Abdurrahman Küçük - Dinler Tarihi www.CepSitesi.Net DINLER TARIHI Dördüncü Baskiya Önsöz Bu eser günümüzde yasayan dinleri konu edinmekte ve onlarin tanitilmasini hedeflemekt edir. Günümüz teknolojisi dünyayi küçültmüs insanlarin birbiri hakkinda bilgi edinme yollar ve imkanlarini artirmistir. Yeryüzünde yasayan yaklasik 6.5 milyar civarinda insani n 6 milyardan fazlasi su veya bu dinin mensubudur. Herhangi bir dine mensup olma yanlar ile inanci bilinemeyenlerin orani genel nüfus içinde oldukça düsüktür. Bu durum insa noglu için dinin ne kadar vazgeçilmez oldugunu ortaya koymaktadir. Tarih boyunca oldugu gibi günümüzde de vazgeçilmezligini koruyan dinler hakkinda bilgi sahibi olmak her aydin için bir gereklilik olmustur. Hele bir ilahiyatçi bir din göre vlisi bir din bilgini için bu daha da önem kazanmaktadir. Bir din hakkinda karar vermek o dini dogru olarak bilmeye baglidir. Hem sahip oldugu dini bilmek hem de karsilastirma yapmak diger dinleri bilmeyle yakindan ilgilidir. Bu kitap ki siye sahip oldugu inanç hakkinda oldugu kadar diger dinler ve inanislar hakkinda da bilgi vermektedir. Kitapta yer yer bazi karsilastirmalara Islama ve Türkiyeye yönelik bazi faaliyetlere yer verilmistir. Okuyucu kitlesi dikkate alindiginda bu yaklasim normal karsilanmalidir. DeskriptIf (nitelendirici) metoda uymayan baz i degerlendireler de buna baglanmalidir. Yasayan dinleri konu edinen bu kitap dokuz bölümden olusmaktadir. Ilk iki bölüm dinler Dinler Tarihi din bilimleri ile ilgili genel bilgi ihtiva etmektedir. Üçüncü dördüncü be inci ve altinci bölümler yasayan dinler hakkinda bilgiler içermektedir. Son üç bölüfnde sin retik (uzlastirmaci) dini hareketler misyonerlik faaliyetleri ve karsilastirmalar yer almaktadir. Dinleri tasnif etmek oldukça zordur. Islam dünyasinda gen&i olarak dinleri ilahi din ve üahi olmayan din seklinde tasnif ötmek alisilan bir yol olmustur. Okuyucuyu alisilmis in disina çikarmak ve yeni tasniflere alistirmak zamanla mümkün olabilecektir. Bölümleme y aparken Buddizm ile Yahudiligi belirlenen sems içine yerlestirmek büyük sikinti olust urmaktadir. Çünkü Buddizm siam ve Hiristiyanlik gibi evrensel dinlerdendir. O misyon erligi benimsemekte baska dinden olanlardan taraftar edinmeye imkan tanimaktadir. Bununla birlikte Buddizm ilahi dinler arasinda sayilmamaktadir.Yahudilikin de evrenselligi tartisilmaktadir. Bundan dolayi kitapta dinleri bölümlerken farkli bi r yol izterimistir. Ilkel Kabile Dinleri Milli Dinler Ilahi Dinler seklinde bir bölümleme yapilmis bu bölümlemede Buddizme yer verilmemis Buddizm ayri bir bölüm olarak ele alinmistir. Aslinda genel bölümlemede cografi agirlikli tasnifin benimsenmesi ideald ir. Cografi tasnifte Kabile Dinlen Ilk siraya alinarak Uzakdogu Dinleri Ön Asya Dinlen (veya Ortadogu Dinleri) Avrupa Dinleri Amerika Dinleri gibi bir bölümleme u ygun gözükmektedir. Kitapta az dipnot kullanma yolu benimsenmistir. Sadece bir iki bölümde zorunlu olar ak fazla dipnot kullanilmistir. Çok az ve zorunlu dipnotlar hariç genel dipnotlar bölüm sonuna kaydirilmistir. Bibliyografya da yazar soyadinin alfabetik sirasina göre yine bölüm sonuna konulmustur. Daha fazla bilgi edinmek isteyenler için o konuyla i lgili Türkçe ve yabanci kaynaklarin verilmesine özen gösterilmistir. Konularla ilgili bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber yer yer bazi deger lendirmelerden de kaçinilmamistir. Son Bölümde yasayan dinlerin bazi hususlarda kars ilastirilmasi Karsilastirilmali Dinler Tarihi için bir örnek olarak düsünülmüstür. Kitapta ele alinan dinlerin bazilarinda mezheplere de temas edilmis ancak fazla ayrintiya inümemistir. Bazi dinlerde ayrintiya girilmesi okuyucuyu bilgilendirme ye yöneliktir. Islam kisminda okuyucunun bildigi kabul edilerek.sadece genel bilgil er verme yolu benimsenmistir. Kitabin özet seklinde olan 1988 yilindaki ilk baskisinda en az üç ciltlik genis bir D inler Tarihi yazacagimizi belirtmistik. Ancak ilk baskiyi beraber yazdigimiz de gerli insan iyi bir Dinler Tarihçi olan meslektasim ve agabeyirn Prof. Dr. Günay Tüme r Bey 22 Agustos 1995 tarihindegeçirdigi elim bir trafik kazasi sonucu aramizdan ayrilmistir. Bundan dolayi ilk baskida verdigimiz sözü beraberce yerine getirmemiz mümkün olamamistir. 1992 tarihli ikinci baskida yaptigimiz ekleme ve düzenlemelere ilav eten ben ilk baskidaki sözümüzü kismen de olsa yerine getirmek için kitabi yeniden gözden g eçirmis baski hatalarini ve yanlis anlasilmalara yol açacak kisimlari düzeltmis heme n hemen her konuya bilgi ve kaynak eklemeleri yapmis din tarifi basta olmak üze re kendime ait bazi yaklasimlarimi da yansitarak üçüncü baskiyi yayina hazirlamistim. 19 97de yapilan üçüncü baskiya Kuranda zikredilen ve günümüzde mensuplari bulunan Sabiiler e ayri bir konu olarak ilave etmistim. Ayrica önceki baskilarda Eski Türk Inançlari ba sligiyla yer alan konuyu da günümüzdeki gelismeler ve dokümanlar isiginda Türklerd en az bir kesimin hala bu inanislari yasattigi belirlendigi için Geleneksel Türk Din i basligiyla yerlestirmistim. Böylece üçüncü baski önceki baskilardan farkli bir duruma ge lmisti. Yayinci tarafindan acil ihtiyaç oldugu gerekçesiyle çok kisa zaman içinde yeni bir bas ki yapilmasi gerektigi bildirildiginden dördüncü baskida yapmayi planladigim düzeltmele re ve ilavelere firsat bulamadim. Ancak Dinler Tarihinin öneminin daha iyi anlasil digi günümüzdeki yeni gelismeleri de dikkate alarak genis bir Dinler Tarihi yazmaya çal isacagimi belirtmek isterim. Dördüncü Baskiyi sunarken agabeyim Prof.Dr. Günay Tümeri bir kez daha rahmetle aniyor b askida katkisi olan herkese tesekkür ediyorum. Ankara 22.02.2002 Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK Önsöz Bu kitap çogunlugu günümüzde yasayan bazi dinleri tanitma gayesiyle yazilmistir. Bunun için simdi varligini sürdüren bir dinin geçmisteki köklerine kisa bir temas disinda tarihi dinlere yer verilmemistir. Ilk iki bölümde din dinler tarihi din bilimleri hakkinda genel bilgi verildikten sonra dinlere geçilmistir. Son kisimlarda sinkretik dini ha reketlere misyonerlik faaliyetlerine ve karsilastirmalara yer verilmistir. Dinleri bölümlere ayirmak gerçekten zordur. Buddizm ile Yahudilik tespit edilen semaya yerlestirilirken bu sikinti iyice hissedilir. Buddizm Islam ve Hiristiyanlik gibi evrensel bir dindir fakat siniflamada onlar gibi ilahi menseli dinlere dahil edilm emektedir. Yahudilik ise ilahi dindir ancak evrensel sayilmamaktadir. Biz Imam-Hat ip Meslek Liseleri için yazdigimiz Dinler Tarihi kitabindaki semayi Buddizmi a yri bir bölüm yapma disinda bu kitabimizda da muhafaza ettik. Ancak bu daha sonra yazakcaklarimizda da ayni semayi devam ettirecegimiz anlamina gelmez. Burada ide al bir bölümlemenin cografi agirlikli olarak ilkel kabile dinlerini ilk maddeye almak su retiyle Hint dinleri Uzakdogu Dinleri Önasya (veya Ortadogu) Dinleri seklinde ya pilabilecegine isaret etmek isteriz. Ancak bu bölümlemede Irandan Hindistana kendi cemaati ile göç etmis olan Parsilik göze batacaktir. Bununla beraber baska çare de yoktur . Söylenenler yasayan dinlere göredir. Tarihi dinler isin içine girerse yine çözüm cografi n hareket edilerek bulunabilecektir. Bibliyografya yazar soyadinin alfabetik sirasina göre her bölümün sonunda verilmistir. Az dipnot verilerek metin çalismasiyla konu edinilen dinlerin tanitilmasi düsünülmüstür. Di pnotlar bölüm sonlarina konulmustur. Bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber yery er bazi degerlendirmelerden de kaçinilmamistir. En sonda yer verilen günümüzde yasayan dinleri bazi noktalardan karsilastirilmasi Karsilastirmali Dinler Tarihi yönünde n malzemenin bir ölçüde sunulmasi kadar bunlarin kisa bir degerlendirilmesini de içine almaktadir. Kitabimizda ele alinan dinlerin mezheplerine temas edilmisse de bu hususta fazla ayrintiya inilmemistir. Eksikler mutlaka vardir. Yazarlar bu eksiklikleri telafi etmek üzere ayrica dipnott u üç ciltlik genis bir Dinler Tarihi yazacaklarini hatirlatir bu kitabin basimini g erçeklestiren Dr. Bahattin ERGEZERe ve emegi geçenlerin cümlesine tesekkür ederler. Prof Dr. Günay TÜMER-Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK I. BÖLÜM DINLER TARIHINE GIRIS A. DIN VE TARIH KELIMELERININ INCELENMESI 1. Din Din insanla beraber varolmus insanla beraber varolmakta ve öyle görünüyor ki insanla b eraber varolacak bir kurumdur. Insanlik tarihinde ne kadar gerilere gidilirse gid ilsin dini inançlardan yoksun bir topluma rastlanmamaktadir. Tarihi devrelerde oldugu kadar tarih öncesinde de insanoglunun bazi inançlara sahip olarak yasadigi yapilan ilmi arastirmalardan anlasilmaktadir. Bütün bunlar toplumu ayakta tutan temel esasla rin basinda dinin geldigini ortaya koymaktadir. Bunun yaninda felsefe hukuk a hlak gibi bazi insan ilimlerinin kaynaginin da din oldugu kabul edilmektedir. Hatta Viktor Kuzin {Victor Cousin) Her sey din etrafinda din için dinle teskil olun du diyerek dinin konusunu ve alanini daha da genisietmetedir. Insanlik tarihinde çok önemli bir yeri bulunan dinin kelime ve terim anlamlarinin verilmesi bu kavramin anlasilmasina yardim edecektir. a. Dinin Lügat ve Terim Anlami Dinin lügat ve terim anlamini Islam ve diger dinlerdeki sekliyle ele alacagiz. aa. Islamda Din Arap dilindeki din kelimesinin kökü ile ilgili olarak çesitli görüsler ileri sürülmektedir. Bu kelimenin Arami-Ibrani bir kökten geldigi Orta Irandan alindigi Öz Arapça oldugu tarti silmakta fakat kesin bir sonuca ulasilamamaktadir. Dane-yedinu-dinen ve diyaneten seklinde lügatlarda yer alan ve çogulu edyan olan bu kelim su anlamlara gelmektedir Ceza mükafat hüküm hesap Itaat boyunegme ibadet adet hal seriat kanun yol mezhep millet... Bununla beraber borçlanma ödünç alma anlamindaki deyn kelimesi de dane-yedinu kökünde elmektedir. Arap Dilinde din kökünden gelen kelimelerin ifade ettigi çesitli anlamlar asagidaki sekilde gruplandirilmakta ve örneklendirilmektedir 1- Ceza mükafat hüküm hesap Bir Arap atasözünde Kema tedinu tüdanu (Ettigini bulursun arsan onu görürsün) denilmektedir. Burada din kelimesi ceza mükafat karsilik anlaminda k ullanilmaktadir. Fatiha Süresindeki Maliki yevmid-Din (din gününün sahibi) Ayetinde de di kelimesi ceza hesap anlamindadir. 2- Itaat taat teslimiyet hizmet ibadet Araplar arasinda itaat b oyun egme anlaminda Dintehum fedanu (Onlara üstün geldin onlar da itaat ettiler) h izmet anlaminda Dinter recule (Adama hizmet ettin) denilmektedir. Bakara Sure sinin 132. Ayetindeki Innallahestafa lekumud-Dine (Allah sizin için din seçti) ifadesi nde din kelimesi seriat taat boyun egme ibadet anlamlarinda kullanilmistir. 3- Üstün gelme hakimiyet zelil kilma zorlama Arap Dilinde Danen nas {Insanlar i itaate zorladi) Dintel kavme (Kavmi zelil kildin köle edindin) gibi misalle rde din itaate zorlama zelil kilma anlamlarinda kullanilmistir. Nahl Suresinin 52. Ayetinde Ve lehu mafis-Semavati vel-ardi ve lehud-dinu vasiben (Göklerdekilerin ve dekiierin hepsi Allahindir. Din daima onundur) ifadesinde din kelimesi hakimiy et itaat anlamindadir. Ayrica Arapçada hakim kahhar idare eden hesaba çeken cezalandiran anlaminda deyyan k elimesi de kullanilmaktadir. (Lügatlarda bu kelimenin Allahin ismi oldugu da kayd edilmektedir). Hz. Muhammede bir defasinda Ya seyyidin nasi ve deyyanel-Arab (Ey insanlarin efendisi ve arabin hakimi) seklinde hitap edilmistir. 4- Adet yol kanun seriat millet mezhep Araplar Mazale zalike dini ve deydeni (Ben adetim budur) demekle din kelimesini adet anlaminda kullanmis olmaktadir. Bir Ha diste Innehu Aleyhisselam kane ala dini kavmini (Resulüllah kavminin adeti üzerinde idi) d lmektedir. Bu hadisin dini kavmihi ibaresinde geçen din kelimesiyle Hz. Ibrahimden (a.s.) kalan tevhid hac nikah miras gibi hususlar yaninda Hz. Muhammedin (sas ) kavminin cömertlik yigitlik gibi iyi örf ve adetleri ifade edildigi din ile kültür örf ve adetler arasinda ilgi bulundugu üzerinde durulmaktadir. Yusuf Suresinin 76. Ayetinde Ma kane liyehuze ehahu fi dinil meliki cümlesinde (Kralin d nine göre kardesini yaninda alikoymasi mümkün degildi) din kelimesi seriat kanu n yol anlamindadir. Enam Suresinin 161. Ayetinde Inneni hedani rabbi ila siratin mus-tak n dinen kiyamen millete Ibrahime hanifen (Bana gelince Rab-bim beni dogru bir yola iletti. Dogru dine dosdogru bir tevhidçi olan Ibrahimin milletine) ifadesinde m illet din ve millet anlaminda kullanilmistir. Kuran-i Kerimde din kelimesinin geldigi kök ile ilgili kelimeler yüzü askin ayette y ukarida verilen dört grup anlami ifade ettikleri gibi yer yer bu dört grup anlamin tamamini içinde bulunduran bir nizami da belirtmektedir. Bu nizami belirtmek ve diger din kelimelerinden ayirmak üzere Kuranda dinul-hak (hak din) Dinen kiy emen dinen kayyimen (dosdogru din) dinullah (Allahin dini) gibi deyiml er kullanilmaktadir. Bunun yaninda Kuran-i Kerimde din kelimesi iki tarafi hedef alan anlamlari içinde bulundurmaktadir. Bu iki taraftan biri Allaha nisbetle haki m olma itaati altina alma hesaba çekme cezalandirma öteki de kula nisbetleboyun egme itaat etme teslim olmadir. Bu iki taraf arasindaki münasebeti düzenleyen kan un nizam yol dindir. Kuran-i Kerimde din terimi ile yüksek bir otoriteye boyun egme o otoritenin emir ve yasaklarina uyma bu emir ve yasaklara uygun yasadigi takdi rde mükafat aksi takdirde ceza görecegine inanma seklindeki bir hayat nizaminin kaste dildigi anlasilmaktadir. ab- Diger Dinlerde ve Dillerde Din Her toplumda din kavramini ifade etmek üzere ayri bir kelime kullanilmaktadir. Din kelimesi tarihi derinlik içinde Avestada daena Pehlevi dilinde (Eski Farsçada) den sonraki Farsçada din gibi kelimelerle ifade edilmekte yol mezhep ayin üslup tarz gibi anlamlara gelmektedir. Bugün din kavrami sadece din kelimesi ile kar silanmaktadir. Ibranicede önceleri ibadet kurban ve dua islerini nitelendirmek üzere kullanilan ab odath elohim deyimi ayni zamanda din kavramini da ifade etmekte idi. Din kavr amini belirtmek üzere arasira psikolojik terimler olan yirah (korku hasyet) emanath (iman) gibi kelimeler kullanilmistir. Ancak Kutsal Kitap sonrasi literatürün de dath kelimesi din için umumi terim olmustur. Bu kelimenin Farsça daddan alindigi E zra ve Ester kitaplarinda hüküm emir kanun anlaminda kullanildigi ileri sürülmektedir. Eski Yunancada din korku ile karisik saygi anlamina gelen thrioheya kelimesi yle ifade edilmekte idi (bu kelime örf adet anlamina gelir). Sözlüklerde Türkçede kullanilan din kelimesinin Arapçadan geldigi kaydedilmektedir. I slamdan önce Türklerin din kavramini ifade etmek üzere çesitli dönemlerde drm darm nom den gibi kelimeler kullandiklari kaynaklarda yer almaktadir. Bunlardan drm darm din akide anlaminda Sanskritçe dharmadan (Pali dilinde dhamma) nom din inanç kanun anlaminda Sogdcadan geçtigi anlasilmaktadir. Ancak tarihi de vreleri içinde Türk boylan ve devletlerinde din kavramini ifade etmek üzere hangi kelim elerin kullanildigini belirlemek güçtür. Bununla beraber Uygur Türkleri arasinda din ve m ezhebi ifade etmek üzere din kelimesinin kullanildigi görülmektedir. Arapçadaki din kelimesinin kaynagi olarak Orta Iran gösterilmektedir. Kisacasi Arapça eski Iran ve eski Türkçedeki din kelimesinin esas kaynagi konusunda kesin bir sonuca ulasilamamistir. Bati alemi felsefi ilmi bazi hususlarda Rönesanstan sonra eski Yunandan etkilenmesi ne ragmen din deyimini eski Yunandan da Hiristiyanligin içinden çiktigi Yahudi likten de almamis eski putperest Romadan almistir. Latincede din deyimi için büyük saygi itina titizlik gösterilen tazim edilen sey anlaminda religio kelimesi kullanilmakta idi. Bu kelimenin bir seyi vazife edinmek tekrar tekrar okumak y apmak ihmal etmemek anlamina gelen ve uluhiyete karsi vazifesini titizlikle yeri ne getirmeyi ifade eden re-legere den veya baglamak anlamina gelen ve insanla Tanri arasindaki bagi ifade eden re-ligare den çiktigi ileri sürülmüstür. Bunun yaninda simdi Bati dillerinde kulanilan religion kelimesinde belirtilen her iki anlami n bulundugu da savunulmustur. Hinduizmin kutsal dili olan Sanskritçede din anlaminda dhr kökünden gelen dharma kelimesi kullanilmaktadir. Kelime Sans-kritçeden gelismis Buddizmin kutsal dil i olan Pali dilinde doktrin anlaminda dhamma seklindedir. Bu kelime din hak ikat kanun yol görev nizam dogruluk fazilet gibi anlamlan da içinde bulundurmakta dir. Dharma insanlarin nasil davranacaklarini tespit eden Disiplin belirtmek tedir. Bunda dini ve ahlaki düzen sözkonusu oldugu kadar Kozmik düzen de sözkonusudur. Bu te im Hinduizmde oldugu kadar Buddizm ve Caynizmde de Ebedi Kanunu ifade etmek için kullanilir. b- Dinin Tarifi Asagida Dinler Tarihi arastiricilarinin üzerinde tartistiklari din tarifleri ele al inacak ve daha sonra Islamdaki din tarifine yer verilecektir. ba. Dinler Tarihi Arastiricilarina Göre Din Dinin yüzlerce tarifi vardir. Din tarifleri bir kitap dolduracak kadar çoktur. Çesitl i bilim dallarindan bilginler kendilerine göre bir din tarifi yapmislardir. Bu ta riflerin hiçbiri üzerinde bir birlik saglanamamistir. Din Çok çesitli yönleri olan bir ol gudur. Bu sebeple her bilgin tarifini onun bir yönüne agirlik vererek yapmistir. Böylece çok çesitli tarifler ortaya çikmistir. Asagida bu tariflerden birkaç tanesi misal olarak verilecektir Din insanin kutsal saydigi seylerle olan iliskisidir. Rudolf Otto Din ruhi varliklara inançtir. E.B. Taylir (Tylor) Din insanin sonsuzu kavramasini saglayan akil ve mantiga tabi olmayan zihni bir meleke veya yetenektir. Maks (Max) Müller Din mutlak itaat duygusundan ibarettir. Slayirmaher (Schleiermacher) Din melekelerimizin serbest olarak kullanilmasini engelleyen yasaklar bütünüdür. Salmon Reynah (S. Reinach) Din bir inançlar davranislar ve sosyal hayatin muayyen sartlarina göre olustur ulmus kurumlar sistemidir. W. Tilok (VVitold Tyloch) Din dua kurban ve inançla kendini gösteren bir arzudur. Föyerbah (Feuerbach) Din en yüksek içtimai degerlerin suurudur. Edvird S Amis (Advvard S. Ames) Din daima hayat sahibi bir Tanriya yani bir Ilahi Suur ve Iradenin kainati yönett igine ve insanlikla alakali ahlaki münasebetleri elinde tuttuguna inanistir. Ceymis Martinö (J. Martineau) Din bir cemaatin meydana gelmesini saglayan ayin ve inançlar sistemidir. E. Durkheim Bu tariflerde din kutsal kavrami inanç zihni meleke mutlak itaat duygusu arzu içtimai degerler suuru ve Tanri fikri gibi hususlara agirlik verilerek açiklanmak iste nmistir. Bu sekilde dinin bir yönüne agirlik verilerek yapilan tarifler herkesin üz erinde birlestigi bir tarif olmamaktadir. Bu tariflerdeki ayrilik bir yandan din probleminin karisikligindan öte yandan bu tarifleri ortaya atan kimselerin sübjek tif görüs duyus ve sahip olduklari dünya görüsleriyle yasadiklari ortamin umumi havasindan aynaklanmaktadir. Dinin gerçege yakin bir tarifi yani bütün dinleri içine alacak bir ta rifi ancak din teriminin sinirlari belirlendikten sonra yapilabilmektedir. Bunda n dolayi Din Bilimleri açisindan bir seyi din yapan hususlar söyle siralanmaktadir 1. Insanüstü yüce varliklara inanç (Tanri-tanrilar melekler cinler vb.) 2. Kutsal o lanla olmayani belirleyen hususlar 3. Ibadet dini ayin ve törenler 4. Ilahi bir kaynag a dayandirilan kutsal kitaplar-metinler sifahi gelenekler ahlaki kanunnameler 5. Ta biatüstü insanüstü kutsal varliklarla ilgili dini duygular (korku sir güven günahkarlik nma baglilik tevbe vb.) 6. Insanüstü ile irtibat (vahiy ilham peygamber dua n iyaz vb.) 7. Bir alem ve insan görüsü hayat ve ölüm ötesi inanci 8. Hayat nizami 9. Cemaa 10. Orjinal bir muhteva tasimasi taklit olmamasi.11. Siyasi gayelerle veya çikar hesaplariyle kurulmus olmamasi saf ve temiz bir yapiya sahip bulunmasi... Yukaridaki hususlari özetleyecek olursak geneflikle bir dinde su elemanlar yerali r Tanri kavrami inanç ibadet ahlak kutsal kitap vahiy-ilham peygamberkurucu ve cemaat. Bu elemanlari gözönünde tutarak Dinler Tarihi açisindan dini söyle tarif edebil iriz Din bir cemaatin sahip oldugu kutsal kitap peygamber veya kurucu Tanri kavramini da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bagli olarak yaptigi ibadet yerine getirmeye çalistigi ahlaki kurallar bütünüdür. Genel olarak da dini söyle tarif etmek mümkündür Inanis ve davranis sekilleriyle ins anlararasi iliskileri düzenleyen ve insanlarin iyi isler yapmasini baris ve huzur içinde birarada yasamasini saglayan genel kurallar bütünüdür. bb- Islam Bilginlerine Göre Din Islam bilginleri dinin çesitli tariflerini yapmislarsa da bu tariflerin birbirine çok yakin oldugu dikkati çekmektedir. Bunlardan birkaç misal verecegiz. Seyyid Serif Cürcani (ö. 816/1413) Tarifat baslikli eserinde dini söyle tarif etmektedir Din akil sahiplerini Peygamberin bildirdigi seyleri kabule çagiran ilahi bir kanundu r. Bu tarife biraz daha açiklik getiren bir baska tarif de su sekildedir Din akil sahibi insanlari kendi irade ve arzulariyla bizzat onlar için hayirli olan seylere sevk eden ilahi bir kanundur. Yani o Yüce Allahin zati hayra ebedi saadete ulasmak üz re kullarina vazettigi hükümlerdir. Ayri bir din tarifi de söyledir Din akil sahiplerini kendi iradeleriyle halde sa laha ahirette felaha sevkeder (Taha-nevi). Bu son tarif dindar kimsenin dünya ve ahirette mesut olacagini anlatmak Istemektedi r. Yukarida verilen bu üç tarif asagi yukari ayni muhtevayi içinde bulundurmaktadir. Bu tariflerin isiginda Islama göre din akil sahibi suurlu insanlari kendi ira de ve arzulariyla hayirli olan seylere sevkeden ilahi bir kanundur. Din peygamberler in vahiy ve ilhama dayanarak teblig ettikleri seylerin bütünüdür. Din insanlarin kemale e rismek üzere takip edebilecekleri en dogru yoldur. Dini ancak Allah koyar. Hiçbir in san hatta peygamberler bile ilahi dini meydana getiremez. Peygamberlerin görevi sadece tebligdir. Din ancak insanlar içindir. Dinden onlar fayda göreceklerdir. Çünkü din a kli basinda olan insanlara iyi ve kötüyü ögretecek onlari iradeleriyle iyi seyleri yapma ya kötülüklerden kaçinmaya yöneltecektir. Gazzali de din i kul ile rabbi arasindaki muamele olarak tarif etmektedir. Asrimizdaki Islam bilginlerince de dinin tarifi yapilmistir. Bunlardan biri söyledir Din iman ve amel mevzuu olarak akil ve ihtiyara teklif olunacak hak ve hayir k anunlarinin heyet-i mecmuasidir ki millet ve seriat dahi tabir edilir. 2- Tarih Tarih Arapça bir kelime olmakla beraber ortak Sami v-r-h kökünden gelmektedir. Bun a göre tarih ayin tarifi demektir. Bu terim bir taraftan bir hadisenin tari hi olayin vadesinin tayin ve tesbitini diger taraftan da bu olayin olus anini zaman devresini kronolojisini ifade etmektedir. Dolayisiyla bir olayin gününü ayin i ve yilini bildirmek de tarih kelimesi iie ifade edilmektedir. Kelime anlami disinda tarih bir ilim dalinin da adidir. Buna göre tarih toplum lari milletleri etkileyen olaylari zaman ve yer göstererek anlatan bu olaylar ar asindaki sebep-sonuç iliskilerini gösteren bir bilim dalidir. Geçmisi gerçekte oldugu gi bi anlatmaya çalisan bu bilim dali insanlarin yasayis ve medeniyetlerini de konu e dinmektedir. Bunun yaninda tarih milli suurun ve milli duygunun ana mayasi milli bir ligin de temel harcidir. Bir bilim dali olarak tarihi nitelendiren çesitli tarifler vardir. G. Monod tarih i Insan eylem ve düsüncelerinin birbirini takip etmesi gelismesi ve bir zincir olu sturmasi bakimindan ortaya çikan olaylar bütünü seklinde tarif etmektedir. E. Beru-haym in (Beruheim) ise oldukça uzun bir anlatim içinde Tarih söyle tarif etmektedir Tarih Ilmi insanlarin zaman ve mekan çerçevesinde husule getirdikleri gelismeleri-bun larin içtimai bir bünyenin fertleri ve topluluklari sifatiyla yaptiklari eylemlerinde bu içtimai hayatta söz konusu ayri durumlardaki rol ve önemlerini tayin ve tesbit eden psikofizik etkenlerin meydana getirdigi sebep sonuç iliskileri Çerçevesinde-sonuçlari i tibariyle inceler ve nitelendirir. Tek basina bir gelisme gösteren hiçbir bilim dali yoktur f-ler bilim dalinin digerl eri ile çesitli yönlerden iliskisi vardir. Tarihin arkeoloji cografya sosyoloji f elsefe hukuk iktisat gibi bilim dallariyla iliskileri vardir. Tarihin felsefe ile iliskisinden tarih felsefesi dogdugu gibi felsefenin de bir tarihi vardir (F elsefe Tarihi). Hukuk tip iktisat gibi alanlarin tarihi söz konusu oldugu gibi ( Hukuk Tarihi Tip Tarihi iktisat Tarihi) dinin dinlerin de bir tarihi vardir. Bir bilim dali olarak bu alan Dinler Tarihi seklinde adlandirilmistir. B- DINLER TARIHININ TARIFI Dinler Tarihi dinleri yer ve zaman göstererek inceler. Bu incelemeleri yaparken za man zaman karsilastirmalara da yer verir. Bazi bilginler dinleri tarihi seyirleri içi nde olduklari gibi anlatmayi uygun bulurken bazilari da karsilastirma yapmayi ge rekli görürler. Her iki görüsün savunuculari da Dinler Tarihinin tarifinde bu hususlari gözön e bulundurur. Bundan dolayi Dinler Tarihinin tarifi tarihi ve karsilastirmali incel emelere göre iki sekilde yapilabilir. Tarihi incelemelere göre Dinler Tarihi tarih ve filoloji metod-larint kullanarak di nleri dogus ve gelismesinden inanç ibadet ahlak vb. konularina kadar tarihi seyir içi nde inceleyen bir disiplindir. Karsilastirmali incelemelere göre Dinler Tarihi dinl erin diger dinlerle olan münasebetlerini benzer farkli ve ortak hususlarini karsi lastirmali olarak ele alan bir bilim dalidir. Dinler Tarihi deyimi çogul kullanilisiyle (dinler seklinde) her dinin ayri ta rihi bir vakia olarak ele alinmasi keyfiyetini ifade eder. Din Tarihi tarihi devaml iligi içinde dinin mahiyeti ve hakikatini incelemek anlamina gelir. Dinler Tarihi bazi bilginler tarafindan titizlikle Din Mukayesesi ve Din Fenomenolojisinden a yri tutulur. Bununla beraber pratikte tarihi bir dinin bu zikredilen iki disipline bir ölçüde basvurulmaksizin incelenmesi zordur. Dinler Tarihi büyük önemi bulunan bir bili dalidir. Çünkü herhangi bir dinin tarihi verileri bir degerlendirmeye girisilmeden önce uygun bir sekilde belirlenmeli ve arastirilmalidir. Bu da ancak Dinler Tarihi y ardimiyle mümkün olur. C- DINLER TARIHININ KONUSU Dinler Tarihinin konusu tarih sahnesinde görülmüs bütün dinlerdir. Günümüzde yasamakta olan er bulundugu gibi bugün mensubu kalmamis dinler de vardir. Her iki din çesidi de Dinler Tarihinin konusudur. Dinler Tarihi hak batil ayrimi göz etmeksizin hem ilahi dinleri hem de digerlerini inçeler. Tek tek dinlerin prensipler ini onlarin çikis ve gelismelerini konu edinir. Kisaca ifade etmek gerekirse Dinler Tarihi bugüne kadar gelmis veya gelmemis olsu n insanlik alemindeki bütün dinleri inceler Icabinda karsilastirir. Dinler çesitli sekillerde siniflandirilmaktadir. Ancak bütün bilgin-lerce kabul edile n bir din tarifi olmadigi gibi kesin bir siniflandirma da yoktur. Yoakim Vah (Joachim Wach) dinleri kurucusu olan dinler geleneksel dinler Güs tav Mensing (Gustave Mensching) ise milli dinler evrensel dinler seklinde ikiy e ayirir. A. Simmel (Annemarie Schimmel) de dinleri ilkel kabile dinleri mi lli dinler evrensel dinler diye üçe ayirir Dinlerle ilgili bir baska tasnif d e söyle yapilmaktadir 1Sakramental (dini ayin ve törene dayanan) din 2- Profetik (Peygambere dayanan) din 3Mistik (tasavvufi) din. Dinler ensabi ve eskali olarak da çikis yerlerini esas alan cografi durumlarina göre de siniflandirilmaktadir. Bunlarin disinda da çesitli tasnifler yapilmistir. Islam bilginleri dinleri hak dinler batil dinler veya vahye dayanan ilahi dinler vahye dayanmayan tabii dinler seklinde ikiye ayirmaktadir. Ibn Hazim (Ö.456/1064) ve Sehristani (Ö.548/1183) gibi Müslüman Dinler Tarihçileri hak dinler karsiliginda milel batil dinler karsiliginda ise nihai deyimini kullanmislardir. D- DINLER TARIHININ METODU Her bilim dalinin kendine mahsus bir metodu vardir. Dinler Tarihinin tarih sosyo loji ve filolojinin metotlarindan da faydalanmakla beraber kendine has bir nite lendirici (deskriptif) metodu vardir. Din Felsefesi hariç diger din bilimleriyle paylastigi bu nitelendirici metodu ile Dinler Tarihi herhangi bir dinin savu nmasini üzerine alan teoloji (ilahiyat) Kelam gibi bilim dallarindan ayrilir. Bu bi lim dali dinleri olduklari gibi ele alir. Bundan dolayi Dinler Tarihi alaninda ça lisan bilginler aslinda bir dine mensup olsalar da olmasalar da ilmi arastirmala rda tarafsiz davranmak zorundadir. Çünkü genelde Din Bilimleri kuralkoyucu (normatif) degildir deger yargilariyla ugrasmaz olaylari oldugu gibi ayrintilariyla tan itir ve nitelendirir. Dinler Tarihinde nitelendirici metot yaninda karsilastirma metoduna da basvuru lur. Dinlerde çesitli fenomenler bulunur. Bu fenomenlerin belirlenmesi fenomenoloj ik metoda baglidir. Fenomenolojik me-todla belirlenen fenomenler karsilastirm a metodu ile karsilastirabilir. E- DINLER TARIHININ DIGER BILIM DALLARIYLA ILGISI Modern bilginler bilimleri siniflandirirken din ile ilgili bilim dallarini bir ana böl um altinda biraraya getirmislerdir. Daha sonra Din Bilimleri basligi altinda toplanacak bu bilim dallari Dinler Ta rihi Din Fenomenolojisi Din Sosyolojisi Din Psikolojisi ve bazi bilginlere göre Din Felsefesinden olusur. Ortaçagda Kilise tek otorite idi. Kilise Hiristiyanlik disindaki dinlerle ilgilen ilmesine izin vermiyordu. Sömürgecilik sonucu Bati temasa geldigi toplumlarin ilke l kabilelerin dinlerini incelemeye baslamis Kiliseye karsi gerçeklestirilen reform sayesinde serbest arastirma imkanlari dogmustu. Böylece evrimcilik cereyani moda ha line gelmis bu etkilerle dinin kaynagi hakkinda tezler ileri sürülmüs ve tartismalar baslamisti. Dinin kaynagi konusundaki bu tartismalar ileride üzerinde durulacagi gibi evrimci lik ve diger tezlerin ilk heyecaninin geçmesi ve karsi tezlerin ortaya atilmasiyla dinin ilmi ve tenkidi bir sekilde incelenmesinin gerektigini ortaya koymustur. Bu i lmi ve tenkidi arastirmalari yürütebilmek için üniversitelerin bünyesinde Dinler Tarihi kürsü arastirma enstitüleri kurulmus bu yukarida adi verilen diger bilim dallari için d e tekrarlanmistir. Bu bilim dallarinda zamanla yapilan çalismalar gelismis ve din probleminin çesitli veçhelerini aydinlatmaya dayanan bu bilim dallarinin arasindaki yakinlik göz önünde tutularak bunlar Din Bilimleri basligi ile bir çati altinda toplanm istir. Dinler Tarihi ile ayni Din Bilimleri çatisi altinda bulunan diger bilim dallari üzer inde de kisaca durmakta fayda vardir. Din Fenomenolojisi Fenomen görünen seydir. Fenomeno-loji görünen seyin sistematik ola rak tartisilmasidir. Dinin görünen disa akseden yönlerini sistematik olarak inceleyen bilim dali da Din Feno-menolojisidir. Din Fenomenolojisi tarihi gelismesini dikk ate almaksizin dini olgulari görünen yönleriyle konu edinir. Çesitli dinlerin ibadet ve ay inlerini kutsal yer zaman esya ve sahsiyetlerini inceler ortak noktalari bulmaya çalisir. Bununla beraber dinde görünmeyen seyler de bulunur. Bunlar da bir zemine y erlesip kendilerini hissettirdiklerinde tezahürleri ortaya çiktiginda inceleme konu su olur. Din Fenomenolojisi dini duygunun ve bu duygunun tezahürlerinin hemen hemen bütün dünyada birbirine benzedigine isaret eder bütün dinlerin aslinin ve gayesinin bir oldugunu isbat etmeye çalisir. Bunun yaninda dini rumuzlarda gizli olan manayi ortaya çikarmaya ve mecazi sözlerin kutsal anlamini çözmeye ugrasir. Din Fenomenolojisi materyelini Dinler Tarihinden alir. Ancak o bu materyelini tarihi olmaktan ziyade sistematik bir açidan degerlendirir. Böylece dini prensipleri d ini fenomen ve gelismeleri karsilastirir. Din Fenomenolojisi diger din bilimleriy le bazi noktalarda birlesmesine ragmen bir bilim dali olarak ayrildigi yönler de vardir. Din Sosyolojisi Dintoplum münasebetlerini bu münasebetlerden dogan olaylari ve dini gruplari inceler. Dolayisiyle bu bilim dali sosyal dini kurumlan dinin devlet m illet aileye karsi tutumunu din alaninda meydana gelen sosyolojik olaylari çesi tli dini cemaatlerin toplumla olan münasebetlerini konu edinir. O halde Din Sosyoloji sinin konusu toplumun ana sekilleri ve dinin dis belirtileri ile sosyolojik süreçler bunlarin yapi ve kanunlaridir. Diger bir anlatimla bu bilim dali tarih boyunc a özel ve müsahedeye dayanan din ve toplum arastirmalarini dinin sosyal hayattaki t ezahürlerini konu edinir. Din Sosyolojisi bir yandan toplum öte yandan din bilimlerine dayanir bu iki aya k üzerinde köprü kurmaya çalisir. Din Sosyolojisi dinin teorik pratik ve sosyolojik anlatimlarini incelerken Din Psikolojisi ve Karsilastirmali Dinler Tarihi ile konusunu paylasir. Tabii ve dinde n dogan gruplari incelerken Din Bilimlerinin genel verilerinden ve toplum bilim lerinden yararlanir. Yine dini gruplardan olan cemaat mezhep tarikat ve gizli cemiyetler de Din Sosyolo-jisinin konulari arasindadir. Din Psikolojisi Bu bilim dali modern psikolojiye paralel olarak gelismis ve on un bir dali haline gelmistir. Din Psikolojisi her seyden önce insana ait dini hayat in çesitli yönlerini psikolojik açidan inceler. Yani Din Psikolojisi dinin psikolojik yönünü ferdin dini tecrübesini ve tecrübenin çesitli tezahürlerini açiklamaya çalisir. Dolay o dinin insan ruhundaki temel özelliklerini davranislara etkilerini konu edinir. Ruh-beden iliskisi Ile çevre-kültür etkilerinin bütünlügü içinde ele alinan dini inanç fert dünyasinda çesitli gelismeler gösterir. Bu sebep-e Din Psikolojisi dini yetenekten ba slayarak insan tiplerini dikkatlice inceleyip özel tipolojiler tesbit eder büyük dini sahsiyetlerin iç hayatlarini ele alarak onlarin ruhi halleriyle ugrasir. Kisinin dini d uygu düsünce ve yasayisi Din psikolojisinin konusudur. O fertte din duygusunun nas il dogup gelistigini ihtida ve inkar olaylarini dinden dogan ruhi gerginlikleri ve süpheleri inceler. Din Psikolojisi genel psikolojinin bütün metodlarindan faydalanarak kendi alanina gi ren konulari inceler. Bu bilim dali dindarligin fert ruhundaki gelisim seyrinin arastirilmasinda genel psikolojideki temel prensiplerden verilerden hareket eder anketlerden testlerden gözlemlerden faydalanir. Din Felsefesi Din Sosyolojisi Din Psikolojisi gibi konusu din olan Din Felse fesi dini felsefi açidan inceler. Bu inceleme sirasinda akli ve tarafsiz bir yol tu tar. Bu bilim dali Tanri inancina felsefi bir temel bulmaya çalisir. Bundan dolayi Din Felsefesi alaninda çalisanlarin gayesi dinin hak veya batil oldugu meselesiyle ugrasmak degil dini hükümlerin mantigini ortaya koymaktir. Bu gaye ile onlar en bas ta Allahin varligi ile ilgili delillerin tenkit ve tahlilini yapar bunlarin ne ölçüde tutarli ve basarili olduklari üzerinde durur. Din Felsefesini diger din bilimlerinden ayiran ondaki hüküm verme özelligidir. Diger din bilimleri nitelendirici metoda dayanarak dini meseleleri açiklamaya çalisirken Din Felsefesi oniarin vardiklari sonuçlardan genis ölçüde yararlanir ve bu sonuçlarin i sigi altinda bir takim hükümlere ulasir. Hatta Din Felsefesi dini konu edinen bilim d allarinin vardiklari sonuçlan ve bu sonuçlara varmak için onlarin kullandiklari metodlar i hakkinda da hüküm verir. Din Felsefesi dinin mahiyetini insanin dini hakikatlarla alakasini konu edinir Bu bil im dalinin ele aldigi konularin basinda Allahin varligi sifatlari Allah-alem il iskisi yaratma alemin gayesi yeniden dirilme peygamberlik ve vahiy gibi genis ölçüde metafizik bir karakter tasiyan meseleler yeralir. Ayrica ilim-iman ilim-din d in-kültür (din-sanat din-siyaset din-dil- edebiyat) dini tecrübe dini suur gibi hususl ar da bu bilim dalinin ugrastigi meseleler arasindadir. Dinler Tarihinin bu belirtilenler ile yakin ilgisi disinda destek aldigi birtak im bilim dallari daha vardir. Bunlarin basinda tarih gelir. Tarih yer ve zaman göstererek geçmisteki olaylari ele alan bir bilim dali olmasi itibariyle gerek geçmis teki dinler ve gerekle yasayan dinlerin tarihi gelismesi bakimindan Dinler Tarihin e malzeme verir. Dini metinlerin degerlendirilmesi dile baglidir. Bu bakimdan Din-Ier Tarihinin de stek aldigi diger bir bilim dali da Filolojidir. Ayrica Mitoloji Etnoloji Arke oloji Sanat Tarihi Folklor ve benzeri bilim dallarindan da Dinler Tarihi arast irmalarinda faydalanilir.[25] F- DINLER TARIHININ ÖNEMI LÜZUMU VE GELISMESI 1- Dinler Tarihinin Önemi ve Lüzumu Günümüzde çesitli sebeplerle diger dinleri ögrenmek bir aydin Çin kaçinilmaz vazife haline gelmistir. Çünkü her aydinin genel kültürü içinde Dinler Tarihi kültürüne de Ihtiyaci vardir Dinler Tarihi çesitli dinleri en dogru biçimde ögreten bir bilim dalidir. Dinler Tarihi sayesinde din olgusu karsilastirilmali olarak daha iyi anlasilabilir. Günümüzde insanlar ve toplumlar bir yandan birbiriyle yakin ticari iktisadi siyasi kültür askeri dini münasebetler içindedir. Bu münasebetlerin saglikli bir sekilde yürümesi dini i arin bilinmesine ve ona göre davranilmasina baglidir. Öte yandan basin-yayin seyahat sportif faaliyetler gibi vasitalarla insanlarin birbirleri hakkinda bilgi edin me yol ve imkanlari artmistir. Bütün bunlar sonucunda diger inançlar ve hatta geçmisteki ins anlarin inançlari da merak konusu olmustur. Bunun yaninda dinlerarasi rekabet mis yoner faaliyetleri insanlari hem kendi dinlerini hem de diger dinlen daha iyi ögr enmeye itmistir. Bir dini savunmak diger dinleri iyi bilmeye bagli oldugu unutu lmamasi gereken bir husustur. Aksi takdirde basariya ulasmak mümkün degildir. Bu bütün d inler ve din mensuplari için geçerlidir. Her din mensubu mensup oldugu dini daha iy i anlamaya kavramaya ve diger dinler karsisinda savunmaya önem vemekte en dogru ve vazgeçilmez din saymaktadir. Bir kimsenin baska bir dini karalama ve kötüleme yoluna gitmeden kendi mensup oldugu dine bagli olmasini ve ona önem vermesini normal sa ymak lazimdir. Bundan dolayidir ki Sehristani el Milel venNihal adli eserini yazmasinin sebebini okuyanlara ibret bundan ibret alanlara da bir isik olsun diye bir özette topladim ifadesinde ortaya koymaktadir.[26] Islam Dünyasinda ve Müslümanlar arasinda Dinler Tarihi ve Karsilastirmali çalismalara ka rsi menfi bir tavir oldugu anlasilmaktadir. Günümüzde de bazi kesimlerde ayni menfi ta vira rastlanmaktadir. Türkiyede Dinler Tarihine özellikle baska dinlerden bahsedil mesine olumsuz yaklasim dikkati çekmektedir. Halbuki Dinler Tarihi ve Karsilasti rmali çalismalar hem faydali hem de Islama uygundur. Bunu kavrayan ebu Hasan Ali el Hasan en Nedvi özet olarak bunun önemini söyle belirtmektedir Mukayeseli çalismaya o lan ihtiyaç büyüktür. Çünkü Müslüman mukayese yapmadikça Islamin ve bu ebedi ve kamil din ahin kendisine verdigi nimetin degerini bilemez. Müslüman Islamin ibadet ve inanç esa slarini diger dindekiler-le mukayese etmedikçe Islama olan sükür ve övgüyü hakkiyla takdir demez. Nedvi ayrica Hz. Ömerin Islamin içinde büyüyüp de Cahi-liye Dönemini bilmeyen bi imse Islami merhale merhale bozabilir dediginin rivayet edildigini de kaydetmekt edir.[27] Kanuninin Süleymaniye Camii Vakfiyesinde Süleymaniye Camii imaminda aranacak vasifla r arasina Islamin yüce gerçegini ortaya koyabilmesi için mukayeseli dinler ve dinler t arihini bilecektir sartini da koydugu belirtilmektedir.[28] Bu dört asir önce bile Dinler Tarihinin öneminin kavrandiginin delilidir. Bunun için bütün dinlen oldugu gibi vermeye çalisan Dinler Tarihinin ve Karsilastirmali Dinler Tarihinin önemi ve lüzum u ortadadir. Dinler Tarihi alaninda ilk ve önemli çalismalari yapanlarin Müslüman bilginler oldugu görülmekte ve dikkati çekmektedir. Çünkü onlar bu konuda Kuran-i Kerimi örnek almislardi Kuran-i Kerimde diger dinler hakkinda bilgi verilmektedir. Müslümanlarin Kuran-i Kerimde zikredilen diger dinlerle ilgili bilgileri hakkiyla anlayip dege rlendirmeleri de yine ancak Dinler Tarihi sayesinde mümkün olabilmektedir. Bundan dol ayi hiçbir Müslüman Dinler Tarihine menfi bak-mamalidir. Müslüman bilginler ve Müslümanlar Dinler Tsrihinin önemini kavramis ve diger dinlerle yakinen ilgilenmislerdir. Bu ilginin çok çesitli sebepleri vardir. Onlarin diger dinlerle ilgilenme sebeplerini söyle siralamak mümkündür 1- Islamin yayilmasi sonucu Müslümanlarin hakimiyetleri altinda bulundurduklari veya ko msu olduklari topluluklarin inançlarini ögrenme ihtiyacinin dogmasi 2- Islami diger din ve inanç sahibi milletler arasinda yayabilmek Çin onlarin sa hip olduklari dinlerin ögrenilmesi ve Islamin üstünlüklerinin ortaya konulabilm esi 3- Müslüman olanlar arasinda eski inançlarini devam ettirenlerin bulunmasi sebebiyle bu inançlarin kaynaklarinin Islam öncesine dayandiginin gösterilebilmesi 4- Diger din ve mezheplerin Islam inanç esaslarini bozmak yolundaki faaliyetleri kars isinda Islamin savunulabilmesi diger din ve Inançlarin yanlis ve eksik noktalarin in ortaya konulabilmesi 5- Kuranin kendisinden öncekileri tasdik etmesi her kavme uyarici gönderildigini ve onlarin Islam çizgizi üzerinde bulunduklarini bildirmesi seklindeki bilgilerin izah edilebilmesi ve degerlendirilebilmesi 6- Islami müsamahanin gösterilebilmesi ve anlatilabilmesi 7- Kuran-i Kerimin diger ilahi kutsal kitaplarda Hz. Muham-medin geleceginin yazil i oldugunu haber vermesi dolayisiyle hem bunun tetkiki hem de bu hususa diger d in mensuplarinin dikkatinin çekilmesi.[29] 2- Dinler Tarihinin Gelismesi Insanlar baskalarinin inançlarini merak eder arastirip ögrenmek ister. Bu bilgiyi i lk defa eski Yunan ve Roma yazarlarinda görüyoruz. Bunlardan Heredot (M.Ö.V. Yüzyil) ar astirma yaptigi milletlerin dinleri hakkinda bilgi vermistir. Bu merak Ortaçag Avr upasinda da vardi. Ancak diger dinlerden söz eden yazarlar Hiristiyanlar kapilmas in diye o dinleri kötüleme yolunu tercih ediyorlardi. Bu ölçüsüz gidise son veren Müslüman yalar olmustur. Böylece dünyadaki çesitli dinler hakkinda biigi verilmis ve bu bilgiler bugün için de malzeme teskil etmistir. Günümüzdeki modern Dinler Tarihi çalismalarinin baslangici bir buçuk yüz yila yakin bir sürey dayanmaktadir. Aslinda bu devreyi Islam Alemi ve Batidaki bazi çalismalar hazirlamis tir. Bu çalismalarin gelismesi özet olarak söyledir[30] a- Islam Aleminde Dinler Tarihi Çalismalari Islam Alemindeki Dinler Tarihi ile ilgili çalismalar açiklanmadan önce bu konuda ilk kay nagin Kuran-i Kerim oldugu belirtilmelidir. Çünkü Kuranda Ehl-i Kitap deyimi kullanilmakta Yahudilik Hiristiyanlik üzerinde du rulmakta Haniflik Sabiilik Mecusilik ve Putperestlikten de bahsedilmektedir. Hicri ilk yüzyilda dini tartismalari ihtiva eden makaleier (daha sonralari makalat) iki nci yüzyildan itibaren de diger dinlerle ilgili reddiye ler yazilmistir. Takip ed en yüzyillarda firkamezheplerle beraber diger dinlerden de bahseden el-firak (f irkalar) er-redd ed-diyanat (dinler) ve el-milel (milletler) tarzinda eserle r ortaya çikmistir. Bunlar sonunda el-Milel ven-Nihal sekline dönüsmüstür. Mile] hak dinler nihai (dinler-mezhepler) batil dinler karsiliginda kullanilmistir. Islam Aleminde Dinler Tarihi ile Ilgili olarak yazilmis çok sayida eser vardir. Bunla rdan birkaç örnek verelim el-Firak tarzinda el-Bagdadinin (Ebu Mansur Abdulkadir el-Bagda Ö. 429/1038) el-Fark Beynel-Firaki el-Milel ven Nihal tarzinda el-Bakillanin in (Kadi Ebu Bekir Ö.403/1012) El-Milel ven-Nihali Ibn Hazimin (Ebu Mu-hammed Ali b.Hazm Ö.456/1064) Kitabul-Fasl fil-Milel vel-Ehvai ven Nihali el-Esferainini n (Ebul Muzaffer Ö.471/1078) elMilel ven-Nihali ve Sehristaninin (Ebul-Feth Mu hammed b. Abdilkerim es-Sehristani Ö.548/1183) el-Milel ven-Nihal adli eserleri içind e çesitli dinlere yer veren önemli kaynaklardir. ed-Diyanat tarzinda Hasan b. Musa enNevbahtinin (Ö. 298/910) el-Arau vedDfyanat el-edyan tarzinda Ebul-Maali Muhammed b. dullahin (Ö. 485/1092) Beyanul-Edyan Islam Alemindeki genel anlamda ilk Dinler Tarihi çalismalari sayilabilir. er-Redd tarzinda yazilmis çok sayida eser vardir. Bunlar a Gazalinin (Ö.505/1111) er-Reddül-Cemil i misal olarak verilebilir. Bütün bu çalismalar nda yalniz Islam öncesi Arap rnüsrikligini konu edinen Ibn Kelbinin (Ö.204 206/819-821) Kitabu-I Esnam i zikre deger bir çalismadir. Islam Aleminde Karsilastirmali Dinler Tarihi alaninda da kayda deger çalismalar yapil mistir. Bunlarin en basta geleni el-Biruninin (el-Beyruni) (Ebur-Reyhan Muhammed b. Ahmed elBiruni Ö.440/1048 sonrasi muhtemelen 453/1061) el-Asarul-Bakiye ve Kitabut-Tahkik l-Hind adli eserleridir. Bunlarin yaninda Ibn Nedimin (Ö.380/990) Fihrisfi Muham-med b.el Huzeylin {Ö. 2 26/840) Kitabul-Mecus ve Kitabus Sane-viyye si Ebul-Abbas Ahmed b. Muhammed es-Se rahsinin (0.286/ 899) Risale fi Vasfi Mezahibis-Sabiini Ebu Zeyd el-Belhinin (0.300/ 94 ) Kitabu Serayiil-Edyani Abdullah b. Mukaffanin (Ö.142/759) eski Iran dinleriyle ilgi li tercümeleri vardir. Ayrica Arapça yazilmis çok sayida Dinler Tarihi ile ilgili eser lere rastlanmaktadir.[31] b- Batida Dinler Tarihi Çalismalari Batida modern anlamda Dinler Tarihi çalismalari Maks (Max) Müller (1823-1900) ile b aslamistir. Maks Müller 1856da Karsilastirmali Mitoloji ve 1870de yayinlanan Dinlerin Esasi ve Gelismesine Ait Ders Notlan adli eserleri ile diger dinleri inceleme yolunu açmis ve büyük ilgi görmüstür. Ingilterede yerlesmis Oxford Üniversitesinde Dinler Tarihi dersleri vermis olan Alman asilli Maks (Max) MüllerDogunun Kutsal Kitaplari Tercüme Serisini baslatmis ilk defa Din Bilimleri deyimini kullanmi stir. O ve takipçileri dinlerin ilmi incelenisinde filolojiyi anahtar kabul etmis v e dinin özüne ancak dil arastirmalari yoluyla gidilebilecegini ileri sürmüslerdir. Daha sonraki yillarda Hollandada C.P. Tiyel (Tiele) ve Santopi dö la SosI (Chante pie de la Saussaye) bu alanda önemli çalismalar yapmislardir. Böylece zamanla Paris Brüksel Roma gibi merkezlerde Dinler Tarihi Üniversite ders programlari içinde yer a lmistir. XIX. Yüzyilin ikinci yarisindan sonra Dinler Tarihi alaninda yapilan çalismalar zama nla gelismistir. Günümüze kadar gerek dogrudan dogruya bu alanda ve gerekse karsilasti rmali veya fenome-nolojik alanda yapilan çalismalar dikkati çekmektedir. Bu devrede çesitli ülkelerde zikredilen alanlarda bir hayli bilgin yetismistir. Bunlar arasind a R. Pettazzoni M. Elyad (Eliade) Van der Löv (Leeuw) basta olmak üzere R. Otto G.Mensing (Mensching) J. Vah (Wach) F. Hay r (Heiler) G. Dumezii E.G. Parrin der S.G.F. Brandin (Brandon) Erik F Sarp (Eric F. Sharpe) NInian Smart M. Ki tagawa R.C. Zaehner Uqo Bianchi W. Cantvvell Smith Ake V.Strom Hans J. Scho eps ve Michael Pyeyi sayabiliriz. Batida Dinler Tarihi ve Karsilastirmali Dinl er Tarihi çok ilgi görmüs çesitli üniversitelerde kürsüler kurulmus ve ilmi dergiler çikaril r.[32] c- Ülkemizde Dinler Tarihi Çalismalari Islam Alemi ve Batidaki Dinler Tarihi çalismalarindan yararlanarak Osmanli Devletinin son devresinde bu alanda bazi çalismalar yapilmistir. Aslinda Islam Aleminde yerlesmi s Milel-Nihal ve Kasas-i Enbiya tarzindaki eserlerin tercüme gelenegi XIX. yüzyila kadar devam etmistir. Sonunda yenilestirme hareketleri çerçevesinde kurulan Darülfünun Edebiyat Fakültesinin 1874 yili ders programinda Tarih-i Umumi ve Din-i Esatiril Evvel in dersi bulunmaktadir. II. Mesrutiyetten sonra 1911de Ulum-i Seriyye dersleri arasinda 6 saat Tarih-i Din-i Islam ve Tarih-i Edyan dersleri birlikte programda yeralmistir. 1914de Ulum-i Seriyy e Subesinin Medresetul Mütehassisine dönüstürülmesinden sonra Kelam Tasavvuf ve Felsefe besinin ders programinda da Tarih-i Edyan vardir. 1918de Medresetul-Mütehassisin M edrese-i Süleymaniyyeye çevirildiginde Hikmet ve Kelam Subesinde yine bu ad altinda Dinfer Tarihi okutul-mustur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu çikinca Medrese-i Süleymaniyye Ilahiyat Fakültesi adini almistir . Bu ilk Ilahiyat Fakültesinin ders programinda Türk Tarih-i Dinisi ve Tarih-i Edyan bul dir. 1933de Ilahiyat Fakültesinin kapatilmasindan sonra kurulan Islam Tetkikleri Ens titüsünde Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi Umumi Dinler Tarihi dersleri vardir. 1936da bu Enstitü de kapatilmistir. 1949da Ankara Ilahiyat Fakültesi daha sonra I mam-Hatip Okullari Yüksek Islam Enstitüleri ve Erzurum Islami Ilimler Fakültesi açilmistir. de Yüksek Islam Enstitüleri de Ilahiyat Fakültesine çevrilmistir. Halen Türkiyede egitim-ög etim hizmeti veren 24 Ilahiyat Fakültesi vardir. Bütün bu belirtilen orta ve yüksek derecelKegitim kurumlarinda Dinler Tarihi dersi y eralmaktadir. Ilahiyat Fakültesinin çogunda Dinler Tarihi alaninda önemli çalismalar ve tezleryapilmaktadir. Dinler Tarihi olarak ülkemizde yayinlanmis belli basli eserler ve yazarlari sunlar dir 1- Semseddin Sami Esatir (1878). 2- Ahmet Mithat Efendi Tarih-i Edyan (1911). 3- Mahmud Esad b. Emin Seydisehri Tarih-I Edyan (1912-1915) 4- Esad Tarih-i Edyan Istanbul (1911-1912). 5- M. Semseddin (Günaltay) Tarih-i Edyan (1922). 6- H. Ömer Budda Dinler Tarihi (1935). 7- Ömer Riza Dogrul Yeryüzünde Dinler Tarihi Istanbul (1947). 8- Annamari Simel (Annemarie Schimmet) Dinler Tarihine Giris Ankara (1955). 9- Mehmet Taplamacioglu Karsilastirmali Dinler Tarihi (1966). 10 Hüseyin G. Yur daydin-Mehmet Dag Dinler Tarihi (1978). 11. Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinl er Tarihi(1983). [33] I.- Bölümün Bibliyografyasi - A. Hamdi Akseki Islam Istanbul 1943 1-16 - Mehmet Aydin Din Felsefesi Izmir 1987 1-14 vd. - Ugo Bianchi The History of Religion Leiden 1975 1-27 36 62 66 vd. - Seyyid Serif Cürcani Tarifat Istanbul 1253 72 A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 (Bkz. Re ligionsgeschichte Comparative Religion Phenomenology of Religion Philospohy of Religion So-ciology of Religion Pychology of Religion mad.) - D.B. Mc Donald Din Islam Ansiklopedisi Istanbul 1963. II 590-591 - Dictionnaire des Religions (Basin Direktörü) Paul Paupard France 1983 1421-143 5 1552 - Henry Dumery Phenomenologie et Religions Paris 1962 4-6 77-78. - Mircea Eliade La Nostalgie des Religions Editions Gallimard 1971 17-77 (In g. The Ouest-History and Meaning in Religion Chicago 1969 12-37.) Bu eser Me hmet Aydin tarafindan Di-nin Anlami ve Sosyal Fonksiyonu basligiyla Türkçeye tercüm e edilmis ve 1990 yilinda Kültür Bakanligi yayinlan arasinda çikmistir. - Encyclopedia of Religion and Ethics nesr. J. Hastings New York 1951 - Robert S. Ellwood Words of the VVorlds Religions New Jersey 1977 4-19 Gazali Ihyau Ulumid Din Misir 1967 IV/531 - M. Semseddin (Günaltay) Tarih-i Edyan Istanbul 1338 3-13 26-39 - The History of Religions nesr. M. Eliade-M. Kitagawa Chicago 1973. - Historie des Religions Editions Gallimard 1971 1/3-59 - Ibn Manzur Lisanui Arab Beyrut 1958 Xlll/169-171 - Ragip el-Isfehani Müfredat Kahire H. 318 H/26-27. - Toshiko Izutsu Kuranda Allah ve Insan Çev. Süleyman Ates Ankara 1975 187-217 . - Abdurrahman Küük Dinler Tarihi Dersinin Okutulmasinda Karsilasilan Zorluklar ve Bunlarin Giderilmesinde Takip Edilecek Esaslari Din Ögretimi ve Din Hizmetleri S emineri Ankara 1991 275-282. - Ahmet Mithad Tarih-i Edyan Istanbul 1911 2-13 - Ebul Ala el-Mevdudi Kurana Göre Dört Terim Çev. O. Cilaci I. Kaya Istanbul 1982 109-122. . . - Ebul Hasen Ali el-Haseni en-Nedvi el Erkanul-Erbea Beyrut 1968 8. - G. Mensching Sociologie Religieuse Paris 1951 10-21. - Michael Pye Comparative Religion London 1975 220-251. - Salamon Reinach Histoire Generale des Religions Paris 1976 1-5 - Helmer Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind Çev. N.L. Jensen London 1966 XVII. - Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983 13-18 - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 3-7 - Ninian Smart The Phenomenon of Religions Gr. Britain 1978 - H. Joachim Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Çev. R-Clara VVinston London 1967 3-5 48 Eric J. Sharpe 50 Key VVords-Comparative Religions*Gr. Britain 1971 52-54 Mahmud Esad b Emin Seydisetiri Tarih-i Edyan Istanbul 1911-1914 3-12 Ebul Feth Muhammed b. Abdulkerim es-Sehristani ei-Milel ven Nihal Kahire 1975 Muhammed Ali ElFamki et-Tahanev\ Istilahatul Fünun Kahire 1963 11/305. Marguerite-Marie Thiollier Dictionnaire des Religions Belgique 1982 312-313. Hikmet Tanyu Türkiyede Dinler Tarihinin Tarihçesi A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dergisi Ankara 1961 Vlll/109-124. Zeki Veiidi Togan Tarihte Usul Istanbul 1969 6-23. - Günay Tümer Çesitli Yönleriyle Din A.Ü. Ilahiyat Fak. Der. Ankara 1986 XXVIII/213267. - The Üniversel Jewish Encyclopedia New York 1948 IX/125. - G. Van Der Leeuvv La Religion dans son Essence et ses Ma-nifestations (Phenom enologie de la Religions) Fransizcaya çev. Jacques Marty Paris 1970 654-79. - J. Wach Socioiogy of Religion Chicago 1951 130. - Elmahh Hamdi Yazir Hak Dini Kuran Dili Istanbul 1/90. [34] II- BÖLÜM A- DININ KAYNAGI HAKKINDA DEGISIK GÖRÜSLER Dinin nasil basladigini Kutsal Kitaplarin verdigi bilgiler disinda ortaya koya cak bir beige yoktur ve ilmi yollarla bilebilmek de mümkün degildir. Bilinebilen nere de insan varsa orada dinin oldugudur. Tarih boyunca ve insanlarin en eski kültürleri nin karanlik zaman diliminde din insan hayatinin her tarafina yayilmis ve onun ayrilmaz bir vasfi olmustur. Bundan dolayi insan hayati ve insanlik tarihini anl amak dini anlamakla bir tutulmustur. Din Bilimi geçmiste de günümüzde de dinsiz bir top luma rastlamamistir. Fert planinda dinsiz kimselerin bulunmus olmasi bu kurali deg istirememistir. Bunun için din insanla beraber varolmus ve insanla berabef de varl igini sürdürecek bir kurum olarak görülmektedir. Toplum hayatinin vazgeçilmez ana unsuru haline gelmis olan dinin kaynagi meselesi bilim adamlarini mesgul etmistir. XIX. Yüzyilin ikinci yarisindan sonra Darvvini n evrim nazariyesinden etkilenerek dinin kaynagi hakkinda da çesitli görüsler ileri sürülmüs tür. Darvvinin Türlerin Kaynagi baslikli eseriyle 1859da baslayan materyalist ve po-zitivist propaganda Ogüst Komt (Auguste Comte) ve L. Buhner (Lud-wig Buchner) ile doruk noktaya ulasmistir. Dinin kaynagi hakkinda kutsal kitaplarin verdigi bilgilerin disinda bir bilgi yo ktur. Kutsal kitaplar dinin kaynagini ilk insana ve dolayisiyla onu yaratan All aha baglamaktadir. Aydinlanma Devri filozoflari da Çesitli dinlerin bir ilk dinde n olustugunu ve din duygusunun insanda tabii olarak bulundugunu savunmustur. Antropolog Edvard Börnet Taylir (Edvvard Bürnette Tylor) 1871de yayinladigi Pr imitive Culture (Ilkel Kültür) baslikli kitabiyla lnn baslangicinin Animizme da yandigi nazariyesini ortaya atmistir. ü nazariyesinde dinin kaynaginin Anim izm oldugunu Atalara Tapinma Fetisizm ve Büyü gibi inançlari^ ondan dogdugunu ile ri sürmüstür. Onun Animizm Nazariyesine göre uyku rüya ve nefes alma gibi durumlarda bede ni yöneten ve ölüm ile ondan ayrilan manevi hayat verici bir cevher vardir. Bu cevher i lk insan tarafindan hareket eden canlilik gösteren irmak Günes Ay agaç gibi varlik larda da var kabul edilmistir. Böylece insan onlara korkusu saygisi ihtiyaci ölçüsünd e tapinmaya baslamistir. Önce bedenden ayri bir ruh fikrine ulasan insan sonra çevr esindeki hayvan ve maddelere daha sonra da tabii olaylara bu düsünüsünü uygulamistir. Burad an çoktanricilik (Politeizm) dogmustur. Bir çok tanrinin kuvvetinin bir tek tanriya verilmesiyle de tektanricilik (monoteizm) meydana gelmistir. Animizmin politeizmin kaynagi oldugunu kabul etmekle beraber animizmden önce bir ilk safhanin bulundugunu kabul eden diger bir evrim nazariyesi animatizm adini almaktadir. Animatizm bir taraftan maddelerin hususi bir kuvvete sahip olduguna d iger taraftan ruhlara inanilmasidir. Bu terim bütün tabiatin canli olarak kabul edi ldigini ifade etmektedir. Bu nazariyeye göre ilkel insan ayri ayri varliklara s ahsiyet kazandirmadan önce bütün aleme yayilan tek bir hayat veren güç düsünmüs olmalidir. bir kavram mana fikri ile desteklenmis görünmektedir. Taylirin ögrencisi olan R.R. Marettin 1909da yayinladigi Dinin Baslangici adli kitabinda ilk defa açikl anan bu nazariyesinde dinin kaynaginin sahsiyeti bulunmayan umumi dinamik güçte aranmas i tavsiye edilmektedir. Bu güç için bilginler mana deyimini kullanmaktadir. Ingiliz Filozofu H. Spensir (Herbert Spencer) ilkel kabile dinlerinin kaynaginin k orku sonucu atalara tapinma oldugunu ileri sürer. H. Spensir sosyolojik delille re dayanarak hayat korkusunun dinlerdeki üstün yerine isaret eder. Bu korkunun atalara ibadeti atalara ibadetin de diger bütün ibadet sekillerini gelistirdigini ve ta nrilarin sivrilen veya kahraman olan atalardan seçildigini savunur her dinde ata lara sayginin yer aldigini göstermeye çalisir. Iskoç W.R. Simit (Smith)ve S. Reynah (R einach) gibi bilginler evrimi totemcilikten baslatirlar. Aslinda psikolog olan Z. Fröydün (Freud) dinin kaynagi ile ilgili bir nazariyesi vardir. Fröyd Totem ve T abu adli kitabinda totemciligi psikoanalitik acidan ele alir. Totemcilik klan üyelerinin kendilerinin totem denilen bir hayvan veya bitkiden geldiklerini san ip onu kutsal kabul etmeleridir. Totemci görüse göre bütün insanlar bir noktada bu merhaleden geçmislerdir. Çesitli kabile kendilerini belli bir hayvan veya bitki (totem) ile kan bagi içinde akraba telakki etmislerdir. Toteme tapinilir ve özel ayinlerle belirli zamanlarda yenilmistir. Böy lece zamanla ilahi varliklara tapinma ve kurban gelismistir. Bu nazariyeden simdi t amamen vazgeçilmistir. Artik Totemcilik herhangi bir hayvan veya bitkinin tüketimini n iktisadi bir sebeple yasaklanmasi sonucu dini bir görüntü kazanmis olmasi seklinde açiklan maktadir. J.G. Freyzir (Frazer) 1890da Altin Dal baslikli kitabinda ve bütün eserlerinde insanin varlik güçlerine karsi ilk tepkisini hatali bir düsünüs tarzina dayanan büyü hare etleriyle onlari kontrol altina almaya çalismak oldugu üzerinde durur. Bu nazariye i nsanin büyü vasitalari etkisiz kalinca dine döndügünü ileri sürer. Büyü bir sahsiyeti olan degil bir sahsiyeti bulunmayan güçlerle ilgilidir. Insan ilmi teknolojinin yoklugun da tabiattaki bu güçleri kontrol altina alip onlardan faydalanmayi ummus ve büyü aslinda dinin degil ilmin öncüsü olmustur. Sosyolog olan E.Durkaym (Durkheim) 1912de yazdigi Dini Hayatin Ibtidai Sekilleri a dli eserinde dinin kaynagini sosyolojik bir temele baglar. Bu nazariyeye göre din in temel fikri kutsaldir ve o da toplumsal yaptirima dayanir. Kutsal toplumu n kutsal kabul ettigidir. Böylece o toplumun kutsal kabul ettigi sey olarak aslin da kendine tapindigini ifade eder. Yine ona göre inananlarin güvendigi bir manevi güç vard ir o da toplumdur. Maks (Max) Mülere (1823-1900) göre dinin kaynagi tabiat olay- arinin insana verdigi korkudur. Bu görüse Naturizm denir. Naturizm fiziki çevrede rastlanan kuvvet ve varli klarin kisilestirilmesi ve tanrilastirmasi demektir. Bu görüsü bir sistem haline geti ren M. Müller Hinduizmin kutsal kitabi Vedaiara dayanmistir. Vedalardaki tanri i simlerinin tabiat olaylari ile yakin ilgisi bulundugunu ileri sürmüs Agninin ates Dyausun gök anlamina geldigini bu kelimeden Fransizca Dieu (Lat. Deus) Is panyolca Dios kelimelerinin çiktigini belirtmistir. Müller hemen bütün dinlerde tanri adlari basta ates olmak üzere tabiat olaylarini ifade ve temsil ettigini tabiat kuvvetlerine tabiat üstü degerler verme meylini uyandirdigini ve dil yanilmalari sa yesinde dinlerdeki bütün kutsal tasavvur ve inançlarin meydana geldigini ileri sürmüstür. M. Müller bilhassa Günes tapinmasi üzerinde durmus fakat gökyüzü daglar taslar agaçlar ve genel olarak tabii nesnelerle ilgili tapinmalardan da sözetmistir. Ona göre ilk insan içi n tabiat büyük bir korku ve hayret sebebi essiz bir mucize ve sonsuz bir harikadir . O dini düsünceye ilk hiz veren seyi bu hayret korku ve saygida aramak gerektigini dinin kaynaginin tabiatçilik oldugunu bunun daha sonra atalara tapinmaya yol açtigini böylelikle diger safhalarin ortaya çiktigini savunmustur. Bütün bunlarin yaninda dinin kaynagini Yüce Tanri inanisina baglayan bir tez gelistiri lmistir. Bu teze göre insanoglunun en eski inanci tek Tanri inancidir. Taylirin animizm nazariyesine ilk ciddi itiraz Dinin Olusumu baslikli kitabi ile 1 898de ögrencisi Endriyuv Langdan (Andrew Lang) geldi. Lang son arastirmalard a elde edilen bilgilere göre Güneydogu Avustralya ilkel kabilelerinde animizme rastla madigini fakat insanlarin ahlaki adaba uyup uymadigini denetleyen ve gökte bulunan bir Yüce Tanri kavramina her yerde rastlandigini açikladi. Böylece Lang dinin ilk seklini n monoteizm (tektanncilik) oldugunu savundu. Langdan sonra benzer bir görüs Avustur yali Cizvit papazi Wilhelm Smit (Schmidt) tarafindan savunuldu. Smit bütün ilkel kab ilelerde bir Yüce Varlik inancinin bulundugunun delillerini ortaya koymayi gaye edi ndi. Onun 1912-1955 yillari arasinda yayinlanan Tanri Kavraminin Kaynagi adli eseri bu tezin öncüsü oldu. Onun baskanligini yaptigi Viyana Etnoloji Ekolü ilkel kabi le inançlari arasinda tesbit edilen Yüce Varligin merhametli sefkatli lütuf sahibi olarak tasavvur edildigi ve gökte varligini sürdürdügü sonucuna ulasti. Bu arastirmalar so nunda önce bir tektanncilik devresi bulundugu sapmalarin çoktanricilik gibi duruml arin ondan sonra ortaya çiktigi görüsü agirlik kazandi. Nathan Söderblom da Tanri Inanci nin Kaynagi adiyla 1914de yayinlanan kitabinda bu konuya agirlik verdi. Yüce Va rligin yaratici bir tanri kabilenin ve içtimai kurumlarinin kurucusu oldugu üzerinde öne mle durdu. Daha sonra R. Pettazoni G. Wi-dengren M. Eliade gibi bilginler bu t ezi destekleyici ve gelistirici mahiyette çalismalar yapti. Bazi nazariyelerin ortaya atilmasina sebep olan Darvvinin evrim nazariyesi ise önce pek ilgi çekmesine ragmen zamanla çok tenkitlere ugradi. C. Darvvin (1809-1882) Türlerin Kaynagi adli kitabiyle dikkatleri üzerine çekmisti. Aslinda evrimle ilgili olarak XVIII. Yüzyildan beri bazi nazariyeler ileri sürülmüstür. Da rvvinin dedesinin de aralarinda bulundugu bazi evrimciler canlilarin çevreden etk ilenip bazi özellikler kazandiklarini ve bu özellikleri irsiyetle sonrakilere intika l ettirdiklerini evrim konusu olan bazi organlarin ihtiyaçlar sonucu gelistigini veya köreldigini iddia etmekte idiler. Bir hekim ailesinden gelen Darvvin tip tahsiline basladigi halde bitirememis b abasinin papaz olmasini istemesi üzerine Isanin Kolejine devam edip diploma almis tir. Seyahatleri sirasinda inceledigi hayvan türleri etkilendigi kimseler ve bu arada T.R. Malthusun fikirleri onda evrimle ilgili olarak ileri sürecegi hanlila r alemindeki hayat mücadelesi sonucu tabii ayiklamanin kuvvetlileri yerinde biraki p zayiflari ortadan kaldirmasi iddiasinin temelini hazirlamistir. Ancak o A.R. Valleys (VVallace) ona bir mektupla mevcut türlerin basit hayat sekillerinin evr imi sonucu ortaya çiktigini telkin etmesi üzerine 1859da bu konudaki fikirlerini açikladigi eserini yayimlamistir. Darvvinin yasadigi yüzyilin genel havasina uygun düsen daha dogrusu o ortamin dogurdugu evrim nazariyesi bir anda büyük bir taraftar toplamistir. Batida ilmi çevreler aydinlar dine kiliseye düsmanlik duyanlarin dini duygulari zayi flatmaktan siyasi içtimai iktisadi sonuçlar Çikarmak isteyenlerin herbiri ayri bir ümit g ye ve planla bu nazariyenin tutunmasini üstelik onun resmi ilmi\bir dogma ol masini saglamaya çalisti. XIX. Yüzyilin sonlari ve XX. Yüzyilin baslarinda yapilan ara stirma ve incelemeler kesifler buluslar hep evrimin lehine gelistirilmek isten misti. Evrimcilerin iddiasina göre insanin hayatin canli varliklarin tabiatin s irlari çözülüyordu. Bu durum dinin sorumluluk ve yaptirimlarindan bunalanlari heyecanla ndiriyor ve derin bir nefes almalarini sagliyordu. Fakat bu nazariyeyi tereddütle k arsilayanlar ve karsi fikirde olanlar da vardi. Böylece evrim nazariyesi sadece bi yolojinin konusu olarak kalmamis bütün bilim dallarina siçratilmis evrim bazi bilim adamlarinin bir dogmasi haline gelmisti. Darvvin canlilarin tesadüflerle varlik kazandiklarini bugünkü hallerine tabii ayiklama ile geldiklerini ileri sürüyordu. Bundan bir buçuk yüzyil önce hayati olusturan en küçük yap asi hücrenin sirri çözüldügünde gayeye ulasilacagi düsünülüyordu. Fakat bugün dahi bütün m ragmen hücrenin karmasik yapisi konusunda son söz henüz söylenemedi. Belki hücrenin bu h ayret verici yapisi Dar-win zamaninda bilinseydi o nazariyesini ortaya atmaz i si tesadüfle izah etmeye kalkmazdi. Evrimciler hayatin suda bir tek hücrenin tesadüfen olusmasiyle basladigini zamanla dalgalarin karaya tasimasi sonucu yeryüzünde çesitli degismelerle bir çok canli türünün g listigini ve böylece günümüzdeki canlilarin birbirinden evrimlesme ile meydana geldigi ni ileri sürmüslerdir. Hücrenin karmasik yapisina dikkati çeken evrime karsi olan düsünürler bir taraftan evrim cilerin cansiz kimyevi maddelerin ilk hayat sahibi yasayan sonra da üreyen tek hüc reliye basit bir hücreden olusan organizmaya nasil dönüstügünü öte yandan hayatin hayat s hibi olmayan maddi varliklardan nasil olusabilecegi sorusunu sormakta ve bu sorulara evrimcilerden cevap alamamaktadir. Bu durumda hayat ancak hayat sahibinden y ani yaratici bir Tanridan gelebilmektedir. Ne tesadüf ne tabiat ne madde ne de kendiliginden olusma yaraticidir. Ayrica bugün insan elindeki bu kadar imkanlar a ragmen cansiz maddelerden bir hücre basit bir canli varlik maymundan insan ya pamamaktadir. Evrimciler ilmi verilerden çok hayali iddialara önem vermekte ve açiklayam adiklari olaylari tesadüflere havale etmektedir. Halbuki kainatta hiçbir sey tesadüfi degildir. Her seyin bir olus kanunu vardir. Evrimciler yaratici bir Tanriyi k abul edemediklerinden herseyi tesadüflerle izah etmeye çalismislardir. Halbuki üzeri nde 1den 10a kadar rakamlar yazili on kagidi bir torba içinden rakam sirasina göre çek ebilme milyarda bir Ihtimaldir. Bu ve benzeri misalleri çogaltmak mümkündür. Darvvin insanin maymundan geldigini açikça söylememis fakat insanin akilla seçkinlesmi s bir hayvan oldugunu ileri sürmüstür. Onun düsüncelerini daha ileri götüren Darvvinciler in anin maymunun akrabasi oldugunu milyonlarca senelik bir evrimden sonra bugünkü duruma geldigini çok eski bir tarihte insana benzeyen gelismis maymunlarla insanin ilkel tipinin ortak olduklari bir kökten ortaya çiktigini iddia etmislerdir. Onlara göre o rtak halka maymun gibi agaçta yasarken dallardan asagiya inmis toprak üzerinde ya samaya baslamis böylece zamanla degisiklige ugramistir. Darvvincilerin insanin me nsei konusundaki nazariyelerine karsi çikanlar maymunla insan arasindaki geçis sekil lerinin hiç bir zaman mevcut olmadigini savunmuslardir. Evrimcilerin iddiasinin aksine benzerlikle akrabaligin ayni seyler olmadigi anl asilmistir. Evrimciler geçis türlerinde eski-organlarin kaybolmasi üzerinde dururken yenilerinin nasil meydana geldigini açiklayamamistir. Evrimcilerin kendilerini des tekledigini ileri sürdükleri Piltdown insaninin fosilinin sempanze çenesi ile birles tirilmis insan kafatasi oldugu anlasilmistir. Simdiki insan tipinde iskeletlerin bulundugu kütle tabakalarinin daha asagisindakilerde baska fosillere rastlanmamisti r. Bunun hayatin birdenbire basladigini ve çesitli canlilarin dogrudan dogruya or taya çiktiklarini gösterdigi savunulmustur. Ayrica maymundan zaman içinde insan olmasi lazim gelirken bu güne kadar böyle bir olay olmamistir. (Topraktan yaratilan insan y ine toprak olmaktadir. Yapilan deney ve incelemeler hiç birseyin tesadüfi olmadigini herseyin ilahi irade dahilinde gerçeklestigini göstermektedir.) Sayisiz canlinin ortaya çikisini tesadüfe baglayan evrimciler bugün mevcut olan türler in taksimini tabii ayiklama ile izah etmektedirler. Hayat savasinda kuvvetliler hay atta kalip özelliklerini irsiyet ve üreme yoluyla sürdürmüs zayiflarin türleri ortadan kalk mistir. Evrimcilerin bu nazariyeleri de çok tenkitlere ugramis ve zaman onlarin yanildigini isbatlamistir. Çünkü Mamut Dinazor gibi dev yapili hayvanlarin nesli tükeni rken sayilari milyarlarla sayilamayacak kadar çok zayif canlilar varliklarini sürdüre bilmistir. Öyle görünüyor ki evrim felsefesinin asil gayesi kainatin varligini bir yaraticiya ihtiyaç kalmaksizin açiklayabilmektir. Bu materyalist felsefenin bir can kurtaran simidi dir. Çünkü bu nazariyeyle tesadüfen yaratilmis basibos bir kainat modeli ortaya konulmak ta insan da bu kainat modeli içerisinde gayesiz ve endisesiz olarak bulunmakta gününü gün edip dünyayi bir imtihan yeri degil zevk ve sefa yeri olarak düsünmektedir. Böylece ins anin bütün yaratiklarin en sereflisi ve üstünükilindigien güzel biçimde yaratildigi hikme i ortadan kaldirilmakta insan bir hayvan mesabesine indirilmektedir. Darvvincilik bu ve benzeri tenkitlere ugradigi gibi evrimin dine uygulanmasi s onucu ortaya atilan dinin Animizm Totemcilik Büyü Atalara tapinma Natuhzmden (T abiatcilik) gelistigi seklindeki tezler de çok tenkitlerle karsilasmistir. Maymunu n insana bazi hususlarda benzemesi gibi bu anilan tezlerdeki bazi noktalar da di ne benzer fakat din degildir din daha degisik bir olgudur. Animizm Atalara t apinma Totemcilik ve Tabiatcilik insanda hayvanda bitkide cansiz seylerde ve tabiat güçlerinde görünmeyen fakat kendini varligini belli eden bir kuvvet aramak de mektir. Ilkel Kabilelerde çesitli sekillerde ifade edilen bir Yüce Tanri inanisini n oldukça yaygin oldugu yapilan çalismalarla ortaya çikmistir. Bu Yüce Varligin görünmemesin en insanoglunun onu çesitli seylerde aramis olmasi mümkündür. Bunun yaninda Totemcilik dinden daha çok bir bitki veya hayvan neslinin korunmasini hedef alan sosyal bir olgudur. Büyü ise ilmin gelismedigi yerlerde ve devrelerde tabiata hakim olmak istegi ni aksettiren bir teknik olarak göze çarpmaktadir. [35] B- DININ KAYNAGINA ISLAMIN BAKISI Islama göre insanligin ilk dini tevhid dinidir. Dinin kurucusu Yüce Allahdir. All ah kainati insani yaratmis kitaplar ve peygamberler göndermistir. Insanlar bir e rkek ve bir de disiden yaratilmistir. Hz. Ademe her seyin ismi ögretilmis ve kendis i ilk peygamber olarak görevlendirilmistir. Hz. Adem Allahdan aldigi vahiy ve ilha m ile kendi devrindekileri irsat etmistir. Sonra insanlar tevhid esaslarini unut up Allahtan baska seylere tabiat kuvvetlerine kendi elleriyle yaptiklari put lara tapinmaya ve bunlari Allaha ortak kosmaya yöneldikçe Allah da elçiler gönderip on lari hak dine hak yola davet etmistir. Hak din Allahin gönderdigi elçiler ve kitaplar yoluyla akil ve irade sahibi insanlara bildirilmistir. Bunun için sapmalar ondan sonra olmus çok tanricilik tektanriciliktan sonra gelismistir. Yüce Allah insana kendisini bulmasi gerçegi anlamasi için akil emrettigi yolda yürümesi için irade yanildiginda yolunu düzeltmesi için ömür vermis ve insani yeryüzünün halifesi ki ir. Allah bununla da kalmamis insana gerçekleri ve vazifelerini ögretmek üzere zaman zaman elçiler ve kitaplar da göndermistir. Bazilarina kitap da verilen bu elçiler düny anin her tarafindaki insanlara uyari ve irsat vazifelerini yerine getirmislerdir. Islam evrimcilerin anlattigi sekilde insanlarin ve dinlerin evrimini kabul etmez. Kuran-i Kerim Yüce Allahin insani en güzel biçimde[36] ve inanma ihtiyaci içinde[37] yar atmis oldugunu bildirmektedir. Insan en güzel biçimde ve fitratinda Allahi arama d uygusu içinde yaratilmis olmasina ragmen basibos birakilmamis Uyaricilarla dest eklenmistir. Bu konuda Kuran-i Kerimde söyle denilmektedir Biz seni müjde ci ve uyarici olarak gerçekle gönderdik.Geçmis her millet içinde de mutlaka bir uy arici bulunagelmistir.[38] Bu uyaricfnin vazifesi Andolsun ki her ümmete Alla ha kulluk edin azdiricilardah kaçinin diyen bir elçi göndermisizdir[39] seklinde açiklanmaktadir. Bu konuya daha açiklik kazandiran bir baska Ayetin anlami d a söyledir Biz elçi göndermedikçe azap etmeyiz.[40]Yine Rad Suresinde Her milletin b ir yol göstereni vardir denilmektedi[41]AIIah her peygamberi gönderdigi millete rahatça anlatabilsin diye gönderdigi milletin dilinde göndermistir. Ibrahim Suresinin 4. Ayetinde bu husus söyle belirtilmistir Her peygamberi onlara açiklasin diye k endi kavminin diliyle gönderdik... Kuranin Arapça gönderilmesinin hikmeti de bununla ilgilidir. Kuranda bu husus söyle belirtilmektedir An-lavasiniz akledesiniz diy e Kurani Arapça olarak indirdik {Yusuf 2). Zikri geçen elçilerden bazilarinin adlari Kuran-Kerimde verilmekte ise de aslinda elçile rin sayisi bunlarla sinirli degildir. Bu Nisa Suresinin 164 ve 165. ayetlerinde su sekilde açiklanmaktadir Peygamberlerden sonra insanlarin Allaha karsi bir hüccetl eri olmamasi için gönderilen müjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha önce s ana anlatmis bir kismini da anlatmamistik. Bu ve benzeri bazi ayetlerden Hz. Mu hammede kissasi bildirilen peygamberler yaninda bildirilmeyenlerin de bulundugu anlasilmaktadir. Nitekim bir hadiste 124.000. peygamber gönderildiginden bahsedil mektedir.[42] Peygamberler yollarini degistirdiklerinde insanlari yeniden hak dine çagiran elçil erdir. Kitaplar peygamberlerden sonra onlarin getirdikleri hükümlerin devamini sagl amistir. Ancak belirli peygamberlerin kitaplari vardir. Digerleri onlara tabi olmus lardir. Kitaplardaki hükümler iyi korunmayip degistikçe bir sonraki kitap öncekini düzelt ip tamamlamis yenilemistir. Insanlar çogalip toplumlar gelistikçe dinin hükümlerinde d e durum ve ihtiyaca göre gelismeler olmustur. Kitaplar önce suhuf (sahifeler tab letler levhalar papirüsten sahifeler) halinde iken sonra kitap haline dönüsmüs ve Kuran -i Kerim ile son seklini almistir. Ancak bu suhuftan kitaba basit ahkamdan mütekamil a hkama dogru gelisme devam ederken tevhid ve imanla ilgili öz degismemistir. Çünkü vahyin kaynagi Yüce Allahtir peygamberler de ayni esaslari teblig etmislerdir.[43] Görüldügü gibi Islama göre dinin kaynagi ilahidir. Bir ibtidai durumdan (Totemizm Animizm Naturizm g ibi) çok tanriciliga oradan da tektanriciliga geçis degil kendi içinde bir tekamül söz kon usudur. Ilk insandan bu yana Allahin bütün elçileri ayni tevhid esasini teblig etmisl erdir. Bu teblig anlasilsin ve tatbik edilsin diye her peygamber kendi kavminin d ili ile gönderiimistir.[44] Islam diger dinler arasinda adini kendi kutsal kitabindan alan eaane dindir.[45] K uran-i Kerimde Allah Bugün size dininizi ikmal ettim üzerinize olan nimetimi tamamlad im ve din olarak Islama razi oldum (Maide 3) demekte ve Islamdan baska bir din güde ninkinin kabul edilmeyecegini {Bkz. Al-i Imran 85) bildirmektedir. Dolayisiyla Islam la din müessesesi ikmal edilmis Allahin yarattigi insanlara olan nimeti tamamlanmi stir. Hz. Muhammed Allahin elçisi ve son peygamberidir.[46] Bir Ayet-i Kerimde Hz. Isani n söyle dedigi bildirilmektedir Ey Israilogullaril Dogrusu ben benden önce gelmis olan Tevrati dogrulayan benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygambe ri müjdeleyen Allahin size gönderilmis bir peygamberiyim (Saff 6). Bu ayet ve diger bazi ayetlerden[47] peygamberlerin ayni esaslari teblig vahyedilen kitaplarin ke ndinden Öncekini tasdik ve tekit ettigi daha sonra gelecek olanlari müjdeledigi ve peygamberler zincirinin son halkasinin Hz. Muhammed kitaplarin sonuncusunun is e Kuran-i Kerim oldugu anlasilmaktadir. Kuran-i Kerimde Hiristiyanlar ve Yahudiler Ehl-i Kitap kabul edilmektedir. Bu di nlerin de asil orijinal yapilari Itibariyle hak din ve ana Islam çizgisi içerisinde oldugu açiklanmaktadir.[48] Bütün bunlardan Islam Inancina göre dinin kaynaginin vahiy ve nübüvvet oldugu anlasilmakta dir. Vahiy ve nübüvvet tarihen sabittir. Ancak vahiy ve nübüvvet olmasaydi Insan aklin in dini bulup bulamayacagi konusunda çesitli görüsler vardir. Mutezileye göre aktl dini esaslari kesin olarak anlayabilir. Esariye göre akil ilahi hitabi anlamak için bir vasit adir bundan dolayi o vahiy ve nübüvvet olmaksizin dini Idrak edemez. Dolayisiyla p eygamber gönderilmedikçe Allahin varligini ve birligini bilmek Insanlara vacib degi ldir. Maturidiye göre ise vahiy ve nübüvvet olmasa bile Insanlarin akillariyla Allahin v arligini birligini bulmalari Icap ederdi. Hanefi bilginlerin çogunluguna göre akil A llahin varligini ve Onun kemal sifatlarini idrak edebilir. Bu da akil yürütme ve Müsa hede Ile mümkündür. Bundan dolayi Insan mükelleftir. Dini Hükümleri anlamak Ise Ilahi hitaba idir. Dinin akla uygun ve insan fitratinda mevcut oldugunu bütün Islam mezhepleri kabul eder . Tartismali konu mükellef olmada akil ve fitratin vahiy ve nübüvvet olmaksizin tek basina yetip yetmedigidir. [49] C- Din Duygusunun Kaynagi Din duygusu fitridir. Din bilimleri alaninda yapilan arastirmalar din duygusunun fitri oldugu gerçegini dogrulamaktadir. Max (Maks) Müller yaptigi titiz ve ince aras tirmalar sonucu din duygusunun insan tabiatinda fitri bir keyfiyet oldugunu açiklig a kavusturmustur. Benjamin Constant Din insan tarihine en fazla hakim olmus bir amildir. Dini hayat tabiatimizin ezeli bir niteligi ve ondan ayrilmayan bir keyfiyet idir demistir. Din duygusunu korku ümit veya herhangi bir vesile ile sonradan ka zanilmis birsey gibi görmek yanlistir. Çünkü bu duygu fitri bir olgudur. Insan yaratilisindan bugüne kadar her zaman ve her yerde yüce kudretli ve ulu bi r varliga siginma ve yardim dileme ihtiyacini duymustur. Bu ihtiyaç ondaki din du ygusunun fitri oldugunun delilidir. Insan diger varliklar arasinda en seçkin bir varliktir. Yüce Allah onu yeryüzünün halifesi kilmistir.[50] Daglarin göklerin yüklenemedigi emaneti vazifeyi o yüklenmistir.[51] Bu agir yüke katlanabilmesi için Yüce Allah onu çesitli istidat ve kabiliyetlerle donat mistir. Din duygusu da bunlar arasindadir. Rum Suresinin 30. Ayetinde Cenab-i Hak söyle buyurmaktadir Sen yüzünü bir hanif olarak dine Allahin fitratina çevir ki O insan lari bunun (fitrat) üzerine yaratmistir. Allahin yaratmasi degistirilemez. Ayni konu ile ilgili Ebu Hureyreden (R.A) rivayet edilen bir Hadis-i Serif de söyledi r Her dogan Islam fitrati üzere dogar. Sonra anasi babasi Yahudi ise onu Yahudi Nasrani (Hiristiyan) ise Nasrani Mecusi ise Mecusi yaparlar.[52] Bu Hadiste din duygusunun igi tertemiz masum yaratilmis bir insanin aile ve çevresinin etkisiyle onlarin sahip oldugu dini kabul ettigi belirtilmektedir. Ayrica bu Hadis ile Hiristiyanli ktaki insanin dogustan günahkar olarak asli suç ile doamasmin aksine insanin günahsiz dogdu gu ve aldigi egitim ve terbiyeye göre sekillendigi ortaya konulmaktadir. [53] D- INSAN IÇIN DININ LÜZUMU Din insanla beraber varolmustur insanla beraber varligini sürdürmektedir ve insanl a beraber varolacaktir. Tarihin hangi devresine bakilirsa bakilsin dinsiz insan bulunsa da dinsiz bir toplum görülmemektedir. Nerede bir toplum varsa orada bir de din vardir. Insanlik tarihinde insanin önemli sayilabilecek daha baska nitelikle ri bulunsa da din onun en bariz niteligi olmustur. Insanlik tarihinin her dönemi nde din canliligini korumus ve insan hayatinin ayrilmaz bir vasfi olma karakter ini sürdürmüstür. Insan her zaman kendisinin insanüstü baglari bulundugunu ihtiyaçlari için ndini asan bir kudrete yönelmesi gerektigini düsünmüstür. Çünkü Insan melekle hayvan arasind ir yaratilisa sahiptir. Bu iki cinsin birbirine zit tabiat çizgileri insanda sa-n atkarane bir sekilde birlesmistir. Insanin bu sekilde yaratilmasi aday seçildigi maka ma ulasmasi içindir. Bu makam Allahin halifesi olmasi emanetin merkezinde bul unmasi emirleri yerine getirip nehiylerden kaçinmasi ve kul oldugunun suuruna v armasidir. Insanin veya toplumun dinden kopmasi mümkün degildir. O hem tarihin her yerinde he m de hayatimizin her kösesinde kendini gösteren bir olgudur. Insanlara güç veren toplum u düzenleyen fazilet ve iyilige yönelten yalnizligi sikintilari gideren güven duyg usu asilayan sadece insanlara mahsus bir dost bir arkadas olan dindir. Insan maddi tarafi yaninda manevi tarafi da olan bir varliktir. Maddi yönü itibariyle biy olojik ihtiyaçlarini karsilamaya manevi dünyasi (tarafi) itibariyle de beslenmeye de steklenmeye ihtiyaci vardir. Onun bu ihtiyaçlarini karsilayan manevi olgularin en b asta geleni dindi. Belli bir kültüre ulasarak tarihte yer alan bütün milletlerin manevi dü yalari bir dini inançla sekillenmistir. Din olgusu fitri (dogustan gelen) bir özellik olarak insanin kendi °z varligi hakkin daki suur ile birlikte ortaya çikar ve bu suur ile birlikte gelisir. Insanin karsi lastigi temel mesele insanin kendisini ve alemi kimin yarattigini arastirmasi böy lece kendi varligini asan düsüncelere varmasidir. Bu düsünceyle müsahhasdan mücerrede geçen i san önce kendisinde çevresindeki varliklardan daha üstün bir öz manevi varlik sezdigi gibi kendisi ve çevresindeki varliklarin tabiatin fevkinde bir Yüce Varlikin Allahi n mevcudiyeti suuruna da içten bir zorunluluk ve sezgi ile varir. Böylece her seyi v ar eden bir yaraticinin bulundugunu kabul edip Ona baglanir. Insanin yüce bir kudr ete gönülden bagli olmasi onu kuvvetlendirir. Dua niyaz Allaha siginma insani yüce ltir. Allah sevgisi ve bu sevgiden kaynaklanan korku insani pisirir hamligini g iderir kuvvetli bir irade ve saglam bir karakter kazandirir. Böyle kimselerin içind e yeraldigi toplumlarda fazilet yarisi baslar. Din fertleri mukaddes duygu ve aliskanliklarda birlestiren toplumlari yükselten v e gelistiren bir kurumdur. Din insanlara yön veren kanun ve nizamlarin kavusamadigi yerlerde de onlari iyi ve faydali seyleri yapmaya yönelten bir hayat nizamidir . Çünkü din anarsinin haksizligin adaletsizligin kötülügün düsmanidir. Din toplum düzeni rumayi gaye edinir. Tarihte iktisadi maddi bakimdan güçsüz toplumlarin yasadigi görülmüstür dini duygulari zayiflamis manen çökmüs toplumlarin varliklarini devam ettirebildigi pe k görülmemistir. Dinin zayiflamasi arkasindan ahlaki ve hukuki suçlari çagirir. Çünkü din ol ahlak için hiçbir yaptirim gücü kalmaz. Helal-haram anlayisi kalkinca toplumun düzeni sarsi lir insanlari insan gruplarini hiçbir sey tutamaz olur anarsi ortaya çikar ve böyle ce çesitli sikintilar baslar. Halbuki her yerde kendini kontrol eden bir Yaradani n varligina inanan insan daima iyi olani yapip kötü olandan kaçmaya gayret eder. Din olmayinca hayatin tadi kalmaz ahlak için de bir müeyyide bulunmaz. Din ahlak için de bir kaynaktir. Dinden kaynaklanmayan ahlak bekleneni vermez. Mehme t Akif Ersoy bu hususu söyle dile getiriyor Ne irfandir veren ahlaka yükseklik ne v icdandir. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandir. Yalnizlik çaresizlik korku keder hastalik musibet ve felaketler karsisinda ins anin yegane teselli kaynagi dindir.Insanin ölüm karsisindaki tutumunda en önemli rol dine düsmektedir. Ahiret inanisi sadece ceza ve mükafat olarak degil ayni zaman da insanin içindeki ebed duygusuna cevap vermek bakimindan da önem tasimaktadir. In san ölümden degil yok olmaktan korkmaktadir. Diger bazi dinlerde oldugu gibi Islam da da insan ölümle yok olmamakta baska bir dünyada hayatina devam etmektedir. Bu haya tin disinda bir baska dünya inanci insani yarinki hayata alistirmaktadir. Suçlardan arinip ebedi bir kurtulusa ulasma huzura cennet gibi büyük bir nimete kavusma Alla hin rizasini elde etme ideali insanda ümit ve arzu dogurmakta dünyanin izdirap ve sikintilarina karsi durmayi saglamaktadir. Insan yapisi itibariyle de dine muhtaçtir. Çünkü insan ruh ve bedenden ibarettir. Insa n için bedeni ihtiyaçlari karsilamak nasil yasaminin bir geregi ise manevi varliginin d evami da ruhi ihtiyaçlarinin karsilanmasina baglidir. Fert için en önemli manevi destek i yilik ve fazilet kaynagi olan dindir. Din ruhlarin yagmurudur. Milletler için lüzumludur. Çünkü onun yagmuru milletlerin ruhunu n gidasidir. Ümitsizlikten uzak ümitle dolu olan hayatin gelenegine nefretsiz bir gelecege hosnutluga ve sükunete götüren kuskulari ve hurafeleri gideren de dindir. Bütün bunlara ragmen din ve ahlaka lüzum olmadigini ileri sürüp dini ilerlemeye mani gören ilim ve fenniif din yerine kaim olmasini isteyen dinin tabii ve sosyal yetersizli klerin bir yansimasi ve insanlari uyusturan bir afyon oldugunu savunan dolayisi yla beseriyetin dinsizlesmek suretiyle Ilerleyecegini iddia edenler de bulunmustu r ve bulunmaktadir. Bu düsüncede olanlar kaldirmak istedikleri din yerine baska sey leri koymaya çalismislardir. Ancak zamanla insanlarin bu fikir sahiplerine tapar h ale gelmeleri dinsizligi diri haline getirmeleri insanin birseye inanmak zorund a oldugunu göstermektedir. Toplumlari dinsizlestirmek için okullar açip baski ile din i ortadan kaldirmak dinsizligi hakim kilmak isteyen rejimlerde bile insanlardaki lnanma tapinma duygusunun söndürülernemesi baskidan kaçip organlarda kuytu yerlerde ib adet eden ve ayin yapan insanlara rastlanmasi da inanmanin fitri ihtiyaç oldugunun de lilidir. Bunlara ilave olarak II. Dünya Harbinde Marksist Blokta seflerin kilis elere kosmasi milletin ve papazlarin mabetlerde dua etmelerine izin verilmis ol masi ve bu Blokta 70 yildir dine baski uygulanmasina ragmen dine yönelme duygusu nun giderilememis oldugunun gözlenmesi üzerinde düsünülmesi gereken bir baska husustur. Sonuç olarak dinsiz bir toplum yasayamaz. Dini kaldirmakla toplumlari ileri götürecegi ni iddia edenlerin fikirlerinin din yerine geçirilmek istenmesi dinsiz inançsiz bi r toplumun yasayamayacagini dogrulamaktadir. [54] E- MONOTEIZM (TEKTANRICILIK) Politeizm çoktanricilik demek oldugu gibi monoteizm de tektanricilik anlamina gelmektedir (mono tek teizm tanricilik). Daha önce görüldügü gibi dinin kaynagi konusunda Batida diger tezlere karsi monoteizmi savunanlar da olmustur. Onlara göre yeryüzünde ki diger dinler tektanrici bir dinin bozulmus seklidir. Onlar bu görüslerini ispatl amak için ilkel kabileler üzerinde yogun bir arastirmaya girismislerdir. Bu arastirm alarin sonucu da onlari desteklemistir. Bunun yaninda tarihi devrelerdeki milletle rin kalintilarindan tarih öncesi insanlariyla ilgili buluntulara kadar yapilan aras tirmalar da onlarin görüslerini kuvvetlendirmistir. Bugün Dinler Tarihi alaninda yapilan arastirmalar geçmisin dinlerinde de günümüzün dinleri de de tektanri inanisi bulundugunu ortaya koymustur. Eski Misirda (M.Ö. XIV. Yüzyild a) IV. Amenofis{*) Aton adli bir tek tanri inanci getirmistir. Eski Yunanda tektanri inancini kabul eden ve savunan filozoflarin bulundugu bilinmektedir. Ba bil Krali Buhtunnasirin tektanriciliga yakin bir görüsü olmustur. Sümerlerde Tanrinin insani balçiktan yaratip ona can verdigi görüsü yaninda mana inancina sahip toplumla rda tektanri inancinin bulundugu belirtilmektedir. Islamdan önce Türklerde bir tektanri (Gök Tengri) nanci vardir.Z erdüst Eski Irana tektanri inanisini getirmistir. Çinlilerde tarihi gelismesi içinde Sang-ti Tien Tao seklinde adlandirilan bir Yüce Tanri inanisi varolagelmistir. Hindistanda çoktanrili ve üçlemeli bir yapi içinde bile bir tektanri inanisi vardir (Hind Kutsal kitabi Veda-larda Tanri tektir denilmektedir). Hiristiyanlikta üçlem e (Baba-Ogul Kutsal Ruh) günümüzde bir tanrinin üç ayri tezahürü olarak izah edilmektedir ahudi dininde de bugünün tektanri inanisi hakim inanistir ve dinin temel unsurudur. Islamdan önce Arap Yarimadasinda bir tek tanriya inanan Hz. Ibrahimin getirdigi H anif DinIne uyan insanlar yasamaktaydi. Bütün dinler arasinda tevhid inancini en saf ve sade sekliyle muhafaza eden Islam Dini olmustur. Islamdaki tektanri inanisini hem aydin hem halk rahatlikla anlayabilm ektedir. Çünkü Islamda Allah birdir dogmamis dogurmamistir esi benzeri ve ortagi yo ktur. Hiçbir seye muhtaç degildir. Hersey onunla kaimdir. Kendine mahsus sifatlari ve Es ma-i Hüsnasi {Güzel Isimler) vardir. Tanri ile insan Yaradanla yaratik arasindaki m esafe muhafaza edilmis ne insan tanrtlastinlmis ne de Tanri insanlastirilmisti r. Yahudilikteki Tektanri millilestirilip Yahudilere hasredilmis ve insani sifatla rla nitelendirilmistir. Hiristiyanliktaki üçleme (teslis) tek tanri seklinde yoruml anmis Hz. Isa tanrilastirilmis Tanri da insani niteliklerle nitelendirilmistir. Bütün dinlerde dikkati çeken husus Islamdaki gibi saf bir tek tanri anlayisini koruyam amis olmakla beraber tektanri inanisindan da vazgeçilememis olmasidir. Hemen her dinde ayrintilar farkli olsa da özde bir tektanri telakkisi vardir. Zaten Islam ilk peygamberlerden sonuncusuna kadar bütün peygamberlerin tektanri Allah inancini teblig ettiklerini açiklamaktadir. Kuranda Firavun kavmiyle ilgili bilgiler vardir. Bu bilgileri veren ayetlerde söyle denilmektedir Onlardan Önce Firavun kavmini imtihan ettik. Onlara da çok sere fli bir peygamber gelmistir (Duhan 17). Firavuna bir elçi gönderdigimiz gibi size de sahitlik edecek bir elçi gönderdik (Müzzemmil 15). [55] II- Bölümün Bibliyografyasi - A. Adnan Adivar Tarih Boyunca Ilim ve Din Istanbul 1969 2944 392-444 A. Hamdi Akseki isiam Ankara 1943 - Semseddin Akbulut Darvin ve Evrim Teorisi Istanbul 1980 Ugo Bianchi The History of RelIgion LeIden 1975 61 vd. - Dictionnaire des Religlons Histoire Comparee des Rellglons RelIgion F rance 1983 Emile Durkhelm Dini Hayatin Iptidai Sekilleri Çev. H. Cahit Istanbul 1923 l-ll (I/ 55-94 vd. y) - Mlrcea Ellade Traite d1 Histoire des Rellgions Paris 197515-41 - Mlrcea Eliade La Nostalgle des Retiglons Edltions Galllmard 1971 79-107 (I ng. The Ouest... Chicago 1969 37-54) - Slgmund Freud Totem ve Tabu Çev. Niyazi Berkes Istanbul 1971 5-29 Duane T. Glsh Fosiller ve Evrim Çev. Adem Tatli Istanbul 1984 - M. Semseddin (Günaltay) Tarih-i Edyan Istanbul 1338 22-26-36-60 - Ali Gürbüz Darvin ve Tekamül Nazariyesi Istanbul 1980 - Namik Kemal Renan Müdafaanamesi Haz. Abdurrahman Küçük Istanbul 1988 - Jean Holm The Study of Religions London 1977 67 vd. - David Hume Din Üstüne Çev. Mete Tuncay Ankara 1979 7-45 - Salomon Reinnach Histoire Generale des Religions Paris 1976 I/37 - Eric J. Sharpe Comparative Religions London 1975 47-72[56] III. BÖLÜM ILKEL KABILE DINLERI Ilket kabiieler günümüzde yasamakta olan veya yakin zamanlara kadar yasamis bulunan gelismis bir hayat tarzina ulasamamis geçimlerini avcilik balikçilik ve toplayic ilikla saglayan küçük topluluklara denir. Günümüzde Afrika Avustralya Pasifik Okyanusu Ca va Brezilya gibi yerlerde yasamaktadirlar. Batida uzun zaman ilkel kabile mensuplari barbar vahsi putperest olarak nitel endirilmis onlarin insan sayilip sayilmayacagi tartisma konusu olmustur. Kilise ön ce onlarin insan olmadiklarini savunurken 1512de Papa II. Paul Amerika yerlil erinin de Ademden geldigini ilan etmistir. Önceleri bunlar ilkel (primitif) kelimesi ile ifade edilmistir. Daha sonra etn olojinin gelismesiyle onlar için yazisiz halklar veya tabiat halklari gibi d aha yumusak deyimler kullanilmistir. Biz çagin seviyesine göre onlarin yasayis tarz ini gözönünde tutarak ilkel kabile deyimini kullaniyoruz. Bugün yeryüzünde yerlesik hayat eçmis ilkel kabiieler vardir. Bunlardan bazilari baska inançlari benimsemis olmakla be raber eski inanç adet ve geleneklerinden de tam olarak kopamamislardir. Bugün ilke l kabile mensuplari dünya nüfusunun % 5ini olusturmaktadir. Bu kabi-lelerin sahip old uklari inanis seklini ifade etmek üzere ilkel kabile dinleri deyimi kullanilmaktad ir. Asagida bu dinlerle ilgili ortak kavramlar özellikler ve örnekler verilecektir. [57] A- ILKEL KABİLE DINLERI ILE ILGILI KAVRAMLAR Ilkel Kabile Dinlerinde çesitli kavramlar vardir. Bu kavramlar her kabilede degisik kelimelerle ifade edilse de özde aynidir. Bu ortak kav- amiardan en yaygin olanlar i asagida kisaca açiklanacaktir. 1- Mana Malenezyalilar tabiat üstü görünmeyen gücü ifade için mana kelimesini kullanmisla dir. Diger kabilelerde baska kelimelerle ifade edilse de ayni kavram mevcuttur. Dinler Tarihinde ilkel kabilelerde güçlü etkili veya toplum yönünden önemli seyler (hayvan ar bitkiler taslar vb.) ve kisilerde {kabile reisi sihirbaz hekim) bulundugu kabul edilen gizli kuvveti ifade etmek için mana deyimi kullanilmistir. Ilkel kab ile mensuplari kendilerinin görünmez kuvvetlerle kusatildigina inanmaktadir. Malenezyaca bir kelime olan mana gizli bir gücün sakli bir enerji kaynaginin es a nlamlisi olarak kullanilmaktadir. Bu kelime bir seye veya bir insana mahsus ta biat üstü kudret fevkalade bir kuvveti ifade eder. Bu terimi ilk defa 1878de Ingiliz bilgini Kodrington (Codrington) Malenez-yalilar hakkindaki eserinde kullanmist ir. Kodrington mana adi verilen evrensel bir kuvvetin her seyde mevcut oldugu nu hem büyük hem sahsi ruhlara inancin kaynagini teskil ettigini ileri sürmüstür. Ilkel ka bile mensuplarina göre sekli acaip olan bir tasin veya çok basarili bir savasçinin mana lari vardir. Ayni sekilde vücudun muayyen halleri dogum ve ölüm gibi olaylar veya bir sihir sözü bir kutsal ilahi mana ile doludur. Ilkel Kabile Dinlerinde her mahlukun bir manasi vardir onlara göre bazi insanlar b azi cinler bile hemcinslerinden fazla manaya sahiptir. Mana ile dolu olan herse y kiymetlidir. Ilkel insanlar kendilerinin çok büyük sayida görünmez kuvvetler tarafindan kusatildiklarini tasavvur edei^r. Manaya sahip bulunduguna inanilan ve tasiyanlara güç verdigi kabul edilen degisik t aslar zincirler muskalar maskotlar ve kaba tasvirlere fetis denilir. Fetisin kelime manasi yapilmistir. Muskalar tilsimlar ugur getirdigi veya ugursuzlugu gi derdigi kabul edilen seylerin Fetisizmden kaldigi ileri sürülmektedir. Fetis kelime sini ilk defa 1760da yayimlanan Fetis Tanrilar Kültü adli eserinde dö Bros (Charl es de Bros-ses1709-1777) kullanmistir. 2- Yüce Tanri Bütün ilkel kabilelerde yaratici bir tanri Yüce bir varlik inanci vardir . Ancak tasavvur sekilleri farklidir. Bu Yüce Tanri hükmeder veya daha asagi derece de bulunan ruh ve tanrilari yönetir. O tabiat kuvvetlerini idare eder yükseklerde durur izah edilemez insanlari ve herseyi yaratir. Bu Yüce Tanri veya yüksek R uh gögün ta ükseklerinden dünyaya hükmeden bir Yüce Varliktir. Ona dini hayatta ön pland verilmistir. Asagi ruhlar ve tanrilar daha yakin ve samimi aörülür. Yüce Tanriya ancak büyü felaketlerde dua edilir. F.W. Simit (Father VVilhelm Schmidt) yaptigi arastirmalar sonucu önce bir Yüce Tan ri inanisi tektanricilik devresi bulundugunu sonra animizm fetisizm çoktanricil ik gibi sapmalarin oldugunu savunarak dinin kaynagini baska sekilde açiklayan görüs s ahiplerine karsi mücadele etmistir. Simit arkadaslari ile isbirligi yaparak arast irmalara girismis ve önemli sonuçlar elde etmistir. Bu arastirmalar sonucu hemen he men bütün ilkel topluluklarda su veya bu sekilde bir Yüce Tanri kavraminin bulundugu be lirlenmistir. Ölümünden sonra arkadaslari bu çalismalari devam ettirmislerdir. Simit Ek olü (Viyana Tarihi-Kültürel Ekolü) diye bilinen bu grup dinleri belli bir dinin bozulmus v eya degistirilmis sekilleri olarak görmüs ve dinin Yüce Tanri tarafindan vazedildigini Yüce Tanrinin var oldugunu savunmustur. Bu görüsün aksine görüs ileri sürenler olmussa da yapilan arastirmalar Simit Ekolünün hakliligini ortaya koymus dinin fitri oldugunu gös termistir. 3- Tabu Tabu[58] Polinezyaca bir kelimedir ve haram anlamina gelmektedir. Bir seyin tabiatüstü ve tehlikeli kudretini belirtir. Bir Polinezya deyimi olan tabu mana gücü bakimindan tutulmasi tehlikeli ve yasakl i seylerin dokunulmazligini ifade eder. Mana inanisinin tabii bir sonucu olarak ma naya sahip okluguna inanilan kimseler yerler ve nesneler kutsal dolayisiyle t abu kabul edilir. Kabiie reisleri sihirbaz hekimler mana güçlerinden dolayi kutsaldi r ve dolayisiyle tabudur. Bundan dolayi murdar sayilan insan (mesela adet gören kadin) ve maddeler de tabu olarak kabul edilir. Yeni dogmus çocuk cenaze ve kanli bir s ey de tabu sayilir. Tabunun sari bir hastalik gibi baska seylere geçtigi kabul edilir. Tabu sayilan sey e yaklasmak için uzun hazirlik ayinferi gerekir. Totemler tabudur. Yahudi Kutsal Ki tabinda Ahit Sandigini tasiyan öküzlerin tökezlemesi sonucu Uzza adli birisinin düsmeme si için sandigi tuttugu ve orada hemen öidügü yazilidir. Bazi yazarlar tutulmasi yaklasilmasi yasak sayildig i için Yahudilerdeki Ahit Sandigini da tabu olarak görür. 4- Totem Totem kelime olarak alamet isaret anlamina gelir. Deyim olarak totem genellikle ilkel kabile mensuplarinin kendilerine akraba saydiklari hayvan bi tki veya cansiz seylere verilen addir. Totem kabilenin büyük atasi olarak kabul edi lir. Ayni toteme bagli kimseler kendi aralarinda evlenmezler. Totem yenilmez. O tabu kabul edilir. Ona dokunulamaz. Toplumlarin en ilkel sekli olan klanin inanç ve teskilatina bu totem anlayisindan dolayi Totemizm denilmistir. Dinlerin tot emizmden çiktigini savunanlar da vardir. Onlara göre totem yerine tanriyi koyunc a yeni dinler için biraçiklama sekli bulunabilmektedir. Ilkel kabilelerde tabu ile kabile reisleri totem inanisi ile de özelligi olan bir hayvan veya bitkinin türünün korunmasi hedef alinmis olabilir. Totemizm aslinda dini olm aktan daha çok içtimai ve iktisadi bir olgudur. 5- Saman Kelimenin asli hakkinda çesitli görüsler vardir. Bir kisim arastirici bu ke limenin Tunguzca samandan geldigini ileri sürerken bir kismi da ruhlarla deste klenmis adam anlamina gelen Sanskritçe sra-manadan {Pali dilinde samana) veya kendinden geçmis kimse anlaminda Sibirya menseli bir kelimeden türedigini ileri sürm ektedir. Ilkel kabilelerde dini ayin ve törenlerle mesgul olan rahipler ve sihirbaz hekimler var dir. Bunlardan baska çogu zaman kendinden geçerek ruhlar alemine aracilik yapmaya yet enekli sayilan kimseler de bulunur. Bunlara saman adi verilir. Ilkel kabile insanina göre saman manaya sahiptir ruhlara hakim olabilir. Samanin si hirli oldugu kabui edilen bir davulu vardir. Davulun üzerinde gök ve yerin resmi bul unur. Saman bazi afsunlarla ruhlari bu davula girmeye zorlar. Bu arada vecde ge lmek için bazi danslar yapar. Onun kendinden geçtikten sonra cennetleri ve cehenneml eri dolastigi kabul edilir. O orada ata ruhlarindan bazi bilgiler alir. Asyali lar arasinda samanin yüksek itibarini saglayan bu alisilmamis bilgilerdir. Bu mev kii kanabilmek için saman bazi bedeni egzersizler yapar yemesini ve içmesini en aza indirir. Saman kelimesinden Samanizm türetilmistir. Yanlis olarak Türklerin eski dini inançlarina Samanizm denilmistir. Türklerin Samanizm diye bir dinleri olmamistir. Türklerde s aman kelimesi de yoktur (Kam vardir). Samanizm ne kendine özgü bir din ne de büyünün bir seklidir. Her iki alani da ilgilendiren yanlari bulunan çesitli din ve dünya görüslerin i birlestiren bir inanç ve bir tekniktir. Bir teknik olarak Samanizm degisik ve f arkli sekillerde Kuzey ve Orta Asyada Eskimolarin yasadigi yerlerde Orta Afri ka ve Kuzey Amerikadaki ilkel kabilelerde görülür. Bazi arastiricilar Sibiryada görülen S amanizmi psikopatolojik belirtiler olarak açiklamaktadir. 6- Büyü Büyü tabiatüstü güçlerin yardimi saglanarak belirli bir gayeye ulasmak veya bir dur gerçeklestirebilmek için uygulanan islem ve eylemdir. Büyü belli bir teknik ile belli kaideleri gerektiren ve büyücüler tarafindan uygulanan pratik bir sanattir. Büyü tabiatüstü ri zorlayici bir yapi tasir esyayi bir gayeye ulasmak için kullanmak ister. Bir c emaati yoktur. Birkaç ortak nokta disinda dinin karsisindadir (Büyü olumlu veya olum suz yönde kullanilabilir). Din ile büyü farkli seylerdir. Insan dinde Tanriya kullu k eder büyüde insanüstü gücü kendi gayesine yöneltmeye çalisir. Dinin özü alçak gönüllülük e kendini yükseltmeye cürettir. Dinde bir cemaat vardir. Büyüde ise müsteriler vardir. Ga yeye ulasilinca müsteriler dagilir. Din ile büyü bütün bunlara ragmen ilkel kabiie insanlari arasinda birlikte yasar. Buna k arsilik medeni toplumlarda büyü bilime dönüsmüs S|mya kimya astroloji astronomi olmustur . 7Efsane Bu kelimeyi ifade etmek üzere Batidan dilimize aktarilan mf kelimesi Yunanca mithos dan (hikaye masal anlaminda) gelir anrilann kahramanlarin kaina tin olusumunun hikayeleridir. Mitoloji ise un efsaneleri içine alan ve onlari belli bir tarzda Inceleyen bir disiplindir. kel kabile insanlarinin dünya ve kendilerini tasavvurdan ibaret bir çok efsaneleri v ardir. Bunlar dünyanin nasil meydana geldigini ele alan yaratilmis masallarindan günlük dini ayin ve törenleri anlatan hikayelere kadar uzanir. Efsaneler çogu zaman açiklayici bir karaktere sahiptir ve su konulara cevap bulmaya çalisir 1- Tanrilarin nereden geldikleri (teogoni) 2- Kainatin yaratilisi ve kainattaki tabii olaylarin olusumu (kozmogoni) 3insanlarin nereden geldikleri (antropogoni) 4- Insanin ve dünyanin gelecegi (eskatoloji). Efsaneler bunlardan baska ilk günahi ilk ölümü tufan hadisesini tanrilarin insanlari nasil cezalandirdigini diger yanda n avciligin ve hayvanciligin baslangicini atesin elde edilisini ilk ailenin ad etlerin ve içtimai kurumlarin ortaya çikisini konu edinir. Dini dünya görüslerini yansitan ef aneler kutsal sayilir siirli bir dille yalniz belli zamanlarda belli kisiler tarafindan anlatilir. 8- Ayin Bir dinin pratigiyle ilgili kurallar ve törenler birligidir. Ayin kavrami dini ve ahlaki kurallarla ilgilidir. Ilkel kabilelerde din tapinma büyü ergenlik ve geçis dönemleriyle ilgili geleneksel tör enler yapilir. Bu törenlerde danslara da yer verilir. Ilkel kabile mensuplari dansl ar yoluyla ruhi durumlarini bedeni hareketlerle açiga vururlar. Bu danslar din ve büyü il e ilgilidir. Savas av totem bolluk ölüm ergenlik ayinlerinin danslarinda genellikl e maskeler takilir. Ayinlerde belirli kurallara uyma mecburiyeti vardir. Ayinler genellikle kapali bir düzen içinde Isler. [59] B- YASAYAN ILKEL KABİLE DINLERININ ÖZELLIKLERI a- Ilkel Kabile Dinleri bir kabileye mahsustur genellikle o kabilenin adiyla anilir (Mesela Ga Maori Alnu Dinka Nuer...dinleri gibi). b- Bu dinler mahalli bir özellige sahiptir. Bu dinlerden evrensel bir din gelismemis tir. c- Bu dinlerin kutsal kitaplari ve yazili kaynaklari yoktur. d- Ilkel Kabile Dinlerinde genellikle bir Yüce Tanri Inanisi göze çarpar. Mer kabile onu k endi diliyle ve kendisine mahsus bir sekilde adlandirir Bu Yüce Varligin nitelikle ri diger tanri ve ruhlardan farklidir. e- Ilkel Kabilelerde fert dinin tabii üyesidir. Ayri din seçme sansi yoktur. f- Ilkel Kabilelerde kutsal olanla olmayan birbirinden ayrilmistir. Manaya sahi p olan kutsaldir ve tabudur. g- Ilkel Kabile mensuplari büyüye ve büyücüye çok ilgi gösterir h. Ilkel Kabile Dinlerinde d rucusu söz konusu degildir. i- Ilkel Kabile Dinlerinde ruhun çesitli sekillerde yasadigina inanilmakta fakat ah iretle ilgili telakkilerinde açiklik görülmemektedir. [60] C- YASAYAN ILKEL KABILE DINLERINDEN ÖRNEKLER Bugün dünya nüfusunun %5ini olusturan Ilkel Kabile Dinlerine mensup insanlar genellikl e dört kitada bulunmaktadir. Bu kabilelerden büyük gruplar halinde yasayanlar oldugu g ibi bir kaç yüz kisiyi geçmeyenler de vardir. Ilkel Kabile Dinleri genellikle kabilenin adiyla anilir Dinka Dini Maori Dini Ainu Dini Ga Dini Pigme Dini gibi. 1- Dinka Dini Dinkalar Güney Sudanda yasayan bir gruptur. Din-kalar Cok (kuv vet) dedikleri insanüstü kuvvetlerin varligina inanirlar. Bu kuvvetlere bazen Nhial ik de (Göktekiler) derler. Onlara dua eder hediyeler sunarlar. Onlarin kendileriy le yakindan ilgilendigine inanirlar. Ancak Dinkalar Nhialiki yukarida zikredil en insanüstü kuvvetlerin en büyügü için sahsi ad olarak da kullanirlar. Onu yaratici olarak g kendilerine hayat kuvvet ve saglik verdigine yagmur yagdirdigina inanir ona d ua ederler. Dualar devamli tekrarladiklari cümleler halindedir. 2- Ainu Dini Ainular Japonyanin kuzeyindeki adalarda yasarlar. Ainular gögün en yüksek tabakasinda bulundugunu kabul ettikleri Kando-koro Kamui dedikleri bir Yüce Tannya inanirlar. Çok uzakta kabul ettikleri bu Yüce Varliktan baska çok sayida tanr i ve ruhlara saygi gösterirler. Bu ruhlarin bazisinin iyi bazisinin da kötü oldugunu kabul ederler. Bunun sonucu fetis kullanma fal cin çikarma büyü atalara tapinma b u dinin nitelikleri arasinda göze çarpmaktadir. Ainular Ahirete ve Yüce Tanri önünde muhake meye inanirlar. 3Maori Dini Güney Pasifik Okyanusu adalarinda yasayan Poline-zyalilardan bir gr up Maoriler diye adlandirilir. Maoriler Yüce Tanrilarina lo derler lonun herseyden önce var ve her seyin kayn agi olduguna yerde ve gökte yasayan her seyin en içinde bulunduguna inanirlar lo bütün tanrilarin en büyügüdür. Onun adini ancak rahipler söyleyebilirler. Maorilerin ibadeti hiplerin onlara ögrettigi ilahi tarzindaki özel dualardan ibarettir. Hep beraber bu du alari okurlar. 4- Ga Dini Galar Gananin baskenti yakinlarinda yasarlar. Galar tabiata ve insan islerine etkili çok sayida ruh ve kuvvet bulunduguna inanirlar ancak bunlar a tapinmazlar. Onlar Naa Nyonmo dedikleri çok güçlü bir varliga inanirlar. O gökte yas ar. Her seyi yaratan odur. Ancak onun kutsal yeri ve rahipleri yoktur. Galarin baska tanrilari da vardir. Onlar için hazirlanmis kutsal yerleri ve görevli rahipler i bulunmaktadir. 5- Nambalar Dini Güneybati Pasifikte Malekula adasinda ilkel kabile hayati yasayan bir grub kabile erkeklerinin avret yerini örtmek için kullandiklari püsküle namba de nildiginden Nambalar diye adlandirilmistir. Ingilizler bu ismin basina Türkçe büyük küçük anlamina gelen kelimeler sonuna da çogul eki olan s harfini eklemislerdir. Böy lece kabile Büyük ve Küçük Nambalar olarak iki gruba ayrilmistir. Bunlar tabiatüstü güçlere aktadir. Bunlarin en üstünde herseyin yaraticisi ve yönlendiricisi Tana adi verilen bir Yüce kudrete inanilmaktadir. Bunun yaninda iyi ve kötü ruhlarin her z aman kisilerin çevresinde bulundugu ve her davranisi kontrol ettigi kabul edilmekt edir. Hastalik bela ve ölümlerin sebebi kötü ruhlardir. Kisinin hastalanmasi vücuduna kötü ru girmesiyle kabile törenlerine uymamakla veya kabile reisine saygisizlikla izah edilme ktedir. Ölüm kötü ruhlarin en agir cezasi olarak degerlendirilmektedir. Ölüm törenleri sirad n insanlar ve kabiie reislerine göre farklilik göstermektedir. Cenaze 100 gün disarida b ekletilmekte ve iskelet gömülmektedir. Reislerin iskeleti gömülmeden birakilmaktadir. Ölümde n sonra 100 gün süreyle yas tutulmaktadir. Nambalarda tabular vardir. Yakinlar tabudur ve mahremiyet esasi bulunmaktad ir. Zina yasaktir ve zina isleyene çesitli cezalar verilmektedir. Bu ceza evli ve bekarlik durumuna göre artip eksilmektedir. Sünnet olmak esastir. Çocuklar 10-12 yaslarindan sonra kabile reisinin izniyle topluca sünnet edilmektedir. Erkek çocuk ancak sünnet olduktan sonra namba örtüsü takabilmekte odasina girebilmekte ve kabiledeki rütbe alabilme basamaklarina tirmanabilirle hakl arina sahip olabilmektedir. Kendilerine has dini törenleri danslari ve kurban usulleri bulunmaktadir. [61] III- Bölümün Bibliyografyasi - David A. Brown A Guide to Religions London 197514-50 Dictionnaire des Religions France 1983 - Mircea Eliade From Primitives to Zen.London 1967 3-18 - Mircea Eliade Traite dHistoire des Religions Paris 1975 38- 41 (Ing. Patt ems in Comparative Religion Gr. Britain 1976 30- 32) - Robert S. Ellwood VVords of the Worlds Religions New Jersey 1977 - Bronislavv Malinovvski MagIc Science and Religion Gr. Britain 197469-143 - Sedat Veyis Örnek Etnoloji Sözlügü Ankara 1970 - Dr. Nadir Paksoy Güneybati Pasifikte Büyük Nambaslarin Arasinda Kabilede Yasam T abular Yasaklar Inanislar Adetler Cumhuriyet Gazetesi (Ilavesi) 13.1.1985 - W. Radlof Sibiryadan (Seçmeler) Çev. Ahmet Temir Istanbul 1976 Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 196545-78 Marguerite-Marie Thiollier Dictionnaire des Religions Belgique 1982[62] IV. BÖLÜM MILLİ DINLER Dinler Tarihi açisindan dinlerin ilkel kabile dinleri milli dinler ve evrensel dinler tarzinda üçe ayrilabilecegini Islam bilginlerinin de dinleri batil dinler ve ilahi din ler diye tasnif ettiklerini belirtmistik. Bir önceki bölümde Ilkel Kabile Dinleri hakkind a bilgi verdik. Bu bölümde milli dinler anlatilacaktir. Ancak Buddizmin yeri tartisi lmaktadir. Bu kitaptaki tasnifte BuddIzme ayri bir yer ayirmak en uygun yol ola rak görüldü. Bunun için Buddizmi ayri bir bölüm yaptik. Bununla da evrensel hüviyete sahip inlere bir geçis saglamis olduk. Milli dinler bir topluluk veya millete ait dinlerdir. Milli dinlerde ortaklasa bir k urtulus ve mutluluga ulasma söz konusudur. Toplumun bütün fertleri bu ortaklasa kurtu lus ve mutlulugu paylasir. Ayni zamanda bu husus toplumun bütün üyelerini birbirine ba glayan bir bag vazifesi görür. Fert kurbanlara ve kutsal törenlere katilmakla kendi mi lli tanrilariyla temas kuracagina inanir. Geçmiste de milli dinler vardi günümüzde yasayanl ari da vardir. Bazen milli bir dinin hakim oldugu çevreden eVrensel bir dinin çiktigi (Hinduizmin hakim oldugu Hindistandan Buddizmin çiktigi gibi) bazen de evrensel bir yapiya sahip dinin millilestiriidigi görülür (Yahudi dini gibi). Milli dinlerden bazilari örnek olarak asagida anlatilacaktir. Bu örnekler dünyanin degis ik bölgelerinden seçilmistir. [63] A- KONFÜÇYÜSÇÜLÜK Çinde simdi Yahudilik Hiristiyanlik ve Islam hariç olmak üzere resmi nitelige sahip üç d n vardir. Çinlilerin San Kiao (Üç din) dedikleri bu dinler Konfüçyanizm (Konfüçyüslük) Taoi Buddizmdir. Konfüçyanizm ve Taoizm yerli ve milli Buddizm disardan gelme ve evren sel niteliklidir. Çinde bu zikredilen dinlerden önce atalara saygi gök ve tabiat tan rilarina tapinma gelecekten haber verme kutsal varliklara kurban ve Sang-ti diye adlandirilan bir Yüce Varlik inanisi vardi. Çin halki dini geleneginde atalar kültü çok önemli idi. Çinde her devrin dini özelligi atalara gösterilen baglilik ve saygidir. Baz i ilkel kabilelerde atalara tapinma önemli ise de Çin dininde kendini gösteren akraba lik ve aileye baglilik hissi kadar degildir. Bir Çin atasözünde söyle denilmektedir Her seyin kökü göklerdedir. Insanin kökü ise atalarindadir. Çinli Gögün Oglu sayilan Imparato e ailenin reisi olan babaya itaat ve saygi gelenegine sahiptir. Çinliler insanin evlenmeden veya geride bir ogul birakmadan ölmesini büyük günah ve elemli bir azap sayma ktadir. Ata ruhlarina ibadeti devam ettirecek bir ogul yoksa ölü felaket getiren ac ayip bir mahluk seklinde çok ugursuz bir hayat sürmeye mecburdur. Her aile ata ruhlarini özel koruyucu olarak görür ve evin güneybati kösesinde onlar için bi r yer ayirirdi. Her evde üzerinde atalarin adlari özel tarzda yazilmis levhalar bulu nurdu. Aile reisi evin ana salonunda veya atalar için ayrilmis olan yerdeki bu le vhalarin önünde onlara yiyecek tütsü gibi seyler sunardi. Nisan evlenme gibi önemli isle r de burada yapilirdi. Bütün ailenin önünde yapilan bu törende baba üç tütsü çubugu yakar l in önüne gelir (bu levhalar üçdört nesil korunup atalara ait tapinaga birakilir) tütsü çu larini alnina kadar kaldirip buhurdanliga koyar ya üç kere diz çökerek dokuz vurus yapa r ya da üç kere bas egerdi. Bazen atalar çagrilir onlara önemli konular haber verilip y ardim istenirdi. Simdiki atalar kültü levhalar cenaze töreni ve mezar etrafinda odaklasir. Cenaze tören lerine çok önem verilir Mezarlar ilkbaharda süpürülür ve oralara hediyeler sunulur (hediye sonbaharda tekrarlanir). Mezarlar bereket versin diye tarlalarda yaptlir. Çinlileri atalara saygi konusu kadar birlestiren ikinci bir husus YIn ve Yang prensipleridir. Bu prensipler üç Çin dini geleneginde de bulunur. Yin olumsuz Yang ise olumlu durumu ifade eder. Yer ile gök arasinda meydana gelen her olayin bu iki prensibin isbirligi yapmasindan meydana geldigi kabul edilir. Yin ve Yang prens iplerini Çinli kötü-iyi. karanlik-aydinlik soguk-sicak disi-erkek yer-gök gibi örnekler e uygular. Yer ve gögü temsil eden disi Yin ile erkek Yang prensiplerinin her ikisi de alem düzeni için gereklidir. Onlarin uyum kaynagi ve böylece alemdeki bütün düzenlerin dayanagi taodur . Tao dogruluk yol tabii dünya nizami dünyanin degistirilemez kanunlara göre gidisi demektir. Tao deyimi hem Konfüçyüsün hem de Laotzunun fikir sisteminin temeli olmustu r. Ancak Konfüçyüs kendisinin irtibatli bulundugunu açikladigi Yüce Varligi ifade için Sang i (Shangdi-Changti Yukaridaki Hükümdar) ile es anlamli Tieni tercih etmistir. Tie n Gögün Rabbi gögün kendisi demektir. Çin geleneginde Gök önemli bir yer tutmaktadir. Konfüçyüs tarafindan kurulan Konfüçyüsçülük Çinde alimlerin ediplerin bürokratlarin pre imparatorluk ailesinin dini olarak kabul edilmistir. Bu din Vu-ti (M.Ö. 140-87) z amanindan baslayarak 1912 yilina kadar devlet dini olarak taninmistir. Imparator basrahip sifatiyla bu ahlaki-siyasi kültü gelenekleri dini tören ve adetleri devam ettir tir. M.S. I. Yüzyilda Buddizmin Çine girmesi ve Taoizmin M.S. II. Yüzyilda gelisme si sonucu bu ülkede ilk defa ferdi din seçimi sözkonusu olmustur. Son yediyüz sene içinde Ç nde resmi nitelige sahip Üç din (San Kiao) genis ölçüde bir halk dini de olusturmaktad ir. Burada bunlardan Konfüçyüsçüiük ve Taoizm üzerinde durulacaktir. Çin Buddizmine ayri bi er ayrilmayacak ve Buddizm Bölümünde temas edilecektir. [64] 1- Konfüçyüsün Hayati (M.Ö. 551-479) Konfüçyüs kelimesi Üstad Kung anlaminda Kung Fu Tzunun Latincesidir. Çinlilerde bu ad Kung Chiu (Chung Ni) seklindedir. Konfüçyüs Çinin büyük bilginlerinden filozoflarindan biri ve Konfüçyüsçülügün kurucusudur. Yin Krallik ailesinden kabul edilirse de a atan ve ail si hakkindaki bilgiler sonraki kaynaklara ait olup güvenilir bu|unmamaktadir. Konfüçyüs Çinde simdiki San-tungun bir bölümü olan Lu eyaletindeki Tsouda dünyaya geldi inda babasini kaybetti. Hayatinin ilk yillari yoksulluk içinde geçmesine ragmen Ögren meye meraki dolayisiyla iyi bir egitim gördü. 19 yasinda evlendi ve iki çocugu oldu. Y irmi yasinda iken ögrenci yetistirmeye basladi. Metodu eskilerin hikmetini yoruml amak idi. Söhreti yayildi taraftarlar kazandi. Luda pek önemli sayilmayacak memuri yetlerde bulundu. Ancak o eski hakimlerin faziletlerine dayanan bir yolla insanla ra baris ve refah getirebilecegini düsündügü siyasi bir sistem gelistirdi. Bu sistemin teme linde bütün insanlarin saadeti için insanin fitraten iyi olduguna itimat ve Örnek olman in önemi yatmaktaydi. Bu sistemine kulak verecek ve nasihatlerini dinleyecek bir hükümdar bulmak için kendi eyaletini terketti. Çin Imparatorlugu sinirlari içinde bir bölgeden digerine kendini anlayacak yöneticiler aradi. Siyasi entrikalara alismis idareciler ona ilgi göstermed i. Onun mizaci da siyasi ortama uygun degildi. Istedigine ulasamamis olarak geri dön dügünde artik ihtiyarlamisti. Hayatinin son bes yilini meshur eserlerini yazmak ögrenc i yetistirmek ve doktrinini ögretmekle geçirdi. Onun en önemli eseri Konfüçyüsçülük oldu. Mil dinin kurucusu olmanin disinda teskilatçi olarak da saygi gördü. Chiu fuda bilge k isi olarak öldü. Ölümünden sonra söhreti her tarafa yayildi. Mezari bir ziyaret (hac) yeri oldu. Adina tapinaklar yapildi. 1912ye kadar Çin Imparatorlari yilda iki defa il kbahar ve sonbaharda ona hediyeler sundu. Konfüçyüs kendi hayatini su sekilde özetlemektedir 15 yasinda kendimi ögrenmeye verdim. 30 yasinda irademe sahip olabildim. 40 yasinda süphelerimden kurtuldum. 50 yasinda Gökün emrini ögrendim. 60 yasinda sezis yoluyla herseyi kavradim. 70 yasinda dogru o lan seylere zarar vermeden kalbimin bütün isteklerini yerine getirebildim. M Konfüçyüs Konusmalar Çev. Muhacldere Nabi Özerdim Ankara 1974 4 Vladimir Grigor ieff Religions du Monde Entier Belgique 1989 335. Hayati boyunca Çinin kadinVligini ortaya koymaya ve kültürünü ihya etmeye çalisan Konfüçyü ini ben eskileri seven ve onlarin bilgilerini elde etmek için bütün gayreti gösteren bir kimseyim seklinde vasiflandirmistir. [65] 2- Konfüçyüsçülükte Kutsal Metinler Konfüçyüs bütün eski Çin metinlerini gözden geçirdi. Onun gayesi yönetimle ilgili bilgileri rlamak sosyal hayat ve törenlerle ilgili hususlari bir araya getirmek yasayan ahlak ve geleneklerin devamini saglamak böylece atalar kültüne dayali Çin medeniyetini ortaya koymakti. Böylece Konfüçyüs ve ögrencileri daha önceki Çin filozof ve mürsitlerinin yazilarini derledi ve yorumladilar. Konfüçyüse büyük bir baglilik gösteren ve ondan edebiyat tarih felsefeahlak ögrenen ögrencileri ölümünden sonra onun sözlerini de topladilar. Konfüçyüsçülügün kutsal kitaplarini olusturan iki koleksiyon vardi. Bunlar Bes Klasik (Wou King) ve Dört Kitaptir (Se Chou). Bes Klasik 1- Degisiklikler Kitabi (Yi King) Mistik ve Metafizik olaylari 2- Tarih Kitabi (Su King) Dokümanlari tarihi bilgileri ve geçmise ait önemli vesikalar i 3- Siirler Kitabi (Si King) 305 muhtelif sarkiyi 4- Törenler Kitabi (Li King) Ayin ve merasimferle ilgili hatiralari (Ahlak ve adab) 5- Ilkbahar ve Sonbahar Vekayinameleri (Kun Kiyu) Ilkbahar ve Sonbaharla ilgili olarak günügününe yazilmis olaylari ihtiva eder. Dört Kitap XI. Yüzyilda Sung Hanedani sirasinda biraraya getirildi. Bu koleksiyon yön etici sinifin egitiminin temelini olusturdu. Yöneticiler memur alinmasi için yapila n imtihanlarda bu kitaplardan faydalanirlardi. Bu dört kitap sunlardir 1- Konfüçyüsün Konusmalari (Lun Yü) 2- Mensiyusun Sözleri (Mongtse) 3- Orta Yol Doktrini (Tchöng Yong) 4- Büyük Bilgi (Ta-Hio). M. Semseddin bu kitaplarin muhtevasi hakinda bilgi vermektedir. Bkz. M. Semsedd in (Günaltay) Tarih-i Edyan 247-248[66] 3- Konfüçyüsçülükte Tanri Inanci Konfüçyüsün ögrettiklerinin Çinin milli dini olmasi uzun bir gelismenin neticesidir. Konfüç ndine din kurucusu unvanini vermemistir. Buna ragmen onun dortrini kendinden sonra bir din olarak kabul edilmistir. Onun ana gayesi ülkenin karisik olan siyasi d urumunu düzeltmek için eski törenleri yeniden ihya etmek olmustur. O asirlardan beri hüküm süren milli dinin geleneklerini yeniden canlandirmistir. Konfüçyüsçülük Konfüçyüse dayandirilan Çine ait inanis ve ayinler birligidir. Çinin dini e kadar gerilere gidilirse gidilsin büyük tanri olarak Gök Tanri bulunur. Bu Tien ile ifade edilir. Bu gök tanri Tien yukaridaki tanri gögün efendisidir. Onun asagi sinda görünmeyen varliklar dünyasi hava cinleri ve perileri bulut su dag cinleri ve ata ruhlari bulunur. Konfüçyüs insanlar arasindaki iliskilerin önemi yaninda hayat ölüm seref hepsinin Gökten eldigini ifade etmistir. Sang-ti diye adlandirilan Yüce Varliga inanis onda da deva m etmistir. Ancak o bu yüce Varligi ifade için daha önce kullanilan Tien deyimini t ercih etmistir. Ona göre Tien o zaman anlasildigi üzere gökte oturan kötü hükümdarlari c zalandiran yeni hanedanlar kuran ve iyileri mükafatlandiran atalara verilen bir a d degildir. Tien yüce varlik tabiat düzeninin idarecisi her seyin üstündeki varlik y aratici kudret idi. Bu konudaki diger terim Taodur. Tao insanin yürüyecegi dogru yol yani ahlak prensibidir. Konfüçyüs bu terimi de kullanmistir. Konfüçyüs sabah Taoyu z kreden kimse aksama rahat ölür demistir. Konfüçyüs kendisini koruduguna ve görevlendirdig ine inandigi azametli bir yüce varliga inanmakta idi. Ona göre yüce hükümdar olan Tanri hür et ve ibadet edilmesi gereken bir varliktir. Kainatin düzenini kuran Odur. Konfüçyüsçülügün belirli bir inanç sistemi bir dini teskilati yoktur fakat kurucusu Tanri mi ve kutsal metinleri vardir. Konfüçyüsçülükte Tanri düskün insanlari korumak için hükümdar »Tanri Yolunda yardimci olsunlar menler göndermektedir. O uludur alinca da hükmü amansizdir. Ölmek edir Tanri herseyi açikça görür ve ülkenin her yaninda huzuru saglasinlar diye ögret yücedir yerdeki insanlara hükmedicidir ve kötü olanlar ço ve dirilmek seref ve zenginlik Tanrinin takdirind ve bütün islerde insanlarla beraberdiri»[67] 4- Konfüçyüsçülükte Ahlaki Prensipler Konfüçyüsçülük dinden daha çok bir ahlak ve hikmet yolu olarak gösterilir. Konfüçyüsün ahl et ve millet içindir. Gayesi milleti siyasi bir terbiye ile saadete kavusturmaktir. Konfüçyüs dini faaliyet olarak Çinin eski dini tasavvurlarini ihyaya çalismistir. Üzerinde kasa etmekten kaçinmasina ragmen öbür dünyanin varligini inkar etmemistir. O yapilan gün ahlarin cezasiz kalmayacagini ve bunlarin karsiliginin öbür dünyadan daha çok bu dünyada görülecegini kötülük yapanin hatasini ödeyerek affedilmesini istemesi gerektigini belirtmis ir. Dua ibadet bir vazifedir fakat devamli degildir. Bu dini manada oruç tutulup temiz olduktan sonra ifa edilen kurbandan ibarettir. Konfüçyüs ahlakinin ana temeli Büyük Bilgide kendini ev halkini milletini yönlendirme b risi saglamanin yolunu bulma seklinde açiklanir. Konfüçyüs Konusmalar da[68] dünyada b es seyi herseye uygulayabilmek yetenegine mükemmel erdem demektedir. Bu erdemler agir baslilik cömertlik samimiyet dogruluk ve nezakettir. Bun-ari da söyle açikl amaktadir Agir basli isen saygisizlik görmezsin. Cömert isen herseyi elde edersi n. Samimi isen halk sana güvenir. Dogru isen çok seyi basarirsin. Nazik isen baskalari ni hizmetinde kullanabilirsin. O üstün insani Düskünlere yardim eder zenginlerin ser -Vetini artirmaz olarak tarif etmektedir. Üstün insanla küçük insan arasindaki farki da söy le belirtir Büyük ve üstün insan erdemi küçük insan ise rahatini düsünür. Üstün insan kanu kafasini çalistirir küçük insan ise kendi faydasini aramaya bakar. Büyük ve üstün insan yal dogrulugu küçük insan ise yalniz faydayi düsünür. Sadakati ve samimiyeti birinci planda tu mayi ve agirbasli olmayan bir bilgine saygi göstermemeyi tenbih ediyor. Kendisi için söy le söylemektedir Yasli olanlara rahatligi saglamak arkadaslara samimiyetle gençlere de nezaketle davranmak isterim. Kendisinden tavsiye isteyen bir idareciye dogruluktan ayrilma yanlislarini düzel t demistir. Dogru olan birseyi görmek ve bunu yapmamak cesaretsizliktir. Insanlar dogruluk için dünyaya gelmislerdir. Bir insan dogru yoldan ayrilip iyi bir hayat sürer se ölümden kurtulusu sadece bir sans eseridir. Konfüçyüse göre bir kimse dis güzellikten ziyade iyi ahlaka deger verirse ailesine hizmette en büyük gayreti gösterirse efendisine bütün hayatinda bagli kalabilirse.arkadaslariyla olan iliskilerinde samimi ise o insan için birsey bilmiyor denilse bile o insan b ilgilidir. Kendini bilgiye verenler üstün ve büyük insandir. Büyük ve üstün insanlar davran arinda düsünceli ve dikkatli olmaya yüz ifadelerinde samimiyete sözlerinde nezaket ve ser eflilige önem verirler. Onlar akrabalarina anne ve babalarina iyi muamele eder h alkini faziletle yükseltirler. Eger büyük ve üstün insan törenleri severse.halk saygisizl ik etmeye cesaret edemez. Eger o dogrulugu severse halk ona uyruk olmaktan çekinme z. Eger o sadakati severse halk samimi olur. Iste bunlari elde edince memleketin h er tarafindan halk çocuklarini arkalarinda tasiyarak ona gelecektir. Konfüçyüsçülükte iyilik dogruluk edeplilik akillilik ve güvenilebilirlik bes temel fazilet ir. Bu basari sartina bagli degildir. Çünkü Konfüçyüs Basari her zaman faziletin varligin a delil olmaz. Hikmet ve fazilet basari elde edilse de edilmese de herseye ra gmen iyilikte devam ve isrardir demektedir. Konfüçyüsün telkini su dört konu etrafinda dönmektedir 1- Kültür 2- Is Yönetimi 3- Üste karsi dürüst davranma 4- Verilen sözde durma. Konfüçyüsçülükte bes temel insani iliski vardir 1- Amir ile Memur 2- Anababa ile Çocuklar 3- Kari ile Koca 4- Kardesler 5- Arkadas ve dostlar arasindaki iliski ve saygi. Bu bes temel bütün hayatin en önemli iliskilerini içinde bulundurur. Insanin rahat bir hayat sürebilmesi için hayatin her safhasinda orta yolu tutmasi asiriliktan kaçinmasi iyilige iyilik kötülüge karsi da a dalet göstermesi gerekir. Konfüçyüs israfa karsidir ve ekonomik olmaktan yanadir. Gösteri si sevmez hayirseverligi ve adaleti iki mühim meziyet olarak görür. Onun Yi dedigi adalet belli bir vaziyette yapilmasi mecburi olan harekettir. Bu degismez bir e mirdir. Fertler toplulukta birtakim seyleri yalniz o seyler Için yapmak zorundadi r. Çünkü o seyler ahlak icabi yapilmalidir ahlaktan baska seyler için yapilirsa adalet tece lli etmez. Adaletin gerçeklesmesini menfaat önler. Konfüçyüs adalet ve menfaat konusunu söy hükme baglar Yüksek insan adaleti alçaklar da menfaati anlar. Amirin riayet etmesi gereken ilk esaslar yönettiklerinin güveni ve onlarin sevgisin i kazanmasidir. Eger insanlar korku ve dehsetle itaate zorlanirsa yönetenle yöneti len arasindaki bag kopar isler zorlasir ahlak sarsilir ve nefislerde fesat meyda na gelir. Konfüçyüsçülükte genç ana ve babasina sadik ve diger büyüklerine saygi göstermelidir. Onlara baglilik itaatsizlik etmemekle olmaktadir. Kisinin babasinin yolundan gitmesi ancak ona bagli olmasiyla mümkündür. Eski Çin Atalar Kültünde ogulun bilgeligi ne olursa ol sun babasindan önce sunulanlari yiyemez sofraya uzana-maz. Kari ve koca kardesler arkadas ve dostlar arasindaki iliskiler de belirli kura llara baglanmistir Evin erkegi ailesi hayatta iken onuf birakip uzak diyarlara gitmemelidir. Aileye hizmet ederken onlara tenkitte nazik olunmali onlara terb iye icaplarina göre hizmet edilmeli aile sikintiya düstügünde de genç çocuklar aileye yardi mci olmalidir. Büyük ve üstün insan kendini esas olan seye verir bu esas sey meydana ge lince prensipler gelisir anaya babaya sadakat ve kardeslik sevgisi de kendini göst erir. Kendine uygun olmayan kimselerle arkadaslik etmemek Konfüçyüsün tavsiyelerindend ir. Bu arkadasligi da faydali ve zararli olmak üzere iki gruba ayirmaktadir Dürüst s amimi ve anlayisli bir arkadas faydalidir. Iki yüzlü kurnaz ve çok konusan bir arkada s zararlidir. Konfüçyüsün ahlak anlayisi devlet yönetiminde de geçerlidir. Ona göre memleketini erdemi ile ten bir kimse kutup yildizina benzer. Memleketi yönetmek halki dogru yola götürmek dem ektir. Eger halk dogru yola yöneltilirse kimse dogru davranmamaya cesaret edemez. M emleketine hizmetten kaçman kimseye akilli denilemez. Konfüçyüse Bir ülkeyi idare etmeye çagrilsaydiniz ilk is olarak ne yapardiniz diye sor duklarinda söyle cevap vermistir Önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa kelimeler düsün eyi iyi anlatamazlar. Düsünceler iyi anlatilmazsa yapilmasi gereken seyler iyi yapi lamaz. Gereken yapilamazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolun sasirir. Adalet yanlis yola saparsa halk güçsüzlük ve sarhosluk içine düser. Ne yapacagini isin nereye varacagini bilemez. Bu sebeple söylenilen sözü dogru söylemeli. Hiçbirsey bu nlardan dolayi dil kadar mühim degildir.[69] Konfüçyüse göre hükümeti iyi bir sekilde yönetmek için iktidarda olan kimsenin bes üstün sey vermesi ve dört kötü seyden kaçinmasi gerekir. Bes üstün sey asiri derecede harcama yapmad an faydali olmak halkina pismanlik getirmeyecek görevler vermek aç gözlülük etmeden iste digi seyi almak gururlu olmadan itibar kazanmak korkunç olmadan yüce olmaktir. Dört kötü sey ise halki ögretmeden ölüme sürüklemek buna zulüm denir. Onlari haberdar etmeden ani olarak is yüklemek buna baski denir. Acele olmayan buyruklar çikarip sonra bunla rin hemen uygulanmasini istemek. Buna gaddarlik denir. Genel olarak insanlara birsey verirken veya mükafatlandirirken hasis davranmak. Buna yersiz davranis de nir. Konfüçyüsçülükte ana-baba saygisi evlat sevgisi önemli bir yer tutar. Bu da insanin yakinlar na karsi borcundan kaynaklanir. Toplumda ahenk aranir ahengin temeli ailedir. A ilede anababa sevgisi faziletlerin basinda gelir. Konfüçyüsçülügün ahlaki tarafi diger yönlerinden daha agirlik tasimaktadir. Bu sistem hüküm idare sanati soylular için siyasi bir ahlak halk için bir gelenege bagliliktir. Konfüçyüsçülük aileye ait faziletleri disiplini içtimai düzeni kardeslik sevgisini ve hal gitimini içinde bulundurur. Bunun için de Konfüçyüsün ahlaki sisteminde su dört fazilet yera adir Insanlik adalet davranis ve bilgi. [70] B- TAOIZM Çin milli dinlerinden biri de Taoizmdir. Taoizmi Lao-tzu (Lao-tse) kurmustur. Bu d in Tao kavrami üzerinde kurulmustur. Büyücüleri rahip ve rahibeleri ve dini sefleri va rdir. Kendilerine has ayinleri bu ayinlerin eski bir gelenegi vardir. Ilkbahar bayr aminda ates yakilmakta Taoist rahipler yariçiplak durumda atese pirinç ve tuz ati p yalinayak kosarak üzerinden geçmektedir. Ölülerin yasayanlari rahatsiz etmeksizin mezarda güven içinde rahat ettigine inanilmak tadir. Mezarlarin seçilmesinde bazi kurallar vardir. Ölüye zarar gelmemesi için çesitli tedbirler alinmistir. Bu tedbirlere siki sikiya baglilik yüzünden uzun zaman mezarlar in bulundugu alanda arastirma yapilmasina izin verilmemistir. [71] 1- Lao-tzunun Hayati (Lao-tse dogumu M.Ö. 604 veya 570) Bir Çin filozofu ve Taoizmin kurucusu Lao-tzunun hayati hakkinda fazla birsey bi linmemektedir. Onun hemen hemen efsanevi olan hayati M.Ö. 100 yilina dogru Sseu-ma Tsien tarafindan yazilmis. Çinin bir tarihi olan Che Ki ile taninmistir. Lao-tzunun Honanda dogdugu san ilmaktadir. Asil adi Li Tandir. Lao-tzu ona verilmis lakaptir ve ihtiyar bilgi n anlamina gelmektedir. Çok yasadigi söylenmektedir. Çu sarayinda arsiv memurlugu yapm istir. Konfüçyüs ile ayni yüzyil içinde yasamistir. Ikisinin bir vesileyle karsilasmasi çok önemli bir olay sayilmistir. Bu karsilasma zamaninda Lao-tzu çok yasli Konfüçyüs ise genç bir bilgindir. Çu Hanedaninin yikilmaya yüz tuttugunu gören Lao-tzu hükümet merkezini terkederek b atiya dogru gitmis Honan geçidine geldiginde buranin muhafizi ve ögrencisi Tsi on dan meslegi hakkinda birsey yazmasini istemis o da Tao te Kingi yazmistir. Tao yaratici prensip te insan fazileti king de kitaptir. Bu kitap bugüne kadar bütün Taoist düsüncelerin kaynagi olmakta ve taonun ne oldugunu açiklamaktadir. Anlasilmasi oldukça zor olan bu kitap Çinin büyük klasikleri arasina konulmustur. Çok say ida ilim adami Tao te Kingi bati dillerine çevirmeye çalismis fakat pek basarili olamamistir. Kitabin adi bile tam olarak tercüme edilememistir. Her mütercim kitabi n ismine çesitli anlamlar vermistir. Bu küçük kitabin sirrinin en eski mistisizmin bir numunesi olmasindan ileri geldigi kabul edilmektedir. Lao-tzu bu eserinde misti k tabir ve tasavvurlara anadilinde ilk defa bir sekil vermeye çalismistir. Bunun içi n seçtigi tabirler gösterdigi remizler açik ve belli degildir. Lao-tzunun 80 yasini geçtigi bilinmekte ise de Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekte dir. Lao-tzudan hemen sonraki Taoizmin tarihi de karanliktir. Taoizmin daha sonra ki gelismesi Lao-tzudan sonra gelen ve Taoizm hakkinda bilgiler veren yazarlar sayesinde kismen ögrenilebilmektedir. [72] 2- Taoizmin Prensipleri[73] Lao-tzunun doktrininin temeli mistik bir panteizmdir. Taoist ahlak zühde dayanir. Tao dünyayi yöneten sebeptir insan onu bilmelidir. Tao alemden önceki yaratici prensiptir. Ogörülemez isitilemez ve kavranilamaz. O eze li ve ebedidir kendiliginden vardir herseyde hazir ve nazirdir. O hiçbir tasvire si gmaz. Herseyin temeli Odur. O yokluk degildir. Tabiat ve evrenin var olmasi Onu n sayesindedir. O herseyin arkasinda ve altindadir. HerseyI yaratan ve besleyen de Odur. Bundan dolayi Tao bazen Ana diye de adlandirilir. Çünkü hersey Ondan ge lir. Taodan bir dogar birden iki Yin ve Yang ikiden üç Yin Yang ve nefes üçten yaratilmis evren. Tao gögün ve yerin kaynagi yaratici ve ayni zamanda yasatici pre nsiptir. Herseyi yaratan Taonun hiçbir seye ihtiyaci yoktur. Baska güçlerle rekabet e tmez. Dolayisiyla insanlar da Tao gibi rekabet ve hirstan uzaklasirlarsa iyi bi r hayata sahip olurlar. Lao-tzu insanlarin kanunlari dünyadan örnek alarak yaptiklarini dünyanin Gökten gögün d e Taodan aldigini Taoya sahip olan bir memleketin uzun zaman var olacagini ve dünyanin Tao vasitasiyla yönetilmesi durumunda seytanlarin kutsallik kazanamayaca gini belirtmistir. Lao-tzuya göre göksel Tao mücadele etmez fakat iyi bir yolda daima zafer kazanir konusmaz fakat cevap alir çagirmaz fakat getirir sakindir ve planlari gayet mükemmeldir. Lao-tzu bilginlerin Taoyu anlama ve kavrama durumlarini söyle açiklamaktadir Yüksek bilginler Taoyu isittikleri zaman hareket ederleY ve ona dogru giderler orta dereceli bilginler Taoyu duyduklari zaman ne yaptiklarini bilmezler asagi de recedeki bilginler Taoyu isittiklerinde kahkahalarla gülerler. Üstün ve mükemmel bir In san ise sadece herseyin ruhu kendisinde olan Taoyu izler. Taoizmde Tao ile beraber bir de Te kavrami vardir. Taonun erdemi veya onun gizli gücü olarak bütün varliklarda bulunan Te Taonun tabiattaki herseyi degistire n gücünün kendisidir. Tao kaybolduktan sonra Te onun ayrilmaz vasfi olur aki-karay i bilir muhafaza eder ve dünyanin seklini vücuda getirir. Dünyanin sekli vücuda geldikten sonra ölümsüz Te onu hatadan korur ve yükseltir. Bütün varliklari Tao meydana getirir Te ise onlari besler büyütür madde olarak sekil verir kuvvetini tamamlar. Bundan dolayi bütün varliklar Taoyu yükseltir ve Teye deg er verir. Lao-tzu ögretilerinde ahlaki degerler üzerinde de durmustur. Lao-tzuya göre insan anc ak manevi faziletleriyle insandir. Örnek insan iyi merhametli sadik dürüst ve mütevazi olmalidir. Onun bu vasiflari elde etmek için tavsiye ettigi yol menfidir Insan Tao ya benzemeye çalissin is yapmasi is yapmamasi çalismasi çalismamasi gibi olsun. Vu vey (Wou wei hiçbir sey yapmamak sükunet) prensibi Taoizmin ülküsüdür. Insan dünya niza a uyarak yasamali gayret sarfetmek-sizin Taonun kanunlarina tabi olmalidir. Böyle bir sükunet içinde yasarken dünyanin tabii nizamini muhafaza etmek suretiyle mesut bir h ayat sürebilir. Hükümdar bile böyle yapmakla devletini en iyi bir sekilde idare eder. Çünkü memlekette ne kadar fazla sey yasak edilirse millet o kadar fakir olur. Insanlar a karsi alinan tedbirler ne kadar ustalikla hazirlanirsa onlarin arasindan o k adar inanilmaz hileler ortaya çikar. Ne kadar çok kanun ve emirler bildirilirce o ka dar eskiya ve hirsiz zuhur eder. Büyük adamlarin halki yönetim seklini Tao te Kingte Lao-tzu söyle açiklamaktadir Kafal arini bosaltirlar midelerini doldururlar. Iradelerini zayiflatirlar kemiklerin i kuvvetlendirirler. Daima halki bilgisiz ve isteksiz birakirlar. Bilgili in sanlar birsey yapmak cesaretini göstermezler. Vu vey (Wou wey) yaptiklari zaman h erseyi iyi yönetirler. Lao-tzu su tavsiyede bulunmaktadir Düsünecegin sey daima iy i ve derin olmalidir birsey verirken iyi ve lütufkar olmalisin. Birsey söyledigin zam an dürüst ve sadik olmalisin. Dürüst olursan memleketi iyi yönetirsin bir is yapmak ister sen dogru ve kabiliyetli olmalisin. Lao-tzu dünyadaki insanlarin güzel olan seyleri güzel olarak bildiginde çirkin olan se yleri de taniyacagini iyi olan seyleri bildiginde fena olan seyleri de bileceg ini böylece iyileri yayip fenaliklardan kaçinacagini baskasini kandirmaya çalismaya cagini söylemektedir. Lao-tzu prensip olarak kibir ve gururu yermektedir. Yalniz kendisi için çalisan ins anlarin yükselemeyecegini kendisiyle övünenlerin bir is göremeyecegini çok yüksekten konus an insanlarin bunu uzun zaman devam ettiremeyecegini belirtmektedir. Ayrica o i htirasinin esiri olan insanlarin büyük bir yanilma içinde olduguna ve hiçbir zaman basar ili olamayacagina da dikkat çekmektedir. Lao-tzu savasa karsidir. Bunun için o savas aletlerini iyi görmez ve bunlari yüksek insanlarin kullanamayacagini söyler. Yüksek insanlarin baris ve huzura deger verecegi ni açiklar. O savasa karsi olmakla * beraber devletin ferde fazla karismasin i istemez. Taoizme göre bu ahlaki prensipler sadece fertler için degil milletlerarasi münasebetler için de geçerlidir. Saygi ve itaatle herseyin ele geçirilecegi sevgi ile düsmanlarin bi le yenilebilecegi kadinin itiraz etmeksizin itaat etmesiyle kocasini idaresi altina alabilecegi savunulmaktadir. Lao-tzunun felsefesi iyilere karsi iyilik göst eriyorum iyi olmayanlara karsi yine iyilik gösteriyorum. Bu suretle hepsi iyi olur seklindedir. Taoizmde devlete müspet vazifeler düsmez. Harp tenkit edilir. Maddi ilerleme küçümsenir. Pe kçok memuriyet ve müessese lüzumsuz görülür. Taonun devleti sessiz ve kendi kendine yürümeli . Belirli bir ideal müspet bir hedef olmamali bir sükunet ve hareketsizlik durumu ta kip edilerek Taoyu tanimaya gayret edilmelidir. Lao-tzu insanin kendine hakimiyetinin nefsini bilmekten geçtigini iç dünya nin arastirilmasinin çok konusmaktan daha iyi oldugunu baskalarini bilenin zeki kendini^bilenin akilli baskalarina karsi zafer kazananlarin kuvvetli kendi nef sine karsi zafer kazananin ise kudretli bulundugunu belirtmektedir. Lao-tzu birseyi bilmeyen insanin en olgun insan oldugunu bilinmeyen bir seyi de biliyor görünmenin hastalik oldugunu söylemektedir. Lao-tzuya göre su üç seyi insanin dege rlendirdigi hazinesidir Birincisi nezaket ve sevgi ikincisi ekonomi üçüncüsü alçak gön tür. Nezaket bir insani yüceltir ve saygili yapabilir. Ekonomi bir kimseye özgürlük kaza ndirir. Alçak gönüllülük ise bir kimseyi yetenekli kilabilir. Halbuki insanlar nezaketi birakarak küstah ekonomik olmayi terkede-rek bagimli alçak gönüllülügü terkederek de yetene siz oluyorlar. Lao-tzuya göre insanlar doguslarinda zayif ve yumusaktir öldükleri zaman kuvvetli o lur ve asillarina dönerler. Esasa dönüse sükunet sükunete de mukadderat denir. Mukadderata g dise ölümsüzlük ölümsüzlügü bilenlere de akillidir denir. Taoizmde ilahi kaynakli dinlerdekine benzer iyilik ve kötülük alçak gönüllülük ve kanaatk gibi ahlaki prensipler bulunmaktadir. Ancak ölüm ve ölüm sonrasindan bahsedilmesine ragmen Cennet ve Cehennem kavrami konusunda pek açiklik yoktur. Bununla beraber ruhun ölümsüzlügü dünyada iyi bir hayat sürenlerin Taoyla beraber olacagi gibi anlayislara rastlanma ktadir. [74] 3- Lao-tzudan Sonra Taoizm Lao-tzudan sonra Taoizm adini alan inanç sistemi çesitli din ve kültürlerin de etkisin de kalarak sekillenmistir. Degisik ekoller olusmus ve farkli mezhepler dogmustur . Taoizmden kaynaklanan ekoller sunlardir 1- Mistik Ekol Temsilcileri Chuang-Tzu ve Lieh-Tzudur (M.Ö.IV. Yüzyil). Her iki fi lozof da bu ekole ait kitaplar yazmistir. Chuang-Tzu Lao-Tzunun ögretisini yükselt mis ve güzellestirmistir. O da Tao gibi genel bir tabiat kanununa inanmakta ve he rseyin mistik bir duyguyla meditasyon yoluyla anlasilabilecegini savunmaktadir. Chuang-Tzu söyle demektedir Biz bu kanunu kesfedemeyiz aklimiz buna ermez. Onu ancak duygularimizla anlariz bunun için kendimizi diger seylerden ayirmali ve ka lbimizi bosaltmaliyiz. LiehTzunun ekolü ise Taoizmin popüler bir seklidir. O kainatin sonsuz bir kanun a göre hareket ettigini kabul etmektedir. Ona göre insanlar kendini bu kuvvete uyduru r hiçbir is yapmaz ve ruhunu kuvvetlendirmeye devam ederse daha çok yasayabilir. 2- Ferdiyetçi Ekol Temsilcisi Yang Tzudur {M.Ö.IV Yüzyil). Taoizmden gelmekle berab er ona hem yakin hem de ondan uzaktir. Asiri bir kaderciligi savunur. Bu ekole göre hersey kadere baglidir ve herseyi yöneten kaderdir. Felsefesinde Tao olmayan bu ekol sadece ferdin refah ve saadetini düsünmüs cemiyetin idaresine ait prensipler de gil kendi kendini düzeltmek için kaideler getirmistir. 3- Legalist Ekol Bu ekolün temsilcisi Han-Fei-Tzu (olan.M.Ö. 230) Li-Ssu Shang-Tz udur. Bu ekolün görüsleri M.Ö. III. Yüzyilda Çinde tatbik edilmistir. Bu ekole göre dünyad ersey yildizlarin yollari gibi muayyen kanunlara göre hareket etmektedir. Bundan dolayi bu ekol devletin halki kendi haline birakmamasini ve kanunlara tabi kilmas ini savunmaktadir. 4- Simyaci Ekol Chiang Tao ün (M.S. 34) bu ekolün savunucusudur. Bu ekol dini veya f elsefi olmaktan daha çok sihirbazlikla ilgisi olan bir ekoldür. Sihir ve büyü büyük bir ye tutmaktadir. Büyücülükle ilgilendirilen bugünkü Taoizm bu ekole baglanmaktadir. M.Ö. 221de Çin Imparatorunun Taoizmi kendine ebedi hayat saglayacak bir din olarak k abul ettigi ileri sürülmektedir. Daha sonra Taoizm BuddIzm ve diger mahalli inançlari n tesirinde kalmistir. Bud-dizm Çine geldigi zaman Taoistler Çine gelen bu dinde kendi fikirlerine benzeyen bazi hususlar bulmuslardir. Taoizme ait olan bazi Tan rilar Buddizmin tesiri ile sekillerini degistirmistir. Buddizm en büyük tesirini T aoizmdeki rahip cemaatinin gelismesinde göstermistir. Çünkü Lao-tzunun fikirlerinde b u gibi cemaatlere ait tek söz bulunmamaktadir. Lao-izu ilk planda sadece ferdin kurtulusunu hedef alan sözler söylemistir. M.S. I. Yüzyilda Çinde bir Taoist teskilat ortaya çikmistir. Bu teskilatin Papa gibi bir dini sefi vardir. O siyasi bir kuvvete de sahiptir. Bu dinin büyüycüleri rahip ve rahibeleri vard ir. Buddizm ve diger mahalli inançlarin etkileri sonucu XII. Yüzyilda Gerçegi Gelistirme adi altinda bir yenilestirme hareketi ortaya çikmistir. Bu hareket rahiplerin evl erini terketmesi et yememesi gibi sert kurallar getirmistir. Çinde 1949daki siyasi harekete kadar iki büyük Taoist mezhep varligini sürdürmüstür. Taon Yayilan Birligi ve Taonun Toplanti Salonu seklinde adlandirilan bu iki mezhe be göre Tao insanin bir bölümünü olusturdugu evrensel bir enerjidir. Insan bu enerjiye b oyun egerek saglik zenginlik çok çocuk ve huzurlu bir hayat elde edebilmektedir. Bu mezheplerin mensuplari Tao ile bag kurabilmek için büyü afsun ve tilsima basvurmak tadir. Çesitli dinlerden tasvirler alip tazim ve saygi gösterilmistir. 1957de Pekin de Çin Taoistler Birligi kurulmustur. [75] C- SINTOIZM Sinto tanrilarin yolu demektir. Çin dilinde Sin veya Sen tabiat ruhu tanri to {tao) yol anlamina gelmektedir. Japoncada Kami no miçi seklinde ifade edelin Sinto Japonlarin yerli dini inançlarini karsilamaktadir. Japonlar VI. yüzyild a Buddizm Japonyaya geldikten sonra eski dini inançlarini Buddizmden ayirabilmek için Sinto deyimini kullanmislardir. Sintoizm de bu deyimden türemistir. Sintoizm milli iptidai politeist diger dinlere tepki göstermeyen ve resmi inanç sistem ine sahip olmayan bir dindir. Bir kurucusu yoktur. Herhangi bir tarihi olaydan da kaynaklanmamaktadir. Bu dinde tabiat güçlerine ve ruhlara tapinma göze çarpmaktadir. Her seyde ruh görülmektedir. Bu dinin iki hususiyeti vardir 1- Tipik bir milli dindir. 2- Tabiata perestis bu dinde Önemli bir rol oynamaktadir. Japonyaya Konfüçyüsçülükün Taoizmin ve Buddizmin etkileri ile atalara tapinma ahlak fa kehanet büyü züht geldi. M.ö. VI. Yüzyilda baskentini kurmus Japonyada Yamato Hanedani Amatera-sunun nesli olarak hükmetmeye baslamis ve bu imparatora tapinma bir kült olusturmustur. 1868lerde bir milli uyanis devresi baslamis ve Sintoizm de bunu körüklemistir. Imparator kültü bir devlet siyaseti haline gelmis ve devleti Sintonun dest egine baglamistir. Ikinci Dünya Savasi sirasinda Sintoizm çok toleranssiz olmustur. Japonyanin 1945deki maglubiyetinden sonra Sintonun devleti kontroi durumu ort adan kalkmistir. Imparator kendisinin tanri olmadigini ve artik tanrilarin zürriy eti olarak kendisine tapimlamayacagim açiklamak zorunda kalmistir. [76] 1- Tanri Anlayisi Sintoizmde ruh veya tanriyi kutsal acayip sirli korkulan güçlü insan kavrayisin in üstündeki varliklari ifade etmek üzere karni kelimesi (üstün yüksek anlaminda) kullani lir. Ruhun ölümden sonra yasadigina ve atalarin nesilleri koruduguna inanilir. Ölen he rkes karni olur. Ancak her karni tanri olmayabilir. Japonlar göremedikleri karni lerin tanri evinde olduguna inanirlar. Sintoizmde ruh ve tanrilarin sayisi konu sunda verilen rakamlar oldukça kabariktir. Sekiz milyon tanri bulunduguna inanilir. Bunlarin en büyügü Günes Tanriçasi Amaterasudur. Amaterasunun tanrilik sembolü ayna ve me rkezi kült yeri Isedir. Ates tanrisi Atago önemli tanrilarindan olup tehlikelidir. Gök ülkesini günes tanriçasi Ama-terasu yönetir. Sintoistter Amaterasunun bulundugu en büyü kült yeri olan Isedeki bu yeri ziyaret edip Amaterasunun dogusunu izleyerek ha ci olurlar. Sintoistler Amaterasudan baska ay deniz ve firtina ates tanrisindan gida ev ocak mutfak belirli yerler yollar çesitli mesleklerin tanrilarina kadar çok sayi da tanrinin içinde yer aldigi bir panteona sahiptirler. Bu panteona Amaterasunun neslinden geldigine inanilan Imparator da dahildir. Büyük devlet adamlarindan kuma ndanlardan da tanrilastirilanlar vardir. Saygideger insanlardan ölmüs bulunanlarin v e bu arada atalarinin ruhlari karni kabul edilir. Sintoizmde tanrilar panteonunun zirvesinde bulunan Günes Tanriçasi Amaterasu sadec e Gök ülkesini temsil eder. Dünyanin idaresi ise bir tanrilar meclisinin elinde bulun ur. Ay Tanrisi Tsukiyominin rolünü kismen firtina ve deniz tanrisi Susanovva almist ir. Ates Tanrisi Atagodur. Eski zamanlarin gida tanrisi Inari bugün Prinç Adam o lmustur. Onun kutsal hayvani tilkidir. Bunun için mabedlerde tilki beslenir veya ti lki heykelleri bulundurulur. Sintoistler dünyanin gök yer ve yeralti olmak üzere üç tabakadan ibaret olduguna her üç t kada da tanrilarin oturduguna yeralti dünyasinda ise ölülerin ve devlerin bulunduguna inanirlar. Tanrilar muhtelif resimlerle temsil edilmislerdir. Ancak onlarin b resimlerden daha kiymetli birer timsalleri de vardir. Bu timsaller halka gösterilmeyip mabetl erin gizli bölümlerinde saklanir. Iki kutu içinde muhafaza edilen bu timsaller bir ayn a bir kiliç veya baska sembolik bir maddedir. [77] 2- Kutsal Yazilar SIntoistlerin Tevrat Incil ve Kuran gibi bir kutsal kitaplari yoktur fakat Koji ki ve Nihongi denilen kutsal vekayinameleri vardir. Çin yazisinin kabulünden önce kendil erine has bir yazilari olmayan Japon-larin daha önceki dönemlere ait olaylari sözlü ola rak rivayet edilmistir. Ilk olarak 712de Imparatorun emriyle Kojiki yazilmist ir. Bu kitapta tanrilarin kaynagi insanlarin baslangici imparator ailesinin ve devletin ilahi kaynagi gibi konular yeralmaktadir. Nihongi ise 720de yazilmis olu p Kojikinin yorumudur. Tanrilarin sayisi Kojikide 800.000. Nihon-gide ise 8 0.000dir. IX. ve X. Yüzyillarda tespit edilen din ve devlet kültüyle ilgili mecmualar ise 1927 yilinda 50 kitap halinde nesredilmistir. EngIshiki bunlarin en önemlilerindendir. [78] 3- Ayin ve Ibadet Sintoizm bilinen anlamda put kullanmaz. Tanrilara tapinaklarda onlari semboll endiren nesneler (Mitama-Siro) vasitasiyla tapinilir. Senliklerde tanrilar gökten ça girilir bu nesneler onlarin vücudu veya hululü sayilir. Amaterasunun sembolü sekiz kös eli ayna Susano-vvaninki kiliçtir. Ibadet tapinakta veya evde yapilir. Japonyada yüzbin tapinak bulunur. Bunlarin e n önemlisi Isede Amaterasu adina yapilmis olanidir. Tapinaklarda genellikle ayna kiliç mücevherli taç ve Amaterasunun heykeli bulunur. Bu ayna kiliç ve mücevherli taci n Amaterasu tarafindan torunu ilk Japon Imparatoruna verildigine inanilir. Tapin aklarda ancak rahibin girebilecegi kutsal bir hücre ile yaninda ibadet edenlere ay rilmis dua salonu yer alir. Buraya miya veya cinca denilir. Ibadet dua ve kurbanlardan (özellikle yemek kurbanlarindan) ibarettir. Eskiden ha yvan kurban edilmesine ragmen bugün hayvan kurbani pek yoktur. Ayrica kendi arzulariyla insan kurbani varken bugün artik in san kurbanina rastlanmamaktadir. Imparator Meycinin kabre konuldugu gün General Nogi ve karisi harakiri {karnina biçak saplayarak kendini öldürmek) ile kendilerini kurban etmislerdir. Her insan duasinda kendi isteklerini ifade edebilirse de ib adetin gerçek merkezi rahiplerin resmi dualaridir. Eskiden asil ailelere mensup kad inlar da rahibe vazifesi görmüslerdir. (Evlenen kadinlar mabet görevinden çekilir). Dual arin konulari farklidir. Bunlar hastalik kuraklik deprem gib4 konularda olabi lir. Dua en basit sekilde yüz yikanip eller birbirine vurulduktan sonra zihnen ed ilir. Mabetlerdeki dualar da ayni sekilde zihnen yapilabildigi gibi yüksek sesle d e yapilabilir. En agir ibadet soguk su ile yikandiktan sonra islak elbise giyip mabedin etrafinda yüz defa dönmektir. Ilahlara kesilen kurbanlar takdimeler genelli kle sunlardir Ipek kumas renkli kagitlar kiliçlar yaylar oklar kalkanlar gey ik boynuzlan ayi postlari tuz balik sebzeler pirinç rakisi beygir horoz do muz yaban domuzudur. Karnilere tapinma dua okumak pirinç ve pirinç sarabi sunmakla (kurban olarak) yapi lir. Tapinaga girecek olanin agzini suyla çalkalamis ve özel tören temizligini yapmis olmasi gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevi gusul de yapilir. Temiz olmamak en büyük günah ir. Diger ahlaki günahlar bunun yaninda hiç sayilir. Özel tören temizligini yaptiktan sonra tapinaga giren dua salonu önünde egilip sunacagini sunar el çirparak tanrinin dikkat ini çeker ve duaya baslar. Büyükbayramlardan (Matcuri) önce bir veya üç gün oruç tutulmak ir. Tapinak islerini rahipler idare eder. Rahipler özel okul ve fakültelerden yetisir. Rütbelerine göre rahipler yukaridan asagiya dogru siralanir. Imparator birinci dere cede rahiptir ve rahip kiyafetiyle tasvir edilir. Rahipler evlenebilir. Ibadet s irasinda beyaz bir sapka beyaz bir cübbe giyer ve bir baston tasirlar. Tapinaga öz el tören temizligi yapilarak girilir. Sintoist olan kisi ayni zamanda baska dinlere de mensup olabilir. Bir Japon Sana t Tarihçisi Ortadogulu misafirlerine Sinto dogdum Buddist olarak ölecegim bu ar ada Hiristiyanlik dahil bütün öteki dinlerin ögretilerine tümüyle açigim benimkisi böyle bir l sizinkisi nasil bilmek isterdim diyerek anlayisini ortaya koymustur. Bu anlay is söyle formüle ediliyor Biz Sintoist dogar Buddist ölürüz. Bütün bunlara ragmen hangi dinden olursa olsun bir Japonun asil yolu Japon-luktur. Japon dilinde dil ve milliyet es anlamda kullanilmaktadir. Japon halki belli bir dinden daha çok gele nesel halk inançlarinin etkisi altindadir. Ataya tapinmada amaç çile birliginin devam etmesidir. Ruhun ölümden sonra yasadigina inanilsa da iyi ve kötü amellerin karsiliginin görülecegi inancina rastlanmaz. Atalarin nesillerini koruduguna inanilmaktadir Bu ndan dolayi ölen herkes karni olmaktadir. Evlenmeler görevli rahibin huzurunda Sinto tapinaklarina bitisik evlenme salonla rinda yapilir. Çocuklar 3 5 6 yaslarinda kutsal yere alinir ve bu sirada onlara en güzel Japon kiyafetleri giydirilir. Cenaze islerini ise Buddist rahipler yerine getirir. Yasli aile mahalli Buddist tapinagini ziyaret eder. Ibadetler evlerde tanri rafi (kami-dana) yönünde yapilir. Önce el ve yüz yikanir agiz ça lkalanir. Iki defa eller birbirine çirpilip diz üstü çökülerek basi önünde dua edilir. Sintoizmde neyin ne zaman ve nasil yapilacagi kurallara baglanmistir. Baglayici olan bu kurallara töre denilmektedir. Töreler vazgeçilmez emirler uyulmasi gereken görevler kabul edilmekte ve Japon kültürünün nesilden nesile aktarilmasini saglamaktadir. Dini ve milli bayramlari takvime baglanmistir. En büyük bayram Tanriyi çagirmak tanrinin önünde-hizmetinde bulunmak anlamindaki Matcuridir. Genellikle bu bayramdan önce üç gün or uç tutulmaktadir. Dini temizlik (Oh-harehe) mahsulü koruma (Toshikgoi) ve hasat için T anriya tesekkür (Kanna-niiname) gibi bayramlar ela bulunmaktadir. [79] D- GELENEKSEL TÜRK DINI Geleneksel Türk Dini ile Türklerin kendilerine özgü dini inanislari özel dinleri kast edilmektedir. Islami kabul etmis Türklerin önceki inanislari ile günümüzde bir milyon civ arindaki Türk kitlesinin yasattigi inançlar ibadetler ve gelenekler burada Gelenek sel Türk Dini ismiyle anilmistir. Uzun tarihleri boyuncu Türkler Islami kabul etmeden önce Yahudilik Zerdüstilik Buddizm Maniheizm ve Hiristiyanlik gibi dinlerle karsilasmistir. Türk boylarindan bahse dilen bu dinlerden birini kabul edenler olmustur. Ancak bu kabul edis genele samil olmamis bir boyla veya az bir grupla sinirli kalmistir. Çünkü Türkler Islamin disinda temasa geldikleri dinlerin hiçbirisini kendi inanç ve kültürleriyle bagdastiramamistir. Bundan dolayi Islama kadar bütün Türk boylarinin kendi özel dinleri disinda anlastikla ri bir dinleri olmamistir. Bu hassasiyet Islamla karsilasinca degismis ve Türkler in çok büyük çogunlugu toptan Islami din olarak kabul etmistir. Islami toptan kabul edis te Islam disindaki dinlerden herhangi birinin genel kabul görmemesinde Türklerin sah ip olduklari inançlarin etkisi olmustur. Islamin disindaki dinlerin Türkler arasinda genel kabul görmemesi o dinl erin inanç sistemlerinin Türklerin karakterlerine uygun düsmemesine baglanmaktadir. Tür kler aktiftir bir Tannya inanmaktadir ahlaki degerlere önem vermektedir ve Ahiret Hayatini kabul etmektedir. Buddizm Maniheizm hatta Hiristiyanlik gibi dinlerd e insanlari pasiflestirici esaslar agirliklidir. Bunlardan Buddizm miskinligi ta vsiye etmekte Tanri anlayisi yansitmamakta ve Ahiret Hayatina önem vermemektedir . Bundan dolayi Göktürkler Buddizmin diji olarak kabul edilmesini kendi dini inançl arina törey§ ve karakterlerine aykiri oldugu için reddetmislerdir. Göktürk Hakani Bilg e Kaganin Buddist tapinagi yaptirma istegine veziri Tonyukuk karsi çikmis ve enge l olmustur. Tonyukuk Buddizmin Türklerin özel dinlerine aykiri oldugunu ve Türkler i pasiflestirip felaketlerine yoiaçacagini savunarak karsi çikmistir. Bu tavriyla o Buddizmin Türkler arasinda genel kabul görmesinin önünü kesmistir. Tonyukuk Buddizme k arsi Tektanri inancini ve töreyi savunmus yabanci inanca ve kültüre karsi koym ustur. Maniheizm akinci ruhunu öldüren gnostik düalizmi esas alan ve senkretik bir dindir. Türklerin özelliklerine aykiri olan bu din Uygurlarin tahtina geçen Bögü Kaganin (759-7 79) istemesine ragmen Türklerin tamaminin dini olamamis ve kabul edenler de uzun üsre bagliliklarini devam ettirmemislerdir. Yahudilik Hazar Türklerinden az bir kismin Hiristiyanlik da sadece Gagauzlar il e Çuvaslarm benimsedigi bir din olmustur. Bu dinlerin Türk boylari arasinda genel ka bul görmemesi o dinlerin bütün Türkleri tatmin edici bir anlayisi yansitmamasiyla ken di özel inanç ve kültürleriyle bagdasmamasiyle karakterlerine uygun olmamasiyle izah edilmistir. Islamla karsilasinca durum önceki dinlerden farkli olmus ve Türklerin büyük çogunlugu tamamina yakini Islami toptan ve gönülden benimsemistir. Günümüzde dünyada mevcut bütü boylarinin % 98inin dini haline gelmis Islamin bu sekilde kabulü onlarin Tek Tan rili bir inanci devam ettirmelerine ve Geleneksel Türk Dini ile Islam arasinda büyük ben zerliklerin olmasina baglanmistir. Çünkü Türkler çok eski çaglardan beri Gök Tanri Tek anri inancini devam ettirmisler ve bu inanislar onlarin hayatlarinda etkili olm ustur.[80] Nitekim Mengü Hanin din adamlarini huzurunda münakasaya çagird iginda onlara Biz sadece tek Tannnin varligina onui sayesinde yasadigim iza ve onun emriyle öldügümüze inaniyoruz demesi Mogollarda da tek Tanri inanc inin yasadiginin bir delilidir. Yine bütün Türk ve Mogol boylan arasindaGök Tanri inancinin bulundugunu ve bu Yüce Tanri Inancini diger milletlere göre en iyi onla rin muhafaza ettirdigini belirten M. Eliade[81] Mengül Hanin Fransa Kralina gönder digi bir mektupta iman formülünü söyle belirttigini kaydetmektedir Ebedi Tanrinin emri sudur Gökte ancak sadece bir Tanri var ve yeryüzünde de sadece bir efendi Tanrinin oglu Cengiz Han olacaktir. Zaten Orhun Kitabelerinde bir tek Tanrinin v arligi ona gösterilen hürmet ve onun iradesiyle islerin oldugu inanci dikkati çekmekt edir. Bu kitabelerde herseyin yaraticisi ve yönlendiricisi olan tek Tanri inanci açik bir sekilde islenmistir. Bu tektanrili inanis ile Islamdan önce Araplardaki H anifilik arasinda benzerlik bulunmaktadir. Bu benzerlik Oguz Kagan Destaninda açikça görülmektedir. Destanda Oguz Hanin tek bir Tanriya iman etmedikçe hiçbir kadini zevc e edinmedigi putperestlige karsi açtigi mücadelede babasini bile affetmeyip onu tah tindan indirdigi ve tek Tanri inanisini hakim kildigi anlatilmaktadir (Bu Hz. Ibr ahimin babasi Azerle olan durumuyla karsilastirilmalidir).[82] Bugün dünyada 250 milyon civarinda Türk vardir. Bunlardan Geleneksel Türk Dini Inanisla rini devam ettiren Altay-Sibirya Türkleri (Yakutlar Tuvalar Hakaslar Sorlar Al taylar) 800900 bin kadar tahmin edilmektedir. Gagauzlar 250-300 bin civarindadir ve Hiristiyandir fakat mevcut Hiristiyanlard an farklidir. Gagauzlarm Kutsal Kitaplari Türkçedir Hiristiyanlardan farkli inanç v e ibadetlere sahiptir. Onlar eski Türk kültürünü devam ettirmekte ve bu kültürü Hiristiyanli hakim kilmaktadirlar. Bunlardan baska XVI. Yüzyilda Rus hakimiyetine girmis ve Rus Ortodoks Misyonerleri kanaliyle Hiristiyanlasttrilmis Çuvaslar vardir. Nüfuslari bir milyondan fazla olan Çuvaslar da Gagauzlar gibi Türk kültürüne ait bazi özeliklerle Islam ait bazi terimleri yasatmaktadirlar. Onlarda Hiristiyanlik yüzeysel kalmis ve Ge leneksel Türk Dini Inanislari canliligini korumustur. Hazar Türklerinden 4-5 bin kadari Yahudiligin Karaim Mezhebine baglidir. Bunlar s adece Tevratla amel etmekte Talmudu kabul etmemekte kendilerini Yahudiler dis inda görmekte ve Türk olduklarini vurgulamaktadirlar. Türklerden Buddizme bagli olan çok az bir kitle vardir. Bunlarin disinda ana kitle Müslümandir. Islamin disindaki dinleri din kabul eden Türk boylarinin toplami % 2 civa rindadir. Islami din kabul edenler ise % 98dir. Geleneksel Türk Dini hakkinda b urada genel hatlariyla bilgi verilecektir. [83] 1- Geleneksel Türk Dini Inançlari Türklerin Yahudilik Buddizm Maniheizm Zerdüstilik Hiristiyanlik ve Islami din ola rak tanimadan önce kendi inanç sistemlerine ne ad verdigi henüz aydinlanmis degildir. Ancak Geleneksel Türk Dini basligi altinda verdigimiz bu inançlara degisik adl ar verilmistir (Bazi arastiricilar Samanizm bazilari Toyunizm bazilari Tek Tan ri Dini gibi isimler vermistir). Bunlarin hiçbiri Türklerin özel dini inançlarini ta m olarak karsilayamamistir. 15-20 sene öncesine kadar Türklerin geleneksel inançlari Samanizm olarak adlandiri lmistir. Halbuki Türlerin ne Samanizm diye bir dinleri olmus ne de Samanizm tam o larak dini fenomeni ifade etmistir. O bir tekniktir ve Türklerin dini inançlariyla pek ilgisi yoktur. Türkler Samanizm diye adlandirilan teknikleri de animizme ait unsurlari da to temizme ait bazi özelkileri de yasatmislardir. Ancak bunlar hiçbir zaman yalniz b asina bir din olarak algilanmamis geleneklerde dini inanislar içerisinde bazi tekn ikler seklinde varligini sürdürmüstür. Bunun yaninda Türk boylari arasinda paylasilan b ugün de Sibirya-Altay Türklerinde canliligini ve varligini sürdüren Geleneksel Dini Ina nçlar yasamaktadir. Buna Türklerin Milli inançlari demek de mümkündür. Bu Milli Inançlar yabanci dinlerden ve kültürlerden etkilendigi gibi baska din ve kültürleri de etkilemi stir. Geleneksel Türk Dini hosgörüye dayali bir dindir. Bu dinin inanç esaslari tek bir Tanr i ve Onun iradesinin herseyi kusattigi etrafinda olusmaktadir. Bundan dolayi Is lami kabul eden Türkler eski dini inanislarina ait bazi hususlari hiçbir degistirme yapmadan devam ettirmis bazi hususlarda ise sadece küçük degisiklikler yapmislardir. Islama çok aykiri gördükleri özellikleri atmislar veya baska sekiller altinda Islami kisveye büründürerek yasatmislardir. Eski inançlarina ait unsurlardan birçogunu hiçbir degisiklige ugramadan Islamdan sonra da devam ettirmeleri eski inanislarinin Islami öze uygun ol dugunun delili sayilmaktadir. Zaten Türklerin Islami toptan ve isteyerek benimsemel eri din olarak kabul etmeleri de bu öze baglanmaktadir. Bütün bu belirtilen hususlara ragmen seyyahlarin Türklerin inançlariyla ilgili olarak verdikleri bilgiler arasinda hatta ayni seyyahin verdigi bilgiler arasinda çelisk iler bulundugu görülmektedir. Ancak üzerinde ittifak edilen ve Orhun Abidelerinde bel gelesen Türklerin Tek Tanri Yüce Tanri inancini bozulmadan ve en iyi sekilde y asatmalaridir. Bunun disinda inanç ibadet ve yasayistaki bilgiler seyyahlarin gözl emlerine dayanmaktadir. Bu gözlemlerde bölgelerin gruplarin kabilelerin bilgili ve cahil gruplarin etkisi olmalidir. Bunu Türkiyeyi tam olarak bilmeyen arastrici lar da günümüzde yapsa farkli farkli inanislari tesbit etmeleri mümkündür. Aydinin bilgili nin cahilin halkin din adaminin camidekinin disaridakinin birbirinden farkl i inanç ve anlayislari hatta uygulamalari oldugu görülebilir. Bu sadece ülkemiz için degi l her ülke için geçerlidir. Türklerin Geleneksel Dini Inançlarinda iki anlayis iki kol varolmustur. Bunlardan b iri samanizm totemizm ve politeizm ait unsurlara da yer veren Halk Dini dig eri Samanizm ve totemizm karsiti olan Tek Tanriciligi merkez alan Devlet Dini dir. Bu iki kol farklilik gösterse de birbiriyle bagdasmaz nitelikte degildir. Birisi asiret digeri ise büyük devletlerin hayat sartlari altinda gelisme göstermisti r {Misal olarak Uy-gurlarinki Mogallarinki Devlet Dinidir). Devlet Dini ile Ha lk Dininin ayrildiklari noktalar yaninda ortak olduklari noktalar inançlar ve e saslar vardir. Ortak noktalan ayrildilari noktalardan çoktur. Çin Bizans Arap Ermeni ve Süryani kaynaklari Türk boylarinin hepsinde Tek Tanri Gök T anri Inanci bulundugunu haber vermektedir. Hunlar Göktürler Uygurlar gibi Türk Devle tlerinde Türk boylarinin hemen hepsinde dinin merkezinde Gök Tanri {Yüce Tann Tek Ta nri) inanci bulunmaktadir. Gök Tanri inancanin esaslarini Orhun Kitabelerinden tes bit etmek mümkündür. Orhun Kitabelerinde çok yerde zikredilen Tengri bazen Türk Ten grisi seklini atmakta ve bir Milli Tanri niteligi tasimaktadir. Türk lehçelerinde Tanri Tengri Tangara Tingir Gök Ten-girisi ve bunlardan türeyen kelimelerle ifade edilmistir. Kök/Gök Tengiri terimindeki Gökün Tanrinin sifati olarak Yüce anlaminda kullanildigi kabul edilmistir. Bundan dolayi Gök Tanri Yüce Tanrfdir. Türk boylarinin hemen hepsinde Yaratici Tanri olarak Tengriye .rastlanmaktadir. Tengri M.Ö. II. Yüzyilda Hunlarda Semavi Büyük Tanri sifatiyle meshurdur ve bu sifat la ululanmaktadir. Tengri veya Tanri kelimesi Islami kabul etmis Türkler arasinda Allah kelimesinin yaninda kullanilagelmistir. Türkler Allah ve Tanri kelimesini yanyana götürmüs karsi karsiya getirmemistir. Yeri gelinceTanri demis (Tanri misafi ri Tanri Buyrugu gibi) yeri gelince Allah demislerdir (Ezaninda duasinda kit abinda savasta ise Allah demistir).[84] Orhun Abidelerinde Tannnin bütün yüce sifatlari sayilmistir. O yazitlardaki ifadeler de Türklerin inandigi Tanri tektir Göktedir ezeii ve ebedidir esi ve benzeri olmay andir hayat verendir yaratandir öldürendir iradesine göre hükmedendir yardim edendi r cezalandirandir kulun duasini kabul edendir esirgeyen ve bagislayandir hers eyi en iyi bilendir insanlara bilgi veren ve yol gösterendir. Yine bu tarihi belgelerde Kaganlari tahta çikaran ve müstakil devlet kurmalarini sa glayan da Tanridir. Türklere Hakani veren de Odur. Tanri (Tengri) Tük milletinin hayat ve istiklali ile ilgilenendir. Bilge Kagani Kül Tigin Kagani tahta çikaran ve b asarili kilan da Ton-yukuka basarilar ihsan eden de Gök Tengridir. Türkleri zafe rlere ulastiran da iradesine boyun egmeyeni cezalandiran da Odur. Yukarida Gökün asagida yerin ve ikisi arasinda da insanoglunun yaratildigina Inanil maktaydi. Bu inanç orhun Anitlarinda yer almaktadir. Türkler çok erken çaglardan beri Gök Tanri Dinine ve Tek Tanri Bir Tengriye inan isa yönelmistir. Bu inanislar Türk toplumlarinda otoritenin saglanmasinda ve disipl inin dogmasinda önemli rol oynamistir. Türklerin bu tek Tanri anlayisi Çinlileri de etkilemistir. Çinlilerin tek Tanriyi ifade etmek için kullandiklari Tien kelimesini Türklerden aldiklari belirtilmekt edir.[85] Türk kültüründe din ile gerçek hayat her zaman için yanyanadir. Türkler bütün yüce vasiflar tikleri Tanriya ve Onun Isteklerine uymada büyük hassasiyet göstermistir. Kainat gök ve yer gibi iki düzlemin kompozesi seklinde tasvir edilmektedir. Gökle ye r baslangiçta yanyana bulunduguna ve Gögün yedi basamagi olduguna inanilmaktadir. Yildiz gözlemciligi yaygin islerdendir. Ayin safhalari ugurlu ve ugursuz olarak ni telendirilmektedir. Ay son çeyrek halde iken hiçbir ise tesebbüs edilmemektedir. Ayin dolunay hali ordunun harekete geçirilmesi için iyi bir zamandir. Kameri ayin son günleri cenaze merasimleri için en uygun anlardir. Çünkü bu günler sonu isaret etmekte v tekrar dirilisi ilan etmektedir. Türklerde Ahiret inanci vardir. Insanin ölümlü olduguna Tanrinin tayin ettigi süre dolunc a ölmek üzere dogduguna ve sadece Tanrinin ölümsüz bulunduguna inanilmaktadir. Öbür dünyada nci bir hayatin varligi iyilik ve kötülüklere dair hesabin verilecegi Mahser Günü he saplarin görülmesi için mahkeme kurulacagi ve ruhlarin ebedi oldugu kabul edilmektedir. Türklerde ölüm sert ve tabiat disi bir hal gerçeklesmesi gereken ilahi bir is olarak kabu l edilir. Ölüm nefesin kesilmesi ruhun bedenden bir kus gibi uçup gitmesi olarak görülüyor . Ölülerin kefenlenerek gömülmesi gelenegi vardir. Ölen atalar için at sigir ve davar kurba n edilir. Ölü Asi denilen ziyafetler yapilir. Iskeletin aldigi duruma göre ölümün ahiret h ayati hakkinda kanaatler olusturulur. Ölüm ahiret ve cenaze törenleriyle ilgili anlay is ve gelenekler degismeden varligini sürdürmüstür. Günümüzde bu adetler Müslüman olmus Türkl kisminda aynen bir kisminda ise bazi degisiklige ugrayarak yasamistir. Türkerde cennet ve cehennem inanci bulunmaktadir. Ölüye kesilen kurbanlar ölünün cennete iderken binecegi hayvanlar olarak kabul edilmektedir. Iyi ruhlarin cennete kötü ruhlarin cehennerne gidecegine inanilmaktadir. Cennet gögün yüksekçe bir katindadir. Iyi r uhlar cennette ikamet etmekte Tanri ile insan arasinda sefaatçilik yapmaktadir. Insanin yaninda iki melek bulundugu inanci vardir. Bunlarin ikisi de bütün hayati bo yuncu insani devamli takip etmektedir. Sag omuzun yanindaki Yayuçi insanin iyi ha reketlerini sol omuzundaki Körmös kötü isleri yazmaktadir. Insanin ölümünden sonraki hesabi da Yayuçi ve Körmös sahitlik etmektedir. Türkler iyi ve kötü ruhlarin varligina inanmakta ve ata ruhlarfna saygi göstermektedir . Geleneksel Türk Inanislari arasinda Atalar Kültü önemli bir yer tutmaktadir. Öimüs atala ra saygi tazim ve baglilik Türklerde önemlidir. Ölmüs atalar için kurban kesilmekte dir. Bu durumlar ataerkil ailede baba hakimiyetinin inanç sahasindaki belirtisi sayilmaktadir. Atalarin öldükten sonra dahi ruhlari vasitasiyla aile fertlerini korumaya devam ettigine inanilmaktadir. Türkler içinde hareketli bir hayat geçirdikleri tabiatin Tanri tarafindan yaratildigi ni kabul etmis ve kutsal saymislardir. Yer-Su (Yer-Sub) yeryüzünde yasayan iyi ruhl arin bütünüdür sonsuz bir varlik ve güzellik kaynagidir. Bunlarin Tanri tarafindan gönderil mis kutsal hediyeler olduguna inanilmaktadir. Yer-Su ile ifade edilen kutsallik büyük imparatorluklar devrinde giderek bir yurt inanci haline gelmistir. Gök Türk Kitab elerinde kutsal Yer-Su seklinde ifade edilen terimle hem koruyucu ruhlar hem de vatan kastedilmektedir. Kutsal Yer-Su Gök Türklerin mukadderati üzerinde etkilidir. Türklerde dag irmak göl pinar agaç orman ve kaya kültleri Türk yazitlarinda Yer-Su b adi altinda toplanmistir. Bunlarin kutsalligina inanmak Yer-Su inançlarinin bir bölümünü olusturmaktadir. Yer-Su ruhlarini en önemli temsilcisi daglardir. Dag kültü Gök T iya ibadetle ilgili hale gelmistir. Türkler daglarin Tengrinin makami olduguna i nanmislardir. Yüksek dag tepelerinin göge yakin olmasi bu inanisin kaynagi sayilmakt adir. Bundan dolayi her boyun bir kutsal dagi olmustur.Gök Tanriya kurbanlar bu d agda kesilmektedir. Ötüken ve Tanri Daginin daglar arasinda özel bir yeri vardir. Muk addes kabul edilen daglara yilin belirli zamanlarinda ziyaret yapilmakta ve ora larda kurbanlar sunulmaktadir. (Örnek olarak Göktürler her yil besinci ayin 10-20. gün leri içinde Altin Daga çikip Tannya ibadet etmek suretiyle hac etmislerdir.)[86 ] Türkler arasinda su ve ates de önemli yer tutmaktadir. Ates odundan odun da sudan dogmaktadir. Su yetistiricidir saf ve temizdir. Suyun bollugu bilginligin ak illiligin ve gücün sembolüdür. Suyu kirletmek yasaktir. Ates büyük temizleyicidir. Temizliginden süphe edilen seyler iki ates arasinda geçiril erek temizlenmektedir. Tütsüleme de bir temizleme islemidir. Ocak ailenin diregidir ve tabu anlayisi ile korunmaktadir.Ocak kutsaldir oc agi söndürmek ve küllerini dagtmak irkin yok olmasinin sebebidir. Suyun aziz atesin v e ocagin kutsal bilinmesi günümüze kadar yasatilmistir. Bugün de Türler arasinda en kötü bedd a Ocagin sönsündür. Bu beddua hem soyun tükenmesini hem de kutsalligin yokolmasini if ade etmektedir. Bundan dolayi Atese su dökülmesi yanan atesin söndürülmesi iyi görülmemisti . Günümüzde ates ve ocakla ilgili deyimler atasözleri çoktur. Türkler atese saygi göstermis ve insani kötülüklerden koruyan özelligi bulunduguna inanmist ir. Atesin alevinden çesitli anlamlar çikarilmistir. Atesin alevinin yesilimsi olmas i yagmur yagmasina mahsulün iyi ve bereketli olmasina alevin kirmizi renkli olma si savasa sari renkli olmasi salgin hastaliga siyah renkli olmlasi hakanin ölümüne v eya uzak yolculuguna isaret etmektedir. Islamdan önce Türklerde insan düsrgani ve gizli bir kuvvet seklinde tasavvur edilen k ader inancina da rastlanmaktadir. Özetlersek Islamdan önce Geleneksel Türk Dini Geleneginde tek Tanri ahiret hasir cennet cehennem melek seytan ruh ruhun ölmezligi ve kurban gibi inançlar vardir. Dikkat edilirse bu inançlar Islamin da emrettigi ve inanilmasini istedigi inançla rdandir. Bu da Türklerin niçin toptan ve samimi olarak Müslüman oldugunu diger dinlere göstermedikleri ilgiyi Islama gösterdigini Islamin Türklerin % 98ini teskil eden büyük ekseriyetin dini haline geldigini açiklamaktadir. [87] 2- Ibadetler ve Gelenekler Geleneksel Türk Dininde Ibadet karsiliginda alkis yükünme ve ötünme gibi kelimeler kullanilmistir. Bu kelimeler takdis dua ögme secde etme dileme ve arzetme gi bi anlamlara gelmektedir. Tek Tanriya inanan Türklerde ibadet merkezi Tanridir ve Onun rizasini kazanma dir. Bunun yaninda Türkler atalara saygi duymus ve onlarla baglarini devam ettire cek dini mahiyetli uygulamalari devam ettirmistir. Türklerin günlük muntazam ibadetleri ve ibadethaneleri oldugu konusu pek açik degildir. Ancak Çin kaynaklari Tüklerde ibadet ve ibadethane (tapinak) bulundugunu haber verme ktedir. Her Türkün ve Türk ailesinin sahsi ibadeti oldugu gibi bizzat hakan tarafind an yönetilen resmi ibadetleri ayinleri de bulunmaktadir. Bunlar resmi ibadet ve halk ibadeti seklinde gruplandirilmaktadir. Resmi ibadet bas din adami sifatiyla Hakanin yönettigi ibadettir (Bu Islamd aki Cuma Namazi gibi düsünülebilir). Devlet törenlerini oldugu gibi dini törenleri yö etme de Hakana aittir. Devlet ve din islerinin baskanligi birbirinden ayrilmamis ve Hakanda birlesmistir. Hunlardan itibaren Türklerde büyük kurban törenlerini Hakanlar yönetmistir. Göktürkler müsterek ayin ve bayramlarinda kutsal yerlerde dua etmis kurbanlar suna rken ve sefere çikarken önce bir mabedde zafer duasinda bulunmus sonra ordulari har ekete geçirmislerdir. Bu ortak ayin ve törenler disinda istenildigi veya ihtiyaç duyu ldugu zaman bas açip yüzü ve elleri göge kaldirip Tanriya duada bulunmuslardir. Resmi törenlerden biri de Hakanin tahta çikma törenidir. Bu tören bir nevi Göge çikmak g bi kutsal bir anlam tasimaktadir. Bu törenle Hakanin Göge çikmasi ve Tanri tarafin dan tahta oturtulmasi simgelenmektedir. Halk ibadeti halkin kendisine ait ibadet ve ayinlerini ifade etmektedir. Halkin i badeti de Yüce varliklara özellikle Göke (Tanri) yöneliktir. Ancak halkin ibadeti mistik ve büyü ile içiçelik arzetmektedir. Herseyin görünmez güçlerle d tildigi anlayisi görünmeyen güçlerle temas kurmaya kam veya sihirbazlardan yardim bekl emeye götürmüstür. Bir hastalik halinde ve ölüm aninda ayinler yapilmistir. Türkler dualarinda Göke (yani Yüce Tanriya) yönelmislerdir. Göktürk Hakani halk için yapti larini birbir saydiktan sonra Gök imdi sen bize yardimci ol diye dua etmistir . Yine Türk Hakani kendisinin zavalli ve basit bir kimse oldugunu belirttikten so nra Biricik duam Gök beni yasatmayi uygun gördügü sürece halkima elimden gelen iyiligi yapmaya sevkedilmemdir seklinde Tanriya yakarmaktadir. Görüldügü gibi Türk Hakanlari d ualarinda Gök Tanridan halkina iyi hizmet sunabilmesi ve elinden geleni yapmasi için yardim istemektedir. Ibadetleri belirli zamanlarda ve tesadüfi olaylar dolayisiyla yapilanlar seklinde o lmak üzere iki kisimdir. Belirli zamanlarda yapilanlar ilkbahar yaz ve sonbahar da yapilan ayin ve törenlerdir. Milattan önceki yillarda devlet kuran Hunlardan günümüzdek Yakut Tüklerine kadar Türk boylarinda bu bahar bayramlari ve ayinler yapilagelmistir . Bunlar resmi nitelikte yapilan bayramlardir. Tabiatin yeniden dirilisi sembolize eden ilkbahar ayininde at kurban edilmektedir. Kurbanlar ve dini dörenler kamlar tarafindan yönetilmektedir. Kam din adami karsiliginda kulanilmaktadir. Kamlik soydan gelmektedir. Ilkbahar ayininde kam göklere çikmayi temsil etmekte ve özel ilahiler söylenmektedir. Kesilen kurb anirfetiyle ziyafet verilmektedir. Bu ayin üç gün sürmektedir. Asya Hunlari ilkbaharda (Mayis ortalarinda) kutsal yerlerde Tanriya kurban sun muslardir. Bu ayin için Hunlarm yirmidört boyunun Basbuglari Lungçeng sehrinde toplanip Gök Tanriya atalara Yer-su ruhlarina kurban takdim etmislerdir. Sonbaharda te krarlanan ayinden sonra Kaganla beraber orman etrafinda dolasmislardir. Besinci ayin ikinci yarisinda Gök Tanriya ve atalara kurt-ata magarasinin önünde ku rban takdim edilmistir. M.S. III. Yüzyilda meydana çikan Toba sülalesi devrinde de ilk baharin ilk ayinda Doguda bulunan tapinakta Gök Tanriya kurbanlar kesilmistir . Kurbandan sonra civara kayin agaçlan dikerek kutlu orman meydana getirilmistir. Ayni sekilde sonbaharin ilk ayinda da Gök Tannya kurban ayini yapilmistir. Dini ayinl er ve kurban törenleri nizamnameye göre icra edilmistir. Bahar bayramlarinda en önemli ayin at Kurbani ayinidir. En uzun At Kurbani ayini üç gün s ektedir. At kurbanina önceleri Kama görev düsmezdi daha sonraki dönemlerde ona da bir görev düsmüstür. Türkler atin yaninda öküz ve koyunlardan da kurban ederler. Türkler bu bayramlarda kur banin yanisira at yarislari yaparlar sarkilar söyler. Ikinci gruba giren ayinler ise kötü ruhlara karsi veya adak hayvanini basibos birakmak kötü ruhlari kovmak ve yagmur yagdirmak amaciyla yapilmaktadir. Basibos birakilan h ayvana Iduk denilmektedir. Küçük ayinlerden en yaygin olani özel bir hayvani basibos birakmaktir. Bu hayvana iduk (iz ik lyik iyik idik) denmektedir. Iduk aslinda saliverilen gönderilen (yani Ta nri için saliverilen Tanriya gönderilen) demek iken Türklerin dini düsüncelerinin olgu nlasmasi sonucunda mübarek ve mukaddes kavramlarini Ifade etmistir. Iduk denile n bu dini gelenek Türkler Müslüman olduktan sonra da devam etmistir. Türkler idugu belirli bir ayin ve törenle ruhlardan birine binek hayvani olmak gaye siyle saliveriyor. Kimse bu hayvana dokunmaz ve o mübarek sayilir. Türklerden bir istegi bir dilegi olan saçi sunar. Saçi bütün Türk boylarinda kansiz ku rban olarak kabul edilir. Kanli kurbanlara tayilga veya hayilga denildigi g ibi saçi ya da dini terim olarak saçilga yahut çaçilga denir. Saçi her kavmin kend i emegiyle kazandigi kiymetli ve mübarek saydigi nimetlerden biridir. Göçebe kavimler de süt kimiz yag çitfçi kavimlerde bugday dari sarap tüccar kavimlerde para saçi ola rak kullaniliyor. Türkler bahar bayraminda ilk otu taze kisrak sütünü saçi olarak sunuyor. Çocuk sahibi olm ak isteyen anneler mukaddes kabul edilen agaçlara ata mezarlarina çaput baglayarak saçi ve kurban sunarak çocuk diliyor. Türklerin inançlarina göre kötü ruhlar öldükten sonra yeraltina gider ve insanlara hastalik ölüm fakirlik hayvan hastaligi gibi belalarin gelmesini saglar. Bunlarin fenalikl arina ugramamak için insanin kötü ruhlari saymasi onlara baba ve reis demesi bol bo l kurban takdim etmesi gerekmektedir. Kötü ruhlara karsi yapilan ayinlerde kamlar yeraltina indiklerini ve orada gezdikleri ni temsil ederler. Bütün ayinlere ragmen bir kimse hasta olursa evinin yaninda ona bi r çadir kurulur ve tecrit edilir. Hastalik fena ruhlarin eseri oldugu için hizmetine köle ve cariyeler bakar çadir üzerine isaret konularak baskalarinin yaklasmamalari sa glanir. Sadece kam hastanin yanina gider kendine göre dualarla ve çesitli vasitalarla tedaviye baslar. Akrabasi bile iyilesinceye kadar kendi hastasini görmez ve ölünce de orada merasimle defnedilir. Atesin herseyi temizledigine inanan Türkler kötü ruhlari kovmada atesi de kullanirlar. Baskurtlar ve Kazaklar bir yagli paçavrayi tutusturup hastanin çevresinde aias a las diye dolastirirlar. Buna alaslama denilmektedir. Bu inancin izlerine Müslüman Türklerde de rastlanmaktadir. Bu Anadolu Türkçesinde alazlama seklinde muhafaza edi lmistir. Türklerin meshur ayinlerinden biri de yagmur yagdirmak havayi istenilen sekle sok mak için yapilan ayinlerdir. Islam müelliflerine ait rivayetlere göre Nuh Peygamber Türkistani oglu ve Türk ün babasi sayilan Yafese verdigi zaman ona bu kurak ülkede ne yapacagini sorar. B abasi da ogluna yagmur yagdirma kudretini bahseder ve üzerinde ism-i azam duasi yazili olan bir tas verir. Ihtiyaç halinde bu yazili tas ile Allaha dua edilerek yagmur yagdirilir. Buna Yada tasi adi verilir. Çin Hiristiyan ve Islam kaynaklari nda Allahin Türklerin ecdadina yagmur yagdirma kabiliyeti verdigi zikredilmekted ir. Kasgarli Mahmut söyle demektedir Hususi bir tas olan yada (yat) ile kahinlik yapil ir rüzgar ve yagmur celbedilir. Bu Türkler arasinda çok yaygin olup buna Yagma boyu içerisinde bizzat sahid oldum. Orada bir yangini söndürmek maksadiyla yapilmis yaz me vsiminde Allahin izni ile kar düsmüs ve bu surette yangin söndürülmüstür. Türkler ölüleri yikar ve kefenlerler. Kefene esük veya esük denilmektedir. Hakanlar i pekli kumaslara sarilarak gömülmüstür. Ölülerin agaç ve kiymetli madenden yapilmis tabutlarla da gömüldügü dönemler olmustur. Ölüyle beraber mezara ölünün bazi esyalari silah malzemeler nulmustur. Türklerde yug denilen cenaze ayinleri son derece önemlidir. Ölenin mertebesine ve çesit li yöreler göre yuglar farklilik arzeder. Bir kisi ölünce cenazesi çadira konulur. Bütün akrabasi ölünün adina kurban olarak bir koyun bir at kesip çadirin disina birakir. Bundan sonra hepsi feryad ederek at kosturup bunun etrafinda yedi defa dolanir ve çadirin giris kisminin önünden geçerken biçakla yüzler ini yaralar. Sonra ölüyü gömmek için müsait bir gün tesbit edilir. Belirlenen günde ölüyü g mezar kazilir. Gömme günü ölünün bütün akrabasi kurban için çesitli seyler getirir mezarin da yine at kosturup feryad eder ve ölümü takiben yaptiklari gibi yüzlerini yaralarlar. Türklerde ölen için duyulan aci çesitli sekillerde bazi ayin ve törenlerle ifade edilir. Hu nlar adetleri üzere saçlarini keserlerdi. Kahra-rnanlar için yüzlerini yaralayarak kan akitirlar böylece kanda gözyasi dökmüs olurlardi. Orhun Abidelerinde Bunca millet saçin kulagin kesti. ifadesi Göktürklerde de ayni adetin oldugunu göstermektedir. Yug törenlerine yugci sigirtçi adi verilen kisiler katilir. Bunlardan yugci ölen in maceralarini hikaye edip anlatir sigirtçi aglayicilik görevini yerine getirir. Ötenin arkasindan yüksek sesle aglamak agitlar yakmak bugün de bütün Türklerde yasayan bir adettir. Yüz yirtmak yaka yirtmak saç yolmak aglamak dövünmek gibi hareketler üzüntünün ligini ve ondan ayrilmanin verdigi izdirabi ölene anlatmak onu buna inandirmak ve ondan gelebilecek kötülüklere karsi korunmak inanciyla yapildigi kabul edilmektedir. Türklerde yug törenlerinin Önemli bölümlerinden biri de ölünün hatirasina as vermedir. Di -i LugatIt-Türkte yog yogla yog-basan kelimeleriyle ifade edilen bu ölü asi vermeyi Türkler bir vazife saymistir. Önce Asin tamami yahut bir kismi dogrudan ölünün mezarina dökülür. Kalan yemek ise cenazeye katilan misafirlere özellikle de fakirlere v erilir. Bu ziyafet törenleri için yüzlerce hayvan kesilir. Ibn-Fadlan Oguzlarda ölünün gö sinden sonra onun hayvanlarindan iki yüz kadarinin kurban olarak kesildigini et lerinin yendigini baslarinin ayaklarinin derilerinin ve kuyruklarinin ayrilip kesilmis agaçlar üzerine kabrin basina asildigini haber vermektedir. [88] 3- Kam Geleneksel Türk Dininde kam önemli bir yer tutar önemli bir tip ve figür olarak kar simiza çikar. Türklerde ayin ve törenleri yürütüp tuhlarla temasi olduguna inanilan kimselere kam (Mogo llarda baksi) denilir. Kam Tunguzca saman kelimesiyle es anlamlidir. Saman ke limesine dayanarak Türklerin eski dini Samanizm seklinde niteledirilmisse de bu yanlistir (Degerli ilim adami Türkiyede ilk Dinler Tarihi profesörü ilk defa Türk di ninin Gök Tanritektanri dini oldugunu savunan merhum Hikmet Tanyu saman kelimes inin Türklere yabanci oldugunu Türklerin Samanizm diye bir dinleri olmadigni bu ad landirmanin yanlisligini ortaya koymustur. Bkz. H. Tanyu Türklerin Dini Tarihçesi I stanbl 1978 10-12 Samanlik veya Samanizm Türk Ansiklopedisi XXX/203-205). Çünkü s aman dinde sadece bir elemandir. Öte yandan hiçbir dinde din adamina dayanarak o di ne ad verilmemektedir (Hiristiyanliga Papaz Dini Yahudilige Haham Dini denileme yecegi gibi). Ayrica Çarlik Rusyasi devrinde Türk boylarindan bir grup Rus Çarina gid erek dinlerinin samanlik olmadigini belirtmis Batili müstesrik ve misyonerlerin b u nitelendirmelerine itiraz etmislerdir. Kasgarli Mahmut kam kelimesini Arapça kahin kelimesiyle karsilamistir. Kam ayn i zamanda hekim ve sihirbazdir. Onun tanrilarla insanlar arasinda aracilik yapan yetenekli seçkin kimse olduguna inanilmaktadir. Büyük tanrilara ve kötü ruhlara ancak ka m ayin yapabilmektedir. Kam tanrilar tarafindan tayin edildigine ruhlari emrinde bulundurduguna tabiat taki bazi sirlari bildigine inanilan genis hayalli mistik ve sair tabiatli kims edir. Vecd halinde iken ruhunun göklere yükseldigine veya yer altina indigine kamli k kudretinin onun basi üzerine gelip ebekusagi sekline girerek basini vücudunu dold urduguna inanilmaktadir. Bunun için kamin davulunda ebesukagi resmi bulunmaktadir. Kam meslegi soydan gelir ögrenmekle elde edilemez. Hiç kimse kam olmak istemez. Anc ak bir kimse ata ruhunun zorlamasiyla kam olmaya mecbur kalir. Kam adayi yasli tecrübeli bir kamin yaninda egitilir. Kamlar çogunlukla erkeklerden nadiren de ka dinlardan olur. Kamin ayin için cübbesi davulu ve külahi bulunur. [89] 4- Ahlak Anlayisi Tarih boyunca Türklerin ahlak anlayisi bütün seyyahlarin bütün arastiricilarin ve yabancil arin dikkatini çekmistir. Islamdan sonra Batililarin kendi milletlerine örnek gösterdikl eri Türkler Islamdan önce de örnek ahlak anlayisinin temsicileridir. Ahlaki bakimdan üstün özelliklere sahip Türkler iyi niyetin hosgörünün ve sadakatin timsali de sözde iste dogruluk Türklerin temel esaslarindandir. Cinayet zina yalan yere yemin etme aldatma riyada bulunma hirsizlik etme adam öldürme yerme ve ko-vucu luk yapma kibirli olma onlarda rastlanmayan ve kötü görülen davranislardandir. Bu davranislardan hirsizlik yapan zina eden yalan yere yemi n eden ve sebepsiz olarak adam öldüren kimseye ölüm cezasi verilmektedir. Zina yasaktir ve hatta Türklere yabancidir. Zina yapan kimseye siddetli ceza veri lmektedir. Zina yapan bazi yerlerde yakilmakta bazi yerlerde ise vücudu ikiye bölünme ktedir. Homoseksüellik Türkler arasinda çok büyük bir günahtir. Savastan kaçmak kötü bir harekettir ve cezasi çok agirdir. Türkler yaltaklanmayi yaldizli sözleri ve yapmacik hareketleri sevmezler. Hileli y ollarla mal mülk edinmez böyle yolla zengin olmayi tasvip etmezler. Arkadaslar aras inda sevgi ve saygi esastir. Arkadas dediklerine dost saydiklarina kötülük etmek iyi karsilanmaz ve basitlik sayilir. Aile devletin en küçük birimi kabul edilmekte ve mukaddes sayilmaktadir. Kari ve koca birbirine ihanet etmekten böyle bir harekete tesebbüsten çekinmektedir. Insanlar aras inda adalet esastir sinif farki yoktur kararlarda istisareye önem verilmektedir. Türkler azimli gayretli hareketli ve çaliskandir. Beklemeye durgunluga tahammülleri yoktur. Atesli hareketli yigit mücadeleci disiplinli ve asker karekterli insan lardir. Vatan sevgisi topraklarina baglilik ülkelerini savunma Türklerin en bariz vasifla rindandir. Dünyada Vatan sevgisinin ve Vatana bagliligin en yüksek derecede bulundug u milletin Türkler oldugu söylenirse bir hak teslim edilmis olacaktir. Islamdan önce de Islami kabul ettikten sonra da bu özellik Türkleri diger milletlerden ayirmistir. Türklerde genel olarak Tek Tanri Gök Tanri Ahiret öldükten sonra dirilme yaptik larinin hesabini verme Cennet ve Cehennem gibi Inançlari ahlakli faziletli olma zinayi kötü görme hak yolda mücadele etme (cihad) dogrulugu esas alma aileyi mukadde s bilme vatan sevgisi millete baglilik mazlumun yaninda ve zalimin karsisinda yeralma hosgörülü olma misafire ikram etme inancina siki sikiya bagli kalma gibi ah laki davranislar bulunmaktadir. Bu inanç ve davranislar Türklerin Islami toptan ve tered dütsüz kabul etmelerinin gerekçelerinden sayilmistir. . Türkierin bu inanç ve davranislarinionlar arasindan seçilmis ve gönderilmis peygambe rlere baglayanlar da vardir. Esmaul Mürselin adli eser 24 Türk Peygamberin ismini v ermektedir. Günümüzde Geleneksel Türk Dinini devam ettiren az sayida da olsa Türk boylari vardir. An cak Türk boylarinin % 98 gibi büyük ekseriyeti Islami din olarak benimsemistir. Islami kabul eden Türkler Islama aykiri olan inanç ve davranislari atmis Islama aykiri olmayan Islamin olmazsa olmaz emri ile çelismeyen örf ve adetlerini devam ettirmist ir. Böylece onlar Türk Islamini olusturmus islamin en büyük hizmetkari ve savunucusu ol lardir. Türkler Islamla yücelmis Islam da Türklerle yayilmistir. Türk Islamsiz Islam Tür lmaz sözü özlü söz halini almistir. Batida uzun yüzyillar Islam denince de Türkten Türk ce Islamdan bahsedilmistir. Türkler idarede ilimde egitimde büyük hizmetler yapmisl ardir. Islama gönülden bagli olan Türkler ayrilmamacasina Islamla bütünlesmis et ve tirnak misali haline gelmistir. [90] E- HINDUIZM Hinduizm Hint yarimadasinda yasamakta olan halkin çogunlugunun dini inanç ve gelenekl erini ifade eden bir kelimedir. Bu kelime Indus nehrinin etrafinda oturan anlam ina gelen Farsça bir kelimeden faydalanilarak Batililarca bu bölge halkinin dinini if ade etmek üzere kullanilmistir. Hindular ise kendi dinlerini Sanatana Dharma {ez eli-ebedi din) diye adlandirirlar. En geç M.Ö. 1500 yillarinda (bu tarihin M.Ö.2500-M.Ö.1500 arasinda muhtemelen M.Ö.2000le r oldugu sanilmaktadir) Dogu Avrupa steplerinden kopup gelen Ariler Hindistani i stila etmistir. Onlarin dini inanç ve gelenekleriyle yerli koyu renkli halkinki birbir ine karismistir. Yüzyillar boyunca bir gelisme çizgisi takip eden bu karisimdan Hindu izm ortaya çikmistir. Bu gelismeyi ana çizgileriyle bes devreye ayirmak mümkündür 1. Vedalar devri (Tah. M.Ö.20 00 veya 1500-800) 2. Upanisadlar devri (M.Ö. 800-500/400) 3. Klasik devre (M.Ö. 50 0/400-M.S.500) 4. Orta Çagdaki Ilahiyat felsefe gelismeleri devresi (Vedanta) 5 . Modern devre. Hinduizm milli bir dindir. Dünya nüfusunun asagi yukari %12si bu dine mensuptur. Hin duizmin bir kurucusu çok açik ve net bir amentüsü {inanç sistemi) yoktur fakat çok hacimli bir kutsal kitap koleksiyonu vardir. [91] 1- Kutsal Kitaplar Hinduizmin kutsal kitaplarinin dili Sanskritçedir. Bu kitap koleksiyonunun en bas inda Vedalar yeralir. Veda kelime olarak Ilahi bilgi anlamina gelir. Hindistani n en eski kutsal metinleri olan Vedalar dörde ayrilir 1- Rigveda 2- Samaveda 3Yajurveda 4- Atharvaveda. Rigveda Tanrilari tazim için yazilmis 1017 ilahiden ibarettir. Her ilahi 10 civarin da ayeften olusmaktadir. Bu ilahiler on kitaba (Mandala) ayrilmistir. Bunlarin en u zunu birinci ve onuncusudur. En uzun olanlarinda 191 en kisa olaninda 43 ilahi bul unmaktadir. RIgvedanin ayri-bir edebi vezni bulundugundan yüksek sesle okunmaktadir . Vedalarin en önemlisi ve en eskisidir. Bu veda sükür ve dilek takdis ve beddua ta rzindaki dualari ihtiva etmektedir. Samaveda Melodiler vedasidir. Bu vedanin metni üç form halindedir. Ilki Rigvedadan al inan ayetlerden ikincisi çesitli konulardaki ayeflerden ve üçüncüsü rahiplerin okudugu m elodili ilahilerden ibarettir. Kurban esnasinda rahipler tarafindan okunmaktadir. Yajurveda kurbanla ilgili formüllerin vedasidir. Siyah Yajurveda ve Beyaz Yajurve da olmak üzere iki kisimdir. Bazi kisimlari nesir seklinde bazi kisimlari ise man zum olarak yazilmistir kurbanla ilgili sözleri ve dualari ihtiva etmektedir. Bu i lahiler kurban esnasinda alçak sesle mirildanarak söylenmektedir. Atharvaveda dördüncü vedadir. Kozmik (alemle ilgili) mistik parçalardan ve büyüyle ilgili d alardan ibarettir. Brahmanlar bu metinleri hayatin çesitli durumlarinda okumak mec buriyetindedir. Diger vedalardan sonraki devirlerde yazilmistir. Bu veda 730 i lahilik bir kolleksiyondur halk inanislari hekimlik büyücülük gibi konularda da bilgile r ihtiva etmektedir. Vedaiarda ilahiler niyazlar dualar yasayis kaideleri tilsim büyü gibi konular ye ralir. Vedalarin risi denilen ve tabiatüstü güçlerle temasa geçtigi kabul edilen hakim ki mselere vahyedildigine inanilir. Aslinda Hinduizmin kutsal metinleri sadece Veda lardan ibaret olmayip genis bir koleksiyonu ihtiva eder. Bu koleksiyonu ikiye a yirmak mümkündür 1- Sruti (vahye dayananlar) 2- Smriti (destan seklinde olanlar). Vedalar M.Ö. 600 yillarinda Samhitalarin içinde toplanincaya kadar sözlü olarak nakledilmistir. Vedalar ve bu kutsal metinlerin tamamlayicisi mahiyetinde bulunan Brahmanalar U panisadlar ve Aranyakalar Srutiye (vahye dayanan anlaminda) Mahabharata ve Ram ayana destanlari Manu Kanunnamesi Puranalar Smritiye girer. Vedalardan sonra Hint ilahiyat ve felsefesinde Upanisadlarin önemli bir yeri var dir. Upanisadlar Tanri alem ruh ölüm ötesi hayatin tekamülü ve kaderi gibi konulari ele lir. Gelenege göre yüzden fazla Upanisad mevcuttur. Ancak bunlardan sadece elli tane si Mogol Hükümdari Sah Cihanin himayesinde Farsçaya tercüme edilmistir. Upanisadlar XIX. Yüzyilin basinda Farsçadan Latinceye çevrilmistir. Upanisadlarda telkin edilen bilgiler kisa açiklamalar tarzinda sutralar halinde bir serhi Badarayan tarafi nda Brahmasutra adi altinda hazirlanmistir. Bu serhte alemin baslangici Brahma kainatin gelecegi konusunda bilgiler vardir. Mahabharata destani 240 000 cümleden olusur. Dünyanin en uzun destanidir. Pandaval ara karsi Kaurvalarin savasi konu edilir. Hintlilerin efsanevi kahramanlik menkib elerini ihtiva eder. Bu destanin bir bölümü Bhagavad -Gita basligini tasir. Gita Krisnanin sarkisi deme ktir (Krisna Tanri Visnunun hulul ettigine inanilan efsanevi kraldir). Gitada A rjuna ile Krisnanin diyalogu anlatilir ve Tanriyi bulma yolu olarak yoga üzeri nde durulur. Önemli destanlardan biri de Ramayanadir. Ramayananin Risi Valmiki tarafindan yaz ildigi ileri sürülmektedir. Bunun M.Ö. IX. Yüzyilda yazildigi kabul edilmektedir. Bu des tan Tanri Visnunun avatarasi olan Ramanin hayat hikayesidir. 24000 beyitten o lusmaktadir. Tulsidas tarafindan serhi yapilmistir. [92] 2- Kast Sistemi Hint toplumu çesitli siniflara ayrilir. Buna kast sistemi denir. Kast ayni isle mesgul olan atadan miras kalan haklari vazifeleri ve adetleriyle birbirine simsi ki baglanan sahislar grubudur. Kast seçilmez ancak onun içinde dünyaya gelinir. Bu s istem dört siniftan olusur 1) Brahmanlar (rahipler din adamlari) 2) Ksatriya (hüküm dar sülalesi ve savasçilar) 3) Vaisya (tüccar esnaf ve çiftçi) 4) Sudra (Isçiler). Ayrica ast sistemine girmeyen kast disi kabul edilen gruplar da vardir. Bunlara dokunu lmazlar denir. Kast yapisi Hint inançlarina dayanir. Bu inançlara göre kastlar yarat ici tanri Brahmanin insan seklinde tasavvur edilen vücudunun çesitli yerlerinden yar atilmistir. Bundan dolayi toplum hayatinda görülen farklar bu yaratilis olayina day andirilir. Buna göre Brahmanlar Brahmanin agzindan Ksatriyalar kollarindan Vai s-yalar midesinden Sudralar da ayaklarindan yaratilmistir. Brahmanlar kast sisteminde en önemluve üstün yeri ellerinde tutarlar. Brahman kelimesi Sanskritçede Brahmaya vakfolunmus kimse anlamina gelir. Brahmanlarin görevi kutsal kurban ayinlerini yönetmektir. Brahmanlar kutsal bilgilerin (Vedala rin) muhafizidir. Dini ayinleri icra onlarin irsi hakkidir. Ayni kasta mensup olanlar ancak kendi aralarinda evlenebilir ayni sofrada yemek yiyebilir. Meslekler de kastlara göre ayrilmistir. Ilk üç kasta dahil olanlar daha it ibarlidir. Sudra kastindan olanlar diger kasttakilere hizmet ederler. Her kasti n kendine mahsus nisan ve dügün merasimleri yeme içme giyim ve meslek kurallari vard ir. Kast sistemine karsi gelinmez. Kast sistemine karsi gelmek karsi gelenin ka sttan çikarilmasina sebep olur. Bu da o kimsenin varliginin sona ermesi demektir. [ 93] 3- Dini Kavramlar a- Tanri Hinduizm tanri kavramindaki degisik ifadeleri yadirgamaz. Her insan ve toplum kendi sahsiyetine ve gelenegine uygun bir sekilde Tannya yönelebilir. Hinduizme gör e her dini gelenek Tannyi kendine göre açiklar. Kimi onu kahredici bir kudret kimi de kutsal bir sevginin kaynagi olarak görür. Fakat hepsi ayni sonuca ulasir. Hinduiz m peygamberli dinlerin vahiylerine de Tannnin kendini gösterdigi diger dini sekil lere de karsi çikmaz. Hindistanda çok sayida tanri ve tanriça heykelleri göze çarpar. Hint li bunu Tannnin çesitli sekillerde görünüsü oia-rak telakki eder. Hindu tanrilar panteonunda bir üçleme dikkat çeker. Bu üçleme içinde Brahma yaratici Visnu koruyucu Siva ise yok edici tanridir. Bazi devrelerde ve bazi yerlerde Visnu veya Sivanin ön plana çiktigi olmustur. Mesela Sivanin üstünlük kazandigi yerlerde halk onu bütün hata ve kusurlardan uzak alemlerin Rabbi olarak görür. Alemi o yikacak ve yine o yen ileyecektir. Hinduizmde çoktanricilik üçleme tanri-aiem birligi (panteizm) bulunmakla beraber tekta nrici inanis da vardir. Bir Rigveda cümlesi Tanri birdir. Hakimler onu çesitli sekil lerde adlandiryorlar seklindedir. Bir Hint atasözü de söyledir Kainattaki bütün varliklar i sadece bir tanri doldurur. Tasvirlerin ise ibadet için yardimci semboller olara k görüldügü ileri sürülmektedir. [94] b- Hulul (avataraenkarnasyon) Avatara (Avatar) Tanri Visnunun insan seklinde cisimlesmesini ifade etmek üzere kullanilan Sanskritçe bir kelimedir ve Inen anlamina gelmektedir. Hinduizm Tanrinin tek tezahürü oldugu fikrine karsidir. Hintliler Tannnin kendis ini tarihin her devresinde çesitli sahsiyetlere bürünerek insanlara gösterdigine inanirl ar. Böylece Tanri kötülügü yok edecek ve insanlara ihtiyaç duyduklari vazifeleri ve kanunla ri bildirecektir. Peygamber konusunu da böyle açiklarlar. Ancak Hinduizme göre hiç bir pe ygamber veya dinin mesaji sonuncu degildir bu is hulul yoluyla sonsuza kadar devam edip gidecektir. Hinduizmde Visnunun zaman zaman kurtarici tanri sifatiyla dünyaya indigine ve za manin icaplarina göre muhtelif sekillerde kendini gösterdigine inanilir. Visnunun çesi tli hululleri (avatara) vardir. Bunlardan iki Önemli avatarasi Rama ve Krisnadir . Hulul inanci tanrilar veya yüksek ruhlarin beser heyetiyle ilahi alakasini ifade eder. Hulul Insan heyeti içine ilahi varligin girmesiyle kötülügü yok etmek Gitada denildigi g bi Krlsnanin agzindan insanlara onlarin ihtiyaç duyduklari vazifelerini ve kanun larini bildirmek için olur. Yine Gitada söyle bir cümle yer almaktadir Ben çesitli de virlerde çesitli sekillerde görünürüm. [95] c- Karma Karma bir sebep-sonuç kanunudur. Dolayisiyla insan geçmiste ne yapmissa gelecekte onu görecektir. Insanin geçmisi bugün kendisiyle karsi karsiyadir. Bugünün meyveleri yari n alinacaktir. Buna göre her hareket eninde sonunda meyvesini verecektir iyiden iyi kötüden kötü çikacaktir. Karma fiziki alemde oldugu gibi ahlaki ve zihni alemde de Insanin takip etmesi gerekli bir kanun bulundugunu ifade eder. Ahlaki bir kainat nizami olan karma kanununa göre bu hay atta Islenen ameller canlinin kaderine tesir eder ve onun tekrar vücut bulmasinda rol oynar. Bunun neticesi olarak bütün canlilar kendi durumlarini kendi emelleriyle kazanirlar. Iyi bir canlinin durumu kötüye gidiyorsa daha önceki hayatinda Isledigi kötü amellerin eger Iyiye dogru gidiyorsa daha önceki hayatinda isledigi iyi amelleri n karsiligidir. Bu daha önceki hayat seklinin ceza ve mükafat olarak kendini göstermesi dir. Insan geçmiste ne ekmisse gelecekte onu görecektir. Karma her kararin dogru ve yanlis sonuç vermesini belirleyen seydir. Her davranis eninde sonunda meyvesini verecektir. Karma muzu zehirli bir meyve veren agaçtan beklememeyi ifade etmektedir. Karma ayni zamanda mükafat beklemeksizin hareket et me anlamina da gelmektedir. Böylece sonuç bekleme arzusu firenlenmis olmaktadir. Bha gavad-Gitada Rab Krisna söyle demektedir Siz sadece vazifenizi yapmakla mükellef siniz. Eger bir semere hasil olursa onu bana birakin. Hinduizme göre insan sonu olmayan bir tenasüh zinciri içerisinde gidip gelmektedir. B una göre ölüm bir korku vasitasi ve bir yokluk degil bir halden digerine geçistir. Onl ara göre karma doktrini insanin arzularini gerçek anlamda ölümsüzlüge ulastirir. Bunun için er Hintli tekrar dünyaya geliste iyi amellerle gelecekteki hayatini garanti alti na almaya gayret sarfeder. Isledigi günahlar sebebiyle bitki veya hayvan olarak düny aya gelmekten çekinir. Onlara göre içinde dogduklari kast bile isledikleri amellerin bir neticesidir. [96] d-Tenasüh (Ruhgöçü Sanskritçesi Samsara Bati Dillerinde Reinkarnasyon Transmigrasyon...) Karma doktrinine bagli olarak tenasüh yani ruhun bir bedenden ötekine geçtigi inanci dogdu. Böylece ölümden sonra devamli varolma ruhun bedenden ayri oldugu fikri gelismi s oldu. Bu inanisa göre ruh kendi derecesi içinde yüksek veya alçak olarak dogar. Insan yaptiklarina göre hayvan bitki insan veya tanri seklinde dogar {Buna göre insan kendi kaderinin mimaridir). Bu dogus bir sebep sonuç iliskisi içinde gerçeklesir. Ma nevi ve ahlaki karsilik yani yapilanlarin sonucu ruhun tenasühü ile mümkün olur. Sonraki ha ta mutlu olmak dogru harekete baglidir. Her sahis islerinden sorumludur. Ölümden k orkmaya gerek yoktur. Devamli yeniden doguslarla insan arzularina ulasir devam li bir tatmin elde eder. O tanri Brahmada yasar. Bu inanisin Hintliyi kuvvetli bir iyimserlige ulastirdigi ileri sürülmektedir. Hint düsüncesinin temelini teskil eden tenasüh inanci Yunanlilarda Fisagorcularda Ye ni Eflatuncularda Eski Misirda Maniheizmde Orfizmde ve Gnostisizmde rastlanan bir düsüncedir. Bazi Hiristiyan mezhe plerinde ve Ihvanus-Safa gibi firkalarda da benzeri düsüncelere rastlanmaktadir. (Tenasüh in ancina ayrica Harbiyye Cenahiyye Habitiyye ve Hadesiyye Hadbiyye Muammeriyye N usay-riyye gibi itikadi mezheplerde Bektasilikte Yahudi Dönmelerinde de rastlani r).[97] e- Yoga Yoga Sanskritçe baglamak birlestirmek anlamina gelen Yuj veya Joug kökünden g elmektedir. Insanin enerjisini belli bir gayeye yöneltmeyi hedef alan bir disiplin dir. Bir irade egitimi yoludur. Egzersiz ve antrenman anlamina da gelmektedir. G itada insanlari kurtulusa ulastiran yol olarak gösterilir. Yoga insanin hem bedenihem de zihni ve manevi gücünü bir araya getiren egzersizdir. Yoga y apana yogi denir. Yogi nefesine hakim olur ve zihnini bir noktada toplar. Böylece o beden ile ruh hareket ile zihin his üe sezgi arasindaki ahengi saglayarak eze liye kainatin degismez özüne ulasmaya tabiat üstü güçlerle temas kurmaya çalisir. Bu yoga sistemi IV. Yüzyilda Patanjalinin Yoga Sutrasinda açiklanmistir. Buddist ve Caynistler tarafindan uygulanmistir. Daha sonra diger grup ve kastlardan ayr i olarak gelismis ayri bir sistem halini almistir.[98] 4- Dini Ayin Ibadet Ve Gelenekler Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilir. Tapinak vardir fakat cemaatle ibadet y oktur ibadet genelde ferdidir. Ibadetin belirli bir sekli yoktur. Inançlarina göre T anri her yerdeki ibadeti görebilmektedir. Bundan dolayi ibadet her yerde her z aman her sekilde yapilabilmektedir. Bir Hintli kendisiyle tapindigi tanri arasinda zihnini odaklastiracagi bir vasit a arar. Bundan dolayi Hindistanda çok sayida tanri tasviri bulunur. Ancak kisi hik mete ulastiginda artik bu vasitalara ihtiyaci kalmayacagi kabul edilir. Hintlilerde ortak bir ibadet sembolü Omdur. Om kelimesi bir çesit besmele gibi yemekten Vedalari okumaya baslamadan duadan herhangi bir isten önce söylenir. Om ilahi kuvvetle dolu kutsal sirli bir kelime olarak kabul edilir. Uzun özel bir tarz da nefes alarak söylenir. Bu kelimenin harfleri Brahmayi veya Brahma-Visnu-Siva üçle mesini ifade eder. Hintli sabah safaktan önce kalkar evde veya nehir kiyisinda yapabilecegi sabah ib adetine hazirlanir tanrisinin adini zikreder yikanir. Gayatri Ilahisini okur. Sa bah Ibadetinde yüzünü doguya dönerek oturur. Vücudunun etrafina su sepeler. Nefesini kontro l eder. Tanrisinin putuna yakarir. Ögle ve aksam da bu yaptiklarini tekrarlar. Put a hediye sunar. Evlerde genellikle tapinilan puta tahsis edilen bir oda veya köse bulunur. Burad a ya Visnunun helezonu ya da Sivanin düz bir sütuna benzeyen putu vardir. Put kut sal kitap okunarak yaglanir. Onun önünde oturularak tefekküre dalinir. Tütsü çubuklari yakil ir. Kutsal oda ya da kösenin önüne isiklar çiçekler yiyecekler konulur. Putlara su dökülü ra taze meyve sunulur. Diger tanrilara atalara misafirlere kutsal inek gibi hayvanlara fakirlere yi yecek sunulur. Inekler yer gök ve hava aleminin anasi olarak görülür. Inek ve öküzler cad erde alis veris ve is yerlerinde serbestçe dolasir. Yola yatarlarsa trafik ona göre düzenlenir. Onlar kesilmez yenmez. Hindistanin bir çok eyaletinde inek kesimine izi n verilmedigi gibi sigir eti hemen hemen hiç yenilmez. 1981de Hindistanin batisi nda Kopargaoh sehrinde Müslümanlarin dört kutsal inegi kestikleri yolunda söylentilerin çikmasi üzerine büyük olaylar patlak vermis Müslüman mahalleleri atese verilmis ve bölgede esiz sokaga çikma yasagi konulmustur.[99] Et yiyen veya vejeteryan (et yemeyen bi tkilerle beslenen) Hindular yaninda sehvet senlikleri yapan siki bir züht hayati süren Hindular da vardir. Hindistanda bitkilerle beslenenlerin sayisi 1/4 civarin dadir. Bunun yaninda Müslüman olmayan Hintliler arasinda da domuz eti yememe aliska nligi vardir. Hinduizmde tapinaklarda yapilan ibadet evdekinin biraz gelismis seklid ir. Brahmanlar gecenin son 8. saatinde kutsal metinler okuyarak taptiklari putu uyandirirlar. Boru çalinarak disardakilere ibadetin basladigi bildirilir. Disarida kiler de yapilanlari seyre gelebilirler. Put yikanir yaglanir. Önünde isiklar yakil ir ona çiçek öglen ve gece yemek sunulur. O gündüz istirahate gece giydirilip uykuya birakilir. Tapinaksiz köy yoktur. Kasabalarin ve sehirlerin büyük tapinaklari vardir. Bu tapinakl ar genis duvarlarla çevrilidir ve yanlarinda kutsal yikanmaya elverisli havuzlar b ulunur. Tapinaklarin yillik senlikleri vardir. Bu senliklerde putlar arabalarla çekilerek irmaklara götürülür yikanir. Ayrica ilkbaharda sonbaharda ve yeni yilda yapilan senlik ler de vardir. Hinduizmin bazi mezheplerinde reislerine uluhiyet atfedilerek tazimde bulunulur. Öl müs kahramanlara ve azizlere de yardim için dua edilir. Köylüler genellikle çevresine tes ir ettigine inandiklari mahalli köy uluhiyetlerine kurban sunarlar. Cinlerin varligina d a inanilir ve onlardan korkulur. Hindistanin dini temayülüne göre insan üç ayri yoldan kurtulusa gidebilir. Bunlardan birisi ameller (yani kurbanlarla) digeri bilgi ve marifet (yani ilahi hakikati tanimak la) üçüncüsü ise insanin sahis seklinde tasavvur edilen bir tanriyi severek kendini ona teslim etmesi vasitasiyle kurtulustur. Kurban Hinduizmde çok önemli bir yer tut ar. Vedalann emrettigi dini hayat kurbanlar etrafinda toplanmistir. Tanrilar bile kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterebilmektedir. Tanrilarin takdim ettikleri kurbanlar yeryüzündekilere örnek olmustur. Insanlari tanrilarla iyi münasebett e bulunduran kurbanlardir. Tanrilara sunulan hersey kurbandir. Bunun yaninda yaz ve kis gün döpümleri münasebetiyle kanli kurbanlar da takdim edilmistir. Ayrica büyük hazir lik ve merasimleri gerektiren kurban Soma kurbanidir. Somanin hazirliklari s irasinda keçi inek gibi hayvanlar kanli kurban olarak takdim edilmektedir. Tanril arin öfkesini teskin etmek maksadiyle takdim edilen kurbanlar yaninda özel hediyele r de kurban olarak sunulmustur. Eski zamanlarda evin sahibi bazen de karisinin yardimiyle tanrilara kurbanlar takdim etmistir. Fakat her kurban gittikçe zorlasa n hazirliklari gerektirmistir her merasimden Önce ve sonra zühd ve riyazet gerekli o lmustur. Zamanla kurbanlari icra edebilmek ve kurban törenlerindeki vazifeleri yer ine getirmek Vedalari okumak için bir rahip sinifi ortaya çikmistir. Bunlara Brahm an adi verilmistir. Brahmanlarin isi sadece kurban merasimlerini icra etmek degi l ayni zamanda sihir ve büyü yapmak insan ve tanrilari idaresi altinda tutmaktir. Hindistanin ziyaret edilen yedi kutsal yeri vardir. Bunlarin en meshuru Benares tir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler ve hac seferleri Hindulann hayatlar inda önemli rol oynamaktadir. Hintliler ölülerini yakmakta ve küllerini Ganj nehrine dökm ektedir. Bir yüzyil öncesine kadar kadin ölen kocasiyla birlikte yakilirken simdi bu ad etten vazgeçilmistir. Ibadet kutsal kitap erkeklere ve kast sisteminin Ilk üç sinifina ait kabul edilirken Gandiden bu yana biraz degisme olmustur. Ancak hala ilk üç sinif omuzlarindan belle rine kadar iplikten yapma ayri bir isaret tasirlar. [100] F- CAYNIZM Hindistan irklar ve diller konusunda çesitlilik gösteren bir ülke olmasi yaninda bugün yasayan birçok dinin de çikis yeridir. Asagi yukari dörtbin yillik bir geçmise sahip ol dugu kabul edilen Vedalari esas alan agirlik merkezini Brahmanlar olusturan ve kast sistemine dayanan Hinduizmden sonra M.Ö. VI. Yüzyilda Buddizm ve Caynizm M.S . XVI. Yüzyilda da Sihizm ortaya çikmistir. Hinduizmdeki kast sistemine ve Brahman si nifinin otoritesine karsi bir tepki olarak dogan bu dinlerden Buddizm (ileride müs takil bir bölüm olarak incelenecektir) evrensel Caynizm ve Sihizm milli bir karakter e sahiptir. Bu son ikisi (Si-hizmdeki bazi istisnalar bir yana birakilirsa) Hin distan disina çikmamistir. Bunlardan burada kisaca bahsedilecektir. Hindistana mensup bir din olan Caynizm bazi bilginlerce bir mezhep veya tarika t olarak görülmüstür. Caynistlerin sayilari 3 milyon civarindadir. Bu dinin kurucusu Mah avira (M.Ö. 599-527) olarak gösterilirse de aslinda Caynizm Parsvaya (M.Ö. VIII. yüzyi l) kadar geri giden bir geçmise sahiptir. Parsvanin ortaya koydugu doktrini Mahav ira gelistirmis ve sistemiestirmistir. Batili yazarlar Mahavirayi önceleri bu dini n kurucusu olarak gösterirlerken simdi onu reformcu olarak nitelendirmektedirler. [ 101] 1- Mahaviranin Hayati Benareste dogdugu kabul edilen Parsvaya Parsvanatha (muzaffer) adi verilmis tir. Parsva dünya hayatini terk etmis her seyi ögrenince vaaza baslamistir. Yüz yasi nda ölünceye kadar aylarca perhiz yapmistir. Parsva Mahavira ve Buddanin hayat hikay eleri arasinda büyük benzerlikler dikkati çekmektedir. Her üçü de ksatriya (prensler ve sava sçilar) kastindandir. Parsvanin doktrini ve cemaati Vesalili bir prens olan Vardhama-na tarafindan yenilestirilmis ve gelistirilmistir. Vardhamana otuz yasinda evini karisini ve çocugunu terketmis rahiplik elbisesi giymis ve rahiplik isareti olarak saçindan be s perçem koparmistir. Bir müddet sonra elbiselerini atarak çirilçiplak dolasmaya baslami stir. Otuz ay murakabe egzersizlerinden sonra o onüç sene kendisini siddetli riyaze te hasretmis ve bir agaç altinda düsünceye dalmistir. Ruh göçü (samsara) çemberinin özüne nüf ceye kadar murakabe ile dolu bir züht hayati yasamis ve nihayet ruh göçünden kurtulus yo lunu bulmustur. Bundan dolayi Vardhamana^a büyük kahraman anlamina Mahavira muz affer veya insani ihtiraslardan kurtulmus anlaminda Cina denilmistir (Cina Sas kritçe bir kelime bir terimdir). Cina (Cayna)doktrinini asiller ve halk arasinda yaymistir. O vaazlarini kutsal dil olan Sanskritçe ve mahalli Magadhi lehçesinde yapmistir. Etrafinda çesitli kastlard an insanlar toplamis ve büyük bir cemaat olusturmustur. Otuz sene kadar bu isi yürütmüs ve 72 yaslarinda (M.Ö. 527de) Biharda ölmüstür. Tirtankara (geçit yapan tekrar edip duran dogum çemberi selinden geçit bulan yol gösteren) olarak Ma-haviraya tazim edilmisti r. Onun Nirvanaya varisi Caynist takvimin baslangici olmustur. Caynizm kisa za manda önce Mahaviranin memleketi olan Bihar-Orissada daha sonra M.Ö. III. Yüzyilda bir kitlik sebebiyle Hindistanin güney ve batisinda yayilmistir. Ancak bu yayil ma rahiplerin giyinmesi konusundaki tartismayi ve arkasindan da bölünmeyi beraberin de getirmistir. Vardhamana taraftarlarina Caynist denir. Bu kelime Mahavi-raya atfedilen muzaf fer anlamindaki Cina sifatindan türemistir. Cinanm doktrinine de Caynizm denilm istir. Mahaviranin (Cina) çagi ve memleketiyle Buddaninki aynidir. Onlarin hayatlari i nançlari ve eserleri arasinda benzerlikler vardir. Ma-havira Buddadan önce dogmus fakat Buddanin doktrinini vazettigi dönemi görmüstür. Her ikisi de Brahmanlara onlar in ayin usullerine düsmandir umumi ruh göçü teorisinden esinlenmektedir. Bu iki hareket Br larin otoritesine karsi bir mukavemet çoktanrictliga çok kati kast sistemine ve ka nli kurbanlara karsi bir reaksiyondur. Aralarindaki fark Caynistlerin zühde daha büyük bir yer ayirmalari ve kendi nefislerine iskencede daha asiri gitmeleridir. Halb uki Buddizm bu konuda daha müsamahakardir. Caynistler ayrica heykeltraslikta insan lari tamamen çiplak göstermektedirler. Caynizm Brahmanlarin etkisine ve bazi Hint düsünce sistemlerine karsi olarak ortaya çi kmasina ragmen Hint düsüncesinin genel çerçevesini ve bazi mabet ayinlerinde Brahmanlartn rolünü kabu eder. Ahimsayi (siddete gitmeme öldürmeme) prensip olarak alir her türlü ya ratigi öldürmeyi yasak eder. Bundan dolayi ziraatla ugrasmaz Is hayatini tercih ede rler. Beslenme rejimi oldukça sikidir. Beslenmeleri için biraz meyve ve biraz sebze kafidir. Iyi bir Caynist içtigi suyu aldigi havayi süzmek zorundadir. Bunun Için de da ima agzinda bir bez tasir küçük bir canliyi öldürmemek için yürürken önünü süpürür. [102] 2- Tanri Anlayisi Mezhepleri ve Kutsal Kitaplari Caynizm ateist bir din olarak gösterilir. Bu ateizm tanrinin varligini ruhun ebe diligini kurbanin faydasini kurtulusun Imkanini Inkar etmek anlaminda degildir. Maha vlra Budda gibi tanri fikri üzerinde durmamis olsa bile bazi Caynist mezheplerd e tanri inancinin varoldugu anlasilir. Tapinaklarinda tanri heykelleri bulunur. Fakat M.S. XV. Yüzyilda kurulan Sthanakavasi mezhebi Ilk Caynizmin tanri tanimaz bir karaktere sahip oldugunu savunmaya ve tapinaklardaki heykelleri resimleri r eddetmeye baslamistir. M.Ö. III. Yüzyildan itibaren rahipler arasinda giyinme konusundaki tartisma Caynistl eri iki mezhebe ayirmistir 1) Digambara {hava giyinenler). Bunlar Mahaviraya uyarak tamamen çiplak gezerler. Daha sonra Müslümanlar onlara asgari bir elbise giymey i kabul ettirmislerdir. 2) Svetambara (beyaz giyinenler). Bu ismi üzerlerine giyd ikleri beyaz elbiseden almislardir. Bu iki mezhep arasinda doktrin bakimindan büyük farkliliklar yoktur. Yogayi uygularl ar Cina Tirtankara ve mükemmel azizlerin varligina inanirlar. Tirtankaralarin zamanin her devrinde 24 kadar oldugunu ve Mahaviranin bunlarin sonuncusu bulund ugunu kabul ederler. Mahaviranin vaazlari önce sözlü olarak rivayet edilmistir. Daha Sonra toplanan bir ko nsil bu vaazlarin bir kismini biraraya getirmeyi basarmis ancak rivayetlerin büyük bir kisminin kaybolmasini Önleyememistir. Sözlü rivayetlerden kalanlar Mahaviranin ölümün den on asir sonra toplanan Beyaz giyinenler konsili tarafindan Agamalar veya Siddhanta adli kitapta bir araya getirilmistir. Bu kitap Ganipidaka diye de adlandirilmaktadir*. Bu kitapta rahiplerin uymasi gerekli kurallar Caynizmin ög retileri ve efsaneleri yer almaktadir. Hava Giyinenler mezhebi Beyaz Giyinenleri n bu kitabini apokrif (gayr-i sahih) saymakta ve onu kabul etmemektedir. Onlar Caynistlerin bütün kitaplarinin Hint filozofu Sankara tarafindan yok edildigini Iddi a etmektedirler. Kaybolan kitaplarin yerine büyük üstadlarindan dört kisilik bir grubun meydana getirdigi bir eseri koymaktadirlar. Bu kitap Caynistlerin kainat tasavvur larini felsefelerini ahlak ve Ibadet hakkindaki görüslerini ihtiva etmektedir. Bu kita plarin sayisiz tefsirleri olmustur. Bu iki mezhebin sahih kabul ettikleri kitapl ardan baska pek çok Ilahiyat hikaye ve ahlak kitaplari da bulunmaktadir. [103] 3- Ahlaki PrensiplerKurtulus ve Hidayet Doktrini Caynist ahlak prensibi Mahaviraya dayandirilan kutsal metinlerde yer almaktadir. Ahlaki kurafiar rahip olmayanlarda bile oldukça serttir. Bu kurallar su bes esastan iba rettir Öldürmemek yalan söylememek hiçbir sekilde çalmamak mümkün oldugu kadar cinsi müna n kaçinmak asgari bir mal ile yetinmesini bilmek. Zühde götüren diger hususlar Ise daha ziyade rahip ve rahibeler içindir. Bunlarin çogunlugu manastirlarda yasamaktadir. Kendi inançlarini yayma çabasi göstermeyen Caynistler dürüstlüge ve sade bir hayat yasamaya büyük özen göstermektedir. Caynizmin gaye ve hedefi ruhu dogumla ölüm arasinda cereyan ede n bagdan karmadan kurtarmak ve nirvanaya ulastirmaktir. Ancak bütün ruhlar bu hedef e ulasamaz dogumla ölüm çemberinde ebediyen döner durur. Bunun yaninda özel kabiliyete sa hip ruhlar sayisiz vücutlarin sonunda nirvananin sükunetine girebilir. Bunu gerçeklest irebilmeleri için karma maddesinin ruha nüfuz etmesini önlemeleri ruhtaki mevcut karm ayi imha etmeleri gerekir. Karmaya karsi kendini koruma yukarida bahsedilen bes yasaga uymakla olabilir. Bu bes yasaga uymak siki bir disiplin güçlüklere sabir n efsin öldürülmesi tahsil ve murakebe ile saglanir. Kisacasi siki bir züht hayatina gire nler dünyayi tamamiyla terkedebilen rahip ve rahibeler ruh göçünden kurtulup nirvanay a ulasabileceklerini ümit edebilirler. Caynistlere göre bu dine uyanlar ölümsüz ve ebedidirler. Bu alemin kurucusu yoktur. Alem ebe ir ve yaratilmamistir. Onun cennetleri ve cehennemleri vardir. Cennetler tanrila rin yeridir. Cehennemler Tirtankaralar ve kurtulusa ulasmis hayat cevherlerinin bulundugu alemin en üst bölümüne göre çok asagidadirlar. Tekrar bu dünyaya gelme zahmetinden tulmus olanlar gökler alemi üzerinde bir baska alemde bulunurlar. Ortada üstteki cennetl er ile alttaki cehennemleri ayiran insanlar hayvanlar gibi varliklarin meskun ol duklari bölge yeralir. Canli varliKlar sahip olduklari duygulara göre siniflandiril ir. [104] 4- Ayin ve Ibadet Caynistler güzel mabetler insa etmislerdir. Caynist cemaatin idaresi rahip ve rah ibelerin elindedir. Önceleri gezici zahitler olarak yasayan rahipler daha sonra m anastirlara yerlesmislerdir. Kutsal yazilan okuyarak ruh ve bedenlerini terbiye ederek vakitlerini geçirirler. Rahipler gibi halk da günlük belirli ibadetleri yerine getirir. Ibadet esnasinda Tirtankaralarla ilgili ilahiler söyler tefekkür eder tövbede b ulunur belirli hareketleri yerine getirir hiçbir canli varligi incitmemeye gayre t ederler. Bunun için nebati gidalarla beslenir sarhos edici içkiler kullanmazlar. Bütün hayvanlarin tedavi edildigi hastahaneler vardir. Dindar Caynistler açliktan ölmeye büyük önem verirler. Semada pek çok tanrinin bulunduguna fakat onlarin da ruh göçüne mahkum olduguna insanlar a kurtulus yolunda yardimlari olamiyacagina inanirlar. Bununla beraber Caynist m abetlerde bulunan-heykeller takdis edilir. Önlerinde ilahiler söylenir. Onlara meyve v e sebzeler sunulur. Önlerine lambalar ve tütsüler konur putlari yikanir yaglanir ve çiçek lerle süslenir. Tirtankaralarin yasadiklari kabul edilen yerler ziyaret edilir düny evi istekleri için onlara ve tanrilara duada bulunulur. Bazi Caynistler Hindu tanril arina bile dua ederler. Mabetlerinde-ki ibadetler rahipler tarafindan degil ha lk tarafindan idare edilir. Hin-duizmin din adami olan Brahmanlar ücretle Caynis t mabetlerde çalistirilir. [105] G- SIHIZM 1- Nanakin Hayati Sihizm Hindistandaki bazi gelismeler sonucu XVI. Yüzyilda ortaya duizm karisimi bir dini harekettir. Kurucusu Nanaktir (1469-1539). siyasi hayatinda önemli bir yer tutan bu dini hareketin 8-9 milyon -hizmin Hindistana bagli milli bir dini hareket olmakla beraber lerinde üyeleri bulunmaktadir. çikmis Islam ve Hin Günümüzde Hint dini ve mensubu vardir. Si dünyanin çesitli yer Orta Çag boyunca Hindistanin dini siyasi ve içtimai durumu Hindular arasinda hosnutsuzlu klara yol açmisti. Bu hosnutsuzlar grubu gayelerinin gerçeklesmesini Hindistanda eksik olmayan dini re-formatörlerden bekliyorlardi reformcularin ortaya arttiklari fikirlere ilgi gösteriyorlardi. Yüzyillardan beri devam eden tektanri inanci yönündeki gelismeler Islamin Hint yarimadasinda görülmesiyle daha da hizlanmisti. Hindui zmdeki Mutlak Varlik ve onun birliginin politeizm içinde kaybolmasi karsisinda Islamin Allah inancindaki açiklik ve berraklik Hintlileri cezbetmeye baslamisti. Bunun yaninda hak ve adalet ölçüsüne dayanan kast ayrimini reddeden insanlararasinda esitl igi esas alan takvadan baska üstünlük tanimayan sultan ile köle arasinda fark görmeyen Islamin cihansümul esprisi Hindularin gönüllerinde ihtilale sebep olmustu. Bir kismi bu dine baglanmis bir kismi da kendi kültürlerinden kopamayarak Hindu izm ile Islami uzlastirmaya çalismisti. Dini reform konusunda XV. Yüzyilin ikinci ya risinda kendini kabul ettiren ilk büyük isim Kabir/Kebir (M.S. 1435-1518) olmustur . Kabir (Kebir) Hinduizmin bazi önemli kavram ve düsüncelerini muhafaza etmekle berab er bir tek Tanri inancini yerlestirmeye çalismisti. Kabirden sonra aslin da Müslüman bir hükümdar olan Ekber (1542-1605) dini olmaktan daha çok felsefi bir monote zm içinde Hiristiyanlik ve Yahudilik de dahil Hindistanda bulunan bütün dinleri uzlas tirmayi denemisti. Fakat bu denemelerin en ilgi çekicisi ve kalicisi Kebirin açtig i yolda yürüyen onu sistemlestirerek bugünkü SihiznVin ortaya çikmasini saglayan Nanak mkiydI. Nanak M.S. 1469 yilinda simdi Nankana Sahib adini tasiyan Lahorun güneybatisin a 60 km. mesafede bulunan Talvandi Köyünde dogmustur. Nanakin çocuklugu ve yetiskinl ik çagi bu köyde geçmistir. O bu köyü terketmeden önce evlenmis ve iki oglu olmustur. Faki r olmasina ragmen o yüksek sayilabilecek bir kasta mensup ailenin ve Hindu bir çevr enin çocugudur. Nanak henüz genç iken Talvandi Köyünü (Nankana Sahib) ter-kedip Sultanpur sehrine gitti orada Müslüman bir idarecinin hizmetine girdi ve senelerce bu görevini sürdürdü . Bos zaman larinda da ormana çekilip düsüncelere daldi. Rivayete göre bu zahidane gezilerinin birinde kendisine Yaratici korku ve düsmanliktan beri dogmamis zati ile kaim yüce bir Tan rinin bulundugu seklinde vazetme görevi verildi. Bunun üzerine Nanak 1500 yilina dogru vazifesini ve Sultanpuru ter-kedip bir tek ve gerçek olan tannsi hakki ndaki düsüncelerini yaymaya çalisti. Bu konudaki vaazlariyle söhrete kavusan Nanak kutsa l yerleri ziyaret etti ve muhtelif din mensuplariyla tartismalara giristi. Bu si rada bir zengin tarafindan serefine Ravi Nehri kiyisinda kurulan Kar-tapur Köyüne ye rlesti ve hayatinin son on yilini burada geçirdi. Bu köyde yeni inancini yaymaya bas ladi. 1539 yilinda 70 yasinda ikenbu köyde öldü. Geride iki ogul ve çok sayida Sih (sa kirt) birakti. [106] 2- Sihizmin Dogusu Islamin Hindistana girmesinden sonra Islam ile Hinduizm arasinda bir uzlasma z emini arama çalismalari baslamistir. Nanakinki bunlarin en dikkat çekicisidir. Islami f ikirlerden istifade eden Nanak önceleri bir din kurma iddiasinda bulunmamistir. O Hinduizmin örf adet ve kültürünü tasfiye etmek politeizmi putçulugu ve kast sistemini rtadan kaldirip Islam ile Hinduizm arasinda orta bir yo bulmak istemistir. Önce siya si olarak baslayan bu hareket daha sonra dini bir veçheye kavusmustur. Islam mutasavvif larinin etkisinde kalan Nanak Kuzey Hindistanda vaazlarda bulunmus ve sinkreti st (uzlastirmaci) Sih hareketini ortaya çikarmistir. O Islamin bir tek Tanri ve on un sifatlari gibi bazi hususlarini benimsemistir. Ona göre Tanri tektir ebedidir görünmez sözle anlatilmaz heryerde hazir ve nazirdir. Bunun yaninda o hint felsefes inden gelen Maya ve Nirvana tasavvurlarini benimsemis tenasüh fikrini kabul et mis fakat avataralara inanmayi reddetmistir. Tanrinin birligi ibadette ilahi adin tekrar tekrar zikredilmesi çesitli kastlardan insanlarin esitligi putlara tapinmanin kötülügü kardesçe sevginin önemi ve rehber olarak guruya ihtiyaç bulundugu seklinde özetlenen bu dini anlayis Nanak tarafindan herkese uygun bir sekilde sunulmus ve hayat nizami olarak sistemlestirilmistir. [107] 3- Nanaktan Sonraki Durum Nanak ölmeden önce en sadik tilmizlerinden Angadi Sihlerin gurusu (rehber havari) olarak kendine halef tayin etti. Nanakin ölümünden sonra halefleri arasinda Nanakin telkin ettigi tenasüh inanci geregi onun ruhunun sirasiyla kendini takip eden g uruya geçecegi fikri ortaya çikti. Bunun için gurularin hepsi Nanakin yeni tezahürü ola rak görüldü. Iki yüzyila yakin bir süre cemaat bir seri guru tarafindan idare edildi. Bu silsile X. Guru Govind Singhin 1708de ölümüyle sona erdi. Bu gurularin tilmizleri önce Nanakpanthiler (Nanak taraftarlari) olarak adlandir ilmis ve bir müddet sonra Sih (Sanskritçe çirak veya tilmiz) adini almistir. Sahip ol duklari sistem de Batililarca Sihizm olarak adlandirila gelmistir (Kendileri Gu rmat kelimesini kullanirlar). Nanakin 1539da ölümünden sonra yerine 2. guru olarak Angad geçti. Nanakin oglu Sri Ch anda uyanlar Udasis cemaatini olusturdu. Bunlar sakal sarik gibi hususlari yer ine getirmemekle digerlerinden ayrildilarsa da yine Sih olarak kaldi. 1552ye ka dar guruluga devam eden Angad Nanakin siirlerini topladi. Pencapta kullanilan Gurmukhi kutsal metni Angada dayandirildi. Sihler arasinda birligi ve beraberl igi saglayan 3. guru Amar Das (Ö. 1574) oldu. O kendisini ziyaret edenlerin sakirt lerle birlikte yemek yemesinde israr etti. Öte yandan dogum ve evlilik adetlerinde S Ihlerin kendilerine mahsus törenler yapmalarini sagladi. Ondan sonra damadi Ram Da s (Ö. 1581) misyoner faaliyetleriyle taraftar kazanma yolunu benimsedi ve 4. guru olarak kisa bir süre görev yapti. Cemaat ve inanç bakimindan en önemli gelisme Ram Dasi n en küçük oglu 5. guru Arjunun zamaninda oldu. Arjun Amritsarda Altin Mabedi (Har imandir) yapim isini sona erdirdi. Bu mabedin yapimina Ekber Sahin verdigi araz i üzerinde Ram Das zamaninda baslanmisti. Yaninda havuz bulunan bu mabed Sihler içi n çok kutsaldi ve merkezi öneme sahipti ziyaret ediliyordu. Yine Arjun zamaninda Sihl erin kutsal kitabi olan Adi Granth biraraya getirildi bu kitapta Sihle-rin dini i nanç ve ahlaki kurallari ortaya konuldu. Arjun etkili bir hitabete de sahipti. Ancak E kber zamanindakinin aksine oglu Cihangir devrinde Arjun hükümdara isyan eden oglu Hüs rev yanlisi oldugu gerekçesiyle yakalandi ve cezalandirildi. Hargobind (Ö. 1664) babasi Arjunun 1606da ölmesi üzerine 6. guru olarak Sihlerin basina geçti. Onun zama ninda bu topluluk Cihangir ve daha sonra oglu Sah Cihana karsi askeri teskilatla nma yoluna gitti. Ancak düzlük yerlerde onun askeri gücü Mogollarinkine denk degildi. Bu s ebeple Himalaya eteklerindeki KIratpura çekildi. O ve 7. Guru Har Rai (Ö. 1661) ken dilerine bagli Sihlerden zaman zaman ayri bulunmak zorunda kaldi. 8. Guru Hari K ishen amcasi Tegh Bahaduru (Ö. 1675) 9. Guru olarak tayin edip öldü. T. Bahadur hal ktan büyük destek alarak Pencabda ayak diredi. Sonunda yakalandi ve Delhide cezal andirildi. Onun oglu Go-bind 10. ve sonuncu Guru olarak Sihleri askeri bakimdan güçlendirdi. Gobindin baslica icraati taraftarlarini Khalsa (Halsa) denilen bir cemaat te skilati içinde siki sikiya kaynastirmasidir. Khalsaya girenler Pahul denilen bir takdis merasiminden geçmekte ve k ile baslayan su bes esasi yerine getirmektedir 1. Saç ve sakallarin kesilmemesi (kesh) 2. Tarak takilmasi (kangha) ve sarikla o nlarin intizaminin saglanmasi 3. Diz altinda baglanan kisa pantolon giyilmesi ( kach) 4. Sag bilek üzerine çelik bilezik takilmasi (kara) 5. Kama tasinmasi (kirpa n). Khalsaya pahu merasimiyle giren üyelere Sih adabi açiklanirdi ve onlar singh ( aslan) olurlardi. Khalsaya kabul edilenler siki bir disipline alistirilirlardi. Onlar alkollü içki kullanmaz sigara içmez Islami usulle kesilmis et yemezlerdi. Gobind le birlikte guru silsilesi sona erdi. O kendisine uyanlara artik Granthi guru edinmelerini söyledigi için Sihler kutsal kitaplarini Guru Granth diye de adlandird i. Arjun zamaninda Kutsal Metin belirlenmis olmasina ragmen Gobind Arjunun ve babasi Tegh Bahadurun ilahilerini de içine alan genisletmeler yaparak metne son sekl ini verdi. Bugün Gobinde nispet edilen dini ve felsefi yazilari içinde bulunduran Dasam Granth denilen ayri bir metnin bazi parçalari Sih ibadetinde ve diger bazi vesile lerle kullanilirsa da bu Adi Granthla bir tutulmaz. Adi Granth çogunlugu ilk besinci ve dokuzuncu guruya ait 6.000 ilahiyi içinde bulundurmaktadir. Bunlarin 2.000den fazlasi Arjuna aittir. Ilk düzenlemede agirlik Nanaktadir. Sihlerin günlük ibadetle rinde merkezi öneme sahip sabah duasi da Nanaka aittir. Adi Granthda gurularinkile r disinda Ferid (XIII. Yüzyil ) Nam Devir (1270-1350) Kabir (Kebir) (tah. 1440-1518) gibi Hindu ve Müslüman kaynakl ar özellikle bhaktalar ve safilerden alma ilahiler de bulunmaktadir. Gobindin tuttugu yol bazi sosyal problemleri de beraberinde getirdi. Çünkü mahalli Sih önderlerinden birçogu Ksatriya ve Vaisya gibi üst kastlardan olduklari için Hinduizml e bütün bütün baglarini koparmak istemiyorlardi. Böylece yeni cemaatte güç çogunlugu çiftçi asan Jatlara geçti. Bu Khalsa ile baglantisini sürdürmekle beraber yeni cemaatin bes t emel alametini kabul etmeyenlerin durumu iki grup ortaya çikardi 1. Kesadhariler (tra s olmayan Sinler) 2. Sahajdhariler (inancin bütün gereklerini yerine getirmek için vaki t isteyenler). Dini kökleri Sri Chanda dayanan Udasis cemaati de bu ikinci grup içind e yer almaktaydi. Gurdvara denilen mabedlerin idaresi uzun süre bunlarin elinde kal misti. Sih askeri hakimiyeti Ranjit Singhin (1780-1830) zamaninda Pencap milli güçlerine dayan arak kurulmussa da bu Sih kralligi Britan-yalilarla iki harp sonunda yikildi ve ortadan kalkti (1849). Bununla beraber Ranjit Singhin devrinde Sinlerin itibar kazanmasi sonucu Khalsaya girmeseler de büyük sayida Hindu kitlesi Sihlere katild i. Bunlar bir veya iki erkek çocuklarini Kesadhari olarak yetistirdiler. Kesmird e önceleri bunlar kuvvetli idiler. XIX. Yüzyilin ikinci yarisinda Arya Samaj ve Hiristiyan misyoner faaliyetleriyle müc adele gayesiyle ve Britanyali isgalcilere karsi SI-hizmin itibarini güçlendirmek için reform hareketleri baslatildi. Khal-sanin destekledigi okullardaki egitim-ögreti mi gelistirmek için düzenlenen SIgnh Sabha teskilati bunun örnegidir. Böyle faaliyetler Hinduizme geri dönüsü engelledigi gibi onlardan yeni katilmalara da firsat verdi. Ud asis cemaatinin kontrolündeki mabetlerin bu yari Hindu çevreden alinmasi Akali Dal in 1920lerde kurulmasindan sonra onlarin askeri politikalari sayesinde basarildi . 1947de Hindistanin bagimsizligi üzerine Akaliler ve digerleri Pencapta ayri b ir Sih eyaleti Istediler. Sonunda Hint Devleti bunu kabul etti. XX. Yüzyilda Sahajdhari Sihleriyle ilgili kayda deger bir gelisme Kesadhariler arasinda ayri bir Khalsa hüviyeti olusmasi sonucu Hinduizm tarafindan yutulmaya baslamalar idir. Bu yüzden Gobindin reformunun yerinde olup olmadigi gündeme gelmistir. Gobind e uyanlar o Khalsaya girenlere Singh (aslan) lakabini vermis ve Singhizmi olu sturmuslardir. Böylece Sihizm ile Singhizm arasinda bir ayrim yapilmaya baslanmist ir. Bununla beraber Sihizmin ilahiyati pek degismemis tek Tanri ve tenasüh inançlar i devam etmistir. [108] 4- Sihlerin Inançlari Ayinleri ve Ibadetleri Sihler bir tek Tanriya ve Adi-Granth adli kutsal kitaba bir kimsenin fiillerin in gelecek hayattaki haline tesir edecegine (karma) ve ruh göçüne (tenasüh) inanirlar. Sihlerin ibadeti basit ve sadedir. Dini ve içtimai faaliyetlerinin merkezi Amritsard aki Altin Mabeddir (Harimandir). Altin Mabedin havuzunda ibadet kasdiyla yikanirl ar. Mabette sembol olarak Adi-Granth ve bir kiliç bulunur. Seremonileri (ayin ve iba detleri) basit bir duadan bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amritsara ha c için gitmekten ibarettir. Dindar bir Sihin günlük ibadeti üç dini hüküm altinda toplanmaktadir 1- Adi Granthtan ve Guru Nanaka ait pasajlardan ezber okunmasi 2- Ailevi bir vecibe olarak her sabah toplanip Adi-Granthtan herhangi bir yerin ok unmasi 3- Tapinaga (gurdvvara) ibadet için gidilmesi. Sihizmin inanç ve ibadet usullerinde mezhepler arasinda bazi farklar vardir. Hindu lardan tamamen ayri farkli bir cemaat teskil eden Sihler dogum ve evlenmelerde Hindu ayinlerine riayet etmez brah-mana ihtiyaç duymaz ve Vedalara basvurmazlar. K ast yapisina dikkat etmeden evlenirler. Evlenmelerde Adi-Granthdan metinler oku nur. Sihler Hindular gibi ölülerini yakar fakat geride kalan dul kadinlarini yakmazlar dul kadin ve erkeklerin evlenmelerine izin verirler. Inege saygi inancini deva m ettirirler fakat genelde et yemekle Hindulardan ayrilirlar. Sihler sigara ve sarap içmezler (simdi bu konuda oldukça müsamahakardirlar). Trasli ve trassiz olmak üzere de ikiye ayrilirlar. Nanaka tabi olup Khalsaya dahil olmayan lar saç ve sakallarini tras eder Khalsaya dahil olanlar uzatirlar. Ölüm cezasi hem en hemen hiç uygulanmaz. Sahislara karsi islenen cinayetler para ile karsilanir. Sihler talim ve terbiyeye önem verirler. Çocuklarini çocukluk çagindan itibaren sikinti li yorucu bir hayata alistirirlar. Onlar Hindistanin en Iyi at binicileri ve as kerleridir. Bundan dolayi bugün Hindistanin koruma ve güvenlik görevlilerinin çogunlugu nu Sihler olusturur. Askerlik yaninda ziraata da önem verirler. Fabrika sahibidirl er Hindin meshur iyi kalite yünfü kumaslarini ve atesli silahlarini bunlar imal ed erler. Bugün Hindistanda 10 milyon civarinda Sih vardir. Sayilarinin azligina ragmen ask erlik tasimacilik siyaset spor egitim ve ekonomi alanlarinda söz sahibidirler. Hindularla inanç ayriligi yüzünden aralarinda zaman zaman tartismalar olmaktadir. [1 09] H- ZERDÜSTİLIK Iran dinleri içerisinde tek Tanri inanisina yer vermesi bakimindan en dikkat çekic isi Zerdüstiliktir. Bu din adini kurucusundan alir. Kurucusu Zerdüsttür. Bu dine daya ndigi tek tanri Ahura-Mazdaha nisbeten Mazdeizm de denilir. Batida Zerdüstilik Zoroastrisme olarak adlandirilmaktadir. [110] 1- Zerdüstün Hayati Zerdüst kelimesi (Zoroaster) Zarathustranin Yunanca karsiligidir (Zarath güzel d ogru üstra develer demektir. Güzel develere sahip olan anlamini ifade eder. Halk d ilinde Zerdüst yasayan yildiz olarak nitelendirilir). Zerdüstün dogumu M.Ö. 570 olarak tahmin edilmektedir. Zerdüst Iran dinleri üzerinde önemli bir etki birakmistir. Tekt anrili bir inanç telkih ettigi için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulundugu gibi ona bir hakim veya saman olarak bakanlar da vardir. Gathalar diye adlandiri lan kutsal metinler ona dayandirilir. Zerdüstiler ise söyle inanmaktadir Zerdüst bir peygamberdir. Onun soyu ilk insana dayanmaktadir. Babasinin adi Puru sesb anasinin adi Dogduyedir. O soylu ve mütevazi bir ailenin çocugudur. Azerbayc anda dogmustur. Otuz yasinda ona peygamberlik görevi verilmistir. Taraftarlariyle Aivitak suyu kenarinda halvete çekilmistir. Halvete çekildiginin 45. gününde Ürdi Behist ayinda bir gece sabaha karsi miraca çikmis ve ruhani yükselmenin sonuna varmisti r. Vohumenah (Behmen) denilen melek gelmis herseyden elini çekmesini ona tenbih e tmis ve onu cennete götürmüstür. Ona orada feristehler (melekler) hürmet etmistir. Zerdüst sonra tanri Ahura Mazdahin huzuruna çikmis ve HAyir Dininin hükümlerini ögrenmistir . Tanri ona yildizlarin ve gezegenlerin hareketinden haber vermis cennet ve ce hennemi göstermis herseyin ilmini ögretmistir. Melekler sonra Zerdüstin gögsünü yarmis içindekileri çikarip temizlemis ve yerine koymustur. Bundan sonra Ahura Mazdah onu insanlari Hayir Dinine davet etmekle görevlendirmistir. Zerdüst miraç yolculugunda n sonra maddi aleme kendisine verilen kutsal kitap Avesta ile dönmüs ve getirdikler ini teblige baslamistir. Zerdüst Yüce Tanri olarak telkin ettigi Ahura Mazdah ile yakin irtibati bulundugunu ilan etmistir. Ona göre alemde mücadele eden Iyilik ve Kötülük diye adlandirilan iki asli ru ilkine Spenta Mainyu ikincisine Angra Mainyu denilir) vardir. Ahtfra Mazdah in bu iki ruhla alakasini bugün pek iyi bilemesek de o iyilikle beraberdir. Insa noglu bu iki ruh arasindan birini seçmeye mecburdur ve bu seçimi onun kaderini etkil eyecektir. Zerdüstün ölümünden sonra insanlar onun karsi çiktigi Mitra Anahita gibi tanrilara tekrar tapinmaya basladi. [111] 2- Gathalar-Avesta Zerdüstten sonra yine çoktanrili inançlar yayilmissa da ona nis-bet edilen kutsal Gat halar Iranda etkisini sürdürmüstür. Gathalarin temel konusu Tanndir ve Ahura Mazdah olarak isimlendirilmistir. Avesta Eski Iranin ve bugün Hindistanda yasayan Iran asilli Parsilerin kutsal kit abidir. Dili Pehlevidir (Eski Farsça). Avesta (hikmet bilgi anlaminda) üç bölümden olusma ktadir 1- Yesna Dini törenlerde okunan ilahilerdir. Zerdüstün Gatha-lari bu bölümdedir. Gathalar estanin eski metinleri ve kisimlaridir. Gathalar Zerdüstün sözleri sayilir ve hususi bir saygi görür. Pehlevi dilinde Gatahnin her siirine Gas denir. Gatahlarin tamamin in 17 fasil 338 kita 896 misra ve 5560 kelimeden ibaret oldugu belirtilir. Ave s-tadaki Gatahlar Esnud Gat Ustud Gat Spentmed Gat Vonu Hister Gat ve Vehis tvet Gat olmak üzere bes tanedir. 2- Yest Yest Yesna kelime ailesindendir. Ögmek yalvarmak anlamina gelmektedir. Yest Tanriyi ögme iyi güçlere ve meleklere (feristeh) yakaristir. Bu bölümde çesitli t anrilara yöneltilen ilahiler yeral-maktadir. Günümüzde yestler siir halinde degilse d e ölçülü sairane ve yüksek hayalleri ihtiva etmektedir. 3- Videvdat Seytanlara karsi kanun diye de adlandirilir seytanlara karsi t ilsimlar ve temizlenme kaideleri bu bölümde yer alir. 22 fasildir dini merasimlerde o kunmaz. Yeryüzünün yaratilisi iyilik ve kötülük yemin etmek vaadini tutmak ahdini b ozmak temizlik yikanmak esaslari da Videmdatta belirtilir. Avestanin büyük bir kisminin dili pek güç anlasilir. Avesta Sapur II (309-380) zamanin da biraraya getirilmistir. [112] 3- Zerdüstün Getirdigi Dini Prensipler Zerdüst Eski Irana tevhid. inancini getirmistir. Onun getirdigi din tektanriya dayanmaktadir. Ondan önce Iranlilar bir kisim tanrilara tapinmakta ve rahiplerin hazirladigi uyusturucu bir kutsal içkiyi içmekle uygulanan Haoma kültünü devam ettirmektey diler (Haoma bütün alemi sivi sekilde doldurduguna inanilan hayat tanrisi idi). Zerdüst insanlari düzeltmek ve dünyayi kurtarmak üzere faaliyete geçtigi zaman Ahura Mazd aha ibadet feristehlere (meleklere) hürmet kötü güçlere (seytanlar gibi) lanet ve iyili kte yaris gibi konulari ögretisinin temeli yapmistir. Zerdüst daha sonralari Ormazd sekline dönüsmüs ve Islam kaynaklarinda da Hürmüz olarak ye lmis olan Ahura Mazdaha ibadeti telkin etti. Ahura Mazdah (Hakim Rab anlaminda) Daryus (tahminen M.Ö. 500ler) ve takipçileri tarafindan Bati Asyaya getirilen ve b irkaç yüzyil içinde Turfandan Habesistana Indus nehrinden Ege Denizine kadar yayila n bir Yüce Tanriydi. O alemin tanrisi Idi. Alemin gayesi yalanin kötülügün hakikat tarafi dan yenilmesidir. Alemdeki maddi ve manevi nizami yaratan tabiat kanunlarini koyan A hura Mazdahdir. Ahura Mazdah yetkin güçlü ezeli ve ebedi herseyi gören bilen herseyi v areden bir Iyilik Tanrisidir. Kötülük ve düsman Angra Menyudur. Islam kültüründe bu güce men denilmistir ve o kötülügün kaynagi sayilmistir. Ahura Mazdah önce manevi bir varlik olarak kabul edilirken sonralari Zerdüstten önce ol dugu gibi onun nuru atesin ihtiva ettigi yaratilmamis bir isik olarak düsünülmüs ve böyle ce ates kültü gelistirilmistir (Mecusilik). Ahura Mazdahin yaninda alti bas melek bulu nmaktadir. Bunlara Amesa Spentalar (Kutsal Ölümsüzler) denilmektedir. Bunlar Iyi Akil Adalet (veya Hakikat) Ilahi Irade Ülkesi Tevazu (veya Dindarlik) Mükemmeliyet ve Ölümsüz seklinde Ahura Mazdahin sifatlari çesitli veçheleri ve fonksiyonlari olarak telakki edilmektedir. Zerdüste göre bir tarafta sagduyu iyilik ve aydinliktan olusan Asa (Alem Nizami) ötek i tarafta da suç köttilük ve karanligi içinde bulunduran Drug (yalan anarsi fesat) vardir. Insanin iyilik tarafini seçmesi gerekir. Insanin bu seçimi öteki dünyada sonuç ve recektir. Zerdüstün ölümden sonraki muhakeme ile ilgili telkinleri vardir. Ahura Mazdaha inanan larin ruhu ölümden sonra dördüncü gün muhakeme edilmektedir. O önce Çinvat Köprüsünden geç rü bu alemden ötekine götürmektedir. Dinsiz bu köprüden geçemeyip cehenneme düsmektedir. Di kimse ise geçmekte ve cennete ulasmaktadir (ona alti Amesa Spentaya sonradan kat ilan Itaat yo gösterir). Çinvat Köprüsünün ortasi kiliç yüzü gibi olmakta ve dinsiz cehen düsmekte ancak iyi insanin ruhu geçerken genis tarafi dönmekte ve o da geçme imkani bulma ktadir. Zerdüst gelecek bir alemsümul muhakemeden de bahsetmistir. Kendinden üç bin yil sonra Eh rimenin gücü zeval bulacak ve hakikat-adalet ülkesi kurulacaktir. Böylece itaat ruhu zafe re ulasacaktir. Muhakeme ates ve erimis maden ile olacaktir. Bütün bu isler Saosya nt denilen kurtaricinin dogmasiyla gerçeklesecektir. O Kansava Gölünde yikanan bir ba kirenin o gölde bulunan Zerdüstün tohumuyla gebe kalmasi sonucu dogacaktir. Böylece ölüler in dirilmesi baslayacaktir. Ilk insan Gayomartin kemikleri hayat kazanacak bütün Ölüle r tekrar vücutlarina kavusacak ve bir yerde toplanacaktir. Iyiler kötüler ayrilacak iyiler cennete kötüler cehenneme gidecektir. Cehennemde üç gün kalinacak sonra bütün yarat ar ates irmagindan geçecek ates kötüleri temizleyecek ve seytanlarla bütünlesenler hariç h erkes Ahura Mazdahin Ülkesine girecektir. Zerdüstten önce deva denilen ve Ehrimenin avanesi olan seytanlara onlari yatis tirmak üzere kurban kesilirdi. Onlarin kurbanlardan çikan bugu ile beslendiklerine i nanilirdi. Böylece onlara ibadet edilmis olurdu. Zerdüstün kurban kesimi ile mücadelesi bu sebebe dayaniyordu. Zerdüst sigir eti yemeyi de yasakladi {Hindistanda da bu yasak vardir. Islam ile Yahudilikte ise domuz eti yemek yasaklanmistir). Günah insani kötü güçlerin esiri kilar fazilet iyiligin nihai galebesine yardim eder. Zer kte dogru yasama ahlaki emirlere uyma esastir. Ahlaki emirler iyi düsünce iyi söz iyi isdiye özetlenir. Fakirlere cömert davranma yabancilara misafirperverlik bütün lekelerde n uzak kalma topragi sürme sigirlara bakrria sikici seyleri imha da faziletli is lerden sayilir. Temiz hayvanlari özellikle köpekleri öldürme büyük günahtir. Zina yasaktir. Bazi cinsi konular ve ölü bedenine temas kirlenmeye yol açar Özel ayinler gerektirir. [113 4- Zerdüstten Sonraki Dini Hayat ve Mecusilik Zerdüst ölümden sonra ahlaki emirlere göre ceza veya mükafattan bahseden ilk dini lider ak nitelendirilir. Onun iyilik ve kötülük prensibi insan iradesine dayanir. Böylece Ahu ra Mazdaha tapinmayi irade ve ameli esas alan Mazdeizm insanin aktifligine da yanan bir dindir. Zerdüstün telkinlerinin yayilmasi Iran kabileleri içinde gittikçe artmistir. Bu telkin ler diger inanç sekillerinden etkilenip degistigi kadar onlari etkileyip degisti rmistir. Bugün Eski Iran dini elemanlarinin hangisinin Zerdüst öncesi veya sonrasina ait oldugu hangisini Zerdüstün getirdigi konusunda büyük bir güçlük içindeyiz. Bununla beraber rdüst sonrasi Iranda önemli bir kült haline gelen ve Islam kaynaklarinda o bölgenin inançla ini ifade için kullanilan ates kültünün {ates pe rest I i k) Zerdüstten önce de merkezi bir me sahip oldugunu biliyoruz. Bu kült eski Arilere dayanir. Zerdüstten sonra rahipler dini temizlik idealini atesle sembollendirdiler. Avesta da bu rahipler ates yakan seklinde nitelendirilir. Sasaniler devrinde hükümdarin saray inda milli birligin sembolü olarak kutsal bir ates gelenegi vardir.[114] Müslümanlarin I ranlilari atese tapicilar seklinde nitelendirdiklerinde ates kültü Iran dini yapisi nin en göze çarpan özelligini teskil etmekteydi. Eski ates tapinaklarinin yikintilari nin incelenisi sonucu bir salon halindeki ates hücresinin gün isiginin sizmasindan korunmus bir sekilde yapilmis oldugu görülmüstür. Bu hücredeki kutsal atese insan eli degm ezdi nefesle kirletilemezdi. Masa ve kürekle atesi besleyen rahipler ellerine e ldiven giyer agizlarini örterler günümüzdeki operatörlere benzer bir kiyafet tasirlar di. Kutsal hücredeki ates ayinle temizlenmis odunlarla beslenir bu hücreden evlere a linan ates artik söndürülmezdi. Zerdüst Dogu Iranda yasamisti. Zerdüstilik {Mazdeizm) Batiya dogru yayilirken Ragh a {Tahran yakininda) bu dinin merkezi olmustu. Ancak Zerdüstün telkinlerinden de uz aklasilmaya baslanmisti. Kabile dinlerine ait Yazatalar da tanri edinilmisti. B unun yaninda zamanlarin sonunda Zerdüstün ikinci defa yeniden gelecegi fikri ortaya atildi. Onunla ilgili çesitli efsaneler yayildi. Raghada Zerdüstilik bir Med rahip sinifinca yürütülüyordu. Bunlara Mecusi (Maciler) deniliyordu. Mecusiler aslinda Zervanistti. Zervan (Zurvan) zaman tanrisi olarak kabul ediliyo rdu. Mecusiler zaman ve alemin devreleri konusunda oldukça zengin bilgilere sahipti. Zer düstilik ile Zervanizm arasinda bir sentez kurmuslardi. Ahamenidler {M.Ö. 550331) Ahura Mazdaha tapinmak Zerdüste yer vermekle beraber Eski Iran tanrilari Mitra ile Anahitaya da tapiniyorlar kanli kurban sunuyorl ardi. Böylece Zerdüstün yasakladigi seyleri yapiyorlardi. Partlar (M.Ö. II. Yüzyil-M.S. III. Yüzyil) Zervanist idi. Zervan (Zurvan) Ohrmazd (Ah ura Mazdanin Pehlevicesi Islam kaynaklarinda Hürmüz) ve Ehrimenin (Zerdüst Gathalarda Angra Mainyu diyor) yaraticisi olarak kabul ediliyordu. Bu devirde bir üçleme mevcu ttu. Bu üçlemeye Zervan Ohrmazd ve Mitra (Mihr) girmekte idi. Ehrimen bu üçlemenin kar sisinda yer aliyordu. Mitra kurtarici olarak görülüyordu. Boga kurbani kültte önemli bir yere sahipti (Partlarda ayrica Man-deizm ve Maniheizm seklinde iki din daha va rdi). Sasaniler devrinde (226-650) çesitli Iran dinleri birbiriyle mücadele halindeydi. Zerva nist Mecusilik Maniheizm ve Mitraizm bunlardandi. I. Behram Maniheizmi yasakladı Sasanilerin mahalli kabilelerinde eski Fars gelenegini yürüten ates kültü rahipleri berb tlara karsi Mecusi gelenegi rahipleri mobaflar üstünlük kazandi. Kendilerine mahsus Zerva nist gelenek içinde Zerdüstiligi yasatan Mecusiler oldugundan bu din böylece Sasani Imparato lugunun devlet dini oldu (Erdesir zamaninda). Ancak bu saf bir Zerdüstilik degil Ze rvanizmin bir hayli elemaniyla karistirilmis ve benligini kaybetmis bir bakiye i di. Sapur II zamaninda Avesta yazdirildi. Bununla beraber bu gelismeler Zerdüstil igi kati ayincilik ve sekilcilige düsürüp yayilmasini durdurdu. Zervanizm zaman gök ve k aderin her seyi kontrolü altinda tuttugu insanin takdir edilen karsisinda bütün bütün güçsüz dugu telkiniyle Islam dünyasinda daha sonra görülecek Cebriye durumuna düstü. Sasani Imparatorlugu Müslümanlar tarafindan ortadan kaldirilmakla beraber Mecusi gelenegi nin Mobatlari varliklarini korudu. Hatta XIX. Yüzyilda Pehlevi dilinde eski metinler düzenlendi. Ancak bu dinin mensuplari gittikçe azaldi. Iran Müslüman oldu ancak eski Iran gelenegi de tamamen ortadan kalkmadi. Bu toprakl arda ortaya çikan Islam mezheplerinde eski inançlarin izlerini bulmak mümkündür. Cebriyyede (Iranda kalanlara Ceber denildigi hatirlanmalidir) Sii Imam ve Mehdi-yi Muntaza r (Beklenen Mehdi) doktrinlerinde dervis geleneklerinde bu görülebilir. [115] 5- Parsilik ve Günümüzdeki Ates Kültü Parsi Iranli anlamina gelir. Özellikle Bombayda oturan Kuzeybati Hindistandaki Zer düsti topluluguna bu ad verilir. Parsiler 641de Müslümanlarin Irani fethetmeleri sonucu VIIL Yüzyildan itibaren Hindistana göç eden Iranlilardir. Iranda kalip inançlarini d evam ettirenlere CebeHer (Geberler) denir. Parsiler önce Kathiavardaki Diu sonra Gucarattaki Sencene daha sonra da simdi kaldiklari diger yerlerde ikamet ett iler. Onlarin kaldiklari önemli bir merkez Surat yakinindaki Nausaridir. Surat B atili tüccarlar için önem kazaninca Parsiler maddi refaha kavustular. Daha sonra ticaret m erkezi Bombaya geçince onlardan çogu buraya göç ettiler. XIX. yüzyilin ilk yarisinda Brita nya usulü ögrenim Bombaya girdiginde Parsiler hizla bu kültürü benimsediler. Böylece ticaret ve imalatta önemli bir durum kazandilar. Hindistanda yerlesen Parsiler bir Hindu kasti gibi teskilatlandilar. Onlarin büyük b ir kismi simdi ileri gelen tüccarlar endüstriciler ve bankerlerdir. Bundan dolayi Hindistana gelmelerinden bu yana ticaretle ugrasan bir topluluk olarak kendi in ançlarini da büyük bir muhafazakarlikla devam ettirmislerdir. Gerçi Müslümanlar daha sonra Hi distani da fethetmislerdi ancak Parsiler bu defa ne baska bir yere göç etmisler ne de Irana dönebilmistir. Onlar XV. Yüzyilda Iranda kalan Ceberlerle temas kurmus Pehlevi literatürünü getirtebilmislerdi. Böylece Sapur II zamaninda tertiplenen Avesta eski materyalle genisletilmis oldu. Ancak bu önce XVIII. Yüzyilda takvimden kaynaklan an bir mezhep ayriligina yol açti. Sonra XIX. yüzyildaki reform hareketi kendini göste rdi. Yeni arastirma ve incelemeler sonucu rahip zümresinin ayin tarzinin Avestaya uygun olmadiginin belirlenmesi üzerine bu yola gidilmisti. Bununla beraber bazi yo rumlarla eski gelenegi savunanlar da vardi. Reform tedrici olarak tuttu. Cemaatte bir yandan dünyevilesme öte yandan da mecazi açiklama yollariyla muhafazakarligi sorgulayan teösofik egilimler agirlik kazandi. Simdiki Parsilik kuvvetli monoteist karakterlidir. Merkezi ayine dayanan tanri semb olü atestir. Kültün tapinaklari vardir. Bu tapmaklara Parsi olmayanlar alinmaz. Günde bes defa atesin temizligini korumak için temizleme ayinleri yapilir. Bu ayinler rahipleri n nezaretinde yürütülür. Ayinlerde Avestadan ilahiler parçalar okunur. Sunu ve kurbanlara rilir. Ölüler sehirden uzak Dakhma denilen ölü kulelerine (sessizlik kuleleri) birakil ir. Bu kuleler necis sayilir. Kuleler 4-5 metre yüksekliginde silindirik yapila rdir. Terasinda çiplak ölüler sira halinde yatirilir. Yirtici kuslarin akbabalarin etl erini gagalamasi ve günesin kemikleri kurutmasi sonucu bu kemikler kulenin içinde d epolanir. Böylece topragin kirletiimedigine inanilir. Hindistandaki Parsi toplulukla ri bu dini gelenegi devam ettirirler. Onlar oturülmayan cin seytanin top oynadigi yerlere sessizlik kulesi derler. Halk Dakhmalardan korkar. Dakhmalahn özel hi zmetçileri vardir. Parsilikte ayrintili takdime veya kurbanlar bir sistem içinde yürütülür. Bu takdime ve kurba n sistemi eski Iran dini gelenegindeki Haoma veya benzeri Hint gelenegindeki Vedi k Somadan rahiplerce ilk sikmayla elde edilen aci bir bitkinin suyu olan ve yin e haoma diye adlandirilan sivinin takdimesi gibidir. Hayatini dogru sürdürme ahlak v e temizlik kurallarina bagli kalma asa diye adlandirilir (Vedik rta terimiyle esanlamli). Ahura Mazdahin Amesa Spentalari denilen alti sifati (veya melegi) arasindan biri Ardibehest seklinde Tanrinin kozmik yaratici düzenini ifade eder k i asa da bu düzenle ilgilidir. Ahlaki prensipler üç maddede Özetlenebilir 1. Iyi düsünce (h ) 2. Iyi söz (hukhta) 3. Iyi is (huvarsta). Iyilik yardima önem verilmesi bu toplulugun ögretim ve sosyal refahini artirmistir Caynistler gibi Parsiler de kast sisteminin disindan evlenmeme gibi bazi özellikler ini benimsemislerdir. Bununla beraber Avrupalilarla evlenenler vardir. Parsilerin az bir kismi diger dinlere dönmüs fakat çogunluk günümüze kadar varligini devam ettirebilm istir. Bugün sayilari Hindistanda birkaç yüz bin kadardir. 1772de Anguetil du Perron bir Parsi Avesta nüshasini Fransaya getirerek Avrupada eski Iran kültür din ve literatürüyle ilgili çalismalari baslatmistir. [116] I- SABİLIK 1- Genel Bilgi[117] Kuran-i Kerimde üç ayette[118] Sabiilerden bahsedilmektedir. Bu ayetlerden ikisinde Sabiiler Inananlar Yahudiler Hiristiyanlar ile ayetlerin digerinde de Inananlar Yahudiler Hiristiyanlar Mecusiler ve ortak kosanlar ile beraber zikredilmekt edir. Bunlardan ikisi birbirine yakin ifadeler tasimaktadir. Bakara Suresinin 62. ayeti söyledir Süphesiz inananlar Yahudilerden Hiristiyanlardan ve Sabiilerden Al laha ve Ahiret Gününe inanan ve iyi isler isleyenler için Rablerinden ecirler (karsil ik) vardir. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.[119] Kuranda adi geçe n Sabiileri Ehl-i Kitap dinleri arasinda saymak uygun olacaktir.[120] Kuranda sadece üç ayette kendilerinden bahsedilen bunun disinda inanç ve ibadetleri n tarihi gelisimleri hakkinda ne Kuranda ne de Hadislerde bir bilgi olan Sabiile rin kim oldugunu sabip olduklari dinlerin neleri içerdigini ortaya koymak günümijz içi n oldugu kadar bir Dinler Tarihi kitabi için de önemlidir. Bunun için Sabiilerin dini in anci olarak bilinen Sabiilik hakkinda bilgi verilecektir. Yapilan arastirmalar Sabil ikin mensubu az da olsa yasayan dinlerden oldugunu ortaya koymaktadir. Sabiiler günümüzde Irakta Firat ve Dicle irmaginin birlestigi bölge ile Iranin Iraka yakin kisminda Karun irmagi boylarinda yasamaktadir. Bunun yaninda Bagdat ve B asra gibi sehirlerde de daginik sekilde yasayan Sabiilere rastlanmaktadir. Ortadog unun erken dönemlerinde önemli bir dini inanç olarak yasamis oldugu anlasilan Sabitler in günümüzde sayisi oldukça azalmistir. Bugün Sabiilerin sayisi 20.000 civarinda tahmin edi lmekledir.[121] Kuranda isaret edilen Sabiilere Islam öncesinde Araplarin degisik anlam ve mana yükled ikleri anlasilmaktadir. Bazi Hadislerde Araplarin Hz. Muhammede ve ashabina sabii dedikleri nakledilmektedir. Bu isimlendirme sabii kelimesine yüklenen dönmek ortaya çikmak degismek meyletmek anlamlariyla irtibatlandirilmistir. Atala rinin sahip oldugu dini terkederek tevhid esasina dayanan bir dini savunmaktan dolayi Hz. Muhammede (sas)de dönmek meyletmek ve degismek anlaminda sabii d edikleri kaydedilmektedir.[122] Kuranda ve Hadislerde Sabiilerin yer almasi Kuranin vahyedil-digi dönemde dini b ir topluluk olarak Sabiilerin varoldugunu göstermektedir. Zaten Hicri ilk yüzyilda Sabiil er Müslümanlarin hakimiyeti altina girmis ve onlara zimmilik statüsü taninmistir. Bu statü alife Memun zamaninda (170-218 H./ 786-833 M.) olmus ve bu konuda degisik rivaye tler nakledilmistir. SabiilerIn dili Mandencedir. Bu dilde sabaa vaftiz olmak (boy abdesti almak) g ibi anlama gelmektedir. Bundan dolayi sabii kelimesinin dönmek ile iglili degil bu boy abdesti almak anlamina gelen sabaa kelimesiyle ilgili olacagi ileri sürülmekted ir. Sabiilik M.Ö. 2000li yillarin öncesine dayanan bir geçmise sahip oldugu tahminler aras indadir. Nasil dogdugu kim tarafindan kuruldugu veya yayildigi açik ve net olarak bilinmemektedir. (Bundan dolayi Sabiilik oldukça karisik ve karmasik bir dini yapiya sahiptir. Bir din kurucusu peygamberi yoktur). Birbirine zit gibi görünen birçok konu yu bira-rada bulundurmaktadir. Buna sebep Kutsal Kitaplarindaki bilgiler göster ilmektedir. Buna hem Sabii literatüründeki bilgiler hem de Sabiilerin gizli ve kapali toplum yapilari sebep olmaktadir.J3ünmüzde de Firat Dicle ve Karun nehirlerinin ken arindaki kasaba ve köylerde yasayan Sabiiler komsularindan ayri olarak yasamakta ve kapali toplum yapilarini korumaktadir. Bu durum da onlar hakkinda degisik görüs v e kanaatler olusmasina yolaçmaktadir. Sabiiiigin ilk defa nerede ve ne zaman ortaya çiktigina dair çesitli görüsler vardir. Bunl ardan Sabii kaynaklarindaki görüsler inançlarina dayanak yaptiklari için günümüz bakimindan tasimaktadir. Çünkü esas olan nasil inanilmasidir. Bu kaynaklara göre Sabiilik dinlerin i lk tipidir ve Hz.Adem ile birlikte ortaya çikmistir. Sabiiiigin Kutsal Kitabi Ginza da Adem için bir evlilik düzenlendigi onun egitildigi ve kendisine bir kadin bahse dildigi ve ailesinin çogaltildigi yeraimaktadir. Sabiilikte bir din kurucusu bir peygamber sözkonusu edilmemektedir. Sabiilere göre Sab iilik Isik Elçisince ilk insana ögretilmis ve ondan sonra nesilden nesile aktarilara k günümüze kadar ulasmistir. Ancak Hz. Yahya Sabiilikte önemli bir sahsiyet olarak kabul edilmekte dogrulugun peygamberi ve ilahi elçi olarak tanimlanmaktadir. Sabiiler Ya hyayi ilahi mesaji kendilerine getiren bir elçi bazi ibadetleri uygulayan ve ögreten bir rehber bir ögretmen ve kötii güçleri yenebilmek gayesiyle isik yolunu izleyenler e kytsal metinleri teblig eden bir tebligci olarak kabul etmektedir. [123] 2- Kutsal Kitaplari ve Kitap Anlayisi Sabiiler genis bir dini literatüre sahiptir. Bu literatürün dili Sabiileriin dili sayilan Mandencedir. Günlük konusmalari Arapça olan Sabiiler Mandenceyi sadece ibadet dili o larak kullanmaktadirlar. Ibadetlerde kullanilan Mandencenin manasini bilen ve a nlayan çok azdir. Rahiplerden sadece bazisi ibadetlerde kullanilan Mandenceyi anl ayabilmektedir. Sabitler deri üzerine yazmak yasak oldugundan kutsal metinlerini genellikle papirüs ten veya metalden levhalara yazmislardir. Kutsal metinleri yazma isi rahiplere t ahsis edilmistir. Yazmada kullanilan mürekkep özel olarak hazirlanmakta ve kullanmad an önce kutsanmak-tadir. Siradan Sabiilere kutsal metinlerin okuyup yazilmasi ögretilm emektedir. Bu durum rahiplerin para kazanma istegine baglanmistir (Rahipler için k utsal metinleri yazma bir geçim vasitasi olmustur). Kutsal metinlerde yazili olan ögretilerin yabancilar tarafindan görülmesine iyi gözle ba kilmamaktadir. Kutsal bilgilerin ehil olmayanlara gösterilmesi zindikliktir. Bu a nlayis dolayisiyle Sabitler kutsal kitaplarini çok siki bir gizlilik içinde korumusl ardir. Sabiilerin en önemli kutsal kitaplari Ginzadir. Ginza Ginza Rabba (Büyük Hazine) veya Sidra Rabba {Büyük Kitap) gibi adlarla adlandirilmaktadir. Ginza Sag Ginza (Ginza Ymina) ve Sol Ginza (Ginza Smala) gibi iki ana kisma ayrilmaktadir. Sag Ginza G inzamn büyük bir kismini olusturmakta mitolojik ve kozmolojik konulari içermektedir. Sol Ginza ise ruh ruhun kurtulusu ve öbür dünya ile ilgili konulari ihtiva etmekte dir. Bu kisma Ruhlar Kitabi da denilmeke-dir. Ilahiler seklinde olan bu kisim ölüler için düzenlenen .törenlerde okunmaktadir. Sabiilerin diger önemli bir kitabi da Yahyanin Ögretileridir (Drasia d Yahya). Bu k itap 37 kisimdan olusmaktadir. Bu kitapda genel olarak çesitli konulardaki mitoo ljik tasavvurlar ele alinmaktadir. Sabiilerin temel kutsal kitaplarindan biri de Qolastadir. Koleksiyon ve Övgü anla mina gelen Uolasta günlük bir ibadet kitabi özelligindedir çesitli dualaar ve ilahiler (boy abdesti) vaftiz ve ölülerle ilgili törenler hakkindadir. Sabiilikte temel kutsal kitaplardan baska sadece rahiplerin kul-lanndiklari meti nler de vardir. Bunlar çesitli konulardaki gizli ögretileri ele almakta dini törenlerl e ilgili bilgiler vermektedir. Bu bilgiler rahipler ve rahip adaylarinin kavray abilecegi özel ve gizli bilgilerdir. Rahiplige geçis töreninde rahip adaylarinca okunm aktadir (Ehil olmayanlarin duymamasi için yüksek sesle okunmaz). Bahsedilen kitaplar disinda divanlar serhler ve tefsirler bulunmaktadir. Sihir v e büyü ile ilgili metinler vardir. Sihir ve büyük ile Ilgili metinler genellikle hastal iklara belalalara kötü ruhlara karanlik güçlere ve düsmanlara kasi koruyucu sifa ve iba releri ifade eden metinlerdir. Sabiilikte çanak çömlek gibi objelerle madeni levhalar üzerine yazilmis sir metinler önemli er tutmaktadir. Bu metinler genellikle kötü ve karanlik güçler ugursuzluk kara büyü ve insanlara musallat olan seytani ruhlara karsi yapilmis büyü bozma veya kötülüklere karsi iy i ruhlari çagirma mahiyetindeki sifreli ifadeleri ihtiva etmekteidir.[124] 3- Inanç Esaslari Sabiilikin inanç esaslari sir dinlerine ait özelliklere sahiptir. Bu özellikler baz i arastiricilari farkli kanaatlere sevketmistir. Günümüzde Hiristiyanlik gibi dinlerde varolan bazi sir tasavvurlarinin kaynagi Sabiilige dayandirilmak istenmistir. Bir dinde inanç esaslari denilince Yüce Varlik (Tanri) peygamber veya din kurucusu yaratilis ölüm ve ölümden sonraki hayat gibi temel esaslar akla gelmektedir. Sabiilikte bütün varliklari vareden bir Yüce Varlik inanci vardir. Bu Yüce Varlik Sabiilik ögretisinin temelini olusturmaktadir. Bu temel ögreti hayat inancidir. Sa bii literatüründe Hayatm ne oldugunu net olarak ortaya koymanin zor oldugu belirtilm ektedir. Buna sebep bu konuyla ilgili Ifadelerin sifreler seklinde olmasi gösteril mektedir. Sabiiligin kutsal kitabi Ginzada Hayafin ne oldugu su sekilde belirti lmektedir Bütün islerin ötesinde olan kudretli bilinmez Yüce Hayafin gücü ve ismiyle. Bu cümlede ayni zamanda Yüce Varligin niteligi herseyin ötesinde ve bilinemez oldugu açi klanmaktadir. Hayat inanci Sabiiligin özünü olusturmaktadir. Bundan dolayi yukaridaki cümlede görüldügü gibi Sabiiligin kutsal metinleri Yüce Hayat ismiyle ifadesiyle ba lamakta ve metin içerisinde de bu ifadeye çok sik rastlanmaktadir. Hatta dua mahiyet inde olan kutsal metinler Hayat en üstündür en yücedir ifadeleriyle son bulmaktadir. Sabiilikte birbirine zit iki gücün varligi ve birbirine rekabet temeline dayanan bi rdualizm vardir. Bunlardan biri isigi aydinligi hayati verimliligi ve iyil igi temsil etmektedir. Bu güç Isik Alemi olarak bilinmektedir. Digeri karanligin yoklugun çirkinligin eksikligin kurakligin ve kötülügün temsilcisidir. Bu güce de K ranlik Alemi denilmektedir. Bu iki güç bir rekabet içerisindedir. Onlarin rekabeti hayatin sekil almasinin ve düzeninin sartidir. Bunlar ayni zamanda birbirinin ayr ilmaz parçasi ve birbirinin varliginin sartidir. Bu iki zit güçden Isik Aleminin ba sinda Yüce Varlik yeralmaktadir. Yüce Varlik hayati ve verimliligi sembolize ed en Hayatin kisilestirilmis hali olan ilk Hayaftir. Isik Aleminin basinda ola n Yüce Varlik kutsal metinlerde degisik adlarla adlandrilmaktadir. Bu adlar ar asinda Ilk Hayat Yüce Hayat Yüceligin Efendisi ve Kudretli Ruh gelmektedi r. Günümüzde Sabiiler arasinda yaygin olarak Isik Krali anlamina gelen malka d nhuran in kullanildigi belirtilmektedir. Sabiilerin inancina göre Isik Krali en üstün özellikl ere sahiptir ve bütün noksanliklardan uzaktir. Sabii dualizmindeki ikinci güç Karanlik Kralfdir. Bu güce malka d hsuka denilmekted ir. Bu güç Isik Krahna karsi bir savas içindedir. Seytanlar devler kötü ruhlar vamp irler canavarlar erkek ve disi bütün kötü varliklar Karanlik KralTnm olusturdugu dünya nin varliklaridir ve dünya üzerinde yerlerini almaktadirlar. Isik Krahna dahil olan güçlerle Karanlik KralTna dahil olan güçler arasinda bir müca dele vardir. Bu güçler birbirini yok etmemekte birbirine ihtiyaç duymakta dünyanin s onundaki genel hesapta bu güçlerin hesabi görülmekte ve Isik Krali bütün güçleri yok etmekt hersey yeniden ve temiz bir olusuma kavusmaktadir. Sabiilikte dünyanin yaratilisi ile ilgili inanis önemli bir yer tutmaktadir. Bu inani sa göre iki alem vardir. Bu alemden biri Karanlik Alemdir. Karanlik Alem tamamiyle kara sularla kapli kötülük ve karanligin potansiyel bir güç olarak varoldugu bir alemdir. Bu alemdeki güçler Karanlik Alemin disinda bulunan hayat ve verimlilik ilkelerine sahip olan Isik Alemine karsi ilgi duymakta ve Isik Ilkelerini ele geçirebilmen in yollarini aramaktadir. Bu güçlerin isteklerini bilen Yüce Varlik (Isik Krali) onla rin planlarini ögrenmek için Isik Elçisini (Manda d Hiia veya Hibil) Karanlik Alemin e göndermektedir. Isik Aleminde varolan varliklarda hayat ve verimlilik ilkeleri sebebiyle devamli bir hareketlilik ve canlilik bulunmaktadir. Bu alemdeki varliklar yeralti aleminin karanlik ve kötülügünden uzak yüce Isik Kralinm etrafinda iyilik güzellik ve nu r içerisinde varliklarini sürdürmektedir. Isik Aleminin varliklari kendi alemleri di sinda olan Karanlik Alemini ve oradaki varliklari merak etmislerdir. Onlarin bu arzusu Karanlik Alemi için bir dönüm noktasi olmustur. Isik varliklarinin Karanlik i le Ilk temaslari maddi alem yeryüzü ve insanin yaratilis sürecini baslatmaktadir. Bu sür eç Ikinci Hayat Üçüncü Hayat ve Dördüncü Hayat seklinde üç safhaya ayrilmak Bu safhanin sonuncusu olan Dördüncü Hayat Ptahil diye isimlendirilmektedir. Pta-hil dünyanin yaraticisidir. Ancak sadece kara sudan yaratmayi basaramamis Isik Ale minden aldigi hayat nurunu kullanarak kara suyu katilastirmayi yani onun bir k ismina hayat vermeyi basarmistir. Bu safhanin baslangici olan ve Yüce Tanri ile birlestiren Ilk Hayat (Bi-rinci Hayat) ise hiçbir kötülügün ulasamadigi saf temiz ve yüce Isik Alemidir. Yaratici Güç Ptahil yeryüzünün karanlik ve kötü varliklarla doldugunu görmüstür. Ptahil bu k arin disinda yeryüzüne hakim olacak bir varlik (Insan) yaratmak istemektedir. Bu is tegini gezegenlere açmistir. Gezegenler PtahilIn bu teklifini kabul etmis ve Ilk insanin (Adem) yatarilmasini uygun bulmuslardir. Bunun üzerine Ptahil (Yaratici Güç) Ademi yaratmistir. Ancak bu yaratma isi basarisizlikla sonuçlanmis yaratilan va rlik cansiz bir varlik olmustur. Hiçbir sey Ademe can vermeye güç yetirememistir. Bu nun üzerine Ptahil Isik Krahna (Tanri) yakarmis ve Ondan yardim istemistir. Is ik Krali Ademe can vermis ve ilahi ögretiyle görevlendirmistir. Ilahi ögretiyi alan Adem Yüce Tan de bas egmis Ona dua edip yakarmis ve kötü güçleri reddetmistir. Adem basit ve kötü emell er ugruna insa edilen yeryüzünün islerini ve ihtiraslarini birakmis Isik Alemine yöne lmistir. Isik Krali da Ademi mükafatlandirmistir. Ilk insan Ademin bu durumunu kötü güçler kiskanmistir. Ademe karsi planlar düzenlemis lerdir. Kötü güçler Ademi dünyada yasamaya mecbur edecek komplolar hazirlamislardir. Anc ak Isik güçleri Ademi kötü güçlere karsi korumak onun evlenerek çogalmasini ve kurtulusunu saglamak için bilgiler dualar ve ibadetler ögretmislerdir. Sabitligin kutsal kitabi Ginzada Ptahil dünyayi yarattiktan sonra Ademi kendi s uretinde Havvayi ise Ademin suretinde yaratti seklinde ifade bulunmaktadir. Yine Ginzada Havvanin Ademe es olarak verilmesi evlenmeleri çocuklar ve onlard an insanligin çogalmasi anlatilmaktadir. Sabitlerde insan ceset (pagria) ruh (nisimta) ve nefes veya candan (ruha) olusm aktadir. Can veya nefes ruh ile hayat kazanan bedenin her türlü arzu ve ihtiraslarin i ifade etmekte bayagi niteliklere sahip olmaktadir. Sabiiler ruhun bedenden ve yeryüzünden ayrildiktan sonra Abaturun terazisinde tartildigina günahlarindan arin diktan sonra can ile birlestigine ve beraberce Isik Alemindeki makamina gideceg ine inanmaktadir. Sabitlerin inancina göre ruhun yeryüzüne indirilmesi ve bir bedene so kulmasi yeryüzüne hakim olan karanliga ve kötülüge son vermek içindir. Tanrinin takdiri ol arak algilanan bu durum kutsal kitap Ginzada yeralmistir. Sabiilikte inanilan ve güvenilen bilgi Tanrinin (Isik Varligi) bilgisidir. Bu bilgi de ancak Tanrinin bildirdigi kadar bilinen bilgidir. Bu bilgi Sabii metinlerinde kurtarici gerçek (kusta) olarak adlandirilmaktadir. Sabitlerin inancina göre ruh maddi aleme yalniz gelmekte ve saskin vaziyette durmaktd air. Bu durumda o kötü ve karanlik güçler tarafindan kusatilmakta kendi benligini unutu p yanlislar yapmaktadir. Yanlisa ve yaratilisa aykiri hale düsmemek için Tanri ona yardim etmek ve dogru yol da yürümesini ve Isik Alemine yükselmesini saglamak için Isik elçisini görevlendirmekted ir. Isik Elçisi (Ilahi Elçi) sahip oldugu kutsal bilgi sayesinde kötü güçler karsisinda ba sari saglamaktadir. Onun kötü güçlere karsi savasirken kullanacagi maddi silahlari da vard ir. Bu silahlar arasinda zeytin ve menekse dalindan yapilarak basa giyilen küçük bir taç da bulunmaktadir. Kötü güçlere karsi silah olarak kullanilan bu seyler Sabiilerin günlük adetlerinde de kullanilmaktadir. Sabiilikte gerçek anlamda bir peygamberlik inanci bulunup bulunmadigi tartisilan b ir konudur. Bu peygamberlike bakistan ve yüklenilen nitelikten kaynaklanmaktadi r. Buna ragmen Sabiiler Hz. Yahyayi kendi peygamberleri olarak açiklamaktadirlar. Ancak Hz. Yahyayi dinlerini getiren ve Sabiiligi teblig eden bir peygamber olarak görmemektedirler. Çünkü onlar Sabitligin Isik Tanrisi tarafindan insanlara bildirildi gini ve dinlerin ilk örnegi oldugunu kabul etmektedirler. Onlar peygamberi Sabii i nanç ve Ibadetlerini yerine getirme konusunun büyük önderi olarak kabul etmektedirler. Bu önderlerin Isik Krali tarafindan Sabiiligin örnek temsicileri olmak ve Sabiiligi ruhla ra ögretmek için gönderildigine mucizevi bir surette dogduklarina ve yetistirildikler ine inanilmaktadir. Sabiiligin dini edebiyatinda peygamber nbiha* terimi ile gösterilmekte ve onunla da Hz. Yahya kastedilmektedir. Ancak Yahyanin yeni bir ögreti getirdigini ve bu ugu rda mücadele ettigini kabul etmemektedirler. Hz. ibrahim Hz. Musa Hz. Isa ve Hz. Muhammed Sabiilerce olumsuz olarak degerlendirilen sahsiyetlerdir. Bunlarla ilgi li menfi kanaatlar vardir ve onlari kötülük peygamberi yalanci katliam çocugu gi bi sifatlarla anmaktadirlar. Sabitlikte ölüm bir yokolus degil yeni bir hayatin baslangici ruhun beden hapisha nesinden kurtulup Isik Alemine yükselmesi yolunun ilk adimidir. Ruh bedenden ayri linca beden cansiz bir hale gelmektedir. Bedenden ayrilan~ruh ise dünyada ilahi mesaja uygun yasamis kötü seylerden yüz çevirmisse yükselis yolculuguna baslamaktadir . Dünyada hayir isteklerinin eseri bir durum yasamis olan ruh kapkara elbiseler giymis olarak bedeni terketmektedir. Bedenden ayrilan ruh mezardan çikarak 45 gün sürecek bir yolculuga baslamaktadir. Dünyada iyi durumda olan ve iyi yasamis olan ruhun yolculugu 40 gün sürmektedir. Isik Alem ine dogru yola çikan ruh gidecegi yere ulasmasi için iki engelle karsilasmaktadir. Bunlardan birisi dünyayi kusatan yedi gezegendir. Ruhlar bu engelleri geçerken dün yada isledikleri günahlar oraninda iskence görmektedir. Bu iskenceyi yapan yerler Ma tarta adi verilen gezegenlerdir. Ikinci engel ise Abatur terazisidir. Birinci e ngeli geçen Abaturun terazisine ulasmaktadir. Dünyada ilahi mesaja uygun hareket e tmis ruh Matarta-lari (gezegenleri) hizla geçip Abaturun terazisine ulasmaktadi r. Dünyada ilahi mesaja uygun yasamayan kötülük yapmis ve kötü bir yasayis içinde bulunan ru ise Matartalarda azap çekmektedir. Burada iskence gören ruhlar kurtulmak için Tanrid an yardim istemektedir. Ruhlar günahlari oraninda iskence eza ve cefa görmektedir. Iyi ruhlar simsek hiziyla günahkar ve kötü ruhlar ise aci çeke çeke Abatur terazisine ul asacaklar ve orada tartilacaklardir. Iyi ruhlar bu tartilmada yeterli görülerek yoll arina devam edecegine ve Isik Alemine yükselecegine günahkar ve kötü ruhlarin ise günah lari oraninda cezalarini çekmek üzere tekrar geriye gezegenlere dönüp cezalarini çekerek t emizlenecegine inanilmaktadir. Bu kötü ve günahkar ruhlarin Kiyametten sonraki Hesap Gününe kadar iskence görecekleri kabul edilmektedir. Sabiilikte dünya hayatinin sonunda Kiyamet Hayatinin baslayacagi kabul edilmekted ir. Kiyameten önce hava zehirlenecek ve bu zehirlenmeyle bütün canlilar yok olacaklar dir. Bunlari yeryüzü ve gezegenler takip edecektir. Kiyametten sonra genel bir hesa p dönemi baslayacaktir. Bu hesap genelde günahkar ve kötü ruhlar Için olacaktir. Iyi ruhl ar daha önce Abatur terazisinde yapilan hesabi basariyla verdikleri için gidece kleri yere Isik Alemine ulasmis ve orada yerlesmislerdir. Kiyamet sirasinda y eryüzünde bulunan iyi ruhlar da öncekiler gibi hizla Abatur terazisinden geçip Isik Alemine yükseleceklerdir. Kiyametle beraber yeryüzünden kurtarilan günahkar ruhlar ile daha önce dünyadan ayrilarak iskence gören ruhlar hesap verdikten sonra cehennem ola rak nitelendirilecek Suf Denizine atilacak ve orada cezalarini çekeceklerdir. Bu denizde günahlari oraninda kalan ruhlar günahlarindan arinmis olarak buradan çikaca k ve Isik Elçisi Hibi Ziva tarafindan vaftiz (takdis) edileceklerdir. Temizlenen ruhlar sirayla Isik Alemine alinacaklardir. [125] 4- Ibadetleri ve Anlayislari Sabiilikte insani kurtulusa götürecek yol Ilahi Bilgiyi elde etmektir. Bu bilgiyi elde e tmek için gayret göstermek gerekmektedir. Ilahi Bigiyi elde edebilmesi için ruhun önceli kle kendisine uygun bir ortam hazirlamasi lazimdir. Uygun ortam da bazi ibadetl erin yerine getirilmesiyle dini emir ve yasaklara uyulmasiyla olusmaktadir. Kisi nin kurtulusu için ibadetler ilk basamaktir. Sabiilerin inancina göre ibadetsiz Ilahi Bil giye ulasmak ve bayagi alemden kurtulmak imkansizdir. Bu ibadetler de Vaftiz (abd est) Ayin ve Yemekler Oruç Dua (namaz) Kurban gibi uygulamalardir. [126] a- Vaftiz (Boy Abdesti) Vaftiz Sabiilerin en bariz özelliklerindendir. Vaftiz veya Boy Ab-destinin su ile özellikle akarsu ile olmasi önemlidir. Safiilikte vaftiz suyuna Yardna (Ürdün) adi veril mektedir. Bu isim Sabiilerin ana vatani olarak Ürdün Nehrinin havzasinin bilinmesind en kaynaklandigi görüsü hakimdir. Sabiilere göre Ürdün Firat Dicle ve Karun irmaklari Haya Suyudur yani Yardnadir. Sabiilikte vaftiz Hayat Sularina girip çikmaktan ibarettir. Su ve suya girmek Sab iilikte inancin ve ibadetin temelidir. Bundan* dolayi Sabii tarih boyunca hep irma k kenarlarinda yasamaya gayret etmislerdir. Sabiilikte vaftiz iki görev ifa etmektedir. Bunlardan birisi manevi kirden ve pistikten yani güiiahlardan temizlenmektir. Digeri Yüce Varligin (Isik Krali) dünyadaki te msilcisi olan Hayat Suyu ile karisarak Yüce Hayatin (Tanri) bir parçasi haline g elmektir. Sabitlikte vaftiz yapilis sekline ve zamanina göre üç çesittir. Bu vaftizler masbuta r sama ve tamasa olarak isimlendirilmektedir. Tam vaftiz olarak adlandirilan mas buta en önemli vaftizdir ve her Sabii nin bu vaftizi en az haftada bir gün yapmasi gerekmektedir. Haftanin bu günü de Pazardir. Pazar günü disinda evlilikte dogumda dini gün ve bayramlarda ölüye dokunmada ciddi hastalikta ve yolculaktan dönüste masbuta (tam vaftiz) vaftizi yapilmaktadir. Yalan söylemek kavga etmek ve küfretmek gibi günah say ilan fiillerden sonra da bu vaftizin yapilmasi gerekmektedir. Tam vaftiz ra hip gözetiminde yapilmaktadir. Kadin ve erkeklerden olusan cemaatte rahip önce erke kleri sonra da kadinlari vaftiz etmektedir. Vaftiz sirasinda hem vaftizi yaptir an hem de vaftiz olanlar beyaz tören elbisesi giymek zorundadir. Bu elbiseye rast a adi verilmektedir. Kadinlar erkeklerden farkli olarak rastalari (beyaz elbi seler) üzerine siyah çarsaf giymektedir. Tam vaftiz (masbuta) akar sularda (nehirlerde) veya akarsuya bagli vaftiz hav uzlarinda yapilmaktadir. Bu vaftiz sirasinda tahta parçasi tütsü kabi su kabi susa m yagi un tuz ve benzeri maddelerin üzerinde yeraldigi çamurdan yapilmis bir masa bir sise taze menekse dallari ve tören sirasinda rahibin tasidigi sopa gibi ayin objeleri hazir bulundurulmaktadir. Tam vaftiz rahibin gözetiminde belli sira ve kurallar dahilinde yapilmaktadir. Bu arada rahip önce adayin basini eliyle tutar ak üç defa suya daldirmakta sonra islak parmagiyla sol kulaktan sag kulaga kadar üç de fa meshetmekte ve nehirden avucuyla üç defa su alarak adaya içirmektedir. Bütün adaylar v aftiz olup çiktintan sonra nehir kiyisinda siraya geçip rahip tarafindan susam yagi yla soldan saga dogru üç defa meshedilmektedirler. Meshedilen adaylar tekrar su kiy isina gitmekte ve sag eliyle sag koluna üçer defa su atmaktadirlar. Vaftiz olanlara r ahip önceden hazirladigi yiyecekten yedirmekte ve elinde tuttugu su kabindan su içir metedir. Vaftizden sonra rahip çömelmis olarak duran adaylarin arkasinda kapanis du asi okumaktadir. Vaftizde sol elin kullanilmamasina dikkat edilmektedir. Sabitlikteki ikinci vaftize risama adi verilmektedir. Bu vaftizde rahibe ihti yaç yoktur. Her Sabii bunu kendisi yapabilmektedir. Bu vaftiz her gün gün dogmasindan v e dini törenden önce yapilmaktadir. Bu vaftizde okunan dualar vardir. Her Sabiiye bu du alar çocuk yastayken ögretilmektedir. Risama vaftizi Islamdaki abdestle benzerlik gös termektedir. Bu vaftizi yapacak bir Sabii nehre girmeden önce ellerini sonra üç defa yüzün ikamaktadir. Daha sonra eline su alarak alnini soldan saga dogru olmak üzere meshe tmektedir. Bundan sonra iki parmagini nehre sokarak üçer defa kulaklarini yikamakta ve avucuna su alarak üç defa burnunu temizlemektedir. Bunlari yaptiktan sonra avucuna aldigi su ile üç defa agzini çalkaiamaktadir. Üçer defa dizlerini ve bacaklarini yikamakt adir. Son olarak önce sag ayagini iki defa sonra sol ayagini bir defa suya sokara k vaaftizini tamamlamaktadir. Bu vaftiz sirasinda çesitli dualar okunmaktadir. Günlük olarak yapilan risana vaftizi alan her Sabii o gün kötülüklere karsi korunduguna inanm aktadir. Sabiilikte üçüncü çesit vaftize tamasa denilmektedir. Bu da ra-hipsiz ve nehre üç kez dalm a yapilmaktadir. Bu kirlenen her Sabiinin yapmasi gereken vaftizdir. Kadin dogumd an ve adeften sonra bu vaftizi almaktadir. Ölüye dokunmak cinsi münasebette bulunmak rüya a bosalmak nehre üç defa girip çikmak seklinde vaftiz olmayi gerektirmektedir. Üç defa neh re girip çikan Sabii sonra eliyle basina üç kez su atmakta ve bu hareketleri yaparken cfua okumaktadir. [127] b- Dua (Namaz) Sabiilikte namaz duadana ibarettir. Dua Sabitlerin bütün hayatini kusatmaktadir. Vaftizlerde ve ayinlerin her aninda dualar yer almaktadir. Ibadetin her çesidinde d ua vardir. Sabitlerin duasi Yüce Tanri Malka d Nhura lle.Oun emrindeki Isik Elçisi Manda d Hi iaya gibi isik varliklara yöneliktir. Isik varliklar ve ata ruhlari disindaki var liklara dua etmek yasaktir. Sabii dualari Yüce Hayatin ismiyle ifadeleriyle baslamakta ve Hayat Yücedir Ha yat en üstündür ifadeleriyle sona ermektedir. Günümüzdeki Sabitlikte dua ayri bir ibadet tarzi degil diger ibadetlerin ayrilmaz bir parçasi gibidir. Ancak kutsal metinlerinde dua sekli bir ibadet tarzi hükmündedir. Çünkü S abitler düzenli olarak günlük duaya (namaza) davet edilmekte günde 5 vakit dua etmele ri istenmektedir. Bunun yaninda günün 7 saatinde ve gecenin üç vaktinde gözlerin Tanriya yön lmesi dudaklarin Ona hamd etmesi de istenmektedir. Sabiiler diger ibadetlerde oldugu gibi dualarina/namazlarinda da Kuzeye yönelmekt edir. Isik Kralinin mekanin Kuzey olduguna inanilmaktadir. Bundan dolayi kible Kuzey gibi algilanmaktadir. [128] c- Kurban Sabitlerde kurban ayin ve tören yemeklerinin bir parçasidir. Kurban geleneginin Isik E lçisi Hibil Ziva (veya Manda Hiia) tarafindan em-redildigine ve ilk defa Onun tar afindan uygulandigina inanilmaktadir. Kurban canlidir. Koç ve güvercin kesilerek kurban ibadeti yerine getirilmektedir. Ke silecek kurban hayvanini kulagina Yüce Tanrinin adi kurbanin fazileti etinin t emizligi ve sihhat kaynagi oldugu söylenmektedir. Sabitlerde kurban bir rahip veya rahip yardimcisi vasitasiyle yerine getirilmekte dir. Kurban töreninde 5 hususa dikkat edilmektedir. Bunlar söyledir Kurbanda demir biçak kullanilmasi Hayvan bogazlanirken rahibin elinde 15 cm uzunlugunda bir sopa tutmasi Kurban töreni öncesinde rahibin biçak ve sopa ile yikanmasi kesim sirasinda rahibin yönünü Kuzeye çevirmesi Rahibin kesim sonrasi elindeki sopayi nehire atmasi. Kurban edilen hayvanin temizligine inanilmaktadir. Bundan dolayi vaftiz olup te mizlenmeyen kimsenin kurbana dokunmasina izin verilmemektedir. [129] d- Oruç Sabitlikte oruç[130] önemli bir yer tutmaktadir. Oruç günah ve kötülüklerden uzak durmak sek inde degerlendirilmektedir. Sabii kutsal kitabi Ginzada inananlar günah kötü fiil ve davraislardan kaçinmakla oruç tutmaya çagrilmaktadir. Ginzada inananlar Büyük Oruç tutmaya çagrilmaktadir. Büyük Oruç da su sekilde açklanmakta Bu dünyanin yiyeceginden içeceginden uzak durmak seklindeki bir oruç degildir. Iff fetsiz göz kirpmalara karsi gözlerinle oruç tut kötülüge bakma ve onu yapma. Sana ait olmay an kapilara kulak misafiri olmaktan sakinmak için kulaklarinla oruç tut. Kötü yalanlara k arsi agzinla oruç tut yalanciligi ve dolandiriciligi sevme. Kötü düsünceleden sakinmak için kaplerinle oruç tut ve kalplerinde kötülük kiskançlik ve kavgayi barindirma... Cinayet is lemekten ve hirsizlik yapmaktan sakinmak konusunde ellerinle oruç tut. Sana ait ol mayan evli kadina yanasmaktan uzaklasarak vücudunla oruç tut... Sana ait olmayan sey lerin ardindan sinsice gitmekten sakinarak oruç tut... Günümüzde Sabiiler Kutsal Kitaplarinda yeralmamasina ragmen yilin bazi günlerinde et yem emek suretiyle oruç tutmaktadirlar. [131] 5- Kutsal Günler ve Bayramlar Sabiiler yilin belirli günlerini kutsal gün^ve bayram olarak kutlamakta bazi günleri de ugursuz ve kötü gün olarak degerlendirilmektedir. Ugursuz günler kötülük ve karanligin hakim oldugu günlerdir. Bu günlerde Sabitlerin disariya çikmasi is yapmasi ve çesitli etkinliklerde bulunmasi yasaktir manevi kirlenmenin s ebebidir. Bu günlerae ölen kimselerin ugursuz bir ölümle öldükleri kabul edilmekte ve bu günl e ölmek bir Sabii için felaket sayilmaktadir. Sabiilerin dini bayramlari da vardir. Bu bayramlarin arasinda en önemli bayram Panja veya Parvaniadir. Bu bayram Sumbulta ayinin sonu ile Gam Qaina ayinin baslangi ci arasinda yer alan 5 ara günde kutlanmaktadir. Bu 5 gün yilin ugursuz günlerindendi r. Bu günler boyunca yapilan dualarin ve yapilacak ibadetlerin kesinlikle kabul ed ilecegine inanilmaktadir. Bu bayramda Sabii tören elbisesi giymektedir. Sabiilerin kutladigi diger bir bayram Dihba Rabba Bayramidir. Bu bayram yilin i lk ayi olan Qam Daula ayinin baslangicinda yapilan yeni yil bayramidir. Sabiiler b u bayrama Nevruz Rabba da demektedir. Bu bayram arefesinde Sabiiler vaftiz olmak ta disaridaki islerini yapmakta ve bayramda kullanilacak et için hayvan kesmektedi rler. Çünkü bayram günü hayvan kesmek yasaktir. Sabiilerin kutladigi diger bir bayram Dihba Hninadir. Bu bayram Tauranin 18. Günü baslamakta ve üç gün devam etmektedir. Bu bayram için vaftiz ve özel tören yemekleri hazirla maktadir. Danjadan 90 gün sonra Dihba Daimana Bayrami kutlanmaktadir. Bu bayram ilk insan A demin Isik Elçisi tarafindan vaftiz edilisi hatirasina yapilmaktadir. Bu bayramda vaftiz olmaya büyük önem verilmektedir. [132] 6- Mabed ve Mabed Görevlileri Sabii mabedlerine mandi ve manda denilmektedir. Kutsal metinlerde manda bimanda ve ya bitmanda seklinde geçmektedir. Sabii literatüründe mabed için maskna terimi de kllanilma ktadir. Sabiilikteki mabed diger dinlerdeki mabedler gibi cemaatin içide ibadet ettigi beli rli bir yer degildir. Mabed daha çok sembolik bir yapidir. Bundan dolayi mabed ta pinaktan daha çok ayin kulübesidir. Bu kulübeye belli durumlarda sadece rahipler girebilmektedir. Siradan bir Sabiinin buralara girmesi yasaktir. Bu kulübeler irmak kiyisinda yapilan yönü Kuzeye dönük penceresiz basit-yapilardir. Kulübenin kapisi güney tarafindadir. Bu binalarda demir ve çivi kullanilmamaktadir. Kulübelerin önünde vaftiz içi n havuz bulunmaktadir. Sabiiler ayin ve ibadet kulübesini dünyanin en kutsal ve temiz mekani kabul etmektedir . Sabiilikte rahiplik vardir. Onlar bir grup olusturmaktadir. Ancak rahipler seçkin bir sinif degildir. Sabiilige mensup olan herkes rahip olabilmektedir. Bununla be raber rahip olabilmek için kisinin gerekli ve istenen sartlari tasimasi gerekmektedir. Bu sartlar arasinda vücut arizasinin bulunmamasi sünnetli olmamasi soyunda z indiklarin veya dininden dönmüs olanlarin yeralmamasi vardir. Rahip olacak kimsenin evli olmasi sarti aranmamakta fakat evli olmasi ideal olarak görülmektedir. Sabiilikte rahip ve rahibe ayrimi yoktur. Kutsal metinlerde rahibelere de rastlanma ktadir. Ancak günümüz Sabitlerinde rahibelere rastlanmamakta din görevlisi sadece rahipl erden ibaret kalmaktadir. Rahipler de dört gruptur. Bunlar rahip yardimcisi (asga nda) rahip (tarmida) basrahip (ganzibra) ve lideri (ris ama)dir. Sabii cemaatine dahil olan herkes iki isme sahiptir. Bu isimlerin birisi gizli is mi (astrolojik ismi) digeri de dünyevi ismidir. Bir Sabiinin gizli ismi (malvasa) on un dini ayin ve törenlerdeki ismidir. Atalarina dua ve niyaz onlarin gizli ismiyle yap ilmaktadir. Sabiilige dahil olan her kisi gizlilik ilkesine uymak zorundadir. Sabiil ige giris töreni yoktur. Sabii bir aileden dünyaya gelen her çocuk cemaatin otomatik ola rak üyesi kabul edilmektedir. Disaridan kimsenin Sabii olmasi kutsal kitapfarinda y asak olmamasina ragmen mümkün degildir. Çocuklarin özellikle rahip çocuklarinin saçlarinin kestirilmemesine önem verilmektedir. R ahipler disinda günümüzde saç kesmemeye pek uyulmamaktadir. Sabiilikte yemeyle ve içmeyle ilgili kurallar vardir. Kisiyisarhos eden alkollü içkiler in içilmesi kendiliginden ölen veya baska bir hayvan tarafindan öldürülen hayvanlarin eti nin yenilmesi dini kurallara göre kesilmeyen ve Sabii olmayan birisi tarafindan kesil en hayvanin etinin yenilmesi yasaktir. [133] IV- Bölümün Bibliyografyasi A- Konfüçyüsçülük - David A. Brovvn A Guide to Religions Lonclon 1975 89-93. - A. Hilmi Ömer Budda Dinler Tarihi Istanbul^ 935t370-377. - Wingtsit Chan Religions of China The Great Asian Religions London 1969 99-149. - A. C. Graham Confucianism The Concise Encyclopedia of Li-ving Faiths nesr. R. C. Zachner London 1971 357-374. - Guiliaume H. Dunstheimer La Chine Depuis les Han Histoi-res des Religions Editions Gallimard 1976 III/375-382 398-400 411-413. - Mircea Eliade Histories des Croyances et des Idees Religieus Paris 1981. - Lewis Hodoüs Confucianism The Great Reiigions of the Modern World New Jersey 1947. - Konfüçyüs Konusmalar Çev. Muhaddere Nabi Özerdim Ankara 1963. - Cheng te Kun The Chinese Our Religions London 1975 40-61. - E. G. Parrinder A Book of World Religions London 1965 35-38 79 126 166. - E. G. Parrinder Asian Religions London 1977. - E.G. Parinder The VVorlds Living Religions London 1974 89-96. - Ezra Pound Konfüçyüs Çev. A. Yücel Istanbul 1981. - H. Ringgen-Ake V. Ström Religions of Mankind Today and Yesterday Ed. J.C.G. G reig tr. Niels L. Jensen Gr. Britain 1966 398401. - Saloman Reinach Orpheus Histoire Generale des Religions Paris 1976 1/217220. - H. Joahim Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Reli gions of Mankind Çev. R.C. Winston London 1967 188-196 - Ninian Smart The Religions Experience of Mankind Gr. Britain 1977 194-206. - D. Howard Smith Chinise Religions From 100 B.C. to the Pre-sent Day U.S.A. 1971 1X-XIII 12-13. - Lin Yutang The VVisdom of China London 1954. Marguerite-Marie Thiollier Dictionnaire des Religions Beigique 1982 85-87. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de LOrient Paris 1952 264-276. - The VVisdom of Confucius Çevr. Lin Yutang New York 1938. [134] B- Taoizm - David A. Brown A. Guide to Religions London 1975 98-103. - VVing-tsit Chan Religions of China The Great Asian Religions London 1969 1 50-162. - A Dictionary of Comparative Reiigion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 189-2 03-5 601-602. - VV.A.C.H. Dobson The Religions of China A Readers Guide to the Great Reli gions London 1977 90105. . - Guiliaume H. Dunstheimer La Chine Depuis Les Han Histoire des Religions E. Gallimard 1976 III/388-392 435-438. - Werner Eichhorn Taoism The Concise Encyclopedia of Living Faiths London 19 71 374-393. - Mircea Eliade Histoire des Croyances et des Idees Religieuse Paris 1981 II I/30-46. - Levvis Hodous Taoism The Great Religions of the Modern VVorld New Jersey 1947 22-44. - Lao-tzu Taoizm Çevr. Muhaddere Özerdim Ankara 1963. - E.G. Parrinder A. Book of VVorld Religions London 1975 82. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 97-102. - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 97-101. - H. Ringgren-Ake V. Strörn Reiigions of Mankind Çev J.C.G. Greig Gr. Britain 1 966 396398. - H. Joachim Schoeps An intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Çev. R.C. VVinsion London 1967 185-188. - Ninian Smart The ReligIous Experience of Mankind Gr. Britain 1977 211-220. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 250267. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 16-19. - D. Howard Smith Chinese Religions U.S.A. 1971 69-112. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de LOrient Paris 1952 256-264. - Lin Yutang The Wisdom of China London 1954 23-65. [135] C- Sintoizm - G. Bovvnas Shinto The Concise Encyclopedra of Living Faiths London 1971 342-357. - D.A. Brown A Guide to Religions 53-57. - A Dictionary of Comparative Religions nesr. S.G.F. Brandon London 1970 575. - Histoire des Religions E. Gallimard 1976 IM/495540. - Daniel C. Holtem Shintoism The Great Religions of the Modern VVorld New Jer sey 1947 141-178. - Bozkurt Güvenç Japon Kültürü Ankara 1983 81-115. - Joseph M. Kitagavva Religions of Japan The Great Asian Religions London 196 9 238-305. - Joseph M. Kitagavva The Reiigions of Japan A. Readers Guide to the Great Re ligions London 1977 247- H. John Levvis The Shintoists Our Religions London 1973 62-69. - A.A. Masdusi Yasayan Dünya Dinleri Çev. N. Sadak Istanbul 1981 164-168. - E. G. Parrinder Asian Religions London 1977 116-135. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 111-124. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 1965 35 81 131 168. Salomon Reinach Orpheus Paris 1976 1/221-223. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind Ed. J.C.G. Greig tr. N.L. Jens en Gr. Britain 1966 408- Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983 180-184. - Annamarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 23-24. - H.J. Schoeps An Intelligent Guide to the Religions of Mankind Çev. R.C. VVinst on London 1967 199-203. Jean Swyngedouw Shinto Dictionnaire des Religions Fran-ce 1983 1576-157 8. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 252-258. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 268-278. - S.C. Woodwrad Shinto The VVorlds Religions London 1965 136-151. [136] D- Geleneksel Türk Dini - Durmus Arik Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk Inanislari {Basilmami s Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1995. - Ebu Osman Amr b. Bahr el Cahiz Hilafet Ordularinin Menkibeleri ve Türklerin Faziletleri Çev. Ramazan Sesen Ankara 1967 61-93. - Saadet Çagatay 8 191-197. Türkçe Dini Tabirler Necati Lugal Armagani Ankara 196 -Ismail Hami Danismend Tarihi Hakikatler Istanbul 1979 Il/ 504-507. - Ismail Hami Danismend Türk Irki Niçin Müslüman Oldu Konya 1978 60-82 257-269. - Mircea Eliade Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses Paris 1984 I M/9-30. - Mircea Eliade Traite dHistoire des Religions Paris 1975 62-66. - Mircea Eiiade Le Chammanisme et Les Techniques Archai-ques de LExtase Pari s 1951 17-27 141-165 197-201. - Muharrem Ergin Orhun Abideleri Istanbul 1986 18-98. - Ünver Güney-Harun Güngör Baslangiçtan Günümez Türklerin Dini Tarihi Ankara 1997. - Harun Güngör Orta Asyada Mani Dininin Yayilmasi ve Türk Kültürüne Etkisi Türk Dünyasi Arastirmalari Istanbul Ekim 1989 Sayi 62 sahife 199213. - Abdulkadir Inan Eski Türk Dini Tarihi Istanbul 1976 1-62 vd. - Abdulkadir Inan Tarihte ve Bugün Samanizm Ankara 1972 22-47 72-90. - Kasgarli Mahmud Divanu Lugatit-Türk Besim Atalay Ankara 1939-1941 l-lll. - Ibrahim Kafesoglu Eski Türk Dini Ankara 1980. - Saban Kuzgun Islam Kaynaklarina Göre Hz. Ibrahim ve Hanif-lik Ankara 1985 148162. - Abdurrahman Küçük Islamiyetten Önce Türklerde Tek Tanri Inanci Bogaziçi Dergisi Nisan 1984 Sa. 22 sf. 28-31. - Ibn Fadlan Seyahatnamesi Çev. Lütfü Dogan A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dergisi Ankara 1 954 I-II/59-80. - Oguz Destani Haz. A. Zeki Velidi Togan Istanbul 1982 1731 - Bahaeddin Ögel Türk Kültür Tarihine Giris Ankara 1978 1/55-71. - Bahaeddin Ögel Türk Kültürünün Gelisme Çagteri Ankara 1979 302-317. - W. Radloff Sibiryadan Çev. Ahmet Temir Istanbul 1994 I-IV. - W. Radloff Sibiryadan Seçmeler Çev. Ahmet Temir Ankara 1986 212-240 vd. - H. Ringgren-A. V. Ström Religions of Mankind London 1966 240. - Jean-Paul Roux La Religion des Turcs de lOrkhon des Vlle et Vllle siecles Revue de lHistoire des Religions 1962 1-24 199-231. - J. Paul Roux Türklerin ve Mogollarin Eski Dini Çev. Aykut Ka-zancioglu Istanbul 1994. - J. Paul Roux Turkic Religions The Encyloedia of Religion Ed. M. Eliade N ew York 1987 XV/87-94. - Ekrem Sarikçioglu B.G. Dinler Tarihi Istanbul 1983 88-98. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 14-15 - P. VVilhelm Schmidt Eski Türklerin Dini Çev. Sadettin Buluç Türk Dili ve Edebiya ti Dergisi Istanbul 1965 XIII/75-90. - P.W. Schmidt Tukuelerin Dini Çev. Sadettin Buiuç I.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dil i ve Edebiyati Dergisi Istanbul 1966 XIV/63-80. - Hikmet Tanyu Türklerin Dini Tarihçesi Istanbul 1978. - Hikmet Tanyu Islamliktan Önce Türklerde Tek Tanri Inanci Istanbul 1986. - Hikmet Tanyu Türklerde Tasla Ilgili Inançlar Ankara 1987 38-61 vd. Hikmet Tanyu Türklerde Atesle Ilgili Inançlar I. Uluslararasi Türk Folklor Kong resi Bildirileri Ankara 1976 129-142 vd. - Osman Turan Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi Istanbul 1979 107-14. - Münir Yildirim Hikmet Tanyu ve Türk Dini Tarihi Arastirmalari Üzerine Bir Inceleme (Basilmamis Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1996. - Hakki Dursun Yildiz Islamiyet ve Türkler Istanbul 1980 3-42 vd. [137] E- Hinduizm - John Clark Archer Hinduism The Great Religions of the Modern World New J ersey 1947 44-90. 153 A.C. Basham Hinduism The Concise Encyclopedia of Living Faiths Gr. Britain 1971 217-255. The Bhagavat Gita Çev. Juan Mascaro London 1970. Ahmet Çelebi Mukarenatül Edyan Kah ire 1984 IV/23-80. A Dictionary of Comparative Religions nesr. S.G. F.Brandon London 1970 330-33 3. Sir Charles Eliot Hinduism and Budhism New York 1971 l-lll. Anne Marie Esnoul LHindouisme Histoire des Religions E.G. 1970 1/995-1103 . Michel Delahoutre Hindouisme Dictionnaire des Religions France 1983 705-70 8. Kürsat Demirci Hinduizmin Kutsal Metinleri Vedalar Istanbul 1991. Mircea Eliade Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses Paris 1980 I/2 25-250 II/225-235. Norvin J. Hein Hinduism A Readers Guide to the Great Religions London 1977 1 06-156. Edward VVashburn Hopkins The Religions of India New Delhi 1970 Edward Moor Hindu Pantheon Delhfl968. S.A. Nigosian World Religions Gr. Britain 1975 103-139. Swami Nikhilananda Ruhun Kurtulusunda Hinduizm Çev. Sedat Ümran Ist. 1968. E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 31-62. LouIs Renou Hinduism New York 1962. H. Ringgren-A.V. Ström Religions of Mankind Gr. Britain1966 334-335. - H.J. Schoeps An Intelligent Guide to the Religions of Man-kind London 1967 148-160. - Elizabeth Seeger Eastern Religions New York 1973 7-55. - Sehristani el-Milel ven-Nihal Beyrut 1975 II/250-255. - Dharam Kumar Vohra The Hindus Our Religions London 1973 1-23. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. BrItain 1977 81-130. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de LOrient Paris 1952 231-255. - Upanisadlar Der. Mehmet Ali Isin Istanbul 1976. - Valmiki JRamayana Türk. Tere. Ömer Riza Dogrul Istanbul 1975. - Ali Ihsan Yitik Hint Kökenli Dinlerde Karma Inancinin Tenasüh Inanciyla Iliskisi Istanbul 1996. [138] F- Caynizm - A.L. Basham Jainizm The Concise Encyclopedia of Living Religions Gr. Britain 1971 255-263. - Colette Caillat Le Jainisme Histoire des Religions E. Galli-mard 1970 1/1105-1144. - A Dictionary of Comparative Religions nesr. S.G.F. Brandon London 1970 3367. - Michel Delahoutre Jainisme Dictionnaire des Religions France 1983 825-8 28. - SIr Charles Eliot Hinduism and Buddhism New York 1971 I/ 105-129. - Kendall W. Folkert The Jainas A Readers Guide to the Great Religions Lo ndon 1977 231-247. - S. Gopalan Outlines of Jainism New Delhi 1973. - Edvvard W. Hopkins The Religions of India New Delhi 1970 280-298. - SirMonier Monier-Villiams Hinduism Londoti i 925 221-224. - E.G. Parrinder The VVorlds Lİving Religions London 1974 53-57. -E.G. Parrinder. A Böok of VVorld Religions London 1965 29.30 - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 41-44. - P.T. Raju Jainism The Great Asian Religions London 1969 67-70. - H. Ringgren-A.V. Ström Religions of Mankind Gr. Britain 1966 332-334. - K.M. Sen Hinduism Gr. Britain 1976 63 vd. - Ninian Smart The Religious Experience ofMankind London 1977 100-109. [139] G- Sihizm - A Dictionary of Comparative Religions nesr. S.G^F. Brandon London 1970 576578. Muhammed Ikbal Sikhs Encyclopedie de LIslam Paris 1934 VI/435-441. - K.S. Duggul Secular Perceptions in Sikh Faith Delhi 1982. - E.E. Kollet A Short History of Religions London 1948 410 vd. - Abdurrahman Küçük Sihizm A.Ü. Ilahiyat Fak. Der. Ankara 1986 XXVI1I/391-417. - W.H. Mc Leod Guru Nanak And The Sikh RelIgion Delhi 1978. Mans Religious Quest nesr. VVhitfield Foy London 1978 265-313. - A.A. Masdusi Yasayan Dünya Dinleri Çev. M. Sadak Ist. 1981 150-162. - E.G. Parrinder Asian Religiouns London 1977 51-55. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 196531. -E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 57-62. - H. Ringgren-Ake V. Störm Religions of Mankind London 1966 358. - Khush Want Singh The Sikhs A Readers Guide to the Great ReligionsLondon 1977 223-231. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 225-227. - N. Smart The Religous Experience of Mankind Gr. Britain 1977 177-179. - Pamela Wylan The Sikhs Our Religions London 1973 120-133. [140] H- Zerdüstilik -A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 663. - Jacque Duchesne-Guillemin Mazdeisme Dictionnaire des Religions France 19 83 10681075. - Mircea Eliade Histoire des Croyances et des Idees RelIgieu-ses Paris 1980 1/316-347. - R. Ghirshman Iran Gr. Britain 1978 314 vd. - E.E. Kellet A. Short History of Religions London 1948 373-392. - Mans Religious Quest nesr. W. Foy Gr. Britain 1978 599-659. - S.A. Nigosian VVorld Religions Gr. Britain 1975 173-191 - Williard G. Oxtoby The Ancient VVorld A. Readers Guide to the Great Religi ons London 1977 62-66. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 1965 64-115. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 62-68. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind London 1966 358. - H.J. Schoeps An intelligent Persons Guide to the Religions London 1967 76 -89. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 302-315. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 222-225. - Sehristani el-Milel ven-Nihal Beyrut 1975 I/233. - I.J.S. Taraporevvala The Religion of Zarathustfa Tehran 1980. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de lOrient Paris 1952 131-150. - R.C. Zaehner The Teaching of Magi London 1975. - R.C. Zaehner The Concise Encyclopedia of Living Faiths Gr. Britain 1977 20 0-217. - Zerdüstün Galalari ter. Ali Nihad Tarlan Istanbul 1935. [141] I- Sabiilik - Ismail Cerrahoglu Kurian-i Kerim ve Sabitler Ilahiyat Fakültesi Dergisi Ankara 1962 X/103-116. - Sinasi Gündüz Son Gnostikler Sabitler Ankara 1995. - Remzi Kaya Kurani Kerime Göre Ehl-i Kitap ve Islam Ankara 1994. - Saban Kuzgun Islam Kaynaklarina Göre Hz. Ibrahim ve Hanif-lik Ankara 1985. - Ibn Meymun Delaletul Hairin Giris ve Notlarla Haz. Hüseyin Atay A.Ü. Ilahiyat F ak. Yayinlari Ankara 1974. - Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983. - Muhammed b. Abdulkerim b. Ebi Bekr Ahmed elSehristani el-Milel ven-Nihal Tahk ik Muhammed Seyyid Keylani Beyrut 1975 II/5-57. Günay Tümer Biruniye Göre Dinler ve Islam Dini Ankara 1975. - Elmalili Muhammed Hamdi Yazir Hak Dini Kuran Dili IstnbuI (t.y.) Asil Nüsha 111/1750-1765 Sadelestirilmis Zaman Baski Ili/ 293-309. - Carra de Vaux Sabitler Al Sabia Islam Ansiklopedisi Istanbul 1967 X/9 -10. [142] Ankara Üniversitesi V- BÖLÜM BUDDIZM Buddizm M.Ö. Vi. Yüzyilda Hindistanda Budda tarafindan kurulmus ve evrensel nitelik kazanmis bir dindir. Bu din Hindistanda dogmus olmasina ragmen mensuplari dah a çok bu ülke disinda bulunan günümüzde yasayan büyük dinlerden ilk besi içine girebilen biige sahiptir. Simdi mensuplarinin sayisi 350-400 milyon civarinda gösterilmektedir . Günümüzde en çok mensubu Hindistan Çin Mançurya Mogolistan Seylan Tayland Burma Kam boçya Laos Dogu Bengai Vietnam Bhutan Birmanya Singapur Malezya Tayvan Tib et Kore Japonya gibi Güney Asya ülkelerinde ve Uzak Doguda bulunmaktadir. Bazi ba ti ülkelerinde özellikle yeni bir Buddist mezhep olan Zen Buddizm ilgi görmüs ve tarafta r kazanmistir. Buddizm adi bati ülkelerinde Buddanin kurdugu din için kullanilmaktadir. Buddist Asy a ülkelerinde bu din Budda disiplini dini anlaminda Budda-Sasana diye bilinmekte dir. Buddizmin bir kurucusu kutsal kitabi doktrini yap-yapma telkinleri bir cemaati vardir. Bununla beraber onun bir din mezhep tarikat ya da felsefi bir eko l olup olmadigi tartisilmistir. Buddizm Asya ve Ön Asyaya dogru yayilirken I. Yüzyilda Bati Türkistanda daha sonr a Dogu Türkistanda Türkler bu dinle tanismistir. Ancak içinde kutsal dilencilik otu rup bagdas kurup tefekküre dalmak (meditasyon) bulunan bu din onlara cazip gelmemi stir. Et yemeye kurban kesmeye ata binip kiliç kusanmaya alisik tabiatla hasir nesir olmus Türkler vejeteryan bir diyete dayanan Buddizme isinamamislardir. Onl arin daha sonra Islami büyük bir hevesle benimsemelerinde bu hususlar ve cihat anlayi si yaninda Buddizmde göze çarpmayan ancak hem eski Türklerde hem de Islamda bulun an kuvvetli tek Tanri inanci rol oynamisti. 160 Buddizm Hz. Muhammedin zamanindaki büyük dinlerden biriydi. Ancak ne Kuranda ne d e Hadis kitaplarinda bu konu ile dogrudan ilgili bir bilgi yoktur. Bununla berab er eski ve yeni bazi kaynaklarda Kuranin Tin Suresinin 1. Ayetinde geçen incirin (tin) Buddanin altinda ilhama kavustugundan bahsedilen yabani incir agacini ifade et tigi ileri sürülmektedir. Buddanin dogum yeri olan Kapi-lavustu sehrinin ise Zul-K ifl (KifIi olan kimse yani Arapçada p harfi olmadigindan Kapilali) adindaki peygamberin isimlendirilmesine sebep oldugu da belirtilmektedir[143]. Zul-Kifl hakkinda Kuran Hadis ve diger Islam kaynaklarinda fazla bir bilgi yoktur. Sadece Kuranda iki defa zikredilmektedir.[144] A- Buddanin Hayati (M.Ö. 563-483) Buddizm M.Ö.VI. Yüzyilda Hinduizmdeki Brahman sekilciligine kast taassubuna kars i bir hareket olarak ortaya çikmistir. Bu tepkiyi Caynizm Ajivika hareketi de pay lasmistir. Buddanin babasi Suddho-dana Himalaya eteklerinde simdiki Nepalin b ulundugu bölgede baskenti Kapilavastu olan küçük bir hükümdarligin basindadir. Budda Kuzey H indistanda bulunan bu hükümdarligin baskenti Kapilavastu yakinlarindaki Lumbini kor ulugunda dogmustur. Adi Siddhartha Gota-madir (Gotama aile lakabi). Sakya kabil esine mensuptur. Bunun için ona Sakyamuni yani Sakya Kabilesinin Bilgesi Sakyal ilarin Sessiz Zahidi denilmistir. Budda ona ilhama kavusmus aydinlanmis uy anmis anlaminda sonradan verilmis bir lakaptir. Ona sonradan verilen bir lakap d a Tathagatadir (hakikate ulasan). Asil adi Siddhartha gayesine ulasan anlamin a gelmektedir. Rivayete göre annesi Maya Buddanin dogumundan önce bir rüya görmüs ve bu rüyada ona dogaca k olan oglan çocugunun ilende meshur bir mürsid olacagi bildirilmistir. Maya Budda nin karnina beyaz bir fil seklinde girdigini de görmüstür. Annesi zamani gelince Buddayi Kapilavastudan ailesinin yanina giderken yolda Lumbini Korulugunda dogurmustur. Gelenege göre Maya bir kutsal Incir Agacinin da lindan tutunmus ve o arada onun sagindan Budda dünyaya gelmistir. Tanrilar onu be yaz bir çamasir içinde bulmus ve ona banyo yaptirmislardir. Ona her arzusuna gayesine kavusan anlamina gelen Siddhartha adi verilmistir. Dogumundan bir müddet sonra Siddharthanin annesi ölmüs ve o teyzesi ve ayni zamanda da üvey annesi olan Mahapraja jati tarafindan büyütülmüstür. Siddharthanin babasi oglunun gelecegini ögrenmek için o zamanki adete uyarak falcil ara basvurmus ve onun ya kudretli bir hükümdar» veya bir budda olacagini ögrenmistir. Bunun üzerine kral oglunun budda olmasina engel olmak için çalismis onu saray zevkle ri içine hapsetmis refah içinde geçen bir hayat ve iyi bir egitim imkani saglamistir. S iddhartha evlenme çagina gelince yakin akrabalarindan birinin güzel kizi Yasodara ile evlenmis ve Rahula (engel) adinda bir oglu olmustur. Siddhartha sarayda mesut ve endiseden uzak.bir hayat yasiyordu. Fakat bir gün ba basinin yasagina uymayarak saraydan disari çikti gerçek hayatin sarayda gördügünden ibare t olmadigini anladi. Çünkü o ilk gün bir ihtiyara ertesi gün bir hastaya üçüncü gün bir ce ve dördüncü çikisinda da bir dilenci kesise rastladi. Gördükleri onu sarsti her seyin bos o ldugunu^anladi ve dünya nimetlerine sirt çevirdi. Bu düsünce onu evini terketme kararina ulastirdi. Yirmi dokuz yasinda iken bir gece ailesi uykuda bulundugu bir sira da bir ata binerek evi terketti. Bir ormana vardi. Ormanda üzerindeki mücevherleri çikarip usagina verdi ve onu at ile geri gönderdi. Saçlarini kökünden keserek suya atti. Oradan geçmekte olan bir gezgincr rahip ile elbiselerini degistirdi. Siddhartha s arayi terkettikten sonra eski adetlere uyarak taninmis hikmet ve murakabe üstatlari ni aradi onlarin nezareti altinda zihni gelismeyi saglayan yoga metodlarini ögrener ek manevi sükun ve huzura ulasmada ehliyet kazanmak istedi. Ancak o insan hayat ve h akikat hakkinda kendisine telkin edilen programlari begenmedi. Içinde bulundugu zahitler grubunu terkederek yalniz basina ormana çekildi. Gotama ismini kullanarak alti yil bir deri bir kemik kalincaya kadar en sert bir züht hayati yasamaya ba sladi. Fakat bu hayat da onu tatmin etmedi. Sonunda ondan da vazgeçti. Hikmete ve zihni berrakliga ulasmak veya bedeni zihni igvalardan kurtulmak için riyazet ve çile y olunun kafi gelmedigini bu yolun vücudu zayiflatmak ve zihni bulandirmaktan baska bir ise yaramadigini anladi. Çünkü o önce saray hayatinin zevk ve sefasini daha sonra da nefse iskence yoluyla ikinci bir asiriligi tatti. Böylece iki asirilik ar asinda orta bir yol aramaya koyuldu. Bunun için yeniden yiyip içmeye basladi. Bu duru mda onunla çilede bulunan bes zahit mücadeleden yilip maglubiyeti kabul ettigini düsünere k onu terketti. Gotama ise hakikat ve huzuru baska yollardan aramaya basladi. Gotama Uruvela yakininda Neranjara Nehri kiyisindaki yabani bir Incir Agaci (Bo dhi Agaci) altinda oturup düsünceye daldi. Hayatin ölümün evrensel aci ve izdirabin sirr ini arastirmaya basladi. Sonunda (35 yaslarinda) 1 Temmuz dolunayinda gayesine u lasti zihni aydinlandi ve Budda oldu. Bu aydinlandigi yer Buddistler için kuts al bir yer haline geldi (Bodhi Gaya). Budda bulmus oldugu hakikati yaymaya karar verdi. Ilk vaazini Benaresdeki Sarn ath Geyik Parkinda kendinden ayrilan bes zahide yapti. Bu vaaz Kanunun Tekerli gini Döndürmek diye adlandirildi. O bu vaazinda kendisinin dogru yolu buldugunu Budda oldugunu onlara da bu yolu gösterecegini ve doktrinini (dhamma) ögretecegin i söyledi. Budda Kusinagaradaki (Patnanin kuzeybatisina 160 km. mesafede küçük bir sehir) Uttar -Pradestte 80 yasinda ölünceye kadar hayatinin son 40-50 yilini Hindistanin kuzey inde ve ortasinda vaazlarla geçirdi. Taraftarlari oldu. Bunlar arasindan bhiksud enilen dilenci rahiplerin meydana getirdigi Sangha diye adlandirilan teskilat d ogdu. Sangha dünyanin en eski bekar rahipler teskilatidir. Sangha Budda ve buldugu g erçek doktrin (dhamma) ile birlikte Buddizmin temel prensipleri arasinda yer aldi . Budda uzun zaman kadinlarin Sanghaya alinmasini reddetti fakat halasi ve ka risinin israrli ricalari üzerine kadinlar da teskilata dahil edildi rahibe manasti rlari da ortaya çikti. Daha sonraki devrelerde kesisler yaninda evli olanlar da ye r aldi.[145] B- Buddanin Telkinleri/Buddizmin Prensipleri Buddizmde Buddanin doktrinine Pali dilinde Dhamma denilmektedir. Budda Dhamm ayi yani ulastigi hayat kanununu ilan ettiginde verdigi ilk vaazi Kanunun Tek erlegini Döndürmek seklinde açiklamistir. Bunun için tekerlek Buddizmin sembolü olmustur. Budda saray hayati ve çiie gibi iki asirilik arasindaki orta yolu telkin etmisti r. Iki asirilik izdirapli iken orta yolda bilgi kurtulus ve mutluluk vardir. Bu orta yol kisiyi elem ve keder denizi olan bu dünyadan bir kere daha dönmemek üzere kurtararak Nirvanaya ulastiracaktir. Kisi izdirap ve onun giderilmesi hakkind aki gerçekleri ögrenir iyi bir Buddist olarak yasarsa Nirvanaya ulasmaktadir. Nirv anaya ulasmak için kötü huylara sahip benligi arzu ve ihtirasi yoketmek hikmet olgu nluguna kavusmak gerekmektedir. Kisi ancak Nirvanaya ulasarak tenasuhtan kurtul abilmektedir. Aslinda Buddizm Caynizm Ajivika hareketi M.Ö. VI. Yüzyildaki kati brahman sekilc iligine kast taassubuna karsi çikisi da ifade etmekteydi. Bu sebeple Buddanin dok trini Brahmanlarca küfür olarak görüldü. Onlar bu hükümlerini Buddanin doktrinine bir yar tici tanriya brahman ayin ve görevlerine yer verilmemis olmasina bagladi. Buddizm Hindistanin kuzeydogusunda Ganj nehrinin suladigi topraklarin güneydogusundaki Ko sala (simdiki Oudh) ve Magadha (simdiki Bihar) kralliklarinin içinde yer aldigi b rahman kültürünün merkezinden uzak Brahmanizmin tam giremedigi bir cografi alanda dogd u. Brahmanlarin Tanriyi insani nitelikler içerisinde yaptigindan pismanlik duyan alda tilabilen zaaflari bulunan sihirden hoslanan insanlar tarafindan acze düsürülebilen bir varlik seklindeki açiklamalari karsisinda Budda sessiz kalmistir. Onun bu açikla malara katilmadigi bellidir. Ancak Tanriyi inkar eden bir ifadesi de yoktur. Buddi stlere göre bu kadar uzun müddet var olan alemin nasil yaratildigi insan bilgisinin insanin bilme gücünün ötesindedir. Insana düsen manevi ilerleme ahlaki kötülüklerden uzakl apfarin sebebi olan ihtiraslardan tenasüh çemberinden kurtulmadir. Buddizmin ana telkini insan Ile hakikat arasinda hayatin izdiraplarla dolu olmasidir. Dört kutsal temel gerçek Buddanin kurtulus telkininin özünü olusturmaktadir 1- Insan varliginin mahiyeti izdirap aci kötülük tatminsizliktir (dukkha). Dogum h astalik yaslilik ölüm izdiraptir. 2- Izdirabin sebebi arzu ihtirastir. Bu da yeni karma ve sudura yeni tenasüh ve ölüm e yolaçmaktadir. 3- Izdirap dindirilmelidir. Yoksa fani süreksiz isler sürüp gidecektir. Bu sürekli tekrar lanan devrelerden kurtulmanin yolu Nirvanadir (Nibbana). 4) Hürriyete yeni hayat a Nirvanaya ulasabilmek ancak Buddanin sekiz dilimli yolu ile mümkündür. Bu sekiz d ilimli yol ilk kutsal gerçegin kavranilmasi ikincisinin anlasilmasi üçüncüsünün de gerçek sini saglamaktadir. Ilk üç kutsal gerçek Buddanin telkininin felsefi yönünü dolayisiyla sa ece aydinlara bakan yanini kapsamaktadir. Dördüncü kutsal gerçek ise Buddizmin ameli ahlaki at yönünü halka bakan kisacasi onu din yapan veçhesini içinde bulundurmaktadir. Budda Vedalarin otoritesini ve Vedik kurban sistemini kisinin kendine eziyet vermesini (yoga ve benzeri yollarla) ferdi ruhu manastir düzeninde kast ayrimini re ddetti Brahmanlarin ilgi duydugu metafizik meselelerden kaçindi. Ancak genel Hint inançlari olan karma-tenasuh feragat yoluyla tenasuhtan kurtulmayi muhafaza etti. Buddanin doktrininin felsefi yönü kötümserdi. Çünkü o hayatin tabii olaylarini bir izdirap o ak görüyor ve bundan kurtulusu bütün arzu ve ihtiraslardan uzaklasmaya bagliyordu. Bu as linda Upanisadlarda rastlanan hayat görüsünün gelistirilmis bir sekliydi. Buddizmin Hindistanin meshur alti felsefe sisteminden biri olan Samkhya ile or tak bazi noktalari bulundugundan bu sistemin Bud-dizmden etkilendigi söylenebiimektedir. Bu felsefi hususlar bir kenara birakilirsa Buddizmdeki ameli ahlak insanlar a hayvanlara bütün varliklara sevgi ve sefkati ihtiva etmektedir. Iste bir din ola rak Buddizmin Brahmanizme karsi orjinalügi burada yatmaktadir. Zira Brah-manlar m etafizik tartismalar arasinda isin bu yanini unutmuslardir (sonradan bhakti har eketiyle bu tamamlanmak istendi). Buddizmin bir dünya dini haline gelmesinde bu hususun ve Buddaya olan asiri baglilik sonucu Mahayana hareketinde zamanla Bud dizmin yayildigi çevrelerdeki temayüle göre Budda bütün heykellerin kirilmasini emretmis olmasina ragmen heykelleri yapilip ona tapinilmaya baslamasinin rolü olmustur. Düny anin üç büyük evrensel dininden önce Buddizm sonra da Hiristiyanlik yayilabilmek ve dige r insanlar tarafidan kabui edilebilmek için asli prensiplerinden feragat etmek zoru nda kalmistir. Bu konuda tek istisna Islamdir. Islam yayilirken böyle bir fedakarlikta b ulunmamis aksine onun yayilmasi prensiplerinin siki sikiya korunmasi sayesinde olmustur. Buddizme felsefi-teolojik bir hareket bir mezhep bir tarikat olarak bakanlar b ulunsa da bu sistemde bütün bu hususlari akla getirecek noktalarin mevcudiyetiyle be raber o bir kurucusu kutsal kitabi inanç esaslari ayri cemaati mabetleri ken dine has özellikleriyle daha ziyade bir din olarak nitelendirilmektedir. [146] C- Budda Ilk Buddistler ve Konsiller Buddist literatüre göre Buddadan önce 24 Budda daha gelmistir. O 25. Buddadir. Onda n sonra da Metteyya (Maitreya) gelecektir. Budda Tusita cennetinde iken zamani g elince dünyaya geldigi gibi Metteyya da öyle yapacaktir. Buddist kaynaklarda Budda nin dogumundan öncesi çocukluk ve gençlik yillari sarayi terki sonraki zühd hayati a ltinda 7 hafta geçirdigi Incir Agaci (Bo Bodhi agaci) ve daha sonrasiyla ilgili çok sayida mitolojik efsaneler yer almaktadir. Budda Incir Agaci altindaki aydinla nmaya kadar bir Bodhisatvadir (Budda adayi). Onun ilk sakirtleri beraber züht h ayatina girdikleri onun zühdi yasayisi birakmasiyla ondan ayrilan kendilerine buld ugu gerçegi ilk vazettigi böylece Sanghaya aldigi bes zahit ve Incir Agaci altind a ona yiyecek getirip onun doktrinini kabul eden iki tacirdir. Daha sonra basta toprak sahipleri ticaret ehli esnaf olmak üzere yiginla insan içinde az sayida br ahman da bulunarak Buddist oldu. Bunlardan bazilari Sanghaya kesis olarak kabul edildi. Budda kesisleri doktrin i vazetmek üzere görevlendirdi. Onlar bu görevi her yerde dolasip insanlara kendiler ini tutma basit ve sade bir yasayis alçak gönüllülük ögreterek yerine getireceklerdi. Bu k esisler arasinda ilk bes zahidden Assaji vasitasiyla hakikati ögrenen ve Budda ta rafindan Sanghaya alinan Sariputta ve Moggalana da vardi (Bunlar Buddadan önce öldül er). Yine Buddanin ölümünde onun da katilabilmesi için cesedin yakilmasi tehir edilen v e ilk konsile baskanlik eden Büyük Kasyapa ile ayni konsilde Vinaya metnini okuyan Upali Sanghanin ilk ve önemli üyelerdendir. Ancak Buddanin gözde sakirdi yegeni An anda idi (Yahudi dininde Hz. Harunun Hz. Musaya Hiristiyanlikta Yuhannanin Hz. Isaya Islamda Hz. Alinin Hz. Muham-mede karsi durumu gibi). Ananda sagli ginda Buddaya büyük bir ihtimamla hizmet etmis onu yine diger bir yegeni olan Devad attanin zehirleme tesebbüsünden kurtarmis kadinlarin da ayrica Sanghaya alinmalari konusunda üstadini ikna etmisti. Budda Kral Bimbisaranin destegini kazandi. O Magadha kralligi sinirlari içinde özellikle Rajagaha ve Sravasti etrafinda geleneksel olarak Kuzeybati Hindistana Pencapa kadar uzandigi söylenen alanda 40 seneden fazla dolasti. Ona topraklar yapilar bagislandiysa da o bir yere bagli kalmadi. Bu bagislar arasinda bir kra l çocugu olan Jetanin yagmurlu mevsimlerde kesislerin istirahat ve ikameti için yapt irdigi manastir (vihara) ve tahsis ettigi park en önemlisidir (Sravastide). Budda hayatinin sonuna kadar vazetti ögretti. Anlattiklari genellikle büyük bir sevk içinde kabul gördü. Zaman zaman ona muhalefet edenler de çikti. Gelenege göre 80 yasini geçtigin de artik ölecegini böylece sakirtlerini ve görevini birakacagini anlayan Budda beraberinde Ananda ile Uttar-Pradesthte Mallalilarin ülkesinde bulunan Kushinagaraya gitti. Orada bir sedir hazirlatip basi kuzeye gelecek sekilde sag yani üzerine ya tti Ananda ve kesislere son ögüdünü verdi ve tenbihlerde bulundu son sakirdi Subhadra onun telkiniyle Buddist oldu. Budda oradaki besyüz sakirdine telkininde ve Sangha kurallarinda anlamadiklari b ir sey olup olmadigini sordu. Sorusu üç defa tekrarlandi. Ananda böyle birsey bulunmad igini bildirdi. Budda da orada bulunan besyüz kisinin nihai kurtulusunun garantili old ugunu açikladi ve onlara söyle hitap etti Kardeslerim simdi sizden ayrilacagim. H er sey geçicidir. Kurtulusunuza gayret ediniz. Budda bu sözleri sonunda nihai Nirvana ya kavustu. Kasyapantn da beraberinde besyüz sakirtle gelmesi üzerine Buddanin ce sedi yakildi kemikleri ve kalintilar muhafaza edilip on parçaya ayrildi. Orada bi r stupa yapi Idi diger parçalar da birer stupa yapilip koruma altina alindi. Son raki stupalara bu on merkezden kalinti verildi. Buddanin ölümünden hemen sonraki yagmurlu devrede Kasyapa özellikle Anandanin vakif oldu gu Buddanin önemli konusmalari_ye Sangha kurallarinin tekrarlandigi Rajagaha ( Magadha kralliginin baskenti) konsiline baskanlik etti. Bu konsile besyüz rahip ka tildi. Asagi yukari bir yüzyil sonra kesisler arasindaki fikir ayriligi dolayisiyl a Vesa-lide ikinci bir konsil toplandi. Bu konsile yediyüz rahip katildi. Ihtilaf giderildi. Kral Kalasoka himayesinde gerçeklestirilen bu konsilde ilkinde oldugu gibi sutta ve vinayanin yeni düzenlemesi yapildi. Üçüncü konsil M.Ö. IM. Yüzyilda doktrin kan bir ihtilaf üzerine kendisi de bir Buddist olan Imparator Asoka (M.Ö. 273-236) zamanla toplandi. Bu konsil bin kesisin katilmasiyla Rajagahanin yerini almis yeni baskent Pataliputtada (Patna) gerçeklesti. Asoka (Asoka) bu konsilde bir ta rafi tutmadi. O daha ikinci konsil öncesi baslamis doktrindeki fikir ayriliginin yeniden alevlenmesi üzerine tebaasi arasindaki ahengi saglamak ve mezhep kavgasin i önlemek için böyle bir konsile destek verdi (Kons-tantinin Hiristiyan tarihindeki y eri ile karsilastirilabilir).-_KonsiLSonunda-Sthavira denilen eskilerin geleneks el görüsü tercih edildi. KarsjLgrup Sarvastivadinler asagi Ganj ovasinin kuzeybatisi ndan Madhuraya dogru çekildi. Konsil sonrasi Buddizm o günün Hindistanindaki dört kra lliktan birisi olan Magadhadan Hindistana yayildi. Asoka devrinde Magadha tabii kaynaklari madenleri tarim ve milletlerarasi ticar etiyle bir imparatorluk haline geldi. Asoka Buddist olmadan önce topraklarini genis letmek için giristigi savaslardan birinde bu kanli katliamli zaferlerden igrenmey e canlilara karsi acima duymaya basladi. Eslerinden birisinin telkiniyle Buddist olduktan sonra hayatini ülkeler yerine gönüller kazanmaya düsmanla savasma yerine nefs iyle savasmaya adadi. O zaten güney uç hariç hemen hemen bütün Hindistana hükmetmekteydi. Buddist düsünceleri unutulmamasi için Hindistanin çesitli yerlerinde tas ve kaya kitab elere yazdirtti. Böyle güçlü bir imparatorun himayesine kavusmak Buddizme diger din ve mezheplere göre bi r devlet dini avantaji sagladi. Bununla beraber Asoka onlarin mensuplarina da ho sgörülü davrandi. Bu devirde Buddizmin propagandasi sadece bütün Hindistanda degil uzak yabanci ülkelere kadar genislik kazandi. Bu faaliyetlerin ilk sonucu Seylanin Bud dizme kazandirilmasi oldu. Asoka Seylana oglu (veya kardesi) Mahindayi gönderm isti. Bunu Gandhara Kesmir Mysore ve zamanla batiya Ön Asya Suriye Misir Kuz ey Afrikaya gönderilen özel görevli kesisler takip etti. Türkistana Buddizmin girmesi nin (daha sonra bilinirken) Asoka zamaninda oldugunu ileri sürenler vardir. Ken-di lerininkini en güvenilir ve Buddanin telkininin orjinai sekli oldugunu ileri süren Theravada BuddIzminin (simdi Seylan Burma Tayland ve Kamboçyada) kutsal kitap m etinlerinde Asokanin adi geçmez. Bundan Pali dilindeki kutsal metinlerin (Ti-Pitak a) daha arindaki Buddaya nisbet edilen cümlelerin bizzat onun sözleri oldugunu kabul etmektedir. Ancak modern dil çalis malari Magadhi ile Pali arasinda önemli farkliliklar bulundugunu da ortaya koymustur. Bu konudaki tartismalar Theravada kutsal metinleri olan Tipitakanin dilinin Pali olup onun çesitli parçalarinin Hindistanin degisik bölgelerinden gelmesi dolayisiyl a farkli mahalli dillerden kelime ve ifadelerin birlestigi aradan yüzyillar geçtikten sonra da bu sifahi nakillerin yaziya geçirildigini göstermektedir. [147] D- Hindistanda Mahayanamn Dogmasi Asokadan sonra Imparatorluk küçük hükümdarliklara bölündü. Asokanin ölümünden 100 yilina kadarki 330 senelik devrede Buddizm Kuzey Hindistanda yerini saglamlastirdi. Bu devrede önce Sung hanedaninin hükümdarlari Buddizme karsi çikm islarsa da M.Ö. 2. Yüzyilda kuzeybatida Greko-Hint hükümdarlarin himayesiyle Buddizm can landi. Bu hükümdarlardan Menander (Milinda) M.Ö. 100de Buddist oldu. O sirada Buddi zm Seylanda her zaman devam edecek üstünlügünü saglamis ve Hindistandan Çine dogru yayilm aya baslamisti. Hindistanda ise öyle bölünmeler ortaya çikmisti ki gelenekçi Buddizm 18 me zhebe ayrilmisti. Bu arada kendisine Büyük Araba (Mahayana) adini veren ayri bir B uddist mezhep dogdu. Bu adla insanlarin kurtu-lusundaki cihansümul gayelerini ifad e eden ve ne zaman dogdugu kesin bilinemeyen (tahminen M.Ö. I. Yüzyil-M.S. I. Yüzyil a rasi) bu mezhebin mensuplari gelenekçi eski muhafazakar kanada içinde Theravadin Sa rvastivadin gibi 18 mezhebi bulunduran öncekilere Hi-nayana (küçük araba) adini verdil er. Mahayanacilar Hinayana mezheplerinin belirli az sinirli bir alandaki kimseler e kurtulus yolu gösterdiklerini kendilerinin Hinayanacilar kadar akil irfan hik mete yer vermekle beraber onlardan daha fazla sevgi sefkat üzerinde durduklarini açikladilar. Bu yeni mezhebin bir diger özelligi de Bodhisatva (Budda adayi) kavra mina getirdikleri yeni önem ve genislikdi. Onlara göre bütün insanlar hatta nefse sah ip olmayan varliklar bile Budda olabilir aydinlanmaya ulasabilirdi. Insan hayat inin en büyük gaye ve ideali bu olmaliydi. Mahayanacilarin bu açiklamalari zamanin ayd in kitlesi arasinda tartismalara yol açti. Böylece bu yeni mezhep mensuplari Pali ye rine Sanskirt dilini kullanmaya mecbur kaldilar. Ancak onlarinki artik bir melez Sanskrit.Budist Sankskriti idi (Kutsal Kitaplari Tripitaka). Mahayanamn cihansüm ul ideali onun yayildigi yerlerdeki yerli dinlerden inanç ve uygulamalar almasina yol açti. Iste bu etkilenmelerin ilki Hindistanin kuzeybatisinda ve kuzeyinde Is kitler (M.Ö. 130larda) daha sonra Yüecilerle geldi. Yüeciler Kusan Kralligini kurdu lar ve önce Pencabi sonra Kuzey Hindistani ele geçirdiler. Böylece Zerdüsti Hiristiyan Roma Yunan etkileri Buddizme girdi. Aslinda bu etkiler Mahayananin dogmasin a yolaçtigi düsünülebilirse de en azindan Mahayanayi yönlendirdi. Dördüncü Konsil 120lerde (128 veya 144) tahta çikan Kusan Imparatoru Kaniska zamaninda toplanmistir. Asoka gibi o da Buddizmi kabul edip desteklemistir. Jalandharda {bazilarina göre Kesmirde) toplanan bu konsili Theravadinler kabul etmemektedir. Halbuki Theravadin kesislerin bu konsile katilmadigi yolunda kesin bir bilgi yo ktur (Bütün Buddist mezhepleri ilk üç konsili kabul ederler. Sonraki konsiller ihtilafli dir). Mahayananin kopmasiyla Buddizmin ikiye ayrilmasi Dördüncü Konsil sonrasi olmus tur. Kaniskanin adi Seylan dini literatüründe geçmez. Artik Pali metinlerine dayanan esk i tarz Buddizm I. Yüzyildan itibaren Hindistanda gözükmedi. Hinduizmin etkisiyle Budd izmi de etkileyen Bhakti cereyani sonucu Budda Brahmanlarin Ve-danta sistemind eki müsahhas uluhiyetin yerini alarak resmi heykeli yapilan bir sahsiyete büründürüldü. Daha celeri buna izin verilmemisti. Kaniska üzerinde Buddanin kabartmalari bulunan par alar bastirdi. Budda eski brahman inançlarindaki Rama ve Krisna gibi insan biçimin de dünyaya gelmis bir tanriya dönüstürüldü. Böylece Budda heykellerinin yapilmasina baslandi. Mahayana Buddizminin yazili metinleri Sanskritçe düzenlendi. Hem Mahayanacilar hem de Hinayanacilar eski kutsal metinlerin (ne zaman düzenlendigi kesin olarak biline mese de M.Ö. I. Yüzyila kadar Seylanda yazili hale getirildigi anlasiliyor) mevsuki yetini kabul etmekteydiler. Ancak Hinayanacilar Mahayanacilarm kutsal metinlerin i bunlarin eski gelenekte bilinmedigini ileri sürerek kabul etmiyorlardi. Mahayanacilar da buna kendi kutsal kitaplarindaki Nirvanaya ulastiracak doktrin yorumuyla ilgili açiklamalarin Hinayananinkini düzenieyenlerce anlasilamadigi bunlarin son d erece yüksek gerçekler oldugu öncekilerinkinin zihnen gelismemis kimseler için muvakkat hakikattan baska bir sey olmadigini söyleyerek cevap veriyorlardi {Tartismanin ta fsilati için bkz. L de la Vallee Poussin Mahayana ERE VIII 335). [148] E- Mahayananin Hindistandaki Kollari I. Yüzyildan baslayarak Mahayana Buddizmi bir koldan Kusan Imparatorlugunun sinirl ari içinde kalmis Bati Türkistana diger koldan da Çine sizdi. Hindistanda II. Yüzyil da Buddist düsüncenin analitik prensiplerinin Mahayana içinde gelistirilmis bir sekli olan Madhyamika ekolü ortaya çikti. Bu ekolde Buddist mantik analizi en yüksek dorugun a ulasti. Ekolün kuruculari Najarguna ve ögrencisi Aryadeva idi. 226da Kusan Impara torlugu yerini küçük beyliklere birakti. Magad-ha IV. Yüzyilda önemli bir devlet oldu. Bu devrede Hinduizm yeniden canlanmaya basladi. Öte yandan suuru gerçek bilmeyen Buddi st Madhyamika ekolünün asiri zihinciligine karsi Asanga ve kardesi Vasubandhunun ba slattigi suuru gerçek bilip onu temizleme ve aydinlatma yoluyla manevi hakikati dogr udan dogruya kavramaya dayanan Yoga-cara (Vijnanavada) ekolü ayni yüzyilda ortaya çikt i. Mahayananin Hindistanda son gelisme merhalesi VIN. Yüzyilda Mantrayana ve daha sonra Vajrayana ekolleriyle oldu. Hinduizm VIII. ve IX. Yüzyillarda Sankara (788820) ve Kumarila gibi Buddistlerin çekindikleri iki büyük filozofun da etkisiyle ataga kalkti. Yogacara ekolünün önem verdigi meditasyon metot ve disiplinini daha ileri götüren Mantrayana mantra yani kutsal i lahiler semboller ve jestlerde odaklasan gayri Buddist elemanlara yer vererek aydi nlanmayi saglama yolunu tuttu. Kismen karsilastigi kuvvetli muhalefet kismen de bozulmaya yüz tutmasi sonucu Buddizm gittikçe artan bir sekilde Hinduizme yaklasm aya ve itibarini kaybetmeye basladi. 712de Sindin Müslümanlarca alinisi bu gidisi hizlandirdi. Iste bu sirada Mant-rayananinkine büyülü afsunlari katarak uzak nirvan a hedefinden ziyade zihni tecrübeyi yogunlastirmayi esas alan ve Dogu Hindistanda {s imdiki Bihar Orissa Bengal) gelisen Vajrayana veya Tantra ortaya çikti. Bu Tant rik Hinduizmin bir kopyasi idi. Bu sebepie XII. Yüzyildan itibaren ortadan kaybold u. Bengaldeki Pala hanedani hükümdarlari (800-1050) Buddizmi korumusken onlardan sonraki Sena hükümdarlari Hinduizmi tuttular. Buddizm 1200de Magadrianin Müslümanlar in eline geçisiyle Hindistandan silinmeye basladi. Oudhda 1220de henüz ortadan ka lkmamisti. XVI. Yüzyilda Bengalde hala az bir taraftari vardi. Ayni yüzyil ortalarinda Orissadan Buddizm çekilmisti. Kesmirde 1340da bu dine son verilmisken Nepalde o Hinduizme yakinlasarak bozulmus bir sekilde günümüze kadar geldi. [149] F- Hindistan Disinda Buddizm Mahayana Çine Chen-yen Japonyaya Shingon adlariyla intikal etti. O günümüze kadar g elen sekliyle 9-11. Yüzyillar arasinda Tibetteydi. O sirada Buddizm misyoner kes isler vasitasiyla Deken ve Hint yarimadasinin batisinda yayilmakta idi. Doguda A soka zamaninda Seylana gitmisti. Onun Bengal Körfezinden karsiya Burmaya Tayland a girmesi miladin ilk yüzyillarinda Mahayana sekliyle oldu. Sonra Seylandan gelen Theravada Buddizmi buralarda hakim oldu. Thera-vada Buddizmi Hinayananin 18 kol undan günümüze gelen tek eski Buddizm seklidir. Seylan ve Taylanddan Theravada Buddiz mi Kamboçya ve Laosa yayilirken Mahayana Buddizminin de Çinden Vietnama girmesi 13-14. Yüzyillarda oldu. Bu ülkelerde ve digerlerinde Buddizm tarihi cografi milli ve mahalli sartlara göre sekillendigi gibi iki önemli Buddist mezhep elemanlarinin yer y er kaynastigi da gözden kaçmamaktadir. Hindistanda Buddizmin Tantrik veya Vajrayan a sekli Hindu bhakti ve Tantrik kültlerine yerini birakti manastirlar ortadan kal kti artik kuzeydogudaki küçük bir topluluk disinda 13. yüzyildan itibaren gözükmez oldu. Buunla beraber Seylanin % 6Oi Burma Tayland Laos ve Kamboçyanin % 9Oi hala Buddist tir. Seylandan Pali diline dayanan Buddizmle ilgili bilgiler XIX. Yüzyilda Avrupa ve Amerikaya geldi. Böylece basta Ingiltere Almanya ve Amerika Birlesik Devletl erinde Buddanin hayati ve doktrinine ilgi artti. Bu ülkelerde bugün dogudan gelme kesisler de yasamaktadir. Batida kesis olmayan Buddistler de artmaktadir. Bunlar dan Sanghaya alinanlar da vardir. Günümüzde Hindistanda aydinlar arasinda Hinduizmd en memnuniyetsizlik sonucu bu eski mirasa dönenler oldugu gibi kast disi kimselerde n Buddizme girmis ayri bir topluluk da bulunmaktadir. [150] G- Çin Buddizmi Çin Tibet ve Japon Buddizminin herbirinin kendine mahsus özellikleri ve Hint Buddiz minden farkli yanlan vardir. Bununla beraber üçünde de en bariz ortak yan Mahayanist o lmaktir. I. Yüzyildan itibaren merkezi Asya Ipek Yolu boyunca Çine kadar gelen Buddizm Han Hanedaninin sonunda (tan. 220) daginik yabanci gruplarina münhasir kalmisti . Bununla beraber onun II. Yüzyihn ortalarinda saray çevrelerini etkiledigi de kayde dilmistir. Bu konuda Buddistlerin ilk yardimcilari Taoist bilginler oldu. Buddis t fikirleri tercüme etmek için Taoist deyimler kullanildi. Böylece iki din arasindaki benzerlikler ortaya çikti. Han hanedaninin yikilmasi sonucu Kuzey Çini isgal eden Çinl i olmayan halklara 300 senelik hakimiyetleri sirasinda Mahayanaci kesisler siyasi askeri islerde danismanlik yaptilar. Onlar sihirbazlikta da büyük söhret kazandilar. Bud dist vaizler özellikle Fo Tu-teng (ö. 349) hemen hemen bütün Kuzey Çini inançlarina döndür . O sirada meshur bir tercüme ekolü Kumarajivanm (344-413) baskanliginda baskent Cha ng-anda çalismakta idi. Böylece Çin bilginleri irsat ediliyordu. Fa Hsien adli meshur Çi n seyyahi 399da Hindistana gitmek ve oradaki ziyaret yerlerini görmek üzere Chan g-andan yola çikti. Alti senelik yolculuktan sonra alti sene de Hindistanda gezme k çesitli ekollerin kutsal kitaplarini toplamak ve kopya etmek için harcadi 414te dönüsünde Buddist kutsal kitaplarini tercümeye basladi ayrica meshur seyahat hatiralar ini kaleme aldi. IV. Yüzyilda tahsilli ve zengin kimseler Sanghayi himayeleri alt ina alip tercüme masraflarini üstlendiler manastir ve mabetler kurdular Buddizmi n bes ahlak kaidesini benimsediler. Güney Çinde iki temayül gelisti Zihni kontrol ihtirasi bastirmayi esas edinen özde Hin ayanist Dhyana Ekolü nihai hakikgj meseleleriyle ilgilenen Mahayana sutralarina da yanan Sangha ile aydinlar arasindaki irtibati saglayan Prajna Ekolü. Bu devrede T ao An (312-385) Hui Yuan (344-416) ve Tao Sheng (360-434) gibi yetiskin sahsiy etlerin etkisiyle büyük manastirlar yapildi Vinaya kaideleri tercüme edildi ve Mahaya nanin spekülatif fikirleri yayildi. Böyle büyük Çinli üstadlarin eserlerinden Sui ve Tang hanedanlarinin ayriMahaya-nist ekolleri içinde gelisen fikirleri ögrenebilmekteyiz. Konfüçyüsçü ve Taoist klasiklerle Mahayanist eserlerdeki fikir ve telkinler birlesince ort aya ayri bir Çin buddist gelenegi çikti. Iste bu gelenek içinde Tien Tai Temiz Ülke ( Cennet) Hua Yen ve Chan ekolleri gelisti. Bunlardan Tien Tai Tang Hanedani zamaninda Chih Kai (538-597) tarafindan gün eydogu Çindeki TienTai dagindaki meshur manastirda ortaya atildi. Chih Hintli Najargunaya dayanmaktaydi. O bütünlük fikrine önem verdi. Bütün ve parçalari özdes idi. Büt e bütün Buddalar bir kum tanesinde mevcut idiler. Mutlak Akil alemi onun mükemmelligi içinde kucaklamaktaydi. Özde ikisi ayni Idi ancak görevde farkli idiler. Bu ekolde di nin pratik ifadesi zihni bir yere toplama ve her seyin içyüzünü kavrama yoluyla manevi irfa n ve hikmete baglanmistir. Ekol sadece Çinde degil IV. Yüzyilda Buddizme kapisin i aralayan Korenin güneyinde de tutunmus IX. Yüzyilin ilk yarisinda da Japonyaya TendaI adiyla geçmistir. Temiz Ülke (ChIng Tu) ekolü muhtemelen Çinde en eski Ma-hayana toplulugudur. Beyaz Lotus adi altinda Hui Yüan tarafindan kuruldugu sanilan ekolün adi sonrakitakipçilerinden bir grup tarafindan simdiki haline döndürülmüstür. Ekolün temel felsefesi ihni kisiye sonsuz inayet güç fazilet verebilecek olan Budda ve Bodisat-valara dön dürerek onlarin yardimini kazanmaktir. Ekolün dayandigi sutrada askin (transandant al) Budda için Amitabha (ezeli isik) deyimi kullanilmaktadir. Iste kisi kurtulusa ulasmak için ona böyle bir cenneti verecek olan Amitabha Buddaya (Japonyada Amida) kendisini adamaktadir. Cennete hükmeden ezeli Buddaya iki BodIsatva (Budda olmaya bi r merhale kalmis semavi varliklar) Kuan-Yin ve Ta Shih Chih yardim etmektedir. Bunlardan Kuan-Yin (aglamayi isiten) adina Çinde tapinaklar yapilarak kadin ve çocu klari koruduguna inanilan bu Botisat-vaya büyük alaka gösterildi. Onu Taoistlerin ana tanriçalarindan ayirmak imkansizdi. Bu Temiz Ülke Ekolünü (Ching Tu) en iyi dile getire n Shan-tao (613-681) oldu. Hua Yen Ekolü ilk iki ekol Hintli Najargunaya dayanirken yerli Çin düsüncesini gösterme si bakimindan önemli sayilan bir harekettir. Diger Buddist ekoller (mesela Chan) va r olan da olmayan da hayaldir derken bu ekol hedefte cihansümul ve bütün fenomenal t ezahürlerin temeli olan sürekli sabit bir zihin telkin etmektedir. Ekolün ilk üstadi Tushun (557-640) en iyi açiklayani ise Fa-tsangdir (643-712). Chan Ekolü Çin zekasinin orjinal bir mahsulüdür. Chan Sans-kritçe dhyanadan çikmistir v ekol Meditasyon Ekolü diye bilinmektedir. Ekolün gayesi ikilik sözkonusu olmayan bir varlik halinde afaki ve enfusinin üzerine çikarak hakikati birden kavramaktir. Chan t ek hakikatin felsefi veya dini düsünce meditasyon veya ayin büyü uygulamasi ile kavranila Budda hikmeti oldugunu telkin etti. O ögrenilemez kitaplardan veya mürsitlerden al inamazdi. Chan düsünce ve mantiki idrakin durdugu anda ortaya çtkan bir manevi aydinlanm ayi esas edindi. Her sey Budda aklinin bir tezahürü idi. Chanin Tibet Mahamudrasi yla benzerlikleri vardi. Daha önce dhyana egzersizlerinden bahsedenler olsa da eko lün baslangici Bodhidharmaya (470-543) dayandirildi. O 520de Çine geldigi kabul edilen Hintli bir kesis idi. Ekole hizmet eden üstadlar arasinda temel metni yaza n Hui Neng (ö. 713) sonrasinda meditasyon salonu bütün Chan manastirlarina girdi. Bunu n yaninda kesis olmayan bütün Buddist erkek ve kadinlarin evlerinde meditasyon yapma lari tesvik edildi. Chan ekolü Sung Hanedaninin Yeni Konfüçyüsçü hareketini etkiledigi gibi Japon Zeniyle bu ülkenin medeniyetinde unutulmayacak izler birakti. Çinde 420de 1786 mabet ve 24.000 erkek ve kadin kesis vardi. Buddizmin gitt ikçe gelisen gücü sarayi etkilemesi kesis hayatinin Konfüçyüsçü aile ve ahlak telakkileri rsan doktriner veçhesi tenkitlerin çogalmasina yol açti ve arkasindan siddetle engelleme yi getirdi. Tang Hanedani devresi (618-907) Buddizmin Çinde en olgunluga ulasti gi yillar da olsa ilk imparator^Kao Tsu ile baski basladi. Bununla beraber genel de bu hanedan Buddizme mültefit idi. Bu devrede Orta Asya ve Hindistan ile baglant ilar olusturuldu. Çine birçok yabanci getirtildi. Meshur Çinli bilgin ve seyyah Hsüan Ts ang (Chuang) (tan. 596-664) Orta Asya yoluyla Hindistana gitmek üzere 629da yo la çikti. 645de geri <löndü. Hindistanda 10 yil boyunca seyahat etti ve geri döndügünde ge tirdigi çogu Yogacara ekolüne ait eserleri imparatorun himayesinde hayatinin sonuna kadar tercüme etmeye çalisti. IX. Yüzyilda Çin Buddizmi zirvesine ulasti. Manastir haya tinin refahi itibari Ihtisami arkasindan fesat getirdi. Imparator Wu-Tsung 84 5te görülmedik bir zulüm baslatti 4000 mabede el kondu veya tahrip edildi 250.000 e rkek veya kadin kesis tekrar dünyevi hayata döndürüldü. Buddist sanat eserleri ve kitaplari yakildi. Tang Hanedani zamaninda 8-10 Buddist ekol parlamisti ancak Sung haneda ni zamaninda Temiz ülke ve Chan ekolleri faaliyetlerini devam ettirebildi. Mogol Yüan Hanedani 1280-1368 tarihleri arasinda hükmederken Çinde Tibet veya Lama Buddizmi önde gelen dindi. Mahayananin bir uzantisi olan Lamaizm Mogolistanda X VI. Yüzyila kadar sathi ölçüde sonra siyasi otorite olarak 1920ye kadar hükmetmis daha s onra ise Sovyetler Birligi içindeki bir halk cumhuriyeti hüviyetiyle dine karsi kamp anya sonucu rahipler baska mesleklere yönlendirilmis rahip sayisi 100.000den 200 e indirilmis manastirlar devlet kontrolü altina girmis Buddizmin etkisi süratle azalmistir. Çinde son yedi yüzyilda manastirlarda züht hayati yasayan kesislerden ayri Buddizm içinde Buddist Taoist elemanlar birbirine karismis bir halk dini tarafindan yutulmustur. Aydinlar halk kitlelerinin bu dini telakkilerine pek karismamis ancak onlari bir hurafe yigini olarak hakir görmüslerdir. XIX. yüzyilin sonlari XX. Yüzyilin ba slarinda özellikle Tai Hsü (1890-1947) ile Çin Buddizmi bir zihni uyanis ve ahlaki dirili s yasamistir. Fakat komünizm ve Mao tse Tsung ile o yine bulutlarin arkasina girm istir. [151] H- Burma Buddizmi Burma Buddizmi Güneydogu Asyada diger yerlerde oldugu gibi manastir hayatina gi renler ve girmeyenlerden olusmus iki veçhe arzeder. Bu iki veçhe biri digeri olmaksi zin düsünülemeyecek bir iliski içindedir. Burmada Theravada disinda az sayida tecrit edilmis Ma-hayana manastirlari vardir. Mahayananin mensuplari kuzeydeki daglik bölge ve dogu Burma Shan eyaletlerinde yasayan mahalli Gurka ve Rangoondaki Çin toplu luklarindandir. Buddizm Burmaya III. Yüzyilda geldi. Burmada önce Sarvasti-vada ve Mahayana San skritçeye dayanan Buddizm vardi daha sonra Pali Buddizmi yerlesti. VII. Yüzyildan itibaren hem Theravada hem de Sarvastivada mensuplarinin Burmada bulundugu Çi nli seyyahlarin kayitlarindan anlasilmaktadir. Mahayana Buddizminin Asagi Bu rmada VIII-IX yüzyillarda bulundugu görülmektedir. Özellikle Promedeki bu tip Buddizm oraya Kuzeydogu Hindistandaki Ben-galden gelmistir. Çok geçmeden bu Buddizm Hindi standaki gelismeyi takip ederek Tantrik yapiya ulasti. Yukari Burmada XI. Yüzyil da Tantrik Buddizmin bozulmus bir sekli vardi. Monlar Güneydogu Burmada yerlest iklerinde artik Burma kralliginda merkezi nehir etrafinda yasayanlara günümüze ka dar gelecek Theravada Buddizmini getirdiler. Bu Theravada Budizmi ile yerli mahalli inançlarin zaman içindeki karisimi Burma Buddiz mini olusturdu. Bu noktada Burmanin diger Theravada ülkeleri özellikle Seylan ile ir tibati oldu. XIX. Yüzyildaki Britanya istilasi Burmadaki Sangha teskilatinin geleneks el yapisina zarar verdi. Burma 1947de istiklalini kazaninca Sangha eski itibarini kazandi. 1956da Buddanin nirvanaya kavusmasinin 2500. yildönümü Ran-goon disinda öze l olarak halkin yardimlariyla hazirlanmis bir magara salonunda Tipitakanin bütün met ninin okunmasi ve gözden geçirilmesiyle gerçeklestirilen bir Buddist konsiliyle kutlan di. 1961de Rangoon Parlamentosunda nüfusun % 20sini olusturan Buddist olmayan ha lktan bir ayrim ortaya çikarmamak üzere Buddizmi resmi din kilan bir karar alindi. Bu karar 1962de general Ne VVinin askeri hükümetince feshedilmisse de bu bagimsizlik devresinde Burmada Buddizm himaye edilmistir. Burmada manastirlar halkin moral ve egitim islerinde yardimci olmaktadir. Krall ar tarafindan yaptirilan pagodalar {tapinak gibi kutsal yer) dikkat çekicidir. Birço k sehir ve kasabalarda kesis olmayanlar da manastirlara baglidir. Halk tarafinda n hibe edilmis altin yapraklarla kapli Rangoon Shwe Dagon Pagodasi Mandalaydak iler gibi ziyaret yeridir. Senlik günleri büyük insan kitleleri buralarda toplanmakta dir. [152] I- Seylan Buddizmi Seylan Buddizmi eski Buddizmin önemli bir merkezidir. V. Yüzyilda Pali dilinde yazi lmis bir vekayinameye göre Budda Seylana üç defa gelmistir. Bir defasinda o Sumanakat a tepesine çikmis ve orada ayak izi kalmistir. Burasi simdi Adem zirvesi diye bi linmektedir. Bu rivayetin tarihi bir dayanagi bulunmasa da bu yer simdi önemli ziya ret merkezlerinden birisidir. Seylanda halk bu adanin Buddanin telkinatinin muhafizi olduguna inanmaktadir. Asoka zamaninda Seylan krali Buddizmi kabul edince baskent Anuradhapurada bir vihara (manastir) açtirmistir. Bu viharanin ilk sakinleri Asokanin oglu Mahi nda ile beraber oraya gelen sangha üyesi kesislerdir (bhikku). Seylanda uzun asirl ar basta gelen mezhebin ilk müjdecileri bunlardir. Hindistandan V. Yüzyilda gelip bu Mahavihara cemaatinin bir üyesi olan Buddhaghos a Tripitaka üzerine yazilmis Sinhalese serhlerini Pali dilinde yeniden kaleme aldi ayrica Buddist telkinatin genis bir özetini yapti. Bu iki eser Seylan Thera vada geleneginin gelismesinde önemli katkida bulundu. Seylana BuddIzmin gelisind en 1815deki Ingiliz isgaline kadarki devrede ülkeyi idare edenin Buddist olmasi i stendi. Miladin ilk yüzyilinda yasamis bir kralin Mahaviharaya degil münferit kesislere hediye vermesi Abhayagiri mezhebini dogurdu. Telkin ve manastir düzeninde farkli bir özellige sahip olmasa da bu yeni mezhep dis etkilerin odagi oldu. Önceki Mahaviharanin kesisleri Theravada gelenekçiliginin k oruyucu bekçileri olarak Abhayagiri dogmadan önce Theravada kutsal metinleri olan T ipitakayi I. Yüzyilda yazili hale getirdi. Yeni mezhep Abhayagiri mensuplari he m Theravada hem de Mahayana telkinatini Inceleyerek disa açik bir yol takip etti. Daha sonra bir üçüncü mezhep Jetaana da bir önceki mezhebin yolunu tuttu. Sonraki yüzyillarda bu üç mezhep Seylandaki Sanghanin temelini olusturdu. Bu yüzyillard a Güney Hindistan ve Hindu etkisi giderek artti ve bu etki 11-12 Yüzyillarda Visnu Siva gibi Hint tanrilarina tapinaklar yapilmaya kadar vardi. Bununla beraber yi ne 11. Yüzyildaki milli uyanis sonucu Buddizm yeniden güç kazandi. Theravada gelenekçiligi altinda mezhepler birlestirildi. Hint Buddistlerinden saglanan Buddanin disiyl e ilgili Abhayagiri kesisleri nezaretinde baslamis kült bu devrede yeniden canland irildi. Buna diger bir yadigar Buddanin sadaka kasesi de eklendi (simdi bu kase kayip tir). Portekizliler 16. Yüzyilda baskenti alip bu disi ortadan kaldirdiklarini ile ri sürmüslerse de yerli halk onun taklit olduguna esas yadigarin hala Kandyde mevcut b ulunduguna inanmaktadir. Seylanda halk kesislerin yasadigi viharalari kutsal ziyaret yeri olarak görürler. Ilk viharalar içinde bir yadigarin gömülü oldugu daga-balar (pagoda) ve bir de Bo Ag acfndan olusan bir bütündür. Simdi Anuradhapuradaki Bo Agacinin Buddanin altinda i lhama kavustugu Gayadaki agaçdan kesildigi ve Mahindanin kizkardesi tarafindan S eylana getirildigi söylenmektedir. IV. Yüzyildan bu yana Buddanin heykellerinin kond ugu yerler dagaba ve bo agaçlariyla birlikte bugün de Seylandaki viharalarin degi smez özellikleri olmustur. Ayrica viharalara 12. Yüzyildan itibaren Devalaya deni len Hint tanrilarinin putlari da girmis 15. Yüzyildan itibaren de onlar ayni yapi da ayri bir bölümde yer almistir. Sangha Portekiz Hollanda ve Ingiliz istilasi sirasinda geri planda kalmisken 19. Yüzyilin sonlarina dogru güç kazanmistir. Zamanla iki Buddist üniversite (Vidyalankara Vidyodaya) kurulmustur. 1947den bu yana Buddizmin gelismesiyle milli kalkinma at basi sürdürülmektedir. [153] J- Tayland Buddizmi Tayland Buddizmi Vietnam disinda diger Güneydogu Asya ülkelerindeki gibi Theravada mezhebindedir. Taylandlilarin % 94ü Buddisttir. Taylandda Buddizmin tarihçesi 6. Yüzyila dayanmaktadir. Merkezi asagi Burmada olan Mon kralliginin bir bölümü olan Tayla ndin güneyinde önce Hinayana hakimdi. 8-13. Yüzyillar arasi bölgede Mahayana önde gelen me zhepti. Kimerlerin ülkenin büyük bir kisimini ele geçirmesi sonucu 11-14. Yüzyillar arasin da onlarin Hindu gelenegi üstünlük kazandi. 14. Yüzyilda Çinlilerle yakinliklari bilinen T aylarin milli tarihi basladi. Bu yüzyilda Seylana giden Siyamli kesisler dönüslerinde T aylandda kaldilar ve oradaki yeni Buddist gelismeleri yaydilar. Bu zamandan itib aren Taylandda Theravada Buddizmi hakim oldu. Hanedan ve baskent degisiklikleridisaridan gelen isgaller akabinde 1851de tahta çikip 17 sene hükmeden Mongkut bir Buddist kesis olarak modern Taylandin temellerini atti ve Buddizmde reform say ilabilecek Sangha teskilatiyla ilgili yenilikler yapti. Onun yaptiklari simdiki Tay Buddizmi üzerinde derin izler birakti. Oglu da babasinin yolunda gitti. Modernl estirme çabalari yaninda Tipitakayi Tay nitelikleri içinde fakat Avrupai ciltler hali nde bastirmasi dikkat çekicidir. II. Dünya Savasindan bu yana gittikçe artarak Taylan din sehir bölgelerinde bati etkisi kendisini göstermekteyse de sehir disi bölgelerde Buddizm kültür inanç ve gelenekleri de agirligini belli etmektedir. Vietnam 939a kadar 1000 yillik bir süre Çin Imparatorlugunun bir eyaleti olarak ka ldi. Bu sürede Çinden her hususta bu arada dini bakimindan da etkilendi. Bugün de Viet namda Buddizm Taoizm bu etkilenme sonucu hala ayaktadir. [154] K- Japon Buddizmi Buddizmin Çin yoluyla VI. Yüzyilda ulastigi Japonya bu dinle ilgili gelismeler baki mindan önem tasimaktadir. Buddizm kozmoloji ve eskatolojisi ayrintili manevi disipl in ve yetistirme sistemleri teskilatli rahip tesekkülleriyle Japon halkinin hayatin da baslica dini güç haline geldi. Felsefi düsünceyi kamçiladi sanat ve edebiyati ögrenimi etik duygulari etkiledi. Bu din bir halk dini olarak bir yandan ölü ayinleri getirir ken diger yandan dünyevi çikarlar için büyüsel ve tabiatüstü yardim iddiasinda da bulundu. B ddist Jodo ve Shingon mezhepleri Japonyada dogdu ve Amida Budda inancini köklestir di. Bunlardan Jodo Honen tarafindan 1175de kuruldu Shinran {tah. 1173-1263) taraf indan da gelistirildi. Çinlilerin Temiz Ülke (Ching Tu) ekolünün Japonca karsiligi ol an Jodoya göre Budda ezeli nur çok merhamet hikmet sevgi sahibi bir varlik olara k sunuldu ve bu mezhep iman ve inayet ile kurtulusu telkin ederek Japonyada B uddizmin en popüier sekli haline geldi. Amida Japon Buddizminde askin (transanda ntal) Budda için kullanilan bir addir. Hindistandaki Mahayanada bu askin Budda ezeli Hayat ve ezeli Nur olarak bilinmektedir. Amidanin kullarini saadet ülkesi cen nete gönderecegine inanilmaktadir. Kurtulus için en kolay yol olarak görülen Jodonun J aponyada birbirinden az farkli dört kolu vardir Jodo (1970lere dogru taraftan 4 milyon kisi) Shinshu (13 milyon) Yuzunembutsu ve Ji ((taraftarlari fazla degil) . Bunlardan halkin en çok tuttugu Shinshudur ve 1173-1263 tarihleri arasinda yerle smistir. O manastir kisvelerini atmis evlenme ve aile hayatinin kurtulusa enge l olmayacagini ileri sürmüstür. Jododan daha da önce tahminen 806da Kobo Daishi (774-835) tarafindan kurulan d iger bir Japon Buddist mezhebi mistik ve uzlastirmaci (sinkretist)yapili Shingon dur. Birçok dinlerin tanri ve melekleri Shingonda (Çincesi Chen Yen dogru söz) vücu du bütün alemi kusatan Buddanin tezahürleri olarak görülmektedir. Bu mezhepte alemin sirlari görülebilir ve kavranilabilir sekilde takdim edilmeye ve sembollendirilmeye çalisilmis tir. Kobo Daishi (Kukai) Çinde kendini yetistirmistir ve Japonyada panteist ve mistik yapili Tantrik mezhebini telkin etmistir. Ona göre alem Buddanin dista tez ahür etmis seklidir. Onun gerçek vücudu birbirini tamamlayan iki parçadan olusmustur Zi hni maddi. O Hinduizm Konfüçyüsçülük Taoizm ve diger Buddist mezhepleri de içine alarak e mezhepleri 10 gelisme derecesi içinde görmüstür. Bu piramitte en üstte Buddaligin bütün muk ddesligi gerçeklesmis Shingonun mistik panteizmi bulunmaktadir. Onun uzlastir maci tutumu Ryobu Sintonun ortaya çikmasini saglamistir. Böylece ortaçag Japonyasmd a XII. Yüzyilda baslayan ve XIII. Yüzyilda en canli devresini yasayan Buddizmd en etkilenmis Sinto kendini göstermistir. Birlesik SintoBuddist kutsal yerlerinde her iki dinin rahiplerinin birbiriyle kaynastigi Sinto kutsal yerlerinde Buddist ayinlerin icra edildigi görülmüstür. Böylece Sinto felsefi bakisi ve ahlaki muhtevasi derin kle beraber tek basina Sinto taraftarlari bu gidise siddetle karsi çikmislardir. Böylece Meiji devrinin baslarinda bu kaynasma bozulmus ve ondan sonra da doktrin ve tören olarak bir daha görülmemistir. Kobo Daishi gibi Hei devrinin diger meshur sahsiyeti Japon Buddist ekolü Tendaiy i kuran Dengyo Daishidir (767-822). Çinde Tien Tai idealist telkinatini ögrendik ten sonra Dengyo Daishi (Saicho) Japonyaya döndü ve Tendaiyi kurdu. Tendai Japon Buddizminin birlestirici gücü oldu. Tendainin esasi bütün sirlar faziletler ve hikmet in bir kimsenin kendi suurunda Buddaligi gerçeklestirebilmesi için olduguna dayanmak tadir. Dengyo Daishi kurtulus ve Buddaligi kazanmanin en genel gaye oldugunu açikl adi. O Hiei Daginda (Kyoto yakinlarinda) büyük bir Tendai merkezi olarak asirlarc a devam edecek bir manastir kurdu Shingon ile birlikte Tendai Japonyada dini in anç ve felsefi düsüncenin itici gücü oldu. Çinde Chan diye bilinen Japonyada Zen adini alan Bud-dizmin bir sekfi Budd ist ekolleri içinde parladi ve sadece Japonyada kalmayip bütün dünyaya yayildi. Bu çok önem li ve etkili mezhep bir iç tecrübeyi gelistirme yoluyla hakikatin dogrudan ve mist ik olarak kazanilmasina dayanir. Zen Buddizm kutsal metinlere söz ve kavramlara onlara dayanan yorumlamalara degil Buddizmin esas öz ve ruhunu aksettirdigini idd ia ettigi kendi telkinatina önem verir. O deruni manevi aydinlanmayi gerçeklestirmeye çal isir. Bunun için insanin cehaleti dolayisiyla gerçeklestiremedigi Budda tabiatinin f itratinin temel tasi oldugunu iddia ederek meditasyon veya murakabe uygulamalari ni tesvik eder. Zen en güzel sanat ve edebiyat eserlerinin ilhamini vererek Japon kültürünün üzerinde büyük ve derin bir etki birakti. Zenin prensipleri Judo ve Kendo {Ki iç oyunu) askeri sanatlarina çay törenlerine çiçek tanzimi çiçek bahçesi peyzaji çalismala gulandi. Zen manastirlari sessizlik düzen temizlik ve titiz dini disiplinleriy-le d ikkat çekicidir. Kesislerin hayati meditasyon ibadet ve faal el isleriyle geçer. Züht uygulamalari için büyük bir tesvik söz konusu degildir. Pratik islerde ve meditasyonda kendini idrak ve Budda tabiati esit sekilde bulunur. Zen Buddizmin Japonyada birkaç kolu vardir. Bunlardan Soto Çinde Tung-shan{807-86 9) ve Tsao-shan (840-901) tarafindan kuruldu. Baslica felsefesi Mutlak ile nisbini n fenomenal bakimdan birligi idi. Egitim meditasyonda bagdas kurup oturarak konsantre olmak bes merhale sistemi (gerçek nefsi tanimaktan mutlak gerçekle tam birligin gerçeklesmesine kadar) bu tarzi n esaslarini olusturuyordu. Gerçek irfana kavusma sessiz aydinlanma ile gerçekleseceg ine inaniliyordu. Japonyaya bu hareketi getiren Dogen (1200-1253) halka maleden K ei-zan (1268-1325) oldu. Dogen 23 yasinda Çine gitti 1227de aydinl anmayi kazanmis olarak Japonyaya geri döndü. Ilk müstakil Zen manastiri 1236da onun ön ayak olmasiyla kuruldu. O insan ve bütün seylerin özünün Budda fitrati oldugunu bu fitra tin egonun tasfiyesiyle kötü arzularin giderilmesiyle ve kendine tam hakim olmak la gerçaklesecegini telkin ederek bu manastirda kesis olan olmayan kimseleri yesti stirdi. O meditasyonda bagdas kurup oturma ve beli dik tutma tarzinda Zazen u ygulamasini destekledi. Zazen tekniginde zihin bütün alakalarindan arzu fikir ve hüküm lerinden arindirilmak yo-luyle nefes almanin düzenlenmesi böylece satori denilen büyük haz ve sekinete ulasma hedefi Zen meditasyon geleneginin gayesidir. Sa-toride Bu dda adayi kendi Budda fitratini esas hikmet görerek zihni bir ayrima gitmeksizin B udda zihninin suuruna saf suur olarak varmak ister. Bu tecrübe zihni veya duygusa l olarak nitelendirilirse satori olmaz. Satori tarif ve tasvirin ötesinde bir tec rübedir. Temelde o insanin bedenindeki suursuz güçlerden hürriyetini kazanarak manevi bütü lüge kavusmasidir. Iste Dogen Zazende Buddizmin ana prensibinin bulundugu Budda fitratinin böyle çiçeklenecegini savundu. Felsefi yönden onun monistik panteizmi üstünlük nligi bir kenara iterek Mutlakla fenomenal alemin denklenmesine dayaniyordu. Dogen diger Zen üstadlarinin aksine sutralarin okunmasini Buddist kutsal nesnelere tazim gösterilmesini savundu. Öte yandan o Zen üstadlarinin sakirtlerine zi hni hürriyeti kazanmak ve satoriyi bir anda gerçeklestirmek için verdikleri egzersiz leri (koan) ikinci dereceden buldu. O Buddizmin kollara ayrilmasina ve bu arad a Sotonun da bir mezhep olarak ortaya çikmasina karsi idi. Bununla beraber Eiheij i Tapinaginda (Echizen eyaletinde) Soto telkinleri günümüze kadar sürüp geldi. Zen mezhebinin diger bir kolu da Rinzaidir. Bu mezhep Çin Bud-distlerinden Lin Ch i veya l-hsüan (ö. 867) tarafindan kuruldu ve Eisai (1141-1215) tarafindan da Japonyaya sokuldu. Rinzai Sotodan ani aydinlanma kazanmada alisilmisin disinda vasi ta kullanmasiyla ayrildi. Bu farkliliklar vurma ve haykirma anlasilmaz söz ve pa radokslar kullanmak sakirtlere egzersiz vermek gibi seyler idi. Eisai (Zencho Ko kus-hi) iki defa Çine gitti orada Lin-Chi mezhebinde aydinlanmaya ulasti. Japon yada ilk Rinzai tapinagini 1191de kurdu. Zen gelenegini Kama-kuraya soktu. Di ni hamiyet ve milli ideali birlestiren yorumlar yapti. Zen meditasyonunu açikladi ve ZenIn müstakil bir ekol olarak bilinmesini taninmasini sagladi. Çayi Japonyaya ilk getiren o olmasa da Japon çay kültürünün babasi olarak telakki edildi. Rinzai tapinaklar i kültür ve sanat merkezleri oldu. RinzaIyi yenilestiren büyük Zen üstadi Hakuin (1685-17 68) Dogen gibi bir üne sahip oldu. O 24 yasinda aydinlanmaya ulasmisti. 1716da artik Tokugavva devrinde en güçlü Buddist merkez olarak Shoinji tapinaginda sürekli kalm ak üzere yerlesti. Hakuinin Zen çevresinde aydinlanma kuvvetli vecd ve mistik tecrüb elerle içten sanat kabiliyetleri birlesti. O Amida geleneginin kolay tarzini kötüledi ve Zen meditasyonunun mukayese kabul etmez gücünü ve koan egzersizlerini savundu. O nun mistik tecrübesi üç deyimle özetlenebilir Büyük Süphe Büyük Aydinlanma Büyük Haz. Üçüncü bir Zen Buddist kol da Obakudur. Kurucusu Ingendir (1592-1673). Ingen 60 yasin i geçmisken devamli davetler sonucu Çinden 20 sakirdiyle birlikte Japonyaya geldi. Digerleri gibi Obaku da Çin kaynaklidir. Obaku XVII. Yüzyilda süratle yayildi. Züht u ygulamalari dolayisiyla Rinzaiden biraz ayrilmakta olan Obaku ani aydinlanmanin üstün inayete dayandigini daha az kabiliyetli olanlar için tedrici yolun d aha uygun düsecegini telkin etti. Ani Satoriye ulasmak için zazen ve koan tedrici yoldan aydinlanmak için de Amida Buddanin adini herkesin onun cennetinde dogacagi na inanarak devamli tekrarlamasina agirlik verir. Amida bir kimsenin zihninin d isinda varligi bulunmayan her duygulu varliktaki Budda ruhu olarak kabul edilir . Çin etkisi Obakunun tapinak mimarisi ve dini törenlerinde kendini aksettirir. Japonyada Buddist kesislerin gayretiyle son 1000 yili askin bir süre içinde eski ye rli din Sinto Buddizmin içinde eridi. Bu iki dinin iliskileri büyük degismeler geçirdi . Önceleri karsilikli hosgörü içinde baslayan iliskiler XVII. Yüzyildan itibaren sove nizm ve yabanci düsmanligi sonucu Sintoyu canlandirdi ve onun milli inanç haline gelme sine yol açti. Buddizm baski gördü. Buddist rahip zümresi sikici sinirlamalara maruz kal di. Bu arada belirtilmelidir ki Hiristiyanligin Japonyaya girmesinde Buddizme n efret duyan Sogun Nobunaganin büyük rolü olmustu. Bugün Japonyada materyalist fikirler din disi hayat ve dinden uzaklasma Japonyadaki bütün dinlerin ortak problemidir. I I. Dünya Savasi sonucu Devlet Sintosu ortadan kalkmissa da yeni gelisen bir yigin sinkretist Sinto mezhebi içinde Buddizm de bulunan bazi dinler gizli bilimler t elkinle tedaviden olusan karmasik yapilara sahiptir. Buddizm Japonyada çesitli m ezhepleriyle gelenek-lesmis bir hayata sahipse de ilk canliligini kaybetmistir. [155] L- Buddizmde Sekiz Dilimli Yol Çesitli mezhepleri çesitli ülkelerde kazandigi degisik inançlari farkli uygulamalari bazi dinlerle kaynasmis sekilleri olsa da Buddizmin kendine mahsus bir yapisi v ardir. Bu yapinin temeli izdirabin kaynagi olan arzu ve ihtiraslarin giderilmes inde basvurulan Sekiz Dilimli Yoldur. Bu sekiz madde Mana Parinibbana Suttada geçen üç ana maddenin sonradan genisletilmis seklidir ve eski metinlerde bulunmamaktad ir. Üç ana madde sunlardir Sila (ahlak) Samadhi (flieditasyon) Panna (hikmet). Silaya Sekiz Dilimli Yoldan üç madde girer dogru söz dogru davranis (Is) dogru geçim (hayat). Dogru söz ve dogru davranisa her Buddistin uymasi gereken bes emir açiklik getirir Öldürmemek ve zarar vermemek çalmamak duyularini yanlis yola yöneltmemek ya lan-yanlis konusmamak içki-uyusturucu kullanmamak. Dogru geçim bes yasagi içine alir Kasaplik meyhanecilik esrarcilik silah ve zehir imalatçiligi yapmamak. Iyi bir Buddist çocuk düsürmeye karsidir. O avlanmaz balik tutmaz silah kullanmaz et içki ve zehir satin almaz zina yapmaz. Buddist her durumda hayati koruyacaktir. Buddist çocuk düsürmeye karsidir fakat dog um kontrolüne karsi degildir. Buddist mümkün oldugu kadar hakikata uyar tarzda konusm ak baskalarini rencide edecek konusmalardan kaçinmak zorundadir. Samadhi bir hedefe zihnini yöneltmek konsantre olmak anlaminda meditasyona delalet eder. Bu ana maddeye dogru muhakeme dogru murakabe girer. Buddadan telkinini bir kelime ile özetlemesi istendiginde o sati (muhakeme düsüncelilik) cevabini ver ir. Dogru muhakeme Buddistin söyledigi yaptigi düsündügü islerde gösterdigi zihin keskinl igi zihni nüfuz zarafetini ifade eder. Dogru murakebe de bir yandan zihnin bir konu ya yöneltilmesi nefesin kontrolü akla gelen düsüncelerin tahlili onlarin özüne inilerek i yi kötü veya nötr olduklarinin anlasilabilmesi öte yandan hirs kin hile vb. seylerin neden kaynaklandiginin belirlenmesi gibi hususlari içine alir. Panna Buddistin hayatinin üçüncü ve en yüksek seviyedeki durumuna isaret eder. Bu alem ve i nsan ile ilgili gerçeklerin önce inanç olarak kabulü sonra da tecrübi olarak hedefe ulasilm asi gayedir. Pannaya dogru anlayis dogru düsünce dogru niyet girer. Dogru anlayis alemi ve insan varligini dört kutsal gerçege göre anlamadir. Dogru düsünce zihnin duygusa l arzu kötülük zulüm gibi tutumlardan arindirilmasidir. Dogru niyet (ceht gayret) ise sonunda pisman olunacak veya basarisizliga düsülecek yollara gitmeyip ihlasla zihind e iyi duygular beslemeyi ifade eder. Budda geride bir kitap birakmadi yerine geçecek bir kimseyi de belirlemedi. O h erkesin kendisine isik tutmasini istedi. Ancak telkinini yasatmayi kurdugu Sangh a teskilati üstlenmisti. Buddanin cenaze töreninde onun sözleri ve islerinin unutulmada n muhafaza edimesi fikri ortaya atildi. Böylece ilk konsil Buddanin ölümünü takip eden ay içinde Rajagahada toplanip daha sonra Pali metni denilecek kutsal kitabin ilk si fahi çalismalarini baslatti. Bu çalismalar Vesalideki II. Kon-silde de devam etti. Kral Asoka zamanindaki III. Konsilde Pali metninin 3. bölümü tamamlandi. Pali metinle rinde Asokanin adinin geçmemesini bu metinlerin daha önce tamamlanmis olmasina (M.Ö. 3. Yüzyil) baglayanlar varsa da en eski Buddist Pali tarihi vekayinamesi olan Dipava msaya göre Pali metinlerinin yazili hale intikali M.Ö. I. Yüzyilin ikinci yarisinda S eylanda oldu. [156] M- Buddizmde Kutsal Metinler Theravada Buddistlerince sahih görülen Pali metinlerine Tipitaka (üç sepet) denir. En es ki Buddist kutsal kitabi olan Tipitaka üç bölüme ayrilir 1Vinaya-Pitaka (disiplin sepeti) Sangha ve kesisler ile ilgili usul ve kaidel eri içine alir. Rahip olan olmayanlarla ilgili hususlar rahip ve rahibelerin uym asi gerekli kaideler ayinler vaaz beslenme giyinme gibi konular bu bölümde yer a lir. Bu bölümün en eski materyelini suçlu kesisin suçunu Itiraf ettigi ve topluca kesisle rin 200 kadar suçu ihtiva eden listeyi okuyup suçlunun cezasini da tayin ettigi iki si itirafa hasredilen aylik dört kutsal günde (dolunay ve yeni ayla ilgili) okunmasi ad et haline gelmis olan Patimokha kaideleri olusturur. 2- SuttaPitaka (vaazlar sepeti) Budda ve bazi sakirtlerinin devirlerindeki kims elerle konusmalari vaaz ve hitabelerini içine alir. Bes Nikayadan olusur. Bu kol eksiyonda Buddizm öncesi dogum hikayelerini de ihtiva eden Jata-ka ve doktrinin bir öz etini veren Dhammapada gibi kitaplar da vardir. Suttalar Anandanin Rajagaha K onsilinde Böylece isittim diye Buddanin ölümü sonrasinda naklettigi seylerdir. Tipita kanin en önemli kismi Buddanin fikirlerini veren bunun için dhamma sepeti de de nilen bu kisimdir. 3- Abhidhamma-Pitaka (genisletilmis doktrin felsefi ve psikolojik yorumlar sepeti ) Suttalarda halk için ve savunma tarzindaki doktrinin yedi kitap içinde özetlenmesi ve baslikli listeler halinde sistem-lestirilmesinden ibarettir. Buddizmin fels efe ve psikolojisi bu bölümdedir. Theravada kolundan olmayan Buddist mezheplerin kutsal kitaplari (Tripitaka) en b asta Sanskritçeden Çinceye tercümeler Tibetçe ve Buddist melez Sanskritçe olarak muhafa za edilmistir. Çin Buddist kutsal kitap metinleri (San Tsang) özellikle Çin ve Japon Mahayanasi için en önemli kaynaktir. Buddizmin Çine girmesinden itibaren Sanskritçe me tinlerin elde edilmesine ve tercümesine büyük ilgi gösterilmistir. Zamanla bu tercümelerin kataloglarinin yapilmasi gerekmistir (eskilerin en meshuru 730da tamamlanan K ai Yüan). Çince Tri-pitaka J. Takakusu tarafindan 1924-1932 arasinda 85 cilt halind e basilmistir (Bu genis koleksiyonun az bir kismi Ingilizceye çevirilmistir). Theravada kutsal metni gibi üç bölümden ibaret olsa da diger Buddist mezheplerin kutsal kitap bölümlerinin muhtevasi ve yapilarinda farkliliklar vardir. Mesela Tipitakanin SuttaPitaka bölümünde bir Çin koleksiyonunda ilk dört nikayaya tekabül eden dört agama bu unur. Sarvastivadanin Abhidharma-Pitakasi Theravadaninkinden bazi konu basl iklari uysa da kitap adlari bakimindan tamamen farklidir. Çin kutsal metnine birçok Çin Buddist yazilari (Zen de dahil) alinarak dördüncü bir bölüm olusturulmustur. Ayrica Çin etninde üç bölümde de birbirine karsi her iki tarafin kutsal yazilari da bulunmaktadir. Ancak belirtilmelidir ki Hinayana taraftarlari Mahayananin kutsal metinlerini bunlar tarihen bilinmiyor diye kabul etmek istemezler. Mahayanacilar ise Hinaya nanin kutsal metinlerini güvenilir bulmakla beraber kendi sutralarina kendileri nin inandiklarini onlarin da tarihi kökeni bulundugunu Buddanin onlardaki gerçegi te lkin ettigini fakat Hinaya-nacilarin anlayamadiklarini Nirvanaya ulastiracak gerçek doktrinin ken-dilerininkinin oldugunu ileri sürmektedirler. [157] N- Budizmde Inanç Esaslari Buddizmde iman ikrarina tri-ratna (üç cevher) denir Buddaya siginirim dhamma ya (doktrin) siginirim sanghaya siginirim. Bu iman ikrari Pali metninde (Samy utta-Nikayada) geçmektedir. Suttalardan birinde Buddanin kim simsiki üç cevherin fa ziletlerine güvenirse onun karsiya geçmek üzere nehre girdigini (sotapanna) yani aydi nlanmaya kavusmayanirvanaya ulasmaya namzet oldugunu söyledigi anlatilmaktadir. I man Ikrarfndaki üç cevherden birisini kabul etmeyen Buddist sayilmamaktadir. Rahip o lsun veya olmasin bütün Güneydogu Asya Buddistleri üç esasi ayri bir ezgi ile okumaktadir . Budda üç cevherin ilkidir. O dinin kurucusudur. Ancak Buddist telakkiye göre Gerçegi (dhamma) bilmesiyle digerlerinden temayüz eden bu insan zaman içinde dünyada gerçegi bi len kalmayinca gelmesi beklenen Buddalardan birisidir. Bu anlamda daha önce 24 Bu dda gelmistir. Buddizmin kurucusu Budda bunlarin yirmibesincisidir. Theravada düsüncesine göre Budda nihai duruma erisince bedeni hayatiyla ebedilesmistir artik zamanmekan boyutlari içindeki alemle bir iliskisi kalmamistir. Mahayanaya göre Buddalar ölümlü insanlarin yardim için basvurduklari askin varliklardir. Dhamma Buddanin telkininin esasini doktrinini cihansümul hakikati ifade etmekle Hiristiyanlikta Hz. Isa Islamda Kuranin yerine benzer bir öneme sahiptir. Dham ma ontolojik olarak Buddadan öncedir. Budda dhammanin ifadesi tarihi tezahürüdür. Bud dalar zaman zinciri içinde gider gelirler fakat Dhamma ebedidir. Bu bir anlamda Y unanca Logosa tekabül eden bir durumdur. Buddistler Dhammaya bu anlamda siginir lar. Buddanin hitabeleri bu Dhamma gerçegini konu edinmistir. Bu gerçek doktrindi r. Bu gerçege uygun yasanan hayat Budda tarafindan istikamet olarak nitelendiri lmistir. Buddist inanca göre Buddadan önceki 24 Budda gibi ondan sonra da simdiki Budda devresini takiben Buddalar gelecektir. Her Budda insanlarin hakikati kay betmesi üzerine doktrini telkin için gelmektedir. Pali metninde ilki ve en önemlisi Me tteyya olmak üzere gelecek 10 Budda adi verilmektedir. Pali gelenegine göre bunlar Hind kozmolojisinin 4 bölgesinden biri olan Jambudipa (Hindistanda) bölgesinden gelmektedir. Her Budda Dhammayi ögütlemedikçe bir Sangha kurmadikça ve dine tutunmadikça Nirv anaya girmez. Sangha dünyanin en eski bekar kesisler rahipler toplulugudur. Rahipler manastirlar da topluca münzevi olarak yasarlar. Ayrica rahibe toplulugu da vardir. Dilenci rahip lere bhiksku (Pali bhikkhu) rahibelere ise bhikshuni (Pali bhikkhani) denir . Ruhban hayati fakirlik bekarlik ve sessizlige dayanir. Katil hirsiz esir ask er bulasici hastaliga yakalanan bedeni maluliyeti olanlar disinda herkes rahip ve ya rahibelige basvurabilir. Rahip olmak için en az 20 yasinda olmak gerekir. Ancak 15 yasini bitiren teskilata alinabilir. Hatta 7 yasini bitiren bile eger ailesi r azi ise alinabilir. Baska din ve inançlardan dönenler bir sinama devresinden sonra rahiplige kabul edilebilirler. Teskilata ilk giren saç ve sakalini keser san elbise giyer yetkili rahibin önünde üç defa iman ikrarinda bulunur. Rahiplik adayi en az on r ahip önünde baskan rahip tarafindan imtihan edilir. Imtihan olumlu sonuçlanirsa kendis ine dört vacip dört büyük günah baskan tarafindan belletilir. Bir rahip bu günahlardan bi risini islerse muvakkat olarak veya süreklice Sanghadan çikarilabilir. Rahip Sangh adan kendi Istegiyle de ayrilabilir evlenebilir. Ancak rahip ve rahibe iken ev lenme yasaktir. Buddistler arasinda en büyük ayrilik rahiplerle rahip olmayanlar ar asindadir. Rahip olmayanlar Nirvanaya eremezler (önceki hayatinda rahip olanlar hariç). Rahibin sadece bir takim elbisesi olur ve o da üç parçadan olusur Gömlege benzer bir al tlik bir kusakla bagli ve dize kadar varan bir çesit etek dizlere kadar inen ve bir tarafindan sol omuza atilmis (böylece sag omuz çiplak birakilmis) bir örtü. Kiyafet eskiden sari (Tayland Kamboçya ve Seylanda hala öyledir) orta çagda ise kirmizi idi (sim di Burmada portakal rengi Japonyada siyah). Ayrica rahibin yiyecek için sadaka kas esi ayda iki defa kullanmak üzere tras biçagi tesbihi bulunur. Rahip günde bir defa (ög le) yemek yer tam bir cinsi perhiz sürdürür hiçbir eglenceye katilmaz para alip vermez mal edinmez. Ayda iki defa rahiplerin suç itirafinda bulunduklari dolunay ve yen i ay günlerine uposatha (upavasatha) günleri yani oruç günleri denir. Bu adet Brahmanizm deki soma kurbani devresindeki oruç günlerinden aktarilmistir. Yeni ayin ve dolunay in 7. günlerine de oruç günleri denir fakat bu günlerde itiraf yoktur. Bu günlerde rahip olmayanlar da en iyi elbiselerini giyerler dindar Buddistler dünyevi islerle ugrasm azlar. Rahiplerin suç itirafi en az dört rahipten olusan toplulukta olur. Patimok-ha kaidelerini okumasi sirasinda okuyucu her bölüm sonunda bulunanlarin böyle bir suç isl eyip islemediklerini sorar. Varsa itirafi dinler cezayi takdir eder. Buddist ma nastirlarina vihara denir. Sayisi 227ye varan birtakim kaidelere ufak tefek farklarla bütün Buddist manastir ve ekollerinde büyük bir titizlikle uyulur. [158] O- Buddizmde Inançla Ilgili Kavramlar a- Tanri Buddanin ve Buddizmin tanri konusundaki tutumu daima tartisilagelmistir. Budda nin yaratici Tanri hakkinda ne söyledigi açik degildir. Aslinda onun devrinde tanri kavrami bilinmeyen bir kavram degildi. Ancak Brahmanlar Tanriyi insanlar tara findan zarar verilen yaptigindan pisman olan aldatilabilen sihirle etki altin a alinabilen zaaf ve düskünlükleri bulunabilen bir varlik olarak nitelendiriyorlardi. Iste Brahmanlara ve onlarin temsil ettigi dine tepki olarak yaratici Tanri ve o na yöneltilmis diger dini kavramlara (ibadet kurban vb.) ilgisiz hatta karsi görülen T eravada Buddizmi Caynizm ve Ajivika hareketi kurtulus ahlak gerçek gibi seylere yer vermekle tanri ruh kurban kurtulusu inkar eden Karvaka materyalistlerinin di ne karsi ateizminden farkliydi. Hint geleneginde monoteist politeist monist ve panteist tanri anlayislari vard i. Buddadan nakledilen iman ikrari Üç Cevher arasinda veya Sekiz Dilimli Yolla il gili maddelerde tanri ile ilgili bir anlatima rastlanmaz. Ancak Buddanin tanrıya karsi söyledigi bir söz de bize intikal etmemistir. Bu konudaki sessizligin Yahudi lerin ahiret inançlarinda oldugu gibi kutsal metinden kaynaklandigi dikkatten kaçma maktadir. Pali metni Buddadan asagi yukari dört yüzyil sonra yaziya intikal ettiril -mistir. Bu uzun sifahi devrede gelismeler ihtilaflar gözönünde bulundurulursa durum d aha iyi anlasilacaktir. Bunun*yaninda Buddistlerin ilgilerini kainatin kimin tara findan yaratildigindan çok izdiraptan tenasüh çemberinden kurtulmak çekmistir. Ayn bir nokta olarak Buddanin Hiristiyanlikta Hz. Isanin oldugu gibi ilgi odagi hali ne gelmesi onun tanrilastirmasina yol açmistir. Budda bütün putlarin kirilmasini^emre tmesine ragmen onun heykelleri yapildi zamanla tanrilastirildi. Eger bir tanri k avrami olmasaydi Buddaya böyle bir durum nisbet edilmezdi. Caynizm de Buddizm gibi ateist bir elin olarak nitelendirmektedir. Ancak Sthanak avasi adli bir Caynist mezhebi taraftarlarinin önceki Caynizmin ateist oldugunu i leri sürmeleri hatirlanirsa benzeri bir durumun sonraki Theravada Buddistlerince ileri sürülmüs olabilecegi düsürülebilmektedir. Bunun yaninda Buddizm yayildigi yerlerde birçok din inanç kültle karismistir. Böylece Mahayananin çesitli ülkelerde ayrintida fa rkli bir tanri anlayisi olusmustur. Bu anlayis insanligin kaderini elinde tutan bir yaratici Tanri yerine ezeli Buddayi koymakla gerçeklestirilmistir. Adi-Budda kavrami Nepal ve Tibetten Buddist Asya ülkelerine yayilmistir. Bu kavramin Islami n Asyada gelismesi sonucu Buddizmde de Islamdaki gibi bir tanri kavrami bulund ugunu göstermek üzere gelistirildigi de ileri sürülmüstür {Bk. DCR 29 b). Budda böylece Mutl k Varlikla bir tutulunca onun üç tabiati oldugu gündeme getirilmistir (Budda-kaya). Bu nlardan ilki Buddanin mutlak ezeli varlik olarak dharma yani gerçekle iliskili vücudu (dharma-kaya) ikincisi semavi ölümsüz ve mesut varligi üçüncüsü de Gotama olarak b ligidir. Tibette Avalokitesvara Buddanin merhametini ve hikmetini ifade etmek te dini lider Dalay Lama onun bir hululü olarak görülmektedir. Yine Nepal ve Tibette Ad i Buddanin pratik bir dhar-ma-kaya ifadesi Çin ve Japonyada da Amitabha (amida) adiyla yayginlasmistir. Bu iradesi hikmet ve sevgisi bulunan inayet merhamet kudret ve bilgi sahibi bir yüksek uluhiyeti ifade etmektedir. [159] b- Karma ve Tenasüh Hint dinlerinde ortak karma ve tenasüh (samsara) inançlari Buddizmde de vardir. Karma is davranis anlamina gelen fakat çogu defa isleri yöneten bu ve gelecek h ayatta bir çok maddi etkileri bulunan kanunu ifade eden bir terimdir. Bu terim eski Vedalar devrinde gözükmez Upanisadlarla ortaya çikar. Karma bu ve gelecek hayatda-ki sosyal farkliliklar iyi-kötü kaderin önceki hayatta yapilan iyi-kötü isler sonucu olustu gunu ifade eder. Buddadan önce karma böyle bilinmektedir. Karma kisinin içinde bulundu gu kast dilimine göre degismeyen görevi bir çesit mecburi kader anlayisidir. Budda ir adi davranisa isaret etmistir. Her sey yapilan fiile o da anlayisa baglidir. Karm a Buddizmde anlasilmasi zor bedeni bir güç olarak görülmektedir. Karma-nan çikmasiyla ha yat cevheri asli bilgisini yeniden kazanacak ve orada hareketsiz kalmak üzere alemin zirvesine yükselecektir. Iste bu hayat gücü bir dinamo gibi insanin hislerini ümitle rini sevdiklerini-sevmediklerini ve ömür boyu yaptiklarini potansiyel olarak tasiy arak yeni bir varliga aktarmakta yeterli imkana sahiptir. Dolayisiyla karma ki sinin iradesiyle yaptigi seyi ve bunun sonucunu kapsar. Yapilanlar kisi için kaçila mayacak bir sonuç getirir. Herkes böyle bir karmayi miras alir. Bunu diger karma ta kip eder. Bu bir determinizm degildir. Çünkü kendi karmasi içinde herkes iyi veya kötü is ya pmakta hürdür. Kisinin kendi karmasi onu mecbur etmemektedir. Buddist görüse göre yeni ka rma için önemli olan davranis degil iradedir. Karmanin semerelerini fail ya bu hay atta ya yeni dogumda veya daha sonraki dogumda görecektir. Buddist görüse göre hirs kin ve hilenin aldattigi kimsenin karmasi kötü aksi de iyidir. Buddadan önce Hindistanda tenasüh ve karma inanisi var miydi Budda bu iki kavram i insanda sürekli bir nefs ruh bulunmadigini ifade eden anatta doktrini ile nas il uzlastirdi sorusu Buddistler için önemli bir konuyu ortaya çikarir. Zira bu Hindi standa tamamen Buddistlere has bir doktrindir. Buddistler ayri bir ruh yerine ruhsal tezahürleri (duygu irade suur idrak vb.) bedenle bir bütün olarak almak yol uyla insan kavramina giderler. Yani insan bedenle zihni özelliklerin bir bütünüdür. Bunlar güzel bir anda dogumda bir araya gelmistir aci bir anda ölümde ayrilacaklardir. Bud dizmde beseri bir fert 5 khanda (grup) içinde düsünülür. Bunlar bedeni hjssi suüri ira parçalardir. Bu 5 grup ömrün çesitli safhalarinda degisik görüntüler ve nitelikler sergiler. Ruhu kabul etmemek ve anatta doktrini Buddistleri tatmin etmedigi için Pudgalava dinler denilen bir mezhep ferdi ruha yeniden yer vermek zorunda kalmis fakat di gerleri bu gelismeye karsi çikmislardir. Karma ile ilgili ve ülkemizde daha çok bilinen bir buddist dtni ve felsefi kavrami tenasüh tür (samsara yeniden dogus tekrar-tekrar gelme). Tenasüh bir hayattan ötekine geçisi ifade eder. Ondan kaçinmak mümkün degildir. Zira Buddist ana izdirap doktrininin tek bir hayat süresinde anlasilmasi gerçeklesmez. Tenasüh bitmek bilmeyen bir yeniden dogu s silsilesidir ve içinde bir eziyet çile yumagi tasir. Tenasuh sadece insan seklin de degil en küçük sinekten insana kadar bütün canli kategorilerini içine alan bir yeniden h ayata dönüstür. Ancak sadece insan olarak gelindiginde tenasuhtan kurtulup Nirva-nayi kazanmak mümkün olabilir. Bu arada belirtilmelidir ki Buddizmde tenasuhla yeniden dogan nedir sorusu ruhu kabul etmeyen Buddistlerin onun yerine ikame ettikl eri kavrami anlamak kadar zordur. [160] c- Nirvana Nirvana (Pali dilinde Nibbana) kelimesinin kökü oldugu kabul edilen nibbati fiili üfleyerek serinletmeyi ifade etmektedir. Ilk Buddist geleneginde bu kelime ser inlemis yani arzu ve ihtiraslarin kötülüklerin atesinden kurtulmus sakinlesmis ide al adam olmayi dile getiriyordu. Böyle bir insan aydinlanmaya kavusmus Nirvana ya ermis olarak nitelendiriliyordu. Buddizm böylece yeni bir insan tipi getirmis ol uyordu. Bu insan klesa denilen ve sayisi mezheplerarasinda 10 16 26 30 ola rak degisen manevi kirlerden arinmis fakat ömrünün geri kalan kismini tamamlayan bir ki mse idi. Bu kimse klesanirvanaya ulasmis ömrü bitip cismani hayata veda edince de Nirvana tamamlandigindan parinirvanaya varmis sayiliyordu. Nirvana (nibbana) Pali metinlerinde durgunluk dinginlik huzur - arinmislik v e ölümsüzlük seklinde nitelendirmektedir. Bazi batili bilginler Nirvanayi yokolma seklinde anlamislarsa da bu isabetli degildir. rBudda insani duygu ve arzulan bir atese benzetmis Nirvanayi da bu atesin sönmesi seklinde açik lamistir. Buddanin bas sakirdi Sariputta itlpatissa Nirvanayi Istek ve tutkula rin kin ve nefretin yokolmasi yanilarak yolunu sasirmaktan kurtulma seklinde tarif etmistir. Hinayana mensuplarina göre Nirvana varlik ihtiyarlik ölüm ve izdiraplardan kurtulma dir. Ancak Nirvana yokolma degil yüce gerçegin gerçeklesmesi ihtirasin yokolmasidir . Mahayana mensuplarina göre de Nirvana yokolma degildir fakat o bir baris mükem mellik kazanma hikmet kemaline ulasma sonsuz mutluluga kavusmadir. Mahayana fe lsefi ekollerinin gelismesiyle Nirvana Buddanin mahiyeti ile ilgili Mutlak kavram i nihai realite ile bir tutuldu. Buddizmde Nirvanaya ulasmis bir kimsenin ölüm sonrasiyla ilgili açik bir bilgi yoktu r. Öldükten sonra Buddanin ne oldugu sorusu Buddizmde hep sorulagelmistir. Buddani n kendisi de Nirvanaya erismis bir kimsenin öldükten sonra varligini sürdürüp sürdürmeyecegi konusunda kesin bir açiklama yapmamis bu konuda herhangi bir sey söylemenin yaran ol mayacagini savunmustur. Çesitli varliklardan birisinin seklinde tenasuhla tekrar düny aya gelinecegini kabul eden Bud-dizme göre kötü amel isleyenler kötü karmalariyla Içinde b ulunduklari kalpanin sonundaki cehennemde iyiler de gökde cennette tanrilarla b irlikte {Mahayanaya göre) ikamet ederler. Ancak bu cennet-cehennem devresi ilahi dinlerdeki gibi nihai ve devamli degildir. Bud^ distler tanrilarin saadetli hayatlarini n da geçici oldugunu kabul ederler. Onlara göre gerçek saadet nihai tenasuhsuz kurtulus yani izdirapli hayata tenasuhla tekrar tekrar gelmekden muaf olma ancak Nirvan aya kavusmakla mümkün olabilir. [161] d- Metteyya Hiristiyanliktaki Mesih Faraklit gibi Buddizmde gelecek bir kur-tarici sahsiy et inanci ve beklentisi vardir. Bu kurtaricinin secere sülale adi Metteyya (Mait reya) esas adi Ajitadir. O simdi devalar aleminde Tusita cennetindedir. Onun h ayatinin safhalari Gotama Buddaninkiyle benzer olarak geçecegi kutsal metinlerde yazilidir. Bu gelecek Budda inanci ile ilgili eskatolojik ümitler diger bir deyi mle ahiret beklentileri bir kurtarici tasavvuru içinde bir çesit Buddist mesihçiligi o larak özellikle Orta Asya ve Burrfta basta olmak üzere Buddist ülkelerde önemli bir kon u olusturur. Tibet ve Mogolistan daglarindaki kayalara Gel Maitreya gel yaz isi kazilmistir. Budda dini tamamlayamadigini kendinden sonra Metteyya yani h erkese alemlere rahmet bir kimsenin gelip bu isi tamamlayacagini ifade etmistir ( Le Saint Coran trc. Muhammed Hamidullah Paris 1989 s. 375) Metteyya simdi Bodi satvadir. [162] Ö- Buddizmde Ibadet Mabet ve Ahlak Ibadet ve dua uluhiyet anlayisina baglidir. Bu sebeple bazi dinler tarihçileri Bud dizm için varsaydiklari ateizme paralel olarak bu dinde dua ve ibadet bulunmadigi ni yazmislardir. Bununla beraber onlar da Buddistlerdeki dini baglilik v e dini uygulamalarin farkindadirlar. Budda zamaninda bütün is izdirabin kavranilm asi ve giderilmesiyle ilgili dört kutsal gerçek Sekiz Dilimli Yol kisacasi Nirva-na dir. Budda sonrasi ondan kalanlarla ilgili stupa onun heykellerinin konuldugu yerler olarak pagodalar ortaya çikmistir. Viharalar (manastirlar) ilk seklini Bu dda devrinde gezici kesisler ve yardim toplayicilarin biraraya geldigi bahçelerden (aramalar) almistir. Öte yandan magaralardaki basit ikamet yerleri zamanla muhtes em magara manastirlarina dönüsmüstür. Buddadan sonra kutsal seyler yerler ve günler onun la ilgili olarak belirlenmistir. Ayrica dini vesilelerle kutlanan senlik günleri de vardir. Ister Sangha üyesi isterse de kesis veya rahip olmayan kesimden olsun bir Buddist Üç Cevher (Buddist amentüsü) Sekiz Dilimli Yol ve bes emre baglidir. Bes emir için de en önemlisi ahimsadir (öldürmemek zarar vermemek). Buddizmde canlilar birbirini n akrabasi sayilir hiçbir canliyi incitmemek hedef alinir. Tenasüh inancina göre bugün hayvan olanin sonraki hayatta insan insan olanin da hayvan olarak gelebilecegi kabul edildiginden hayvanlara zarar vermekten çekinilir. Hayvana zarar verenin son raki hayatta dünyaya hayvan olarak gelecegine ve ayni muameleyle karsilasacagina in anilir. Bundan dolayi bir Buddist için kan dökmemek zarar vermemek çok önem tasir. Hindistanda önce cetiya denilen tümsek veya toprak yiginiyla ilgili halk kültü Buddi zmde Asoka zamanindan itibaren kesis olmayan Buddist halk kesiminin içinde Budda ve önemli Buddist erenlerinin (arahant) hatiralarinin saklandigi için tazimde bulund uklari stupalara dönüsmüstür. Buddist kutsal metinlerinden Maha Parinibbana Suttaya göre Ananda Buddaya ölümünden sonra ondan kalanlarin nereye konulacagini sormus o da st upa yapilip orada muhafaza edilmesini istemistir. Buddizm arastirmacilari bazi se beplere dayanarak bu bilgiyi isabetli bulmamaktadirlar. Ilk stupalar genellikle tastan yapilmis yari küre kubbe ve etrafi parmaklikli yapilardir. Hindistan disi ndaki stupalara örnek Burma BuddIstlerinin günümüze kadar haftada bir defa ziyaret ettik leri içinde Buddanin saçindan bir tutam saklanan Rangoon civarindaki Shway Dagon verilebilmektedir. Seylanda stupadan gelismis Buddist kutsal yapilarina da gaba denilmistir. Bununla beraber bu iki kelime her zaman ayni anlama da gelmez. Bütün stupalar dagaba degildir. Çünkü onlarin bir hatira odasi bulunmayanlari da vardir. Avrupada Portekizliler ve Ingilizlerden kaynaklanarak daga-banin pagoda hali ne getirildigi düsünülmektedir. Ancak bu konudaki bilgi eksiligi Farsçadaki bütgede (Put evi) kelimesinin unutulmasindan ileri gelmektedir. Pagodalarda Buddanin he ykeli bulunmaktadir. Önceleri bulunmazdi. Buddizm disaridan etkiler almis ve bu deg ismeler olusmustur. Ilkin Hindistanda M.Ö. 1. Yüzyil ve milad arasi ya bhakti dinda rligindaki tanri kavramindan veya Kuzeybati Hindistandaki helienist etkilerden b u heykel kültüne bagli tanrilastirma eylemi gelismistir. Bu gelisme çesitli Asya ülkele rinde mahalli tezahürler göstermistir. Bir Buddist pagodaya girdiginde Buddanin heykeline tazimde bulunur. Ona çiçek tütsü sunar isik ates mum yakar. Bu arada sunduguyla ilgili bazi seyler okur. Mesela Ben bu güzel isigi Aydinlanmis Olana sunuyorum. Bu degerli hareketle karanligi da gitmak istiyorum der. Buddist Buddanin heykeli karsisinda tazim davranisi ol arak diz çöker ellerini yüzünün önünde avuçlarini birlestirmis oldugu halde tutar bazi taz durumlarinda alnini yer© koyarak tam secdeye kapanir. Manastir toplanma salonlari nda topluca tazimler genellikle kutsal metinler veya bunun için hazirlanmis yazil ardan okunarak birlikte yapilir. Bu is kesisler için her gün sabah-aksam tekrarlanir . Kutsal günlerde kesis olmayanlar da günün özel programina katilabilirler. Bu programin sabit bir sekli yoktur. Programin düzeni ve genisligi yönetici yetkili kesise bagl idir. Kutsal günlerde genellikle ileri gelen bir kesis Buddizmin telkinati veya a hlaki manevi emirleri konusunda vaaz verir. Çin Buddizminde az sayidaki tahsilli kesis ve mistik disinda dindar Buddlstler için B uddalar ve bodisatvalar tapinma nesnesidir. Bu Amidaci veya Temiz Ülke mezhebi ne bagli olanlar için böyledir. Bu mezheplerin manastirlarindaki ezberden birlikte o kuma salonlarinda Amitabha {askin Budda ebedi isik) ve iki büyük yardimcisinin heykeller i bulunur. Bunlara Buddanin adina diye tazim edilir tapinilir. Bunun sebebi bütün canli varliklari kurtarma ve bir budda olmadir. Bununla beraber Çindeki Buddi st ve Taoist tapinaklarda kesis veya rahip olmayanlar hastaliktan kurtulma refa h basari oglan çocugu isteme gibi dünyevi sebeplerle tapinirlar. Çindeki bu Amida tap inmasini gerçek bir teizm olarak görenler vardir. Onlar Amitabhanin asagi yukari t anri sifatlarina sahip oldugunu Avalokitesvaranin bir bodisatva olarak kurta riciligini Temiz Ülkede yeniden dogmanin ebedi kurtulusa tekabül ettigini kabul ede rler. Bu sebeple yine onlar dindar Buddistle-rin alçakgönüllülükle atesli bir sekilde ve uzun uzun gönülden dua ettiklerini de buna eklerler. Budda ile ilgili olarak ondan sonra belirlenen kutsal seyler sunlardir 1- Buddanin heykelleri 2- Buddanin hatiralari 3- Bo veya Bodhi Agaci. Budda heykelleri asagi yukari M.Ö. I. Yüzyilda kullanilmaya b aslamadan önce Buddayi temsil eden semboller olarak Buddanin hatiralari Bo Agac i vardi. Budda heykelleri genellikle onun oturup bagdas kurmus Incir Agaci alti ndaki meditasyona dalmis halini tasvir eder. Ayakta ve yatan heykelleri de vardi r. Budda heykelleri yaninda Hiristiyanlikta Meryem azizler ve meleklere tekabül eden Bo-disatvalann heykellerine de tazim gösterilir. Buddanin öldükten sonra yaki lmis cesedine ait bazi kalintilar hatiralarin hala büyük pagodalarda bulunduguna ina nilir. Mesela Seylanda Kandyde Kutsal Dis Tapinaginda onun disi Burmad a Rangoonda Shwe Dagon Pagodasinda ise saçi bulunmaktadir. Bodhi (Bo) Agaci Budda nin Neranja-ra nehri kiyisinda simdiki Gaya Uruvelada aydinlanmaya ulastigi i ncir cinsinden agaçtir. Buddanin gözde sakirdi Anandaya sorularak bu agacin tohum fidani alinip yetistirildigi ve birçok yere dagitildigi ileri sürülmektedir Aslinda k utsal agaç kültü Buddadan önceki Hindistanin bir gelenegidir. Budda ile dogrudan ilgil i degildir. Budda ile ilgili kutsal yerler olarak ziyaret edilen Kuzeydogu Hindistanda dört ye r vardir 1Buddanin Nepaldeki dogum yeri olan Lumbini 2- Biharda simdi Bodhi Gaya denilen aydinlanma yeri 3- Ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki Sarnathdaki geyik parki 4- Öldügü yer olarak Uttar-Pradeshte Kushinagara. Bu dört yer adlan verilmeksizin Pati metnindeki Maha-parinibbana Suttada geçmektedir. Lumbini Kapilavastuda bir koru idi. Imparator Asoka burayi ziyaret etmis ve üzeri kitabeli bir de sütun diktirmisti. Gayada bir Seylan krali tarafindan Büyük Aydinlanma Manastin yaptirildi. Sarnath Budda devrinde içinde hikmet ve ilahiyat konularinin tartisildigi bir geyik parki idi. Asoka burada da bir sütun diktirmisti. Sarnathda manastir kalintilari büyük bir alani kaplamaktadir. Burada yapilmis Iki stupa bilinmektedir. Kushinagara {eski adi Kusinara) Buddanin bedeninin ölümü sonrasr yakildigi yerdir. Burada bir stupa y apilip onun kalintilari orada muhafaza edilmistir. Genis manastir kalintilari yan inda stupanin da bugün ayakta olmadigi görülmektedir. Bütün bu dört yer ziyaret edilmektedir . Çinli meshur seyyah Fahsien ve Hsüan Tsang da buralari ziyaret etmis ve haklarinda bilgi vermislerdir. Buddistlerin kutsal günleri aylik ve yillik olarak iki çesit olup Buddayla ilgilid ir 1- Mahalli manastirlarda Patimokha kurallarinin okundugu dolunay ve yeni ay günler ine eklenen iki çeyrek ay^ gününden olusan dört Uposattha günü kutsal bilinir. Seylanda bu günler Hiristiyanlarin pazar günü gibi tatildir. Burma ve Taylandda böyle degildir. Mi lletlerarasi pazar tatil günüdür. Bu dört gün gelenege göre kesis olmayanlar için dini tören nidir. Onlardan daha dindar olanlar Sekiz Dilimli Yol ile ilgili çalisma yapar o ruç tutar ve manastirda r meditasyona vakit ayirirlar. Güney Asya ülkelerindeki Buddis tlerden. yaslilara ait az bir kesim böyle yapar. Kesisler Uposottha günlerinde saçl arini yeniden kazirlar. 2Mayis ayinin dolunay gününde yillik kutsal gün olarak Buddanin dogumu aydinlanm asi ve nihai nirvanay^a gir-v mesi kutlanir ve anilir. Güneydogu Asya ülkelerinde bu ortak tatil günüdür. Bu gün Buddizmi tanitan yayimlarla özel törenler ve halk senlikleri yle kutlanir. Bu günden üç ay önce subat dolunay günü. Buddanin manastir disiplin kurallar ini ilan ettigi Vinayaya atfen kutlanir. Yine yillik bir dini devre Muson yagmurlar i dolayisiyla kesislerin manastirlardan ayrilmamaya mecbur kaldiklari Temmuzun ilk günü ayin dogmasindan Aralik dolunayina kadarki süredir. Kesisler bu sürede halki va azlarla egitirler. Buddistlerin senlikleri ya böyle kutsal günler dolayisiyla veya m anastir hayatindaki kesislerin görevlendirilmesi derecelendirilmesi giydirilmesi gibi vesilelerle yapilir. Buddizmde ahlak kisinin tutum ve davranisiyla aydinlanmaya ulasmasi gayesine bag lidir. Bes temel ahlaki prensip kesis olsun olmasin her buddisti baglar. Bunlara ke sis olmayanlar için üç kesis olanlar için de bes emir daha eklenir. Sekiz Dilimli Yol d a bütün Bud-distler içindir. Ayrica kesisler için Patimokkha kurallari vardir. Kadinlard a da ahlak-fazilet esastir. Bekaret en yüksek idealdir. Buddist felsefesi cinsi tatmin i bütün kötülüklerin kaynagi olarak görür. Buddizmin ilk bin yillik gelismesinde evlenme ta kir edilmisse de zamanla bazi tavizler verilmistir. Buddist cömert olacak maddi se ylere baglanmayacaktir. Yeni pagoda ve manastir yaptirmak kesis adayina kefil o lmak hayir islerine yardim etmek kesislere yiyecek yardimi yapmak misafir agi rlamak gibi yardim yardimlasma dayanisma faaliyetleri tesvik edilir. Buddist zihnini nefesini bedenini kontrol edecek hareketlerini yavaslatacak kin nefret hirs hile sehvet gibi kötü huylardan uzaklasacak zihni olgunluk ve p arlakligi bedeni sükuneti kazanacaktir. Bir-Buddistin yaptigi söyledigi ve düsündügü her sein farkinda olmasi bunu gün boyunca sürdürmesi istenir. Buddistler önemli kimselerin mezarina çiçek sunar mum yakarlar. Ölüler yakilsa da bu gene l bir uygulama degildir. Çocuklar çok fakir kimseler yakifmaz gömülür. Yakilmayan cesetl er açik bazi alanlara konup onlarin vahsi hayvanlarda parçalanmasi kokusmasi bozulm asindan kesislerin ibret almasi Istenir. Günümüzde ceset için uygulamalar farklidir. Seyl anda ancak zengin aileler yakma yönüne giderler büyük çogunluk ölüleri gömerler. Güneydogu da hem yakma hem de gömme yoluna gidilir ancak yakma daha alisilmis yoldur. Bu ölüm den sonraki 3-7 gün arasinda yapilir. Bu yakma isinde 7 gün boyunca çesitli kesis gru plarinin büyük katkilarinin geçtigi çesitli törenler icra edilir. Bu törenlerde ölünün ruhu lgili aleme geçmesi için yardim gibi özde Buddizme uymayan (Buddizmde ruh kavraminin olmamasi açisindan) seyler yapildigi gibi ölünün ailesini teselli doktrinle ilgili konu lan telkin de yer alir. Burma ve Tayland gibi nüfusun çogunun Buddist oldugu yerl erde ölüyü yakma aile üyeleri ve dindaslar arasinda mali ve dini yakinlik olusturdugun a inanilir. Buddistler tesbihi kutsal görür. Onlarin bazi inanç ve dini gelenekleri mezh eplere göre degisir. [163] V- Bölümün Bibliyografyasi Andre Bareau Le Buddhisme Indien Histoire des Religions Ed. Gallimard 1970 1/1146-1215. A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 152-157 . DictionnaIre des Religions France 1983 196-206. Sir Charles Eliot Hinduism and Buddhism New York 1971 IRichard A. Garol Buddhism New York 1962. George Grimm The Doctrine of Buddha Delhi 1973 Ilhan Güngören Buda ve Ögretisi Istanbul 1981. Erich From Psikanaliz ve Zen Budizm Çev. Ilhan Güngören Istanbul 1981. E.W. Hopkins The Religions of India New Delhi 1970. Christmas Humphreys Buddh ism New York 1962. Trevor Ling The Buddha Gr. Britain 1976. Mans Religious Ouest nesr. W. Foy Gr. Britain 1978 171- 265. S.A. Nigosian VVorld Religions London 1975 139-173. H. Oldenberg Le Bouddha Fransizcaya ter. A. Foucher Paris -1921 1-14 98-136 148-173 261270. - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 62-87. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 68-111 - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 1965 32 71 120 161. - A. Kari Relschauer Buddhism The Great Religions of the Modern VVorld New Jersey 1947. VValter Ruben Buddhizm Tarihi Çev. Abidin Itil Ankara 1947. - Frank E. Reynolds Buddhism A Readers Guide to the Great Religions London 1977 156-223. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind London 1966 359-390. - H.J. Schoeps An intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Lond on 1967 161-181. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 109-150 220-228 258-268. - Ninian Smart Bakcground to the Long Search London 1977 49-105. - DT. Suzuki An introduction to Zen Buddhism Gr. Britain 1977. Edward J. Tomas The History of Buddhist Tought London 1971. F. Tomlin Les Grands philosophes de lOrient Paris 1952 194-230. F. Tomlin The iife of Buddha London 1975. Alan W. VVatts The Way of Zen Gr. Britain 1979. Russel Webb The Buddhists Our Religion London 1973 23-40[164] VI- BÖLÜM ILAHI DINLER Allah tarafindan peygamberler vasitasiyla insanlik alemine gönderilen vahiy mahsulü olan dinlere Ilahi Din denilmektedir. Yüce Allah tarafindan gönderilen bütün peygamberle rin teblig ettigi din ilahi din olarak nitelendirilmekte ve kabul edilmektedir. Bu öz ellikleriyle ilahi dinler vahiy mahsulü sayilmakta ve vahiyle ilgilendirilmektedir . Bu vahiy de Allahin {C.C.) insanlar arasindan seçtigi kimselere özel bir tarzda bilgi vermesi olarak algilanmaktadir. Vahyi alan kimseler yani peygamberler onu insanlara bildirmekte ve ona uymalarini istemektedir. Zamanla bir peygamberin g etirdigi hükümlere insanlarin uymakta ihmal göstermesi dogru yoldan ayrilmasi durumun da yeni elçilerle emirler yenilenmekte ve pekistirilmektedir. Islami anlayista bu gel isme din olarak Islam kitap olarak Kuran peygamber olarak Hz. Muhammed Ile noktal anmistir. Ülkemizde ilahi din yerine semavi din deyimi kullanildigi bazen bu deyimin baslik y apildigi da görülmektedir. Semavi kelimesi göge ait gökle ilgili bir anlam da içermekted ir. Bu anlamiyla semavi kelimesi ilahi kelimesinin tam karsiligi olmadigi gibi b ir mekan da ifade etmektedir. Islami anlayista Yüce Allah mikandan münezzehtir. Dolayisiyl a din bir mekana degil dogrudan uluhiyete nispet edilmelidir. Bu terimin ancak gögü Ta nrinin mekani olarak gören dinler için dogru bir nitelendirme olabilecegi belirtilmel idir. Çünkü bazi dinlerde gök tanrilari (sky gods) bulunmaktadir. Yüce Tanri (high god) te rim ve kavrami özde farklidir. Ilahi dinlerde Yüce Tanri inanci oldugundan bu semavi dey imi yine uygun düsmemektedir. Kurani Kerim Hz. Ademden Hz. Muhammede kadar gelen vahye ve peygamberlere dayan an dini gelenege Islam adini vermektedir. Yahudilik ve Hiristiyanlik hatta Kuran da adi geçen dinler de ilahi din olarak nitelendirilmektedir. Islam Kutsal kitabi Kuranin geldigi gibi yazilmasi ezberlenmesi özelligiyle dinler arasinda ayri bir yere sahiptir ve hak din geleneginin en iyi örnegini yansitma ktadir. Hak din deyimi Kuran-i Kerimde dört yerde geçmektedir[165]. Kuran-i Kerimin b azi surelerinde yer alan ve ayni sekilde baslayan üç ayet[166] konuya açiklik getirmektedir. Bu ayetlerden ikisine ait ortak ibarenin meali söyledir Ortak kosanlar istemese de O peygamberini bütün dinlerin üzerine üstün kilmak üzere hidayet ve hak din ile gönde di.[167] Ilahi dinler basligi altinda burada Yahudilik Hiristiyanlik ve Islam islenecektir. Aslinda Ilahi Din basligi altinda bu dinlerin islenmesi kitabin büyük oranda muhatabi nin Müslümanlar olmasi ve bu çevrelerde Ilahi dinden onlarin anlasilmis olmasindan dolayid ir. Biz de yaniisda olsa bu genel kuralin disina çikmayi uygun bulmadik. [168] A- YAHUDILIK 1- Genel Bilgi Yahudilik yasayan ilahi kaynakli dinlerin en eskisi fakat mensubu en az olanidir. B ugün yeryüzünde Yahudiliki din olarak benimseyenlerin sayisi 18-20 milyon civarindadir . Bunlarin 4.4 milyonu Israilde 6 milyonu A.B.D.de geri kalani Avrupada ve dünyanin diger ülkelerinde yasamaktadir. Yahudiligin Dinler Tarihinde özel bir yeri bulunmakta ve bu din ilahi kaynakli en es ki din olarak nitelendirilmektedir. Geçmisi birkaç bin yil geriye giden bu dinin en ön emli özelliklerinden biri Israilogullari ile Tanri arasindaki ahde kutsal kitap larinda genis yer ayrilmasidir. Bundan dolayi bu din bir ahit dini olarak da b ilinmektedir. Israilogullarinin basina gelen bütün sikintilarin onlarin bu ahde uyma malarindan verdikleri sözü yerine getirmemelerinden kaynaklandigi hem kendi kutsal kitaplarinda hem de Kuran-i Kerimde belirtilmektedir. Yahudilikin Babil Sürgününden sonra milli bir din haline getirildigi kanaati yaygindir. Ancak bu din tek Tanriya vahye dayanan kutsal kitaba ve peygamberlere yer ver mesiyle milli dinlerden millilestirilip bir irka tahsis edilmesiyle de ilahi dinle rden farkli bir durum göstermektedir. Aslinda bugünkü Yahudiligin bir din mi irk m i millet mi oldugu pek açik degildir. Tartismayi bir kenara birakarak onun kendi ne ait özellikleri ve nitelikleri bulunan bir din oldugu benzerinin bulunmadigi ve bu sebeple de tarifinin güç oldugu söylenebilmektedir. Çünkü Yahudilikte din ile irk içice g rmis birini digerinden ayirmak zorlasmistir. Onu en iyi kutsal kitaplarinda ye r alan Balam hikayesin-deki su cümle tarif etmektedir Iste ayrica oturan bir k avimdir ve milletler arasinda sayilmayacaktir.[169] Kutsal kitaplarinda yer alan ifadelere dayanarak Yahudiler kendilerini dünya mille tleri arasindan seçilmis kavim olarak görmektedir. Onlara göre Tanri Sinada bu kavm i kendine muhatap kilmis onlarla ahitlesmis onlardan emirlerine uyacaklarina d air söz almis ve Hz. Musanin sahsinda Torayi (Tevrati) onlara göndermistir. Yahud i dininin odak noktasi Kudüsteki Mabeddir (Ibranice Bet ha-Mikdas Arapça Beyt ul-Makdis). Tahrip edilmeden önce Mabedin bir odasi Ahit Sandigina ayrilmistir . Yahudiligin sembolü yedi kollu samdan ve alti köseli yildizdir. Bu kavim dünya literatüründe Yahudi Ibrani Israilogullari gibi terimlerle adlandirilm aktadir. Konunun daha iyi anlasilabilmesi bu terimlerin bilinmesine baglidir. Bu sebeple burada bu terimler kisaca açiklanacaktir. [170] a- Yahudi Ibrani ve Israil Terimleri Yahudi Ishak oglu Yakubun oniki oglu vardi dördüncü oglunun adi Yahudadir. Onun a dina izafeten Israilogullarina Yahudi denilmistir. Filistinin güney bölgesinde kurulan Yahuda Kralligi da ayrica bu adin kaynagi olarak ileri sürülmektedir. Zira Ürdünün ba tisi Samariyenin güneyindeki bölge Yahuda adina nispet edilmistir..Esaretten sonra umumi olarak halk Israilliler diye adlandirilirken sahislar birbirine Yahudi demis lerdir. Böylece onlarin torunlari da günümüze kadar bu isimle anilmislardir. Sehristani Yahudi kelimesinin Arapça hade kökünden dönmek ve tevbe etmek anlamina g eldigini bu ismin Yahudilere verilmesinin de Hz. Musanin Biz sana dönüp yalvardik sözü sebebiyle oldugunu belirtmektedir.[171] Ibrani Bu kelime Ibri veya Hibri kelimelerinden gelmektedir. Bu kelimeler M.Ö. XVXIV. Yüzyillarda Filistinde görülen göçebe bir kabilenin adidir öte tarafin insanlari anl minda Firat ve Ürdün nehirlerinin öbür kiyisindan gelmis olan göçmenleri ifade etmektedir. Yahudilere bu ad Kenan ülkesinin yerlileri tarafindan .verilmistir. Yahudi Kutsal Kitabinda Kenana atif yapilmaktadir.[172] Israil Bu kelime Tanriyla ve insanlarla güresip yenen anlaminda Yakuba Ta nri tarafindan verilmis bir lakabdir. Bu husus Tevratta yer almaktadir.[173] Evr ensel Yahudi Ansiklopedisinde kelimenin asil anlaminin belirsiz oldugu Tevratta Tanri ile güresen seklinde yer almasina ragmen Tanri ile mücadele eden anlamin a gelebilecegi belirtilmektedir.[174] Taberi Hz. Yakuba gece içinde Allaha giden anlaminda Israil denildigini kaydetmektedir.[175] On iki Yahudi kabilesi de Israil adiyla anilmaktadir.[176] Ancak belirtilmelidir ki bu ad Hz. Süleymandan sonra ikiye ayrilan ülkenin kuzeyde kalan bölümünü olusturan kabilelerin kralligini nitelend irmek üzere kullanilmistir. Bununla beraber Babil Sürgününden sonra Yahudaya geri dönen I braniler Yahuda kabilesine mensup olmalarina ragmen genelde Israilliler adini almi slardir. Israil kelimesine ilk defa II. Ramsesin oglu Merneptah (M.Ö. 1232-1224) taraf indan diktirilen ve Israil Aniti diye anilan kitabede rastlanmaktadir. Yahudi inancina göre Yakuba bu ad Tanri tarafindan verilmistir. Bundan dolayi Ya hudilik milli bir din Yehova da milli bir tanri olarak kabul edilmistir. Onlara göre Israilogullari seçkin bir kavimdir. Bu ad sonradan genelde bütün Yahudileri içine alac ak bir sekilde kullanilmistir. Simdiki Israil Cumhuriyeti de bu adi kullanmaktadi r. Kuranda 40 ayette 41 defa Beni Israil (Israilogullari) kelimesi geçmektedir. Bu ayetl erde Allahin Israilogullarina verdigi nimetler hatirlatilmaktadir. Bu nimetle re karsi Israilogullarinin verdikleri sözler ve onlarin sözlerinden dönmeleri islenmi stir Allaha inanmalari Ondan baskasina kullukta bulunmamalari ibadet etmele ri namaz kilip zekat vermeleri peygamberlere uymalari adam öldürmemeleri anaya bab aya akrabaya ve yoksullara iyilik yapmalari kendilerine haram ettikleri disinda ki bütün yiyecekleri yemeleri sözlerinden dönmemeleri. Bu kavim Kenan diyarina (Filistin) yerlesmeden önce Ibrani orada Israilli Sürgün den sonra da genelde toplum olarak Israilogullari ferd olarak da Ya hudi diye adlandirilmistir. Ancak bu üç terim birbirinin yerine kullanilmis ve kull anilmaktadir. Üçüyle de ayni din mensuplari ve ayni topluluk ifade edilmektedir. [177] b- Tevrata Göre Yahudiligin Tarihçesi Yahudiligin tarihçesi kutsal kitaplarina dayanir. Kutsal kitap alemin ve ilk insan in yaratilisindan peygamber Malakiye kadar geçen olaylari içinde bulundurur ayni z amanda onlarin kutsal tarihini olusturur. Sami irktan sayilan Ibraniler Kildanilerin Ur sehrinden çikarlar ve Harrana gelirler.[17 8] Tanri (Yahve) Abrama {Hz. Ibrahim) Harran bölgesinden Kenan diyarina göçetmesini emreder. O da karisi Sarayi kardesinin oglu Lutu (Hz. Lut) ve Harranda kaza ndiklarini da yanina alarak Kenan diyarina varir. O vakit orada Kenaniler bulunu yordu. Tanri Abrama görünüp o ülkeyi onun zürriyetine verecegini bildirir. Abram da kend ine görünen Rab için bir mezbah yapar. Ülkede kitlik çikinca Abram Misira gider. Misira yaklastiklarinda Abram karisi Saraya söyle diyor Iste biliyorum ki sen görünüsü güzel bir kadinsin ve olur ki Misirlilar seni görünce Bu o un karisidir derler ve beni öldürürler fakat seni sag birakirlar. Senin yüzünden bana iy i davranilsin senin sebebinle canim yasasin diye Onun kizkardesiyim de. Ve vak i oldu ki Abram Misira girdigi zaman Misirlilar kadinin çok güzel oldugunu gördüler v e FIravunun emirleri onu gördüler ve onu Firavuna medhettiler kadin Firavunun sara yina alindi. Ve onun yüzünden Firavun Abrama karsi iyi davrandi ve onun koyunlari sigirlari oldu. Ve Rab Abramin karisi Saraydan dolayi Firavunu ve onun sara yini büyük vuruslarla vurdu. Ve Firavun Abrami çagirip dedi Bana bu yaptigin nedir Bu senin karin oldugunu niçin bana bildirmedin Niçin bu benim kizkardesimdir dedi n ben de onu kari olarak aldim Ve simdi iste karin al ve git. Ve onlarin hak kinda Firavun adamlarina emretti onu ve karisini ve kendisine ait olan her seyi gönderdiler.[179] Abram ve beraberindekiler Misirdan böylece çikarlar. Çok zengindirler. Çobanlari arasin daki bir tartismadan sonra Abramla Lut birbirinden ayrilirlar. Lut sarka dogru gider. Abram ise Kenan diyarinda oturur. Abram bulundugu bölgede hakimiyetini kabu l ettirir ve bu arada esir edilen kardesi (daha önce kardesinin oglu olarak belirt ilir. Bkz. Tekvin XII 5. Kars. Tekvin XIV 14-16) Lutu kurtarip yanina alir. [180] Bu olaylardan sonra Rab rüyasinda Abrama görünür ona yardim edecegini bildirir. Abram Ondan zürriyet ister. Tanri da ona verecegini vadeder. Karisi Sarayin teklifi üz erine cariyesi Hacerle evlenir ve ondan Ismail dogar. Bu sirada Abram seksen a lti yasindadir.[181] Dok an dokuz yasina geldiginde Tanri ona görünür ve onun zürriyetin i çogaltacagini bildirir. Bunun üzerine Abram yüzüstü düser ve Aliah onunla söyle konusur en ise iste ahdim seninledir ve birçok milletlerin babasi olacaksin ve artik adin Abram (yüce baba anlaminda) çagirilmayacak fakat adin Ibrahim {cumhurun babasi anl aminda) olacak çünkü seni birçok milletlerin babasi ettim. Ve seni ziyadesiyle semereli k ilacagim ve seni milletler yapacagim ve senden sonra zürriyetine Allah olmak için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi nesiilerince ebedi ahit o larak sabit kilacagim. Ve senin gurbet diyarini bütün Kenan diyarini sana ve send en sonra zürriyetine ebedi mülk olarak verecegim ve onlarin Allahi olacagim.[182] Allah Ibrahimden ve zürriyetinden gelecek olanlardan ahit olarak her erkek çocugun sünnet edilmesini ister. Yine Allah Ibrahime karisi Sarayin bundan sonra Sara (prenses anlaminda) olarak çagirilmasini ve ondan bir ogul verecegini adinin da I shak olacagini bildirir. Böylece Sara Haceri kiskanmaktan kurtulmus olacaktir. Ibrahim ahit geregi kendisi doksan dokuz Ismail de on üç yasinda iken ayni gün sünne t olurlar. Öte yandan Sara Ishaki dogurur. Ibrahim oglu Ishaki sekiz günlük iken sün net ettirir. Çocuk büyüyüp sütten kesildiginde Ibrahim oglu için büyük bir ziyafet verir. Bu rada Ismailin güldügünü gören Sara Ibrahimden onu kovmasini ister. Bu durum Ibrahime kötü gürünür. Ancak Allah Ibrahime Saranin dedigini yapmasini çünkü neslinin Ishakin adiyla çagirilacagini söyler. Hacer Ismaili alip çöle gider.[183] Birgün Allah Ibrahimi denemek için ondan biricik oglu ishaki kurban etmesini ist er.[184] Ibrahim emri yerine getirmek üzere bir mez-bah yapip biçagi eline aldigind a Rabbin Melegi göklerden ona seslenip çocugu bogazlamamasini çünkü emri yerine getirdigin i bildirir. Bunun üzerine Ibrahim gözlerini kaldirdiginda çalilikta bir koçun hazir ol dugunu görür ve onu kurban eder. Bu olay üzerine Rab ona sözünü yerine getirdiginden dola yi zürriyetinin düsmanlarinin kapisina hakim olacagini ve zürriyetinden gelen bütün milletl erin mübarek kilinacagini bildirir.[185] Ibrahim yüz yetmis bes yasinda iken ölür. Ve ogullan Ishak ve Ismail onu Mamre karsisinda olan Makpela Magarasina Hitti Tsohar oglu Efronun tarlasina Ibrahimin Het ogullarindan satin aldigi tarlaya gömdüler. Ibrahim ve karisi Sara oraya gömüldüler. V e vaki oldu ki Allah Ibrahimin ölümünden sonra oglu Ishaki mübarek kildi.[186] Ishakin çocugu olmadigindan Allaha yalvarir Esav ve Yakub adli iki oglu olur. B ir gün ülkesindeki kitlik dolayisiyla Ishak FUistilerin krali Abimelekin ülkesi Gerara ya gider. Orada karisini kizkardesi olarak takdim eder. Durumu anlayan Abimelek niçin böyle yaptigini sorar. O da elinden alinip kendisine zarar gelme korkusunda n böyle yaptigini söyler.[187] Abimelek bunun üzerine onlari korur. Varlik sahibi olu rlar. Ancak Filistiler onlari kiskanip ülkelerinden çikarirlar. Ishak yaslanip gözleri görmez olunca Yakub babasinin sevdigi Esavin yerine hile il e kendisini mübarek kildirir. Esav bunu ögrendiginde çok kizip onu öldürecegini söyler. Yak ub Harana gitmek üzere ayrilir. Geceledigi bir yerde rüya görür. Rüyasinda yerden göge dog ru yükselen bir merdiven vardir. Bu merdivenden Allahin melekleri çikip inmektedir. Basi göklere ermistir. Rab ona söyle diyor Baban Ibrahimin Allahi ve Ishakin Allahi Rab benim üzerinde yatmakta oldugun diyari sana ve senin zürriyetine verec egim senin zürriyetin yerin tozu gibi olacak garba ve sarka simale ve cenuba ya yilacaksin ve yerin bütün kabileleri sende ve zürriyetinde mübarek kilinacaktir....[18 8] Yakub uyaninca burasi Allahin evidir ve bu göklerin kapisidir deyip oraya Beyt -el {Allahin evi) adini koyar yoluna devam edip Harana varir. Orada annesini n kardesi Labanin yaninda çalisir. Onun Labanin iki kizindan ve bunlarin yanind a gelen iki de cariyeden on iki oglu ve bir kizi olur. Onlari alip babasinin yan ina Kenana döner. Yakub çocuklari arasinda en fazla Yusufu sever. Kardesleri bundan doiayi onu kis kanirlar. Yusuf bir rüya görüp onu kardeslerine anlatir. Rüyasinda kardesleriyle birlik te bir tarlada bugday demetleri bagladiklarini kendi demetinin dik durdugunu öte kilerin demetlerinin Ise kendisininkinin etrafini kusatip egildigini söyler. Karde sleri bu rüyadan onun kendilerine hakim olacagini çikarirlar ve ona karsi kin ve kisk ançliklari artar. Yusuf diger bir rüyasinda Günes Ay ve on bir yildizin kendisine se cde ettigini görür. Bu rüyayi babasi ve kardeslerine anlattiginda babasi onu azarlayip Gerçek ben ve anan ve kardeslerin yere kadar sana egilmek için mi- gelecegiz de r. Kardesleri onu kiskanir babasi da bu sözü yüreginde tutar. Yakub Yusufu sürüleri otl atmakta olan kardeslerinin yanina gönderince onlar da onu elbiselerini çikararak bir kuyuya atarlar. Daha sonra da kuyudan çikarip onu Misira giden tüccarlara yirmi gümüse satarlar. Babalarina kardeslerini bir canavarin yedigini söyleyip onun kana batir ilmis entarisini gösterirler. Yusuf Misirda Firavunun bir memuru olan Potifar tarafindan satin alinir. Poti farin karisi Yusufa asik olup ilgisine karsilik görmeyince iftira ederek onu hap se attirir.[189] Yusuf hapiste iken Firavunun gördügü bir rüyayi tabir ederek hapis ten kurtulur ve Firavunun yaninda önemli bir mevkiye yükselir.[190] Daha sonra Fi listinde bulunan babasi Yakup ve kardeslerini Misira getirtir. Israilogullari böylece Misira yerlesmis olurlar.[191] Misirda önceleri rahat bir hayat g eçirmekte olan Yahudiler zamanla büyük sikintilara kölelige düserler.[192] Onlari bu sik intilardan kurtarip Arz-i Mevuda (vaadolunmus toprak Filistin) döndüren Mose (Hz. Musa) olur (Tah.M.Ö.1250). Musa Firavunun ordusunun Kizil Denizde bogulup onlari takip edememesi sonucu Yahudileri Sinaya getirir. Burada Sina Daginda Hz. Musaya Tevrat ve On Emir verilir. Yahudiler Sina Çölünde kirk yil dolasirlar. Musadan sonra Yesu onlari Fili stine götürür.[193] Filistinde Hakimler ve Krallar devrinden[194] sonra Kral David (Hz . Davud 1013-973) Kudüsü alir ve Yahudilerin en parlak devresini baslatir.[195] Og lu Kral Slomo (Hz. Süleyman M.Ö. 973933) babasi tarafindan hazirlatilan yer e kutsal Mabedi yaptirir. O zamana kadar bir çadirda muhafaza edilen ve içinde On Emir tabletleri bulunan kutsal Ahit Sandigi Mabedin bir odasina konulur.[196] Hz. Süleymanin ölümünden sonra krallik güneyde Yahu-da.kuzeyde Israil olmak üzere ikiye a yrilir.[197] On kabile^ Israile ikisi de Yahuda Kralligina tabi olur. Önce Israil Kralligi Asurlular tarafindan M.Ö. 721de sonra da Yahuda Kralligi Babilliler tarafindan M.Ö. 586da yikilir. Mabet tahrip edilir ve Yahudiler Babile sürgün edil ir. Sürgünde Yahudi halki Ezranin etrafinda birlesir ve M.Ö. 538de Kudüse döner. Mabe t M.Ö. 520den sonra yeniden onarilir.[198] Yahudi Kutsal Kitabi önceki peygamberler kadar sonraki küçük peygamberlere de yer veri r. Babil Sürgünü devresinde Isaya Yeremya gibi peygamberler gelmistir. IlyaMesihten önceki peygamber Mala-kidir. Malaki Kutsal Kitaptaki son Peygamberdir. Yahudi tarihinde Kudüs Iskenderden sonra Agidlerin ve Se-iefkilerin eline geçti. M abet M.Ö. 168de yagma edildi. Makkabiler yeniden hakimiyeti sagladilarsa da M.Ö. 63de baslayan Roma esareti devresi M.S. 70de Romali kumandan Titusun Kudüsü ve bu arada Mabedi de yakip yikmasiyle sonuçlandi. Yahudiler dünyanin her tarafina d agildilar. Mabedden arta kalan Bati Duvari (Aglama duvari) yüzyillarca onlarda m illi ve dini suuru ayakta tutmustur. Mesih inancinin verdigi ümit onlarda bu suurun devam li varligini sürdürmesini saglamistir. [199] c- Kuran-i Kerime Göre Yahudilik. Kuran-i Kerimde Yahudilerden bahsedilen ayetlerin sayisi oldukça fazladir. Onlardan B eni Israil Yehud gibi deyimlerle bahsedilen ayetler bulundugu gibi bir kisminda ba zi peygamberler konu edilirken {mesela Hz. Yakup gibi) Yahudiler hakkinda da bilg i verilir. Ayrica Ehl-i Kitap deyiminin genel çerçevesine onlar da girer. Kuran-i Kerimde Yahudiler ile ilgili olarak verilen bilgiler söyle tasnif edilebilir 1- Allah tarafindan Yahudilere bahsedilen nimetler. 2- Uymalari gereken dini hükümler. 3Kendilerine peygamberler tarafindan getirilen hükümleri ve tebligati degistirmeleri yanlis yorumlamalari ve dogru yoldan sapmalari. 4- Allaha karsi ahitlerini bozmalari verdikleri sözden dönmeleri ve bunu adet edinme leri. 5- Yahudilerin yaptiklari islerin kötülügünden dolayi zillet ve meskenete ugramalari. 6- Yeryüzünde fesat çikarmaya çalismalari. 7- Bazi peygamberlere ve salih kimselere iftira etmeleri veya onlari öldürmeleri. 8- Basit çikarlari ugruna hakikatlara yüz çevirmeleri. 9- Allahin Yahudilere tavsiyeleri. Kuran-i Kerimde Yahudilerin tarihçesiyle ilgili olarak Hz. Musaya kadarki devre h akkinda yer alan bilgiler su sekilde özetlenebilir Hz. Ibrahim Yüce Allahin seçkin kildigi peygamberlerden biridir[200]. O ne Yahudi ne de Hiristiyandir. O müsriklerden de degildir. Allahi bir taniyan gerçek Müslümanl ardandir.[201] Yüce Allah onu dost edinmistir.[202] O çok içli yumusak huylu misaf irperver ve kendini Allaha adamis dosdogru bir kimsedir.[203] O vazifesini tam yapan[204] ve kendisine suhuf verilen[205] bir peygamberdir. Hz. Ibrahime göklerin ve yerin sirlari yakini bilgi bahsedilmistir. Bu konuda Kuran-i Kerimde söyle denilmistir Biz ibrahime yakinen bilenlerden olmasi için göklerin ve yerin melekutunu söylece gösteriyorduk.[206] Hz. Ibrahim Allahtan gayri put lara yildizlara Ay ve Günese tapinan babasi Azer ile kavmine karsi görmeyen isitmeyen konusmayan hakkini savunamayan faydasi veya zarari olmayan rizik vermeyen batan zeval bulan seylere Seytana tapinilmayacagim anlatma ya çalismistir. O kendisinin Yüce Allaha tapindigini ona hiçbir seyi ortak kosmadig ini onlari ve yonttuklarini Onun yarattigini bundan dolayi Ona ibadet ve sükre tmek gerektigini çünkü Ona dönülecegini bildirmistir. Kavmi hatta babasi bile bu davete uymamistir. Onlar ona babalarini da böyle bulduklarini söylemislerdir.[207] Hz. I brahim düsmaninin putlar ^dostunun da Alemlerin Rabbi oldugunu belirterek söyle ceva p vermistir Beni yediren de içiren de Odur. Hasta oldugumda bana O sifa verir. Beni öldürecek sonra da diriltecek Odur. Ahiret Gününde yanilmalarimi bana bagislamasin i umdugum Odur.[208] Hz. Ibrahim vazifesini yapmis tebligde bulunmustur. Anc ak yaptiklari ve savunduklari dolayisiyle Hz. Ibrahim Atese atilmis fakat Yüce Allah onu atesten kurtarmistir.[209] Kuran-i Kerim Hz. Ibrahimle ilgili olarak verdigi kissalarda insanlara Allah ve ah iret inanci konusunda yol göstermekte ibret vermekte ve onlari düsünmeye davet etmekte dir.[210] Yüce Allah Hz. Ibrahimi ve onun soyundan gelenleri peygamber kildi. Onlara iyi is ler islemelerini namaz kilmalarini zekat vermelerini emretti.[211] Hz. Ibrahim Allahtan iyilerden olacak bir çocuk istedi.[212] Allah da ona ihtiyarliginda Isma il ve Ishaki verdi.[213] Çocuk kosma çagina geldiginde babasi rüyasinda onu kurban ettigini gördü ve bunu ona açti. Ç cuk (islam kaynaklarda Ismail oldugu belirtiliyor) babasina emrolunan seyi yeri ne getirmesini kendisini sabredenlerden bulacagini söyledi. Böylece Hz. Ibrahim oglu nu kurban etmek için yani üzere yatirdi. Yüce Allah rüyasindaki emre bagliliklari dolay isiyle bir kurbanlik gönderdi.[214] Hz. Ibrahime ihtiyarliginda bahsedilen Iki og uldan biri olan Hz. ismail dogru uysal sabirli sözünde sadik bir kimse olarak Ce brail araciligiyla kendisine vahyedilen Allahin bir peygamberidir çevresine zekat i namazi emretmistir.[215] Hz. Ishak da dogru salih mübarek kilinmis hidayete erdirilmis ahiret yurdunu düsün en gönülden Allaha bagli bir peygamberdir.[216] Hz. Ishak annesi çok yasli iken All ahin bir lütfü olarak bahsedilmis ve annesi bu olaya çok sevinmistir.[217] Hz. Ishak da Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail gibi kendisine vahyolunan peygamberlerden olmustu r.[218] Hz. Yakub Hz. Ishakin ardindan müjdelenen rden dinde kuvvetli halis salih sabirli 219] Hz. Yakubun en sevgili oglu Hz. Yusuf l bir yaratilisa sahip rüya tabirini bilen di.[220] kendisine vahiy indirilen peygamberle hidayete erdirilmis bir kimse idi.[ ih-lasli ilim ve hikmet sahibi güze kendisine vahiy gelen peygamberlerden Hz. Yusuf çocuklugunda bir gün babasina rüyamda on bir yildiz Günes ve Ayin bana sec de ettiklerini gördüm dedi.[221] Bu rüyayi dinleyen babasi ona bunu kardeslerine an latmamasini tenbih etti.[222] Ayrica Hz. Yakub ona Allah (C.C.) tarafindan seçil ecegini kendisine rüya tabiri ögretilecegini daha öncekilere oldugu gibi Allahin h em ona hem Yakub ailesine nimetini tamamlayacagini söyledi.[223] Kardesleri rüyasinda gördügü gibi Hz. Yusufu kiskandilar. Onu ortadan kaldirmayi planladil ar. Babalarini ikna ederek onu yanlarinda götürüp kuyuya attilar. Yusufu bir kurdun y edigini söyleyip onun kanli gömlegini babalarina gösterdiler. Bir yolcu kafilesi Yusu fu kuyudan çikarip beraberlerinde Misira götürerek bir vezire satti. Vezirin karisi Yusufun kendisine sahip olmasini istedi. Yusuf reddedince kadin ona iftira ett i. Bundan dolayi Yusuf zindana atildi. Zindanda rüya tabir etti. Misir meliki bir rüya gördü. Bu rüyayi kimse tabir edemedi. Yusufla beraber hapishanede kalmis arkadasi onu melike tavsiye etti. Melikin rüyasini yorumlayan Yusuf saraya alindi. Misir hazinesine memur yapildi. Bir müddet sonra zahire atmak için Misira gelen kardesler i onun huzuruna çiktilar. Yusuf kardeslerini tanidi bir vesite ile ailesini Mis ira getirtti. Israilogullari böylece Misira yerlestiler.[224] Hz. Yusuf zamaninda Misira yerlesmis olan Israilogullari daha sonra Firavunu n zulmüne ugrayarak uzun bir esaret hayatt yasamaya basladilar. Onlari bu sikinti dan Hz. Musa kurtardi. [225] 2- Hz. Musa ve On Emir a- Tevrata Göre Hz. Musa Yusufun ölümünden sonra Yahudiler Misirda çogalmaya basladi. Yeni Firavun Yusufu n yaptigi hizmetleri unuttu ve Yahudilerin çogalmalarindan endiselendi. O ileride ülkelerine yönelecek bir tecavüzde onlarin düsmanla birlikte olmasi korkusuylaonlara eziyet etmeye basladi. Bu arada onlarin çogalmalarini önlemek için her dogan erkek çocu gun öldürülmesini emretti. Musa böyle bir devrede dünyaya geldi. Annesi onu ancak üç ay kada saklayabildi. Sonra onu ziftle sivanmis bir sepete koyup irmaga atti. Nil kiyis indaki sazliklara biraktigi sepetin akibetini kizkardesi Meryem takip ediyordu. Nüde yikanan Firavunun kizi onu irmakda buldu bir Ibrani çocugu oldugunu anlayip ona acidi. Meryem gelip çocugu emzirmek için bir Ibrani kadini çagirabileceg im söyledi. Firavunun kizi bunu kabul edince gidip çocugun öz annesini getirdi. Çocuk o na teslim edildi ve çocuga sulardan çekilmis anlamina gelen Mose (Musa) adi verild i.[226] Musa gençlik yillarinda Yahudilerin yanina gider onlarin sikayetlerini din lerdi. Bir defasinda Misirlilardan birinin bir Yahudiyi dövdügünü gördü. Yahudiyi koruyarak Misi liyi öldürdü. Olayin duyulmasi üzerine Musa Mid-yana kaçti. Orada Midyan kahininin kizi il e evlendi.[227] Kahinin sürüsünü otlatirken Tanrinin melegi Horebde bir çati ortasinda ates alevinde ona göründü. Yanan çalinin atesi bir türlü bitmek bilmiyordu. Bunu merak edip geri dönen Musayi çalinin ortasindan Allah çagirip söyle dedi ... Ben babanin Allah i Ibrahimin Allahi Ishakin Allahi ve Yakubun Allahiyim. Ve Musa yüzünü örttü çünkü laha bakmaga korkuyordu. Ve Rab dedi Gerçekten Misirda olan kavminin sikintisin i gördüm... Onlarin feryadini isittim çünkü onlarin acilarini bilirim... Ve simdi gel ve benim kavmimi Israilogullarini Misirdan çikarmak için seni Firavuna göndereyim.[22 8] Böylece Musa Yahudileri Misirdan çikarmak üzere görevlendirilmis oldu. Kardesi Harun d a ona yardimci verildi. Bu görevi yerine getirmek üzere Musa Misira geri döndü. O Isr ailogullarini Misirdan çikarip Kenan diyarina götürmek istedigini bunun Allahin em ri oldugunu söyleyince Firavun Allah kimdir ki ben ona itaat edeyim diyerek onl ari saraydan kovdu. Ikisi arasinda mücadele basladi. Is mucize göstermeye kadar var di. Firavun bütün sihirbazlarini topladi. Onlar da bütün hünerlerini ortaya koydular. Musa nin asasi kocaman bir yilan olup onlarin bütün sihirlerini yuttu. Bütün bunlara ragmen F iravun Israilogullarinin Misirdan çikmalarina izin vermedi. Bunun üzerine Rab Yahv e Misirlilara bela verecegini insandan hayvana kadar bütün ilk doganlari öldürecegini bil dirdi. Allah Musa vasitasiyle Misir topraklarina on felaket verdi. Firavun bu is lerin vuku-buldugunu görünce Israilogullarinin Misirdan çikmalarina izin verdi. Israilogullari Kizil Denize dogru yola çikti. Ancak Firavun verdigi karardan pi sman olarak onlarin arkasina düstü. Kizil Denize gelince Musa elini denize uzatti sular yarildi Israilogullari geçti sonra tekrar Musa elini uzatti sular eski h aline döndü ve Firavun ile ordusu boguldu.[229] Kizildenizden geçtikten sonra Marada aci suyu içemeyen Israilogullari için Allah M usaya suya bir dal parçasi atmalarini bildirdi su tathlasti. Çölde yiyecekleri bitince Israilogullari Musa ve Haruna söylenmeye basladilar. Allah göklerden ekmek yagd iracagini bildirdi. Musa da onlara aksam üstü et (bildircin eti) sabahleyin de ekme kle doyacaklarini söyledi. Gökten beyaz kiragi tanecikleri seklinde man diye adlan dirdiklari ilahi gida yagdi (balli yufka gibi bir sey). Kirk sene man yediler. Sonra lari su sikintisi çektiler ve Allaha yalvardilar. Allah Musaya elindeki asasiyl e bir kayaya vurmasini emretti. O da bir kayaya vurdu ondan su fiskirdi. Israilogullari Misirdan çikislarinin üçüncü ayinda Sina Çölüne geldiler. Orada Allah Sina gindan Musayi çagirarak onlara verdigi nimetlere karsilik Israilogullarindan i yi bir kavim olma sözünü almak üzere onu görevlendirdigini bildirdi. Musa emri yerine get irdi sözü aldi ve Rabbe bildirdi. Üçüncü gün Tanri Sina Daginin üzerine dagin tepesine içinde indi Musayi yanina çagirdi ve ona On Emri verdi.[230] Musa Israilogullarini çetin ve uzun bir mücadele devresinden sonra vededilen topra klara yaklastirdi ve 120 yasinda iken öldü.[231] b- On Emir Hz. Musaya Sina Daginda vahyedilen On Emir Tevratin iki ayri bölümünde geçer.[232] B u On Emir söyle siralanir 1- Seni Misir diyarindan esirlik evinden çikaran Allafi benim. 2- Benden baska tanrin olmayacak. Boslukta yerin üstünde veya altinda denizlerin derinliklerinde mevcut olan varliklarin resimlerini yap mayacak onlara hiçbir surette tapmayacaksin. 3- Allahin ismini bos yere agzina almayacaksin. 4- Cumartesi (sebt) Gününü daima hatirlayip onu kutsal kilacaksin. Haftanin alti gününde çalisacak yedincisinde istirahat edeceksin. Cumartesi Günü Allahina tahsis edilm is umumi dinlenme günüdür. O gün ne sen ne oglun ne kizin ne usagin ne de hayvanin kis ca hiçbiriniz çalismayacaktir. 5- Anne ve babana hürmet edeceksin. 6- Öldürmeyeceksin. 7- Zina yapmayacaksin. 8- Çalmayacaksin. 9- Yalan sehadette bulunmayacaksin. 10- Hiç kimsenin evine barkina karisina hizmetçisine öküzüne esegine velhasil sana ai t olmayan bir seye göz dikmeyeceksin.[233] Bu On Emir Yahudilerin temel prensiplerini içinde bulundurur. Hz. Musa Sina Dagi ndan indiginde iki tas tablet (levha) üzerinde yazili olarak bu emirleri getirmis tir.[234] c- Kurana Göre Hz. Musa Hz. Musa Yüce Allahin Israilogullarina gönderdigi kendisine kitap verilen büyük peyg amberlerden biridir. Israilogullari Misirda çogalip varlik sahibi olunca Firavun bunu önlemek Için mall arini ellerinden aldi onlari esir yapti ve yeni dogan erkek çocuklarinin öldürülmesini emretti.[235] Musa dogunca annesi onu bir müddet sakladi. Daha fazla saklayamayac agini anlayinca Allahin ilhami üzerine onu bir sandik Içinde suya birakti. Firavun un adamlari onu buldu karisinin istegi üzerine çocuk öldürülmedi. Annesi ona süt annelik y apti. Musa büyüyüp ergenlik çagina ulasinca ona Allah tarafindan hikmet ve ilim verildi .[236] Hz. Musa halkin haberi olmadan bir gün sehre indi. Biri kendi soyundan digeri de düsman iki adami dögüsür buldu. Kendi soyundan olan adam ondan yardim isteyince onun y ardimina kostu ve onun düsmanina bir yumruk atti. Adam öldü. Mazlumu korurken olsa da bu durum onu üzdü ve Allahtan af diledi. Olay duyuldu. Hakkinda öldürme karan alindig i haberini ögrenen Hz. Musa orayi terketti. Medyene gitti.[237] Orada evlendi. K ayinpederiyle kararlastirdiklari süreyi tamamlayinca ailesiyle birlikte yola çikti. Sina Dagina yöneldiginde karanlik bir gecede yolunu sasirdi. Bu arada bir isik gördü. Isinmak ve yolunu bulmak için atesin bulundugu tarafa gidince Ben süphesiz senin R abbinim ayagindakini çikar çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvadasin diyen bir hitapla karsilasti. Orada ayrica kendisine Allahdan baska tanri olmadigi ona ibadet etmesi dosdogru namaz kilmasi bildirildi. Asasi ile ilgili mucize verildi ve F iravuna gitmesi emredildi. Kardesi Harun da ona yardimci kilindi.[238] Hz. Musa ve Hz. Harun Allahin emrini Firavuna teblig ettiler ve Israilogullar inin serbest birakilmasini istediler. Firavun teklifi kabul etmedigi gibi Hz. M usanin peygamberligini tuhaf karsiladi. Firavun Hz. Musa ile Allahin Alemlerin Rabbi olmasi konusunu tartisti.[239] Firavun Hz. Musadan peygamberligi ile ilgili mucize göstermesini istedi. Hz. Mu sa asasini yere birakti o da bir ejderha oluverdi. Bunun üzerine Hz. Musa Firavun ve adamlarini ülkesinden çikarmak isteyen bir büyücü olmakla suçlandi. Firavunun bütün büyü erlerini göstermek üzere toplandi. Hz. Musanin asasi onlarin hünerlerini sergiledikl eri ip ve degnekleri yutuverdi. Bu durum karsisinda bütün büyücüler hep beraber secdeye k apanip Alemlerin Rabbina Musa ve Harunun Rabbina iman ettik dediler. Firavun hepsini ellerini ve ayaklarini çaprazlama kesmekle tehdit etti fakat hiçbiri karar indan vazgeçmedi.[240] Firavun Hz. Musayi Misirlilarin dinini degistirecegi endisesiyle öldürmek istedi fakat ailesinden iman eden biri bunu engelledi. Sonunda Hz. Musaya kavmini gec e yola çikarma emri gefdi. Bunun üzerine Hz. Musa kavmini Misirdan çikardi. Firavun ve adamlari onlari takibe basladi. Hz. Musanin beraberindekiler yakalanma kor kusuna kapildi. Yüce Allah ona asasini denize vurmasini emretti. Hz. Musa asasini denize vurunca deniz ikiye ayrildi. Hz. Musa ve adamlari karsiya geçti. Onlari takip eden Firavun ve beraberindekiler boguldu.[241] Hz. Musa ve Israilogullari Firavunun zulmünden kurtulup yollarina devam etti. Isr ailogullari putlara tapan bir kavim görünce Hz. Musadan kendilerine öyle tanrilar y apmasini istediler. Hz. Musa onlara Sizi alemlere üstün kilmis olan Allahdan baska bir tanri mi arayacagim dedi. Onlara Firavunun zulmünü ve Allahin onlara yardimin i hatirlatti. Sinaya vardiklarinda yiyecekiçecek sikintilari oldu. Allah onlara su kudret helvasi ve bildircin ihsan etti. Hz. Musaya Yüce Allah Tur-i Sinaya çikmasini orada 30 gün oruçlu olarak ibadet etmesini e mretti. Hz. Musa bu süreyi tamamlayinca ona 10 gün daha oruç tutmasi ve ibadetlerini t amamlamasi emredildi. Hz. Musa bütün bunlardan sonra Allahin cemalini görmek istedi. Yüce Allah da bunun imkansiz oldugunu daga bakmasini tecelli ettiginde dag dayanabi lirse onun da kendisini görebilecegini bildirdi. Hz. Musa daga baktiginda Cenab-i Hakkin tecellisi sonucu onun yerle bir oldugunu gördü düsüp bayildi. Kendine geldigin de tevbe etti. Yüce Allah ona uymalari gereken bütün kurallari ihtiva eden levhalari verdi. Hz. Musa kavmine bu levhalari getirdiginde onlarin bir altin buzagiya taptiklarini gördü daha önce verdikleri sözden döndükleri için onlara kizdi. Kavminden tev e etmelerini istedi. Onlar da tevbe ettiler. Yüce Allah tevbelerini kabul etti.[2 42] Hz. Musa getirdigi levhalardaki hükümleri kavmine teblig etti ve onlari islaha deva m etti ancak onlardan siddetli bir itiraz gördü. O zaman Yüce Allah Tur-i Sinayi onlarin basina indirmekle tehdit etti onlardan namaz kilacaklarina zekat vereceklerine peygambere uyacaklarina dair söz aldi. Ancak Israilogullari sikintida iken söz verip sikinti biter bitmez sözlerini unuttular ve bunu da aliskanlik haline getirdiler.[ 243] Filistin göründügünde Hz. Musa vadedilen topraklara dönebilmek için orada bulunanlarla müc dele etmeleri gerektigini Israilogullarina söyledi. Ancak onlar Hz. Harun hariç on u tek basina biraktilar. Bunun üzerine Hz. Musa Rabbine dua edip kendileriyle fasi klarin arasini ayirmasini istedi. Allah da Muhakkak orasi kendilerine kirk yil haram edilmistir. Onlar (olduklari) yerde sersem sersem dolasacaklardir. Artik o fasiklar güruhuna karsi tasalanma[244] buyurdu. Bundan sonra Israilogullari çöllerde yollarini kaybettiler. Bir kismi helak oldu b ir kismi da yillarca çöllerde dolasti. Allaha karsi gelmeleri onun Ayetlerini inkar et meleri haksiz yere peygamberleri öldürmeleri onlara uymamalari ve taskinlik yapmal ari yüzünden Israilogullari gazaba ugradi.[245] 3- Tevrat ve Zebur Yahudilerin kutsal kitap külliyati Tanah (yazili dini edebiyat) ve Talmut {sözlü dini ede biyat) seklinde ikiye ayrilir. Yahudilerin Tanah adini verdikleri kutsal kitapla rina Hiristiyanlar Eski Ahit derler. Tanah üç bölümden olusur Tora (Tevrat) Neviim ve Ketuvim. Tanah adi bu üç bölümün Ibranice bas harflerinin birlestirilmesinden meydana ge lmis bir kelimedir. (Bazen Tora kutsal kitabin tamamini ifade etmek ve Tanahla esanlamli olmak üzere de kullanilir). Tanahin ihtiva ettigi kitaplarin sayisi kon usunda sadece Yahudilerle Hiristiyanlar arasinda degil Hiristiyanlarin kendi ar alarinda da ihtilaf vardir. Yahudiler ve Pro-testanlarca apokrif (sahih olmayan) sayilan bazi kitaplar (Tobit Judith I ve II. Makkabiler Hikmet Eklesiyastik Baruh Yeremyanin Mektubu Daniele Yunanca ilaveler Esterin Bakiyesi) Katol ik ve Ortodokslarca kanonik (sahih) sayilir. Yahudiler ve Protestanlarca Hirist iyanlar tarafindan Eski Ahit diye nitelendirilen Yahudi kutsal kitabi T*anahin 39 kitaptan olustugu kabul edilir. Yahudiler ise Tanahi bazi kitaplari birles tirerek 24 kitap olarak kabul ederler. Yahudilerin tasnifi söyledir Tora 5 peyg amberler 8 kitaplar 11. Bunlarin formülü 5+8+11dir.[246] a- Tevrat (Tora) ToraTevrat kanun sariat emir ders rehber gibi anlafnlara gelir. Yahudi kut sal kitabinin birinci bölümüne Arapça Tevrat Ibranice Tora denir. Bu ilk bölüm bes kitaptan olusur. Bes kitabi ifade etmek üzere Ibranice humas Arapça el-Esfarul-Hamse (sifr kitap çogulu esfar) Yunanca Pentateukhos {penta bes teukhos kitap) bati dill erinde Pentatök (Pentateuch-Pentateugue gibi) kelimeleri kullanilir. Bes kitabin Allahin 7704 kelimeyle Hz. Musaya verdigi dini esaslari ihtiva etti gi kabul edilir. Modern bazi bilginler Yesu kitabinin da Bes Kitapla ayni kaynaktan geldigini kab ul etmekte onu da Bes Kitaba ekleyerek hepsini Heksatök (Hexateuch=Alti kitap) basligi altinda toplamaktadirlar. Bazisi da Tesniyeyi Toranin Bes Kitabi disin da degerlendirmektedir. Bu degerlendirmeye göre Tora 4 kitaptan olusmaktadir. Onl ar simdiki Bes Kitabin metinlerinin üç ana kaynak veya gelenekten geldigi düsüncesinded irler 1) Yahvist 2) Elohist 3) Ruhban metinleri. Ancak belirtilmelidir ki bu nlarin disinda birkaç kaynak daha ilave edilmektedir. Tora metinlerindeki çeliski ve t utarsizliklar birbiriyle uyusmayan tekrarlar arastiricilarin dikkatini çekmis ve böy lece önce Tanrinin adini Yahve daha sonra da Elohim olarak zikreden iki ayri kay nak belirlenmistir. En eski kaynak olmasi tahmin edilen Yahvist metinler M.Ö. 1000 yillari civarinda daha fazla teolojik meseleler üzerinde duran Elohist metinler M.Ö. 800lerde yazilmis olmalidir. Bundan bir yüzyil sonra bilinmeyen birisi bu iki belki de daha fazla kaynaktan gelen metinleri biraraya getirmistir. Hz. Musan in M.Ö. XIII. Yüzyil civarinda yasadigi gözönünde bulundurularak bütün bu Tora metin gelismel rinin M.Ö. 1000-400 arasinda vukubuldugunun günümüzde tesbit edilmis olmasi çeliski ve tu tarsizliklarin sebebi sayilmaktadir. Tora yazili ve sözlü olarak ikiye ayrilir. Yazili Tora Yahudilere göre Yahvenin Si na Daginda Musaya vahyettigi kitaptir. Sözlü Tora ise yazili Toranin açiklamasi ola rak nesilden nesile intikal eden ve Yahudilerce o olmaksizin yazili Toranin anla silmasinin mümkün olamayacagi kabul edilen Talmuddur. Yazili Toraya Hz. Musadan sonra gelen peygamberlerin sözleri de eklenmis böylece Hiristiyanlarca Eski Ahit Yahudilerce Tanah denilen kutsal kitap tahminen M.S. II. Yüzyilda Yavnede (Jamnia) toplanan bir meclis tarafindan nihai hale kavusturulm ustur. Kuran-i Kerimde Israilogullarina verildigi belirtilen Tevrat ile Yahudileri n kutsal kitabi olan Tanahin kasdedildigi anlasilmaktadir. Yahudi kutsal kitabi Tanahin Toradan baska Neviim (peygamberler) ve Ketuvim (kitaplar) bölümleri de vardir. Genel tasnife göre Tora 5 Neviim 21 Ketuvim ise 13 kitap olmak üzere Tanah 39 kitaptan olusmaktadir.[247] Bunlarin muhtevasi hakkinda asagida kisaca bilgi verilecektir. Tora Bu bölümde tarihi bilgiler disinda Allahin Yahudilere Musa vasitasiyla verdig i dini esaslar bulunur. Torada yer alan bes kitap sunlardir 1- Tekvin (Ibr. Beresit Genesis Yaratilis) Bu bölümde ilk insanin ve kainatin ya ratilisi Ademin isledigi suç yeryüzüne inisi ve çocuklarinin hikayesi anlatilir. Ayric a Tufan olayindan Yusufun Misirdaki hayatindan ve Israilogullarinin Misira gelislerinden bahsedilir 50 baptir. 2- Çikis (Semot Exodus) Bu kisimda Israilogullarinin Firavundan çektikleri Musa nin ortaya çikisi ve Misirdan Sinaya gidisleri anlatilir 40 baptir. 3- Levililer (VayikraLeviticus) Burada Kahinler ile yardimcilarinin Çadir Ma bedindeki (Miskan) görevleri ve bazi önemli ahlaki kurallar anlatilir. Ayrica günahlarin k efareti haram kilinan yiyecekler yasaklanmis evlilikler dini ayinler bayramlar ve adaklar yer alir 27 baptir. 4Sayilar (Bamidbar Numeri) Sayilar Israilogullarinin çölde geçirdikleri hayat ve olaylardan birtakim sayimlardan bazi seriat kanunlarindan kayadan su çikarilmas indan ölu*m ve yilan vasitasiyla sifadan bahseder 36 baptir. 5- Tensiye (Dvarim Deuteronomium Ikileme tekrarlama) Tesniyede Musanin ölm eden önce din konusunda Yahudilere verdigi ögütler Musanin ölümü gömülmesi ve tutulan yas atilir -Musa zamaninda bulunmayan birçok adete ve geleneklere temas edilir bazi sa riat kanunlari tekrar edilir insanlarin birbirine ve Tannya karsi nasil davran malari gerektigi açiklanir 34 baptir. Neviim (Peygamberler) Bu bölümde peygamberler öncekiler 6 sonrakiler 15 kitap olma k üzere siralanir. (Yahudilerce ilk peygamberler 6 sonrakiler de 12 küçük peygamber bi r kitap sayilarak 4 kitaptir. Tamami 10 kitap ediyor). Toplam 21 kitap Hz. Musa dan sonraki peygamberlerden bahseder. Hz. Musa en büyük peygamberdir. Yahudilerce Neviim bölümündeki peygamberlerden öncekiler Ilk Peygamberler {Neviim Ris onim) sonrakiler Son Peygamberler (Neviim Ahoranim) diye tasnif edilir.[248] 1- Ilk Peygamberler Bu bölümde yer alan kitaplarda Hz. Musanin ölümünden sonra Yahudiler in Tanri tarafindan vadedilmis topraklara yerlesmeleri kralligin kurulusu kra llarin idaresi ve davranislari Yahudilerin putperest topluluklarla yaptiklari müca deleler ve Kutsal Mabedin {Bet ha-Mikdas) kurulusu yikilisi anlatilir. Ilk peygamberlerden bahseden kitaplar sunlardir Yesu Hakimler (Softim) I ve II. Samuel (Smuel) I. ve II. Krallar (MelahIm). 2- Son peygamberler Bu bölümde yer alan kitaplarda peygamberlerin putperestlige kars i devamli mücadeleleri tek bir tanri fikrini bütün insanlara yaymak için gösterdikleri ga yret halka dini telkinleri ve ögütleri anlatilir. Son peygamberlerden bahseden kitaplarin basliklari su sekildedir Isaya (Yesaya) Yeremya (Yirmiya) Hezekiel (Yehezkel) Hosea (Osea) Yoel Amos Obadya (Ovad ya) Yunus {Yonah) Mika (Miha) Nahum Habakkuk (Habakuku) Tsefanya Haggay (H agay) Zekerya (Zaharya) Malaki (Malahi). Ketuvim Kitaplar yazilar anlamina gelen Ketuvim Yahudi Kutsal Kitabinin üçüncü bölümünü o turur ve bu bölümde yer alan 13 kitap (Yahudilerce 9 olarak tasnif edilir) sunlardir 1Mezmurlar (Tehilim) Yahudilerce çogu Kral David (Hz. Davud) tarafindan yazildi gi ileri sürülen 150 Mezmurdan olusur. Mezmurlardan 73ünün Kral Davide ait oldugunu ileri sürenler de vardir. Mezmurlarin bazilari dini ayinlerde bazilari da Yahudi bay ramlarinda ve önemli günlerde okunur (Bugün Hiristiyan Kiliselerinde de Mezmurlar ilahi ol arak okunmaktadir). 2- Süleymanin (Slomo) Meselleri (Misle) Bu kitap Kral Süleymana (Hz. Süleyman) atfedilir. Atasözleri ahlak ve dogru yolu gösteren sözleri ihtiva eder 31 baptir. 3Nesideler Nesidesi (Sir asirim) Kral Süleymanin bir saheseri olarak kabul edi lir. Bu kitapta Allah ile Yahudilerin karsilikli sevgi baglari iki nisanlinin birbirine karsi sevgilerine benzetilerek anlatilir 8 baptir. 4- Eyüp (İyov-Job) Bu kitapta Iyovun (Hz. Eyüp) ibret verici hikayesi ve Tannnin irad esine boyun egisi anlatilir 42 baptir. 5- Vaiz (Kohelet) Bu kitap Kral Süleymana atfedilir. Kitapta hayatin zevkleri t eker teker siralanir onlarin geçici ve bos oldugu anlatilir. Neticede de yalniz Allah korkusu ve Allahin emirlerine uymanin bos olmadigi hükmüne varilir 12 bapti r. 6- Rut Bu kitap hakimler zamaninda vukubulan bir olayi hikaye eder. Bu olayda yab anci bir kadin olan Rufun dul kalmasi ve hiçbir tesir altinda kalmadan Yahudi Dini ni kabul etmesi ve kayin validesi Neomi ile birlikte yasamasi konu edilir 4 bap tir. 7- Ester Bu kitapta Yahudilerin Ester adli bir Yahudi kizi tarafindan kesi n bir katliamdan kurtarilislari anlatilir. Pers Krali Ahasverosun veziri Haman (Aman) kraldan ülkesindeki Yahudileri yok etme yetkisi alir fakat kralin k arisi olan Ester kadinligini kullanarak Yahudileri kurtarip Hamanla adamlarini n öldürülrritesini saglar. Kitap 10 baptir. 8- Yeremyanin Mersiyeleri Kudüsün dolayisiyla Yahudi devletinin yikilmasi üzerine p eygamber Yeremyanin duydugu büyük üzüntüyü dile getiren bir mersiyedir 5 baptir. 9- Daniel Bu peygamber Kutsal Mabedin yikilisi ve Yahudilerin Babile sürgünü devre sinde yasamistir. Zamaninda gördüklerini bu kitapta toplamistir 12 baptir. M.Ö. 164 ta rihinde yazildigi tahmin edilmektedir. Yunan Krali Antiyokus Epifanesin baskisi sirasinda Yahudilerin dinlerine sadik kalmasini saglamak üzere yazilan bu kitap Ya hudi folklorunun taninmis kahramani DanIeie nisbet edilmistir. Daniel kitabi a pokaliptik literatürün[249] Hiristiyanlarca Eski Ahid diye adlandirilan Yahudi Kutsa l Kitabindaki gelismesinde önemli bir yer tutmaktadir. Bunun yaninda ölüm ötesi öldükten so nra dirilme ve yargilanma konusunda Daniel Kitabinda verilen bilgi bu husustaki Y ahudi inanci için kaynak teskil etmektedir. (Gelecek hayatla ilgili olarak Daniel kitabinda yer alan bu bilgiler Iran tesirine baglanmaktadir. Çünkü ondan önceki dönemde Y ahudiler arasinda ve önceki kutsal kitaplarinda bu konuda bilgiye.rastlanmamaktadi r). 10 ve 11. Ezra (Üzeyir) ve Nehemya Bu kitaplar Yahudilerin Babil esaretinden dönüsl erini Kudüsün ve Mabedin yeniden tamirini anlatir. Ezra 10 bap Nehemya ise 13 ba ptir. 12 ve 13. I ve II. Tarihler (Divre Ayamim) Dünyanin kurulusundan Babil esaretinin sonuna kadar geçen bütün olaylar bu kitaplarda özetlenir. I. Tarihler 29 II. Tarihler 3 6 baptir. [250] b- Zebur Zebur Arapça kitap Ibranice mektup anlamina gelir. Islamda Hz. Davuda indirilen ku tsal kitabin adidir. Ibranice Sefer Tehilim (Sarkilar Kitabi) diye adlandirilmak tadir. Batida Zeburun kitap olarak tek bir adi yoktur Yetmisler Tercümesinde (S eptuagint) çesitli baplar Mezmur (Yun. psalmos) diye adlandirdigindan tamamina Me zmurlar (Ing. Psalms) denilmesi adet haline gelmistir. Mezmurlann ancak bir kismi Davuda nisbet edilmektedir. Mezmurlarda Tevratta oldugu gibi Yahudi dininin kurallariyle ibadet sartlari yle kurumlarla ve onlarin yönetimiyle ilgili emirler yoktur. Sadece insanlara iy iligi dogrulugu fazileti ve ahlaki meziyetleri tavsiye eden telkinler vardir. Yahudilerin ibadetlerinde ve günlük hayatlarinda Mezmurlann önemli bir yeri vardir (Hi ristiyanlarda da ayni öneme sahiptir). Seytana uyma tehlikesi karsisinda buhranli anlarda cesaretin kirildigi canin sikildigi yalnizlik endise hastalik ve a gri zamanlarinda belirli Mezmurlar okunur. Yahudiler sinagogdaki evlenme törenlerinde Sabat Gününde evde ve ibadethanelerdeki dini ayinlerde ölülerin gömülmesi sirasinda Mezmurlardan parçalar okurlar. Mezmurlann belir li bir melodi ile söylenmesi gelenek haline gelmistir. Ibadet sirasinda ibadet yönünü K udüse göre belirlemek üzere duvara üzerinde Mezmurlar yazili levhalar asilir. Bu levhal ara Mizrah Levhasi denilir. Gelenege göre Mezmurlarin atfedildigi Davud (M.Ö. 1013-973)[251] Yahudiler indinde önemli bir yere sahiptir. Bu önem onun Kudüsü almasi büyük bir saray yaptirmasi Mabed in insasini düsünmesi ve kudretli bir hükümdarlik kurup Yahudilerin en parlak devresini b aslatmasindan kaynaklanir. Yahudilere göre Kral Davud (Hz. Davud) Saulden (Saul) sonra Ibranilerin ikinci kralidir. Kirk yil krallik yapmistir. Davudun hayati k rallik devresi ve karakteriyle ilgili bilgiler Yahudi Kutsal Kitabinin I. ve II . Samuel I. Krallar ve I. Tarihler basligini tasiyan kitaplarinda yer alir. Bu kitaplarda Davudun Yahudiler üzerindeki etki ve nüfuzu devlet adamligi ve kumandan ligi övülmekle beraber onun karakterinin iyi ve kötü yönleri de yer alir. Davud Betle-he mli bir Yahudi ailesinden gelen çobanlik yapan güzel sesli sair savasçi bir kimse dir. Saulün bir savasta öldürülmesi üzerine otuz yasinda iken Hebronda meshedilerek (yaglanarak) kral olmustur. Daha sonra da bütün Israilin krali seçilmistir. Davud Kudüsü alarak Israilin baskenti yapmis Mabedi insa etmeyi düsünmüsse de bu oglu Kral Sül eymana (Hz. Süleyman) nasip olmustur. Yahudi Kutsal Kitabina göre Davud güçlü bir kumandan mes-hedilmis bir kral hanedan ku rmus ve Yahudileri genis topraklara hakim kilmis bir kimse olmakla beraber ayni zamanda emrindeki bir savasçinin karisini begenip ona sahip olan adami da sava sta ön safa sürdürüp desise ile ölümüne sebebiyet veren bir kimsedir.[252] c- Kuran-i Kerime göre Tevrat ve Zebur ca- Kuran-i Kerime göre Tevrat Hz. Musaya vahyedilmis oldugu kabul edilen Tevrat Kuran-i Kerimde ismen 18 defa geçer. Ala Suresinin 19. Ayetinde de Hz. Musaya verilen sahifelerden bahsedilir. Alla h (C.C.) tarafindan gönderilen dört büyük kitaptan ilki olan Tevratin içinde hidayet nu r ve Allahin hükümlerinin bulundugunu bildiren Kuran-i Kerim Hz. Isa ve Hz. Muhammed in onu dogrulayici olarak gönderildigine isaret eder.[253] Kuran bu konuya söyle açikl ik getirir Sana Kitabi hak ile ve kendinden öncekini dogrulayici olarak indirdi . Bundan önce de insanlara dogru yolu göstermek için Tevrat ve Incili indirmisti.[2 54] Bununla beraber Kuran Yahudilerin Tevratin hükümlerini uygulamadiklarini Tevra tin hükümlerini ve verdigi bilgilen gizlediklerini degistirdiklerini (tahrif ettik lerini)yanlis yorumladiklarini bile bile hasis menfaatleri ugruna bu yola gitti klerini batili hakka tercih ettiklerini bildirmektedir.[255] Bundan dolayi Kuran Tevrat Incil gibi kutsal kitaplarin asli seklini tasdik etmekte ve dogrulamaktadi r.[256] Yukarida belirtilenler Maide Suresinin 44. Ayetinde söyle açiklanmaktadir Gerçekten Tevrati biz indirdik onda hidayet ve nur vardir. Kendisini Allaha teslim etm is peygamberler onunla Yahudilere hüküm verirlerdi. Rabbaniler ve bilginler de Allahi n kitabini muhafazaya memur olmalari sebebiyle onunla hükümde bulunurlardi. Hepsi de onun üzerine sahit idiler. O halde insanlardan degil benden korkun. Ayetlerimi az b ir bahaya satmayin. Kim Allahin indirdigi ile hükmetmezse iste kafirler onlardir. Kuran Tevratin Yahudilere helal ve harami getirdigini yenilip yenilmeyecek seyle ri açikladigini belirtir.[257] Ayrica Tevrat ve Incilde de Allahin kendi yolunda ölenleri cennetle mükafatlandiracaginin müjdelendigini inanan insanlarin simalarinda ibadetlerini yerine getirmelerinin nisanesi olarak izlerin.bulundugunu bildirir. [258] Yine Kuran Tevrat ve Incilde Hz. Muhammedin müjdelenmesin söyle açiklar Onl ar ki yanlarindaki Tevrat ve Incilde yazili bulduklari o Elçiye o ümmi peygambere u yarlar.[259] Ayni husus bir baska Ayette söyle yer alir Meryem oglu Isa da Ey I srailogullan ben size Allahin elçisiyim benden önce gelen Tevrati dogrulayici ve benden sonra gelecek Ahmet adinda bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim demist i.[260] Kuranda Tevrati yüklenip de hüküm ve emirlerini yerine getirmeyen Yahudiler esprili bir sekilde kinanmaktadir.[261] Allah Tevrati insanlara yol gösterici olarak indirmistir.[262] O Hz. Musaya. Ki tabi (Tevrat) iyilik isleyenlere nimeti tamamlamak her seyi uzun uzadiya açikl amak dogruyu göstermek ve rahmet olmak üzere göndermistir[263]. Tevrat dogruluk rehb eridir. Allah Israilogullarini akil sahipleri için bir ögüt ve dogruluk rehberi olan Kitaba (Tevrat) varis kilmistir.[264] cb- Kuran-i Kerime Göre Zebur Zebur Hz. Davuda Allah tarafindan verilen dört büyük kitaptan biridir. Tevrattan sonra gönderilmistir.[265] Kuran-i Kerimde Zebur kelimesi üç yerde geçer. Kuranda bir de z elimesi vardir. Bu kelime suhuflara da samil olmak üzere genelde kitap anlamina gelen zebur kelimesinin çoguludur. Kendisine Zebur verilen Hz. Davudun adi Kuranda 16 defa geçer çesitli vesilelerle övülür . Hz. Davud Hz. Muhammed tarafindan da ümmetine örnek olarak gösterilmistir. O Allah a dönük bir kimse idi. Hz. Davuda peygamberlik ilim hitabet güzel ses fazilet h ikmet mülk verildi yeryüzünde halife kilindi demirden zirh yapma ögretildi Allahi tes bih etmek üzere daglar ve kuslar ona bagli kilindi.[266] Zebur hakkinda Kuranda Tevrat ve Incil kadar bilgi bulunmamakta sadece Hz. Davu da böyle bir Kitabin verildigine temas edilmektedir. Hz. Davud hakkinda Yahudi Ku tsal Kitabinda irer alan kadin hadisesi Kuranda yoktur. Zira Yahudi geleneginde çok önem verilse de Davud bir kraldir. Islamda ise hem kral hem de bir peygamberdir . Peygamberler masumdur.[267] d- Talmut Daha önce Yahudilerin kutsal kitap külliyatinin Tanah ve Talmut seklinde ikiye ayril digindan bahsedilmisti. Bu külliyatin yazili olmayan ikinci bölümüne yani sözlü gelenege Ta lmut denilmektedir. Talmut ögrenim anlamina gelir ve Tevratin yorumudur. Önceleri bu yorum sözlü olarak yapilmistir. Daha sonra ögrenilecek konularin akilda tutulamaya cak kadar çogalmasi zaman zaman Tevrat ve tefsir ögreniminin yasaklanmasi Yahudi D ininin istikbalini tehlikeye düsürmüstür. Bu durumu gözönüne alan Yahudi din bilginleri (Ra ler) sözlü Tevrati yaziir hale getirmislerdir. Meydana getirilen bu yazili metne T almut denilmistir Talmut Yahudiler indinde Tevrat kadar öneme sahiptir. Onun da ilham ve vahiy mah sulü oldugu kabul edilmektedir. Genelde Tal-mutu kabul etmeyen kimse Yahudilerce gerçek Yahudi sayilmamaktadir. Talmut» iki bölüme ayrilir Misna ve Gemara. Misna (tekrar ederek ögrenim anlaminda) Y ahudiligin dini ahlaki kurallarinin açiklanmasindan ibarettir. O Ibranicedir. M .S. 190-200 yillari arasinda Yahuda ha-Nasi (135-220) tarafindan derlenmistir. G emara (son olarak gözden geçirilen anane haline gelmis ögrenim Ögrenilen anlaminda) Ise Misnanin açiklanmasini ve bunlarin bir esasa baglanmasi içi n Rabbilerin tartismalarini ihtiva etmektedir. Gemara Yahudi din bilginlerinin a hlak ögretimini misallerle canlandirmakta ahlaki hukuki felsefi ve sosyal konulardan geni s olarak bahsetmektedir. Ge-maranin iki ayri versiyonu vardir BabIl ve Kudüs Gem arasi. Babilde yapilmis olanina Babil Talmudu Kudüstekine de Kudüs Talmudu denilm ektedir. Kaynaklarda Babil ve Kudüs Gemarasi seklinde oldugu gibi (Babil Gemarasi nin dili Dogu Aramcasi ötekinin ise Bati Aram-casidir) Babil ve Kudüs Talmudu sekl inde de geçmektedir. Kudüs Tal-mudunun toplanmasi M.S.IV. Babil Talmudununki ise V II. Yüzyila kadar gelmistir. Babil Talmudu Kudüs Talmuduna göre daha uzundur daha ol gun ve daha detayli fikirleri ihtiva etmektedir. Farkli zaman farkli yer ve sar tlarda Talmud tefsir edilmis ve açiklanmistir.[268] e- Yahudi Kutsal Kitabinin Yazilisi ve Muhtevasi Hakkindaki Görüsler Yahudi Kutsal Kitabini olusturan bölümlerin ilk nüshalari bugün elde bulunmamaktadir. Ta nahi olusturan kitaplar M.Ö. Xlll-I. Yüzyillar arasinda yazi ile tespit edilmis olm asina ragmen bugün elde bulunan en eski Ibrani elyazmasi nüshalar M.S.VII. ve X. Yüzy ila aittir. Hz. Musanin M.Ö.XIII. Yüzyilda yasadigi gözönünde bulundurulursa bu uzun süre içerisinde cereyan eden olaylar sebebiyle ilk nüshanin günümüze kadar korunabilmesi zaten imkansizdir. Hz. Musa taslara yazilmis ilk Tevrat nüshasini Israilogullarinin bilginlerine ve i leri gelenlerine teslim ederek onun Ahit Sandigina konulup korunmasini istemistir . Israilogullan Kudüsü alip Kutsal Mabedin yapilmasindan sonra Ahit Sandigini onun bir odasinda muhafaza altina almislardir. Mabedi yaptiran Hz. Süleyman Ahit Sandigini açtirdiginda içinden sadece On Emir yazili iki tablet (levha) çikmistir. D aha önce Israilogullan yedi defa dinden dönmüsler putlara tapmislar ve Tevrati unutm uslardir. Tevrat tek nüsha idi. Ezberleme gelenegi yoktu ve çogaltilmamisti. Ancak onu n 3 veya 7 senede bir Ahit Sandigindan çikarilip halka okunmasi Hz. Musa tarafin dan vasiyet edilmistir. Ezra (Hz. Üzeyr) zamanina kadar Tevrat kaybolmus bulunmus Yahudiler sürgüne gönderilmistir. Mabet yikilmis ve sürgün dönüsü tekrar onarilmistir. Ya i ve Hiristiyan bilginler Tevratin Ezra zamaninda (M.Ö. V. Yüzyil) yeniden ilhamla yazildiginda fikirbirligi etmektedir. M.Ö. II. Yüzyilda Suriye Krali Antiyokos Epif anes Mabedi yakip yikmis eldeki Tevrat nüshalarini parçalamistir. Mabet M.S. 7Ud e Romalilar tarafindan tamamen yikilmistir. Bütün bu olaylar sebebiyle Yahudi kutsal metinlerinin ilk sekillen günümüze gelmemistir. Bugün Yahudilere ait Ibranice Hiristiyanl ara ait Yunanca ve Samirilere ait Samiri Dilinde metinlerin verdigi bilgiler birbiri ni tutmamaktadir. Ayrica herbir nüsha içindeki bilgiler arasinda da çeliskiler ve fark liliklar vardir. Bunlardan birkaç misal verilecektir 1- Tekvinin ilk iki babinda Allahin adi bir yerde Elohim digerinde Yahve olar ak geçmektedir. Yine I. ve II. bablarda yaratilis hikayesi birinde insandan baslayara k ötekinde insanda biterek verilmektedir. Insanin yaratilisi da bir tarafta Tann nin Insani kendi suretinde erkek ve disi olarak birden öteki tarafda ise önce e rkek ve onun kaburga kemiginden kadinin yaratildigi seklinde yer almaktadir. 2- Iki defa On Emirden[269] iki defa yasak yiyeceklerden[270] ve iki defa da Is rail lakabiyla Yakubun adlandirilisi[271] olayindan bahsedilmektedir. Ancak veri len bilgiler arasinda fark vardir. 3- Tufan olayinin anlatilmasinda Tufanin bir yerde 40 öteki yerde 150 gün sürdügü Nuhu n gemisine getirilen hayvanlarin her cinsinden bir yerde 2 öteki yerde 7 çift alindi gi söylenmektedir.[272] 4Hz. Ibrahimin ve Hz. Ishakin karisini kizkardesi olarak takdim ettigi yer a lmakta ve bu birkaç yerde de tekrarlanmaktadir.[273] 5- Hz. Lutu kizlarinin sarap içirerek sarhos etmeleri ve onunla zina yapmalari yer almaktadir.[274] 6- Yüce Allaha insani nitelikler verilmektedir. Onun alemi alti günde yaratip yedinci gün dinlendigi ruhunun sularin üstünde estigi Hz. Yakupla gürestigi Yakubun onu yeni p Israil adini aldigi zikredilmektedir.[275] 7- Hz. Musaya nisbet edilen Tevratin son bölümünde (Tesniye) onun ölümü ve gömülmesi yer al tadir.[276] 8- Tanri Israilin sayimi için bir yerde Davudu görevlendirmekte bir baska yerd e ayni konunun seytanin tahrikiyle oldugu belirtilmektedir.[277] Allaha ve peygamberlere yakismayacak nitelikler verilmesi çeliskiler ve tutarsiz liklar Yahudilerin kutsal kitaplarinin geldigi gibi muhafaza edilmediginin fark li sekillerde yorumlandiginin degisik zamanlarda ve degisik kimseler tarafindan yazildiginin delili sayilmistir. Bu hususlar Kuran-i Kerimde yer alan Tevratin y anlis yorumlanmasi kelimelerin yerlerinden oynatilmasi onun hükümlerine uyulmamasi ile ilgili beyanlari dogrulamaktadir.[278] 4- Yahudi Mezhepleri Yahudi mezheplerini üç ayri grup halinde incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi M.Ö. II. Yüzyilda Makkabiler devrinde var olan Hiristiyanlik öncesi Yahudi mezhepleri (Klasik Mezhepler) ikincisi Islam sonrasi Yahudi mezhepleri (Ortaçag Mezhepleri) üçüncüsü de günümüzdeki Yahudi mezhepleridir (Modern dönem mezhepleri).[279] a- Hiristiyanlik Öncesi Yahudi Mezhepleri aa- Hasidiler (Ibr. Hasidim Ing. Hasidaeans) Adlari Ibranice dindarlar anlamina gelen bu mezhep mensuplari M.Ö.II. Yüzyil bas larinda IV. Antiyokusun Helenlestirme siyasetine karsi çikmis ve iskence görmüslerdir . Onlar Makkabileri desteklemisler ancak siyasete ilgi duymadiklari için basariy a ulasildiktan sonra kendilerini Mabedin onarimina ve temizlenmesine vakfetmisl erdir. Onlarin dini hükümlere siki sikiya bagli fakihleri vardir. Onlar Ferisilerin ve Essenilerin öncüleridir. Bu mezhebin XVIII. Yüzyilda Dogu Avrupada Rabbi Israei ben Elieser (1698-1759) t arafindan kurulmus Talmudun yavanligini savunup Kabbalaya dayanarak vecd içinde Tannyla birlik saglamaya çalisan ve Panteizme meyletmis bir Yeni Çag mistik Yahu di mezhebi olan Hasidiler (Hasidim) ile isim benzerligi disinda bir alakasi yoktur .[280] ab- Ferisiler (Perusim) Ferisilik kelimesinin lami bulunmaktadir Ibranicesi Perusimdir ve P.R.S. kökünden gelmektedir. Iki an 1- Kendini ayri tutmak veya saf ve temiz olmayan sahis veya esyadan uzaklasmakti r. 2Açiklamak tefsir etmektir. Bunlar Hasidilerin devamidir M.Ö. II. Yüzyildan iti baren Toraya harfi harfine bagliliklariyla taninirlar. Onlar kendilerine bilgi nler veya dirt kardesleri denilmesini isterler. Ferisilik daha sonraki Yahudilige sekil veren büyük bir mezheptir. Yahudilik Ferisiligi n prensipleri dogrultusunda sekil almis ve gelismistir. Ferisiligin prensipleri do grultusunda gelisen ve devam eden Yahudilik Islam döneminde Rabbani Yahudilik Mode rn dönemde ise Ortodoks Yahudilik adini almis ve daima ana bünyeyi teskil etmistir. Ferisiler yazili Tevratin (Tora) yaninda Hz. Musadan sözlü olarak nakledilegelen bi r de sözlü Tevrat kabul etmislerdir. Bu sözlü Tevrat yazili Tevratin yorumu olan ve dah a sonra yaziya geçirilmis bulunan Misna ve Talmuddur. Ferisiler yazili Tevratta bu lunmayan fakat sözlü Tevratta yer alan naslardan hareketle bir inanç sistemi gelisti rmislerdir. Onlar herseyi Allahin kontrol ettigine hür iradenin varligina ölümden sonra dirilmeye ceza ve mükafata ve Davudun soyundan bir Mesihin gelecegine inanm aktadir. Cennet cehennem ve meleklerin varligini da kabul etmektedir. Onlar Israilin putperest krallarina düsmanliklariyla bilinirler. Tarihçi Josephus Talmud ve Yeni Ahit onlar hakkinda hayli bilgi verir. Incillerde onlarin Isa M esihe düsmanca davranislari onun da onlarin katiligini kötülemesinden bahsedilse de doktrinde özellikle ahiret konularinda bir benzerlik vardir. Birçok Ferisi Kudüs Hiristiy an Kilisesine katilmistir. Bir topluluk olarak Ferisiler 70 yilindan sonra görünmezle r. Ancak onlarin inançlari Rabbinik Yahudilikle yasamistir. Ferisiler milli kültürün ve gele negin korunmasindan vanadirlar. Bu mezhebin mensuplarini genellikle orta sinif ol usturur.[281] ac- Sadukiler (Sadukim) Sadukilik Tevratin hükümlerinin tatbikati ve mabed hizmetleri konusunda yani itikad ve amelde Ferisilige karsit olmasi ile taninan bir mezhebin adidir. Saduki (Sadu-ki m) kelimesinin mensei hakkinda kesin bilgi yoktur. Bazi arastirmacilar bu mezhe bin mensuplarinin Hz. Süleymanin baskahini Sadokun soyundan geldigini savunmakta v e bundan dolayi bu mezhebe Sadukim denildigini ileri sürmektedir. Ferisilerin Yahudi dünyasinin mutlak hakimi olmalarindan dolayi Sadukiler hakkinda fazla kaynak yoktu r. Sadukiler Ferisilerin aksine aristokrat sinifi teskil etmis ve Romali idarecilerle isbirligine girismislerdi. Isa Mesihi bertaraf etmeye çalismalari sosyal ve siya si düzeni ellerinde tutma arzularindan kaynaklanmisti. Yahudilerin Helen kültürüyle yogrulm asi için çaba göstermislerdi. Sadukiier eski Yahudiligin savunucusu olduklarindan sonradan ortaya çikan ve Ferisil erin benimsedigi sözlü Tevrati kabul etmemislerdir. Bunlar kendi inanç ve amellerini yazili Tevrattaki naslardan çikardiklarindan sözlü Tevrati kabul eden Ferisilerin görüsle rine muhalefet etmislerdir. Ferisilerin ziddina olarak su görüsleri benimsemislerdir Insan kendi kaderini belirler. Ruh ölümsüz degildir. Yeniden dirilme yoktur. Yazih Tev ratin disinda Tevrat yoktur. Tevrat hükümleri har-fiyyen ve yorumsuz uygulanmalidir . Sadukilerin Ferisilerden ayrildiklari en önemli husus yeniden dirilme ve gelecek dünyadi r (Olam-haBa). Bu farkin sebebi de daha önce belirtildigi gibi Sadukilerin yalniz Tevrati esas almis olmalaridir. Genel olarak kabul edildigine göre Sadukilik Mabedin Romalilar tarafindan tahribin den sonra halk üzerindeki etkisini yitirmis ve zamanla tarih sahnesinden silinmis tir.[282] ad- Esseniler (Issiyim) Essenilik Ferisilik ve Sadukilikin çagdasi olan mistik yapili bir mezheptir. Bu mezhe p hakkinda yeterli kaynak bulunmamaktadir. Issiyim ismi yeni metinlerde yer almaz. Yunan kaynaklarinda bu mezhebin taraft arlari Essaioi (Latincede Essaei) Essenoi isimleriyle anilmaktadir. Ibran ice sekli olan Isiyim kelimesine ilk kaynaklarda rastlanmamaktadir. Muhtemelen Italyan Yahudi arastirmaci Azariah dei Rossi Latince Essaei kelimesini Ibra nice Issiyim seklinde trans-kribe etmistir. IssiyinYin ifade ettigi anlam ha kkinda degisik görüsler vardir. Bu görüslerden Issiyim kelimesinin dindar zahidler a nlamina geldigi görüsü kabul görmüstür.[283] Issiyime Ölüdeniz Yazmalari Mezhebi de denilmektedir. Bunun sebebi 1947de Ölüdenizdeki Kumran magaralarinda bulunan yazmalarin bu mezhep hakkinda bilgi vermis olma sidir. Issiyim hakkindaki bilgiler daha çok bu Kumran Yazmalanndan elde edilmistir . Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Esseniler toplu halde komünal hayat yasarlardi. M ezhep bir sir tarikati gibiydi. Mezhebe girisin ritüel belli kurallarr vardi. Mez hep üyeleri daima beyaz giyerdi. Tarimla ugrasirlardi. Bekar yasamayi tercih ederler di. Ticaret yapmaz mal mülk Istemez hayvan eti yemezlerdi. Abdestvari temizlige ön em verirlerdi. Muhtemelen M.Ö. II. Yüzyilda ortaya çikmis 6670deki Yahudi savasinda ortadan kalkmislardir. Bunlar Toranin ayin ve ibadet kurallarini titizlikle yer ine getiren siki bir hayat disiplinine sahip olan üç yil bir adaylik devresi geçiren esyasi ortak bir topluluktu. Esseniler inançlari saglam Yahudiler olmakla beraber onlarin Günese tazim gösterdigi ve tenasuha inandiklari ileri sürülmüstür. Bazi bilginlerce Kumran cemaatinin Essenilerden bir grup oldugu düsünülmektedir. Essenilerin inanç esaslari Ferisilerinkine yakindir. Esseniler kadercidir. Insanlar daha dogmadan aydinlik veya karanlik taraflardan birine aittir. Kaderleri ebediyyen te spit edilmistir. Bu yildizlara yazilmistir. Esseniler ölümden sonra dirilmeye ve son yargilamaya da inanirlar. Melek inanci bakimindan Ferisilerden ayrilmamakla berab er görüsleri daha teferruatlidir. Meleklerden kutsal yaratiklar Göklerin Ogullari o larak bahsedilmektedir. Melekleri yaptiklari islere göre siniflandirirlar Isikla r Prensi Karanlik Melegi Gerçeklik Melegi Tahrir Melegi Mastemah (Sey tan) Bunlarin disinda birde Muhafiz Melekler vardir. Bunlar da Gabriel Mihael Rafael Suriel veya Urieldir. Esseniler Mesihe de inanirlar. Esseniler çölün maneviyatiyla yasiyorlardi Kudüs (Jarusalem) kültüne katilmaktan kaçiniyorl Onlarin ritleri (törenleri) özel mitleri vardir. Bu kült ve ritlerde pitagorcu hatt a Irani etkiler görülmektedir. Bunlarda özellikle son günün gelmis oldugu kanaati bulunmakta dir. Bu günler Tanri tarafindan Ibrahime yapilmis su vaadin gerçeklestirilecegi günl erdir Israil büyük halk olacak o hem kendi hem de herkesin kurtulusunu garanti ede n seriatini bütün dünyaya empoze edecektir.[284] Esseniler Ile Hiristiyanlik Arasindaki Iliski Bazi arastirmacilar aralarindaki birtakim benzerliklerden dolayi Esseniler ile H iristiyanlar arasmda bag kurmakta Hiristiyanligin Esseniligin bir kolu ve devami oldugunu ileri sürmektedir. Onlari bu görüse sevkeden amil Kumran Yazmalaridir. Kumra n Yazmalarinda Esseniler ile Hiristiyanlar arasinda sasirtici derecede benzerlik ler bulunmustur. Yine bazi Yahudi arastirmacilar da Hiristiyanligi Esseniligin b ir kolu olan Yahudi Mezhebi olarak görmektedir. Esseniler ile Hiristiyanlar arasindaki benzerlikler sunlardir 1- Filistindeki ilk Hiristiyanlar ile bu mezhep mensubu topluluklarin Eda keli mesi ile isimlendirilmesidir. 2- Esseniligi idare eden oniki kisilik idareci grubu Hristiyanliktaki Oniki Havari yle benzerlik göstermektedir. 3- Esseniligin oniki kisilik idareci grubunun üçü daha yüksek mevki sahibidir. Bu Kilisen in üç diregi Yakub Kifas ve Yuhannayi hatirlatmaktadir. 4- Mezhepte düzenli bir teskilat halinde Mevakrim (müfettisler) vardir ve Hiristi yanliktaki Bishoplarin karsiligidir. 5- Mezhep mensuplari kendilerini Çölde yol hazirlayanlar diye tarif ederler. Ayni kelimeleri Vaftizci Yahya da Ahd-i Atikden alarak kendi vazifesini tarif ederke n kullanmistir. 6- Bugüne kadar Yunanca metinler halinde intikal eden ilk Kilisenin apostolik kurul usuna ait dokümanlar tekrar Ibrani veya Arami dillerine tercüme edilecek olursa ifadeler arasinda büyük benzerlikler oldugu ortaya çikar. 7- Her ikisinde mesih inanci vardir. Essenilgin Sonu Titusun son Yarfudi direnisini de kirarak Mabedi tahrip ettigi 70 yilina kadar Lut Gölü kenarinda yasayan Essenilerin bundan sonraki tarihi bilinmeme ktedir. Buraya kadar ele aldigimiz ilk Yahudi mezheplerinden Sadukilik ve Essenilik Yahudil er arasinda yayginlasmadigindan kisa zamanda tarih sahnesinden silinmistir. Fer isilik ise genis halk tabakalarina yayilma imkani buldugundan degisik yapi ve adla rla günümüze kadar gelmistir. Ferisilik Islam döneminde Rabbanilik (veya Rabbinik) günümüzd Ortodoks adini almistir.[285] ae- Zealotlar Kisacasi isgalciye direnenlerdir. Onlar siddete basvurmakta tereddüt etmemislerd ir. M.S. 6 yilinda Galileli Yahuda tarafindan Yahudiyenin Roma Imparatorluguna katilmasina karsi çikmak üzere kurulmustur. Zealotlar dini bir mezhepten daha çok siy asi ve ideolojik bir mezhep hüviyetindedir. Zealotlar Roma Imparatoruna haraç ödemeyi ve onu rab tanimayi reddettiler. Onla r Israilin Rabbi Yahveden baskasini rab edinmek dinden dönmektir diyerek ayakla ndilar. Isyan bastirilip Yahuda öldürüldükten sonra Romalilar ile Yahudi isbirlikçilerine k arsi gerilla direnisine geçtiler. Bu 66 ayaklanmasina kadar böyle devam etmistir. K udüsün kusatilmasinda Zealotlar Mabedi korumuslardir. 70de Kudüs düsünce bunlar Misir a gidip oradaki Yahudileri ayaklandirmaya çalismislardir. Daha sonra yakalanmisla r ve Imparatora rab demedikleri için iskence ile öldürülmüslerdir. Masadada 73 yilina ka dar kadinli çocuklu 960 Zealot Romalilara teslim olmaktansa ölünceye kadar direnmeyi tercih etmistir. Yahudi tarihçisi Josephus (37-100) Kudüsün düsüsündeki suçu zealotlara yük istir. Isa Mesihin bir Sakirdi Zealot asillidir. Çarmih olayinin da iki zealot aras inda geçtigi ileri sürülmektedir. Zealot lakabinin Yahudi Kutsal Kitabaninin Tora bölümündek i Sayilar 25/6da Tanri için gayretli ifadesinden geldigi iieri sürülmektedir. Zea-l otlarin asiri bir kolu sicarii (kamali adamlar) adini tasimaktadir.[286] b- Ortaçag/Islam Sonrasi Yahudi Mezhepleri Ortaçag Islam Döneminde Yahudi dünyasinda iki büyük Yahudi mezhebi vardir. Bunlardan biri F erisiligin devami olan Rabbani Yahudilik digeri ise bu mezhebin karsisinda yeralan ve kismen Saduki görüsleri benimseyen Karailiktir.[287] ba- Rabbani Yahudilik Rabbani Yahudilik ilk dönem Yahudi mezheplerinden gelenekçi Ferisiligin bir devamidir. Bu M.S. 5. Yüzyilda Talmud çalismalarinin tamamlanmasindan sonra tesekkül etmistir. Rabbani Yahudiler Yazili Tevrattan ziyade önceki hahamlarin çesitli meselelerdeki görüsle rinden olusan Talmuda önem vermis ve Tevrati sadece ibadet alanina hapsetmislerdir Bagdat yakinlarindaki Sura ve Pumpethi Talmud akademilerinin en parlak dönemini yasadigi sirada Talmud Serhçiligi Ön plana çikmis ve tek seri kaynak Talmud olmustur . Rabbani Yahudiler Talmudun disindaki yeni olusumlara karsi kati davranmislardir. Rabbani Yahudilerin Talmudcu bu kati tutumu zamanla tepkilere yol açmistir.[288] bb- Karailik (Karaim) Karailik Rabbani Yahudiligin kati Tal-niudculuguna en önemli tepkiyi gösteren ve bugüne k adar ufak bir çjrup da olsa varligini devam ettiren bir mezheptir. Karaim kelime olarak Ibranice K-R-A kökünden gelir ve Arapça Kiraat kelimesi il e ayni anlamdadir. Tanahi çok okumalarindan Talmudu ve diger Rabbani eserieri kabu l etmemelerinden dolayi bu mezhebin mensuplarina Karaim adi verilmistir. Karailigin Mensei hakkinda pekçok fikir ileri sürülmüstür. Rabbani Yahudilige aykiri bir har olmasindan dolayi daima heretik bir mezhep olarak görülmüstür. Karailik yapi olarak Rabbani Yahudiligin öncüsü Ferisiligin karsisindaki Sadukilikle ayni k numdadir. Karailer Sadukiler gibi Rab-banilere karsi Talmudu ve diger Rabbani tiserleri reddetmis Tanahin disinda delil kabul etmemislerdir. Karailigin kurucusu olarak Anan ben David gösterilmektedir. Rabbani Yahudilere göre Anan b en David Yahudi cemaatinin baskanligi mücadelesinde yenik düsüp hapse girdiginde orad a Imam Azam Ebu Hanife ile görüsmüs ve mezhebin ilkelerini ondan almistir. Karailik Talmudu reddetme nokrasinda Sadukilerle ayni görüste fakat ahiret ve mesihle ilçjili meselelerde onlardan ayrilmaktadir. Karailigin benimsedigi iman esaslari On Emir sayisinca olup sunlardir 1- Bütün varliklari yaratan Allahtir. 2- O alem yaratilmadan önce vardi yardimcisi yoktur. 3- Bu alem sonradan yaratilmistir hadistir. 4- Allah Musaya ve Tanahda adi geçen bütün peygamberlere hitap etmistir. 5- Musanin koydugu kanunlar haktir. 6- Tevratin dilini bilmek dini görevdir. 7Kudüsteki Mabed dünya Idarecisinin makamidir. 8- Mesihin gelmesine ve yeniden dirilmeye intizar haktir. 9- Hesap günü vardir. 10- Bu hesaptan sonra mükafat ve ceza haktir. Karailerde ibadet günde sabah ve aksam olmak üzere iki defa farzdir. Nisanin 13ünde b aslayan 70 günlük oruçlari vardir. Siyonun büyük önemi vardir. Bundan gaye Israilin kurtu lmasi Mabedin yeniden insa edilmesidir. Evlenme ve diger bazi hususlarda Tevrat a uymaktadirlar. Karailik Rabbani Yahudiligin baskisi karsisinda fazla yayilma alam bulamamistir. Bugün küçük bir grup Misirda ve Israilde yasamaktadir. Hazar Türklerinden çok az bir grup da Karaimdir. Ancak bunlar Türklük özelliklerini devam ettirir ve kendilerini Tür k görürler. Bu özellikleriyle digerlerinden ve Yahudilerden ayrilirlar. Türkçe Tevratlari vardir ve Türk kültürüne ait özelliklerini yasatirlar.[289] bc- Iseviyye Adini kurucusu Ebu Isa Ishak b. Yakub el-Isfahaniden almistir. Ebu Isa Halife Mansur zama ninda yasamis son Emevi Halifesi Mervan b. Muhammed el-Hammar zamaninda fikrini yaymaya baslamistir. Yahudilerden büyük bir çogunluk ona uymustur. O kendisinin bekle nen Mesih oldugunu Yahudileri kurtarmak için Allahin kendisini gönderdigini ileri sürmüs tür. Yahudilerin günde üç defa olan ibadetini yediye çikarmis bu ibadetleri yerine getir melerini taraftarlarina emretmis Kudüsten ayri kalindigi müddetçe et yenilip sarap içi lmesini yasaklamistir. Tevratta emredilen dini hükümlerin bir kisminda diger Yahudile rden ayrilmistir.[290] bd- Yudganiyye ve Sazkaniyye Iseviyyenin kurucusunun ölümünden sonra yerine Yudgan geçmistir. O Iseviyyenin bir kisi m inançlarini muhafaza etmis cennet-cehennem ile ilgili dini Inançlari tevile gitmis insanin mutlak hürriyetini savunmus bir Israil Peygamberi gibi görünmüstür. Yudgan taraftarlarina zühdü çokça namaz kilmayi emretmis et ve içkiyi yasaklamistir. Tev ratin tevili üzerinde durmus kadere meyletmis fiilin kula ait oldugunu savunmus tur. Bu mezhep mensuplari Hz. Isa ve Hz. Muhammedi peygamber kabul etmeleriyle taninmaktadir.[291] c- Çagdas Yahudi Mezhepleri 1789 Fransiz Ihtilalinin meydana getirdigi degisiklikler Yahudi Dünyasini da etkilemi s ve sarsmistir. Fransiz Ihtilalinden sonra Avrupada Yahudilere karsi tavir degis mis ve Yahudiler kismen de olsa rahata kavusmustur. Bu rahat ortam Yahudilerin Yahudilik anlayisini etkilemistir. Yillardir beklenen Mesihin gelmemesi de Yahudilerin ümidini kirmistir. Bunun üzerin e Avrupa Yahudileri bulunduklari ülkenin sartlan altinda yasamaya karar vermistir . Bu ise onlarin geleneksel Ortodoks Yahudilik anlayisini gözden geçirmelerine sebep olmustyr. Çünkü geleneksel Yahudiligin Yahudi kimligi ve inançlari hakkindaki görüsleri me cut duruma uymamaktaydi. Neticede Yahudiligi çagdas dünyanin sartlarina uydurma çalism alarindan dört ayri mezhep ortaya çikmistir.[292] ca- Ortodoks Yahudilik Ortodoks Yahudilik diger mezheplerin ayrilmasiyla ortaya çikmistir. Bu mezhep Fer Isilikle baslayan ve Rabbani Yahudilikle gelisen ana akimin günümüzdeki yansimasidir. Tevrat Talmud ve diger Rabbinik eserlerden elde edilen klasik Yahudi seriati Hala khaya bagli gruba günümüzde Ortodoks adi verilmistir. Ortodoks Yahudilik Yazili Tevra tin Tanri tarafindan Hz. Musaya yazdirildigina ve Sözlü Tevratin (Misna Talmud) da sözlü olarak vahyedildigine inanmaktadir. Ortodoks inançta Yahudilerin Tevratin kan unlarina uymadiklari için sürgüne gönderildikleri yer almaktadir. Maymonidesin onüç maddel ik iman esaslari dogma olarak kabul edilmektedir. Ortodoks Yahudilige göre Yahudi ha lki tevbe eder ve Tevratin bütün kurallarini gözetirse Mesih gelecek sürgün sona erece k ve Yahudiler gerçek evine dönecek Mabed yeniden insa edilecektir. Ortodoks Yahudilik bu sebeplerden dolayi Yahudi seriati Ha-lakhada bir degisi klik yapmaya yeniden yorumlamaya gitmez. Bununla beraber onu günümüz sartlarinda yasa yabilmek Için hileli yollarla (hile-i seriyye) ayakta tutmaya çalisir. Mesela Hala khaya göre Cumartesi günü ates yakmak yasaktir. Ortodoks Yahudiler otomatik elektrik ayarlayici ile elektrikli esyaya dokunmadan atesten yararlanir. Bunun Halakha ya aykiri olmadigini ileri sürerler. Cumartesi günü araba kullanmaz elektrikli aletle re dokunmazlar. Kaser (koser) kuralina siki sikiya uyarlar (Kaser yiyecek ve içec eklerin dine uygunluk kuralidir). Kaser kuralina uygun olmayan yiyecekleri yemez bu tür yiyecek satan dükkanlardan alisveris yapmazlar. Ayrica Kaser kurali gereg i et ile sütü birarada yemezler et pisen kapta süt süt pisen kapta da et pisirmezler. Ortodoks Yahudiler kendi disinda kalanlari gerçek Yahudi kabul etmezler. Ortodoks ol mayan Yahudi günahkardir. Ortodoks Yahudilerin büyük çogunlugunun Siyonist oldugu ri sürülen görüslerdendir. Israilde Ortodoks Yahudilik devletin resmi mezhebidir. Yakin zamanlara kadar dig er Yahudi mezheplerin faaliyetlerine izin verilmiyordu. Son zamanlarda bütün mezhepler Israilde teskilat kurmaya baslamistir fakat bumezhepler devletin kaynaklarind an pay almamaktadir. [293] ilcb- Reformist Yahudilik Reformist Yahudilik XIX. yüzyilin baslarinda Alman Yahudileri arasinda çikmistir. I lk fikir babasi Abraham Geiger iie Moses Mendelsohndir. Mendelsohn (1729-1786) Orta Avrupada yasayan Yahudileri bulunduklari ülkenin kültürüyle asimile olmaya çagirmist r. Reform daha sonra Amerikaya tasinmis ve asil gelismesini Amerika Yahudileri arasinda göstermistir. Reformist Yahudifer bugün Amerikan Yahudilerinin %40ini ol usturmakta ve çogunlugu teskil etmektedir. Israilde de 5-6 bin civarinda Reformis t Yahudi vardir. Reformist Yahudiler Ortodoks görüsleri benimsemezler. 1885 Pittsburg Platformunda aldiklari kararlarda Ortodoks inançlari reddetmislerdir. Onun yerine sunlari benims emislerdir 1- Yahudilik en yüce Tanri fikrini sunar. 2- Reform bedensel dirilmenin yaninda cehennemdeki semavi ceza ve mükafatla ilgili bütün inançlari reddeder. 3- Reform artik sahsi Mesihin gelisini beklemez. 4Yahudilerin Filistine dönüsü arastirilmaz. 5- Yahudiler artik bir millet degil bir cemaatdir. 6Israil tek Tanri ögretisini telkin eden bütün inançlara hosgörülüdür. 7- Sosyal adaleti saglamak Yahudinin görevidir. 8- Eski Yahudi seriatinden sadece modern hayata uygun olanlar kabul edilebilir. Yiyip içme giyinme rituel temizlik ile ilgili dini kurallar kaldirilmistir. 9- Yahudilik sürekli gelisen bir dindir. Geçmisle bagini korur fakat artik Tanah v e Talmud bütünüyle baglayici degildir. 10- Yahudilik ile bilim çatismaz. KutsafVitaptaki mucize hikayeleri ve diger olayla r eskilerin geleneginden baska birsey degildir. Bu prensipler tir. bazi tepkilerden dolayi 1937de kismen degistirilmis Bugün Reformist Yahudilik laiklesmis Yahudilik seklini almis durumdadir. Yahudilige sadece kültürel bir olgu olarak bakilir. Tanahin ilahiligi ve günlük hayattaki etkisi tarti smalidir. Sabat kurallarini Kaser kurallarini gözetmezler. Sinagogda kadinlarla e rkekler yanyana oturur. Sinagoglarda kadinlar da haham olarak görev alir ve ayinleri yönetir. Sinagogda basa kipa giyilme zorunlulugu yoktur. Dis evlilik kabul edilir . Yahudilige ihtidada hiçbir sinirlama yoktur. Diger din ve inançlara saygiyla bakilir . Dinde yenilik taraftari olarak bilinirler. Sinagog ayinlerini azaltmis müzige yer vermis Cumartesi yasaklarinin bazisini kaldirmislardir. Talmudu inkar etmis Me sihciligi reddetmislerdir. Reformist Yahudilik bu asiri reformlari neticesinde bugün kriz yasamaktadir. Yahud i kimligi hakkinda problemleri vardir. [294] cc- Muhafazakar Yahudilik Muhafazakar Yahudilik Reformist Yahudilike bir tepki olarak dogmustur. Reform hareke tinden bazi hahamlar 1885 Pittsburg platformunda alinan kararlara muhalefet etm istir. Basta Isaac Bermays ve Zacharia Franklen olmak üzere muhalif hahamlar ayri b ir grup olusturmustur. Bu gruba Muhafazakar (Conservative) Yahudilik adi verilm istir. Bugünkü muhafazakar Yahudilige asil kimligini veren ise Solomon Schatter olmu stur. Bunlar bugün Amerikada Reformist Yahudilikten sonra ikinci büyük mezheptir. I srailde Ortodoksluktan sonra ikinci sirayi alir. Iik ortaya çiktigi dönemlerde Muhafazakar Yahudilik Ortodoksluktan ayirdedilemezdi. Sina gogda Ortodoks Siddur dua kitaplarini kullanirlardi. Kadinla erkek ayri ayri otur urlardi. Tek fark ibadetin Ibranice yerine Ingilizce yapilmasiydi. Muhafazakar Yah udilik yapisi itibariyle Ortodoks Yahudiligin Amerikan versiyonuydu. Daha sonra lari Reformist ile Ortodoks Yahudilik arasinda orta bir çizgiye çekildi. Bugün Mahafazakar Yahudilik eski Yahudi seriati Haiakhayi reddetmez ancak degisebilir ligini kabul eder. Sinagogda Reformda oldugu gibi kadin erkek yanyana oturur kadinlar haham olabilir. Kadin minyan denilen on kisifik cemaate katilabilir. Sabat kurallarini uygulamada Ortodokslar kadar titiz degillerdir. Dis evliligi kabul etmezler. Yahudilige ihtida konusunda Ortodokslar kadar titiz davranirlar. Reformistlerin aksine Yahudi bir anneden dogmayan çocugu Yahudi kabul etmezler. Mahafazakar Yahudiligin en belirgin özelligi ise Siyonist olmasidir. Solomon Schatter Katolik Siyonist Israil teorisini ortaya atmistir. [295] cd- Yeniden Yapilanmaci (Reconstructionist) Yahudilik Yeniden Yapilanmaci hareketi 1983de 102 yasinda ölen Amerikan Yahudisi Mordecai Me nahem Kaplan kurmustur. Kaplan daha önce Muhafazakar Yahudilik içerisinde yeralmistir . O uzun süre Muhafazakar Yahudilik akademisi The Jevvish Theological Seminaryde hizm et etmistir. Daha sonra o Muhafazakar Yahudiligin ortaya çikis amaçlarina ters düstügü gerek iyle Muhafazakar Yahudilikten ayrilmis ve 1968de kendi grubunu kurmustur. Grubun a dini ise Yeniden Yapilanman (Reconstructionism) olarak belirlemistir. Bugün bazil ari Yeniden Yapilanmaci hareketi muhafazakarligin sag kanadi olarak tanimlamaktad ir. Mordecai Menahem Kaplan önemli bir Yahudi düsünür ve filozofudur. Onun düsünceleri Reformis Muhafazakar ve hatta modern Ortodokslara bile tesir etmistir. Onun JudaIsm as a Civilisation isimli eseri Yahudi dünyasinda kabul görmüstür. Kaplan Yahudiligi Yahudi halkinin kültür degeri olarak görmekte Yahudi dininin bugüne kadar geçerli olusunun sebebini ilahi olusunda degil kültürel deger olusunda bulmak tadir. Yahudi kanunu ise muhafaza edilmesi gereken bir kültür unsurudur. Çünkü bunlar Yah rin dramatik bir sekilde halk olusunun ifadesidir. Kaplan kendi yazdigi ibadet kitabinda diger Yahudi mezheplerinin ibadet kitaplarinda varolan Seçilmis Halk in ancina yer vermemistir. Ona göre Yahudiler de diger halklar gibi bir halktir. Ta un Yahudileri degil Yahudiler Tannyi seçmistir. Bu yüzden Seçilmis Halk inancinin a nlami yoktur. O Siyonizmi de benimsemektedir.[296] Kaplanin fikirleri çerçevesinde olusan Reconstructionist hareketin inançlari Reformist Yahudiliginkine yakindir. Ölümden sonra dirilmeyi ahireti reddeder. Bu hareket Tevrat in Tanri vahyi degil Israilogullarmin tarih boyunca olusturduklari bir eser old ugunu ileri sürer. Mesihciligi kabul etmez. Reformist ve Muhafazakarlarda oldugu gib i Sinagogda kadin erkek yanyana oturur. Kadinlar haham olabilir. Yukarida zikredilenlerin disinda Amerikan Yahudileri arasinda ortaya çikan baska uf ak ve radikal gruplar da vardir. 1966da kurulan Humanistik Yahudilik bunlarin e n asirilarindandir. Hümanist Yahudiler Tanriyi irkçi bir sovenist Tevrati da sov enist doküman olarak degerlendirirler.[297] Bu mezhepler disinda da Yahudi gruplari vardir. Bunlari Ortodoks Yahudiler Yahudi Cemaati disinda görürler. Bunlarin en basinda gelenlerinden biri bugün halen varligin i davam ettiren Samirilerdir. [298] d- Yahudi Dinine Uymakla Birlikte Yahudiler Tarafindan Yahudi Kabul Edilmeyen Sami riler (Somronim) Somronim Ibranice S-M-R fiil kökünden türemis görüp gözeten birseyi dikkatle izleyen anlamina gelmektedir. Samirilerin tarihi oldukça eskidir. M.Ö. 722 yilinda Kuzey Israil Kralligi yikilinca Asur Imparatoru Sargon Israil halkini yerlerinden alip Asura ve Medlerin Sehir lerine sürmüs (II. Krallar XVIII/11) Babil Kuta ve Avvadan adamlar getirerek Isr ailogullarinin yerine yerlestirmistir (II. Krallar XVII/24). Böylece Somron sehri nin sakinleri ortaya çikmis ve bunlara Somronim denmistir. Tanahin II. Krallar Kitabinda Samirilerin nasil Yahudilestigi anlatilir. Yahudiler Yahudilige ihtida eden Samirileri Yahudi olarak kabul etmez. Yahudilige i htidanin mümkün olmasina ragmen Samirilerin samimi olmadiklari bahanesiyle onlari Yahudi Cemaatindan saymazlar. Yahudiler Samirileri sürekli dislamislardir. Hatta Samiriler k ullaniyor diye Ibrani harfleri ile yazilan Aramcayi terketm islerdir {Bkz. Sanhed rin 21 b). Yahudiler tarih boyunca hiçbir zaman Samirileri gerçek Yahudi olarak görmemislerdir. Fakat Samiriler tipki Yahudiler gibi yok olmadan günümüze kadar gelmistir. Halen Israilde Nablus ile Tel Aviv yakinlarindaki Holon kentlerinde yasamaktadirlar. Yahudiler ile Samiriler arasinda birçok fark vardir. Yahudilerin Tevrati ile Samirilerin Tevrati arasinda alti bine yakin fark bulunmaktadir. Samiriler Kudüsün yerine Gerizi mi kutsal mekan olarak kabul ederler ve kendilerini gerçek Yahudi olarak görürler. [299] Samirilerin Inanç Esaslari Itikadda dayanaklari sadece Tevrattir. Tevrat ise Musaya vahyedilen bes kitap tan ibarettir. Inanç esaslari da buna uygun olarak bestir 1- Esi ve yardimcisi olmayan Allah tektir. Sifatlari insan sifatlarina benzemez. 2- Musa Allahin yegane resulü ve bütün devirler için de peygamberdir. Vahy onunla son b ulmustur. Onun gibi peygamber bir daha gelmeyecektir. 3- Tevrat mükemmel ve tamdir hiçbir zaman degismeyecek ve neshedilmeyecektir. 4- Gerizim dagi ebedi hayat yurdu bereket dagi ve Allahin yeryüzündeki tek makamidir . 5- Yeniden dirilme günü olacaktir. Iyiler cennetle kötüler cehennemle mükafutlandinlacaktir Samiriierin ibadet sekilleri Müslümanlarinkine çok benzer. Müslümanlar gibi abdest alirlar. Abdestte sirasiyla elleri agzi burnu yüzü kulaklari sag ve sol ayagi yikarlar . Abdest esnasinda Tevrattan parçalar okurlar. Ibadet dili Aramcadir. Sinagoglari Müslümanlarin mescidi gibidir. Içeride masa veya sira bulunmaz. Ibadetler inde rüku ve secde vardir. Müslümanlarin namazina benzer sekilde namaz kilarlar. Bundan dolayi bazi arastiricilar bu durumu uzun süre Islam ülkelerinde Müslümanlarin yönetimi a ltinda yasamalari dolayisiyla »Müslümanlarin etkisine baglamaktadir. Halbuki Yahudi ler de asirlarca Müslümanlarin idaresinde yasamislardir. Fakat böylesine bir etkilenme söz konusu olmamistir. Bundan dolayi böyle bir etki iddiasi tutarli degildir. Bu an cak Samirilerin Hz. Musa seriatini diger Yahudilerden daha çok aslina yakin bir sek ilde devam ettirmis olmalariyle izah edilebilir. [300] 5- Yahudilikte Inanç ibadet Dini Gelenek ve Bayramlar a- Inanç Yahudilikte bütün Yahudilerce kabul görmüs dogmatik iman esaslari yoktur. Kuranda oldug u sekilde Tevratta ve diger Yahudi Kutsal Kitaplarinda nelere inanilmasi gerektig ine dair sistematik bilgi bulunmaz. Tevratta (Çikis 20. Bab ile Tesniye 6. Babda ) yeralan On Emirde (Asarat hadivarim) sadece Allaha iman meselesi üzerinde duru lmaktadir. Peygamberlere kitaplara kaza ve kadere hayir ve serrin Allahtan o lduguna ve hatta ahiret hayatina inanmakla ilgili kesin ifadeler Tevratta yeralmama ktadir. Yahudilikte Allah birdir yaratilmamistir önü-sonu yoktur yücedir herseyi bilir bütün varliklarin Rabbidir. Alemlerin yaraticisi ve sahibi de Odur. Tanrinin en sevg ili milleti Yahudi milletidir. Tanri onlari seçmis ve onlarla Sinada ahitlesmis tir. Bu ahitlesme Hz. Musanin sahsinda Israilogullariyla olmustur. Varligina birligine inanilan Allah görülemez resim ve heykeli yapilamaz. Bununla beraber ona yorulmak güresmek dinlenmek gibi insani nitelikler atfedilir. Onun en sevgili mil leti Yahudi milleti oldugundan O onlarin milli tanrisidir. Tanrinin birligi Tevrat ta söyle ifade edilir Dinle ey Israil Tanriniz Rab bir tanridir.[301] Bütün insanligi aydinlatmak uyarmak mutlu kilmak için Tanri Israilogullarini seçmistir . Bütün Yahudi Peygamberleri de bu sebeple ortaya çikmis ve seçilmislerdir. Tanri insan lari aydinlatmak için nebileri görevlendirmistir. Yahudi Kutsal Kitabi Tanahin bir bölümü Neviim (nebiler) olarak Isimlendirilmektedir. Nebi Ibrani Dilinde kendisine görev ve rilen çagirilan kimse demektir. Yahudilikte en önemli yer Hz. Musaya (A.S.) aitti r. Çünkü Tora (Tevrat) ona verilmistir. Hz. Musadan sonraki peygamberler iki grup alt inda (önceki peygamberler sonraki peygamberler) ele alinip Malaki ile sona erdiri lir. Ilya-Mesih beklenir. Tanri sürekli olarak alemi yönetir. Onu biraktigi gün alemin sonu gelmis demektir. Tanri nin kudreti sonsuzdur. Onun gücü yetmeyecek is yoktur. O bütün varliklara hakimdir. Ale mde onun iradesi disinda bir varlik bir olus yoktur. Tanri bir gün bir görevli gönde rerek bütün haksizliklarin zulümlerin ortadan kalktigi evrensel bir devlet kuracaktir . Bu Tanrinin Kralligi11 kalici olacaktir. Bu Krallik gökte degil yeryüzünde olaca k Tanrinin idaresinde ve insanlarin emegiyle kurulacaktir. Bu inanç Yahudilerin üm it kaynagidir. Tanrinin Devleti Mesihle kurulacaktir. Yahudilikte ahiret inanci tarihi bir gelisme takip eder. Yahudi Kutsal Kitabinda DanIel Kitabina kadar ahiret inanci hakkinda açik ifadelere pek rastlanmaz. Isaya da Senin ölülerin dirilecekler benimkilerin cesetleri kalkacaktir. Ey sizler topra k içinde yatanlar uyanin ve terennüm edin... ve her yer ölülerini disari atacak (Isaya 2619). seklinde yeniden dirilme inancina delil sayilabilecek ifadeler vardir. Da -niel kitabinda ise ebedi hayatla ilgili su ifadeler yer almaktadir Ve yerin top raginda uyuyanlardan birçogu bunlar ebedi hayata ve sunlar utanca ve ebedi nefrete uy anacaklar. Ve anlayisli olanlar gök kubbesinin pariltisi gibi birçogunu salaha döndürenl er de yildizlar gibi ebediyen ve daima parlayacaklar (Daniel 122-3)* Eski Misir Dininde oldugu gibi eski Yahudi Dininde de yeniden dirilme inancina d elil sayilabilecek metinlerin günümüze ulasmamis olmasindan dolayi eski Yahudilikte ahire t inancinin bulunmadigi Yahudilerin sonradan bu inanci (yeniden dirilme yargi cennetcehennem) Irandan aldigi ileri sürülmektedir. Eski Yahudilikte iyi olsun kötü o lsun bütün insanlarin öldükten sonra Seol adi verilen bir yere gidecekleri orada kede rli bir sekilde varliklarini sürdürecekleri ruhlarin mezarda kalacagi inanci vardir . Bunun umumi bir kader oldugu ölümden sonra bir muhakemenin bulunmadigi kabul edilme ktedir. Ölümden sonra hayat kismen mezarda kismen de Yahve (Tanri) veya insanlarla münasebette olmaksizin ölülerin bir gölge gibi varliklarini sürdüreceklerine inanilan ölüle minde yani Seolde geçecektir. Tanahin aksine Talmudda ahiretin mahiyeti hakkinda detayli bilgiler vardir fakat bu bilgiler zaman zaman birbiriyle çelismektedir. Sa-muel bu dünya ile ahiretin ayni oldugunu ileri sürmektedir (Bkz. Bera-him 68 b). Berekotda ise ahiretin bu dünyaya b enzemedigi belirtilmektedir. Çünkü orada yeme içme üreme çalisma düsmanlik haset rekabe gibi dünyevi seyler olmayacaktir. Salihler baslarinda taçla ilahi lezzeti tadacaklardir (Bkz. Berekot 17b). Ros Ha-Sanada bedeniyle günah isleyen Yahudiler Yahudi olmay anlar gibi cehenneme gidecekler ve orada oniki ay müddetle cezalandirilacaklardir ( Ros Ha-Sana 17 a). Yahudilerin Fars ve Yunan kültürüyle temasa geçmelerinden sonra aralarinda kelami tartismala r baslamistir. Bu tartismalar Allahin sifatlari Israilogullarinin seçkinligi M esih ve ölümden sonraki hayat çerçevesinde cereyan etmistir. Bunlarin en önemlisi ölüm sonra hayat ile ilgilidir. Bu husustaki tartisma genelde ilk Yahudi mezheplerinden Ferisili kle Sadukilik arasinda cereyan etmistir. Sadukiler Tevrattan baska seri kaynak tanima diklarindan Tevratta ahiretle ilgili bir seyin bulunmadigini iddia ederek ahireti inkar etmislerdir. Ferisiler ise Tevratin disinda sözlü gelenegin de Musaya Sinada v erildigini seri kaynak olarak kabul edilmesi gerektigini ölümden sonraki hayatin va rligina inanmanin zorunlu bulundugunu kabul etmektedir. Ferisilere göre ölümden sonra dirilmeyi inkar edenlerin ahirette yeri yoktur (Bkz. Talmud Babli Sanhedrin 90 a) . Onlar sözlü gelenek isiginda ölümden sonra hayatin varolduguna ait del illeri Tevrattan çikarmaktadir (Bkz. Sanhedrin 90 a). Daha sonra yukarida verilen metinlerden de anlasilacagi gibi Yahudilikte ahiret inanci konusunda bir gelisme olmus yeniden dirilme ebedi hayat yargilanma inançla ri ortaya çikmistir. Böylece iyi insanlar yargilanip temize çiktiklarinda Aden (Eden) d enilen cennete gideceklerdir (Aden Babil dilinde bahçe anlamina gelen Edinu veya A denu kelimesinden gelir). Kötüler ise cehenneme gidip cezalarini çekeceklerdir. Cehenn em kelimesi Ibranice 6e bne Hinnom (Hinnom Ogullarinin Vadisi) kelimesinden çik ip önce Gehenna sonra da simdiki seklini almistir. Yahudilikte cennet-cehennem y argi günü ile ilgili emirler Talmudda açiklanir. Talmudun bildirdigine göre kötü insanlar n çok azi hariç diger suçlular oniki aylik bir ceza sonunda cennete gideceklerdir. XII. Yüzyila kadar belli bir inanç sistemine sahip olmayan Yahudiler Tevrati tefsir eden din bilginleri sayesinde Islam ve Hiristiyanliktaki gibi iman esaslarini benimsemislerdir. Yahudilikte Iman esaslarinin belirlenmesine ilk defa Yahudi filo zof Iskenderiyeli Philo (M.Ö. 20-M.S. 50) tesebbüs etmistir. Onun dört maddelik iman e saslari daha çok tevhidle ilgilidir. Philodan sonra ikinci isim Iraktaki Sura Ta lmud Akademisinde baskanlik etmis olan Rabbi Saadya Gaondur (veya Islam dünyasindaki adiyla Said el-Feyyumi). Gaonun sekiz maddelik iman esaslari Islami özellik gösterir. Alla in birligi alemin hadisligi vahy ceza ve mükafaat yeniden dirilme ve Mesih Gaonun iman esaslarini olusturur. Bu bilginlerden Rabbi Mose ben Maymon (Musa b. Meymun Mai monides 1135-1204) Yahudiler için su 13 esasi biraraya getirmis ve bu esaslari için de bulunduran inanç sistemi benimsenmis ve günümüze kadar gelmistir. Tam bir imanla inanirim ki 1- Allah var olan herseyi yaratti ve onlara O hükmeder. 2- Allah birdir ve Ondan baska tanri yoktur. 3- Allahin bedeni yoktur ve hiçbir sekilde tasvir edilemez. 4- Allahin baslangici yoktur ve nihayeti olmayacaktir. 5- Ibadet sadece Tannya mahsustur. Ondan baska i6adete layik olan yoktur. 6- Peygamberlerin bütün sözleri dogrudur. 7- Efendimiz Musa bütün peygamberlerin en büyügüdür. 8- Elimizde olan Tevrat Allah tarafindan (Hz.) Musaya verileliginin aynidir ve degistirilmemistir. 9- Dinimiz Ilahi bir dindir ve degistirilemez. 10- Allah insanlarin bütün hareket ve düsüncelerini bilir. 11Allah emirlerini yerine getirenleri mükafatlandirir getirmeyenleri cezalandirir . 12- Allah Mesihi (Masiah) gönderecektir ve geciktigi halde yine beklerim. 13- Ruhum ölümsüzdür ve Allah diledigi zaman ölüleri hayata kavusturacaktir. Musa b. Meymuna göre bu esaslardan birini kabul etmeyen kimse kafir olmakta ve Yahudi cemaatinden çikmaktadir. Mose ben Meymunun iman esaslari bugün Sefarad ve Askenaz Ortodoks Yahudilerce kabul edilmektedir. Bu onüç maddelik iman esasi hem Sefarad hem de Askenaz Yah udilerinin dua kitabi Siddurlarda yeralmakta ve hergün sabah ibadet vakti olan S harifte söylenmektedir. Reformist Yahudiler Ortodokslarin kabul ettigi Mose ben Meymunun iman esaslarini k abul etmez. Onlar Mesihe ruhun ölümsüzlügüne yeniden dirilmeye ceza ve mükafaata inanmaz Onlara göre Yahudilik sadece bu dünyayla ilgilidir. Bundan dolayi Sadukiler gibi ahiret in varligini kabul etmezler. Ayrica Tevratin ilahiligine (Tora min ha-Samayim) de i nanmazlar. Reformist Yahudilikten ayrilip ayri bir mezhep olusturan Muhafazakar Yahudiler ina nçla ilgili birçok meselede Ortodoks Yahudilere yakindir. Ancak ahiret ve Tevratin ilahil igi konusunda onlardan farkli görüse sahiptirler. Bunlarin bir kismi Reformistlerin bir kismi da Ortodokslarin görüsünü benimsemektedir. Yeni bir hareket olan Yeniden Yapi lanmaci Yahudilik inançla ilgili bazi konularda Reformistlerin görüslerini kabul etmek tedir. Mesih inanci Yahudiler için çok önemlidir. Mesih ergeç gelip Yahudileri kurtarip dünyada ba i saglayacaktir. Böylece Tanrinin Kralligi kurulacak ve Yahudilerin dünya hakimiyeti ülküsü erçeklesmis olacaktir. Mesih Ibranice yaglanmis anlamindaki Masiah kelimesinden ge lmektedir (Israil krallarindan Saul ve Davud yaglanarak ise baslamislardir). Ya hudiler kendilerini kurtarmak üzere Davud soyundan Allah tarafindan gönderilecek kims eyi ifade etmek için bu terimi kullanmaktadirlar. Bu Yahudilerin gelecekle ilgili ümi tlerinin kaynagidir (apokaliptik literatür bu konuyu isler). Mesih inancinin dayanag i Yahudi Kutsal Kitabindaki bazi ifadelerdir. Bu ifadelerin agirligi Daniel ve Isaya Kitaplarindadir. Yahudilere göre Yahve Mesihi gönderip Yahudileri kurtarac ak ve düsmanlarini da cezalandiracaktir. Babil sürgününden sonra baslayan bu ümit zamanl a sayisiz Mesihin ortaya çikmasina yolaçmistir. Bu Mesihler gelip geçmis Yahudilerin kutsa l topraklara yeniden dönme arzusunu canlandirma disinda geride pek birsey birakma mistir. Ancak XVII. Yüzyilda Izmir Yahudileri arasindan çikan Sabtay Tsvi (Sabatay Se vi) Hareketi bunlarin en dikkat çekicisi ve kahcisidir. Onun mensuplari bugüne kad ar varliklarini devam ettirmistir. Bu hareket Osmanli Imparatorlugunun sinirlari içinde cereyan etmis fakat bütün dünya Yahudilerinin ilgisini çekmistir. Padisah IV. Meh met Sabatay Seviden Mesihliginin ispati olarak mucize göstermesini ist eyince o kurtulusu müslüman olmakta bulmus daha sonra bu görünüs altinda eski inançlarini devam ettirmistir. Ölümden sonra mensuplari da ayni yolu takip etmislerdir. Onlar görünüst e Müslüman-Türk içten Yahudilige Sabatay Seyiye ve onun belirledigi ilkelere baglidir . Türklere Türk ve Müslüman olduklarini Yahudilere de Yahudi olduklarini söylerler. Iki de isim tasirlar. Birisi Müslüman-Türk digeri Yahudi ismidir. Bundan dolayi onlara Dönme d enilmis ve bugüne kadar bu adla bilinegelmislerdir.[302] b- Ibadet Yahudiler ibadetlerini sinagoglarda (kendileri Bet ha Kneset derler) yaparlar. Sinagog Kudüsteki Mabedin yikilmasindan sonra Yahudilerin ibadet için kullandikla ri yapilara verilen addir. Türkiyede havra olarak bilinir. Sinagoglarda rulo hali nde elyazmasi Tevrat tomarlarinin saklandigi Aron ha-Kodes denilen Kudüse yönelik bir kutsal bölme vardir. Sinagoglarda Yahudilerin dini ve milli sembollerinden biri olan yedi kollu samdan (Men ora) bulunur. Onlarin diger sembolü Kral Davidin mührü olarak kabul edilen iki üçgenden meydana gelmis Magen David denilen alti köseli bir yildizdir. Ibadet esnasinda en önemli an Tevrat rulolarinin bohçalar içerisinden çikarilmasi ve ha ham tarafindan okunmasidir. Sinagogda Yahudiler sesli bir sekilde Tevrat parçalarin i okurlar. Okunan ilahiler Ibranicedir. Yahudilerde ibadet sadece sinagogda degil evl erde de yapilir. Evlerde giris kapisinin pervazinda Mezuza denilen uzun bir boru içine rulo halinde konmus Tevrattan cümleler yazili mahfazalar asilidir. Eve giris ve çikisda Yahudiler Mezuzaya dokunup parmaklarini öperler. Ibadet sirasinda Ku düse dönülür buna mizrah dogu yönü denilir. Basa bir takke sirta da bir cübbe alinir. Ka inlar ibadete katilamaz. Ancak baslari örtülü olarak ibadeti seyredebilirler. Yahudilikte ibadet Islamda camideki husu ve belirli bir disiplin içinde yapilan ibad ete benzemez. Yahudi ibadetinde bir düzen disiplin yoktur. Herkes caninin istedigi g ibi ilahilere katilir veya yanmdakilerle sohbet eder. Sinagogun içinde cemaat dolasir birbiriyle konusur okunanlari dinleyen pek azdir. Onlara göre sinagog bir tapina ktan ziyade bir toplanti yeridir. Ilahiler Yahudi ibadetinin esasini teskil eder. Yahudilikteki ilahi ve dualara Baruhun ilahisi ile Sema Israel Duasi en iyi örnek olacaktir . Baruhun ilahisi söyledir Hamdedin Tanriya Adi yüce olana hamdedin. Hamdedin evet Tanriya hamdedin Adi Yüce olana Bugün de sonsuzluga kadar da. Eskiden beri Yahudiler dinlerine bagliligi ve imanlarini Sema Israel Duasi ile açikl arlar. Dinle (Isit) Israel O bizim Tanrimizdir O tektir Onun için sev Onu Senin Tanrini Bütün kalbinle bütün caninla bütün gücünle... Hayli uzun olan bu duayi Yahudiler dogumdan ölüme kadar bütün hayatlarinda daima tekra rlar. Dindar Yahudilerin hayatinda dua en büyük rolü oynar. Yahudilerde ibadet günlük ve haftalik olmak üzere ikiye ayrilir. Günlük ibadet sabah ögle ve aksam yapilir. Haftalik ibadet Cumartesi günü Singogda olur. Sabah ayininde bir dua atkisi (Tallit) alinir. Elbisenin altinda tasinan küçük bir kumas parçasi da (arba kanfot) bunun yerine kullanilabilir. Sabatin (sebt) disindaki günl erde sabah ayininde iki dua kayisi baglanir. Bu kayislara içindeki kagidin üzerine Te vratin Çikis ve Tesniye bölümlerinden[303] ikiser parça yazili birer küçük kutu takilir. Dualarin en önemlisi sayilan 16 tanesi ayakta yapilir. Ötekileri okurken dize gelm e vücudu sallama secde etme gibi hareketler yapilir. Dua ederken geleneklere bag li Yahudilerde özel elbise giyme usulü de vardir. Günde üç vakit yapilan günlük ibadet 13 yasina girmis en az 10 kisinin katilmasiyla yapil ir. Bu tercih edilen bir durumdur. Mecburi hallerde fert tekbasina da dua edebilir. Haftalik Cumartesi ibadeti (SabatSebt) Cuma aksami Günesin batisiyla baslar Cu martesi aksami sona erer. Bu ibadet Sinagogda yapilir. O gün ates yakmak çalismak hatta tasit kullanmak bile yasaktir. Yahudi inancina göre Tanri alemi alti günde yara tmis yedinci günü istirahat etmistir. Bunun için Yahudiler yedinci gün olan Cumartesi günü dinlenmeye ve Ibadete tahsis etmislerdir. Cumartesi onlar için resmi tatil günüdür. Sinagog Islamdaki cami gibi topluca ibadet edilen yerdir. Sinagogda toplu ibad et ancak erginlik çagina ulasmis (onüç yas) en az on erkekle yapilabilir. Buna Minyan denir. Ibadeti haham veya cemaatten biri yönetir. Sinagoglarin belli bir mimari stili yoktur. Iklime ve kültüre göre yapi sekli degisiklik gösterir. Ancak bütün sinagoglarda mutlaka üç eleman yeralir. Bunlar Aron HaKodes Ner H a-Tamid ve Tevadir. Aron Ha-Kodes içinde Tevrat tomarlarinin bulundugu yerdir c amideki mih-rab benzeri bir fonksiyona sahiptir ve giris kapisinin tam karsisi nda yer alir. Üzeri kaliteli bezden dokunmus Yahuda aslani denilen aslan resimler i yedi kollu samdan (Menora) altigen Davud Yildizi (Magen David) ve çesitli Ibra nice yazilarla süslenmis bir örtü ile Örtülüdür. Sinagoglar kutsal yerlerdir. Oralarda heykele benzer seyler bulunmaz. Çünkü bunlarin bu lundugu yerde ibadet yasaktir. Sinagoga mütevazi elbiseyle girmek ve basi örtmek ge rekir. Bas açik olarak Sinagoga girmek oranin kutsalligina ve Tanriya saygisizlik kabul edilir. Bunun için Musevi erkekleri baslarina Kipa denilen ve takkeye benzey en birsey giyer. Kadinlar da baslarini örtülü tutar. Sinagogda Ibadet ederken kadinlar la erkekler ayri ayri oturur. Kadinlar için genelde arka tarafta camilerdeki M ahfile benzer ayri bir bölüm bulunur.[304] c- Dini Gelenek ve Bayramlar Günümüz Yahudilerinde dogumdan ölüme kadar birtakim dini vazifeleri gelenekleri yerine getir e mecburiyeti bulundugu inanci yaygindir. Yeni dogan çocuga belirli bir süre içinde ad konulur. Kizlara ad verme töreninin sadeligi onlarin erkekler kadar itibar görmeyi slerindendir Çocuk sekizinci gün sünnet edilir. Sünnette geleneklere uygun törenler yapil ir. Sünnet edilecek çocugu tutan kimseye kirve anlamina gelen Sandek denilir. Sand ekin gelenekleri dini konulari iyi bilmesi gerekir. Tevratta Ibrani kadinlarinin çok güçlü olduklari ebesiz dogurduklari belirtilmekle berab er Talmudda onlarin lohusalikta ölmeleri üç sebebe baglanmaktadir Aybaslarina aldir is etmemeleri hamur ayirmada ve Sabat kandilinin yakilmasinda kusur islemeleri. Çocuk sünnet edilince ailesi besigin etrafinda toplanir besige bir Tevrat tomari (b ir müddet çocugun basi üzerinde tutulur) mürekkep ve kalem konulur. Böylece çocugun bir Tev rat hattati olmasi dilegi gösterilmis olur. Tevrati ögrenmesi ve korumasi için dua ed ilir. Yahudiler çocuklara okula baslamadan önce en azindan bir sabah bir de aksam duasi ög retirler. Okula törenle gidilir. Haham bu konuda bir konusma yaparak ögretimi basla tir. Çocuga Sinagogda 6-7 yasinda dini egitim verilir. Her erkek çocuk oniki yasini b ir ay geçince seriatin oglu anlaminda Bar Mitzva adini alir. O artik Yahudi se riatina uymak zorundadir. Bu bulug çagina erme anlamindadir. Çocuk artik sinagoga gitm eye tefilim denilen ibadet kayisini tallit denilen dua atkisini kullanmaya baslar. O oruç tutmakla da mükelleftir Sinagogda Tevrat okumaya çagrilir. Yahudilikte evlenme dini bir hükümdür. Evlenme kurallari Talmudda belirtilmistir. Evlenme k isteyen çift nikah gününden önce nikah muamelesini yerine getirecek hahami ziyaret eder. Haham da onlara Yahudi Dininin evlilik konusundaki esaslarini anlatir. Bu konuda h ahamlar çok genis yetkilere sahiptir. Haham yerine göre evlilige izin vermeyebilir. Y ahudilerde baska din mensuplariyla evlenmek caiz degildir. Bununla beraber böyle b ir evlenme olursa dogacak çocugun Yahudi Dini kurallarina göre yetistirilmesi sart ko sulur (uzun bir deneme devresinden sonra bazi gayelerin gerçeklesmesi içfn baska di n mensuplariyla evlenmeye müsamaha gösterilmistir). Yahudilikte evlenmeyi gerçeklestiren islem nikahtir. Nikah iki sahit önünde yapilir. Yahudi ikahi belirli bir paranin veya degerli birseyin verilmesi bir belgenin imzalanma si ve zifafla tamamlanir. Nikah genellikle sinagogda yapilir. Evlenme günü yeni çift or uç tutar ve tören ögle vakti yapilir. Evlenme töreni çiftin daha önce yaptiklari hatalardan temizlenmelerine yönelik bir günah itirafi seklindedir. Gelinin oruç tutmasi disinda b ir aksam öncesinden hamamda suya dalmasi gerekir. Cemaatten evlenme izni alma ancak bu sarta baglidir (Yahudilerde gusul ya tamamiyla suya dalmak veya akan su yagmur suyu ile yikanmak suretiyle olur). Gelin anasi damat babasiyla sinagogda hubba denilen Örtünün altinda yerlerini alirl ar. Ilahiler okunur. Haham bir bardak sarap alip dua ettikten sonra gelinle damat saraptan içerler. Sonra damat gelinin duvagini açar ona Bak sen bana bu yüzük ile Mu sa ve Israil Seriati geregince nikahlandin der ve yüzügü onun parmagina takar. Gelini n evlenmeyi kabul ettigini söylemesi gerekmez. Nikah böylece tamamlanmis olur. Yahudilikte kadinin bosanma hakki yoktu. Erkek istedigi zaman karisini bosayabi lirdi. Simdi ülkelere göre degisik uygulamalara rastlanmaktadir. Cenaze gömüldükten sonra m atemli kimse yedi gün evde kalip taziyeleri kabul eder. Günlük hayatta ilahi huzur hissi Yahudinin bütün davranislarini hazirlar ve yönlendirir. Uy nir uyanmaz bir Yahudinin ilk düsüncesi Tanriya ait oldugudur. Sabah yikandiktan s onra ilk görev Sabah Duasi yapmaktir. Duadan önce Toranin ögrenimi ve incelenmesi h ariç hiçbir çalismaya tesebbüs edilemez. Tanrinin insani dinledigi düsünüldügü için dua ve yakarmalar Ona yöneltilir. Talmudun ve iturjinin bazi metinleri duanin en samimi anlamda yapilmasini ister ve kabul edi lmesinin buna bagli oldugunu açiklar. Ferdi duanin yaninda zaman içerisinde belirli anlarda müsterek olarak söylenmeye ayrilmis önceden olusturulmus formüllerde kollektif dua da gelistirilmistir. Bu dua umumi toplantida bulunamayan fert için de zorunlud ur. Yahudilikte dini bayramlar oldukça fazladir. Bunlarin önem derecesi ve anlamlari birbi rinden farklidir. Kronolojik olarak bu bayramlari su sekilde siralamak mümkündür 1- Ros ha Sana Yahudi takviminde yilbasidir. Islamda dini takvim günese degil aya göre belirlenir. Ros ha inde baslayip iki gün devam eder. Yahudi inancinda Ros kaderinin yeniden yaratilisini ifade eder. Yahudiler egerlendirmeye çalisir. Bu günlerde eglence yapilmaz. oldugu gibi Yahudilikte de Sana Tisri (Eylül-Ekim) ayinin bir ha Sana kainatin ve insanin bu iki günü ibadet ve tövbe ile d 2- Yom Kippur Ros ha Sananm ilk gününden itibaren devam eden on günlük tövbe zamaninin s onundaki keffaret (günahlari örtme) günüdür. Yom Kippurda hayat adeta durur. Yahudiler bu günde devamli ibadetle mesgul olur. Hiçbir is yapilmaz Israilde gazete çikmaz radyo ve televizyon yayin yapmaz araba kullanilmaz Arife günü aksamindan baslayip ertes i gün aksamina kadar yirmialti saat oruç tutulur. Yahudi inancina göre Ros ha Sanada (Yilbasi) plani yapilan insanin bir yillik kaderi Yom Kippurda yapilan ibadet ve tövbe derecesinde onaylanarak son seklini alir. 3- Pesah (Fisih) Pesah Misirdan çikisin anisina kutlanan dini hac bayramidir. N isan ayinin onbesinde baslar 8 gün devam eder. Bu bayramin özelligi bayram süresince mayali hiçbir sey yenme-mesidir. Onun için Türkiyede yanlis bir kullanim olarak bu bayrama Hamursuz bayrami derler. Pesahdan önce evde en küçük bir parça bile mayali birs ey birakmamak gerekir. Tevratin emriyle bu yasak edilmistir. Pesahin baska bir öz elligi seder yemegidir. Bu yemekte sofra oldukça mükellef bir sekilde donatilir. 4- Savuot Haftalar Bayrami veya On Emirin verilisi bayramidir. Tevratin Tanri tarafindan Yahudilere verilisini kutlama bayramidir. Sivan (Haziran-Tem m uz) ay inin altisinda^ kutlanir iki gündür. 5- Sukkot Çadirlar Bayramidir. Sukkot Yahudilerin Misirdan çiktiktan sonra kirk y il çölde dolasmalari anisina yapilan bir hac bay* ramidir. Yahudiler eskiden bu bayram da Kudüse hacca giderlerdi. Bugün bu gelenek devam etmemektedir. Sukkot sekiz güpdür . Eglence yönü agirliklidir. Her Yahudi Sukkot günleri boyunca bir gelenek olarak ev lerinin yanina çadir kurar. Çadirlarda milli oyunlar oynanir. Bu bayramin baska bir özel ligi bayram süresince elde Lulav tasinmasidir. Lulav dört bitkinin dallarinin bi raraya getirilmesiyle olusmus bir demettir. Bu gelenek bugün yaygin degildir sade ce Haredi denilen asiri dindar grup bu gelenegi oldugu gibi devam ettirmektedir . 6- Simha Tora Tevratin hatim bayramidir. Her yil bir defa Tevrat hatmedilir ve sonunda bayram yapilir (Yahudilerde herkesin bir Tevrati vardir. Tevrata saygi herseyin basinda gelir. Bir toplulukta Tevrat yere düsürülürse orada bulunanlarin 30 gün oruç tutmasi gerekir). Sukkotun hemen ertesi günü kutlanir. Tevrat tomarlari kucaklan arak Sinagogdaki Bimanin etrafinda dans edilir. Dini ve eglenceli bir bayramdir. 7- Purim Seker Bayrami.Buraya kadar siralananlar Yahudilerin dini bayramlari ik en Purim ve Hanuka milli bayramlardir. Purim Kudüste bir diger yerlerde iki gün de vam eder. Bu bayram Yahudilerin Iranda Ester adli Yahudi kizinin sayesinde katli amdan kurtulmalarini hatirlatir. Bunun için neseli eglenceler yapilir oyunlar o ynanir. 8- Hanuka Kandil Bayramidir. Hanuka Ibranicede açilis kut-lama^anlamina gelmek tedir. Suriye Krali Antiyokusa karsi Yahudilerin zaferini hatirlatir. Milli ve ta rihi bir bayramdir. M.S. 168de Yahudilerin Seleuicuslara (Selevkoslar) verdigi müca dele sirasinda Mabeddeki Yedi Kollu Samdanin (Menorah) bir günlük yagla sekiz gün ya nmasi anisina yapilan bayramdir. Kislev (Kasim-Aralik) ayinin onbesinde baslayip sekiz gün devam eder. Normal günlerden tek farki Hanukiya denilen dokuz kollu samd andan hergün birinin yakilmasidir.[305] B- HIRISTIYANLIK 1- Genel Bilgi Günümüzde dünyanin her tarafinda mensuplari bulunan ve dünya nüfusunun 1/5inin dini olan Hi ristiyanlik Filistin bölgesinde dogmustur. Bu evrensel dinin 1.400.000.000 civari nda mensubu vardir. Hiristiyanlik vahiy ve kutsal kitaba dayanan özde tektanrili olmakla beraber sonradan üçlemeye (teslis) yer vermis ilahi kaynakli bir dindir. Bu din de peygamber melek ahiret kader gibi dini kavramlar bulunmaktadir. Ancak bu kavra mlarin açiklanisi Islamdakinden farklilik göstermektedir. Hiristiyanlikta Isa merkezi bir öneme sahiptir. Bugünkü Hiristiyanlik Yahudiligin inanç ibadet ve gelenekleriyle Yunan-Roma (Greko-Romen) aleminin kültlerini birlestiren b ir kurtarici tanri dinidir. Hiristiyanlik Nasirali Isayi merkez alan bir Yahudi Mesihi hareketidir. Isa Israili gelecek Tanrinin Kralligina hazirlamak istemistir. Ancak bugünkü Hiristiyanlik Isa nin havarilerinin arasina sonradan giren Pav-lusun yorumlariyle degisik bir ni telik kazanmistir. Hiristiyan Mesihe bagli demektir. Bu kelime Yunanca Hris-tostan gelmektedir. Ibranicesi Masiahdir yaglanmis anlamini Ifade etmektedir. Krallar vazifeye basl amadan önce kutsal yagla yaglandiklarindan Yahudiler gelecek kurtaricilar ini böyle adlandirmislardi. Hz. Isa da bir Yahudi ve Mesih oldugunu açiklamisti. Yahudil er ona inanmadilar. Çünkü onlar Mesihin Davud soyundan gelecegine Kral olacagina sadece Yahudileri kurtaracagina ve onlari dünyaya hakim kilacagina inaniyorlardi. Halbu ki Hz. Isa bir peygamber olarak insanlari dogruluga kardeslige sevgiye feda karliga kisacasi hak yola çagiriyordu. Yahudi din adamlari dinin özünden kopmus sekil cilige ve çikarciliga düsmüslerdi. Hz. Isanin söyledikleri onlarin isine gelmedi. Ancak halkdan saf temiz günahkar da osrfa samimi bazi kimseler ona inandi. Bunun sonucu resmi Yahudi çevreleri ve Romalilarin dikkati Hz. Isa ve etrafindakilerin üzerine çevri ldi. Ancak Yahudiler çesitli istilalar savaslar esaretler sikinti ve baskilar so nucu kendilerini bunlardan kurtarip Hz. Davud devrindeki ihtisama u lastiracak onlari dünyaya hakim kilacak bir kurtarici kral beklemekteydi. Hz. Isa onlara gelecek Tanrinin Kralligindan bahsetmekle beraber onlari dünyevi degil uhr evi manevi ahlaki konulara çagiriyordu. Bu davete uymak istemeyen ve menfaatlerini ön plan da tutan Yahudiler çarmih olayinin vukubulmasina sebeb oldu. Daha sonra Hiristiya nlar bu çarmih olayi üzerinde inançlar gelistirirken Yahudiler Mesih muzaffer olacak ça rmihda ölemez diyerek Hz. Isanin Mesih olmadigina hükmetti ve onu peygamber olarak ka bul etmedi. Böylece Yahudiler Hz. Isayi asi suçlu siradan bir insan olarak görürken Hir istiyanlar da onu tanrilastirdi. Islam çarmih olayina yeni bir anlayis getirip çarmih a gerilenin Hz. Isa olmadigini açikladi. (Nitekim Incillerde Hz. Isanin havariler le çarmihdan üç gün sonra 40 gün sürecek birlikteliginden bahsedilmektedir). Bunun yaninda Islam Hz. Isanin Tanrinin degil Meryemin oglu oldugunu Allahin kulu ve elçisi bulundugunu belirtti. Böylece Hiristiyanlarla Yahudiler arasindaki ihtilaf konusu a ydinlandi orta yol bulundu.[306] a- Incillere Göre Hiristiyanlik Incillerde Hiristiyan Hiristiyanlik gibi terimler yer almaz. Bu terimler I lk defa Hz. Isadan 20-30 sene sonra Antakyada kullanilmistir.[307] Bu incill er Hz. Isayi merkez almakta ve onun hayat hikayesi kitabi niteligi tasimaktadi r. Hiristiyanlik aslinda monoteist bir dindir. Incillerde ve diger yazilarda bu hük me ulastiracak ifadeler vardir. Allahin birliginden söz edilmektedir.[308] Fakat yine ayni metinlerde bir kisim ifadeler mecazi deyimler daha sonralari bir üçleme an layisina yol açmistir. Bu konuda Incil yazarlari kendilerine kadar gelen riv ayetleri toplamis ve degerlendirmislerdir. Kilisece sahih (kanonik) tutulan bu I ncil metinlerinde Isa Tanrinin Oglu Allah da Baba olarak nitelendirilmekted ir. Yine bu metinlerde Isa için bir peygamber ve peygamberden ziyadesi deyimi d e vardir. Incillerde Isanin Allaha dua ettigi de bunun yaninda bazi kimse lerin Isaya secde kildigi da onun günahlari bagisladigi da yeralmaktadir. Incillerde Allah ile ilgili açiklamalar Isaya nazaran pek azdir. Bununla beraber A llahin Gögün ve yerin Rabbi oldugu da Bir oldugu da belirtilir. Hiristiyan Kutsal Kitabinda üçleme açikça hiçbir yerde zikredilmemektedir. Ancak Ben ve Ba ba biriz Babanizin ruhu Allahin ruhu gibi deyimler zamanla Allahin yan inda Isa ve Kutsal Ruhun da tanri sayilmasina kadar varan yorumlara yol açmistir. Bu yorumlari ilk baslatan havarilere sonradan katilan Pavlus olmustur. Isani n asrinin en büyük ilahiyatçisi diye nitelendirilen Pavlus.bugünkü Hiristiyanligin kurucusu oiarak görülmektedir. Modern bilginlere göre günümüzün Hiristiyanligi Hz. Isanin getirdigi nizamdan çok Pavlusun yorumlaridir. Hatta denilebilir ki sonraki yüzyillar da Hirist iyanlar dini inançlarini Incillerden çok onun yazilarina dayandirdilar. Pavlusun te lkinleri Allahi degil Isa Mesihi agirlik merkezi olarak almistir. Ona göre Isa sadece bir insan degif Tanrinin kudretiyle diriltilen bir kimsedir. Isa Mesih i di. Pavlus Isanin dogumu hayati telkin ve faaliyetleriyle ilgilenmez. Onun od ak noktasi sadece Isanin haça gerilmesi ve tekrar di-rilmesidir. Hz. Isanin üzerin de durmamasina ragmen Pavlus asli suç hakkindaki düsüncelerinde pek titizdir. Ona göre i nsan kati Tevrat gayretiyle degil Isanin ölümü ve yeniden dirilisiyle kendini bütünlest irecek olan vaftiz yoluyla ancak kurtulabilmektedir.[309] Pavlusa göre Tevratin gayesi bir aynada suretin aksi gibi insana günahkar tabiatini göstermekti. Ölümün sebebi ise günah idi ve Pavlus günahin kaynagini insanligin babasi Hz. Ademin itaatsizligine kadar geri götürüyordu[310]. Bu asli suç inanci sadece Pavlusun de gil birçok Yahudi din bilgininin de görüslerinden biriydi. Ancak bu görüs Hiristiyanlar kadar Yahudilerin arasinda taraftar bulamamisti. Pavlusa göre bütün insanlar günahkardir. Pavlus asli suç görüsünü bu noktadan baslatmist e her dogan Ademin yedigi yasak meyvenin suçuyla dünyaya gelmektedir. Bu suç onlarin yaptiklari kötü seylerden degil kirli ve günahkar tabiatlarindandir. Ancak Isa insanla rin tabiatindaki bu kötülüge çare bulmustur. Isanin ölümü bütün insanligin günahi Için kefar ere kendini kurban etmedir. Isanin yeniden dirilisi de bu kefaretin ölüm ve günah üz erindeki zaferinin delilidir. Adem ve Isa insanligin iki temsilcisidir. Biri ins anliga günahi getirmis öteki bu günahi giderecek yolu bahsetmistir. Bu yol vaftizd ir. Kisi vaftizde Isanin ölüm ve yeniden dirilisiyle kendini bütünlestirerek kurtulabi lecektir.[311] Aslinda Isanin kimligi ve yeniden dirilisi konusundaki Pavlusun düsünceleri bir çok problemi beraberinde getirmistir. Bu problemler söyle siralanabilir Isanin Tan ri ve insanla iliskisi nedir O bir insan veya tanri olarak telakki edilebilir mi Yoksa o kismen tanri kismen de insan midir O bir bakima Tanrinin bir yar atigi mi yoksa ondan sudur etmis bir varlik midir Kültürel temelleri baska olsa d a bütün insanlar günahkar ve Isanin yolundan ayri olmakla imtihani kaybetmis mi oluyor Ademden gelen bütün insanlar otomatik olarak günahkar dogduklarindan Isanin ölüm ve yeni en dirilisiyle yargilanabilirler mi Yirmi yüzyila yakin bir süre geçmis olmasina ragmen bu sorular henüz cevaplandinlabilmis degildir. Bu hususlar Hiristiyanlikta sayisiz düsünce akimlari mezhep ve firkalar in dogmasina yol açmistir. Isanin tabiati üçleme Kutsal Ruh asli suç sünnetin ve Yahudi dini gelenegindeki bir kis im yasaklarin kaldirilmasi gibi konulardaki tartismalar bölünmeler mezhepler ve hala d evam etmekte olan kopmalar sapmalar ayrilmalar da büyük ölçüde Pavlusun görüslerinden ve istiyan Kutsal Kitabindaki bazi ifadelerden kaynaklanmistir. Bugünkü Hiristiyanlik görüldügü gibi Pavlusun yorumlarina dayanir. Aslinda Incillerdeki Babamdan isittigim Bana verdigin sözler Indiler gibi bir kisim ifadeler degerlendirilirse bugün Hiristiyanlarin ellerinde bulunan Indil erden önce de bazi Indilerin mevcut oldugu anlasilir. Luka Incilinin basinda bulu nan su cümleler bu konuya açiklik kazandirir Aramizda vaki olmus seylerin hikayesin i baslangicindan gözleriyle görenlerin ve kelamin hizmetçisi olanlarin bizlere nakletti klerine göre tertip etmeye birçok kimseler giristiklerinden ben de ta basindan ber i hepsini dikkatle arastirip tahkik ederek ey faziletli Teofi-los oldugu gibi si rasiyle sana yazmayi münasip gördüm ta ki sana ögretilen kelamin dogrulugunu bilesin.[31 2] Dikkati çeken diger bir husus da en önemli Incil yazari Lukanin Pavlusun ögrencisi olmasidir. Bundan dolayi kutsal metinler ilk Kilise ilk Hiristiyan inançlari ki sacasi Hiristiyanlik Pavlusun eseridir. Pavlusun getirdikleri çikarilirsa Hz. I sa bir peygamberdir Allah birdir sünnet vardir domuz eti yemek yasaktir. Dolayi siyle asli korunamamis degisime ugramis olsa da Incil Hiristiyanliginda tevhid izleri bulmak mümkündür (Üçleme gibi inançlar sonradan ortaya çikmistir). Bu tarz Hiristiyan ik Hiristiyanlar kabul etmeseler de Barnaba Incili ve Ebionit-lerin kutsal met inlerinde daha açik bir sekilde göze çarpmaktadir. [313] b- Kuran-i Kerime Göre Hiristiyanlik Kuran-i Kerimde Hiristiyan için Nasrani Hiristiyanlar için de Nasara kelimeleri kullan aktadir. Ancak Ehl-i Kitap deyiminin yer aldigi Ayetlerde Hiristiyanlar da muhat ap alinmistir[314]. Al-i Imran Süresindeki su ayet buna bir örnektir De ki Ey Ehl -i Kitap Aramizda esit olan bir kelimeye gelin. Yalniz Allaha tapalim ve Ona hiçbir seyi ortak kosmayalim birbirimizi Allahtan baska tanrilar edinmeyelim... [315]. Bu Ayette Yüce Allah inananlar arasinda ortak noktanin Allahin varligi ve b irligi (tevhid) oldugunu Hiristiyanligin aslinda tevhit inancinin bulundugunu be lirtmektedir. Yine Kuran Hz. Ibrahim için ne Yahudi ne de Hiristiyandi derken o nun hanif ve müslim yani tevhid ve Islam çizgisinde oldugunu da açiklamaktadir[316]. Böylece Kuran her üç ilahi dinde de büyük peygamber sayilan Hz. Ibrahimin Yahudilikteki v iristiyanliktaki asiriliklardan uzak oldugunu tevhid yolunun önemli bir temsilcis i bulundugunu bildirmektedir. Kuran-i Kerim genellikle Hiristiyanlar) Yahudilerle birlikte ve hitap sirasina göre Yahudilerden sonra muhatap alir. Yahudi ve Hiristiyanlar sadece kendilerinin cennete girebileceklerini ileri sürüp tartismaya girismektedirler.[317] Onlardan her biri dogru yol olarak kendi dinini ileri sürmekte karsisindakinin ancalco dine gi rmekle kurtulabilecegini söylemektedir.[318] Buna karsilik Yüce Allah onlari Allah a ortak kosulmayan Ibrahimin Dinine uymaya çagirmaktadir.[319] Çünkü Ayet Hz. Ibrahim in Rabbi (Ibrahime) Islam ol demisti. O da Alemlerin Rabbina teslim oldum ded i[320] seklinde Islam yolunu tutup teslim oldugunu belirtmektedir. Bu yol dig er peygamberlerin de yoludur Allaha bize indirilene Ibrahime Ismaile Ish aka Yakuba ve torunlarina indirilene Musa ve Isaya verilene ve diger peyga mberlere Rab tarafindan verilene inaniriz onlar arasinda bir ayrim yapmayiz bi z Allaha teslim olanlariz deyin.[321] Kuran bütün peygamberlerin yolunun Islam oldugunu onlarin Müslüman olarak ölmeyi çocukla a vasiyet ettiklerini[322] Allaha (c.c.) kendilerini teslim olanlardan kilmasi nesillerinden de teslim olan bir ümmet göndermesi için duada bulunduklarini[323] z ikredip su soruyu yöneltmektedir Yoksa siz Ibrahim Ismail Ishak Yakub ve toru nlarinin Yahudi yahut Hiristiyan olduklarini mi söylüyorsunuz Deki Siz mi daha i yi bilirsiniz yoksa Allah mi.[324] Kurana göre Yahudiler gibi Hiristiyanlar da verdikleri sözde durmadiklari için kiya mete kadar aralarina düsmanlik ve kin salinmistir. Hz. Muhammed (sas) onlara da gön derilmis bir elçidir. O Ehl-i Kitapin gizledikleri ve sakladiklari seylerin çogunu onlara açiklamistir. Ancak Yahudi ve Hiristiyanlar kendilerinin Allahin ogulla ri ve sevgilileri olduklarini söyleyerek Hz. Muhammede karsi çikmislardir. Onlar Üz eyri Isayi Tanrinin oglu kilan kimselerdir ve insanlari tanrilastirdiklari içi n küfre girmislerdir.[325] Halbuki Allah tektir birdir ortagi yoktur mutlak hüküm sahibidir hiçbir seye muhtaç degildir dogurmamis dogurulmamistir. Kur an bu konuyu çözüme kavusturmus ve onlarin bu gibi iddialari bir Ayet-i Kerimede söyle cev plandirilmadir Öyleyse Allah Meryem oglu Mesihi annesini ve yeryüzünde olanlarin hepsini yoketmek istese Allaha karsi kimin elinde bir sey var.[326] Kuran-i Kerim Hz. Isanin da (as) Yüce Allahin kulu ve elçisi oldugunu onun da tevhidi teblig ettigini açiklar. Hz. Isanin tanrilastirmasina karsi çikar onun bir peygam ber oldugunu ve kendisine Incil verildigini belirtir. Incil bir hidayet ve nur k aynagidir ögüt vericidir yol göstericidir. Onda Hiristiyanlarin Allaha ahiret gününe i anmalari ve iyi isler yapmalari emredilmistir. Fakat Ehl-i Kitap kitaplarindakil ere uymamis dinlerinde asiri gitmis ahitlerini bozmus uygulamalari gereken hükümle re sirt çevirmistir. Yahudi hahamlari gibi Hiristiyan rabbanileri de üzerlerine düsenleri yapmamis çevresindekileri günah söz söylemekten düsmanliktan ve haram yemekten alikoymam islardir. Halbuki Hz. Isa ve Incil Tevrati dogrulayici daha sonra gelecek ad i Ahmed olan peygamberi müjdeleyici olarak gönderilmistir. Kuranda Incil sahipleri nden Allahin onda indirdigi ile hükmetmeleri istenmis böyle yapmayanlarin sapitmis oldugu bildirilmistir.[327] Bununla beraber onlardan Allaha ve ahiret gününe inanan ve iyi isler yapanlar için korku yoktur[328]. Halbuki onlar Meryem oglu Mesihi tanri edinmislerdi. Oysa o «Ey Israilogullari benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allaha kulluk edin» diyen bir elçiden baska bir sey degildir.[329] Meryem oglu Isayi tanri edinen Hiristiyanlar Allah üçün üçüncüsüdür[330] diyerek dogru y sapmislar tevhit çizgisinden uzaklasmislardir. Tevhidden uzaklasan Hiristiyanlar i Yüce Allah dinlerinin özüne tevhit ve Islam yoluna çagirmaktadir.[331] Allah Hz. Muhammedin sahsinda bütün din mensuplarina aralarindaki ihtilaflar konusunda söyle buy urmaktadir Sana da kendinden önceki kitaplari dogrulayici ve onlari kollayip kor uyucu olarak bu Kitabi gerçekle Indirdik. Onlarin aralarinda Allahin indirdigi il e hükmet ve sana gelen gerçekten ayrilip onlarin keyiflerine uyma Sizden herbiriniz için bir seriat bir yol belirledik. Allah isteseydi hepinizi bir tek ümmet yapard i fakat size verdiklerinde sizi sinamak istedi. Öyleyse hayir islerine kosun hep inizin dönüsü Allahadir. O size ayriliga düstügünüz seylerin hakikatini haber verecektir.[ ] Kuran-i Kerime göre müminler Yahudi ve Hiristiyanlari veli edinmemelidirler. Çünkü onlar rbirlerinin velileridir.[333] Müminlere en yaman düsman Yahudiler ve müsriklerdir. U\ z Hiristiyanlariz diyenler sevgice müminlere daha yakindir. Çünkü onlarin içinde kibirle nmeyen kesisler ve rahipler vardir.[334] c- Hiristiyanligin Tarihçesi Hz. Isanin dogdugu yillarda Filistin Roma Imparatorlugunun hakimiyeti altinda i di. Yahudiler çesitli mezheplere bölünmüs dini konular çikar meselesi olmustu. Kudüsteki sal Mabet ticaret yeri haline getirilmis sekilcilik samimiyeti bogmustu. Tektanri inanisina sahip Yahudiler putperest Romalilardan kurtulma yollarini ariyorlard i. Bunun için bir kurtarici Mesih bekliyorlardi. Hz. Isa bu sirada ortaya çikti. O insanlari dogru yola çagirdi. Fakat Havariler disinda ona çok az kimse inandi. Sikay et üzerine Çarmih hadisesi oldu. Hz. Isadan sonra inananlarda bir artis basladi. H z. Isanin telkinlerine karsi bir ilgi uyaninca Romanin baski ve zulmü de artti. Hz. Isadan bir müddet sonra ona inananlar bir araya geldi. Onlar kendilerini Hi ristiyan olarak adlandiriyordu. Hiristiyanlik ona inananlar vasitasiyle degisi k bölgelere ulastiriliyordu. Ancak Pavlusun Hiristiyan olusu cemaata yeni bir ham le kazandirmakla beraber fikri ayriliklarin dogmasina ve onlarin ikiye ayrilmasin a sebep oldu. M.S. 49 yillarinda Havariler ve Hz. Isanin yakinlari toplanip mes eleleri müzakere etti. Bu toplanti Havariler Konsi-li diye bilinir. Ihtilafin çikis n oktasi yeni Hiristiyan olanlarin Yahudi adetlerine uyup uymayacaklarindan baslaya n bir kisim konulardi. Bu ilk Konsilde Pavlusun temsilcisi oldugu görüse taviz ve rildi. Böylece Pavlus hem sonraki Hiristiyanlikta yerini almis hem de Hz. Isanin tanrilastirmasina kadar varan onun tabiatiyle ilgili konulari baslatmis oluyor du. Pavlusa karsi çikanlarin basinda havarilerin reisi Petrus ve Ebionitlerin reisi Yakobus bulunuyordu. Bu ilk Yahudi-Hiristiyanlar diger Hiristiyanlardan farkli özelliklere sahiptile r. Bunlar Hiristiyanligi Yahudiler arasinda yaymayi gaye edinmislerdi bu dinin Yahudilerin disinda yayilmasini istemiyorlardi. Bu sebeple Yahudi dini geleneginde n bazi seyleri yeni dinle birlikte yürütüyorlardi. Yahudi geleneginden koruduklari ve devam ettirdikleri seylerin basinda da tevhid geliyordu. Roma Imparatoru Neron 64deki Roma yanginindan manen Hiristiyanlari sorumlu tu tuyordu. Bundan dolayi Hiristiyanlara karsi siddetli bir baski ve zulüm devresi ba sladi. Pavlus ve Petrus Romada öldürüldü[335]. Roma tanrilarina saygi göstermeyen Hirist iyanlar hapsedildi iskenceye tabi tutuldu ve öldürüldü. Bununla beraber Hiristiyanlik yayi lmaya devam etti ve II. Yüzyilin sonlarina dogru Ön Asyadan Güney Gallere kadar ola n alanda varligini hissettirdi. Bu gelismeden tabii olarak Roma Imparatorlugu da etkilendi. 313de Imparator Konstantinin Hiristiyanlara karsi müsamahasi basladi. Böylece Hiristiyanlar serbest olarak inançlarini yaymaya ve yasamaya basladi. Yukarida temas edilen Hiristiyanlar arasindaki ilk ihtilaflara giderek yenileri ekl endi. Konstantin bu ihtilaflari gidermek için 325de Iznikde (Nicaea) bir konsil topladi. Hiristiyan inançlari bu konsilde tartisildi. Imparator Konstantinin de stegiyle Hz. Isanin tanriligini reddedip onun yaratik oldugunu savunan Aryüsçülere ka rsi Isanin tanriligini savunan Pavlus gelenegine tabi olanlar hakimiyet sagladi. Önc e EbionItlerin yasattiklari tevhid Hz. Isanin sadece peygamber olmasi sünnet b ir çesit abdest-gusül gibi inanç ve gelenekler IV. Yüzyildan sonra artik görünmez oldu. Imparator Büyük Teodosyüs (Theodosius) 380de Hiristiyanligi tek resmi inanç haline getir di. Roma Piskoposu digerleri karsisinda güç kazandi ve Papa (Baba) unvanini aldi. 4 76da Romanin siyasi yönden çöküsü sonucu Papa sadece Kilisenin degil bütün Bati dünyasin i oldu. Romaya karsi Dogu Kiliselerini Bizans Patrikligi temsil etmeye basladi. Ayrica Iskenderiye ve Antakyada da patriklikler vardi. Doguda Ermeni Süryani Habes ve Kibti Kiliseleri milli ve müstakil bir durumda idi. Batida Irlanda Kilisesi hür bir kilise idi. IV. Yüzyilda Romaya bagli olarak Vizig otlar V. Yüzyilda ise Bulgarlar Franklar Hiristiyan oldu. Daha sonra Anglo-Sak sonlar bir Roma misyoner heyeti vasitasiyle Hiristiyanliga girdi. VIII. Yüzyi la geride kalan Avrupa ülkelerinin Hiristiyanlasmasi basladi. Alman ve Iskandinav ül keleri Hiristiyanlasti. Saksonlar VIII. Yüzyilda zorla Hiristiyanlastirildi. Danim arkalilar IX. Yüzyilda Hiristiyanlar arasinda yer aldi. Norveç Izlanda ve Isveçin H iristiyanlasmasi 1000 yillarinda tamamlandi. Slavlarin Hiristiyanliga girmesi R oma ile Bizans arasinda rekabet konusu oldu. Polonya Bohemya Moravya ve Baltik ülkelerinde Roma Rusya ve Balkan ülkelerinde Bizans galebe çaldi. Batida Hiristiyanlik siyasi münasebetler misyoner faaliyetleri ve bazen de zorla y ayildi. Bu yayilma devresi XI. Yüzyilda Iskandinav ülkelerinin Hiristiyanlastirilma siyla tamamlandi. Bütün bunlar olurken bu gelismeler beraberinde iç mücadeleler de getirmisti. Bu dini ve siyasi mücadeleler 1054de kesin bölünmeye yolaçti. Roma Kilisesine Katolik (evrensel an laminda) Bizans Kilise-sine de Ortodoks (öze bagli anlaminda) denildi. Bununla beraber Islamin yayilmasi karsisinda Türklere karsi Haçli Seferleri baslatildi. Anca k Haçli Seferleri bile onlarin bir araya gelmesini saglamaya yetmedi. Aralarindaki düsmanlik öyle bir noktaya varmisti ki Haçli Seferleri (1096-1204) sirasinda Latinleri n Bizansta yaptiklari zulüm ve haksizlik karsisinda Ortodokslar Türk sarigini kar dinal (Latin-Katolik) külahina tercih eder hale gelmislerdi. 1453de Türkler Bizan sa son verdi ve Istanbuldaki çesitli Hiristiyan gruplarina hiç kimsenin yapamayac agi sekilde dini müsamaha gösterdi. Batida Sarlman (Charlemagne) Papa ve piskoposlara dünyevi otorite tanidi. Böylece Kil ise ve devlet arasinda Orta Çagda büyük sikintilara yol açan gerginlikler baslamis oldu . Filistindeki kutsal topraklari Müslümanlardan kurtarmak gayesiyle Haçli Seferlerini baslatan ve yetkilerini kötüye kullanan Roma Kilisesi reform hareketlerinin sebebi oldu.[336] 2- Hz. Isa a- Incillere Göre Hz. Isa Hz. Isanin hayati ile ilgili bilgiler Hiristiyanlarca kabul edilen dört Incile dagilmis durumdadir. Bu bilgiler asagida özetlenecektir. Allah Cebraili Galilenin Nasira sehrinde Davud soyundan Yusufun nisanlisi Meryeme gönderir. Melek Meryeme Allahin huzurunda inayet bulacagini bir ogla n doguracagini bu oglana Allahin Oglu denilecegini adinin Isa konulacagini Davudun tahtinin ona verilecegini bildirir. Ayrica bu dogumun Kutsal Ruh vasita siyla olacagi da haber verilir[337]. Bu siralarda Yahuda sehrinde Zekeriyanin k arisi Eli-zabet bir çocuk dogurur. Allahin emrettigi gibi çocugun adi Yahya konulur[ 338]. Kayser Avgustus tarafindan nüfus sayimi yapilmasi emredilir. Herkes yazilmak için kendi sehrine gider. Yusuf da yazilmak için nisanlisi Meryem ile Nasiradan Beyt leheme gelir. Orada iken Meryem oglunu dogurur. O civarda bulunan çobanlara Rabbi n bir melegi bir kurtaricinin dogdugu müjdesini verir. Bu kurtarici Rab MesirTdir . Onlar da bu kurtariciyi görmek üzere Beytleheme gider ve orada Meryem ile berab er çocugu bulurlar. Onun bir kurtarici olduguna inanip Tanriya hamdederek geriye dönerler. Çocuk sekizinci gün sünnet edilir adi Isa konulur.[339] Isa kirk günlük olunca Meryem ile Yusuf onu Tannya sunmak üzere Kudüse götürürler. Kudüs Israilin kurtulmasini bekleyen Simon adinda bir adama Kutsal Ruh Mesihi görmeden ölmeyecegini bildirir. Ruhun sevkiyle Simon Mabede gelir. Isayi kucagina ali r. Kurtariciyi gördügünden dolayi Tannya sükreder. Isanin anasiyle babasi çocuk Isa ile beraber Nasiraya geri dönerler.[340] Kral Hirodes zamaninda müneccimler Yahudilerin Krali Mesihin dogdugunu haber veren yildizlari görürler. Mesihi görmeye gelirler. Hirodes müneccimlerden dogan çocuk hakkinda bilgi alir onu bulmalarini ister. Müneccimler Meryem ile Isayi bulurlarsa da Hi rodese haber vermezler[341]. Müneccimlerden sonra melek Yusufa rüyasinda görünüp Kral H irodesin Isayi öldürmek istedigini bunun için onu ve anasini Misira götürmesini söyler. Yusuf da öyle yapar. Kral Hirodes müneccimler tarafindan aldatildigini anlayip iki v eya daha küçük yastaki çocuklarin öldürülmesini emreder. Hirodesin ölümünden sonra Rabbin me sufa görünüp haberi verir. Bunun (jzerine Yusuf çocukla anasini alir geri dönüp Nasiraya erlesir.[342] Isa oniki yasinda iken gelenege uyarak Fisih Bayrami dolayisiyle Kudüse götürülür. Anasi babasi geldikleri yere dönerken küçük Isa Kudüste kalir. Onlar bunu farketmez. Daha sonr a ailesi Isanin orada kaldigini farkedip ararlar. Onu Mabedde muallimler ara sinda dini tartismalar yaparken bulurlar. Isanin sordugu sorular ve verdigi cevaplar oradakileri hayretler içerisinde birakir. Ailesi onu alip Nasiraya geri döner.[343] Isa delikanlilik çagina geldiginde Vaftizci Yahya Yahudileri tevbe ettiriyor ve v aftiz ediyor. O kendisinin su ile kendinden sonrakinin Kutsal Ruhla vaftiz ed ecegini bildiriyor. Onunla beraber Yahudiler büyük bir ümitle Mesihi beklemeye basliyo rlar[344]. Bu sirada Isa vaftiz olmak için Ürdüne gidiyor. Vaftizci Yahya onu vaftiz ettiginde Kutsal Ruh güvercin seklinde gelip onun basina konuyor ve gökden Benim s evgili oglum budur. Ondan hosnudum diyen bir ses isitiliyor.[345] Yahya zindana atildiktan sonra Isa Galileye gider. Vaktin tamam oldugunu Tanr inin Kralliginin yakinda gelecegini tevbe etmelerini ve Incile iman getirmeler ini bildirir[346]. Üç gün sonra Kanada bir dügüne gider. Suyu sarap yaparak iik muci zesini gösterir. Bir gün sonra balik mucizesi bunu takip eder.[347] Inananlar çogalir . O da inananlar arasindan bir gün havari adini verdigi oniki kisi seçer. Havari ler sunlardirrSimon (Petrus) kardesi Andreas Yakup kardesi Yuhanna Filipus Bartelomeus Matta Tomas Alfeusun oglu Yakup gayretli denilen Simon Yakubu n oglu Yahuda Isaya ihanet eden Yahuda Iskariyot.[348] Günün birinde insanlar sehirden akarak Isanin etrafinda toplanirlar. Isa onlara vaa z eder ne demek istedigini çesitli misallerle açiklar.[349] Göklerin Hükümdarliginin in sanlarin sahip olacagi en degerli sey oldugunu bildirir. Tanrinin Hükümdarligina gi rebilmek için bütün varliklarini vermeye hazir olmalarini teblig eder.[350] Isa havar ilerine nasil dua edeceklerini ögretir. Bu duada Tanriya Baba denilmesini dilekl erini Göklerdeki Babadan istemelerini bildirir.[351] Isa kötü ruhlara karsi kudretini gösterir. Seytan ve cinlere hükmedip onlari kaçirir.[352 Yine Isa inmeli bir hastanin günahlarini affedip onu sifaya kavusturur[353]. Bi r kötürümü iyilestirir[354]. Isa ölü bir kiza Talitakum (Kizim sana kalk diyorum) diyere k onu diriltir[355]. Bir gün kayikta giderken gölde büyük bir firtina olur. Kayik batmaya baslayinca sakirtleri feryat eder Isa da rüzgara ve göle emreder her taraf sütliman ol ur. Böylece göldeki firtinayi dindirir[356] Isa bes bin kisilik bir toplulugu bes ekmek ve iki balikla doyurur. Bes ekmek ve iki baligi takdis ederek sakirtlerine verir onlar da halka dagitir hepsi yiyip doyar. Istf Petrusu su üzerinde yürütür. K ayikta olanlar Isaya Gerçekten sen Allahin Oglusun diyerek onun ayaklarina kap anirlar.[357] Isa havarilerin arasinda kendisinin kim oldugunu sorar. Petrus ona Sen Mesih Allahin Oglusun cevabini verir. Isa Simon Petrusu tasdik eder bunu gizli tutmalarini ister. Petrusu kendine vekil seçer.[358] Isa küçük çocuklari takdis eder[359]. Kendisini dinleyenlere Tanriyi ve komsuyu sevmey i ögütler[360]. Yasanilan dünyanin sonunun gelecegini ahiret mahkemesinin kurulacagi ni bildirir. Isa havarilerine Kudüse gidilecegini orada peygamberlerin Insanog lu hakkinda bütün yazdiklarinin yerine gelecegini putperestlerin eline verilecegini onunla alay edilecegini üzerine tükürülecegini ve kirbaçlandiktan sonra öldürülecegini fa üç gün sonra dirilecegini söyler.[361] Isa Allahin Mabedindeki saticilari disari çikarir oranin kendi evi dua evi oldugunu bildirir[362]. Paskalya (FisihPesah) Bayrami geldiginde Babaya gidece gi saatin yaklastigini haber verir. Yemekten kalkip sakirtlerin ayaklarini yikar ve bir peskirle siler sakirtlerine de birbirlerine öyle yapmalarini tavsiye eder. Baskahinlerle yazicilar ise Isayi nasil öldüreceklerinin yolunu ararlar. Oniki havar iden biri olan Yahuda Iskariyot onlara Isanin yakalanmasi için yardimci olur. Is a oniki havari ile sofraya oturunca ekmegi alip sükrettikten sonra kirar ve onla ra söyle der Bu sizin için verilen benim vücudtfmdur. Bunu beni anmak için yapiniz. Yemekten sonra kadehi de alip Bu kadeh sizin için dökülen benim kanimla yeni ahiddi r diyerek ayni sekilde kadehi onlara verir. Kendisini ele verecek olanin elinin kendisiyle birlikte sofraya uzandigini haber verir.[363] Isa havarileriyle Getsemani denilen yere varir. Ölüm korkusuna kapilir. Isa onlara Kalkin gidelim iste bana ihanet edecek olan yaklasiyor der. Isa henüz konusu rken oniki havariden biri olan Yahuda ile beraber baskahinier ve kiliçli sopali kalab alik bir insan grubu gelir. Yahuda Kimi öpersem odur. Onu tutun diye onlarla da ha önceden anlastigindan Isaya yaklasir ve onu öper. Isa yakalanir sakirtlerinin hepsi onu terkederek kaçarlar. Isa hakaretler altinda meclisin önüne getirilir Eger Mesih isen bize söyle derler. Isa da Eger size söylersem inanmayacaksiniz. Eger size sorarsam cevap vermeyece k ve beni serbest birakmayacaksiniz. Fakat bundan sonra Insanoglundan her gücü yeten Allahin saginda oturacaktir cevabini verir. Hepsi Öyle ise sen Allahin Oglu m usun diye sorunca Isa Evet ben oyum der. Onlar da Artik sahitlere ne ihtiya cimiz var Zira kendi agzindan isittik derler. Sabah olunca bütün baskahinlerle kavm in (halkin) ihtiyarlari toplanip Isanin suçluluguna ölüm cezasini hakettigine karar verirler.[364] Isayi baskahin Kayafanin evine götürürler. Bu sirada Petrus onlari uzaktan takip eder . Bir cariye onu tanir ve onun Isa ile beraber oldugunu söyler. Petrus Kadin be n onu tanimam diye inkar eder. Bu inkar isi üç defa tekrarlanir. O sirada horoz öter. Isa dönüp Pet-rusa bakar. Petrus Isanin Horoz ötmeden önce üç kere beni inkar edeceksin de is oldugunu hatirlar pisman olup aglar. Isayi ele veren Yahuda Isanin mahkum oldugunu duyunca ihaneti karsiliginda almis oldugu otuz gümüs lirayi Mabede firla tir ve gidip kendini asar.[365] Isa daha sonratRomali vali Pilatus (Pilate) tarafindan sorguya çekilip yargilanma k üzere hükümet konagina götürülür. Pilatus disari çikip bu adama karsi ne sikayetiniz var d orunca onlar Eger bu adam kötülük etmemis olsaydi onu sana getirmezdik cevabini verirler. Pilatus Onu siz alip seriatiniza göre yargilayiniz deyince Yahudiler Kimseyi öldürmek hakkimiz yoktur derler. Bunun üzerine Pilatus içeri girer Isayi çagirt ip ona Yahudilerin Krali sen misin diye sorar. Isa Sen bunu kendinden mi söylüy orsun yoksa baskalari mi benim hakkimda söylediler deyince Pilatus Ben Yahudi miyim Seni kendi milletin ve baskahinleri bana teslim ettiler. Sen ne yaptin s eklinde bu soruyu cevaplandirir. Isa ülkesinin bu dünyada olmadigini söyler. Bunun üzer ine Pilatusun Öyleyse sen kral misin sorusuna Isa Evet kralim cevabini ver ir.[366] Isanin haça gerilmesi istenir. Pilatus onun dogru bir adam oldugunu bunun için on un kanina girmek istemedigini söyler. Fakat bütün halk Isanin haça gerilmesinde israr eder. Pilatus Barabbasi usule göre saliverir (valinin bayramlarda suçlulardan biri ni affetme adeti vardi. O da Yahudilere Isayi mi yoksa Barabbasi mi saliver eyim diye sormustu). Isayi kirbaçlattiktan sonra haça gerilmesi için onlara teslim eder. Valinin askerleri onun elbiselerini çikarir üzerine erguvani bir kaput örter d ikenlerden örülü bir taci basina koyar ve sag eline de bir kamis verirler. Sonra diz çöküp Selam sana ey Yahudilerin. Krali diye onunla alay eder üzerine tükürür ve kamisla basina vururlar. Daha sonra da elbiselerini giydirir haça germek üzere götürürler.[367] Isayi götürdükleri yer Golgota (Kafa Kemigi) diye anilir. Saat 6dan 9a kadar bütün dünyay a karanlik çöker. Kireneli Simon haçi tasimaya zorlanir. Saat 9a dogru Isa Allahim Allahim beni niçin biraktin diye çagirir. Orada bulunanlardan bazisi Ilyayi ça giriyor der. Birisi sirkeye batirilmis bir süngeri kamisa takar ve Bakalim Ilya onu kurtarmak için gelecek mi diyerek Içmesi için ona verir. Fakat Isa yüksek sesle yeniden seslenip ruhunu teslim eder. .Mabedin perdesi yukaridan asagiya kadar ik iye ayrilir. Karsismda ojan yüzbasi onun ruhunu nasil teslim ettigini görünce Bu ad am hakikaten Allahin oglu idi der. Aralarinda Mecdelli Meryem küçük Yakup ile Yusuf un annesi Meryem ve Salome bulunan birçok kadin uzakta» bu durumu seyreder.[368] Isanin bacaklarinin kirilmasi istenir. Fakat öldügü için bundan vazgeçilir. Askerlerden b iri onun bögrünü mizrakla deler. Oradan hemen kan ve su çikar.[369] Isanin cesedini ka bre koymak üzere pi-latustan izin alirlar. Yahudilerin adeti üzerine onu kokulu otla rla beraber kefene sarip mezara koyarlar.[370] Cumartesiden sonra Mecdelli Meryem ile diger Meryem Isanin mezarini görmeye geli rler. Isanin kabrinin bos oldugunu farkederler. Melek onlara Isanin ölüler arasin dan kiyam ettigini Galifeye gittigini ve orada onu görebileceklerini söyler. Onlar da sevinçte sakirtlere haber vermek için kosarlar. Birden bire Isa ile karsilasirla r. Isa onlara kardeslerine Galileye gitmelerini söylemelerini ve onu orada görebileceklerini bildirir.[371] Isa sakirtlerinin yanina gelir. Onlara Size selamet. Babam beni gönderdigi gibi ben sizi gönderiyorum deyip üzerlerine üfler ve Kutsal Ruhu alin. Kimin günahlarini b agislarsaniz ona bagislanmis olur ve kimin alikorsaniz ona alikonmus olur der .[372] Böylece Isa havarilerine günahlari affetme yetkisi vermis olur. Isa Petrusu Kilisenin basi ve kendi vekili seçer. Ona kendini sevip sevmedigin i sorar. Petrusun olumlu cevabi üzerine Isa ona Koyunlarimi güt der. Bu soru ve cevab aralarinda birkaç defa tekrarlanir.[373] Onbir havari Galileye Isanin tayin ettigi daga giderler. Orada Isayi gördükler i zaman ona secde ederler. Fakat bazilari süpheye düser. Isa onlarin hepsine söyle h itap eder Gökde ve yeryüzünde bütün hakimiyet bana verildi. Simdi siz gidip bütün milletle sakirt edin. Onlari Baba Ogul ve Kutsal Ruh adiyle vaftiz edin size emrettigi m her seyi tutmalarini onlara ögretin. Iste ben dünyanin sonuna kadar her gün sizinle beraberim.[374] Indilere göre ölümünden üç gün sonra dirilen ve kirk gün havarilerle birlikte yasayan Isa A in ülkesi hakkinda konusur onlara iman edip vaftiz olanlarin kurtulacagini iman etmeyenlerin ise cehenneme gidecegini bildirir. Isaya inananlarin cinleri kovacaklarini ellerine yilan alabileceklerini zehir içerlerse ölmeyeceklerini ve hasta iyilestirme gibi mucizelere sahip olacaklarini haber verir. Bunlari söyledikten s onra Isa göge yükselip Babanin sagina oturur. Onlara Kutsal Ruhu gönderir. Hepsi Ku tsal Ruhla dolar. Kutsal Ruhun kendilerine verdigi sözlere göre baska baska dille rde konusmaya baslarlar. Halk bu durum karsisinda sasirir. Petrus onlara bir k onusma yapar tevbe etmelerini Isa-Mesih namina vaftiz olmalarini söyler. Böylece ilk Hiristiyanlar havarilerin ögrettikleri sekilde bir cemaat halinde yasamaya baslar lar.[375] Yukarida Indilere göre Hz. Isanin hayati özetlendi. Indilerde Hz. Isa için hem Allah in Oglu hem de Insanoglu deyimleri kullanilmaktadir. Ayrica o Rab Kral Yahudilerin Krali Mesih Allahin Kuzusu Yusuf oglu Davud oglu Adem oglu seklinde de Indilerde nitelendirilmektedir. Ayrica o peygamber k udretli bir peygamber olarak da belirtilmektedir. Bu gibi deyimler ve bir kisim ifadeler Hz. Isanin sahsiyeti konusunda büyük bir karisiklik meydana getirmektedir. Diger yandan Incillerde Hz. Isanin Meryeme Kutsal Ruhla ilkah edilecegini bildirirken Meryemle Yusuf nisanli gösterilmekte ve beraber yasadiklari yer alma ktadir. Matta Incilinde ....beni kabul eden beni göndereni kabul eder. Bir peygamberi peygamber oldugu için kabul eden peygamber karsiligini alacaktir (Matta 40-41) denilmektedir. Bunun yaninda Ben ve Baba biriz Babanin bende ve benim Baba da oldugum[376] gibi ifadelere de rastlanmaktadir. Hz. Isanin gerçek sahsiyeti bir sonraki konuda görülecegi gibi Kuran-i Kerimde en açik ve aslina uygun sekilde yer a lmaktadir. Hz. Isanin dogum tarihi Miladi Takvimin baslangici sayilmis ve bu tarih sifir (0 ) olarak alinmistir. Ancak daha sonra yapilan hesaplamalara göre onun bu tarihten 4 6 veya 10 sene önce dogdugu tesbit edilmistir. [377] b- Kuran-i Kerime Göre Hz. Isa Kuran-i Kerimde adi geçen dört seçkin aile vardir.[378] Hz. Isanin annesi Meryem bunlar dan Al-i Imrana mensuptur. Beni Israilden Imranin karisi (Islam kaynaklarinda Hanne Hiristiyan kaynaklarinda Anna) hamile kalir ve karnindakini Allaha adar. Bir kizi olur adini Meryem koyar. O nu ve soyunu korumasi için Allaha dua eder. Meryemin himayesi Hz. Zekeriyaya ve rilir/ Adaga uyularak Meryem Mabede konulur orada hayatini ibadetle geçirir. All ah tarafindan riziklandirilir. Hz. Zekeriya oraya her geldiginde Meryemin yi yecegini hazir bulur. Zekeriya ona bu kimden diye sordugunda Al lah tarafindan cevabini alir. Meryem iffetli temiz faziletli olarak büyür ve annesinin duasina uygun her çesit kötülükl erden uzak tertemiz bir sahsiyete ulasir. Bir gün melek ona söyle seslenir Ey Mer yem Allah seni seçip temizledi ve seni dünyalarin kadinlarina üstün kildi. Ey Meryem Rabbtn divanina dur. Secde et. Rüku edenlerle birlikte rüku1 et.[379] Yüce Allah Meryemi önemli bir durum için hazirliyordu. Bu durum Önun kudretinin bir t ecellisi olacak Hz. Ademin anasizbabasiz yaratilmasindaki hikmet tekrarlanacak[ 380] anali-babali yaratilmaya iyice alismis bunu aliskanlik haline getirmis ve bundaki ilahi kudreti görme basiretini kaybetmis olanlar için ayri bir imtihan konusu hal ine gelecekti. Böylece Yüce Allah bununla yaratmanin bütün çesitlerini bildigini[381] ve kendi koydugu yaratilis kanunlarinin üstüne çikabilecegini göstermis olacakti. O an gelir. Cebrail Meryeme insan seklinde görünür. Meryem ir-kilir ve ondan Allah a siginir. Cebrail kendisinin Allahin ona bir erkek çocuk verecegini müjdelemek üzere görevlendirildigini söyler. Meryem kendisinin iffetli bir kimse oldugunu kendisi ne hiç kimse dokun-mamisken bunun nasil vukubulacagini sormasi üzerine Cebrail bunu n Allaha kolay oldugunu söyler. Bütün yaratilislardaki mucize burada da kendini göste rir..Meryeme kimse dokunmamistir. Allah diledigini yaratabilir. O ol der di ledigi de oluverir[382]. Öyle de olur.[383] Melekler Meryeme Isayi söyle müjdeler Ey Meryem Allah sana kendinden bir sözü ad i Meryem oglu Isa olan Mesihi dünya ve ahirette serefli ve Allaha yakin kilinan lardan olarak müjdeler. Besikte ve yetiskinlikte insanlarla konusacak ve iyilerde n olacaktir... Ona kitabi hikmeti Tevrati ve Incili ögretecektir. Onu Israilog ullarina elçi yapacaktir... (Ali Imran 45-49). Meryem gebe kalinca uzak bir yere çekilir. O bir hurma agacinin altinda dogum s ancilari içinde bunaldiginda birisi ona söyle seslenir Sakin üzülme Ttebbin karninda bulunani serefli kilmistir... Meryem dogum yapinca çocugunu alip gelir. Onu kinar lar. Bu durum karsisinda Meryem besikteki çocugun cevap vermesini isaret eder. Be sikteki çocukla nasil konusabileceklerini sorduklarinda çocuk da kendisinin Allah in kulu ve elçisi oldugunu Allahin ona kitap verecegini insanlara yararli olmak üzere gönderildigini namaz kilmak zekat vermek ve annesine iyi davranmakla emredildi gini söyler.[384] Kuranda Allahin Kelimesi Ilahi nimete ermis ve salihler-den olarak nitelend irilen Hz. Isa büyür peygamberlikle görevlendirilir. Allahin emirlerini Israilogull arina teblig eder. Alacaliyi iyi etmek körlerin gözünü açmak ölüleri diriltmek suretten ku yapmak gibi mucizeler gösterir fakat Israilogullari ona inanmazlar.[385] Hz. Isanin yaninda yer alan havariler Biz Allahin (dininin) yardimcilariyiz. Allaha inandik. Sen sahit ol ki biz teslim olanlariz (Müslümanlariz) derler. Hava riler Hz. Isaya uyarlar. Incile inanirlar. Onlar peygamberleri taniyan Alla hin birligini bilen kimselerdir. Havariler Hz. Isadan bir mucize olarak Rabbi nin gökten bir sofra indirip indi-remeyecegini sorarlar. Bunu kalblerinde kanaat h asil olmasi için isterler. Hz. Isa ...bizi riziklandir. Sen rizik verenlerin en h ayirlisisin diye dua eder. Sofra iner yerler. Böylece onun hak peygamber oldugun a inanirlar.[386] Beni Israil Hz. Isa ve havarilerin Allah yolundaki çalismalarini önlemek için Isayi öldürme karar verirler. Allah da onlarin planlarini bosa çikarir[387]. Isa sanarak ona ben zeyen baska birini yakalayip çarmiha gererler. Meryem oglu Isa Mesihi öldürdük derler . Halbuki onlar Isayi degil baska birini öldürmüslerdir. Isayi Allah kendi katina yük seltmistir.[388] Hz. Isanin refi (yükseltilmesi) olayindan sonra ona inananlar artar. Ancak Hiris tiyanlar da Israilogulian gibi ana yolu kaybederler sapitirlar. Zira onlardan bir kismi Hz. Isaya Allah bir kismi Allahin oglu bir kismi da üçden biridir diy erek küfre düserler[389]. Onlarin bu taskinliklari karsisinda Yüce Allah söyle buyurur Ey Ehl-i Kitap Dininizde taskinlik etmeyin. Allah hakkinda ancak gerçegi söyleyin. Meryem oglu Isa Mesih Allahin peygamberi Meryeme ulastirdigi kelimesi ve Onda n bir ruhtur. Allaha ve elçilerine inanin üçtür demeyin. Çünkü Allah yalniz bir tek tanri ir.[390] Kuran Allahtan baskalarini tanrilastiran Hiristiyanlari uyarmak üzere Yüce Allahi n Hz. Isaya su soruyu soracagini ve alacagi cevabi temsili olarak söyle anlatir Ey Meryem oglu Isa Sen mi insanlara beni ve annemi Allahdan baska iki ilah olara k benimseyin dedin Hasa Sen yücesin benim için gerçek olmayan bir seyi söylemek be nim haddime degildir Eger demis olsaydim sen bunu bilirsin....[391] Kuran Hz. Isanin gerçek sahsiyetini onun Israilogullarina su hitabiyla açiklar Ey Israilogullari Dogrusu ben benden önce gelmis olan Tevrati dogrulayan ve bende n sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allahin size gönderilm is bir peygamberiyim.[392] 3- Teslis (Ekanim-i Selase) Bu baslik altinda Hiristiyan inançlarinin en önemlisi olan üçleme (teslis) anlatilacakti r. Ancak daha önce Hiristiyan inançlarini özet oEa-rak vermekte fayda vardir. Bunlar dan bir kismina daha önce yer yer temas edilmisti. Hiristiyanlikta inanç esaslari üzerinde asirlardir tartismalar yapilmaktadir. Bir k imsenin Hiristiyanliga girisi vaftiz ve iman ikrariyle ol-v maktadir. Iman ikra rina giren esaslar Hiristiyan Kutsal Kitabinda açik olarak yer almaz. Bu esaslar ilk Havariler Konsilinden baslayarak özellikle 4 ve 5. Yüzyillardaki konsillerde tesbit edilmistir. Daha sonraki konsillerde de diger konular yaninda inançla ilg ili olanlarn bir esasa baglanilmasina çalisilmistir. Ancak inançlar konusunda Kilise ler mezheplerarasi ortak konular bulundugu gibi farkli olanlar da vardir. Biz burada hemen hemen bütün Hiristiyanlarca kabul edilen Havariler Inanç Sistemi (Havari ler Kredosu) denilen ortak inançlari verecegiz. IV. Yüzyila ait üç bölümlü ve oniki maddeli Havariler Inanç Sistemi su sekildedir I. 1- Ben Tanriya kudretli Babaya II. 2- ve Onun biricik oglu Rab Isaya 3- Bakire Meryem ve Kutsal Ruhtan dogmus olduguna 4- Pilatus zamaninda çarmiha gerildigine öldügüne ve gölmüldügüne 5- Üçüncü gün ölüler arasindan dirildigine 6- Göklere yükseldigine 7- Babanin saginda oturduguna 8- Oradan ölüleri ve dirileri yargilamak üzere inecegine III. 9- Ve Kutsal Ruha 10- Kutsal Kiliseye 11- Günahlarin bagislanacagina 12- Ölülerin dirilecegine sonsuz hayata inanirim. Yukarida siralanan oniki madde üç bölüme ayrilabilmektedir. Bunlardan ilki Tanri ikinc isi Isa ve üçüncüsü de Kutsal Ruhla dolayisiyle Kilise ile ilgilidir. Bundan dolayi Hiri stiyan inançlari teslisin üç maddesi etrafinda kümelenmektedir. Hiristiyan Kutsal Kitabinda teslis kelimesi ve teslise imani açiklayan sarih (açik) b ir ifadeye rastlanmamaktadir. Bununla beraber Hz. Isanin havarilere Baba Ogul ve Kutsal Ruh ismiyle vaftiz eyleyin[393] seklinde emir verdigi bilinmektedir. Ancak ilk konsilferde bu konu tartisilmis Iznik Konsilinde (325 tarihinde) Ba ba ve Ogulun Istanbul Konsilinde de (381 tarihinde) Kutsal Ruhun tanriligi ^ karara baglanmistir. Böylece bugüne kadar kabul edilegelen teslis inanci ortaya çikmi stir. Yahudi geleneginde tektanricilik hakim olmasina ragmen böyle bir çevreden çikmis olan Hi ristiyanlikta teslisin yer almasi Isanin tanrilastirmasinin teolojik bir sonucu olarak görülmektedir. Kutsal Ruhun da ayri bir ilahi varlik olarak görülmesi üç ayri tanr rtaya çikarmistir. Bu duruma çare bulmak için Baba Ogul ve Kutsal Ruhun bir uluhiyeti n üç ayri tezahürü oldugunu ihtiva eden teslis formülü bulunmustur. Yunanca üçleme terimi (t ilk defa Antakyali Teofilos tarafindan muhtemelen 180 yillarinda kullanilmisti r. Üçleme doktrini Hiristiyanlara göre tek basina insan akliyle degil ancak ilhamla anlasilabilen bir sirdir. Bundan dolayi teslis izah edilmesi zor fakat inani lmasi gerekli bir sir olarak formüllestirilmistir. Ancak belirtilmelidir ki tesli s Hiristiyanlarin ilk defa bulduklari bir doktrin de degildir. Diger bazi dinle rde ve felsefi-teolojik cereyanlarda Hiristiyanliktan önce teslise rastlanmaktadir . Sümerlerde Anu-Enlil-Ea Misirda Osiris-Isis-Horus Hinduizmde Brahma-Visnu-Siv a Tibette Om-Ha-Hum seklinde Eski Yunanda Zeus etrafinda kurulan teslis (Zeu s-Hera-Apollo) dikkati çekmektedir. Hiristiyanlik yayildikça yayildigi alanda hakim din inanç ve kültürlerin etkilerinden ku rtulamamis onlarin bazi özellik ve niteliklerini benimsemistir. Böylece asli bünyesinde bulunmayan teslis inanci Hiristiyanliga sonradan giren çok çesitli unsurlardan sad ece birisidir.[394] Teslisin Unsurlari Teslis Baba Ogul Kutsal Ruh gibi üç unsurdan olusur [395] a- Baba (Allah) Hiristiyanlikta teslisin ilk ve asil unsuru Babadir. Hiristiyanlikta Allah Ba ba olarak nitelendirilir. Allah en mükemmel ve sonsuz saf bir ruhtur. O her seyi n yaraticisi ve sahibidir. Sonsuzdur her yerde vardir ve her seyi bilir. Fakat Allahda bütün bu özellikler ayri degil bir bütün olarak birlesiktir. Allah her seyi görür. Kimse onu göremez (Hiristiyan Kilisesine göre varligi görülmeyen Allah Mesih Isa vasita siyle görünmüstür). Hiristiyanlara göre Allahin özü sevgidir. Allah bu sevgiyi biricik oglu Isayi insa nlari günahtan kurtarmak için dünyaya göndermekle göstermistir. Allahin özü Baba Allah Ogu Allah ve Kutsal Ruh Allah olarak görünürse de o yine birdir. Bölünmez bir özdür cevherdir. Çünkü bu cevher ruhtur. Ruhta bölünme kabiliyeti yoktur. Bunun için de Allah birdir. Allah mukaddes üçlüktür. Kutsal Üçlükün üç sahsinin herbiri Tanndir Baba Tanri Ogul Tanri ve Kutsal Ruh Tanri. Bunlar bir Tanrinin degisik tezahürleri sifatlari olarak izah edilmeye çalisilmakt adir. Hiristiyanlarca bu üçlük izah edilmesi zor fakat inanilmasi gereken bir sir olarak formüle edilmistir. Dört Incilde de Tanrinin birligi yüceligi sonsuz gücü yaraticiligi vardir. Indiler Tanrinin varligi konusunda ayrintili bilgi ve düsünceler ileri sürmez. Yalniz Tanri nin önsüz-sonsuz oldugundan bahseder. Indilerden mesela Yuhanna Incili Tanri konusund a yalniz var idi der baska bir açiklamada bulunmaz[396]. Bununla beraber bu dur um Tevratta da öyledir. Hiristiyan inancina göre Baba olarak nitelendirilen Tanri nurdur Isa da onun og ludur. Tanri Isanin sahsinda insan ile birlesmistir. Isanin bedeni insan ru hu tanridir. Onda tanrilik bir öz vardir. Insani Tanri ile birlestiren sevgidir. Tanri insani Ademden beri devam edip gelen asli suçtan kurtarmak için oglunu göndermisti r. O da çarmihta kendini feda ederek insanligi kurtarmistir. [397] b- Ogul (Isa Mesih) Baba Ogul Kutsal Ruh birbirinden farkli olarak telafi edilmistir. Aralarindaki mün asebet 381de Istanbulda toplanan konsilde söyle açiklanmistir Tanri Baba dogmam is dogurulmamistir. Oglu Isa ise dogmus dogurulmustur. Kutsal Ruh Tanndan çikm istir. Daha sonra 431deki Efes Konsilinde Meryem Tanrinin Anasi Tanri Dogur an (Teotokos) Isa ise gerçek bir tanri ilahi-beseri iki tabiata sahip bir insan ve Bab a ile ayni cevherden kabul edilmistir. Kadiköy Konsilinde ise (451de) Isada bir sahisda ayri iki tabiatin bulundugu Bakire Meryemin Babasi tarafindan ilahi ana si bakimindan beseri Isayi dogurdugu karar altina alinmistir. Ancak bu karara Isa da tek tabiat bulundugunu yani onda ilahi tabiatla beseri tabiatin birlestigini sa vunanlar itirazda bulunmus ve daha sonra bu görüs taraftarlari Monofizit olarak adla ndirilmistir. Bazilari özellikle Hicaz Bölgesi Hristiyanlari teslisi içinde yine Isa bulunmakla b eraber Kutsal Ruhun yerine Meryemi koyarak kurmuslardir. Hiristiyanlikta Isa ve Meryem konusunda yazilanlar Kris-toloji ve MariyolojI diye adlandirilan iki ayri bilim dalinin olusmasina yol açmistir. IncIllere göre Isa konusu islenirken onun sahsiyetiyle ilgili tartismalara yolaçaca k Incil ifade ve deyimlerine ayrica Pavlusun Isanin ölümü dirilmesi ve tanriligiyl a ilgili görüslerine de temas edilmisti. Bütün bunlara Isanin dogumu hayatindaki olaganüs tü olaylar mucizeler de katilabilir. Böylece Allahin Oglu deyimiyle baslayan ge lisme onun tanri kabul edilmesine kadar varmistir. Pavlus Hiristiyanligi merkezi Isanin insani kurtaran ölümü olan bir sir dini haline getirmistir (Eski Yunandaki gibi). Bu yeni görüste Isa ilk sakirtlerinin gördügü gibi yalniz tarihi bir insan olarak degil ölen di-rilen ve göklere yükselen Rab (Kyrios) ol arak tasvir edilmistir. Bu Kyrios terimi Hiristiyan teolojisine göre hem muallim hem ilahi Rab hem de kral anlamlarini içinde bulunduran bütün seref unvanlarini ifade e der. Kyrios lakabi Isaya yöneltilen dualarda büyük bir önem tasir. Dolayisiyle eskid en beri Hiristiyanlar ilahi Rab olarak kabul ettikleri Isa Mesihe dua veya onun adiy le Tanriya niyaz ettiler. Hiristiyanlikta Isa insan seklinde bir ilahtir. Allah Isada beden-lesmistir . Baba Allah insanlara sevgi ve merhametini göstermek için Isa Mesih suretinde ya klasmis ve aralarinda yasamistir. Böylece Allahin inayeti insanlara Isa Mesih va sitasiyle erismistir. Isaya tapinmak ona kul olmak Baba Allah ile temas kurma ktir. Çünkü o Baba ile ayni cevherdendir ve Baba gibi mükemmeldir. O gerçek Allahdir. Çünk çesitli mucizeleriyle ölmesi ve sonra dirilmesiyle Tanri oldugunu göstermistir. A llahin ogludur. O ayni zamanda gerçek insandir. Bir insanin tanrilastirmasi peygamberde görülen mucizelerin Allaha degil de o ins ana verilmesinden kaynaklandigi gibi tarihte benzeri görülen olaylardan da etkilenmi s olabilir. [398] c- Kutsal Ruh Hiristiyanlikta teslisin üçüncü unsuru Kutsal Ruhtur. 381 tarihinde Istanbulda toplana n konsilde Kutsal Ruhun Baba ve Ogul gibi tanri olduguna karar verilmistir. Kat oliklere göre Kutsal Ruh hem Baba hem de Oguldan çikar. Ortodokslar ise Kutsal Ruh un Ogul yoluyla Babadan çiktigina inanirlar. Kutsal Ruh Baba ile ayni cevherden fakat ayri bir mahiyet olarak kabul edilmektedir. Babanin bütün kudret ve iradesini kendinde tasimaktadir. Baba Ogul ve Kutsal Ruh tek bir cevherde toplanmis üç ayri sahistir hepsi de ebedidir. Kutsal Ruh Isanin vaftizinde onun tanriligini açiga vurmak için bir güvercin seklin de üzerine konmustur. Kutsal Ruh Allah gibi her yerdedir. Fakat o öldürücü günahlardan uza olan inanmislarin içinde oturmaktadir. Kutsal Ruh iyi düsünceler verir tevbe dua v e niyaz ögretir. Sembolü beyaz güvercindir. Kutsal Ruh vaftiz ile insana gelir. Baba dan çikan Ogulda bütün dolulugu ile duran ve Oguldan Insanlara verilen Ruh Allahti r. Fail ve müessir Allah budur. Baba bütün islerini bu Mukaddes Ruh ile yapar ve daim a onunla kudretini gösterir. Kutsal Ruh azizlere ve iyilere peygamberlerin ve hav arilerin seslerini ilham eder. Kiliseyi Allahin nimeti ve armaganlariyle doldu rur. Kiliseyi hatalardan o korur. Sonuç olarak Hiristiyanlikta Baba Allah yaratici Isa Mesih kurtarici ve Kutsal R uh da takdis edicidir. [399] 4- Inciller Incil kelime olarak müjde iyi haber anlamina gelir. Inciller Hiristiyan Kutsa l Kitabinin (Kitab-i Mukaddes Bible. Yunanca Biblia Kitap) bir bölümü olan Yeni Ahit te bulunur. Diger bölüm Eski Ahit adini alir. Hiristiyanlar bir baska dinin (Yahud iligin) kutsal kitabina kendi kitaplari içinde bölüm olarak yer veren tek örnektir. Anca k Hiristiyanlarin elindeki Eski Ahit Tanahin Yunancaya Yetmisler Çevirisi olmak la beraber içindeki kitap sayisi ayni degildir. Eski Ahit 39 kitaptan ibarettir. Yeni Ahit ise 27 kitap ihtiva eder. Dolayisiyle Hiristiyan Kutsal Kitabi toplam 66 kitaptir. Yeni Ahitte 4 Incil 21 mektup Resullerin Isleri ve Vahiy vardir. Bunlar III. Yüzyildan sonra Yunanca yazilan 27 kitaptir. Yeni Ahide giren bu kitaplarin havar ilerden geldigi ve sahih oldugu kabul edilmektedir. Bununla beraber Incillerin Hz. Isanin eseri olmadigini sonradan ve ihtiyaca göre yazildigini Isanin düsüncelerin den uzaklasildigini ileri sürenler de bulunmaktadir. Ayrica Incillerde Isanin söylediklerinin tamami yeralmadigi gibi Isaya ait olmayan bazi fikirlerin de yer aldigini kabul eden Hiristiyanlar ve hatta Hiristiyan din adamlari vardir. Günümüzde Inc illerin Kuran gibi degil Hadisler gibi düsünülmesinin gerektigini dile getiren Hiristi yan din bilginleri ve yazarlari bulunmaktadir. Hiristiyan Kutsal Kitabinin her iki ana bölümü için Kilisece sahih (kanonik) görülmemis meti ler bulunmaktadir. Bunlara apokrif metinler denilir. Apokrif metinler üzerinde teo loglar ve mezhepler arasinda tartismalar vardir. Eski Ahidin Yunancaya Yetmisl er Çevirisindeki bazi yazilar Yahudilerin Kutsal Kitabina tahminen M.S. II. Yüzyil da Yavnede (Jamnia) toplanan konsilce dahil edilmemistir. Asagi yukari M.Ö. 300-M S. 100 yillari arasindaki Yahudi hayat ve düsüncesi yaninda ayni zamanda Hiristiyan ligin baslangiç yillari hakkinda da bilgi veren bu yazilardan hangilerinin Hiristi yan Kutsal Kitabina (Eski Ahid kismina) alinabilecegi konusunda ilk Kilise yetk ilileri arasinda fikir ayriliklari sürüp gitmisse de bunlardan bir kismi Vulgata (Jerome tarafindan tahminen 4O4te Papa Damasusun emriyle Hiristiyan Kutsal Ki tabinin Latinceye çevirisi) alinmis ve sahih görülmüstür. (Bu yazilarin listesi daha önce Yahudi Kutsal Kitabi Tanah tanitilirken verilmisti). Protestan liderler bunlarin okunmasinda fayda bulunmakla beraber onlardan bir doktrin çikarilamayacagini iler i sürmüslerdir. Trent Konsilinde (1548 yilinda) bunlarin sihhati yeniden vurgulanmi stir. Yeni Ahidin apokrifleri bazisi ikinci yüzyila kadar geri giden yazilardir. Isa v e diger Yeni Ahit sahsiyetleriyle alakali bu yazilar Yeni Ahide dahil degildir. Bunlar kanonik olmamakla beraber halk seviyesinde ilk Hiristiyan hayat ve düsüncesi ni aksettirmeleri bakimindan önemli bulunmaktadir. Bu yazilar dört gruptur 1- Inciller Bunlardan Ibranilere Göre ve Tomas Incili gibi bir kismi ilk sifahi gelenegi ihtiva eder. Digerleri Isanin çocuklugu ve hayati ile ilgili daha fazla bilgi edinmek gayesiyle umumi arzu üzerine yazilmistir. Bunlara Tomasm Çocukluk Incili Nikodemus Incili Protoevangelium Marangoz Yusufun Tarihi misal olara k verilebilir. 2- Petrus Pavlus Yuhanna gibi ilerigelen kimselerin yaptiklarini anlatan Resu llerin Isleri. 3- Mektuplar Isa ile Abgarin haberlesmesi Pavlusun kayip mektubu Lentuluus un Mektubu gibi. 4- Vahiyler Petrusunki gibi. [400] a- Dört Incil Dört Incil Matta Markos Luka ve Yuhanna Indileridir. Bir takim ayriliklara ragm en ilk üç Incil arasinda benzerlik bulundugundan bunlara Sinoptik Inciller denilir. Sinoptik Indilerin 60-85 yillari arasinda yazildigi düsünülmektedir. Dördüncü Incil olan Yuh anna Incili ise 100 yilindan sonra yazilmis olup ilk üç Incilin yorumlarini da ihti va etmektedir. Metin arastirmalari sonucu çogunlugu olusturan bir kisim bilgin en eski Incilin Markos Incili oldugu kanaatine ulasmistir. Matta daha sonradir. Luka Incili il k iki Incile dayanmaktadir. Ancak üç Incilin de ele geçmemis Aramca bilinmeyen bir Inc ile dadandigi kabul edilmektedir. Hz. Isanin M.Ö. 6 veya 4 yilinda dogdugu vaft izinin 28 hizmetinin baslamasinin 30 ve çarmih olayinin 33 yasinda iken oldugu gözönünde bulundurulursa eldeki en eski Incilin ondan en az 30 sene sonra yazildigi anl asilmaktadir. Hz. Isanin sakirtleri arasinda okuma yazma bilenler yok denecek kadar azdir. In dilerde verilen bilgiler agizdan agiza nakledilen rivayetler halindedir. Indiler in yaziya geçirilmesi konusu bilinmeyen noktalari çok olan bir konudur. Eldeki Indi lerde Hz. Isanin onlari yazdirdigini belirten ifadelere rastlamak zordur. Gerçi b ana verdigin sözleri onlara verdim (Yuhanna 17814) gibi açiklamalar vardir. Ancak Indilerin nasil yazildigi konusunda netlik yoktur. Bazi kaynaklarda ilk Hiristi yanlarin IncIlleri bulundugu kaydedilmektedir. Bu Incüler Yahudiler ve Romalilari n takibi dolayisiyle yazarlarinca korunmak için bazi yerlerde saklanmis veya ele geçirilerek yok edilmistir. Bugünkü Indilerin bilinmeyen kaynaklarinin bunlar arasinda bulundugu ileri sürülmektedir. Sonraki Indilerin yazilmasinda sözlü gelenegin tesbit edildigi önceki bazi Indilerde n faydaianildigi yolunda iddialar varsa da bu konuda kesin bir kanaata ulasilamam aktadir. Ancak bazi Hiristiyan kaynaklarinda bu Incil metinlerinin üç veya dört defa de gistirildigi de açiklanmaktadir. Bu daha önce de temas edildigi gibi ilk Hiristiya nlarin arasinda çikan fikir ayriliklari dolayisiyle olmustur. Onlar kendi görüslerini desteklemek veya inanmayanlari ikna etmek için böyle bir yola gitmislerdir. Ayrica Indilerin yazilmasinda belirli ölçülerin olmadigi bunlarin kontrol edilmedigi her önüne gelenin Incil yazdigi ve böylece yüz civarinda Incilin ortaya çiktigi ileri sürülen görüsler endir. Eldeki dört Incil bu yüz kadar Incil arasindan birbirlerine en yakin bulunar ak seçilmis ve bunlarin sahih oldugu Kutsal Ruhun himayesi altinda yazildigi kabul edilmistir. Kilise ayrica Pavlus Petrus Yuhanna Yakub ve Yahudanin mektupl arini Resullerin Isleri (tahminen Lukanin) ve Vahiy (Yuhannanin vahyi) kitapl arini da sahih sayarak hepsini Yeni Ahide dahil etmistir. Kilisenin sahih saymayarak Yeni Ahit disinda biraktigi Indiler ve yazilar arasinda Ebionitlerin Incili ve Barnaba Incili meshurdur. Bu Indiler Allahin birlig ini Hz. Isanin Allahin kulu ve resulü oldugunu ilah olmadigini çarmiha gerilenin o olmadigini ve Hz. Isadan sonra bir peygamber gelecegini bildirmektedir. Bunla rda verilen bilgilerle Kuranda verilen bilgiler arasinda uygunluk görülmektedir. [40 1] b- Yeni Ahitin Yazilisi ve Muhtevasi Hakkinda Görüsler Kilise Inciller yaninda bir kisim mektup ve kitaplari da Yeni Ahit adi altinda toplayarak kesin bir kutsal metin bulunmamasi eksikligini gidermek istemistir. A ncak bunlar bizzat Hz. Isanin söyleyip yazdirttigi sözler degildir. Çünkü o Aramca konusma ta idi. Halbuki Yeni Ahit metinleri Yunancadir (Eldeki en eski Yeni Ahit metinl eri Yunancadir). Inciller belirli bir senetle Hz. Isaya dayanmamaktadir. Mesela Luka Incilinin basinda Teofilos adli bir dostuna hitap eder onun için yazdigini açiklar[402]. Bu y azilar tabii ki Hz. Isaya degil Lukaya aittir. Hatta metin incelemeleri sonucu e n kuvvetli Incil olarak kabul edilen Luka Incilinin bazi bölümlerinin ona ait olmadi gi da ortaya çikmistir. Simdi Yeni Ahidi olusturan kitaplarda çeliski gibi görünen ve farklilik gösteren hususl ardan birkaç misal olarak verilecektir 1- Hz. Isanin nesebi Luka Incilinde Matta Incilinden farkli anlatilir. Meryem in kocasi Yusuf Lukaya göre Helinin Mattaya göre Yakubun ogludur (Bkz. Luka ll i23 Matta I 16). 2- Markos Incilinde Incil Allaha (Allahin Incili seklinde) Pav-lusun R omalilara mektubunda Hz. Isaya nisbet edilir (Oglumun Incili seklinde) (Bkz. Markos 114 Romalilara 18-10). Ayrica ayni Markos Incilinde bir yerde Isa M esihin Incili diger bir yerde de Allahin Incili denilmektedir (Bkz. Markos 11 114). 3- Luka Incilinde bir yerde Kurtaricim Allah diger bir yerde de Kurtarici R ab Mesih denilmektedir (Bkz. Luka 147 1111). 4- Hz. Isa için sik sik hem Allahin oglu hem de Yusuf oglu Davud oglu Ade m oglu deyimleri kullanilmaktadir. 5- Bir Incilde bulunan bilgi ötekinde yoktur. Bazen bir bilgi dört Incil arasinda sadece bir tanesinde bulunup ötekilerde bulunmaz. Bazen de üç Incilde yeralan bir bi lgi dördüncüsünde yeralmaz. Mesela Hz. Isanin Vaftizci Yahya tarafindan vaftizi Matta M arkos ve Lukada mevcut iken Yuhannada yoktur (Bkz. Matta Ili 3-17 Markos I 9-12 Luka III 21-22 41). 6- Ilk üç Incile göre Hz. Isanin esas memleketi Galile Yuhan-naya göre Yahudiyedir (Bkz. Matta XIII 54-58 Markos Vl4 Luka IV29 Yuhanna IV3 43-45). Matta ve Lukaya göre Isa Bethlehemde dogmustur (Bkz. Matta ll/1Luka IV/415). Markos ve Yuhannada bu konuda bir açiklik bulunmamaktadir ve Isanin Galileden geldigi bel irtilmektedir (Bkz. Markos 1/9 Yuhanna VH/42). 7- Mattaya göre oruçlu olup Hz Isaya soru soranlar Yuhan-nanin talebeleri Markos a göre Yazicilar ve Ferisilerdir (Bkz. Matta IX 14 Markos II 18). 8- Hz. Isa ErIha memleketinden çiktiginda kendisine Mattaya göre iki Markosa göre bir kör gözlerinin açilmasi için basvurmustur (Bkz. Matta XX30 Markos X46). 9- Matta ve Markosta Hz. Isanin görevi Vaftizci Yahya hapse atildiktan sonra Yu hannada ise hapisten önce basladigi kaydedilmektedir (Bkz. Matta IV12-17 Markos 114-15 Yuhanna Ili 22-26 IV1-3). 10- Havarilerden Isayi ele verecek kimsenin tarifi Indilerde farkli olarak zikr edilmektedir. Bu Yuhanna Incilinde Isanin lokmayi batirip kendisine verdigi ki msedir diger Incillerde ise eli Isanin eliyle beraber sofraya uzanan kimsedir (Bkz. Yuhanna XIII 26 Markos XIV 20 Matta XXVI 23 Luka XXII 21) 11- Kudüse giderken Hz. Isanin sipaya binmesi bindirilmesi seklinde birbirine t ezat teskil eden ifadeler yaninda konuyla ilgili farkli anlatimlar göze çarpmaktadi r (Bkz. Markos Xl7 Matta XXI 5 Luka XIX 30-35 Yuhanna Xll14). 12- Zebedinin zevcesi Meryemin Mesihe gelmesi konusu Matta ve Markosta fark li bir sekilde anlatilmaktadir. Luka ile Yuhanna Indilerinde ise bu konuda bir s ey yeralmamaktadir. (Bkz. Matta XX 20-22 Markos X35-40). 13- Mattada Yahyanin (Hz. Yahya) bir yerde çekirge ve yaban baligi yedigi bir b aska yerde de yiyip içmedigi söylenmektedir {Bkz. Matta lll4 XI 18-19). 14- Incillerde Tanriyi görme konusunda farkli birbiriyle çelisen açiklamalar bulunm aktadir (Bkz. Yuhanna V 37 XIV 7-9 Matta XVIII 1-14 Markos IX 1-8). En kuvvetli Incil sayilan Luka Incilinin yazari Pavlusun talebesi-dir ve ha varilerden degildir. Luka Incilini Pavlusun telkinleri dogrultusund a yazmistir. O Incilini diger Indileri inceleyerek yazdigini en basta söylemekte dir. Ancak diger Indilerle Luka Incili arasindaki farklar gözönünde bulundurulursa ya onunki veya digerlerininki dogru degildir. Digerlerine bakildiginda onlarin bi rbirleriyle ve kendi içinde çeliskiler tutarsizliklar farkli açiklamalarla dolu oldu gu bazen birinde bulunan bir anlatimin ötekinde bulunmadigi göze çarpmaktadir. Bütün bunl arin yaninda onlarin muhteva ve ifade tarzi bakimindan insan eseri oldugu yazar in kendi görüslerini aksettirdigi ilk bakista anlasilmaktadir. Bu gibi çeliskilerin ve farkliliklarin Allaha nisbet edilen bir kitapta bulunmaya cagina ve bir peygamberin kendini tanrilastirip Tanriyi da in-sanlastirmayacagi na göre Hiristiyan Kutsal Kitabinin sonradan ve insan tarafindan yazildigi fark li sekillerde yorumlandigi ve degisiklige ugradigi anlasilmaktadir. [403] 5- Kilise ve Ayinler a- Kilise Kilise Yunanca eklesya (ecclesia) kelimesinden gelmektedir. Bu kelime meclis cemaat anlamindadir. Sonralari ibadet yeri için de kullanilmistir. Isanin yolun u benimsemis olanlarin bir yerde meydana getirdigi topluluk Kilise diye adlan dirilmistir. Ilk Hiristiyanlarin ibadet ettikleri ayri bir yer yoktu. Onlar uygun yerlerde t oplaniyorlardi. Daha sonra bu toplanmalar Kilise özel mülküne kavusunca Kiliselerde oldu. Nihayet IV. Yüzyilda mabetli devre baslamis ve Hiristiyanlar Kilise adini verdikleri yapilarda ibadetlerini yapma imkani bulmuslardi. Hz. Isaya göre 12 Havari baslayan yeni devrenin ilk nüvesiydi. Onlarin lideri Petr ustu. Petrus Isanin çarmihta ölmesi ve tekrar dirilisinden sonraki Pentakost günü Kut sal Ruhun Kudüste ilk Hiristiyan toplulugu üzerine dökülmesi sonucu meydana gelen Kili senin basi oldu. O gün onlar çesitli dilleri konusur olmuslardi. Cemaata 3.000 ki si katildi. Ilk Kilise Kutsal Ruh vasitasiyle ilahi güçle dolmustu. Böylece Kilisenin Isanin bedeni hatirasiyle degil manevi varligiyle bütünlesmis oldugu kabuf edilmisti. O günden sonra Isanin Kilisede hazir bulunduguna inanildi. Pavlus önce kati bir Hiristiyan düsmani iken 32 yilinda Sam yolunda Isayi ma nen gördügünü iddia ederek Hiristiyan oldu. Daha sonra Hiristiyanligin Yahudi olmayanlar arasinda yayilmasinda büyük rol oynadi. Basta Petrus ve Pavlus ilk Hiristiyanlar çe sitli yerlere giderek oralarda cemaatlar olusturdu. Bu cemaatlar dini ayin ve törenler i ibadet islerini yürütmek üzere birer idareci seçti bu idareciler ruhban sinifinin b aslangici oldu. Petrus ve Pavlus Romada öldürüldü. Onlarin mezarinin Romada bulunmasi Roma Kilisesi nin bütün Hiristiyanligi temsil ettigi iddiasina yolaçti. Bu sirada mahalli Kiliseler de kurulmustu. Görüs ayriliklari ortaya çikti. Konstantin IV. Yüzyilda Hiristiyanliga ser bestlik taniyip görüs ayriliklarini gidermek istedi. Böylece konsiller devresi baslami s oldu. 325de Iznikte toplanan konsilde Isanin mahluk oldugunu savunan Aryüsçülere karsi I sanin tanriligini Babanin Oglu olarak onunla ayni cevherden geldigini ileri süre nlerin görüsü kabul edildi. 381de Istanbulda toplanan ikinci Konsilde Kutsal Ruhun da Baba ve Ogulla ayn i cevherden oldugu bundan dolayi onun da ilah sayilmasi gerektigi kararlastiril di. 431de Efes Konsilinde Bakire Meryemin Tanrinin Anasi oldugu Mesihin gerçek bi r tanri ve iki tabiata sahip bir insan oldugu kararina varildi. Ancak bu konsild e Isanin insanlik ve tanrilik unsurlarinin birlesme konusu halledilemedi. Bunun için 451de Kadiköy Kon-sili toplandi. Bu konsilde Isanin iki tabiata (insani ve ilahi) s ahip olma konusunda önceki konsilde halledilemeyen hususlara yeni açiklamalar getiri lerek karar altina alindi. Ancak Isada insani ve ilahi iki tabiatin birlestigini savu nanlar (Monofizitler) bu konsilde alinan kararlari kabul etmediler ve ayrildila r. Böylece Hiristiyan dünyasinda ilk ciddi bölünme ortaya çikmis oldu. Her Kilise kendinin hakli oldugunu geleneginin havarilere dayandigini ileri sürüyor ve kendi dini konular ini halletmek için özel konsiller (sinodlar) olusturuyordu. Kadiköy (Kalkedon) Konsilini digerleri takip etti. 869da Istanbulda yapilan 8. Konsilde Kutsal Ruhun kimden çiktigi ve Roma Kilisesinin otoritesi gibi konular tartisildi. Bu tartismalar Dogu ve Bati Kiliselerinin ayrilmasina yolaçti. Zaten asirlarca dogu ile bati arasinda üstünlük ayin ve ibadet usulü ile doktrinde gerginlik var di. Nihayet 1054te Roma Papasinin Istanbul Patrigini afaroz etmesiyle kesin bölünm e ortaya çikti. Dogu Kilisesi Ortodoks Bati Kilisesi de Katolik adini aldi. XVI. Yüzyilda Bati Kilisesi kendi içinde bir defa daha bölündü. Çünkü reform hareketleri basl sti. Bunun sonucu Protestanlik ortaya çikti. Böylece çesitli Kiliseler dogdu. Her Kili se bir mezhep görünüsü kazandi. [404] b- Ibadet ve Ayinler ba- Ibadet Hiristiyanlikta ibadet kiliselerde cemaatla ve papaz nezaretinde yapilir. Bunun la beraber ferdi dua ve oruç da vardir. Kilisenin sembolü haçtir. Hiristiyanlar çesit li vesilelerle haç çikarirlar. Ibadete çagri çanla olur. Ibadetler günlük haftalik ve yil liktir. 1- Günlük Ibadet Ibadet öncedeo günde yedi defa yapilmakta iken sonralari sab ah aksam olmak üzere ikiye indirilmistir. Kilise toplu ibadetleri ferdi ibadetten üstün gördügü için mecburi olmasa da sabah ve aksam ibadeti papaz nezaretinde kilisede yapil r. Ibadet saatleri iklime ve hayat sartlarina göre ayarlanir. Bu ibadetlerde Hiri stiyan Kutsal Kitabindan parçalar okunur. Ayrica ilahiler söylenir. 2- Haftalik ibadet Pazar günü sabah ve aksam olmak üzere iki vakitte yapilir. Pazar günü yapilan ibadetin Hiristiyanlar için büyük Önemi vardir. Her Hiristiyan Kiliseye temiz olarak gelmeye itina gösterir. Bu ibadete katilmak Katoliklerde mecburi digerle rinde farklidir. Öyle mezhep vardir ki senede birkaç defa Pazar ibadetine katilmayi yeterli görür. Bunu Kiliseye bagliligin bir isareti olarak kabuf eder. Çünkü he r Hiristiyan bir Kiiiseye kayitlidir. Hiristiyanlikta Pazar Gününe verilen önem bu günün Hz. Isanin dirilis günü olarak kabul edi mesinden kaynaklanir. Pazar Günü Ekmek-Sarap Ayini (Evharistiya) ile Isanin manevi vücudu na istirak edilmis olunacagina inanilir. Bu ibadet mutlaka kilisede ve papaz nez aretinde olur. Pazar ibadetinde Hiristiyan Kutsal Kitabindan parçalar okunur ilahiler söylenir dua e dilir vaazlar verilir. 3- Yillik Ibadet (Noel Epifani Paskalya Haç Yortusu Meryemana Gönü) Bayram ve anma günü seklindedir. Kilise yili normal yildan farklidir. Bazi bayramlarin günü sabittir bazilari her yil yeniden tesbit edilir. Mesela Noel sabittir Paskalya ise 22 Mar t19 Nisan arasinda bir Pazar Günü yapilir ve hersene yeniden tesbit edilir. Kilise yilinda genellikle dört devre bulunur 1- Advent devri Isanin dogum gününü hazirlayan dört haftalik bir tevbe zamani 2- Noel devri Isanin dogum günü 3- Büyük Paskalya Oruç Hazirligi 4Paskalya devri. Yillik ibadetlere birkaç misal Noel Isanin dogusunun hatirasina yapilan bir bayramdir. Hiristiyanligin ilk üç yüzy ilinda böyle bir gelenek yoktur. Bu IV. Yüzyilda baslamistir. Isanin dogumunun kut lanmasi Batida 25 Aralikta Dogu ve Ermeni Kilisesinde 6 Ocaktadir. Noel 24 Aralik aksami Hiristiyanlarin kilisede ayinle ve evlerinde yaptiklari kutsal gece eglencesiyle baslar. 25 Aralik sabahi ise kilisede senlikler yapilir. Ikinci b ayram günü olan 26 Aralikta genellikle misafirler agirlanir ziyafetler verilir ha staneler ve kimsesiz çocuklar ziyaret edilir. Ilk Noel 336da Romada kutlanmistir. Aslinda Isanin dogum yili ve günü kesin ol arak bilinmemektedir. Hiristiyanlar Romalilarin Irandan aldiklari Mitra Dinin deki ölümsüz Günes Tanrisinin dogum günü bayramini Isa için kullanmaya basladilar. Bu putper st Roma bayrami 21-31 Aralik tarihleri arasinda kutlaniyordu. Aziz Nikolas ile. Noel Baba arasinda bir ilgi olmadigi gibi Miladi takvim yili baslangici olan yi lbasi ile Noel Bayraminm da bir ilgisi yoktur. Noel Baba Noel gecesi çocuklara h ediyeler dagittigina inanilan efsanevi bir kisidir gerçek bir sahsiyet degildir. Bu gün kutlanan Noel gecesiyle ilgili olarak yapilan çamli eglenceli uygulamalar dini o lmaktan çikip tamamen folklorik bir mahiyet almistir. Hiristiyanlikta Noel belli bir tarihin yildönümü olmaktan daha çok insanlara bir Isik getiren Tannnin Oglunun yeryüzünde Tanrinin ci-simlesmis bir sekli olarak görünme sidir. Noel ile ilgili ve onun devami olarak kutlanan diger bir Hiristiyan bayrami Epi fanidir (Epiphanie). Bu kelime görünme beliris anlamindadir. Soylulara çobanlara çocuk Isanin görünmesidir. Baslangiçta bu bayram Noelinkine baglanmisti r. Sonradan kutlanma günü ve sekillerinde Kiliseler arasinda ayriliklar olmustur. Ba tida Noel 25 Aralikta Epifani 6 Ocakta Dogu Kiliselerinde Gregoryen Erme ni Kilisesinde Noel ile Epifani baslangiçta oldugu gibi birlikte 6 Ocakta kut lanmaktadir. Önceleri bu bayram Isanin Betlehemde {Beyt Lahim) Ürdün nehrinde v aftiz esnasinda Kanada bir dügünde kendini göstermesi Tanriligini açiklamasi h atirasina kutlanmistir. Daha sonra Isanin vaftizinin hatirasina kutlanan bir ba yram olmustur. Bu Isanin dogumunu sünnetini ve Tanriligini da hatirlatmaktadi r. Aslinda Hiristiyanlik öncesi dönemlere eski inanç ve kültürlere ait ve onlarin karakteris tigi olan ölen ve dirilen tanri bayramlari kutlamalari Hiristiyanliga da geçmis Hi ristiyani bir sekle bürünmüstür. Paskalya Ibranice geçis anlamina gelen pesah Yunanca paskhaliadan gelir. Hiri stiyanligin ilk devirlerindeki Yahudi Pesah bayramina denk olan bir bayramdir. O zaman Hiristiyanlar Isanin Pazar Günü dirilisini her Pazar kutlarlardi. Kilise tes kilatinin yerlesmeye basladigi sirada kiliselerde özel bir Paskalya günü kabul edildi. Paskalya en büyük Hiristiyan bayramlarindan biridir. Paskalya Dogu Kilisesi Için çok önem lidir. Insani ebedi ölümden kurtaracagina inanilan Isanin yeniden dirilisi olayi Kili senin ve her insanin hayatinin merkezi sayilmaktadir. Ortodokslar ile Katolikle rin Paskalyalari arasinda tarih bakimindan fark vardir. Haç Yortusu Haç birbirine dik iki agaç ve benzeri seylerden meydana gelen sekle deni lmektedir. Hiristiyanlik öncesi devrelerde de çesitli milletlerde haç sembolü vardir. Is anin çarmih olayindan sonra haç Hiristiyanlari diger dinlerin mensuplarindan ayira n bir sembol haline gelmistir. Bu sembol Hiristiyanlara Isanin çarmihta çektigi aci lari ve ölümünü hatirlatmaktadir. Bu ani hatirlamak için Hiristiyanlar (Protestanlar hariç) aç sembolünü kiliselerinde mezarlarinda yol kavsaklarinda üzerlerinde bulundurmaktadi r. Konstantin zamaninda Isanin çarmiha gerildigi agaçlarin bulundugu (326 yilinda) savunulmus ve bu olayin hatirasina bir bayram baslatilmistir. Ortodoks haçinin ko llari genellikle birbirine esittir Latin (Katolik) haçinin alttaki kolu digerlerin den uzundur. Meryemana Günü Meryemin günahsizligini lekesizliglini ahlakliligini ve iffetini ta nitmak için Romada 1477de baslatilan bir anma günüdür. Advent devresine dahil oldugund an anilma günü yildan yila degisir. Protestanlar hariç Katolik ve Ortodoks Kiliseler Meryeme büyük saygi duyarlar ona öz el dualar bayramlar ve ilahiler tahsis ederler. Isa gibi Meryemin de günahsiz oludug unu kabul ederler. [405] bb- Ayinler (Sakramentler) Kilise mensuplarina Isa tarafindan konuldugunu açikladigi yedi sakrament bild irdi ve onlardan buna uymalarini istedi. (Sakrament kutsal sey ayin anlamina gel ir.) Zamanla sakramentler konusunda ihtilaf çikti. Kiliseler birbirinden ayrildikta n sonra kabul edilen sakramentle-rin sayisinda görüs ayriliklari oldu. Katolik ve O rtodokslar yedi sakrament kabul etti. Gregoryen Ermeniler bunlardan altisini P rotestanlar ise iki tanesini benimsedi. Unitaryenler ve Kuveykirlar (quakers) T anri ile insan arasinda hiçbir seyi kabul etmemekte ve bunlarin hepsini reddetmekte dir. Bu sakramentler sunlardir 1- Vaftiz (bapteme batem) Sakramentlerin ilki vaftizdir. Hiristiyan olmak da bir Kiliseden digerine geçmek de vaftizle olur. Vaftiz olmak Hiristiyan olmanin ilk sartidir. Vaftiz ayini Baba Ogul Kutsal Ruh adina yapilir ve Hz.Isa tarafi ndan konuldugu kabul edilir. Vaftiz Isanin manevi vücuduna istirak edisi Kutsal Ruhla yeniden dogusu ifade eder. Asli suçun vaftizle giderilebilecegine inanilir. V aftiz Yunanca suya batirmak anlamina gelir. Vaftiz kilisede yapilir. Kilisele r arasinda vaftiz uygulamasi farklidir. Suya daldirmak batirmak su sepelemek ve su dökmek gibi çesitli yollarla vaftiz yapilabilir. Vaftiz yapilacak olanin yasi Kiliselere göre degismektedir. Genellikle küçük yaslarda yapilir. Vaftizsiz ölenin asli suçt n temizlenmedigi için günahkar öldügü kabul edilir. Bunun için herkesi vaftiz etme bir ideal olarak bir sevap unsuru olarak görülür. 2- Ekmek-Sarap Ayini (Euchahsiie Evharistiya Ökarist) Bu ayin Hiristiyanlikta önemli sakramentlerden ikincisidir. Evharistiya çarmiha gerilmeden önce Hz. Isanin havari lerle yedigi Son Aksam Yemeginin hatirasidir. Incillere göre son aksam yemeginde Hz. Isa ekmegi böldü parçaladi bu benim etimdir diyerek havarilere verdi. Sonra bi r kase içindeki sarap için bu benim kanim deyip onlara içirdi. Pavlus bu olayin yorumu nu yapti. Kilise onu ayin haline getirdi. Önce senede bir defa yapilirken sonra her hafta yapilir oldu.Eski Hiristiyanlar Evharistiyayi bir çesit kurban olar ak gördüler. Bugün de kiliselerde yapilan Evharistiya ayininde verilen ekmek ve sarap kurban olarak nitelendirilir. Evharistiya Pazar Günü kilisede yapilan bir ayindir. Bu ayinde Kiliseler arasinda bölge ve kültürlerden kaynaklanan farkli bazi noktalar disinda genelikle ayni seyler yapil maktadir. 3- Kuvvetlendirme (Confirmation Konfirmasyon) Vaftiz edilen çocugun takdis edilm is bir yagla vücudunun çesitli yerlerinin yaglanmasidir. Vaftiz ayininin kuvvetlendiril mesidir. Bu sakrament Dogu Kiliselerinde vaftizden hemen sonra Bati Kiliseler inde ise daha sonra yapilmaktadir. Vaftizle konfirmasyon arasinda yakin bir ilg i bulundugundan bunlarin arka arkaya yapilmasi tercih edilmektedir. Yaglanmis çocuk kilisenin bu is için ayrilan yerine götürülür. Orada ona Konfirmasyon Ekmeg i yedirilir yiyemeyecek durumda ise dudagina dokundurulur. Böylece o kilisenin b ir üyesi olur. 4Günah Itirafi (Penitence) Kaybolan vaftiz inayetini yeniden elde etmek için yapi lan ayindir. Günah isleyen günahlarini itiraf eder. Kilise adina affetme yetkisine sa hip papaz itirafta bulunanin günahlarini bagislar. Kisi ne kadar günahkar olursa ols un pisman olup tevbe ve itirafta bulunursa günahlari affolunur kaybettigi inaye ti yeniden kazanir. Bazi durumlarda papaz kefaret olarak ceza takdir edebilir. 5- Son Yaglama (Extreme-Onction) Takdis edilen yagin hem sifa hem günahlarin b agislanmasi hem de rahat ölüm için hastalara sürülmesi ayinidir. 6- Rahip Takdisi (Ordre Ordo) Kilise hiyerarsisinin üç üst merhalesinde bulunan diy akos papaz ve piskoposlarin takdisi ayinidir. Bu görevler sadece tayinle degil takdis ayiniyle verilir. Takdis piskopos tarafindan yapilir. 7- Nikah (Mariage) Katolik Kilisesine göre nikah Isa ile Kilise arasindaki çözülmez ruhan asebetin bir sembolü ve bundan dolayi kutsal bir sakramenttir. Bir ayin olarak evlili k iki kisinin anlasmasinin Kilise tarafindan takdis edilmesi ve bu çiftin kilis ede mukaddes bir bagla baglanmasidir. Evlilik Tannnin meydana getirdigi bir kur um sayildigi için ilk çaglardan beri kutsal sayilmistir. Evlenme ayinleri genellikle k adinin bagli bulundugu kilisede yapilir. Katolik ve Ermeni Kiliseleri bosanmaya kesinlikle izin vermez. Ortodoks Kiliselerinde bosanmaya belirli sartlara bagli olarak izin verilmektedir. [406] 6- Temel Hiristiyan Mezhepleri Hiristiyanlar arasinda inanç ayin gibi konulardaki ihtilaflarin ilk asirlardan itib aren basladigindan ve Kadiköy Konsili ile ciddi bölünmelerin ortaya çiktigindan bahse dilmisti. Daha sonra XI. Yüzyilda Dogu-Bati kopmasina XVI. Yüzyildan sonra da refor m hareketini digerlerinin takip ettigine temas edilmisti. Bu bölünmelerden sonra orta ya çikan belli basli mezhepleri su sekilde siralamak mümkündür Katolik Ortodoks Prote stan ve Monofizit. [407] a- Katolik Mezhebi Hiristiyan dünyasinda en fazla mensubu bulunan bir mezheptir. Bu mezhep kendisini Hz. Isanin vekili Petrusa baglamaktadir. Ruhani reisi Papadir. Papa bugün ayni zamanda Vatikan Devletinin baskanidir. Papayi kardinaller seçer. Hiyerarside p iskoposlar ve rahipler kardinallerden sonra gelmektedir. Bu mezhebin baslica özelli kleri sunlardir 1- Dini baskan Papadir. Papa Isanin vekili Petrusun halefidir. 2- Papa yanilmaz otoritedir. Roma diger Kiliselerin ruhani merkezidir ve hepsinde n üstündür. 3- Kilise evrenseldir (katolik kelimesi evrensel anlamina gelir) onun disinda kurtulus yoktur. Kilise Kutsal Ruh tarafindan sevk ve idare edilmektedir. Inci lin yorumu Kilise eliyledir. 4- Kutsal Ruh Baba ve Oguldan çikar. 5- Isada Ilahi ve insani iki tabiat vardir. 6- Gelenek kabul edilir. 7- Isa gibi Meryem de günahsizdir asli suçtan uzaktir. Meryem Tanri yaninda sefaatta bulunabilir. O göge yükselmistir.[408] 8- Azizler de Tanri katinda sözcü olur sefaatte bulunabilir. Onlarin resimleri ve k utsal emanetlerine saygi gösterilir. Adlarina hemen her gün ayin düzenlenir. 9- Insan asli suçun içindedir. Buna karsi kötülüge temayül günah degildir günaha sevkeder h çikarma çok önemlidir. Bunun günah çikarma hücresinde papaza itiraf seklinde olmasi gere kir. Ergenlik çagina giren her Hiristiyanin yilda en az bir defa günah çikartmasi 1215 de toplanan Lateran KonsiIinde karara baglanmistir. 10- Sakramentler yedi tanedir. Ruhban zümresi evlenemez. Ruhban sinifi disinda o lanlardan evlenenler bosanamaz. Kilisede yapilmayan nikah sahih sayilmaz. Bosandik tan sonra evlenme zina kabul edilir. Vaftiz su dökülerek yapilir. Vaftiz olmadan ölen cehennemlik sayilir. Evharistiya Ayininde ekmege maya katilmaz. Evharis-tiyada {E kmek-Sarap Ayininde) konfirmasyon ilk komünyondan sonra herhangi bir vakitte yapilir . 11- Yirmi bir konsil ve kararlarini kabul ederler. 12- Cuma günü et ve yagli yiyecekler yemezler. Bogulmus hayvan etini ve kanini mubah görürler. 13Son yargi gününü cenneti cehennemi ve arafi kabul ederler. 14- Ayin dili Latincedir (1965deki II. Vatikan Konsilinde degisik dillerde yapi lmasina izin verilmistir). [409] b- Ortodoks Mezhebi Ortodoks dogru görüs/ve inanç anlamina gelir. Romanin üstünlük iddiasina karsi Bizans Patr ikligi kendisinin dogru yolda bulundugunu üstün oldugunu belirtmek üzere bu adi almis tir. 1054deki Dogu-Bati ayriligindan sonra Bizans Ortodokslugun merkezi olmust ur. Birbiriyle inanç ve ayinler bakimindan ortak yönleri bulunan birçok Ortodoks Kilise Bi zansa bagli idi. 1453ten sonra Rus Ortodoks Kilisesi Istanbul Ortodoks Patrik ligiyle mücadeleye giristi. Ancak o 1917deki Rus Ihtilalinden sonra bundan vazgeçti. Rus Ortodoks Kilisesi patriklik halini aldi. Ortodoks dünyasinda dört büyük patriklik vardir. Bunlar Istanbul Iskenderiye Antakya ve Kudüstür. Çok sayida milli kiliseler bu dört patriklige baglidir. Ancak özerk ve kismen özerk Kiliseler de vardir. Monofizit Kiliselerle beraber bu sayilanlar tek bir Dogu Kiliseleri basligi altinda gösterilmektedir. Istanbul Patrikligi Fener Patr ikligi veya Rum Ortodoks Patrikligi diye de adlandirilir. Ortodokslarin özellikleri Katoliklerden ve diger Hiristiyan mezheplerinden ayrildi klari noktalar genellikle sunlardir 1- Ruhani baskanlari Patriktir. 2- Papanin üstünlügünü Isanin vekili oldugunu yanilmazligini kabul etmezler. Kutsal Ru hun Ogul yoluyla Babadan çiktigini ileri sürerler. 3- Ilk yedi konsili ve kararlarini kabul ederler. Sonraki konsilleri ve kararlar ini kabul etmezler. 4- Ikonlara genis yer verir saygi gösterirler (Ikon Isa Meryem ve azizleri tas vir eden özel bir tarzda yapilmis olan kilise ve evlerde bulunan resimlerdir). 5- Ibadet her ülkenin diliyle yapilir. 6- Haçlarinin kollari birbirine esittir. Sagdan sola haç çikarirlar. 7Evharistiya Ayininde ekmege maya saraba su katarlar. 8- Konfirmasyon vaftizden hemen sonra yapilir. 9- Papazlar evlenebilir. Kesisler Piskoposlar ve Patrikler evlenmez. Bosanma ba zi sartlara bagli olarak vardir. 10- Arafi kisa bir bekleme yeri olarak kabul ederler. Günahkar bir kisi günah derece sine göre bir bedel ödeyerek hatasindan kurtulabilir. [410] c- Protestan Mezhebi Protestan kelimesi baskaldiran itiraz eden anlamina gelir. XVI. Yüzyilda Martin Luther (1489-1546) Roma Katolik Kilisesinin günahlari bagislamasi bunu mali bir kay nak haline getirmesi Kutsal Kitap yorumu ve hüküm çikarmayi kendi inhisarinda tutmasi ayin dilinin Latince olmasi gibi hususlara karsi çikarak ilk itirazi baslatti. Bu iti tanrilastirmasindan kaynaklanan asirlarca çözümlenememis bir çikis noktasina sahipti. B u iddiayi monoteist gelenekle bagdastirmak gerekiyordu. Ancak bu defa iki tanri o rtaya çikiyordu. Aryüs (tahminen 250-336) bu çeliskiyi gidermek için Tanrinin oglu ol an Isanin ezeli olmadigini Baba tarafindan yaratildigini onun tanriliginin son radan Baba tarafindan bahsedildigini ileri sürünce Iznik Konsilinde (325 yilinda) Isanin Baba gibi ezeli ve ona esit onunla ayni cevherden oldugu karara baglandi (Aryüse daha sonra Kutsal Ruhun tanriligini da savunan Athanasyus-tahminen 296 -373-karsi çikmisti). Böylece ikinci bir tanri olmaksizin onun da tanri oldugu karar altina alinmisti. Ancak bu defa Isanin Baba Tanriyle belirtilen rabitasi baska bir soruya yolaçti. Eger o gerçekten Tanri ise o zaman nasil gerçek bir insan olabilec ekti... Apollinaryus (tahminen 310-390) Isanin beseri bir beden ve ruha sahip i ken Logosun (Kelam) onun beseri zihnini istilasi sonucu Isanin kusursuz tanriliga sa hip oldugu böylece bütün beseriyetini kaybettigini ileri sürmüs ve Istanbul Konsilinde ( 381 yilinda) Aryus gibi Kiliseden atilmisti.. Nestoryus (382-451) bir baska açiklama getirdi Isada biri ilahi öteki beseri iki ayri sahis vardi. O da Efes Konsilin e (481 yilinda) ayni akibetle karsilasti Kristoloji alaninda Monofizit görüs Isan in bir tek tabiata sadece ilahi tabiata sahip oldugunu savunuyordu. Kalkedon Konsili nde karsi görüsün basariya ulasmasi sonucu ayrilan Monofizit Kiliseler üzerinde büyük bir b ski basladi. Süryaniler de bu kaderi paylasiyorlardi. Ancak bir Gassani emiri-nin imparatoru Sasanilere karsi Süryanilerin birlestirilmesi konusunda ikna etmesi sonucu takdis edilen iki piskopostan biri olan Yakob Bar-dayos Suriye Monofizitlerini teskilatlandirdi. Bunlara Yakubiler denildi. Misir ve Suriyenin Müslümanlarin eline geçmesiyle Yakubilerin yildizlari parladi. Ehl-i Kitap olarak onlara iyi muamele edildi. Onlar da bil im ve kültür hareketlerinde rol aldi. Günümüzde Türkiyede Süryani Kadim Kilisesine bagli olanlarin sayisi 25.000 civarindadir. Bunlar Istanbul Mardin Antakya gibi illerimizde yasarlar. Yeni patrikleri A ntakya Patrigi diye adlandirilarak Samda seçilmistir. Süryanilerin inanç ibadet teskilat özellikleri söyledir 1Üçlemeyi üç sifat olarak ifade ederler. Bu üç sifat bir cevherde toplanir ve bir vahdaniy et olusturur. 2- Allaha meleklere vahiyle gelen kitaplara peygamber ve resullere ölüm ve kiyam ete cennet ve cehenneme seytanin insanin düsmani olduguna irade hürriyetine Alla htan hiçbir ser gelmedigine inanirlar. 3- Süryanilerin benimsedigi dini temel prensipler sunlardir Allaha iman kiyamet gününden sonra Isayla beraber ebedi hayat ve saadete kavusmak ümidiyle yasamak herkesi sevmek. 4- Süryaniler Iznik (325) Istanbul (381) ve Efes (431) Konsilleri-ni bu konsill erde alinan kararlari kabul ederler. 5- Monofizit olmakla beraber bazi meselelerde Ermenilerden ayrilirlar. Örnek olar ak Ermeniler Isanin vücudunun diger insanlardan farkli olmamasina ragmen ebedi v e çürümekten muaf olduguna inanir Süryaniler ise Isanin insani varliginin faniligini ve çür eder. 6- Kilise Isa tarafindan kurulmustur ve ebedidir. Ancak onun dünyevi bir idarecisi yo ktur. Patrik Petrusun halefidir. Bununla beraber bu temsil patrigin sahsinda de gil Kilisededir. 7Havarilerden gelme üç dini rütbe derfecesi vardir a- Diyakos-luk Okuyucu mürennim mürettip basdiyakos basdiyakos baskani b- Kesislik (Papazlik) Kesis horepiskopos (baspapaz) c- Episkopos-luk Episkos metropolit mafiryan (patrik mülhaki) patrik. 8- Ibadet veya sakramentler tartismalidir. Ülkernizdeki Süryanilere göre sunla rdir namaz oruç (perhiz) vaftiz evlenme ölüm-defin. 9- Namazda kible Dogudur. Pazar ve bayram günleri disindaki günlerde ibadetler sec deli ve rekatlidir. Pazar ve bayramlarda ruhanilerin baskanliginda büyük ayinler yapi lir. Komünyonlara önem verilir. Yedi namazin vakitleri sunlardir Sabah kustuk ögle ikindi aksam yatsi geceyarisi. Bu namazlarin dördü farz üçü sünnet sayilmistir. Kusluk ikindi yatsi sünnettir. Sabah ögle aksam namazlari kilisede topluca kilinir. 10- Yillik bes oruç ve perhiz söyledir Büyük oruç (40 güne Elem Haftasinin 7 günü de ekleni Ninova orucu (3 gün. Hidirillas) Subatta. Haziran basi perhizi 3 gün {Hav arilerin orucu sayilir). Agustos Perhizi (10-15inci günleri arasi Meryemana Oruc u). Aralik Perhizi (1525inci günleri arasi Hz. Isanin dogus bayrami orucu No el). Bu oruçlardan 48 günlük olani hem perhiz hem de oruç olarak tutulur. Digerlerinden Ninov a orucu da perhiz ve oruç olarak tutulur. Geri kalanlar hep perhiz olarak yerine getirilir. 11- Süryaniler de vaftiz olurlar. Vaftizi manevi sünneti sihhi bir olay olarak görürler. An Tanrinin insanda ne fazla ne eksik bir uzuv yaratmadigini ileri sürer ve sünnet o lmayi reddederler. 12- Süryanilerde bosanma olamaz. Zina tibbi gereklilik ve 3 muteber sahidin ifadesi disinda bosanma yoktur. Tek evlilik kabul edilir. 13- Ruhanilerden diyakos ve papaz sinifindan olanlar evlenebilir. Bekar iken bu rütbeleri alamazlar. Diyakosluktan diyakos baskanligina kadar yükselenler k arisi ölünce evlenebilir. Papaz sinifindan olanlar karisi öldükten sonra evlenemezler . Istifa ederse evlenebilirler. Episkos sinifi rahipler ve diyakos baskanligina k adar yükselenler karisi ölünce evlenemezler. Karisi ölen bir papaz eger layiksa episkop os hatta patrik de olabilir. 14- Günah itirafi Süryanilerde de ruhanilere yapilir. Islenen günaha göre maddi-manevi cezal verilir. Maddi ceza kiliselere hastanelere hayir yerlerine yardim seklindedir. M anevi ceza ise namaz ve oruçla yerine getirilir. Takdir edilen cezalar yerine getiri lince ilgili ruhaniye haber verilir itiraf biter. Kisi tevbesini ruhaninin huzurund a yapar. db- Ermeni Kilisesi (Gregoryen Hiristiyanligi) Ermeni genel ismi altinda bilinen toplulukLHiristiyanligin yayildigi ilk yillard a Thade (Thadeus 35-43) ile Barthelemy {Bartholemeus46-60) tarafindan aydinla tildiklarini 301 yilinda da Türk asilli Aziz Grigorun (Gregoire) öncülügünde toptan Hiri stiyanligi benimsediklerini kabul ederler. Onlar toplu olarak Hiristiyanligi il k kabul edenlerden olduklarini ve ApostolIk (havarilere ait) bir özellik tasidik larini ileri sürerler. Ermeniler Aziz Grigora kendilerini Incilin isigi ile aydinlattigi için aydin latici anlaminda Lusavoriç derler. Bu Grigor ilk Ermeni Kilise-sini Eçmiyazind e (Rusyada Erivan yakininda) kurar ve onu 25 yil kadar yönetir. Ölümünden sonra bu Kili se onun ogullari ve ailesinden gelenlerce yönetilir. Bu Eçmiyazin Kilisesinin Erme niler yaninda önemli bir yeri vardir. Onlara göre Isa Eçmiyazine inmis Ermeni Kilisesini kurmus onu Dogu ve Batidaki Kiliselerden müstakil olarak ortaya çikarmisti r. Bundan dolayi Eçmiyazin Allahin yegane mevludunun indigi yer anlamina gelir. Ay rica Kutsal Yagin yapildigi Sag El (Aziz Grigorun Sag Eli) ilk havarilerde n bazisinin mezari orada bulunduguna inanildigi için Eçmiyazin hususi bir öneme sahiptir. E rmenilerin en yüksek dini makami olan katolikosluk orada kurulmus 901 ile 1441 yil lari arasi hariç bugüne kadar da varligini ve itibarini (Ermeniler arasinda) sürdürmüstür. Ermeniler Hiristiyanligi kabul etmelerinden 451deki Kalkedon (Kadiköy) Konsilin e kadar bazi ayriliklarina ragmen genel Hiristiyanlik içinde yer almislardir. Ka lkedon Konsilinde Isada iki tabiat bulundugu (ilahi ve insani) karar altina alinmist ir. Bu görüs karsisinda Isada yalniz bir tabiat (ilahi ve insani tabiatin birligi) bulund ugunu savunanlar da bulunmaktadir. Ermeniler kendi iç meseleleriyle ugrastiklari jçin bu Konsile katilamamislardir. Daha sonra da ögrendikleri bu kararlari kabul e tmemislerdir. Kadiköy Konsilinde alinan kararlara karsi çikan Isada bir tabiat bu lundugunu kabul eden ve Monofizit diye adlandirilan Kiliseler ortaya çikmistir. B unlarin basinda da Ermeniler ve Süryaniler gelmektedir. Kiliselerinin milli özellige sahip oldugunu Isanin yaydigi Hiristiyanlikta bu özelli gin bulundugunu Isanin insani tabiatinin ilahi tabiati içinde eriyerek tek bir tabiat olusturdugunu Hiristiyanliklarinin kadim ve apostolik karakter tasidigini savunan Ermeniler daha sonra Katolik ve Ortodoks diye ikiye bölünecek olan Hiristiyanlard an ayrilmislardir. Bundan sonra Ermeniler Hiristiyan Dünyasinda ayri bir Hirist iyanligin temsilcisi olmus Gregoryen Hiristiyan Mezhebi Gregoryen (kendileri L usavorçagan derler) Ermeni Kilisesi olarak bilinegei-mistir. Bu Gregoryen Hiristi yanligi Türklere ait bazi özelliklere sahiptir. Kurucusu Türk kökenlidir. Bundan dolayi Gregoryen Hiristiyanligi Türk kokan bir Hiristiyanlik niteligindedir. Bu ve as agida belirtecegimiz özelliklerinden dolayi hem Katolik hem de Ortodokslarin baski ve zulmüne maruz kalmislardir. Bizans hakimiyeti döneminde ayri inanca sahip olmalar i yüzünden çok zulüm görmüsler ve hakim Hiristiyan unsurlari onlara kendi inançlarini kabul ebilmek onlari kendi içlerinde eritebilmek için her türlü yolu metodu denemislerdir. O nlar bu sikintidan Türklerin Malazgirt Zaferi sonucunda Anadoluya gelmesiyle ku rtulmuslardir. Türklerin hakimiyeti altinda rahat ve huzur içinde serbestçe dini inanç ve badetlerini yerine getirmislerdir. Fatih Sultan Mehmet Istanbulu aldiktan sonra Istanbul Ermeni Patrikligini kurdurmus (1461 yilinda) Rumlara verilen hak ve y etkilerin aynisini onlara da vermis din islerinde ve içislerinde onlara serbestli k tanimistir. Ermeniler Türklerin hakimiyetinde rahat ve huzur içinde varliklarini sürdürmüslerdir . Bugüne kadar Gregoryen Kilisesinin varligini sürdürmesi Türkler sayesinde olmustur. Buna ragmen misyoner faaliyetleriyle Türk topraklarinda gözleri olan süper güçler Ermenilere elatmis bir kismi onlari Kato I i ki estirmeye çalisirken bir kismi Protest an yapmaya bir kismi da Türklere karsi isyan ettirmeye ugrasmislardi r. Buna ragmen hala Türklerin hakimiyet ve idareleri altinda Ermeniler ve Süryaniler di n hürriyeti içinde serbestçe yasamakta varliklarini sürdürmektedir. Gregoryen Ermeni Kilisesinin Özellikleri ve Diger Hiristiyan Kiliselerinden Farkla ri 1- Gregoryen Ermeni Kilisesi millidir (Ermenilerde Kilise ve millet bir ve ayni se ydir içice girmistir). Bütün kiliselerin milli oldugu kabul edilir. 2- Ruhani baskan katolikos (milletin temsilcisi anlaminda) diye adlandirilir. 3Ermeni Kilisesinin Merkezi Erivan yakinindaki Eçmiyazindedir. EçmIyazin Isan in indigi yer anlamindadir. Kilisenin Petrus tarafindan degil Isa tarafindan gön derilen havariler tarafindan dolayisiyle Isa tarafindan kuruldugunu kabul etmek tedirler. Bundan dolayi da Papanin liderligini Hiristiyan Kilisesi için bir dog ma olarak kabul etmezler. 4- Bugün Gregoryen Ermenilerin Eçmiyazinde (birinci derece) ve Beyrutta (ikinci derece) katolikosluklari Istanbul ve Kudüste patriklikleri vardir. 5- Gregoryen Ermeni Kilisesi dogmalarin kesin kaynaginin ökümenik konsiller oldugun u ve ökümenik konsil olarak da ilk üç konsili kabul eder. Ondan sonra yapilan konsilleri kabul etmez. (Ortodokslar yedi Katolikler yirmi bir konsili kabul eder). Ilk üç ko nsilde Isa-Mesihin ve Kutsal Ruhun tanriliginin Isanin tabiatlarinin birligini n açiklandigina inanirlar. 6- Dogmalarin izahinda Ermeni Kilisesi eski izahlarf titizlikle muhafaza eder dogmatik tarifleri açiklama* yetkisinin de sadece gerçekten ökümenik olan konsiller de oldugunu kabul eder. 7- Isada tek tabiat kabul eder (Ilahi ve insani tabiatlarin Isada birlestigine inani r). 8- Filyök (Filioque Kutsal Ruhun ve Oguldan çikmasi meselesi) takisini reddeder. 9- Papaya ait otoriteyi ve onun yanilmazligini kabul etmez. Kilisenin günahlari b agislamasi görüsünü reddeder. 10- Sakramentleri alti kabul eder. Son Yaglamayi kabul etmez ve uygulamaz. 11- Evharistiyada (Ekmek-Sarap Ayini) ekmege maya saraba su katmaz. Hepsinin saf ve temiz olmasi esas alinir. Ekmek ve sarabin Isanin etiyle kanina dönüstügü inancini kabul etmez. 12- Vaftiz çocuklara yapilir ve tam olarak suya daldirma veya batirmayla olur. Günümüzd e su serpmek veya dökmek seklinde uygulama da vardir (Su kaynatilir ve çocugun anasi tarafindan vaftiz suyunun ilik olup olmadigi kontrol edilir). Vaftiz edilen vaft iz günü hangi azizin bayrami kutlaniyorsa onun adini alir {Ermenilerde yilin yarisi k utsal gün ve bayramlarla geçmektedir). 13- Vaftiz Konfirmasyon ve Evharistiya (Hostie) ayni anda yapilir. 14- Kilisece günahlarin bagislanmasini kabul etmez büyük günahlarda itirafi kabul ede r fakat hemen olmasinin lüzumuna inanmaz. Daha sonra da (kendi kendine) olabileceg ini kabul eder. Papazlarin günah çikarma yetkileri oldugunu kabul etmez. Tevbe ve iti rafi sakrament olarak alirlar. 15- Gregoryen Ermeniler çok dikkatli sekilde organize edilmis kilise hiyerarsisine sahiptir. Kilise hiyerarsisi söyledir Diyakos (papaz yardimcisi) papaz (priest) piskopos (bishop) patrik ve katolikos. Ayrica vartabetler (akademik unvana sah ip evlenmemis papazlar) bulunur. 16- Piskoposlar ve piskopos adaylari evlenemez. Evlenmis olanlar terfi edemez bu lunduklari hiyerarsinin bir üstüne yükselemez. Ancak karisi ölen evlenmemek sartiyle yüks elir. Patrik ve katolikoslar bekardir. 17- Araf ve özel bir yargilamayi kabul etmezler. 18- Ermeni Kilisesinde kanli kurban (hayvan kurbani) vardir. 19- Son karar mercii ruhban ve laiklerden olusan meclistir. 20- Zina disinda bosanmaya izin verilmez. Ermeniler arasinda çok küçük yasta bazen de d ogar dogmaz nisanlanma (besik kertme) yoluyla evlenme usulü vardir. 21- Ermeniler ikonlari eski putperest adeti sayarak reddederler. Evlerinde kutsal bir sey bulundurmazlar. Gregoryen Ermeniler arasinda misyoner faaliyetleri dini ve daha çok siyasi sebeplerle etkili olmustur. Neticede Katolik ve Protestan olan Ermeniler ortaya çikmistir. Fransanin tavassutu ite Istanbulda 1830da Katolik Ermeni Kilisesi Amerika ve Ingilterenin destek ve himayesiyle de 1847 yilinda Protestan Ermeni Kilisesi re smen tesekkül etmistir. Bugün dünyada Gregoryen Ermeniler disinda Katolik ve Protestan Ermeniler de bulunmaktadir. Türkiyede büyük çogunlugu Istanbulda olmak üzere 45-50 bi n civarinda Ermeni vardir.[411] e- Diger Bazi Hiristiyan Mezhepleri ve Gruplari Önceki sahifelerde Hiristiyanlar arasindaki görüs ayriliklarina bunlara bagli olarak ortaya çikan Kilise ve mezheplere temas edilmisti. Ancak Hiristiyanliktaki mezhep ve gruplar bunlardan Ibaret degildir bunlarin sayisi yetmisden fazladir. Bunlari n bir kismi (Ebiyonitler hariç) V. Yüzyildan sonra ortaya çikmis ve günümüze kadar gelmis bir kismi da Reform hareketiyle ve ondan sonra görünmeye baslamistir. Bunlardan bir kismi radikal bir kismi da Hiristiyanliktan uzaklasmis dini hareketler gruplardir . Biz bunlarin bugün varligini sürdüren bazilarina geçmeden önce bu mezhep ve gruplarin büyük bir kisminin olusumunda rolü olan Reform hareketleri hakkinda kisa bilgi verecegiz . XVI. Yüzyilda Papa X. Leon Sen Piyer Kilisesinin yapilmasinda para sikintisina düs tü. Endülüjans kagitlari çikartti. Para verenlere bunlardan vererek manevi lütuflar vadet i. Katolik Kilisesi halktan agir vergiler almakta bedeni cezalar uygulamaktaydi. Mali imkanlarini genisletmek için Kilise çesitli yollara basvurmaktaydi. Endülüjans da bunla dan birisi oldu. Kilise bir taraftan Hiristiyanlarin mali imkanlarini sömürürken diger taraftan da kendi ko ydugu Inançlari zorla kabul ettirmeye çalismaktaydi. Kiliseye ters düsen bilime ve bi lim adamlarina karsi sert tedbirler almaktaydi. Karsi çikan bilim adamlarini afaro z ediyor ve dinsizlik ile suçluyordu. Engizisyon mahkemelerinde binlerce Insan cez alandirilmisti. Kilise bütün bunlari din adina yapiyordu. Bu sirada bilime büyük önem veren bilim adam larina saygiyi ön planda tutan Allahla kul arasinda vasita kabul etmeyen insani dogustan saf ve temiz kabul eden Islam her tarafta yayilmaktaydi. Hiristiyan Dünya sindaki bu baski ve taassup karsisinda Islamin toleransi insanlarin uyanmasina vesile oluyordu. Istanbulun alinisi Hiristiyan Dünyasinin yikilmaz kabul edilen kalelerinden birinin düsüsü Avrupada da kipirdanmalara sebep olmustu. Rönesans baslam is ve bunun akabinde dinde reforma ihtiyaç oldugu gündeme gelmisti. Reform hareketinin en hareketli öncüsü bir Alman rahibi olan Martin Lutherdir. 1517 de Endülüjans satislarina karsi vaaz ederek ve VVittenberg Saray Kilisesi kapisina 9 5 maddelik tezini asarak reform hareketini baslatmistir. Romaya gittiginde haya lindeki Romanin manevi havasini bulamamis ve bizzat içinde bulundugu ruhban teskilati nin kötülüklerle içice oldugunu görmüstür. Bütün bunlar onun bu çikisinin sebepleri olmustur Lutherin bu çikislari ve astigi ferman bütün Almanyada yayilmis ve çesitli tartismala ra yolaçmistir. Bunun üzerine Papa tarafindan afa-roz edilmis ancak o afaroz em irnamesini halkin gözü önünde yakmistir. Böylece Papanin buyrugunu yakan ilk kisi olmu stur. Eyalet Beyinin arzusu ile Luther Worms Meclisinde imparator tarafindan sorguya çekilmis Papa ve Konsilin yanilmazligi aleyhindeki yazilarini reddetmesi i stenmis fakat o bunu kabul etmemistir. O sirada prenslerin baskisindan usanan köylülerin ayaklanip hürriyet istemeleri hareketinde Luther tarafsiz kalmistir. Luther tövbeye papazlarin Kilisenin rahmetiyle günah çikarmalarina karsi çi kmis hidayetin tamamen Tannnin lütfuyla olacagini ileri sürmüstür. Hidayet edilen kimsen in papazlarin takdisi ve azizlerin araciligi olmadan Tanriya serbestçe ulasabil ecegini savunmustur. Luther Ortaçag Kilisesinin kisitlamalarini kaldirmis Almanlar için Kitab-i Mukadd esi Almancaya tercüme etmistir. Kilisenin araciligi olmadan herkesin okuyup yoru m yapabilecegini bildirmistir. Luther gibi ayni konu ve problemlerle ugrasanlardan biri de Isviçrede Ulrih (Ulr ich) Zvvinglidir (1484-1531). O da Kiliseye karsi tepki göstermis ve daha ahenk li bir çözüm yolu bulmustur. Isviçrenin politik durumu Zvvinglinin görüslerini daha rahat ortaya koymasina yardimci olmustur. Zwingliye göre komünyon ayininde Isa ruhen bulun ur. O Evharistiya üzerinde Luther ile tartismaya girmistir. Bu konuda Luther ile Zvvingli anlasmaya varmak istemislerse de kendilerine engel olunmasi sebebiyle basarili olamamislardir. Zvvingli Isviçredeki bir iç savasta taraftarlariyla bir likte Protestanlik ugrunda öldürülmesi sonucu gayesine ulasamamistir. Fakat Isviçrede ilk kivilcimi parlatmistir. Jan KalvIn (Jean Calvin 1509-1564) Reformcularin ikinci kusagindan sayiliyordu . Hukuk tahsilinden sonra protestan fikirleri benimsemege baslamisti. Fransayi t erkettikten sonra Basele yerlesti. Orada 1536da Hiristiyan Dininin Ögretimi adli eserini yazdi. Hayatinin sonuna kadar Protestanligi sistemli bir sekilde y aymaya çalisti. Ilahi kudret ve degismeyen arzuyu reformlarin en önemli hususu olarak açik lamak istedi. Hidayetin ve küfrün hidayete ulasmanin kaynaginin Tannnin degismez karar iyle oldugunu açikladi. Iyi ameller Luther için imanin Kalvin için ilahi seçkinligin isaretidir. Kalvine göre Ilah evlet getirilebilirdi. Bunu kurdugu disiplinli bir cemaatle uygulamayi denemist ir. Katolik Kilisesine karsi baslayan reform hareketi yeni bir mezhebin dogmasina y ol açmistir. XV. Yüzyilda baslayip bu güne kadar devam eden Portestanlik bu hareketin neticesidir. Bugün dahi çesitli mezhep grup ve firkalar ortaya çikmakta etrafina ta raftarlar toplamaktadir. Luther ile baslayan Reformun neticeleri söyle özetlenebilir 1- Kilisenin her dedigi dogru degildir ve onlar da tenkit edilebilir. 2- Yanilmaz bir otorite yoktur ve Hiristiyanligi bilen herkes otoritedir (Kilise ön de olmakla beraber milli kiliseler önemli bir mevkiye sahiptir). 3- Hiristiyanlikta temel esas Kitab-i Mukaddestir ve ondan herkes istifade edebi lir. 4Evharistiyada yenilen ekmek ve sarabin Isanin vücudu ile ilgisi yoktur. O bir hatira yemegidir. 5- Hiç bir kimse bir baskasinin günahini bagislama yetkisine sahip degildir. 6Isteyen herkes kendi anadilinde ibadet edebilir ve Kutsal Kitabi baska dill ere tercüme edebilir. 7- Ruhban sinifi da evlenme hakkina sahiptir. 8- Katolik Kilisesi bazi konularda taviz verebilir. Bu hareket Katolik Kilisesinin kati ve dogmatik tutumlarina karsi ortaya çikmasi na ragmen Hiristiyanligi inkar etmemis Hiristiyanliga yeni yorumlar getirerek on a ayri bir yön ve hiz vermistir. Protestanlik Hristiyanligin donukluktan kurtulmasinin çagin gereklerine göre anlasilip yorumlanmasinin ülkelerce benimsenmesinin sar ti olmustur. Simdi çok sayida mezhep ve gruplara örnek olmak üzere bazisi tanitilacaktir [412] Hiristiyan topluluklardan ea- Ebiyonitler Yahudi asilli ilk Hiristiyanlardan bir cemaatin üyeleridir. Ebiyonit kelimesi Ibra nice yoksul fakir anlamindadir. Bundan dolayi hasimlari fakirler-yoksullar (ebiyonit) kelimesini onlari küçümsemek için kullanmislardir. Onlar ise ebiyonitligi (f akirligi) Isanin Dagdaki Vaazinda[413] bahsettigi muhtevada ve ruhta fakir olanlar manasinda anlamaktadirlar. Bunlar Isanin Tanriligini reddeder sünnet olurlar. Reisleri olarak Hz. Isanin kardesi Yakobusu kabul ederler. Yahudi ayin ve ibadetlerini yerine getirirler. Paz ari kabul etmekle beraber Sabbata (Cumartesi) uyarlar. Isayi son Yahudi peygam beri olarak tanir fakat Mesih oldugunu kabulde tereddüt ederler. Pavlusu samimi bir Hiristiyan görmez ve onu dönme (içi baska disi baska) sayarlar. Pavlustan önce komünyon ayininin hatira olarak kutlandigini ve Hz. Isanin kan kadehi yerine su kadehi ni koydugunu savunurlar. EkmekSarap ayinindeki ekmek ve sarabin Hz. Isanin eti ve kant oldugu görüsünü reddederler. Kan dökmeyi reddettikleri için et yemezler ve ideal hayatin bitkilerle beslenmek oldu gunu savunurlar. Boy abdestine benzer dini banyo gelenegine sahiptirler. Cünüplük ve iht ilamdan sonra yikanirlar. Ebiyonitlerin V. Yüzyila kadar yasadiklari ondan sonra görünmez olduklari bir kismi Hiristiyan gruplara bir kisminin gnostik gruplara katildiklari ileri sürülm ektedir. Bunun yaninda Ebionit karaktere sahip Hiristiyanlarin günümüze kadar geldigi ve hala varoldugu da belirtilmektedir. [414] eb- Maroniler Hz. Isada Yalniz bir hareket gücü yalniz bir arzu (monotelisme) bulundugunu ka bul eden Dogu Hiristiyanlanndan bir gruptur. Bunlar VII. Yüzyilda Aziz Moran adli bir ruhani ile önem kazanmis ve VIII. Yüzyildan sonra Maroniler adiyla bili-negelmislerd ir. Bunlar daha sonra eski Inançlarini terkederek Kadiköy Konsilini kabul ettikle rini açiklayarak Katoliklige yaklasmislar 1445de Floransa Konsilinde Katolikli gi kabul etmislerdir. Maroniler önce komsulari olan ve heretik (sapik) saydiklari Hiristiyan gruplarla sonra Müslümanlarla çatismalara girmislerdir. Önceleri Sünnilere kars i Dürzilerle isbirligi yaparken sonralari onlarla da kanli kavgalar yapmislardir. Dünyanin çesitli yerlerine dagilmis olmalarina ragmen bugün Suriye ve Lübnandaki Kato lik cemaatini teskil etmektedirler. Ayinle ilgili kitaplari için Arapçayi kabul eder fa kat Süryani harfleriyle yazarlar ibadetlerde Süryaniceyi kullanirlar. Papazlarin takdist en önce evli olmalarina izin verirler. Maroniler Suriye ve Lübnanda yaklasik 400.000 Misirda 15.000 civarindadir. [415] ec- Cizvitler 1534 yilinda Pariste Loyolali Ignas (Ignace de Loyola) tarafindan kurulmus Ro ma Katolikligine bagli ve Isanin Arkadaslari adiyle bilinen bir Hiristiyan tar ikatidir. Kurulusunda Filistine gitmeden önce Isanin askerleri olarak fakirlik iffet v e itaat ahdi ile birbirine baglanan alti ögrenciyi ihtiva etmektedir. Kudüse gitmeye muktedir olamayan bu grup baska bir grupla tanisarak Venedikte kalmistir. 153 7de Romaya vazetmek tel-kinatta bulunmak için gelmisler ve 1540da Papa II. P aul tarafindan tarikatin kurulusu tasdik edilmistir. Bu tarikat üyelerinin sertlik leriyle askeri karakteriyle ve entellektüel özellikleriyle digerlerinden ayrilmaktadi r. Karsi Reform hareketinde önemli rol oynamislardir. Loyolali Ignasin tesbit ettigi kaideler günümüzde de devam etmektedir. Gruba katilan her cizvit iffetli olmaya fakir kalmaya ve bastaki idarecilerin istedigi her y ere misyoner olarak gitmeye yemin etmektedir. Cizvitler tarikatin kurulmasindan bu tarafa bazen iyi karsilanmislar bazen ta kibata ugramislardir. Daha sonra prestijlerine kavusmus ve Hiristiyanlar arasind a etkili olmuslardir. Bugün dünyanin her yerinde üyeleri bulunmakta ve misyonerlik faa liyetlerini sürdürmektedirler. Sayilari yaklasik olarak 30-40 bin civarindadir ve 3 2 koldan faaliyette bulunmaktadirlar. [416] ed- Anglikan Kilisesi XVI. Yüzyilda Reform hareketinden sonra Ingilterede ortaya çikmis bir Hiristiyan m ezhebidir. Anglikanizm Protestanligin Ingiltereye mahsus bir seklidir. O Katoliklikle Re form hareketi Protestanlik arasinda uzlastirmaci bir yol takip etmektedir. VIII. Henry ve daha sonra I. Elisabeth döneminde Roma ile olan mücadelelerinden sonra K atoliklikle baglarini kesmis olan Ingilizler o dönemin görüsleriyle modern hosgörü arasin da bir orta yol takip etmislerdir. Ingiltereye has olan bu mezhep Kutsal Kitab a bagli ve kismen reforme edilmis bir Katoliklik olarak görülmektedir. Anglikanlik teskilat ve kült hayati bakimindan Katoliklige yakindir. Liturji doktrin ve dini tat bikat Umumi Dua Kitabinda (The Book Of Common Prayer) düzenlenmistir (1552de). Bu rada dini liderligin önemli bir yeri vardir. Anglikanlar Papanin otoritesini reddederler. XVI. Yüzyildan beri Latince yerine Ingilizceyi kullanirlar Kutsal Kitabi Ingilizce olarak taraftarlarina sunarlar . Anglikan Kilisesinin basi kral ve kraliçedir. Bu Kilise devletin resmi Kilisesid ir ve devlet tarafindan korunup desteklenir. Kili-selerdeki ayin ve törenlerde millili k esastir. Resmi Anglikanizm Kalvi-nizmle Katolik dogma arasinda bir uzlasma ve u yusma saglar. Anglikan Kilisesi Kutsal Kitabi iman esaslarini müsterek ibadet k itabini esas alir ve iki sakramenti temel kabul eder. Diger bes sakramentin yeri farklidir (Bütün Hiristiyan mezheplerinde vaftiz ve evharistiya esastir). XVIII. Yüzyildan itibaren Anglikanizm Amerika Kanada Hindistan Avustralya Yeni Zelanda Afrika gibi yerlere yayilmistir. Bu Kiliselerin çogu bagimsizdir fakat a na Kilise ile ayni inanç ayni merasim ayin ve törenleri paylasirlar. II. Vatikan Konsilinden (1962-1965) beri Katoliklikle Anglikanizm arasinda anla sma zemini aranmaktadir. Mensuplari dünyada 70 milyon civarindadir. [417] ee- Luteran Kiliseler Baslica bulunduklari yerler Almanya Amerika Birlesik Devletleri ve Iskandinav ül keleridir. Bu Kiliseler Roma Katolik Kilisesinden ayrilmislarsa da Amerika Bi rlesik Devletleri ve bazi Alman Kiliseleri disinda piskoposlar Kilisenin yapi sindaki bazi düzenlemeler evharistiya {mass) ve kilise yili gibi bazi özellikleri d evam ettirmislerdir. Kilise dili daima milli dildir. Vaazlar Kutsal Kitaptan seçi lmis kisimlarin açiklamasi ve uygulanisiyle ilgili hususlarf içinde bulundurur. Ibade tin büyük bir bölümünü vaazlar ©lusturur. Diger bölüm ise dualar Kutsal Kitaptan okumalar g ltar (kilisede papazin koronun bulundugu ön kisim) servisidir. Komünyon sik olsa da servisde daima bulunmaz. Üç sakrament vardir Vaftiz Günah Itirafi Evharistiya. Ancak günah itirafi mecburi degi ldir ve sikça yapilmaz. Konfirmasyon çocuk önceden yetistirildikten sonra 14 yasinda yapilir. Kilise yili Roma Katolik azizlerine ait günlerden çogunu almaz. Kristmas eski Alma n dininden aldigi bir kisim uygulamalara yer verir. Oruç-perhiz devreleri uygulanm az. Kilisede görevi bulunmayanlar için Kutsal Kitap okuma dua ve kiliseye devam önemlidir. Mensuplari dünyada 100 milyon civarindadir. [418] ef- Reforme Edilmis Kiliseler Bati Avrupa Iskoçya ve Amerika Birlesik Devletierinde 50 milyonu geçen mensubu bul unan ve Presbiteryen tarzda ihtiyar meclisleriyle yönetilen 140 müstakil Kiliseden o lusan topluluk. Bu kiliseler demokratik yollarla seçilmis meclis ve komitelerce i dare olunur. Papaz yoktur servislere pastör denilen kimseler tarafindan nezaret edilir. Ibadet yerleri son derece sade olup burada dua Kutsal Kitap okunmasi va az ve ilahi isleri yürütülür. Katolik devreden kalma bazi kilise bölmeleri günümüzde baska is n kullanilmaktadir. Bu kiliselerde resim-heykel gibi seyler bulunmaz. Sakra-mentl er ikidir Vaftiz (bir itaat davranisi olarak) Evharistiya komünyonu (bir hatira yemegi olarak). Müstakil cemaatleriyle Kongregasyonalistler (Ingilterede ve Kuzey Amerikada 7-8 milyon) ve Metodistler Reforme Edilmis Kiliselere pek yakindirlar. [419] eg- Presbiteryenler Piskoposlugu reddeden Ihtiyar Meclisi tarafindan yönetilen Kalvinist sistem Prot estanlarin yer aldigi Reforme Kilise mensuplarina\yerilen addir. Onlar Presbiteryanizmin havariler tarafindan vazedilmis bir sistem oldugunu ka bul ederler. Modern Presbiteryen Kilisesi reformdan etkilenmis ve dini muhtariyet kazanmistir. Bu hareket Isviçreli U. Zwingli (1484-1531) tarafindan ortaya atilm is Fransiz J. Kalvin (15091564) tarafindan da gelistirilmis ve 1572 yilinda Kr aliçe Elizabet devrinde Ingiltereye girmis çesitli tartismalara yolaçmistir. Bu kilise presbiter diye adlandirilan yaslilar kidemliler tarafindan yönelti ldigi için bu ismi almistir. Disiplin Kitabinda geçen Kilise düzeninin kurallarini ve yazili iman ikrarini kabul eden yönetici ihtiyarlarla ögretici ihtiyarlardan (papaz minister) olusan mahalli bi r heyete ruhani niteligi olmayan bir kimse baskanlik eder. Mahalli heyetlerin üstünde belirli bir bölgede Presbiteri denilen ve piskopos görevi yüklenen bir üst idare merkezi b ulunur. Bu merkezi her alt topluluktan seçilmis birer temsilci ile ögretici ihtiyarl ar yürütür. Papaz görevi yapan ihtiyarlari seçmek de bu kurulun isidir. Bu Presbitehlerin üz erinde de bir genel meclis bulunur. Bu idare sekli XVII. Yüzyil Isviçre sehir-devlet sisteminden örneklenmis ve degisik ülkelerde de benimsenmistir. Bir Katolik rahibi olan John Knox (1505-1572) Iskoçyada Presbiteryen Kilisesini kurmustur. Daha so nra Irlanda Galler Ingiliz dominyonlari Amerika gibi ülkelerde de faaliyetler ba slamistir. Ingilterede Presbiteryenler zulüm görmüslerdir. Presbiteryenlerin temel doktrinleri 1643-1644 yillari arasinda Ingilterede W estminster Asamblesi tarafindan tesbit edilmis West-minster Iman Ikrarinda açi klanmistir. Bu Presbiteryen Kiliselerinde dogmalar konusunda ihtilaflar bulunma sina ragmen ayin ve törenlerindeki kolaylik ve sadelik hepsinde aynidir. Mabetleri gösterissizdir. Ilahiler Kitab-i Mukaddesten alinmaktadir. Tannya dua ve ibadetleri gizli bir sekildedir. Zühd ve riyazete önem verirler. Ilk Kiliseleri ve ilk Hiristiy an lan taklit etmeye çalisirlar. [420] eh- Baptistler Bugün 30 milyon civarinda mensubu bulunan Hollandada dogmus bir Protestan mezhepti r. Bu mezhep eski Anabaptistlerle Ingiliz Kongregasyonalistlerinin inançlarinin b ir karisimindan ibarettir. Anabaptistler küçük çocuklara vaftiz yapilmasina karsi reformist bir gruptur. Bunlar 1 521-1525 arasi Almanyadaki köylü ayaklan-masina katilmislardir. Luther zamaninda An abaptistler bir cemaatin üyesinin sahsi iman ve itaatini yetiskin iken vaftiz olmak veya yenilemekle gösterebilecegini ileri sürdüler. Onlar Dagdaki Vaazin cemiyette I sanin Seriati olarak uygulanabilecegini belirtip onu odak edinerek çogu defa E ski Ahidi reddettiler. Aslinda Menno Simons da (öl. ^1561) bir Katolik papazi olm asina ragmen çocuk vaftizini (hatta bütün resmi kredolari askeri hizmeti vb.) reddetmis ve Mennonit hareketini kurmustu. BaptIzm vaftizde vücudun suya tamamen batirilmasina dayanan bunu kisinin Isaya kendi iradesiyle imaninin kesin bir sembolü olarak gören ve dolayisiyle sadece yetis kinfere bu isin uygulanabilecegini kabul eden bir mezheptir. Bu mezhepte komünyon b ir hatira islemidir. Istenen kesin ve açik bir ikrardir. [421] ei- Uniteryenler Bu deyim Teslisi (Üçlü bir Tanri anlayisi) reddeden bir tek Tanriyi kabul eden dini düsünce ve mezhep taraftarlarini ifade etmektedir. Uniteryen adi Tannnin Birligi inancindan gelmektedir. Hiristiyanl igin aslinda olmayan ve Pavlus ile ortaya çiktgi ileri sürülen teslis doktrinine karsi ilk yüzyilda baslayan ve Aryusla sekillenen bir muhalefet bulunmaktadir. 32 5 yilinda yapilan Iznik Konsilinde Aryusun görüsleri reddedilmistir. Bu tar ihten sonra Aryusun görüsleri Aryanizm adiyla biline gelmistir. Ancak Uniteryanizm adiyla bir hareket haline gelmesi XVI. Yüzyildadir. Avrupada ve Ingilterede Uni ta-ryenligin yayilmasi Reformasyon devresinde ve sonrasinda Kutsal Kitabin serb est ve bagimsiz incelenisiyle at basi yürümüstür. Böylece üçlemeye karsi tenkitler XVI. Yüzy ve sonrasinda ortaya çikmistir. Ispanyada Michael Servetus (1511-1553) bu y olda hayatindan olmustur. John Biddle (1616-1662) Ingiliz UniteryenlIginin bab asi diye nitelendirilirken Faustus Socinus (1539-1604) Isa Mesihin sahsi ile i lgili inançlari onun sadece insan oldugu seklinde netlestirmistir. Bu hareket bir çok Hiristiyan memlekette yasaklanmis ve taraftarlari göçetmege zorlanm istir (XVII. Yüzyilda). 1605 yilinda yazilan Cracovie Ilmihali ile bilgi sahibi ol an küçük gruplar Hollandada Almanyada ve Jean Sigismondun krallik döneminde Transilv anyada ortaya çikmistir. Uniteryen hareketi dini konulardaki genis toleransiyla XVIII. Yüzyilda gelismesini sürdürmüstür. Saygi gören bir piskopos olan Theophilus Lindsey Uniteryenler toplantisi y apmis ve toplanti yeri mabet olmustur. Ilim adami olan Joseph Priestley Unitery enlerin liderligine getirilmistir. Fakat bu yeni hareketin üyeleri sürgün ve hatta 1813 y ilina kadar ölüm cezasiyla cezalandirilmistir. Onlarin çogu merkezi Bostonda bulunan ve Amerika Uniteryen Cemiyetinin kuruldugu Amerikaya göçetmistir. Ingilterede y eniden teskilatlanan Uniteryenler 1825 yilinda The British and Foreign Unitar ian Association (Britan-yali ve Yabanci Uniteryenler Birligi) olusturmuslardir. O günden bu tarafa da varliklarini sürdürmüslerdir. Birçok Avrupa ülkesinde teskilatlanmakl birlikte en yogun olarak Amerika Kanada Macaristan Polonya Transilvanya ve Ingilterede faaliyette bulunmus olan Unitaryenler bugün Avrupa ve Amerika ülkeler inde yasamaktadirlar. Uniteryenlerin inanç esaslari Tannnin birligi Tanriyi ve insanlari sevmekten ebedi bir hayata inanmaktan ibarettir. Inançla ilgili meselelerde otoritelerin belirledigini degil aklin kabul ettigini çesitli din ve görüslere karsi hosgörüyü esas alirlar. Hz. Isanin hatirasina gereken sayg iyi gösterirler ancak Tanriligini reddeder ve yanilmaz oldugunu kabul etmezler . Hiristiyan Kutsal Kitaplarini insan tecrübesinin bir belgesi olarak görür fakat yaz arlarinin insan olduklari için hata yapabileceklerini ileri sürerler. Uniteryenler insanin günah islemege hata yapmaga egilimi olsa da asil itibariyle günahkar oldugu na inanmazlar. Onlar cehennem ve ahiret konusunda farkli düsünceye sahiptirler. Tan rinin her dönemde insanlara dogru yolu göstermek için peygamberler gönderdigini kabul e derler. Isa Mesihi de bunlarin en üstünü olarak görürler. Onlar dualarda herhangi bir destek ve dilekte bulunmayi Tanrinin isine kar isma olarak telakki ederler. Ölümden sonra insan ruhunun yasadigina ahiret hayatinin nasil ve nerede olacagini bilemeyeceklerine fakat Tanriya sevgilerinden dola yi cehennemde olmayacaklarina inanirlar. [422] ek- Kuveykirlar (Uuakers) XVII. yüzyilda George Fox tarafindan kurulmus bir Hiristiyan dini hareketidir. G. Fox (1624-1691) Anglikan Kilisesinden bekledigini bulamayinca 1652 yilinda Hakikat Dostlari Cemiyetini veya daha kisaltilmis olarak Dostlar CemiyetinI k urmustur. Bu dini hareket Ilk Hiristiyanligin manevi ve sade sekline dönmeyi hiçbir arac i olmaksizin dogmalar resmi ayin ve törenlere ihtiyaç duymaksizin sessizlik ve dinleme halinde Tanri ile temas kurmayi prensip olarak benimsemistir. Sahip oldugu Titreyenler inden dolayi ve deli diye fikirlerden dolayi mahkeme önüne çikan Fox titremeye basladigi için onlara (Uuakers) adi verilmistir. Bu ismin onlara Tanri Kelami önünde titremeler verildigini belirtenler de olmustur. Kuveykirlar çok fazla zulüm görmüsler hapsedilmislerdir. Kilisenin ve hatta Kutsal Kitabin (Bible) otoritesini reddedip sadece Kutsal Ruh un otoritesini kabul ederler. Tanrinin direkt olarak insan kalbinde ortaya çiktig ina inanan Kuveyktrlar ibadet kredo sak-rament rahip ve din görevlisi kabul et mezler (Bu yönleriyle Mennonitle-re benzerler). Onlar sessizce düsünceye dalma toplan tilari yaparlar ve Kutsal Ruhun ilhamini beklerler. Kuveykirlar büyük bir kayitsizlik gösterir basina buyruk olarak yasar herkese sen diye hitap eder ve hiç kimseye selam vermezler. Sade giyimleri dürüstlükleri yardim sever likleri agirbasliliklari ile taninirlar. Kuveykirlar öldürmek için hiçbir bahane kabul etmez inançlari geregi askerlik yapmaz ve andiçmeyi Istemezler. Kölelige de karsidir lar ve dünyada barisi temel prensip olarak alirlar. Kuveykirlarin Dostlar Cemiyeti baskalarina savaslarda savaszedelere yardim ederler. Sakramentli bir Inanci benimseyen Ku-veykirlarda ibadet tamamen ruhidir h er samimi taraftari aydinlatan Iç isiga inanilir. Toplanti salonlari basit ve sadedir . Evlenmeler basit bir dini törenle olur. Üç büyük toplanti zamanlari vardir aylik üç ayli e yilik. En önemlisi yillik olanidir. Kuveykirlar Hiristiyan ülkelerinde oldugu kadar Hiristiyan olmayan ülkelerde de mis yonerlik faaliyetinde bulunurlar. Sayilari bugün oldukça artmistir. A.B.D.de halen 150.000 civarinda Kuveykir vardir. Ingiliz dominyonlarinda Çinde Danimarkada Fransada Almanyada Hollandada Japonya Hindistan Isveç Norveç Isviçre gibi y erlerde de Kuveykirlar bulunmaktadir. Bugün dünyada yaklasik 300.000 kadar taraftarl ari vardir. [423]elMetodistler XVIII. Yüzyilda Protestan ilahiyatçi John VVesleyin (öl. 1791) ögretileri neticesinde ort aya çikmis mezhep mensuplaridir. VVesley kardesi Charles ve arkadaslari George Whitefield (bunlar Anglikan papaz laridir) Anglikan Kilisesi bünyesinde Oxford Üniversitesinde bir manevi hayat metod u vaz1 ederek dini bir uyanisi baslattilar. Bunlar dua ve oruçlarinda yeni bir yol tutmalari Oxford hapishanesindeki tutuklulari düzenli olarak ziyaret etmeleri yo ksul çocuklarin egitim ve ögretimlerini üstlenmeleri dini günlerde ve benzeri seylerde me todik bir düzen takip etmeleri sebebiyle Metodistler diye adlandirildilar. Metod istler aktif küçük bir grup olarak basladilar fakat devamli arttilar. Ingiltere Kili sesi mensubu olmalarina ragmen VVesley kardesler heyecanlarindan dolayi ibadet yerlerinden kovuldular. Amerikada bir Metodist piskoposluk kuruldu. Ingilterede Metodistler arasinda bölünm eler ve farklilasmalar oldu. 19.32 yilinda Britanya Metodist Kilisesini ortaya çik aran ilk birlesme 1917 yilindadir. Ayrica bagimsiz Metodist gruplar da bulunmak tadir. 1936da Metodist Kilisesi için bir kitap hazirlandi. Bu kitapta sabah duasi tesl is inanci kisa dualar komünyon ayini ergenlik ve çocukluk vaftizinin su serpilerek yapilis sekli çocuk doguran annenin tebrik edilmesi yeni taraftarlar için rehberli k kurallari ve benzeri hususlar yeralir. Bugün dünyada Metodistlerin toplam sayisi 25-30 jnilyon kadardir. [424] em- Mormonlar Joseph Smith tarafindan 1830da New Yorkda kurulmus dini hareketin mensuplari bu adla anilirlar. J. Smith (1805-1844) bazi ilhamlardan sonra 1823de Vermonttaki Sharonda yo ksul taraftarlarina Moroni adli bir melegin kendisine vahiy getirdigini açikladi. Moroni ona New Yorkdaki Cumorahda bir tepeye gömülü eski Misir dilinde yazilmis metinleri ihtiva eden altin tabletleri haber vermisti. Smith bu metinleri buldugu nu okudugunu ve melek vasitasiyle tercüme ettigini (Urim ve Thummin için bkz. Çikis 2 830) ileri sürdü va basina bunlari dikte etti. Böylece 1830da Mormon Kitabi basildi. Taraftarlarinin Tanrinin sözü kabul ettikleri Mormon Kutsal Kitabina göre yeni bir K ilise kuruldu. Bu Kilise Isanin Son Gün Azizleri Kilisesi diye adlandirildi. T araftarlara Mormonlar denildi. J. Smithe göre Amerikalilar Israil kabilelerinden gelmis ve kizilderililerle bey azlardan olusmustur. Isa dirildikten sonra beyazlar arasinda faaliyette bulunm us fakat onun kilisesi kizilderililerce tahrip edilmistir. Son beyazlar XV. Yüzy ilda yasamis Mormon ile oglu Moronidir. Tabletleri onlar gömmüs ve Smith de bulmus tur. Smith yeni Kudüsün Kirtlandda kurulmasina dair 1831de bir vahiy aldigini açiklami stir. Bu yeni inanç sistemi orada büyük bir gelisme göstermistir. Degisik yerlerde tar aftar bulmak için 1835de 12 kisiyi misyoner olarak göndermislerdir. Ilk Mormon mi syonerleri Liver-poole ulasmis ve 8 ay içinde 200 kisiyi kendi inançlarina kazandirm islardir. Mormonlar dini ve siyasi muhalefetle karsilasmis Kirtlandi terke-derek Missouriy e orada da ayni muhalefetle karsilasinca Mississipiyi geçerek Illinoise gitmisl erdir. 1840da Nauvoo sehrini kurmuslar ve basarili olmaya baslamislardir. Ing iltere ve güney bölgelerden birçok taraftar bu yeni kurulan sehre göçetmistir. Basarili geçen birkaç yildan sonra Smith Mormon Kitabinda aksi bulunmasina ragmen yeni bir vahye dayanarak çok evliligi telkin etmis ve uygulamistir. Buna karsi konulmus Smith kardesi ve bir taraftariyla birlikte kalabalik bir hapishaneye konulmustur. Kisa bir müddet sonra da mahkumlar tarafindan öldürülmüslerdir. Bundan dolayi b u dini hareketin lideri martir (sehit) olarak kabul edilmistir. Smithten sonra Mormonlarin basina ölümünde geride 17 hanim ve 49 çocuk birakan Brigha m Young geçmistir. O Oniki Havariler Konseyi adina Mormonlari Utaha kadar götürmüstür . Utahta Büyük Tuz Gölü kiyisinda Tuz Gölü Sehrini kurmuslardir. Bu sehre de Ingilter e ve Iskandinav ülkelerinden birçok göçmen (mormon) gelmistir. Bu sehir çok kisa bir zaman da gelismis ve 1850de Amerika hükümeti tarafindan Utah eyalet yapilmistir. Brigham Young da ilk vali seçilmistir. Mormonlar burada çok güçlenmisler ve büyük bir Mormon tapinagi meydana getirmislerdir. Isa Mesihin Son Gün Azizleri olarak kendilerini gören Mormonlarin inanç sistemi Joseph Smith tarafindan tesbit edilmistir. Kilisenin basi baskan olarak isimlendirilme ktedir. Mormonlar Tanriya. Isa Mesihe ve Kutsal Ruha inanirlar. Onlara göre Incil Tanr inin sözüdür dogru olmak üzere tercüme edilebilir. Mormon Kitabi da Tannnin sözüdür. Isa yeniden dönecegi yer Amerikadir Yeni Kudüs Amerikada kurulacaktir bizzat Isa hükümd ar olacakdünyayi yenileyecek ve tipki cennet gibi yapacaktir. Isa bin yillik bi r saltanat sürecek ve ona inananlar yardimci olanlar (Mormonlar) kurtulacaklardir. Vaftizde suya daldirmayi uygularlar. Kudsiyette gelismeyi ve hatta ilahilige yükselmeyi kabul ederler. Inanç esaslari arasinda yera-lan çok kadinla evlilik 1895te W. VVoo druft tarafindan kaldirilmistir. Komünyon tütün ve içki yasak oldugundan sadece ekmeksu ile yapilir. Mormonlar siddetli bir misyonerlik gayreti içindedirler ve bütün dünyada faaliyet gösterm ektedirler. Her üye iki yil misyonerlik yapmalidir. Misyonerlik faaliyetleri bugün 4000den fazla kadin ve erkek Mormon tarafindan sürdürülmektedir. Bunlarin büyük Çogunlugu g ençtir ve hayatlarini misyonerlik faaliyetine adamislardir. Fransada 10-15 bin Dün yada 8 milyon kadar Mormon bulunmaktadir. [425] en- Adventistler 1831 yilinda VVilliam Miller (1782-1849) adli bir çiftçi tarafindan Amerika Birlesik Devletlerinde kurulmus bir Mesihi harekettir. Bunlar Isanin gelisini umutla bekl eyen bir gruptur. Miller Eski Ahit üzerinde çalismis Isanin ikinci gelisinin önce 1 843de olmayinca 1844de vuku bulacagi kanaatine ulasmistir. O ikinci gelisin ço k yakinda vuku bulacagina dair konferanslar vermeye baslamis ve bunun için de The MIdnight Cry adli bir gazete çikarmistir. Miller Isanin ikinci gelisinin 22 Ek im 1844de olacagi seklinde bir vahiy aldigini açiklamis ve bunu ilan etmistir. Anca k ilan edilen tarihte Isa gelmeyince Miller bu isten vazgeçmis ve taraftarlari ise baska tarihler vermeye devam etmistir. Ikinci gelis tarihi ve ruhun ölümsüzlügü konusunda ileri sürülen muhtelif görüsler grup için plesmeye yolaçmistir. Bu grubun asil hizbini temsil eden ve ölümden sonrasi ile ilgili inançta Katoliklige bagli kalan Incile bagli Adventistler ortadan kalkmistir. B ugün ise Ikinci Advent Adventistieri ile Yedinci Gün Adventistleri bulunmaktadir . Bunlarin da en önemlisi ve misyoner karatere sahip olani Yedinci Gün Adventistler i d ir. Yedinci gün Adventistleri Kitab-i Mukaddesin kurallarina siki sikiya uyarlar. 18 44de Isanin Seçkinlerin yazilmasini baslattigini kabul ederler. Ruhun öldügüne yaln iz adil olanlarin hakki kabul edenlerin (yani kendilerinin) öldükten sonra dirilecegi ne inanirlar. Yahudi Kutsal Kitabina diger Hiristiyanlarin göstermedigi sadakati gösterir ibadet günü olarak Pazar yerine Cumartesini kabul eder ve bugünün yasaklarin a uyarlar. Ahlaki sert kurallar uygularlar. Bir Adven-tist et yemekten kahve çay tütün ve alkol içmekten kaçinmak zorundadir. Vaftizi suya batirma seklinde uygularlar. Yedinci Gün Adventistlerinin genel merkezleri VVashingtondadir. Dünyada 5 milyon Fransada ise 10-15 bin civarinda taraftarlari bulunmaktadir. Türkiyede de faaliye t göstermekte Ermeni ve Süryaniler arasinda propagandalarini sürdürmektedirler. Istanbu lda bir Adventist Kilisesi vardir. [426] eo-Asopsiyonistler 1843de Papaz Emmanuel d Alzon tarafindan kurulmus olan cemiyet üyelerine verilen Isimdir. Bu grubun gayesi Katolik düsüncesini basin yoluyla ögretmek ve yaymaklar. Bunun için Fr ansada çok sayida eser dergi ve gazete çikarmislardir. Bu gazete ve dergilerin en taninmislari La Croix ve Le Pelerindir. [427] ep- Pentakostalistler (The Pentecostal Revival) Amerika Birlesik Devletlerinde Los Angelesde 1906da zenci vaiz W. J. Seymour un gayretiyle ortaya çikmis ve Norveçli Thomas Barratt tarafindan ayni yil Avrupa ya yayilmistir. Bu dini hareket günümüzde dünyada 3 milyon civarinda üyeye sahiptir. Bu hareketin mensuplari Kutsal Ruhun vaftizi denilen bir aydinlanma ile kazani lan ihtidaya önem vermektedir. Böyle bir aydinlanma arkasindan alamet olarak çesitli di llerde konusmayi getirecektir (Görüldügü gibi hareket Hiristiyanlikla Zen Buddizmi uzlast iran sinkretist bir gelismedir). Bu harekete bagli cemaatlar birbirlerine karsi müstakildir. Harekete bagli üyeler ilk Hiristiyanlar hakkinda Kutsal Kitapla kaydedilen seyler e göre kendi hayatini düzenlerler. Pentakostalistlerde bir teskilat ve servis düzeni b akimindan konulmus kurallar yoktur. Isveçteki Pentakostalist orani diger ülkelerden daha fazladir. [428] C- ISLAM 1- Genel Bilgi a- Islamin Dogusu ve Dogdugu Çevredeki Inançlar Dünya nüfusunun % 23ünün (yaklasik 1.350.000.000) dini olan Islam VII. Yüzyilin hemen bas inda Arabistanda dogdu. Bu dinin dogusu esnasinda yeryüzünde çok sayida din vardi. I slama ihtiyaç var mi idi sorusu Batili bir tarihçinin (P.K. Hitti) Asli sekli ile I slamiyet Sami kavimlere ait dinlerin mantiki mükemmellesmesidir cümlesinde cevap bulmakt adir. O siralarda dünyada büyük bir huzursuzluk vardi. Savaslar haksizliklar zulümler pesin hükümler maddecilik almis yürümüstü. Manevi hayattan zevk alanlar bu gidise karsi dünyadan etek çekmisler kendi kurtuluslarini düsünüyorlardi. Mevcut dinler Insana yön vermede ye terli olamiyordu. Zira zaman bu dinlerin ilk asli hüviyetini almis götürmüs geride tarti smalar tatminsizlikler ayriliklar kalmisti. Bir uyariciya insanlari mutluluga ulastiracak yeni bir yola ihtiyaç vardi. Bu gidise karsi uyarici ses Arabistandan geldi. O devirde Arabistan kitalar ar asi ticaret yollarinin geçtigi önemli limanlari bulunan bir ülkeydi Hz. Ibrahimin ( tahminen M.Ö. 2000) kurdugu Kabe bir dini merkez olarak Kudüsteki Tapinaktan daha es kiydi. Bundan dolayi Kabeyi içinde bulunduran Mekke yüzyillar boyunca hem dini hem d e ticari bakimdan Arap yarimadasinda önemli bir rol oynamaktaydi. Araplar ülkelerinin iklimi sebebi ile göçebe idi. Ancak sehir hayati yasayan yer ve bölgeler de vardi (Me kke Medine Yemen gibi). Araplar kabileler halinde yasarlardi. Bu kabilele r arasinda devamli geçimsizlikler çikar savaslar olurdu. Ancak yilda dört ay (har am aylar) savas yapmamak gelenek olmustu. Mekke yakinlarindaki panayirlar bu süre de kurulurdu. Bu panayirlarda siirler okunur hitabelerde bulunulurdu. Araplarda yaziya dayanan gelenek kuvvetli degildi. Okuma yazma bilenler azdi. Ancak siire karsi ilgi çoktu. Ukaz Panayirinda yarismalar yapilir kazanan siirler altinla ya zilip Kabe duvarina asilirdi. Yedi kaside böylece meshur olmustu (Muallakat-i Seba ). Arap dilinde bu alanda büyük ifade gücü vardi. Iste Hz. Muhammed (571-632) böyle bir çevreden geldi. Mekkenin ileri gelen on aile sinden Hasim ogullari kabilesine mensuptu. Babasi Abdullah annesi Amine idi. Hz. Muhammedin hayati ile ilgili yeterli bilgi bulunmaktadir. Peygamberler arasi nda hayati hakkinda en fazla bilgiye sahip olunan da Hz. Muhammeddir. Çocuklugund aki agirligi gençligindeki eminligi olgun yasindaki firaseti de bilinmektedir. Bu olgun yas kirka ulasinca Nur Daginin Hira Magarasinda 610 yilinin Ramazan Ayin in 27. günü Yüce Allahin melek elçisi. Cebrail ona seslendi. Kendisinin Cebrail oldug unu Yüce Allahin kendisini Muhammedi peygamber seçtigini haber vermek üzere görevlen dirdigini bildirdi ve ona abdesti temizlenmeyi ögretti. Hz. Muhammede (s.a.s.) üç def a Oku dedi. O her defasinda okuma bilmedigini söyledi. Melek onu kollari aras ina alip daha kuvvetli sikarak birakti ve söyle dedi Yaratan Rabbinin adiyla oku O insani bir kan pihtisindan yaratti. Oku Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayi ögreten Odur. Insana bilm edigini O ögretti (Alak 1-5). Islam Dini böyle basladi. Bu sirada Arap toplumu ahlak bakimindan bir çöküntü içinde idi. Hal putlara tapiniyor çesitli hurafeler batil-bos inançlar içinde ömür tüketiyordu. Hz. Ismail den sonra bu topluma bir uyarici gelmemisti. Bununla beraber Hz. Ibrahimden ka lma yüce tek her seye kadir bir tanri fikri varligini devam ettirmekte idi. Sayi si az da olsa Hanif denilen kimseler vardi. Bunlar putlara tapmaktan titizlikle kaçinmaktaydi. - Arabistanin kuzeyindeki Bizansin dini Hiristiyanlik Sasanilerin ise Mecusilikti. Batiya düsen Habesliler de Hiristiyan idi. Ancak bu dinlerin Araplara etkileri faz la olmadi. Bunun yaninda Arap yarimadasinda Yemen Taif ve Medine gibi yerlerde Y ahudiler Yemende (Necran) Hiristiyanlar bulunmaktaydi. Ayrica Mecusilik ve Sabiilik de vardi. Araplarda puta tapicilik yaygindi. Putlar tastan tahtadan ve madenden yapilirdi . Madenden insan seklinde yapilan puta sanem (çogulu esnam) yine insan seklin de fakat tastan veya agaçtan yapilan puta vesen (çogulu evsan) ve belirli bir sek li olmayip tapmak için kullanilan taslara da nusub (çogulu ensab) * denilirdi. Kab ede Arap kabileleri sayisinca 360 put vardi. Bu putlarin içinde en büyügü Hübel idi. Araplarin bunlardan baska tagut denilen tapinaklari vardi (sayisi 100 kadardi). Kabe gibi bu tapmaklara da saygi gösteren Araplar onlarin önünde kurban keser kura oklari çekerler ve tavaf ederlerdi. Bellibaslilari Uzza (Batn-i Nahlede) Laf (T aifde) ve Menaftir (Kudeyfde). Araplar Allahi biliyor ancak putlari Allahla kendi aralarinda araci kiliyorl ardi. Putlari Allah ile kendi aralarinda ortak tutan Araplarin bu tutumuna müsrik lik adi verildi. Kisi kabilesinden çikmadikça putunu degistiremezdi. Degistirirse çok kötü karsilanirdi. Evlerde de put bulundurulur ve ona tazim edilirdi. Arabistanda putatapicilik disinda yildizlara atalara tazim kültleri de vardi. Içlerinde kizlarini diri diri gömüp merhamet etmeyen elleriyle yaptiklari putlara ta zim eden bazen un ve benzeri yiyecek maddelerinden put yapan ona ibadet eden s onunda da kitlikta onu yiyen maddeye servete dünya malina eglenceye kapilmis i nsanlarin bulundugu Arap toplumundan bir peygamber çikmisti. Hz. Muhammed sahsiye ti güzel ahlaki dogrulugu zekasi kisacasi bütün meziyetleri ile daha çocuklugundan/gençli inden itibaren dikkatleri üzerine toplamisti. Ona Muhammedul-Emin demislerdi. Çünkü yal an bilmiyor kavminin hafifliklerine katilmiyor dürüstlükten ayrilmiyordu. Kabenin on arilmasinda Hacerül Esvedi yerine koyma konusunda çikan kabileler arasi tartisma onun bir örtü getirtip her kabileden bir temsilciye tutturup kendisinin de onu elle riyle alip bu örtünün ortasina koyu-vermesiyle hemen orada sonuçlanivermisti. Ancak sira kavmini dine davete gelince durum yine böyle mi olacakti Ilk Vahiyden sonra 40 günden 3 yila kadar sürdügü tartismali olan zor bir devre onu be kliyordu. Bu devreye geçmeden vahiy üzerinde biraz durulmalidir. Vahiy sadece peygamberlerin ulasabilecegi normalin üstünde bir bilgi edinme yoludur . Ilham onu anlamaya biraz yardimci olabilmektedir. Ancak bu bir deney ve gözlem k onusu degildir. Peygamberlerle sinirlidir. Ancak peygamberin çevresinde bulunanlar in bu konuda gözlem sanslari vardir. Kainatin yaraticisinin insana yine onun gibi bir insan ile onu niçin yarattigini görevlerini hayatin ve kainatin sonunu akil ile sonuçlandirilmayacak konulari haber vermesi için vahiyden baska daha güzel hangi yol olabilir Dolayisiyie peygamberler sadece insandir vahyi veren Yüce Allahtir. B ir Ayette Hz. Muhammedin (s.a.s.) sahsinda bu gerçek söyle ifade edilmektedir De ki Ben de sizin gibi bir insanim ancak bana tanrinizin tek bir Tanri oldugu vahy olunuyor (Kehf 110). Bu husus sairin Muhammed bir insandir ancak diger insa nlar gibi degil. O taslar arasindaki yakut gibidir demesiyle tezat olusturmaz. Yukarida vahiy konusunda peygamberin çevresindekilerin imkanindan söz edilmisti. N itekim Hz. Muhammedin ilk vahyinin sahidi yoksa da sonrakilerin olmustur. Saha be yirmi sene civarindaki bir devrede bu olaya sahitlik etmistir. Onlarin verdi kleri bilgilere göre Hz. Muhammed böyle durumlarda önce heybetli bir ses ile vahye ha zir hale getiriliyordu. Sonra vecd hali onu kavrayip öyle heyecanlandiriyordu ki o sakin ve agir sahsiyet soguk bir günde buram buram terliyordu. Bu anda büyük bir ag ilik ona baski yapiyor eger bir deve üzerinde ise hayvan onu tasiyamaz oluyor ye re çökmek zorunda kaliyor sayet çökmezse bacaklari yay seklinde egriliyor ve sanki kiri lacakmis gibi bir durum aliyordu. Yaninda oturup dizi önündekine degen bacaklarinin çatirdadigini saniyordu. Ayrica an viziltisi gibi bir ses duyuldugu da verilen bil giler arasindadir. Iste bu baslangiçlarin sonucunda gök gürültüsünden sonra yagmurun gelmesi gibi Ayetler naz il olmus ve yine böylece gelen bazi Ayetlerde insanlardan hatta cinlerden bu sözlerin b ir benzerini ortaya koymalari istenmisti. (Kuran Ayetlerinin nazim ve nesirin üstünde d egisik bir üslubu vardir. Ayetlerin hem dil yapisi ve okunus musikisi hem de anlam ge nisligi pek çarpicidir). O edebiyat ve siit devrinde ümmi bir kimseye karsi meshur sai rler aciz katmisti. Dil ile ona karsi çikamayinca kiliçlar çekilmisti. Bu daha sonraki gelismelerle ilgili hususlari bir kenara birakirsak vahyin hem H z. Muhammede hem de kavmine bir takim problemler getirdigini söyleyebiliriz. Hz. Muhammed nefret ettigi büyücü ve kahinler gibi bir duruma mi düstügü konusunda tereddütler iyor bazen bir dagdan kendisini asagiya atmayi bile düsünüyordu. Bu gibi durumlarda Cebrail ona görünüyor gerçekten Allahin elçisi oldugunu ona hatirlatiyordu. Böyle agir ruhi ereddütler geçirip acaba bu durum Allah (c.c) tarafindan bir görevlendirme mi yoksa s eytani bir tahrik mi diye endiselendiginde ona ilk teselli daima sadik esi Hz. Hat iceden (r.a.) söyle geliyordu Sen kendi menfaatini gözetmez hayir islersin. Al lah senin üzerine seytani musallat etmez. Hz. Musaya (a.s.) Sina Daginda 80 yasinda vahiy gelmisti. Budda 35 yasinda b ir incir agaci altinda ilhama kavusmustur. Bundan dolayi Kurandaki Tin süresindeki Incir ile Irtibat kurup Buddanin sahsiyetine aydinlik getirmek isteyenler vard ir. Hz. Muhammede vahiy gelmeye baslamis ve bir süre kavminin yanina dönememisti. Hz. I saya (a.s.) 30 yasinda ilk vahiy gelmisti. Kutsal Ruh (Müslümanlara göre Cebrail) bir güvercin gibi gelip basina konmus sonra kirk gün çölde bir deneme devresi geçirmisti. Hz. Isa ile ilgili çarmih olayi o 33 yasinda iken olmustu (Müslümanlarin inancina göre çarmiht a ölen Hz. Isanin hain sakirdi Yahudadir Incillerdeki Ey Allahim beni niçin te rkettin cümlesi ona aittir). Yani Hz. Isanin hizmeti üç yil sürdü. Hz. Muhammede vahyi n 40 yasinda iken gelmeye basladigi ve onun 43 yasinda resul oldugu belirtilir . Bu üç seneye varan devrede vahyin kesildigini gören müsriklerin Allahin seni terketti demeleri üzerine Cebrailin Duha Suresini getirdigi nakledilir. Bu Surenin bir ayetind e Rabbin seni terketmedi darilmadi da denilerek Peygamberin kalbi hosnut ki liniyordu. Ancak önemli olan husus Rabbinin nimetine gelince (baskalarina) durma yip söyle seklinde tebligin baslatilmasi emriydi. Bu noktada Hz. Muhammede (s.a.s.) ilk inananin kesinlikle Hz. Hatice oldugunu söy leyebiliriz. O Hz. Muhammedin durumunu akrabalarindan biri olan Nevfel oglu Var akaya ulastirdi. Varaka Hiristiyan dinindeydi. Olayi dinleyince Hz. Musaya ge len büyük melegin Hz. Muhammede gelmis oldugu müjdesini verdi. Daha sonra Hz. Muham-me dle karsilasinca ona Sen bu ümmetin peygamberi olacaksin. Sana gelen Musaya g elen büyük melektir. Sana yalanci diyecekler eziyetedecekler yurdundan çikaracaklar seninle harbedeceklerdir. Ben sayet o günlere yetisirsem sana Allah için yardim e derim demistir. Varakanin Müslüman olup olmadigi konusunda kesinlik yoktur. Hz. Muhammed dedesi Abdulmuttalibin ölümü üzerine kendisini yanina alan amcasi Ebu Talibin oglu Aliyi kitlik dolayisiyle kalabalik ailesi içinde sikinti çekmemesi için evinde barindirmakta idi. Bes yasindan itibaren Hz. Muhammedin yaninda bulun an Hz. Ali Hz. Muhammed ile hanimi Hz. Haticenin Kuran okuyup Allaha dua ettikl erini görünce ne yaptiklarini sordu. Hz. Muhammed ona Biz kainati yaratan Allaha se cde ediyoruz. O bana peygamberlik verdi. Putlara tapmayi yasakladi. Allah birdir ortagi ve benzeri yoktur... dedi ve Kuran okudu. Hz. Ali duydugu ayetler karsis inda hayran kalmisti. Müslüman olmak istedi. Ancak aklindan önce babasina danismak geçti . Sonra bundan vazgeçti. Hz. Muhammedin yanina geldi. Allah beni y aratirken Ebu Talibe sormadi. Ben Allaha Ibadet etmek için neden ona sormaya lüzu m göreyim dedi ve Müslüman oldu. Hz. Ali gibi ilk müsiüman olanlardan biri de Harise oglu Zeyddi. Kendisi Hz Muhamm edin azatli kölesiydi. Peygamberin yaninda kalmayi tercih etmisti ve üçüncü Müslüman olma s fini kazanmisti. Hz. Ebu Bekr serefli ve zengin bir tüccar idi. Hz. Muhammedin yakin dostu idi. Mek keliler arasinda itibari fazla idi. Hz. Muhammed evinin disinda ilk onu Islama çagi rdi. O da tereddütsüz Müslüman oldu. Çünkü o Peygamberin sahsiyetine büyük güven duymaktayd Ebu Bekrin vasitasi ile birçok kimse Islama girdi. Ilk Müslümanlar ibadetlerini gizli yapiyorlardi. Çünkü zulüm ve baski altinda idiler. Üç sen nde Hz. Ömer ile Müslüman sayisi kirki bulabildi. Bundan sonra Müslümanlar inançlarini sakla madilar. Açikça ibadet etmeye ve dinlerini yaymaya basladilar. Islamin dogusu böyle old u. [429] b- Din olarak Islam Adini kendi kutsal kitabindan alan Kutsal Kitabi (Kuran-i Kerim) ilk seklini günümüze ka dar degistirmeyen tek din Islamdir. Günümüzde bir milyari geçen insanin dini olan Islam ev renseldir. Bir milletin bir zümrenin bir bölgenin dini degildir. Islam insanligin o rtak manevi mesalesidir. Aslinda bütün peygamberlerin teblig ettigi din Islamdir denilebilir. Islam manevi bir agaç gibidir. Bu agaç en ekmel meyvesinde nüvelenmis isimlenmis ve gayesine ulasmist ir. Islam ilahi dinlerin genel adi iken Hz. Muhammede yirmi üç yillik bir sürede gelen vahiylerle en son seklini almis ve kiyamete kadar insanligin ihtiyaçlarina cevap ve recek bir muhtevaya kavusmus tamamlanmis ikmal edilmis dinin özel adidir. Niteki m bu durum Maide Suresinin üçüncü ayetinde su sekilde açiklanmistir Bugün size dininizi ik ttim üzerinize olan nimetimi tamamladim ve din olarak Islama razi oldum. Kuran-i Kerim bütün peygamberlerin basta tevhit olmak üzere inanç bakimindan ayni esasla ri teblig ettiklerini açiklar. Bu inanç esaslari Islamin özünü olusturur. Aslinda Islam H Ademe (a.s.) kadar geri gider. Peygamberler tarihi içinde zaman ve mekana göre degise n ilahi vahyin sadece ahkam yönü olmustur. Böylece Hz. Muhammede kadar gelen Islam gelene i tedrici gelismesinin son ekmel noktasina Islam Dini ile ulasmistir. Islamin hitabi bütün insanligadir. Hz. Muhammedin bütün insanliga gönderildigi Kuran-i de açikça yer almaktadir[430]. Kuran-i Kerimde ayrica Ya eyyühennas (Ey insanlar) hita inda da ayni husus düsünülmelidir. Islam inanç ibadet ve ahlaki hükümlerinde ferdi oldugu kadar toplumu da hedef alir. Fertl er düzeldikçe toplum da ona bagli olarak düzelecek ve ideal bir toplum ortaya çikacakti r. Islam dünya-ahiret dengesini kurarak orta yolu tavsiye ederek insanlarin birli k Içerisinde beraberce huzurlu olarak yasamalarini gaye edinir. Islam çesitli Islami bilim dallarinin ana konusu oldugundan burada ayrintili bilgi veri lmeyecektir. Ancak diger dinlerle karsilastirilabilmesi için o anahatlahyle tanitilacak ve bir kisim özellikleri üzerinde durulacaktir. Islami iman ibadet ve ahlak seklinde üçe ayirarak Islemek gelenek haline gelmistir. Biz de bu çerçeveye uygun olarak önce iman ve islam terimlerini sonra Imanin Esaslanni I slamin Sartlarini (sekli ibadetleri) ve Islamda ahlak konularini sonuç olarak da Islamin diger dinlerden farkliliklarini ve farkli oldugu hususlarin özelliklerini ele alac agiz. [431] 2- Iman ve Islam a- Iman Kelime olarak iman Inanip itimat etmektir. Terim olarak ise mutlak tasdik anla mindadir. Böylece iman bir seyi dogru olarak kabul etmek ve onun dogruluguna inan maktir. Tasdikin üç mertebesi vardir 1- kalb ile 2- dil ile 3- fiil ile tasdik. Di ile tasdik kalbin tasdikiyle birlesirse bu gerçek bir ta sdik olur. Bu tasdikin sahibine mümin denir. Böyle oimayip kisinin agziyla söyledig i kalbindekini tutmazsa bu görünüsteki bir tasdiktir. Bu sekildeki bir tasdikin sahib ine münafik denir. Fii ile tasdik kisinin inandigini isiyie göstermesidir. Yani yapilmasi gerekeni yapmasi ve yapilmamasi gerekeni de yapmamasidir. Iman dil ile ikrar kalb ile tasdik ve uzuvlarla amedir. Ancak bunlardan ilk ikisi imanin asli rüknü iken amel imanin asli rüknü degildir kemalidir. Ameli olmayanin ima olabilir. Bazi hadislerde imanin 60 veya 70 küsur subesi oldugu belirtilir. Bunla rin alti tanesi (Imanin esaslari) imanin asil rükünleri (Asl-İ iman) geriye kalanlar i kemalidir (Kemal-i iman). Bu noktada su hadis-i serifi hatirlamakta fayda vardir Si zin iman bakimindan en kamil olaniniz ahlak bakimindan en güzel olaninizdi r. [432] b- Islam Kelime olarak Islam teslim olmak itaat etmek boyun egmek demektir. Terim olar ak Islam Peygamberin haber verdigi seyleri kabul ve onlara bütün varligiyle teslim o lmak demektir. Dolayisiyle Islam kalben teslim olmakla beraber zahiren Allahin v e Peygamberlerimin emirlerine uymaktir. Bu anlamda her mümin müslim her müslim de müm indir. Mümin ile müslim ayri ayri hükümlere tabi degildir. Iman ruh islam onun bedenidir. Islamsiz iman imansiz islam olmaz. Islam Hz. Muhammedin teblig ettigi dinin de adidir. [433] c- Iman ile Islam Arasindaki Münasebet Kuran-i Kerim ve Hadis-i Seriflerde Iman ve islam kelimelerinin kullanilisi Islam bil ginlerini bu iki kelimenin arasindaki münasebeti arastirmaya yöneltmistir. Lügat bakim indan iman ile islam kelimeleri arasinda fark vardir. Iman daha hususi islam daha umumidi r. Iman tasdik islam teslimiyettir. Tasdikin bulundugu yerde teslimiyet de var dir. Fakat her teslimiyet tasdik degildir. Sözü yahut isiyle teslimiyet gösterdigi h alde kalbiyle teslim olmamis kimseler vardir. Seri bakimdan islam ile iman birdir. Mümin ile müslim ayni hükümlere tabidir (Öldügünde yik enaze namazi kilinir Müslüman mezarligina gömülür Müslümanlara varis olur). Hz. Muhammed za aninda insanlar mümin kafir ve münafik olmak üzere üç kisimdi ayrica bir dördüncü kisim y Bu konuda Imam-i Azam Ebu Hanife söyle diyor ..lügat bakimindan iman ile islam arasind a fark vardir fakat seriat bakimindan islamsiz iman imansiz islam olmaz. [434] 3- Iman Esaslari Iman iki bölüme ayrilir 1- Icmali iman Kelime-i Tevhid ve Keli-me-i Sehadet 2- Tafsili Iman Amentü. Iman esaslari Kuran-i Kerimde vardir. Imanin bir arada alti esasi hadisle sabitti r. Bu alti esasin Amentü ile baslayan Ibaresi Imam-i Azamin FikhulEkber adli kit abindan yayginlasmistir. Bu maddeler sirayla ele alinacaktir. [435] a- Allaha Iman Allaha iman Amentünün ilk esasidir dinin de temelidir. Din öncelikle Allaha iman e sasina dayanir. Asagi yukari her din Allaha inanmayi temel prensip edinir. Her devirde Allaha inanmayan insanlar bulunmustur fakat tarihin hiçbir devresinde b ir toplumun bütünüyle Allahi Inkar ettigi görülmemistir. Demekki Allaha inanmak normal O nu inkar etmek anormal bir davranistir. Ilmi buluslar Allaha inanmayi zayiflatmami s aksine kuvvetlendirmistir. Kuran-i Kerimde Allaha iman üzerinde önemle durulur. Bazen yarattigi seylere bakarak düsünerek ibret alarak Allaha iman telkin edilir. Bazen Allaha ve elçisine inanmak konu edinilerek peygamberlerin Ona inanmayi telkin ettikleri belirtilmis olur. Bazen de Allaha ve ahiret gününe iman üzerinde durularak insanoglunun akibetini düsünmesi g erektigi hatirlatilir ve Allaha inanmasi tavsiye edilir. Kuranda ve hadislerde b u yolda birçok metodun takip edildigi bilinmektedir. Allahin varligi birligi yüce sifatlari ve güzel isimleri (Esma-i Hüsna) üzerinde düsünmesi izin verilen insanoglu Onun zatini düsünmekten menedilmistir. Bu konuda yasak çizgiy i asan Allahin zatiyle sifatlarini birbirine karistiran Allahin bazi varlikla ra (mesela tabiata insana vb.) hulul ettigine inanan insan ve toplumlar yanlis s onuç ara ulasmis (panteizm insani tanrilastirmak Tanriyi insanlastirmak gibi) Allaha ortak kosmus dogru yoldan uzaklasmislardir. Bu yanlis sonuçlarla karsilas mamak için Hz. Muhammedin su ögüdü ibret vericidir Allahin varligini anlamak için gökler bakin yere bakin kendi nefsinize bakin bütün bunlarin yaratilisindaki incelikleri ve bunlarin kendiliginden olup olmadigini düsünün. Çünkü bunlar Allahin varligini birlig ni gösteren belirtilerdir. Ancak Allahin zatini düsünmeyin. Çünkü buna kudretiniz yetmez. Yine bir baska hadiste o Kalbine ne geJir-se Allah ondan baskadir demekledir. Bu iki hadisten insanin kendi varligindan baslayarak gökdekr ve yerdeki canli cansi z varliklar üzerinde dikkatle düsünmesi gerektigi anlasilmaktadir. Böylece insan bu var liklari var eden yüce bir varligin farföna varacak ve bu üstün varliga gönülden baglanacakti r. Islamda Yüce Allah vardir birdir dogurmamis dogurulmamistir ezeli ve ebedidir esi ve benzeri yoktur hiçbir sey Onun benzeri degildir hiçbir seye muhtaç degildir he r sey Ona muhtaçtir. Her seyin yaraticisi ve Rabbi Odur. Esi ve ortagi yoktur. O hayy ve hayat vericidir. Her seyi bilir görür isitir. Her seye gücü yeter. Her seyi O yaratir riziklandirir yokeder. Her sey Onun iradesiyle meydana gelir. O ak il sahiplerine hitap eder kitap yollar. O her yerde hazir ve nazirdir zaman ve mekandan münezzehtir. Gözlerimiz bu dünya sartlarinda Onu görmeye muktedir degildir. All ahi görmek ancak cennette mümkün olacaktir. Dünyada insanlar gayba inanmaya mecburdur . Allaha iman gaybidir. Görüldügü gibi bir din için en önemli ve temel olan Allah inancinda Islam çok ölçülü ve deng da üçleme seklinde Allahin sifatlari baska varliklara verilmez yaratiklara dagiti lmaz. Bunun yaninda yaratiklarin sifatlari da Allaha atfedilmez. Allaha kötü güç Seyt an denk tutularak ikilemeye gidilmez. Ona hiçbir sey ortak kilinmaz. Putlardan canli-cansiz varliklardan Ona araci yardimci hizmetçi tayin edilmez. Islamda Allah insanlara sah damarindan daha yakindir. Bütün dualar dogrudan dogruya Ona yöneltilir. Yalniz Ona ibadet edilip yalniz Ondan istenir. Kalblerin hakimi yerin-gögün Rabbi Odur. O diledigini yapar diledigini aziz diledigini zelil kilar diledigine hikmeti verir. Mülkün sahibi Odur. Mülkünde istedigini yapar. Din güngnün sahi i de Odur. O Tek Tanrid ir. [436] b- Meleklere Iman Insan ruh ve bedenden ibarettir. Insana bedeni yönden benzeyen yaratiklar bulundugu gibi ona ruhi yönden benzeyen yaratiklar da vardir. Bunlar melekler ve cinlerdir. Melekler nurani latif varliklardir yemek içmek evlenmek çogalmak dogmak ölmek gibi niteliklerden uzaktir. Allaha isyan etmezler. Durmadan Allahi tesbih ve Ona i badet ederler. Allah tarafindan kendilerine verilen vazifeleri aynen yerine geti rirler. Dört büyük melekden baska yazici Hafaza (Kiramen Katibin) sorgulayici Nekir ve Münker gibi sitli görevleri bulunan sayisiz melekler vardir. Melekler insanlari hayirli ve güzel islere tesvik ederler insanlara hayir dua ve sefaatta bulunurlar iman sahiplerini destekler ilahi cezalari yerine getirirler. Melekler insanlar için bir masumiyet örnegidir. Insan ruhi yönünü gelistirerek ahlakini o nlastirarak ve günahlardan kötülüklerden arinarak meleklesmeyi gaye edinir. Melekler im tihan altinda degildir. Insanlar için imtihan bulundugundan basarili insan melekt en üstündür. Melekler görünmeyen varliklardir. Insan bazi suçlari kendisini kimsenin görmedigini düsün erek yapar. Bundan dolayi meleklerin varligi caydirici bir rol oynar. Insan meleklere inanç sayesinde kötülüklerden günahlardan uzaklasir hayirli islere yönelir. Kuran-i Kerimde görünmeyen varliklar olarak melekler yaninda cinlerden de bahsedilir. Bir Surenin adi Cindir. Cinler melekler gibi masum olmayip Insanlar gibi i mtihan altindaki varliklardir. Müminleri de vardir kafirleri de. Görünmeyen varliklara inanç bütün dinlerde vardir. Ancak bu varliklarin mahiyeti ve görevle ri birbirine karistirilmistir. Bazi dinlerde melekler cinler veya görünmeyen diger v arliklar tanrilastirilmistir. Bazen onlara Tanrinin Kizlari da denilmistir. Öte yandan melekle seytan arasindaki fark kaybolmustur. Islam bu görünmeyen varliklarin tasnifini görevlerin en güzel biçimde açiklamistir. Diger dinlerin formüllestirilm is iman esaslari arasinda melek inancina rastlanmamaktadir. [437] c- Kitaplara Iman Islamda iman esaslarindan biri de kitaplara imandir. Kuran-i Kerim Allaha melekl erine kitaplarina peygamberlerine (Bakara 285) imandan bahsederken görüldügü gibi k itaplara imani yalniz kendisiyle sinirlandirmamaktadir. Kitaplara iman suhuf v e dört kitaba imani içine almaktadir. Suhuf o günkü yazi imkanlariyle tesbit edilen table tler levhalar çesitli malzemeden yapilmis (mesela papirüs)- sahife-lerdir. Suhuf ola rak bugüne gelebilmis bir sey yoktur. Suhuflardan sonra büyük kitaplar gelmistir. Bu nlardan Hz. Musaya Tevrat Hz. Davuda Zebur Hz. Isaya Incil ve Hz. Muh ammede Kuran-i Kerim verilmistir. Kuran-i Kerimde diger kutsal kitaplarin muhtevas i hakkinda bilgi verilmekte ve Zeburdan ise sadece ismen bahsedilmektedir. Kuran kendisi disindaki kutsal kitaplarin tahrif edildiklerini belirtir. Bundan dolayi Müslümanlarin büyük çogunlugu Kuran ve Hadiste zikredilen kitaplara imani Allah arafindan gönderilmis kitaplarin aslina iman olarak anlamaktadir. Onlara göre bugün e ldeki kutsal kitaplar (Tevrat Incil Zebur) çok büyük degisikliklere ugramistir. Bu s ebeple onlarin bugünkü sekli Allah kelami olarak görülmektedir. Yeryüzünde mevcut kutsal k plar içerisinde Kurandan baska aslini muhafaza edebilmis bir baska kitap yoktur. Kuran-i Kerim son peygamber Hz. Muhammede (s.a.s.) yirmi seneyi askin bir süre içinde vahiy yoluyla gönderilmistir. Kuran Hz. Peygamber tarafindan hem yazdirilmis hem ezberlettirilmis hem de kontrol edilmistir. Böylece onu muhafaza edecegini vadede n Yüce Allahin bu vadi yerine gelmistir[438]. Kuran hem sözü hem mana-siyle Allah k elami oldugu Için taklit olunamaz ve olunamamistir da. Zira Kuran kendini taklide çagi rdigi halde bu çagriya cevap verebilen çikmamistir. Kuran belli bir millete hitap eden sinirli bir zaman için gelmis bir kitap degild ir. Dünyanin sonuna kadar gelecek bütün insanlik alemi onun muhatabidir. Kuran geçmisten b ahsetmekte hal üzerinde durmakta ve gelecek için de yol göstermektedir. [439] d- Peygamberlere Iman Peygamber Farsça bir kelimedir. Kuran-i Kerimde Allahin seçip görevlendirdigi kimseler i ifade etmek üzere resul ve nebi kelimeleri kullanilir. Kendisine kitap verilen peygamberler yaninda bir de onlara tabi olan peygamberler vardir. Peygamberler insanlara Yüce Allahin emir ve yasaklarini bildirirler. Insanlarin kurtulus ve s aadete ulasmalari onlarin getirdigi hükümlere uymalarina baglidir. Peygamberler de insandir yer içer evlenir çoluk çocuk sahibi olurlar. Ancak onlar ayni zamanda sir adan bir insan da degildirler. Beden ve ahlak bakimindan insanlar tarafindan tenki de ugramayacak ölçüde mükemmeldirler. Peygamberlerde stdk emanet ismet fetanet ve teblig gibi ortak özellikler bulunur. Insanlar kendi gayretleriyle peygamber olamazlar. Peygamberlik Allah tarafindan verilir. Peygamber vahiy ve mucize ile desteklenir. Kuran-i Kerimde adi geçen 25 peygamber ve peygamber olup olmadigi tartisilan üç kisi di sinda da peygamberler bulundugu her topluma peygamber gönderildigi ayetlerle açiklanmi stir. Bu peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammeddir. Onun peygamberler arasinda müs tesna bir yeri vardir. Çünkü ondan sonra peygamber gelmeyecektir. O peygamberlik divan inin mühürleyicisi ve peygamberler zincirinin son halkasidir. Hz. Muhammedin diger peygamberler arasindaki yeri konusunda Imam Ahmed ve Tirmi zinin rivayet ettigi hadis söyledir Benim Peygamberler içindeki yerim su örnekteki gib idir Bir adam evini insa ediyor tamamliyor içini dösüyor ve bir tuglalik açik yer bir akiyor. Insanlar evi ziyaret ediyolar gliyorlar görüyorlar ve hayrete düserek Ah k eske suraya da bir tugla konulsaydi1 diyorlar. Iste elçiler içinde ben o tugla konumundayim {Fethür Rabbani XXI/283 Camius Sagir V/204 (Hadis no5733) Hz. Muhammedin getirdigi nizam kendisi hayatta iken uygulama zemini bulmus ve o Yüce Allahin bu lütfunu hayatta iken görmüstür. Bu hemen hemen hiçbir peygambere nasip olmayan bir imtiyazdir. Onun getirdigi nizam bütün eski dinlerin hükmünü kaldirmistir. K iyamete kadar devam edecek tek nizam onunkidir. Kuran-i Kerim gibi günümüze kadar oriji nal sekliyle gelebilmis ve kiyamete kadar da muhafaza edilecegi vadedilmis tek kutsal kitap ona verilmistir. O bütün insanlara gönderilmistir bütün alemlere rahmettir. M iraç Yüce Allahin ona bahsettigi üstünlük delillerinden birisidir. Islamda Hz. Muhammed de dahil peygamberlerin belirli nitelikleri vardir. Onlar diger insanlardan masumluk ahlak ve faziletleriyle ayrilirlar. Bununla beraber onlar yine de bir insan olarak kabul edilip tanrilastirilmazlar. Onlarin elinde zuhur eden mucizeler onlara degil Allaha nisbet edilir. Islamda bütün peygamberl er haktir. Peygamberlik noktasinda aralarinda bir ayrim yapilmaz. Bununla berabe r onlardan bazilarinin diger bazilarina üstün kilindigi da kabul edilir (kitap veril mesi sahsi fazilet ve yerine getirdigi görev gibi yönlerden). Diger ilahi din mensuplarindan Yahudiler Hz. Isa ve Hz. Muham-medi Hiristiyanlar Hz. Muhammedi peygamber olarak kabul etmezler. Fakat Müslümanlar bütün peygamberleri kabul ederler. Diger ilahi dinlerde peygamberlere bakis Islamdaki gibi degildir. Yahudilikte Hz. Yakup Tanri ile gürestirilir. Hz. Ibrahimin karisini Firavuna ka rdesim diye takdim ettigi Hz. Lutun sarhos olup kizlariyle zina yaptigi Hz. D avudun bir kumandanin karisini ele geçirmek için onu savasa yolladigi da kutsal kit aplarinda yer alir. Yahudiler Üzeyre (Ezra) Allahin Oglu dediler (Yapilan aras tirmalar sonucu Yemende bir Yahudi toplulugunun bu inanca sahip oldugu tesbit e dilmistir[440]). Onlar MesitVi bir peygamber olarak degil dünyevi hakimiyet sahi bi bir kral olarak görürler. Hz. Harunu Allahin degil Hz. Musanin peygamberi olar ak nitelendirirler.[441] Hiristiyanlikta ise Hz. Isa Tannnin Oglu ve tanri havariler de Isanin resu lleri olarak nitelendirilir. Hz. Isaya secde ve dua edildigi onun günahlari bagi sladigi Indilerde belirtilir. Hiristiyanlara göre Mahke-me-i Kübranin idare edicisi d e Isadir. Hinduizmde Tanri Visnu insanlarla münasebet kurmak için dünyaya iner bazi insanlara hulul eder. Bu din mensuplarina göre peygamberler onlarin tanrilarinin birer av atarasidir (hululü). Bazi dinlerde peygamber yoktur. Bazilarinda Ise bir kurucu va rdir fakat bu kurucunun ne oldugu kesin olarak belli degildir. Bütün bu hususlar gözönünde bulundurularak 124.000 peygamber geldiginden bahseden Hz. Muha mmedin bir hadisine göre tarihen bilinen birçok meshur sahsiyetin aslinda bir peygam ber oldugu düsünülebilir Iranda Zerdüst Yunanda KserYçfanes Çinde Konfüçyüs.Laotze Men Hindistanda Budda... [442] e- Ahirete Iman Kuran-i Kerimde ve hadislerde Allaha ve Ahiret Günfrne inananlar seklindeki hitaplarl a Ahiret Gününün önemi belirtilmistir. Ahirete iman da Allaha iman gibi gaybidir. Bunun y ninda Kiyametin ne zaman kopacagini Allahdan baska kimse bilemez (Bu Mu-gayy ebat-i Hamse bilinemeyen bes husus arasindadir). Ahiret yani insanin ölümünden kiyametin vukuundan sonra neler olacagi Islamda söyle açikl nir Insan öldükten sonra tekrar dirilecek dünyada yaptiklarindan hesaba çekilecek cez a veya mükafat görecektir. Dünya ebedi degildir. Kiyametten sonra bütün insanlar diriltilip hser hayati baslatilacak bunu hesap kitap ceza-mükafat cennet-cehennem takip edecektir. Islamdaki ahiret inanci fert ve topluma sorumluluk duygusu kazandirir. Dünyada yaptik larinin karsiligini görecegini düsünen insan ölçülü dengeli olmaya iyi ve mesru seyleri ya ip kötülüklerden kaçinmaya çalisir. Ahirete iman kisiyi ihtiraslardan kurtarir hayatin a ci ve sikintili olaylarina tahammülünü ve sabretmesini saglar. Islam disindaki ilahi dinlerde de öldükten sonra dirilme inanci vardir. Yahudilikte ahiret k onusu pek fazla islenmemis dünyevi yön daha agirlik kazanmistir. Hiristiyanlikta ise ikinci bir alem inanci bulunmakla beraber Hiristiyanlar sonun her an gelecegi k orkusu içerisinde ruhban hayatina agirlik vermislerdir. Islam dünya ahiret dengesini kur arak her iki dindeki asiriligi gidermistir. Hinduizm aibi bazi din-lerde alemin e zeli-ebedi oldugu kabul edilir. Bu dinlerde tenasüh inanisi bulundugu için ahiret anlayisi ona göredir. [443] f- Kaza ve Kadere Iman Kader ileride olacak seylerin Yüce Allah tarafindan önceden bilinip tesbit edilmesid ir. Kaza ise bu bilinen ve tesbit edilen seylerin zamani ve yeri geldiginde All ah tarafindan yaratilmasidir. Kaza ve kadere inanmak demek iyi ve kötü hayir ve ser ne varsa hepsinin Allah tarafindan ezelde takdir edildigine ve zamani gelince de yine Allah tarafindan bu takdire göre yaratildigina inanmak demektir. Kisinin irade hürriyeti diger bir deyimle seçim hürriyeti vardir. Ancak bu seçim hürriyet i Yüce Allahin hazirlamis oldugu imtihan sartlari çerçevesindedir. Insanin ne zaman hangi anne-babadan doÖacagi boyu rengi kalbinin ve midesinin çalismasi kendi eli nde degildir. O iradesinin disindaki seylerden sorumlu da degildir. Insanin ira desiyle seçtigi isleri yaratmak Allaha mahsustur. Insan neyi seçerse Allah onu yar atir. Imtihan sartlarini hazirlayan Allah seçen insan insanin seçtigine göre yaratan Allahtir. Yüce Allah insanin neyi seçecegini ezelden bildiginden bu bilgisine göre Levh-i Mahfuzda olacaklari yazmistir. Allah yazdigi için insan Allahin yazdigi sekilde hareket etmiyor fakat Allah insanin ne sekilde hareket edecegini bildi gi için o sekilde yaziyor. Bu konu Ilim maluma tabidir seklinde formüle edilmist ir. DolayisIyle insanin sorumluluktan kurtulmak üzere Ne yapalim alin yazim böyleym is demeye hakki yoktur. Insana düsen yapmasi gerekeni yapmak çalismak gayret etm ek gerekli tedbirleri almak ve bütün bunlardan sonra gerisini Allaha birakip tevek kül etmektir. Islamda hem çalismak emek hem de iradesinin disindaki sonuçlari tevekkülle karsilamak vardir. Ahiret inanisindaki denge kader inanisinda da bu sekilde kendisini göste rmektedir. Islamda insan fiilen yaparak dua ederek bir seyin olmasini isteyebi lir. Ancak istedigi gerçeklesmedigi takdirde hayirli olanin böyle olduguna kanaat ge tirmek de vardir. Bu husus bir ayette söyle ifade edilir Sizin iyi sandiginiz hakk inizda kötü kötü sandiginiz da iyi olabilir Allah bilir siz bilmezsiniz (Bakara 216) . Diger dinlerde böyle açik-seçik bir kader anlayisina rastlamak mümkün degildir. Mesela Hir istiyanlikta konu asli suçla ilgilendirilerek tartisilir (asli suç oldugu için mi kötülüge t yül vardir yoksa kötülüge temayül oldugu için mi asli suç vardir seklinde). Hinduizmde kar inanisi bir çesit kader anlayisi haline getirilmis ve insanin bugünkü hayati bir öncek i hayatinin tabii sonucu olarak görülmüstür. Gelecek hayat ise bugünkü hayatin sonucu olacakt r. Kast dilimleri bir karma sonucu olarak degerlendirilmektedir. Bud-dizmde k arma iradi davranisa dayandirilir. [444] 4- Islamin Sartlari (Islamdaki Sekli Ibadetler) Islamin Binasi Hadisinde Hz. Muhammed Islamin bes sartini açiklamistir. Buna göre I slamin bu bes sartini yerine getiren bir kimse Allaha karsi olan sekli ibadet bor cunu ödemis olmaktadir. Aslinda kisinin yaptigi hersey kulluk görevidir ibadettir. Islamin bes sartindan ilki Allaha ve Peygamberine sehadettir. Bu imanin özü Islamin da baslangiç noktasidir. Bu sart yerine getirilmedikçe ötekileri yapmanin önemi yoktur . Islamin Sartlarinin geri kalan maddeleri dört büyük sekli ibadeti açiklamaktadir. Bunlar namaz oruç zekat ve hacdir. Ibadet kulluk demektir. Kulluk ancak Allaha yapilir. Ameli tatbikat imani kuvve tlendirir. Ibadetler iman nurunu koruyan bir mahfazadir. Ibadetin seklini ve mik tarini Yüce Allah belirtmistir. Islamin Sartlariyle ilgili hususlar Kuran-i Kerimin çe sitli ayetlerinde yer almaktadir. Ibadet Allahin hakkidir ve yalniz Onun rizasi için yapilmaktadir. Allah katinda Onun rizasina en uygun olan ibadet samimiyetle ve devamli yapilanidir. Ibadetin çoklugundan ziyade devamli olmasi önemlidir. Ibadetler in vakitleri ve ibadet yapanin niyeti iç ve dis temizligi bu iste önemlidir. Ibadet ruhun gidasidir. Bu dört ibadet sirayla anlatilacaktir. [445] a- Namaz Bes vakit namaz ergenlik çagina girmis akilli her kadin ve erkek üzerine farz olan bedeni bir ibadettir. Tek basina da kilinabilir. Ancak cemaatla kilmak daha seva p sayilmaktadir. Günlük namaz disinda haftalik Cuma Namazi farzdir (farz-i ayn). Y tJJik namaz olarak Bayram Namazlari vaciptir. Vakte bagli olmayan Cenaze Namazla ri farz-i kifayedir. Namaz dinin diregi müminin miracidir. Namazin içinde Islamin sartlarini teskil ed en diger esaslar da yeralir. Namaz kilan bir sey yiyip içmedigi için namazda bir çesit oruç da vardir. Namazda Tahiyyat Duasinda Sehadet Kelimesi de bulunur. Namaz kilan Kabeye yöneldigi için namaz içinde sembolik bir hac da yer alir. Namaz kilan maddi gel irini bir tarafa birakip namaza vakit ayirdigi için namazda zekatin esprisi de vard ir. Bunun için namaz vakit vakit kilinan ve kulun Yüce Allahin divanina durarak Onu n rizasini aradigini isbat ettigi bir ibadettir. Hiçbir dindeki ibadette namazin oniki farzinin tamamt bulunmaz. Ancak bunlardan bi ri veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami hiçbir dinde Islamdaki kadar belirli ve d isiplinli degildir. Hiçbir dinde niyet Islamdaki kadar ibadetin ana rüknü olmamistir. I slamda ibadet suuru niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islamdaki hadest en ve necasetten temizlenme kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz. Namazin disindaki farzlar namaz süresince devam eden farzlardir. Namazin içindeki fa rzlar intikali farzlardir. Biri digerini takip eder. Böylece namazda hem ayakta du rma hem de oturma hem rüku hem de secde bulunur. Bunun yaninda namazda okuma da var dir yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar niyeti takip eden baslangiç tekbiriyle baslar. Namazda kul Rabbinin huzurunda oldugunun suurundadir. Bu suur (konsantrasyon) o nun kalbini ve fiillerini nurlandirir. [446] b- Oruç Her yil Ramazan Ayinda bir ay oruç tutmak her Müslüman üzerine farzdir. Orucun vakti fecirden aksama kadardir. Oruçlu oruçlu oldugu müddetçe yemez içmez ruhi hayatla bagdasmayan cinsi zevklerden sakinir. Oruç Allah rizasi için yapilan bedeni Ibadetlerin en önde gelenlerinden bindir. Birçok sih hi faydalari bulunsa da oruç dini bir görevi yerine getirmek üzere tutulur. Oruç iradeyi k uvvetlendirir. Oruçlu iken helali terkedebilen Müslüman orucun disinda da harama el uza tmamak aliskanligini kazanir. Ramazan bir ibadet ayidir. Birçok kimse Ramazan Ayin dan sonra ibadetlerini devamli yapma disiplinli bir hayata ulasma imkani bulur. Kutsal kitabinda oruçla ilgili en fazla bilgi bulunan din Islam Dinidir. Islamdaki or uç belli bir zümreye mahsus degildir. Geceli gündüzlü de degildir sadece gündüze mahsustur. Perhiz de degildir. Sinirlari ayrintilari açik-seçiktir. Hastaya misafire yasliya sartlari içinde kolayliklari vardir. Bazi dinlerde oruç yoktur. Bazilarinda ise ya önemini kaybetmis perhiz sekline dönüsmüs veya asiri züht uygulamalari haline gelmistir . Hz. Musanin ve Hz. Isanin 40 gün oruç tuttuklari bilinmektedir. Ancak günümüzde Yahudi ler ve Hiristiyanlar arasindaki uygulamanin o günkü ile ilgisi pek kurulamamaktadir. Paskalyadan önce Hiristiyanlarin uyguladiklari 40 günlük perhiz devresi oruç olma özellig ini kaybetmis gibidir mecburi degildir. [447] c- Hac Zengin ve saglikli Müslümanin ömründe bir defa yapacagi mali ve bedeni ibadettir. Bütün mümi kiblesi Kabeyi tavaf Peygamberimizin bir deve üzerinde Veda Hutbesini verdigi Ara fatta vakfe haccin iki önemli farizasidir. Haci adayi ayrica Medinede MescidunNebiyyi ziyarst etmektedir. Hacda Islamin çiktigi çesitli gelismeler geçirdigi mübare k yerlerdeki bütün Islami hatiralar yasanmaktadir. Haci adayi kefen gibi ihram giyerek Yüce Allaha Lebbeyk... buyur Rabbim s en ecelle kefenle çagirmadan ben ihramla huzuruna geldim dermisçesine manevi bir havaya girer. O en sevdiklerini Allaha ibadet Onun rizasini kazanma gayesiyl e bir müddet için geride birakmis ihram sartlari içinde bir veli hayatina kavusmustur. Hac ayni zamanda dünyanin her tarafindan gelen Müslümanlar için bir sura bir kongre mahi yetindedir. Kabul olunan H^cin (hacc-i mebrur) günahlari gidecegi inanci yaygindir Ancak bu söylenilenler ticari-turistik bir zihniyete dayanmayan sirf Allah rizasi için yapilan bir hacca göredir. Bütün dinlerde kutsal kabul edilen yerler vardir. Haci olmak için buralar ziyaret ed ilir. [448] d- Zekat Zekat mali bir ibadet olup varlikli kimselerin yapmasi gereken bir farizadir. Zekat faki rin zenginin malindaki hakkidir. Zekat artma ve temizlenme anlamina gelmektedir. Z ekat veren kimse servetini temizlemis olmaktadir. Böylece temizlenerek eksilen serve t gerçekte çogalmakta ve bereketlenmektedir. Zekat çesitleri (altin gümüs para ticaret mallari küçük ve büyük bas hayvanlar gibi) ve ikleri (üzerinden bir yil geçmesi artici olmasi gibi) belirlenmis mallarin belirli oranlarda uygun yerlere-kisilere verilmesidir. Dünyada Biri yer biri bakar kiyamet bundan kopar kabilinden zenginlerin hayati na bakip onlari kiskanarak düzen degistirmek üzere ayaga kalkan varliksiz kesimler anarsiye ve totaliter rejimlerin dogmasina yolaçarlar. Aslinda çok fazla olmayan zekat in verilmesiyle zaman içinde orta zümre olusur ve çogalir denge saglanmis olur. [449] 5- Islamda Ahlak Islam Dininde ahlak iman ve ibadetten sonra üçüncü esastir. Peygamberimize Din nedir diy e sorulunca Güzel ahlaktir cevabini vermistir. Islam ahlakinin kaynagi ilahi vahiydir. Bu yönüyle o diger ahlak sistemlerinden ayrilir. Isl ahlakinda insan davranislari niyete baglidir. Bir hadiste Ameller niyetlere göredir denilmektedir. Gerçekten de müminin niyeti esastir. Islam ahlaki kaynagini Hz. Muhammedden alir. Insanlar için en güzel örnek olan Peygamberim izin ahlaki da Kurandan kaynaklanir. O güzel ahlaki tamamlamak üzere gönderilmistir. O e n güzel ahlak üzerindedir. Onu Yüce Mevla terbiye etmistir. Islam ahlaki beynel-havfi ver-reca (Korku ve ümid arasinda) bir çizgi takip eder. All ah sevgisi ve korkusu müminin bütün davranislarinin temelinde yer alirsa o olgun bir ahlaka ulasir. Hikmetin basi Allah korkusudur. Bu korku sevgi saygi ve tazime d ayanan bir korkudur. Takva bu olgunlugun sonucu elde edilen bir mertebedir. Yüce A llahin katinda ikrama en layik olan kullar ondan en fazla korkan muttakiler takv a sahipleridir. Müslüman tevhid inancini ahlaki davranislarina da aksettirir. Allahtan baskasina tapin maz taabbüt etmez. Allahdan baskasindan istemez. Allahdan baskastndan korkmaz. Toplum hayatinda iyilikler tavsiye edilir kötülüklerden kaçinmak ögütlenirse ortak bir ahla standardi olusturulmus olur. Dolayisiyle Islam ahlakinda toplum düzenini saglayan fe rdi ve toplumu huzura kavusturan insanlari saadete ulastiran temel prensipler m evcuttur. Sonuç olarak Hz. Muhammed sahabiler veliler örnek dav-ranislariyle nasil Islamin yayili p benimsenmesine yolaçmislarsa onlari örnek edinen Müslümanlarin da sadece dilleriyle d egil davranislariyle kisacasi hal diliyle (lisan-i hal) Islami anlatmalari yansitm alari gerekir. [450] 6- Islamin Özellikleri ve Diger Dinlerden Farkliliklari/Ayricaliklari Buraya kadar çesitli dinler ve bu arada ilahi dinler de islendi. Son olarak anahatla riyle Islam Dini üzerinde duruldu. Görüldügü gibi her dinin kendine ait özellikleri vardir. u özellikler verilirken yer yer karsilastirmalar da yapildi ve Islamin farkliliklar ina dinlerin en ekmeli olduguna temas edildi. Burada önce Islam ve di ger dinler karsilastirilacak daha sonra da Islamin özellikleri ve diger dinlerde n farkli oldugu hususlar maddeler halinde siralanacaktir. [451] a- Islam ve Diger Dinler Kuran-i Kerime göre Islam hak din[452] dosdogru din dir[453]. Yüce Allahin katind aki gerçek ve makbul din Islam olup[454] bu din Onun razi oldugu begendigi dindir [455]. Hz. Muhammed Allahin elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur[456]. Hz. Mu ham-medin benden sonra peygamber yoktur dedigi rivayet edilmektedir. Verilen Ay et ve Hadiste Hz. Muhammedin son peygamber oldugu açikliga kavusturulmustur. Ayrica yine bir ayette Yüce Allah Kurani kendisinin yolladigini onu kendisinin koruyaca gini vadetmektedir (HIcr.9). Daha önceki hiçbir kitapta bu garanti yoktur. Nitekim Hz. Muhammed Kurani 23 senelik bir devrede yazdirmis ezberletmis ve kontrol et tirmistir. Böylece bu asil metin aynen muhafaza edilerek günümüze gelmis yegane Kutsal K itap daha sonraki nesillere teslim edilebilmistir. Bu açiklama Islamin diger dinlere farkinin ilk maddesini baslatmistir. Bu maddede Kuranin akil ve bilim önünde tazeligini koruyabilmis yegane kitap oldugunu belirtmek de gereklidir. Islam evrensel bir dindir. Mesaji bütün insanligadir. Bir Ayette bu husus söyle belirtilme ktedir Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik {Sebe1 28). Yalniz Hiristiyanlik ve Buddizm Islam gibi evrenseldir. Diger dinler millidi r. Bunlardan Yahudi dini aslinda evrensel iken sonradan millilestirilmis gibi bir görüntü kazanmistir. Islam tektanrili bir dindir. Bu dinde üçleme ikicilik ortak kosmak yoktur. Yüce Allah in sifatlari yaratiklara baska varliklara insanlara canli cansiz varliklar a verilmez. Tabiati olusturan elemanlar tabiat güçleri kutsallastinlmaz. Ailahdan baskasina tapinilmaz. Yüce Allahin kendine mahsus sifatlari Güzel Isimleri (Esma-i Hüs na) vardir. Halbuki Hiristiyanlik ve Hinduizmde üçleme vardir. Hinduizm ayrica çoktanr ili bir dindir {Her iki dinde tektanri inanisi bulunsa da). Buddizm tanri kavram ina sonradan kavusmustur {bu dinde dua yoktur). Taoizm sonralari çesitli dinlerden tanrilar almistir. Yahudi dininde her ne kadar tektanri inanisi korunmussa da T anriya istirahat etmek güresmek gibi yakisiksiz sifatlar verilmistir. Hz. Isa Budda Konfuçyüs tanrilastirilmistir. Hinduizmde zaten tanrilarin insan se kline girdigi (avatara) kabul edilmektedir. Yahudi Dininde bazi peygamberlere y akisiksiz durumlar nisbet edilmektedir. (Hz. Yakubun Allahla güresmesi Hz. Davu dun bir kumandanin karisina göz dikmesi gibi). Islam dininde Hz. Muhammed sadece b ir insandir. Kendisine vahiy gelmektedir. O Allahin kulu ve elçisidir. Onun görevin e uygun nitelikleri vardir. Islam Allah ile peygamber arasindaki çizgiyi korumustur. Bu çizgiyi peygamber hiçbir s ekilde geçemez (Mesela Islamda Hesap Gününün sahibi sadece Allah iken Hiristiyanlikta bu y etki Hz. Isaya verilmistir). Ayrica Islamda Hiristiyanliktaki Kilise ve Buddizm deki Sangha gibi bir rahip teskilati ruhbanlik hiyerarsi aracilik misyonerlik yoktur. Yüce Allah ile kulun arasina fetis put peygamber rahip melek gibi hiçbi r sey girememektedir. Fert hürdür serbesttir. Dogrudan dogruya Allahtan istenilme kte sadece Ona dua edilmektedir. Nitekim Fatiha suresinde Ancak sana kulluk ede r ve ancak senden yardim dileriz hitabiyla bu hususa isaret edilmektedir. Islamda günah isleyince tevbe edilir affetmesi için ancak Yüce Allaha basvurulur. All ahdan baskasina günah itirafi yoktur. Halbuki Hiristiyanlik ve Buddizmde böyle deg ildir. Rahip rahip zümresinin varligi bu noktalarda kendisini belli eder. Hiristi yanlikta genellikle rahip bulunmaksizin sakramentler uygulanamaz. Tarihi gelismesi içinde Islam asli yapisini koruyabiimistir. Bu hüküm diger dinler için tekr anamaz. Hinduizm farkli dinlerden çesitli elemanlar almis bunlarin bir yigini hal ine gelmistir. Belirli kurucusu inanç sistemi ibadeti olmamistir. Taoizm de dige r dinlerden bir çok eleman almistir. Hiristiyanlik daha en baslarda Pavlusun yoru mlariyla degisik bir yapi kazanmis gittigi yerlerdeki kültlerden etkilenmistir. B u hususta Islamin farkliligi bir ölçüde Kutsal Kitabinin degismeden günümüze ulasmasi öze ginden gelmektedir (Diger dinlerin kutsal kitaptan daha sonralari yaz ih hale get irildiginden asil yapi tam olarak korunamamistir). Islamdaki inanç esaslari dini kavramlar sade kuvvetli açik seçik anlasilmasi anlati lmasi kabulü kolay akli-mantigi zorlamayan maddelerdir. Halbuki mesela inkarnasyon (huftil) asli suç tenasüh gibi kavramlarda bu kolaylik bulunmaz. Islamin tarihi gelis mesinde kutsal kitabi ve dini kavramlarinin açikligi sebebiyle konsillere rastlanmaz. Fakat evrensellikte ona arkadaslik eden iki büyük dinde (Hiristiyanlik ve Buddizm) konsillere ihtiyaç duyulmustur. Önem tasiyan bir nokta olarak Islamda dünyaya günahsiz gelindigine inanilir. Bu dinde H iristiyanliktaki asli suç Hint dinlerindeki tenasüh yoktur. Her dogan Islam yaratilisi üzerine temiz suçsuz dogar. Zümer suresinin 7. ye Fattr suresinin 18.. Ayetinde belirt ildigi gibi kimse baskasinin suçunu yüklenmez. Sorumluluk ferdidir. Suç ve beden ferdid ir (Dogustan gelen suç yoktur bir beden bir ruh içindir. Önceki kimselerin veya önceki hayatlarin suçu dogustan gelir seklinde Hiristiyanlik ile Hint dinlerinin benzerli k tasiyan doktrinlerini Islam kabul etmez). Islamda agir asiri züht emirleri güçlük yoktur. Kolaylik kolaylastirma vardir. Hz. Muha mmed Din kolayliktir Kolaylastiriniz güçlestirmeyiniz müjdeleyiniz nefret e ttirmeyiniz diyerek Islamin bu niteligini belirtmistir. Caynizmde yürürken küçük canlilar i öldürmemek için önce yer süpürülür. Caynizmin bir mezhebinde dünya mali diye elbise giyil lamda böyle asiri buyruklar yoktur. Evlenmemek veya bosanmamak (bazi Hiristiyan mez heplerinde oldugu gibi) seklinde sert kayitlar göze çarpmaz. Islamda dünya-ahiret dengesi vardir. Mesela Yahudi Dininde ahiret motifi çok net olarak is lenmemistir. Gözler dünyaya çevirilmistir. Hiristiyanlikta tersine gözler ahirete dikilmi stir. Islamda dünya ahiretin tarlasidir. Bir ayette belirtildigi gibi dünyadan nasip de unutulmayacaktir. Islamda çalisilmayan gün yoktur. Çalisma ve kazanma ekmek-alinteri övülü Zekat ve hac gibi ibadetlerin yapilabilmesi maddi imkana baglidir. Islamda ibadet ve ahlakla Ilgili konular gelismistir. Islamin her an istedigi kulluk da vardir (iman) ömürde bir defa istedigi kulluk da (hac). Tabii senede (bir defa ze kat bir ay oruç) haftada (Cuma Namazi) günde (bes vakit namaz) istedikleri de vardi r. Halbuki mesela Bud-dizmde dua Hinduizmde cemaatle ibadet olmadigi gibi Hiris tiyanlikta ayinler papaz nezaretinde kiliseye tahsis edilmistir. Yahudi dininde ku rban yikilan Kudüs Tapinagina bagli görüldügünden uygulanmamaktadir. Islamda ibadet hem aatle hem de tek basina hem camide hem cami disinda her yerde yapilabilmektedir . Islam sadece zühde tasavvufa ahlaka felsefeye gelenege dayanan ve her seyi toplam aya çalisip asil hüviyetini kaybeden bir din degildir. Bu dinde ölçü akil bilim düsünce ö nme çalisma fert ve toplum konularina gereken yer ayrilmistir. Islamin kendi orijinalligini gösteren yukarida bir bölümü siralanan hususlar yaninda dige r dinlerle paylastigi noktalar da vardir. Bunlarin en basta geleni tektanri kavr amidir. Islam bu Yüce Tanri kavraminin en ideal sekline sahiptir. Islam diger ilahi di nlerin kitap ve peygamberlerine de yer verir. Kuran-i Kerimde ancak 25 peygamberin adi bulunur (üç tartismali olanla 28). Ancak dünyada hayli peygamber görev yapmistir. Hem en hemen bütün topluluklarda Yüce Tanri inanisinin bulunmasi bunun bir isbatidir. Islam vahiy ahiret kader melek-seytan helal-haram (yapyapma) nefsi terbiye iyi lik erdem gibi birçok elemanlarini diger dinlerle paylasir. Ancak Islamda bu elema nlar bir ölçü içinde asiriliklardan uzak olarak yer alir. Bir misal olarak temizligi e le alalim. Temizlik önce dis ve iç temizligi olarak ikiye ayrilir. Dis temizliginde 1Beden (Islamda pis sayilan seylerin bedenden giderilmesi yikanmak dis temizli gi bedenden tirnak ve benzeri kesilmesi istenilen seylerin atilmasi sünnet abde st boy abdestinin maddi temizligi vb.) 2- Elbise (pis sayilan seylerin temizlenmesi veya kirliligin giderilmesi) 3) Çevr e ve gida temizligi (kendimizi tehlikeye atmamamizi emreden Ayete göre suyun havanin evin kentin imanin en asagi derecesinin yolda ayaga takilan tasin bir kenara atilmasi oldugunu açiklayan Hadise göre yol temizligi) gibi maddi elemanlar bulunur. Iç temizlik çok daha genistir 1- Kalp temizligi (önce tasdiki sonra yakini Iman ile sekten süpheden kötü düsüncelerden ka ndirmak tövbe ile günahtan temizlenmek) 2- Ahlak temizligi (kötü ahlaki atip iyilerini benimsemek) 3- Düsünce-niyet-davranis temizligi (iyi davranis ihlas kazanmak) 4- Vicdan temizligi (suçluluk duygusu içinde kalmamak kul hakkini almamak helallas mak) 5- Hükmi temizlik (abdest boy abdesti Islamin bes sartinin her bir maddesinin uygulani si ile günahlardan arinmak) gibi bir çok hususu içinde bulundurur. [457] b- Islamin Diger Dinlerden Ayricaliklari 1- Islam hak ve iiahi dindir vahye dayanir evrenseldir mesaji bütün insanligadir Kiyam ete kadar geçerlidir. 2- Islam adini kutsal kitabindan alan kutsal kitabi peygamberi tarafindan yazdi rilan ezberlettirilen ve kontrol edilen böylelikle degismeden günümüze kadar ge lebilen aktl ve bilim önünde tazeligini koruyabilen Kutsal Kitaba sahip olan dindi r. 3- Islamda tevhidin en güzel ve en orjinal sekli vardir. Islam en mücerret en mükemmel All ah inancini yerlestirmistir. Islamda Allahin sifatlari yaratiklara baska varli klara insanlara canli-cansiz varliklara verilmez. Islamda Yüce Allah insana benze tilmez O hiçbir seye benzemez ne Tanri insanlastirilir ne de insan tanrilastir ilir. Islamda Allahin Esma-i Hüsnasi (Güzel Isimleri) vardir. Islamda Allahdan baskasin a tapinilmaz dua edilmez Allahdan baskasindan istenilmez Allahdan baskasina secde rüku edilmez kurban kesilmez yemin edilmez tövbe edilmez günah itirafinda bulunulmaz. 4- Islamin belirli bir inanç sistemi peygamberi kutsal kitabi vardir. 5- Islamda Allah tarafindan gönderilen bütün peygamberlere inanilir aralarinda bu nokt ada bir ayirim yapilmaz. Peygamberler Yüce Allahin kulu ve elçisidir. Islamda peyga mberler tannlastirilmaz. Onlara yakisik almayan durumlar isnat edilmez uygun ol mayan deyimler kullanilmaz. Onlar için ortak bes özellik kabul edilir. 6- Hz. Muhammed son peygamberdir. Ondan baska hemen hemen hiçbir peygamber ve din kurucusu getirdigi nizamin kendisi hayatta iken uygulama zemini buldug unu devlet oldugunu görmemistir. 7- Islamda en yüksek otorite i aynidir. Kurandir. Dünyanin her tarafindaki Kuran nüshalar 8- Islamda dünya-ahiret dengesi vardir. Dünya ahiretin tarlasidir. 9- Islamda inanç esaslari dini kavramlar sade kuvvetli açik-seçiktir anlasilmasi anla tilmasi kabulü kolaydir akli mantigi zorlamaz. 10- Islam kolaylik ve müjde dinidir. Kimsenin zorla Müslüman yapilmasini kabul etmez. K albleri fethederek yayilmayi esas alir. Dili irki dini ne olursa olsun Kelimei Sehadet getiren herkesi Müslüman sayar. Sinif zümre irk farki gözetmez kimseye imti yaz tanimaz. Esitlik ve adalet esasina dayanir. 11- Islam akla hitap eder akilliyi sorumlu tutar akla ve bilime ön planda yer ver ir. Islamda ölçü akil bitim düsünce ögrenme çalisma konularina fert ve toplum münasebe ne gereken yer verilmistir. 12- Islamda insan en güzel biçimde yaratilmis yeryüzünde halife kilinmistir. Dogustan ge len suç yoktur. Insan masum ve Islam fitrati üzere dogar. Islamda sorumluluk suç ve be den ferdidir. 13- Islamda ibadet ve ahlakla ilgili hükümler gelismis ve nihai hale gelmistir. Islamda h c hariç ibadet belirli bir yere bagli degildir her yerde yapilabilir. Duruma göre hem cemaatla hem tek basina olabilir. Mabette resim ve heykel bulunmaz. Ibadete davet ezanla olur. Ibadette Allah ile kulun arasina kimse giremez. Islamda ruhb an sinifi da afaroz da yoktur. Evlenmeme ve bosanmama seklinde sert agir ve asin züht emirleri de yoktur. Ancak iç ve dis temizlige önem verilmektedir. Sünnet vardir . 14- Islam kadina gerçek hakkini ve degerini vermistir. Bütün bu ve benzeri özellikleriyle ayricaliklariyle Islam her devirde her yerde kendin i kabul ettirir. [458] Altinci Bölümün Bibliyografyasi A- Yahudilik - Baki Adam Yahudi Kaynaklarina Göre Tevrat Ankara 1997. - W.F. Albight Yahvveh and the Gods of Canaan London 1968. - Nesim Bahar Ibrani Tarihi Istanbul 1969. - D.A. Brovvn A. Guide to Religions London 1975 104122. - Seymour Cain Medieval and Modern Judaism A Readers Guide to the Great Rel igions London 1977 321-345. - Ahmet Çelebi Yahudilik Çev. Ö.F. Harman-A.M. Büyükçinar Istanbul 1978. - A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 364 374 378-385 451-2 620. - Mircea Eliade Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses Paris 1980 I/348-380 111/161-190. - Isidore Epstein Judaism A Historical Presentation Gr. Britain 1972. - Mustafa Erdem Hz. Adem (Ilk Insan) Anara 1993. Ahmet Hikmte Eroglu Osmanli Dev|etinde Yahudiler Ankara 1997. - George Fohrer History of Israelite Religion London 1975. - Sigmund Freud Musa ve Tektanricilik Çev. E. Sevil Istanbul 1976. - David Goldstein The Jews Our Religions London 1973 69-89. - Ernest Gugenheim Le Judaisme Histoire des Religions E.G. 1972 II/697-74 5. - Ernest Gugenheim Le Judaisme dans la Vie Uuotidienne Paris 1970. - Ibrani Din Bilgisi (Özetler) Istanbul 1969. - Mordecai Kaplan Judaism as a Civilisation USA 1981. - Mehmet Katar Hiristiyanlikta Yahudilikte ve Islamda Tövbe Ankara 1997. - Yehezkel Kauiman The RelIgion of Israel Çev. Moshe Green-berg London 1961. -Yasar Kutluay Islam ve Yahudi Mezhepleri Ankara 1965 114-218. -Yasar Kutluay Siyonizm ve Türkiye Istanbul 1973 11-73 389-395. - Saban Kuzgun Hazar ve Karay Türkleri Ankara 1985 147-210. - Abdurrahman Küçük Dönmeler Tarihi Ankara 1992 (Gözden geçirilmis ve genisletilmis ikinci baski). Abdurrahman Küçük Yahudilikte Arz-i Mevud Anlayisinin Boyutlari AÜIFD Ankara 19 92 XXIIl/101-111 -Abdurrahman Küçük Ahid TDVIA Istanbul 1988. I/532-533. - Abdurrahman Küçük Ahid Sandigi Istanbul 1988. I/535. -Abdurrahman Küçük Arz-i Mevud TDVIA Istanbul 1991 MI/ 442-444. Maimonides Commentory on the Tractate Sanhedrin trans by Freed Rosner New Yor k 1981 155-156. Mans Religious Quest nesr. W. Foy London 1978 351-417. Ebul Hasen Ali el-Haseni en-Nedvi el Erkanul-Erbea Beyrut 1968 63-66 171-174 25 9-268. Abraham A. Neuman Judaism The Great Religions of the Modern VVorld y 1947 224-284. - S.A. Nigosian VVorld Religions London 1975 7-43. - Hayrullah Örs Musa ve Yahudilik Istanbul 1966 316-446. - James Parkes A History of The Jewish People Gr. Britain 1969. - The Jewish Encyclopedia Copyright 1904. - The Universal Jewish Encyclopediea New York 1948. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Reiigions London 1965 16 52 88 140. E.G. Parrinder The VVorld Living Religions London 1974 143 164. - Vicomte Leon de Poncins Judaism and the Vatican Çev. T. Tindal-Robertson Lond on 1967. - Salomon Reinach Orpheus Histoire des Religions Paris 1976 1/248-311. New Jerse - Ernest Renan Histoire de Peuple dIsrael Paris 1/1-34 127-165 11/82-192. - H. RinggrenA.V. Strom Religions of Mankind Landon 1966 113-137 ^ - Roy A. Rosenberg Judaism History Practice Faith USA 1991 64-65. - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Lond on 1967 207-227. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 100-116. - Gershom G. Scholem Majör Trends in Jevvish Mysticism New York 1974. - Siddur (sefaradi) New York 1981 43-44. - Sylvam D. Schvvartzman The History of Reform Judaisme 1953. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 159184. - Robertson Smith The Religion of The Semites New York 1972. - Sehrisiani el-Milei ven-Nihal Kahire 1975 1/210-220. - Hikmet Tanyu Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler Istanbul 1979 1/15-126 vd. - Hikmet Tanyu Yahudiligin Kutsal Kitaplari ve Esaslari A.Ü. Ilahiyat Fak. De rgisi Ankara 1967 XIV/95- Kurt Uruby Judaism Dictionnaire des Religions France 1983 868-74. - Yahudilikte Kavram ve Degerler Hazirlayanlar Suzan Aialu -Klara Arditi ve A rkadaslari Istanbul 1996. - R.J. Zwi Werblowsky Judaism The Concise Encyclopedia of Living Faiths Lo ndon 1971 3-40. - Zaferul-Islam Han Yahudilikde Talmudun Mevkii ve Prensipleri Çev. in Istanbul 1981. [459] Mehmet Ayd B- Hiristiyanlik - Muhammed Ataurrahim. Jesus Prophet of Islam England 1977. - Donald Attvvater Christendom London 1969. - Mehmet Aydin Müslümanlarin Hiristiyanliga Karsi Yazdigi Reddiyeler ve Tartisma Ko nulan Konya 1989. - G. Barker Onun Izinde (Hiristiyanlik ve Laiklik Tarihi) Istanbul 1985. - La Bible Paris 1977. - David A. Brown A Guide to Religions London 1975 155-182. - Chateaubriand Genie du Christianisme Paris 1966 l-ll. - The Concise Encyclopedia of Living Faiths London 1977 40-166. - Horton Davies Christian Deviations Gr. Britain 1972. - Giussupe Descuffi Hiristiyan Dini Izmir 1963. - J.G. Davies The Christian Church London 1965. - A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 138139 190-195 310 359 372-373. - Dictionnaire des Religions France 1983. - C.H. Dodd The Founder of Christianity London 1971. - Muhammed Ebu Zehra Hiristiyanlik Üzerine Konferanslar Çev. Akif Nuri Istanbul 19 78. - Emile GIIIabert Saint Paul ou le Closse oux Pieds dArgile Edi-tions Mtano ia 1974. - Rene Guennau Les Missions Cathologues Histoire des Religions Ed. Gali. 19 72 11/1144-1187. - Ch. Guignebert Jesus Paris 1938. - Harold A. Guy The Christians Our Religions London 1973 89-104. - Harun Güngör Gagauzlarin (Gagavuzlar) nkara 1982 {basilmamis doktora tezi). Dini Inanislari Üzerine Bir Arastirma A - Alfred Hail The Beliefs of A Unitarian Gr. Britain 1932. - Mc Veigh Harrison First Century Christianity New York 1958. - Leonard Hadgson The Doctrin of TrInity London 1964. - A. Houtin Courte Histoire du Christianisme Paris 1924. - J.L. Hromadka-G.G. Walsh-John A. Mackay Eastern Orthodo-xy Roman Cathoficism Protestantism The Great Religions of the Modern World New Jersey 1947 284 -307 307-337 337-371. - P. Luigi I. annitto Hiristiyan Dininin Esaslari Istanbul 1982. - Xavier Jacop Incil Nedir Tarihi Gerçekler Ankara 1985. - R. Janin Les Eglises Oriantales et es Rites Orientaux Paris 1955. - Mehmet Katar Hiristiyanlikta Yahudilikte ve Islamda Tövbe Ankara 1997. - S. Kaloustian 969 Saints and Sacrements of the Armenian Church New York 1 - Abdurrahman Küçük Ermeni Katogikoslugu ve Meselesine Dair Bir Arsiv Vesikasi Üzerin e A.Ü. Ilahiyat Fak. Dergisi (IFD) Ankara 1983 XXVI/727-750. - Abdurrahman Küçük Ermeni Kilisesi ve Türkler Ankara 1997. - Pierre de Lobrrolle The History and Literatüre of Christianity Çev. H. VVilson London 1968. - John H. Leith Creeds of the Churches Oxford 1973. - Mans Religous Quest nesr. W. Foy London 1978 417-467 - Thomas Michel Hiristiyan Tanribilimine Giris Istanbul 1992. Einar Molland Christendom London 1965. Ebul-Hasen Ali el-Haseni en-Nedvi el-ErkanulErbea Beyrut 1968 67-69 175-176 25 9-268. S.A. Nigosian World Religions London 1975 4347. Malachia Ormanian LEglise Armenienne Lübnan 1954. - The Oxford Dictionary of The Christian Church Ed. F.L. Cross New York 1983. - E.G. Parrinder Jesus in the Uuran London 1965. - Salomon Reinach Orpheus Paris 1976 11/515-558. - Ernest Renan VIe de Jesus Paris 1944. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind London 1966 137-175. - Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983 206-274. - Ekrem Sarikçioglu Dinlerde Mehdi Inanci ve Tasavvurlari Erzurum 1976 {basilmam is doçentlik tezi). - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Religions of Makind Londo n 1967 242-313. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 117-150. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 401-475. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 105-159. - Süreyya Sahin Fener Patrikhanesi ve Türkiye Istanbul 1980. - Sehristani el-Milel ven- Nihal Kahire 1975 1/220-229. - Muhammed Hamidullah Islam Peygamberi Çev. Salih Tug Istanbul 1980 MI. - Abdullah Tercüman Hiristiyanliga Reddiye Istanbul 1970. - Marguerite-Marie Theollier Dictionnaire des Religions Belgi-que 1971. - Etienne Trocme Le Christianisme des Origines ou Concile de Nicee Histoire des Reiigions Ed. Gali. 1972 11/185-260. - Günay Tümer Hiristiyan ve Islam Dinlerinde Meryem Ankara 1979 (basilmamis doçentlik tezi). - H.H. Walsh Christianity A Readers GuIde to the Great Reli-gions London 19 77 345-407. - G. VVelter Histoire des Sectes Chretiennes Paris 1950. - Hüseyin G. Yurdaydin-Mehmet Dag Dinler Tarihi Ankara 1978 184-200. [460] C- Islam - Charles J. Adams Islam A Readers Guide to the Great Reli-gions London 1977 407-467. - A. Hamdi Akseki Islam Istanbul 1943. - A. Hamdi Akseki Islam Fitri Tabii Umumi Bir Dindir nesr. H.T. Feyizli Ankara 198 1. - David A. Brown A Guide to Religions London 1975 182-218. - Mircea Eltade Histoire des Croyences et des Idees Religieu-ses Paris 1984 111/71-93. - Mustafa Erdem Hz. Adem Ankara 1993. - Toufic Fahd LIslam et Les Sectes Islamiques Histoire des Religions Ed. Gali. 1976 lti/3-179. - Ismail Ragi el-Faruki Islam The Great Asian Religions London 1969 307-379. - Fazlurrahman Islam Çev. M. Aydin Istanbul 1981. - H.A.R. Gibb Islam The Concise Encyclopedia of Living Faiths London 1977 1 66-200. - Muhammed Hamidullah Islam Peygamberi Çev. Salih Tug Ist. 1980. l-ll. - Edvvard J. Jurji Islam The Great Religions of the Modern World New Jersey 1947 178-224. - Mans Religous Quest nesr. W. Foy London 1978 467-529. - Muhammed Naseem The Muslims Our Religions London 1973 89-104. - Ebul-Hasen Ali El-Haseni en-Nedvi elErkanul-Erbea1 Beyrut 1968. - S.A. Nigosian World Religions London 1975 77-103. - E.G. Parrinder A Book of World Religions London 1965 12 60 100 147. - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 5-31. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1947 931 - H. Ringgren-A.V. Ström Religions of Mankind London 1966 175-202. - Maxime Rodinson Mohammed Gr. Britain 1976. - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind London 1967 227-242. - Meviana Sibli Asr-i Saadet (Islam Tarihi) Ter. Ömer Riza Dogrul Istanbul 1977-1978 . - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 184-218. - Ninian Smart The Religous Experience of Mankind Gr. Britain 1977 475-543. - W. M. Watt Modern Dünyada Islam Vahyi Çev. M. Aydin Ankara 1982. - J. Alden VVilliams Islam New York 1962. [461] baslattigina inanirlar. Onlara göre 1914te hayatta bulunan nesil onun yeryüzüne ine rek beraberindeki 144.000 Yehova Sahidiyle bütün siyasi kuruluslari devletleri mille tleri kisacasi Seytanin güçlerini yokedecegini görecektir. Böylece yeryüzünde de Tanrinin Kralligi kurulmus dünyaya hakim olan Seytan safdisi birakilmis olacaktir. Bu Armag edon Savasiyle saglanacaktir. 2- Mesihi Hareketler Yehova Sahitlerinin mahiyetinin anlasilabilmesi Mesihi hareketlerin bilinmesine ba glidir. Önce Yahudilikte sonra hem Yahudi hem de Hiristiyan dinlerinde zaman zama n büyük bir ilgi toplayan Mesihi hareketler olmustur. Yahudilikte Mesih Yahudileri Hz. Dav ud devrindeki ihtisama ve dünya hakimiyetine ulastiracak ideal bir kral olarak be kle-negelmistir. Bu ideal aslinda Babil Sürgünü ve çesitli sikintilar sonucunda ortaya çik mis ve dini-milli bir veçhe kazanmistir. Böylece XVIII. Yüzyilin ortalarina kadar hemen he men her yüzyilda Mesihler ortaya çikmistir. Bunlarin arasinda Yahudileri uçarak Kudüse götür cegini vadederek mensuplarinin herseylerini sattirip daglik bir burundan tepeüstü d enize atlatan Giritli Mose yine Iran Yahudilerini ayni metod-la Kudüse götürmek iste yen David Alroy da vardir. Bu Mesih adaylari hem aldatmis hem de aldanmislardir. Z ira içlerinde o kadar Mesih olduguna inanani vardi ki basini uzatip kilicin kesmey ecegini iddia ederek basindan olmustu. Bütün bunlara ragmen Mesih gelmedi beklenenle r gerçeklesmedi. Hiristiyanlikta ilk yüzyillar Hz. Isanin ikinci dönüsü beklentisi içinde geçti. Ancak za manla diger konular ön plana çikti ve bu husus bir inanç konusu olarak gelecege bira kildi. Bu konuda aslinda tacillerin telkini de o dogrultuda idi. Matta Incilin de söyle denilmektedir Isa Zeytinlik dagi üzerinde otururken sakirtleri ayrica g elip ona dediler Bize söyle bu seyler ne zaman olacak Ve senin gelisine dünyanin sonuna alamet ne olacak Isa cevap verip onlara dedi Sakin kimse sizi saptirmasin Çünkü bir çoklari Mesih benim diye benim ismimle gelip bir çoklarini saptiracaklar.. Ve bi r çok yalanci peygamberler kalkip bir çoklarini saptiracaklar.. O zaman eger bir kims e size Iste Mesih burada yahut surada derse inanmayin. Çünkü yalanci Mesihler ve yalanci peygamberler kalkip büyük alametler ve harikalar yapacaklar söyle ki mümkünse seçilmis olanlari bile s iracaklar. Iste size önceden söyledim. Eger size Iste çöldedir deseler de çikmayin. Iste iç odalardadir deseler de inanmayin. Çünkü simsegin sarkta çakip garpta dahi görüldügü gibi oglunun gelisi de böyle olacaktir... Insanoglunun gögün bulutlari üzerinde kudretle ve büyük izzetle geldigini görecekler... Fakat o gün ve saat hakkinda ne göklerin melekleri ne de Ogul yalniz Babadan baska kimse bir sey bilmez. Imdi uyanik olun. Çünkü Rabbini zin hangi gün gelecegini bilmezsiniz... Zira sanmadigniz saatte insanoglu gelir.[ 462] Bu cümlelerden yalanci sahte Mesihlerin peygamberlerin gelecegi insanlari saptira cagi Mesih surada-burada diye iddiada bulunanlara inanmamak gerektigi insanogl unun gelisinin insanlarca biline-miyecegi anlasilmaktadir.[463] Incillerdeki bu gibi açiklamalardan alemin sonu ve Mesihin gelisinin yalniz Allah ta rafindan bilinebilecegi anlasildigindan ana Hiristiyan kitle bu konuda ihtiyatl idir. Ancak Protestanlar Katoliklere göre daha fazla kutsal kitaplariyle mesgul o lduklarini ispatlama gayreti içinde bu bir kenarda duran Mesihi konulara el attilar. Böylece onlar Yahudilerin kabbala denilen kutsal kitabin harf düzeninden gelecekle ilgili sirlar çikarmak usulünden faydalandilar. Yahudi Mesihi hareketleri XVIII. Yüzyil ortalarindan sonra gözükmez iken ayni tarihten It ibaren bu çesit hareketler Hiristiyanlik Aleminde ortaya çikmaya basladi. Bunlar söyle iki yol takip ettiler 1) Hesaplamak 2) Rüyada veya vizyonda ilhamla bilgi almak. Bunlardan ilkine J.A. Bengelin (1687-1752) ikincisine de E. Swedenbergin (16 88-1752) sistemleri misal olarak verilebilir. Yehova Sahitlerini anliyabilmek hususunda bu konuda en önemli Mesihi hareket Adve ntizrrTdir. Bu hareketin kurucusu W. Miller (1782-1849) Isanin dönüs tarihini önce 1 843 sonra 1844 olarak Kutsal Kitaptan hesaplama yoluyla çikardi. Taraftarlar he rseylerini terkederek büyük bir ümitle beklemelerine ragmen hayal kirikligina ugradi. Sonradan E. White (1827-1915) yeni bir yorum getirdi verilen tarihin dogru ol dugunu Isanin geldigini gökte muhakemeyi baslattigini ileri sürdü. Yehova Sahitligi hareketinin kurucusu da bu görüsü aynen kopya etti. Mesihi hareketler böyle hesaba ilhama dayananlarindan hululi olanlarina kadar büyük bir çes ilik göstermektedir. Bahailigin kurucusu Mirza Hüseyin Aliden (1817-1892) Hintli çocuk Kr isnamurtiye kadar Isanin kendilerine hulul ettigini ileri sürenler de olmustur. Son iki yüzyil böyle hareketlerle doludur. Kaynagi kökü gayesi ile söyledikleri yayinla ri birbirini tutmayan uçtaki saf kimselerin hiçbir sey bilmedigi gizli özel metodla rla yönetilen hemen büyük çogunlukla Mesihi Kab-balist sirri mistik kapali açiklama ve y mlan bulunan ve çesitli dinlerin içinden baslatilan bir hayli cereyan ve hareket zam anla dinlestirilmek istenmektedir. Bu cereyanlardan biri de Yehova Sahitlerid ir. [464] 3- Yehova Sahitliginin Tarihçesi Yehova Sahitlignin kurucusu C.T. Razildir (Charles Taze Rus-sell 1852-1916). R azil ciddi bir dini egitim görmedi. Ancak bir Kitab-i Mukaddes toplulugu kurdu kendi ni grubun pastörü seçti. 1879da Siyonun Tarassut Kulesi dergisini çikartmaya basla di birkaç sene sonra da ayni ad altinda bir cemiyet kurdu (daha sonra siyon kel imesi atildi). Razil kurdugu cemiyetin yüzde doksan hissesini elinde tutuyordu. Karisi evindeki evlatliga kur yaptigi iddiasiyla Razildan ayrildi. Razil bir defasinda Muci zeli bugday satisi dolayisiyle kendisini itham eden bir gazeteyi bir defasinda da gerçekte dini bir hüviyeti derin arastirmasi ve klasik dillere vukufu bulunmadigi ni yazan bir risale yazarini mahkemeye verdi. Ancak mahkemeleri kaybetti. Bu mah kemelerde onun sahsiyetiyle ilgili bazi önemli hususlar ortaya çikti Pastör olmadigi 14 yasindan sonra bir tahsil görmedigi klasik dilleri bilmedigi yalan söyledigi hatta yalan yere yemin ettigi çikarci oldugu gibi. Razil büyük iddialarina ragmen öldü. Yerine hareketin avukati J.F. Rutherford (1869-194 2) getirildi. O zamanla teskilati ele geçirdi. Kendisinin Yehovanin Sözcüsü olduguna i nandigindan ve Razilin sahsiyetinin yiprandigina kanaat getirdiginden Russelis tler adini 1931de Yehova Sahitlerine çevirdi. Yüzden fazla eser yazdi. Fakat o da vadedilen olaylari görmeden öldü. Yerine N.H. Knorr (1977ye kadar) geçti. Bunun zamaninda Gileadda Kutsal Kitap Mektebi kuruldu ve 15.000 civarinda Krallik misyoneri yetistirildi. Knorrdan sonra teskilati bir idare heyeti yürütmektedir. Bu idare he yetinin altinda çesitli hizmet kademeleri vardir. [465] 4- Yehova Sahitlerinin Inançlari Yehova Sahitlerinin inanç ve adetleri söyle maddeiendirilir 1- Mukaddes Kitap Tanrinin Sözüdür ve hakikattir. Mukaddes Kitaba her türlü insan sözünden d ha çok güvenilmelidir. Yeni Ahit ruhi Israillilerle yapilmistir. Tanrinin Kanununa insanlarin kanunundan ziyade itaat edilmelidir. Yehovanin Sahitleri bütün insanlara Mukaddes yazilardaki hakikati bildirmek sorumlulugu altindadir. Mukaddes Kitabi n ahlak standardina uyulmasi sarttir. 2- Tanri tektir ve ismi Yehovadir. Tanri dünya üzerindeki kötü sistemi Armegedon Harbi ile ortadan kaldiracaktir. Tanri her fert için kader veya alin yazisi çizmemistir herkes davranislarindan bizzat sorumludur. 3- Isa Mesih Tanri tarafindan mucizevi olarak dogmasi saglandigindan Tanrinin Ogludur ve Tanriya esit degildir. Isanin insan öncesi hayati vardir Tanrinin ya rattigi ilk varliktir. Isa Mesih bir haç üzerinde degil bir direk üzerinde ölmüstür. Isa ha atini insanligin kurtulusu için gerekli olan fidye olarak ödemistir. Kurtulus için Isa mn kurbanligi yeterlidir. Isa Mesih ölümünden sonra ruhi bir sahis olarak diril-tilmistir ve su anda ruhi varlik olarak yasamaktadir. Isanin yönetimindeki Gökteki Tanrisal Krallik yeryüzünü adaletle ve sulh içinde yönetecektir. Bütün milletlerden seçile e sayilari 144.000 olan sadece küçük bir sürü Isa Mesih ile birlikte hüküm sürmek üzere Gög cektir. Isa cemaati kendi üzerine bina etmistir (Petrusun üzerine degil). Dua tan ri Yehovaya ancak Isa Mesih vasitasiyla yapilir. Isa Tanriya hizmet etmekde taki p edilmesi gereken bir örnek birakmistir. Isada ilahi tabiat bulunmaz. 4- Ilahi Krallik yeryüzüne insan için en iyi hayat standardini getirecektir. Yeryüzü asla i veya yok edilmeyecektir. Kötülük ebediyen yok edilmis olacaktir. Hayata götüren yol anca k bir tanedir. Simdi biz son günlerde yasamaktayiz. 5- Insanlik Ademin günahindan dolayi ölmektedir. Insan onu ölümle birlikte yok etmekted ir. Ölüler insanligin müsterek mezarina gidecektir. Ölümden kurtulmak için yegane ümit dir mektir. Bu da Ye-hova Sahidi olmaya baglidir. Ademden miras alinan günah sona erecek tir. Insan tekamül etmemis fakat yaratilmistir. 6- Cehennem diye insanlarin ruhlarinin azap çektikleri bir yer yoktur. 7- Din sadece Yehova Sahitlerininkidir. Digerleri sahtedir. 8- Seytan bu dünyanin görülmez yöneticisidir. 9- Tapinmada suret resim haç tesbih mum kullanilamaz. Mabed yerine Krallik S alonlari kullanilacaktir. 10- Ruh çagirmak fal bakmak büyücülük ispirtizma yasaktir. 11- Yehova Sahidi dinlerarasi isbirligi faaliyetine katilamaz. Yehova Sahidi ke ndini bu dünyadan uzak tutmalidir. Yehovanin sahidi Yehovanin askeridir askerl ik yapmaz bayragi put olarak görür. 12- Agizdan veya baska bir yolla bedene kan almak Tanrinin Kanununun ihlalidir. 13- Yehova Sahitleri milli marsi müli duygulari milli sinirlari kabul etmez. 14- Sebt Günü sadece Yahudilere verilmistir ve Musanin Kanunu ile birlikte son bulm ustur. 15- Ruhani sinifi dini rütbe veya unvanlar Kutsal Kitaba uygun degildir. 16Sakramentlerden sadece vaftiz ile Ekmek Sarap Ayinini Hatira Yemegi sekl inde nitelendirerek kabul ederler. Vaftizin çocuklara degil yetiskinlere ve tamamen suya daldirmakla olacagina inanirlar. 17- Kendini Yehova Sahitligine adama (vakif) vaftiz vasitasiyla sembolize edili r. 18- Yehova Sahidi olmayan herkes onlara göre keçidir ve onlara karsidir. [466] B- MOONCULUK 1- Hareketin Ortaya Çikisi ve Faaliyetleri Moonculuk Kuzey Koreli Sun Myung Moon tarafindan Güney Korede kurulmus bir harek ettir. Hareket Korede Tong I Batida ise Birlesik Kilise Kutsal Ruh Bir ligi Birlesik Aile Moon Teskilati gibi adlarla adlandirilmistir. Moon 1920 yilinda Kuzey Korede köylü bir aileden dünyaya gefmistir. O önce Buddistt ir sonra Protestan Hiristiyan Kiliselerinden biri olan Presbiteryen Kilisesine katilmistir. Daha sonra Yehova Sahitlerinin inancina benzer bir anlayisa yönelen Moon 1936da Hz. Isanin kendisine görünerek Tanri Kralligini kurma görevini tekl if ettigni iddia etmistir. Onun bu iddiasi Presbiteryen Kilisesi tarafindan sapi k bir iddia olarak görülmüs ve o Kiliseden kovulmustur. Bunun üzerine Moon Güney Koreye gitmistir. Kiliseden kovulusunu takibeden yirmi yil içerisinde Moonun Hz. Musa Buddha ve hatta bizzat Allahla konustugu söylentisi etrafa yayilmistir. Moonun telkinleri taraftarlarinca kaydedilmis ve Ingilizce Divine Principe (Ilahi Prensip) adi alti nda nesredilmistir. Korede diger din mensuplari ve idari çevrelerin muhalefet ve baskilariyla karsilasa n Moon ve taraftarlari zaman zaman hapse atilmislardir. Fakat Moonun fikirler i taraftar toplamaya devam etmis 1950 yilinin sonlarinda Güney Korenin sinirlar ini asarak Japonyaya ve Batiya yayilmistir. Neticede 1954de Güney Kore nin baskenti Seulde bütün dinleri birlestirmeyi amaçlayan sinkretik (uzlastirmaci ) Birlesik Kilise hareketi ortaya çikmistir. Bu hareket daha yaygin kullanimla Moonculuk (Mooncular) olarak da isimlendirilmistir. Moonculuk hareketi 1959da Amerikaya tasinmis ve burada gelismeye çesitli kesi mlerden taraftar toplamaya devam etmistir. Mooncular tarafindan Milletlerarasi k ongreler düzenlenmis ve bu kongrelere çesitli üklekerden ileri gelen bilim adamlari dav et edilmistir. Bu tür faaliyetler halen devam etmektedir. Hareket mali kaynak temin etmek için ticari hayata el atmis balikçilik bitkisel kök ti careti gibi yollarla zenginlesme imkani bulmustur. Moonculuk bir yandan sermaye k azanmak için çalisirken diger yandan kültürel faaliyetlere yönelmistir. Yüksek tahsil arast rmalari için bir Ilahiyat okulu kurulmustur. Mooncular bütün bunlarin yaninda basin yayina da el atmis Tokyo New York ve daha sonra VVashingtonda gazete çikarmisla rdir. New York City Tribüne isimli siyasi-kültürel nitelikli gazete önde gelen kisileri n okudugu iddia edilen bir gazetedir. Bu gazete güvenlikle ilgili konulara özellikle Dogudaki gelismelere ayrintili bir sekilde yer vermektedir. Gazete 1976dan beri ailevi ve muhafazakar degerleri savunmaktadir. Amerikanin bazi resmi yayinlari da bu gazeteden zaman zaman iktibaslar yapmaktadir. Amerikada yayinladiklari d iger bir önemli gazete de The Washington Timesdir. VVashingtonda yayinlanan iki gazeteden biri olan bu gazete Moona göre Amerikada en hizli büyüyen gazetedir ve o nun en üst seviyede politikacilardan halk temsilcilerine kadar varan çok sayida oku yucu kitlesi vardir. Ayrica Ortadoguda yayinlanan Middle East Times (Ortadogu Ahvali) adli Ingilizce gazete onlarin 1983den itibaren Kibrista çikardiklari bir gazetedir. Birlesik Kilisenin Free Press International adinda bir de haber ajansi bulunma ktadir. Bu teskilat tarafindan mali yönden desteklenen dergiler de vardir Insight on t he News (Haberlerin Iç Yüzünü Kavrama) The VVorld and I (Dünya ve Ben) Free Press Int ernational (Milletlerarasi Hür Basin). Birlesik Kiliseye katilanlar genellikle iyi tahsil görmüs yirmi yasini geçmis ort a sinifa mensup gençleridir. Japonyada ve Batida bütün vaktini bu dini harekete ayiran lar (fultaym üyeleri) toplulugun merkezlerinde kalmakta Koredekiler ise bu isi kendi evlerinde yürütmektedirler. Kendini tamamen harekete vakfeden üye sayisi Batida onbini geçmezken Doguda bu rakam asagi yukari Batidakinin iki kati kadardir. F ultaym üyelerin hayat tarzi hareketin teolojisinin gerektirdigi yenilestirmeyi saglamak için çok çalisma ve fedakarliga dayanir. Hareketin mal varligini artirmak ya d a yeni katilmalar saglamak için çok zaman harcanir. Üyelerden evlilik öncesi ve hatta so nrasinda hizmet için bekar kalmalari beklenir. Iki üç sene hizmet etmis üyeler Moon tarafi ndan eslendirilir yüzlerce hatta binlerce çift ayni anda bir evlendirme töreniyle tak dis edilir. Takdis önemli bir ayindir. Ayrica her tarafta ay ve yilin ilk gününde veya hareketin kutsal günlerinde and içilir. [467] 2- Moonculugun Görüs ve Düsünceleri Birlesik Kilisenin teolojisi yeni bir dini anlayis üzerine kurulmustur. Bu hareket mensuplari Mesihi bin yillik devre anlayisina sahiptir. Onlar hayatlarini Gögün Krall iginin yeryüzünde yeniden hakim olmasi gayesine adamislardir. Bu noktada diger Mesihi y eni dini hareketlere ve bir bakima Yehova Sahitlerine benzemektedir. Moonun Ilahi Pre nsip kitabi Hiristiyan Kutsal Kitabinin bütün dinlen birlestirmek üzere yeni bir y orumunu sunmaktadir. Bu kitapta Tanri birtakim temel evrensel prensiplere göre ale mi yaratan zati nitelikleri bulunan bir varliktir. Bütün yaratiklar olumlu ve olumsuz (erkek ve disi) elemanlardan ibarettir. Bunlar sira Ile daha büyük bir bütün teskil e tmek üzere bir verme-alma iliskisi vasitasiyla daha genis fertler içinde birlesmek tedir. Adem ve Havva Tannnin onlarla bir sevgi verme-alma iliskisi içine girebilec egi için yaratilmistir. Asli gaye onlarin evlilikle takdis edilecekleri bir mükemmelli k merhalesine ulasmalari ve böylelikle onlarin çocuklari çocuklarinin çocuklari Tanri i le tam uyumlu günahsiz bir dünya kurmalariydi. Bu olmadi. Kovulma sadece bir yasa k elmanin yenilisi degil bütün güçlerin en üstünü olan sevginin istismarini içinde bulundura ir itaatsizligin sonucudur. Tanri basmelek Lusifere (seytan) Adem iie Havvaya göz kulak olmasini istemisti. Ancak o Tanrinin Ademe olan sevgisini kiskandi ve Ha vva ile (ruhani bir sekilde) cinsel iliski kurdu. Bunun üzerine Havva Ademi kendisiy le (bedeni) cinsel iliski kurmaya ikna etti. Bu sekilde Tanri merkezli degil de Lüsifer merkezli vaktinden önce zamansiz birlesme sonucu Asli Suç sonraki bütün nesillere geçti. Tarih Havva ile Seytanin adi davranisiyla bozuldu. Moonun Ilahi Prensip kitab i bu olayi söyle bitirmektedir Bütün tarih Tanri ve insan tarafindan alemin Tanrinin istedigi duruma getirilmesi girisimi olarak görülebilir. Kutsal Kitabin bazi. anahta r figürleri de bunu göstermektedir. Ilahi Prensipe göre yanlisin düzeltilmesi Mesih ile gerçeklesecektir. Mesih ve karisi Adem e Havvanin yapamadigini yapacaktir. Onlar Gerçek Ana-Babayi olusturacaklar ve onl arin evlilikte takdis ettikleri kimseler asli suçsuz dogan çocuklara sahip olacaklardir. Bütün bunlarin olabilmesi için insanin Mesihi kabul etmeye hazirlanacagi bir kurulu s olmalidir. Böyle bir kurulus geçmisin kötülüklerini kötü borçlarini silecek iyi islerin garantisi olacaktir. Mesihin rolü asli suçtan azade beseri ana-babadan dogma bir kimseni lenecegi bir istir. Ilahi Prensipe göre Isa böyle bir kimse idi alemi yeniledi. Ancak V aftizci Yahyanin hatasi sonucu evlenme firsati bulamadan öldürüldü. Böylece o aleme ruhani ir kurtulus getirdiyse de ölümüyle bedeni bir kutulus saglayamadi. Isadan önceki devre v e sonraki iki bin yil arasindaki çok sayidaki benzerleri günümüzün Ikinci Gelis Zamani o lduguna delalet ettigi kabul edilebilir. Iste bu düsünceler altinda Birlesik Kilise Mensuplari Moon ve karisinin gerçek ana-ba ba olduguna inanmaktadir. Hareketin mensuplarina ait literatüründen Moonun kendisin i Mesih olarak gördügü ve takipçilerinden de böyle görmelerini bekledigi anlasilmaktadir. Men uplari da Moonu Tanrinin göndermisi kabul etmektedir. Mooncularin sigara içki kullanmalari zina yapmalari kesinlikle yasaktir. [468] 3- Günümüzde Mooncular ve Türkiye Birlesik Kilisenin telkinleri her tarafta muhalefetle karsilasmistir. Bu hareketin beyin yikama yoluyla veya zihin kontrolü teknikleriyle üyelerini celbet tigi ve alikoydugu aileleri böldügü liderleri lüks içinde yasarken üyelerinin istismar edi ldigi teskilat baskisiyla yürütüldügü komünizme karsi bir hareket olarak programlandigi Gü ey Kore haber alma teskilatiyla (KCIA) alakasi bulundugu silah imalatiyla ugrastigi düny aya hakim olup Moonla bir teokrasi kurmak istedigi fitneci bir teskilat oldugu ve rgi ve muhaceret kurallarini bozdugu gibi suçlamalar yapilmistir. 1982de Amerika n Federal Mahkemesi vergi yolsuzlugu suçuyla Moonu onsekiz ay hapse mahkum etmi stir. Bu olay sonrasinda Moon faaliyet alanini Güney Amerika Avrupa ve Ortadoguy a yöneltmistir. Hareket 1989lara kadar antikomünist mücadelesini sürdürmüstür. Simdi artik Amerikada Muhafazakarlarin destegini kazanmaya çalismaktadir. Ancak Amerikadaki Pro testan çevreler Moonu ve taraftarlarini kabullenememistir. A.B.D.de Hiristiyan K iliseleri Milli Konseyinin Moonculuk hakkindaki karari söyledir Bu bir Hiristiyan Kilisesi degildir. Mooncular ülkemize de son onyil içinde dört misyoner göndermistir. Bunlardan biri hem Müslüman Hem de Mooncu olan Mu-hammed Yahya Thompsondur. O ve iki arkadasi gördükleri tepki sonucu geri dönmüstür. Dördüncü görevli kalmis ve dünyanin çesitli yerlerindeki topl politikacilarin bürokratlarin gazetecilerin bilim ve din adamlarinin davetini üst lenmistir. Bu bütün dünyada yapilagelmektedir (onlar meshur siyaset adamlarinin basi n mensuplarinin toplantilarina katilmalarini bütün masraflari üstlenerek saglarlar). Mooncular Istanbulda Ortadoguya hitap eden Middle East Times gazetesinin Tür kiye temsilciligini açmak ve Dünya Dinleri Üzerine Gençlik Semineri düzenlemek gibi prog ramlari yaninda 2226 Eylül 1991de (President Otelde) Council for the VVorld Relgions (Dünya Dinleri Konseyi) toplantisini gerçeklestirmistir. Bu toplantinin be lli basli konularindan biri de IslamHiristiyan Diyalogudur. Dünya Dinleri Konseyi Yönetim kurulu Baskani Dr. Frank Kaufmann bu toplantidan sonra bir dergiye beyana tta önce Hiristiyanken sonra Buddist oldugunu daha sonra Birlesik Kiliseye kat ildigini belirtmis ve Dogu Bloku ülkelerinde uzun zamandir yeraltinda yapilan faa liyetleri artik legal olarak gerçeklestirecegiz demistir. OcakSubat 1992 yilinda Amerikada Türkiyeden çagirdiklari ilim adami siyasetçi ve basin mensuplarina masraflari teskilata ait olmak üzere 40 günlük seminer düzenlemisler dir. Bu çesit faaliyetler devam etmektedir. Hareketin bir baska faaliyeti de her yil baska bir ülkede düzenledigi gençlik kamplar idir. Degisik ülkelerden çesitli dinlere mensup gençler masraflari teskilata ait olmak üze re bu gençlik kamplarina davet edilmektedir. Bu kamp süresince (onbes gün gibi) kampa katilan din mensubu gençler arasinda diyalog kurulmaya çalisilmaktadir. Ülkemizden d e zaman zaman bu kamplara katilanlar olmustur. Halen dünyada iki milyon civarinda müntesibi vardir. Bunun 400.000i Güney Korede 10 00 kadari Fransada geri kalani Amerika ve diger ülkelerdedir. [469] C- BABILIK VE BAHAİLIK 1- Babilik BabiIik Imamiyye Siasi içinde tesekkül eden Seyhilik adli bir tarikatin mahsulüdür. Seyhili Seyh Ahmed el-Ahsai (ö. 1241/ 1826) Hz. Muhammedin hakikatinin kendinden önceki peygam berlerde kismen belirdigini sonra bizzat Hz. Muhammed ve Oniki Imamda apaçik bir tarzda tecelli ettigini ancak bu hakikatin bin yil gizli kaldiktan sonra simdi kendisinde kendisinden sonra da müridi Kazim Restide (Ölümü 1259/1843) ortaya çiktigini söy istir. Kazim Resti 26 yaslarindayken Seyh Ahmed el-Ahsai ile görüsmek üzere Tahrana gitmis ir. Sonra o el Ahsai ile birlikte Kerbelaya gelmis ve orada onun talebesi olmust ur. Kazim Resti hocasinin görüslerine uymakla kalmaz ayni zamanda zuhurunun çok yakin ol dugunu söyledigi MehdInin vasiflarini da açik bir sekilde bildirmistir. Ancak nitel ikleri bu kadar açik olarak bildirilen Mehdi Kazim Restinin ölümünden sonra zuhur edecekti . Onun tariflerine göre bu Mehdi talebeleri arasindan Mirza Ali MuhammeddIr. Kazim Restinin 1843te ölümünden sonra talebeleri yerine bir halef ve Mehdi aramaya basla mislardir. Ali Muhammed de bundan istifade ederek ortaya çikmis ve Babilik kur mustur. Hocasi Kazim Restinin ölümünden sonra o 1844te Sirazda kendisinin beklenen imama açilan bir Bab (Kapi) oldugunu ilan etmistir. Ileri sürdügü sapik fikirleri karsisinda Is lam alimleri faaliyete geçmis ve Mirza Ali Muhammed 1850de idam edilmistir. Iste Mirza Ali Muhammed Rizanin baslattigi bu harekete Babilik adi verilmistir. Babilik XIX. Yüzyilin önemli dini cereyanlarindan birisi ve Bahaligin de baslangici olmust Babilik ve Bahailik Islama karsi bölücü ve yikici emeller besleyen Siyonist ve haçli düny nin emrinde ve hizmetinde bir fesat cereyanidir Israiliyat ile süslenmis sathi ve ta mamen tutarsiz fikirlerden ibarettir.[470] Mirza Ali Muhammed önce kendisinin beklenen Mehdiye açilan Bab (Kapi) kisa bir müddet sonra bizzat Mehdi oldugunu iddia etmistir. Mirza Ali Allah daha önceden Muhammedi göndermis oldugu gibi simdi de beni göndermistir. Beyanda indirilenden b aska bir seye asla uyma çünkü o size fayda vermez demektedir. Mirza A|i bu konuda oldukça ileri gitmis ve kendisini Hz. Muhammed ile mukayese e tmeye baslamistir. Hz. Muhammedin 40 yasinda ilahi vahye mazhar olmasina ragmen kençl isinin £5 yasinda iken ayefler aldigini ve hepsinin de fevkatöde muciz oldugunu söylem istir. Ayrica o söyle demistir Ben Muhammedden daha faziletliyim. Nitekim benim Kuranim da Muhammedin Kuranindan daha üstündür. Muhammed beserin bir Kuran suresi yapma a aciz oldugunu söylemisse ben de beser benim Kuranimin bir harfini bile yapmaya acizdir derim. Iste size kitabim el-Beyan bol bol okuyunuz. Kurandan daha fas ih ibareleri oldugunu içindeki hükümlerin Kuran ahkamini kaldirdigini göreceksiniz. Mirza nin el-Beyan adli eserinde su ifadeler yer almaktadir el-Beyanda nazil olan dan veya ondan çikan harfler ilminden yahutta el-Beyana taalluk eden seylerden b aska hiç bir sey ögrenmeyiniz. Babilikte vahyin devam edecegi ve Müslümanlarin inandigi gibi peygamberligin de son bul mayacagi kabul edilmektedir. Baba göre seriat her bin yilda bir degismektedir. Nit ekim Babilik de Islamdan bin yil sonra zuhur etmistir. Bundan sonraki seriat da Babili kten bin yil sonra zuhur edecektir. Ona göre Hz. Ademin çagi ile kendi zamanina kadar 12210 yil geçmistir. Mirza Ali (Bab) Kuran-i Kerimde emrolunan namaz oruç evlilik bosanma ve miras gibi ibadet ve muamelatla ilgili hükümleri ilga etmis ahiret ve kiyamete dair esaslari da k eyfine göre tevil etmistir. Ona göre Hz. Muhammedin nübüvvet çagi 1260/1844de sona ermi stir ve kendisi Islam dininin hükümlerini degistirmekte mutlak hürriyete sahiptir. Bundan dolayi keyfi degisiklikler yapmistir. Mirza Ali Muhammedin en önemli eseri Kuran ile mukayeseye çalistigi el-Beyanidir. B ir kismi Arapça bir kismi da Farsça birkaç eseri daha vardir. Mirzanin çok övündügü Kuran-i Kerimin hükmünü neshettigini söyledigi ve herkesin inanmasi oldugunu iddia ettigi el-Beyan dil ve dil bilgisi hatalariyla edebi yönden düsüklüklerle dolu bir kitaptir. Ayrica bu eserdeki fikir düsünce zaaf ve bozukluklari onun vahi y mahsulü olmasi bir yana siradan bir bilginin eseri olmasini bile mümkün kilmamaktad ir. Kurani taklide çalismis fakat gülünç olmaktan öteye gidememistir. Buna misal olarak e lBeyandan bir kaç cümle durumu iyice anlasilir kilacaktir Ondan sonra gelen besinci si Öküze binmeyiniz esek sütü içmeyiniz. Esek üzerine ne de baska bir hayvana gücünün di vurmayiniz. Allahin size farz ettigi budur belki sakinirsiniz. Hayvana gemsiz ve özengisiz binmeyiniz. Ancak bunlarla binersiniz. Kendinizi koruyamiyacaginiz h ayvanlara binmeyiniz. Allah sizi bunlardan siddetle nehyetmistir.[471] 2- Bahailik a- Bahailigin Çikisi ve Gelismesi Bab diye taninan Mirza Ali Muhammedin ölümüyle Babilik duraklamadi onun talebelerinden o lan Mirza Hüseyin Ali ile daha genis boyutlara ulasti. Mirza Hüseyin Ali 12 Kasim 1 817de Tahranda dogdu. Saraya mensup oldugundan iyi bir tahsil görmüstü. Babasinin ölümünd en sonra 20 yaslarinda iken saraydan ayrilarak muhtelif yerleri dolasmaya basla di. Otuz yaslarinda iken Molla Abdulkerim Kazvininin yol göstermesi ile Mehdiligini i lan etmis bulunan Mirza Ali Muhammede baglandi. Tahranda Mirza Alinin görüslerini y aymaya basladi. Babilerin Nasuriddin Saha karsi giristikleri basarisiz suikast tesebbüsün den sonra diger Babilerle birlikte tevkif edilerek hapse atildi. Rus ve Ingiliz se faretlerinin hükümete yaptigi baski üzerine dört aylik bir tutukluluktan sonra 15 Ekim 1 852 tarihinde Bagdada sürgün edildi. Böylece Mirza Hüseyin Ali ve ailesi Bagdada yerle sti. Babilerle arasinda bir takim anlasmazliklar ortaya çikinca Mirza Hüseyin Ali gizlice Bagdattan kaçti. Bagdattaki alimlerin ve halkin sikayeti üzerine Iran ve Osmanli hükümetleri arasinda v arilan anlasmaya istinaden 1863de Babilerin Istanbula sürgün edilmesine karar verild i. Mirza Hüseyin Ali bu sürgünden önce Bagdatin kenarinda oniki gün yakin dostlariyla veda toplantisi yapti. Mirza Hüseyin Ali bu toplanti günlerinin birinde Babin halifesi o lmayi yeterli görmeyerek vadedilenin yani Allahin ortaya çikaracagi zatin kendisi oldugunu ileri sürdü. Karar geregi 3 Mayis 1863de Bagdattan Istanbula getirilen Mirza Hüseyin Ali M irza Yahya Nuri ve yakinlari burada dört ay tutulduktan sonra 1864 yili basinda t opluca Edirneye sürüldüler. Orada Iki kardes arasinda tartisma ve düsmanlik son haddini buldu. Bunlar isi birbirlerini zehirleme tesebbüsüne kadar ilerlettiler. Mirza Hüsey in Ali Edirnede kardesi Mirza Yahya Nuriyi saf disi birakti. O kendisine a yni zamanda Bahaullah adini takti. Bu adi kendisine taktiktan sonra yakin do stlarina kendisinin Allahin ortaya çikaracagi Zat oldugunu açikladi. Böylece Babileri kendi etrafinda toplanmaya çagirdi. O ayrica büyük devletlerin baskanlarina mektup yazarak kendisine uymaya davet etti. Bu faaliyetleriyle o Babilerin çogunlugunca Babin halefi ve Bahailigin gerçek kurucusu olarak kabul edilmeye baslandi. Daha sonra Akka ya sürülen Hüseyin Ali 29 Mayis 1892de orada öldü. Mirza Hüseyin Aliye (Bahaullah) nisbetle Bahailik diye ortaya çikan bu hareket çagimi zda da canli sekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bahailik Islama karsi çevrilen tarihi entrikalarin son merhalesini teskil etmektedir. Bu hareketin Mecusi batiniligi ile basl ayip milletlerarasi Siyonizm misyonerlik ve Islama karsi olan emperyalist güçlerin y ardimiyla desteklenip beslendigi ileri sürülmektedir. Mirza Hüseyin Ali irili ufakli bir çok eser ve risale yazmistir. Bunlarin ilki el-Ikan öir. Mirza Hüseyin Alinin Bagdadda iken yazdigi bu eserin asli Farsçadir. Bu eser pek çok dile tercüme edilmistir. Eser batini teviller asilsiz hikayeler ve temelsiz id dialarla doludur. Mirza Hüseyin Alinin ilahi irade semasindan geldigini iddia ettigi diger eseri Kitabul-Akdesö\r. O daha önceki kitaplarin insanliga yetmedigi için Kitabul Akdes ile neshedildiklerini ileri sürmüs Kuran-i Kerimih üslubunu ve sözlerin taklit etmeye çalismistir. Bu iki eser Bahailer için önemlidir. [472] b- Bahailigin Temel Prensipleri Yahudilik Hiristiyanlik ve Islamdan alinmis esaslarla kendilerini ayri bir dine mensup olarak göstermeye çalisan Bahailer iman ve ibadetle ilgili birtakim hükümlere sahipt rler. [473] ba- Iman Esaslari Bahailere göre Allaha kitaplarina resullerine kiyamete Bab ve Bahaya inanmak iman e saslarindandir. Ancak bu iman esaslarinda Islam inancindan sapmislardir. Bahaullah da kendisinin zikreden (zakir) zikredilen (mezkur) ve Turda konusan ol dugunu ileri sürmüstür. Böylece Baha Tannnin kendisinde sahislasmis oldugunu ileri sürmüstü yani ilahlik iddiasinda bulunmustur. Talebeleri de onun için Baha bizzat ilahti Alla h Bahanin vücuduna hulul etti Bahaullah kendini izhar etti demektedirler. Bahailere göre Allah bir kralin tebasina muhtaç olusu gibi yaratiklarina muhtaçtir. Tebasiz kral olmiyacagi gibi mahluku olmayan Halik yoktur. Varlik Allahin ezeliyet ve eb ediyeti gibi ebedidir. Bahailere göre peygamberler Allahin zuhurudurlar. Bunun için de peygamberlere nebi ve ya resul demek yerine Tanri zuhurlari adini vermektedirler. Onlarin inançlarina göre Allah kullarina tecelli edebilmek için onlara muhtaçtir. Bahaullaha göre peygamberlerin beseri ve ilahi iki vasfi vardir. Onlar beseri nitelikleri itibariyle yer içer uyur hastalanir ve ölür ilahi nitelikleri itibariyle ise Allahin a ksettigi tertemiz bir aynadirlar. Peygamber ilahi niteligi ile bir anlamda Tanridir. Bahailere göre Hz. Ademden bu yana gelip geçmis bütün nebi ve resuller sadece Tanri zuhuru an Bahayi müjdelemek için gönderilmislerdir. Çünkü o bütün dinlerin sözünü ettigi Mevudd r Bahanin görüsleri ve zuhuru için birer baslangiç olarak indirilmislerdir. Hepsi de nok sandir ve Bahanin gelisi ile tamamlanmistir. Hz. Muhammedden sonra önce vazifesi d okuz yil süren Bab gelmistir. Babdan sonra ise Bahaullah gelmistir. Ondan sonra da pe ygamberler gelecektir. Hz. Muhammed son peygamber degildir. Hz. Adem ile baslayan n ebiler devri Bab ile sona ermis ve Bahai devri baslamistir. Bu devir de en az 500.000 y il devam edecektir. Bahailere göre insan öldügü zaman kiyamet kopmaktadir. Cesetlerin yeniden dirilmesi söz kon degildir. JDiri olan ebediyyen ölmeyecek olan ruhlar insanlarin dünyadaki islerin e göre lütufa veya azaba ugrayacaktir. Azap ruhun ahiretteki gelismesiyle birlikte s ona erecektir lütuf ve bagis ebedidir. Bahailer Bahaullahin bütün yanlisliklari düzelttigine cennet ve cehennemin gerçek manasini rettigine inanirlar. Bahaullaha göre cennet Allaha yakinlik cehennem de Onun bag isindan mahrum olmaktir. Bahailer daha önceki mukaddes kitaplarin insanliga yetmedikleri için. Kitabul-Akdesle neshedildigini ve onun da vahiy mahsulü oldugunu kabul ederfer. Ayrica Kuran-i Kerim in hükümlerinin de geçmis oldugunu iddia ederler. [474] bb- Ameli Esaslar Bahailikte bazi ameli hükümler mevcuttur. Onbes yasini bitiren her kiz ve erkek Bahaiye ye mis yasina kadar Bahailigin hükümlerini yerine getirmesi farzdir. Bunlar namaz oruç ha c zekat kutsal ayetlerin okunmasi gibi hususlardir. Namaz Bahailere göre namaz samimi bir kalple Allahi anmadir. Namaz ferdidir kimseye du yurmadan ve kimsenin davetine lüzum kalmadan kilinir. Aslinda Bahaullahin kutsal kelimelerinin tekrarindan ibaret bir dua olan namaz Bahai kiblesi olan Akka (Israilde ) sehrine yönelerek yerine getirilir. Namaza baslamadan önce el ve yüzün yikanmasindan ibaret olan abdest alinir. Su yoksa veya suyu kullanamiyacak derecede hastalik varsa abdest yerine bes defa Temizl er temizi Tanrinin adi ile demek yeterli sayilmaktadir. Namaz üç çesittir Büyük namaz orta namaz küçük namaz. Bu üç çesit namazdan birine karar verip kilmak kafidir. Karar verilen ve kilinan disindak i namazlarin artik o gün kilinmasi vacip degildir. Namaz bazi hareketlerle duadan ibarettir. Oruç Bahailerde oruç Bahailerin ondokuzuncu ayi olan Ala ayinda yani 2 Mart-21 Mart arasi da 19 gün olarak tutulur. 21 Mart günü oruç bayramidir. Ayni zamanda bugün Bahai yilinin il ayidir. Oruç günesin dogusundan batisina kadar hiçbir sey yiyip içmemek kötülüklerden uzak durmaktir. 15 yasindan küçük 70 yasindan büyükler hamileler ve emzikli kadinlar oruçla müke lef degildirler. Hac Yalniz erkeklere ve mali durumu iyi olanlara farzdir. Bu sartlari tasiyanlar Allahin yeryüzündeki iki mübarek evi olarak gördükleri ya Babin Sirazdaki evini veya Baha ahin Bagdatta ikamet ettigi evi ziyaret ederler. Zekat Farz olan zekat vergi olarak atihir. el-Beyana göre sene içinde azalmamasi sa rtiyle sermaye üzerinden mallarin beste biri nisbetinde alinacagi söylenen zekat Bahai t atbikatinda bazi farkliliklara ugramistir. Bahaullahin Kitabul-Akdesinde Kurani Kerimde zekat için konulan hükümlerin aynen benimsendigi görülmekle beraber bir de geliri % 19undan ibaret bir vergiden söz edilir. Zekat Umumi Adalet Evinin gelir kaynagi durumundadir. Kutsal Ayetlerin Okunmasi Her sabah ve aksam yorgunluk vermeyecek kadar Bahaullahi n dualarini sözlerini okumak her Bahai için vaciptir. Bundan baska her Bahai için günde bi efa abdest alip kibleye (Akkaya) dogru oturup 95 defa Allahu ebha (tekbir) demesi dini bir hükümdür. Evlenme ve Bosanma Evlilik Bahailikte dini bir farz degildir fakat makbul ve tesvi k edilen bir istir. Onbes yasindan küçük olanlarin evliligi caiz degildir. Nisan ile nikah arasindaki fasi la 95 günden fazla olamaz. Nikah ile gerdek ayni günde olur. Nikah Bahailerin inandikla ri kutsal kitaplardaki sekil ve dualarla yapilir. Nikah esnasinda erkegin kadina mihr vermesi sarttir. Mihr sehirlerde 19 miskai altin köylerde ise 19 miskal gümüstür (Bir miskal yaklasik dört gramdir). Bahailerin Bahai olduklarini gizlememeleri sartiyla Bahai olmayanlarla evlenmeleri caizdir. Bu durumda evlilik ve nikah Bahai usulüne göre ya pilir. Bahailikte bosanma olabilir fakat hos karsilanmaz. Her iki taraf geçimsizlik durumund a bosanma talebinde bulunabilir. Ruhani Mahfil çiftlere kesin ayriliktan evvel bi r senelik bekleme müddeti verir. Bu müddet zarfinda anlasma ve birlesme saglanamazsa Mahfil onlari bosar. Kitabul-Akdeste çok kadinla evlilige izin verilmesine ragmen Abdulbaha esitligin saglanamiyacagi gerekçesiyle tek kadinla evliligi esas kilmistir. [475] bc- Dünya Görüsleri Bahailige göre dini hakikat mutlak degil izafidir. Bahaullahin gayesi kendisinden önce ge en peygamberlerin telkinlerinde bulunan esas hakikatlari içinde yasadigimiz asrin ihtiyaçlarina cevap verecek problemlerine fenaliklarina ve kararsizliklarina ta tbik edilebilecek tarzda yeniden ifade etmektir. Bahailer kendilerini evrensel kildigina inandiklari dünya görüslerini ve baslica p rensiplerini su basliklar altinda ele alirlar 1- Insanlik aleminin birligini {bütün insanlar kardes olmali) 2- Bütün dinlerin birligini (onlara göre bütün milletlerin dini bir tek din olmali) 3- Dil ve yayin birligini (insanlar için ortak bir dilin bulunmasi) 4- Kadin erkek esitligini 5- Her türlü dini irki milli vatani siyasi ve benzeri taassuplarin terkedi I mesini 6Din ve ilim arasinda ahengi 7- Genel ve mecburi ögretimi 8- Asin zenginlik ve fakirligi kaldirarak içtimai meseleleri dini esaslarla çözmeyi 9- Genel barisi (Mirza Hüseyin Bahanin gelisinin dünyaya barisi getirdigine inanirlar ) 10- Mesihin Ruhul-Kudüsten oldugunu kabul ederler. [476] c- Günümüzde Bahailik Dünyada 3 milyon civarinda mensubu olan Bahailer özellikle yaptirdiklari mabetler çerçeves inde propaganda faaliyetlerine yönelmislerdir. Bugün dünyanin birçok büyük merkezinde Bahai m ri vardir. Türkiyede de mabet yapma girisiminde bulunmuslar fakat Bahailik din olarak kabul edilmedigi için mabet yapilmasina izin verilmemistir. agandasi yogun bir sekilde yapilmaktadir. Ülkemizde Bahai prop Babilik ve Bahailigin insanliga yeni bir sey getirmedigi görülmektedir. Bahailigin yeni dedi ve benimsedigi dini hükümler kismen Yahudilik Hiristiyanlik ve bilhassa Islamdan alinm is unsurlardir. Siiligin Seyhilik tarikatini sekillendiren fikirler Bahailikte yeni bir kaliba sokulmustur. Bunun kaynagi Siiligin Mehdi inancindan dogan bazi anlayislar müfrit batini teviller ve Huruiiliktir. Bahailige Siiligin sapik bir tarikati denilebilecegi gibi Islam firkalar arasinda Is lam kültüründen kaynaklanan fakat Islam dairesinden çikan sapik firkalardan biridir de deni ebilir. Bahailer kendilerinin ayri bir dine mensup olduklarini Bahailigin cihansümul bir din say ilmasi gerektigini ileri sürmektedirler. Bunun için de hukuki bir karar almak için ugras mislardir. Onlarin bu gayretleri Amerika Israil ve Avrupanin bazi ülkelerinde s emeresini vermis buralarda ayri dine mensup insanlar olarak bazi azinlik hakla n elde etmislerdir. Ülkemizde de bu yolda tesebbüsleri olmustur. Ayri dine mensup sa yilmalari ve Bahailigin yeni bir din oldugu yolunda aldiklari bilirkisi raporlarini delil olarak kullanmislarsa da Türk Yargitayi Bahailigin ayri bir din sayilamayacagin a karar vermistir.[477] Çesitli inanç sistemlerini uzlastirma tesebbüsü olarak degerlendirilen Bahailik Islama kar si çevrilen tarihi entrikalarin birini ve son merhalesini teskil ettigi yikici Batini lik ile baslayip Siyonist ve haçli dünyasinin emperyalistlerin aleti olarak vazif e görmüs ve görmekte oldugu seklinde görülmektedir.[478] D- KADIYANİLIK (AHMEDİÜK) 1- Dogusu ve Gelismesi Kadiyanilik XIX. Yüzyilin sonlarina dogru Mirza Gulam Ahmed Kadiyani tarafindan kurul an firkaya verilen addir. Firka önce kurucusunun adindan dolayi Mirzaiyye sonra da mensup oldugu yerden dolayi Kadiyaniyye diye anilmistir. Ancak Gulamin 4 Kasim 1900 tarihinde yayinladigi bir bildiri ile firka Ahmediyye adini almistir. Bu hareket mehdilik konusuyla dogmustur. Mirza Gulam Ahmet 1839/1840 yilinda bugün Pakistan sinirlari içinde kalan Lahor se hrinin güneydogusunda Pencap eyaletinin Gur-daspur bölgesindeki Kadiyanda dogmustur. G ulamin ailesinin 1526dan 1857ye kadar sürecek Gurkanli Devletini (Hind-Türk Imp aratorlugu) kurmak üzere Babür ile birlikte (tahminen 1530 yillarinda) Hindistana g iren Türklerden oldugu ileri sürülmektedir. Iyi bir egitim gören Mirza Gulam Ahmed babasinin istegiyle 1864de Sialkota {Pak istanda bir sehir) memur olarak gitmis ve burada bir süre çalismistir. O Sialkotda günlük isi disinda inzivaya çekilmis devamli Kuran Tefsir Hadis okumus diger din ler ve temasa geçtigi misyonerlerden Hiristiyanlik hakkinda genis bilgi edinmis o nlarla ve Hindularla tartismalara girmistir. Gulamin melankoli disinda basagrisi kalp çarpintisi dizanteri seker ve his teri gibi hastaliklari oldugu belirtilmistir. Bu hastaliklarin Gulamin sahsiye tini ve psikolojisini etkiledigi ileri sürülmüstür. O 1876li yillarda Allahin huzuru na çiktigini ve vahiyler almaya basladigini iddia etmistir. Babasi Gulam Murtazan in ölümüyle Gulam Ahmedin hayatinda yeni bir devre baslamistir. Gulam Ahmed babasinin ölümünden sonra inzivaya devam etmis ve riyazefte bulunmustur. 1877-1878 yillarinda gazetelerde Hindulara ve Hiristiyanlara karsi yazilar yazmis tir. Gulamin kisiligi yazdigi bu yazilarla öne çikmistir. O 1880de Barahin-i Ahme diyye adli kitabinin ilk iki cildi ile yayin hayatina girmistir. Bu kitabin ilk iki cildinde Islami diger dinlere karsi savunmustur. Bundan dolayi Müslüm anlar önceleri kitapta bulunan ilahi ilhamlara kerametlere kehanetlere sahsi övün melere tepki göstermemis ve ondan süphelenmemislerdir. Üçüncü ve dördüncü ciltlerde is hyin kesilmedigini Hz. Peygambere tam anlamiyla uyan birisinin Peygambere ver ilen zahiri ve batini bilgilerle bezenecegini ve bu kimselerin sezgiye dayanan bilg ilerinin peygamberlerin bilgisini andirdigini söylemistir. Bunun yaninda bu yoldan pek çok vahiy aldigini bildirmistir. Ayrica Ingiliz Hükümetin e övgülerde bulunarak Cihadin gereksizligi üzerinde durmustur. Baslangiçta 50 cilt ola rak yazacagini söyledigi Barahin-i Ahmediyyenin besinci cildi 1905de yayimlanmis fakat söz verdigi diger ciltleri yazamamistir. Bu duruma besle elli arasindaki farkin sifirdan ibaret oldugu seklinde bir savunma yapmistir. Gulam Ahmet kendisini 1885de o yüzyilin (Ondördüncü Hicri) Müceddidi ilan etmistir. Ay ni yilin Eylül ayinin sonunda Urduca kaleme aldigi Surne-i Çesm-i Arya (Aryanin Gözüne Sürme) adli kitabini yayimlamistir. 1888 tarihinde Luziyanada bir bildiri ya yinlamis ve Allahin kendisine taraftarlarindan beyat alarak ayri bir cemaat olusturmasini buyurdugunu bildirmistir. Ahmed 1891de hayatinin üçüncü döneminin parol asini ilan etmistir. Aldigi vahiylerle bildirilen parolada Isa b. Meryemin tabii bir ölümle öldügü kendisinin Müslümanlarin bekledigi Mesih ve Mehdi oldugu iddia edilmis Bu konudaki görüsleri arka arkaya yayimlanan Feth-i Islam Tavzih-i Meram ve Iz ale-i Evham adli Urduca kitaplarda açiklanmistir. Gulam Ahmed 1893-1894 yillarinda yeni kitaplar yazmistir. Arapça yazilmis olan bu eserler Keramatus-Sadikin Hamametul-Busra Nurul-Hak ve Sirrul-Hilafedir. Arap n bütün dillerin anasi oldugu fikrini ispatlamak için 1895 yilinda yazdigi eser Mina nur-Rahmandir. O 1895 yilinin Eylül ayinda Nanakin Islaman gerçegine inanmis ve H indularla Müslümanlari birlestirmis bir aziz oldugunu ileri sürmüstür. Gulam aralik 1896da Lahorda Dinler Konferansina katilmis ve bir teblig sunmustur. Sundugu bu teb lig hakkinda övgüler yapilmasina ve ilgi odagi olmasina sebep olmustur. Mirza Gulam Ahmed daha sonraki yillarda Sinkretik din (uzlastirmaci din) anla yisina yönelmistir. 1904 Kasiminda Sialkotda kendisinin Müslümanlar için Mehdi Hiris tiyanlar için Mesih Hindular için de Krisna oldugunu ilan etmistir. Mirzanin Ekber Sah gibi dinlerarasi bir uzlastirma faaliyetinin son perdesi ni sahneye koymak gayreti içine girmis oldugu görülmektedir. Ona göre bütün dinler a ir zamanda kendileri için birer kurtarici beklemektedir. O halde bütün dinlerin bekle dikleri kurtarici bir tek kisi olursa dinlerarasindaki uzlasmazlik kaldirilmis ve dinler dolayisiyle insanlik ahenkli bir bütün haline gelmis olacaktir. Ancak g erek Ekber gerek ayni düsüncenin ürünü olan ve ayni gayeyi tasiyan Babilik-Bahailik basariya asamamistir. Hareketli geçen yillardan sonra hastaliklari sebebiyle zayif düsen Gulam Ahmed 26 M ayis 1908 tarihinde Lahorda ansizin ölmüstür. Cenazesi Kadiyana nakledilmistir. Mezari taraftarlarinin ziyaret yeri olmustur. Mirza Gulam Ahmedin ölümünden sonra görüsleri taraftar toplamaya devam etmis ve neticede sinkretik Kadiyanilik/Ahmedilik Hareketi ortaya çikmistir. Kadiyanilik Kadiyan Ahmedileri Lahor Ahmedileri olarak varligini sürdürmüstür.[479] 2- Gulam Ahmedin Iddialari ve Kadiyanilerin Bazi Görüsleri Gufam Ahmed 1885 yilinda yayimladigi bir bildiri ile kendisinin Onddokuzuncu Yüzyil için Allah tarafindan müceddid (yenileyici) olarak tayin olundugunu bildirmistir . Bu konuda Allah beni bu yüzyil ve bu zaman için imam ve halife kildi ve beni bu yüzyilin basinda insanlari karanliklardan aydinliga çikarmam için müceddid olarak gönderd i demistir. Mirza Gulam Ahmedin mesihlik iddiasi dogrudan dogruya Isa b-Meryemin tabii bir ölümle öldügü esasina dayanir. 1891 tarihinde Müslümanlarin Isanin refi (yükseltilmesi) konusund a yanlislik içinde bulunduklarini onun da diger nebiier gibi öldügünü ve Allahin kendisini Isanin gücü ile Mesih olarak gönderdigini ileri sürmüstür. Bu konuda Eger Isa bir peygam erdi binaenaleyh onun benzerinin de peygamber olmasi gerekir denilirse cevap ol arak derimki Efendimiz (Müham-med s.a.s.) beklenilen Isa için peygamberligi sart ko smadi bütün açiklikla onun Kuran seriatina tabi müslüman bir adam olacagini bundan baska da bir özelliginin bulunmadigini açikladi ve Beni Allah gönderdi. Ona iftira etmek melunlarin isidir. O beni beklenilen Isa yapti ve dünyaya gönderdi demistir. Gulam Ahmed mesihlik iddiasi ile birlikte mehdiligini de söyle ortaya koymustur Mehdi olarak görevim Allahin birligini semavi alametlerle yeniden kurmaktir. Efendim gibi ben de Mukaddes Ruhla yardim edildim. Eski Peygamberlere Musaya Sinadan Is aya Seirden Muhammede Hiradan görünen Rab bana bütün hasmetiyle göründü. Mirzanin baslangiçta peygamberligin son bulmasi konusundaki inanci Müslümanlarinki ile ayni idi. Yani nübüvvet Muhammed (s.a.s.) ile kesilmis ve kiyamet gününe kadar da o ndan sonra bir peygamber gelmeyecektir. 1901 yilinda bir Cuma Hutbesinden sonr a taraftarlarindan Mevlevi Abdülkerimin Mirza için nebi ve resul sifatlarini kull anmasina itiraz etmemis ve bu husus açikça konusulmaya baslamistir. Önce kendisinin M uhaddes (kendisine hitap edilip konusulan) olarak tayin edildigini söylemis sonr a Muhaddesligi bir anlamda cüzi nebilik olarak nitelendirmis tam nebiligin kapandigi ni fakat cüzi nebiligin açik kalacagini savunmustur. 1901 yilinda Gulam Ahmed yeni bir hüviyetle ortaya çikmistir. Bu yilda Ilhami Hutb esini nesretmistir. Bunun mukaddimesinde bu kitabi kullarin Rabbinden ilhaml a aldigini bir bayram gününde Cebrailin isbirligi ile hazir olanlara okudugunu bu nlarin vahiy y6luyla aldigi ayetler oldugunu açiklamistir. Bu bir nevi onun peygambe rligini ilan etmesi demektir. Nihayet 1902 yilinda su ifadelerle gerçek niyetini ve durumunu açikça ortaya koymustur Tekrar tekrar söyledigim gibi size okudugum bu sözler kati ve kesin bir sekilde Kuran ve Tevrat gibi Allahin sözüdür. Ben Allahin zilli ve Buruzi nebisiyim. Ve her Müslü in dini islerde bana itaat etmesi gerekir. Her Müslümanin benim Mevud Mesih olduguma inanmasi gerekir. Çagrimin ulastigi herkes beni islerinde hakan tanimaz benim Mev ud Mesih olduguma inanmaz ve bana gelen vahiylerin Allahtan geldigini kabul etme zse bir Müslüman bile olsa zamaninda kabul etmesi gereken seyi reddettigi için semal arda cezayi hak etmistir sorumludur. 1904 yilinda kendisinin Müslümanlar için Mehdi Hiristiyanlar için Mesih Hindular için e Krisna oldugunu iddia etmis ve söyle demistir Bana vahyolunduguna göre Raca Kr isna benzeri Hindu Kisiler ve Avataralar arasinda bulunmayan çok büyük ve kamil bir ins andi. O zamaninin bir Avatarasi yani nebisi idi ve kutlu ruhu Allahtan almisti. .. O devrinin gerçek bir nebisi idi fakat sonralari ögretisine birçok bozukluk sokuldu . Yüce Allah ahir zamanda onun manevi bir mümessilini çikaracagini vaad etmisti ve iste s imdi Allah bu sözünü benim vasitamla gerçeklestirmis bulunmaktadir. Kadiyanilere göre Meleklere iman sarttir. Onlar Allahin yarattigi manevi varliklardir. Melekler gözle degil ruhla görülebilirler. Melekler vahiy getiren Allahin buyrukla rini elçilerine ögreten iman sahiplerine kuvvet veren insanlar için sefaatte bulunan insanlarin ruh bakimindan yücelmelerini ve iyi islere yönelmelerini saglayan varli klardir. Kadiyaniler Kitaplara iman konusunu vahy ile içice ele almaktadir. Gulam Ahmed Hz. Muhamddeden sonra nebevi (seriat getiren) vahyin gelmeyecegi görüsünü benimseyerek gerçek nebilik için Cebrailin mutlaka gelmesi gerektigini ileri sürmektedi r. Gulam Ahmed seriatin Kuran ve Hz. Muhammedle en olgun haline geldigini ve tamamlandigini ancak seriat getirmemekle birlikte Cebrailin kendisine geldigi ni iddia etmistir. Lahor Ahmediieri Hz. MuhammedIn sefaatini kabul etmekle beraber asil sefaat eden in Allah oldugunu fakat Kuran-i Kerimde meleklerin de sefaatçi olduklarinin beli rtildigini savunmaktadir. Ahmedilerin itikadi konulardaki en ilginç görüsleri Ahiretle ilgilidir. Ahmedilere göre ahir eni bir durum degildir gerçekte o simdilik manevi hayatimizin tam ve kusursuz bir imajidir ahiretin nimetleri manevidir.[480] 3- Bugünkü Durumu Ahmediyyenin her iki kolu da Pakistan Parlementosunun uzun görüsmelerden sonra ald igi 7 Eylül 1974 tarihli karariyla Pakistanda Islam disi bir azinlik olarak kabu l edilmistir. Bununla onlar Pakistan Anayasasinin diger azinliklara tanidigi h aklardan ancak yararlanabilen bir duruma düsmüstür. Çesitli tarihlerde mahkeme önüne çikarili sorgulanan firka mensuplari dolambaçli cevaplar vererek kurtulmuslardir. Ancak za man zaman faaliyetlerine sinirlar getirilmistir. Kadiyaniler Pakistan disinda dünyan in pek çok ülkesine yayilmis ve görüslerini yayma gayretine girmistir. Pakistandaki Ahmediler kendilerini gizleyeceklerini ama yine de Ahmedilige inanac aklarini disaridakilerin de hiçbir sey olmamisçasina faaliyetlerine devam edecekler ini ifade etmeslerdir. Lahor Ahmediieri kararin kendileri için haksizlik oldugunu çünkü kendilerinin Gulamin nebitigine inanmadiklarini ve ona inanmayanlara kafir demed iklerini ileri sürmüslerdir. Onlarin Pakistanda yayin yapma ve propaganda faaliyet lerinde bulunma özel okul açabilme ve isletebilme imkanlari kisitlanmistir. Kadiyanilik mensuplari için bugün 5-6 milyona varan sayi verilmektedir. Bu sayi abartma li kabul edilmektedir. Milyonlarla ifade edilen Pakistan disindaki Ahmedilerin en kalabalik olduklari yerler Afrika ve Ingiltere için 10 bin sayisi verilmektedir a ncak bu da abartilmis olarak degerlendirilmektedir. 1960lardaki tahminlerer^gör e Bati Afrikada 35 bin Dogu Afrikada 5 bin dolayinda Ahmedi vardir. Amerika için verilen rakam 1975 itibariyle 50 bindir. Günümüzde Pakistan da dahil olmak üzere bütün düny daki Kadiyanilerin toplam sayisinin iki milyonu asmayacagi ileri sürülmektedir. Kadiyanilikin bilhassa Siyah Afrikadaki propaganda faaliyetleri çok yogundur. Bura da putperest zencilerle birlikte Hiristiyanlasmis olanlari da mezheplerine celb etmektedirler. Fakat yapilan istatistikler yeni muhtedilerin çok geçmeden mezhebi terke dip ekseriyeti teskil eden Müslüman cemaatine katildiklarini göstermektedir.[481] Gelirleri üç kaynaga dayanir. Bunlarin basinda zekat gelmektedir. Bazilari kendisi veri r bazilarindan da görevliler toplar. Digeri her ay yapilan mecburi ödemelerdir. Her Kadiyani aylik gelirinin onaltida birini vermek zorundadir. Bunlarin disinda Kadiy ani olan kimsenin öldügü zaman malinin onda birini mezhebe ayirmasi ve bunu vasiyetine y azmasi istenir. XIX. Yüzyil Hint cografyasinin bir proto-tipi olarak degerlendirilen Kadiyanilik için su kanaate varilmistir Hemen hepsi de Islam kültür tarihinde daha önce söylenmis görüsleri le bunlarin hem bozuk bir sentezi hem de gerek bunlarin ve gerek Hiristiyan mis yonerlerinin temsil ettigi görüslerin bir antitezidir[482]. Bu hareket Islamdaki baz i degerler ve düsünceler üzerine Hind dünyasina ait düsünceleri Hiristiyanliga ait bazi anlayislari yerlestiren onlari kaynastirmaya çalisan bir sentezdir sinkretik bir h arekettir.[483] E- YIKICI CEREYANLARA KARSI TEDBIRLER Hemen hemen tarihteki her fikrin her akimin ve her dinin karsisinda çesitli cerey anlarin ortaya çiktigi görülmektedir. Her hakim görüsün mutlaka muhalifleri de olagelmistir. slam baslangicindan beri yikici cereyanlara ve karsi saldirilara hedef olmustur. Bu cereyanlar Hz. Muhammedin sagliginda pek etkili olamamistir. Ancak Peygamb erin ir-tihalinden sonra Müslüman olanlarin sayisi artmis bu sayi arttikça çesitli fi kir ve cereyanlar da Müslümanlarin arasina sizmistir. Bunlarin basinda Israiliyat gelm ektedir. Israiliyat fikirde kültürde kendini göstermekle baslamis daha sonra fiiliy ata dönüsmüstür. Müslümanlar arasina sizan bazi fikir ve düsünceler zamanin idaresindeki ke lerine göre bazi haksizliklari bahane ederek karsi saldiriya ve yeni gruplar olust urmaya baslamistir. Neticede hem inanç ve hem de fiiliyat yönünden ayriliklar ortaya çik mistir. Bunlar öyle bir noktaya varmistir ki sahabeler bile birbirine karsi kiliç çek ecek hale gelmistir. Böylece Islamin yayilma alani genisledikçe çesitli inançlara mensup kimselerden Müslüman ol nlarin sayisi arttikça Müslümanlar arasinda farkli düsünceler çesitli mezhepler ve cereyan lar ortaya çikmistir. Her cereyan da etrafina bir takim insan gruplarini toplayip faaliyetlerini genisletme gayreti içine girmistir. Hemen hemen her yüzyilda bu tür hare ketlere sahit olmaktayiz. Müslümanlarin güçlenmesi Hiristiyanlik karsisinda hem sayi he m ilim hem medeniyet hem de inanç bakimindan rakip olmasi galebe çalmasi Hiristiyan lar için büyük bir tehlike teskii etmistir. Bu gelismeyi kiliç ve silah zoruyla durdurmak için Haçli Seferleri düzenlenmistir. Fakat bu da netice vermeyip kaleler bir bir düsme ye baslayinca (Istanbulun fethi gibi) bunu durdurmak için çesitli sinsi yollara bas vurulmus nifak tohumlari saçilmis ve Müslümanlari çesitli gruplara bölmeye çesitli cereyan lara kaydirmaya gayret sarfedilmistir. Bunda oldukça basarili da olmuslardir. Bu gayret ve faaliyetler Islamin yegane kalesi ve temsilcisi Osmanli Imparatorlugun un gerilemesine nihayet parçalanmasina sebep olmustur. XVI. Yüzyilda baslayan bu fa aliyetler XVII. Yüzyilda meyvelerini vermeye baslamis ve nihayet emellerine ulasmi slardir. Bu sinsi cereyanlar XIX. ve XX. Yüzyilda çesitli yeni taktik ve stratejiler le gittikçe geliserek ve kuvvetlenerek varligini sürdürmüstür. Bu cereyanlar sahsi ihtirasl ardan mevki ve makam hirslarindan menfaat duygularindan kiskançlik kin ve reka bet konularindan gayet ustaca faydalanmasini bilmektedir. Bencil çikarci cahil ve hatta ruhen hasta kisilerin öncülük ettikleri bu gibi cereyanla r kiyamlar dinsi hareketler kisa zareanda etraflarinda birçok insan toplayabilmist ir. Toplumjarin içtimai ve kültürel yapilari bu tür cereyanlar için oldukça müsaittir. Genel le cahil kültürsüz toplumlarda gelisen ve bazen çok tehlikeli boyutlara varan bu tür cere yanlar çogunlukla dini kültür ve bilgiden mahrum kisilere cazip gelmektedir. Bazen dini yön den cahil kisileri ruhi bosluktan kurtaran bu gibi cereyanlar toplumda tutunabilme kte ve hatta yüzlerce binlerce mensup edinebilmektedir. Bu hareketler zaman zama n hem toplum hem de Islam için tehlikeli olmustur ve olmaktadir. Ülkemizde de yillarc a oldugu gibi simdi de bu tür cereyanlara ve onlarin zararlarina rastlanmaktadir. Yikici cereyanlar çesitli dünya güçlerinin dini siyasi iktisadi kültürel gayelerle yönlen eri gruplasmalardir. Onlar kendilerinin de ayri bir din ayri bir cemaat oldukl arini ileri sürmektedir. Ancak tarihi gelisme içinde en eski tarihi devrelerden itibar en din denilen orjinal kurumun nitelikleri özellikleri diger taklit hareketlerd en daima farkli olagelmistir. Günümüzde de dine benzetilerek olusturulan hareketler cer eyanlar ne kadar ustalikla taklit edilirse edilsin orijinal bir din sayilamazl ar. Bunlar dinsi hareketler din taklitleri türedi dinlerdir. Çesitli dinlerden ba zi elemanlar alinarak ortaya çikarilan bu hareketler bazen dini ve cinsi sapikliklarl a bazen siyasi ideolojilerle bazen gizli güçlerin hesaplariyla bir arada yürütülmektedir. Genellikle insan çalmak sartlandirmak toplumlari pasiiize etmek dünya dengeleri kurm ak iktisadi-ticari sonuçlar elde etmek siyasi gelismeler saglamak için özellikle yüzyilimiz a binlerce din iddiali hareket mezhep ve tarikat bozmasi cereyanlar dünyayi istil a etmistir. Amerikada son on senede buna benzer binlerce hareketin ortaya çikaril digi söylenirse mübalaga edilmemis olacaktir. Bu cereyanlar hiçbir dine hayat hakki tanimazlar. Tek gerçek onlarinkidir. Millet toplum milliyetçilik toplu yasama adabi gibi seyleri ciddiye almazlar. Aglarina düsürdük leri Insanlara hiç bir hürriyet sahsi fikir tasarruf mülkiyet birakmamaya gayret göster ip onlari esir ederler kukla robot gibi kullanip militanlastirirlar. Böyle insan lardan toplumlarina vatan ve milletlerine hiç bir fayda gelmez. Yikici cereyanlar büyük vaadlerde bulunurlar. Cennete sadece kendilerinin gidebilec egini sadece onlarin kurtulusa erisebilecegini ve sadece onlarin mutluluga ulas abilecegini ileri sürerler. Ümitleri istismar onlarin en büyük dayanagidir. Bunalima düsmüs geçim zorluklan içinde bunalan ilgiden yoksun sefkat veya merhametten uzak kalmi s hayatta basariya ulasamamis aile baglari gevsemis kendine güven duymayan kims eler onlarin avlaridir. Özellikle gençler için tehlike büyüktür. Bu cereyanlar arasinda uyus turucudan seksden spordan elektronik cihazlardan faydalananlar da vardir. Genellikle bu gibi cereyanlarin kendilerini en güzel kamufle vasitalari Mesihi konular olagelmistir. Günümüzde de Mesihi hareketler bir yandan insanlarin ümit mutluluk duygular ni istismar edip bazi menfaatler elde etmekte diger yandan da dini istismar ede rek bazi siyasi sonuçlara ulasmaktadir. Mesihi hareketlerin arkasina siginan güçler din takiitieriyle büyük dinleri yipratmak dünya inda bazi gayeleri gerçeklestirmek istemektedirler. Aslinda din istismar edilmemeli ve kötü niyetlerle kullanilmamalidir. B azi menfaatler çikarlar siyasi entrikalar milletlerarasi hesaplar gizli emeller dünyevi gayeler için din alet edilmemelidir. Ülkemiz çesitli dünya güçlerinin heveslerinin yöneldigi üç kitanin ortasinda yer alan merk me sahip bir bölgedir. Islam Alemiyle Türk Dünyasiyla olan iliskileri ve çesitli dünya deng eleri gözönünde bulundurulursa yikici cereyanlarin niçin ülkemize ayri bir önem verdikleri daha iyi anlasilir. Bunun yaninda ülkemizdeki anarsik olaylarin yikici ve bölücü faali yetlerin sebepleri kavranilmis olur. Bu cereyanlara karsi alinacak tedbirleri söyle siralayabiliriz 1Insanimizi dini ve milli kültürle beslemek aklen ve ruhen tatmin etmek. Bunun için aInsanimiza özellikle gençlerimize her yasta ve her çagda ders seminer ve konfera nslarla Islami ve milli kültürümüzü iyi bir sekilde ögretmek benimsetmek. b- Radyo-televizyon programlariyla dini kültürü kuvvetlendirici dini ve milli suuru uyandir ici yayinlara agirlik vermek. c- Bu konuda kitap ve brosürler bastirmak ve vatandasin okumasini saglamak. 2Yikici cereyanlar karsisinda a- Yikici cereyanlari tanitmak. b- Bu cereyanlarin zararlarini ve tehlikelerini çesitli yollarla anlatmak tanitmak . c- Basta gençler olmak üzere bütün halki bu zararli faaliyetler karsisinda uyarmak. d- Bu tür cereyanlarin sirf Islami milli birligi ve beraberligi parçalamaya yönelik oldu gu emperyalist emeller tasidigini ve kökünün disarida bulundugunu belirtmek. e- Yikici cereyanlarin mahiyetini ve dayandiklari prensipleri çok iyi bilen ihtisa s sahibi kimseler yetistirmek bu konularda ilmi arastirmalar yaptirmak. 3- Dini kuruluslar ve din adamlari yönünden a- Vaiz imam-hatip müftü gibi din görevlilerini yikici cereyanlar karsisinda yayinl ar kurslar yazilarla uyarmak ve yetistirmek. b- Vaaz ve hutbeler yoluyla zaman zaman halki bu konuda uyarmak. c- Mahalli tedbirler alinmasina çalismak. d- Idari mercilerle ve halkla bu konuda isbirligi yapmak. 4- Devlet kuruluslari açisindan a- Milli birlik ve beraberligi korumakla yükümlü bulunan görevlileri bu konuda yetistirmek . b- Bu görevlilere hem Islam hem de Türk örf ve adetlerini iyice ögretmek. c- Yikici cereyanlarin en zararlilarini tesbit edip onlara karsi tedbirler almak ve vatandasin onlarin agina düsmesini çalinmasini önlemek. dKanuni müeyyideler getirmek. e- Baska inançlara saygili olmayan vatani yikmaya milleti bölmeye Islami yok etme ye çalisan yikici cereyanlara bu hürriyeti vermemek. 5Müslümanlar açisindan a- Aralarinda birligi saglamak (asgari müstereklerde). b- Karsilikli müsamaha. c- Yikici cereyanlarin agina düsenleri tatlilikla incitmeden sahsiyetini rencide etmeden uyarmak. d- Dogru ve gerçek olani ögretmek. e- Islami bilgileri köklü ve derin bir sekilde elde etmelerini saglamak. f- Sinsi propagandalarin arkasindaki gayeyi sezmek. gHerkese hemen kanmamak ihtiyat payini elden birakmamak.[484] Yedinci Bölümün Bibliyografyasi - Muhsin Abdulhamid Islama Yönelen Yikici Hareketler .(Babilik ve Bahailigin Içyüzü) Ter. im Yeprem-Hasan Güleç Ankara 1975 69-255. - M. Zerrin Akgün Islamiyet Bakimindan Babilik.Bahailik ve Hukuki Durumlari Ankara 1975. - Esmahan Aykol Amerikan Moon Tarikati Türkiyeyi Örgütlüyor Nokta 13 Ekim 1991 S a 3 36-40. - Bahai Dini Istanbul 1985 (Türkiye Bahailer yayini). - Bahai World Faith Illinois 1952. - Eilen Barker Unification Church The Encyclopedia of Reli-gion XV/141-143. - J.E. Esselemont Bahaullah ve Yeni Devir Ter. Mecdi Çelebi Istanbul 1932. - Ethem Ruhi Figlali Babilik ve Bahailik.Ankara 1981. - Ethem Ruhi Figlali Kadiyanilik Izmir 1986. - Yves de Gibon Moonisme Dictionnaire des Religions Paris 1983 1144-1145 . - Cl. Huart Bab ve Bahauliah Islam Ans. Istanbul 1970 Il/ 163-165 223. - Yasar Kutluay Islam ve Yahudi Mezhepleri Ankara 1965. - S.M. Moon Divine Principle Washington 1973. - Outline of the Principle Level 4 (New York 1980). - Ali Rafet Öskan Yedinci Gün Adventizmi (Yayinlanmis Doktora Tezi) Ankara 1995. - N. Özsuca Bahai Dini Ankara 1967. - Sevki Rabbani Bahaullahin Dini Ter. Mecdi Inan Istanbul 1974. - Julien Ries Bahaie Dictionnaire des Religions France 1983 143-144. - F. Sondag S.M. Moon and the Unification Church Nashville 1977. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind London 1971. Sehristarti el-Milel ven Nihai Kahire 1975 (Keylaninin Zeyli) 11/41-56. Hikmet Tanyu Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler Istanbul 1979 I/264-273. Hikmet Tanyu Yehova Sahitleri Ankara 1973. - Günay Tümer Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri Istanbul 1987. - S.T. Ünal-A. Akdamar Türkiyede Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri Kule Kitaplar i Istanbul. - Ahmed Yezdani Bahai Dinine Toplu Bakis Çev. S. Can 1960. - Muhammed Zerendi Nebil Tarihi Çev. Minu Derahsan Sabit Ankara 1973. [485] VIII. BÖLÜM MISYONERLIK FAALIYETLERI VE GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALARI A- MISYONERLIK FAALIYETLERI 1- Misyon-Misyoner-Misyonerlik Misyon ve Misyoner kelimeleri Latince missio kelimesinden türemistir. Ingilizce de ve Fransizcada misyon (mission) ve misyoner (missionaire-missionary) seklind e kullanilmistir. Misyon kelimesi sözlükte görev yetki vekalet bir kimseye bir isi yapmasi için verilen özel vazife anlamina gelir. Doyayisiyle misyoner yetkili görevli kimse Hiristiyan ligi yaymayi vazife edinmis kendisini bir fikrin yayilmasina adamis kimse demek tir. Bu görev ve yetki diplomatik olabildigi gibi dini de olabilmektedir. Dini faaliy et ve propaganda için kendisine özel bir görev verilen din adami rahip ve rahibe mis yoner olarak adlandirilmaktadir. Bu kelime bugün genellikle kiliselerin Hiristiyanligi Hiristiyan olmayan ülkelerde y aymak gayesiyle olusturduklari kuruluslar ve bu kuruluslarda faaliyet gösteren kims eler için kullanilmaktadir.Bu gaye ile kurulan kuruluslara misyon bu misyonlarda ^azife yapanlara misyoner bu faaliyete de misyonerlik denilmektedir. Misyon misyoner ve misyonerlik kelimeleri özel olarak Hiristiyanliga genel olar ak da diger evrensel dinlere samil bulunmaktadir. Böylece kendi dini inanç ve kanaatler ini bir ülkede yaymaya çalisan herkese misyoner denilmektedir. Misyonerler baska di nde baska inanç ve düsüncede olan insanlari mensubu bulunduklari dine kazanmayi gaye edinirler. Misyoner kuruluslari bu isi organize eden misyoner yetistiren odakl ar olarak çalisir. Bir din bilimi olan Dinler Tarihi alaninda çalisan bazi dinler tarihçileri misyoner ligi genel anlamda kullanirlar. Bu münasebetle dmleri misyonerlige yer verip verme melerine göre de tasnif ederler. Misyo-nerli dinler beili sinirlara bagii olmayan mesajini her tarafa herkese yaymaya çalisan dinlerdir. Belli bir bölgeye belli b ir guruba bagli olan baskalarina aktarilmayan dinler de misyonersiz dinlerdir. Bu ölçüye göre Hiristiyanlik Islam Buddizm misyonerii geri kalan dinler de misyonersiz d inler olarak görülür. Misyonerlik özel olarak Hiristiyanliga samil kilinmasina ragmen genelde diger bazi din inanç fikir tarikat ve gruplarin basvurdugu bir yayilma metodudur. Çünkü dogru k abul ettigi inanç düsünce fikir ve kanaatini yaymak mensuplarini çogaltmak isteyen he r teskilat misyonerlige basvurur. Bu yayilmak taraftar kazanmak isteyen hemen hemen her dini fikri kurulusta temel esaslardandir. [486] 2- Misyonerlerin Gayesi Yeryüzünde bazi fikir düsünce din ve inanç sahipleri onlarin yayilmasini istemez. Bunla rin basinda sir dinleri mensuplari gelir. Bazilari da yayilmak çogalmak isterler. Bunlar yegane dogrunun ken-disininki ve tek kurtulusun da onda oldugu inanç ve gay esine sahiptir. Bunun için herkesin ayni inançlara sahip olup saadete ermesi hedeflen ir. Ancak bunlarin bir kismi kendi din ve inançlarindan kuvvetli bir digeri karsi sinda kendi mensuplarinin onu benimseyip ayrilmamasi için faaliyette bulunma gere gini duyarlar. Bu arada baska din inanç ve fikir mensubu insanlari da kendisinink ine katmaya çalisirlar. Bunda basarili olmasa da en azindan rakib dinin mensuplari nin zihnini karistirmaya veya kendi mensuplarini birlik içinde tutmaya çalisirlar. Tarihte sahip oldugu fikir inanç din veya mezhebi hakim kilma veya yayma gayesiyl e çesitli mücadele ve savaslara sahit olmaktayiz. Bugün de ideolojisini veya inancini dünyaya hakim kilma mücadele ve savasi devam etmektedir. Bunlarin yaninda dünyanin bir çok bölgesinde yogun faaliyet gösteren misyoner teskilatlari vardir. Hiristiyan misyonerlerinin gayesi yeni Hiristiyanlar kazanmak en azindan kendi mensuplarini birlik içinde ayakta tutabilmek Bati emper-ryalizminin nüfuz alanini genisletmek olarak görülmekte ve anlasilmaktadir. Roma Katolikligi Avrupay a hakim oldukta sonra dünyanin her tarafinda yasayan insanlari Hiristiyanlastirmaga çalismistir. Bu arzusuna ulasmak için önce kiliç yolunu denemis ve böylece Haçli Seferleri baslamistir. Bu seferler öncelikle Islam dünyasina yönelmisti. Bu sirada dünyaya hakim olma gayesindeki Hiristiyanligi durdurabilecek tek din Islam tek kuvvet Müslümanlardi. Is lam günden güne ilerlemekte mensuplarinin sayisi da artmakta idi. Ancak Hiristiyan Dün yasi Müslümanlarin ilerlemesini kiliç zoruyla durdurmayi basaramadi. Çünkü Müslümanlar Türk azanmis ve Türkler Islami dünyaya yaymaya cehdetmislerdi. Türkler XVII. Yüzyilin ortalar ina dogru Avrupanin merkezine kadar ilerlemislerdi. Müslüman Türklerin basarisi Hiristiyan Kilisesinin basarisini iflas ettirmistir. Istanb ul alinmis Islamin gayesi hosgörüsü ve akla uygunlugu insanlari büyülemistir. Bu durumda iristiyanlara ve Hiristiyan dünyasina çesitli yollarla Islami yayilmayi durdurmak kalmis tir. Bunun için çesitli toplantilar yapilmis çesitli teklifler görüsülmüstür. Takip edilece k yol üzerinde durulmustur. Bunlardan biri de misyonerliktir. Misyonerlik faaliyet inin ana gayesi yeni propaganda metodlariyla Hiristiyanligi yaymak mensuplarin i artirmak ve bu arada Müslüman olanlari Hiristiyanliga kazanmaktir. Hiristiyanliga kazanamadiklari takdirde onlari kendi dinlerinden sogutmak hedeflenmistir. Bunun için gizli çalisma metodlari gelistirilmis insanlara ve yasadiklari yerlerin özellik lerine göre taktikler bulunmustur. Kongrelerin birinde Islam Dünyasindaki tasavvuf v e tarikat anlayisi bu anlayislara olan baglilik üzerinde durulmus ve tartisilmis seyhleri veya ileri gelen müritleri kandirmak kendilerine alet etmek onlari y aniltmak ve bu gayeye ulasabilmek için de eleman yetistirip bu teskilatlara sokmak s uretiyle Müslümanlari ikna edebilecekleri kararina varildigi belirtilmektedir. Çünkü açik düs anlik ayniyle mukabeleyi gerektirmektedir. Bu konuda en tesirli silah ondan gözüker ek sinsice yapilanidir. Tarihte de en tesirli propaganda yolu bu olmustur. [487 ] 3- Misyonerligin Tarihçesi Dünyada mevcut dinlerden bazilari yayilma gayesi gütmez. Bunlardan bir kismi yukari da temas edildigi gibi sir dinleri seklinde olup hususiyetlerinin baskalari t arafindan ögrenilmesini istemez. Bir kismi da Yahudilik gibi evrensel çerçeveden çikip belli bir kavme hasredilmistir. Bunun için baskasinin o dine girmesi mümkün degildir. Onun için bu din yayilmak taninmak ve benimsenmek arzusu tasimaz. Bir kismi ise m illet kabile veya ilkel kabile dinleri seklindedir millidir. Öte yandan bazi dinlerde de {Eski Avrupa Mezopotamya ve Ön Asya) tanri alis-verisi vardir. Bu dinlerde d igerlerinin tersine zorla kabul ettirme yoktur. Bir kabile veya millet temasa ge ldigi veya fethettigi kabile veya milletin tanrilarini kendi istegiyle benimser a lir ve kendi tanrilari arasina katar. Islama göre Allah tarafindan gönderilen elçiler belirli bir topluluga gönderilmis gibi gör esine ragmen onlarin davet metodlari ve getirdikleri hükümlerde umumilik vardir. Elçiler insanlarin Allahi bilmelerini hak yolda yürümelerini ve saadeti elde etmelerini ga ye edinmislerdir. Çünkü hedef insanlarin bir arada baris içinde yasamalari ve kurtulmal aridir. Mücadelede tebligde yakindan uzaga dogru gitme esastir. Hz. Muhammed de ( sas) Kuranin metoduna göre tebligini yakindan uzaga dogru yapmaya çalismistir. Asag i yukari ilahi dinlerde bu ortak niteliktir. Islamdan önceki dinlerden Yahudilike ve Hiristiyanliga geçmeden bazi dinlerin misyo nerlik konusundaki tutumlarina gözatmakta fayda vardir. Bunlardan M.Ö. VI. Yüzyilda Hi ndistanda ortaya çikan Buddizm misyonerlige yer verip dogdugu yerin sinirlarindan tasarak Çin Kore Japonya Güney ve Güneydogu Asyaya yayilmistir. Bugün de Buddizmin felsefesinin çesitti ülkelere yayildigina ve faaliyetlerini çesitli yerlerde gösterdigin e sahit olmaktayiz. Yine M.S. III. Yüzyilda Maniheizm bütün insanlara hitap etmek idd iasiyla ortaya çikmistir sinkretik {uzlastirmaci karma) bir dini harekettir. Bu di ni hareket Hiristiyan Mecusi ve Hint inançlarinin bir sentezi mahiyetindedir. Bu hareke tin kurucusu olan Mani gezginci bir kimsedir. Mani ve rahipleri gittikleri her y erde inançlarinin propagandasini yapmislardir. Her yerin özelliklerine uygun olarak inançlarini (Maniheizmi) yaymaya çalismislardir. Fakat Maniheistler zaman zaman et kili olmuslarsa da belirli bir devreden sonra varliklarini devam ettirememisler dir. Yukarida kisaca temas ettigimiz Yahudilik Yahudilere hasredil-digi için dini yönden m isyonerlik niteligine sahip degildir. Bir kimsenin Yahudi dinine girmesi için Yahu di ana-babadan dogmasi genel ilke haline gelmistir. Yahudilik Yahudilerle özdesle smis bir din özelligi kazanmistir. Baskalarinin Yahudilige girmesi için özel bir gayret güdülmemektedir. Bunun için de bir propagandaya ihtiyaç duyulmamaktadir. Yahudilerin hakim iyetlerini siyasi iktisadi ve kültürel yönden kurmaya gayret ettikleri ve bundan dolayi o nlar siyasi misyonerler olarak kabul edilmektedir. Kimsenin Yahudiligi kabul etmes ini istemedikleri fakat herkesi kendi gayelerine hizmet ettirmek istedikleri idd ialar arasindadir. Dini olmamakla beraber misyonerligi siyasi iktisadi ve kültürel yan ku ruluslari vasitasiyla gerçeklestirmeye çalistiklari yaygin olan kanaattir. Islam Dinine gelince Hz. Muhammed Islami gerek Araplara ve gerekse diger milletle re teblig etmeye çalismistir. Sahabeler ve ondan sonra gelenler de Islami yaymak için büyük gayret sarfetmislerdir. Müslümanlar Islami yaymada dünyevi hiçbir menfaat gütmemis ir sömürü araci olarak kullanmamis sadece teblig vazifesini yerine getirmislerdir. Bun un ilk misali Hz. Muhammedin onu yolundan çevirebilmek için Ya Muhammed mal is tiyorsan mal reisliK istiyorsan seni basimiza reis yapalim yeter ki sen bizim ditiimize dokunma denildiginde Bir elime Ayi öbür elime de Günesi verseniz siz i man etmedikçe ben bu isten vazgeçmem cevabinda bulmaktadir. Fakat dini kabulde de güze l sözlerle hakki tebligi esas almistir. Islamda zorlama yoktur. Dinde zorlama yokt ur[488] Ya Muhammed insanlari Rabbinin yoluna hikmetle ve güze sözlerle davet et ve onlarla en güzel sekilde mücadele et[489] ve ... Peygambere düsen sadece tebligd ir (Nur 54) ayetlerinde tebligin metodu ortaya konulmustur. Islam tarih boyunca yayilmasinda zor ve yogun bir propaganda metodunu kullanmami stir. Çünkü eger zor kullanilsaydi ta Viyanaya kadar giden üç kitaya hükmeden Türkler ve I lam yegane ve hakim unsur olurdu. Aksine Türkler sadece Ila-yi Kelimetullah yolunda ci had etmis ve tebligi esas almislardir. Müslümanlar bilir ki zorla inanandan fayda gel mez. Fakat Müslümanlarin yapmak istemedigini diger dinden olanlar bilhassa Yahudi v e Hiristiyanlar bilerek yapmislardir. Onlar görünüste Müslüman olarak Müslümanlari kandirm yoluna gitmislerdir. Iste Islam yayilma dünyaya din olarak hakim olma durumuna gelin ce onun karsisinda mensuplarini günden güne kaybetmekte olan Hiristiyan kiliseleri yeni taktiklere girismislerdir. Bunlardan birisi de misyonerlik faaliyetleridir. Misyonerlik genel bir anlam ifade etmesine ragmen günümüzde Hiristiyanlikla özdes hale gelmistir. Misyonerlik denilince ilk akla gelen Hiristiyanlik propagandasi olmu stur. Onun için Hiristiyan misyonerliginin tarihçesine gözatmakta fayda vardir. Aslinda Hz. Isanin (a.s.) baslangiçta dini yayma idealinin olmasi pek tabidir. Çünkü bu din ilahidir ve evrenseldir. Gayesi de dogru yoldan ayrilmis insanlari dogru yola hak yola davet etmektir. Hz. Isa akla uygun hak dini tevhid dinini yaymaya çali siyordu. Kuran Hz. Isanin Ben benden önce gelen Tevrati tasdik ve benden sonra gelecek adi Ahmed olan bir peygamberi müjdelemek üzere gönderildim[490] dedigini bild irmektedir. Fakat Hz. Isanin teblig ettigi dine Hz Isanin zamaninda inananl arin sayisi azdi. Hz. Isadan sonra ona uyanlar artmis onun getirdigi esaslarda ve yorumunda çesitli vesilelerle degismeler olmustur. Bunun içindir ki Müslümanlar All ahin Hz. Isanin da haber verdigi Hz. Muhammedi gönderdigini artik teblig siras inin Islamin oldugunu ve buna ragmen Hiristiyanlarin teslis esasina dayanan dini yaymaya çalistigini Hz. Isanin tasvip etmedigi yolu benimsediklerini kabul etmektedir. Hz. Isadan sonraki ilk asirlarda Hiristiyanlarin arasinda ayriliklar olm us ve mücadeleler devam etmistir. Islam onlarin ihtilafa düstükleri konularin dogrusunu bildirmistir. Buna ragmen onlar hem kendi aralarinda hem de Islam Dini mensupla rina karsi mücadelelerine devam etmislerdir. Önce hakimiyeti elde eden Katolikler misy onerlik faliyetlerine baslamislardir. Hiristiyan misyonerleri hareket noktasi olarak Hz. Isanin su sözünü almislardir I mdi siz gidip bütün milletleri sakirt edinin. Onlari Baba Ogul ve Kutsal Ruh ismi i le vaftiz eyleyin size emrettigim herseyi tutmalarini onlara ögretin[491]. Bunun üzerine havariler dünyanin dört bir yanina dagilmis Hz. Isanin ögrettiklerini yaymay a baslamislardir. Bugünkü Hiristiyan misyonerleri de Havarileri ilk misyonerler olara k kabul etmekte ve onlarin yolundan gittiklerini ileri sürmektedirler. Isanin bu sözlerinin insanlar arasinda Tanri Devleti tesis edin seklinde yorumlanmasi Yah udilerden sonra ikinci bir arz-i mevud ideali dogurmustur. Ilk devrelerde Hiristiyanligin yayilmasinda önemli faaliyetler gösterenler arasinda Hiristiyanligin siddetli düsmani iken bir vizyonla Sam yolunda Isayi görüp onun ke ndisine niçin böyle eziyet ettigini sormasindan sonra Hiristiyan olan Yahudi dönmesi Pavlus yer almaktadir. Pavlus çalisma alani olarak putperestlerle Avrupalilari s eçmis Hiristiyanligi onlara kabul ettirebilmek için Hiristiyanliktaki bazi hükümleri d egistirmis bazi hükümleri kaldirmis bazilarini faaliyet gösterdigi toplumlarda var o lan inançlarla degistirmis ve böylece Hiristiyanligi onlara benimsetmeye çalismistir. Pavlusun yaninda o devrede ve ondan sonraki devrelerde çesitli Hiristiyan azizleri m isyoner olarak görev yapmislardir. Havariler ilk yüzyilda Hiristiyanligi yaymak için bugünkü Azerbaycani ve Ermenistani da içine alan bölgeye gitmislerdir. Ermenistanin toptan Hiristiyan olmasini saglayan ve Ermeni krali Tridati Hiri stiyan eden Gregor[492] olmustur. M.S. 313de Konstantin Hiristiyanliga sempat i duymaya baslamis ve Istanbulu bassehir yapmistir. Imparator Konstantin Hirist iyanlara din hürriyeti tanimistir. Bundan sonra Hiristiyanlar bir devlet destegin de dinlerini yaymaya baslamislardir. Hiristiyanlik Roma hakimiyetinde olan Sam Misir Habesistan Yemen Avrupa ve Anadoluda merkezlere kavusmustur. Bununla b eraber ayriliklar ortaya çikmistir. Bu anlasmazliklara son vermek için de konsiller t oplanmistir. Konstantin ilk konsili 325de Iznikte (Nicea) toplamistir. Ayrilmalar ve dolay isiyle konsiller birbirini izlemistir. 451 de Kadiköy Konsili ile ayriliklar zirv eye çikmis Monofizitler (Ermeniler Süryaniler Habesliler Kiptiler) ana Kiliseden kopmustur. Böylece mücadeleler dönemi baslamis ve devam etmistir. Katkedon (Kadiköy) Konsilincien iki asir sonra Islamin zuhuru Hiristiyanfigt sarsm aya basladi. Artik onlar için mücadele edilecek yegane güç Müslümanlar oluyordu. Islamin gelismesi onlari düsündürüyordu. Zamanla Hiristiyan kaleleri düsüyor Anadolu Selçuklu Türkleriyle beraber hem Islamlasiyor hem de Türklesiyordu. Bu hadise bütün Hiristiyanlarin ayriliklari birakip Müslümanlara karsi ortak cephe olusturmasina yol açti. Böylece Haçm yerini alan Hilali kaynaginda bogmak için asirlarca süren Haçli Seferler baslatildi. Fakat neticede Müslümanlar kazandi. Islam yayildi ve ilerledi. Sonunda H iristiyan dünyasinin (Bizansin) kalesi Istanbul 1453de düstü ve Türkler Istanbulu fe thetmis oldu. Iste bundan sonra silahla netice almanin mümkün olmadigi kanaatine v aran Hiristiyanlar Türkleri dolayisiyle Müslümanlari durdurabilme yollarini görüsmek için kongreler düzenlemeye basladi. Çesitli ülkelerde bulunan görevlilerinden raporlar istend i. Sunulan raporlar degerlendirildi Müslümanlari içten zayiflatmanin ve yik manin tek çikar yol olabilecegi sonucuna varildi. Hatta bu arada Islam ülkelerine gönd erilmek için Arapçayi ve Islam felsefesini iyi biten misyoner papazlar yetistirecek okullar açildi. Burada yetistirilen papazlar Islam ülkelerine gönderildi. Ingilterede 1646da Ingiliz parlementosu Hiristiyanligin nesri için bir cemiyet kurdu. 1662de Vatikanda Propaganda Bakanligi kuruldu. Bu teskilat Pariste mi syoner papaz okulu açti sonralari bunlara yenileri eklendi. Bu teskilatlar zamanla y eni subeler açmaya devam etti. Bu siralarda Martin Luter Kalvin ve Zwingli ile Protestanlik zuhur etmisti. Almanya Isviçre Danimarka Amerika ve Rusyada binden fazla teskilat kuruldu. Misyonerlik faaliyeti bakimindan basta Ingiltere ve Amer ika ve daha sonra Fransiz katolikleri gelmektedir. 1820den sonra sahnede Amerik an misyonerleri görülmektedir. Ingilizlerin metodunu takiple ise baslayan Amerikan m isyonerleri köken olarak protestandir. Fakat faaliyetleri Hiristiyanlik için olmust ur. Türkiyede ise hemen hemen ilk misyoner hareket 1701 ytlinda Sivasta Ermeni Mek hitar ile baslamaktadir. O Ermeniler arasinda milli suuru uyandirmaya çalisti. Ermeniler arasinda Katolik propagandasi 130 sene kadar sürdü ve nihayet Osmanli Devl eti Fransanin tavassutu ile 1830da Katolik Ermenileri ayri bir cemaat olarak tanidi. Daha sonra Amerikali misyonerler Protestanligi Ermeniler arasinda yayma ya basladi. Amerika ve Ingilterenin destegiyle 1847de de Protestan Ermeniler a yri bir cemaat olarak kabul edildi. Kisaca tarihi gelisimini sundugumuz misyonerlik faaliyetleri memleketimizde ve Islam dünyasinda durmus degildir. Her yerin özeliklerine göre faaliyet göstermektedir. Ülkemizd e Katolik Ortodoks Protestan Ermeni Kilisesi gibi büyük Hiristiyan mezhepleri k ilise ve okullariyla faaliyet göstermektedir. Müslümanlar yaninda bu hiristiyan gurupla ra yönelik de misyoner faaliyetleri bütün canliligiyla sürmektedir. Bunlarin yaninda Adv entistler Baptistler Mormanlardan sinsi ve dinsi bir görünüs altinda yogun faaliyet göste ren tehlikeli boyutlara ulasmis Yehova Sahitlerine kadar bir yigin dini cereyan vardir. Bu konuda ayrica dogudan gelen meditasyon tenasüh hulul gibi fikir inanç ve bedeni-zihni tekniklerin arkasina siginan veya bunlari istismar eden ce-reyanlari da unutmamak gerekir. [493] 4- Misyonerlerin Çalisma Metodlari Misyonerler çesitli metodlarla çalisirlar. Göstermelik olarak bazen açik faaliyetleri y aninda (kanunlar çerçevesinde) çok defa gizli ve dolayli faaliyetlerde bulunurlar. Bu metodlarda her zaman din ilk sirayi almayabilir. Ilmi ve içtimai sahalarda faaliyetler ini yogunlastirir vereceklerini bu kisveler altinda vermeye çalisirlar. Misyonerle r giristikleri faaliyetlerde basarili olabilmek için çesitli metodlar uygularlar. Bu nlari söyle siralayabiliriz. [494] a- Dini Teskilatlar Kurma ve Yayin Yapma Misyonerler önce faaliyete geçecekleri yeri tesbit eder ve orada bir teskilat kurarla r. Bu teskilati o bölgeye göre yetistirilmis elemanlar yürütür. Misyonerler Kitab-i Mukaddesi dini kitap brosür ve dergilen o ülkenin dilinde nesr eder ve dagitirlar. Çesitli telkinler maddi ve manevi yardimlarla Hiristiyanligi sevd irmeye çalisirlar. Müslüman olan ülkelerden geri kalmis olanlarin geri kalmisliklarini i stismar eder ve bunu Islama baglayarak mensuplarini Islamdan sogutmak isterler. Di ni kuruluslari vasitasiyla kendi dinlerini üstün göstermek diger dinlerin kutsal kitapla rinda çeliski zannettikleri hususlari öne çikararak dini bilgileri yeterli sekilde kavra yamamis insanlari tesbit edip onlari kendi dinlerine çekmeye çalismak bunlari yapam adiklari yerde sahip olduklari dinden sogutmak veya ona düsman yapabilmek fakir aile insanlarinin fakirliklerini istismar etmek onlarin taktiklerinden bir kismin i olusturur. [495] b- Okul ve Çesitli Tesisler Açma Yardim Yapma Azinlikta bulunan Hiristiyan çocuklarinin egitim ve ögretimlerini içinde yasadiklari t oplumun çocuklarindan üstün hale getirirler. Bu vesile ile bu okul ve kuruluslarin pr opagandasini yaparak Hiristiyan olmayan ailelerin çocuklarinin da oralara akin etm esini saglarlar. Buraya çektikleri baska dinden çocuklari Hiristiyan yapmaya bunu yapamazlarsa onlarin en azindan milli ve dini karakterini bozmaya ugrasirlar. Hiri stiyan çocuklarini ise daha da suurlandirirlar. Bu okullarda yabanci dil ögretimi v ermek görüntüsü altinda misyoner papazlari derslere sokup Hiristiyanlik propagand asi yaparlar. Bu gayelerini gerçeklestirmek telkin vasitalarini çogaltmak için d e okullarda propagandaya yönelik kitaplarin çogunlukta oldugu kütüphaneler musiki salonla ri pansiyonlar ve kamplar kurarlar. Bu teskilatlar maddi ve manevi yardim yapmaktan kaçinmazlar. Bu gaye ile kolejler yabanci okullar ve kuruluslar açarlar. Bu okullar da yetisenlere dolgun ücretli ve etkili isler bulmakla da onlari cazip hale getiri rler. Bu vesileyle kanca taktiklari gençleri kendi idealleri dogrultusunda suur landirmaya çalisirlar. [496] c- Maskeli Teskilatlar Kurma Bu teskilat mensuplari kilik-kiyafet dil din örf ve adet gibi kültüre yönelik yollarla iç nde bulunduklari toplumdanmis gibi görünür ve gayelerine erismek için perde arkasindan çali sirlar yani sinsi ve iki yüzlü hareket ederler.[497] Misyonerler gidecekleri yerlerin özelliklerine göre yetistirildikleri için çok becerikl idirler. Maskeli çalistiklari için kuzu postuna bürünerek saf halki kolayca aldatabilirl er. Bunlarin hedefi siyasi ve dini bakimdan milleti kargasaya düsürmek halki her türlü iler lemeye karsi kayitsiz ve hatta düsman yapabilmek geri kalmis halde birakmaktir. Bu hususta bazi yollara basvururlar. Mesela Müslümanlara Asr-i Saadette teknik var miy di Elbise var miydi Diyanet teskilati var miydi seklinde sorular sorarak onlari bütün sonradan olan seyler aleyhine kiskirtir ve hatta olmayacak seyleri saf inanmi s insanlara yaptirarak devlet güçleriyle karsi karsiya getirirler. Ayrica hakim unsurl a çesitli yönlerden nüanslari olan insanlari karsi karsiya getirerek hem devleti acze hem de Müslümanlari birbirine düsürmeye çalisirlar. Müslümanlarin çesitli gruplara ayrilara iflamasina bölünmesine ve birbirine düsman olmasina gayret gösterirler. Bu maskeli teskilatlarin Osmanli Imparatorlugu içinde yaptiklari faaliyetlere birçok önrek vardir. 1877de Ingiliz Liberal Grup Lideri Lord Gladston Avam Kama-rasindaki konusmas inda dünyayi Osmanli Imparatorlugu aleyhine kiskirtmak için agirligini koymus ve Ru sya karcisinda Osmanliyi yalniz birakmistir. Bu konusmasi sirasinda elinde tutt ugu Kurani göstererek Bu kitap yeryüzünde kaldikça bu Batak katliami gibi vahsetler de y eryüzünden eksik olmaz diye haykirmistir. Halbuki Batak Köyünde ve diger yerlerdeki B ulgar ihtilalini misyoner teskilatlarinin yetistirdigi talebeler yapmistir. Cihan Harbi mütarekesinde Loyd George Türklerin Hirisiiyanlari katlettiklerini iddia et mis ve onlarin Avrupadan kovulmasini Ayasof-yanin da tekrar kilise yapilmasin i istemistir. Misyonerler yalniz Hiristiyanlari ayaklandirmaga çalismakla kalmiyor Türklerin giristikleri yenilik hareketlerini Islamclan uzaklasmak olarak gösteriyorlardi. Bu vesileyle Müslüman Araplar ve diger Islam unsurlarla Türklerin arasini açmaya çalisiyorlard i. Yine I. Dünya Harbinde Mekke Emirini Hilafet makamina karsi isyan ettiren çöl A rap-larini Türk ordularina arkadan saldirtanlar bu maskeli misyonerler olmustur. B u maskeli misyonerlerden maskesi düsen sadece meshur Ingiliz casusu Lavvrenstir. Halbuki onun arkasinda ortaya çikmamis nice benzerleri vardir. Misyonerlerin çalisma metodlarini özetlersek genelde dün de bugün de ayni metodlarin yürür lükte oldugunu görürüz. Bu metodlar-dan bazilari söyledir 1- Misyonerler Hiristiyanligi yaymak için gittikleri ülkenin önce dini içtimai ve kültürel umunu incelerler. O ülkenin kültürünü yozlastirmaya ve yikmaya çalisirlar. 2- Milleti millet yapan maddi ve manevi degerleri yikmaya ugrasirlar. Önce mevcut kültürü er itme sonra da ona istedikleri gibi bir sekil verme yolunu takip ederler. 3- Islam ülkelerindeki faaliyetlerinde genç neslin dinden ve milli degerlerden uzak yeti smesine çalisirlar. Bundan sonra hiçbir deger tanimayan kisilere bunalim devr elerinde kurtarici din olarak Hiristiyanligi sunarlar. 4- Israrla gayelerinin dünya barisini gerçeklestirmek oldugu üzerinde dururlar. 5- Hiristiyanligin kolay Islamdaki namaz oruç gibi ibadetlerin zor oldugunu ileri sürerler haftada bir kiliseye gitmekle dini vecibelerden kurtulmanin mümkün olabilecegi ni telkin ederler. Hiristiyanligin sevgi ve kolaylik Islamin zahmet ve siddet di ni oldugunu islerler. 6- Insanlarin kiliseye giderek papaza günah itirafinda bulunarak sorumluluktan ku rtulup rahatlayacagini söylerler. Böylece insanlarin ruhi durumlarina hitap etmeye çalis ip kurtulusu hedef alirlar. Onlara göre Isanin gelmesi yakindir. Isa gelecek ve ina nan Hiristiyanlari kurtaracaktir. Bunun için herkesin bir an önce Hiristiyan olmasini isterler. 7- Misyonerleri göndereceklerini ülkelerin özelliklerine o yerin insanlarinin Hiristi yanligin hangi konularini bilip hangilerine itiraz edebileceklerine göre yetistirir ler. Bazan Müslümanlarin inançlarina hos görülü davranir Isaya Tannnin Oglu demekten kaç nirlar. Hatta önce Islami bilgilerle Müslümanlara yaklasirlar. 8- Savas yangin deprem gibi sikintili anlari seçip yardimlarda bulunarak semati kazanmaya çalisirlar. 9- Sarkiyatçi oriyantalist yetistirip ilmi inceleme adi altinda Müslüman aydininin zihn ini bulundirmaya kafasina bazi fikirleri sokmaya çalisirlar. 10- Siyasi isleri çok iyi takip edip Müslüman ülkelerdeki bazi gelismeleri gayelerine göre yö lendirmek isterler. 11- Dünya siyasetini siyasi gelismeleri yönlendirip Müslüman ülkeleri birbirine düsürüp an sayisini azaltmaya veya Müslümanlarin elindeki tabii Imkanlari heder etmeye çal isirlar. 12Müslümanlarin her meselesine el atip bunlari kendileri çözümlemek isterler. Bundan g ayeleri gelismeleri kendi kontrollerinde tutmak ve menfaat elde etmektir. 13- Zaman zaman diyalogdan bahsederek sulhçu bir görünüs altinda karsi tarafi pasiflesti rmek yaniltmak Isterler. 14- Tarikatlara adam yerlestirerek veya bazi asiri akimlari destekleyerek onlari su veya bu sebeple tahrik ederek bazi gayelerini gerçeklestirmeyi düsünürler. Müslümanlari n arasina ajanlar yerlestirmeye özen gösterirler. 15- Ilmi edebi eserlede özellikle filimlerde konunun içine ustalikla Hiristiyanliga is indinci hos gösterici sahneler yerlestirerek kafa ve gönüllere girmeye çalisirlar. 16- Haçli Seferlerinde gerçeklestiremediklerini modern ileri bir hayat görüntüsü altinda ( müzikten tiyatroya spora siyasete kadar) çesitli vesilelerle gerçeklestirmeye çalisirlar. 17- Objektifligi tarafsizligi hümanistligi kimseye birakmazlar. 18Turistik geziler vesilesiyle gittikleri yerlerde kitap dagitma iyilik yapma ve benzen yollarla propaganda yaparak Hiristiyanligi sevdirmeye ve benimsetmeye ça lisirlar. Bazi insanlara sagladiklari seyahat imkanlariyla onlari kendilerine bagl amaya çalisirlar. 19- Çesitli yardim kuruluslari kurar veya kurulmus olanlara girerler. Böylece fakir v e yoksul kimselerle temas kurarlar. Maddi yardim yakinlik gösterisi sefkat ve merh amet duygulari altinda sempati toplar insan çalmaya çalisirlar. 20- Misyonerler çekmege çalistiklari kimseleri belirli yollarla kendilerine baglarla r. Bunun için edebi yollara hitabet ustaliklarina bas vururlar. Ilmi gelismeleri çok Iy i takip edip bunlardan faydalanirlar. [498] 5- Misyonerlerin Yetistirilmesi Misyonerlerin ana gayesi Hiristiyanligi yaymak ve yeni Hiristiyanlar kazanmakti r. Bundan dolayi bu isi yapacak kimselerin kültür seviyeleri ve hitabetlerinin mükemme l olmasi gittikleri veya içinde bulunduklari toplumda kendilerini kabul ettirecek sahsiyet ve kabiliyette bulunmalari siyaseti çalisma metodlarini çok iyi bilmeler i ve uygulamalari gerekmektedir. Bu gayelerine varmak için Misyoner teskilatlar misyo nerlerini çok iyi yetistirmeye son derece dikkat ederler. Misyonerler söyle yetistir ilir 1- Okullardan ailelerinin izniyle en zeki ve çaliskan çocuklar seçilir ve misyonerlik hizmetlerine göre hazirlanir. 2- Misyonerlik için seçilen çocuk genç veya sahis misyonerlik yapacagi ülkenin okullarin da özel egitim altina alinir. Hedefine varabilmesi için suurlandirilir. 3- Hiristiyanlik iyice ögretilir. Hiristiyan heyecani verilir. Misyonerlik hizmeti için dünyanin en ücra yerlerine seve seve gidecek sekilde vazife suuru ve sevgisi as ilanir. 4- Misyonerlere mümkün oldugu kadar mesleki egitim de verilir. Doktorluk misyonerlik faaliyeti için çok önemli bir vasitadir. Hastahane hizmetleri hemsirelik misyonerlik için en önemli ve tesirli vazifelerdendir. 5- Her misyonere mali yönden büyük bir destek saglanir. O da bulundugu ülkedeki issiz fa kir ve kimsesizlere mali destek saglayarak Hiristiyanlik propagandasi yapar. 6- Misyonerler bagli olduklari teskilatla irtibatini daima devam ettirecek sekil de yetistirilir. Kendisinin yalniz basina basaramadigi veya yetersiz kaldigi yer de teskilat onun yardimina kosar. 7- Islam ülkelerinde faaliyet gösterecek misyonerlere Arapça Islami bilgiler ve Islam Felsef si ögretilir. Bunun yaninda onlar Müslümanlarca Hiristiyanliga yöneltilecek tenkitler hususlarinda çok iyi hazirlanir. Onlara ne gibi itirazlarin yapilabilecegi ve o it irazlara nasil cevap verecekleri ögretilir. Ayrica Islama veya Müslümanlara hangi hususl arda tenkit yöneltebilecekleri veya gençlerin zihinlerini hangi noktalarda çelebilecekl eri hususlarinda yetistirilirler. 8- Her misyonere teoloji (ilahiyat) tahsili yaninda diger tahsiller de yaptiri lmaya çalisilir. 9- Misyonerin birden fazla dil ögrenmesi tesvik edilir. 10- Çesitli yardim dernekleri kurmalari omlarda görev almalari ve bu yollarla dolay li olarak propaganda yapmalari saglanir. 11Islam ülkelerinde dini tedrisat yapilan yerlerdeki zeki fakir ve yardima muhtaç ögren ciler tesbit edilir. Bu ögrenciler dil ögretme maddi yardim gezi imkani gibi yollarla elde edilmeye çalisilir. 12- Taninmis meshur sahsiyetleri veya kendileriyle baska gayelerle temas kurmus k imseleri Hiristiyanligi kabul etmis gibi gösterirler. Vaftiz listeleri nesredip on larin adlarini kullanirlar. 13- Küçük edebi ve romantik brosürlerle insanlarin hissiyatina tesir etmeye çalisirlar. 14- Bikmadan usanmadan propagandaya devam ederler. Netice alamiyacaklarina kanaa t getirdikleri insanlarin pesini biraksalar da ümitlendiklerini takip etmekten vaz geçmezler. 15- Telefon rehberlerindeki isimlere mektup brosür ve kitap gönderirler. 16Kadinlara kadinlar kanaliyla aileye ve dolayisiyle cemiyete nüfuz etmeye çalisi rlar. [499] B- GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALALARI (HIRIS-TIYAN-MÜSLÜMAN DIYALOGUNA GENEL BIR BAKIS) 1- Misyonerlikten Diyaloga Geçis Kelime olarak Diyalog karsilikli konusma iki veya daha fazla kisinin karsilikli konusmasi anlamina gelmektedir. Daha genis anlamda ise diyalog farkli irk ve kül türlerden insanlarin medeni ölçüler içerisinde birbiriyle konusmasi ve anlasmasi yoludur. Dini alanda Diyalog ayni dinden kaynaklanan gruplarin kendi aralarinda oldugu g ibi farkli dinlere mensup insanlarin inanç ve düsüncelerini zorla birbirlerine kabul ettirme yoluna gitmeden birbirlerine sicak ve hosgörüyle bakabilmesi ortak meselel er etrafinda konusabilmesi tartisabilmesi ve isbirligi yapabilmesi anlamina gel mektedir. Bu çerçeve içerisinde tarihte hem Hiristiyanlarin kendi aralarinda hem Müslümanlarla dige r din mensuplari arasinda diyalog faaliyetlerine rastlanmaktadir. Ancak bu Hi ristiyanlarin II. Vatikan Kon-silinden sonra gündeme getirdikleri resmi Diyalog s eklinde olmamis tabii ve kendiliginden olusmustur. Hiristiyan dünyasinin Müslümanlara karsi Haçli Seferleriyle baslattigi ve Misyonerlik Faaliyetleriyle devam ettirdigi sogukluk ve düsmanlik II. Vatikan Konsilinde giderilmeye çalisilmistir. XX. Yüzyilin baslangicindan itibaren dünyada meydana gelen siyasi ve ekonomik gelisme ve degismelerden Hiristiyan Kiliseleri özellikle Katolik Kilisesi de etkilenmist ir. Bundan dolayi Katolik Kilisesi Kiliseler arasinda varolan anlasmazliklari v e düsmanliklari gidermek bazi alanlarda isbirligi yapabilmek için bir Konsil topl amaya karar vermistir. Yapilan görüsmeler sonucunda üç yil sürecek (1962-1965) bir konsil in Vatikanda toplanmasi saglanmistir. Konsile 141 ülkeden 2860 kadar temsilci katilmistir. Papa XXIII. Jean Konsili açis konusmasinda Kilisenin çem berini kirmasini disariya açilmasini disariyla ilgilenmesini istemis ve bütün insanl arla diyaloga girmenin önemini vurgulamistir. Papanin bu mesaji Konsilin gündem ini ve tartisilacak konularin ne olacagini belirlemistir. Bunun üzerinde Konsild e ayrilmis Hiristiyanlar yeniden kazanma ve onlara yaklasma yollari üzerinde durulmustur. Bunun yaninda asirlar boyunca Hiristiyanlarla Müslümanlar arasinda devam eden düsmanliklarin unutulmasi için gayret sarfedilmesi istenmistir.[500] Katolik Hiristiyanlarin Vatikan Konsilinde diger Hiristiyan mezheplerine mensu p olanlar yaninda Müslümanlarla diyalog yollarini arama gayretleri tarihte yasan mis ve tesirleri asirlarca sürmüs Haçli Seferleri anlayisinin yanlisliginin kavranil masi ve o savaslarin zararlarinin telafisi seklinde degerlendirilebilir. Günümüzdeki ge lismeler için bu çesit tesebbüsler normal görülebilir. Çünkü insanlar bugün eskiye oranla b leriyle daha yakin ticari siyasi askeri dini ve kültürel münasebetler içerisindedirler. Bu sebetlerin saglikli bir sekilde yürütülmesi karsilikli hosgörü ve iyi niyet esaslarina ba glidir. XXI. yüzyila girerken hemen hemen her dinin hakimiyet alaninda oldugu gibi Müslümanlarin hakim oldugu yerlerde Hiristiyanlarin Hiristiyanlarin hakim oldugu yerl erde Müslümanlarin bulunmasi da karsilikli olarak her iki tarafin birbiriyle iyi mün asebetler içerisine girmesini zorunlu kilmaktadir. [501] 2- Bir Diyalog Kurumu Olarak Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasinin Ortaya Çikis i 1962 yilinda baslayan II. Vatikan Konsilinde Kiliselerarasi diyalog yaninda di ger din mensuplariyla diyaloga girmenin önemi üzerinde durulmus ve 1964 yilinda Hi ristiyan Olmayanlar Sekreteryasi kurulmustur. Bu Sekreteryaya üst seviyede bir K ardinal baskanlik etmektedir. Sekreterya devamli olarak Romada bulunan bir ekip le bölgesel piskoposlar ve çesitli uzmanlarla isbirligi yaparak çalismasini sürdürmektedi r. Ilk baskanligini Kardinal Marella (1964-1973) yapmistir. Daha sonra sirayla Kardinal Pignedoli (1973-1980) ve Mgr. Jean Jadot (1980-1984) baskanlik görevinde bulunmustur. Günümüzde de bu görevi kardinal Arinze yürütmektedir .[502] Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasinin bünyesindeilk kurulusundan itibaren Islamla ilgili bölüm bulunmaktadir. Bu bölümün ilk baskanligini on yil süreyle Afrika Misyonerler Toplulugundan Fr. Couq yapmistir. Couqun ayrilmasindan sonra bölümün basina Rum Mel kit Patrigi V. Maximosun Roma Temsilcisi Suriyeli Abou Moukh getirilmistir. Abou Moukhtan sonra Islam masasinin sefligini Dr. Thomas Mic-hel yapmistir. Michelde n sonra 1994 yilinda Lübnanli Dr. Halid Akes-heh Islam masasinin sefi olmustur. Islam bölümünün bir kismi Romada bir kismi da degisik Islam ülkelerinde görev yapmakta an 11 tane danismani vardir.[503] Sekreteryanm kurulusundan itibaren Islam ülkeleriyle diyalog yollari aranmis ve H iristiyanlarin Müslümanlarla diyaloga girmeleri 1966 Broumana-Lübnan Kongresinden so nra baslamistir. Dünya Kiliseler Konseyinin Dünya Misyonu ve EvangeliznVprogramin in bir parçasi olan Broumana Kongresine katilanlar Hiristiyanlarin Islam hakkinda konusmayi birakmalari ve Müslümanlarla konusmaya yönelmeleri gerektigi üzerinde durmustu r. Burada ayrica Hiristiyan Dünyasinda Islamla ilgili olarak yapilacak çalismalarin Müslümanlarla yapilacak Diyaloga tasinabilecek nitelikte olmasi da tavsiye edilmis tir.[504] 3- Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasinin Diyalog Faaliyetleri 19 Mayis 1964de Papa VI. Paul tarafindan kurulmus olan Hiristiyanlik Disi Dinle r Sekreteryasi 1974e kadar kayda deger aktif faaliyet gösterememistir. Bu Sekr eteryanm ilk yillarda takip ettigi politikadan kaynaklanmistir. Çünkü Sekreterya kuru ldugunda diyalogun dogrudan degil mahalli kiliseler yoluyla sürdürülmesi öngörülmüstür. Bu ika basarisizlik üzerine Kardinal Pignedolinin baskanligi sirasinda 1974 yilin da degismis ve danismanlarin tavsiyesi üzerine Sekreteryanin diyalog çalismalarin a bizzat katilmasi kararlastirilmistir. Sekreteryanin diyalog programlari çerçevesinde ilk önemli faaliyeti 1974 yilinda yapi lmistir. 1974 NIsaninda Sekreteryanin baskani Kardinal Pignedoli Kral Faysal ve bazi dini liderlerle görüsmek üzere Suudi Arabistana gitmistir. Ayni yilin Eylül ayind a Kardinal Pignedoli Sekreteri Fr. Abou Moukh ile birlikte KahIredeki Islami Arast irmalar Yüksek Konsilini ziyaret etmistir. Daha sonra Ekim ayinda Pignedolinin ziyaretine cevaben Adalet Bakani baskanliginda bir grup Suudi Arabistanli hukukçu görüsmelerde bulunmak üzere Vatikana gitmis ve Papa VI. Paul tarafindan kabul edil mistir. Sekreteryanin Islam Komisyonu ilk toplantisini 1975 yilinda yapmistir. Bu topla ntisinda Komisyon ilk baskisi 1969da yapilan Gui-delines for Dialogue Between Christians and Muslims adli eserin yeniden gözden geçirilmesine karar vermistir. Ko misyon ayrica Islamin teolojik yapisi hakkinda çalisma yapilmasini diger bir ifa deyle Islamin kurtulus tarihindeki yerini Hiristiyanlarin nasil gördügünün tespit edilm esini teklif etmistir. Belirlenen program geregi diyalog ziyaretleri devanf etmis 1975 Eylülünde Mgr. R ossano Türkiyedeki dini liderlerle görüsmüs ve Fr. Abou Moukh da Nijeryaya giderek Niame ydeki Hiristiyan Müslüman münasebetleriyle ilgili bir konsültasyona katilmistir. Fr. Ab ou Moukh daha sonra birkaç bati Afrika ülkesini de ziyaret etmistir. Sekreteryanin Hiristiyan-Müslüman diyalogu programi çerçevesinde gerçeklestirdigi ilk en ön emli faaliyet 2-6 Subat 1976 tarihlerinde Libyanin Tripoli kentinde yapilan Müslüm an-Hiristiyan Diyalogu Semineridir. Libya Basbakani Abdusselam Callud Italyayi ziyaret sirasinda Vatikana da ugra mis ve Papa VI. Paul tarafindan kabul edilmistir. VI. Paul görüsme sirasinda Vati kanin Libyada bir elçilik açmak ve Libyayla münasebetleri gelistirmek arzusunda o ldugunu bildirmistir. Callud da bu görüsü paylastiklarini ancak Islam ile Hiristiyanl ik arasindaki baglarin daha genis bir çerçevede tartisilmasini yararli gördüklerini beli rtmistir. Basbakan Calludun temaslarini takiben Kardinal Rossano baskanliginda bir Vatika n heyeti 2-5 Kasim 1975 tarihlerinde Libyayi ziyaret etmis ve Trablusgarbda I slama Çagri Dernegi Genel Sekreterligi yetkilileri ile görüsmeler yapmistir. Görüsmeler sonunda bir Islam-Hiristiyanlik diyalogu semineri için anlasmaya varilmis ve seminer 1-5 Subat 1976 tarihlerinde gerçeklestirilmistir. Seminere konusmaci olar ak her iki taraftan onikiser kisi katilmistir. Ayrica muhtelif ülkelerden gözlemci olarak çok sayida din adami da bulunmustur. Türkiyeden de yedi kisilik bir heyet ye-ralmistjr.[505] Seminerde ele alinan konular sunlardir 1- Islam ve Hiristiyanligin modern dünyada bir hayat ideolojisi olma sanslari 2- Tanri inancinin sosyal adalet idealine erismedeki rolü 3- Islam ve Hiristiyanlik arasindaki ortak inanç temelleri 4- Batil itikadlar ve iki dinin müntesiblerini[506] birbirine düsüren hurafelerle mücade le metotlari. Bu seminerin neticesinde Vatikanin istegi dogrultusunda Bin-gazide bir Katol ik Kilisesi açilmistir. 1976 Haziran ayinda Kardinal Pignedoli Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukh ile birl ikte Irana gitmis Sah ve bazi dini liderlerle görüsmelerde bulunmustur. Pignedoli d aha sonra ayni yilin Eylül ayinda Fr. Abou Moukh ile birlikte Kuzey Yemeni ziyaret etmistir. Taki-beden yilin baharinda Mgr. Rossano Irak Pakistan Banglades ve Hindistana giderek çesitli kesimden dini liderlerle görüsmeler yapmistir. Kardinal Pignedoli Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukhun bu ziyaretlerinin karsilig i olarak daha sonraki yillarda çesitli Islam ülkelerinden delegeler Romaya gelmis v e görüsmeler yapmistir. Kardinal Pignedoli Islam ülkelerine yaptigi ziyaretleri daha sonra da devam ettirmi stir. 1978 yili Nisan ayinda yanina Mgr. Rossano ile Sekreterya danismanlarinda n Fr. Ary RoestI alarak Misira gitmis ve orada el-Ezher Hocalariyle Peygamber lere inanç baris isbirligi ve yeni bir diyalog zirvesinin yapilmasi konularinda konusmalar yapmistir. Bu yillarda daha bazi gelismeler de olmustur. 1977de Pign edoli dünyadaki bütün katolik piskoposlara diyalogla ilgili birer mektup göndermis onla rin tavsiye ve tekliflerini almistir. Sekreteryanin 1979da gerçeklestirdigi en önemli faaliyet üyeleriyle bazi danisman v e eksperlerini biraraya getirmesidir. Bu toplantiya gözlemci olarak Yunan Ortodoks Kilisesinden Baspiskopos At-hanasios Yannoulatos ile Dünya Kiliseler Konseyinden Dr. Mulder ve Dr. Samartha katilmistir. Çünkü Sekreterya Hiristiyanlik disi dinlerle diyaloga girerken diyalogun Kiliselerarasi Ökümenik boyutunu da daima gözönünde bulundur mustur. Bu toplantinin gayesi kaynak temin etmek ve gelecek için plan yapmak olmustur. To plantida Müslümanlarla diyalog konusu da ele alinmis ve Mgr. Rossano yaptigi konusm ada Müslümümanlarla Diyalog gelecekte kilisenin temel görevlerinden biri olacaktir*de mistir. 1979 yilinda Papaliga seçilen II. John Paul selefi VI. Paul tarafindan kurdurulan Sekreteryanin diyalog faaliyetlerini desteklemis ve yetkilileri bu hususta çali smalarini devam ettirmeleri için tesvik etmistir. II. John Paulun bu olumlu tavri üzerine Sekreterya faaliyetlerine hiz vermistir. Mgr. Rossano Mayis 1979da Lübnan Suriye ve Iraki Bro Sabanegh ise bütün Arap ülkelerini dolasmistir. 27 Haziran 1980de Kardinal Pignedolinin ani ölümü üzerine Sekreteryanin basina Belçika li Mgr. Jean Jadot getirilmistir. 1981 yili Sekreteryanin yayin faaliyetleri b akimindan önemlidir. Ilk baskisi 1969da yapilan Fr. Maurice Borrmansin hazirlam is oldugu The Guidelines for Dialogue Between Christians and Muslims baslikli eserin gözden geçirilmis yeni baskilari ve çesitli dillere tercümeleri yapilmistir[507]. Diger yayin ise Papa II. John Paulun Islam ülkelerine yaptigi ziyaretleri sirasin da Müslüman-Hiristiyan diyalogu üzerine yaptigi konusmalardan derlenen kitapçiktir. Mgr. Jadotun baskanligi döneminde Kardinal Pignedolinin dönemine nazaran Sekrete ryanin toplanti faaliyetleri pek olmamistir. Bununla birlikte Sekreteryanin i leri gelenleri Vatikanin diger kuruluslarinca düzenlenen faaliyetlere katilmislard ir. 1981de Dr. Saba-negh biri Romada digeri de Kahirede olmak üzere Konrad Ade-naur Foundation tarafindan düzenlenen iki seminerde teblig sunmustur. Romada ki seminerin konusu Inanç ve Kültür Kahi-redekinin konusu ise Toleranstir. Dr. Sabaneghayni yil daha birçok faaliyete aktif olarak katilmistir. Bunlardan b iri International Progress Organization tarafindan 17-19 Kasim tarihlerinde R omada düzenlenen Islam ve Hiristiyanlikta Monoteizm konulu seminerdir. 1982 senesinde Mgr. Rossano ve Dr. Sabanegh Ürdüne gitmis ve Prens Hasanla bir Müslüman -Hiristiyan Diyalogunun imkanlari üzerinde durmuslardir. 1982 senesi Sekreteryaya yeni bir güç kazandirmistir. Uzun süre Endonezyada kalarak Islam hakkinda tecrübesini artiran Fr. Thomas MicheI Sekreteryanin Asya masasina getirilmistir. MicheI Sekre-teryadaki ilk faaliyetlerinden olarak Fransiskenl erle Müslümanlar arasinda bir diyalog olusturmayi gaye edinen Italyanin Assisi ken tindeki Aziz Fransuva ve Islam konulu toplantiya Dr. Sabanegh ile birlikte katilmistir. Ekim 1983de Romada toplanan Katolik Kilisesi Piskoposlar Sinodunda Sekretery anin baskani Mgr. Jadot Sekreteryanin çalismalari hakkinda bilgi sunmustur. Mgr. Jadot konusmasinda diyalogun yerel kiliselerin en önemli görevi oldugunu Islamla d iyalogun ise birinci derecede ehemmiyet arzettigini ifade etmistir. Dr. Sabanegh ve Fr. MicheI 1983 yilinda yapilan toplantilarda görev almislardir. Dr. Sabanegh mahalli kiliseleri diyaloga tesvik amaci güden Kuzey Afrika Episkopal Konferansina Fr. MicheI ise Asya Piskoposlar Federesyonu tarafindan Varanasid e (Benares) düzenlenen Asyadaki Müslümanlar Arasinda Hiristiyan Varligi konsültasyonu na katilmistir. 1984 yilinda Mgr. Jadot saglik durumunu ileri sürerek baskanliktan istifa etmis ve onun yerine Papa John Paul tarafindan Mgr. Francis Arinze tayin edilmistir. Arinze daha önce Nijeryanin Onitsha Baspiskoposlugunda bulunmustur. Mgr. Arinzenin ilk faaliyetlerinden biri 23-31 Agustos 1984de Nairobide düzenle nen IV. Assembly of the World Conference on Reli-gion and Peace konferansidir. Bu konferansa dünyanin bütün bölgelerinden Bahai Buddist Hiristiyan Hindu Caynist Yahudi Müslüman Sintoist Sih Zerdüsti temsilciler katilmistir. Mgr. Arinze selefi Mgr. Jadota oranla baskanliginin ilk yillarinda birçok faali yette bulunmus ve çesitli toplantilara katilmistir. Bunlardan biri Ürdün Prensi Hasan in baskani bulundugu Al-Beyt Foundationla yaptigi temastir. Mayis 1985de Sekreterya Islamda ve Hiristiyanlikta Kutsallik konulu bir kol logyumun organize edilmesine yardim etmistir. Kollog-yum Romadaki Pontifico I stituto di Studi Arabie Dlslamistica tarafindan düzenlenmis ve kollogyumda sunul an tebligler Islamochris-tiana dergisinde yayinlanmistir. 25 Ocak 1986da Papa John Paul dünyadaki bütün dini liderlere Italyanin Assisi kentin de yapilacak olan baris için dua gününe birlikte dua etmek için davette bulunmustur. D ua 27 Ekimde yapilmistir. Sekreterya diger dinlerden dua törenine katilacak dini liderlerin gelmesine katkida bulunmustur. Duaya birçok müslüman da katilmistir. 1986 yili Sekreteryanin faaliyetleri bakimindan oldukça yogun geçmistir. Fr. Zago 20-21 Mart tarihlerinde Lüksemburgda düzenlenen Avrupa Piskoposlar Konsült asyonumun Avrupayi tehdit eden Islam konulu toplantisina Cardinal Arinze ve Fr . Michel 21-23 Nisan tarihlerinde CERES tarafindan Tunusta organize edilen IV. Müslüman-Hiristiyan Konferansina katilmislardir. Daha sonra Fr. Michel Ortadogu Ki liseler Konsilinin Kibristaki Ortadoguda Müslüman-Hiristiyan Münasebetleri konulu toplantisina gitmistir. Kardinal Arinze ise 14-20 Ekim tarihlerinde Nijeryada düzenlenen Anglopon Bati Afrika Episkopal Birliginin Islam ve Hiristiyanlik konu lu konferansinda hazir bulunmustur. Ekim 1986da Sekreteryada görev degisikligi olmus Islam masasi sefi Fr. Zago Sekr eterlige Mgr. A. Salama da onun yerine getirilmistir. 1987 yili Sekreteryanin Türkiyeye yönelik faaliyetleri bakimindan önemlidir. Bu yild an itibaren Sekreterya Türkiyedeki faaliyetlerine hiz vermistir. 13-21 Mayis tari hlerinde Sekreteryanin Baskani Kardinal Arinze Türkiyeyi ziyaret etmistir. Istan buldaki Episkopal Konferans toplantisina katilan Arinze bu esnada bazi dini lide rlerle de görüsmüs ve Ankara Üniversitesinde bir konferans vermistir.[508] Kardinal Arinzenin ziyaretinden sonra Ankara Üniversitesi ile Roma Pontifical Gre gorian Üniversitesi arasinda karsilikli isbirligi anlasmasi imzalanmistir. Bu anla sma geregince Fr. Thomas Michel Türkiyeye gelmis 1987de Ankara 1988de Izmir ve 1989da Konya Ilahiyat Fakültelerinde Hiristiyanlik üzerine ders ve konferanslar vermistir. Thomas MichePin bu faaliyetlerine karsilik olarak Ankara Ilahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Hüseyin G. Yurdaydin Romaya gitmis 1987-1988 Ögretim Yilinda Gregorian Üniversitesi ile Pontificai Institu-te of Arabic Studiesde Islam Tarihi üze rine dersler vermistir. Daha sonra Romada Türkiyedeki Ilahiyat Fakültelerinden 12 ögretim üyesi ile Romadaki Katolik Enstitülerinden bir o kadar uzmanin katildigi bir kollogyum düzenlenmistir. Bu kollogyum vesilesiyle daha önce imzalanan anlasma yenil enmistir. Bu toplantilara daha sonra Ankarada (1990) ve Vatikanda (1991) olm ak üzere devam edilmistir. Bu anlasma çerçevesinde Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi ögretim üyeleri Vatikana Gregorian Üniversitesine bagli bazi görevliler de Ankaraya g elmistir. Sekreterya bu yillarda Türkiyeye yönelik faaliyetlerinin yaninda diger bölgelerde d e çalismalarini sürdürmüstür. 1989 yilinda Sekreteryanin bünyesinde bir degisiklik olmustur. Islam masasi sefi Mg r. Salama Papa II. John Paul tarafindan Iskenderiye Katolik Kipti Patrikligine ya rdimci tayin edilmis onun yerine ise daha önce Türkiyedeki bazi Ilahiyat Fakülteler inde Hiristiyanlik üzerine dersler vermis olan ve o zaman Asya masasi sefi görevini sürdürmekte bulunun Fr. Thomas Michel getirilmistir. Halen bu görevi Dr. Halid Akesheh sürdürmektedir. Vatikan bünyesinde kurulan Hiristiyanlik Disi Dinler Sekreter-yasinin yukarida z ikredilenlerin disinda daha birçok faaliyeti olmustur. Sekreterya halen Müslümanlar in bulundugu bütün ülkelere yönelik faaliyetlerini daha organize bir sekilde devam ett irmektedir. Sekreter-yanin bu faaliyetleri yayin organi Bulletin ile yine Ro madaki Pontifi-cio Instituto di Studi Arabi e Dlslamisticanin yayin organi I slamochris-tiana adli yillik derginin Dokümanlar kisminda tafsilatli olarak a nlatilmaktadir.[509] 4- Diger Diyalog Kurumlari ve Faaliyetleri Diyalog Saint-Siega Sekreteryasi veya Kilise Ökümenik Konseyi gibi kuruluslarin da isbirligiyle sürdürülmektedir. Bunun disinda bazi kuruluslarin insiyatifiyle de çalism alar yapilmistir. 1971 yilinda merkezi Cenevrede olan Zamanimizin Inanç ve Ideol ojileri ile Diyalog Komisyonu (D.C.I.) kurulmustur. Kiliseler Ökümenik Konseyi bu k urulusun bünyesinde Islam Alt Komisyonu Bölümü açmistir. Bu Komisyon Dünya Kiliseler Konse nin Dünya Misyonu ve Evange-lizm programi çerçevesinde kurulusundan itibaren çesitli ülkelerde Diyalog faaliyetinde bulunmustur.[510] D.C.I.nin düzenledigi faaliyetlerden bazilari sunlardir Brumana (Lübnan) Toplantisi 12-18 Temmuz 1972. Bu toplantiya 25 Hiristiyan ve 20 Müslüman katilmistir. Diyalog hususunda karsilikli saygi birbirinin inancina sehadet din ve vicdan özgürlügü atmosferinin yaratilmasi gibi konular ele alinmistir. Acra (Gana) Toplantisi 17-21 Temmuz 1974. D.C.I.nin girisimi ile yirmi kadar Müs lüman ve Hiristiyan Afrikali biraraya gelmis ve su konulari ele almistir Inanç seha det ve çalismada Afrikali Müslüman ve Hiristiyanlarin isbirligi Tanri ve insan cemaat inin birligi. Hong-Kong Toplantisi 4-10 Ocak 1975. D.C.Inin girisimi ile otuz kadar Hiristiy an ve Müslüman biraraya gelerek Müslüman ve Hiristiyanlarin sosyal yasayislari Güneydogu Asyada iyi niyetli çalisma ve danisma ortami meselesini ele almistir. Cenevre-Chambesy (Isviçre) Toplantisi 26-30 Haziran 1976. Dokuz Hiristiyan ile dör t Müslümanin katildigi bu toplantida Hiristiyan Misyonerligi ve Islam Davasi konusu ta rtisilmistir. Beyrut (Lübnan) Toplantisi 14-18 Kasim 1977. Bu toplantida yirmi civarinda Hiris tiyan ve Müslüman Insanligin Gelecegi Açisindan Inanç Bilim ve Teknik konusunu tarti smistir. Cenevre-Chambesy (Isviçre) Ikinci Toplantisi 12-14 Mart 1979. Yine D.C.I.nin gi risimi ile düzenlenen bu toplantida bes Müslüman ile on Hiristiyan birarada yasayan H iristiyan ve Müslümanlar konusunu ele almistir. Yukarida zikredilen bütün faaliyetler Hiristiyanlar tarafindan düzenlenmistir. Toplant ilara katilan Hiristiyan ve Müslümanlarin sayisi dikkatle incelendiginde genelde Müslüm anlarin azinligi teskil ettigi görülmektedir. Bundan ve diger bazi hususlardan Hiri stiyan tarafin ele alinan konularin tespitinde ve toplantiya katilacak elemanla rin seçiminde daima kendi lehlerine olmak üzere Müslüman tarafa baskin çikmaya ve kontro lü elinde tutmaya çalistigi anlasilmaktadir. Katolik Hiristiyanlarin yaninda Ortodoks Hiristiyanlar da 1984Iü yillardan basla yarak Müslümanlarla diyaloga girmis ve bir seri toplantilar düzenlemistir... Müslüman v e Hiristiyan Konsültasyonu (Muslim-Christian Consultation) adi ite yapilan diyalo g toplantilari Isviçre-Chambesy Ökümenlik Patrikligi Ortodoks Merkezi ile Ürdün Kraliyet Akademisinin organizetörlügünde baslamistir. Her yil bir merkezde olmak üzere toplant i yapilmaktadir. Altincisi da 10-14 Eylül 1989 tarihlerinde Istanbulda yapilan b u toplantilarin ilk besi (1984-1988) sirayla Ürdün veya Isviçrede gerçeklestirilmistir . Istanbulda yapilan ve Dinde Çogulculuk konusu etrafinda yapilan VI. Toplanti Türkiye Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanligi ile Ürdün Kraliyet Islam Medeni eti Arastirmalari Akademisinin isbirligi ile yapilmistir. Bu toplantilarda sunu lan tebligler kitap haline getirilmistir.[511] 5- Hiristiyanlarin Müslümanlara Yönelik Diyalog Çagrilarindan Duyulan Endiseler Yukarida gelisimine kisaca temas edilen Diyalog Faaliyetlerine hem Katolik Hiri stiyanlarin hem Ortodoks Hiristiyanlarin hem de Protestan Hiristiyanlarin birden bire ve yogun bir sekilde ortaya çikip Diyalog adi altinda Müslümanlara yaklasmasi süphe ve ihtiyatla karsilanmistir. Müslümanlar yaninda Yahudi bazi Hiristiyan ve dige r din mensuplari arasinda da bu çesit süphelere rastlanmaktadir. Hiristiyanlarin Haçli Seferleri denemesi ve baslangici miladi ilk asra kadar geri g iden Anadolunun ve Istanbulun Türkler tarafindan fethedilmesiyle de modern bi r anlayisa kavusan Misyonerlik faa-liyetlerinden sonra birdenbire dönüs yapip Diyaloga yönelmeleri bu süphelerin kaynagi olmustur. Günümüzde madeni ve medeni oldugu kadar insani kabul edilen böyle bir faaliyetin yani Diyalogun süpheyle karsilanmasinin bi rkaç sebebi vardir 1- Bu sebeplerden birisi bizzat II. Vatikan Konsilinin Kilise ile ilgili olan Üçüncü Bölüm Lumen Centium-Insanlann Isigi) yeralan ifadelerden kaynaklanmaktadir. Lumen Genti um adli bölüm içinde Kilise ve Hiristiyan olmayanlar basligi altindaki kisimda söyle d enilmektedir Nihayet Incili henüz kabul etmemis olanlarin çesitli biçimlerde Tanrinin Halkina katilmalari için yola koyulmalari öngörülmüstür... Ama Tanrinin Kurtulus tasarisi Yaratici yi taniyanlarin hepsini ve bunlarin arasinda özellikte Ibrahim Peygamberin imanin i uygulayarak bizimle birlikte merhametli ve Kiyamet Gününde insanlari yargilayaca k olan tek Tanriya tapan Müslümanlari da kucaklayacaktir.. Kilise Tanrirnin seref ini yükseltmek ve bütün bu umutsuz insanlarin kurtulusunu gerçeklestirmek için Efendimi zin Her yaratiga Incili vaazedin (Markos 16/16) seklindeki buyrugunu dai ma hatirlayarak özenle bütün dünyaya Incilin yayilmasini amaçlayan Misyonlarini kal kindirmakta ve desteklemektedir Kilisenin Misyonerlik Karakteri basligi altinda da su hususlara yer verilme ktedir Gerçekten de Peder tarafindan Ogulun gönderilmesi gibi Mesih Isa da Havarilerini Öyleyse gidin ve bütün insanlari Peder Ogul ve Kutsal Ruh adina vaft iz edin size emrettiklerime uymayi onlara ögretin ve egitin iste dünyanin sonuna ka dar bütün günler sizinle beraber olacagim (Matta 28/18-20) diyerek yollamistir. (Bab a beni görderdigi gibi ben de sizi gönderiyorum. Yuhanna 20/21). Mesih Is anin Kurtulusunun hakikatini müjdelemeyi amaçlayan bu önemli buyrugu Kilise yeryüzünün son inirlarina varincaya kadar yerine getirmek için havarilerden teslim almistir (Bkz. Hav. Is. 1/8). Bundan dolayi Havari Pavlusun Vaaz etmez isem vay halime (Kori ntoslu-lara I Mektup 9/16) seklindeki sözlerini Kilise kendisine söylemiscesine mevcut olmayan yerlerde cemaatler tam anlamiyla kuruluncaya ve bun lar Incili yayma görevini sürdürecek hale gelinceye kadar Misyonerlerini göndermeye de vam etmektedir.[512] II. Vatikan Konsili döneminin ikinci Papasi VI. Paul da Konsili ziyaretinde söyle d emistir Incil her yaratiga Incili vaaz için tüm dünyaya gidin demektedir. Ben is e buna sunlari da ilave ediyorum Misyonerlik için yeni yollar hazirlamak yeni v asitalari gözden geçirmek yeni enerjiler meydana getirmek gerekir.[513] Görüldügü gibi II. Vatikan Konsilinde bir taraftan diyalog gündeme gelmis diger yand an Kilisenin görevinin yeryüzünde herkes Hiristiyanligi kabul edinceye kadar sürecegi ka rarlastirilmistir. Buna göre Kilisenin görevini hakkiyla yapmasi bütün insanlarin Hiri stiyan olmasina baglidir. Bu görev Indilerin ifadelerinden[514] ve Pavlusun Vaa z etmez isem vay bana [515] sözünden çikarilmaktadir. Yuhanna Incilindeki Sen b eni gönderdigin gibi ben de onlari dünyaya gönderiyorum[516] sözlerini Kilis e Isanin bu tebligatinin bütün insanlara ulastirilmasi yolunda bir emir saymistir. Aslinda Hz. Isanin peygamberliginin geregi olarak Allahin emirlerini insanlar a ulastirma yolunda gayret göstermesi ve Havarilerinin de bunun devam ettirmesi no rmaldir. Onlar bunu yaparken Irsad ve tebligi esas almislardir. Ancak Hiristi yanlikin yayilmasinda takip edilecek yol Pavlusla yeni bir anlayisa kavusmustu r. Bunu Pavlusun su sözlerinden anlamak mümkündür Imdi benim ücretim nedir Incilde o lan selahiyetimi ifratla istimal etmek için Incili meccanen arzetmektir. Çünkü herkest en azadken daha çok adam kazanayim diye kendimi herkese kul ettim. Yahudileri ka zanayim diye Yahudilere Yahudi gibi davrandim. Kendim seriat altinda olmadigim h alde seriat altinda olanlari kazanayim diye seriat altinda olanlara seriat alt inda gibi davrandim. Allaha karsi seriati olmayanlardan degil ancak Merihin se riati altinda olarak seriati olmayanlari kazanmayim diye seriati olmayanlara ser iati olmayan gibi davrandim. Zayiflan kazanayim diye zayiflara zayif oldum he r ne suretle olursa olsun bazilarini kurtarayim diye herkese hersey oldum. Heps ini Incil için yapiyorum ta ki ondan hissedar olayim.[517] Pavlusun Korintoslulara Mektubunda yeralan cümlelerde onun Hiristiyanligi yaya bilmek için Yahudilerle Yahudi Putperestlerle putperest diger inançlarda olan insa nlarla da onlarin inancinda imis gibi hareket ettigi görülmektedir. Pavlusun bu ikil i rolü daha sonraki Hiristiyan misyonerleri için örnek alinmis ve onun sözleri bayrakla stirilmistir.[518] Pavlusun Hiristiyanliki yaymaktaki ikinci yolu-metodu bugün Hiristiyanlarin ençok sözünü ettikleri sevgidir. O bunu da söyle açiklamaktadir Eger insanlarin ve melekl erin dilleriyle söylersern fakat sevgim olmasa ses çikaran bir bakir yahut öten bir zil olmus olurum. Eger peygamberligim olursa bütün sirlari ve her ilmi bilirsem ve eger daglari nakledecek bütün bir Imanim olursa fakat sevgim olmazsa bir hiçim[519] . Pavlus yapacaklarini uyanik ve imanda kararli olarak sevgi ile yapmalarini su sekilde formüle etmektedir Uyanik olun imanda kararli bulunun yetenekli-ka biliyetli kimseler olun kuvvetli olun. Herseyiniz sevgi ile olsun.[520] Bunun için de Kilise bir yandan diyalog derken öte yandan da misyonerleri göndermeye ve onlari desteklemeye devam etmektedir[521]. Bu durum da diyalogun sartlar i ve metodu degismis bir misyonerlik seklinde görülmesine yol açmistir. Böyle bir metod degisikligi Hiristiyanlar için bir zorunluluk halini almistir. Çünkü Miladi ilk asirdan baslayan Hiristiyanligi yayma yolu olarak görülen Misyonerlik Müslüman ve di ger din mensuplari arasinda antipatiye yolaçmistir. Hangi sekilde olursa olsun b ir Hiristiyanin Hiristiyan olmayan birine yaklasmasi ihtiyat ve süpheyle karsila nmistir. Hiristiyanlar kendilerine karsi olan menfi tutumu degistirme asirl ardir bütün gayretlerine ragmen basarisizliklarini basariya çevirme yolunu sicak münasebetlerde görmüslerdir. Bu yol II. Vatikan Konsiiinde Diyalog sek linde olgunlasmistir. Bu da Müslümanlar arasinda uzun zaman görev yapmis Misyonerler in ulasmis olduklari kanaatin neticesidir[522]. Islami gelismenin silahla durduram ayacaginin anlasilmasi üzerine Misyonerlik faaliyeti sistemli olarak baslatilmis tir. Haçli Seferlerinden sonra ortaya çikan (1208) ve Papa III. Innocente tarafindan da onaylanan Fransisken tarikatinin kurucusu Franços dAssise Müslümanlara karsi yapilan Haçli Seferlerinin faydasizligi ve Müslümanlara ancak Sevg i ile yaklasilacagi Islami gelismenin bu yolla durdurulabilecegi kanaatini uygulam aya koymustur. Daha sonra Fransisken tarikatina katilan Ispanyol Raymond Lulle ayni metodu benimsemis Arap dili ve Islam felsefesini ögrenerek Müslümanlar arasinda faaliyet göstermistir[523]. Bütün gizli ve açik faaliyetlerine ragmen Hiristiyan Misyonerleri Müslümanlar arasinda is tenilen neticeye ulasamamis ve antipati ile karsilanmislardir. Misyonerlere kars i takinilan menfi tavir onlari daha sempatik metodlar benimsemeye sevk etmis görünmek tedir. Bu metod da Müslümanlarin kalbini Hiristiyanliga isindirma onlari etkileme yolu olarak sevgi samimiyet ve Müslümanlarin inançlarina saygili davranmaktir. Bu yolu merkezi Londrada bulunan International Missionary Concil sekreterligind e bulunmus VVilliam Paton özetle söyle belirtmektedir Müslümanlara yaklasmakta dikkatl i olmaliyiz. Hiristiyanin Müslümana ilk mesaji doktrin degil sevgi olmalidir. Islam ülkelerine yayilmis olan büyük misyoner okullari kolejler ve hastaneler bu yaklasimi n göstergesidir sahitleridir. Eger Hiristiyanin ilk mesaji sevgi olursa burada Hiristiyanlikta Müslümana cazip gelecek unsur Isa Mesihin karakteridir. Tecrübeli bi r Islam arastirmacisinin anlattigina göre Modern Müslümanlar Muhammedde Isa-Mesihin kar akterine dayali bir figür olusturmaya çalismaktadir. Isa-Mesiihin karakteri Müslümanlari Hiristiyanlarin ona olan tutumlarini anlamaya götürecektir Müslüman Isada Tanrinin ahlaki karakterini görecektir.[524] Uzman bir misyoner olan Erich Bethmannin basarili olmalari için Misyonerlere ta vsiyelerinin basinda sevgi gelmekte ve Müslümanlara sevgi ile yaklasmak gerektigin i savunmaktadir[525]. Bunun yaninda o Müslümanlarin inanci konusunda Hiristiyanlari n nasil bir tavir takinmasi gerektigini özet olarak su sekilde dile getirmektedir Müslümanlarin dininden ve dini kurumlarindan konusurken çok dikkatli ol. Muham-medden y alanci peygamber olarak bahsetmek Müslümanin Isa için Fahisenin oglu demesi gibi birseydir (Bu ne kadar basarili ise o da o kadar basarilidir). Sen Muhammed I slam Peygamberidir demekle hiçbir sey kabul etmis olmazsin[526]. Ayrica Isadan Al lah oglu diye bahsetme çünkü Müslümanin nazarinda bu bir küfürdür.[527] Misyonerlerin Hiristiyanlik1 yaymaca ve Müslümanlara yaklasmada takip edecekleri me totlar Method of Mission Work Among Moslems adli kitapda da tavsiye edilmisti r. Bunlardan birisinin su oldugu belirtilmektedir Birinci planda öyle yapalim ki Müslümanlar onlari sevdigimize kani olsunlar. Böylece onlarin kalbine girmeyi ögrenmis olu ruz. Misyonerlere gerekli olan zahirde bütün Dogu ve Müslüman milletlerin adetlerine sa ygili olmalidir. Ta ki bununla kendilerini dinleyenler arasinda fikirlerini yayma firsatina kavusabilsinler. Mesela Hz. Isa mutlaka Allahin ogludur1 demekten kaçini lmali ki buna inanmayan kimseler nefret etmesinler. Onlara yaklasmak mümkün olunca i stenildigi sekilde propaganda yapilabilir.[528] Islam ülkelerinde uzun zaman görev yapip Müslümanlari yakinen taniyan Hiristiyanlarin tav siyeleri II. Vatikan Konsilinde gündeme gelmis tartisilmis ve Müslümanlara yaklasma metodunda degisiklige gidilmesinin kabul görmüs oldugu anlasilmaktadir. Konsilde Hi ristiyan olmayanlara Müslümanlara Hiristiyanlarin müspet bakmasi sicak samimi ve sevg i ile yaklasmasi kararlastirilmistir. Bu kararda Müslümanlarin Isa Mesihi ilah kabu l etmeseler de peygamber olarak onu ve annesini yüceltmis olmalari etkili bir uns ur olarak görülmüstür. Yine bunun yaninda Hiristiyanlarin Islam hakkinda konusma yerine Müslümanlarla konusmaya agirlik vermesi istenmistir. Hiristiyan Dünyasinda Islamla ilgil i çalismalarin Müslümanlarla diyaloga tasinabilecek nitelikte olmasi da tavsiye edilm istir.[529] Kurannin sinirlarini belirledigi esaslar içerisinde Müslümanlar diger din mensuplarin a en güzel sekilde ve hosgörü ile yaklasmis Islam ülkelerinde Müslüman olmayanlar Müslüma a günlük hayatta beraber ve isbirligi içerisinde yasamistir. Müslümanlar diger din mensup lariyla olan münasebetlerinde müsamaha ve adaleti temel olarak benimsemis Kuranin R abbinin yoluna hikmetle güzel ögütle çagir onlarla en güzel sekilde tartis (Nahl 125) emriyle hareket etmistir. Islamin hosgörüsü ve Müslümanin anlayisi din olarak Islamin gen s alanlara kisa zamanda yayilmasina sebep olmustur. Islamin yayilmasi karsisinda Hiristiyanlarin gerilemesi ve Hiristiyanlarca kutsal kabul edilen yerlerin Müslümanlarin eline geçmesi Hiristiyan dünyasinda ikili bir ta arruzun baslamasina vesile olmustur. Bunlardan birisi Haçli Seferleri digerleri Misyonerliktir. Her iki tavir da müslümanlar üzerinde menfi tesir meydana getirmis he r Hiristiyan Misyoner görülmüs ihtiyatla karsilanmis ve Müslüman-Hiristiyan yakinlasmas ini dondurmus asgari seviyeye düsürmüstür. Bunu normal seviyeye çikarmak Haçli Seferleriyle baslayan ve Misyonerlikle doruk noktasina ulasan menfi durumu müspete çevirmek için H iristiyan dünyasinda arayislar baslamis ve yeni olusumlara ihtiyaç hissedilmistir. Bu olusum Müslümanlar arasinda faaliyet gösteren misyonerlerin ve Oryantalistlerin raporlarinda yeralmistir. Uzun zamanin mahsulü olan raporlar ve görüsler Katolik Kilis esince degerlendirilmis ve Müslüman-Hiristiyan Diyalogu planinda etkisini göstermis tir. Bu tartismalara yolaçmis ve Hiristiyanlar arasindaki farkli anlayislardan ka ynaklanan ayriliklari giderme yolu da diyalog tartismalarinda görülmüstür. Müslüman-Hiristiyan münasebetlerinin yeni bir tipi olan Diyalog müsbet karsilanmisti r. Burada önce karsilikli sevgi ve saygi sözkonusu edilmistir. Bu hareketin öncüleri ar alarinda Tunus Arap Dilleri Enstitüsünün kurucusu P. Demersaman Louis Massignon ve bi rçok ülkenin Hiristiyan Oryantalistleridir. Bunlarca önerilen teklif Kilisece de kabul edilmis ve II. Vatikan Konsilinde Hiristiyan olmayan Dinler konusundaki açiklamad a müsahhaslasmis ve Hiristiyanlik Disi Din-ier Sekreteryasfnda Islam Bölümü kurulmustur. [530] 2- Diyalogda süpheye yolaçan diger bir husus diyalog çalismalarinda görev almis olan kimselerin daha önce bizzat Misyonerlik görevlerinde bulunmus olmalaridir . Il. Vatikan Konsilinde olusan Hiristiyanlik Disi Dinler Sekreteryasinin bas kanligina getirilen Kardinal Pignedoli bu göreve getirilmeden önce Halklari Hiris tiyanlastirma Cemaatinin sekreterligini yapmistir. Sekreteryanin Islam Bölümü baskanligini üstlenen Fr. Couq Afrika Misyonerler Toplulugu (Beyaz Babalar) üyeligi nde bulunmustur.[531] Bunun yaninda Müslümanlar arasinda diyalog adi altinda ve tolerans yollari denen erek Hiristiyanlastirma çalismalarinin yapildigi Hiristiyanlarin sayisini artirma gayreti içiritle bulunduklari dikkati çekmektedir. Endonezyada eger dogruysa k endilerinin verdigi istatistiklerde bir yilda Hiristiyanlarin yüzdesi artarken Müslüma nlarinkinin azalma göstermesi bu süpheleri artirmaktadir. Çünkü bu artis normai bir artis degil ancak Hiristiyanlastirma yoluyla olabilecek bir artistir.[532] 3- Diyalogun Misyonerlikin yeni bir sekli olarak görülmesidir. Bu Hiristiyan ara stiricilar ve hatta diyalogcular arasinda tartisma konusu olmustur. VVilfred C. Smith Diyalogu Misyonehikin bir sekli olarak görmenin erken oldugunu belirtirke n bazi ipuçlari vermektedir. O söyle demektedir Diyalog kelimesi son yillarda hem Roma Katolik hem de Protestan Kilisesinde ön plana çikmistir. Büyük hareketler (Misyonerlik) hala zihinlerdedir. Fakat bu düsüncenin önceki Evangelis-tik Misyoner har eketin bir tarnsformasyonu olup-olmadigini söylemek henüz erkendir[533]. Islamo-Chr istiana dergisindeki bir makalesinde Taylor bu konuyu açikça söyle ortaya koymaktadir ... Müslümanlar arasindaki Misyonerlik (mission) çalismalari diyalogun önemini ortay a koymustur. Burada sözkonusu diyalog1 misyonerlige bir alternatif degil bizzat sartlara uygun misyonerliktir (mission).[534] Kanaatimizce Taylor burada Diyalogun nasil anlasilmasi gerektigini ortaya koy mustur. Bunun yaninda bir Katolik Baspiskoposu olan Antonio Jose Peteiro Freire 1990 yilinda Diyalogu çagin ayirdedici özelligi görmekte ve II. Vatikan Konsilind en sonra Katolik Kilisesinin Misyonunu icra etmek için Diyalogu seçtigini beli rtmektedir[535]. Ayrica Türk gazetelerinde yeralan haberlere göre Papanin Katolik misyonerlerinin faaliyetlerini artirmasi yolundaki raporunu[536] ve ATa Müslümanla rin alinmasini istemiyor seklinde yorumlanan görüslerini[537] Kiliseler Birliginin Türkiyeye yönelik Bölücü faaliyetleri destekleyen faaliyetlerini[538] de ilave etmek ge rekmektedir. Katolik Hiristiyanlar yaninda Ortodoks Hiristiyanlarin da tavrini ve Diyalogda ki samimiyetlerini degerlendirmek lazimdir. Ortodoks Hiristiyanlar 1984lerde Müslüm anlarla DiyaIoga girmislerdir. Ortodoks Hiristiyanlarin temsilcisi sifatiyla D iyalog toplantilarini organize eden Isviçre Ortodoks Merkezi Baskani Metropolit Pr of. Dr. Damaski-nos Papandreoudur. Yunanistanda Müslüman Türklere karsi takip edilen dini siyasete öncelikle Diyalog çalismalarinin faydasina inanmis gibi görünen Metropolit Damaskinosun karsi çikmasi beklenmistir. Çünkü Yunanistanda Müslüman Türklere karsi baslat lan siyasette basrolleri bizzat rahipler ve metropolitler oynamistir[539]. Bunla r ve gelisen olaylar karsisinda ne Damaskinosun ne de Istanbulda yapilan Diy alog Toplantisina Yunanistandan katilan ve aralarinda hukukçularin da bulundugu t ebligciierin müsbet bir tavrina rastlanmistir. Halbuki bunlar Istanbul toplantisin in Sonuç Bildirisine katilmis ve kabul etmislerdi. Böyle çift standartli tavirlar ister istemez Diyalogun samimiyetine gölge düsürmektedir. Yukarida üç madde altinda özetlenmeye çalisilan hususlar gözönüne alindiginda Hiristiyanlari misyonerlik faaliyetlerinden vazgeçmedikleri DIyalogu da bunun kilifi ve çagin s artlarina uydurulmus misyonerlik olarak görüldügü gibi bir kanaat uyanmaktadir. Kilise bir yerde Hiristiyanligi yerlestirmek için üçlü bir yol takip etmistir. Biri dog rudan Hiristiyanlastirma digeri o ülkenin aydinlarinin eserlerine nüfuz etme ve kültürl erine girme üçüncüsü Bati Medeniye-tiyle Hiristiyanligi ayni gösterme gayretidir[540]. Tabii Slav miletlerinin din degistirmesinin Hiristiyanlasmasinin Misyonerlerin parlak bir zaferi olarak görüldügü[541] gözönünde bulunursa isin önemi daha iyi anlasilir. Hiristiyanlarin 1964de baslattiklari Diyalogu Islam diger dinlere sicak bakisi nda ve Hiristiyanlar Ehli Kitap görüsünde göstermistir. Bunun için Diyalog ismiyle olm asa da uygulamadaki örneklerle bugün diyalog diyebilecegimiz bir anlayis Islamin yayildigi döneme kadar geri gitmektedir. Kuranin yaklasimi Müslümanlar tarafindan dai ma uygulanmis ve halen de uygulanmaktadir. En güçlü dönemlerinde bile Türkler hakimiyetleri altindaki diger din mensuplarina hosgörü örneklerini göstererek ve isbirligi yaparak en iyi misal olmustur. Günümüzde inanan insanlar arasinda giriste belirtilen anlamda diyalog çalismalarinin faydali bulundugu kanaatindeyiz. Bu insani ve ahlaki bir davranistir. Art niyet tasim ayan samimi ve gerçek anlamdaki bir diyalogda Müslümanlarin da istifadeleri olacaktir. Çünkü Islamda teblig esasi vardir. Islam Ilkelerinin gerek Müslümanlara ve gerekse Müslüman o lmayanlara ulastirilmasinin yolu tebligdir. Islami tebligde aldatma kandirma bask i yapma hileli yollara sapma gibi esaslara yer yoktur. Açiklik samimiyet ve dogr uluk temel prensiptir. Bu rpetodu Kuran su sekilde ortaya koymaktadir Ey Muhamm edi Bundan ötürü sen birlige çagir ve emrolundugun gibi dogru ol onlarin heveslerine uy ma ve söyle de Allahin indirdigi Kitaba inandim aranizda adaletle hükmetmekle e mrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbi-nizdir bizim isledikleri miz bize sizin isledikleriniz kendinizedir[542] Ey Muhammedi Rabbinin yoluna hikmetle güzel ögütle çagir onlarla en güzel sekilde tartis dogrusu Rabbin dogru yol da olanlari da sapitanlari da iyi bilir[543] Ehl-i Kitap ile en güzel bir sekil de mücadele edin ve Bize indirilene de size indirilene de inandik. Bizim Tanrimi z da sizin Tanriniz da birdir. Biz Ona teslim olanlariz (müslümanlariz) deyin[544 ]. Kuran hak ve hakikat yolunu açikladiktan mesajini ulastirdiktan sonra inanip-Ina nmamayi insanin ihtiyarina birakir inanip yararli is yapmanin kisinin menfaatine oldugu hakikatini de ortaya koyar. Neticede Sizin dininiz size benimki de ban adir[545] prensibini yerlestirerek bugünkü Diyalog çalismalarindaki ölçüyü ve metodu en v ciz sekilde açiklar. Islamla ilgili olarak verdigimiz bu bilgiler sadece teblig ile misyonerlik ara sindaki farki belirtmek ve Müslümanlarin da gerçek anlamdaki bir diyalogdan korkacak birseylerinin bulunmadigini ortaya koymak amacina yöneliktir. Aslinda Müslümanlar da h akiki anlamdaki bir diyaloga kendi düsüncelerini tasimamalidir.[546] 6- Gerçek Anlamda Bir Diyalogda Aranmasi Gereken Prensipler Biz herkesi Allahin bir yaratigi ve kutsal bir emaneti bilmekte Yunus Emren in Yaratilmislari severiz Yaratandan ötürü ifadesindeki anlayisla görmekteyiz. Bunda n dolayi yazdiklarimizin isiginda bugün insani ve insani oldugu kadar da medeni bir da vranis oiarak degerlendirdigimiz diyalog faaliyetlerimin hedefine ulasmasi ve i stenilen gayenin elde edilmesi için su hususlarin gözönünde bulundurulmasinda fayda mütala tmekteyiz 1Diyaloglarda sinsi gizli siyasi gayeler güdülmemeli samimiyet esasi benims enmeli Misyonerlikin veya propagandanin yeni bir metodu gibi görülmemeli ve bu çe sit görüntüler giderilmelidir. 2- Diyalog olsun diye dini emirlerde tevile zorlamaya gidilmemeli her din oldugu gibi sunulmalidir. Bütün gerçekler ortaya konulduktan sonra Kuranin ifadesiyle Siz in dininiz size benim dinim bana deni-lebilmelidir. 3- Diyalog toplantilarinda her din inanç ibadet muamelet ve ahlak esaslariyla da ortaya konulabilmeli ayrildiklari noktalarla ortak noktalar belirlenebilmeli v e bu gerçekler bilindikten sonra herkes kendi dininin sinirlari içinde kalabilmelidi r. Diyalogda sadece tolerans sevgi gibi konularla sinirli kalinilmamali i lk adim dini meseleler konusunda günlük hayatla ilgili esaslarda ve yardimlasma husus unda olmalidir. 4- Her dinin mensuplari diger din mensuplariyla diyaloga girmeden önce kendi dinine mensup gruplar arasinda diyalogu gerçeklestirmeye çalismalidir. 5- Müslüman ülkelere yönelik Misyonerlik çalismalarinin sona erdirilmesi için ortak tavir alinmalidir. 6- Zulme ugrayan milletler yaninda din ve milliyet farki gözetilmeden yera linmalidir. 7- Diyalog esit sartlarda ve esit zeminlerde olmalidir. Her dini temsilen uzma n kisiler bu sahada uzmanlasmis kisiler diyalog çalismalarinda görev almalidir. 8- Diyalog lafta kalmamali fiiliyatta da kendini göstermelidir. Gerçek samimiyet karsilikli saygi ve sevgi esasina dayanmalidir. 9- Din konusunda ortak noktalardan hareket edilmeli farkli din mensuplari inanç ve ahlaki degerler yönünden birbirlerini anlamaya yönelmelidir. . 10- Diyalog taraftarlari karsi taraftakilehn de kendi dinini kesin dogru ve gerçe k bildigi hakikatini gözönünde bulundurmalidir. 11- Her din mensubu kendi mensubu oldugu dinden taviz vermeden diger din mensup larina da dindas11 muamelesi yapabilmelidir. 12- Diyalogda sadece temas kurulan dinlerin degil dünyada mevcut olan bütün dinlerin mensuplari da ayni ölçüler içerisinde degerlendirilmelidir. 13- Diyalogda taraf olan dinlerin alimleri ve kurumlari kendi aralarinda münasebe tleri siklastirman dinlerin yasakladiklari fiiller karsisinda ortak har eket edebilme yollan aramalidir. 14- Türkiye ve hatta Müslüman ülkeler için bu Diyalog faaliyetlerinin faydali olmasi ist eniyorsa diyalog resmi bir politika çerçevesinde ve belirli bir kurumca yürütülmelidir. Çün ristiyan taraf organize olarak ve resmi sayilabilecek bir politika ile bu isi yürütme ktedir. Türkiyede de bu isi yürütecek bir Dinlerarasi Iliskiler (Diyalog) ve Arastir ma Enstitüsü veya Merkezi kurulmali ve bu isi çalisma alani olarak seçecek hem Islami he m de Hiristiyanligi iyi bilen birkaç dilde konusup yazabilen elemanlar yetistiril melidir. [547] Sekizinci Bölümün Bibliyografyasi A- Misyonerlik Faaliyetleri - A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 124-1 25 444-46. - Hüseyin AtayAIi A. Aydin Yehova Sahitlerinin Iç Yüzü Ankara 1973 Samiha Ayverdi M isyonerlik Karsisinda Türkiye Istanbul 1969. - Osman Cilaci Hiristiyanlik Propagandasi ve Misyoner Faaliyetleri Ankara (t.y .). - T.G. Djuvara Türkiyeyi Parçalamak için 100 Plan Ter. Yakup Üstün Istanbul 1979. - Muhibbiddin el-Hatib Islam Aleminde Misyonerlik Faaliyetleri Ter. Yusuf Uralgiray Ankara 1977. - Dogan Irdel Hayatbulan Zaman ve Sonsuz Olay Bati Almanya 1983 (Misyonerlik Y ayinlarindan). - Histoire Üniverselle des Missions Catholiques Paris 1956 I-IV. - E. Kirsehirlioglu Türkiyede Misyoner Faaliyetleri Istanbul 1963. M. Asim Koksal Hiristiyan Propagandalari Münasebetiyle Açiklama Ankara 1982. - Abdurrahman Küçük Ermeni Meselesi Üzerine Bir Arastirma Milli Egitim ve Kültür Dergisi Ankara 1982 sa. 17 s.55-67 - Saban Kuzgun Misyonerlik ve Hiristiyan Misyonerligin Dogusu iyes Üni. Ilahiyat Fak. Der. 1984 sa. 1 s. 59-82 Erc - Seni Mutlu Edecek Iyi Haber Mukaddes Kitap Kurslari Dernegi Yayimlari Istan bul (t.y.) (Misyonerlik Yayinlarindan). -Tanri Insan Sorunlar Almanya 1974 (Misyonerlik Yayinlarindan). - H. Ringgren -A.V. Ström Religions of Mankind London 1966 167-169. - Hikmet Tanyu Yehova Sahitleri Ankara 1973. - Günay Tümer Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri Istanbul 1987. - S.T. Ünal-A. Akdamar Türkiyede Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri Kule Kitapla ri Istanbul. [548] B- Diyalog Çalismalari (Hiristiyan-Müslüman Diyaloguna Genel Bir Bakis) - Mehmet Aydin Hiristiyan Genel Konsilleri ve ti. Vatikan Konsili Konya 1991. - MaurIce Bormans Müslümanlarla Hiristiyanlar Arasinda Diyaloga Yönelisler Çev. E. Meh met Ümit Istanbul 1988. - Erich W. Bethmann Bridge to Islam Gr. Britain 1953. - Concile Occumenique Vatican II Paris 1967. - Sir Charles -Eliot Avrupadaki Türkiye Çev. Adnan Sinar-Sevket Serdar Türet Tercüm an 1001 Temel Eser II/22 49 50. - M.L. Fitzgerald The Secretariat for Non-Christians is Ten 454 Years Old Islamochristiana Rome 1975 Sayi 1. - M.L. Fitzgerald Twenty-Five Years of Dialogue Islamochristiana Rome 1989 Sayi 15. - Ali Isra Güngör Vatikan-Misyon ve Diyalog Ankara 1997. - M. Halidi- Ö. Ferruh Ö. Sekerci Istanbul 1985. Islam Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm Çev. - Jacque Jomier Dialogue Islamo-Chretien Dictionnaire des Religions (DR) P aris 1983. - G. Ostrogorsky Bizans Devleti Tarihi Çev. F. Isiltan Ankara 1981. - Raymond Sugranyes de Franch Raymond Lulle Ses ldees Missionnaires HUMC I. - W. Paton Christianity in the Eastern Conflicts London 1937. - VVilliam Paton Jesus-Christ and VVorld Religions London 1938. - A. Perbal Projects Fondation et Debuts de la Sacree Congragation de la Propagande Histoire Üniverselle des Mis-sions Catholiques (HUMC) Paris 1957 C .ll. - Paul Peupard Concile Vatikan II Dictionnaire des Religions (DR) Paris 19 83. - J. Richard Les Missions chez mes Mongols aux XIIIg Siec-les HUMC Paris 19 56 I. -Ahmet Riza Batinin Dogu Politikasinin Ahlaken Çev. Ziyad Ebuzziya Ankara 1988. Iflasi Fransizcadan François Raillon Chretiens et Musulmans en Indonesie Les Vois de la Tolerance islamochristiana Sayi 15. VVilfred C. Smith Religious Diversity New York 1976. Tanrinin Ailesi {Lumen Gentium) Latinceden Türkçeye Çev. Padre Vinconzo R. Succi Istanbul 1984. John B. Taylor The Invoivement of the VVorld Concil of Churc-hes in Internatio nal and Regional Christian-Muslim Dialogue Islamochristiana Rome 1975 Sayi I. [549] IX- BÖLÜM KARSILASTIRMALAR A- GÜNÜMÜZDE YASAYAN DINLER ARASINDA INANÇLA ILGILI BAZI NOKTALARDA KISA BIR KARSILAST IRMA Günümüzde dünyada çesitli dinlerin yasamakta oldugunu görmekteyiz. Bu dinlerden bazisi sadec e bir ada ahalisine ait olabilirken bazisi bir milletin bazisi da birçok milletin dinidir. Yüzyilimizda hala ilkel kabileler bulunmaktadir ve bunlar dünya nüfusunun % 5ini olusturm aktadir. Ilkel kabileler Okyanus adalarinda Güney ve Orta Afrikada Avustralyada Hindistan içerisinde kutuplarda bulunmaktadir. Ilkel Kabile Dinleri adlarini kab ile adlarindan almaktadir Nuer Ga Maori Ainu Dinka Pigme dinleri gibi. Günümüzde yasayan milli dinler Konfüçyüsçülük Taoizm Hinduizm Caynizm Sihizm Sintoizm liktir. Yahudi dini önce evrensel iken sonra Babil sürgününü müteakiben millilestirilmistir indistandaki Parsilik aslinda bir Iran dinidir. O Mecusiligin kalintisidir bir d eplasman dinidir. Asrimizda da evrenselligini sürdüren üs büyük din Buddizm Hiristiyanlik ve Islamdir. Budd izm Asya ülkelerinde çikis yeri olan Hindistanda (çok az sayida) Tibet Çin Kore Ja ponya Hindi Çinide (Laos Kamboçya Vietnam) ve Hint adalarinda nüfus yogunluguna sahip tir. Hiristiyanlik Avrupada Amerikada Avustralyada yaygin ve dünyanin diger yerlerinde de mensuplari bulunan bir dindir. Islam Bal-kanlarda Anadoluda Asy a ülkelerinde Kuzey ve Orta Afrikada yaygin ve dünyanin her tarafinda mensuplari b ulunan bir dindir. Üç büyük evrensel din dünya nüfusunun yarisini olusturmaktadir. Ilkel Kabile Dinleri çikaril a geriye kalan miktar milli dinlere mensup olanlarin sayisidir. Günümüzde bu sayilanlara ilaveten ayrica dinlestirilmis mez-hebimsi tarikatimsi tak lit suni türedi din görüntüsü altinda siyasi ticari iktisadi kültürel gayelerle yürütü r cereyanlar da vardir. Bunlari konu disinda tutulmustur. Bunun yaninda dinleri bir bir ele alip uzun boylu anlatma yerine günümüzdeki dinlerde yer alan inanç sistemi (amentü-kredo) tanri kavrami ahiret kurucu-peygamber kuts al metin dinin adi ibadet-ayin sistemi mezhepleri aktüel degeri gibi hususlar üzeri nde durulmustur. [550] a- Din Adlari Önce dinlerin adlarindan baslayalim. Ilkel kabile dinleri o kabilenin adina göre adland irilir. Milli dinlerden Konfüçyüsçülüke bu ad Batililar tarafindan verilmistir. Çinliler Konfüçyü nlere Ju-çiya (edipler) derler. Hinduizm Batililarca verilmis bir addir. Hindular dinlerine Sana-tana dharma (ezeli ebedi din) derler. Buddizm de batililarca kullanilan bir addir. Buddistler Asyada bu din için Budd a Sasana (Budda disiplini) adini kullanirlar. Kelime Buddadan kalan ahlaki-manevi pre nsipleri ibadet diye yapilan seyleri meditasyonu (tefekkürmürakabe) ve sosyal ili skileri ifade eder. Taoizm tao deyiminden kaynaklanir. Tao yol nizam bir ferdin bir hükümdarin bi r devletin tutmasi gereken yol gök nizaminin insan davranisina verdigi örnektir. Sintoizm Japonlarin Buddizm ile karsilastiklarinda daha önceki inançlarini ifade et mek üzere kullanilmistir. Kelime Çince Shen-taodan (tanrilarin yolu) gelmektedir. Caynizm bu adi reformcusu Mahaviraya verilen cina (Muzaffer) lakabindan gele n cayn cayna kelimelerinden almistir. Sihizm ve Sin Dini Hareketi ise Sakirtler anlamina gelmektedir. Parsilik Iranliligi ifade eden Fars (Pers) kelimesinden kaynaklanmistir. Yahudilik Hz. Yakupun 12 oglundan olan Yehudaya mensubiyetten bu adi almistir. Tarihi gelismesi içinde ikiye ayrilan devletin güneydeki bölümüne de bu ad verilmistir (Ayr ica Israil ve Ibrani kelimeleri de ayni gaye için kullanilir). Hiristiyan kelimesi I. Yüzyil içinde ilkin Antakyada kullanilmistir. Bu dine bagli olanlara Antakyada Hiristiyan denilmistir. Kelime Yunan-cada yaglanmis anla mina gelen ve Ibrani Dilinde Masiah tarzinda yazilan Hiristos Mesih kelimesinden kaynaklanmis olup Mesihe bagli anlamina gelmektedir. Islam her hangi bir kimse veya grup tarafindan degil dogrudan dogruya dinin kuts al kitabindan gelen bir addir. Kelimenin geldigi kök Islamdan önce Arap toplumunda ku llanilmis olmakla beraber Islam tarzi Kuranla baslamistir. Kelime teslim olmak boyun egmek itaat-inkiyat anlamlarina gelmektedir. [551] b- Din Kurucusu/Peygamber Burada dinlerin kurucusu veya peygamberleri konu edilecektir. Ilkel Kabile Dinleri nde bir kurucu söz konusu degildir. Hinduizm ve Sintoizm Için de durum aynidir. Konfüçyüsçülügün kurucusu Kung Fu-tzudur (M.Ö. 551-479). Ona Büyük Mürsid denilirdi. Çin tinde dünyaya geldi. Babasini 3 yasinda kaybedince yetim büyüdü yoksulluk çekti. Bununla b eraber büyük bir sevkle tahsilini tamamladi ve bir muallim oldu. O ögrencilerine tarih edebiyat ve hikmet ögretiyordu. Sosyal düzen ve idare ile ilgili çalismalar yapti. S istemini uygulayacak bir idareci arayarak bütün Çini dolasti. Ömrünün son 5 yilini eski Çin asiklerine hasretti. Ögrencileri onun ve öncekilerin telkin ve talimlerini birlestir di. Lao-tzu (ihtiyar bilgin anlaminda) diye lakaplandirilan Li Poh-Yang da {Dogumu M.Ö. 600 veya M.Ö. 571) büyük bir Çin hakimi idi. Lao-tzu sarayda arsiv memuru idi. Emekl iye ayrildigindan ondan bir kitap yazmasi istendi Tao te-kingi (Tao fazilet k itabi) yazdi. Buddizmin kurucusu Budda (aydinlanmis uyanmis) diye la-kaplandiriian Siddha ttha Gotamadir (M.Ö. 563-M.Ö. 483). Budda Hi-malaya eteklerinde Sakya kabilesinin hükümdarinin oglu olarak simdiki Nepalde Lumbini korulugunda dogdu. Sarayda yasadi 29 yasinda oglunu karisini ve saray hayatini terketti. Alti sene çile h ayati sürdürdü. Iki hayat tarzi da onu tatmin etmemisti. O gerçegi ariyordu. Otuzbes ya sinda Neranjara nehri kiyisinda bagdas kurup tefekküre dalmis iken bir Temmuz gec esi dolunayinda zihni aydinlandi gerçegi orta yolu ve hayattaki izdiraplari gide rmenin yolunu buldu ve ömrünün geri kalan kismini bunlari ögretmekle geçirdi. Caynizmin kurucusu olan Parsva da (M.Ö. VIII. Yüzyil) reformcusu olan Mahavira (Büyük kahraman) lakapli Vardhamana da (diger lakabi Cina muzaffer anlaminda) aristokrat zümreden Hint Kast yapisinda Ksatriya sinifindan idi. Mahaviranin (M.Ö. 599-527) çi lesi 13 sene sürdü. O da sarayini çoluk çocugunu terketmisti. Parsilik Irandan Hindistana gelmis ve bölgeden etkilenmis olmasina ragmen Zerdüstü unutmus degildir. Zerdüstün ne zaman yasadigi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla beraber M.Ö. 7nci veya M.Ö.6inci Yüzyilda yasamis olmasi kuvvetli bir ihtimal dahil indedir. Zerdüst tek tanrili bir inancin Irandaki en kuvvetli temsilcisidir. Nanak Sihizmin kurucusu ve ilk guru su (mürsit rehber) olarak kabul edilmekte dir (1469-1538). Bir müslüman ailenin yaninda yetismis olan Nanak Hinduizm ile Islam Dinini birlestirmek istemistir. Ilahi kaynakli dinlerden Yahudiligin en büyük Peygamberi Hz. Musadir. Yahudiler ona Mo se (Sudan çekilmis anlaminda) demektedir. M.Ö. XVI-XIII. Yüzyillar arasindaki bir zaman diliminde yasadigi düsünülmektedir. M.Ö. XIII. Yüzyilda yasamis olmasi ihtimali daha kuvve tlidir. Yahudileri Misirdaki esaretten kurtarmis ve Sina daginda vahiy almistir . Tora (Tevrat) ve On Emri Yahudilere o getirmistir. Hz. Isanin Milad diye bilinen tarihten 6 veya 10 sene önce dogdugu kabul edilmekt edir. Bu konudaki hatanin Ortaçagda yasamis bir Hiristiyan kesisin düzenledigi takvi mden kaynaklandigi bilinmektedir. Isa Mesih oldugunu açiklamis fakat Yahudiler kabul etmemis ve böylece çarmih olayi vuk ubulmustur. Hz. Muhammed MS.571 yilinda Mekkede dogdu. Dogumundan önce babasini 6 yasind a annesini kaybetti. Yetim büyüdü. Kirk yasinda ona vahiy gelmeye basladi. Altmisüç yasind a vafat etti. Islam hem Hz. Musayi ve hem de Hz. Isayi Peygamber olarak kabul etmektedir. Hir istiyanlik ise Hz. Musayi kabul etmekte fakat Hz. Muhammedi kabul etmemektedi r. Yahudilik ikisini de kabul etmemektedir. Zerdüst Konfüçyüs Lao-tzu Budda Mahavira gibi din kuruculari da birer Peygamber olarak degerlendirilebilir. Hinduizmde Vi snu insan suretinde dünyaya gelip insanlara bir örnek önder (Rama KrIsna) gibi kabul edilmistir. Onlara göre bu bir çesit peygamber anlayisidir. Onlar ayrica diger din lerin önemli sahsiyetlerini Visnunun bir avatarasi (hulul) olarak görürler.[552] c- Dinlerin Inanç Sistemleri Dinlerin inanç sistemlerine gelince bu konuda Hiristiyanlarin kredo Müslümanlarin amentu deyimlerini kullandiklari belirtilmelidir. Hinduizm Sintoizm Konfüçyüsçülük gibi dinlerde bir amentü-kredo söz konusu degildir Buddizmde bu konuda tri-ratna (üç cevher) vardir Buddaya sigindim Dhammaya sigindim Sanghaya yigindim. Bu cümledeki D hamma doktrin Sangha \s%bekar rahipler toplulugu cemaatidir. Yahudi Dininde Mose ben Meymunun (Ibni Meymun Maimoni-des 1133-1204) düzenledi gi 13 maddelik inanç sistemi XIII. Yüzyildan bu yana Yahudilerin amentüsü olmustur (daha ön ce yoktu). Bu amentü söyledir Tam bir imanla inanirim ki 1- Allah var olan her seyi yaratti ve onlara O hükmeder 2- Allah birdir ve ondan baska tanri yoktur 3- Allahin bedeni yoktur ve hiçbir sekilde tasvir edilemez 4- Allahin baslangici yoktur ve nihayeti olmayacaktir 5- Yalniz Allaha dua etmeliyiz 6- Peygamberlerin bütün sözleri dogrudur 7- Musa bütün Peygamberlerin en büyügüdür 8- Elimizde olan Tora Allah tarafindan Musaya verildiginin aynidir ve degistir ilmemistir 9- Dinimiz ilahi bir dindir ve degistirilemez 10- Allah insanlarin bütün hareket ve düsüncelerini bilir 11- Allah emirlerini yerine getirenleri mükafatlandirir getirmeyenleri cezalandi rir 12- Allah Mesihi (Mesiah) gönderecektir ve geciktigi halde yine beklerim 13- Ruhum ölümsüzdür ve Allah diledigi zaman ölüleri hayata kavusturacaktir. Hiristiyanlarin IV. Yüzyila ait üç bölümlü ve oniki maddeli Havariler Kredosu söyledir 1- Ben Tanriya Kudretli Babaya 2- ve Onun biricik oglu Rab Isaya 3- Bakire Meryem ve Kutsal Ruhtan dogmus olduguna 4- Pilatus zamaninda Çarmiha gerilmis ve gömülmüs olduguna 5- Üçüncü gün ölüler arasindan dirilmis olduguna 6- Göklere yükselmis olduguna 7- Babanin saginda oturmus olduguna 8- Oradan ölüleri ve dirileri yargilamak üzere inecegine 9- ve Kutsal Ruha 10- Kutsal Kiliseye 11Günahlarin bagislanacagina 12- Ölülerin dirilecegine inanirim. Bu maddeler üç gruba ayrilabilir. Bu gruplardan ilki Tanri ikincisi Hz. Isa ve üçüncüsü de Kutsal Ruhla ilgilidir. Dolayisiyla bütün Hiristiya redolari teslisin (üçleme) üç maddesi etrafindan kümelenmektedir. Islamda imanin alti esasinin besi Kuranda tamami hadislerde arka arkaya sirala nmaktadir. Bildigimiz Amentü Imam-i Azam Numan b Sabitin (80-150) el-FikhulEkber (En Büyük Bilgi) baslikli eserinden yayginlasmistir Allaha peygamberlere meleklere kitaplara Ahiret Gününe ve Kadere inanirim. [553] d- Dinlerde Tanri Dinlerde Tanri kavramina girmeden önce belirtilmelidir ki bazi dinlerde farkli isim lerle farkli sekillerde nitelendirilse de bütün dinlerde bir yüce Tanri inanisi bulun dugu arastirmalar sonucu belirlenmistir. Ilkel kabile dinlerinde totemist animist inançlar büyü atalar kültü yaninda bir de Yüce Va lik Yüce Tanri Yüce Ruh inanci vardir. Hinduizmde politeizm panteizm monizm yaninda monoteizm de vardir. Brahma Vis nu ve Sivadan olusan teslisde (üçleme) Brahma yaratici Visnu yapici koruyucu Si va ise yikici yokedici güçtür. Bütün bunlarla beraber en önemli Hint Kutsal Kitabi Vedalari n Rigveda bölümünde söyle bir cümle vardir Tanri tektir fakat hakimier onu degisik sekill erde nitelendiriyorlar. Buddizm ve Caynizm ateist dinler olarak nitelendirilir. Ancak bu ateizm Tanri yi inkar anlaminda degil sahsi kurtulusu Nirvanada (Nibbana) ferdi davranisi kasi tli kisi seçimini ön plana alma seklindedir. Sihizmde monoteizm esastir. Tanri Allah ve Rama olarak adlandirilir. Parsilik Zerdüst Dininin ve Mecusiligin bakiyesidir. Zerdüst Irana monoteist tevhitçi bir inanis getirmisti. Bu dinde Yüce Tanri Ahura Mazdah diye adlandirilmaktadir . Simdi Parsilik Mecusilikteki ates kültünü devam ettirmekte ve bu inanisin nefsinde b ir monoteizm sürdürmektedir. Konfüçyüsçülükten de önce Çinde uzun devrelerde Yüce Tanri Sang-ti diye adlandirilmisti. amaninda ise Tien kelimesi kullanilmakta idi. Taoizm Çindeki Tao deyimini uluhiyeti ifade sadedinde kendine mahsus bir anla tim tarzi içine çekmisti. Aslinda çok anlamlari bulunan Tao alemin anasi idi. Her sey ondan gelmisti. Basi sonu yok+u. Hiçbir seye muhtaç degildi. Japonyada politeist animist bir inanis sekli uzun devreler devam etmisti. Tanr i ve ruh gibi varliklar karni kelimesiyle ifade ediliyordu. Onlar tabiatta bi r çok seyleri tanrilastirmalardi. Sekiz milyon sekizyüz bin rakamlariyla ifade edil en tanrilari vardi. Imparatorlari da tanri kabul . ediliyordu. O kültün basi idi. B ununla beraber en büyük tanri Amate-rasu (Günes Tanriçasi) idi. Onlara göre imparator on un neslinden gelmisti. Yahudilik en eski monoteist dinlerdendir. Bu dinde Tanri Yahve (Yehova) Elohi m kelimeleriyle adlandirilir. Onun adi bos yere agza alinmaz (On Emre göre). Ayric a Ha-sem ve Rab anlaminda Adonay kelimeleri kullanilir. Yahve yalniz Israilin R abbidir ve Yahudilerle Mose (Hz. Musa) vasitasiyla ahitlesmistir. Yahve tek Ra bdir yaraticidir. Tanrinin basi ve sonu yoktur. Alemi yaratirken alti günde bu i si yapmis yorulmus yedinci gün (Cumartesi sebt Sabat) dinlenmistir. Yahudile rdeki Cumartesi günü hiçbir sey yapmamak bu hükme baglanmaktadir. Yakup Yahve i fe güresmis ve Onu yenmis bu sebeple Yakuba Israil (Yahveyi yenen) denilmistir. Hiristiyanlik da me Baba Ogul ve ri ayri sahislara der. Isa Mesihde özde monoteist olmakla beraber üçlemeye (teslis) gitmis bir dindir. Üçle Kutsal Ruhdan olusur. Bu üçü ayni cevherdendir. Bununla beraber üçü de ay sahiptir. Baba yaratir Ogul kurtarir Kutsal Ruh da takdis e hem ilahi hem de beseri iki tabiat vardir. Islamda Allah vardir birdir ezelidir ebedidir. O hiçbir seye benzemez. Varligi kendi sindendir. Onun da peygamberinin de resim ve heykeli yapilmaz. Peygamber Onu n sadece kulu ve elçisidir. Görüldügü gibi bütün dinlerde bir yüce Varlik inanci su veya bu adla su veya bu ifadenin i de vardir. Ancak bazi dinlerde bu yüce varligin nitelikleri farklilastirilmis o bazen bir panteon bazen de teslisin içine oturtulmustur. Islamda tevhid en açik-seçi k ve sade bünyeye kavusmus Allahla Peygamberin insanlarin yaratiklarin arasind aki çizgi belirginlesmistir. [554] e- Dinlerde Kutsal Kitap/Metin Dinlerde kutsal kitap kutsal metin daha genis bir karsilastirmayi gerektirir. Ancak bu karsilastirmaya burada kisaca temas edilecektir. Ilkel kabilelerde yazi olmadigindan bir kutsal metin de söz konusu degildir. Hinduizmde çok sayida ve hacimli dili Sanskritçe olan kutsal metinler vardir. Bunl ar genelde ikiye ayrilir 1Sruti yani vahye-ilhama dayananlar 2- Smriti yani destani olanlar. Ilk grubun en önemli metinleri Vedalardir. Bunlarin risi denilen hakim kimselere vahyolun-duguna inanilir. Bununla beraber Rig-veda Yajur-veda Atharva-veda ve Sama-veda diye adlandirilan bu metinlerin kime ait ol dugu bilinmez belirli bir yazan yoktur. Vedalari ayni gruptaki Brahmanalar Up anisadlar ve Aranyakalar takip eder. Ikinci gruptaki destani metinlerin en önemlisi Ma habharata Destani ve onun bir bölümü olan Gitadir. Bu destan dünyanin en uzun destanid ir. Onu Ramayanalar Purana-lar ve Manu Kanunnamesi takip eder. Buddizmin kutsal metinleri PalI dilinde yazilmis Ti-pItakadir (Üç sepet). Üç bölüme ayrili r. 1- Vinaya-Pitaka) 2- Sutta-Pitaka 3- Abhid-hamma-Pitaka. Bu metinler Buddadan çok sonra M.Ö. I. Yüzyilda Seylanda ya ziya geçirilmistir. Hinduizmin metinleri gibi bunlar da asirlarca sifahi olarak nakl edilmistir. Caynizmin kutsal metinleri Agama veya SIddhanta diye adlandirilmaktadir. On bir bölümden olusmaktadir. Mahaviradan çok sonra yaziya geçirilmistir. Sihizmin kutsal kitabi Adi-Granttir. Metin içinde sadece Nanakin degil Ferit ve Kabirin siirleri ile ilahiler de yer almaktadir. Parsiligin kutsal kitabi Avestadir. Üç bölümdür 1- Yesna 2- Yest 3- Videvdat. Zerdüste nisbet edilen Gathalar bunlardan ilki içindedir. Konfüçyüsçülügün kutsal metinleri bes kitap ve dört klasiktir. Bes kitap 1- Siir kitabi 2- Tarih kitabi 3- Ayin kitabi 4- Degisiklikler kitabi 5- Ilkbahar ve Sonbahar vekayinamesidir. Dörf klasik ise 1- Konfüçyüsden Seçmeler 2- Orta Yol Doktrini 3- Mensiyusden Seçmeler 4Büyük Bilgidir. Bu metinler Konfüçyüsden sonra talebeleri tarafindan toplanmis bazil ari ona bazilari daha öncekilere ait bilgileri ihtiva eden metinlerdir. Taoizmin kutsal metni Tao te-king dir (Taonun fazilet kitabi) anlasilmasi güç mistik bir metindir. Sintoizmde bildigimiz anlamda olmasa öa Kojiki ve Nihongi (açiklamalari Engisi ki) kutsal vekayinameler olarak saygi görür. Bu metinler bütün Japonyanin imparatorluk ha nedaninin belirli tarihlere kadar tarihçesini ihtiva eder. Yahudiligin kutsal kitabi Tanahdir. Üç bölümdür 1- Tora 2- Neviim 3Ketuvim. Tora bes kitaptan olusur (esfar-i hamse Pentatök). Tora Sinada Mose ye (Hz. Musa) Yahve tarafindan vahyedilmistir. Içinde On Emir iki yerde geçer. Ne vIim Peygamberler Ketuvim kitaplar demektir. Sifahi gelenek oian ve Hz. Musaya vahyedildigi kabul edilen diger kutsal kitap Talmudtur. O da kutsal kitap olar ak saygi görmektedir. Hiristiyanlar Yahudilerle ilgili bu kutsal kitabi kendi Kitab-i Mukaddeslerinin (Bible) ilk bölümüne alip ona Eski Ahid derler ikinci bölüm Yeni Ahiddir. Yeni Ahidd e Inciller (Markos Matta Luka ve Yu-hanna) 21 Mektup Resullerin Isleri ve Va hiy yer alir. Hiristiyanlarin tasnifine göre Yeni Ahid 27 Eski Ahid ise 39 kitapta n olusur. Eski Ahidde bir kisim apokrif (sahte sahih olmayan kanonik sayilmayan ) metinler konusunda Hiristiyan mezhepleri arasinda ihtilaf vardir. Protestanlar Yahudilere uyarak bu konuda Katolik ve Ortadokslardan farkli görüse sahiptirler . Inciller Hz. Isadan sonra yazilmistir. Yüzlerce metin arasindan birbiriyle alakal i dört tanesi seçilmis ve Kilise onlari muteber saymistir. Bunlarin ilk üçüneSinoptik Inc iller (birbirine benzeyen) denilir. Döndüncüsü Yuhanna ise tasavvufi bir metindir. Bu inc illerin arasinda da hayli farkli ifadeler vardir. Bazen birisinde bulunan ötekinde bulunmaz. Bunlar Hz. Isadan sonra yazilmis metinlerdir. Mattanin 86 Markos un 66-75 Lukanin 80-90 Yuhannanin 100-200 yillarinda yazildigi tahmin ed ilmektedir. Bu metinlerin ne dereceye kadar Hz. Isaya nisbet edilebilecegine I ncillerde onun çarmih olayinin da anlatilmasi misal olarak verilebilir (Torada Hz. Musanin ölümünün de yer aldigi gibi). Islamin kutsal kitabi Kuran-i Kerimdir. Kuran Hz. Muhammede 20-23 sene içinde ayet ayet sure sure nazil olmustur. Peygamber gelen vahiyleri kendine ait sözlerle karistirtm amis kendisinden Kurandan baska bir sey yazilmamasini emretmistir. O ayet ve surel eri vahiy katiplerine hem yazdirtmis hem ezberletmis hem de yazilanlari kontrol et mistir. Böylece Kuran Hz. Ebubekir zamaninda bir araya getirilmis Hz. Osman zamani nda ise çogaltilmistir. Günümüze tek nüsha olarak intikal etmistir. Günümüzde yasayan dinleri utsal kitaplarinin hiçbiri Kuran hariç peygamberi veya din kurucusunun zamaninda ya zilmamistir. Bu sebeple çok sayida nüshalar bu nüshalar arasinda tutmazliklar ihtila flar çeliskiler ortaya çikmis bu da dinlere intikal etmistir. Kuranin böyle zaaf nok talari bulunmamasi Islam Dininde de kendini belli etmistir. [555] f- Dinlerde Ahiret Anlayisi Yine bir karsilastirma konusu dinlerin ahiret Inançlaridir. Insan ve alemin sonu bir yerde dinlerin en önemli mesajlarini olusturur. Mesela Kuran Allaha ve ahirete ina nmayi sik sik bir arada zikreder. Ilkel Kabile Dinlerinde bu konuda fazla bir seyle karsilasmiyoruz. Hint dinlerinde alem kadim olarak kabul edilir. Onlarda ölüm ötesinde tenasüh ruh göçü inanc dir. Buddizmde ruh kavrami yoksa da tenasüh vardir. Tanri kavraminda oldugu gibi yine bu konunun ayri bir anlatimi bulunmaktadir. Buddizmde insan bir beden-zihin bir ligi içinde düsünülür. Bununla beraber yine de bir Pudgala vadin kavrami olusmustur ki bu da asagi yukari ruhun yerine kullanilan bir deyimdir. . Hinduizmde insan Brahmaya Buddizmde nirvanaya (nibba-na) ulasinca tenasu htan kurtulur. Caynizmde de tenasül ve kurtulus vardir. Sihizm ne kadar monoteis t bir karaktere bürünmüsse de tenasuhtan kopamamistir. Buddizmde cennet-cehennem inançla ri vardir. Ancak orada devamli kalinacagina inanmazlar. Onlarin kozmolojik inançla rina göre uzun zaman dilimlen ve devreleri vardir. Bunlara kalpa derler. Dört devr e vardir Alemin sona ermesi devresi karisiklik devresi alemin teskili devresi alem in devami devresi. Öit kalpa yüzbinlerce yil sürebilir. Kalpalarin sonu da gelmez. He r Kalpanin Bud-dasi sonunda da cenneti ve cehennemi vardir. Kalpalarin sonu yo ktur. Insan için son Nirvanaya ulasmaktir. Alem için bir sona inanmazlar. Hinduizmi n eski sekli olan Vedizmde Veda ilahilerinde de görülecegi gibi ölen kimsenin ya ateste yakilmak suretiyle temizlenip Ates Tanrisi Agni tarafindan göklerdeki kutsal varl iklarin arasina gönderildigi veya toprak dünyasinda kaldigina inanilirdi. Upanisadla r devresinde (M.Ö. 8-4. yüzyillar arasi) bu inanç degisti ve tenasuha inanilmaya basla ndi. Sonraki hayat bir karma tüzahürü olarak görülüyordu. Ruhlar ya dünyevi zeminde veya cennet-cehennemde yeniden dogmaya mahkumdu. Ancak bu durumlar sürekli degildi. Bi r ruh zaman olur bir cehennemde (naraka) azap çeker zaman olur bir cennette saad eti yasayabilirdi. Bhakti kültünde cennet Tanrinin Ikametgahi ve bir hürriyet yeri olara k kabul edildi. Bütün bunlara ragmen bir üst siniftan Hindunun cenaze töreninde ölüye ve at alarina sunulan hediyeler onlari yatistirmak gayesini onlardan korkuldugunu b u Vedik inançlarin hala yasadigini gösterir. Parsiligin dayandigi Zerdüsti inanca göre ölüyü bekleyen altinda erimis madenler bulunan Ç at Köprüsünü geçme imtihani vardir. Ruh eger bu köprüyü geçebilirse ameline göre iyi veya uca ulasir. Alemde Ohrmazd (Hürmüz) ve Ehrimen arasindaki mücadele ölülerin dirilisi muh akemesi ve kötülerin erimis madenlere atilmasiyla sona erecektir. Sonunda kötülük yokedile cek ve günahlarindan arinmis olan günahkarlar da dahil bütün geri kalanlar ebedilik için ye iden diriltilmis olacaktir. Konfüçyüsçülügün bir eskatolojisi yoktur. Bir hüküm günü kiyamet ve yeniden dirilis inancina rastlanmazken Bud-dizmin Çine girmesi sonucu bu dindeki tenasüh özellikle zaman k ategorileri gibi inançlar Taoizme geçmistir. Bu konuda Buddist ve Taoist telkinat söyl edir Ölür ölmez ruh ölülerden seçilmis 10 hakimden olusan bir mahkeme önüne getirilir. Onla ir tarafsizlikla o kimsenin akibeti konusunda karar verirler. Buddist ve Taoist m itolojiye göre ruh bu karara göre cennet veya cehennemlerden birinde bir müddet kali r. Böylece nirvanaya (nibbana) ulasincaya kadar ruh sayisiz tenasuhlar geçirir. Çin B uddizminde Buddadan 3000 yil sonra Buddizmin çökecegine bu sirada Maitreya (Mi L o Fo) denilen kurtaricinin gelerek bin yillik bir kurtulus devresini baslatacagi na böylece bütün canlilarin kurtulacagi bir hayat devresi yasanilacagina inanilir. Ma itreya Tusita Cennetinden inecektir. Japonlarin da eskatolojileri yoktur. Onlar öldükten sonra kisinin ruhunun yasadigina inanirlardi. Buddizmin gelisiyle Çindeki gibi inançlar ortaya çikti. Yahudi gelecegine göre ölüm hayatin sonu idi. Kalan sey Seol denilen yerde kederli varliklardan Ibaretti. Öldükten sonra bir muhakeme olduguna dair eldeki kaynaklarda ki imalar kapalidir. Metin tarihlerindeki ihtilaf bu konuda kesin bir sey söylemeyi mümkün kilmamaktadir. Ölümden sonra hayat mezarda ve ölüler aleminde (Seol) geçecektir. Ölenler ö aleminde bir gölge gibi varligini sürdürecektir. Ölmüs kimselerin ne Yahve ile ne de dige r insanlarla bir münasebeti vardir. Eski Misirlilarda Kenanilerde hayata dönüs inançla ri bulunmaktadir. Zerdüstilerde ahiret inanci kuvvetlidir. Kaynaklar Yahudilige ve onlarin kutsal kitabina yeniden dirilme inancinin Irandan geçtigini Daniel Kitab inin 122. cümlesine dayanarak ileri sürmektedirler. Yahudiler Iranda M.Ö. 6. Yüzyil da esir olarak 50 yil bulunmuslardir. Daniel Kitabi ise M.Ö. 2. yüzyila aittir. Bu k onudaki belirsizlik kutsal metin yetersizliginden kaynaklanmaktadir. Yahudilikt e yeniden dirilme ve ölülerin muhakeme edilmesi inanci M.Ö. 2. yüzyilin sonlarinda bazi çevrelerde ortaya çikmis ve M.S. 70ierde artik yerlesmistir. Bu eskatoloji münferi t kaderden daha çok Israilin kurtulusu ve Yahudi olmayanlarin cezalandirilmasini konu edinen Apokaliptik (gelecekten haber veren) literatüre bagliydi ve gelisi mev cut dünya düzenine son verecek Mesih fikrini içine almaktaydi. Eski Vahudi mezhebi olan Saddukiler bu inanci Tevratta bulunmadigi için kabul etmediler. Digerlerinin bu konudaki inançlari ise ayri bir alemde degil dünyada bu isleri kabul etmek tarzinda i di. Yahudi dini ve siyasi inançlarinin en önemlisi Mesih inanci oldu. Mesih Kral David (Hz. Davud) soyundan gelecek ve yeryüzünü kaplamis dinsizlik ahlaksizlik bereketsizlik on un gelisiyle son bulacak bereket avdet edeceft çöller cennetlesecek insanlar düzele cek vahsi hayvanlar evcillesecektir. Mesih Mabedi yeniden kuracak bütün dünyaya Yah udi olsun-olmasin herkese hükmedecektir. Tevrati bütün milletlere ögretecektir. O Kudüsü kusatacak Yecüc ve Mecücü Yahve imha edecektir. Mesihin hakimiyeti dünyanin 6 bininci yilinda sona erecektir. Bin yillik bir devred en sonra insanlar diriltilecek ceza-mükafat göreceklerdir. Maymonidesin hazirladigi 13 maddeli inanç esaslarinda (dünyanin sonunda umumi muhakeme) ceza-mükafat mesih ölülerin rilmesi de Yahudilerin mutlaka inanmasi gerekli hususlar arasinda sayilmaktadir. Hiristiyanlar beklenen Mesihin Isa olduguna inandiklarindan dolayi eskatolojiler ini buna göre belirlemislerdir. Onlara göre öldükten sonra dirilen ve göge yükselen Isa Mesi kiyamete yakin geri dönecektir. Alemin sonu yakindir. Filistinde ilahi mesih devleti kurulacaktir. Bu ilahi devlet kiyametin baslangici olacaktir. Mesihin gelisini insanl arin kalplerinden kötülük istek ve arzularinin çikarilisi peygamberlerin vadettikleri yeni kalplerin takilmasi gibi olaylar takip edecektir. Ilahi hakimiyet ansizin gerçekle siverecektir. Ancak havarilerden itibaren bu beklenti bir türlü gerçeklesmedi. Bu haya l kirikligi dogurdu. Bununla beraber haftanin ilk günü Pazar hasir günü olarak kabul ed ildi. Isanin bir pazar günü dünyaya geri dönecegi ahiret hayatini baslatacagina inanil iyordu. Ilk yüzyillar hep bu beklenti ile geçti. Ahire-tin yakin oldugu inanci bir zühd hayati dogurmustu. Bütün ahiret hallerinin gerçeklesmesi Isa Mesihin ikinci gelisine baglanmisti. O zelzeleler harpler kitliklar akabinde gökten bulutlarin arasinda n simsek çakar gibi ansizin geliverecekti. Onun gelmesiyle bir devre geçecek bu devr ede Mesih hükmedecekti. Bu devre iyilerin dirilmesinden itibaren baslayacak bitimin de de kötüler yeniden dirilecek ve genel muhakeme bunu takip edecekti. (Milenyum bin yillik devre inanci 5. yüzyildan itibaren pek gözükmese de Protestanlar onu diriltmis lerdir). Hiristiyanlikta iki muhakeme vardir Ilki ölür ölmez kisi yaptiklarindan mu hakeme edilir ve Arafa gönderilir (Arafi kabul etmeyen Hiristiyan gruplari da v ardir). O orada ikinci muhakemeye kadar kalir. Arafda beseri günahlarini itiraf e tmemis olmaktan suçlu bulunmayan ölü ruhlari affedilebilir küçük günahlarinin kefaretini ç er. Burada beden-siz bir durumda olmalarina ragmen bedeni azap çektikleri seklinde k uvvetli bir kanaat hakimdir. Ancak arafdaki azap muvakkat cehennemdeki farkli v e ebedidir. Orta çagdaki Papalik Endülüjans Beratlari Araftaki zayif ruhlari affet me gayesiyle düzenlenmisse de bu tavir reformcularin Arafi inkarlarina yol açmistir. Hiristiyan inanisina göre ölen kimse ilk muhakemesi sonunda Arafda kalacak burada onun ruhu beseri günahlarinin kefaretini ödeyecek Isanin ikinci gelisinden sonra ba slayacak olan bin yillik devrenin basinda iyiler sonunda ise kötüler yeniden dirilec ektir. Daha sonra Hz. Isanin baskanliginda büyük genel muhakeme kurulacak ve sonund a iyiler cennete kötüler cehenneme gidip orada ebedi kalacaklardir. Islam Dininde kiyametin küçük ve büyük alametleri vardir. Bu alametlerden sonra ansizin kiya kopacaktir. En sonunda Yüce Allah mülk kimin diye soracak ve yine bu sorunun cev abini kendi verecektir. Insanlarin tek tek ölümüyle ilgili melek Azrail kiyametle ilgi li olani Israfildir. Her ölenin kabir sorgulamasiyle karsilasacagi iyi ise basi nda yapilan telkini isitip sorulara cevap verecegi kötü ise veremeyecegi inanci yayg indir. Kiyamet sonunda yeniden dirilme mahser hesap-kitap vardir. Herkes yapt igi zerre kadar hayrin ve serrin karsiligini görecektir. Ilahi adalet tecelli edece k suçlar suçlular ortaya çikacak organlar insanlarin yaptiklarina sehadet edecektir ( Iki melek her insanin yaptiklarini bilip sehadet edecektir. Bunlara Kiramen Katibin yazici melekler denir) kimsenin kimseye faydasi dokunmayacaktir. Hesap-kitap sonucu bazilarinin amel defteri sagindan bazilarinin da solundan veril ecektir. Mizan ve kul haklarinin ödenmesi sonucu kisi eger mümin ise Sirat Köprüsünü geçi ennete gider mümin degilse veya günahlari agir geldiyse Cehenneme düser. Günahkar ola n mümin günahi kadar Cehennemde kalir cezasini çeker sonra Cennete gider (Araf inanci farklidir.) Cennet 8 Cehennem 7 tabakadir. Herkes ameline göre yerlestirili r. Cennet ne sicak ne de soguk altindan irmaklar akan bahçeli-kösklü bir mekandir. O rada ihtiyarlik hastalik çalisma ve ibadet yoktur. Hem bedeni hem de manevi zevkler ve bu arada en önemlisi rüyet (Yüce Allahi görme) cennetin nimetlerindendir. Cehennem de ates azabi (soguk olani da vardir) ve en kötüsü Cen nefte ki I eri görüp keske toprak olsaydik da... diye hayiflanmak vardir. Cennet ve Cehennem ebedidir. Dinlerde ahiretle ilgili inançlarda Hint dinleri arasinda alemi sonsuz görüp tenasuha inanm ak Çin-Japon dinlerinde ölümden sonra sadece ruhun yasadigini kabul etmek Zerdüst Dini Yahudilik Hiristiyanlik ve Islamda öldükten sonra ceza-mükafat Cennet-Cehenneme yer ve rmek bakimindan benzerlikler vardir. Hint dinlerindeki tenasüh anlayisi bu.son siralanan dinlerde yoktur. Bu dinlerde ruh bir bedenle sorumluluk altina girmistir Islam ahi-rete bakis bakimindan dig er iki ilahi dinden ayrilmaktadir. Yahudilikte ayri bir alem Öte dünya pek net degildir. Her sey bu dünyada gibidir. Gözler dünyaya çevrilmistir. Hiristiyanlikta her sey ahirete göredir ahiret yakindir bu asiri bir züht hayatina ruhbanliga dünya nimetlerini te rke yol açmistir. Islamda dünya-ahiret dengesi vardir. Gaybi kjmse bilemez Kiyamet de b ilinmeyen bes sey arasindadir (Mugayyebat-i Hamse). Kisi için çalismak esastir. Dünyadan nasip de unutulmayacaktir. Dünya ahiretin tarlasidir. Islamda ruhbanlik yoktur. Islamd a ahiret muhakemesini Yüce Allah yürütür. Zira Din gününün sahibi Odur. Hiristiyanlikta görev Hz. Isaya verilmistir. [556] g- Dinler Arasinda Islam ve Farklari Dinlerin adlari dikkat edilecek olursa o din kurucusu ve peygamberi veya dayandi gi uluhiyet tarafindan verilmemis sonradan onlara atfedilmistir. Bunun tek isti snasi IslanVdir. Islam Kuran-i Kerimde hem yeni din hem de dinin dayandigi tevhid caddesinin genel adi olarak kullanilmistir. Batili müstesrikler (Oryentalistler) önce bu din için Muhammedanizm kelimesini kullanirken sonra hatalarini anlamis Islam adina alismislardir. Tekrarlarsak dinlerin adlari Islam disinda dinin ana o toritesinin Ötesindeki bir kaynakdan geldigi genel olarak bir kabile millet veya k isiye bagliligi ifade ettigi görülmektedir. Yasayan dinlerin kurucu veya peygamberleri ya Önasya ya Çin veya Hindistanda yasami slardir. Bunlardan bazilarinin getirdigi nizam sadece kendi ülkesinin sinirlari içi nde kalmis bazilarininki de bu sinirlardan tasmis diger ülkelere hatta bütün dünyaya yayilmistir. Bu dinlerden bazilari ihtida kabul eder bazilari da etmez. Bu sahs iyetler sadece bir sosyal siniftan degil çesitli tabakalardan çikmislardir. Sadece bir devirde degil çesitli devirlerde yasamislardir. Getirdikleri nizamin devlet s istemi haline geldigini hayatlarinda pek görmemislerdir. Bunun tek istisnasi Hz. M uhammeddir. O ayni zamanda Yüce Allahin kulu ve elçisi olarak kalmis tanrilastir ilmamistir. Islamda peygamberler için ismet (masumluk günah islememek) sidk (dogru luk) teblig (kendisine vahyolunani tevhidi bildirmek) emanet (emin güvenilir o lmak) ve feta-net (zeki uyanik olmak) gibi ortak nitelikler kabul edilir. Peyga mberler arasinda bir ayrim yapilmaz ancak bazilarinin bazilarindan daha faziletl i olduguna inanilir. Peygamber ve din kuruculari genel olarak ya yetim-babasiz veya baba ocagini terketmis kimselerdir. Hepsinde ahlak fazilet nefse hakimiyet tak va teblig maddeden feragat esastir. Asagi yukari hepsinin tahsili vardir. Hz. Muhammed ümmi olmakla müstesnadir. Islamda Allahin sifatlarinin Peygamberinkiyle karist irilmamis olmasi dikkatten kaçmamaktadir. Dinlerden inanç sistemi bulunanlarinda bu sistem (kredo) dinin özünde kutsal metnind e bulunmayip sonradan belirlenmistir. Yine Islam bu konuda istisna teskil etmekt edir. Islamda amentü Kuran ve Hadislere dayanir. Hadiste alti maddesiyle aynen geçer (I mam-i Azamin yaptigi sadece mevcut ibareyi birkaç kelime ilave ederek ferdi ikrar haline getirmekten ibarettir). Dinlerde tanri kavrami çok karmasik bir görüntü arzeder. Bir dini din yapan bu çok önemli ka vramin bazi dinlerde pek belirgin olmadigi bazi dinlerde ise politeist panteis t monist bir karakter gösterdigi görülmektedir. Monoteist olan dinlerde bile tanri ka vraminin bir üçlem içinde açiklanmaya çalisilmasi peygamberle tanrinin birbirine karistirilmasi sifatlar konusunda hataya düsülmesi yaninda Islamda melek peygamber ve Tanrinin sifatlarinin birbirine karistirmamis olmasi dikkat çekmektedir. Islam da Tanri kavrami sade açik ve herkesin anlayabilecegi makul bir anlatima kavusmust ur. Kutsal metin bir dinin geleceginin ve degerinin garantisidir. Belirtilen dinleri n kutsal kitaplari (Japonlannkine kutsal vekayiname denilebilir) hem çok hacimli v eya nüshali hem de sayica çoktur. Ancak kutsal metinlerle llgilivahiy* Inanci heme n hemen bütün yasayan dinlerde yaygindir. Bununla beraber bu husus biraz da vahiyden ne anlasildigina diger bir anlatimla vahyin nasil anlasildigina baglidir. Mese la Islamda vahiy sadece Peygamberle ilgili bir konu iken Hiristiyanlar Incil yazar larina da hatta Katolikler Papaya da vahiy geldigine inanirlar. Günümüzde mevcut kutsa l metinler arasinda çok nüshasi bulunmayan yani elimizde tek nüshasi olan kitap Kuran dir. Kuranin hacmi dikkat çekecek kadar matluba uygundur. Kuran en iyi korunmus asli üzere günümüze intikal etmis tek kutsal kitaptir. Kuranin muhtevasiyle diger kutsal kitaplarinki karsilastirilira bazi benzer noktalar yaninda farkli noktalar da açikça görülür. Kuran akla ve bilime daha çok yer verir. Dinlerde ahiret inançlari Uzakdoguya Hindistana ve Önasyaya göre farkli görüntüler arzeder Çinde ve Japonyada öldükten sonra ruhun varligini sürdürmesiyle sinirli inanci Buddizm in getirdigi tenasüh ve kozmoloji genisletti ve böylece bir mahalli eskatoloji olustu . Diger evrensel dinler de kendi ahiret inançlarini gittikleri yerlere tasidilar. B u durumda iki önemli eskatolojik odak göze çarpmaktadir 1- Hint alem kadim ruh daim inanci ki karma ve tenasüh bu inancin iki önemli karakterist igidir. 2in r. ki Önasya ilahi dinlerinin eskatolojisi Önasya dinlerinde dünya-ahiret dengesi Yahudilig ilkine Hiristiyanligin da ikincisine talip oimasiyle tek standartli kalmisti Islam bu iki kefeyi dengede tutmakla kalmamis suç ve bedeni ferdi kilarak diger i evrensel din Hiristiyanlik ve Buddizmden ayrilmistir. [557] B- DINLERDE IBADET VE MABED KONUSUNDA BIR KARSILASTIRMA Her ine egi ta lan dinde inançtan sonra ibadet gelmekte ve o dinin inanç esaslarina uygun olarak yer getirilmektedir. Ibadetlerin yerine getirilme arzusu ibadetlerin yapilabilec bir yeri ortaya çikarmistir. Yasayan dinlerin bazisinda ibadet yeri bulunmamak bazisinda bazi ibadetler mabede bagli kilinmakta bazisinda bir mabedde yapi ibadet ferdi yapilandan üstün görülmekte ve cemaatle yapilmasi tesvik edilmektedir. Dinin temel unsurlarindan olan ibadet Hiristiyan ilahiyatçi Saint -Augustine göre Tanriya dogru sevgi dolu bir gayret Saint Jean Da-mascene göre Ruhun Tanriya dogru yükselmesi veya Tanndan uygun olan seylerin istenmesidir.[558] Kuran-i Kerimde insanin Allaha karsi kulluk görevini yerine getirmesi de[559] müsrik lerin putlara tapinmasi ve dua etmesi de ibadet olarak belirtilmektedir[560]. Zari yat Suresinin 56inci Ayetinde Allah Ben Cinleri ve insanlari ancak bana ibade t etsinler (kulluk etsinler) diye yarattim Hac Suresinin 67inci Ayetinde de Her millete takip edebilecekleri bir ibadet yolu kildik buyurmaktadir. Ibadett e iki husus vardir 1- Allaha tapinma ibadet itaat ve saygi arzusu 2- Allah in iyilik lütuf ve nimetlerini isteme ve bu nimetlere sükretme arzusu. Zaten A.H. Ak seki de ibadeti Allaha saygi ve tazim göstermektir[561] seklinde tarif etmek tedir. Genel olarak ibadet konusunda çesitli tarifler yapilmaktadir. Bunlardan birkaçi söyledi r Ibadet Kulun inandigi ve baglandigi Yüce Varlika Allaha karsi kulluk borcun u yerine getirmesi samimi olarak Ondan yardim talep etmek için kurmaya çalistigi man evi bir irtibat halidir. Ibadet insanin Tanrinin teveccühünü kazanmak için yaptigi fiildi r eylemdit. Ibadet Yaratici ile diyalog Yaraticiya ulastiran bir köprüdür. Tarihi eserlerve arkeolojik kazilar her dönemde kulun kul oldugunu idrak edip Alla ha karsi kulluk borcunu yetine getirmeye çalistigini ortaya koymaktadir. Geçmiste .oldugu gibi bu gün de Insan ayni görevleri yerine getirme gayreti içinde bulunmaktad ir. Insanoglu varoldugundan bu tarafa bazi dinlere ve bunlara bagli olarak da Tanri veya Tanrilara Yüce Varliga inanagelmistir. Inanmakla da kalmamis yaratili sinin bir geregi olarak inandiklarina uygun olarak bazi davranislari ile bunu göst ermeye ve kul oldugunu Isbatlamaya Çalismistir. Çünkü insan her ne kadar yeryüzürtün halifesi kilmmissa da ihtiyaç siginma ve yardim dileme duygusu içinde yaratilmistir. Bu eks ikligini zayifligini farkeden insan eksikligini tamamlamak hamliktan tamliga ulasmak istemistir. Bundan dolayi insan daha kuvvetliye daha mükemmele Yüce Var liga yani Allaha baglanmak ve teslim olmak ihtiyacini kavramistir. Bütün dinlerde dikkati çeken husus inanilan baglanilan Yüce Varlik ile insanlar aras inda manevi yakinlasmayi saglayan çesitli ibadet sekillerinin bulunmasidir. Ibadeti o lmayan din yoktur. Dünyadaki insanlarin büyük çogunlugu her hangi bir dinin mensubudur ve mensubu bulundukl ari dinin hükümlerini yerine getirme gayretindedir. Bu dinlerdeki ibadetler sekil kemiyet ve keyfiyet bakimindan farkli olsa da gaye ve anlam bakimindan birbirine yakindir. Dinler Tarihi alaninda yapilan son arastirmalardan elde edilen benzer bulgular ilkel kabilesinden gelismisine kadar bütün toplumlardaki ve dinlerdeki ilk dinin tevhid dininin kalintilari olarak degerlendirilmekte yasayan dinler in Inanç ve ibadetlerdeki anlam yakinliklari buna baglanmaktadir. Tektanrili dinlerde insan Tanri karsisinda korku inanç umut ve baglilik içinde bulunmakta ve bunu da ibadet ile göstermektedir Ilmi arastirmalarin varmis oldugu bu netice Kuran-i Kerimin Islamin 1400 sene önce teblig ettigi hakikatleri teyid etmektedir. Çünkü Islama göre insanligin ilk dini tevh id dinidir. Ilk insan ile din baslamistir. Sonra insanlar çogaldikça zaman zaman yer yer dogru yoldan uzaklasmis Allahtan baska seylere de tapmaya baslamis bu nun üzerine Allah elçiler göndererek onlari uyarmis Hak Dine Hak Yola davet etm istir. Böylece Hak Din Allahin gönderdigi peygamberler ve kitaplar ile akil ve irad e sahibi insanlara bildirilmistir. Tevhidden ve Hak Yoldan ayrilmalar çok çesitl i tanrilara yönelmeler daha sonra olmus ve çesitli dinler ortaya çikmistir. Allah insanlara dogru ve egri yolu gösterdigini[562] seytandan kaçinip Allaha kul luk etmelerini elçileri vasitasiyla teblig ettigini[563] elçi göndermedikçe azap etmeye cegini[564] açikça anlatabilmeleri için her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdig ini[565] bildirmektedir. Yine Ilk dinin Tevhid dini oldugunu Hz. Muhammede kad ar bütün peygamberlerin ayni esaslari teblig ve telkin ettiklerini bunlarin Islam çizgis i üzerinde ceryan ettigini son din olan Islamin ilk Islam Dini geleneginin tekamül etmis sekli bulundugunu[566] Islam ile din müessesesinin ikmal edildigini Allahin insanlara olan nimetinin tamamlandigini[567] Allah katinda dinin Islam o ldugunu[568] fakat insanlarin çogunun bunu bilmediklerini[569] Kuran açiklamaktadi r. Ibadeti ele alirken Islamda ibadetle namaz dua oruç zekat ve haccin kastedildigin i göz önünde bulundurarak diger dinlerde de bunlari aramayi uygun bulduk. Bu çerçeveyi tes bit ettikten sonra bir nevi fenomenoloji yapmaya fenomenolojik bir yaklasimla m eseleye bakmaya yasayan dinlerden bir kismini ele alarak mevcut ibadet tarzlari üz erinde kisaca durmaya çalistik. Ancak her dini kendi mantigi içinde degerlendirmek gerektigini hatirlatarak Islamdaki ibadet sekillerini ve diger dinlerde bunlara yakin olanlari ortaya koymaya gayret ettik. [570] 1- DINLERDE IBADET a- Namaz Dua Namaz Kuranda Salat kelimesi ile ifade edilmektedir. Arapça salat kelime olarak namaz dua niyaz rahmet magfiret istigfar gibi anlamlara gelmektedir. Bu ke lime anlami yaninda salat Hicretten iki yil kadar önce Hz. MuhammedIn Miraç Muc izesi ile Müslümanlara günde bes vakit farz kilinan belli bir disiplin içinde kiyam k iraat rukia ve secde ile yerine getirilen özel bir ibadet tarzini ifade etmektedir. Salat kelimesi dua anlamina da gemektedir. Mecburi ol/an namaz yaninda duada serbe stlik vardir. Dua belirli bir sarta bjagli degildir. Islam disindaki dinlerde du a yakarma tevbe seklinde IJulun inandigi tanriya karsi görevlerini yerine getird igi bazi davranislar bulunmaktadir. Islamdaki Namaz vaktin girmesiyle farz olur ön /hazirlik yapildiktan sonra niyet ile baslar ve belirli bir disiplin/içerisinde sartlarinin yerine getirilmesiyle ifa edilir. Islama mahsus olan namaz aklin ve kalbin katildigi bir ameldir. Bu namaz beden için kiyam rüku secde dil için dua ve tesbih akil için düsünme ve anlama kalp için husu ve manevi bir ijezzettir. Allah namazin suurlu olarak ve husu içinde kilinmasini emretmis[571] böyle kilinan namazin hayasizliktan ve fenaliktan alikoydugunu[572] belirtmistir. Kuran bu özel likleriyle namazin önceki ümmetlere Hz. Ibrahime ve soyundan gelenlere[573] Hz. M eryeme[574] ve Hz. Isaya zekatla birlikte emreditdigini haber vermektedir[575]. Bes vakit namaz farz kilinmadan önce Hz. Muhammedin sabah ve yatsi olmak üzere günd e iki vakit namaz kildigi da bilinmektedir. Allah Kuran-i Kerimde Hz. Muhammedin risaletinden ve namazin farz kilinmasin dan önce kendilerine namaz farz kilinan milletlerin sonraki nesillerinin namazi bi raktiklarini sehvetlerine uyduklarini[576] müminleri Mescid-i Harama girmekten a likoyan müsriklerin Kabedeki namazlarinin islik çalmak ve el çirpmaktan baska birsey olmadigini[577] ortaya koymakta ve Müslümanlara su ihtari yapmaktadir Allaha dönüp i taat edin. Ondan korkun. Namazi dosdogru kilin ve sakin müsriklerden olmayin[57 8]. Bugün mensubu olan dinlerde ibadet belirli yerlerde konusma dua yakarma seklind e ferdi veya cemaat halinde sesli veya sessiz olarak yerine getirilmektedir. Asagi da bu dinlerin bazilarinda ibadet (namaz dua ayin) ele alinacaktir [579] aa- Yahudilikte Ibadet (Ayin Dua) Yahudilikte namazin emredilmesi hükümleri ve durumunda bir aciklik yoktur. Bunun için bütün yüzyillar boyunca kilinagelen namaz konusunda tek ve açik bir sekilden bahsetmek tarih boyunca kildiklari namaz sudur diyebilmek zordur. Yahudi Kutsal Kitabin da namazi emreder gç^ jjjr hü^üm bulunmamakla beraber namaz ve dua Allaha ya ^ma ves ilesi kabul edilmistir. Dua ve ibadet anlamina gelen Ibranice^ »-rephillah kelimesi Yahudilerdeki namaza ve ondan kasde-dilen anlt^ ge|mektedir YahuCjj KUtsa| Kitabinda (Tanah) geleneksel ibadetler hemen hemen kurbanJara h asredilmektedir. Kurbanlar ile ibadet arasinda bir bag bulunmakiadjr Kurbarii ibad etin esasini teskil etmektedir. Mecburi ibadet Tanah t^ ^abedde gerçeklestirilen ayi nler çerçevesinde mezmurlar seklindedir. Mabede bagli olmayan ibadet merasimi Babi l Sürgününden sonra ortaya çikmistir. Mabed döneminde dindar Yahudiler ferdi ve cemaat halinde namazi sabah ögle ve aksam olmak üzere üç.vakitte yerine getirmislerdir. Bugün de Yahudilerde sabah ögle ve aksam ya pilmakta olan günlük Cumartesi (Sabat) Sinagogta yapilmakta olan haftalik yalniz Kipur gününde yapilmakta olan yillik ibadet ayin dua bulunmaktadir. Sabah duasi (tefillat sahrit) günlük isler baslamadan önce ögleden sonraki dua (tefil lat minhah) günün yarisi geçtikten sonra -aksam duasi (tefillat arvit) resmi bir du a olarak günes battiktan sonra yapilmaktadir. Bu günlük üç duaya ilave bir kurbanin sunul dugu mussaf duasi da dahil edilmektedir. Sabah duasinda diger vakitlerden far kli olarak dua atkisi (tallit) örtülmekte sol paziya ve alina muska seklinde Du a Kayisi takilmaktadir. Yahudilikte ibadet ferdi ve cemaat halinde yapilir. Ferdi.ibadet evlerde cemaatle ibade t Sinagogda (havra) 12 yasini bir ay igeçmis en az on kisinin bulunmasi ile yerin e getirilir. Ibadette kadinlarla erkeklerin ayri olmasi gerekir ve kadinlar sadec e baslan örtülü olarak disaridan ibadeti seyredebilir. Önemli an Tevrat rulolarinin bohça lar içerisinden çikarilmasi ve haham tarafindan okunmasidir. Tevrat okunurken basin b ir takke ile örtülmesi sarttir. Cemaat sesli bir sekilde Tevrat parçalarini okur. Yahudiler Allahin huzuruna çikmak için lüzumlu hazirliklari yapmakla emrolunduklarind an dua ayininden öncö hazirlik yapar vücutlarinin bazi kisimlarini yikarlar. (Yahudi likte takdis edilmis suya el daldirmak veya bilege kadar el yikamak abdest almak sayilir). Yom Kipurda bütün vücut yikanir. Topraga el sürerek teyemmüm de vardir. Özel ayin elbiseleri giyilir. Dua sirasinda Kudüse dönülür buna Mis-rah (Dogu yönü) denilir. Bu du a seklinde olan namaz alçak bir yerde ayaklar bitisik olarak ve ayakta olur. Ayaklar bitisik eller uzatilmis bas öne egilmis gönül Allaha baglanmis olarak dua edilir. Bundan dolayi buna Amidah (Ibranice ayakta durma) denilir. Dua eden sükür ve tazim esnasinda rükua varir ve besmele çekerek kalkar. Amidah duasindan sonra üç adim geri giderek saga sola egilir (Yahudilerin cografi dagilimlarina göre farkli ayi n ve törenleri olmustur). Dualari arasinda bazi Aramice eski dualar bulunmasina ragmen Yahudi ibadet dili Ibr anicedir. Misna diger dillerde dua edilmesini kabul etmektedir. Hellenik diaspor ada dualar Grekçe yapilmistir. XIX. yüzyildan sonra konusma dilinde ve dualarda Ibr aniceye sadik kalinmistir. Yahudilikte ibadet (ayin) Islamda camide husu ve belirli bir disiplin içinde yapila n ibadete benzemez. Yahudi ibadetinde belirli bir düzen ve disiplin yoktur. Cemaat Sinagogda dolasir birbiriyle konusur. Okunanlari dinleyenler azdir. Onlara göre sinagog bir mabedden daha çok bir toplant i yendir. [580] ab- Hiristiyanlikta Ayin (Namaz Dua) Hiristiyanlikta ibadet iki esasa dayanmaktadir 1- Hz. Isanin ibadet {ayin dua) konusundaki telkini 2- Hz. Isanin yasayan ibadeti (ayin dua). Hiristiyan Kutsal Kitabmda Isa tarafindan tavsiye edilmis dini bir uygulama bulun maz. Ancak orada kalben dua edilmesi yer almaktadir. Dua konusunda da Hz. Isanin telkinleri menfi ve müsbet olmak üzere Iki sekildedir. Hz . Isa. Putperestler Ferisiler gibi ibadet etmemek[581] onu odaya kapanarak ve giz lilik içinde yapmak gerektigini[582] telkin etmistir. Isanin ibadet ettigi namaz k ildigi ve geceyi ibadetle geçirdikten sonra havarilerini seçtigi[583] tartisilan kon ulardir. Hiristiyanlikta dua ayin 325 Iznik Konsilinde kabul ve tesbit edilmistir. Vatik an Iznik Konsilinde kabul edilen dua (namaz) konusunda zaman zaman degisiklik y aparak Katolik Hiristiyanlara bildirmistir. Ileri gelen kiliseler de daha sonr a ortaya çikan protestanlar da kendilerine göre degisiklikler yapmislardir. Hiristiyanlikta mevcut ibadet (ayin) su özellikleri ihtiva etmektedir 1- Tanri Ibadetin tek kaynagidir (Tanriya yönelmek vaftiz olmak). 2- Ibadetin gayesi Tanrida birlesmektir (Ekmek-Sarap ayini kurban yolu ile). 3- Ibadet nitelik bakimindan hayati degistirici olacaktir (Ruh yeni dünyaya yönelme li gözler de o dünyaya çevrilmelidir). 4- Tannnin iradesinde birlesme ancak Kutsal Ruhun öncülügünde lebilecektir (Kurtulus Kutsal Ruhun öncülügünde olabilecektir). gerçeklestiri Bu dört husus Hiristiyanlarin kurtuluslarinin temel dört noktasidir. Ibadet Tanrınin Hiristiyanlara bir sirridir. Bu sir Tanriya varmak ve onu tanimaktir. Tanri ya varmanin ve Onu tanimanin yolu da duadir. Dua Isa merkez olmak üzere Tanri (P eder) ve Kutsal Ruh etrafinda dönmektedir. Bugün Hiristiyanlikta özel ayin vardir ve buna Katolik Kilisede Messe (Mass) denilm ektedir. Ayin kiliselerde cemaatle ve papaz nezaretinde yapilmaktadir. Bu ayinler gün lük haftalik ve yilliktir. Kiliseler arasinda uygulamada bazi farkliliklar buluns a da genelde öz ayni sayilmaktadir. Günlük ibadet (ayin) Sabah ve aksam olmak üzere günde iki defa yapilmaktadir. Kilise top lu halde yapilan ibadeti ferdi yapilandan üstün görmüstür. Bunun için mecburi olmasa da ibad abah ve aksam kilisede papaz nezaretinde yapilmaktadir. Zamani iklime ve haya t sartlarina göre ayarlanmaktadir. Haftalik Ibadet (ayin) Pazar günleri sabah ve aksam olmak üzere günde iki vakittir ve kil isede yapilmaktadir. Pazar günü yapilan ayinin (Messe) özel bir yeri ve önemi vardir. Yillik Ibadet (ayin) Noel Paskalya ve Haç Yortusudur. Kiliselerde yapilan ayin rahiple cemaat arasinda konusma tevbe günahlarin bagis lanmasi için dua ve Kitab-i Mukaddesken parçalar okuma seklindedir. Kutsal kitap o kunurken ayaga kalkilir. Pazar ayininde (Messe) diger günlerdekinden farkli olara k duruma göre bir vaaz ve inanç tazeleme vardir. Hz. Isanin sifatlari sayilirken cemaat (isteyen) diz çökmektedir. Mess ayininde ayrica oturma ve ayakta durma da bu lunmaktadir. Fakat cemaatin buna uyma mecburiyeti yoktur. Ayin Ekmek-Sarap dagit ilarak ve dua edilerek bitirilmektedir. [584] ac- Hinduizmde Ibadet (dua) Hinduizmde ibadet inandirici ve tutarli sözler vasitasiyle haberlesmedir. Bu haberle sme büyülü sözler söyleme dilekte bulunma yakarma tavassut övgü ve bilhassa tapinma sek de icra edilmektedir^ 4 Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilmektedir. Mabed vardi fakat cemaatle ibadet yoktur. Ibadet ferdidir ve belirli bir sekle bagli degildir. Tanrinin her yerde ki ibadeti gördügüne inanilmaktadir. Bundan dolayi ibadet her yerde her man ve her sekilde yapilabilmektedir. Bir Hintli kendisi ile tapindigi ta nri arasinda zihninin odaklastiracagi bir vasita aramaktadir. Bundan dolayi çok sa yida tanri tasvirleri bulunmaktadir. za HInduizme mensup olan biri sabah safaktan önce kalkar evde veya nehir kiyisinda yapacagi sabah ibadetine hazirlanir tanrisinin adini zikreder ve yikanir. Yüzünü doguya dönerek oturur. Vücuduna su sepeler. Nefesini kontror eder. Tanrisinin putuna y akarir. Ögle ve aksam yaptiklarini tekrarlar. Evlerde genellikle tapinilan puta tahsis edilen bir oda veya köse bulunur. Onun önünde tefekküre dalar. Hintli tanrisini evindeki bir misafir olarak kabul eder ona hosgeldin der. Tanrisinin putunun ay aklarini yikar güzel kokulu bir agaç ve pirinç takdim eder. Puta ipten gerdanliklar ta kilir alnina koku sürülür tütsü verilir fener yakilarak etrafinda dolandirilir. Önüne yem meyve konulur çiçek sunulur. Sonunda veda edilir. Mabedlerde yapilan ibadetler evdekinin biraz gelismis seklidir. Brahmanlar gece nin sekizinci saatinde kutsal kitap okuyarak putu uyandirirlar. Boru çalinarak dis aridakilere ibadetin basladigi bildirilir. Put yikanir yaglanir elbise giydiri lir. Önünde isiklar yakilir çiçek ve yemek sunulur. Put gündüz istirahate gece uykuya bir akilir. Put bayram ve özel günlerde bir kral gibi gezmeye çikarilir arabalarla çekiler ek irmaklara götürülür ve törenle yikanir. Hinduizmde ibadette kurban önemli yer tutar. Tanrilara sunulan her türlü takdime kurb an olarak kabul edilir. Tanrinin öfkesini gidermek için özel hediyeler de kurban ola rak sunulur. Hinduizmde ibadet eden kimse özellikle dinine bagli olan tapinmaya baslamadan önce büyük bir hazirlik yapar yikanir temizlenir yiyeceklerini sinirlar nefsini frenl emeye çalisir. Sükunet içinde kutsal sözleri durmadan tekrarlar. Kutsal kitaplari okumak da ferdi ibadettendir. Yapilmasi gereken ibadetler ferdin evinde yapilacak cinsten dir. Kisi bunlari sabah kusluk ve aksam olmak üzere günde üç vakitte yapar. Ölüler yakilir külleri Ganj nehrine dökülür. Yakllamayanlar Ganja birakilir. [585] ad- Buddizmde Ibadet (dua) Buddizmde Yüce Varliga karsi belirli bir ibadet ve dua söz konusu degildir. Budda ta nrilastirilmis ve ibadet ona yöneltilmistir. Buddaya dua edilmekte ve ondan bazi se yler istenmektedir. Bir Budist tapinaga (Pagoda) girdiginde Budanin heykeline tazimde bulunmaktadir. Buddanin putuna çiçek tütsü meyve sebze sunulmakta ve tefekküre dalmakla ibadet yerine getirilmektedir. Buddistin evinde Buddanin heykeli bul unmaktadir. Buddizmde tek ibadet rapihlerin ayda iki defa aybasi ve ayin ondördüncü günlerindeki Oruç günü bir araya gelip yaptiklari aleni ve resmi itiraf dir Budist için üç sey önemlidir. Buddanin heykeli Buddanin hatiralari ve Buddanin altin da ilhama kavustugu Bodhi Agaci. ae- Caynizmde Ibadet Caynistlerin idaresi rahip ve rahibelerin elindedir. Önceleri gezici zahitler ol arak yasayan rahipler daha sonra manastirlara yerlesmislerdir. Rahip ve rahibeler kutsal yazilan okuyarak ruh ve bedenlerini terbiye ederek vakit geçi rirler. Halk da bunlar gibi günlük belirli ibadetleri yerine getirir Tirtankaralar ile ilgili ilahiler söyler tefekküre dalar ve tövbede bulunur belirli hareketleri uygula r hiç bir canliyi incitmemeye gayret eder. Onlar Ahimsa Prensibini siki bir sek ilde yerine getirir nebati besinlerle beslenirler. Caynistler mabetlerinde bulun an heykelleri takdis eder önlerinde ilahiler söyler meyve ve sebze sunarlar. Putlarin önlerine lamba tütsü koyar yikar yaglar ve çiçeklerle süslerler. af- Sihizmde Ibadet Tek tanriya inanan Sinlerin ibadetleri basit ve sadedir. Dini ve içtimai faaliyetlerin in merkezi Amritsar Altin Mabedidir. Altin Mabedin havuzunda ibadet kastiyle yika nilir. Ayin ve ibadetleri basit bir duadan bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amrits ara hac için gitmekten ibarettir. Dindar bir sinin günlük ibadeti üç dini hüküm altinda t anir 1- Adi Granttan ve Gru Nanaka ait pasajlardan ezber okumak 2- Ailevi bir vecibe olarak her sabah toplanip Adi Granttan herhangi bir yer ok umak 3Mabede (gurdvvara) ibadet Için gitmek. ag- Sintoizmde Ibadet (dua) Sintoizmde ibadet tapmak veya evde yapilmaktadir. Ibadet dua ve kurbanlardan (bilhassa yemek kurbanlari) ibarettir. Tanrilara ibadet dua etmek pirinç ve pirinç sarabi sunmakla yerine getirilir. Ibade t için tapinaga girecek bir Sintoistin agzini su ile çalkalamis ve özel ayin temizligin i yapmis olmasi gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevi gusül de yapilir. Özel tören tem izligini yaptiktan sonra tapinaga giren dua salonu önüne gelip sunacagini sunduktan sonra el çirparak tanrinin dikkatini çeker ve dua etmeye baslar. ah- Islamdaki Namazin Diger Dinlerdekilere Göre Degerlendirilmesi Namaz ergenlik çagina gelmis akilli her kadin ve erkek üzerine farz olan bedeni b ir ibadettir. Tek basina da cemaatle de kilinmaktadir. Günlük namaz disinda haftada bir kilinan Cuma Namazi yilda iki defa kilinan Bayram namazi ve vakte bagli olmayan Cenaze Namazi vardir. Namaz dinin diregi müminin miracidir. Namazin içinde Islamin sartlarini teskil ede n diger esaslar da bulunmaktadir. Namaz kilan bir sey yiyip içmedigi için namazda bir çesit Oruç namazda Tahiyyat-Duasinda sehadet kelimesi yeraldigindan Kelime -i Sehadet11 namaz kilan Kabeye yöneldigi için namaz içinde sembolik bir Hac nam az kilan maddi gelirini bir tarafa birakip namaza vakit ayirdigi için namazda bir çesi t Zekat da vardir. Bunun için namaz vakit vakit kilinan ve kulun Yüce Allahin diva nina durarak Onun rizasini aradigini isbat ettigi bir ibadettir. Hiçbir dindeki ibadette namazin 12 farzinin tamami bulunmaz. Ancak bunlardan biri veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami hiçbir dinde Islamdaki kadar belirli ve disi plinli degildir. Çünkü Allah vakitleri belli bir farz olarak namazi bildirmistir (Bkz . Nisa 103). Hiçbir dinde niyet Islamdaki kadar ibadetin ana rüknü olmamistir. Islamda ibadet suuru niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islamdaki ha-desten ve necasetten temizlenme kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz. Namazin disindaki farzlar namaz süresince devam eden farzlardir. Namazin içindeki fa rzlar ise intikali farzlardir biri digerini takip eder. Böylece namazda hem ayakta durma hem de oturma hem rüku hem de secde bulunur. Bunun yaninda namazda okuma da /yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar niyeti takip eden baslangiç tekbiriyle bas lar. Namazda kul Rabbinin huzurunda oldugunun suurundadir. Bu suur onun kalbini ve f tilerini nurlandirir. Bütün bu özellikleriyle Islamdaki namaz diger dinlerle mukayese edilemeyecek bir sekild edir ve Islama has bir ibadettir. b- Oruç Kuranda Allah söyle buyurmaktadir Ey Inananlar Sizden öncekilere oldugu gibi Or uç size de farz kilindi. Olur ki sakinirsiniz (Bakara 183). Akli selim tarafindan açik olarak görülen faydalari ile fitrata uygun düstügü için olacak ki llah kullarina rahmet ihsan siper ve kalkan olarak orucu her millete farz kil mistir. Tarihte bilinen hemen hemen bütün dinlerde oruç var oimus ve mensuplarindan da tutmala ri istenmistir. Bugün de mevcut dinlerin çogunda oruç veya perhiz seklinde bir ibadet ye r almaktadir. ba- Yahudilikte Oruç Yahudilik Hz. Musa tarafindan emredilmis Keffaret orucunu benimser. Yahudiler belirli ve alisilmis birçok bayramdan özellikle Yom Kippurdan önce oruç tutar. Keff aret orucu tutulmasi mecburi olan oruçtur. Bunun yaninda Yahudi takviminde belirtilmis oruç günleri de vardir. Mesela Babil esar etinde çekilen izdiraplari hatirlatan {Temmuz Agustos Tishril Tebet aylarina ra stlayan) oruçlar bu çesittendir. Bazi Talmud yorumculari Yahudiler baska devletleri n hakimiyetleri altinda yasarken bu oruçlarin mecburi bunun disinda mecburi olmadigi ka -naatindedirler. Yahudilerin maruz kaldiklari diger felaketleri hatirlatmak için tut alan oruç günleri zamanla ötekilere ilave edilmis fakat çogunluk tarafindan ilgi görmedigi için mecburi sayilmamistir. Bazi küçük degisikliklerle bu çesit oruç sayisi 25 güne ulasmisti Yahudilerin ikamet ettikleri çesitli ülkelere göre degisen mahalli oruçlari da vardir. Bu or uçlar Yahudilerin o ülkelerde çektikleri izdiraplari sembolize etmektedir. Diger tara ftan ayni amaçla bazi Yahudi zümrelerince tutulan oruçlar da vardir. Bunlar sadece mat em için degil bazi kisilerin yasadiklari müstesna günler içindir. Bazi Yahudi zümreleri a rasinda sene basinda oruç tutma gelenegi yaygindir. Bunlardan baska halka agir gele n kanun ve emirleri protesto etmek veya ülkede yagmur yagmayip kitlik basgösterdigin de yalvarmak gayesiyle hahamlar tarafindan konulan ve tutulmasi emredilen oruçlar da vardir. Yahudi tarihinde öteden beri yaygin olan oruç çesitlerinden biri de bazi sahislarin tu ttugu oruçtur. Bu oruç ferdidir günahlari affettirmek veya bir musibet aninda Allahin r ahmetini celbetmek gayesini tasimaktadir. Ancak bu oruçta bu konuda bilgili ve söz sahibi olma sarti vardir. Korkulu rüya gören kimsenin de arkasindan hemen oruç tutmas i gerekmektedir. Yahudilerde oruç safagin sökmesinden ilk yildizin dogmasina kadar devam eder. Keffa ret günü orucu ile Agustosun 9una rastlayan oruçlar bir aksamdan ötekine kadar devam ed er. Mutad oruçlar için konulmus ayri bir hüküm ve gelenek yoktur. Yahudilerin Kutsal Kita plarinda oruç nefislerin alçaltilmasi ona azab edilmesi ve oruçlunun hiç bir Is yapmama si olarak belirtilir (Bkz. Levililer XVI/29-31 XXIV/26-28 Sayilar XXIX/7). Agustosun ilk 9 günü ile 17 Temmuz ve 10 Agustos arasindaki bazi günler yalniz et yeme v e içki içme yasagini tasiyan kismi oruç günleridir. Ayrica Beyt ha-Kinesette (Mabedde Sinagog-Havra) Tevrat yere düserse haham (Rav) alir. O kimse ve orada buluriknlar ( bütün cemaat) 30 gün oruç tutmaya mecbur olur. Buna Cumhur (cemaat) Orucu (Taanit Tsib ur) denir. Taanit nefse eza etmek demektir. Yalniz cemaat reisi (rav) Taanit O rucu (topluluk orucu) koyabilir. Yahudiler ve Hicazdaki Araplarin birçogunun tutageldikleri Asure Orucu vardi. Hz . Muhammed Medineye geldiginde Yahudilerin Asure Orucunu tuttuklarini gördü. Bunun üzerine Bu nedir diye Sordu. Bu hayirli bir gündür Allahin Beni Israili (Israilog ullarini) düsmanlarindan kurtardigi gündür. Hz. Musa da bu günde oruç tutmustur dediler. Hz. Muhammed Ben Musaya sizden daha yakin ve layigim buyurdu o günün orucunu tut tu ve tutulmasini da emretti. Ramazan Orucu farz kilininca bu orucun üç gün olarak (birgün önce ve bir gün sonra olmak üzer ) tutulmasini tavsiye etti. bb- Hiristiyanlikta Oruç Hiristiyanlikta oruç tarihi gelisimi içinde çesitli degisikliklere ugramistir. Hz. Isa peygamberliginden önce 40 gün oruç tutmus ve bunun disinda Yahudilikteki Keffaret o rucunu da yerine getirmistir. Isa döneminde ve Hiristiyanligin ilk yillarinda oruç çok takdir edilen bir ibadet seklidir. Kuran önceki milletlere de orucun farz kilindigini belirtmektedir. Ancak bu orucu n mahiyeti ve sartlari hakkinda kesin bilgiye sahip degiliz. Hz. Isanin oruç konu sunda hükümler koymadigi geride bazi prensipler biraktigi ve bu konuda kiliseye ser bestiyet tanidigi belirtilmektedir. Bununla beraber Tertulliyen Oruç Üzerine basli kli eserinde havarilerden kalma mecburi bir oruçtan bahsetmektedir. Bugün Hiristiyanlikta iki çesit oruç vardir Ökaristik (Le Jeune Eucharistique) Eklesiyas tik oruç (Le Jeune Ecclesiastique). Ökaristik Oruç Bu oruç KomInyondan (Ekmek-Sarap ayini) önce belirli bir süre kati besinler in yenilmesinin yasaklanmasidir. Ökaristiyayi (Ekmek-Sarap ayinini) karsilamaktan d olayi Ökaristik Oruç diye adlandirilmistir. Bu oruç eskiden gecenin saat 12sinden K ominyon zamanina kadar hiçbir sey almamak (yememek-içmemek) seklinde iken simdi II. Vatikan Konsilinden sonraki degisiklikle KomInyondan 1 saat önce hiçbir sey yememe k ve 3 saat öncesinden alkol almamak seklinde icra edilmektedir. Eklesiyastik Oruç (Le Jeune Ecclesiastique) Bu oruç Katolik kilisesinde 40 günlük perhiz dönemidir. Kilise takvimine göre yilin belirli dönemlerinde yerine getirilen bir Kef faret (Tevbe) uygulamasidir. Bu oruç günümüzde oldukça hafifletilmis ve azalmistir. Tut ulmasi gündüz tek bir yemek almak sabah ve aksam da hafif yiyeceklerle yetinmek sek lindedir. Ortodokslar oruçta eski gelenege baglidir. Onlarda orucun daha sert ve uzun dönemler i vardir. Bazi cemaatler (gruplar) hariç Protestanlar orucu reddederler. Bunlarda n Anglikan Kilisesi oruç günlerini tayin ve tesbit etmis fakat takip ve tatbik edil ecek hükümleri oruçlunun vicdanina ve sorumluluguna birakmistir. Hiristiyanlikta orucun ülkelere göre degisen hüküm ve gelenekleri vardir. Bazilari yumurt a ve meyve yemekten kaçinir bazilari yalniz kuru ekmek yer bazilari da bunlarin hiçbirini yemez. Bazilari hayvani besinleri yemeyip nebati besinleri yiyerek orucu gerçe klestirir. bc- Hinduizmde Oruç Hinduizmde nefis temizligi için senenin belirli günlerinde ve bayramlarda oruç tutulur . Hinduizm mensuplarinin dua ve ibadetle geçirdikleri özel günleri vardir. Bu günlerde çog unluk yemek yemez bütün gece kutsal kitaplarini okuyarak ve tanriyi düsünerek vakit geçir irler. Oruç daha çok çok sayida besini yememe seklindedir (bir nevi perhizdir). Bu ha l bütün Hinduist gruplarda yaygindir. Bazi günlerde yalniz kadinlar oruç tutar ve Tanrinin kadinlik sifatlarinin tecelligah i olan tanriçaya dua ederler. Bu günlere özel bir önem verildigi için And denilir. Bu günler nefsi temizlemeye ayrilmis günlerdir. Gayeleri de ruhani (manevi) bir gida ile ruhu gidalandirmaktir. Brahmanlarda oruç genis bir yer tutmakta ve uygulanmaktadir. Brahmanlar hala mahalli ay larin 11 ve 12inci gülerifide oruç tutarlar. Böylece tuttuklari orucun sayisi bu gele negi devam ettirenlere göre 24 güne ulasmaktadir. bd- Caynizmde Oruç Caynistlerde oruç genis bir yer tutar. Daha agir sartlar ve hükümler tasir. Caynistler arka arkaya 40 gün oruç tutarlar. Bu oruç çok sayida besini yememe seklindedir. Caynis tler hakli bir sebep için oruçia intihan kabul ederler. Ayrica Caynistlerdeki Ahims a Prensibi yaygindir. Bu prensibe göre hiçbir canliya zarar vermeme bir ibadettir. be- Islamda Oruç ve Diger Dinlerdekilerle Bir Mukayese Orucun en belirli ve en özel sekline Islamda rastlanmaktadir. Islamdaki orucun sartl ari zamani ve hükümleri açiktir. Istisnalar bir tarafa keyfi bir durum söz konusu degildi r. Hiçkimsenin hiçbir kurumun belirtilen hükümleri degistirme yetki ve selahiyeti yoktur. Kitap ve Sünnetle tesbit edilmistir. Islam disindaki dinler oruç günlerini baslangiç ve sonuçlariyla belirlememis baglayici hükü ler koyarak tam bir ibadet disiplini haline sokamamis isi tamamen oluruna birakmi stir. Birçok dinde insanlar oruç tutacaklari günleri seçmekte sayilarini tayin etmekte tamamen veya kismen yeme ve içmeden kesilme sekilerinden birini tercihte serbest birakilmistir. Bu din mensuplari bazi yiyecekleri birakmak ve bazilarini tercih etmekle emrolunmuslardir. Hint dinlerinde bu sekildeki uygulamalara rastlanmakta dir. Bu din mensuplarinin bazilari et bazilari ateste piseni yememekte bazilar i da yalniz bir kaç çesit yemekle veya tuzlu suyla yetinmektedir. Bu keyfi durumlar orucun kiymet ve kuvvetini zayiflatmis oruçtan bekleneni verememi stir. Orucun Istege birakilmasi insanlarin haddi asmalarina oruçtan beklenen ahla ki fayda ve fonksiyonlarin kaybolmasina sebep olmustur. Islam bütün ibadetlerde oldugu gibi oruçta da köklü bir yenilik ve tamamlama getirmistir. Islam orucu belirli bir disiplin ve kurala baglamis insanlarin keyfi tasarrufundan çikarmis fitrata en uygun en kolay manevi faydalari en fazla içinde bulunduran fe rt ve topluma en çok etkili bir hale sokmustur. Islamin yaptigi yeniliklerden biri de Yahudilikte matemin ve tarihi felaketlerin hat irasi olan orucu ugursuz ve karanlik bir çerçeveden kurtarip iyimserligin hakim oldu gu aydinlik ve sevinç verici sonu bayramli bir devreye dönüstürmesi ve umuma samil kilmasid ir. Yahudi Kutsal Kitabinda oruç nefsi alçaltma ona eziyet etme olarak yeralmis mukim ol sun misafir olsun oruçlunun hiçbir sey yapmayacagi belirtilmistir. Islam bütün lüzumsuz kayit ve hükümleri kaldirarak orucu nefse iskence etmekten ve ceza olm aktan çikarmis Allaha yaklasma vesilesi olan bir ibadet kilmistir. Islam akil balig olan her Müslüman için istisnalar bir yana.orucu mecburi kilmis insanin gücünün disinda ka nefse eza verecek seylerle mükellef tutacak hükümler koymamis sahurun geciktirilmesi ni müstahap saymis sahura kalkmayi iftarda acele etmeyi sünnet kilmis gece ve gündüz uyumayi istirahat etmeyi mubah addetmis sanatla ticaretle ve faydali islerle ugrasmayi serbest birakmistir. Islam disindaki dinlerin çogunda oruç günes aylariyla h esap edildigi için belirli bir mevsimde donup kalmasini gerektirmis matematik he saplara astronomik bilgilere ve bir takvimin yapilmasina ihtiyaç hissettirmistir. Islamda oruç hilale baglanmis kameri aylar esas alinmis ve bundan dolayi en az 45 y il yasayan ihsan her mevsimde oruç tutmanin zevkini tadabilmistir. c- Zekat Islamin bes sartindan biri olan zekat Kuranda genel olarak namazla birlikte zikredi lir. Kelime olarak zekat artma çogalma temizleme anlamina gelir. Terim olarak Is lamda nisaba malik olan bir Müslümanin malinin belirli bir kismini fakirlere veya ihtiy aç sahiplerine vermesidir. Islamdaki zekatin bir benzerine hiçbir dinde rastlanmaz. Zekatin hem ibadet olarak uhre vi yönü hem de sosyal ve iktisadi bir sistem olarak dünyevi bir yönü vardir. Yahudi ve Hirist n Kutsal bitaplarinda Islamdaki zekat benzeri mecburi bir ibadet listemi bulmak zordu r. Ancak ahlaki ve ruhi yönelmelerden öteye geçmeyen genel mahiyette bazi tavsiyeler serpist irilmis olarak bulunur. Kimlere hangi maldan ve ne kadar olduguna dair bir sey çi karilamaz. Halbuki Islamda Kuran Hadis ve Fikih kitaplarinda açik olarak belirtilmist ir. Hiristiyanlar tarafindan hazirlanmis Fransizca bazi lügat ve ansiklopedilerde zekat karsiligi kelimeye ya rastlanmamakta veya aumone legale mecburi sadaka keli mesi altinda sadece Islamdaki zekat ele alinmaktadir. Bazi arastiricilar Yahudilerde zekat mallarinin Beyt-i Mukaddesin zekat sandigina verildigini 1/10u veraset yoluyla haham olan Harun soyundan kabul edilen Leviüle re taksim edildigini 1/60i diger dini makam sahiplerine ayrildigini ve çok az mikt ari da Beyt-i Mukaddes1 (Beyt-Ha-Miktas-Süleyman Mabedi) ziyarete gelenlerin agir lanmalarina harcandigini belirtmektedirler. Allah Kuran-i Kerimde Yahudilerden Allahtan baskasina ibadet etmeyeceklerine a na babaya yakinlara yetimlere ve yoksullara iyilikte bulunacaklarina Insanlar a iyi söz söyleyeceklerine namazi dosdogru kilip zekat vereceklerine dair söz aldigin i çok azi hariç yüz çevirdiklerini beyan etmektedir (Bkz. Bakara 83). Yahudiler kendilerine vazifelerini hatirlatanlari üzerlerine farz kilinmis olan zekat ve sadakalarin verilmesini isteyenleri terslemis bazen de kovmuslardir. All aha fakirlik isnad etmis Allaha Zorla almak suçlamalarinda bulunmuslardir. G erçekten Allah fakirdir biz zenginleriz (Al-i Imran 181) bazen de Allahin eli b aglidir (Maide 64) demislerdir. Kuran Yahudi ve Hiristiyanlara bildirilen hükümleri n gerçegini de ortaya koymakta ve Müslümanlara su hususu hatirlatmaktadir Ey iman ed enler Hahamlarin ve Rahiplerin çogu insanlarin mallari batil sebeplerle yerler. ( Onlari) Allah yolundan men ederler. Altin ve gümüsü yigip da Allah yolunda harcamayanl ari elem verici bir azab ile müjdele (Tevbe 34). Yukarida belirtilen ayetlerden Yahudilere ve Hiristiyanlara zekat ve sadakanin emre dildigi ancak onlarin buna uymadiklari yanasilmaktadir. Bugün Yahudilerde oldugu gibi Hiristiyanlarda da farz olan bir zekata açik olarak rast lamak mümkün degildir. Hiristiyan Kilisesi oruç günlerinde yemediklerini baskalariyla bölüsmeyi mensuplarina tavsiye etmekte ve bunu da herkesin vicdanina birakmaktadir. d- Hac Hac genel olarak dini mecburiyet veya mucize elde etmek gayesiyle kutsal bir yer e dogru gerçeklestirilen yolculuktur. Tarihin her döneminde büyük saygi e rastlanmaktadir. Hac olayi dini kd olarak hac övgülü bir karakter vesilesi ve bir ibadet törenidir. dir. duyulan bu yerlere dogru yolculuk yapildiginin izin antropolojinin temel konularindan biridir. Dini a tasimaktadir. Hac bir kurtulus vasitasi temizleme Haccin insan hayatinda ayri bir yeri ve önemi var Hemen hemen her dinden Insanlarin gidip ziyaret ettigi Mukaddes yerler bulunmak tadir. Bu yerlerin ziyaret edilmesi tesvik edilmekte bunun için de bir takim sart lar ve hükümler konulmaktadir. Insan daima tazim edecegi ve yaklasmak konusundaki istegini tatmin edecegi as kini söndürebilecegi arzularini yöneltecegi ve gözüyle görebilecegi bir sey aramaktadir. Ay ni sekilde günahlarini af-fettirebilmek hatalarini bagislattirabilmek için uzun ve yorucu bir isi mesguliyeti de arzulamaktadir. Bunun yaninda insan her zaman d in kardesleriyle ve manevi baglarla bagli bulundugu kimselerle bir araya gelebilec egi büyük toplantilara da ihtiyaç duymustur. Bundan dolayi tarihin her döneminde insanla r Allaha ve inandiklari kutsal varliklara ibadet etmek ve kurban kesmek için büyük t oplantilar yapmislardir. Zaten Allah Hac Suresi 34. Ayette bunu söyle belirtmektedi r. Biz her ümmete ibadet mahiyetinde kurban kesmeyi mesru kildik. Tarihi eserler ve arkeolojik kazilar geçmis topluluklarda da bu çesit toplanti ve iba detlerin bulundugunu göstermektedir. Tarih de ayni hususta bilgi sunmaktadir. Eski dinlerin toplanti ve ibadetlerinin tam olarak nasil oldugunu zamanini hükmünü ve k urallarini ortaya koymak oldukça zordur. Bunun Için ilahi menseli dinlerdfen baslayarak dün yada mevcut olan dinlerdeki Hac ibadetine göz atmak uygun olacaktir. da- Yahudilikte Hac Yahudilikte hac Beyt-i Mukaddese (Bet ha Mikdas=Süleyman Mabedi) yapilmaktadir. Hac Savvat (Gül Bayrami) Pesarv (Mayasiz ekmek Fisih) ve Kipur (Kefaret günah çika rma) bayramlarinda yapilmaktadir. Bu hac küçükler körler kadinlar akil ve beden hasta liklari olanlar hariç her Yahudiye farzdir. Yahudilik ibadeti yerine getirecek he rkesin beraberinde Tanriya sunacagi bir takdime götürmesini gerekli kilmistir. Kadin ve çocuklar hariç tutulmus olmasina ragmen birçok kadin kocalari çocuklar da ebe veynleri ile haccedebilmektedirler. Bu ziyarette büyük sayida kurbanlar kesilmekte ve derileri de karsiliksiz olarak hacilarin hizmetinde bulunanlara verilmektedir. Yahudi Kutsal Mabedinin Romalilar tarafindan yakilip yikildiktan sonra (MS.- 70 ). bir müddet oraya bagli ibadetler yapilamamis ve kurbanlar sunulamamistir. Mabed in yikilmasindan sonra geriye kalan Baü Duvari Aglama Duvari (Hakotel ha-Mavra vi) olarak görülmüs ve ziyaret edilmistir. Selahaddin Eyyubinin Kudüsü fethetmesi ile Yahu er hac etme serbestligine kavusmus 1492 yilinda Ispanyadan Osmanli Imparatorlu guna siginan Yahudilerden hac için Kudüse gidenlerin sayisinda artislar olmustur. meshur ofan kral peygamber ve veli kimselerin kabirlerinin ziyaret edilmesi de y aygindir Sion Daginda Hz. Davudun mezari Karmel Daginda Ilyas Magaralari M eymonidesin mezari Haham Meir ve Talmudik önemi olan diger yerler. Yahudiler Süleyman Mabetinin Bati Duvannin karsisinda 17 Temmuz aksamindan 1 9 Agustosa kadar 23 gün devamli toplanmakta ve bu ibadeti yerine getirmektedir. Belirtilen bu yerlerin disinda Yahudilerin çesitli ülkelerde ziyaret ettikleri kabir ler ve mahalli ziyaret yerleri de bulunmaktadir. db- Hiristiyanlikta Hac Hfristiygtnlikta Hz. Isanin-yasadigi ve hatiralarinin bulundugu yerler ile ilk Hi ristiyan azizlerinin mezarlari hac yerleridir. Hz. Isanin dogdugu Bethlehem (Be ytlahim) en büyük saygi gören hac yerlerinden bfridir 4sS*nin yasadigi yerler ile Ku düsten sonra Roma en çok ziyaret edifertferlerden olmustur. Kudüsten sonra Romanin hac merkezi olmasi Petrus ve Pavlusun mezarlarinin orada bulunmasindan kaynak lanmistir. Bu gelenek yerlesip yayginlastiktan sonra Romaya ziyaret hiç eksik olm amistir. Hac gayesiyle Romaya böylece akin edilmesi Bütün yollar Romaya çikar atasözüne k nu olmustur. Günümüzde Hiristiyan hac yerlerinde bazi degisiklikler olmus yeni yeni ve mahalli ziyar et yerleri ortaya çikmistir. dc- Hinduizmde Hac Hindistanda ziyaret edilen yedi kutsal yer bulunmaktadir. Hima-layanin yüksek tep eleri Ganj ve Jamna nehrinin kiyilari Brindaban ve bilhassa iki bin tapinagin bulundugu Benares bunlardandir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler hac sefe rleri Hindularin hayatinda önemli rol oynamaktadir. dd- Buddizmde Hac Sadik Budistler için Buddanin hayatinin geçtigi v© hatiralarini tasiyan yerlerkutsal ziyaret yerleridir Budistlerin hac yerleri sunlardir 1- Buddantn Nepaj&eki dogum yeri olan Lumbini. 2- Buddanin altinda ilhama kavustugu Bodhi agaciyla Bodh Gaya. 3Buddanin nirvanaya ulastiktan sonra ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki Sarnath Geyik Parki. 4- Buddanin öldügü Uttar-prades sehri. Ganj da kutsal yerier-dendir. Ayrica Buddanin kutsal esyalarinin bulundugu stupalar ziyaret yerleridir (Rivay ete göre 84.000 stupa vafdir). Ancak bütün Budist gruplar hacca ayni önemi vermezler. Bunun yaninda her Budist memlekette kutsal hac yerleri bulunmaktadir. Mesela Tibet te Lhosa Samye Gaden Tashilimpo Sera. Bugün Hindistanda ise su yerlerdir Ben ares yakininda Sarnath Modh-Gaya Ajanta Sanehi ve eski Stupalar. Bu yerler Bu ddaya ait tapinmada önemli bir yer tutar. Bu kutsal yerlerde bayramlar yapilir panayirlar kurulur. de- Caynizmde Hac Ziyaret edilen çok yer bulunmaktadir. Hindistanda Buddizm Caynizm ve Hinduizmde mabetler ve mukaddes yerler çoktur. Ora larin büyük serefe ve özel kutsalliga sahip olduguna inanilmaktadir. Dini önderlerin orala rda hakikata ulastigi bazi ilahlarin oralarda özel olarak tecelli ettigi inanci bulunma ktadir. Bu yerlerde dini havaya bürünen bayramlar ve panayirlar yapilmaktadir. Kutsal yerlerin büyük çogunlugu Ganj nehri kiyisinda bulundugundan Ganj nehrinde yikanmanin da büyük bir fazilet sayildigidan kalabaliklar halinde buralarda toplanilmaktadir. Bu toplanti larin bazisi senede bir bazisi birkaç defa ve bazisi da Ganjla Jamna nehrinin b irlestigi yerde oldugu gibi oniki yilda bir yapilmaktadir df- Islamda Hac ve Degerlendirme Islamda hac Mekkeye yapilmaktadir. Haccedilmege en layik yer de Beytuilahdir (Kab e). Orada açik ayetler vardir. Burasi ilahi menseli üç dinde de kabul edilen Hz. Ibrahimin hatirasini tasimaktadir. Bunun disinda Müslüman tarafindan mukaddes kabul edilip zi yaret edilen Medine Kudüs gibi yerler de vardir ancak bunlar haccin rükünlerinden degi ldir. Islam hayalde mücerretligi düsüncede yüceligi irade ve niyette temizligi amel ve tatbi katta ihlasi Allahdan baskasi iie alakayi kesmeyi isteyen bir dindir. Diger din mensuplarinda oldugu gibi Yahudi ve Hiristiyanlar hac ve ziyarette as iri gitmislerdir. Ziyaret yerlerine verdikleri önem oralari takdis etmeleri bu y erlerin ugrunda katettikleri uzun ve mesakatli yolculuklar onlarin duygu ve düsüncel erine hakim olmus takdis ve tazimde haddi asip sirke düsmüs ve Allahtan baskalarina tapmalarina yol açmistir. Hz. Muhammed bu gibi asin davranis ve adetlere karsi tep ki göstermis böyle adetlerin ümmetine sirayet etmesinden endise duymus kendi kabrinin her türlü sirk ve tapinmadan uzak kalmasi için gayret göstermistir. Bu endiseler son has taliginda bile onu mesgul etmistir. Buna sebep de Yahudi ve Hiristiyanlardak i mezar ve türbelere tapinma fitnesinden ümmetini korumak istemesidir. Hz. Muhammed Yahudi ve Hiristiyanlarin peygamberlerinin azizlerinin mezarlarini secde yeri yaptiklarini belirterek kendi kabirinin tapilan bir yer yapilmamasi ni istemistir 2- DINLERDE MABED Kuranin temiz elbiselerle girilmesini istedigi Mabed genel olarak bir uluhiyete yüce bir varliga saygi göstermek için yapilmis önemli yapidir. Özel olarak Mabed Allaha k arsi kulluk görevini yerine getirmek için insanlarin biraraya geldikleri yerdir. Din deyince akla o dine inanan insanlarin yerine getirecegi görevler ve bu görevler in ifa edilecegi mabedler gelmektedir. Her din insanlarin biraraya gelip ibadet e decekleri kendi aralarinda toplanabilecekleri yer meselesini ortaya çikarmistir. Hemen hemen bütün dinler ilk ortaya çikip yayilmaya basladigi siralarda belirli bir toplanti yerine sahip olmamistir. Biraraya gelmeler inananlardan birinin evinde veya müsait bir yerde olmustur. Zamanla mensuplarin sayisinda artis Olunca umuma samil yerler ortaya çikmistir. Yeryüzünde ilk mabedin Hz. Adem ile basladigi ileri sürülmekte Kuran bu yerin Allah in evi Kabe oldugunu belirtmektedir Dünyada meshur olan bütün peygamberlerce hürm et .gören bu makam Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail ile yüceltilmiş onunda putlardan tamamen temizlenerek asil gayesine hizmet etmesi Hz. Muham-med ile gerçeklesmisti r. Yahudi Kutsal Kitabinda (Tanah) Allahin Hz. Ibrahime Hz. Yakuba Allah için bir mezbah yapmayi emrettigi onlarin da bu emri yerine getirdikleri[608] Hz. Y akubun yaptigi yerin admi^el Beyte koydugu[609] Tanrinin evinin istenilen se kilde bir Mabed olarak Hz. Süleyman tarafindan gerçeklestirildigi[610] görülmektedir. Kuranda Kabenin yüceligi fazileti ve haccedilmesi disinda bir bilgiye rastlanma maktadir. Fakat Tanahta Süleyman Mabedinin (Bet ha-Mikdas) yapilisi eni boyu yüksekligi ve diger teferruat yeralmaktadir. Kutsal iki kitapla belirtilen bu mab edler sonrakilere model .olmustir. O dinin mensuplari arttikça mabedler de çogalmis tir. Yeryüzündeki mabedleri iki kisma ayirabiliriz 1- Allah tarafindati yapilmasi emredilen mabedler (Kabe ve Yahudi Kutsal Kitabin daki bilgilere göre Süleyman Mabedi). 2- Sonradan ortaya çikan mabedler. Her dinin veya her toplumun kendine mahsus ibadet yerleri mabedleri vardir. Her ma bed o dinin muhtevasina göre sekillenmekte ya asli görevin i/yani Allahin evi vazif esini ifa etmekte ya bir toplanma yerVTanfinin bulundugu yer fonksiyonunu icra etmekte ya da sadece dini liderlerin heykellerinin bulundugu yer putevi hüviyetin i tasimaktadir. Asagida bugün yeryüzünde mevcut olan dinlerden bazilarindaki mabedlertiakkmda bilgi veri lecektir. a- Islamda Mabed (Mescit Cami) Islamda ibadet yeri cami veya mesciddir. Cami bir yere toplayici ye bir araya. getirici anlamindadir. Islamda cami ile esanlamda on mesciddikdurmak egi lmek bas egmek alni yere koymak gibi ajarnjara gelen bir mekan ismidir. Mescit kelimesi Kuranda Mescidul Haram Mescidim Aksa Için1 kullanilmi stir Islamdan önce mukaddes bir türbede Taniya adanmis ve içinde Tannya dua edi len ibadet yerleri de rheö-cid ile ifade edilmistir. Su ayette umumi anlamda kullanilm istir Allah insanlarin bir kismini diger bir kismiyla savmamis olsaydi herhald e manastirlar kiliseler havralar ve içinde Allah ismi çokça anilan mescidler yikilip yok olurdu... (Hac 40). Mekkede ilk Müslüman cemaatin hususi bir ibadet yeri yoktur. Peygamber Ali ve en eski arkadaslariyle birlikte Mekkenin dar sokaklarinda gizlice namaz kilmaktaydi. Hz. Muhammed umumiyetle bazen Kabe civarinda bazen kendi evinde tek basina n amaz kilmistir. Islami hükümler esas olarak bir her yer birdir ve namaz vasitasi e mümkündür Hz. Muhammed bütün a Namaz zamani geldiginde namazin istir ibadetgahin mevcudiyetini zaruri kilmistir. Allah nazarind ile Allahin huzurunda secdeye varmak her yerd dünyayi bir mescid olarak tanidigini belirtmis bunun yanin kilinmasini ve .-.biç mescidde kilinmasini istem Mescid daha baslangiçta cemaat halinde ibadöt için kullanilmistir. Cemaat arttikça mesc id cemaatin dini ve siyasi merkezi haline gelmistir. Cami müminlerin namaz kilmak içi n peygamberlerin etrafinda toplandiklari yer olmustur. Peygamber orada Müminler i Allaha itaate davet etmis Müslümanlarin dini ve siyasi meselelerini halletmistir. Islamda ibadet yeri mescid ile baslamistir (Mescid-i Nebevi Küba Mescidi). Medine Mesc idi Islamdaki camilerin umumi sekline örnek olmus ibadet yeri vasfi agirlik kazanmist ir. Bu ilk mescidler Müslümanlarin çogaldigi Islamin yayildigi yerlerde yenileriyle takviye edilmis ve büyük camiler ortaya çikmistir. Bu camiler Islamin isareti ve o bölge nin Müslüman oldugunun delili olmustur. Müslüman olan toplum Islami duygusunu camilere yan sitmis islemeleriyle yapi tarzlariyla oha verdigi önemi göstermis fethettigi yerl erde camileri vücuda getirmistir. Zamanla millet mabedlerle bir ve ayni sayilir ha le gelmistir. Böyle niabedlerin insasi dini sevap vesilesi olmus ve hayirda yaris ba slamistir. Hatta Türk sairlerinin düsünürlerinin siirlerine milli marslarina konu olmust ur. Yahya Kemal Süleymaniytede Bayram Sabahi siirinde Ulu mabed seni ancak bu sabah anliyorum Ben de bir varisin olmakla bugün magrurum Mehmet Akif Ersoy da Degmesin mabedimin gögsüne namahrem eli Bu ezanlar ki sahadetleri dinin temeli diyerek mabede verilen önemi en iyi sekild e göstermislerdir. b- Yahudilerde Mabed Yahudilerde mabed önemli bir yere sahiptir. Mabed Yahudilerin dini merkezi olmustu r. Yillarca kendilerini mabedle bir ve ayni gören Yahudiler Babil Sürgünü (M.Ö. 586) dönüsü bedi yeniden yapmis ve M.S. 70de yakilip yikilip yok edilmesinden sonra hep o nun hayaliyle onu yeniden ihya etmenin ülküsü ile yasamislardir. Bu mabed Yahudilerin gönlünde taht kurmustur. Yahudiler Beyt-ha Mikcfas denilen Süleyman Mabedine bagli o larak yaptiklari ibadetleri (Kurban gibi) bir müddet yapamamislardir. Sonralari bu mabed örnek alinarak gittikleri yerlerde ibadet yeri olarak Beyt-ha-Knesset ( Sinagog havra) vücuda getirmislerdir. Yahudilerin toplanma yeridir. Kudüs Mabedinden uzakta kaldiklari sürece ibadetle rini yerine getirecekleri Ahit Sandigini muhafaza edecekleri yer olarak büyük mabed modeli sinagoglar insa etmislerdir. Buralarda ibadetler dualar yerine getiril mekte ve kutsal kitap okunmaktadir. Mabedler Yahudilikte Ahd-i Atikin (Tanah) sembojpj Israilin gerçek tanrisi Tanrinin görünmez varligin bulundugu yerciir T anrinin evidir. Yahudiler için Süleyman Mabedinde bir Tanri ile bir mabed ayni övgüde birlesmistir. He r yil çok sayida Yahudi Süleyman Mabedini ziyaret etmekte mecburi dualarini yerine getirmektedir. Bati Duvari (Aglama Duvari) önünde geleneklerini sürdürmektedir. Sinagog (Beyt-ha Knesset) ibadet yapilmasi kutsal kitaplarin okunmasi ve di ni emirlerin ögrenilmesi için Yahudi cemaatinin toplandigi yapiyi ifade eder. Toplanmal ar Sabbat günü ve günde üç defa olur. Bu sinagoglarda yapilan ibadetlerde kurbanlar yer a lmaz. Kurbanlar ancak Kudüsteki Süleyman Mabedinde icra edilebilir. 1- Sinagogda Tevrat özel bir dolapta saklanir törende okunur ve dua edilir. Sinagogdaki tören son derece sadedir. 12 yasini bir ay geçmis 10 erkekle sinagogda ibadet yapilir. Kadinlar ibadete katilamaz $e erkeklerle bir arada olamazlar. Kadinlar in yeri ya arkada ya perde yJBya kafesle kapatilmis yan taraflardadir. Bugün din Yahudilerin tek devleti olan Israilin temelidir. Israil bir bakima dini devletti r. Hastanelerde her yapilan mahallede muhakkak bir mabed (Bet-Ha-Knesset) vardi r. Her üniversitenin de bir mabedi bulunmaktadir. Islamdaki cami disiplini Yahudi mabedlerinde yoktur. Halk sohbet için de buraya gelm ektedir. c- Hiristiyanlikta Mabed Hiristiyanlarin ibadet yerlerine mabedlere Kilise denilir. Kilise Tanrinin ev i kabul edilir. Kilise meclis veya cemaat anlamina gelmektedir. Hiristiyanlikta Kilisenin fonksiyonu diger ibadet yerlerinden farklidir. Kilisenin hem bina he m de teskilat anlami var. Bina olarak Hiristiyanlarin ibadet ettigi yeri kasdet tigi gibi teskilat olarak Ruhban sinifini da ifade etmektedir. Kilise Isan in manevi vekili kabuledilmektedir. Katolik Ortodoks Anglikan gibi kiliseler var dir. Kiliseler arasinda yapilan ibadetlerde bazi farklar bulunmaktadir. Sabah a ksam ve pazar günleri ibadet kiliselerde yapilmaktadir. Mabed Kominyon Ayini tev be ve benzeri ibadetlerin yapildigi yerdir. Hiristiyanlikta da ilk zamanlar bir mabed yoktur. Ibadej evieri müsait olanlarin evlerinde veya katakomp denilen yeralti mabedlerinde yapilirken daha sonra muht esem kiliseler ortaya çikmistir. Hiristiyanlar milli kültürlerinin temelinin kiliselerde atildigini kabul ederler. Kilise hem milletin hem de dinin odak noktasidir. d- Hinduizmde Mabed Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilir anlayisi olmakla beraber mabed de vardir. Mabedlerde ibadet evdekinin biraz gelismis seklidir. Mabedleri n yillik senlikleri vardir. Bu senliklerde putlar arabalarla çekilerek irmaklara götürülür yikanir. Tapinaksiz köy yoktur. Kasaba ve sehirlerde büyük mabedler vardir. Bu mabedlerin yanin da kutsal yikanmaya elverisli havuz bulunmaktadir. e- Buddizmde Mabed Buddizmde mabed putevi anlaminda pagoda kelimesiyle belirtilir. Pagodalarda B uddanin heykelleri bulunur. Pagodaya giren bir Buddist Buddanin heykejine ta zimde buiunur ona çiçek ve tütsü sunar. f- Caynizmde Mabed Caynist Mabedlerinde heykeller bulunmaktadir (Tirtankaralar). Bji heykeller önünde i lahiler söylenir onlara meyve ve sebze sunulur önlerine lamba ve tütsüler konulur. Bu he ykeller yikanir yaglanir ve çiçeklerle süslenir. Mabeerde ki ibadetler rahipler taraf indan degil halk tarafindan idare edilir. g- Sihizmde Mabed Sihlerde dini ve içtimai faaliyetlerin merkezi Amritsar Altiri Mabe-didir. Kutsal kitap lari bu mabedde muhafaza edilir. Buraya haci olmak için gidilir. Bunun yaninda g urdvvara denilen mahalli mabedleri de vardir. Bunlar sihlerin hayatinda önemli rol oynar. Gurdvvarada yapilan ibadet Kutsal Kitaptan pasajlarin okunmasindan ibar ettir. Buraya giren bir Sih hemen Kutsal Kitaba kadar ilerler alnini yere daya r ve bir takdimede bulunur. Cemaat sihlerin geçmis sikintilarini dile getiren ve m uzaffer olmasini isteyen dualari beraber okur. h- Sintoizmde Mabed Japoyada 100.000 civarinda Mabed bulunmaktadir. Bunlarin en önemlisi Isedeki Am aterasu adina yapilmis olanidir. Mabedlerde genellikle ayna kiliç mücevherli taç ve Amaterasunun heykeli bulunur. Mabedler tanrilarin mekani olarak görülür. Mabedlerde ib adet edenlere ayrilmis salonlar vardir. Tanrilara tapinma dua okumak pirinç ve p irinç sarabi sunmakla olur. Mabed islerini rahipler idare eder. Islamdaki mabed disiplini ve mabedi Allahin evi kabul edip saygi gösterme anlay isi hiç bir dinde yoktur. Yahudilerde mabed sohbet yeridir. Ibadette bir disiplin söz konusu degildir. Hiristiyanlarda da kiliseler bir toplanti papazla cemaat ar asinda konusmalarin cereyan ettigi diger dinlerde de genelde tanri heykellerine hizmet sunma yeri. (Biz Kemal Edip Kürkçüoglu tarafindan hazirlanmis Süley-maniye Vakfiyesi Ankara 1962 isimli eserde Dinl er Tarihi ile ilgili sartlari bulamadik) Bunlarin disinda da Islam Dünyasinda bazi çalismalar ve bu sahayla ilgilenenler o lmustur. Bunlardan bazilari için Peygamberlerin sayisi konusunda çesitli rivayetler va rdir. Bunlardan en yaygin olani 124.000 peygamber geldigini açiklayan hadistir. Ah med b. Hanbelin MÜsnedinde Ebu Umameden rivayet edilen bu hadis söyledir Enbiyanin s ayisi 124.000dir. Bunlarin içinden 315 resuldur. Nuha ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiglmiz Ibrahime ismaile Ishaka Yakuba torunlarina Isaya Eyuba Yunusa Haruna ve Süleymana vah yettlgimlz gibi sana da vahyettik (Nisa 163). Ayrica bkz. Bakara 136. [44] Kendilerine apaçik anlatabilsin diye her peygamberi kendi kavminin dili ile gönderdik (Ibrahim 4). [45] Allah katinda din Islamdir (Al-I Imran 19) Bkz. Ahzab 40 [47] Bkz. Malde 46-48 [48] Hz. Musa kavmine söyle demisti Ey kavmim eger siz gerçekten Allaha Iman et tiyseniz. Ona ihlas Ile teslim olmus Müslümanlarsaniz artik ancak Ona güvenin daya nin (Yunus 84). Havariler de Hz. Isaya söyle demislerdi Biz Allahin yardimcil ariyiz. Allaha inandik. Ona teslim oldugumuza sahit ol (AH Imran 52). (Ehf-i Ki taptan bir grup Kuran-i Kerim isittikleri zaman) Buna inandik. Süphesiz ki bu Rabb imizden gelen bir haktir. Hakikat biz daha önceden müslüman olmus kimseleriz (Kasas Türkler savaslarda Allah Allah diye düsmanlarina hücum edip son nefeslerinde Allah diyerek göz kapamak Allah lafzina Esma-i Hüsna içinde Ism-i Azam olarak hürmet göste zikretmekle beraber yeri geldikçe Tanri dostu Tanri buyrugu Tanri Misafiri de demislerdir. Mevlidde Birdir Allah Ondan artik Tanri yok denilir. Kuran-i Kerimde Yüce Allah kendisi için genellikle Allah kendinden gayri tapinma k onusu edilmis seyler için ilah kelimesini kullanir. (Mesela La ilahe illallahAliah tan baska Tanri yoktur). Allah lafzi Ism-i Azamdir. Allahin Esma-i Hüsnasi vardir. Bununla beraber Allahin kendisi için Ilah kelimesini kullandigi da olmustur I lahuküm ilahun vahidun Ilahiniz bir tek Ilahdir (tanri) (Bakara 163 Nahl 22 Allah kelimesinin çogulu yoktur. Ilah kelimesinin çogulu alihedir. Eger sadece Allah k elimesi kullanilabilir Tanri (ilah) kelimesini kullanmayalim denilirse bu hem Ku ranin tarzina uymaz hem de bazi mahzurlar ortaya çikarir. Mesela bir mütercimin çev irdigi romanin basligi Allahlar Susamisti seklindedir. Allah kelimesi çogul olm adigindan burada Tanri kelimesinin kullanilmasi gerekeceginden mütercim hatalidir . Ancak mütercimin yaptigi bu hata Allahin da Tanrinin da dilimizdeki yerini gös termesi bakimindan düsündürücüdür. Dolayisiyla Allah için Tanri kelimesini kullanmakta bir ma zur görmediklerinden atalarimiz her iki kelimeyi de kullanmislar onlari yanyana yürütmüsler karsi karsiya getirmemislerdir. Hindistanda bazen camiye girmis bir kutsal inegin çikarilmasi bile Müslümanlar la Hindular arasinda büyük olaylara yolaçmaktadir. Hindistanda 250 milyon kutsal inek oldugu belirtiliyor. Bu ineklerin kesilmesi haberi Hindularin kendi aralarinda da Sinlerle de olaylara sebep olmaktadir. Hint yönetimi yillardir inegi asil konumuna getirmek için ugrasiyor fakat basarili olamiyor. Inegi Hintlilerin anasi gibi görmeyi devam ettiren tarikatlar vardir. Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir. ………SON…….. Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız. Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım. Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi Beğenirseniz Kitapçılardan Almanızı Ya Da E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm. Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir. Benim Bu Kitaplar Da Herhangi Bir Çıkarım Ya Da Herhangi Bir Kuruluşa Zarar Verme Amacım Yoktur. Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz. Daha Sonrası Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır. 1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı 2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi 3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur 4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz 5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne Yazmanızı Tavsiye Ederiz Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından www.CepSitesi.Net - www.MobilMp3.Net - www.ChatCep.Com - www.İzleCep.Com Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp Ebook Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin. Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım . Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz. Not Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin. Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi YönetimeBildirin Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara. By-Igleoo www.CepSitesi.Net