Allah`in Merhametine Mazhar Olanlar

advertisement
ALLAH’IN MERHAMETİNE MAZHAR OLABİLEN İNSANLAR
Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
Dünyada bütün insanlar, Allah’ın rahmeti sayesinde
varlıklarını sürdürmektedirler. Mümin-kâfir bütün insanlar,
kâinattaki Allah’ın nimetlerinden yararlanmaktadırlar. Allah’ın
ahiretteki
nimetlerinden
ise
ancak
mü’minler
faydalanabileceklerdir. Bu, Allah’ın rahman ve rahîm olmasının
gereğidir.
Yazımızda,
önce
rahmet,
merhamet,
ruhm
kavramlarının, sonra Allah’ın rahman, rahim ve zü’r-rahmeti
sıfatlarının anlamını, daha sonra da Allah’ın rahmetine mazhar
olan insanların vasıflarını zikredeceğiz.
1. Rahmet, Merhamet Ve Ruhm Kavramları
“Rahmet”, “merhamet” ve “ruhm” kavramları; “rhm” kökünden
türeyen kelimelerdir. “Rhm” kökü; merhamet etmek, acımak,
esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek, ikamet
etmek ve kadının rahminden şikayet etmesi anlamlarına gelir.
“Rahmet” ve “merhamet” kelimeleri isim olarak; hayır, iyilik,
ihsan, nimet ve kalp inceliği demektir. Kur’an’da daha çok
“rahmet” kelimesi kullanılmıştır (114 ayet). “Ruhm” ve
“merhamet” kelimeleri ise birer ayette geçmiştir (Kehf, 18/81, Beled,
90/17).
Kur’an’da
aynı kökten türeyen “erham”
kelimesi de
kullanılmıştır ki bu kelime, sim-i tafdîl olarak “en merhametli” ve
“rahim” kelimesinin çoğulu olarak “kadının döl yatağı ve yakın
akrabalar” anlamında kullanılmıştır (mesela 8/75, 13/8. 12 ayet).
Cennet, Kur’an’da “rahmetü’llah” olarak nitelenmiştir:
“Yüzleri beyaz/nurlu olanlar, Allah’ın rahmeti (cennit)
içindedirler. Onlara orada ebedî kalacaklardır.” (Al-i İmran, 3/107)
Aynı kökten türeyen “rahmân”, “rahîm” ve “zü’r-rahmeti”
kelimeleri, Allah’ın sıfatı olarak kullanılmıştır.
2. Allah’ın Rahmân İsmi
“Rahmân” kelimesi sadece Allah’a özgün bir sıfattır. Kur’an’da
57 defa geçen bu kelime, Allah’tan başkaları için kullanılmamıştır.
Bu isim “sıfat-ı gâlibe” olup Allah’ın güzel isimlerinin ikincisidir.
Bu kelimenin ikili ve çoğulu yoktur. Kur’an’da da sadece tekil şekli
kullanılmıştır. “Rahman” kelimesi Allah’ın ismi-sıfatı olarak; pek
merhametli, çok merhamet sahibi, çok nimet verici ve çok müşfik
şeklinde anlamlandırmak mümkün ise de Allah’ın ismi olarak bu
kelimeyi tam karşılayacak Türkçe bir sözcük yoktur. Türkçe’deki
“esirgeyen”,“bağışlayan”, “acıyan” ve “yarlığayan” kelimeleri
“rahman” kelimesinin anlamını karşılamamaktadırlar. “Esirgeyen”
sözcüğünde “kıskanma” anlamı vardır ki “rahmân” kelimesinde bu
anlam yoktur. “Acıyan” sözcüğü, “rahmân” kelimesinin anlamını
tam ifade etmemektedir. Çünkü “merhamet"”sadece acımak değil;
acıyı, musîbeti, sıkıntıyı, derdi ve belayı giderip yerine sevinci,
nimeti, sıhhati, devayı, ferahı ve rahatlığı getiren bir hayır ve
iyiliktir. “Bağışlayan” sözcüğü ise “rahmân” kelimesinin değil
“vehhâb” ve “afüv” kelimelerinin karşılığıdır.
3. Allah’ın Rahim İsmi
Kur’an’da 114 defa geçen “rahîm” kelimesi, bir ayette “rahîm”
şeklinde (Tevbe, 9/128) Hz. Muhammed’in (s.a.v.), bir âyette
“ruhamâ’ ” şeklinde (Fetih, 48/29) Peygamber ve mü’minlerin sıfatı
olarak kullanılmıştır. Bu kelime, “çok merhamet edici” demektir.
Kur’an’da çoğul şekli kullanılmıştır (ruhamâ’ ve râhımîn).
Allah’ın “rahmân” sıfatı, “rahîm” sıfatından daha kapsamlıdır.
Yüce Allah, “rahmân” sıfatının gereği olarak yarattığı bütün
varlıklara merhamet eder. Bu konuda mü’min-kâfir ve itâatkâr-âsi
ayırımı yapmaz. O’nun merhameti her şeyi kuşatmıştır (A’raf,
7/156) O, rahmeti kendisine farz kılmıştır (ketebe) (En’am, 6/12, 54).
Bütün insanları yaratan, yaşatan, sıhhat, akıl, irade ve rızık veren
Allah’tır. Dünyayı, içindekileri, ayı, güneşi, yıldızları, gezegenleri,
havayı, suyu, rüzgarı, bitkileri, ağaçları, hayvanları, geceyi,
gündüzü... kısaca her şeyi insan için yaratmış, insanın hizmetine
sunmuş (teshir) (Bekara, 2/29, İbrahim, 14/32-33, Lokman, 31/30) ve
insana sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir (İbrahim, 14/34).
Allah, dünyada insana emeğinin karşılığını verdiği gibi (Necm,
53/39), insanın emeği olmadan da bildiğimiz ve bilmediğimiz pek
çok nimet de vermiştir.
Yüce Allah, oksijeni, suyu, güneş enercisini, ağaçları, bitkileri,
bir çok meyveyi, etinden, sütünden, yününden, derisinden ve
gücünden yararlandığımız pek çok hayvanı ve daha nice nimetleri
insan emeği olmadan bizlere merhameti sebebiyle vermiştir. Bu,
Allah’ın “rahmân” olmasının sonucudur. Bu konuda mü’min, kâfir,
ibadet eden ve etmeyen ayırımı da yapmamaktadır.
Allah, insanın dünya ve âhirette mutlu olmasını istemektedir.
Bunu sağlayacak yolu göstermek için peygamberler ve kitaplar
göndermiştir. İlâhî kitaplar, insanlar için bir rahmettir (En’am,
6/154, A’raf,
7/52, 103, Hud,11/17). Kur’an, mü’minler için bir
rahmettir (Yunus, 10/57, Nahl, 16/89, İsra, 17/82). Muhammed
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak
gönderilmiştir (Enbiya, 21/107).
“Rahîm” ismi “rahmân” ismine göre daha özeldir. Sadece îman
edip salih amel işleyenlere, muttakî ve muhsinlere yöneliktir.
Dünyada sadece mü’minlerin güzel amellerine sevap verir, âhiret
nimetlerinden yararlandırır, onlardan razı olur ve onları
cennetine koyar. Mü’min olmayanlar, Allah’ın dünyadaki
nimetlerinden yararlanırlarsa da ahiretteki nimetlerinden
mahrum kalırlar.
“Rahmân” ve “rahîm” kelimelerinin bu anlamı sebebiyle Allah,
dünya ve âhiretin, mü’min ve kafir herkesin rahmanı, âhiretin ve
mü’minlerin rahîmi denilmiştir.
Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığı, âhirette ise sadece
mü’minlere merhamet edeceğini Kur’an’ın şu âyetleri ifade
etmektedir:
Musa (a.s.); “...(Rabb’im!) sen bizim velimizsin, bizi bağışla, bize
merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bize dünyada da
âhirette de hasene (iyilik, güzellik, nimet) yaz. Biz sana yöneldik”
şeklinde dua etmesi üzerine, yüce Allah,;
“Dilediğimi azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır.
Merhametimi (kötülüklerden) korunanlara, zekatı verenlere ve
âyetlerimize îman edenlere yazacağım” buyurmuştur (A’raf, 7/156).
(A’raf, 7/155-156)
Peygamberimiz (s.a.v.), yüce Allah’ın cennete, “...Sen benim
rahmetimsin, cehenneme de sen de benim azabımsın....” dediğini
bildirmiştir (Buhârî, Tevhîd, 25. III, 186).
Allah’ın azabı da
merhameti de çoktur. Bu hususu,
Peygamberimiz (s.a.v.),bu şöyle bildirmiştir:
“Eğer, Allah katındaki cezayı bilseydi hiçbir mümin cennete
gireceğini ummazdı. Eğer rahmetinin çokluğunu bilseydi hiçbir
kafir cennetten ümidini kesmezdi” (Müslim, Tevbe, 23. III, 2109)
4. Zü’r-Rahmeti İfadesi
Allah’ın merhametini ifade etmekte kullanılan kavramlardan
biri de “zü’r-rahmeti” ifadesidir. Âyette;
“Rabb’ın zengin, rahmet sahibidir (zü’r-rahmeti)” (En’am,
6/133),
“... De ki Rabb’ınız geniş rahmet sahibidir (zu rahmetin
vâsiatin)” buyrulmuştur, (En’am, 6/147).
Allah, merhametlilerin en hayırlısı (Müminun, 23/118) ve in
merhametlisidir (Yusuf, 12/64).
Peygamber imiz (s.a.v.), Allah’ın merhametinin çokluğunu
şöyle ifade etmiştir:
“Allah, rahmeti yüz parça yapmış, bunun doksan dokuzunu
kendisinde tutmuş, bir parçasını yer yüzüne indirmiştir. Bu bir
parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirlerine merhamet ediyorlar.
O kadar ki hayvanlar, yavrularına zarar verir korkusuyla ayaklarını
kaldırmaktadırlar” (Müslim, Tevbe, 17, 19; III, 2108; Buhârî, Edeb, 19. VII,
75).
Allah, dilediğine rahmetini ihsan eder. (Bekara, 2/105, Ankebut,
Ancak Allah Kur’an’da hangi nitelikteki
29/21, İnsan, 76/31)
insanlara rahmetini ihsan edeceğini beyan etmiştir. Bu bölümde
Allah’ın rahmetini ihsan edeceğini va’dettiği insanları
zikredeceğiz.
5. Allah’ın Rahmetini Va’d Ettiği İnsanlar
“Rahmet” kelimesinin geçtiği ayetlere baktığımız zaman iman
edip salih amel işleyen, Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına
uyan, haramlardan ve kötülüklerden sakınan, ibadetlerini en güzel
biçimde yapan mümin, muttaki, muhsin, itâatkâr ve sabırlı
insanların Allah’ın merhametine,cennet ve nimetlerine mazhar
olabileceğini öğreniyoruz.
Kur’an’da Allah’ın rahmetine mazhar olacakların yapacakların
iman, ibadet, amel, fiil ve davranışlar zikredildikten veya bir emir
verildikten veya yasaklardan kaçınanlar zikredildikten sonra ;
“Umulur ki merhamet olunursunuz” (En’am, 6/155, A’raf, 7/204, Nur,
24/56, Neml, 27/46),
“İşte onlara Allah rahmetini ihsan edecektir” (Tevbe, 9/71),
“Allah, onları kendinden bir rahmet ve lutfa (cennete)
sokacaktır” (Nisa, 4/175),
“İşte onlar Allah’ın rahmetini umarlar” (Bekara, 2/218),
“Rableri, onlara kendisinden bir rahmet, rıza ve cennetleri
müjdeler” (Tevbe, 9/21),
“Rab’leri onları rahmetine dahil edecektir” (Tevbe, 9/99),
“Size rahmetinden iki pay versin” (Hadid, 57/28),
İfadeleri kullanılmıştır.
Şimdi Allah’ın rahmetini ihsan edeceğini bildirdiği kimseleri
zikredebiliriz:
(1) Muttaki Mü’minler
Muttakî insanı daha önce izah etmiştik. muttakî müminlere
Allah’ın rahmetini ihsan edeceği şu ayette bildirilmektedir:
“Ey mü’minler! Allah’a karşı gelmekten sakının (ittika) ve
Peygamberi’ne iman edin ki O size rahmetinden iki kat versin ve
sizi ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin, sizi bağışlasın. Allah çok
bağışlayan, çok esirgeyendir” (Hadid, 57/28; bakınız A’raf, 7/158).
(2) Salih Müminler
“Salih mü’min”, salih ameller işleyen mü’minlere denir.
“İman edip salih ameller işleyenlere gelince Rab’leri onları
rahmetine dahil edecektir. İşte apaçık kurtuluş budur” (Casiye,
45/30) ayeti buna delildir.
(3) Kur’an’a Sarıla Mü’minler
“Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılan müminlere gelince Allah,
onları kendinde bir rahmet ve lütfa dahil edecek ve onları kendine
götürecek doğru yola iletecektir” (Nisa, 4/175).
Bu ayette, söz konusu edilen “Allah’a sarılmak”tan maksat,
Kur’an’ın emirlerine uymaktır. Nitekim bir başka ayette Kur’an’a
uyanlara merhamet edeceği bildirilmiştir:
“İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Bu
(Kur’an)a uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet
edilsin” (En’am, 6/155).
(4) İtaatkâr Müminler
“Allah’a ve Peygambere itaat edin tâki merhamet edilesiniz” (Al-i
Imran, 3/132; bakınız, Tevbe, 9/71, Nisa, 24/56).
“Allah ve peygambere itaat”; Kur’an ve sünnete uymaktır.
(5) Namaz Kılan Mü’minler
Yüce Allah; “Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Peygambere
itaat edin tâ ki merhamet olunasınız” (Nisa, 24/56; bakınız; A’raf, 7/156,
Tevbe, 9/71, Zümer, 39/9); Peygamberimiz (s.a.v.);“Gece karanlıkta
mescitlere gidenler, Allah’ın rahmetine gark olacaklardır”
buyurmuştur. (İbn Mace, Mesacid, 14. II, 256)
“Namaz”; İslam’ın beş temel esasından biri olup, imandan
sonra en başta yapılacak görevlerden biri ve “dinin direğidir”
(Aclûnî, II, 39-40). Namaz, en faziletli ibadettir. Peygamberimiz
(s.a.v.); “Amellerin hangisi en faziletlisidir?” sorusuna “vaktinde
kılınan nazdır...” (Tirmizi, Birr, 2. IV, 310); “ilk vaktinde kılınan
namazdır” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd, 56, IV, 601)
Ergenlik çağından itibaren ölünceye kadar kadın-erkek her
müslüman, günden beş vakit namazı kılmak zorundadır. Namaz,
insanı bütün kötülük ve haramlardan alı koyar. (Ankebut, 29/45)
Firdevs cennetinin varisi olan müminlerin en başta gelen özelliği
namaz kılmaktır. (Müminun, 23/1,11) Kur’an’da Namazlarını
kılmayanların “gayya” atılacağı .ildirilmiştir (Meryem. 19/59)
“Ğayya”, cehennemde bir vadinin adıdır (Kurtubî, el-Cami’ Li Ahkâmi’lKur’an, XI, 125).
(6) Zekatlarını Veren Müminler
“... Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım.
Rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu (rahmetimi), muttakilere, zekatı
verenlere ve âyetlerimize iman edenlere yazacağım” (A’raf, 7/156).
“Zekat”, zengin müminlerin mallarının belirli bir miktarını
Tevbe suresinin 60. ayetinde belirtilen yerele verdiği mâlî bir
ibadettir. Zekat Kur’an’da çoğu kez namaz ile birlikte
zikredilmiştir. Kur’an’da zekatını vermeyenlerin âhirette
cehennemde cezalandırılacağı bildirilmiştir. ( Tevbe, 9/35)
(7)
Muhsin Müminler
“.. Allah’ın rahmeti muhsinlere çok yakındır” (A’raf, 7/ 56).
“Muhsin” kelimesinin anlamını daha önce izah etmiştik.
(8) Mallarından Allah Yolunda İnfak Eden
Müminler
“Bedevilerden öylesi de vardır ki Allah’a ve âhiret gününe iman
eder. (Hayır) için harcayacağını Allah katında yakınlığa ve
peygamberin dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki bu, onlar
için Allah’a bir yakılıktır. Allah onları rahmetine dahil edecektir.”
(Tevbe., 9/99)
“İnfak”, zekat ve sadakanın dışında müslümanın Allah için
yakınlarına, fakirlere, muhtaçlara ve hayır kurumlarına maddi
yardımda bulunmaktır. İnfak, Allah’ın bir emri, müminin bir
özelliğidir.
(9)
Musibetlere Sabreden Müminler
Müslümanı üzen her şey musibettir. Allah, açlık, korku,
mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak suretiyle
imtihan edeceğini bildirmekte, musibetlere sabredenlerin
müjdelenmesini istemektedir. Musibetlere sabredenler Allah’ın
merhametine mazhar olacaklardır.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve
ürünlerden biraz azaltma ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri
müjdele. O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman; biz
Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz derler. İşte Rab’lerinden
bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Doğru yolu bulanlar da
onlardır.” (Bekara, 2/155-157).
(10) Emr-i Bi’l-Ma’ruf ve Nehyi Ani’l-Münker Yapan
Müminler
“Ekr-i bi’l-ma’ruf”; marufu yani İslam’ın ve akl-ı selimin iyi ve
güzel gördüğü şeyleri
emretme, İslam’ı insanlara anlatma
görevidir. “Nehy-i ani’l-münker” ise, münkeri yani İslam’ın ve akl-ı
selimin kötü ve çirkin gördüğü şeyleri men etme, kötülüklerle
mücadele etme görevidir. Bunlar, her müslümanın görevidir. Bu
görevi yapan müminler Allah’ın merhametine mazhar
olacaklardır.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.
Onlar maruf emreder, münkeri men ederler, namazları kılarlar,
zekatı verirler, Allah ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara
Allah rahmet edecektir.” (Tevbe, 9/71).
(10) Allah Yolunda Cihat Eden Müminler
“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler, işte
bunlar Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah, çok bağışlayan, çom
merhamet edendir.” (Bekara, 2/218; bkz; Tevbe, 9/21-22, Nisa, 4/95-96).
“Cihat”; bir mümin Allah için İslam’ın bilinmesi, tanınması ve
yücelmesi için çalışmaktır.
(12) Kötülüklerden Korunan Müminler
“... (Melekler), müminlerin bağışlanması için bağış dilerler,
‘Rabb’imiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde
tevbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem
azabından koru. Rabb’imiz! Onları da onların atalarından,
eşlerinden ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine va’dettiğin
Adn cennetlerine koy, şüphesiz aziz ve hakim olan sensin. Onları
kötülüklerden koru. O gün (kıyamet günü) kimi kötülüklerden
korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun En
büyük kurtuluş, budur,” (Mümin, 40/7-9)
(13) Okunan Kur’an’ı Dinleyen Müminler
“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun tâki merhamet
olunasınız” (A’raf, 7/204).
Okunan Kur’an’ı dinlemek, Allah’ kelamına saygının bir
gereğidir. Mümin Kur’an okur, okunan Kur’an’ı dinler, okuduğunu
ve dinlediği anlamaya ve öğrenmeye çalışır, öğrendiğini tatbik
eder.
(14) Ahiretten Korkan Müminler
“Ahiretten korkmak”, orada azaba uğramaktan korkmaktır.
Ahiretten korkmanın gereği, mümin dünyada ahiretini
kazanmaya çalışır. Neticede Allah’ın rahmetine mazhar olur.
“Geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden,
ahiretten çekinen ve Rabb’inin rahmetini dileyen kimse (ahiretten
korkmayan kafir kimse gibi) diri?” (Zümer, 39/9).
(15) Hoşgörülü Müminler
Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah, bir şey sattığı, satın aldığı ve
borcunu istediği zaman müsâmahakâr olan kişi sever”
buyurmuştur. (Buhârî, Büyû’, 16, III, 9).
(16) Merhametli Müminler
Yüce Allah şu ayetinde müminlerin birbirlerine merhameti
tavsiye etmelerini emretmiştir:
“Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenler ve
merhameti tavsiye olmaktır. İşte bunlar sah ashabıdır” (Beled,
90/17-18).
Peygamberimiz (s.a.v.) da şu sözleri ile müminlere merhameti
tavsiye etmiştir:
“Allah. Ancak merhametli olanlara rahmetini ihsan edecektir”
(Buhârî, Cenâiz, 33, II, 80),
“Rahman merhamet edenlere merhamete eder. Yer
yüzündekilere merhamet edin (o zaman) göktekiler de size
merhamet eder” (Ebu Davud, Edeb, 66, V, 231),
“Allah merhamet etmeyene merhamet etmez” (Buhârî, Tevhît, 2.
VIII, 165).
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını
tanımayan bizden değildir (bizim sünnetimi terk etmiştir)” (Ebu
Dâvud, Edeb, 66, V, 233).
İnsanlarda
merhameti var eden de Allah’tır. (Rum,
(s.a.v.), “Merhamet ancak şakî insandan
söküp alınır” buyurmuştur . (Ebu Davud, Edeb, 66. V, 232) Akra’ b.
Hâbis, Peygamberimiz (s.a.v.)’i (torunu) Hasan’ı öperken görmüş
ve ‘Benim on çocuğum var, onlardan hiç birini öpmedim” demiştir.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), ‘Merhamet etmeyene
merhamet edilmez” demiştir. (Müslim, Fedail, 65. II, 1808). Hz. Aişe (ra)
anlatmıştır: “Bazı bedeviler Peygambere geldiler ve ‘siz çocuklarınız
öpüyor musunuz?’ dediler. Peygamber (s.a. v.)’in “evet” demesi
üzerine bedeviler, ‘vallahi biz çocuklarımızı öpmüyoruz” dediler.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), ‘Allah, sizden merhameti
(içinizden) söküp aldı ise ben ne yapayım’ demiştir.” (Müslim, Fedail,
30/21).Peygamberimiz
64, II, 1808).
Müminler, eşlerine, çocuklarına, yakınlarına, insanlara ve
bütün canlılara karşı merhametli olmalı ve Allah’ın kendisine
merhamete etmesini de Ondan niyaz etmelidir. Peygamberimiz
(s.a.v.), “Allah’ım! Bizi bağışla, bize merhamet et, bizden razı ol,
(ibadetlerimizi) kabul et, bizi cennetine koy, cehennemden koru ve
bütün işlerimizi ıslah et” diye dua etmiştir.” (İbn Mace, Dua, 2. II, 1261)
Allah, rahmetinden ümit kesilmemesini istemektedir:
“(Ey peygamberim!) De ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden
kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah, bütün
günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet
edendir.” (Zümer, 39/53).
Allah’ın rahmetinden ümit kesenler, sapıklar ve kafirler olarak
nitelenmiştir:
“Sapıklardan başka kim Rabb’ının rahmetinden ümit keser?”
(Hıcr, 15/56).
“Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar
benim rahmetimden ümidini keserler. Onlar için acı bir azap vardır”
(Ankebut, 29/23).
Allah’ın âhiretteki rahmeti dünya nimetlerinden daha
hayırlıdır. (Al-i İmran, 3/157). Kur’an’da akıllı insanların; “Rabb’imiz!
Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize katından
bir rahmet ver” diye dua ettikleri (Al-i İmran, 3/8).
Musa (a.s.)’ın; “Rabb’im! Beni ve kardeşimi bağışla, bizi
rahmetinin içine dahil et, merhametlilerin en merhametlisi sensin”
diye yalvardığını) öğreniyoruz. (A’raf, 7/151).
Nefsin kötü arzularından ve âhiret sıkıntılarından ancak
Allah’ın merhamet ettiği insanlar kurtulabilir. (En’am, 6/16, Yusuf,
12/53, Mümin, 40/9, Dühan, 44/40-41). Bu sebeple yüce Allah;
“Rabb’imiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi
affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler
toplumuna karşı bize yardım eyle” (Bekara, 2/286) diye dua etmemizi
öğretmektedir. Çünkü Allah, insanlara karşı çok şefkatli çok
merhametlidir (Bekara, 2/143).
İnsanlar ancak Allah’ın rahmeti sayesinde Şeytanın şerrinden
korunabilirler. Şu ayetler bunun açık delilidir:
“Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı pek azınız
hariç Şeytana uyardınız” (Nisa, 4/83).
“Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı hiç biriniz asla
temizlenemezdi” (Nur, 24/21).
“Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı elbette ziyana
uğrayanlardan olurdunuz.” (Bekara, 2/64).
HÜLASA
Allah, merhametlilerin en merhametlisidir. Bütün yaratıklar,
Allah’ın merhameti sayesinde varlıklarını sürdürebilmektedir.
Allah, çok merhametlidir. Ayet ve hadislerde Allah’ın kimlere,
hangi vasıflara sahip insanlara merhamet ettiği bildirilmiştir:
Bunlar;
muttaki mü’minler, salih müminler, Kur’an’a sarıla
mü’minler, itaatkâr müminler, namaz kılan mü’minler, zekatlarını
veren müminler, muhsin müminler, mallarından Allah yolunda
infak eden müminler, musibetlere sabreden müminler, eEmr-i bi’lma’ruf ve nehyi ani’l-münker yapan müminler, Allah yolunda cihat
eden müminler, kötülüklerden
korunan müminler, okunan
Kur’an’ı dinleyen müminler, âhiretten korkan müminler,
hoşgörülü müminler ve merhametli müminlerdir.
Download