denizli yöresinde masal anlatma geleneği

advertisement
DENİZLİ YÖRESİNDE MASAL ANLATMA GELENEĞİ
La tradition de narration de contes dans la région de Denizli
Doç. Dr. Mustafa ARSLAN*
ÖZ
Bu çalışmada saha araştırmalarından elde edilen verilerden hareketle Denizli yöresindeki masal
anlatma geleneği ele alınmakta, bu geleneğin Türk anlatı geleneği içindeki yeri tartışılmaktadır. Masal bir
geleneğe bağlı olarak anlatılan halkbilgisi ürünlerindendir. Masal anlatma geleneği masal türüne has yazılı
olmayan kuralların icrada kullanılması anlamına gelir. Bu gelenek Denizli yöresinde iki yönlü bir görünüme
sahiptir. Bir yandan gelenek kendi kurallarıyla devam ederken, diğer yandan modernleşmenin tesiriyle
yok olmaktadır. Geleneğin yaşadığı çevrelerde anlatıcı, dinleyici, icra mekânı ve zamanı yerel özelliklerle
de zenginleşmiştir. Yörede kadın anlatıcı daha çoktur. Fakat erkek anlatıcıların masal repertuarı kadınlara
göre daha zengindir. Dinleyici profili, icra mekânı ve zamanı sınırlandırılmış değildir. Yöreden elde edilen
veriler günümüzde somut olmayan kültürel mirasın tespiti ve yayılması, kültürel yeniden üretimlere kaynak
oluşturması bakımından önem taşımaktadır.
Anah­tar Kelimeler
Masal, Gelenek, İcra, Denizli Yöresi, Somut olmayan kültürel miras.
ABST­RACT
Dans ce travail, en partant des données des recherches sur place on a traité la tradition de narration de
contes dans la région de Denizli et sa place qu’elle occupe dans la tradition de la narration Turque. La conte
est un produit folklorique, issu d’une tradition. La tradition de narration de contes est une application des
regles non écrites qui sont spécifiques au genre conte. Cette tradition a deux différent aspects dans la région
de Denizli. D’une côte, la tradition suit ses regles, d’une autre côte, elle disparait de plus en plus par l’effet du
modernimse. Dans les milieux où la tradition est encore vivante, le narrateur, l’ecouteur, le lieux de performance
et le temps sont enrichis en même temps par les propriétes locales. Les narratrices sont plus nombreuses. Mais
les repertoires des narreteurs plus riches que ceux des narratrices. Profil d’ecouteurs, le lieu de performance et
le temps ne sont pas limités. Les données que nous avons eu des régions sont trés importantes pour relever le
patrimione culturel immatériel et expansion qu’elles soient une source de nouveaux produits culturel.
Mots-clés:
Conte, Tradition, Performance, Region de Denizli, Patrimoine culturel immatériel.
Masal, halkbilgisinin dilin bir vasıta olarak kullanıldığı anlatmaya dayalı
türlerinden biridir. Halkbilgisi ürünleri
üzerinde araştırmaların başladığı günden bugüne kadar da, üzerinde en çok
durulan ve en çok araştırılan tür olarak
dikkati çeker.
Masal diğer halkbilgisi ürünleri
gibi bir geleneğe bağlıdır. Buradaki gelenek tabiri, türün yazılı olmayan icra
ediliş kuralları olarak düşünülebilir. Gelenekler halkbilgisi ürünlerinin belirli
birer “form” (şekil) içinde kendini devam
ettirmesini sağlar. Ayrıca onlara kendilerini belirleyen diğer ayırıcı özellikleri
kazandırır. “Gelenekler donmuş ve dinamizmini kaybetmiş kalıplara değildir.
Onlar ait oldukları insan topluluğunun
ihtiyacını karşılamak üzere, üyelerin
gönüllü iştirakleriyle vücut bulurlar.
Nesiller değiştikçe, ihtiyaçlar farklılaştıkça onlar da değişirler. Sürekli var olmalarının nedeni ait oldukları toplumun
üyeleriyle uyum içinde bulunmalarıdır.”
(Çobanoğlu, 1999: 7–8)
Halk bilgisi yaratmalarının çoğu
ulusaldır. Yani belli bir ulusal gelenek
tarafından ve geleneğin sahibi olan
halk grubu tarafından yaratılırlar. Bir
destan, bir hikâye, bir masal, bir halk
oyunu veya bir halk müziği ürünü genellikle ulusal halk bilgisi yaratması olarak
ortaya çıkar. Kendi geleneksel bağlamlarında yaratılmış bazı halk bilgisi ya-
* PAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. [email protected]
50
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
ratmaları ise uluslar arası bir yayılmaya
gidebilir. Manzum haldeki halk bilgisi
yaratmalarından pek azı uluslar arası
yayılma şansına sahiptir. Fakat maddi
alanda yaratılan ve halk edebiyatının
da nesir şeklindeki yaratmalarından
özellikle masal ve fıkra türleri içinde
yaratılanlar, sahip oldukları işlevlerden
dolayı, yani temelde eğlendirmek ve öğüt
vermek işlevine sahip olduklarından,
uluslar arası bir yayılma ve dolaşım şansına sahip olmaktadırlar. Bu bağlamda
gelenek kavramından söz ederken “eskilik” ve aktarma” olgularını vurgulamanın yanında günümüzdeki anlayışlar
ve düşünceler çerçevesinde “yaratıcılık”
ve “değişme” olgularının özellikle vurgulanması gerektiği ifade edilmektedir.
(Ekici, 2004: 13-20)
Öte yandan masallarda, mitik yaratmaların olağanüstü ve fantastik özellikleri insan ve insan dışı kahramanlara
bağlı olarak anlatılmaya başlanırken,
bu anlatmaların yer, zaman ve belli bir
anlatıcı tipine bağlı olmaksızın anlatılır olmaları söz konusu olmuştur. Bu
anlatıların kendilerine ait bir tür geleneği oluşmakla birlikte belli bir anlatıcı
grubuna bağlı bir gelenek oluşturmaları
söz konusu değildir.(Ekici, 2006: 87) Dolayısıyla masal anlatma geleneğinden
söz ederken, daha çok masal türüne has
özelliklerin icrada kullanılmasından söz
ediliyor demektir. Bununla birlikte masalın destan ve hikâyedeki gibi her ne
kadar belli bir tipte ve profesyonel mahiyette anlatıcısı yok ise de, usta anlatıcılar ve masal anaları etrafında oluşmuş
bir gelenekten söz etmek de mümkün
görünmektedir. Linda Dégh, zayıf, orta
halli ve usta anlatıcılar arasında masal
anlatmaya dayalı olarak yaptığı çalışmasında, sadece anlatılan metinlerin
değil anlatımın sosyo-kültürel bağlamındaki “biyolojisi”ni ortaya koyar ve masal
anlatma geleneğini bir sosyal kurum
http://www.millifolklor.com
olarak ele almaktadır. (Dégh 1989, Çobanoğlu, 1999: 227’den)
Bu bağlamda, Türk sözlü kültürü
içinde tür geleneği yanında masal anlatımının da, “yeniden üretim” ve “değişme” olgularına bağlı olarak köklü bir
geleneğe sahip olduğu söylenebilir. Çünkü sözlü kültür ortamı şartlarına sahip
çevrelerde masal anlatma geleneği, çevre kültürü içinde yaşayanların içselleştirmiş olduğu “söylenmemiş kurallar”
çerçevesinde belli bir icra töresi oluşturmaktadır. Burada kastedilen “söylenmemiş kurallar” aynı zamanda masalın
hazırlanması ve anlatılması bağlamında
oluşan geleneğin de ifadesidir. Bu kurallar çerçevesinde masalın hazırlanmasındaki özel yollar onun sadece sözlü ortamda aktarılmasına imkân vermektedir.
(Arslan, 2008:82) Aynı zamanda masalın
hazırlanışındaki geleneksel mekanizma,
tür içeriğinin hem toplumsal hem de bireysel yönelimlere sahip olduğu eserlere
yol açar. Oluşturulan anlatı, her bireyin
psişik gelişmesinin temel iticilerinden
(sözellik, cinsellik vb.) bahsettiği ölçüde
bireyselliğe; önerilmiş kararların, verilen mesajların sosyal normlarla ilişkili
olduğu ölçüde ortaklaşalığa ve toplumsallığa yönelim göstermektedir. (Belmont;1999:23) Fakat yazılı ve elektronik
kültür ortamının yaygınlaştığı çevrelerde bu geleneğin zayıfladığı, masalı hazırlamaya ve icraya ilişkin söylenmemiş
kuralların unutulduğu ve masal anlatma
geleneğinin zayıfladığı, hatta yok olduğu
da bir gerçektir.
Denizli yöresi, diğer pek çok halk
bilgisi ürününde olduğu gibi masal anlatma geleneğinin de bu farklı iki boyutunu yansıtması bakımından önemli bir
kültür çevresine sahiptir. Yörede anlatıcılar, “anlatmak” eylemini “deyvermek”
veya “okumak” kelimesiyle karşılamaktadırlar. “Eveli masalı bubecim çok deve-
51
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
ridi bizi de”, “Aşam oldu mu der, işe beni
masal okuyuveridi. Yani yörede “masal
anlatmak” “masal okumak”tır. Yörenin
Acıpayam, Çameli, Kelekçi, Beyağaç,
Kale, Tavas, Çal gibi bazı bölgelerindeki
köy ya da mahallelerde masal anlatımı
eskisi kadar olmasa da canlı bir şekilde
yaşamaktadır. Bu bölgelere mensup olup
Denizli merkeze veya ilçe merkezlerine
yerleşmiş olanlarda bile, geleneğe ilişkin bilgilerin gerektiğinde hatırlandığını
görmek mümkündür. Bu tip kişiler, karşısında masal dinlemeye meraklı dinleyiciler buldukça gelenekten aldıklarını
sergilemeye ve aktarmaya hazır gibidirler. Özellikle masal türünün kendine has
yapısı, olayların kısa ve ayrıntısız tasviri, bu tür anlatımların gerçekleşmesini
kolaylaştırmaktadır. Söz dışında başka
bir vasıta gerektirmemesi, kısa oluşları,
genellikle tek çizgiden ibaret olay örgüsü
içinde eğlendirirken düşündürme gibi işlevlere sahip oluşu masalı, her türlü sohbet ortamında anlatılabilir kılmaktadır.
Beyağaç bölgesindeki kaynak kişilerimizden Bakiye Melik’in şu söyledikleri, bu konuyu daha açık bir şekilde ve
değişik boyutlarıyla ortaya koyar niteliktedir:1
“Unudmuşun mesellere ben. Kelolan
bilmen. Ben ta evelki çoban masallarını
bilirin. Şindi neyi annaden, hiç aklımda
yok ki ya. Aklımda yok emme, bideciği
va. Eveli masalı bubecim çok deveridi
bizi de. Bubam seferbirlikde dokuz sene
durmış ya. Aşam oldu mu der, işe beni
masal okuyuveridi. Demin ebenin dediği gibi biz çifden gelidik, kefimiz deng
omazdın. Adam bunu haşlayodun biliyomun? Bubamın devediklenin kırkda biri
aklımda oluyodu, bazı Zohreyi deverin
geçilen yannarında hani. Bubecim bek
deveridin canım. Aşam oldu mu gızım
hölü olu, bölü olu diye de masal okuveridin.” (Bakiye Melik; 2002, Beyağaç)
52
Talip Matpan adlı kaynak kişi ise
yöredeki masal anlatma geleneği hakkında şunları söylemektedir:2
“Esgiden böle ıradiyo, televizon bi
şe mi va. Yav şindi bu Arif amcanın gası
(karısı) vardı. Fatmı deze. O bize hani
pamık edeledi. O bize çocula gelin baken, pamın gozanı höle golar da asa höle
pamık didele. Neyise höle pamık dirtele,
çıkırık ede. O bizi gari masal okuveri,
biz dinnedik gari. Bi de Esgerin bobası
Osman. Hani beri gıyıda o demeni (değirmeni) yok mu? Onun yanı ben masus
varıdım. Av marakım va. Amca avcılık
nası olu? Nası olu? Şamdaz dalında höle
etdik hunu höle etdik. Aşamı gada gari
av yaranı ediveridi bene. Emme böyük
güccük demezidi, iramadlık. Bu Osman
dede, çok faydalı adamıdı. Hẹç kimseye
garışmazıdı. İşdẹ onna masal okuveridi, biz orladan duyarıdık bunnara. Bi yı
siz annadın, biz dinneyelim. Vadı hindi
herepsi aklıma gelmeyo. Bacak göze bili,
bacak da çokdur. Annadıve bi yo, annadıve ordan burdan…” (Talip Matpan;
2002, Kale)
Bu ifadelerden de anlaşılmaktadır
ki, yörede masal anlatımı belirli bir zamana ve mekâna bağlı değildir. Genellikle akşam saatlerinde herkesin evde
toplandığı ve dinlenme zamanı diyebileceğimiz anlarda büyükler tarafından anlatılmakla birlikte, gündüz saatlerinde
ev işleri, işyeri sohbetleri, hayvan otlatma vb. işler sırasında da icranın gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
İl ve ilçe merkezlerinin genelinde
ise yukarıda ifade edilen farklı kültürel ortamların, masal anlatma geleneğini zayıflatmış olduğu görülür. Sohbet
ortamının ortaya çıkmasının mümkün
olduğu ev, işyeri, kahvehane gibi yerlerde, ya elektronik veya yazılı iletişim
vasıtalarının sohbeti köreltmesi sebebiyle ya da ekonomi, siyaset gibi güncel
konular üzerindeki tartışmaların öne
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
çıkmasından dolayı masal veya benzeri halk bilgisi ürünlerinin anlatımında
bir azalma olduğu dikkati çekmektedir.
1950’li yıllardan itibaren radyonun,
1970’li yıllardan itibaren televizyonun
ve son on yıldan beri de bilgisayar ve
internet ağının kullanılmaya başlaması
geleneğin zayıflamasında önemli rol oynamıştır. Buna rağmen bu merkezlerde
de yönlendirilmiş mülakat tekniği kullanıldığında insanların, kırıntılar şeklinde
de olsa masallardan ve anlatım geleneğinden haberdar olduğu söylenebilir. Bu
da, modern araçların masal anlatmaya
veya dinlemeye olan ilgiyi azaltmasına
rağmen henüz tamamen ortadan kaldırmaya yetmediğini göstermektedir.
Masal anlatma geleneğinin zayıfladığı
yerleşim yerlerinde okur-yazar nüfusun
artmasının da önemli bir etkisi vardır.
Kaynak kişilerden edinilen bilgiler de
bunu doğrular niteliktedir. Okuması
yazması olanların masalları kitaplardan
okudukları, bunun da anlatmaya dayalı bir icra ortamının oluşmasına zemin
oluşturmadığı düşünülmektedir. Çalışmalarımız sırasında genç yaştaki bazı
kaynak kişilerin, anlatmaya çalıştıkları
masalları nereden öğrendiklerini sorulduğunda, onları kitaplardan okuduklarını ifade etmiş olmaları, hatta bir tanesinin çizgi filmini izlediği bir masaldan
(Kül Kedisi) bahsetmiş olması, kanaatimizce sözlü gelenek yoluyla aktarılan
masalların yazılı ve elektronik iletişim
vasıtalarıyla aktarılmaya devam ettiğini
göstermektedir. Fakat buradaki aktarımın, sözlü kültür ortamındaki masal
anlatma geleneğinden farklı bir şekilde
gerçekleştiği, bunun anlatım geleneği
kadar tür özelliklerinin değişmesine de
sebep oluşturduğu bir başka gerçeklik
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yörede masal anlatma geleneğinin zayıflamasına etki eden bir başka
faktör ekonomik ve sosyal sebeplerden
http://www.millifolklor.com
dolayı küçülen aile yapısıdır. Geçmişte
büyükanne, büyükbaba ile birlikte aynı
evi paylaşan aile üyelerinin son yıllarda genellikle anne, baba ve çocuklardan
oluşan çekirdek aile yapısına dönüşmüş
olması, aile içi sohbet ortamının yitirilmesine, dolayısıyla özellikle çocuklara
geleneksel anlatıların aktarılamamasına zemin oluşturmuştur.
Geleneği oluşturan en önemli unsurlardan biri şüphesiz “doku/sözeldokudur”. Denizli yöresindeki masal anlatımlarında kullanılan sözel dokunun
genellikle Türk masal anlatma geleneğiyle aynı olduğunu söylemek mümkündür. Anlatıların başlangıç ve sonuç
kalıp sözleri, anlatımda kullanılan kip
ve ifade teknikleri, tasvirlerde ve benzetmelerdeki kalıp ifadeler Türk anlatı
geleneğinin canlı örneklerini ortaya koyar niteliktedir.(Arslan, 2008:86) Aynı
zamanda yöreye has ifade özellikleri
anlatıları da yöreye has hale getirmektedir. Anlatıcılar anlatımlarına “bir varmış bir yokmuş” gibi geleneksel ifadelerin dışında genellikle şu kalıp sözlerle
başlamaktadırlar: “Masal maşla moniki
Dırnakları on iki On ikinin yansı Yumurtanın sarısı Suya düşdü beyazı İyi
dinle masalı”, “Masal masal moniki Dırnakları on iki, on ikinin yarısı ilacı beyin
garısı”, “Gazan gazan gulpu. Yediremedin turpu. İle arpa ekmeni yutturu. Sen
yağlı gatmeri yutturamadın. Varımış
yoğumuş.”, “Evelen beriken deve dellelıkan tosba azayıkan garınca mıhtarıkan”,
“Bi yüzüne yaşlayalım, Şeytan geldi,
daşlạyalım, Besmile çekip masalımıza
başlayalım”. Bitiş kalıp sözleri de yöreye has ifade özellikleriyle zenginleşmiştir. Bunlara; “Hindi (şimdi) yanından
geldim, kedi hâlâ yalanıpbörü”, “Belki
adamın sesi bure gada duyuluyodur, bi
gulak ve”, “Belki hindi pencerenin önünden geçe”, “Hindi buradan geçcek”, “İkisi
gari geçinip durula, hindi ordan geldim
53
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
selamları va”, “İkisi mutlu bi hayat sürüpbatıla, hindi yanlandan geldim”,
“Üçü de üstlerinde allananlarnan sabah
buradan geçcek mi bakam”, “Yarın buradan geçceklerimiş, biz yola çıkam bakam
gari”, “Kötüle cezasını bulmuş, eyile yarın buradan geçceklemiş” şeklindeki örnekler verilebilir.
Yörenin tamamında kullanılan dil
Türkçedir. Ağız özellikleri esas alındığında bazı alt ağız bölgeleri bulunmakta ve
bu bölgeler, kendi içerisinde farklılıklar
göstermektedir. Konuşulan ağız özellikleri Türklerin bölgeye geliş zamanı, geliş
yeri, boy, oymak ve aşiret durumları gibi
bilgiler için önemli birer belge niteliği de
taşımaktadır.
Masal anlatma geleneğinin, anlatıcı
ve dinleyici ile birlikte bir denge oluşturduğu ifade edilir. (Başgöz, 1988:29) Bu
düşünceden hareketle anlatıcı ve dinleyici özelliklerinin belirlenmesiyle yöredeki masal anlatma geleneğinin daha iyi
ortaya konulacağı muhakkaktır.
Masal genellikle herkes tarafından
anlatılabilir. Masal anlatmak için profesyonel özellikler taşımak bir gereklilik
değildir. Her yaştan ve her cinsten kişi
masal anlatabilir. Buna bağlı olarak masal anlatıcılarının kendine has özelliklerle şekillenmiş belli bir “anlatıcı tipi”nin
olmadığı, masal türünün kendine ait bir
“tür geleneği” oluşmakla birlikte belli
anlatıcı tipine bağlı bir gelenek oluşmadığı ve son tahlilde masalların belli bir
tipte anlatıcısının olmadığı (Ekici, 2006:
87) belirtilmektedir. Bununla birlikte,
gerek tür olarak masalın gerekse masal anlatma geleneğinin insanlar tarafından içselleştirilmiş ve söylenmeyen
kuralları çerçevesinde her anlatıcının
icra sırasında uyması gereken kurallar
vardır. Bu kurallar masal anlatıcısını
kendine has özelliklere sahip kılmaktadır. Walter Benjamin konuyla ilgili “Le
Narrateur” (1991) başlıklı çalışmasın-
54
da, masal anlatıcısının yalnız insanın
derinliklerinde hazırlanmış olan kendisinin ya da kendisine aktarılmış olan
bir tecrübeden elde ettiği şeyi kurgusal
şekilde anlattığını belirtir ve masal dinleyicilerin de masal anlatan kişiyle birlikte olduklarını ifade eder. (Benjamin
1991, Belmont 1999:11’den) Dolayısıyla
başlangıçta bir yaratıcıya sahip olduğu
varsayılsa bile, masalı biçimlendiren,
zenginleştiren, değiştiren, anlatıcıların
verdiği değişikliğin farkında olmaksızın
yeni bağlamlara ve yeni nesillere uydurduğu anlatısının gerçek hazırlanışı tamamen ve sadece icra anında, masalın
aktarımında oluşmaktadır. Bu yönüyle
masal “iki yaratıcı”ya sahiptir: Aktarıcı
ve dinleyiciler. Öte yandan masal anlatıcıları kendilerini, bir önceki anlatıcılardan, onların da bir öncekinden almış
oldukları geleneği iletme görevi üstlenmiş olarak görmektedirler. Anlatıcıların
masalı sınırın bir yanından diğer yanına
geçiren kimseler olarak düşünülmektedir. (Belmont, 1999: 14)
Linda Dégh, anlatıcıların anlatılarını gençken öğrendiklerini, onları hafızalarında biriktirme gücü kadar anlatma
kabiliyetine de sahip olmaları gerektiğini belirtir. Araştırıcıya göre öğrenmenin
ilk mekânı evdir, onun dışında eğilimi
olan insan her yerde öğrenebilir. Yaratıcı anlatıcılar, öğrendiği taslaktan başkasını da öğrenirler. Anlatıyı oluşturma
tekniği, anlatının geleneksel alışkanlıkları, en uygun sunum anlatıcının kendisi tarafından oluşturulur ve geliştirilir.
(Dégh, 2005:358)
Dolayısıyla masal anlatıcısının
aktarıcılık özelliğine “yeniden üreticilik” özelliğini de ilave etmek gereklidir.
Çünkü herhangi bir halkbilgisi ürünü
iletişim olgusu ile icra edilişinde “yeniden meydana getirilen bir şey” özelliğine
sahiptir. Bu sebeple halkbilgisi ürünlerinin her gerçekleşme halini “kültürel
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
yeniden üretim” olarak kabul etmek
daha yakın gelmektedir. (Arslan-Köktürk, 1999: 19) Bu durum masallar için
daha belirgin niteliktedir. Çünkü sözlü
kültür ortamındaki masalın temel karakteri, herkese ait olmasıdır ve herkes
tarafından anlatılmakla birlikte onun
yaratıcısı bilinmez. Günümüz halkbilimi
yaklaşımları açısından her icra ve her
aktarım yeni bir üretim olduğuna göre,
anlatıcılar da “yeniden üreten” kişilerdir. Bu yeniden üretimde masal anlatıcısı, her hikâyenin anlatı şemasını akılda
tutmak yanında başka masallara veya
anlatılara giderek oradan “ödünç” aldıkları epizotlarla masalı zenginleştirmek
yeteneğine de sahiptirler. Bu özellikleri
Denizli yöresindeki anlatıcılarda da görmek mümkündür.
Yöredeki derleme çalışmalarımız sırasında kırk dört anlatıcı ile görüşülmüş
ve bu anlatıcılardan seksen masal tespit
edilmiştir. Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi anlatıcıların % 72.8’i kadındır
ve kadın anlatıcılar derlenen masalların
% 65’ini anlatmışlardır.
Toplam Anlatıcı Sayısı
Derlenen Masal Sayısı
Erkek Anlatıcı Sayısı
Kadın Anlatıcı Sayısı
Erkek Anlatıcılardan
Derlenen Masal Sayısı
Kadın Anlatıcılardan
Derlenen Masal Sayısı
Yöredeki Anlatıcılar ve Derlenmiş
Masalların Anlatıcılara Göre Dağılımı
44
80
12
32
28
52
Değerlendirme:
A- Anlatıcı: % 27,2 Erkek; % 72,8 Kadın
B- Masal Sayısı: % 35 Erkek; % 65 Kadın
Bu oranlara göre Denizli yöresinde masal anlatımının çoğunlukla kadın
anlatıcılar tarafından gerçekleştirildiği
söylenebilir. Fakat burada bir noktaya
http://www.millifolklor.com
dikkat çekmek gereklidir ki, o da derleyici faktörüdür. Derleme sırasında
kız öğrencilerimizin çokluğu ve onların
kadın anlatıcılarla daha rahat iletişim
kurmaları, yöredeki kadın anlatıcı sayısını etkilemiş olmalıdır. Öte yandan derleme soruları içindeki “Anlattıklarınızı
kimden öğrendiniz?” sorusuna verilen
cevaplarda belirtilen kaynak şahısların
daha çok erkek olması, bu oranları değiştirebilir kanaatini daha da kuvvetlendirmektedir. Anlatıcıların anlattıkları masal sayıları dikkate alındığında
erkeklerden Sefer Can adlı anlatıcının
sekiz, Emin Elçi’nin beş masal anlatmasına karşılık, kadın anlatıcılarda sadece
Kezban Tacılık dört masal anlatmıştır.
Bu oranlara göre de erkek anlatıcıların
repertuarlarının daha geniş olduğunu
söylemek mümkündür. Anlatıcılar arasında lise ve yüksek okul tahsili olanlar
çok azdır. Daha çok ilkokul mezunu ve
bayanlar arasında okuma yazması olmayanlar mevcuttur. Kırk dört anlatıcıdan yirmi biri okuma yazma bilmezken,
yirmisi ilkokul mezunu, ikisi okuryazar,
bir kişi de eğitim enstitüsü mezunudur.
Bunlar anlattıkları masalları çeşitli
sohbet ortamlarında dinleme yoluyla
öğrenmişlerdir. Anlatılar genellikle aile
büyüklerinden ve yakın akrabalardan
öğrenilmiştir. Akrabalık bağı olmayanlardan öğrendiğini söyleyenler az sayıdadır. Bunlardan kadın olanlar daha çok
tarlada veya işyerlerinde buluştukları
kişilerden, erkek olanlar ise ev, kahvehane, köy meydanı, işyeri, cami önü, bağbahçe, asker ocağı, hapishane gibi çeşitli
mekânlarda oluşturulan sohbet ortamlarında büyüklerinden ve arkadaşlarından
öğrendiklerini ifade etmişlerdir.
Derleme sırasında derleyici bayan
olsa bile, eğer o çevreden biri değilse,
genellikle yöre kadınlarının anlatıyı bilmelerine rağmen anlatmaktan kaçındıkları gözlemlenmiştir. Bunlardan bazıları
özellikle erkek derleyicilere ve yabancı
55
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
gördükleri bayan derleyicilere karşı çekingen davranmaktadırlar. Öte yandan
erkek ya da bayan anlatıcılardan bazıları, bir grup içinde gerçekleşen anlatımlarda daha cesaretli olmakta, hatta daha
iyi bir anlatım gerçekleştirmiş olduğunu
düşünmenin gururunu hissettirmektedir. Mehmet Öztürk adlı anlatıcı köylülerle oluşturduğumuz sohbet sırasında
hevesle söze karışıp “ben eskileden çok
bilirin, annadıveren de dinle biyo” diyerek3, diğerleri içinde bizim istediklerimizi anlatmanın gururunu, ses tonu ve
hareketleriyle açıkça ortaya koymuştur.
Öte yandan özellikle erkek anlatıcılar,
dinleyicilerinin de erkeklerden oluştuğu
kahvehane vb. mekânlardaki anlatımlarında katılımcılar arasında gülüşmelere yol açan argo veya cinsellik içeren
kelimeler kullanmakta, bu durum gruba
mensup olanlar tarafından normal karşılanmaktadır.
Yöredeki anlatıcıların bazıları, önce
masal bilmediğini söylemesine rağmen
sohbet ilerledikçe geçmişte dinlediği anlatıların olay örgüsüne ilişkin parçaları
hatırlayıp bunları anlatmaya girişmektedir. Bazı anlatıcılar da anlattıklarının
dinleyenler tarafından yalan olduğu düşünülse bile anlatmaya devam eder. Anlatıcılardan Talip Matpan’ın “Eveli bi demenci varımış. Gari biz de annatıverem.
Masala dönmüş bu iş. Ne olusa osun.
Yalan yannış yakıştırcen tabi.” şeklinde
söyledikleri kanaatimizce konuya açıklık getirmektedir. Dolayısıyla masal anlatıcısının kurgu ve düşselliği nitelemenin saf biçimi olarak yalan söylediğini
kabullenmesi ve bunu daha anlatmaya
başlarken dile getirmesi söz konusudur.
Burada anlatıcı giriş kalıp sözlerinde olduğu gibi anlatacağı hikâyenin gerçek
olmadığına dikkat çeker ve dinleyicileri
bundan haberdar eder. Bir anlamda başlangıç kalıp sözleriyle anlatıcı anlatımı
kendi tekeline alır.
Aynı şekilde Bakiye Melik adlı anla-
56
tıcı da, önce masalları unuttuğunu söyleyip, sonra aklında bir tane olduğunu ifade ederek anlatıma başlamakta ve “performansı yalanlama” tavrı sergilemekte,
dikkati kendine yönelterek “icrasal çerçevenin anahtarı”nı eline almaktadır.
Yöredeki anlatıcıların tamamı anlattıkları masalları önceki anlatıcılardan
öğrendiklerini söylemektedirler. Öncekiler de daha öncekilerden öğrenmiştir.
Yani hiçbir anlatıcı anlattığı masalı kendi anlatısı olarak sahiplenmez ve kendilerini onu sadece dünden yarına taşıyan
biri olarak görmektedir. Dolayısıyla genel anlamda ifade edilen masal anlatıcılarının “aktarıcı” olduğu gerçeği Denizli
yöresinde de karşımıza çıkmaktadır.
Anlatıcı Bakiye Melik, ifadeleri arasında “Eveli masalı bubecim çok deveridi
bizi de. Bubam seferbirlikdẹ dokuz sene
durmış ya. Aşam oldu mu der, işe beni
masal okuyuveridi” sözleriyle babasına
atıfta bulunarak geleneğe başvurmakta;
anlatının sözlü gelenek yoluyla edinilmiş
ve bizzat tecrübenin ürünü olduğunu,
kendisinin de bir aktarıcısı durumunda
bulunduğunu belirtmektedir. Yöredeki
anlatıcıların çoğu geçmişte dinledikleri anlatıların izlerini, maruz kaldıkları
çeşitli tahriflere rağmen hafızalarında
saklamış görünmektedirler.
Yöredeki dinleyiciler dikkate alındığında bunların da her yaştan ve her
cinsten oldukları görülmektedir. Yaygın
bir kanaate göre masal anlatımı çocuklara yönelik olmakla birlikte, genç ve
orta yaşlıların oluşturduğu sohbetlerde
de masal icra edilmektedir. Ev sohbetlerinde, kahvehane ortamlarında veya
köy meydanı, cami önü vb toplanma yerlerinde çocuk olmayan dinleyiciler, iyi
konuşan ve iyi anlatım gerçekleştiren
kişileri teşvik ederek hikâye, masal veya
geçmişte yaşanmış olaylardan, hatıralardan anlatmasını isterler. Dinleyicilerin
ısrarlı isteği ve hatta çay söyleme, sigara
verme gibi telkinler karşısında anlatı-
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
ma başlayanların daha istekli ve coşkulu oldukları gözlenmiştir. Bu anlamda
dinleyicilerin anlatmalara katkıları,
anlatma devam ederken de gülme, meraklı dinleme şeklindeki davranışlarla
kendini göstermektedir. Şehir merkezlerinde ise bu icra ortamının oluşmadığını
söyleyebiliriz. Ancak oluşturulan sohbet
ortamlarında bilinçli bir yönlendirme
olursa masal anlatımı gerçekleşmekte
ve çoğunlukla anlatılanlara da değer verilmemektedir. Denizli merkezde yaptığımız bir araştırmada çocukların sadece
% 17’sinin büyüklerinden masal dinlediğini, diğerlerinden % 39’unun çizgi filmlerden, %44’ünün de kitaplardan masal
öğrendiklerini tespit ettik. Tabiatıyla bu
durum kanaatimizce sosyal ve toplumsal değişime paralel olarak sözlü kültürün yerini yazılı ve elektronik kültür
ortamının almasıyla ilişkilidir. Denizli
yöresinde masal anlatıcıları ve dinleyicileri belli bir tip oluşturmazlar. Her
yaştan ve her cinsten anlatıcı ve dinleyici bulmak mümkün olmakla birlikte,
bunlar arasında geleneğin söylenmemiş
kurallarını içselleştirenlerin icra ortamlarında belirgin biçimde öne çıktıkları ve
anlatımlarını kendilerine kendilerinden
emin şekilde anlattıkları görülmektedir.
Sonuç olarak, anlatı geleneği bakımından zengin bir malzeme birikimine
sahip olan Denizli yöresinin kültürel
alanla ilgili hazırlanacak yeni projelerle
taranması, toplanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü yapılacak
çalışmalardan elde edilecek veriler, yaşayan somut olmayan kültürel mirasın
tespiti bağlamında olduğu kadar, yerel
kültürel üretimlerin yayılması ve kültürel yeniden üretimlere kaynak oluşturması bakımından önem taşımaktadır. Bu bağlamda günümüzde kültürün
toplumlar için büyük önemi olduğu düşüncesi paralelinde, küreselleşmeyle
birlikte mahalli kültürlerin adeta yeniden keşfi ve kimliklendirilmesi, kültühttp://www.millifolklor.com
rel ürünlerin korunması ve yayılması,
evrensel pazarlara sunumu noktasında
kültürün bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesinde saha araştırmaları çok
önemli malzemeler sunmaktadır. Buna
bağlı olarak sadece sınırlı bölgelerde ve
sınırlı çalışmalarla değil, bütün Türk
dünyası masalları başta olmak üzere,
sözün vasıta olarak kullanıldığı halkbilgisi ürünlerinin derlenmesi, incelenmesi
ve bir kültürel miras anlayışıyla yaşatılarak korunması gerektiği, yaptığımız
saha çalışmaları sırasında karşılaştığımız zenginliği görünce daha da pekişmiş
ve kuvvet kazanmıştır.
NOTLAR
1
Bakiye MELİK (1927) ile 2002 yılında
Denizli’nin Beyağaç ilçesinde yapılmış mülakat.
2
Talip MATPAN (1936) ile 2002 yılında
Denizli’nin Kale ilçesi Gökçeören köyünde yapılmış
mülakat.
3
Mehmet ÖZTÜRK (1935) ile 2001 yılında Denizli’nin Akköy ilçesi Karahayıt köyünde yapılmış mülakat.
KAYNAKLAR
Arslan, Mustafa. Denizli Yöresinden Derlenmiş Masallar İnceleme-Metinler, Denizli, 2008.
Arslan, Mustafa-Milay Köktürk, “Halkbiliminde Teori ve Yöntem Arayışları”, Milli Folklor-Uluslar arası Halk Bilimi Dergisi, S.41, 1999: 14-28.
Başgöz, İlhan “Masalın Anlatıcısı”, Masal
Araştırmaları-Folktale Studies-I, Hazırlayan: Nuri
Taner, İstanbul, 1988: 25-29.
Belmont, Nicole. Poétique du Conte- Essai sur
le conte de tradition orale, Gallimard, Paris, 1999.
Çobanoğlu, Özkul. Halkbilimi Kuramları ve
Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Ankara, 1999.
Dégh, Linda. “Hikâye Anlatıcılar”, Çev.: Adem
Koç, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar-2, Yayına hazırlayanlar: M. Öcal Oğuz-Selcan Gürçayır,
Ankara, 2005: 354-375.
Ekici, Metin. Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve
İnceleme Yöntemleri, Ankara, 2004.
Ekici, Metin. “Türk Sözlü Geleneğinde Anlatıcılar ve Anlatmalar Arasındaki İlişkiye Art Zamanlı
(Diyakronik) ve Eş Zamanlı (Senkronik) Bir Bakış”,
Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları Uluslararası
Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 2006; 83-89.
57
Download