AIDS (açılımı) • Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçe'ye çevrilmiştir. AIDS ilk olarak… • 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedilmiştir. Keşfinden hemen sonra hızla yayılarak; erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden bir çok insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüze kadar AIDS'ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir. Bu sayı her 13 ila 15 ayda ikiye katlanmaktadır. • Human Immune Deficiency Virus, • Vücut bağışıklık sistemi virüsü, • AIDS tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa sebep olan virüse bu isim verilmiştir. • Virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir • Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce kolayca baş edebildiği diğer hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. • AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir • İnsan vücudu bir defa HIV virüsü ile enfekte olmuşsa artık bu virüsün hiçbir şekilde yok edilmesi yada vücuttan atılması mümkün değildir. • Fakat, virüsün etkilerine engel olmak için bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ve ençok bilineni AZT (Zidovudine) adı verilen ilaçtır. • Bu ilaç virüsün çoğalmasını engellemektedir. AZT AIDS virüsünün meydana getirdiği belirtilerin görünmesini engellemekte ve AIDS'li hastanın yaşamının kısmen de olsa uzamasını sağlamaktadır. • Bilim adamları AIDS'le savaşabilmenin diğer yollarını aramaya devam etmektedirler. • Son yıllarda bu konuda büyük gelişme kaydedilmiştir. AIDS'e karşı korunmak için aşıların testleri halen deneysel aşamadadır. • 1990 yılının başlarından itibaren bu konuda başarılı sonuçlar kaydedilmektedir. • AIDS 1981 yılına kadar tanımlanmış bir hastalık değildi. • AIDS'in izinin sürülmesi doktorların bu bilinmeyen hastalığı yeterli derecede tanımasıyla başladı. • AIDS'in ilk rastlandığı 1981 yılında ABD'de 316 kişinin AIDS hastalığına yakalandığı tespit edilmiştir. • Beş yıl sonra 1986 Ağustos'unda 23.000 vaka rapor edilmiştir. • Hastalığın artışı büyük bir hızla devam etmiş ve 1990'larda sadece ABD'de 60.000 nin üstünde AIDS hastası tespit edilmiştir. • Bu hızlı artış, bilim adamları, doktorlar ve hükümetler için bir alarm sinyali olmuş ve onları konuyla ciddi biçimde ilgilenmeye itmiştir. AIDS'in gerçek kökeni bilinmemektedir. • Çünkü AIDS yeni gelişmiş bir hastalıktır. AIDS'in kökeni hakkındaki en geçerli görüş hastalığın Afrika kökenli olduğudur. Afrika'da ki yeşil maymunların taşıdığı bir virüs insanlarda rastlanan AIDS virüsüne çok benzemektedir AIDS'in gerçek kökeni bilinmemektedir. • Bilimsel tahminler maymunlarda rastlanan virüsün doğal ortamda organizmalar içinde yaşamını sürdürerek, mutasyon geçirdiği ve burdanda insanlara geçtiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Görülen mutasyonun çok nadir olduğu da görüşler arasında yer almaktadır. AIDS'in gerçek kökeni bilinmemektedir. • Bir başka görüş ise virüsün biyolojik silah olarak üretilmek istendiği fakat sonucun etkisi uzun sürede görüldüğü için araştırmalara devam edilmediği, ve bir ara nasıl olduysa labaratuvar dışına çıkarılarak insanlara bulaştırıldığı üzerinedir AIDS'in gerçek kökeni bilinmemektedir. • Yeşil maymunlar Afrika'nın çoğu bölgesinde lezzetli bir yemek olarak görülmektedir. Virüsün maymunlardan insana iyi pişmemiş organlardan ya da etlerin pişirilmeye hazırlanırken meydana gelebilecek kesik vb. gibi yaralardan bulaşmış olabileceği de düşünülmektedir. • Tüm bulaşmaların %80-85 i bu yolla olmaktadır. • HIV kanda bulunduğu gibi erkeğin sperm sıvısında, kadının vajina salgısında da bulunur. • Cinsel ilişki sırasında vagina, penis, anüs mukozası veya ağızdaki zedelenmiş doku ve çatlaklardan vücuda girerek; erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe veya kadından kadına bulaşabilir. • AIDS ten başka cinsel ilişki ile bulaşan en önemli hastalıklar; bel soğukluğu (gonore), frengi (sifiliz) ve bulaşıcı sarılık (viral hepatit)dir. • • • • • • • Tüm bulaşmaların %10-15 i bu yolla olmaktadır. AIDS hastasının ve taşıyıcısının kanında HIV bulunur. HIV li kanla bulaşma çeşitli şekilde olur: Kontrolsüz kan nakli ile bulaşır. Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş; şırınga, iğne, cerrehi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, akupuntur iğneleri, jilet, makas gibi tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabilir. HIV li erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya adet kanının penise, vajinaya ve ağıza teması ile bulaşma olabilir. Damar içi uyuşturucu kullananların paylaştıkları iğne, enjektör ve uyuşturucu madde eritilen kaşıklar ile bulaşma olabilir. HIV li organ, doku ve sperm nakli ile de bulaşma olasılığı vardır. Anneden bebeğine bulaşır. • HIV günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz. HIV sağlam deriden geçmez. • Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı; • El sıkışma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, yanaktan ve elden öpme; • Yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon; • Tuvelet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam; • Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, kedi köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak, HIV in bulaşmasına neden olmaz. Patogenez • Ağır seyreden ve genellikle 3 ay ile 3 yıl arasında kuluçka süresi vardır. • Birincil enfeksiyon belirtileri olguların çok küçük bir bölümünde bulaşmadan hemen sonra ortaya çıkar. Virüsün vücuda girmesinden sonraki 3-6 ay içinde akut enfeksiyon bulgu ve belirtilerinden bağımsız olarak HlV’e karşı antikorlar oluşur. Virüsü alan kişide uzunca bir süre hiçbir belirti görülmeyebilir (belirtisiz enfeksiyon). Bazen ilk belirti yaygın lenf bezi büyümesidir (lenfadenopati). Buna İngilizce terimlerin kısaltılmasıyla oluşturulmuş LAS (lenf bezi büyümesi sendromu) ya da PGL (inatçı ve yaygın lenf bezi büyümesi) gibi adlar verilir. HîV enfeksiyonu bulaşmış kişi bu (virüsü yaşamı boyunca taşır ve bulaştırıcıdır. Virüs sürekli olarak ürer. Virüs üremesinin etkileri ise çok sonra belirginleşmeye başlar. Hastada belirti ve klinik bulgular ortaya çıktığında, HIV enfeksiyonunun belirti veren evresine girilmiş olur. • HIV enfeksiyonunun daha da ilerlemesiyle hastalığın tipik belirtileri ortaya çıkar. Önce ağız boşluğunda kandida türü mantar enfeksiyonları, dilde beyaz plaklar halinde çok küçük kabarcıklar, kilo kaybı, düşmeyen ateş, saç dökülmesi, düşünsel işlevlerin zayıflaması, zona ve akciğer veremi görülebilir. Bu belirti ve hastalıkların tümüne birden “AİDS bağlantılı kompleks” (ARC-AIDS Rela-ted Complex) adı verilir.Daha ileri evrede fırsatçı enfeksiyonlar, tümörler ve ağır sinir sistemi bozukluklanyla ortaya çıkan hastalıklar görülür. Buna “AİDS bunama kompleksi” (ADC-AIDS dementia complex) denir. AIDS’TEN KORUNMAK • Şüphesiz cinsel birleşmeden kaçınmak AIDS virüsünün bu yolla size bulaşmasını engelleyecektir.Fakat çoğu insan hayatlarında seksüel davranışlardan bir ölçüde olsa kaçınmak yerine bunu farklı kişilerle farklı yollarla denemeye devam etmektedir ve ne yazık ki günümüzde bu seçimi yapmış insanların bir çoğu sabah bir AIDS hastası olarak uyanmıştır. Seksüel birleşmeye girdiğiniz her kişi daha büyük bir risktir.Çünkü her yeni partner AIDS virüsüyle enfekte olma ihtimalini arttırmaktadır.Bu kendi hayatınızla RUS RULETİ oynamak gibidir AIDS’TEN KORUNMAK • Latex prezervatifler AIDS virüsünün meydana getirdiği enfeksiyonlara karşı korunmanın en etkin yoludur. • Çünkü prezervatifler virüsün bir kişiden diğerine geçmesini engelleyecek fiziksel bariyer görevi yaparlar. • Bu nedenle, AIDS veya herhangi bir zührevi hastalığa yakalanma riskini azaltmak için prezervatif kullanılması gerekmektedir. • AIDS konusunda hepimizin üstüne düşen görev yalnızca kendimizi korumak değil, aynı zamanda diğer insanlara da HIV virüsünden korunma yollarını anlatmaktır. AIDS’TEN KORUNMAK • Cinsel yolla bulaşan bu hastalıktan kaçınmanın en GÜVENİLİR yolu korunmasız cinsel ilişkiye girmemek ve tek eşliliği tercih etmektir. • Koruyucu kılıf (kaput, kondom, prezervatif) her cinsel ilişkide ve doğru olarak kullanılmalıdır. • Kan ve kan ürünlerinin, doku ve organ nakillilerinin kontrolü sağlık kurumlarınca yapılmaktadır. Bunun dışında delici ve kesici aletlerin (enjektör, iğne,vs.) paylaşılmaması gerekmektedir. • HIV pozitif kadına gebe kalmaması tavsiye edilmelidir. Eğer gebe kalmışsa riskleri anlatılmalı, bebeği doğurmakta ısrarlı ise ilaç tedavisine başlanarak risk en aza indirilmeye çalışmalıdır. • Güvenli kan elde etmek için Güvenli Kan bağışçılarına ihtiyaç duyulmaktadır ki hastalığın 6-12 haftalık Pencere döneminin olması sebebiyle kişi/kişilerin riskli davranışta bulunması sonucu az da olsa kan ile bulaşma söz konusu olduğundan dolayı böyle davranışlarda bulunan kişilerin kan bağışlamaması en yakın AIDS Danışma hattına başvurmaları gerekmektedir. • HIV taşıyıp taşımadığından emin olmadığınız kişilerle gireceğimiz her türlü cinsel ilişkide mutlaka koruyucu yöntem olarak kondom kullanılması gerekmektedir. • Kan ürünlerinin mutlaka gerekli testlerden geçirilmiş olduğundan emin olmak gerekir. • Berberde tıraş olurken kendimiz için yeni bir jilet kullanıldığından emin olunmalı. • Kuaförlerdeki Manikür ve pedikür aletlerinin dezenfekte edilmiş olmasına dikkat edilmeli • Yukarıdaki şekilde hücre RNA'sının (RU5-U3R) konak hücreyle (LTR) birleşerek provirüsü (U3RU5LTR) oluşturması gösterilmektedir.Provirüs hücrenin genetik yapısının tamamını kendi kendini sürekli yenilemek için kullanır.Bu durumda retrovirüsler diğer virüslerde olduğu gibi yeni virüsler oluşturabilmek için gerekli mekanizmayı bulaştıkları hücreden temin ederler. HIV virüsünün ilk hedefi T-4 yardımcı hücresi (AKYUVAR) adı verilen beyaz kan hücreleridir.Akyuvarların görevi bağışıklık sistemini yöneterek istenmeyen organizmalara karşı vücudu korumaktır.HIV virüsü vücuda herhangi bir şerkilde bulaştıktan sonra, eğer hemen aktifleşirse, akyuvar hücrelerine saldırır ve hücrenin içine girer.Hücrenin içine girmesiyle birlikte akyuvar hücresinin genetik maddesini kullanarak kendini eşlemeye ve çoğalmaya başlar.Yeni virüs partikülleri kendilerini kan akıntısına bırakarak enfekte edecek yeni akyuvar hücreleri aramaya başlarlar.Bir akyuvar hücresinin içinde HIV bulunması bu hücrenin görevini kısmen yada tamamen yapamaması anlamına gelmektedir.Akyuvar sayısının azalması vücut bağışıklık sisteminin normal zamanda kolayca başedebileceği enfeksiyonlarla artık başedemeyecek duruma gelmesi demektir.Bu fırsatçı enfeksiyonlarla ilgili komplikasyonlar kişinin ölümüne neden olabilmektedir HTLV-III Human T-Cell Lymphopatic Virüsünün şematik yapısI HTLV-III • Beyaz kan hücrelerinin diğer bir çeşidi olan makrofajlarda AIDS virüsü tarafından enfekte edilebilir.Makrofaj hücreleri kan dolaşım sisteminin dışında kalan bölgelerde mevcut olan organizmalarla savaşırlar.Makrofaj hücreleri beyine dahi taşınabilirler.HIV virüsü makrofaj hücrelerini kullanarak beyine girdiğinde glial hücrelerine saldırır.Bu hücreler sinir sistemi için yapısal destek ve izolasyon sağlayan hücrelerdir.Eğer virüs bu hücrelerin büyük bir kısmını yok ederse, kişinin akıl ve düşünme fonksiyonları tekrar onarılamıyacak bir hal alır. HIV virüsü hakkında açıklamalar kişiden kişiye farklılık göstermektedir.Çünkü enfeksiyonların sınırı insanların yakalandığı mantarsal, bakteriyel ve viral hastalıklarla birlikte çok geniştir.Fakat çok sık duyduğumuz iki hastalık Kaposis Sarcoma ve Pneumocystic Carinii Pneumonia'dir. Kaposis Sarcoma kan hücresi kanseri olarak bilinir.Kan kanseri hastalarının derilerinde portakal rengi bölgeler oluşmaya başlar.Bu bölgelerin vücut içinde olması ve dışarıdan görünmemeside olasılıklar dahilindedir.Zamanla oluşan bölgelerin sayısında ve büyüklüğünde iki kat artma görülür.Hastalık zaman geçtikçe vücudun her tarafını sarar. Pneumocystic Carinii Pneumonia AIDS hastalarında en çok görülen fırsatçı enfeksiyondur.Hastalığa protozoan adı verilen tek hücreli mikroskopik bir canlı organizma neden olur.PCP hastalrında hastalığın ortaya çıkmasıyla beraber şiddetli yorgunluk, kilo kaybı, ateş, kuru öksürük ve nefes almakta güçlük görülmeye başlar.Hastalığın şiddetli olması nedeniyle hastanın mutlaka bir hastanede kontrol altına alınması gerekir.PCP'de diğer AIDS ilgili hastalıklar gibi tedavi edilebilir; fakat bağışıklık sistemi ve ilgili problemlerin yok edilmesi mümkün olmamaktadır. AIDS hastaları, şakınlık, hafıza kaybı, denge kaybı, kekeleme, felç gibi problemeler oluşturabilen bazı enfeksiyonlardan kolayca etkilenebilirler.Bu problemler beyinin direk olarak HIV virüsü ile etkilenmesinden yada texaplasmosis (cryptoccoccal meningitis) adı verilen bir hastalıktan kaynaklanmaktadır.Görülen diğer hastalıkların HIV enfeksiyonu taşımayan kişilerde görülmesi çok nadirdir. AIDS tedavisinin bulunma süresi araştırmalar devam ettikçe değişmektedir.Bu arada araştırmacılar virüs ve hastalık hakkında daha fazla tecrübe edinmektedirler.Yapılan araştırmalar AIDS'in ortaya çıkma süresinin ortalama 7 ila 8 yıl olduğunu söylemektedir.Bazı vakalarda bu süreden daha sonra AIDS hastalığının görünmeye başladığı doğrulanmıştır.Halen kayıtlarda 10 yıl önce AIDS virüsü ile enfekte olmuş ve daha hiçbir AIDS belirtisi göstermemiş hastalar mevcuttur. Halk arasında Aids Testi olarak bilinen test; Tıbbı Terimlerde AntiHIV Testi olarak geçer • • • • • • • HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına AntiHIV testi denir. Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virusunun olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif (seropozitif) olduğunu söyleyebilmesi için, Westernblood testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir. Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir. AIDS Hastaları Ölüme mahkum mu? • HIV/AIDS in tedavisinde olumlu gelişmeler vardır. Günümüze kadar bulunan ilaçlardan farklı etki mekanizmalarında olanların ikisinin ya da üçünün birlikte kullanımıyla HIV pozitif kişilerin kaliteli ve uzun bir yaşam sürebilmeleri sağlanmaktadır. Tedavi doktor kontrolünde ve kesintisiz olarak yaşam boyu sürdürülmelidir. Ancak Bu ilaçlar çok pahalıdır • Günümüzde HIV hastalığı ve HIV tedavisi hakkında insanın kafasını karıştıracak kadar çok haber duyulmaktadır. Gazetelerde, dergilerde ve internette birçok şey okuyorsunuz; televizyondan, arkadaşlarınızdan, ailenizden, okulda, işte ve sokakta birçok şey duyuyorsunuz. Gerçekler, hikayeler ve söylentiler birbirine karışıyor. Bu durum, sağlıkları ve tedavi seçenekleri hakkında önemli kararlar almaya çalışan HIV hastası kişiler için ciddi bir sorundur.. • Mit… İlaç kullanımına bir süre ara vermek iyidir; vücudunuza tüm ilaçlardan ve yan etkilerinden kurtulması için bir şans verir. Gerçekler... İlaç kullanımına bir süre ara vermek HIV hastası bir kişi için çok zararlı olabilir. Bağışıklık sisteminizde anti-HIV ilaçları olmadan, virüs her gün milyonlarca yeni virüs oluşturabilir. Bu durum, virüse değişmesi için bir şans verir ve bu değişmiş virüsün bir kısmı ilaç kullanımına ara vermeden önce aldığınız ilaçlara dirençli olabilir. Bir başka deyişle, ilaçlar eskisi kadar iyi veya uzun etkili olmayabilir • Mit… İyi hissediyorsanız, anti-HIV ilaçları almaya başlamanıza gerek yoktur. Gerçekler... Vücudunuzda HIV hastalığının herhangi bir belirtisi ortaya çıkmasa bile, virüs yavaş yavaş bağışıklık sisteminizi zayıflatıyor olabilir. Virüs seviyenizi ve T-hücresi sayımınızı ölçme, size durumunuz hakkında bilgi verebilir. Doktorunuzla seçeneklerinizi incelemek ve tedaviye ne zaman başlayacağınızı ve hangi ilaçları kullanmanız gerektiğini değerlendirmek önemlidir. • Mit… HIV tedavisi görürken, virüsü başkasına bulaştıramazsınız Gerçekler... Anti-HIV ilaçları, virüsü başkalarına bulaştırmanızı önlemez. Tedavi, virüs miktarını algılanamayacak kadar düşük seviyelerde tutar. Ancak, HIV vücudunuzda varlığını devam ettirir ve cinsel ilişki, iğne paylaşımı veya annelerin bebeklerini emzirmesi yoluyla başkalarına bulaşabilir. • Mit… Hamile kalırsanız, bebeğinizde de HIV virüsü bulunacaktır Gerçekler... Anti-HIV ilaçları, hamile anneden bebeğine HIV geçme riskini önemli ölçüde azaltabilirler. • Mit… AZT yalnızca kısa bir süre etkili oluyor Gerçekler...AZT'nin diğer iki ilaçla birlikte verildiği bir çalışmada, yaklaşık 2 yıl sonra, hastaların ortalama %80'inde virüs miktarının belirlenemeyen seviyelerde olduğu gözlenmiştir. Bu çalışma kapsamında yer alan bazı kişiler, AZT'yi yaklaşık 4.5 yıldan bu yana almaktaydı ve ilaç hala etkiliydi. Bir hastada belirlenemeyen seviyede virüs miktarı varsa (<400 kopya/ml), bu durum, tedavinin etkili olduğu anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle tedavi virüsü öldürüyor ve HIV hastalığının ilerlemesini önlüyor demektir. • Türkiye Aids'i Mürteza Elgin'le tanıdı, Sanat ve sahne dünyasının yakından tanıdığı Murti lakaplı Mürteza Elgin'in AIDS virüsü kaptığı haberi 1985 yılının Kasım ayında "İşte AIDS'li Türk" başlığıyla gazete manşetlerinden günlerce inmedi. Mürteza Elgin 14 Haziran 1992 yılında hayatını kaybetti TÜRKİYE'DE BİLDİRİLEN AIDS VAKA VE TAŞIYICILARININ YILLARA GÖRE DAĞILIMI T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HIV/AIDS VERİ TABLOLARI TÜRKİYE DE BİLDİRİLEN AIDS VAKA VE TAŞIYICILARININ YAŞ VE CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI OLASI BULAŞMA YOLUNA GÖRE AIDS VAKA VE TAŞIYICILARININ DAĞILIMI HIV İNFEKSİYONLARININ UYRUK VE CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI 1-HIV taşıyanların sayısı: • Dünya Genelinde: 37,2 milyonu 15-49 yaşındakiler, 2,3 milyonu yaşı 15’in altında olanlar olmak üzere 39,5 milyon. HIV taşıyan yetişkinlerin 17,7 milyonu kadındır. • Bölgesel düzeyde: Sahraaltı Afrikası: 24,7 milyon Kuzey Afrika ve Orta Doğu: 460 bin Latin Amerika: 1,7 milyon Karayipler: 250 bin Kuzey Amerika: 1,4 milyon Orta ve Batı Avrupa: 740 bin Doğu Avrupa ve Orta Asya: 1,7 milyon Doğu Asya: 750 bin Güney Asya ve Güneydoğu Asya: 7,8 milyon Okyanusya: 81 bin 2-AIDS’e yeni yakalananlar: • Dünya genelinde: 4,3 milyon. Bunların 3,8 milyonu yetişkin, 530 bini çocuk. Bölgesel düzeyde: Sahraaltı Afrikası: 2,8 milyon Kuzey Afrika ve Orta Doğu: 68 bin Latin Amerika: 140 bin Karayipler: 27 bin Kuzey Amerika: 43 bin Batı ve Orta Avrupa: 22 bin Doğu Avrupa ve Orta Asya: 270 bin Doğu Asya: 100 bin Güney Asya ve Güneydoğu Asya: 860 bin Okyanusya: 7 bin 100 3- 2006’da AIDS’ten ölenler • Dünya Genelinde: 2,9 milyon. 2,6’sı yetişkin, 380 bini çocuk. Bölgesel düzeyde: Sahraaltı Afrikası: 2,1 milyon Kuzey Afrika ve Ortadoğu: 36 bin Latin Amerika: 65 bin Karayipler: 19 bin Kuzey Amerika: 18 bin Batı ve Orta Avrupa: 12 bin Doğu Avrupa ve Orta Asya: 84 bin Doğu Asya: 43 bin Güney Asya ve Güneydoğu Asya: 590 bin Okyanusya: 4 bin Aids ve Hiv virüsü için geliştirilen ilaçlardan bazıları • Zidovudine (AZT) Combivir Epivir Retrovir Ziagen • Kolayca değişime uğrama ve uyum sağlama özelliğine sahip • HİV'i "yenememenin" nedeninin, bu virüsün diğer virüslerle kıyaslandığında alışılmadık özelliklere sahip olmasından kaynaklandığı. • Sıkıca paketlenmiş bir genetik yapıya ve protein kılıfına sahip HİV'e karşı ilaçlar, HİV taşıyan yetişkinlere ve çocuklara veriliyor, virüsün anneden çocuğa geçmesini engellemek için de kullanılabiliyor. Yapılan araştırmalar, AİDS'in ortaya çıkma süresinin ortalama 6 ila 8 yıl olduğunu ortaya koyuyor.