“TRANSATLANTİK TRENDLER 2004 ARAŞTIRMASI”, ABD - AVRUPA İLİŞKİLERİNDE BELİRGİN VE SÜREGELEN BÖLÜNMEYI ORTAYA ÇIKARIYOR BU ARAŞTIRMAYA İLK KEZ KATILAN TÜRKLER’İN %73’Ü AB ÜYELİĞİNİ ASIL OLARAK EKONOMİK GETİRİLERİ NEDENİYLE DESTEKLİYORLAR Amerikalılar ve Avrupalıların görüşlerini inceleyen ve bugün açıklanan yeni araştırması, ABD ve Avrupa arasındaki ilişkilerin özellikle Irak Savaşı’ndan sonra daha da bozulduğuna dikkat çekerek, transatlantik ilişkilerde köklü değişikliklerin meydana gelebileceğini teyit etmektedir. Avrupalılar giderek kendilerine ABD’den daha bağımsız bir rol belirlemeye çalışmaktadırlar. Buna karşılık Amerikalılar Avrupa’ya küresel sorunları birlikte çözmek için tercih edilen bir partner olarak bakmaktadırlar. Washington-merkezli Marshall Fonu (The German Marshall Fund of the U.S.) ve İtalya’nın Torino kentinde konuşlanmış Compagnia di San Paolo tarafından hazırlanıp Luso-American Foundation, Fundacion BBVA ve The Institute for Public Affairs (IVO) tarafından desteklenen “Transatlantik Trendler 2004” araştırması, Haziran 2004’te 11,000 Amerikalı ve Avrupalı denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu yıl üçüncüsü yapılan araştırma, Avrupa ve ABD’de geniş çaptaki bir kamuoyunun nabzını ölçtü. ABD ve 10 Avrupa ülkesindeki deneklere uluslararası tehditler, güç kullanımı, küresel liderlik, çok taraflılık (multilateralism) ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusundaki görüşleri soruldu. Araştırma, Avrupalıların ve Amerikalıların bir çok ortak değere sahip olmalarına rağmen, Avrupalıların ABD’nin dünya liderliği konusunda oldukça kuşkulu olduklarını ortaya koymuştur. Araştırma ile Avrupalıların %50’sinin uluslararası güvenlik ve dış politika konularında Avrupa’nın daha bağımsız bir yaklaşım içerisinde olmasını istediklerini göstermiştir. Transatlantik Trendler 2004 Araştırması, Avrupalıların %76’sının ABD’nin mevcut dış politikasını onaylamadıklarını göstermiştir ki bu değer geçtiğimiz iki yıla göre %20 artış göstermiş bulunmaktadır. Araştırmayı değerlendiren Marshall Fonu Başkanı Craig Kennedy, “Bu trendin devam etmesi durumunda, transatlantik ilişkilerin esaslarında bir yeniden tanımlamadan bahsetmek mümkündür. Transatlantik ilişkilerin birinci tercih ortaklığı seviyesinden karşılıklı olarak uygun görüldüğünde ‘opsiyonel’ bir ittifaka doğru yöneldiğini söyleyebiliriz”, dedi ve ekledi : “Ancak, ortak değerlere, sosyal ve ekonomik bağlara dayanan güçlü bir transatlantik temel, bu ilişkinin muhafaza edilmesini sağlamaktadır.” İlişkilerde yaşanan gerginliğe rağmen hem Avrupalılar hem de Amerikalılar uluslararası problemleri işbirliği içerisinde çözümlemek için gereken ortak değerlere sahip olduklarına inanmaktadırlar. Beklenenin aksine, Irak savaşının sonrasında, Avrupalıların Amerikalılara karşı beslediği sıcak duygularda son bir yıl içerisinde azalma görülmemiştir. Atlantik’in her iki tarafındaki çoğunluklar, Avrupa ve ABD arasındaki ilişkilerinin daha da yakınlaştığına ya da aynı kaldığına inanmaktadır. Araştırma Amerikalı ve Avrupalıların karşı karşıya kaldığı terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması gibi önemli tehditler konusunda hemfikir olduklarını ancak bu tehditlerle nasıl başa çıkılması gerektiği konusunda oldukça farklı görüşlere sahip olduklarını göstermiştir. Amerikalılar güvenliği tehdit eden unsurlara karşı askeri güç kullanılmasına ve uluslararası meşruiyet aramaksızın hareket edilmesine daha istekli iken; Avrupalılar askeri müdahale için uluslararası meşruiyetin gereğine inanmakta ve daha çok insani ve barışı korumaya yönelik misyonları üstlenmeyi istemektedir. Slovakya, Türkiye ve İspanya’nın bu yıl ilk kez katıldığı araştırmanın sonuçları, bir dizi konuda açık “Avrupalı” duruşların geliştiğini sergilemiştir. Buna mukabil, ABD liderliğine olan yaklaşım, AB’nin süper güç olması gereğine verilen destek, güç kullanımı, askeri gücün rolü, Türkiye’nin AB üyeliği, Irak ve Afganistan’a asker gönderilmesi gibi konularda Avrupa ülkeleri arasındaki görüş ayrılıklarına işaret etmektedir. Compagnia di San Paolo Genel Sekreteri Piero Gastaldo, “Bu araştırma şunu sergilemektedir: Avrupa, transatlantik ilişkilerin önemini idrak etmiş ve çoktaraflı sistemde daha güçlü küresel bir rol oynamak istemekte. Ancak bu yeni hedefe nasıl ulaşmak gerektiğini henüz bilemiyor. Birçok konuda, Avrupalıların görüşleri ve tutumları giderek daha da uluslar-ötesi bir doğaya bürünmüş durumda, bu da gerçek bir Avrupa kamuoyunun şekillenmekte olduğu intibaını vermektedir” dedi. Türkiye’nin AB üyeliği konusunun ilk kez sorulduğu Avrupalılar, belirsizlik ve kararsızlık (%40’ı ne karşı ne de taraftar, %30’u taraftar, %20’si ise karşı) göstermekteler. Öte yandan, Türkler ezici bir çoğunlukla (%73) ekonomik avantajları temel neden olarak göstererek tam üyelik konusunu desteklemektedirler. Türk halkı, ne Avrupa Birliği’ne ne de Amerika Birleşik Devletlerine karşı sıcak duygular besliyor. Türk termometresi, Avrupa Birliği ve ABD konusunda 52 ve 28 dereceyi göstermektedir. Buna mukabil, Türk halkı AB’yi bir dış politika veya güvenlik alternatifi olarak da görmemekte ve AB’nin küresel güvenlik rolüyle ilgili kuşkulu bir tavır sergilemektedir. Türk halkı “kendi kendine yetme” tavrını destekliyor. Türk halkı, güç kullanımı meselesinde müttefik desteği ve uluslararası meşruiyet konularına daha az önem atfetmektedir. Bu durumun Türklerdeki güçlü bir “kendi kendine yetme” geleneğini yansıttığı gibi ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda tek başına hareket etme iradesini de göstermektedir. Transatlantik Trendler 2004 ‘ün Önemli Sonuçları: Ortaklık : Amerikalıların %60’ı ABD ve Avrupa arasındaki ilişkilerin daha da yakınlaşmasını savunurken, Avrupalıların %58’i Avrupa’nın güvenlik ve dış politika konularında daha bağımsız bir tutum sergilemesi gerektiğine inanıyor. Oy Verme Öncelikleri : Amerikalıların (%58) ve Avrupalıların (%75) çoğunluğu bir sonraki seçimde oy verirken önceliklerinin ekonomi ve iç politika meseleleri olacağını belirtmektedirler. Amerikalılar dış politika, ulusal güvenlik ve terörizm konularına Avrupalılardan çok daha fazla önem vermektedirler (%32’ye karşı %11). Liderlik : Amerikalıların %79’u dünya meselelerinde güçlü bir AB liderliğini savunurken, Avrupalıların %58’i - geçen yıla göre %9’luk bir artışla - güçlü bir ABD liderliğini istemiyor. Avrupalıların %76’sı Başkan Bush’un uluslararası politikalarını onaylamazken, Amerikalıların %51’i bu politikayı destekliyor. Bölünmüş ABD: Amerikalıların büyük bir çoğunluğu ABD’nin dünyada aktif bir rol oynamasını desteklerken, bu rolün doğası konusunda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında derin farklılıklar göze çarpmaktadır. Cumhuriyetçilerin %61’i Başkan Bush’un uluslararası politikalarını çok fazla desteklerken Demokratların %62’si hiç onaylamamaktadır (Bağımsızların %20’si çok onaylarken %36’sı hiç onaylamıyor). Savaş konusundaki tutumlar: Amerikalılarla Avrupalılar, bir savaşın adil olup olamayacağı konusunda fikir ayrılığına düşmüş durumdalar – Amerikalıların %82‘sine karşılık Avrupalıların %41’i ve Türklerin %50’si adaleti sağlamak için savaşın yapılabileceği yönünde yanıtlar verdiler. Türklerin %59’u ve Amerikalıların %54’ü, barışı sağlamanın en iyi yolunun askeri güç kullanmak olduğunu savunurken Avrupalıların sadece %28’i bu görüşe katılmaktadırlar. Hem Amerikalılar hem de Avrupalılar, gelecekte olabilecek Irak tipi operasyonlarda uluslararası meşruiyetin gerekliliği görüşünde mutabıklar. Irak: Avrupalıların büyük bir çoğunluğu (%80) Irak’taki savaşın can kaybı ve diğer kayıplara değmediği görüşünde, Amerikalılar ise “ideolojik çizgileri”ne göre bölünmüş durumda. Avrupalıların %73’ü ve Amerikalıların %49’u Irak savaşının terör riskini arttırdığına inanıyor. Meşruiyet: Amerikalılar ve Avrupalılar BM’yi güçlü bir şekilde desteklerken Amerikalılar hayati çıkarların tehlikeye girmesi durumunda BM’nin “by-pass edilmesi”ne daha yatkın. Hem Amerikalılar, hem de Avrupalılar gelecekte Irak benzeri bir durumun gelişmesi durumunda uluslararası meşruiyetin esas olduğuna inanmaktadır. Askeri birliklere verilen destek: Amerikalıların %57’si Irak’taki birlikleri desteklerken, Avrupalılar bu konuda bölünmüş durumda. Hükümetleri karşı çıksa bile Fransa, Almanya ve İspanya halklarının büyük bir çoğunluğu, ülkelerinin Irak’ta BM yönetimindeki bir barış gücüne katılımını desteklemekte. Anılan senaryoda çokuluslu bir gücün ABD yönetiminde olması halinde herbir ülkedeki destek azalmaktadır. Süpergüç olarak Avrupa: Avrupalıların %71’i AB’nin, ABD gibi süpergüç olması gerektiğine inanıyor, ancak bu görüşe sahip kişilerin %47’si bunun daha fazla askeri harcamayı içermesi halinde, bu desteklerini geri çekiyor. Amerikalıların %41’i, AB’nin süper bir güç olmasını savunuyor ve bunların %80’i, bu desteklerini AB’nin her zaman ABD politikasını desteklememesi halinde bile sürdüreceklerini belirtiyor. Raporun tam metni ve tüm verilere www.ankam.org adreslerini ziyaret ediniz. ulaşmak için www.transatlantictrends.com ve DESTEKLEYEN KURUMLAR : Transatlantic Trends, German Marshall Fund of the United States (www.gmfus.org) ve Compagnia di San Paolo (www.compagnia.torino.it) tarafından ve LusoAmerican Foundation (www.flad.pt), Fundacion BBVA (www.fbbva.es) ve Institute for Public Affairs (IVO) (www.ivo.sk) desteği ile gerçekleştirilmiştir. METODOLOJİ : Araştırmayı TNS Opinion & Social yaptı ve Amerika Birleşik Devletleri ile on Avrupa ülkesinden - Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, Portekiz, İngiltere, Slovakya, İspanya, Türkiye - veri topladı : TNS Opinion & Social ulaşılabilirliğin düşük olması nedeniyle görüşmelerin yüz yüze yapıldığı Polonya, Slovakya ve Türkiye dışındaki ülkelerde, araştırmayı telefonla yapılan CATI tekniği ile gerçekleştirdi. Görüşmeler 6 Haziran 2004 ve 24 Haziran 2004 tarihleri arasında yapıldı. Bütün ülkelerde rastgele seçilen 18 yaş ve üzeri, ortalama 1000 kadın ve erkek ile görüşüldü. Avrupa çapında elde edilen veriler, araştırma yapılan her ülkenin yetişkin nüfusu baz alınarak gerçekleştirildi. 11 ülkenin her birinde toplam ulusal örneklemeler temel alındığında sonuçlar %95 güvenilirliğe sahiptir ve hata marjı artı ya da eksi 3’tür. “Avrupalı” trendler ile ilgili değerlendirmelerimiz genelde Türkiye’ye ait görüşleri hesaba katmasa da bu sadece daha bilimsel bir analiz yapmak isteğinden kaynaklanmış hiçbir surette Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olup olmaması konusunda bir yorum niyeti taşımamaktadır.