1917 Ekim Devrimi: Bir saplantı mı?

advertisement
1917 Ekim Devrimi: Bir saplantı mı?
Pazar, 17 Mayıs 2009 14:12 - Son Güncelleme Pazar, 17 Mayıs 2009 14:24
Şenol Karakaş
Marksizmi eleştirmek, değiştirmek isteyenler, bir yolunu bulup mutlaka 1917 yılında Rusya’da
gerçekleşen Ekim devrimine bir çift laf etmeden geçemiyor. Bunun son örneği Oya Baydar’ın
Taraf gazetesine veda ettiği yazısı.
Oya Baydar şöyle yazıyor: “Altan’ın yazısında kullandığı “sıkı” sosyalist nitelemesinden ne
kastettiğini anlayamadım. 1917’ye takılmış nostaljik beton kafalardan söz etmek istiyorsa, bir
yayın yönetmeni olarak yazarlarının yazılarını okuyup okumadığı sorusu takılıyor kafama.
Bir gazeteyi, hele Taraf gibi bir gazeteyi yönetmenin ne belalı iş olduğunu bilirim; işlerinin
yoğunluğundan olmalı, demek ki dikkatinden kaçmış: Yazdığım bütün yazılarda, 1917 veya
1923’te takılıp kalmanın yanlışlığını, bunun Marksizmi de çağı da anlamamak olduğunu,
proletarya diktatörlüğünün de diktatörlükler arasından bir diktatörlük türü olarak reddedilmesi
gerektiğini, Marksizmi bir nas (dogma) olarak değil toplumu değişimle açıklayan bir yöntem
olarak kavramanın gereğini, karmaşık toplumsal gerçekliği emek-sermaye çelişkisine
indirgemenin yanlışlığını ifade eden düşünceler Vicdan Yazıları’nda ifadesini buldu. Tabii bir
gazete köşesinin elverdiği ölçüde.”
Bu alıntıda, son dönemin modasına iddialı bir uyum söz konusu. Benzer bir iddia yine Taraf
gazetesi yazarlarından Halil Berktay’da da var. Ama Oya Baydar dobra dobra yazmış, “1917’ye
takılmış beton kafalardan” söz ediyor. Hatta daha da iddialı, 1917’ye takılmış olanların
marksizmi de çağı da anlamamış olduğunu söylüyor.
Yaklaşımı, bir önemli vurguyla iyice belirginleşiyor: Toplumsal gerçekliği emek-sermaye
çelişkisine indirgemek yanlıştır diyor Oya Baydar.
Hangi Marksizm?
1917’ye yönelik bu tutumun açık bir teorik nedeni var. Leninizm, marksizmin iktidar düşkünü bir
yorumu olarak görülüyor. Bu iktidar düşkünlüğüyle de stalinizme yolu açtığı, stalinizmin
leninizmin devamcısı olduğu düşünülüyor.
Bu düşüncenin düğümlendiği konu ise Bolşevik Parti anlayışı.
Bolşevik Parti, yani leninist parti anlayışı öylesine katı, dogmatik ve hatta “beton kafalıdır” ki,
stalinizm, Gulag işkenceleri, sürgünler, yüz binlerce insanın 1930’lar Rusya’sında idam
edilmesi, tüm muhalefetin temizlenmesi bu parti anlayışının dolaysız ürünleridir.
Bu eleştirilerin ne Lenin’le ne leninizmle ne de Bolşevik Partisi’nin gerçekliğiyle bir ilişkisi var. Bu
eleştirilerin en büyük hatası, tarihi bir çırpıda atlaması, sınıflar mücadelesi yerine bir tarihsel
yanılgının dönemsel zaferi olarak bir devrim ve sonrasını açıklama çabasıdır.
Bu çabanın ne yazık ki marksizmle bir ilgisi yok. Marksizmle stalinizm arasında bir devamlılık,
bir köprü olduğu iddiasını kabul edip, ardından stalinizmin uygulamalarını marksizme havale
etmenin “toplumu değişimle açıklayan bir yöntem olarak kavramakla” da bir ilgisi yok.
Bolşevik Partisi
Bolşevik Partisi, herhangi bir modele sahip değildir. Bu yüzden Bolşevikler hakkında, özellikle
bir devrimci örgütün hâlâ yakıcı bir ihtiyaç olduğunu düşünenlere karşı tepkili aydınların
neredeyse şehir efsanesi haline gelmiş suçlamalarıyla da uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.
1/4
1917 Ekim Devrimi: Bir saplantı mı?
Pazar, 17 Mayıs 2009 14:12 - Son Güncelleme Pazar, 17 Mayıs 2009 14:24
Lenin hakkında dört ciltlik bir eser kaleme alan Tony Cliff’in dediği gibi, Lenin için, örgüt siyasete
tabidir. Örgütün mutlak, siyasi koşullardan bağımsız bir yapısından söz etmek, söz konusu olan
Bolşevik örgütlenme deneyi ise, doğru olmayacaktır. Bolşevik Partisi’nin tarihi, değişen
koşullara göre değişebilme yeteneği sergilemenin tarihidir; her zaman geniş işçi yığınları
içerisinde daha mücadeleci, daha önde duran, daha çok tartışan işçilerin politik birliğini
sağlamak için verilen mücadelenin tarihidir.
Bu mücadeleyi yerine getirmek için gizli örgütlenme gerektiğinde gizli örgütlenilir, ama koşullar
1905 işçi devriminde olduğu gibi en açık biçimde çalışmayı gerektirdiğinde kitlesel bir
çalışmanın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenilir.
Bolşevik Partisi’ni stalinizmin ebeveyni olarak görenler hangi partiden söz etmektedir? 1903
yılındaki partiden mi, 1905 yılında yeni biçimler alan partiden mi, 1916 yılında, Birinci Dünya
Savaşı’nın göbeğinde darmadağınık olan partiden mi, 1917 Şubat devrimine katılan partiden mi,
1917 yılı Ekim ayında tarihin ilk zafer kazanan işçi devrimine liderlik eden partiden mi?
Gerçek işçilerin gerçek partisi
Bolşevik Partisi’nin tarihi içinde devamlılığı olan birkaç husus vardır, ama bunların hiçbiri
Stalin’e kanlı iktidarının kapılarını aralayan yapıları kapsamaz.
Öncelikle, Bolşevik Partisi, işçiler adına mücadele edenlerin değil, işçilerin partisidir. Nedense
hafızalarda, J.L. Keep’in, “Sözde proleter bir parti olan RSDİP aslında sadece bir nebze halk
desteği olan bir profesyonel aydınlar örgütüdür” iddiası yer almış vaziyette. Bu iddia tümüyle
gerçek dışı. 1905 yılında Bolşevik Partisi’ne üye olanların yüzde 61,9’u işçi, yüzde 27,4’ü ise
büro işçisidir.
1907 yılında ise yaklaşık 50 bin üyeye sahip Bolşevik Partisi’nin üyelerinin yüzde 50’si işçidir.
Lenin ve demokrasi
Bolşevik Partisi’nin bir diğer çarpıcı özelliği ise, demokrasiye bir örgütlenme biçimi olarak verdiği
önemde açığa çıkar. Bolşevik Partisi, tarihte hemen her konuda en çok tartışan, en uzun
tartışan ve en azından 1917 devrimini takip eden ilk birkaç yıla kadar örgüt içi demokrasiden
taviz vermeyen bir partidir.
Sanıldığı gibi Bolşevikler Lenin’e bağlı profesyonel memurlar değildir. Tersine, Lenin defalarca
azınlıkta kalmış, hatta 1917 yılının Nisan ayında olduğu gibi koskoca bir partide tek başına
kalmıştır.
En çarpıcı örnek, 1917 yılının Ekim ayında, ayaklanma konusunda yaşanan tartışmadır. Isaac
Deutscher, Troçki biyografisinin birinci cildinde Lenin’in ayaklanma konusundaki önerisinin
Bolşevik Partisi Merkez Komitesi tarafından nasıl ele alındığını şöyle aktarıyor:
“Lenin’in önerisini Merkez Komitesinde bir tek kişinin bile desteklememesi Bolşevik Partisi’nin o
zamanki havasını göstermesi bakımından ilginçtir”. Ve partinin ayaklanma kararını kamuoyuna
açıklayan Kamanev ve Zinovyev gibi liderlerin partiden atılmasını destekleyen Lenin’in tek
başına kalmasını, “Bolşevik Partisi’nde tek ya da totaliter bir havanın bulunduğu görüşünün
doğru olmadığı anlaşılıyor” diyerek yorumluyor.
Sovyet, kitlesel işçi örgütüdür
1920’lerin başına kadar Bolşevikler, Stalin iktidarı döneminde görülen tek sesli yapıdan uzaktır.
Parti, mücadele eden öncü işçilerin politik tartışmalarının yapıldığı, demokratik bir partidir.
Çoğulcu bir partidir. Yine sanıldığı gibi, Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki bölünme birkaç ay
içinde tamamlanmamış, 1903’ten 1912 yılına kadar sürmüş, nihai haline ise 1917 devrimi
2/4
1917 Ekim Devrimi: Bir saplantı mı?
Pazar, 17 Mayıs 2009 14:12 - Son Güncelleme Pazar, 17 Mayıs 2009 14:24
günlerinde ulaşmıştır.
Bolşevikler ve Lenin, 1917 yılında bir darbe yapmakla suçlanır. Tersine Lenin, 1917 yılında
Rusya’ya döner dönmez, “Tüm iktidar Sovyetlere” çağrısını yaptığında, bolşeviklerin işçi sınıfı
içinde azınlıkta olduğunu ve işçi sınıfının büyük çoğunluğunu kazanmak zorunda olduğunu
vurguladı. Bu, tek kelimeyle, Sovyetler içinde çoğunluğu kazanmak anlamına geliyordu.
Peki, adı çok sık geçen bu Sovyetler neyin nesiydi?
Sovyet, işçi demokrasisinin, yoksulların öz yönetim organlarının en tipik örneğidir. İlk kez 1871
yılında Paris Komünü’nde ortaya çıkan, işçi devletinin, ezilenlerin doğrudan demokrasisinin
aracıdır.
Sovyet, 1905 yılında matbaa işçilerinin çalışma saatlerinin indirilmesi için başlattığı grevin, hızla
diğer sanayi kollarına yayılması ve yaygın ve siyasi bir karakter kazanmasıyla kendiliğinden
oluşan bir kurum oldu. Sovyet’i kimse icat etmedi. Lenin’in dediği gibi, “İşçi Temsilcileri
Sovyetleri dolaysız kitle mücadelesinin organlarıdır. Bunlar grev mücadelesinin organları olarak
ortaya çıktılar. Koşulların zorlamasıyla, çok çabuk hükümete karşı genel devrimci mücadelenin
organları haline geldiler.... grevden ayaklanmaya geçiş, kaçınılmaz olarak bunları ayaklanmanın
organlarına dönüştürdü.”
İşte 1917 yılında iktidar, bu Sovyetlerin eline geçti. Ekim devrimi bu yüzden bir darbe değildir,
Ekim ayaklanmasından önceki on beş gün içinde “yüz binlerce işçi ve asker, şekil bakımından
savunucu gibi ama öz olarak saldırıcı nitelikte, doğrudan doğruya harekete geçmişti.”
Yine Deutscher’in aktardığı gibi: “Devrimden sonra yapılan Kurucu Meclis seçimlerinde bile,
Bolşevikler tek başlarına 10 milyon oy almışlardır. Bu 10 milyon oyu kentlerdeki işçi sınıfının ve
işçileşmiş köylü elemanların büyük bir kısmı… vermişti.”
Ekim devrimi, gerçek bir işçi devrimiydi, aşağıdan bir devrimdi, sosyal bir hareketti. Ekim
ayaklanmasını bir parti darbesi olarak görenler yanılıyor.
Evet! Ekim
geleceğimizdir
Ekim devrimi, Birinci Dünya Savaşı’nı derhal sona erdirdi. Milyonlarca insanın öldüğü bir
savaşın sona ermesi için Alman devriminin de desteğini arkasına alan Ekim devrimi gerekmişti.
Ekim Devrimi Rusya’nın en temel sorunu olan toprak sorununu bir dakikada çözdü. Toprak
reformu gerçekleşti.
Yine devrim, Çarlık rejimi altında ezilen tüm ulusların kendi kaderlerini istedikleri gibi
belirlemeleri hakkını tanıdı.
Ekim devriminden önce kadınların yüzde 80’i okuma yazma bilmiyordu. Bazı iş kollarında
kadınlar 16 saat çalışmak zorundaydı. Devrimle birlikte, 8 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret, oy
hakkında eşitlik, ayrımcı yasaların kadınlar lehine kaldırılması, kürtajın yasallaşması, evlilik ve
boşanmanın basitleştirilmesi, sınırsız düşünce, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünün
yaygınlaşması, çocuk haklarının garanti altına alınması, burjuva partisi Kadet’in bile en azından
iç savaş koşulları gerilimi artırana kadar propaganda özgürlüğüne sahip olması, geri bir ülkede,
Rusya’da gerçekleşen işçi devriminin neden önemli olduğunu gösteriyor.
Beton kafalı olduğumuz için değil, 1917 yılında gerçekleşen işçi devriminin kapitalizme karşı
mücadelede hâlâ en önemli deneyim olması, kapitalizmin yıkılmasının mümkün ve zorunlu bir
sistem olduğunu pratik olarak kanıtlayan bir an olması nedeniyle Ekim devrimi geleneğimizin en
önemli halkasıdır.
Bu halkayı bir karşı devrimle kopartan stalinizmin ne mrksizmle, ne Lenin’le ne de Rusya’da
dünya devriminin bir adımı olarak Çarlık rejimini ve burjuvaları deviren işçilerin eylemiyle bir
3/4
1917 Ekim Devrimi: Bir saplantı mı?
Pazar, 17 Mayıs 2009 14:12 - Son Güncelleme Pazar, 17 Mayıs 2009 14:24
ilgisi olabilir.
4/4
Download