T. C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI TRABZON-AKÇAABAT- DARICA EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ İSLAM AİLE HUKUKUNDA NAFAKA BİTİRME TEZİ Abdullah SÖYLEMEZ TRABZON–2007 T. C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI TRABZON-AKÇAABAT- DARICA EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ İSLAM AİLE HUKUKUNDA NAFAKA BİTİRME TEZİ Abdullah SÖYLEMEZ Tez Danışmanı: Hayati DOKSANOĞLU TRABZON–2007 II ÖNSÖZ Kâinatı, içindekileri eşsiz gücü ve kudretiyle yaratıp, idare eden Yüce Allah’a hamdü senalar, insanlığın efendisi, peygamberimiz Hz. Muhammed’e salatü selam, O’nun âl ve ashabına rahmet ve mağfiret, O’nun gibi yaşamaya gayret edenlere müjdeler olsun. Aile en eski sosyal kurumlardan biridir. En dar anlamı ile karı-kocadan meydana gelen, en geniş manası ile de evlilik ve kan bağı ilişkileri ile birbirine bağlı bulunan kişileri kapsayan aile, toplumun çekirdeğidir. Aile ne kadar sağlam yapıya ve düzenleyici kurallara bağlanırsa toplumun yapısı da o nispette güçlü ve varlığı sürekli olur. Bütün hukuk sistemleri bu gerçeği göz önünde bulundurarak aile müessesesine önemle eğilmiş, devletler temel yasalarında bu hususu düzenleyen hükümlere yer vermişleridir. İslam Hukuku da aileye gerekli değeri vermiş ve aile fertleri arasındaki ilişkileri düzenleyen birçok kaideyi ana kaynakları ile belirlemiştir. İnsanın hayatının devam edebilmesi için gerekli ihtiyaçların temini şeklinde ifade edilen nafaka, eşler arasındaki birliğin devamında ve aile topluluğunun huzur ve mutluluğunda, dolayısı ile toplum hayatında son derecede önemli bir müessesedir. Bizde çalışmamızda nafaka müessesesini incelemeye gayret gösterdik. Çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde nafakanın manasını ve muhtevasını ele aldık. Birinci bölümde eşin nafakasını teferruatlıca ve Medeni Hukuk ile mukayeseli olarak değerlendirdik. İkinci bölümde usul-füru nafakasını inceledik. Üçüncü bölümde ise mülkiyet nafakasına kısaca değinmeye gayret gösterdik. Çalışmamın başından beri bizlere her türlü imkânı sağlayan ve yardımlarını esirgemeyen müdürüm Sayın Zeki YAVUZYILMAZ’a, rehberliği ile çalışmamıza katkıda bulunan tez danışmanım sayın hocam Hayati DOKSANOĞLU beye, maddi manevi her türlü destekleriyle yanımda yer alan sayın hocalarıma ve kıymetli arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. TRABZON 2007 Abdullah SÖYLEMEZ III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ........................................................................................................................................................ I İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................................ IV KISALTMALAR .................................................................................................................................. VIII GİRİŞ .......................................................................................................................................................... 1 I. NAFAKA KELİMESİNİN MANASI .................................................................................................. 2 A. Nafaka Kelimesinin Lûgat Manası ................................................................................................. 2 B. Nafaka Kelimesinin Terim Manası ................................................................................................ 3 II. NAFAKANIN MUHTEVASI ............................................................................................................ 5 A. Genel Olarak ................................................................................................................................. 5 B. İaşe Maddeleri ............................................................................................................................... 5 C. Giyim Eşyaları ............................................................................................................................... 7 D. Mesken ........................................................................................................................................... 9 E. Hizmetçi Masrafları ..................................................................................................................... 12 F. Hıdâne Ücreti .............................................................................................................................. 14 G. Hekim, Tedavi, İlaç ve Bazı Yan Harcamalar ............................................................................. 15 H. Nafaka Alacaklısının Evlendirilmesi ........................................................................................... 16 I. Techiz ve Tekfin Masrafları .......................................................................................................... 17 III. NAFAKANIN HUKUKÎ (HAK ETME) SEBEPLERİ ................................................................... 18 BİRİNCİ BÖLÜM ................................................................................................................................... 20 ZEVCİYET SEBEBİYLE NAFAKA ..................................................................................................... 20 I. EŞİN NAFAKAYI ALMASININ ŞER’İ DELİLLERİ ...................................................................... 20 A. Kitap ............................................................................................................................................ 20 B. Sünnet .......................................................................................................................................... 21 C. İcma ............................................................................................................................................. 22 D. Akıl .............................................................................................................................................. 22 II. KADININ NAFAKAYI HAK ETME SEBEPLERİ ......................................................................... 22 A. Aralarındaki Evliliğin Sahih Olmalı ............................................................................................ 22 B. Kadın Kendisini Kocasına Tam Olarak Teslim Etmeli ................................................................ 23 C. Kadın Kendisinden İstifade Edilebilir Olmalı ............................................................................. 23 D. Şer’i Bir Özür Olmadan Veya Kocadan Kaynaklanan Bir Durum Hariç Erkeğin Kadını Tutma Hakkı Kaybolmamalı. ....................................................................................................................... 25 III. KADINDAN NAFAKANIN KALKMASI ..................................................................................... 26 A. Hâkim kararı veya karşılıklı anlaşma olmadan zamanın geçmiş olması ..................................... 26 B. Geçmiş nafakadan ibra etmekle nafaka düşer ............................................................................. 26 C. Eşlerden birinin ölümü ile de nafaka düşer ................................................................................. 26 D. Kadının nüşuzu nafakayı düşüren diğer bir sebeptir ................................................................... 27 E. Karı-koca arasındaki din farkı karı-koca nafakasını etkilemez ................................................... 27 IV. EŞİN NAFAKASINDA MUHTELİF MESELELER...................................................................... 28 A. Evlilik Nafakasının Borçlusu ....................................................................................................... 28 1. Kadının Hastalanması Durumunda Nafaka .............................................................................................. 28 2. Kadının Yolculuğu Durumundaki Nafaka ................................................................................................ 29 3. Kocanın Başka bir Şehre Taşınması Durumunda Nafaka ........................................................................ 30 4. Nafakanın Takdirinde Kimin Durumu Esas Alınır? ................................................................................. 31 5. Erkeğin Gaip Olduğu Durumunda Eşin Nafakası .................................................................................... 32 6. Nafaka Mükellefiyeti Sahip Olan Kocanın Nafakayı Ödemekten Kaçınması .......................................... 34 a. Zengin kocanın infaktan kaçınması ..................................................................................................... 35 b. Kocanın fakir olması sebebiyle infaktan kaçınması; ........................................................................... 36 V. İDDET DÖNEMİNDEKİ KADININ NAFAKASI .......................................................................... 37 A. Giriş ............................................................................................................................................. 37 B. Ayrılığın Sebepleri ve Nafakaya Etkisi ........................................................................................ 38 IV 1. Ayrılık Kocanın Ölümü İle Gerçekleşmiş İse .......................................................................................... 38 2. Ayrılık Kocanın Ölümü Dışında Bir Sebeple Gerçekleşmiş İse ............................................................... 38 a. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Uygun Olması: ............................................ 39 aa. Kocanın karısını boşaması: .......................................................................................................... 39 ab. Kocanın Lian ............................................................................................................................... 39 ac. Kadının i’la .................................................................................................................................. 39 ad. Kadının muhalea .......................................................................................................................... 39 ae. Kocanın İslamı kabuldeki muhalefeti sebebiyle ayrılık: .............................................................. 40 af. Buluğ muhayyerliğinde kocanın feshi talep etmesi: ..................................................................... 40 b. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Aykırı Olması: ............................................. 40 ba. Kocanın irtidat etmesi suretiyle meydana gelen ayrılık: .............................................................. 40 bb. Müsaharayı yasak kılan fiilin koca tarafından meydana gelmesi ile ayrılığın olması: ................. 40 c. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Ayrılık Sebebinin Hukuka Uygun Olması Durumu: .............. 41 ca. Buluğ muhayyerlinde kadının fesih hakkını kullanması: ............................................................. 41 cb. Kadın evleneceği kimseye denklik şartı koşar, karşı taraf bu şartı kabul etmesine rağmen aksi durumun ortaya çıkması hali: ............................................................................................................ 41 cc. Kadının tayin edilen mehirinin Mehri Misil’den .......................................................................... 42 cd. Kocadaki bir cinsel ayıp ve kusur sebebi ile kadının ayrılığı istemesi: ........................................ 42 d. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Sebebin Hukuka Aykırı Olması Durumu: ............................. 42 da. Kadının İslam dininden çıkması .................................................................................................. 43 db. Kadının kocasının usul ve furuuna karşı Hürmeti Müsaharayı gerektirecek bir fiilde bulunması hali ..................................................................................................................................................... 43 VI. EŞİN NAFAKASININ İSLAM HUKUKU VE MEDENİ HUKUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ..................................................................................................................... 43 A. Giriş ............................................................................................................................................. 43 B. Türk Medenî Hukukunda Nafaka ................................................................................................. 44 1. Bakım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu .......................................................................................... 44 a. Sıyanet Nafakası: ................................................................................................................................ 46 b. Tedbir Nafakası: ................................................................................................................................. 46 c. İştirak Nafakası: .................................................................................................................................. 47 2. Yardım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu ........................................................................................ 47 a. Yardım Nafakası: ................................................................................................................................ 48 b. Yoksulluk Nafakası: ........................................................................................................................... 48 C. Eşin Nafakasının İslam Hukuku ve Medeni Hukuk Açısından Karşılaştırılması .................................... 49 İKİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................................................... 52 GARABET SEBEBİYLE NAFAKA(USUL-FÜRU VE CİVAR HISIMLAR NAFAKASI) ............. 52 I. GİRİŞ ................................................................................................................................................. 52 A. Evlilik nafakası ve hısımlık nafakası arasındaki farklar. ............................................................. 53 B-Hısımlık Nafakasının Şer’i Delilleri ............................................................................................. 54 1. Kitap ........................................................................................................................................................ 54 2. Sünnet ...................................................................................................................................................... 55 3. İcma ......................................................................................................................................................... 56 4. Akıl .......................................................................................................................................................... 56 C. Hısımlık nafakasının başlaması ve son bulması .......................................................................... 57 1. Başlangıcı................................................................................................................................................. 57 2. Son Bulması ............................................................................................................................................. 57 a. Taraflardan birisinin ölmesi ile ........................................................................................................... 57 b. Nafaka alacaklısının mali durumunun düzelmesi ile........................................................................... 58 c. Nafaka alacaklısının acizliğinin son bulması ...................................................................................... 58 d. Kız veya kadın nafaka alacaklısının evlenmesi ile .............................................................................. 58 e. Erkek çocukların ergenlik çağına ulaşması ile .................................................................................... 59 f. Nafaka borçlusunun zenginlik halinin ortadan kalkması ile ................................................................ 59 g. Nafaka borçlusunun çalışıp kazanma imkânının ortadan kalkması ..................................................... 59 h. Ön sıralarda bulunan nafaka borçlularının ödeme gücüne kavuşmaları ile ......................................... 60 II. FÜRU HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI, USUL HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU OLMA DURUMLARI .......................................................................................................................... 60 A. Giriş ............................................................................................................................................. 60 B. Nafaka Alacaklısı Füruda Aranan Şartlar ................................................................................... 62 1. Fakirlik Hali ............................................................................................................................................. 62 2. Gelir Temininden Aciz olmak .................................................................................................................. 64 V 3. Nafaka Alacaklısı Füruun Hür Olması Şarttır. ......................................................................................... 65 4. Nafaka Alacaklısı Füruun Harbi Olmaması Şarttır. ................................................................................. 65 C. Nafaka Borçlusunda Aranan Şartlar ........................................................................................... 65 1. Zengin Olmak .......................................................................................................................................... 65 2. Hür Olmak ............................................................................................................................................... 66 3. Nafaka Yükümlüsünün Harbi olmaması .................................................................................................. 67 4. Usul-Füru Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Varlığı .................................................................................. 67 D. Füruun Nafaka Alacaklısı, Usulün de Nafaka Borçlusu Olması Durumundaki Yükümlülük Sırası ve Borç Nispetleri ............................................................................................................................. 67 1. Baba Sağ İse, ............................................................................................................................................ 67 a. Füruun nafakasından anne- baba müştereken miras payları oranında sorumludurlar. ......................... 68 b. Yaş Durumuna Bakılmaksızın Füruun Nafakasından Sadece Baba Sorumludur. ............................... 68 2. Babanın Fakir Olması İhtimali ................................................................................................................. 68 3. Babanın Çalışıp Kazanmaktan Aciz Olması ............................................................................................ 69 4. Babanın Kazancının Fürun Nafakasına Yetmemesi durumu .................................................................... 70 5. Babanın Gaip Olması ............................................................................................................................... 70 6. Babanın Ölmesi ........................................................................................................................................ 70 a. Terikenin Mevcut Olma İhtimali ......................................................................................................... 71 b. Terikenin Mevcut Olmama İhtimali .................................................................................................... 71 III. USUL HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI FÜRU HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU OLMA DURUMLARI .......................................................................................................................... 72 A. Giriş ............................................................................................................................................. 72 B. Nafaka Alacaklısı Usulde Aranan Şartlar.................................................................................... 72 1. Fakirlik Veya Acizlik İçerisinde Bulunma ............................................................................................... 72 2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama ........................................................................................................ 73 3. Nafaka Alacaklısının Hür Olması ............................................................................................................ 73 4. Harbi Olmamak ........................................................................................................................................ 73 5. Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ............................................................................................................ 74 C. Nafaka Borçlusu Füruda Bulunması Gereken Şartlar. ................................................................ 74 1. Zenginlik .................................................................................................................................................. 74 2. Gelir Temini İmkanı ................................................................................................................................. 74 3. Acizlik İçerisinde Bulunmama ................................................................................................................. 75 4. Füruun Harbi Olmaması ........................................................................................................................... 75 5. Aralarında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ........................................................................................... 75 D. Usulün Nafakasından Füruun Yükümlülük Sırası Ve Borçluluk Nispetleri ................................. 76 1. Hanefi Mezhebinin Görüşü ...................................................................................................................... 76 2. Şafi Mezhebinin Görüşü .......................................................................................................................... 77 3. Hanbelî Mezhebinin Görüşü .................................................................................................................... 78 4. Maliki Mezhebinin Görüşü ...................................................................................................................... 78 IV. CİVAR HISIMLARIN NAFAKASI ............................................................................................... 78 A. Giriş ............................................................................................................................................. 78 B. Hısımlık Nafakası Alacaklısında Bulunması Gereken Şartlar ..................................................... 79 1. Acizlik ...................................................................................................................................................... 79 2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama ........................................................................................................ 79 3. Taraflar Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması ............................................................................... 80 4. Nafaka Alacaklısının Hür Olması ............................................................................................................ 80 5. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması..................................................................................... 80 C. Nafaka Borçlusunda Bulunması Gereken Şartlar ........................................................................ 80 1. Nafaka Borçlusunun Zengin Olması ........................................................................................................ 80 2. Nafaka Alacaklısına Talep Anında Muris Olmak .................................................................................... 81 3. Nafaka Borçlusunun Hür Olması ............................................................................................................. 81 4. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması..................................................................................... 81 D. Civar Hısımlar Arasındaki Nafaka Yükümlülüğünde Mükellefiyet Sırası ve Borçluluk Oranları 81 1. Mirasçılık Esası ........................................................................................................................................ 81 2. Mahremiyet Esası ..................................................................................................................................... 82 3. Talep Anındaki Mirasçılık Durumu ......................................................................................................... 82 4. Mirastaki Pay ........................................................................................................................................... 82 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM .................................................................................................................................. 83 MÜLKİYET NAFAKASI ....................................................................................................................... 83 VI I. GİRİŞ ................................................................................................................................................. 83 II. CANSIZLARIN NAFAKASI ........................................................................................................... 84 III. CANLILARIN NAFAKASI............................................................................................................ 85 1. Hayvanlar ..................................................................................................................................... 85 2. Köleler ve Cariyeler ..................................................................................................................... 85 SONUÇ ..................................................................................................................................................... 87 KAYNAKÇA ............................................................................................................................................ 90 VII KISALTMALAR a. s. : Aleyhisselam Bkz. : Bakınız c. : Cilt cc. : Celle celâluhû Çev. : Çeviren E : Esas H. : Hicrî HD : Hukuk Dairesi HUMK : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Hz. : Hazreti İ. A. : İslam Ansiklopedisi İct. : İctihat İİK. : İcra İflas Kanunu İst. : İstanbul K. : Kanun Kül. : Külliyat M. : Milâdî Md. : Madde MK. : Medeni Kanun Ö. : Ölümü r. a. : Radiyallahu Anh s. : Sayfa sav. : Sallalahu Aleyhi ve Selem T. D. V. : Türkiye Diyanet Vakfı VIII tr. : Tarihsiz Trc. : Tercüme Eden vb. : ve benzeri vf : Vefatı Y. : Yargıtay Y. HGK : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Y. İct. BK : Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı Y. İİD : Yargıtay İcra İflas Dairesi IX GİRİŞ Birçok toplumun kanuni düzenlemelerinde temel hukuk kaynağı olarak insanlığa hizmet eden İslam hukuku, aile müessesesine büyük önem vermiş, bu müessesenin korunması ve yaşatılması için birçok kanuni düzenleme getirmiştir. Bu müesseselerden birisi de nafakadır. İnsanın yaratılışı gereği, toplu halde yaşamaya olan ihtiyacı göz önüne alındığında, yemek, içmek, giyim ve barınak gibi en temel ihtiyaçları ile bunlara bağlı diğer ihtiyaçların karşılanması, elbette ki bazı kurallar çerçevesinde olacaktır. Bunun gereği olarak da ahenkli bir toplum hayatı isteyen insanların, bazı kurallar düzenleyerek, toplu yaşayış nizamlarının bozulmaması bakımından bu düzenlemelere hep birlikte uymaları gerekecektir. Toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ve bireyleri arasında beraberliği temin etmek konumunda olan ailenin ve bireylerinin de bir takım sorumlulukları ve uymak zorunda oldukları bir takım görevleri vardır. Bu kurallara uyulmadığı takdirde ailenin hayatiyetini devam ettirmesi söz konusu olmaz. İslamın korunmasını zarurî kıldığı Zarurat-ı Diniyye’den ikisi, konumuz olan nafaka ile yakından ilgilidir. Bunlardan birincisi “canın korunması”dır ki, zaten nafaka kişinin hayatiyetini devam ettirebilmesi için gerekli harcamalar şeklinde tanımlanmıştır. İkincisi ise, “neslin korunması”dır ki, bu da bir anlamda ailenin korunmasına bağlıdır. Olgun ve erdemli bir insanın yapması gereken, hak ve hukuka riayet edip, beraberce yaşadığı insanları mağdur etmeden ve onların haklarına tecavüz etmeden hayatını sürdürüp, karşılıklı rıza ile yaşamın devam etmesini sağlamaktır. Ancak insanlık tarihinin başlangıcından itibaren, insanlar kendilerinden beklenen davranışları yerine getirmekte bir takım kusurlar işlemişler, buna bağlı olarak da, kendilerine hukukun müdahale etme hakkı doğmuştur. Zira hukukun en temel gayesi de insanlığın huzurunu temin etmektir. Meselenin konumuzla alâkalı yönüne gelince, İslam hukuku da ailenin korunmasına büyük önem vermiş, aile içerisinde kişilerin uyması gereken bir takım kurallar tesis etmiş, bu kurallara uyulmadığı takdirde hukukun buna müdahale etme hakkının olduğunu belirtmiştir. İnsanın yaşamının kendisine bağlı olduğu ve ana hatlarıyla iaşe, giyim, mesken ve zaruri ihtiyaçları içine alan “nafaka” her dönem farklı bir önem arz etmiştir. Günümüzde ise toplumdaki aile yapısının biraz değişmesi, kadının çalışma hayatına girmesi, artan göçler sebebiyle kişilerin ana babasını, duruma göre eşini terk ederek farklı yerlere gitmeleri ve orada yeniden evlenerek geride bakmakla yükümlü olduğu kimseleri bırakmaları vb. meseleler yeni hukuki meselelerin doğmasına sebep teşkil etmiştir. Önemini asla kaybetmediğini düşündüğümüz ailenin yaşatılması için alınan önemli tedbirlerden biri olan nafaka müessesesi, çalışmamızın konusunu teşkil etmektedir. Çalışmamızda Hanefi mezhebinin klasik eserlerinde konu ile ilgili yer alan değerlendirmeleri genel manada incelemeye gayret gösterdik. Bununla birlikte yakın dönemde ve günümüzde konu ile ilgili yapılan çalışmalardan yararlanmaya gayret ettik. Konumuzla ilgili farklı görüş bildiren mezheplerin değerlendirmelerini kendi kaynaklarından araştırmaya çalıştık. Genel manada nafakanın anlamı ve mahiyeti, Medeni Hukukla mukayeseli olarak eşin nafakası, ana hatları ile usul ve füru nafakası ve son olarak kısaca hayvanların ve bitkilerin nafakası çalışmamızın sınırları dâhilindedir. I. NAFAKA KELİMESİNİN MANASI A. Nafaka Kelimesinin Lûgat Manası Nafaka asıl itibariyle Arapça bir kelimedir ve Arap Dili’nde “enfaka” fiilinin mastarı olan “infak”tan isimdir. Arap dilcileri, bu kelimenin aslının birden fazla mana ifade ettiğini söylerler. Konumuzla ilgili görünen bu manaları söyle sıralayabiliriz: Bir şeyin tükenip bitmesi ve azalması, Ölmek, Çarşı pazarın rayiç olması, Revaç bulup isteklisi çoğalmak, 2 “Nafaka” kelimesi de lügatte “yenecek yemek, katık, maişet ve diğer zaruri ihtiyaçların karşılanması maksadıyla şahsın kendisi ve aile fertleri için harcadığı her şey”dir. Kelimenin çoğulu olan “nafakalar” manası ise Arapçada üç ayrı kelimeyle karşılanmıştır. Bunlar “nafakat, enfak ve nifak” kelimeleridir. Ez-Zemahşeri (vf. 528 (H), 1133 (M)) Arapçada asli harflerinin ilki Nun, ikincisi Kaf olan bütün kelimelerin lügat manalarına genellikle çıkış, gidiş gibi mefhumların hâkim olduğunu kaydederek “nefeka, nefera, nefeha, nefese ve nefede” kelimelerini misal olarak gösterir. 1“Nafaka” kelimesi lügat manasıyla Kuran’da 70’den fazla yerde2 hadislerde de bir hayli fazla kullanılmıştır. İslam hukukçuları “nafaka”nın terim manasının bu kelime manalarından hangisinden alındığı hususunda tartışmışlardır. Ancak biraz sonra da terim manası açıklanınca görülecektir ki, bu kelime manalarının her birinin lügat manasıyla ilgisi bulunmaktadır. B. Nafaka Kelimesinin Terim Manası Âlimler genel itibariyle nafakadan kastedilen mananın aynı olduğunu belirtmekle birlikte, sınırlarını çizme konusunda aralarında faklılıklar olduğu yapılan tanımlardan anlaşılmaktadır. Bu tanımlardan birkaç tanesini ele alıp konuyu değerlendireceğiz. “Geçimini üstlendiği kimsenin yiyecek, giyecek ve meskenini temin etmesi” “Geçimini üstlendiği kimseye örfen yiyecek ekmek, katık ve içecekleri, giyecek örtü ve üstlüğü, mesken, ev eşyası örfe göre su ve aydınlatma masrafları, temizlik aletleri ve ihtiyaç duyulduğunda hizmetçi ücretinin ödenmesi”3 şeklinde kapsadığı alanın çerçevesini çizen tanımlar yanında, meseleyi daha genel mana da ele alıp “Kişinin bakmakla yükümlü olduğu şahısların sosyal seviyesine göre normal bir hayat sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu ve mükellefin temin ile yükümlü bulunduğu İbni Manzur, Lisan’ül Arab, Beyrut, 1990, c. 6, s. 4507; İbni Humam, Fethül Kadir, Daru’l-Kitabi’lİlmiyye, Beyrut, 1995, c. 4, s. 340; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, Bilmen Yayınevi, tr. , c. 2, s. 444. 2 Fatır 35/29, Enam 6/60. 3 Mevsılî, İhtiyar, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1991, c. 4, s. 2; Muhammed Muhyiddin Abdülhamit, Ahval’üş-Şahsıyye, Mektebetü’l-İlmiyye, Beyrut, 2003, s. 192. 1 3 şeylerin tümüne denir. ”4 şeklinde bir tanım son dönem âlimleri tarafından yapılmıştır. Ancak bundan daha genel bir tanım şudur; “Devam ve hayatiyetin sürdürülebilmesi için ihtiyaç hissedilen şeylerin devamlı teminidir.”5 Kanaatimizce yapılan bu son tanım mahiyet ve kapsam itibariyle daha isabetlidir. Nafakanın hukuki sebepleri incelenirken de görüleceği üzere canlıların en zaruri ihtiyaçları yanında canlı olmayan varlıklarında kendilerinden beklenen istifadenin devam etmesi için gerekli harcamaları içine alan nafaka; yukarıdaki tariflerin içerisinde en geniş manada meseleyi ele alan “hayatiyetin ve istifadenin devamı için lüzumlu harcamalar”6 şeklinde yapılan tarifin daha isabetli olduğu görülmektedir. Burada “hayatiyet” tabiri insan, hayvan ve bitkiler için; “istifade” kelimesi de cansız eşya için kullanılmıştır. Bilindiği gibi insan hayatının normal bir şekilde devam etmesi, yiyecek ve içeceklerinin, giyim eşyalarının ve ikamet edeceği bir yerin sağlanmasına bağlıdır. Bu üç temel ihtiyaç çeşidi insanoğlunun doğumundan ölümüne kadar, onlarsız olamayacağı şeylerdir. Her ne kadar hayvanların giyim eşyaları yok ise de canlı kalabilmeleri için yiyecek, içecek maddeleriyle ahır, ağıl, kümes vs. gibi bir yerin bulunması genellikle lüzumludur. Canlıların en durgun ve sakin şeklini temsil eden, yerlerinin sabitliği yüzünden bazen kendilerine “cansızlar” dahi denilen bitki, sebze ve ağaçlar da, birtakım mali harcamaları gerekli kılabilirler. Ev, dükkân, araba, gemi vs. cansız mal ve eşya ise, kendilerinden faydalanılmak gayesiyle inşa ve imal edildiklerinden, bu maksadın gerçekleşmesi onların devamlı bir şekilde kullanılmasını icap ettirecek, zaman zaman ve hatta sık sık bakım ve tamirleri için masraf etmek gerekecektir. Bu masraflar yapılmazsa, bir müddet sonra kendilerinden istifade imkânı ortadan kalkabilir. İste cansız eşya ve maldan istifade imkânının devam etmesi, canlıların da hayatiyetlerinin sürdürülmesi için gerek para olarak nakdi ve gerek eşya olarak ayni harcamalar için kullanılan her şeye İslam hukukunda “nafaka” denmiştir.7 İbni Humam, c. 4, s. 340; Şirbini, Muğnil Muhtaç, Kahire, El Mektebetü et Tevfikiyye, c. 5, s. 168; Zuhayli Vehbe, El Fıkhül İslami ve Edilletühü, c. 10, s. 7348, Bilmen, c. 2, s. 444. 5 Dini Kavramlar Sözlüğü, D. İ. B. Yayınları, Ankara, 2005, s. 511. 6 Özcan, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, İzmir, Çağlayan Yayınları, 1996, s. 12. 7 Özcan, s. 12. 4 4 II. NAFAKANIN MUHTEVASI A. Genel Olarak Konuya girişte yapmış olduğumuz tanımlar nafakanın muhtevası konusunda bizlere yeterince ipucu vermekle birlikte islam âlimleri bu konuyu daha detaylı ele almışlar ve nafakanın terim olarak ihtiva ettiği unsurlar üzerinde ayrı ayrı durmuşlardır. Nafakanın şümulünü ilk önce cansız ve canlıların nafakası şeklinde ele almak uygun olacaktır. Cansız eşya için kapsam hususunda söylenecek fazla bir şey yoktur. Onların nafakasının kapsamı bakım, tamir ve benzeri mali harcamalardan ibarettir. Canlıları kendi içinde hayvanların nafakası ve insanların nafakası şeklinde ele almak daha iyi olur. Hayvanların nafakası daha sonra da ele alınacağı üzere barınacakları ağıl, kümes, yiyecek ve içeceklerinden ibarettir. İnsanların nafakalarının kapsamına gelince, insanın canlı olarak kalabilmesini sağlayacak en zaruri ihtiyaçları ile, hayati önemi olan mali haklarının ifası girmektedir.8 Bunları da şu şekilde sıralayabiliriz. İaşe maddeleri, giyim eşyaları, mesken, ev için lüzumlu eşyalar, hizmetçi masrafları, everme ile ilgili yapılan masraflar, küçüklerin bakım masrafları, tedavi ve hekim harcamaları, ölünün teçhiz ve tekfin masraflarıdır. Yukarıda sayılan bu maddelerin hepsinde âlimler ittifak halinde değildirler. Bununla birlikte aralarındaki ihtilafların ne olduğunun anlaşılması ve mahiyetlerinin tam anlamıyla kavranabilmesi için bu maddeleri teker teker ele alacağız. B. İaşe Maddeleri Nafakayı vermekle sorumlu olan kişi nafaka alacaklısının her türlü yemek, içmekle ilgili geçimiyle alakalı gıda maddelerini temin etmek9 ve alacaklıya teslim etmek zorundadır. Eğer nafaka para olarak takdim edilecekse nafaka için ihtiyaç duyulan maddelerin alacaklının eline geçecek şekilde verilmesi zaruridir10. Bunun açılımı şudur. Yataktan kalkamayacak derecede hasta bir kimsenin nafakasını vermekle Özcan, s. 12. Özcan, s. 14. 10 Kâsanî, Bedaî, Beyrut, Dar-el Marefah, 2000 c. 4, s. 37. 8 9 5 sorumlu olan kimse sadece ekmeğin maliyetini kişiye vermekle nafaka borcundan kurtulmuş olmaz. Aynı zamanda fırından alınan ekmeğin bu kişinin eline teslim edilmesi de sağlanmalıdır. Veya kişi nafakayı bizzat ekmek olarak değil de buğday olarak ödüyorsa bu durumda da öğütme, yoğurma, pişirme masraflarını da karşılamak zorundadır.11 İaşe maddeleri genellikle su, tuz, un, yağ, soğan gibi yemek yapmaya yarayan maddelerle, mutfakta kullanılan tencere, tabak, kaşık, çatal, bıçak gibi bu yemeklerin pişirilmesinde kullanılan araç ve gereçlerden ibarettir. Bununla birlikte bu maddelerin temizliğini sağlayacak maddelerle bunların bakım ve tamir masrafları da nafakanın kapsamındandır. Ancak burada belirtilmesi gereken husus, bu maddeler naslarla belirlenmemiştir. Bunların belirlenmesinde etkin rol oynayan örftür. Bu sebeple bu maddeler örfe göre şekillenir. Zamanın ve mekânın değişmesine göre değişiklik arz edebilir. Nitekim nafakanın delillerinden sayılan Hint Hadisi’nde Hz. Peygamber, Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e: “Kendine ve ailene yetecek miktarda al” demesi, yine Hz. Peygamberin veda haccında yaptığı hutbesinde “kadınların sizin üzerinizdeki hakkı, onların maruf bir şekilde yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. ” beyanında bulunması, iaşe maddeleri konusunda toplumun içinde bulunduğu örfün ve kadının durumunun gözetilmesinin esas olduğunun delilidir.12 Şafi Mezhebine göre; zengin olan kimse yiyecek maddesi olarak günlük iki “müd”, fakir olan kimse ise bir “müd” nafaka vermek zorundadır.13 Ancak diğer mezheplerde nafaka olan yiyecek maddelerinin takdir edilmesinde bir sınır ve ölçü yoktur. Nitekim yukarıda zikredilen hadisi şeriflerde “kendine ve çocuklarına yetecek miktarda al” şeklindeki Hz. Peygamber’in(s. a. v) beyanı, yiyecek maddeleri ve diğer nafaka maddelerinin bir sınırı olmadığını gösteren bir delildir. Kim bu nafaka maddelerine sınır koyarsa nassa muhalif davranmış olur. Nitekim Yüce Allah’ın Özcan, s. 15. Kâsanî, c. 4, s. 37; Şirbini, c. 5, s. 155. 13 Şirbini, c. 5, s. 153 11 12 6 “Onların rızkları ve giyimleri örfe göre babaya aittir.”14 buyruğu da bunun en önemli delilidir. 15 Buradaki bir diğer hususta iaşe maddeleri konusunda mevsimlerin dikkate alınması gereğidir. Bazı yiyecekler hem yazın hem kışın kullanılabilir iken bazısı sadece mevsiminde kullanılmaktadır. Bu sebeple burada nafaka alacaklısının katığının temini konusunda bu hususlar göz ardı edilmemelidir. Katıkta nafaka alacaklısının hakkıdır. Adet üzere insanlar sadece ekmekle yetinmezler.16 Nafaka alacaklısı süt emen bir çocuk ise buradaki sütanne masrafları da nafakadandır. Büyüklerin iaşeleri küçüklerin süt emmelerine tekabül eder.17 Bu mesele ileride ayrıntılı olarak ele alınacaktır. C. Giyim Eşyaları Kişinin giyinmesi islam açısından düşünüldüğünde iki gayeyi gerçekleştirmek içindir. Bunlardan birincisi kişinin kendi menfaatine olmak üzere şahsi diğeri ise umumîdir. Ancak bu iki durumda dinidir.18 Giyinme gayesinin şahsi olanı kişinin sağlığını dış tesirlerden koruyarak, hastalanmaksızın bünyesinin mevsim şartlarına uyum sağlaması, hareketli geçen hayatın akışı içerisinde vücudun zarar görmemesini tabii fonksiyonunun engellenmemesini temin etmektir. Dolayısıyla bu durum kişinin kendi şahsi menfaatiyle alakalı olan bir husustur. Ancak bu durum da islamla birebir örtüşmekte, islamın korunmasını emrettiği beş temel gayeden biri olan canın korunmasıyla doğrudan alakası bulunmaktadır. İslam sıhhatin korunması için çok hassas davranmış, sağlığı nimet saymış, buna itina gösterilmesini şahısların kendilerinden ve velilerinden istemiştir.19 Giyim eşyalarının ikinci kullanım amacı ise, kadın olsun erkek olsun insanların başkalarınca görülmemesi gereken yerlerinin örtülmesidir. Bu durum islam hukuku açısından sosyal gayeye matuftur. Toplumsal 14 Talak 65/7. Kâsanî, c. 4, s. 37; Şirbini, c. 5, s. 153. 16 Şirbini, c. 5, s. 154, 155. 17 Mergınani, Hidaye, Beyrut, Şeriketü Darel Erkam Bin Ebil Erkam, c. 2, s. 333, Mevsılî, c. 4, s. 10. 18 Özcan, s. 16. 19 Buhâri Rikak 1; Tirmizi Zühd 1; İbnu Mace Zühd 15. 15 7 düzenin, cemiyet hayatının normal akışını engellememek için, hayatın normal seyrinde akıp gitmesini temin maksadıyla islamın amme yararına aldığı sosyal tedbirlerden biridir.20 İnsanların üreme ve çoğalmalarının amili olan cinsel içgüdünün kadın ve erkekte, yaratılış gayesinin dışında tahrik edilip harekete geçirilerek fert, aile ve bütün kesimleriyle içtimai bünyede rahatsızlıkların baş göstermemesi bakımından erkek ve kadınların cinsi önemi olan cinsi cazibe ve çekicilik unsuru taşıyan vücutlarının bazı yerlerinin yabancılara gösterilmemesi için örtülmesi islamın emridir. Aksi halde kamu hukuku ihlal edilmiş olacağından, islam hukukunun bu emre uymayanlara müdahalesi mevzu bahistir.21 Âlimler kadının giyim eşyalarını temin etme konusunun kocasının üzerine borç olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.22 Yüce Allah K. Kerimde “Onların rızkı ve giyimleri de çocukların babasına aittir.”23 Hz Peygamber (s. a. v) “Kadınların da sizin üzerinizdeki hakkı örfe göre onların rızık ve giyeceklerinizi temin etmenizdir.”24 şeklinde ki beyanı kadınların giyim eşyalarının da erkeğin üzerine borç olduğunun bir delilidir. Giyim eşyalarının tespit edilmesi de yine içinde bulunulan çevrenin şartlarına göre yani örfe göre ve eşlerin durumuna göre takdir edilir. Kadının emsallerinin giydiğinin ölçüsünde olması esastır. Memleketin âdeti ve iklim şartlarına göre iç çamaşırlar, onların üstüne giyilen ve ev içinde giyilen giyim eşyaları, ev dışında giyilen manto, kaban, pardösü tarzı dış giyim elbiseleri nafakanın kapsamı içerisindedir.25 Alınan giyim eşyalarının nafaka alacaklısının kullanımına uygun olması esastır. Yani duruma göre uzun boylu ve ya kısa boylu olması durumunda kişinin kullanımına uygun olmalıdır. Bununla birlikte giyim eşyalarında islamın benimsediği prensipleri gözetmekte esastır. Bir kişi eşine nafaka borcu olarak islamın tasvip etmediği mini etek veya dar olup vücut hatlarını belli eden bir kıyafet almak zorunda değildir. 20 Nur 24/31; Ahzap 33/59; Buhari Salah 12; Ebu Davut Libas 34; Edep 130; Tirmizi Edeb 38, 40. Özcan s. 17. 22 Serahsi, Mebsut, Beyrut, Darel-Marefah, 1986, c. 5, s. 181; Şirbini, c. 5, s. 159; İbni Abidin, Reddü’lMuhtar, Dar’ut Tabaatil Amire, c. 2, s. 886; Zuhayli, c. 10, s. 7389. 23 Bakara 2/233. 24 Ebu Davut Menasik 156; İbn Mace Menasik, 84; Darimi Menasik, 34; Ahmet bin Hanbel 5/72. 25 Özcan, s. 17. 21 8 Her ne kadar nafaka maddelerinde olan giyim eşyalarının sağlanmasında örf etkili ise de, örneğin açık giyinmenin adet haline geldiği veya insanların çıplak denecek tarzda hayat sürdükleri bir ortamda nafaka sorumlusu islamın gayelerini ve kurallarını hiçe sayıp örfe göre hareket edemez. Zira bilinen bir kaidedir ki, “nassın olduğu yerde örfe itibar olunmaz.”26 Giyim eşyalarının giyilecek durumda nafaka alacaklısına teslim edilmesi gerekmektedir. Yani sadece elbisenin kumaşını vermek veya yerinden kalkamayacak derecede hasta birisinin nafaka sorumlusunun elbiseyi kendisine ulaştırmadan terzide bırakması durumunda nafaka sorumluluğu kendisinden düşmez. Zira nafakada aslolan nafaka alacaklısının hizmetine nafaka maddesini sunmaktır. Aynı durum ayakkabı için de geçerlidir. İslam hukukçuları giyim eşyalarının altı ayda bir veya yılda bir verileceği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ancak yine burada da dikkate örf alınır. Örfe göre hareket edilir. Zira en başta belirttiğimiz giyinmenin maksatlarından olan vücudu dış etkenlerden koruma meselesi iklime göre değişiklik arz edebilir. ‘Âdeten yazlık ve kışlık olmak üzere yılda iki sefer elbisenin alınması esastır.27 Her meselede olduğu gibi giyim konusunda fantezi, lüks ve gösterişe kaçmamak, ihtiyacı orta seviyede ve normal giyim eşyalarıyla karşılamak, örfe uygunluk ve genel dini prensiplerin dışına çıkmamak esastır. Nafaka alacaklısı bebek ise, bebeğin ihtiyacı olan bez, çamaşır, zıbın gömlek, önlük başlık gibi adeten lazım olan eşyalarda nafakanın kapsamındadır.28 D. Mesken İaşe ve giyim maddeleri temin edilen kişinin barınmak için bir meskene ihtiyaç duyması tabiidir. Bu sebeple nafaka vermekle sorumlu olan kişi, nafaka alacaklısına, beşeri ihtiyaçlara cevap verecek şartları taşıyan, mükellefin mali durumuna uygun bir Zeydan Abdülkerim, El Veciz Fi Usulü’l Fıkh, Beyrut, Müessesetü’r Risale, 1. Baskı, 2001, s. 256. Serahsi, c. 5, 181; Kâsanî, c. 4, s. 38; Mevsılî, c. 4, s. 4; İbni Abidin c. 2, s. 886; Zuhayli, c. 10, s. 7390. 28 Özcan, s. 19. 26 27 9 barınma yeri hazırlaması kendisine bir borçtur.29 Bu hususta yüce Allah K. Kerim’de “Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun.”30 buyurmaktadır. Ayet-i Kerime’den anlaşılan öncelikle meskenin, nafaka sorumlusu üzerine bir borç olduğu hususudur. Ayet-i Kerime’den anlaşılan bir diğer husus ise, mesken temini konusunda erkeğin mali gücünün dikkate alınması gereğidir.31 İaşe ve giyim maddelerinde olduğu gibi burada da göz önüne alınması gereken husus, meskenin örf ve adetler dikkate alınarak islamın temel ilkelerine uygunluğunun olması esasıdır. Böyle bir meskende İslam hukukçuları aşağıdaki vasıfları saymışlardır. a-Mesken nafaka alacaklısının din ve dünya işlerini görmeye müsait olmalıdır.32 Buna göre ibadetlerle ilgili ne kadar ihtiyaçlar varsa hepsinin karşılanabilmesi lazımdır. Mesela; abdest almak gusletmek için uygun imkânların bulunması, namaz kılınabilecek durumda temiz bir mekânın olması esastır. Banyo yapma imkânı olmayan yatmak için uygun bir odanın olmadığı, temizlik ve hijyen şartlarını taşımayan bir meskenin temin edilmesi nafaka sorumlusunu borçtan kurtarmaz. Sorumluluk üzerinden düşmez. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de meskenin temininde nafaka alacaklısının durumudur. Nafaka alacaklısı evlibarklı, çoluk- çocuk sahibi birisi ise bu kişiye gereken tuvaleti, banyosu, yemek yapmak için mutfağı, çocuklardan ayrı yatak odasının bulunduğu bir mesken iken, evli olmayan bir öğrencinin meskeni için tuvaleti banyosu dışarıda olan bir otel odası yeterli olabilir.33 b-Mesken, nafaka mükellefi veya bir başkası nafaka alacaklısına zulmettiği takdirde, ona yapılan bu haksızlığa mani olma gücüne sahip iyi komşular civarında olmalıdır.34 Dolayısıyla bu şart tahlil edildiğinde görülecektir ki, insanların yerleşim yerlerinden uzak, ıssız bir kenarda temin edilen mesken şer’i açıdan nafaka sorumluluğunu kişiden düşürmez. Mesken, yerleşim yerlerine yakın olmakla birlikte etrafta kendisine yardımcı olabilecek komşularının olduğu bir yerde olması da şarttır. Mevsılî, c. 4, s. 8; Şirbini, c. 5, s. 163. Talak 65/6. 31 Zuhayli, c. 10, s. 7391. 32 Mevsılî, c. 4, s. 8. 33 Özcan, s. 20. 34 Kâsanî c. 4, s. 37; Mevsılî, c. 4, s. 8; Abdülhamit, s. 211. 29 30 10 Bu durumda terkedilmiş bir yerleşim yerinde temin edilen bir evin nafaka borcunu düşürmeyeceğini söyleyebiliriz. Hatta sadece komşuların olması da yeterli görülmemekte, bu komşuların iyi insanlar olup, nafaka alacaklısı bir haksızlığa maruz kaldığında kendisine yardımcı olacak iyi niyete ve güce sahip olmaları da esastır. Etrafta komşular olsa, fakat nafaka alacaklısına hiç yardımları olmasa veya zararları olsa yine böyle bir mesken nafaka sorumluluğunu düşürmez.35 c-Mesken nafaka alacaklısının can ve mal emniyetini sağlayabilmelidir.36 Bu durumda kerpiç, tuğla ve briket gibi maddeler kullanılarak evlerin yapıldığı bir ortamda bir çadırın şer’i mesken sayılması düşünülemez. Çünkü mal ve canın emniyet altına alınması o muhitin hayat şartları ile yakından ilgilidir. Göçebe yaşam süren kimseler için çadırın mesken olabileceğini söyleyebiliriz. Fakat yerleşik yaşayan ve çevrelerinde betonarme binaların bulunduğu bir yerde çadırın şer’i mesken olduğunu söyleyemeyiz. Zira çadırın böyle bir ortamda can ve mal güvenliğini sağlaması düşünülemez. Mesken yapısı itibariyle önem arz eden bir diğer durum ise; özellikle kalabalık ve geniş ailelerin birlikte yaşadıkları bir evde nafaka alacaklısının kendisine ait bir odanın bulunup kendine mahsus bir kilidin bulunması da esastır. Bu durum özellikle doğu toplumlarında fazla görülmekte ve çeşitli problemler yaşanmaktadır. Ailelerin kalabalık olması, ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle de bir arada fazla kişinin yaşamaya maruz kalması durumunda, nafaka alacaklısını mağdur etmemek için gerekli bir husustur. Tabi bu konuda da yine yukarıda belirtildiği gibi içinde yaşanılan çevrenin şartları son derece önemlidir. Mesela teknolojinin son derece geliştiği çağımızda her evde polise veya jandarmaya ulaşıp güvenlik hizmeti almak için özel bir hattın kullanıldığını düşünürsek nafaka alacaklısının da bu imkânının temin edilmesi gerekmektedir ki, nafaka borçlusu tam manasıyla nafaka alacaklısının mesken ihtiyacını gidermiş olsun.37 ç-Bulunması gereken zaruri eşyaların evde bulunması gerekmektedir.38 Malikilerin dışındaki cumhur’a göre ev dayalı, döşeli olmalıdır.39 Örneğin evin içinin Özcan, s. 20. Kasani, c. 4, s. 38. 37 Özcan, s. 22. 38 Abdülhamit, s. 211. 39 Zuhayli, c. 10, s. 7391. 35 36 11 dışarıdan görülmesini engelleyecek perdelerin bulunması zaruri bir ihtiyaçtır. Suyun, günümüz şartlarında elektriğin evde bulunması, nafaka sorumlusunun durumuna göre buzdolabı, çamaşır makinesi da zaruri ihtiyaçlardan sayılabilir. Yine aynı şekilde yere serilen sergiler, yatak, yorgan, yastık, yatarken kullanılan giyim eşyaları, süpürge ve evin temizliğinde kullanılacak diğer maddeler, evin ısıtılması için gerekli maddeler, soba, odun, kömür kişilerin durumları ve yaşadıkları örf ve adetler dikkate alınarak nafaka kapsamında sayılabilir. d-Kocanın karısı için temin ettiği meskende gayri mümeyyiz üvey çocuklar hariç kocanın diğer akrabaları olmamalıdır.40 Eğer böyle bir durum olursa mesela kadın kumasıyla beraber yaşamak zorunda kalsa evdeki eşyaların kullanımı konusunda sıkıntılar çıkabilir. Veya kadın kocasını birisi ile paylaşmak zorunda kaldığından da aralarında ciddi kıskançlıklar olabilir. Bu da ailede huzurun kaybolmasının sebebidir. Ancak ayrı evde kalmalarında veya kadının evde başkası ile yaşamayı kabul etmesi durumunda bu sorun ortadan kalkar. Kalabalık yaşayan ailelerde kadın kumasıyla veya aile efradından birileriyle beraber yaşamayı kabul etmez ise, kocanın ayrı bir ev açma imkânı yoksa eşine ayrı bir oda ayırması yeterli olabilir.41 e-Nafaka vermekle sorumlu olan kimsenin temin ettiği mesken, yerleşim yerlerinden uzak, korku duyulacak kadar tenha bir yerde ise, nafaka alacaklısına bu meskende yoldaşlık yapacak birisinin temin edilmesi gerekmektedir.42 E. Hizmetçi Masrafları Sağlığı gücü kuvveti yerinde olanların kendi şahsi işlerini bir başkasının yardımına ihtiyaç duymadan görmeleri tabiidir. Ancak bazı durumlarda kişi kendi ihtiyaçlarını göremeyecek duruma gelir. Ve o zaman birisinin yardımına ihtiyaç duyar. Nafaka alacaklısı olan kimse de kendi işlerini göremeyecek derecede bir rahatsızlık bulunması43 durumunda veya sağlığı yerinde olmakla beraber evdeki işlerin çok yoğun Mevsılî, c. 4, s. 8; Zuhayli, c. 10, s. 7391. Mevsılî, c. 4, s. 8; Zuhayli, c. 10, s. 7391. 42 Özcan, s. 23; Erbay Celal, İslam Hukukunda Evlilik ve Hısımlık Nafakası, 2. Baskı, İstanbul, Rağbet Yayınları, Aralık 1998, s. 17. 43 Kâsanî, c. 4, s. 38; Şirbini, c. 5, s. 163; Zuhayli, c. 10, s. 7393. 40 41 12 olması ve bunları yetiştirememesi, çocukların çok olması ve onların hizmetlerini görmeye gücünün yetmemesi,44 nafaka alacaklısı olan kadının eşraftan birisi olması ve evlenmeden önceki hayatında hizmetçiye alışkın olması45 gibi sebeplerle nafaka sorumlusunun yerine getirmek zorunda olduğu görevlerden biri de hizmetçidir. Nafaka alacaklısının kendisine yetip, kendi ihtiyaçlarını görebildiği durumlarda, daha önceki hayatında hizmetçiye alışkın da değilse bu kişiye hizmetçi tutulması zorunluluğu yoktur.46 Nafaka alacaklısı olan kadın kendi işlerini görebilecek durumda olduğu halde bunları yapmıyorsa; yapması için zorlanır. Yani böyle bir gerekçe ile kendisine hizmetçi tutulmaz. 47 Cumhur tutulacak hizmetçinin bir tane olmasını yeterli görürken, Ebu Yusuf ve Ebu Sevr; birisi ev işlerinde yardımcı olmak için birisi de dışarıdaki işlerinde yardımcı olmak için iki hizmetçiyi şart koşmuşlardır.48 Tutulacak hizmetçinin kadının bakması helal olan birisi veya bir kadın olması gerekmektedir.49 Çünkü daima birlikte kalacaklar ve birbirlerini göreceklerdir. Aralarında mahremiyet ilişkisi bulunmayan birisi olması durumunda islam açısından son derece tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Ayrıca yukarıda hizmetçi tutulması için bazı âlimlerin şart olarak saydıkları kadının eşraftan birisi olması durumunda kendisine hizmetçi gerekeceği görüşü de bizce kabul edilecek bir şart değildir. Çünkü Hz. Peygamber(s. a. v) ev hizmetlerini taksim etmiş evin içinde yapılması gereken işleri kızı Fatıma’ya vermiş, evin dışında yapılması gereken işleri ise damadı Hz. Ali’ye vermiştir. Bu itibarla dâhili ev işleri diyaneten zevceye, harici ev işleri de erkeğe aittir. Hz. Peygamber ve Ailesi insanların en şereflisi olmasına rağmen, kızı Fatıma hizmetçi istemesine rağmen bile kendisine hizmetçi vermeyip, ailede işleri paylaştırması da bizim görüşümüzü desteklemektedir. Özcan, s. 24; Erbay, s. 17. Mevsılî, c. 4, s. 4; Şirbini, c. 5, s. 163, 164. 46 Mevsılî, c. 4, s. 4. 47 Kâsanî, c. 4, s, 38. 48 Kâsanî, c. 4, s. 38; Mevsılî, c. 4, s. 4; Zuhayli, c. 10, s. 7394. 49 Zuhayli, c. 10, s. 7394. 44 45 13 Netice olarak kadının eşraftan olması durumunda erkeğin kadına hizmetçi tutma zorunluluğu yoktur. İlk dönem âlimleri bu şartı ararken son dönem yapılan çalışmalarda böyle bir şart sayılmamıştır.50 Tutulacak hizmetçinin masraflarına gelince, o yerin durumuna, örf ve âdetine göre; gıda, giyim ve mesken ihtiyaçlarını orta seviyede karşılayacak şekilde olur.51 Eğer hizmetçi ücretle tutulmuş ise anlaşma nasıl yapılmış ise nafaka sorumlusu ona uymak zorundadır.52 F. Hıdâne Ücreti Hıdâne; kendi işlerini göremeyecek çağdaki çocuğa yetkili olan kimsenin muayyen süre içinde bakması ve onu terbiye etmesi hak ve görevidir.53 Küçük çocuk kendi işlerine bakmaktan aciz olduğundan Yüce Allah bu vazifeyi onun velayetine üstlenenlere vermiştir. Yüce Allah maldaki ve akitlerdeki velayeti erkeklere vermiş, çocuğun bakımı ve büyütülmesi hususunda ise bu yetkiyi kadınlara vermiştir.54 Çocuk üzerinde, şahıs, mal ve terbiye bakımından üç çeşit hak ve sorumluluk söz konusudur. Bu hak ve sorumluluklar çocuğun maddeten ve manen korunmasına matuftur. Bu nedenle hıdâne görevini üstlenecek kimsede bir takım özellikler aranmış, en azından bu kişinin akıllı, buluğ çağına gelmiş, güvenilir ve çocuğa bakmaya güç yetirebilir olması, erkeğin mutlaka Müslüman olması şartı koşulurken, kadında bu şart aranmamıştır.55 Fakihler evliliğin sona ermesi halinde önceliğin kadına ait olduğu, annenin bulunmaması veya hıdâne hakkına sahip kadın akrabalarda yoksa, babanın öncelik hakkı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak hâkim, görevini hakkıyla ifa etmeyen ve bu görevinden kaçınan kişiden çocuğu alarak diğer yakınlara verebilir. Çocuğun bakıma ihtiyacı kalmayıp, kendi işlerini görebilecek çağa gelince, babasına verileceği genel olarak kabul edilmiştir.56 Zuhayli, c. 10, s. 7394; Özcan, s. 25. Mevsılî, c. 4, s. 4. . 52 Özcan, s. 26. 53 Mevsılî, c. 4, s. 14; Abdülhamit, s. 404; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998, s. 166. 54 Mevsılî, c. 4, s. 4, Abdülhamit, s. 404. 55 Mevsılî, c. 4, s. 14. 56 Özcan, s. 26. 50 51 14 Anne baba bir arada iseler çocuğun bunların yanında olması doğaldır. Anne baba bir arada değillerse, boşanmışlarsa, ayrı meskenlerde yaşıyorlarsa yahut anne ölmüş ise, ya da hıdâne hakkını kaybetmiş ise veya hidaneden imtina etmiş ise, çocuk babasına değil hadine kadın kimse ona verilecektir. Hıdâne devresindeki çocuğun bakım ve yetiştirilmesi, başlı başına bir gayret ve mesai gerektirdiğinden islam hukuku, bu işe ücret ödenmesi esasını kabul etmiştir. Çocuğun gıda, giyim ve mesken gibi temel ihtiyaçları dışında sadece ona bakım ve ihtimam karşılığı olan bu “Hıdâne ücreti”nden çocuğun nafaka borçlusu mesuldür. Bu itibarla Hıdâne ücreti şekil bakımından müstakil bir ödeme olarak hısımlık nafakası içinde yer almış, nafaka alacaklısı küçük çocuk için bir hak, nafaka mükellefi için bir borç sayılmış ve nafaka kapsamında mütalaa edilmiştir.57 G. Hekim, Tedavi, İlaç ve Bazı Yan Harcamalar İslam hukukçularının çoğu, hayati zaruret arz etmeyen pek çok şeyi nafaka kapsamında sayarken, hayati önem arz eden bazı ihtiyaçları ise nafakanın kapsamına almamışlardır. Klasik fıkıh kitaplarında kadının sürüneceği koku, göz sürmesi, saç tarağı58 gibi hayati önemi olmayan bazı maddeler nafakanın kapsamında sayılırken tedavi giderleri gibi hayati öneme haiz bir meselenin nafakanın kapsamına girmemesi düşünülmesi gereken bir konudur. Hatta bazı âlimler, kadının doğum masraflarının, tedavi masraflarına benzer olması sebebiyle nafakanın kapsamında saymamışlardır.59 Dört mezhebin fakihleri kocanın kadına ait sağlık masraflarını karşılamasının vacip olmadığında ittifak etmişleridir.60 Eğer kadının malı varsa harcama kadının kendi malından yapılır. Malı yoksa kadının nafakası kimin üzerine ise masrafları o kimse karşılar. Çünkü tedavi cismin aslını muhafaza içindir. Menfaatine müstahak olana bu masraflar vacip olmaz. Nitekim kiralanmış evin imarı ev sahibine aittir. Kiracıya ait değildir. Burada yaptıkları kıyastan hareketle kadının tedavi masrafları da nafaka kapsamına girmemektedir. Mevsılî, c. 4, s. 14; Abdülhamit, s. 404; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998, s. 166. 58 Şirbini, c. 5, s. 161; İbni Abidin, c. 2, s. 893. 59 İbni Abidin, c. 2, s. 889-893; Zuhayli, c. 10, s. 7380. 60 Şirbini, c. 5, s. 162; İbni Abidin, c. 2, s. 889; Zuhayli, c. 10, s. 7381. 57 15 Bu konuda âlimlerin ittifakı olmakla birlikte bir nassa değil de kıyasa dayanmaları, ictihadın zamanın ve örfün durumuna göre değişeceği göz önüne alındığından; son dönemde bu konuda düşünen bazı âlimlerin de,61 tedavi giderlerini nafakanın kapsamında sayılmasının uygun olacağını söylemeleri üzerine, kanaatimizce kadının tedavi masrafları kocasına ait olmalıdır. Nitekim eski dönemlerde hastaneye gidip tedavi olmak zaruri bir ihtiyaç değil iken, günümüzün değişen ve gelişen şartlarında hastaneye gitmek veya tedavi olmak en az yemek, içmek, giyinmek gibi zaruri ihtiyaçlardan olmuştur. Duruma göre tedavi olmak bu gibi zaruri ihtiyaçlarında önüne de geçebilir. Çok ciddi hastalanıp rahatsızlanan bir insanın bu durumda yemek yemesi düşünülemez. Hem huzurlu ve mutlu bir ailenin temelinde en başata sağlığın geldiği de aşikârdır. H. Nafaka Alacaklısının Evlendirilmesi İslam âlimlerinin bir kısmı evlendirmeyi nafakanın kapsamına dâhil ederken, bir kısım âlimler ise evlendirmeyi nafakanın kapsamına almamışlardır. Neticede bu konuda islam âlimleri arasında görüş birliği yoktur. Maliki, Şafi ve Hanbelîler ile Zeydiler’in bir kısmı evlendirmeyi nafakanın kapsamında saymışlardır.62 Hanefi fakihleri ise evlendirmeyi nafakanın kapsamına almamışlardır. Hanefilerde evlilik zaruretten değil kemaliyâttan sayılmıştır. Bu sebeple çocuğun babasını evlendirmesi vacip değildir.63 Şafi, Maliki ve Hanbelî mezhebinde ittifakla fürunun nafaka borçlusu, usulün de nafaka alacaklısı olduğu durumlarda, eğer fürunun mali imkânı yerinde ise, füru mutlaka evlenmeye ihtiyacı olan usulünü evermek zorundadır. Burada kastedilen ihtiyaçtan maksat ise cinsel istek ve arzudan ibarettir. Zira evlenmekte yerine göre zaruri bir ihtiyaç olabilir. Eğer kişi evlenmediği takdirde zinaya düşecekse, mali imkânı da yerinde ise bu durumda evlenmesi kendisine farzdır. Buradan hareketle nafaka Zuhayli, c. 10, s. 7381; Özcan, s. 27; Erbay, s. 19. İbni Kudame, Muğni, Beyrut, Dar’ul Kitabil Arabiyye, 1992, c. 9, s. 262. 63 Zuhayli, c. 10, s. 7361. 61 62 16 alacaklısı olan bir kimse evlenmediği takdirde eğer zinaya düşme tehlikesi varsa nafaka borçlusunun onu evlendirmesi kendisine bir borçtur.64 Babanın, fakir çocuğunu evlendirmesi Hanefi ve Şafi mezhebine göre nafaka kapsamında değildir. Hanbelîlere göre ise, çocuğun evlenmeye ihtiyacı varsa babanın çocuğunu evlendirmesi gerekir. Hanbelîlere göre, nafaka alacaklısının evlenmeye ihtiyaç duyması halinde velev ki dul annesi bile olsun- mali imkânı yerinde olan füruunu evlendirmesi kendisine bir borçtur. Evlenme durumundaki nafaka alacaklılarının sayısı birden fazla ise, nafaka borçlusunun da bunlardan bir tanesinin evlendirmeye gücü yetiyorsa borçluya yakın olan alacaklı tercih edilecektir.65 Mezheplerin görüşleri dikkate alındığında bu konuda nafaka borçlusunun mali durumunu göz önüne alan ve aynı zamanda nafaka alacaklısının da evlenmeye olan ihtiyacını değerlendirmeye alan Hanbelî mezhebinin görüşü tercihe şayandır. Bu konuda son dönem müelliflerinden Özcan ve Erbay’ın tercih edip benimsedikleri görüşte budur.66 Neticede nafaka alacaklısının evlenmeye ihtiyaç duyması halinde, nafaka borçlusunun da mali imkânı buna elveriyorsa bu ihtiyaç karşılanacaktır. Bunlardan birisi olmadığı durumda ise bu yükümlülük ortadan kalkacaktır. I. Techiz ve Tekfin Masrafları İnsanın ölümü anından, kabire koyulup, mezarının örtülmesine kadar kefen, yıkama, taşıma, defin, gerekiyorsa kabir satın alınması ve diğer masraflara “Techiz” masrafları denmiştir.67 Bu masrafların ölünün terikesinden karşılanacağı hususunda ittifak olmakla birlikte, terikenin olmaması halinde bu masraflar, Hanefi, Şafi, Hanbelî ve Zeydi fakihlerin görüşüne göre ölünün sağken nafaka mükellefi kimse, o şahıs Zuhayli, c. 10, s. 7361; Özcan, s. 39. İbni Kudame, c. 9, s. 263. 66 Özcan, s. 39; Erbay, s. 20. 67 Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 640. 64 65 17 tarafından karşılanacaktır. Çünkü Techiz ihtiyacı, insanın bu dünyadaki en son mali ihtiyaçlarındandır. Ölünün eğer akrabası, hısımı yoksa bu masraflar devlet tarafından karşılanır. Eğer bu mümkün değilse ölünün bu masraflarını karşılamak zengin Müslümanlara farz’ı kifayedir.68 III. NAFAKANIN HUKUKÎ (HAK ETME) SEBEPLERİ Nafaka iki kısımdır. 1-Kişinin gücü yetmesi halinde kendisi için gereken nafakadır. Bu nafakayı başkalarından önceye alır. Çünkü öncelikle kişi kendi canından mesuldür. Zarurat’ı Diniyye’den birisi de canın korunmasıdır.69 Bunun delili, Cabir’den rivayet edilen şu hadistir: “Uzre oğullarından bir zat bir kölesine kendisi öldükten sonra âzad olup hürriyetine malik olacağını söyledi. Bu haber Rasûlullah’a ulaştığında ona ‘Senin bundan başka bir malın var mı?’ diye sordu. O ‘hayır’ dedi. Rasûlullah köleyi ondan alıp ‘Bunu benden kim satın alır?’ dedi. Bu sual üzerine Nuaym b. Abdullah el-Adevî o köleyi 800 dirhem mukabilinde satın aldı. Akabinde bu bedeli Rasûlullah’a getirdi. Rasûlullah da o parayı Uzre oğullarından olan o zata verdi ve şunları söyledi: ‘Önce kendinden başlayıp zatı ve nefsi ihtiyaçların ile vazifelerine sarf et. Bir şey artarsa bunu ev halkın için sarf et. Ailenden bir şey artarsa bunu da sana yakınlığı ve hısımlığı bulunanlara sarf et. Bunlardan bir şey artarsa onu da şöyle şöyle sadaka yap’. Bu son kısmı söylerken; önündeki sağındaki solundaki ihtiyaç sahiplerine diye işaret ediyordu.”70 buyurmuştur. Hadis’i Şeriften de anlaşılacağı üzere kişi önce kendine bakmakla yükümlüdür. 2-İnsana başkası için gereken nafakadır. İslam hukukçuları başkası için gereken nafaka için üç sebep saymışlardır. Zevciyet (evlilik), garabet (hısımlık), 68 Zuhayli, c. 2, s. 1498. Zeydan, s. 379. 70 Buhâri /6763; Müslim /997. 69 18 mülkiyet.71 Biz bu çalışmamızda ilk önce ayrıntılı olarak zevciyet nafakasını, sonra garabet sebebiyle nafakayı son olarak kısaca mülkiyet nafakasını ele alacağız. 71 Serahsi, c. 5, s. 181; İbni Humam, c. 4, s. 340; Şirbini, c. 5, s. 168; Zuhayli, c. 10, s. 7348; Bilmen, c. 2, s. 446; Abdülhamit, s. 192. 19 BİRİNCİ BÖLÜM ZEVCİYET SEBEBİYLE NAFAKA Zevciyet sebebi ile kişinin evlendiği eşine nafaka vermesi kendi üzerine bir haktır. Evliliğin başlangıcından, sonuna kadar evlilik devam ettiği müddetçe ailenin iktisadi fonksiyonu içerisinde nafaka konusu en önemli unsurlardan biridir. Evlilik yoluyla gerekli olan nafakadan maksat en geniş manada düşünülen bir aile için değil, bundan maksat en dar manadaki karı ve kocadan oluşan ailedir. Dolayısıyla evlilik nafakası sadece nikâh akdine bağlı olup, mülkiyet ve nesep unsurlarıyla alakası bulunmayan karı koca arasındaki hukuki bir müessesedir.1 I. EŞİN NAFAKAYI ALMASININ ŞER’İ DELİLLERİ Evlilik nafakasına meşruiyet kazandıran kaynaklar; Kitap, Sünnet, İcma ve Akıldır. Şimdi bu delilleri sırasıyla ele alalım. A. Kitap “… Çocuk kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri imkânları nispetinde bir borçtur. Bununla birlikte herkes ancak gücü nispetinde yükümlü olur…”2 “… Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir, hakîmdir.3 "Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar."4 Özcan, s. 68 Bakara 2/233 3 Bakara 2/228 4 Nisa 4/34 1 2 "Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir."5 “İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”6 B. Sünnet Hz Peygamber (s. a. v.) veda haccında irad buyurduğu hutbesinde kadınların haklarına değinmiş, konumuza da delil teşkil eden şu sözleri söylemiştir. “Kadınlar hakkında Allahtan korkun onlar sizin yönetiminize verilmişlerdir. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Namuslarını da Onların örfe göre giyimleri, rızkları size aittir.”7 Eşin nafakayı hak ettiğine dair Hz. Peygamber(s. av)den gelen şu hadisi şerif de nafakanın vücubiyeti açısından oldukça önemlidir. “Hind Hadisi” diye meşhur olan hadisi şerifteki mesele şöyledir. Ebu Süfyan’ın zevcesi Hind Hz. Peygambere gelerek kocasının cimri olduğunu ve kendisine ve çocuklarına yetecek miktarda nafaka vermediğini söyleyerek şikâyette bulununca Rasülüllah şöyle buyurur: "Kocanın malından onun bilgisi dışında sana ve çocuklarına yetecek miktarda dine ve örfe uygun olarak al".8 Bu hadisi şerif özellikle nafaka konusunda İslam hukukçularına mesnet teşkil etmiştir. 5 Talak 65/6 Talak 65/7 7 Ebu Davut Menasik 156, İbn Mace Menasik 84, Darimi Menasik 34, Ahmet bin Hanbel 5/72 8 Buhari Buyu 95, Nesai Guzat, 21, İbn Mace Ticarat 65, Darimi Nikâh 54 6 21 C. İcma İslam âlimleri zevciyet nafakasından kocanın sorumlu olduğunu ve kadının da nafaka alacaklısı olduğunda ittifak etmişlerdir. Bunun aksini savunan kimse çıkmamış ve bu konu da âlimler arasında İcma oluşmuştur.9 D. Akıl Kadının nafakayı hak etme sebeplerinden biri de akıldır. Çünkü kadın erkekle aynı ortamı, meskeni paylaşmak için alıkonulmakta, bu durum da erkek için birçok faydalar sağlamaktadır. Kadın artık bu evlilikten sonra evlenmeden önceki hayatına nazaran hareket alanı kısıtlanmakta, kendisinden aile için bir takım beklentiler olmaktadır. Bir nevi kadın erkeğin evinde alıkonulmuş, hapsedilmiştir. Hapsetmek ise nafaka sebebidir. Bir diğer ifade ile nafaka, hapsetmenin cezasıdır.10 Nimet-külfet dengesi gereğince nimetten istifade edenin külfete katlanması gerekmektedir. II. KADININ NAFAKAYI HAK ETME SEBEPLERİ Kocanın karşı tarafa nafaka ödemesi ve karşı tarafında alacaklı olması için bir takım şartlar gereklidir. Bu şartlar yerine gelmeden kocaya nafaka borç olmaz ve kadında alacaklı olmaz. Bu şartlardan birisi tarafların ikisi içinde gerekli şart, iki şart kadına ait, bir tanesi de kocaya ait şarttır. Bunları sırasıyla ele alıp inceleyelim. A. Aralarındaki Evliliğin Sahih Olmalı Zevciyet nafakası evlilik üzerine kurulduğuna göre kocaya nafakanın vacip olması için bu evliliğin sahih bir evlilik olması şarttır.11 Eğer evlilik fasit ise; mesela kişi evlense, ancak bir müddet sonra evlendiği bu kişinin sütkardeşi olduğu anlaşılsa, böyle bir durumda kocanın nafaka vermesi gerekmez. Fasit olan bu akdin derhal feshi gerekir. Eğer erkek nafakayı hâkim kararı ile vermiş ise daha sonrada bu nikâhın fasit Şirbini, c. 5, s. 168; Mevsılî, c. 4, s. 1; Mergınani, c. 2, s. 328; İbni Humam, c. 4, s. 341; Abdülhamit, s. 194 10 Mergınani, c. 2, s. 327; İbni Humam, c. 4, s. 341; Abdülhamit, s, 195 11 Kâsanî, c. 4, s. 26, 35 9 22 olduğu anlaşılsa verdiğini geri alma hakkı doğar.12 Ancak nafaka hâkim kararı ile değil de rıza olarak takdir edilmiş ise erkek daha önce verdiği nafakaları geri alamaz.13 B. Kadın Kendisini Kocasına Tam Olarak Teslim Etmeli Kadının nafakayı hak edebilmesi için kendisini kocasına teslim etmesi şarttır.14 Bu durum ya kadının bizzat nefsini teslim etmesiyle veya kocası çağırdığında teslimiyete hazır olduğunu göstermesi ile olur. Kocası onunla fiilen gerdeğe girsin veya girmesin durum aynıdır. Kocasının rızası ile kadın kendi anne-babasının yanında kalsa, kocaya nafaka vacip olur. Çünkü koca kendi isteği ve rızası ile buna izin vermiştir. Ancak kadının kendini teslim etmeme gerekçesi şeran veya hukuken haklı bir sebebe dayanıyorsa bu durumda kadına yine nafaka gerekir. Mesela; muaccel mehirin kendisine verilmemesi veya kadını oturtacağı bir evin olmaması veya ev olsa bile örfe göre evin uygun olmaması gibi haklı bir sebep varsa, erkek yine kadının nafakasını vermelidir. Ancak şer’i ve hukuki bir mazeret olmadan erkek kadını çağırdığında kadın bundan imtina etse veyahut kadın veya velisi akitten sonra hiçbir şey söylemeyip sussalar bu durumda erkeğin nafaka vermesi gerekmez.15 C. Kadın Kendisinden İstifade Edilebilir Olmalı Kadın kendisiyle cinsel ilişki yapılabilecek büyüklükte olmalı ve kendinden faydalanmaya elverişli olmalıdır. Kadın küçük olup, kendinden şehvet duyulan biri ise o zaman da nafaka gerekir. Cinsel ilişkiyi kaldıramayacak kadar küçük olan kadına nafaka vermek gerekmez. Çünkü nafaka, ondan yararlanmanın mümkün olmasının sonucudur. Bu mümkün olmadığına göre kadının nafakayı alma sebebi de ortadan kalkmış olmaktadır.16 Ancak burada Şafi’lerin farklı bir görüşü vardır. Şafi’lere göre kadın kendisinden istifade edilemeyecek derece de küçük bile olsa nafaka gerekir. İ. İbni Humam, c. 4, s. 341. Kâsanî, c. 4, s. 26; İbni Abidin, c. 3, s. 786; Bilmen s. 454. 14 Kâsanî, c. 4, s. 30. 15 Mevsılî, c. 4, s. 4; İbni Humam, c. 4, s. 344; Bilmen, c. 2, s. 454. 16 Kâsanî, c. 4, s. 31 12 13 23 Yusuf ise, kadın küçük olduğu durumda kocası onu evinde tutuyorsa nafaka gerekir, tutmuyorsa gerekmez demiştir. Çünkü nafaka da aslolan hapsetmedir. Bu da burada gerçekleşmiştir.17 İ. Azam ve İ. Muhammed’e göre ise kadın küçük olduğu durumda nerde olursa olsun nafaka düşer. Her ikisi de küçük olduğu durumda ittifakla nafaka gerekmez.18 Diğer mezhepler, aslolan hapis olmakla birlikte, istifadeyi de onun gereklerinden saymışlardır. Hanefilerde kadına sahip olmanın bedeli mehirdir. Nafaka değildir. Şafi mezhebinde ise mülkiyet bedeli nafakadır. Dolayısıyla kadın küçük bile olsa mülkiyetin bedeli olarak kadına şafi mezhebine göre nafaka gerekir. Hanefi mezhebinde mülkiyetin bedeli olana mehir verildiğinden nafaka gerekmez. Bir mülkiyette iki bedel birleşmez. Ancak tam tersi olduğu durumda yani kadının büyük erkeğin küçük olması, erkeğin cinsel organının olmaması, cinsel organının küçük olması gibi mazeretler sebebiyle erkeğin cinsel ilişkiye muktedir olamadığı durumlarda yine kadının nafakasını vermesi gerekir. Çünkü kadın kendisini teslim etmiştir. Kusur kocadan kaynaklanmıştır. Kendisi veya velisi erkeğin malından kadına nafakasını verir.19 Kadın hasta olup kendisinden istifade edilemediği duruma gelince burada âlimler arasında ihtilaf vardır. İ. Azam ve İmam Muhammed’e göre koca mutlak olarak kadının nafakasını vermelidir. Hastalık ister zifaftan önce kadının babasının evinde olsun isterse zifaftan sonra kocasının evinde olsun erkek kadına nafaka vermek zorundadır. Ancak hastalık zifaftan önce babasının evinde olmuşsa kadının babası kadını kocasının evine göndermekten alıkoyamaz. Ebu. Yusuf’a göre ise hastalık zifaftan önce babasının evinde olmuşsa, erkeğin bu durumda kadına nafaka vermesi gerekmez. Zifaftan sonra koca evinde olmuşsa, kadını babasının evine gönderirse nafaka gerekmez, kadını göndermeyip kendi yanında tutarsa nafaka gerekir.20 İbni Humam, c. 4, s. 345. Mevsılî, c. 4, s. 5; Abdülhamit, s. 199. 19 İbni Humam, c. 4, s. 345, 346; İbni Abidin, c. 2, s. 887. 20 Kâsanî, c. 4, s. 31. 17 18 24 Son dönem âlimlerinden olan Ömer Nasuhi Bilmen de bu son görüşe yakın bir görüşü benimsemiştir. “Kadın zifaftan önce hasta olduğu durumda, kadına nafaka gerekmez.”21 demiştir. D. Şer’i Bir Özür Olmadan Veya Kocadan Kaynaklanan Bir Durum Hariç Erkeğin Kadını Tutma Hakkı Kaybolmamalı. Bir kısım durumlarda vardır ki şeriat bunları kadına hak olarak vermiştir. Bu durumlarda da erkek kadına nafaka vermek zorundadır. Farz ibadetlerini yapması, babasının evine ziyarete gitmesi, gibi şeriatın cevaz verdiği durumlar hariç kadın kendini kocasından engelleyemez. Kocasından izin almadan evden çıkamaz. Kocanın kadını çağırdığı evin olmaması, kocanın kendisinin emin olmaması, mehiri muaccel’in verilmemiş22 olması kocanın hakkını engelleyen şer’i cevazlardandır Bu gibi durumlarda da kadın kocasından kendisini engellediği takdirde bile koca kadına nafaka vermek zorundadır. Çünkü bunları şeriat kadına hak olarak vermiştir. Erkek kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. Kadının bunda bir kusuru yoktur. Erkeğin yaptığı bir kusur sebebi ile de kadının cezalandırılması, hakkının verilmemesi düşünülemez. Bazı durumlarda da kocadan kaynaklanan bir kusur sebebiyle kadın kocasından kendisini engelleyebilir. Kadının kocasının borcu için hapsedilmesi, erkeğin küçük olması, erkeğin ilişkiye giremeyecek derecede hasta olması, erkeğin zekerinin olmaması, erkeğin yolcu olması, erkeğin hapsedilmesi gibi kocanın kendisinden kaynaklanan kusurlar sebebiyle de kadının nafakası düşmez. Erkek bu durumlarda kadına nafaka vermek zorundadır. Çünkü kusur kadından değil erkekten kaynaklanmıştır. Ancak bir kısım durumlarda vardır ki kusur ne kadından ne de kocadan kaynaklanmıştır. Bu durumlarda da yine erkeğin kadına nafaka ödemesi gerekmez. 21 22 Bilmen, c. 2, s. 455 Mevsılî, c. 4, s. 5 25 Kadının gasp edilmesi, kaçırılması, bir başka şahsın suçu sebebiyle hapsedilmiş veya zorla hapsedilmiş ise bu durumlarda da yine kadın nafaka alamaz. Çünkü erkeğin sorumluluğundan çıkmış erkeğin istimta hakkı ortadan kalkmıştır.23 III. KADINDAN NAFAKANIN KALKMASI Kadının nafakası aşağıdaki durumlarda kalkar. A. Hâkim kararı veya karşılıklı anlaşma olmadan zamanın geçmiş olması. Hanefi mezhebine göre nafaka vacip olduktan sonra zimmette borç haline gelmeden önce zaman aşımı ile düşer. Ancak hâkim karırı olduktan sonra veya aralarında belli bir anlaşma olup erkeğin zimmetine yerleştiği durumlarda zaman aşımı ile nafaka düşmez. Malikiler ve diğer mezheplere göre ise zaman aşımı nafakayı düşürmez. Kadın kocasından birikmiş nafakasını ister. Akraba nafakaları ise zaman aşımı ile düşer İleride de değinileceği üzere zaman geçmiş ise ona da ihtiyaç kalmadı demektir.24 B. Geçmiş nafakadan ibra etmekle nafaka düşer. Geçmiş nafaka ancak ibra ve hibe ile kalkar. Ancak gelecekteki nafaka ibra ve hibe ile kalkmaz. Çünkü eşin nafakası zamana bağlı olarak azar azar vacip olur. Ondan ibra etmek ise vücûbundan önce bir vacibi düşürmeye benzer ki bu caiz değildir.25 C. Eşlerden birinin ölümü ile de nafaka düşer. Erkek nafakayı vermeden ölse kadın onun malından nafakayı alamaz. Kadın ölse kadının varisleri de onun nafakasını kocasından alamaz.26 Kâsanî, c. 4, s. 32, İbni Humam, c. 4, s. 344, Abdülhamit, s. 202 . Mevsılî, c. 4, s. 6. 25 Mevsılî, c. 4, s. 6 26 Kâsanî, c. 4, s. 46; Mevsılî, c. 4, s. 6 23 24 26 D. Kadının nüşuzu nafakayı düşüren diğer bir sebeptir.27 Bu durum kadının evlilik akdinin gereği olarak kocasına karşı sorumlu olduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi halidir. Özürsüz olarak kadın kocasının kendisine dokunmasını menetse bile bu nüşuz sayılır. Ve nafaka düşer. Çünkü erkeğin maksadı belki ilişki öncesi hazırlıktır. Kadının nafakayı alması erkeğin ondan faydalanmasının mukabilidir. Kadın kocasını bundan engellediği zaman istimta hakkı da ortadan kalkmış olacaktır ki bu da nafakanın kalkmasının sebebidir. Ancak kadında ciddi şekilde hastalık olsa, bundan dolayı ilişkiden kaçınsa nafaka düşmez. Kadının kocasından izin almadan evinden çıkması, izinsiz sefere çıkması, izinsiz haç ihramına girmesi nüşuz sayılır. Ancak evin yıkılması gibi zaruri bir durum sebebiyle veya babasını ziyaret ve hasta görme gibi meşru mazeretler olduğu durumda kadının nafakası düşmez erkeğin nafakayı ödemesi gerekir.28 E. Karı-koca arasındaki din farkı karı-koca nafakasını etkilemez Karı-kocanın birbirlerinden farklı dinlere sahip olmaları kocanın nafaka borçlusu olmasını etkilemez. Müslüman koca Müslüman olmayan karısının, gayri Müslim kocada ayrı dinden olan karısını nafakasını vermek zorundadır.29 Müslüman kocanın birden fazla eşi olması ve birinin Müslüman diğerlerinin farklı dinden olmaları suretiyle aralarında nafaka farkı olamaz. Nafakaları din farkı sebebiyle ne artırılabilir nede azaltılabilir. Her birinin nafakaları bir birine eşit şekilde belirlenmek zorundadır.30 Kasani, c. 4, s. 36; Mevsılî, c. 4, s. 5. İbni Humam, c. 4, s. 345. 29 İbni Kudame, c. 9, s. 242. 30 Serahsi, c. 5, s. 190. 27 28 27 IV. EŞİN NAFAKASINDA MUHTELİF MESELELER A. Evlilik Nafakasının Borçlusu İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre evlilik nafakasının tek borçlusu kocadır. Kocanın zengin olması, fakir olması, gaip veya huzurda olması durumu değiştirmez. Mali durumu ne olursa olsun evli kadın her halükarda kocasından nafaka alacaklısı durumundadır. Kadının zengin, kocanın fakir olması gibi bir ihtimalde dahi kadın, fakir kocasının nafakasını temin ile mükellef değildir. Bu durumda bile zengin kadının nafakasından fakir koca sorumludur. Böyle bir durumda Hanefi Mezhebi dışındaki mezheplere göre mahkemeye müracaatla nikâhı fes hakkı vardır. Fakirlik sebebi ile araları ayrılan karı ve kocanın nafakalarını kendi hısımları karşılamak zorundadır.31 Zahiriler ise, kocanın fakir olması veya her hangi bir sebeple nafakayı ödeyememesi durumunda “kadının nafakayı temin etme zorunluluğu vardır.”32 demişlerdir. Yine zahirilere göre kadının buradaki sorumluluğu aslidir. Yani koca ileride zengin olsa kadın kocasına dönüp harcadığını geri isteyemez. Günümüzdeki medeni hukukta zahirilerin anlayışına yakın çizgide devam etmektedir. İleride bu mesele yeniden karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. 1. Kadının Hastalanması Durumunda Nafaka Hasta kadına İttifakla nafaka verilmesi vaciptir. Yukarıda da belirtildiği gibi zifaftan önce veya sonra olması arasında bir fark yoktur. Çünkü nafakanın şartı olan kendini teslim etme burada gerçekleşmiştir. Bizzat ilişkiye girilemeyecek olsa da başka şekilde kadından istifade mümkündür. Hastalık ise kadının elinde olmayan bir özürdür. Hayız ve nifas durumlarında olduğu gibi. Bu durumlarda nafaka düşmediğine göre hastalık durumunda da düşmemesi gerekir. Kadın ailesinin yanında babasının evinde tedavi olsa bile nafaka düşmez. Ancak kadın babasının evinde hastalandığı durumlarda 31 32 Serahsi, c. 5, s. 187; İbni Kudame, c. 9, s. 230. İbni Hazm, Muhallâ, Beyrut, Dar’ul Fıkıh, c. 9 s. 254 28 kocası kendisini çağırdığı durumda kadın bundan kaçınırsa, kocasının itaatinden çıkmış sayılır. Ve nüşuz etmiş olur. Bu durumda da kadının nafakası düşer.33 2. Kadının Yolculuğu Durumundaki Nafaka İslam âlimleri kadının gerdekten önce kocası dışında birisi ile sefere çıktığı durumlarda nafakasının düşeceği konusunda ittifak etmişlerdir. Çünkü kadının nafakayı hak etme sebebi kendisini kocasına teslim edip, hapsolması idi. Sefer durumunda ise bu durum ortadan kalkmış, erkeğin hakkı elinden alınmış tır. Bu sebeple kadına erkeğin nafaka vermesi gerekmez.34 Aynı şekilde kadın gerdekten sonra da kocası dışında birisi ile sefere çıksa kocasının yanında olması durumu kaybolduğu için yine nafaka gerekmez. Zaten mahremi olmadan yolculuğa çıkması kocasına karşı nüşuz sayılacağından nafaka düşer.35 Ancak mahremi olan birisi ile üzerine farz olan haccı eda etmek üzere yolculuğa çıksa Hanefilerin cumhuru, Şafilerden de bir gurup âlime göre kadına nafaka gerekmez. Gerekçe ise yukarıdaki ile aynıdır. Kadının kocasının yanında olması durumu ortadan kalkmış olduğundan ister hac için olsun, ister ilim tahsili için olsun, isterse başka bir ihtiyacını gidermek için olsun durum aynıdır. Kadına nafaka vermek gerekmez. Velev ki bu yolculuklar kocasının izni ile olsun. Durum yine aynıdır. Kadından nafaka düşer. Ancak Hanefilerden Ebu Yusuf, Malikîler ve Hanbelîlere göre ise kadının farz olan haccı eda için yolculuğa çıkması durumunda nafaka gerekir. Çünkü kadının farz olan haccını eda için sefere çıkması şer’i özürlerden sayılır. İhtibasın kaybolması şer’i mazeret sebebiyledir. Ancak bu nafaka Ebu Yusuf ve Hanbelîlere göre sefer nafakasına 33 Kasani, c. 4, s. 31; Zuhayli, c. 10, s. 7380. Zuhayli, c. 10, s. 7382. 35 Zuhayli, c. 10, s. 7382 34 29 göre değil de hazarda olması durumundaki nafaka miktarınca takdir edilir. Malikilere göre ise sefer nafakası ve hazar nafakasından az olanına göredir.36 3. Kocanın Başka bir Şehre Taşınması Durumunda Nafaka İnsanlar çeşitli sebeplerle başka yerlere taşınmak, memleketlerinden ayrılmak zorunda kalabilirler. Erkeğin başka bir şehre taşınmak zorunda kalması durumunda, eğer erkek kadının mehirini vermiş, aynı şekilde erkek, kadının kendisine güven duyduğu birisi ise; Hanefilere göre kadını başka şehre götürebilir. Kadın bu şartlar oluştuğu halde erkeğe itaat etmez ise naşize sayılır ve kadının nafakası düşer. Ancak erkek kadının mehirini ödememiş veya kadın erkeğe güven duymuyor ise, bu durumlarda kadının kocasının başka bir yere taşınma teklifini reddetmesi durumunda kadına nafaka gerekir. Çünkü buradaki ihtibasın ortadan kalkmasının gerekçesi kocadır.37 Bazı âlimler erkeğin kadını zorlayabileceği seferin şu şartları taşıması gerektiğini söylemişlerdir. Koca emin olmalı Gidilecek yerin mesafesi sefer mesafesinden (namazları kısaltacak mesafe) olmalı, Yolculuk bir şehirden bir şehre olmalı, Gidilecek yer ve erkek emin olmalı.38 Ancak günümüzde eskiye nazaran yolculukların değişmesi, geçimin zorlaşması ve insanların geçim temini için yer değiştirmek zorunda kalmaları, bu mesafenin de sefer mesafesinden çoğu zaman fazla olduğu düşünülürse; kadın erkek ile beraber yolculuğa mehir ve güvenlik şartları yerine getirildiğinde iştirak etmek zorundadır. 36 Kasani, c. 4, s. 33. Zuhayli, c. 10, s. 7382. 38 Zuhayli, c. 10, s. 7383; Abdülhamit, s. 203 37 30 Çünkü huzurlu ve mutlu bir aile oluşturmanın esası sıkıntıları müşterek olarak paylaşmaktır. 4. Nafakanın Takdirinde Kimin Durumu Esas Alınır? Nafakanın takdir edilmesinde kadının mı yoksa kocanın mı durumu itibara alınacaktır? Bu konuda âlimler arasında ittifak olmamakla birlikte Hanefi, Maliki ve Hanbelîler nafakanın takdir edilmesinde karı-koca her ikisinin de durumunun dikkate alınmasını gerekli görmüşler, Şafi ve Hanefilerden bir gurup âlim de kocanın durumunun dikkate alınmasını gerekli görmüşlerdir. Nafaka erkeğin mali gücüne göre takdir edilir diyen Şafiler ve İ. Azam’a göre39 Yüce Allah’ın şu ayeti kerimesi bunun delilidir. “İmkânı geniş olan nafakayı imkânlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka versin.”40 Yine Hz Peygamber (s. a. v) “Kadınlarınıza yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, yüzlerinize vurmayın…” şeklindeki beyanı da nafakanın takdir edilmesinde erkeğin mali gücünün dikkate alınmasının delilidir. Nafaka kocaya vaciptir. Kadın da kocasının bu haline razı olmuş demektir. Maliki ve Hanbelîlerin delil olarak öne sürdükleri Hind hadisinde ise kocanın görevinin sınırı kastedilmiştir.41 Maliki ve Hanbelîlerin görüşüne göre nafakanın takdir edilmesinde karı koca her ikisini de durumu dikkate alınmalıdır. Eşlerin zenginlik-fakirlik durumu, kadının konumu, yörenin örf ve âdeti dikkate alınarak nafaka takdir edilmelidir. Hz. Peygamberin Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e “…sana yeterli olanını al…” demesi, nafakanın takdir edilmesinde kadının da durumunun dikkate alınmasını gerektirir. “İmkânı geniş olan nafakayı imkânlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka versin.”42 Ayeti kerime de erkeğin durumunun dikkate alınması vurgulanmış hadiste ise kadının durumunun dikkate Mevsılî, c. 4, s. 4. Talak 65/7. 41 Zuhayli, c. 10, s. 7387. 42 Talak 65/7. 39 40 31 alınması vurgulanmıştır. Bu durumda her iki hükmü cem etmek daha evla ve daha uygundur.43 Nafakanın takdir edilmesinde karı koca her ikisinin de görüşü dikkate alınmalıdır diyenlere göre: Erkekte, kadında zengin ise; zenginlik nafakası, Erkekte, kadında fakirse; fakirlik nafakası, Erkek zengin kadın fakirse veya kadın fakir erkek zenginse; orta halli nafaka verilmelidir.44 Hanefilerden Hassaf’ın benimsediği görüşe göre ise; kocanın fakir kadının zengin olduğu durumda kadına yoksul kimselerin nafakası verilir. Kocanın zengin kadının da fakir olduğu durumda ise, kadına zengin nafakasından daha az nafaka verilir.45 5. Erkeğin Gaip Olduğu Durumunda Eşin Nafakası Gaib; yeri bilinen fakat burada hazır bulunmayan, yaşadığı bilinen fakat nerede olduğu bilinmeyen kimseye denir. Hayatta olup olmadığı da bilinmiyorsa buna “mefkud” denir.46 Hanefi fakihlerine göre gaip hısım aleyhine nafaka takdir davası açmaya sadece gaibin eşi, küçük çocukları ve ebeveyni hak sahibidir.47 Çünkü eşin, usul ve füru hısımlarının nafaka hakkı, nafaka takdir edilmeden önce de esasen vardır. Civar hısımların ise nafaka hakları, mahkeme lehlerine nafakaya hükmettiğinde ortaya çıkar. Gaib kocanın eşinin nafakasının nasıl takdir edileceği konusunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Kocanın gaib olması durumunda şu ihtimaller göz önüne alınır. 43 Zuhayli, c. 10, s. 7387. Kasani, c. 4, s. 44; Abdülhamit, s. 204. 45 Mevsılî, c. 4, s. 4. 46 Erdoğan, s. 151. 47 Mergınani, c. 2, s. 331; Zuhayli, c. 10, s. 7401 44 32 Gaib koca; geriye mal bırakmıştır veya bırakmamıştır. Geriye eğer mal bırakmışsa bu mal ya nafaka cinsindendir. Ya da nafaka cinsinden değildir. Bu mal aynı şekilde ya kadının elindedir veya bir başkasının elinde emanet veya borç olarak bulunabilir. Şimdi sırasıyla bu ihtimalleri teker teker ele alıp her birinde kadının nafakasının nasıl temin edileceği hususunu inceleyelim. Gaib koca geriye nafaka cinsinden mal bırakmışsa; bu durumda şu iki ihtimal mevcuttur. Gaibin bıraktığı nafaka cinsinden olan bu mal kadının elinde ise; kadın hakime gider ve kendisine nafaka bağlanmasını ister.48 Hâkim nafakayı takdir eder ve o maldan harcamasını emreder. Gaibin maslahatını gözetmek için kadına yemin ettirilir. Hanefi ve Şafilere göre hâkim kadından kefil ister.49 Çünkü kadın nafakasını önceden almış veya kocası onu boşamış ve iddeti bitmiş olabilir. Bu durumda gaibin aleyhine hüküm verilmiş olacaktır ki gaip aleyhine hüküm verilmez.50 Gaibin bıraktığı nafaka cinsinden olan mal kadının elinde değil de bir yerde emanet veya borç olarak bulunuyorsa; bu durumda şu ihtimaller olabilir. Emanetçi veya borçlu bu malın gaip kişinin olduğunu itiraf ediyorlarsa ve aralarındaki evliliği de onaylarlar ise, hâkimin hükmüyle nafaka takdir edilir ve bu maldan harcanmasına hükmedilir. Eğer emanetçi veya borçlu bu malı veya aralarındaki evliliği inkâr ediyorlarsa; fakat hâkim değişik yöntemlerle bu malın gabin olduğunu biliyorsa, yine bu maldan nafakayı tayin eder. Ve bu kişilere malı kadına vermelerini emreder.51 Ancak emanetçi veya borçlu bu malı veya evliliği inkar ediyorlarsa ve hâkiminde bu konuda bir bilgisi yoksa; Kâsanî, c. 4, s. 42. Mergınani, c. 2, s. 331; Zuhayli, c. 10, s. 7401. 50 Zuhayli, c. 10, s. 7401. 51 Kasani, c. 4, s. 43; Mergınani, c. 2, s. 331. 48 49 33 İ. Züfer’e göre: hâkim kadının bu konudaki davasını dinler, kadından beyine getirmesini ister. Kadın da eğer makul, kabul edilebilir bir delil getirse, nafakaya hükmeder. İnkâr edenlere de ödemeyi emreder. Hâkim aynı şekilde kadına yemin ettirir ve kadından kefil ister ki, gaip koça geriye döndüğünde çıkacak problemlerin çözümü kolay olsun. Kocanın hakkı zayi olmasın.52 İ. Azam, İ. Yusuf ve İ. Muhammed’e göre; bu durumda kadının davası dinlenmez. Zira dava, davacı ile davalı arasında olur. Burada emanetçi veya borçlunun muhatabı kadın değil, gaip olan koçadır. Gaib nafaka cinsinden olmayan bir mal bırakmış ise; Hanefi, Şafi ve Hanbelîlere göre nafaka cinsinden olmayan mallar(ev arazi vb) kocanın gıyabında hâkim kararı bile paraya çevrilmez.53 Ancak bunlar kiralanıp nafakanın temin edilmesi yoluna gidilir. Malikiler ise; gaip kocanın mallarının ihtiyaç anında satılabileceğini söylemişlerdir.54 Gaip olan koca geriye hiç mal bırakmamış ise; bu durumda hâkim nafakayı belirler. Kadına borçlanmasını emreder. Eğer kadın kendisine borç verecek kimseyi bulamaz ise, hâkim kadının nafakası üzerine vacip olanlara kadına borç vermelerini emreder. Eğer bu kimseler kadına borç vermekten kaçınırlarsa, bunları hapseder ve borç vermeye zorlar.55 6. Nafaka Mükellefiyeti Sahip Olan Kocanın Nafakayı Ödemekten Kaçınması Nafaka sorumlusu olan kocanın nafaka borcunu ödemekten kaçınması şu sebeplerle olabilir. Koca gaiptir veya hazırdır. Kocanın gaip olduğu durumdaki nafakanın takdir edilmesini yukarıda açıkladık. Kocanın hazır olması durumunda nafakayı ödemekten kaçınması ise iki ihtimalle olabilir. Koca zengin olduğu halde Abdülhamit, s. 214. Kâsanî, c. 4, s. 43; Mergınani, c. 1, s. 331. 54 İbni Kudame, c. 9, s. 359. 55 Abdülhamit, s. 215; Özcan, s. 334. 52 53 34 infaktan kaçınmıştır veya fakirliği sebebiyle nafakadan kaçınmıştır. Şimdi bu ihtimalleri ele alıp inceleyelim. a. Zengin kocanın infaktan kaçınması Zengin kocanın eşine nafaka vermekten imtina etmesi, kaçınması durumunda; kadın mahkemeye müracaat eder. Mahkeme kocanın temel ihtiyaçlarına yetecek kadar malı kocaya bırakır. Fazlasını da kadına verir. Eğer bu mallar nafaka cinsinden olan mallar değilse, bunları paraya çevirerek kadına verir. Mahkeme kocanın temel ihtiyaçlarını karşılayacak maldan fazlasını bulamaz ise, bu durumda kocanın temel ihtiyacı olan malları da paraya çevirip kadına verir.56 Mesela kocanın bir villası olsa, bundan başka da malı olmasa, mahkeme bu villayı satıp kocaya oturacağı uygun bir ev alıp, geriye kalan parayı mahkeme nafaka olarak kadına veriri.57 Mahkeme eğer kocanın satılacak bir malını da bulamaz ise bu durumda kocayı hapseder.58 Nafakayı ödeyene kadar mahpus kalır. Yine ödemez ve hakim nezdinde infaktan aciz olduğu anlaşılırsa; yüce Allah’ın “borçlu darda ise, kolaylık anına kadar mühlet verilir.”59 buyruğuna binaen imkan bulacağı zamana kadar kendisine mühlet verilir.60 Karısına nafaka vermekten imtina eden koca hapsedildiğinde; nafaka yükümlülüğü devam eder. Mahkeme bu durumda kadına kocası adına borçlanması salahiyeti verir.61 Mahkeme zengin kocanın infaktan kaçınması sebebiyle aralarını ayırmaz. Bunun yerine yukarıda sayılan bir takım tedbirlerle evliliğin devamını ve nafaka sorumluluğunun yerine gelmesine çalışır. Kâsanî, c. 4, s. 44. Erbay, s. 67. 58 Kâsanî, c. 4, s. 45. 59 Bakara/ 280. 60 Zuhayli, c. 10, s. 7398. 61 Erbay, s. 67. 56 57 35 b. Kocanın fakir olması sebebiyle infaktan kaçınması; Kocanın eşine nafaka ödememesi her zaman bir kasta dayanmaz. Bazı durumlarda içinde bulunduğu imkânsızlık sebebiyle nafakayı ödemeye gücü yetmemiş olabilir. Bu durumda da Hanefi mezhebine göre araları ayrılmaz. Hâkim, kadına kocası adına borçlanmasını emreder. Ve nafakanın miktarını da belirler. Kadın eğer borç alacak birini bulamaz ise, kadına bakmakla yükümlü olan kimseler nafakayı vermeye zorlanır. Eğer kadına nafaka sorumlusu olan akrabalar nafakayı ödemekten kaçınırlarsa hâkim anları hapsederek nafakayı ödemelerini temine çalışır.62 Şafi ve Hanbelî mezhebine göre, koca fakirlik sebebiyle eşin nafakasını temin edemiyorsa, kadının mahkemeye evliliği fesih talebinde bulunma hakkı vardır. Şafilerin bu konudaki delilleri ise Ebu Hureyre’den rivayet edilen şu hadisi şeriftir. Hz Peygamber kadına infak edecek bir şey bulamayan adam için “…araları ayrılır…”63 buyurmuştur. Yine Ebu Hureyre’den rivayet edilen şu hadiste aralarının ayrılacağının delilidir. “Geçindirdiğinden başla. Denildi ki: Kimi geçindiriyorum Ya Rasülüllah? Buyurdu ki: Beni doyur yoksa ayır diyen kadınını.”64 Çünkü bu durumda erkek hanımını elinde tutmaktan acze düşmüştür. Bu durum erkeğin zekerinin olmaması veya cinsi güçsüzlük durumuna benzer. Bu durumda da mahkeme aralarını ayırır.65 Maliki mezhebinde ise, kocanın fakir olması durumunda kocadan nafaka mükellefiyeti kalkar. Erkek nafakayı ödeyememesi durumunda ise kadını boşar.66 Görüldüğü üzere Hanefiler hariç diğer mezhepler kocanın fakir olup kadına bu sebeple nafaka ödeyememesi durumunda aralarının ayrılabileceğine hükmetmişlerdir. Bu sebeple karı ile kocanın arasının ayrılamayacağını söyleyen Hanefi mezhebi ise son tahlilde; Hanefi mahkeme yerine Şafi bir kadı tayin eder ve bunları ayırır demiştir.67 Zuhayli, c. 10, s. 7399; Abdülhamit, s. 208. Darekutni 3/297. 64 Beyhaki 7/470. 65 İbni Humam, c. 4, s. 351; Zuhayli, c. 10, s. 7400. 66 Abdülhamit, s. 209. 67 Erbay, s. 69 62 63 36 V. İDDET DÖNEMİNDEKİ KADININ NAFAKASI A. Giriş İddet: kocanın ölümü, boşanma veya nikâhın feshi gibi sebeplerle evliliği son bulan kadının, ayrıldığı kocasından hamile olup olmadığının anlaşılması için tekrar evlenmeden önce beklemesi gereken süreye verilen isimdir.68 Böylece mecburi bekleme süresi içinde kadının eski kocasından hamile olup olmadığı anlaşılacak, islamın değer verip önemsediği neseplerin karışması ihtimali ortadan kalkacaktır. Bu ayrılığın sebebi kocanın boşaması veya ölümü gibi farklı sebeplere dayanabilir. Buna bağlı olarak ta kadının bekleme süresi ayrılığın sebebine göre değişiklik arz edecektir. Ayrılığın sebebi kocanın ölümü ise, kadının bekleme süresi hamile olup olmamasına göre değişecektir. Kadın gebe ise; doğumla veya çocuğun düşmesi ile69değilse dört ay on gün70 beklemesi ile bu süre tamamlanır. İslam hukukçularının çoğu bu konuda ittifak etmişlerdir.71 Ayrılık kocanın ölümü dışında bir sebeple gerçekleşmiş ise; kadının bekleme süresi hamile olup olmamasına göre değişir. Kadın gebe ise ölüm iddetinde olduğu gibi yine çocuğun doğması ile iddeti biter.72 Kadın adet görüyorsa, hamile değilse, bekleme süresi Hanefilere göre üç adet görmesine dek süredir.73 Maliki, Şafii, Hanbelî, Zahiri ve Caferilere göre; bekleme süresi üç temizlik devresine eşit olan süredir.74 Mezhepler arasındaki bu görüş ayrılığı Bakara Suresinde geçen “kur” kelimesi75 ile alakalı olup, mezheplerin farklı yorumlamasından kaynaklanmaktadır. Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul, Nesil Yayınları, 1996, c. 1, s. 382. Talak 65/4. Bakara 2/234. 70 Bakara 2/234. 71 İbni Kudame, c. 9, s. 254. 72 Talak 65/4. 73 Mevsılî, c. 3, s. 172. 74 Şirbini, c. 5, s, 90; İbni Kudame, c. 9, s. 83. 75 Bakara 2/228. 68 69 37 Yaşlanıp menopoz dönemine girmiş kadınlar ile adet görmeyen küçük çocukların bekleme süresi ise üç aydır.76 Bu giriş bilgilerini verdikten sonra kadının bunlardan hangi durumda nafakayı alıp hangilerinde alamayacağı meselelerini maddeler halinde inceleyelim. B. Ayrılığın Sebepleri ve Nafakaya Etkisi 1. Ayrılık Kocanın Ölümü İle Gerçekleşmiş İse Eşler arasındaki ayrılık kocanın ölmesi sebebiyle gerçekleşmiş ise, mutlak olarak nafaka söz konusu değildir. Kocası ölen kadın ister hamile olsun ister olmasın fark etmez. Daha önceki bilgilerimizde kadından nafakayı düşüren sebepleri incelerken onlardan birisinin de eşlerden birisinin ölmesi olduğu söylemiştik. Çünkü kadının iddet beklemek suretiyle bazı haklarının kısılması kocasının menfaatini temin için değil amme nizamını korumak içindir.77 Ayrıca nafaka eşin malından kadına verilecektir. Ölen bir kimsenin de malının olduğunu söylemek mümkün değildir. Ölümü ile birlikte bu kişini bütün mal varlığı varislerine intikal etmiştir. Kadının nafakasını vermekte varislerin değil erkeğin kendi borcudur. Kaldı ki ölen kişinin geriye bıraktığı malda karısının da hakkı vardır. Bu kadın kocasının terikesinden payına düşeni alacak ve mağdur olmayacaktır.78 2. Ayrılık Kocanın Ölümü Dışında Bir Sebeple Gerçekleşmiş İse Eşler arasındaki ayrılık eğer ölüm dışında bir sebeple gerçekleşmiş ise, bu durumda şu ihtimaller göz önüne alınır. Ayrılık ya koca tarafından ya da kadın tarafından kaynaklanmış olabilir.79 Bu her iki durumda da ayrılık ya hukuka uygundur ve ya değildir. Bu durumda da karşımıza şu dört ihtimal çıkar. Mevsılî, c. 3 s. 162. Mevsılî, c. 4, s. 9. 78 İbni Kudame, c. 2, s. 349–351; Hindiyye, c. 1, s. 578. 79 Erbay, s. 42. 76 77 38 a. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Uygun Olması: Ayrılık koca tarafından olmuş ve bu ayrılık hukuka uygun ise, kadına iaşe, giyim ve mesken giderleri gibi nafaka kapsamına giren bütün masraflar koca tarafından ödenmelidir.80 Çünkü ayrılığa koca sebep olmuştur. Karı, kocanın menfaatlerinden dolayı bekleme süresi içerisinde, şahsi tasarruflarının kısıtlı oluşuna katlanmaktadır.81 Bu durumda karşımıza şu ihtimaller çıkabilir. aa. Kocanın karısını boşaması: Koca karısını ister ric’i talak ile ister bain talak ile boşasın karısı ister hamile olsun, ister olmasın her halükarda koca karısın iddet nafakası verecektir.82 ab. Kocanın Lian83 yolu ile karısını boşaması: Koca karısını lian yoluyla boşadığında, kadın iddet bekleyecektir. Bu bekleme süresi içerisinde kadının nafakası kocasına aittir. Çünkü bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır. Kadın kendi şerefini ve ırzını müdafaa etme mecburiyetinde kalmıştır.84 ac. Kadının i’la85 yolu ile boşanması: Kadının bu durumda da iddet beklemesi gerekir. İddet süresince de kadının nafakası kocasına aittir. Çünkü bu durumda da ayrılığa koca olmuştur.86 ad. Kadının muhalea87 yolu ile kocasından ayrılması: Bu durumda kadının iddet beklemesi gerekmektedir. İddet müddeti içerisinde kadının nafakasını vermesi erkeğe bir borçtur. Zira bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır.88 Serahsi, c. 5, s. 200–206; Kâsanî, c. 4, s. 29. Erbay, s. 43. 82 Mevsılî, c. 4, s. 8. 83 Lian: Karısının zina ettiğini veya çocuğunun kendisine ait olmadığını iddia eden ve bu iddiasını gerektiği şekilde ispat edemeyen karı ile kocanın, mahkeme huzurunda özel bir şekilde yemin ve lanetleşmeleri üzerine hâkim tarafından evliliklerine son verilmesidir. 84 Kâsanî, c. 4, s. 27. 85 İ’la: Erkeğin hanımına dört ay veya daha fazla süre yaklaşmayacağına dair yemin etmesi ya da bunu, eşime yaklaşırsam haccedeyim, kölem azad olsun gibi bir ibadet veya yükümlülüğe bağlamasıdır. 86 Kâsanî, c. 4, s, 33; Mevsılî, c, 4, s, 9. 87 Muhaleâ: Kadının kocasına ödediği bir bedel karşılığında evlilik bağının sona ermesidir. 88 Kâsanî, c. 4, s. 27 80 81 39 ae. Kocanın İslamı kabuldeki muhalefeti sebebiyle ayrılık: Karı- koça ikisi de gayri Müslim olduğu durumda, kadın islamı kabul etse kocasına Müslüman olmasını teklif etse, koca bu durumda müslümanlığı kabul etmez ise, durum mahkemeye intikal eder ve hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılığın neticesinde de kadının iddet beklemesi vaciptir. Bu süre içerisinde de kadının nafakası kocası tarafından temin edilecektir. Çünkü bu durumda da ayrılığın sebebi kocadır. af. Buluğ muhayyerliğinde kocanın feshi talep etmesi: Küçük yaşta erkek çocuk babası veya dedesi dışında bir veli tarafından evlendirildiğinde, çocuk buluğa erişince nikâhın feshini isteme hakkına sahiptir. Bu durumda koca bu hakkını kullanırsa nikâh bozulmuş olur. Nu durumda kadının iddet beklemesi gerekir. Beklemesi gereken bu iddet içerisinde de kadının nafakası erkeğe vaciptir. Çünkü ayrılığın sebebi kocadır. b. Ayrılığın Sebebi Kocanın Olması ve Ayrılığın Hukuka Aykırı Olması: Eşler arasındaki ayrılık her zaman hukuka uygun olmayabilir. Ayrılığın sebebi koca olup, ayrılıkta hukuka aykırı olduğu durumda, kadın iddet bekleyecek ve netice de ayrılığa koca sebep olduğu içinde kadına nafaka vermesi gerekecektir. Böyle bir durumda şu ihtimaller olabilir. ba. Kocanın irtidat etmesi suretiyle meydana gelen ayrılık: Kadın ve koca her ikisi de Müslüman olduğu durumda, eğer koca dinden çıkıp irtidat ederse, aralarındaki nikâh akdi bozulur. Bu ayrılıkta da kadının iddet beklemesi gerekir. Bu bekleme süresi içerisinde kadının nafakası erkeğe bir borçtur. Zira bu durumda da ayrılığa kocanın hukuka uygun olmayan davranışı sebep olmuştur. bb. Müsaharayı yasak kılan fiilin koca tarafından meydana gelmesi ile ayrılığın olması: Birliğin bu şekilde bozulması sebebiyle de kadının iddet beklemesi gerekir. Bu bekleme süresi içerisinde de kadının nafakası erkeğe vaciptir. Bu durumda da ayrılık kocanın hukuki olmayan bir tasarrufu sebebiyle meydana gelmiştir.89 89 Kâsanî, c. 4, s.27, 28 40 Burada şu hususu belirtmek gerekir ki; yukarıda saydığımız bu durumlar aralarındaki evlilik sahih olup, zifaf meydana gelmiş ise netice doğuracaktır.90 Aralarındaki evlilik sahih olmadığı durumda zaten hukuki olarak netice doğurmaz. Zifaftan önce meydana geldiği durumda ise kadının iddet beklemesi gerekmediğinden nafaka mükellefiyeti oluşturmaz. c. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Ayrılık Sebebinin Hukuka Uygun Olması Durumu: Burada ayrılığa kadın sebep olmaktadır. Ancak kadının bu ayrılığı hukuka uygundur. Ayrılık kadı tarafından olması durumunda da sebep hukuka uygun ise; kadına kocası nafaka vermek zorundadır. Bu kategoriye şu ihtimaller girmektedir. ca. Buluğ muhayyerlinde kadının fesih hakkını kullanması: Çocuk yaşta babası veya dedesi dışında bir veli tarafından evlendirilen kadın buluğ çağına geldiğinde ve rüştünü ikmal ettiğinde bu evliliği bitirmek için fesih talep etme hakkı vardır. Kadın bu hakkını kullandığında olay mahkemeye intikal eder ve hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılık sebebiyle kadının iddet beklemesi gerekir. Bu süre içerisinde de kadının nafakasını erkek temin etmek mecburiyetindedir. Her ne keder buradaki ayrılık kadın tarafından olsa bile ayrılık hukukun kadına verdiği bir hakkın neticesidir. cb. Kadın evleneceği kimseye denklik şartı koşar, karşı taraf bu şartı kabul etmesine rağmen aksi durumun ortaya çıkması hali: Reşit ve mümeyyiz olan kadın evlilik esnasında İslam Hukukunun genel hükümleri doğrultusunda evleneceği kimse için denklik şartı koşabilir. Kadın evlilik esnasında bu hakkını kullanmış, erkek bu şartı kabul etmiş, daha sonra ise bunun aksi bir durum ortaya çıkması halinde; kadının nikâhın feshini talep etme hakkı vardır. Kadın nikâhın feshini istediği durumda olay mahkemeye intikal eder. Bunun neticesinde de hâkim aralarını ayırır. Bu ayrılık 90 Erbay, s. 44 41 neticesinde kadın iddet bekleyecek ve bu bekleme süresi içerisinde kadının nafakasını erkek temin edecektir. 91 cc. Kadının tayin edilen mehirinin Mehri Misil’den92 daha az olması sebebi ile ayrılığın meydana gelmesi durumu: Kadın kendisine denk birisi ile evlendiğinde nikâh akdinden önce kendisine verilen mehirin, emsallerinden az olmamasını nikâh anında şart koşmuş olabilir. Buna rağmen koca mehri misilden az miktarda bir mehir kadına verecek olursa, kadın bunun tamamlanmasını ister. Koca karısının bu talebini yerine getirmekten kaçınırsa; kadın nikâhın feshini talep edebilir. Bu durumda olay mahkemeye intikal eder. Netice de bu ayrılık sebebi ile kadının iddet beklemesi gerekir. Ve bu iddet süresi içerisinde kadının nafakası kocasına aittir.93 cd. Kocadaki bir cinsel ayıp ve kusur sebebi ile kadının ayrılığı istemesi: Erkekte olan bir takım cinsel hastalıklar neticesinde erkek evliliğin gereklerini yerine getiremiyorsa; kadın mahkemeye müracaatla evliliğin bitirilmesi isteyebilir. Eğer kadının talebi ile hâkim tarafları ayırırsa, kadının bu durumda iddet beklemesi gerekir. Bunun neticesinde de erkeğin bu bekleme süresi içerisinde kadına nafaka vermesi gerekir.94 Yukarıda sayılan bu durumların hukuki açıdan netice doğurması için boşanmanın zifaftan sonra olması gerekir. Eğer boşanma zifaftan önce olmuş ise, kadın iddet beklemeyecek bu durumda da erkekte nafaka sorumlusu olmayacaktır.95 d. Ayrılığın Kadın Tarafından Olması ve Sebebin Hukuka Aykırı Olması Durumu: Bu kategoride ayrılık kadın tarafından gerçekleşmiştir. Ancak ayrılığın sebebi hukuka uygun değildir. Bu durumda kadının nafaka hakkı düşer. Çünkü ayrılığın sebebi kadının hukuka aykırı olan kusurlu davranışıdır. Mevsılî, c. 4, s. 9. Mehri Misil: Evlenen kadının, akrabaları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen mehir demektir. 93 Özcan, s. 81. 94 Mevsılî, c. 4, s. 9. 95 Erbay, s. 46 91 92 42 da. Kadının İslam dininden çıkması: Kendi serbest ve hür iradesi ile islam dininden çıkan kadının İddet içerisinde bulunsa dahi nafaka alacaklısı olması mümkün değildir.96 db. Kadının kocasının usul ve furuuna karşı Hürmeti Müsaharayı gerektirecek bir fiilde bulunması hali: Böyle bir durumda kadın ile erkek arasındaki hukuki evlilik bağı sona erer. Kadın bu durumda her ne kadar iddet beklemesi gerekse de bu dönem içerisinde kocasından nafaka alamaz. Nafaka hakkı bir daha doğmamak üzere sakıt olur.97 Bu durumlarda şu husus son derece önemlidir. Kadının dinden çıkması ve Hürmeti Müsaharayı ihlal edecek bir durumun oluşması kadının kendi hür iradesi ile gerçekleşmiş ise nafaka hakkı düşer. Eğer bu eylemler ikrah ile olmuş ise. Hukuki açıdan netice doğurmaz.98 VI. EŞİN NAFAKASININ İSLAM HUKUKU VE MEDENİ HUKUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ A. Giriş Zevciyet sebebiyle nafaka almaya hak kazanan kadının durumunu islam hukuku açısından teferruatlı biçimde ele aldık. Şimdiki çalışmamızda ise, islam hukuku ve medeni hukuk arasında bir değerlendirme yaparak, benzer ve farklı olan taraflarını tespit edip meseleye daha geniş açıdan bakmaya çalışacağız. İlk önce “Medeni Hukuk”ta nafaka ile kastedilen nedir? Kaç çeşit nafaka vardır? Bu konudaki kanun maddeleri ve yargı kararları nelerdir? Bunları ele alıp, daha sonra iki hukuk arasında kadının nafakasını ele alarak bir değerlendirme yapacağız. Mevsılî, c. 4, s, 9; Kasani, c. 4, s, 28. Mevsılî, c. 4, s. 9; Kasani, c. 4, s. 28. 98 Erbay, s. 46. 96 97 43 B. Türk Medenî Hukukunda Nafaka Ana hatlarıyla iaşe, giyim ve mesken ihtiyaçlarının tümünü kapsayan nafaka Medeni Kanununun bazı yerlerinde "Nafaka" bazı yerlerinde de daha dar bir şekilde "iaşe" olarak ifade edilmiştir. Medeni Kanunun 152 ve müteakip maddeleri birinci planda koca ve bazı hallerde karıya, aynı kanunun 257, 262 ve müteakip, 306 ve onu takip eden maddeleri ana, baba veya evlat edinene bir takım sorumluluklar yüklemektedir.99 Böylece bir kısım kişiler diğer bir kısım kişilerin iaşe ve bakımını temin ile yükümlüdürler. Bunun yanında yine Türk Medeni Kanununda "Zarurette bulunan" hısımlara "hali refah" daki100 yakınlarının yardımda bulunmasını zorunlu kılan müesseseler de vardır. Aile hukukunun çeşitli hükümlerinden doğan bu vecibeler genel çizgileri ile "Bakım" ve "Yardım" yükümlülüğü olarak taksim ve incelemeye tabi tutulabilirler.101 1. Bakım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu Bakım yükümlülüğü evlenme ve doğum hadiselerinin vukuunda ortaya çıkmaktadır. Evlenme, kocayı ve bazı şartların gerçekleşmesi halinde kadını bu mükellefiyetle yükümlü kılmakta, doğum hadisesi ise anne babayı müşterek çocukların bakim ve yetiştirilmesiyle sorumlu hale getirmektedir. Bakım yükümlülüğü daha çok rızaen ve dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın yerine getirilmektedir. Ancak yükümlü(karı-koca veya anne-baba) kanunun kendisine yüklediği bu görevi gereği gibi ifa etmediği takdirde tatbikatta Sıyanet, Tedbir ve İştirak Nafakaları adı altında bazı ödemeler yapmaya mecbur tutulmaktadır. Bakım yükümlülüğünün gayesi, alacaklısı durumunda olan şahsın yaşamasını temin ve tedarik edecek bakım, ihtimam ve yardımı kendisine sağlamaktır. Ancak hemen belirtelim ki, bakım mükellefiyetinin alacaklısı, kanunca özel olarak himayeye muhtaç Ergenokon, Yılmaz, Türk Medeni Hukukunda Yardım Nafakaları, İstanbul, 1996, s. 3. T. MK. md. 316/11. 101 Feyzioglu, Necmeddin, Aile Hukuku, İstanbul, 1979, s. 653 99 100 44 görülmüş olduğu için, bu şahıs başka bir yerde müstakil ve devamlı bir gelire sahip olmuş olsa bile yükümlülük, prensip olarak devam eder, sükut bulmaz. Bakım yükümlülüğünü zaruretten doğan yardım yükümlülüğünden ayıran başlıca özelliklerden biri de budur.102 Bakim yükümlülüğünün borçlusu, bakmaya mecbur olduğu şahsın şu ihtiyaçlarını temine mecburdur; Maddi ve fiziki ihtiyaçlar: Medeni Kanunun 151 ve 152. maddelerinin açıklamasına göre; koca, karı ve çocukların, lüzumu halinde ve kanunun öngördüğü şartlar mevcutsa; karı, koca ve çocukların gıda, elbise, tedavi masraflarını temin ile yükümlü olup, ayni zamanda onlara mali ve sosyal durumuna uygun bir mesken temin etmeye de mecburdur.103 Manevi ihtiyaçlar: Bu nevi ihtiyaçlar çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili olarak bazı masrafların yapılmasını gerektirir. MK. nun 151, 164, 265. maddelerinde belirtildiği gibi çocukların yetiştirilmesi, bedeni ve fiziki kabiliyetine göre bir meslek edinmesini sağlamak anne- babanın borcudur. Bakım yükümlülüğünün konusu gerek alacaklının gerekse borçlunun durumlarındaki değişikliklerle orantılı olarak azalıp çoğalabilir. Mesela iştirak nafakasında çocuğun büyüyerek ihtiyaçlarının artması, ana-babanın da iştirak nispetlerinin artmasını gerektirecektir. Bunun gibi yükümlünün mali durumunda meydana gelmesi muhtemel kötüleşme, alacaklının kendine has bir gelire sahip olması veya bir servet edinmiş bulunması, yükümlülüğü ortadan kaldırmamakla beraber kanunun tayin ettiği bazı hallerde de tadilini lüzumlu kılabilir.104 Eşler için bakım yükümlülüğünün başlangıcı evlenme akdidir. Çocuklar lehine bu vecibe doğumla başlar. Bu yükümlülüğün ifası dava yoluyla talep edildiğinde, ödemelerin başlangıç tarihi olarak talep tarihi dikkate alınır.105 Eşlerden birisinin ölümü bakım yükümlülüğünü sona erdirir. Eşlerden birisinin gaip olduğuna hükmedildiğinde de 102 Ergenokon, s. 4. Ergenokon, s. 4. 104 Y. HGK. 20. 9. 1950- 2-88/44. AD. 1951, s. 293-294; Y. 2 HD. 26. 3. 1951-8944/2354 (Saymen F. H. - Ermen S. -Elbir H. K. Turk içt. Kül. c. 4, s. 1069. 105 Y. 2. HD. 12. 05. 0951- 3494/3658 sayılı kararı. 103 45 aynı netice meydana gelir. Çocuklar lehine var olan bakım yükümlülüğü küçüğün reşit olması ile son bulur. Rüşdden sonra bakım yükümlülüğünün devamı mümkün olmayıp, aranan şartlar mevcutsa MK. 315’e göre Yardım Nafakası talep etme hakkı mevcuttur. Uygulamada Bakım Yükümlülüğünü belirtmek için, Sıyanet Nafakası, Tedbir Nafakası, İştirak Nafakası, terimleri kullanılmaktadır. Her birine kısaca değinmekte fayda görüyoruz. a. Sıyanet Nafakası: Medeni Kanun md. 152/2 “evin intihabı, karı ve çocukların münasip vechile iaşesi ona aittir. ” demekle kocanın karısına ve çocuklarına bakmakla yükümlü olduğunu ortaya koymaktadır. MK. md. 161 karı kocadan biri, aile görevlerini ihmal edince diğerine hakimin müdahalesini isteme hakkını vermiştir. Koca için bakım görevi aile görevlerinin başında gelmektedir.106 Birlikte yaşamakta iken kocanın bu husustaki ihmali, karısını kovması, karısını terke zorlaması ve evini terk etmesi şeklinde olmaktadır.107 Böyle bir durumda karı hâkimden kocaya bakım borcunun hatırlatılmasını, bilahare kocanın bu haksız davranışı karşısında gerekli nafakaya hükmedilmesini isteyebilir.108 İşte evlilik birliğinin devamı esnasında birliğin sıyaneti maksadıyla karar altına alınacak nafakaya “Sıyanet Nafakası” denilmektedir. b. Tedbir Nafakası: Boşanma veya ayrılık davası açıldıktan sonra dava süresince eşler ayrı yaşama hakkına sahiptirler. Böyle bir durumda aile konutunda kimin kalacağına hâkim karar verir. Dava devam ederken, ailenin sosyal ve ekonomik durumunu, eşlerin ve çocukların gereksinimlerini çevrelerindeki genel geçim, eğitim ve yaşam standardını, göz önünde tutarak eşlerden birinin diğerine parasal olarak katkıda bulunmasına karar verir. Bu katkı “Tedbir Nafakası” olarak adlandırılır.109 Aile birliği içinde karşılıklı yükümlülüklerin başında gelen ve yasal dayanağını Medeni Yasanın 186. maddesinden alan tedbir nafakası eş ve çocukların yaşabilmelerini Y. 2. HD. 7. 5. 1973–3106/2999 sayılı kararı. Y. HGK. 4. 6. 1974–213/16 sayılı genel kurul kararı. 108 MK. md. 161. 109 Kaçak Nazif, Boşanma-Nafaka-Mal Rejimleri-Velayet, Ankara, Kartal Yayınevi, 2004, s. 418. 106 107 46 sağlayacak yeterlilikte yiyecek, giyecek ve mesken gereksinimleri ile bedensel ve ruhsal gelişmelerine olanak sağlayacak eğitim giderlerini içerir.110 c. İştirak Nafakası: Hâkim dava sırasında çocukların kimin yanında kalacağı, diğer eşin çocukların geçimine nasıl katılacağını da düzenler. Çocuğun bakımına katkı olmak üzere ödenecek nafakaya “İştirak Nafakası” adı verilir. Çocuklar lehine hükmedilen bu nafaka, boşanma davası boyunca ve hatta boşandıktan sonra da devam eder.111 2. Yardım Yükümlülüğünün Mahiyet ve Konusu Türk Medeni Hukukunda ikinci grupta yer alan nafaka ise, “Yardım Nafakası” dır. Bu da belli kan hısımlarına ve evlat edinenle evlatlığa yükletilmiştir. Konusu ve gayesi, yardım edilmediği takdirde zarurete düşecekleri muhakkak bulunan bu kimseler arasında, karşılıklı olarak bir dayanışmanın teminini sağlamaktır. Yardım nafakası MK. md. 315, 316’da düzenlenmiştir. Birinci gruptakilerden gerek kapsam, gerek hukuki sebep, gerekse mükellefiyetler ve yetkili mahkeme bakımından ayrılmaktadır. Yardım nafakası belli kan hısımları arasında söz konusu olduğundan kapsamını ahlak ve hukuk el ele vererek tayin etmiştir. Yardım nafakası sadece belli kan hısımkları arasında söz konusudur. Ancak yardım edilmediği takdirde zarurete düşmeleri muhakkak olan kişiler bu husustaki yükümlülüğe başvurabilirler. Nafaka miktarı ise, alacaklısının zaruretini giderecek ölçü ile sınırlıdır. Bu nedenle yardım nafakasının yükümlülerinin sorumluluğu, bakım nafakası yükümlülerinin sorumluluğuna oranla daha az ve daha sınırlıdır. Nitekim MK. md. 315’e göre “herkes yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir. ” 110 111 Y. HGK. 7. 6. 1988 -2-295/414 sayılı genel kurul kararı. Kaçak, s. 418. 47 Yukarıdaki madde de sayılan akrabaların dışındakilere nafaka vermek ise, hukuki olarak zorunlu değil ancak ahlaki bir görevdir. MK. md. 317’de ana babaları belli olmayan çocukların nafakasının belediyelerce karşılanacağı şeklinde bir hükme rastlanmaktadır. Fakat belediyelerin bu görevi kamu hukuku yükümlülüğü niteliğindedir. Bu sebeple belediyeleri özel hukuk açısından nafaka yükümlüsü olanlar arasında mütalaa edememekteyiz.112 Uygulamada yardım yükümlülüğü yardım nafakası ve yoksulluk nafakası olarak ikiye ayrılmıştır. Şimdi bunlara kısaca değinmek istiyoruz. a. Yardım Nafakası: Belli kan hısımları ile birde evlat edinenle evlatlığı içine almaktadır. Yardım edilmediği takdirde zarurete düşmeleri kesin olan kimseler arasında dayanışma yükümlülüğünü temin etmektedir. Medeni Kanunun 315. md. Yardım nafakasının kimler arasında cereyan edebileceğini düzenlemiştir. Yukarıya doğru usul diye nitelendirdiğimiz ana, baba dede, nine…113 Aşağıya doğru füru diye nitelendirdiğimiz erkek ve kız çocuklar, onların çocukları…114 Uhuvvet niye nitelendirdiğimiz ana-baba bir veya ana bir, baba bir kardeşler, Evlatlık ile evlat edinen.115 Bunların dışındaki sıhrî hısımlar arasında nafaka yükümlülüğü hukuki anlamda yoktur. b. Yoksulluk Nafakası: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Ancak erkeğin kadından nafaka isteyebilmesi için kadının hali refahta bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”116 Medeni Kanunda geçen bu madde yoksulluk nafakasının ne olduğu ve hangi şartlarda bu nafakaya Velidedeoğlu Hıfzı, Aile Hukuku, İstanbul, 1965, s. 455. MK. md. 315. 114 MK. md. 315. 115 MK. md. 257/2. 116 MK. md. 144. 112 113 48 hükmedileceğini belirlemiştir. Ancak bu hüküm tamamen istisnai bir hükümdür. Her boşanma hadisesinden sonra yoksulluk nafakası takdir edilecek diye bir şart yoktur. Yoksulluk nafakası sosyal ve ahlaki düşüncelerle kabul edilmiş bir müessesedir. Maddede sayılan şartlar gerçekleştiği takdirde hakim bu nafakaya hükmedebilir. C. Eşin Nafakasının İslam Hukuku ve Medeni Hukuk Açısından Karşılaştırılması Çalışmamamızın başında şunu belirtmekte fayda görüyoruz. Karşılaştırmayı yaparken tezimizin en başından itibaren ele aldığımız konuların sırasını gözeterek her konunun karşılaştırmasını ayrı bir paragrafta vereceğiz. Amacımız çok fazla teferruata dalmadan genel manada ana hatları ile iki hukuk arasında karşılaştırma yapmaktır. İslam hukukunda nafakanın kapsamına giren maddeler; örfe göre gıda, giyim, mesken, zorunlu ev eşyaları(temizlik eşyaları ve ev için gerekli eşyalar), gerekiyorsa duruma göre hizmetçi, tedavi giderleri, hıdâne ücreti, bazı âlimlere göre nafaka alacaklısının evlendirilmesi, teçhiz ve tekfin maddeleridir.117 Türk medeni hukukunda nafakanın kapsamı konusunda tatbikatta müellifler arasında her ne kadar görüş ayrılıkları görülse de yazarlar genellikle gıda, giyim, mesken, tahsil ve terbiye giderleri ile tedavi masraflarını ve meslek öncesi hazırlayıcı mahiyetteki eğitim giderlerini de, nafakanın kapsamına dâhil etmişlerdir.118 İslam hukukuna göre kadının nafaka alacaklısı olabilmesi ve nafakanın başlaması için aralarında sahih nikâh akdi kurulmalıdır.119 Aynı şart medeni hukukta şöyle belirtilmiştir. “Evlenme merasimin icrası ile evlilik birliği vücut bulur.”120 Evlilik birliği karşılıklı olarak karı kocaya bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Kocaya yüklediği görevlerden biri de “kocanın bakım borcu”dur.121 Uygulamada kocanın bakım borcu, karısının ve çocukların nafakasını karşılamak tarzında adlandırılmaktadır. 117 Bkz. s. 5–17. Y. HGK. 15. 11. 1961–2–14/45, Y. HGK. 13. 3. 1963–2–99/21. 119 Bkz. s. 22. 120 MK. md. 151. 121 MK. md. 152/2. 118 49 Böylece koca evlilik birliğinin kuruluşundan itibaren herhangi bir ön şart ve koşul aranmaksızın karısına karşı bakım borcunu, diğer bir ifade ile karısının nafakasını bakım gücü ölçüleri dâhilinde yerine getirecektir.122 İslam hukukçularının çoğuna göre evlilik nafakasının borçlusu yalnızca kocadır ve bu borca ondan başka kimse iştirak edemez.123 Türk medeni hukukunda her ne kadar bakım borcu kocaya ait bir görev ise de, eşlerin birbirlerine karşı yardım yükümlülükleri unutulmamalıdır. Bakım yükü esas itibarı ile kocanın omuzlarında olmasına rağmen, kocanın sıhhati ve çalışma imkânları bu yükü tek başına üstlenmesine imkân vermediği takdirde, kadının kendi şahsi imkânları ile bu ödevin yerine getirilmesinde kocasına yardımcı olması gereklidir. Zor durumdaki kocanın bunu karısından istemesi hakkıdır.124 Nitekim medeni hukukta şöyle belirtilmektedir. ”Karı maddi ve fiziki yönden birliğin ihtiyaçlarına katkıda bulunmaya mecburdur. ”125 İslam hukukunda iddet nafakası olarak nitelediğimiz, kadının boşanması veya kocadan kaynaklanan bir kusur sebebi ile aralarının ayrılması durumunda, iddet müddeti içerisinde, hamile ise çocuğun doğumuna kadar geçen süre içerisinde kocasından alması gereken nafakaya hükmedilmiştir.126 Medeni hukukta ise, kısmen islam hukukundaki uygulamanın bir benzeri olarak, doğacak olan çocuğun nesebinin tespitinde herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için, kocasının ölümü veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğin butlanına hükmedilen kadın bu durumlarının vukuundan itibaren üç yüz gün geçmedikçe tekrar evlenemez.127 Türk Medeni Hukukunda, her ne kadar md. 95’de üç yüz günlük İddet müddeti ön görülmüş ve ölüm, boşanma, evliliğin butlanı gibi hallede bu süre dolmadan kadının tekrar evlenemeyeceği, kamu yararı açısından bir kural olarak kabul edilmiş ise de, bu süre içerisinde kadının hayatını sürdürebilmesi Feyzioğlu, s. 201, 208. Bkz. s. 28. 124 Feyzioğlu, s. 205. 125 MK. md. 152/2. 126 MK. md. 152/2. 127 MK. md. 95. 122 123 50 ve en zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için hâkimin re’sen dikkate alabileceği “İddet nafakası” şeklinde hukuki bir müessese yoktur. Fakat buna tekabül edecek şekilde iki husus üzerinde durulması gerekir. Bunlar da tedbir nafakası ve yardım nafakasıdır. Tedbir Nafakası: Evlilik bağı boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Bu nedenle kocanın karısına karşı olan bakım borcu en az o tarihe kadar devam edecektir.128 Bu durum karşısında ikame edilen boşanma davsında, kadın ister davacı olsun ister davalı olsun, dava süresince ve kararın kesinleşmesine kadar ayrı yaşamaya hak kazandığı129 kocasından bakım borcunu yerine getirmesini istemeye hakkı vardır.130 Uygulamada daha önce de belirttiğimiz gibi buna tedbir nafakası denilmektedir. Yoksulluk Nafakası: Medeni Kanun md. 144’e göre “Kabahatsiz olan karı yahut koca boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse, diğeri boşanmaya sebebiyet vermemiş olsa dahi, kudretiyle mütenasip bir surette bir sene müddetle nafaka itasına mahkûm edilir.131 Bu hüküm tamamen istisnaidir. Her boşanma olayının sonunda “yoksulluk nafakası” söz konusu olamaz yoksulluk nafakası sırf sosyal ve ahlaki düşüncelerle kabul edilmiş bir müessesedir.132 128 MK. md. 152. MK. md. 162/2. 130 Y. 2. HD. 7. 5. 1974–2017/2830. 131 MK. md. 144, 3444 sayı ve 4. 5. 1988 tarihli değişiklikle tekrar düzenlenmiştir. Yeni düzenleme şöyledir. “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için kadının hali refahta bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” Yeni düzenlemenin getirdiği en büyük yenilik, bir yıllık süreyi kaldırmış olması ve süresiz olarak nafaka isteyebilme hakkını getirmiş bulunmasıdır. Eski madde yalnız kabahatsiz karı yahut kocaya nafaka isteme hakkını tanımışken yeni değişiklik “…kusuru daha ağır olmamak şartıyla…” ibaresini getirerek buna da bir değişiklik getirmiştir. 132 Erbay, s. 47. 129 51 İKİNCİ BÖLÜM GARABET SEBEBİYLE NAFAKA(USUL-FÜRU VE CİVAR HISIMLAR NAFAKASI) I. GİRİŞ İslam hukukunda kişilere ferdi sorumluluklar yanında, içtimai, sosyal bir takım sorumluluklar da yüklemiştir. Yardıma muhtaç veya yardım yapılmadığı takdirde zarurete düşecek kişiye diğer kişilerin imkânları nispetinde yardımda bulunması her ne kadar ahlak kurallarının emrettiği bir durum ise de, bu kurallara uyulmadığı takdirde hukukun buna bir müdahalesi de söz konusu değildir. Bu tür prensiplere riayetsizlik toplumun menfaatini zedeleyecek ve toplumun düzenini bozacak bir duruma geldiğinde hukuk bunları himayesine almakta bu kuralların uygulanmasını temin etmektedir. Yardım edilmediği takdirde zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayıp sıkıntıya ve dara düşecek olan sıradan birisi değil de hukuksal anlamda aramızda bağ bulunan bir yakınımız ise, ona yardım etmememiz toplum nizamını bozacak, sosyal dengeyi zedeleyecektir. İşte böyle bir durumda hukuk devreye girecek ve her ne kadar ahlaki yönü ağır basan bir konu olsa da bu meseledeki yükümlülüğü bize yükleyecektir. İşte bu durum da yakınlar arasındaki yardım ilişkisi hukuk ile ahlakın birbirlerini destekledikleri başlıca müesseselerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile fertleri arasında (burada kastedilen en geniş manadaki ailedir.) olması gereken yardım ilişkisi, sosyal dayanışma; birinin dara, sıkıntıya düşmesi halinde diğerinin onun yardımına koşması ahlaki bir sorumluluk gibi gözükmekle birlikte hukukun tayin ettiği yakın akrabalar arasında olunca kanuni bir borç olma özelliği kazanacaktır.1 Özel hukuku alakadar eden onun tarafından müeyyidelendirilen bu kanuni borç, bir aile yardım müessesesi olarak mütalaa edilmelidir. Nafaka borcu; bir şahsın, 1 Erbay, s. 73 hukukun tayin ettiği derecedeki yakınına, zarurette bulunduğu, bu zaruretten kendi imkânları ile kurtulamadığı takdirde yaşaması için lüzumlu yardımı temin etmesidir.2 İslam hukukunda yiyecek, içecek, giyim ve mesken giderleri olarak kapsamı tayin edilmiş bulunan nafaka, karı-koca arasında evlilik birliğinin varlığına dayandırıldığı gibi, aralarında kan hısımlığı bulunanlar bakımından da nesebe dayandırılmıştır.3 Bu bakımdan islam hukukunda muhtaç kişilerin nafaka ihtiyaçlarının giderilmesi, hısımlarına terettüp eden mali bir vecibedir. Bu hukuki statünün temeli ise taraflar arasındaki nesep ilişkisine bağlıdır.4 A. Evlilik nafakası ve hısımlık nafakası arasındaki farklar. Evlilik nafakasında her halükarda nafaka sorumlusu kocadır. Yani nafaka borçlusu ve alacaklısı değişmiyordu. Koca her zaman borçlu, kadın ise her zaman alacaklı durumda idi. Hısımlık nafakasında taraflar değişebilir. Usul nafaka borçlusu olup füru nafaka alacaklısı olabilir veya tam tersi olması da mümkündür. Evlilik nafakasında hâkimin takdirinden veya tarafların anlaşmalarından sonra zaman aşımı söz konusu değil iken, hısımlık nafakasında zaman aşımı söz konusudur.5 Evlilik nafakasında nafaka alacaklısı olan kadının ihtiyaç halinde olmasına gerek yoktur. Kadın zengin olsa dahi kocası kadının nafakasını temin etmek mecburiyetindedir. Hısımlık nafakasında ise, nafaka alacaklısı olabilmenin şartı mutlaka ihtiyaç halinde bulunur olmaktır.6 Özcan, s. 88. İbni Kudame, c. 9, s. 345. 4 Erbay, s. 73. 5 Serahsi, c. 5, s. 184; İbni Kudame, c. 9, s. 233. 6 Özcan, s. 89. 2 3 53 B-Hısımlık Nafakasının Şer’i Delilleri 1. Kitap İslam hukukunda kitaptan kast olunan Kur’an-ı Kerim’dir. İslam hukukçuları şu ayeti kerimeleri hısımlık nafakasının delillerinden saymışlardır. 1. “…Ana-babaya iyilikle muamele edin.”7 2. “…Biz insana ana- babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik…”8 3. “…Hem bana hem de ana-babana şükret…”9 Yukarıda saydığımız ayeti kerimeler füru hısımların usul hısımlarına bakmasının delillerinden sayılmış, İslam hukukçuları bu ayeti kerimeleri bu konuda delil kabul etmişlerdir.10 4-“Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (sütanne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, sütanneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah’tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür. ”11 İslam hukukçuları bu ayeti kerimeden pek çok hüküm çıkarmışlardır. Bunların konumuzla da ilgili görülen belli başlı olanlarını şöyle sıralayabiliriz. İsra 17/23. Ankebut 29/8. 9 Lokman 31/14. 10 Kâsanî, c. 4, s. 47; İbni Kudame, c. 9, s. 259 . 11 Bakara/233. 7 8 54 Usulün füru nafakasından sorumlu olduğu,12 Annenin çocuğunu emzirme mükellefiyeti,13 Usul ve füru arasında bazısı gayri Müslim de olsa nafaka mükellefiyetinin bulunduğu, Hısımlık nafakasının meşruiyeti14 5- “…Onlara öf bile deme…” bazı hukukçular bu ayeti kerimeden hareketle usulün fakir olmasının nafakayı hak kazanması için delil olacağına kanaat getirmişlerdir.15 2. Sünnet İslam hukukçularının hısımlık nafakasının delilleri konusunda ele aldıkları pek çok hadis vardır. Bunlardan belli başlılarını buraya alacağız. 1-“Kişinin yediğinin en güzeli kendi kazandığından yediğidir. Evladı da kişinin kazandığındandır. O halde çocuklarınızın kazandığından muhtaç olduğunuzda muhtelif şekillerde yiyin. ”16 2- Bir şahıs yanında babası olduğu halde Hz. Peygambere gelerek “Ey Allah’ın Rasulü! Ben hali vakti yerinde olan birisiyim. Babamın da malı mülkü vardır, buna rağmen benim malımdan almak istiyor.” der. Hz. Peygamber cevap olarak, “Sen ve malın babana aitsiniz.” buyurur.17 Fakihlerin çoğu bu hadislere dayanarak fakir olan usulün nafakasından füruun sorumlu olduğu hükmünü çıkarmışlardır.18 Kâsanî, c. 4, s. 48. Mevsılî, c. 4, s. 10. 14 İbni Kudame, c. 9, s. 256. 15 Mevsılî, c. 4, s. 10. 16 Ebu Davut, Buyu 77; İbni Mace, 2/769;Ahmet b. Hanbel, 2/214. 17 Ahmet b. Hanbel, 2/179, 204; İbni Mace, 2/214. 18 Serahsi, c. 5, s. 228; Kâsanî, c. 4, s. 48. 12 13 55 3- “…Elindeki malî imkânını önce kendin için kullan, artanını aile fertlerin için, yine artacak olursa onu da akrabaların için harca. ”19 4- Hz. Peygambere gelip, “Kime iyilik edeyim Ya Rasülüllah?” diye soran bir sahabeye Efendimiz (sav): “Önce annene, sonra babana, sonra kız ve erkek kardeşlerine, sonrada yakın olan mahrem akrabalarına”20 diye cevap vermiştir. Yukarıda belirtilen hadisi şerifler hem hısımlık nafakasının meşruiyetini, hem de hangi sıranın takip edileceğini bize bildirmektedir. 3. İcma Tatbik alanının çerçevesi konusunda değişik görüşler olmakla birlikte, İslam hukukçuları arasında hısımlık nafakasını meşru olmadığını iddia eden hiç bir müçtehit yoktur.21 4. Akıl Zaruret içinde bulunan kimselerin ihtiyaçlarının hali vakti yerinde olan yakınlarınca karşılanması insan aklının da kabul ve meyil ettiği bir çözüm tarzıdır. Esasen insan yapısının temelinde bulunan meyillere aklın ters düşmesi ve onları makul bulmaması düşünülemez. Çaresizlik ve acziyet içindeki yavrularını türlü zorluklarla büyütüp yetiştirme zahmetine katlanan anne ve babalara yarın himayeye ve bakıma muhtaç bir vaziyete düştükleri durumda da evlatlarının bakması akıl ve vicdan sahibi her insanın ihmal etmemesi gereken bir sorumluluktur. Çocukların zaruret içerisinde bulunan anne- babalarının iaşe, giyim ve mesken gibi zaruri ihtiyaçlarını karşıladığı durumlarda bile onların haklarının ancak küçük bir kısmını ödemiş olabilecekleri tartışma konusu olurken, çocukların bunu bile anne- babalarından esirgemeleri herhalde 19 Ahmet b. Hanbel, 3/369. Buharî, Edep 30; Ebu Davut 5/61; Darekutni, 3/44, Hakim 4/150. 21 İbni Kudame, c. 9, s. 275. 20 56 insan aklı ve insafı ile bağdaşmayacak bir durumdur. Ana-baba ile evlatlar arsındaki kurulan bu ilişki aynı şekilde dede-nine ve torunlar arasında da kurulabilir.22 Yaşanılan toplum içerisinde her insan zaman zaman bir başka insana veya insanlara ihtiyaç duyar. Böyle bir durumda insanın aklına ilk gelen kendi etrafında bulunan yakın akrabalarıdır. Aramızda nesep bağı bulunmayan yabancılardan isteyemeyeceğimiz her türlü istek ve taleplerimizi onlardan isteyebilir, onlardan yardım umarız. Eğer bir gün onlarda dara, sıkıntıya düşüp, yardıma muhtaç hale gelirlerse, bizimde onlara yardım etmemiz akla en uygun hareket tarzıdır. İleride birbirlerinin mirasçısı olacak ve bir birleri ile evlenemeyecek derecede aralarında yakınlık bulunan kişilerin zarurete düştüklerinde, güçleri yettiği halde birbirlerine yardım elini uzatmamaları aklın kabul edemeyeceği bir iştir.23 C. Hısımlık nafakasının başlaması ve son bulması 1. Başlangıcı Hanefilere göre nafakanın başlangıcı, nafaka takdir tarihidir. Bu takdir tarafların mukavelesi veya mahkeme kararıyla belirlenir. Ancak mükellefin kendisi ile anlaşmak mümkün olmadığında, alacaklının nafaka takdiri için mahkemeye müracaatı da mümkün değilse, usul ve füru nafakasının başlangıcı ihtiyaç halinin ortaya çıktığı an nafaka mükellefiyeti borçlu için başlar.24 2. Son Bulması a. Taraflardan birisinin ölmesi ile Nafakanın varlığı aynı anda tarafların hayatta olmasına bağlıdır. Çünkü nafaka, ihtiyaç halindeki yakının zaruretten kurtarılıp hayatını devam ettirmesine medar olacak, mutlak surette kişiye bağlı bir haktır. Miras yoluyla da diğer borçlarda olduğu gibi 22 Erbay, s. 76. Kâsanî, c. 4, s. 48. 24 Serahsi, c. 5, s. 184, 195, 196; Mevsılî, c. 4, s. 6, 7. 23 57 intikal etmez. Bu sebeple taraflardan birisinin ölmesi halinde nafaka mükellefiyeti sona erer.25 b. Nafaka alacaklısının mali durumunun düzelmesi ile Hısımlık nafakasının taraflar arasında hukuki anlamda bağlayıcılık kazanabilmesinin en öneli şartı; alacaklı tarafın mali gücünün iyi olmaması, geçimini sürdürmede sıkıntıya düşmesi şartıdır. Eğer nafaka alacaklısı olan kimse mali durumunu düzeltmiş, kimseye muhtaç olmadan geçimini sürdürebilecek seviyede zenginliğe kavuşmuş ise, bu durumda bu kişinin nafaka alacaklısı olması söz konusu olamaz. Çünkü nafakayı lüzumlu kılan en önemli sebep ortadan kalkmıştır. Hısımlık nafakasının en önemli şartı ortadan kalkınca sorumlulukta ortadan kalkmış demektir. Mesela nafakası babası tarafından karşılanan bir çocuk, kendisine gelir getiren bir işe girip kendine yetecek miktarda para kazandığı takdirde babasından nafaka borcu düşecektir. Çünkü nafakanın sebebi olan ihtiyaç durumu bu çocuk açısından ortadan kalkmıştır.26 c. Nafaka alacaklısının acizliğinin son bulması Kişinin nafaka alacaklısı olması her zaman direk fakirlik sebebiyle olmayıp, bezende bedeni bir sakatlık sebebiyle çalışamamaktan, kendi ihtiyaçlarını görememekten kaynaklanabilir. Aslında bu durumda dolaylı olarak fakirliğin sebebi olsa da burada gerçek sebep kişide bulunan bir rahatsızlık sebebi ile çalışamamaktan kaynaklanmaktadır. İşte bedeni bir rahatsızlık sebebi ile çalışma imkanı ortadan kalkıp nafaka alacaklısı olan kimse bu rahatsızlığından kurtulup, tekrar eski sağlığına kavuşup kendi ihtiyaçlarını görebilecek duruma geldiğinde nafaka alacaklısı olma hakkını kaybeder. d. Kız veya kadın nafaka alacaklısının evlenmesi ile İslam hukukunda kız veya kadın evlenmedikleri takdirde eğer kendilerine yetecek mali imkânları da yoksa nafaka alacaklısı olma hakkına sahiptirler. Çünkü onlar 25 26 Kasani, c. 4 s. 46; Mevsılî, c. 4, s. 6. İbni Kudame, c. 9, s. 257 58 kadın olmaları sebebiyle başlangıç itibarı ile aciz sayılmışlardır. Bu sebeple anne-baba nasıl ki evlenmeden önce evlatlarının nafaka sorumluluklarını yerine getiriyorlarsa, aynı şekilde kocası ölen, boşanan veya nikâhı fesih edilen kızlarının nafakasını da temin etmek mecburiyetindedirler. Ancak nafaka alacaklısı olan bu kız veya kadınlar, evlendikleri takdirde nafaka sorumlulukları kocalarına geçeceğinden anne-babalarından nafaka sorumluluğu düşecektir.27 e. Erkek çocukların ergenlik çağına ulaşması ile Küçük çocukların nafakaları babaları tarafından karşılanmalıdır. Burada küçük çocukların kız veya erkek olmaları önemli değildir. Eğer küçük çocukların kendi mal varlıkları varsa ilk etapta nafaka masrafları kendi mallarından tedarik edilecektir. Eğer küçük çocukların malları yoksa nafaka sorumluluğu babalarına aittir. Kız çocuklarının nafaka sorumluluğu evlenmelerine kadardır. Erkek çocukların nafaka mükellefiyeti ise akıl baliğ olmalarına kadardır. Ergenlik çağına ulaşan çocuk artık çalışıp kazanmaya güç yetirebilir. Kendi ayakları üstünde durabilir. f. Nafaka borçlusunun zenginlik halinin ortadan kalkması ile Hısımlık nafakasında daha öncede belirttiğimiz gibi iki tarafta da belli şartlar olması gerekmektedir. Yukarıda sayılan nafaka alacaklısına ait şartlar yanında, nafaka borçlusu olan kişide de bir takım şartlar olması gerekmektedir. Bunların en önemlisi ise nafaka borçlusu olan kimsenin bu sorumluluğu yerine getirebilecek mali güce sahip olmasıdır. İşte nafaka borlusu olan kimsenin hangi sebeple olursa olsun eğer bu imkânı ortadan kalmış ise nafaka borcundan kurtulacaktır. g. Nafaka borçlusunun çalışıp kazanma imkânının ortadan kalkması İleride de görüleceği üzere füru hısımların usul hısımlarının nafaka borçlusu olabilmeleri için zengin olmaları şartı yoktur. Fakir bile olsalar çalışıp kazanma imkânı olduğu müddetçe fakir usullerin nafakaları ile mükelleftirler. Ancak bu kişilerinde eğer 27 Serahsi, c. 5, s. 253 59 çalışıp kazanma imkânı herhangi bir sebeple ortadan kalkmış ise; bu durumda nafaka borcu bunlardan düşecektir.28 h. Ön sıralarda bulunan nafaka borçlularının ödeme gücüne kavuşmaları ile Daha sonra üzerinde ayrıntılı duracağımız üzere hısımlık nafakasından nafaka borçluları arasında bir sıralama söz konusudur. İlk planda birinci derecede olan sorumlu daha sonra ikinci derecede olan sorumlular nafaka mükellefiyetini yerine getireceklerdir. İşte mesela birinci derecede bulunan bir kişi nafakayı ödeyemeyecek durumda olması sebebiyle kendinden sonraki bu sorumluluğu yerine getirse, ancak daha sonra birinci sırada bulunan bu kimse ödeme gücüne kavuşsa; nafaka sorumluluğu ikinci sırada olan kimseden düşer ve birinci sırada olan kişi nafaka ile sorumlu olur.29 II. FÜRU HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI, USUL HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU OLMA DURUMLARI A. Giriş Konumuza giriş yapmadan önce usul ve füru kavramlarının ne olduğuna bakmakta fayda vardır. İslam hukukunda bir şahsın füruu; birinci derecede o şahsın dünyaya getirdiği veya kendi sulbünden gelenlerdir. Bir kadının dünyaya getirdikleri onun füruudur. Erkeğin kendi sulbünden ve nikâhlı karısından olanlarda onun füruudur. Bir kişinin kızının dünyaya getirdikleri ile oğlunun nikâhlı karısından olan çocukları da o kişinin ikinci derecede füruudur. Bu torunların dereceleri ne kadar ilerlerse ilerlesin herhangi bir derece sınırlaması olmadan her derecedeki şahıs “füru” kavramının içine girer. 28 29 Serahsi, c. 5, s. 253. Özcan, s. 138 60 Aynı şekilde islam hukukunda bir kişinin usulü, birinci derecede o şahsın anababası ile ikinci derecede dede ve nineleridir. Bu dereceler ne kadar ilerse ilerlesinler her usul derecesindeki şahıs “usul” teriminin kapsamındadır.30 Kişiler arasında usul ve füru münasebetine varlık kazandıran ve böylece hısımlık bağını tesis eden hukukî unsur, nesep rabıtasıdır. Nafaka hükümleri bakımından alacaklı ve borçlu kimseler arasında nesep alakasının bulunması şarttır. Aralarında nesep bağı bulunmayan şahıslar arasında nafaka hükümlerinin tatbiki mümkün değildir. Mesela islam hukukunda evlatlık edinme müessesesi olmadığından ve evlat edinenle evlatlık arasındaki bağ nesep esasına değil de, akde dayandığından evlatlık ile evlat edinen arsında nafaka hukuku tatbik edilmemektedir.31 Çocuk dünyaya geldiğinden kendi ihtiyaçlarını görebileceği devreye kadar geçen zaman içerisinde daha ziyade annesi veya onun yerini alabilecek kadınların bakım ve ilgisine ihtiyacı vardır. İslam hukukunda bu devreye “hidane müddeti” denir. Hukukî terim olarak hidane; kendi işlerini göremeyecek çağdaki çocuğa yetkili olan kimsenin muayyen süresi içinde bakması ve onu terbiye etmesi hak ve görevidir.32 Bu hakka sahip kadın bulunmadığı takdirde bu hak çocuğun en yakın erkek hısımlarına intikal edecektir. Hidane hakkı sahibi erkek ise “hadin”, eğer bu hak bir kadına aitse, “hadine” denir.33 Hadine, çocuğun bakımına, yetiştirilip terbiye edilmesine büyük gayret sarf etmektedir. İslam hukuku açısından da bu kimseye “hadine ücreti” ödenmesi ilkesi kabul edilmiştir. Bu ücret nafakanın kapsamından sayılmıştır.34 Süt devresinde olan çocuğun diyaneten annesi tarafından emzirilmesi konusunda âlimler ittifak etmekle birlikte35 hukuken annenin bundan mesul olup olmadığı konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. 30 Serahsi, c. 5, s. 226. Ebu Zehra, s. 423, 424. 32 Mevsılî, c. 4, s. 14; Erdoğan s. 166. 33 İbni Kudame, c. 9, s. 278. 34 Özcan, s. 27, 195; Erbay, s. 18. 35 Serahsi, c. 5, s. 208. 31 61 Malikilerde anne evli olduğu ve ric’i talak ile iddet beklediği süre içerisinde çocuğunu emzirmek mecburiyetindedir. Cumhura göre ise, anne çocuğunu normal şartlarda emzirmek mecburiyetinde değildir. Mecbur olması için aşağıdaki şartlar gereklidir. Çocuk başka kadının memesini almıyor ise, Sütanne bulunamıyor ise, Sütannenin nafakasını ödemeye nafaka sorumlusunun gücü yetmiyor ise, Bu şartlar tahakkuk ettiğinde anne çocuğunu emzirmek mecburiyetindedir. Cumhura göre, kadın çocuğun babası ile evli olduğu ve iddet müddeti içerisinde olduğu sürece emzirme ücreti alamaz. Ancak aradaki nikâh bağı bitmiş ise o zaman emzirme ücreti alabilir.36 Süt devresinde bakıma muhtaç olan çocuğa bu yöntemlerle bakma mecburiyeti vardır. Ancak süt devresinin sonunda da çocuk bakıma muhtaç hale gelebilir ve yardıma ihtiyaç duyabilir. İşte çocuğun nafaka mükellefiyetinin devam ettiği ergenlik devresine kadar da nafaka mükellefiyetine sahip kimseler bu çocuğa bakmak zorundadır. İslamın en temel gayelerinde biride “neslin muhafazası”nı temin etmektir. Şimdi usulün nafaka borçlusu füruun da nafaka alacaklısı olmasının şartlarını sıralayalım. B. Nafaka Alacaklısı Füruda Aranan Şartlar 1. Fakirlik Hali Hısımlık nafakasındaki fakir, nafaka kapsamına giren ihtiyaçlarını kendi imkânları ile karşılayamayan kimsedir.37 36 37 Zuhayli, c. 10, s. 7274- 7277. İbni Kudame, c. 9, s. 257, 258 62 Küçüklük devresinde yani buluğa kadar olan süre içerisinde çocuğun nafakasını temin konusunda şu sıra takip edilecektir. Eğer çocuğun kendisine ait malı varsa nafaka masrafları bu maldan karşılanacaktır. Küçük çocuğun eğer gayrimenkul türü malı varsa çocuğun nafakası temin için bunlar paraya çevrilebilir.38 Eğer çocuğun nafakasını karşılayacak böyle bir malı da yoksa bu durumda çocuğun nafaka masrafları usulüne aittir. Eğer küçüğün şu an malı yok ise; ancak ileride malının olması ihtimali varsa yine usulü çocuğun nafakasını temin eder. Daha sonra küçüğün sahip olduğu mal varlığına rucu edebilir. Ancak küçüğün bu malına rucu edebilmesi için şu şartlardan birisinin mutlaka olması gerekir. Usul küçük çocuğun nafaka masraflarını mahkeme kararıyla yapmış olmalı, Usul küçük çocuk için yaptığı nafaka harcamalarına dair şahit getirmelidir. Bu iki şarttan birisi yerine geldiği takdirde usul yaptığı harcamayı daha sonra geri alabilir. Buluğdan sonraki ergenlik döneminde çocuğun fakir olmasına gelince; bu denemde çocuğun usulünden nafaka alabilmesi için fakirlik yeterli sebep olmamakta buna ilaveten çalışmaktan aciz olma şartı da aranmaktadır. İslam hukukunda nafaka konusunda erkek çocuklar ile kız çocukların süreleri arasında farklılık bulunmakta; erkek çocukların nafaka mükellefiyeti yukarıda belirtildiği gibi buluğ ile sınırlı iken; kız çocukların nafaka sorumluluğu evleninceye kadar devam etmektedir.39 Evlendikten sonra bu sorumluluk kocasına geçmektedir. Evlenen kadının kocasının ölmesi veya boşanmaları durumunda nafakasını karşılayacak füruu yoksa yine bu kadının da nafaka sorumluluğu usulüne aittir.40 Hindiye, FETAVA, Komisyon, Beyrut, Darel Kütübi İlmiyye, 2000, c. 1, s. 581. Serahsi, c. 5, s. 223. 40 Mevsılî, c. 4, s. 11. 38 39 63 2. Gelir Temininden Aciz olmak İslamın ön gördüğü ve salim aklında kabul ettiği kişinin çalışma imkânı ve gücü varsa kendisinin çalışıp kazanması ve kendi kazancını yemesidir. Ancak bazen kişinin elinde olmayan değişik sebeplerle kişi çalışmaktan aciz kalabilir. İşte bu durumda olan kişinin hayatını devam ettirecek nafaka ihtiyacının da mutlaka karşılanması gerekmektedir. Bu sorumlulukta yine usulün görevidir. Kişinin çalışmaktan aciz olması farklı sebeplere dayanabilir. Kişinin bedenindeki, organizmasındaki bir eksiklik veya kusur sebebi ile çalışma imkânından mahrum kalması gibi, bu kusur veya hastalık doğuştan olabileceği gibi sonradan herhangi bir sebeple olmuş ta olabilir. Körlük, topallık, sağırlık, ellerinin olmaması vs. bunları çoğaltmamız mümkündür. Aynı şekilde bedende olmayıp kişinin psikolojik olarak iç dünyasındaki rahatsızlık ve hastalıklar islam hukukçuları tarafından özür kabul edilmiştir. Yukarıda da zikri geçtiği üzere buluğ çağına gelmemiş erkek çocuklar ile41 evlenmemiş kızların veya dul kalmış kadınlar da42 islam hukukçuları tarafından çalışmaktan aciz kabul edilmişlerdir. İlim tahsili ile meşgul olan kimselerde islam âlimlerince çalışmaktan aciz kimselere kıyasla aynı hükmün içerisinde yer almaktadırlar.43 Ancak burada bazı âlimlerin üzerinde hassasiyet gösterdiği bir hususu belirtmekte yarar vardır. Kimi âlimlere göre eğer kişinin tahsil ettiği ilim islamın tasvip etmediği, islama aykırı bir ilimse bu durumda bu kimsenin nafakasından nafaka borçlusu sorumlu değildir. Bunun yanında bazı durumlarda vardır ki, kişinin hürriyetinin ortadan kalkmasına sebep olduğu için çalışmaktan aciz kalmış olur. Askerlik durumu, herhangi bir suç sebebi ile hapse girmeyi bunlardan sayabiliriz. Bu durumlarda olan kişilerin nafaka sorumlusu ilk etapta devlet olmakla birlikte, bu kişilerin hısımlarına karşı olan 41 Serahsi, c. 5, s. 223. Mevsılî, c. 4, s. 11. 43 İbni Abidin, c. 2, s. 614) 42 64 nafaka sorumlulukları, ikinci sırada bulunan hısımları tarafından karşılanır. Bu haller geçici, arızi hallerden sayıldığından bu durum ortadan katlığında, ikinci sırada bulunan nafaka sorumluları, asli sorumlulara rucû haklarını kullanabileceklerdir.44 3. Nafaka Alacaklısı Füruun Hür Olması Şarttır. Esarette bulunan bir kimsenin nafakası da kendisini esarette tutan kişiye aittir. Köle ise efendisine, esarette bulunuyorsa yukarıda da zikredildiği gibi devlete aittir. 4. Nafaka Alacaklısı Füruun Harbi Olmaması Şarttır. İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre usul-füru arasındaki nafakaya din ayrılığı mani değildir.45 Ancak usul ve fürudan birinin müste’men olması sebebiyle harbi olması karşılıklı olarak nafakaya manidir. Ancak usul ve füru arasındaki bağ zimmî ilişkisi ise bu durumda usul ve füru nafakası devam edecektir. Hanbelîlere göre usul ve füru arasında mirasçılık ilişkisinin olması şarttır.46 Onlara göre din ayrılığı gibi bir sebeple usul ve füru arasında miras cereyan etmez. Aynı şekilde nafaka hükümleri de cereyan etmez. C. Nafaka Borçlusunda Aranan Şartlar 1. Zengin Olmak İslam hukukunda bir kimsenin bir şey ile sorumlu olabilmesi için, bu kişinin o işi yapmaya güç yetirebilir olması şarttır. Burada konumuzla bağlantılı olarak ta nafaka vermekle sorumlu olan kimsenin nafakayı verecek zenginlikte olması veya çalışıp kazanma imkânının olması gerekmektedir. Tabi burada zenginlik mefhumundan ne anlaşıldığı konusu da islam âlimleri arasında tartışılmıştır. Kimilerine göre zenginlik, “zekâtta aranan nisap şartı” iken, Ebu Özcan, s. 131- 135; Erbay, s. 99–101. Serahsi, c. 5, s. 222 46 İbni Kudame, c. 9, s. 259 44 45 65 Yusuf’a göre, ”fitre vermeyi gerektirecek mal varlığına sahip olan kişi” zengin sayılmıştır.47 İmam Muhammet, Maliki, Şafi ve Caferi fukahasına göre ise, “kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu şahısların bir günlük nafakasını karşıladıktan sonra ihtiyaç fazlası olarak elinde geliri kalan gündelikçi, bu kalan fazlalık nispetinde zengindir. ”48 Yapılan bu tarifler içerisinde bizce isabetli görülen son tanımdır. Çünkü kamu hukuku açısından zenginliğin ölçüsü nisaptır. Zekâtta olduğu gibi. Ancak özel hukuk acısından ödeme gücüne sahip olmaktır. Buna göre ihtiyaç fazlası mala sahip kimse nafaka mükellefiyeti açısından zengin sayılır ve nafaka vermesi üzerine borç olur.49 Hanefi mezhebinde nafaka borçlusu olan kişinin kadın veya erkek olması durumunda şartlarının farklılık arz ettiğini belirtmekte yarar vardır. Eğer nafaka borçlusu olan usul, kadın ise, bu durumda sadece zenginlik şartı gerekip, çalışma gücüne sahip olup olmaması önemli değildir. Ancak nafaka borçlusu olan usul erkek ise, zengin olması şartı veya çalışıp kazanma imkânının olması gerekmektedir. Bu durumda nafaka sorumlusu olan usul zengin değilse, ama çalışma imkânı ve gücü varsa Hanefi mezhebinin görüşüne göre nafaka alacaklısı tarafından nafakayı temin için icbar edilebilecektir. Diğer mezhepler ise, nafaka sorumlusu olan usulün kadın veya erkek olması konusunda bir ayrım yapmamışlardır. Kadın veya erkek usulün nafaka sorumlusu olabilmesi için yukarıda belirtilen zenginlik şartlarını taşıması gerekir. Zengin değil ise usul nafaka sorumlusu olmayacaktır. Zira bu durumda ileride ayrıntılı göreceğimiz üzere kendisi nafaka alacaklısı konumundadır.50 2. Hür Olmak Usulün füruun nafakası ile sorumlu olabilmesi için hür olması şarttır. Zira hür olmadığı durumda kazanma gücüne sahip değildir. Hem de kendisi hürriyetini kısıtlayan 47 Serahsi, c. 5, s. 224. Mevsılî, c. 4, s. 12. 49 Erbay, s. 104. 50 Hindiye, c. 1, s. 581; Özcan, s. 163. 48 66 kişi tarafından nafaka alacaklısı konumundadır. Yani onun nafakası başkası tarafından karşılanırken, bir başka kişi için nafaka sorumlusu olması düşünülemez. 3. Nafaka Yükümlüsünün Harbi olmaması Usulün fürun nafakasından sorumlu olabilmesi için harbi olmaması şarttır. Taraflardan birinin harbi olması nafaka sorumluluğunu ortadan kaldırır.51 4. Usul-Füru Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Varlığı Hanbelî mezhebine göre usul-füru arasında nafaka hukukunun cereyan edebilmesi için aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması gerekmektedir.52 D. Füruun Nafaka Alacaklısı, Usulün de Nafaka Borçlusu Olması Durumundaki Yükümlülük Sırası ve Borç Nispetleri Nafaka alacaklısı olan füruun birden fazla nafaka sorumlusu olan usulü varsa bu durumda öncelik neye göre belirlenecek ve bu kişilerin borç oranları ne ile tespit edilecektir? Bu konuda mezhepler arasında farklı görüşler olmakla birlikte Hanefi mezhebi bir takım ölçütleri esas almıştır. Mükellefin alacaklıya yakınlığı, mükelleflerin sayıları, ödeme güçleri, alacaklı vefat ettiği takdir de ondan mükellefin alacağı miras oranları nafaka borçluluğu tertibine tesir eden ve mükellefiyetlerdeki hisse nispetlerini düzenleyen hukuki amillerdir.53 Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şu ihtimalleri göz önüne almak gerekir. 1. Baba Sağ İse, Bu durumda âlimlerin iki farklı görüşü vardır. 51 Serahsi, c. 5, s. 228. İbni Kudame, c. 9, s. 259. 53 Özcan s. 231. 52 67 a. Füruun nafakasından anne- baba müştereken miras payları oranında sorumludurlar. Ergenlik çağına henüz ulaşmamış çocukların nafaka sorumlularının baba olduğunda ittifak vardır. Çünkü babanın küçük çocuğu üzerinde velayet hakkı vardır. Bu durumda da küçük çocuklar babanın kendi nefsi konumundadırlar. Bu sebepledir ki küçük çocukların fıtır sadakalarını vermekte babaları üzerine bir borçtur. Baba kendi nafakası temin durumunda nasıl ki başkası ona iştirak etmiyorsa küçük çocukların velayeti kendisinde olduğundan nafaka sorumlusu da sadece babadır.54 Ergenlik çağına ulaşan çocukların nafakaları ise anne- baba tarafından mirastaki payları oranında 2/3’ü baba tarafından, 1/3’ü anne tarafından karşılanacaktır.55 Bu görüş bir kısım Şafiler tarafından benimsenmiş56 olmakla birlikte Hanefiler arasında fazla revaç bulmamıştır.57 b. Yaş Durumuna Bakılmaksızın Füruun Nafakasından Sadece Baba Sorumludur. Çocukların küçüklük büyüklerine bakılmaksızın nafakalarından sadece babaları sorumludur. Babanın zengin olması şartı ile çocukların nafakalarından babalarından başkası anneleri dâhil mesul değildir. Bu görüş Hanefilerin, Maliki, Şafii ve Hanbelîlerin benimsediği görüştür.58 2. Babanın Fakir Olması İhtimali Babanın fakir olması kendisini nafaka sorumluluğundan kurtarmamaktadır. Nafaka alacaklısı olan kişiler ister küçük olsun, ister büyük olsun, ister kız olsun, ister erkek olsun bunların nafakasını temin ile baba sorumludur. Baba fakir ise bile bunların nafakasını temin için uğraşmalı çalışmalıdır. Zira Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Eli İbni Abidin, c. 2, s. 929, 930. Serahsi, c. 5, s. 222. 56 Şirbini, c. 5, s. 193. 57 Özcan, s. 233. 58 Serahsi, c. 5, s. 222; İbni Kudame, c. 9, s. 272 54 55 68 geniş olan kendi gücü nispetinde, eli dar olan kendi kudretince güzel bir şekilde faydalandırmalıdır.”59 buyurmaktadır. Bu ayet gereğince babanın fakir olması kendisini nafaka sorumluluğundan kurtarmamaktadır.60 Ancak baba fakir olması sebebiyle çocukların nafakasını temin edemiyorsa ikinci derecede nafaka mükellefiyetine sahip olan anne çocukların nafakasını temin eder. Eğer anne nafakayı karşılayamıyorsa mahkeme anneye, baba adına borç alma yetkisi verir.61 Bu yetkiye dayanarak anne baba adına borç alır. Daha sonra babanın durumu düzelince anne ona rucu eder. Şayet anne hayatta değilse veya fakir ise, yükümlülük sırası babanın babasındadır. Ancak dedenin yükümlüğü anne gibi asli değil, talidir.62 Diğer bir Hanefi görüşüne göre babanın fakir olması durumunda babadan nafaka sorumluluğu tamamen düşer. Bu durumda babadan sonraki nafaka sorumlusu nafakayı ödemek ile sorumlu tutulur. Fakir baba bu durumda tamamen ölü hükmündedir.63 Bu görüş uygulamada pek taraftar bulmamıştır. Birinci görüş kabule daha layıktır.64 3. Babanın Çalışıp Kazanmaktan Aciz Olması Nafaka sorumlusu olan babanın nafakayı temin edememesinin sebepleri farklı olabilir. Duruma göre bu acizlik hakiki veya hükmi olarak karşımıza çıkar. Babanın acizliği yaratılıştan veya daha sonradan oluşan hakiki manada sürekli bir acizlik ise; bu durumda babanın nafaka sorumluluğu düşer. Baba bu durumda ölü hükmündedir. Babadan sonraki nafaka borçlusu devreye girer. durumda kendisi nafaka alacaklısı konumundadır. 59 Bakara/236. Hindiye, c. 1, s. 581. 61 Serahsi, c. 5, s. 222; İbni Kudame, c. 9, s. 257. 62 Hindiye, c. 1, s. 581. 63 İbni Abidin, s. 932. 64 Özcan, s. 237; Erbay, s. 108. 65 Hindiyye, c. 1, s. 581, 582. 60 69 65 Zaten baba böyle bir Bazı durumlarda vardır ki babanın nafaka temininden aciz olması geçici bir sebebe dayanmaktadır. İşsizlik, askerlik, hapis, gibi geçici bir süre gelir temininden acizdir. İşte bu durumda babanın nafaka sorumluluğu geçici olarak anneye, daha sonrada dedeye intikal edecektir. Ancak burada anne ve dedenin konumu asli değil talidir. Yani baba tekrar acizliğini kaldırıp kazanmaya başladığında anne veya dede kendisine rucu edebilecektir.66 4. Babanın Kazancının Fürun Nafakasına Yetmemesi durumu Babanın kazancının nafaka alacaklısı olan çocuklarının ihtiyaçlarına yetmemesi durumunda devreye babadan sonra nafaka sorumlusu anne, annenin olmaması veya kazancının olmaması durumunda ise dede devreye girer. Ancak burada şu hususun bilinmesi gerekmektedir ki her zaman için anne veya dedenin babaya dönme hakları saklıdır. Tabi babanın durumun düzelmesi halinde kendisine rucu edebilirler. 5. Babanın Gaip Olması Baba gaip olduğunda nafaka alacaklılarının borcu eğer babanın nafaka cinsi malı varsa bu malından karşılanır. Eğer nafaka cinsi malı yoksa mahkeme ikinci sıradaki nafaka borçlusunu tali borçlu olarak nafaka sorumlusu kılar. Mahkeme ikinci ve üçüncü sırada nafaka sorumlusu olarak kimseyi bulamaz ise, bu durumda çocuklar lehine gaip baba namına borçlanma yetkisi verir. Böylece çocuklar borçlanarak geçimlerini temin ederler. Daha sonra borç verenler çocukların babalarına rucu edebileceklerdir.67 6. Babanın Ölmesi Babanın ölmesi durumunda geriye bıraktığı terikenin olup olmaması oldukça önemlidir. Şu halde bu iki ihtimali göz önüne alıp inceleyelim. 66 67 Kâsanî, c. 4, s. 52, 53. Serahsi, c. 5, s. 225- 227. 70 a. Terikenin Mevcut Olma İhtimali Baba vefat ettiğinde geriye eğer mal bırakmış ise; bu durumda çocukların nafakaları geriye bırakılan bu maldan miras olarak kendilerine düşen paydan karşılanır. İlk planda akla gelen babanın sağlığında bir vasi tayin etmiş olma ihtimalidir. Eğer ölen baba geriye bir vasi tayin etmiş ise, vasi çocukların mirastaki hisselerinden infak edecektir. Ölen baba eğer vasi tayin etmemiş ise, bu durumda mahkeme her bir füruun mirastaki hisselerini dikkate alarak nafakalarını tespit eder. Bu tespitten sonra vasi tayin eder ve çocukların nafakasına hükmeder.68 b. Terikenin Mevcut Olmama İhtimali Nafaka alacaklısı füruun ilk sıradaki nafaka borçlusu babadır. Babanın ölümü halinde eğer geriye terike bırakmamış ise, sorumluluğu sona erer. Bu durumda nafaka sorumluluğu diğer usule geçer. Hanefi Fukahası bu hısımların füruun nafakasını temindeki borçluluk nispetlerini aşağıdaki esaslara göre düzenlemişlerdir.69 Hayatta kalan mirasçılarının bir kısmının nafaka sorumlusu olması bir kısmının olmaması durumunda çözün geriye kalanların yakınlıklarına göre belirlenecektir. Nafaka yükümlüsü fürua cüziyet anlamında kim daha yakın ise nafaka sorumlusu o olacaktır.70 Mesela anne ile annenin babası geriye kalan kimseler ise, anne çocuğun nafaka sorumlusudur. Çünkü aralarındaki cüziyet ilişkisi daha yakındır.71 Fakat nafaka borçlusu olan usul hısımlar fürua aynı yakınlık derecesinde iseler, alacaklının varisi durumundaki usul nafaka mükellefi olacaktır.72 Diğerleri nafaka mükellefi değildir. Mesela; nafaka mükellefi olacak olanlar annenin babası ve babanın babası ise, bu durumda nafaka mükellefi babanın babasıdır. Çünkü aralarında mirasçılık ilişkisi mevcuttur.73 68 Hindiye, c. 1, s, 583. Özcan, s. 246; Erbay, s. 112. 70 Serahsi, c. 5, s. 227; İbni Abidin, c. 9, s. 934. 71 Özcan, s. 246; Erbay, s. 112. 72 İbni Abidin, c. 9, s. 934. 73 Özcan, s. 246; Erbay, s. 112 69 71 Nafaka yükümlüsü olabilecek kişilerin hepsine mirasçı olma ehliyetine sahip iseler, her bir usul miras hisseleri oranında nafaka mükellefi durumundadır.74 III. USUL HISIMLARIN NAFAKA ALACAKLISI FÜRU HISIMLARIN NAFAKA BORÇLUSU OLMA DURUMLARI A. Giriş Hısımlık nafakasında yukarıda da belirtildiği gibi mütekabiliyet esası hâkimdir. Bu sebeple nafaka alacaklısı olan füru hısımlar yerine göre nafaka borçlusu olabilir. Tabi yukarıda da belirttiğimiz gibi füruun nafaka borçlusu, usulün de nafaka alacaklısı olmasının bir takım şartları vardır. Aynı şekilde nafaka borçlusu olan fürun bu görevi yerine getirirken kendi aralarında bir sıraları mevcuttur. Bu kısa girişten sonra meseleyi teferruatlıca inceleyelim. B. Nafaka Alacaklısı Usulde Aranan Şartlar 1. Fakirlik Veya Acizlik İçerisinde Bulunma İslam hukukçuları arasında usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için fakirliğin şart olduğu konusunda âlimler ittifak halindedirler. Ancak sadece fakirlik usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için yeterlimidir? Bu konuda âlimler farklı görüşler söylemişlerdir. Hanefilerin bir kısmı, Şafilerin bir kısmı, Malikiler, Zeydiler, Caferilerin bir bölümü usulün fakirliğini nafaka alacaklısı olabilmesi için yeterli görmeyip, usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için aynı zamanda kazanmaktan aciz olması şartını ileri sürmüşlerdir. Çalışıp kazanma gücüne sahip olan usul nafaka borçlusu olan fürundan nafaka talep edemez.75 74 75 İbni Abidin, c. 9, s. 935; Özcan, s. 246; Erbay, s. 112. Serahsi, c. 5, s. 222. 72 Hanefiler, Hanbelîler, Şafiler, Zahiriler ve bazı Malikiler, yukarıdaki görüşlerin aksine usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için sadece fakirliği yeterli görmüşlerdir. Nafaka alacaklısı olan usulün aynı zamanda kazanmaktan aciz olması şart değildir.76 Yukarıda zikredilen iki görüşten tercih edilen ve uygulanan görüş ikinci görüştür. Çünkü bu görüş islam hukukunun genel prensiplerine ve naslara daha uygundur.77 2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama Kadın usulün hısımlık nafakası alacaklısı olabilmesi için aynı zamanda şartlardan birisi de evlilik nafakası alacaklısı olmaması şartıdır. Evli olan kadın veya iddet süresince kocasından nafaka alan kadın aynı zamanda hısımlık nafakası alacaklısı olamaz. Zira kadın evli olduğu sürece nafakasından kocası sorumludur. Kocasının bu yükümlülüğüne kimse ortak olamaz. 3. Nafaka Alacaklısının Hür Olması Nafaka alacaklısı olabilmenin bir diğer şartı da, fürun nafaka alacaklısı olmasındaki şartlarda da görüldüğü gibi, hür olması şarttır. Hür olmayan kimselerin nafakaları hürriyeti kısıtlayan kimseler aittir.78 4. Harbi Olmamak Usulün nafaka alacaklısı olabilmesinin bir diğer şartı da harbi olmamasıdır. Aksi takdirde aralarında hısımlık nafakasının tatbiki mümkün değildir.79 Taraflardan birisin harbi olmaması halinde aralarındaki din farkı usul nafakasının tatbikine engel değildir. Diğer şartlar oluştuğu takdirde nafaka hükümleri aralarında cereyan edecektir. Ancak Hanbelîler taraflar arasındaki din farkının usul nafakasına mani olduğunu söylemişlerdir. Kâsanî, , c. 4, s. 54; Hindiyye, c. 1, s. 584; Özcan, s. 252; Erbay, s. 114. Kâsanî, c. 4, s. 54; Özcan, s. 249, 250, 251; Erbay, s. 114. 78 İbni Kudame, c. 9, s. 259. 79 Serahsi, c. 5, s. 228, 229, Özcan, s. 261. 76 77 73 5. Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması Hanbelî mezhebine göre usulün fürudan nafaka alacaklısı olabilmesi için aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması şarttır.80 C. Nafaka Borçlusu Füruda Bulunması Gereken Şartlar. 1. Zenginlik Füru hısım her ne kadar çalışıp kazanma imkânına sahip de olsa, kendisinden nafaka talebinde bulunan usulün nafakasını teminle yükümlü kılınabilmesi için zengin olması şarttır.81 Böylece islam hukuku usulün nafaka alacaklısı olabilmesi için fakirliğini yeterli sebep kabul etmiş, ayrıca kazanmaktan aciz olması şartını aramazken füruunda nafaka borçlusu olabilmesi için zenginliğini şart koşmuş ve böylece taraflar arasındaki dengeyi gözetmiştir. Nafaka yükümlülüğü açısından borçlunun yaşlı olup olmaması, evli olup olmaması, cinsiyeti, çalışabilir durumda olup olmaması önemli değildir. Duruma göre küçükler veya hacir altında bulunan kimselerde nafaka borçlusu olabilirler. Nafaka borcu edayı gerektiren bir borç olduğu için ödeme zamanında ödeme gücü ve kudreti önemlidir. Nafakayı ödeyecek olan borçlu eda ehliyetine sahip değilse onun adına kanuni temsilcisi bu görevi yerine getirecektir.82 2. Gelir Temini İmkanı Çalışıp kazanma imkânına sahip olan usul, fakirliği halinde ancak zengin olan füruundan nafaka isteyebilir. Kendisi gibi fakir olan fürundan nafaka istemesi hukuka uygun değildir. Füruun çalışma gücü ve imkânı olsa da durum değişmez. İbni Kudame, c. 9, s. 259. Mevsılî, c. 4, s. 12; İbni Kudame, c. 9, s. 259; Hindiyye, c. 1, s. 584. 82 Özcan s. 257; Erbay, s. 116 80 81 74 Usulün, fakir olan füruundan nafaka isteyebilmesi için fakirliği yanında, çalışıp kazanma gücünden mahrum olması da şarttır. Yani sağlığı yerinde, çalışabilme gücü, gelir temini imkânına sahip olan, icabında çalışsa nafakasını çıkarabilecek durumda olan fakir usulün, füruundan nafaka alabilmesi için füruun zengin olması şarttır.83 Bu durumda yaşlılık, sakatlık, kadın olma gibi kazanmaktan aciz bulunan usul hısımların nafakasını temin edecek olan füruun, zengin olmasa bile çalışıp kazanma imkânı varsa bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir.84 3. Acizlik İçerisinde Bulunmama Usul ne kadar aciz olursa olsun, fürundan nafaka isteyebilmesi için fürunda kazanmaktan aciz olmaması şarttır. Kazanmaktan aciz olan füru bu durumda zaten kendisi nafaka alacaklısı durumundadır. Böyle bir durumda ise başkasının nafaka borçlusu olması düşünülemez.85 4. Füruun Harbi Olmaması Füru hısımların nafaka alacaklısı olması durumunda nasıl harbi olmaması şartı aranıyorsa aynı şekilde fürun nafaka borçlusu olma durumunda da bu şart aranmaktadır. Yani usul veya fürudan birisi harbi olduğu durumda aralarında nafaka hükümleri cereyan etmez.86 5. Aralarında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması Hanbelî mezhebine göre usulün fürudan nafaka alacaklısı olabilmesi için aralarında mirasçılık ilişkisinin bulunması şarttır.87 Mevsılî, c. 4, s. 12; İbni Kudame, c. 9, s, 258; Hindiyye, c. 1, s. 584. Serahsi, c. 5, s. 222; Hindiyye, c. 1, s. 584. 85 Özcan, s. 260; Erbay, s. 118. 86 Serahsi, c. 5, s. 228, 229. 87 İbni Kudame, c. 9, s. 259. 83 84 75 D. Usulün Nafakasından Füruun Yükümlülük Sırası Ve Borçluluk Nispetleri Usulün hısımlık nafakası alacaklısı olması halinde, nafaka yükümlüsü olacak füruun sayısı birden fazla ise, bunlardan hangisi nafaka ile yükümlü olacaktır? Yoksa sayıları birden fazla olan fürular arasında bir sıra ve tertip gözetmek gerekir mi? Şayet füru hısımların yükümlülükleri açısından uymaları gereken bir sıra ve tertip söz konusu ise, bu sıra ve tertip ne şekilde ve hangi kıstaslara göre tanzim edilecektir? Her sıradaki fürun yükümlülüklerinin oranı ne olacaktır? Bu hususta dört mezhebin de farklı görüşleri bulunmaktadır. Şimdi bunları sırası ile ele alalım. 1. Hanefi Mezhebinin Görüşü Hanefi mezhebi, füruun hısımlık nafakası borçlusu olmasında bir sıra getirmiş, bu sıralama yakınlık derecesini esas almıştır. Birden fazla füru, usulün nafaka talebine muhatap ise ve bunların usule yakınlık dereceleri de farklı ise, usule yakın olan füru nafaka ile sorumludur. Bu durumda mirasa itibar edilmez. Mesela nafaka alacaklısı durumundaki usulün, füru olarak ortada oğlunun oğlu ile birde kızı bulunsa, nafakasının tamamı kızı tarafından karşılanacaktır. Çünkü yakınlık itibari ile kızı oğlunun oğlundan daha yakındır.88 Eğer nafaka sorumlusu olan fürular birden fazla iseler ve hepsinin usule yakınlık dereceleri aynı ise bu durumda hepsi eşit şekilde nafaka sorumluluğunu üstlenirler. Mesela usul nafaka talep ettiğinde geride bir kızı ve bir oğlu bulunmuş olsa bu durumda erkek ve kız eşit olarak nafakayı ödemekle sorumludurlar.89 Hanefilere göre, füruun nafaka mükellefi kılınabilmesi için, usulün varisi olup olmaması, şayet varis ise mirastaki hissesi önem taşımaz. Esas olan yakınlıktır. Yakın füru varis olmadığı halde nafaka sorumlusu kılınacak, buna karşılık uzak olan ve aynı 88 89 Serahsi c. 5, s. 222; Mevsılî, c. 4, s. 11. Kâsanî, c. 4, s. 43. 76 zamanda miras hissesi bulunan füru ise nafaka ile sorumlu kılınmayacaktır.90 Mesela biri Müslüman diğeri gayri Müslim olan iki kardeş babalarının nafakalarından eşit şekilde sorumludurlar. Oysaki gayri Müslim kardeş babasının mirasından pay alamayacaktır.91 Yukarıda belirttiğimiz bu durumlar kardeşler arasında çok fazla zenginlik farkının bulunmadığı durumlarda geçerlidir. Ancak kardeşler arasında aşırı şekilde zenginlik farkı bulunsa, birisi zengin diğeri fakir olduğu durumlarda nafaka mükellefiyeti konusunda kardeşlerin durumuna göre farklılık arz edecektir. Fakir kardeş ödeyebildiği kadarını ödeyecek veya durumu çok kötü ise hiç ödemeyecek, zengin kardeş de diğer kardeşinin açığını kapatacak veya duruma göre tamamını ödeyecektir. 2. Şafi Mezhebinin Görüşü Birden çok füru, nafaka alacaklısı olan usule aynı yakınlık derecesinde iseler, aynı zamanda usulün varisleri durumunda iseler, bu durumda, füruun tamamı nafaka yükümlüsüdürler ve bu durumda aralarındaki miras oranları da öneli değildir. Ancak birden fazla sayıdaki füruun, usule yakınlık dereceleri farklı ise, burada şafi mezhebinin iki çözümü vardır. Bincisi: varis olmasa bile en yakın füru nafaka sorumlusudur. İkincisi: mirasçı durumunda olan füru, daha yakın olan ama mirasçı olmayan fürudan önce gelir ve nafaka sorumlusu mirasçı olan füru olur. Birden fazla füru olduğunda bir kısmı mirasçı, bir kısmı ise mirasçı olmasa bu durumda mirasçı olan füru uzak bile olsa nafaka sorumlusudur. Birden fazla fürun hepsi usulün varisi durumunda iseler, ama yakınlık dereceleri farklı ise, en yakı füru nafaka sorumlu olacaktır. Aynı derecede bulunan füru hısımların nafakayı nasıl ödeyecekleri konusunda da Şafilerin iki farklı görüşleri bulunmaktadır. Birinci görüşe göre hepsi eşit derecede 90 91 Serahsi, c. 5, s. 222. Kâsanî, c. 4, s. 53, 54. 77 sorumludurlar. İkinci görüşe göre ise miras oranları nispetinde sorumludurlar. Uygulamada ise ikinci görüş esas alınmıştır.92 3. Hanbelî Mezhebinin Görüşü Zeydiler’in ve Ebu Hanife’nin bir görüşü ile birleşen Hanbelîlerin görüşü ise, füruun nafaka yükümlülükleri usulden alabilecekleri miras hisseleri oranındadır.93 4. Maliki Mezhebinin Görüşü Maliki mezhebi, hısımlık nafakasının kapsamını oldukça dar tutmuş, sadece anne- baba ile onların çocukları arasında hısımlık nafakasının cereyan ettiğini söylemişlerdir. Buna göre usul nafaka alacaklısı olduğunda çocukların sayısı birden fazla iseler, hepside nafaka ödemekle sorumludurlar. Ancak ödeme güçlerine göre nafaka ödemekle sorumludurlar.94 IV. CİVAR HISIMLARIN NAFAKASI A. Giriş Usul ve füru hısımı olmayıp nesepleri müşterek bir usul hısımında birleşen hısımlar civar hısımlardır. Kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı, teyze ile yeğenleri ve bunların çocukları arasındaki hısımlık böyledir.95 Civar hısımlar arasındaki nafaka hukuku Maliki ve Şafiilere göre söz konusu değildir. Çünkü Şeriat, ebeveyn ve çocukların nafakasını vacip kılmıştır. Geri kalanlar ise, doğum ve hükümlerinde onlara katılmadığına göre nafaka konusunda da onlara katılmazlar.96 Şirbini, c. 5, s. 192. İbni Kudame, c. 9, s, 267; Serahsi, c. 5 s. 222. 94 İbni Kudame, c. 9, s. 267; Özcan, s. 263. 95 Kâsanî, c. 4, s. 49, 50;Özcan, s. 275. 96 Serahsi, c. 5, s. 223; Zuhayli, c. 10, s. 7427. 92 93 78 Hanbelîler ise civar hısımların nafakasını çok dar bir alana hasretmişlerdir. Onlara göre anne- baba bir ya da baba bir veya anne bir kardeşler, amca ve amcaoğlu gibi ashabı feraiz olan veya asabe olanlar civar hısımların nafakasına dâhil edilir. Bunun dışında diğer hısımlar için nafaka söz konusu değildir.97 Civar hısımlar konusunu etraflıca inceleyip bu konudaki sorunların çözümleri üzerinde ayrıntılı olarak duran mezhep ise, Hanefi mezhebidir.98 Şimdi Hanefi mezhebinin bu konudaki ele aldığı kıstasları inceleyelim. B. Hısımlık Nafakası Alacaklısında Bulunması Gereken Şartlar 1. Acizlik Civar hısımların diğer hısımlardan nafaka alacaklısı olabilmesi için hem fakir olmalı hem de çalışmaktan aciz olmaları gerekmektedir. Aciz olmayan, çalışma imkânı ve gücü bulunan civar hısımlar fakir olsalar bile zengin sayılacaklardır ve hısımlık nafakası alamayacaklardır.99 2. Evlilik Nafakası Alacaklısı Olmama Evlilik nafakası hısımlık nafakasından önce gelir. Evli olan bir kişinin nafakasını temin ile kocası sorumlu olduğundan evlilik nafakasına hiç kimse ortak olamaz. Dolayısı ile evli olan bir kimsenin hısımlık nafakası alması düşünülemez.100 Ancak kadın kocasından alacağı nafakayı kocasının kendisine temin edemediğini iddia ederse bu konudaki talebi mahkemece dinlenebilir.101 İbni Kudame, c. 9, s. 258, 259. Serahsi, c. 5, s. 223. 99 Serahsi, c. 5, s. 223; Zuhayli, c. 10, s. 7427. 100 Kasani, c. 4, s. 54; Hindiyye, c. 1, s. 567. 101 Erbay, s. 129. 97 98 79 3. Taraflar Arasında Mirasçılık Ehliyetinin Bulunması Hısımlık nafakası alacaklısı olabilmenin bir diğer şartı da borçlu ve alacaklı arsında mirasçılık ehliyetinin bulunması şartıdır. Civar hısımlar arasında din ayrılığı gibi mirasa mani bir hal bulunduğunda bu kişilerin hısımlık nafakasından istifade etmesi söz konusu değildir. Din ayrılığı usul ve füru nafakasında nafaka alacaklısı olmaya mani değil iken, civar hısımların nafaka alacaklısı olmasına mani sayılmıştır.102 4. Nafaka Alacaklısının Hür Olması Sadece hısımlık nafakası için değil kişilerin genel manada nafaka alacaklısı ve borçlusu olabilmesin şartlarında sayılan hürriyet burada da söz konusudur. Hür olmayan kimse nafaka alacaklısı olamaz. Zira onun nafakası hürriyetini mani olan kimsenin üzerine bir borçtur.103 5. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması Hısımlık nafakasının uygulanabilmesinin bir diğer şartı ise, nafaka borçlusu ve alacaklısı arasında mahremiyet ilişkisinin bulunması şartıdır. Aralarında evlenme manisi bulunmayanlar arasında cereyan etmeyen hısımlık nafakası, evlenme manisi bulunan kişiler arasında söz konusudur.104 C. Nafaka Borçlusunda Bulunması Gereken Şartlar 1. Nafaka Borçlusunun Zengin Olması Bir kimsenin hısımlık nafakası borçlusu olabilmesi için zengin olması şarttır. Fakir olan bir kimseden hısımlık nafakası talebinde bulunmak mümkün değildir. Zira böyle bir kişinin hısımlık nafakasından önce yerine getirmesi gereken sorumluluklar 102 Serahsi, c. 5, s. 227. Serahsi, c. 5, s. 228. 104 Zuhayli, c. 10, s. 7427; Özcan, s. 281; Erbay, s. 130 103 80 vardır.105 Fakir olan kimse öncelikle kendisine bakmak zorundadır. Zaten bu haliyle kendisi nafaka alacaklısı durumundadır. 2. Nafaka Alacaklısına Talep Anında Muris Olmak Hısımlık nafakasının borçlusu ile hısımlık nafakası alacaklısı arasında mirasçılık hukukunun cereyan etmesi şarttır. Ancak talep anında nafaka alacaklısının nafaka yükümlüsüne muris olması şart değildir.106 3. Nafaka Borçlusunun Hür Olması Hısımlık nafakası borçlusu olmanın şartlarından biriside hür olmaktır. Hür olmayan kimse nafaka borçlusu olamaz zira onun nafakası hürriyetini mani olan kimsenin üzerine bir borçtur. Kendisi başkasının nafakası ile geçinirken nafaka borçlusu olması düşünülemez.107 4. Taraflar Arasında Mahremiyetin Mevcut Olması Yukarıda da değindiğimiz gibi hısımlık nafakasısın bir kimse üzerine borç olabilmesi için aralarında mahremiyetin bulunması şarttır. D. Civar Hısımlar Arasındaki Nafaka Yükümlülüğünde Mükellefiyet Sırası ve Borçluluk Oranları Civar hısımlar arasında nafaka hukukunun cereyan edebilmesi için borçlu sayısı birden fazla olduğu durumlarda aşağıda belirtilen dört sisteme göre mesele çözülmeye çalışılır. 1. Mirasçılık Esası Hısımlık nafakası alacaklısın nafaka talep etmesi durumunda eğer civar hısımlar bir den fazla iseler, ilk önce dikkate alınacak husus ölüm anındaki mirasçılık 105 Serahsi, c. 5, s. 228. İbni Kudame, c. 9, s. 266. 107 Serahsi, c. 5, s. 228. 106 81 ehliyetidir. Yoksa talep anındaki mirasçılık ehliyeti değildir. Çünkü kimin mirasçı olacağı miras bırakanın ölümünden sonra ortaya çıkacaktır. Bu durumda daha ön sıralardaki mirasçı durumunda bulunan kimsenin olmaması halinde daha sonraki sıralarda aralarında miras hukukunun hükümlerinin cereyan edebileceği civar hısımlar nafaka alacaklısı veya borçlusu olabilirler.108 2. Mahremiyet Esası Birinci maddede belirtilen mirasçılık ehliyeti taşıyıp taşımayanlar arasında bir eleme yapıldıktan sonra, dikkate alınması gereken bir diğer hususta mahremiyet ilişkisini gözetmektir. Aralarında mahremiyet ilişkisi bulunanlar bir birlerine hısımlık nafakası alacaklısı veya borçlusu olabilirler. Aralarında mahremiyet ilişkisi bulunmayanlar yani evlenmelerine mani bulunmayan kimseler bunların dışımda bırakılır.109 3. Talep Anındaki Mirasçılık Durumu Civar hısımlar yukarıda belirttiğimiz gibi mahremiyet esasına göre bir ayırıma tabi tutulduktan sonra şimdi de nafaka alacaklısının talep anında ki mirasçılık ilişkisine göre yeniden tasnife tabi tutulacaklardır. Talep anında mirasçı olan hısımlar ise, nafaka yükümlüsü olarak konuya taraf teşkil edeceklerdir. 4. Mirastaki Pay Bütün bu işlemleri yaptıktan sonra geriye birden fazla nafaka sorulusu olan civar hısım kalırsa, kalanların tamamı nafaka alacaklısı olan kişi öldüğünde, ondan alacakları miras oranında nafaka sorumlusu olacaklardır.110 Kâsanî, c. 4, s. 58; İbni Abidin, c. 2, s. 939. İbni Abidin, c. 2, s. 940; Özcan, s. 281, Erbay, s. 130. 110 Kâsanî, c. 5, s. 5; Hindiyye, c. 1, s. 585 108 109 82 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MÜLKİYET NAFAKASI I. GİRİŞ Nafaka görevi insana bağlı olan, köle, hayvan, bitki, evler ve arazileri kapsayan geniş bir kavramdır. İslam hukukunda malın zayi ve ziyan edilmesi haramdır. Cumhur ekinin, ağaçların susuz ve bakımsız, evleri ve arazileri de tamirsiz bırakmayı ve harap etmeyi mekruh görmüşlerdir. Zaten mal, vakıf veya kasır’a ait ise, o zaman harcama yapmak vacip olur.1 İslam hukukuna göre mülkiyet kavramı, “Muhafaza altına alınabilen ve mutad şekilde islama aykırı olmadan kendisinden faydalanılan her şeydir.”2 Buna göre Müslümanlar için mal olabilecek şeylerde İslamî meşruiyet, muhafaza altına alınabilirlik ve mutad şekilde kendisinden yararlanabilmenin mümkün olması gerekmektedir. Meşru yollarla bir mala sahip olan kişiye ve malın maliki veya sahibi, o mala da şahsın malı veya mülkü; malı ile kişi arasındaki bu bağa da mülkiyet denmiştir.3 Cansız ve canlı malların inşa, yapılış ve yaşayışlarındaki gayelerin gerçekleşebilmesi için, zaman zaman kendilerine masraf yapılması gerekmektedir. Meyve veren ve gelir getiren ağaç, vs. gibi ziraî mallarla, gereğinde tamir ve bakımları için harcama gerektiren ev, otomobil veya kendilerine devamlı masraf yapılması istenen hayvanlar için gerekli her türlü nakdi veya ayni harcamalar, islam hukukunda “nafaka” olarak değerlendirilmiştir.4 Bu girişten sonra çalışmamızda mülkiyet nafakası bağlamında önce cansızların nafakasını sonrada canlıların nafakasını ele alıp inceleyelim. 1 Zuhayli, c. 10, s. 7346. Zeydan Abdülkerim, el-Medhal li Dirasetiş- Şeriatil İslamiyyeti, 16. baskı, Beyrut, Müesseset’ürRisale, 2003, s. 189. 3 Özcan, s. 47. 4 İbni Abidin, c. 2, s. 937, 938; Özcan, s. 48. 2 II. CANSIZLARIN NAFAKASI İslam hukukunda cansızların nafakası müelliflerce incelenmiş bu konu ile ilgili bahisler açılmıştır. Mesela bir meyve bahçesi, ev, araba vs. gibi cansız malların tabi olduğu hükümler alış-veriş, rehin, kira, vakıf, ariye gibi konular incelenirken teferruatlı bir şekilde ele alınmıştır. Ancak bunların masrafları yani nafakaları ile ilgili mevzular hukukî prensipler bakımından birbirlerine benzerlik göstermektedir ve şu şekilde özetlenmesi mümkündür. Cansız malların mülkiyet statüsü, şahsi veya müşterek mülkiyete konu oluşlarına göre farklılık gösterir ise de, burada bunların nafakalarını temin etmek maldan menfaat elde eden kimseye gereken bir borçtur.5 Cansız mallar tek kişinin mülkiyetinde iseler, bu eşyanın nafakası, mülkiyeti altında bulunan kimsenin üzerine borç olduğunda âlimler ittifak halindedirler.6 Ancak bu kişi mülkiyeti altında bulundurduğu malların nafakalarını temin etmekten kaçınırsa, Zahiri ve bir kısım Caferilere göre bu kişiye hukukun müdahale ederek gerekli harcamayı yapması istenir. Cumhurun görüşüne göre ise, hukukun bu kişiye müdahale hakkı olmamakla birlikte bu eşyaların masraflarını karşılamak kişinin diyaneten borcudur.7 Müşterek malların nafakasını ödemek ise müşterek olan maldan istifade edenlerin istifade ettikleri oranda aralarında müşterektir. Ortaklardan birisi bu malın nafakasını temin etmekten kaçınsa, eğer bu mal bölünebilen bir mal ise bölünür ve herkes kendi mülkiyetine giren kısmından sorumlu olur. Bu kişi nafakaya iştirake zorlanamaz. Ancak nafakaya iştirak edinceye kadar bundan istifade hakkı kaybolur. Eğer nafakası karşılanacak olan müşterek mal, bölünemeyen cinsten ise, bu durumda nafakaya iştiraki için zorlanır. İştirakten kaçınan ortağın nafakasını diğeri ödese ona rucu edip geri alma hakkı vardır.8 Hindiye, c. 1, s. 587; Özcan, s. 48. Serahsi, c. 5, s. 186. 7 Kâsanî, c. 4, s. 61; Zuhayli, c. 10, s. 7347. 8 Özcan, s. 51–52 5 6 84 III. CANLILARIN NAFAKASI 1. Hayvanlar Nafaka konusunda üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise, hayvanların nafakalarıdır. İslam dini kişilerin mülkiyetinde bulunan hayvanların bakım ve masraflarını temin etmeyi kendisinden istifade eden kişi üzerine bir sorumluluk olarak yüklemiştir. Hayvanların barınakları, yiyecekleri, gerekeli bakım masrafları nafakanın kapsamı içerisindedir. Hz. Peygamber (s. a. v) hayvanlara kötü davranılmasını yasaklamış,9 hayvanlara yapılan bakım ve masraftan dolayı ve güzel davranıştan dolayı sevap kazanılacağını10 belirtmiş, bir kediye kötü muamelede bulunduğu gerekçesi ile bir kadının cehennemlik olduğunu11 beyan etmiştir. Bir kimse mülkiyeti altında bulunan hayvanının nafakasını teminden kaçınırsa Hanefiler ve Malikilerden İbni Rüşd’e göre bu kişiye mahkemenin müdahale hakkı yoktur. Çünkü hayvanlar istihkak ehli değildir.12 Ancak her ne kadar mahkemenin müdahale hakkı yoksa da bu, kişinin diyaneten borcudur.13 Hanefiler dışındaki İslam Hukukçularının çoğuna göre ve Hanefilerden de Ebu Yusuf’a göre; mahkeme hayvanına infaktan kaçınan kimseyi buna mecbur eder ve kendince yaptırım uygular.14 2. Köleler ve Cariyeler İslam hukuku kitaplarında özel bahislere konu olan köle ve cariyeler, nafaka açısından mülkiyet nafakası kapsamında değerlendirilmektedir. İslam Hukukuna göre köle nafakasının meşruiyeti, kitap,15 sünnet,16 icma ve akıldır. 9 Ebu Davut, Cihat 122, (2675), Edeb 176, (5268). Buhâri, Şirb 9, Vudü 33, Mezalim 23, Edeb 27; Müslim, Tövbe 155, Selâm 153, Muvatta, Sıfatu’n Nebi 23, (2, 929–930); Ebu Davut, Cihat 47, (2550). 11 Müslim, Birr 151. 12 İhtiyar, c, 4, s, 14. 13 Özcan, Hısımlık Nfafakası, s, 54. 14 İbni Kudame, c. 9, s. 234. 15 Nisa/39. 16 Müslim, Zühd, 74; İbni Mace, Edep, 10 10 85 Nisa Suresi 39. Ayeti Kerimede kölelere karşı ihsanda bulunulması emredilmiş, Hz. Peygamber(s. a. v) ise şöyle buyurmuştur: “Köleleriniz kardeşleriniz ve hizmetçilerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Güçlerini aşan sorumlulukları onlara yüklemeyin. Eğer böyle yaparsanız da onlara yardım edin.”17 Hz. Peygamber(s. a. v)den itibaren bütün devirlerde Müslümanlar, kölelerin nafakalarının sahipleri tarafından karşılanması konusunda icma etmişlerdir.18 Aklen de düşünüldüğünde sahibince nafakası temin edilmediğinde kölenin sağ kalabilmesinin imkân dışı olduğu görülecektir. Zira köle hem kendisi bizzat, hem de kazancı efendisine aittir. Bu durumda menfaatinden istifade edenin külfetine de katlanması gerekmektedir. Kölenin nafakası kendisine kifayet edip yetecek miktarda olmalıdır. Kölenin yiyeceği, içeceği, meskeni, bazı âlimlere göre -eğer köle isterse- evlendirilmesi mülkiyet sahibince karşılanması gereken mülkiyet nafakasının şümulüdür. Yine bu nafaka masrafları karşılanırken ne çok düşük ne çok yüksek seviyede olmamalı, orta hallisinden yörenin örfüne göre temin edilmelidir.19 Müslim, Zühd, 74; İbni Mace, Edep, 10. Mevsılî, c. 4, s. 14; Kâsanî, c. 4, s. 61; İbni Kudame, c. 9, s. 229. 19 İbni Kudame, c. 9, s. 229; Hindiyye, c. 1, s. 587. 17 18 86 SONUÇ Arapça bir kelime olan nafaka, İslam Hukukunda, “canlıların hayatlarını sürdürebilmeleri ve cansızlardan istifade imkânının devamı için lüzumlu harcamalar” manasında kullanılmıştır. Kelimenin lügat ve ıstılah manası arasında ciddi bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir. Nafakanın kapsamına genel olarak iaşe, gıda, giyim, mesken, ev için gerekli olan eşyalar, küçüklerin bakım ve terbiye(hidane) ücreti, duruma göre hizmetçi masrafları, gerektiğinde tedavi masrafları, ihtiyaç duyulması halinde usulün evlendirilmesi, teçhiz ve tekfin masrafları girmektedir. Yukarıda sayılan nafaka maddelerinden iaşe, gıda, giyim, mesken ve ev için lüzumlu eşyalar İslam hukukçuları arasında genel kabul görmekle birlikte diğerleri konusunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Günümüz şartlarında hizmetçinin nafaka kapsamına alınması için, hizmetçi başlığı adı altında açıkladığımız üzere şartların yerine gelmesi gerekmektedir. Fakihlerin çoğu tedavi giderlerini nafaka kapsamında saymamış olsalar da, kanaatimizce günümüz şartlarında nafaka kapsamında değerlendirilmesi daha uygun olur. Çalışmamızda medeni hukuka da zaman zaman değinerek, iki hukuk arasında karşılaştırmalar yapmaya çalıştık. Medeni hukukta da nafakanın kapsamına, iaşe, giyim, mesken, zorunlu ev eşyaları, tedavi harcamaları, küçüklerin tahsil ve terbiye masrafları girmektedir. İslam hukukunda nafaka sebebi, zevciyet, garabet ve mülkiyettir. Zevciyet sebebiyle nafaka alacaklısı olan eş, garabet sebebiyle nafaka alacaklısı olan usul, füru ve civar hısımlar, mülkiyet sebebiyle nafaka alacaklısı olanlar ise, köleler, hayvanlar ve cansız eşyalardır. Türk medeni hukukunda ise, nafaka sebepleri, evlilik, hısımlık ve akdî münasebettir. Aynı şekilde medeni hukuk islam hukukundan faklı olarak evlat edinenle evlatlık arasında da nafaka müessesesini işletmiştir. Kaynakları Kitap, sünnet, icma ve akıl ile sabit olan zevciyet nafakası, kendisinden istifade edilme imkânı olan kadının, sahih evlilikle kocasına bizzat veya 87 hükmen kendisini teslim etmesi ile sübut bulur. Aynı şekilde şer’i hak olmadan veya kocadan kaynaklanan bir kusurla erkeğin kadını tutma hakkı kaybolmadığı müddetçe de aralarındaki nafaka hükümleri devam eder. Evlilik nafakasının sorumlusu yalnızca kocadır ve bu konuda ona kimse ortak olmaz. Kadının kocasına nafaka anlamında bir sorumluluğu yoktur. Medeni hukukta ise nafaka sorumluluğu taraflar arasında müşterektir. Zor durumda kalan kocaya kadın yardım etmek mecburiyetindedir. Nafaka sorumlusu olan kocanın bu görevi yerine getirmekten kaçınması veya gaip olması durumunda mahkemenin olaya müdahale hakkı vardır. Mahkeme kadının ve çocukların mağdur edilmemesi için gerekli tedbirleri almak durumundadır. İslam hukukunda kadının kocasından -hangi sebeple olursa olsun- ayrılması durumunda beklemesi gereken bir iddet dönemi vardır. Eğer boşanmaya kadın sebep olmuş ve bu sebep de hukuka uygun değilse veya ayrılık ölümle gerçekleşmiş ise kadın nafaka alamaz. Bunun dışındaki durumlarda kadın, iddet müddeti içerisinde nafakasını kocasından alma hakkına sahiptir. Medeni hukukta ise, iddet nafakası olmamakla birlikte bunun benzeri sayılan tedbir nafakası vardır. Bunun gereği olarak, evlilik bağının hukuki anlamda sonuçlanmasına kadar kadının ayrı yaşama hakkı vardır. Bu süre içerisinde kadının ve çocukların bakım ve ihtiyaçlarının giderilmesi kocasının görevidir. Bağlayıcılığı Kitap, sünnet, icma ve akıl olan hısımlık nafakası ise, taraflardan birinin nafakaya ihtiyaç duyması halinde nafakanın takdir edilmesi ile başlar. Taraflardan birinin ölmesi veya nafaka alacaklısının durumunun düzelmesi, erkek çocuğun ergenlik çağına erişmesi, kız çocuğun evlenmesi, nafaka borçlusunun malî durumunun kötüye gitmesi, kazanma imkânının ortadan kalkması gibi sebeplerle son bulur. Usulden füruun nafaka isteyebilmesi için fakirliğin yanında gelir temininden aciz olması da cumhurum kabul ettiği görüştür. Ancak fürudan usulün nafaka istemesi için, sadece fakirlik yeterli sebep sayılmıştır. 88 Mahrem olan civar hısımlar arasında mirasçılık ehliyetinin bulunması, nafaka alacaklısının fakir olması yanında gelir temininden aciz olması, nafaka sorumlusunun ise, bu görevi yerine getirecek mali gücünün olması durumunda nafaka hukuku cereyan edecektir. Hısımlık nafakası konusunda Maliki mezhebi en dar çerçeveyi çizmiş, konuyu ana- baba ve çocuklar ile sınırlamıştır. Şafii ve Caferiler, sadece usul ve füru hısımları bu nafakaya dâhil etmişlerdir. Hanefiler, bu alana usul- füru ve mahrem kan hısımlarını dâhil etmişlerdir. Hanbelî ve Zeydiler ise, mirasçılık ehliyetini ölçü kabul etmişlerdir. Mülkiyet nafakası ise, cansız eşyaların bakım ve tamirlerinin yapılması ve mülkiyeti altında bulunan köle ve hayvanların uygun ortam ve şartlarda yaşamlarını temin için yapılan harcamaları kapsamaktadır. 89 KAYNAKÇA ABDÜLHAMİT, Muhammed Muhyiddin, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye fi’ş-Şeriati’l- İslamiye, Mektebetü’l-İlmiye, Beyrut, 2003. AHMED B. HANBEL (241, 855), Müsnedü İbn Hanbel, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, (I-III). el-AYNÎ, Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed, el-Bidâye Fî Şerhi’l-Hidâye, 7 c. , Beyrut, 1990. BİLMEN, Ömer Nasuhi, Hukuk-i İslamiyye ve Istılah-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınları, İstanbul, 1985, (I-VIII). BUHARİ, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, (ö. 256/870), Camu’s-Sahihi’l-Buhari, Çağrı Yayınları, 1992, İstanbul. (I-III). DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ, Heyet, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2006 EBU DAVUD, Süleyman b. el-Eş’as es-Sicistani (275/888), Süneni Ebi Davud, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, (I-V). ERBAY; Celal, İslam Hukukunda Evlilik ve Hısımlık Nafakası, 2. Baskı, İstanbul, Rağbet Yayınları, Aralık 1998 ERDOĞAN, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998. ERGENEKON; Yılmaz, Türk Medeni Hukukunda Yardım Nafakaları, İstanbul, 1996 FETAVA, el-Hindiyye, Komisyon, 6 c. , Beyrut, Darel Kütübi İlmiyye, 2000. FEYZİOĞLU; Feyzi Necmeddin, Aile Hukuku, İstanbul, 1979 90 İBN ABİDİN, Muhammed Emin, (Ö. 1252. H.), Hâşiye Reddü’l-Muhtar, 5 c. , t. y. Beyrut, 1992. İBN ABİDİN, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dürri’l-Muhtar, (Terc. Ahmed Davudoğlu), Şamil Yayınları, İstanbul, 1983. İBN HAZM, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm, el-Muhalla bi’l-Asar, Beyrut, 1997, Daru’l-Fikr, İBN HÜMAM, Kemalüddin Muhammed b. Abdilvahid b. Abdülhamit b. Mes’ud esSivasi(Ö. 861. H.), Şerh-u Fethi’l-Kadir, 10 c. , Daru’l-Kitabi’l-İlmiyye, Beyrut, 1995. İBN KUDAME, Muvaffakuddin Ebu Muhammed b. Ahmed b. Mahmud b. Kudame (ö. 620/1223), el-Muğni, Beyrut, tsz. 15 c. , Beyrut, 1992. İbn MÂCE, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-Kazvinî (Ö. 273/886), es-Sünen, 2 c. , İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992. İbn MANZUR, Ebü’l Fazl Cemâlüddin Muhammed b. Mükerrem (Ö. 711. H.), Li sânü’l Arap, 15 c. , Beyrut, 1990. İMAM MALİK b. ENES, el Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, (I) KAÇAK; Nazif, Boşanma- Nafaka- Mal Rejimleri- Velayet, Ankara, Kartal Yayınevi, 2004 KARAMAN, Hayrettin, Mukâyeseli İslâm Hukuku, 3 c. , İstanbul, Nesil Yayınları, 1996. el-KASÂNİ, Alaaddin Ebî Bekr b. MES’UD (ö. 587. h.), Kitâbü’l-Bedâii’s-Sanaî fi Tertibi’ş-Şerâi, 8 c. , Beyrut, Darel Marefah, 2000. el-MERGINANİ, El- İmam Burhanuddin ebi’l Hasen Ali bin Ebi Bekir el-Fargani, (Ö. 593) El- Hidaye Şerhi Bidayetül Mübtedi, 4 c. , Beyrut, Şeriketü Darel Erkam Bin Ebil Erkam, 91 el-MEVSILÎ, Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd (Ö. 683. H.), el-İhtiyar li-Ta’lilil Muhtar, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1991. MÜSLİM, Ebu’l- Hüseyin İbnü’l- Haccac El-Kuşeyri, Es-Sahih, İstanbul: Çağrı Yay, 1992. NESAİ, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, Es-Sünen, İstanbul: Çağrı Yay, 1992 ÖZCAN; Ruhi, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, İzmir, Çağlayan Yayınları, 1996 es-SERAHSÎ, , Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebü Sehl Şemsü’l-Eimme (Ö. 490. H.), el- Mebsût, 15 c. (30 cüz), Beyrut, Darel-Marefah, 1986. ŞİRBİNÎ, Şemseddin Muhammed b. b. Muhammed el-Hatib (Ö. 977. H.), el-Muğni’l Muhtaç, 4 c. , Beyrut, 199 TİRMİZİ, Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Serve, Es-Sünen, İstanbul: Çağrı Yay. 1992. VELİDEDEOĞLU; Hıfzı Veldet, Aile Hukuku, İstanbul, 1965 ZEYDAN, Abdülkerim, el-Medhal li Dirasetiş- Şeriatil İslamiyyeti, 16. baskı, Beyrut, Müessesetür- Risale, 2003 ZÜHAYLÎ, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslâm ve Edilletühü, 11 c. , Şam, Darul Fikr, 1997. 92