçular bu ayeti kerimeden hareketle
usulün fakir olmasının nafakayı hak kazanması için delil olacağına kanaat
getirmişlerdir.15
2. Sünnet
İslam hukukçularının hısımlık nafakasının delilleri konusunda ele aldıkları pek
çok hadis vardır. Bunlardan belli başlılarını buraya alacağız.
1-“Kişinin yediğinin en güzeli kendi kazandığından yediğidir. Evladı da kişinin
kazandığındandır. O halde çocuklarınızın kazandığından muhtaç olduğunuzda muhtelif
şekillerde yiyin. ”16
2- Bir şahıs yanında babası olduğu halde Hz. Peygambere gelerek “Ey Allah’ın
Rasulü! Ben hali vakti yerinde olan birisiyim. Babamın da malı mülkü vardır, buna
rağmen benim malımdan almak istiyor.” der. Hz. Peygamber cevap olarak, “Sen ve
malın babana aitsiniz.” buyurur.17 Fakihlerin çoğu bu hadislere dayanarak fakir olan
usulün nafakasından füruun sorumlu olduğu hükmünü çıkarmışlardır.18
Kâsanî, c. 4, s. 48.
Mevsılî, c. 4, s. 10.
14
İbni Kudame, c. 9, s. 256.
15
Mevsılî, c. 4, s. 10.
16
Ebu Davut, Buyu 77; İbni Mace, 2/769;Ahmet b. Hanbel, 2/214.
17
Ahmet b. Hanbel, 2/179, 204; İbni Mace, 2/214.
18
Serahsi, c. 5, s. 228; Kâsanî, c. 4, s. 48.
12
13
55
3- “…Elindeki malî imkânını önce kendin için kullan, artanını aile fertlerin
için, yine artacak olursa onu da akrabaların için harca. ”19
4- Hz. Peygambere gelip, “Kime iyilik edeyim Ya Rasülüllah?” diye soran bir
sahabeye Efendimiz (sav): “Önce annene, sonra babana, sonra kız ve erkek kardeşlerine,
sonrada yakın olan mahrem akrabalarına”20 diye cevap vermiştir.
Yukarıda belirtilen hadisi şerifler hem hısımlık nafakasının meşruiyetini, hem
de hangi sıranın takip edileceğini bize bildirmektedir.
3. İcma
Tatbik alanının çerçevesi konusunda değişik görüşler olmakla birlikte, İslam
hukukçuları arasında hısımlık nafakasını meşru olmadığını iddia eden hiç bir müçtehit
yoktur.21
4. Akıl
Zaruret içinde bulunan kimselerin ihtiyaçlarının hali vakti yerinde olan
yakınlarınca karşılanması insan aklının da kabul ve meyil ettiği bir çözüm tarzıdır.
Esasen insan yapısının temelinde bulunan meyillere aklın ters düşmesi ve onları makul
bulmaması düşünülemez. Çaresizlik ve acziyet içindeki yavrularını türlü zorluklarla
büyütüp yetiştirme zahmetine katlanan anne ve babalara yarın himayeye ve bakıma
muhtaç bir vaziyete düştükleri durumda da evlatlarının bakması akıl ve vicdan sahibi
her insanın ihmal etmemesi gereken bir sorumluluktur. Çocukların zaruret içerisinde
bulunan anne- babalarının iaşe, giyim ve mesken gibi zaruri ihtiyaçlarını karşıladığı
durumlarda bile onların haklarının ancak küçük bir kısmını ödemiş olabilecekleri
tartışma konusu olurken, çocukların bunu bile anne- babalarından esirgemeleri herhalde
19
Ahmet b. Hanbel, 3/369.
Buharî, Edep 30; Ebu Davut 5/61; Darekutni, 3/44, Hakim 4/150.
21
İbni Kudame, c. 9, s. 275.
20
56
insan aklı ve insafı ile bağdaşmayacak bir durumdur. Ana-baba ile evlatlar arsındaki
kurulan bu ilişki aynı şekilde dede-nine ve torunlar arasında da kurulabilir.22
Yaşanılan toplum içerisinde her insan zaman zaman bir başka insana veya
insanlara ihtiyaç duyar. Böyle bir durumda insanın aklına ilk gelen kendi etrafında
bulunan yakın akrabalarıdır. Aramızda nesep bağı bulunmayan yabancılardan
isteyemeyeceğimiz her türlü istek ve taleplerimizi onlardan isteyebilir, onlardan yardım
umarız. Eğer bir gün onlarda dara, sıkıntıya düşüp, yardıma muhtaç hale gelirlerse,
bizimde onlara yardım etmemiz akla en uygun hareket tarzıdır. İleride birbirlerinin
mirasçısı olacak ve bir birleri ile evlenemeyecek derecede aralarında yakınlık bulunan
kişilerin zarurete düştüklerinde, güçleri yettiği halde birbirlerine yardım elini
uzatmamaları aklın kabul edemeyeceği bir iştir.23
C. Hısımlık nafakasının başlaması ve son bulması
1. Başlangıcı
Hanefilere göre nafakanın başlangıcı, nafaka takdir tarihidir. Bu takdir
tarafların mukavelesi veya mahkeme kararıyla belirlenir. Ancak mükellefin kendisi ile
anlaşmak mümkün olmadığında, alacaklının nafaka takdiri için mahkemeye müracaatı
da mümkün değilse, usul ve füru nafakasının başlangıcı ihtiyaç halinin ortaya çıktığı an
nafaka mükellefiyeti borçlu için başlar.24
2. Son Bulması
a. Taraflardan birisinin ölmesi ile
Nafakanın varlığı aynı anda tarafların hayatta olmasına bağlıdır. Çünkü nafaka,
ihtiyaç halindeki yakının zaruretten kurtarılıp hayatını devam ettirmesine medar olacak,
mutlak surette kişiye bağlı bir haktır. Miras yoluyla da diğer borçlarda olduğu gibi
22
Erbay, s. 76.
Kâsanî, c. 4, s. 48.
24
Serahsi, c. 5, s. 184, 195, 196; Mevsılî, c. 4, s. 6, 7.
23
57
intikal etmez. Bu sebeple taraflardan birisinin ölmesi halinde nafaka mükellefiyeti sona
erer.25
b. Nafaka alacaklısının mali durumunun düzelmesi ile
Hısımlık
nafakasının
taraflar
arasında
hukuki
anlamda
bağlayıcılık
kazanabilmesinin en öneli şartı; alacaklı tarafın mali gücünün iyi olmaması, geçimini
sürdürmede sıkıntıya düşmesi şartıdır. Eğer nafaka alacaklısı olan kimse mali durumunu
düzeltmiş, kimseye muhtaç olmadan geçimini sürdürebilecek seviyede zenginliğe
kavuşmuş ise, bu durumda bu kişinin nafaka alacaklısı olması söz konusu olamaz.
Çünkü nafakayı lüzumlu kılan en önemli sebep ortadan kalkmıştır. Hısımlık nafakasının
en önemli şartı ortadan kalkınca sorumlulukta ortadan kalkmış demektir. Mesela
nafakası babası tarafından karşılanan bir çocuk, kendisine gelir getiren bir işe girip
kendine yetecek miktarda para kazandığı takdirde babasından nafaka borcu düşecektir.
Çünkü nafakanın sebebi olan ihtiyaç durumu bu çocuk açısından ortadan kalkmıştır.26
c. Nafaka alacaklısının acizliğinin son bulması
Kişinin nafaka alacaklısı olması her zaman direk fakirlik sebebiyle olmayıp,
bezende
bedeni
bir
sakatlık
sebebiyle
çalışamamaktan,
kendi
ihtiyaçlarını
görememekten kaynaklanabilir. Aslında bu durumda dolaylı olarak fakirliğin sebebi
olsa da burada gerçek sebep kişide bulunan bir rahatsızlık sebebi ile çalışamamaktan
kaynaklanmaktadır. İşte bedeni bir rahatsızlık sebebi ile çalışma imkanı ortadan kalkıp
nafaka alacaklısı olan kimse bu rahatsızlığından kurtulup, tekrar eski sağlığına kavuşup
kendi ihtiyaçlarını görebilecek duruma geldiğinde nafaka alacaklısı olma hakkını
kaybeder.
d. Kız veya kadın nafaka alacaklısının evlenmesi ile
İslam hukukunda kız veya kadın evlenmedikleri takdirde eğer kendilerine
yetecek mali imkânları da yoksa nafaka alacaklısı olma hakkına sahiptirler. Çünkü onlar
25
26
Kasani, c. 4 s. 46; Mevsılî, c. 4, s. 6.
İbni Kudame, c. 9, s. 257
58
kadın olmaları sebebiyle başlangıç itibarı ile aciz sayılmışlardır. Bu sebeple anne-baba
nasıl ki evlenmeden önce evlatlarının nafaka sorumluluklarını yerine getiriyorlarsa, aynı
şekilde kocası ölen, boşanan veya nikâhı fesih edilen kızlarının nafakasını da temin
etmek mecburiyetindedirler. Ancak nafaka alacaklısı olan bu kız veya kadınlar,
evlendikleri takdirde nafaka sorumlulukları kocalarına geçeceğinden anne-babalarından
nafaka sorumluluğu düşecektir.27
e. Erkek çocukların ergenlik çağına ulaşması ile
Küçük çocukların nafakaları babaları tarafından karşılanmalıdır. Burada küçük
çocukların kız veya erkek olmaları önemli değildir. Eğer küçük çocukların kendi mal
varlıkları varsa ilk etapta nafaka masrafları kendi mallarından tedarik edilecektir. Eğer
küçük çocukların malları yoksa nafaka sorumluluğu babalarına aittir. Kız çocuklarının
nafaka sorumluluğu evlenmelerine kadardır. Erkek çocukların nafaka mükellefiyeti ise
akıl baliğ olmalarına kadardır. Ergenlik çağına ulaşan çocuk artık çalışıp kazanmaya
güç yetirebilir. Kendi ayakları üstünde durabilir.
f. Nafaka borçlusunun zenginlik halinin ortadan kalkması ile
Hısımlık nafakasında daha öncede belirttiğimiz gibi iki tarafta da belli şartlar
olması gerekmektedir. Yukarıda sayılan nafaka alacaklısına ait şartlar yanında, nafaka
borçlusu olan kişide de bir takım şartlar olması gerekmektedir. Bunların en önemlisi ise
nafaka borçlusu olan kimsenin bu sorumluluğu yerine getirebilecek mali güce sahip
olmasıdır. İşte nafaka borlusu olan kimsenin hangi sebeple olursa olsun eğer bu imkânı
ortadan kalmış ise nafaka borcundan kurtulacaktır.
g. Nafaka borçlusunun çalışıp kazanma imkânının ortadan kalkması
İleride de görüleceği üzere füru hısımların usul hısımlarının nafaka borçlusu
olabilmeleri için zengin olmaları şartı yoktur. Fakir bile olsalar çalışıp kazanma imkânı
olduğu müddetçe fakir usullerin nafakaları ile mükelleftirler. Ancak bu kişilerinde eğer
27
Serahsi, c. 5, s. 253
59
çalışıp kazanma imkânı herhangi bir sebeple ortadan kalkmış ise; bu durumda nafaka
borcu bunlardan düşecektir.28
h. Ön sıralarda bulunan nafaka borçlularının ödeme gücüne
kavuşmaları ile
Daha sonra üzerinde ayrıntılı duracağımız üzere hısımlık nafakasından nafaka
borçluları arasında bir sıralama söz konusudur. İlk planda birinci derecede olan sorumlu
daha
sonra
ikinci
derecede
olan
sorumlular
nafaka
mükellefiyetini
yerine
getireceklerdir. İşte mesela birinci derecede bulunan bir kişi nafakayı ödeyemeyecek
durumda olması sebebiyle kendinden sonraki bu sorumluluğu yerine getirse, ancak daha
sonra birinci sırada bulunan bu kimse ödeme gücüne kavuşsa; nafaka sorumluluğu
ikinci sırada olan kimseden düşer ve birinci sırada olan kişi nafaka ile sorumlu olur.29
II. FÜRU HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI,
USUL
HISIMLARIN
NAFAKA
BORÇLUSU
OLMA
DURUMLARI
A. Giriş
Konumuza giriş yapmadan önce usul ve füru kavramlarının ne olduğuna
bakmakta fayda vardır. İslam hukukunda bir şahsın füruu; birinci derecede o şahsın
dünyaya getirdiği veya kendi sulbünden gelenlerdir. Bir kadının dünyaya getirdikleri
onun füruudur. Erkeğin kendi sulbünden ve nikâhlı karısından olanlarda onun füruudur.
Bir kişinin kızının dünyaya getirdikleri ile oğlunun nikâhlı karısından olan çocukları da
o kişinin ikinci derecede füruudur. Bu torunların dereceleri ne kadar ilerlerse ilerlesin
herhangi bir derece sınırlaması olmadan her derecedeki şahıs “füru” kavramının içine
girer.
28
29
Serahsi, c. 5, s. 253.
Özcan, s. 138
60
Aynı şekilde islam hukukunda bir kişinin usulü, birinci derecede o şahsın anababası ile ikinci derecede dede ve nineleridir. Bu dereceler ne kadar ilerse ilerlesinler
her usul derecesindeki şahıs “usul” teriminin kapsamındadır.30
Kişiler arasında usul ve füru münasebetine varlık kazandıran ve böylece
hısımlık bağını tesis eden hukukî unsur, nesep rabıtasıdır. Nafaka hükümleri
bakımından alacaklı ve borçlu kimseler arasında nesep alakasının bulunması şarttır.
Aralarında nesep bağı bulunmayan şahıslar arasında nafaka hükümlerinin tatbiki
mümkün değildir. Mesela islam hukukunda evlatlık edinme müessesesi olmadığından
ve evlat edinenle evlatlık arasındaki bağ nesep esasına değil de, akde dayandığından
evlatlık ile evlat edinen arsında nafaka hukuku tatbik edilmemektedir.31
Çocuk dünyaya geldiğinden kendi ihtiyaçlarını görebileceği devreye kadar
geçen zaman içerisinde daha ziyade annesi veya onun yerini alabilecek kadınların
bakım ve ilgisine ihtiyacı vardır. İslam hukukunda bu devreye “hidane müddeti” denir.
Hukukî terim olarak hidane; kendi işlerini göremeyecek çağdaki çocuğa yetkili olan
kimsenin muayyen süresi içinde bakması ve onu terbiye etmesi hak ve görevidir.32 Bu
hakka sahip kadın bulunmadığı takdirde bu hak çocuğun en yakın erkek hısımlarına
intikal edecektir. Hidane hakkı sahibi erkek ise “hadin”, eğer bu hak bir kadına aitse,
“hadine” denir.33
Hadine, çocuğun bakımına, yetiştirilip terbiye edilmesine büyük gayret sarf
etmektedir. İslam hukuku açısından da bu kimseye “hadine ücreti” ödenmesi ilkesi
kabul edilmiştir. Bu ücret nafakanın kapsamından sayılmıştır.34
Süt devresinde olan çocuğun diyaneten annesi tarafından emzirilmesi
konusunda âlimler ittifak etmekle birlikte35 hukuken annenin bundan mesul olup
olmadığı konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır.
30
Serahsi, c. 5, s. 226.
Ebu Zehra, s. 423, 424.
32
Mevsılî, c. 4, s. 14; Erdoğan s. 166.
33
İbni Kudame, c. 9, s. 278.
34
Özcan, s. 27, 195; Erbay, s. 18.
35
Serahsi, c. 5, s. 208.
31
61
Malikilerde anne evli olduğu ve ric’i talak ile iddet beklediği süre içerisinde
çocuğunu emzirmek mecburiyetindedir.
Cumhura göre ise, anne çocuğunu normal şartlarda emzirmek mecburiyetinde
değildir. Mecbur olması için aşağıdaki şartlar gereklidir.
 Çocuk başka kadının memesini almıyor ise,
 Sütanne bulunamıyor ise,
 Sütannenin nafakasını ödemeye nafaka sorumlusunun gücü yetmiyor ise,
Bu şartlar tahakkuk ettiğinde anne çocuğunu emzirmek mecburiyetindedir.
Cumhura göre, kadın çocuğun babası ile evli olduğu ve iddet müddeti
içerisinde olduğu sürece emzirme ücreti alamaz. Ancak aradaki nikâh bağı bitmiş ise o
zaman emzirme ücreti alabilir.36
Süt devresinde bakıma muhtaç olan çocuğa bu yöntemlerle bakma mecburiyeti
vardır. Ancak süt devresinin sonunda da çocuk bakıma muhtaç hale gelebilir ve yardıma
ihtiyaç duyabilir. İşte çocuğun nafaka mükellefiyetinin devam ettiği ergenlik devresine
kadar da nafaka mükellefiyetine sahip kimseler bu çocuğa bakmak zorundadır. İslamın
en temel gayelerinde biride “neslin muhafazası”nı temin etmektir. Şimdi usulün nafaka
borçlusu füruun da nafaka alacaklısı olmasının şartlarını sıralayalım.
B. Nafaka Alacaklısı Füruda Aranan Şartlar
1. Fakirlik Hali
Hısımlık nafakasındaki fakir, nafaka kapsamına giren ihtiyaçlarını kendi
imkânları ile karşılayamayan kimsedir.37
36
37
Zuhayli, c. 10, s. 7274- 7277.
İbni Kudame, c. 9, s. 257, 258
62
Küçüklük devresinde yani buluğa kadar olan süre içerisinde çocuğun
nafakasını temin konusunda şu sıra takip edilecektir. Eğer çocuğun kendisine ait malı
varsa nafaka masrafları bu maldan karşılanacaktır. Küçük çocuğun eğer gayrimenkul
türü malı varsa çocuğun nafakası temin için bunlar paraya çevrilebilir.38 Eğer çocuğun
nafakasını karşılayacak böyle bir malı da yoksa bu durumda çocuğun nafaka masrafları
usulüne aittir.
Eğer küçüğün şu an malı yok ise; ancak ileride malının olması ihtimali varsa
yine usulü çocuğun nafakasını temin eder. Daha sonra küçüğün sahip olduğu mal
varlığına rucu edebilir. Ancak küçüğün bu malına rucu edebilmesi için şu şartlardan
birisinin mutlaka olması gerekir.
 Usul küçük çocuğun nafaka masraflarını mahkeme kararıyla yapmış olmalı,
 Usul küçük çocuk için yaptığı nafaka harcamalarına dair şahit getirmelidir.
Bu iki şarttan birisi yerine geldiği takdirde usul yaptığı harcamayı daha sonra
geri alabilir.
Buluğdan sonraki ergenlik döneminde çocuğun fakir olmasına gelince; bu
denemde çocuğun usulünden nafaka alabilmesi için fakirlik yeterli sebep olmamakta
buna ilaveten çalışmaktan aciz olma şartı da aranmaktadır.
İslam hukukunda nafaka konusunda erkek çocuklar ile kız çocukların süreleri
arasında farklılık bulunmakta; erkek çocukların nafaka mükellefiyeti yukarıda
belirtildiği gibi buluğ ile sınırlı iken; kız çocukların nafaka sorumluluğu evleninceye
kadar devam etmektedir.39 Evlendikten sonra bu sorumluluk kocasına geçmektedir.
Evlenen kadının kocasının ölmesi veya boşanmaları durumunda nafakasını karşılayacak
füruu yoksa yine bu kadının da nafaka sorumluluğu usulüne aittir.40
Hindiye, FETAVA, Komisyon, Beyrut, Darel Kütübi İlmiyye, 2000, c. 1, s. 581.
Serahsi, c. 5, s. 223.
40
Mevsılî, c. 4, s. 11.
38
39
63
2. Gelir Temininden Aciz olmak
İslamın ön gördüğü ve salim aklında kabul ettiği kişinin çalışma imkânı ve
gücü varsa kendisinin çalışıp kazanması ve kendi kazancını yemesidir. Ancak bazen
kişinin elinde olmayan değişik sebeplerle kişi çalışmaktan aciz kalabilir. İşte bu
durumda olan kişinin hayatını devam ettirecek nafaka ihtiyacının da mutlaka
karşılanması gerekmektedir. Bu sorumlulukta yine usulün görevidir. Kişinin
çalışmaktan aciz olması farklı sebeplere dayanabilir.
Kişinin bedenindeki, organizmasındaki bir eksiklik veya kusur sebebi ile
çalışma imkânından mahrum kalması gibi, bu kusur veya hastalık doğuştan olabileceği
gibi sonradan herhangi bir sebeple olmuş ta olabilir. Körlük, topallık, sağırlık, ellerinin
olmaması vs. bunları çoğaltmamız mümkündür.
Aynı şekilde bedende olmayıp kişinin psikolojik olarak iç dünyasındaki
rahatsızlık ve hastalıklar islam hukukçuları tarafından özür kabul edilmiştir.
Yukarıda da zikri geçtiği üzere buluğ çağına gelmemiş erkek çocuklar ile41
evlenmemiş kızların veya dul kalmış kadınlar da42 islam hukukçuları tarafından
çalışmaktan aciz kabul edilmişlerdir.
İlim tahsili ile meşgul olan kimselerde islam âlimlerince çalışmaktan aciz
kimselere kıyasla aynı hükmün içerisinde yer almaktadırlar.43 Ancak burada bazı
âlimlerin üzerinde hassasiyet gösterdiği bir hususu belirtmekte yarar vardır. Kimi
âlimlere göre eğer kişinin tahsil ettiği ilim islamın tasvip etmediği, islama aykırı bir
ilimse bu durumda bu kimsenin nafakasından nafaka borçlusu sorumlu değildir.
Bunun yanında bazı durumlarda vardır ki, kişinin hürriyetinin ortadan
kalkmasına sebep olduğu için çalışmaktan aciz kalmış olur. Askerlik durumu, herhangi
bir suç sebebi ile hapse girmeyi bunlardan sayabiliriz. Bu durumlarda olan kişilerin
nafaka sorumlusu ilk etapta devlet olmakla birlikte, bu kişilerin hısımlarına karşı olan
41
Serahsi, c. 5, s. 223.
Mevsılî, c. 4, s. 11.
43
İbni Abidin, c. 2, s. 614)
42
64
nafaka sorumlulukları, ikinci sırada bulunan hısımları tarafından karşılanır. Bu haller
geçici, arızi hallerden sayıldığından bu durum ortadan katlığında, ikinci sırada bulunan
nafaka sorumluları, asli sorumlulara rucû haklarını kullanabileceklerdir.44
3. Nafaka Alacaklısı Füruun Hür Olması Şarttır.
Esarette bulunan bir kimsenin nafakası da kendisini esarette tutan kişiye aittir.
Köle ise efendisine, esarette bulunuyorsa yukarıda da zikredildiği gibi devlete aittir.
4. Nafaka Alacaklısı Füruun Harbi Olmaması Şarttır.
İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre usul-füru arasındaki nafakaya
din ayrılığı mani değildir.45 Ancak usul ve fürudan birinin müste’men olması sebebiyle
harbi olması karşılıklı olarak nafakaya manidir. Ancak usul ve füru arasındaki bağ
zimmî ilişkisi ise bu durumda usul ve füru nafakası devam edecektir.
Hanbelîlere göre usul ve füru arasında mirasçılık ilişkisinin olması şarttır.46
Onlara göre din ayrılığı gibi bir sebeple usul ve füru arasında miras cereyan etmez. Aynı
şekilde nafaka hükümleri de cereyan etmez.
C. Nafaka Borçlusunda Aranan Şartlar
1. Zengin Olmak
İslam hukukunda bir kimsenin bir şey ile sorumlu olabilmesi için, bu kişinin o
işi yapmaya güç yetirebilir olması şarttır. Burada konumuzla bağlantılı olarak ta nafaka
vermekle sorumlu olan kimsenin nafakayı verecek zenginlikte olması veya çalışıp
kazanma imkânının olması gerekmektedir.
Tabi burada zenginlik mefhumundan ne anlaşıldığı konusu da islam âlimleri
arasında tartışılmıştır. Kimilerine göre zenginlik, “zekâtta aranan nisap şartı” iken, Ebu
Özcan, s. 131- 135; Erbay, s. 99–101.
Serahsi, c. 5, s. 222
46
İbni Kudame, c. 9, s. 259
44
45
65
Yusuf’a göre, ”fitre vermeyi gerektirecek mal varlığına sahip olan kişi” zengin
sayılmıştır.47
İmam Muhammet, Maliki, Şafi ve Caferi fukahasına göre ise, “kendisi ve
bakmakla yükümlü olduğu şahısların bir günlük nafakasını karşıladıktan sonra ihtiyaç
fazlası olarak elinde geliri kalan gündelikçi, bu kalan fazlalık nispetinde zengindir. ”48
Yapılan bu tarifler içerisinde bizce isabetli görülen son tanımdır. Çünkü kamu
hukuku açısından zenginliğin ölçüsü nisaptır. Zekâtta olduğu gibi. Ancak özel hukuk
acısından ödeme gücüne sahip olmaktır. Buna göre ihtiyaç fazlası mala sahip kimse
nafaka mükellefiyeti açısından zengin sayılır ve nafaka vermesi üzerine borç olur.49
Hanefi mezhebinde nafaka borçlusu olan kişinin kadın veya erkek olması
durumunda şartlarının farklılık arz ettiğini belirtmekte yarar vardır. Eğer nafaka
borçlusu olan usul, kadın ise, bu durumda sadece zenginlik şartı gerekip, çalışma
gücüne sahip olup olmaması önemli değildir. Ancak nafaka borçlusu olan usul erkek
ise, zengin olması şartı veya çalışıp kazanma imkânının olması gerekmektedir. Bu
durumda nafaka sorumlusu olan usul zengin değilse, ama çalışma imkânı ve gücü varsa
Hanefi mezhebinin görüşüne göre nafaka alacaklısı tarafından nafakayı temin için icbar
edilebilecektir.
Diğer mezhepler ise, nafaka sorumlusu olan usulün kadın veya erkek olması
konusunda bir ayrım yapmamışlardır. Kadın veya erkek usulün nafaka sorumlusu
olabilmesi için yukarıda belirtilen zenginlik şartlarını taşıması gerekir. Zengin değil ise
usul nafaka sorumlusu olmayacaktır. Zira bu durumda ileride ayrıntılı göreceğimiz
üzere kendisi nafaka alacaklısı konumundadır.50
2. Hür Olmak
Usulün füruun nafakası ile sorumlu olabilmesi için hür olması şarttır. Zira hür
olmadığı durumda kazanma gücüne sahip değildir. Hem de kendisi hürriyetini kısıtlayan
47
Serahsi, c. 5, s. 224.
Mevsılî, c. 4, s. 12.
49
Erbay, s. 104.
50
Hindiye, c. 1, s. 581; Özcan, s. 163.
48
66
kişi tarafından nafaka alacaklısı konumundadır. Yani onun nafakası başkası tarafından
karşılanırken, bir başka kişi için nafaka sorumlusu olması düşünülemez.
3. Nafaka Yükümlüsünün Harbi olmaması
Usulün fürun nafakasından sorumlu olabilmesi için harbi olmaması şarttır.
Taraflardan birinin harbi olması nafaka sorumluluğunu ortadan kaldırır.51
4. Usul-Füru Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Varlığı
Hanbelî mezhebine göre usul-füru arasında nafaka hukukunun cereyan
edebilmesi için aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması gerekmektedir.52
D. Füruun Nafaka Alacaklısı, Usulün de Nafaka
Borçlusu Olması Durumundaki Yükümlülük Sırası ve Borç
Nispetleri
Nafaka alacaklısı olan füruun birden fazla nafaka sorumlusu olan usulü varsa
bu durumda öncelik neye göre belirlenecek ve bu kişilerin borç oranları ne ile tespit
edilecektir?
Bu konuda mezhepler arasında farklı görüşler olmakla birlikte Hanefi mezhebi
bir takım ölçütleri esas almıştır. Mükellefin alacaklıya yakınlığı, mükelleflerin sayıları,
ödeme güçleri, alacaklı vefat ettiği takdir de ondan mükellefin alacağı miras oranları
nafaka borçluluğu tertibine tesir eden ve mükellefiyetlerdeki hisse nispetlerini
düzenleyen hukuki amillerdir.53
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şu ihtimalleri göz önüne almak gerekir.
1. Baba Sağ İse,
Bu durumda âlimlerin iki farklı görüşü vardır.
51
Serahsi, c. 5, s. 228.
İbni Kudame, c. 9, s. 259.
53
Özcan s. 231.
52
67
a. Füruun nafakasından anne- baba müştereken miras payları
oranında sorumludurlar.
Ergenlik çağına henüz ulaşmamış çocukların nafaka sorumlularının baba
olduğunda ittifak vardır. Çünkü babanın küçük çocuğu üzerinde velayet hakkı vardır.
Bu durumda da küçük çocuklar babanın kendi nefsi konumundadırlar. Bu sebepledir ki
küçük çocukların fıtır sadakalarını vermekte babaları üzerine bir borçtur. Baba kendi
nafakası temin durumunda nasıl ki başkası ona iştirak etmiyorsa küçük çocukların
velayeti kendisinde olduğundan nafaka sorumlusu da sadece babadır.54
Ergenlik çağına ulaşan çocukların nafakaları ise anne- baba tarafından
mirastaki payları oranında 2/3’ü baba tarafından, 1/3’ü anne tarafından karşılanacaktır.55
Bu görüş bir kısım Şafiler tarafından benimsenmiş56 olmakla birlikte Hanefiler arasında
fazla revaç bulmamıştır.57
b. Yaş Durumuna Bakılmaksızın Füruun Nafakasından Sadece
Baba Sorumludur.
Çocukların küçüklük büyüklerine bakılmaksızın nafakalarından sadece babaları
sorumludur. Babanın zengin olması şartı ile çocukların nafakalarından babalarından
başkası anneleri dâhil mesul değildir. Bu görüş Hanefilerin, Maliki, Şafii ve
Hanbelîlerin benimsediği görüştür.58
2. Babanın Fakir Olması İhtimali
Babanın fakir olması kendisini nafaka sorumluluğundan kurtarmamaktadır.
Nafaka alacaklısı olan kişiler ister küçük olsun, ister büyük olsun, ister kız olsun, ister
erkek olsun bunların nafakasını temin ile baba sorumludur. Baba fakir ise bile bunların
nafakasını temin için uğraşmalı çalışmalıdır. Zira Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Eli
İbni Abidin, c. 2, s. 929, 930.
Serahsi, c. 5, s. 222.
56
Şirbini, c. 5, s. 193.
57
Özcan, s. 233.
58
Serahsi, c. 5, s. 222; İbni Kudame, c. 9, s. 272
54
55
68
geniş olan kendi gücü nispetinde, eli dar olan kendi kudretince güzel bir şekilde
faydalandırmalıdır.”59 buyurmaktadır. Bu ayet gereğince babanın fakir olması kendisini
nafaka sorumluluğundan kurtarmamaktadır.60
Ancak baba fakir olması sebebiyle çocukların nafakasını temin edemiyorsa
ikinci derecede nafaka mükellefiyetine sahip olan anne çocukların nafakasını temin
eder. Eğer anne nafakayı karşılayamıyorsa mahkeme anneye, baba adına borç alma
yetkisi verir.61 Bu yetkiye dayanarak anne baba adına borç alır. Daha sonra babanın
durumu düzelince anne ona rucu eder. Şayet anne hayatta değilse veya fakir ise,
yükümlülük sırası babanın babasındadır. Ancak dedenin yükümlüğü anne gibi asli değil,
talidir.62
Diğer bir Hanefi görüşüne göre babanın fakir olması durumunda babadan
nafaka sorumluluğu tamamen düşer. Bu durumda babadan sonraki nafaka sorumlusu
nafakayı ödemek ile sorumlu tutulur. Fakir baba bu durumda tamamen ölü
hükmündedir.63 Bu görüş uygulamada pek taraftar bulmamıştır. Birinci görüş kabule
daha layıktır.64
3. Babanın Çalışıp Kazanmaktan Aciz Olması
Nafaka sorumlusu olan babanın nafakayı temin edememesinin sebepleri farklı
olabilir. Duruma göre bu acizlik hakiki veya hükmi olarak karşımıza çıkar.
Babanın acizliği yaratılıştan veya daha sonradan oluşan hakiki manada sürekli
bir acizlik ise; bu durumda babanın nafaka sorumluluğu düşer. Baba bu durumda ölü
hükmündedir. Babadan sonraki nafaka borçlusu devreye girer.
durumda kendisi nafaka alacaklısı konumundadır.
59
Bakara/236.
Hindiye, c. 1, s. 581.
61
Serahsi, c. 5, s. 222; İbni Kudame, c. 9, s. 257.
62
Hindiye, c. 1, s. 581.
63
İbni Abidin, s. 932.
64
Özcan, s. 237; Erbay, s. 108.
65 Hindiyye, c. 1, s. 581, 582.
60
69
65
Zaten baba böyle bir
Bazı durumlarda vardır ki babanın nafaka temininden aciz olması geçici bir
sebebe dayanmaktadır. İşsizlik, askerlik, hapis, gibi geçici bir süre gelir temininden
acizdir. İşte bu durumda babanın nafaka sorumluluğu geçici olarak anneye, daha
sonrada dedeye intikal edecektir. Ancak burada anne ve dedenin konumu asli değil
talidir. Yani baba tekrar acizliğini kaldırıp kazanmaya başladığında anne veya dede
kendisine rucu edebilecektir.66
4. Babanın Kazancının Fürun Nafakasına Yetmemesi durumu
Babanın
kazancının
nafaka
alacaklısı
olan
çocuklarının
ihtiyaçlarına
yetmemesi durumunda devreye babadan sonra nafaka sorumlusu anne, annenin
olmaması veya kazancının olmaması durumunda ise dede devreye girer. Ancak burada
şu hususun bilinmesi gerekmektedir ki her zaman için anne veya dedenin babaya dönme
hakları saklıdır. Tabi babanın durumun düzelmesi halinde kendisine rucu edebilirler.
5. Babanın Gaip Olması
Baba gaip olduğunda nafaka alacaklılarının borcu eğer babanın nafaka cinsi
malı varsa bu malından karşılanır. Eğer nafaka cinsi malı yoksa mahkeme ikinci
sıradaki nafaka borçlusunu tali borçlu olarak nafaka sorumlusu kılar. Mahkeme ikinci
ve üçüncü sırada nafaka sorumlusu olarak kimseyi bulamaz ise, bu durumda çocuklar
lehine gaip baba namına borçlanma yetkisi verir. Böylece çocuklar borçlanarak
geçimlerini temin ederler. Daha sonra borç verenler çocukların babalarına rucu
edebileceklerdir.67
6. Babanın Ölmesi
Babanın ölmesi durumunda geriye bıraktığı terikenin olup olmaması oldukça
önemlidir. Şu halde bu iki ihtimali göz önüne alıp inceleyelim.
66
67
Kâsanî, c. 4, s. 52, 53.
Serahsi, c. 5, s. 225- 227.
70
a. Terikenin Mevcut Olma İhtimali
Baba vefat ettiğinde geriye eğer mal bırakmış ise; bu durumda çocukların
nafakaları geriye bırakılan bu maldan miras olarak kendilerine düşen paydan karşılanır.
İlk planda akla gelen babanın sağlığında bir vasi tayin etmiş olma ihtimalidir. Eğer ölen
baba geriye bir vasi tayin etmiş ise, vasi çocukların mirastaki hisselerinden infak
edecektir. Ölen baba eğer vasi tayin etmemiş ise, bu durumda mahkeme her bir füruun
mirastaki hisselerini dikkate alarak nafakalarını tespit eder. Bu tespitten sonra vasi tayin
eder ve çocukların nafakasına hükmeder.68
b. Terikenin Mevcut Olmama İhtimali
Nafaka alacaklısı füruun ilk sıradaki nafaka borçlusu babadır. Babanın ölümü
halinde eğer geriye terike bırakmamış ise, sorumluluğu sona erer. Bu durumda nafaka
sorumluluğu diğer usule geçer. Hanefi Fukahası bu hısımların füruun nafakasını
temindeki borçluluk nispetlerini aşağıdaki esaslara göre düzenlemişlerdir.69
Hayatta kalan mirasçılarının bir kısmının nafaka sorumlusu olması bir kısmının
olmaması durumunda çözün geriye kalanların yakınlıklarına göre belirlenecektir.
Nafaka yükümlüsü fürua cüziyet anlamında kim daha yakın ise nafaka sorumlusu o
olacaktır.70 Mesela anne ile annenin babası geriye kalan kimseler ise, anne çocuğun
nafaka sorumlusudur. Çünkü aralarındaki cüziyet ilişkisi daha yakındır.71
Fakat nafaka borçlusu olan usul hısımlar fürua aynı yakınlık derecesinde iseler,
alacaklının varisi durumundaki usul nafaka mükellefi olacaktır.72 Diğerleri nafaka
mükellefi değildir. Mesela; nafaka mükellefi olacak olanlar annenin babası ve babanın
babası ise, bu durumda nafaka mükellefi babanın babasıdır. Çünkü aralarında mirasçılık
ilişkisi mevcuttur.73
68
Hindiye, c. 1, s, 583.
Özcan, s. 246; Erbay, s. 112.
70
Serahsi, c. 5, s. 227; İbni Abidin, c. 9, s. 934.
71
Özcan, s. 246; Erbay, s. 112.
72
İbni Abidin, c. 9, s. 934.
73
Özcan, s. 246; Erbay, s. 112
69
71
Nafaka yükümlüsü olabilecek kişilerin hepsine mirasçı olma ehliyetine sahip
iseler, her bir usul miras hisseleri oranında nafaka mükellefi durumundadır.74
III. USUL HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI
FÜRU
HISIMLARIN
NAFAKA
BORÇLUSU
OLMA
DURUMLARI
A. Giriş
Hısımlık nafakasında yukarıda da belirtildiği gibi mütekabiliyet esası hâkimdir.
Bu sebeple nafaka alacaklısı olan füru hısımlar yerine göre nafaka borçlusu olabilir.
Tabi yukarıda da belirttiğimiz gibi füruun nafaka borçlusu, usulün de nafaka alacaklısı
olmasının bir takım şartları vardır. Aynı şekilde nafaka borçlusu olan fürun bu görevi
yerine getirirken kendi aralarında bir sıraları mevcuttur. Bu kısa girişten sonra meseleyi
teferruatlıca inceleyelim.
B. Nafaka Alacaklısı Usulde Aranan Şartlar
1. Fakirlik Veya Acizlik İçerisinde Bulunma
İslam hukukçuları arasında usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için fakirliğin
şart olduğu konusunda âlimler ittifak halindedirler. Ancak sadece fakirlik usulün nafaka
alacaklısı olabilmesi için yeterlimidir?
Bu konuda âlimler farklı görüşler söylemişlerdir. Hanefilerin bir kısmı,
Şafilerin bir kısmı, Malikiler, Zeydiler, Caferilerin bir bölümü usulün fakirliğini nafaka
alacaklısı olabilmesi için yeterli görmeyip, usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için aynı
zamanda kazanmaktan aciz olması şartını ileri sürmüşlerdir. Çalışıp kazanma gücüne
sahip olan usul nafaka borçlusu olan fürundan nafaka talep edemez.75
74
75
İbni Abidin, c. 9, s. 935; Özcan, s. 246; Erbay, s. 112.
Serahsi, c. 5, s. 222.
72
Hanefiler, Hanbelîler, Şafiler, Zahiriler ve bazı Malikiler, yukarıdaki görüşlerin
aksine usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için sadece fakirliği yeterli görmüşlerdir.
Nafaka alacaklısı olan usulün aynı zamanda kazanmaktan aciz olması şart değildir.76
Yukarıda zikredilen iki görüşten tercih edilen ve uygulanan görüş ikinci
görüştür. Çünkü bu görüş islam hukukunun genel prensiplerine ve naslara daha
uygundur.77
2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama
Kadın usulün hısımlık nafakası alacaklısı olabilmesi için aynı zamanda
şartlardan birisi de evlilik nafakası alacaklısı olmaması şartıdır. Evli olan kadın veya
iddet süresince kocasından nafaka alan kadın aynı zamanda hısımlık nafakası alacaklısı
olamaz. Zira kadın evli olduğu sürece nafakasından kocası sorumludur. Kocasının bu
yükümlülüğüne kimse ortak olamaz.
3. Nafaka Alacaklısının Hür Olması
Nafaka alacaklısı olabilmenin bir diğer şartı da, fürun nafaka alacaklısı
olmasındaki şartlarda da görüldüğü gibi, hür olması şarttır. Hür olmayan kimselerin
nafakaları hürriyeti kısıtlayan kimseler aittir.78
4. Harbi Olmamak
Usulün nafaka alacaklısı olabilmesinin bir diğer şartı da harbi olmamasıdır.
Aksi takdirde aralarında hısımlık nafakasının tatbiki mümkün değildir.79 Taraflardan
birisin harbi olmaması halinde aralarındaki din farkı usul nafakasının tatbikine engel
değildir. Diğer şartlar oluştuğu takdirde nafaka hükümleri aralarında cereyan edecektir.
Ancak Hanbelîler taraflar arasındaki din farkının usul nafakasına mani olduğunu
söylemişlerdir.
Kâsanî, , c. 4, s. 54; Hindiyye, c. 1, s. 584; Özcan, s. 252; Erbay, s. 114.
Kâsanî, c. 4, s. 54; Özcan, s. 249, 250, 251; Erbay, s. 114.
78
İbni Kudame, c. 9, s. 259.
79
Serahsi, c. 5, s. 228, 229, Özcan, s. 261.
76
77
73
5. Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması
Hanbelî mezhebine göre usulün fürudan nafaka alacaklısı olabilmesi için
aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması şarttır.80
C. Nafaka Borçlusu Füruda Bulunması Gereken
Şartlar.
1. Zenginlik
Füru hısım her ne kadar çalışıp kazanma imkânına sahip de olsa, kendisinden
nafaka talebinde bulunan usulün nafakasını teminle yükümlü kılınabilmesi için zengin
olması şarttır.81 Böylece islam hukuku usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için
fakirliğini yeterli sebep kabul etmiş, ayrıca kazanmaktan aciz olması şartını aramazken
füruunda nafaka borçlusu olabilmesi için zenginliğini şart koşmuş ve böylece taraflar
arasındaki dengeyi gözetmiştir.
Nafaka yükümlülüğü açısından borçlunun yaşlı olup olmaması, evli olup
olmaması, cinsiyeti, çalışabilir durumda olup olmaması önemli değildir. Duruma göre
küçükler veya hacir altında bulunan kimselerde nafaka borçlusu olabilirler. Nafaka
borcu edayı gerektiren bir borç olduğu için ödeme zamanında ödeme gücü ve kudreti
önemlidir. Nafakayı ödeyecek olan borçlu eda ehliyetine sahip değilse onun adına
kanuni temsilcisi bu görevi yerine getirecektir.82
2. Gelir Temini İmkanı
Çalışıp kazanma imkânına sahip olan usul, fakirliği halinde ancak zengin olan
füruundan nafaka isteyebilir. Kendisi gibi fakir olan fürundan nafaka istemesi hukuka
uygun değildir. Füruun çalışma gücü ve imkânı olsa da durum değişmez.
İbni Kudame, c. 9, s. 259.
Mevsılî, c. 4, s. 12; İbni Kudame, c. 9, s. 259; Hindiyye, c. 1, s. 584.
82
Özcan s. 257; Erbay, s. 116
80
81
74
Usulün, fakir olan füruundan nafaka isteyebilmesi için fakirliği yanında, çalışıp
kazanma gücünden mahrum olması da şarttır. Yani sağlığı yerinde, çalışabilme gücü,
gelir temini imkânına sahip olan, icabında çalışsa nafakasını çıkarabilecek durumda
olan fakir usulün, füruundan nafaka alabilmesi için füruun zengin olması şarttır.83 Bu
durumda yaşlılık, sakatlık, kadın olma gibi kazanmaktan aciz bulunan usul hısımların
nafakasını temin edecek olan füruun, zengin olmasa bile çalışıp kazanma imkânı varsa
bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir.84
3. Acizlik İçerisinde Bulunmama
Usul ne kadar aciz olursa olsun, fürundan nafaka isteyebilmesi için fürunda
kazanmaktan aciz olmaması şarttır. Kazanmaktan aciz olan füru bu durumda zaten
kendisi nafaka alacaklısı durumundadır. Böyle bir durumda ise başkasının nafaka
borçlusu olması düşünülemez.85
4. Füruun Harbi Olmaması
Füru hısımların nafaka alacaklısı olması durumunda nasıl harbi olmaması şartı
aranıyorsa aynı şekilde fürun nafaka borçlusu olma durumunda da bu şart aranmaktadır.
Yani usul veya fürudan birisi harbi olduğu durumda aralarında nafaka hükümleri
cereyan etmez.86
5. Aralarında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması
Hanbelî mezhebine göre usulün fürudan nafaka alacaklısı olabilmesi için
aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması şarttır.87
Mevsılî, c. 4, s. 12; İbni Kudame, c. 9, s, 258; Hindiyye, c. 1, s. 584.
Serahsi, c. 5, s. 222; Hindiyye, c. 1, s. 584.
85
Özcan, s. 260; Erbay, s. 118.
86
Serahsi, c. 5, s. 228, 229.
87
İbni Kudame, c. 9, s. 259.
83
84
75
D. Usulün Nafakasından Füruun Yükümlülük Sırası Ve
Borçluluk Nispetleri
Usulün hısımlık nafakası alacaklısı olması halinde, nafaka yükümlüsü olacak
füruun sayısı birden fazla ise, bunlardan hangisi nafaka ile yükümlü olacaktır? Yoksa
sayıları birden fazla olan fürular arasında bir sıra ve tertip gözetmek gerekir mi? Şayet
füru hısımların yükümlülükleri açısından uymaları gereken bir sıra ve tertip söz konusu
ise, bu sıra ve tertip ne şekilde ve hangi kıstaslara göre tanzim edilecektir? Her sıradaki
fürun yükümlülüklerinin oranı ne olacaktır?
Bu hususta dört mezhebin de farklı görüşleri bulunmaktadır. Şimdi bunları
sırası ile ele alalım.
1. Hanefi Mezhebinin Görüşü
Hanefi mezhebi, füruun hısımlık nafakası borçlusu olmasında bir sıra getirmiş,
bu sıralama yakınlık derecesini esas almıştır.
Birden fazla füru, usulün nafaka talebine muhatap ise ve bunların usule
yakınlık dereceleri de farklı ise, usule yakın olan füru nafaka ile sorumludur. Bu
durumda mirasa itibar edilmez. Mesela nafaka alacaklısı durumundaki usulün, füru
olarak ortada oğlunun oğlu ile birde kızı bulunsa, nafakasının tamamı kızı tarafından
karşılanacaktır. Çünkü yakınlık itibari ile kızı oğlunun oğlundan daha yakındır.88
Eğer nafaka sorumlusu olan fürular birden fazla iseler ve hepsinin usule
yakınlık dereceleri aynı ise bu durumda hepsi eşit şekilde nafaka sorumluluğunu
üstlenirler. Mesela usul nafaka talep ettiğinde geride bir kızı ve bir oğlu bulunmuş olsa
bu durumda erkek ve kız eşit olarak nafakayı ödemekle sorumludurlar.89
Hanefilere göre, füruun nafaka mükellefi kılınabilmesi için, usulün varisi olup
olmaması, şayet varis ise mirastaki hissesi önem taşımaz. Esas olan yakınlıktır. Yakın
füru varis olmadığı halde nafaka sorumlusu kılınacak, buna karşılık uzak olan ve aynı
88
89
Serahsi c. 5, s. 222; Mevsılî, c. 4, s. 11.
Kâsanî, c. 4, s. 43.
76
zamanda miras hissesi bulunan füru ise nafaka ile sorumlu kılınmayacaktır.90 Mesela
biri Müslüman diğeri gayri Müslim olan iki kardeş babalarının nafakalarından eşit
şekilde sorumludurlar. Oysaki gayri Müslim kardeş babasının mirasından pay
alamayacaktır.91
Yukarıda belirttiğimiz bu durumlar kardeşler arasında çok fazla zenginlik
farkının bulunmadığı durumlarda geçerlidir. Ancak kardeşler arasında aşırı şekilde
zenginlik farkı bulunsa, birisi zengin diğeri fakir olduğu durumlarda nafaka
mükellefiyeti konusunda kardeşlerin durumuna göre farklılık arz edecektir. Fakir kardeş
ödeyebildiği kadarını ödeyecek veya durumu çok kötü ise hiç ödemeyecek, zengin
kardeş de diğer kardeşinin açığını kapatacak veya duruma göre tamamını ödeyecektir.
2. Şafi Mezhebinin Görüşü
Birden çok füru, nafaka alacaklısı olan usule aynı yakınlık derecesinde iseler,
aynı zamanda usulün varisleri durumunda iseler, bu durumda, füruun tamamı nafaka
yükümlüsüdürler ve bu durumda aralarındaki miras oranları da öneli değildir. Ancak
birden fazla sayıdaki füruun, usule yakınlık dereceleri farklı ise, burada şafi mezhebinin
iki çözümü vardır.
 Bincisi: varis olmasa bile en yakın füru nafaka sorumlusudur.
 İkincisi: mirasçı durumunda olan füru, daha yakın olan ama mirasçı olmayan
fürudan önce gelir ve nafaka sorumlusu mirasçı olan füru olur.
Birden fazla füru olduğunda bir kısmı mirasçı, bir kısmı ise mirasçı olmasa bu
durumda mirasçı olan füru uzak bile olsa nafaka sorumlusudur.
Birden fazla fürun hepsi usulün varisi durumunda iseler, ama yakınlık
dereceleri farklı ise, en yakı füru nafaka sorumlu olacaktır.
Aynı derecede bulunan füru hısımların nafakayı nasıl ödeyecekleri konusunda
da Şafilerin iki farklı görüşleri bulunmaktadır. Birinci görüşe göre hepsi eşit derecede
90
91
Serahsi, c. 5, s. 222.
Kâsanî, c. 4, s. 53, 54.
77
sorumludurlar. İkinci görüşe göre ise miras oranları nispetinde sorumludurlar.
Uygulamada ise ikinci görüş esas alınmıştır.92
3. Hanbelî Mezhebinin Görüşü
Zeydiler’in ve Ebu Hanife’nin bir görüşü ile birleşen Hanbelîlerin görüşü ise,
füruun nafaka yükümlülükleri usulden alabilecekleri miras hisseleri oranındadır.93
4. Maliki Mezhebinin Görüşü
Maliki mezhebi, hısımlık nafakasının kapsamını oldukça dar tutmuş, sadece
anne- baba ile onların çocukları arasında hısımlık nafakasının cereyan ettiğini
söylemişlerdir. Buna göre usul nafaka alacaklısı olduğunda çocukların sayısı birden
fazla iseler, hepside nafaka ödemekle sorumludurlar. Ancak ödeme güçlerine göre
nafaka ödemekle sorumludurlar.94
IV. CİVAR HISIMLARIN NAFAKASI
A. Giriş
Usul ve füru hısımı olmayıp nesepleri müşterek bir usul hısımında birleşen
hısımlar civar hısımlardır. Kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı, teyze ile
yeğenleri ve bunların çocukları arasındaki hısımlık böyledir.95
Civar hısımlar arasındaki nafaka hukuku Maliki ve Şafiilere göre söz konusu
değildir. Çünkü Şeriat, ebeveyn ve çocukların nafakasını vacip kılmıştır. Geri kalanlar
ise, doğum ve hükümlerinde onlara katılmadığına göre nafaka konusunda da onlara
katılmazlar.96
Şirbini, c. 5, s. 192.
İbni Kudame, c. 9, s, 267; Serahsi, c. 5 s. 222.
94
İbni Kudame, c. 9, s. 267; Özcan, s. 263.
95
Kâsanî, c. 4, s. 49, 50;Özcan, s. 275.
96
Serahsi, c. 5, s. 223; Zuhayli, c. 10, s. 7427.
92
93
78
Hanbelîler ise civar hısımların nafakasını çok dar bir alana hasretmişlerdir.
Onlara göre anne- baba bir ya da baba bir veya anne bir kardeşler, amca ve amcaoğlu
gibi ashabı feraiz olan veya asabe olanlar civar hısımların nafakasına dâhil edilir. Bunun
dışında diğer hısımlar için nafaka söz konusu değildir.97 Civar hısımlar konusunu
etraflıca inceleyip bu konudaki sorunların çözümleri üzerinde ayrıntılı olarak duran
mezhep ise, Hanefi mezhebidir.98 Şimdi Hanefi mezhebinin bu konudaki ele aldığı
kıstasları inceleyelim.
B. Hısımlık Nafakası Alacaklısında Bulunması Gereken
Şartlar
1. Acizlik
Civar hısımların diğer hısımlardan nafaka alacaklısı olabilmesi için hem fakir
olmalı hem de çalışmaktan aciz olmaları gerekmektedir. Aciz olmayan, çalışma imkânı
ve gücü bulunan civar hısımlar fakir olsalar bile zengin sayılacaklardır ve hısımlık
nafakası alamayacaklardır.99
2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama
Evlilik nafakası hısımlık nafakasından önce gelir. Evli olan bir kişinin
nafakasını temin ile kocası sorumlu olduğundan evlilik nafakasına hiç kimse ortak
olamaz. Dolayısı ile evli olan bir kimsenin hısımlık nafakası alması düşünülemez.100
Ancak kadın kocasından alacağı nafakayı kocasının kendisine temin edemediğini iddia
ederse bu konudaki talebi mahkemece dinlenebilir.101
İbni Kudame, c. 9, s. 258, 259.
Serahsi, c. 5, s. 223.
99
Serahsi, c. 5, s. 223; Zuhayli, c. 10, s. 7427.
100
Kasani, c. 4, s. 54; Hindiyye, c. 1, s. 567.
101
Erbay, s. 129.
97
98
79
3. Taraflar Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması
Hısımlık nafakası alacaklısı olabilmenin bir diğer şartı da borçlu ve alacaklı
arsında mirasçılık ehliyetinin bulunması şartıdır. Civar hısımlar arasında din ayrılığı
gibi mirasa mani bir hal bulunduğunda bu kişilerin hısımlık nafakasından istifade etmesi
söz konusu değildir. Din ayrılığı usul ve füru nafakasında nafaka alacaklısı olmaya mani
değil iken, civar hısımların nafaka alacaklısı olmasına mani sayılmıştır.102
4. Nafaka Alacaklısının Hür Olması
Sadece hısımlık nafakası için değil kişilerin genel manada nafaka alacaklısı ve
borçlusu olabilmesin şartlarında sayılan hürriyet burada da söz konusudur. Hür olmayan
kimse nafaka alacaklısı olamaz. Zira onun nafakası hürriyetini mani olan kimsenin
üzerine bir borçtur.103
5. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması
Hısımlık nafakasının uygulanabilmesinin bir diğer şartı ise, nafaka borçlusu ve
alacaklısı arasında mahremiyet ilişkisinin bulunması şartıdır. Aralarında evlenme manisi
bulunmayanlar arasında cereyan etmeyen hısımlık nafakası, evlenme manisi bulunan
kişiler arasında söz konusudur.104
C. Nafaka Borçlusunda Bulunması Gereken Şartlar
1. Nafaka Borçlusunun Zengin Olması
Bir kimsenin hısımlık nafakası borçlusu olabilmesi için zengin olması şarttır.
Fakir olan bir kimseden hısımlık nafakası talebinde bulunmak mümkün değildir. Zira
böyle bir kişinin hısımlık nafakasından önce yerine getirmesi gereken sorumluluklar
102
Serahsi, c. 5, s. 227.
Serahsi, c. 5, s. 228.
104
Zuhayli, c. 10, s. 7427; Özcan, s. 281; Erbay, s. 130
103
80
vardır.105 Fakir olan kimse öncelikle kendisine bakmak zorundadır. Zaten bu haliyle
kendisi nafaka alacaklısı durumundadır.
2. Nafaka Alacaklısına Talep Anında Muris Olmak
Hısımlık nafakasının borçlusu ile hısımlık nafakası alacaklısı arasında
mirasçılık hukukunun cereyan etmesi şarttır. Ancak talep anında nafaka alacaklısının
nafaka yükümlüsüne muris olması şart değildir.106
3. Nafaka Borçlusunun Hür Olması
Hısımlık nafakası borçlusu olmanın şartlarından biriside hür olmaktır. Hür
olmayan kimse nafaka borçlusu olamaz zira onun nafakası hürriyetini mani olan
kimsenin üzerine bir borçtur. Kendisi başkasının nafakası ile geçinirken nafaka borçlusu
olması düşünülemez.107
4. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması
Yukarıda da değindiğimiz gibi hısımlık nafakasısın bir kimse üzerine borç
olabilmesi için aralarında mahremiyetin bulunması şarttır.
D. Civar Hısımlar Arasındaki Nafaka Yükümlülüğünde
Mükellefiyet Sırası ve Borçluluk Oranları
Civar hısımlar arasında nafaka hukukunun cereyan edebilmesi için borçlu
sayısı birden fazla olduğu durumlarda aşağıda belirtilen dört sisteme göre mesele
çözülmeye çalışılır.
1. Mirasçılık Esası
Hısımlık nafakası alacaklısın nafaka talep etmesi durumunda eğer civar
hısımlar bir den fazla iseler, ilk önce dikkate alınacak husus ölüm anındaki mirasçılık
105
Serahsi, c. 5, s. 228.
İbni Kudame, c. 9, s. 266.
107
Serahsi, c. 5, s. 228.
106
81
ehliyetidir. Yoksa talep anındaki mirasçılık ehliyeti değildir. Çünkü kimin mirasçı
olacağı miras bırakanın ölümünden sonra ortaya çıkacaktır. Bu durumda daha ön
sıralardaki mirasçı durumunda bulunan kimsenin olmaması halinde daha sonraki
sıralarda aralarında miras hukukunun hükümlerinin cereyan edebileceği civar hısımlar
nafaka alacaklısı veya borçlusu olabilirler.108
2. Mahremiyet Esası
Birinci maddede belirtilen mirasçılık ehliyeti taşıyıp taşımayanlar arasında bir
eleme yapıldıktan sonra, dikkate alınması gereken bir diğer hususta mahremiyet
ilişkisini gözetmektir. Aralarında mahremiyet ilişkisi bulunanlar bir birlerine hısımlık
nafakası
alacaklısı
veya
borçlusu
olabilirler.
Aralarında
mahremiyet
ilişkisi
bulunmayanlar yani evlenmelerine mani bulunmayan kimseler bunların dışımda
bırakılır.109
3. Talep Anındaki Mirasçılık Durumu
Civar hısımlar yukarıda belirttiğimiz gibi mahremiyet esasına göre bir ayırıma
tabi tutulduktan sonra şimdi de nafaka alacaklısının talep anında ki mirasçılık ilişkisine
göre yeniden tasnife tabi tutulacaklardır. Talep anında mirasçı olan hısımlar ise, nafaka
yükümlüsü olarak konuya taraf teşkil edeceklerdir.
4. Mirastaki Pay
Bütün bu işlemleri yaptıktan sonra geriye birden fazla nafaka sorulusu olan
civar hısım kalırsa, kalanların tamamı nafaka alacaklısı olan kişi öldüğünde, ondan
alacakları miras oranında nafaka sorumlusu olacaklardır.110
Kâsanî, c. 4, s. 58; İbni Abidin, c. 2, s. 939.
İbni Abidin, c. 2, s. 940; Özcan, s. 281, Erbay, s. 130.
110
Kâsanî, c. 5, s. 5; Hindiyye, c. 1, s. 585
108
109
82
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜLKİYET NAFAKASI
I. GİRİŞ
Nafaka görevi insana bağlı olan, köle, hayvan, bitki, evler ve arazileri kapsayan
geniş bir kavramdır. İslam hukukunda malın zayi ve ziyan edilmesi haramdır. Cumhur
ekinin, ağaçların susuz ve bakımsız, evleri ve arazileri de tamirsiz bırakmayı ve harap
etmeyi mekruh görmüşlerdir. Zaten mal, vakıf veya kasır’a ait ise, o zaman harcama
yapmak vacip olur.1
İslam hukukuna göre mülkiyet kavramı, “Muhafaza altına alınabilen ve mutad
şekilde islama aykırı olmadan kendisinden faydalanılan her şeydir.”2 Buna göre
Müslümanlar için mal olabilecek şeylerde İslamî meşruiyet, muhafaza altına
alınabilirlik ve mutad şekilde kendisinden yararlanabilmenin mümkün olması
gerekmektedir. Meşru yollarla bir mala sahip olan kişiye ve malın maliki veya sahibi, o
mala da şahsın malı veya mülkü; malı ile kişi arasındaki bu bağa da mülkiyet
denmiştir.3
Cansız ve canlı malların inşa, yapılış ve yaşayışlarındaki gayelerin
gerçekleşebilmesi için, zaman zaman kendilerine masraf yapılması gerekmektedir.
Meyve veren ve gelir getiren ağaç, vs. gibi ziraî mallarla, gereğinde tamir ve bakımları
için harcama gerektiren ev, otomobil veya kendilerine devamlı masraf yapılması istenen
hayvanlar için gerekli her türlü nakdi veya ayni harcamalar, islam hukukunda “nafaka”
olarak değerlendirilmiştir.4
Bu girişten sonra çalışmamızda mülkiyet nafakası bağlamında önce cansızların
nafakasını sonrada canlıların nafakasını ele alıp inceleyelim.
1
Zuhayli, c. 10, s. 7346.
Zeydan Abdülkerim, el-Medhal li Dirasetiş- Şeriatil İslamiyyeti, 16. baskı, Beyrut, Müesseset’ürRisale, 2003, s. 189.
3
Özcan, s. 47.
4
İbni Abidin, c. 2, s. 937, 938; Özcan, s. 48.
2
II. CANSIZLARIN NAFAKASI
İslam hukukunda cansızların nafakası müelliflerce incelenmiş bu konu ile ilgili
bahisler açılmıştır. Mesela bir meyve bahçesi, ev, araba vs. gibi cansız malların tabi
olduğu hükümler alış-veriş, rehin, kira, vakıf, ariye gibi konular incelenirken teferruatlı
bir şekilde ele alınmıştır. Ancak bunların masrafları yani nafakaları ile ilgili mevzular
hukukî prensipler bakımından birbirlerine benzerlik göstermektedir ve şu şekilde
özetlenmesi mümkündür.
Cansız malların mülkiyet statüsü, şahsi veya müşterek mülkiyete konu
oluşlarına göre farklılık gösterir ise de, burada bunların nafakalarını temin etmek
maldan menfaat elde eden kimseye gereken bir borçtur.5
Cansız mallar tek kişinin mülkiyetinde iseler, bu eşyanın nafakası, mülkiyeti
altında bulunan kimsenin üzerine borç olduğunda âlimler ittifak halindedirler.6 Ancak
bu kişi mülkiyeti altında bulundurduğu malların nafakalarını temin etmekten kaçınırsa,
Zahiri ve bir kısım Caferilere göre bu kişiye hukukun müdahale ederek gerekli
harcamayı yapması istenir. Cumhurun görüşüne göre ise, hukukun bu kişiye müdahale
hakkı olmamakla birlikte bu eşyaların masraflarını karşılamak kişinin diyaneten
borcudur.7 Müşterek malların nafakasını ödemek ise müşterek olan maldan istifade
edenlerin istifade ettikleri oranda aralarında müşterektir. Ortaklardan birisi bu malın
nafakasını temin etmekten kaçınsa, eğer bu mal bölünebilen bir mal ise bölünür ve
herkes kendi mülkiyetine giren kısmından sorumlu olur. Bu kişi nafakaya iştirake
zorlanamaz. Ancak nafakaya iştirak edinceye kadar bundan istifade hakkı kaybolur.
Eğer nafakası karşılanacak olan müşterek mal, bölünemeyen cinsten ise, bu durumda
nafakaya iştiraki için zorlanır. İştirakten kaçınan ortağın nafakasını diğeri ödese ona
rucu edip geri alma hakkı vardır.8
Hindiye, c. 1, s. 587; Özcan, s. 48.
Serahsi, c. 5, s. 186.
7
Kâsanî, c. 4, s. 61; Zuhayli, c. 10, s. 7347.
8
Özcan, s. 51–52
5
6
84
III. CANLILARIN NAFAKASI
1. Hayvanlar
Nafaka konusunda üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise, hayvanların
nafakalarıdır. İslam dini kişilerin mülkiyetinde bulunan hayvanların bakım ve
masraflarını temin etmeyi kendisinden istifade eden kişi üzerine bir sorumluluk olarak
yüklemiştir. Hayvanların barınakları, yiyecekleri, gerekeli bakım masrafları nafakanın
kapsamı içerisindedir. Hz. Peygamber (s. a. v) hayvanlara kötü davranılmasını
yasaklamış,9 hayvanlara yapılan bakım ve masraftan dolayı ve güzel davranıştan dolayı
sevap kazanılacağını10 belirtmiş, bir kediye kötü muamelede bulunduğu gerekçesi ile bir
kadının cehennemlik olduğunu11 beyan etmiştir.
Bir kimse mülkiyeti altında bulunan hayvanının nafakasını teminden kaçınırsa
Hanefiler ve Malikilerden İbni Rüşd’e göre bu kişiye mahkemenin müdahale hakkı
yoktur. Çünkü hayvanlar istihkak ehli değildir.12 Ancak her ne kadar mahkemenin
müdahale hakkı yoksa da bu, kişinin diyaneten borcudur.13
Hanefiler dışındaki İslam Hukukçularının çoğuna göre ve Hanefilerden de Ebu
Yusuf’a göre; mahkeme hayvanına infaktan kaçınan kimseyi buna mecbur eder ve
kendince yaptırım uygular.14
2. Köleler ve Cariyeler
İslam hukuku kitaplarında özel bahislere konu olan köle ve cariyeler, nafaka
açısından mülkiyet nafakası kapsamında değerlendirilmektedir. İslam Hukukuna göre
köle nafakasının meşruiyeti, kitap,15 sünnet,16 icma ve akıldır.
9
Ebu Davut, Cihat 122, (2675), Edeb 176, (5268).
Buhâri, Şirb 9, Vudü 33, Mezalim 23, Edeb 27; Müslim, Tövbe 155, Selâm 153, Muvatta, Sıfatu’n
Nebi 23, (2, 929–930); Ebu Davut, Cihat 47, (2550).
11
Müslim, Birr 151.
12
İhtiyar, c, 4, s, 14.
13
Özcan, Hısımlık Nfafakası, s, 54.
14
İbni Kudame, c. 9, s. 234.
15
Nisa/39.
16
Müslim, Zühd, 74; İbni Mace, Edep, 10
10
85
Nisa Suresi 39. Ayeti Kerimede kölelere karşı ihsanda bulunulması
emredilmiş, Hz. Peygamber(s. a. v) ise şöyle buyurmuştur: “Köleleriniz kardeşleriniz ve
hizmetçilerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Güçlerini aşan
sorumlulukları onlara yüklemeyin. Eğer böyle yaparsanız da onlara yardım edin.”17
Hz. Peygamber(s. a. v)den itibaren bütün devirlerde Müslümanlar, kölelerin
nafakalarının sahipleri tarafından karşılanması konusunda icma etmişlerdir.18
Aklen de düşünüldüğünde sahibince nafakası temin edilmediğinde kölenin sağ
kalabilmesinin imkân dışı olduğu görülecektir. Zira köle hem kendisi bizzat, hem de
kazancı efendisine aittir. Bu durumda menfaatinden istifade edenin külfetine de
katlanması gerekmektedir.
Kölenin nafakası kendisine kifayet edip yetecek miktarda olmalıdır. Kölenin
yiyeceği, içeceği, meskeni, bazı âlimlere göre -eğer köle isterse- evlendirilmesi
mülkiyet sahibince karşılanması gereken mülkiyet nafakasının şümulüdür. Yine bu
nafaka masrafları karşılanırken ne çok düşük ne çok yüksek seviyede olmamalı, orta
hallisinden yörenin örfüne göre temin edilmelidir.19
Müslim, Zühd, 74; İbni Mace, Edep, 10.
Mevsılî, c. 4, s. 14; Kâsanî, c. 4, s. 61; İbni Kudame, c. 9, s. 229.
19
İbni Kudame, c. 9, s. 229; Hindiyye, c. 1, s. 587.
17
18
86
SONUÇ
Arapça bir kelime olan nafaka, İslam Hukukunda, “canlıların hayatlarını
sürdürebilmeleri ve cansızlardan istifade imkânının devamı için lüzumlu harcamalar”
manasında kullanılmıştır. Kelimenin lügat ve ıstılah manası arasında ciddi bir ilişki
bulunduğu tespit edilmiştir.
Nafakanın kapsamına genel olarak iaşe, gıda, giyim, mesken, ev için gerekli
olan eşyalar, küçüklerin bakım ve terbiye(hidane) ücreti, duruma göre hizmetçi
masrafları, gerektiğinde tedavi masrafları, ihtiyaç duyulması halinde usulün
evlendirilmesi, teçhiz ve tekfin masrafları girmektedir. Yukarıda sayılan nafaka
maddelerinden iaşe, gıda, giyim, mesken ve ev için lüzumlu eşyalar İslam hukukçuları
arasında genel kabul görmekle birlikte diğerleri konusunda âlimler ihtilaf etmişlerdir.
Günümüz şartlarında hizmetçinin nafaka kapsamına alınması için, hizmetçi başlığı adı
altında açıkladığımız üzere şartların yerine gelmesi gerekmektedir. Fakihlerin çoğu
tedavi giderlerini nafaka kapsamında saymamış olsalar da, kanaatimizce günümüz
şartlarında nafaka kapsamında değerlendirilmesi daha uygun olur.
Çalışmamızda medeni hukuka da zaman zaman değinerek, iki hukuk arasında
karşılaştırmalar yapmaya çalıştık. Medeni hukukta da nafakanın kapsamına, iaşe, giyim,
mesken, zorunlu ev eşyaları, tedavi harcamaları, küçüklerin tahsil ve terbiye masrafları
girmektedir.
İslam hukukunda nafaka sebebi, zevciyet, garabet ve mülkiyettir. Zevciyet
sebebiyle nafaka alacaklısı olan eş, garabet sebebiyle nafaka alacaklısı olan usul, füru
ve civar hısımlar, mülkiyet sebebiyle nafaka alacaklısı olanlar ise, köleler, hayvanlar ve
cansız eşyalardır.
Türk medeni hukukunda ise, nafaka sebepleri, evlilik, hısımlık ve akdî
münasebettir. Aynı şekilde medeni hukuk islam hukukundan faklı olarak evlat edinenle
evlatlık arasında da nafaka müessesesini işletmiştir.
Kaynakları Kitap, sünnet, icma ve akıl ile sabit olan zevciyet nafakası,
kendisinden istifade edilme imkânı olan kadının, sahih evlilikle kocasına bizzat veya
87
hükmen kendisini teslim etmesi ile sübut bulur. Aynı şekilde şer’i hak olmadan veya
kocadan kaynaklanan bir kusurla erkeğin kadını tutma hakkı kaybolmadığı müddetçe de
aralarındaki nafaka hükümleri devam eder.
Evlilik nafakasının sorumlusu yalnızca kocadır ve bu konuda ona kimse ortak
olmaz. Kadının kocasına nafaka anlamında bir sorumluluğu yoktur. Medeni hukukta ise
nafaka sorumluluğu taraflar arasında müşterektir. Zor durumda kalan kocaya kadın
yardım etmek mecburiyetindedir.
Nafaka sorumlusu olan kocanın bu görevi yerine getirmekten kaçınması veya
gaip olması durumunda mahkemenin olaya müdahale hakkı vardır. Mahkeme kadının
ve çocukların mağdur edilmemesi için gerekli tedbirleri almak durumundadır.
İslam hukukunda kadının kocasından -hangi sebeple olursa olsun- ayrılması
durumunda beklemesi gereken bir iddet dönemi vardır. Eğer boşanmaya kadın sebep
olmuş ve bu sebep de hukuka uygun değilse veya ayrılık ölümle gerçekleşmiş ise kadın
nafaka alamaz. Bunun dışındaki durumlarda kadın, iddet müddeti içerisinde nafakasını
kocasından alma hakkına sahiptir.
Medeni hukukta ise, iddet nafakası olmamakla birlikte bunun benzeri sayılan
tedbir nafakası vardır. Bunun gereği olarak, evlilik bağının hukuki anlamda
sonuçlanmasına kadar kadının ayrı yaşama hakkı vardır. Bu süre içerisinde kadının ve
çocukların bakım ve ihtiyaçlarının giderilmesi kocasının görevidir.
Bağlayıcılığı Kitap, sünnet, icma ve akıl olan hısımlık nafakası ise, taraflardan
birinin nafakaya ihtiyaç duyması halinde nafakanın takdir edilmesi ile başlar.
Taraflardan birinin ölmesi veya nafaka alacaklısının durumunun düzelmesi, erkek
çocuğun ergenlik çağına erişmesi, kız çocuğun evlenmesi, nafaka borçlusunun malî
durumunun kötüye gitmesi, kazanma imkânının ortadan kalkması gibi sebeplerle son
bulur.
Usulden füruun nafaka isteyebilmesi için fakirliğin yanında gelir temininden
aciz olması da cumhurum kabul ettiği görüştür. Ancak fürudan usulün nafaka istemesi
için, sadece fakirlik yeterli sebep sayılmıştır.
88
Mahrem olan civar hısımlar arasında mirasçılık ehliyetinin bulunması, nafaka
alacaklısının fakir olması yanında gelir temininden aciz olması, nafaka sorumlusunun
ise, bu görevi yerine getirecek mali gücünün olması durumunda nafaka hukuku cereyan
edecektir.
Hısımlık nafakası konusunda Maliki mezhebi en dar çerçeveyi çizmiş, konuyu
ana- baba ve çocuklar ile sınırlamıştır. Şafii ve Caferiler, sadece usul ve füru hısımları
bu nafakaya dâhil etmişlerdir. Hanefiler, bu alana usul- füru ve mahrem kan hısımlarını
dâhil etmişlerdir. Hanbelî ve Zeydiler ise, mirasçılık ehliyetini ölçü kabul etmişlerdir.
Mülkiyet nafakası ise, cansız eşyaların bakım ve tamirlerinin yapılması ve
mülkiyeti altında bulunan köle ve hayvanların uygun ortam ve şartlarda yaşamlarını
temin için yapılan harcamaları kapsamaktadır.
89
KAYNAKÇA
ABDÜLHAMİT,
Muhammed
Muhyiddin,
el-Ahvalü’ş-Şahsiyye
fi’ş-Şeriati’l-
İslamiye, Mektebetü’l-İlmiye, Beyrut, 2003.
AHMED B. HANBEL (241, 855), Müsnedü İbn Hanbel, Çağrı Yayınları, İstanbul,
1992, (I-III).
el-AYNÎ, Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed, el-Bidâye Fî Şerhi’l-Hidâye, 7 c. ,
Beyrut, 1990.
BİLMEN, Ömer Nasuhi, Hukuk-i İslamiyye ve Istılah-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen
Yayınları, İstanbul, 1985, (I-VIII).
BUHARİ, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, (ö. 256/870), Camu’s-Sahihi’l-Buhari,
Çağrı Yayınları, 1992, İstanbul. (I-III).
DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ, Heyet, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2006
EBU DAVUD, Süleyman b. el-Eş’as es-Sicistani (275/888), Süneni Ebi Davud, Çağrı
Yayınları, İstanbul, 1992, (I-V).
ERBAY; Celal, İslam Hukukunda Evlilik ve Hısımlık Nafakası, 2. Baskı, İstanbul,
Rağbet Yayınları, Aralık 1998
ERDOĞAN, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları,
İstanbul, 1998.
ERGENEKON; Yılmaz, Türk Medeni Hukukunda Yardım Nafakaları, İstanbul,
1996
FETAVA, el-Hindiyye, Komisyon, 6 c. , Beyrut, Darel Kütübi İlmiyye, 2000.
FEYZİOĞLU; Feyzi Necmeddin, Aile Hukuku, İstanbul, 1979
90
İBN ABİDİN, Muhammed Emin, (Ö. 1252. H.), Hâşiye Reddü’l-Muhtar, 5 c. , t. y.
Beyrut, 1992.
İBN ABİDİN, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dürri’l-Muhtar, (Terc.
Ahmed Davudoğlu), Şamil Yayınları, İstanbul, 1983.
İBN HAZM, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm, el-Muhalla bi’l-Asar,
Beyrut, 1997, Daru’l-Fikr,
İBN HÜMAM, Kemalüddin Muhammed b. Abdilvahid b. Abdülhamit b. Mes’ud esSivasi(Ö. 861. H.), Şerh-u Fethi’l-Kadir, 10 c. , Daru’l-Kitabi’l-İlmiyye,
Beyrut, 1995.
İBN KUDAME, Muvaffakuddin Ebu Muhammed b. Ahmed b. Mahmud b. Kudame (ö.
620/1223), el-Muğni, Beyrut, tsz. 15 c. , Beyrut, 1992.
İbn MÂCE, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-Kazvinî (Ö. 273/886), es-Sünen, 2
c. , İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992.
İbn MANZUR, Ebü’l Fazl Cemâlüddin Muhammed b. Mükerrem (Ö. 711. H.), Li
sânü’l Arap, 15 c. , Beyrut, 1990.
İMAM MALİK b. ENES, el Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, (I)
KAÇAK; Nazif, Boşanma- Nafaka- Mal Rejimleri- Velayet, Ankara, Kartal
Yayınevi, 2004
KARAMAN, Hayrettin, Mukâyeseli İslâm Hukuku, 3 c. , İstanbul, Nesil Yayınları,
1996.
el-KASÂNİ, Alaaddin Ebî Bekr b. MES’UD (ö. 587. h.), Kitâbü’l-Bedâii’s-Sanaî fi
Tertibi’ş-Şerâi, 8 c. , Beyrut, Darel Marefah, 2000.
el-MERGINANİ, El- İmam Burhanuddin ebi’l Hasen Ali bin Ebi Bekir el-Fargani, (Ö.
593) El- Hidaye Şerhi Bidayetül Mübtedi, 4 c. , Beyrut, Şeriketü Darel
Erkam Bin Ebil Erkam,
91
el-MEVSILÎ, Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd (Ö. 683. H.), el-İhtiyar li-Ta’lilil
Muhtar, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1991.
MÜSLİM, Ebu’l- Hüseyin İbnü’l- Haccac El-Kuşeyri, Es-Sahih, İstanbul: Çağrı Yay,
1992.
NESAİ, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, Es-Sünen, İstanbul: Çağrı Yay, 1992
ÖZCAN; Ruhi, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, İzmir, Çağlayan Yayınları,
1996
es-SERAHSÎ, , Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebü Sehl Şemsü’l-Eimme (Ö. 490.
H.), el- Mebsût, 15 c. (30 cüz), Beyrut, Darel-Marefah, 1986.
ŞİRBİNÎ, Şemseddin Muhammed b. b. Muhammed el-Hatib (Ö. 977. H.), el-Muğni’l
Muhtaç, 4 c. , Beyrut, 199
TİRMİZİ, Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Serve, Es-Sünen, İstanbul: Çağrı Yay. 1992.
VELİDEDEOĞLU; Hıfzı Veldet, Aile Hukuku, İstanbul, 1965
ZEYDAN, Abdülkerim, el-Medhal li Dirasetiş- Şeriatil İslamiyyeti, 16. baskı, Beyrut,
Müessesetür- Risale, 2003
ZÜHAYLÎ, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslâm ve Edilletühü, 11 c. , Şam, Darul Fikr, 1997.
92
Download