DİLİN ÖZELLİKLERİ • Dil bir anlaşma aracıdır. İnsanlar duygu, düşünce, istek ve kanılarını dil aracılığıyla karşısındaki insanlara anlatmaktadır. • Dilin temeli bilinmeyen bir zamanda atılmıştır. Dilin ne zaman doğduğu, nasıl doğduğu kesinlik kazanmamış bir konudur. • Dil bir kurallar dizgesidir. Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Ağızdan çıkan her ses konuşmayı oluşturmaz. Bu sesler belirli kurallar doğrultusunda yanyana gelerek seslemi (hece), sesletimlerin yanyana gelmesi sözcükleri, sözcüklerin yan yana gelmesi cümleleri (tümce) oluşturmaktadır. İşte bu yanyana gelişler bir kurallar zinciri doğrultusunda olur. Yargı bildiren bu cümleler de isteklerin anlatılmasını sağlar. • Dil sosyal bir kurumdur. İnsan sosyal bir canlıdır. Tek başına yaşamaz, yaşayamaz. Bir toplum içinde toplumla birlikte yaşamak zorundadır. Onun kullandığı dil de sosyal bir kurumdur. İnsan konuşma yetisiyle doğar; ama kullanacağı dil doğduğu toplumda vardır. Yani birey dili hazır bulur. Dil, bireylerin üstünde, toplumun malı olan ve bütün toplumu içine alan bir kurumdur. • Dil kültürün aynasıdır. Dil bir toplumun kültürünün özelliklerini kendisinde taşır. Kültürün önemli bir öğesi olan dil aynı zamanda kültürün gelişmesini sağlar. Kültürün gelecek kuşaklara taşınması dilin yardımıyla olur. • Dil doğal bir araçtır. Dil insanların kullandığı herhangi bir araca benzemez. İnsan kendisinin ürettiği araçlara istediği biçimi verebilir, onu yönlendirebilir; ama dilin doğallığı buna engel olur. Dilin kendi kuralları vardır. İnsanlar bu kurallara uyarak dilden yararlanabilirler. Dil yapay bir araç değildir. Ortak dil olarak oluşturulmaya çalışılan Esperanto dilinin kullanılmayışının, yaygınlaşmamasının bir nedeni de budur. Dil maddi bir araç gibi oluşturulamaz. Oluşturulmaya çalışıldığı zaman doğallığı yok olur, kendi kendini üretmez . • Dil düşünceyi etkilemektedir. Düşüncenin mi, dili; dilin mi düşünceyi doğurduğu tartışılan bir konudur. Bu iki kavramın da birbirini etkilediği bilinen bir gerçektir. Dil zenginliği düşünce zenginliğinin bir göstergesidir. Bir dilin bilim dili olmadığını ileri sürmek, o dili konuşan insanların bilim üretmediklerini kabul ettikleri anlamına gelmektedir. • Dil canlı bir varlıktır. Dil kendi kuralları doğrultusunda gelişen canlı bir varlıktır. Dil de canlı bir varlık gibi doğar, büyür, gelişir, değişir ve ölür. Bunun en güzel örneği dili oluşturan öğelerden sözcüklerin zaman içinde uğradıkları değişikliklerdir. Günümüzde,Türkiye Türkçesinde değişikliğe uğramış veya kullanılmayan birçok Türkçe sözcük vardır. Bugün kullanılan Türkçe de zaman içinde dilin kendi kuralları doğrultusunda değişecektir. Dilin donup kalması olası değildir. M.K Sayfa 1 İLETİŞİM İletişimin temelinde "ileti" vardır. Bir "bağlam"da aktarılan ileti, bir "gönderici" ve "alıcı" tarafından iletişime dönüştürülür. "Şifre (kod)" aracılığıyla iletiler "kanal"a, oradan da alıcıya ulaştırılır. Sonunda alıcıdan kaynağa bir geri bildirim (dönüt) söz konusu olur. 1İleti (Mesaj): Söz, yazı veya davranış yoluyla alıcıya aktarılan bilgi, duygu veya düşüncedir, iletilerin ulaştırılması ve alınması iletişimi ortaya çıkarır. 2Gönderici: İletiyi aktaran, iletinin kaynağı olan kişidir. Mektup yazan bir kişi; iletiyi, mektubu yazdığı kişiye aktarmaktadır; yani "gönderici" durumundadır. 3Alıcı: İletinin sunulduğu, iletiyi alan kişidir. Müzik de bir iletişim şeklidir. Müzik dinleyen kişi, iletileri alan bir"alıcı" durumundadır. 4Kanal (Araç): İleti için kullanılan somut araçlara "kanal" adı verilir. Gazete, kitap, bilgisayar, not kâğıdı, ses titreşimleri birer kanaldır. Kitap ve bilgisayar; eğitim,kültür hayatımızın vazgeçilrnez kanallarındandır. 5Kod (Şifre): İletinin aktarılması için kullanılan şifreleme sistemine "kod" adı verilir. Harfler, sözcükler, müzik notaları birer koddur. Kodun geçerli olabilmesi için, hem göndericinin hem de alıcının bu kodları bilmesi ve anlamasıgerekir. 6Bağlam: Herhangi bir olguda olay, durum ve ilişkilerin bağlantısı demektir. Sözün söylendiği zaman; o sözden önce ve sonra konuşulanlar; kişinin o andaki psikolojik, ekonomik, sosyal vb. durumu, iletişimin meydana geldiği ortam bağlamı etkiler. 7Dönüt (Geri bildirim): Gönderecinin iletisine alıcının gösterdiği olumlu ya da olumsuz tepkidir. UYGULAMA-1: Ankara'da yaşayan Dilek Hanım'ın oğlu Yakup, Eskişehir'de üniversiteyi kazanmıştır ve tek başına bir eve yerleşmiştir. Dilek Hanım, ev böreğini çok seven; fakat yapmayı bilmeyen oğluna ara sıra bir kolinin içinde börek göndermekte ve "Afiyet olsun oğlum." veya "Sağlığına dikkat et." gibi notlar eklemektedir. Bu parçaya göre ileti, gönderici ve alıcıyı belirleyiniz. İleti: "Afiyet olsun oğlum." veya "Sağlığına dikkat et." Gönderici: Dilek Hanım Alıcı: Dilek Hanım'ın oğlu Yakup UYGULAMA-2: İMKB'de çalışan Tolga, borsadaki puanların düştüğünü ya da yükseldiğini arkadaşına, aralarında kullandıkları çeşitli jestlerle ifade etmektedir. Bu parçadaki ileti, gönderici, alıcı ve kod kavramlarını belirleyerek aşağıda verilen boşluğa yazınız: İleti: Borsadaki puanların düişmesi Gönderici: İMKB'de çalışan Tolga Alıcı: Arkadaşı Kod: Çeşitli jestler M.K Sayfa 2 SUNUM Bir konunun, bir bildirinin, bir araştırma sonucunun dinleyicilere aktarılmasına sunum denir. Sunumda bir çalışma sonucunu açıklama, anket çalışmalarını ifade etme, bilgileri yenileme ve pekiştirme söz konusudur. Birkaç kişiye veya bir salondaki kalabalığa yapılan sunumun amaçları arasında bilgi vermek, bilgileri yenilemek, bir araştırma veya anket çalışmasının sonuçlarını açıklamak, bilimsel bir araştırmaya katkıda bulunmak sayılabilir. Sunumdan Önce Yapılacaklar Sunumdan önce, sunusu gerçekleştirilecek konu belirlenmelidir. Bu, bir şirkette müşteri profili, hedefler, kâr ve zararlarla ilgili bilgilendirme olabilir. Konu, toplumun ilgisini çekecek nitelikte olmalıdır. Sunumu yapacak kişi, konuya hâkim olmalı, farklı kaynaklardan hareketle sunumunu hazırlamalı, gereksiz ayrıntılardan ve tartışmalardan uzak durmalıdır. Slaytlara yazdığı cümlelerin kısa ve anlaşılır olmasına dikkat etmelidir. Bunun yanında kişi, sunumdan önce sunumu yapacağı yeri görmeli, orada prova yapmalı, sunum sırasında kullanacağı slayt makinesi, bilgisayar, ses sistemleri, CD gibi araç gereçleri kontrol etmelidir. Sunumda Dikkat Edilmesi Gerekenler Sunumu yapacak kişi, bütün hazırlıklarını yaptıktan, dinleyiciler salona geldikten sonra programa başlar. Öncelikle kendisini kısaca tanıtır. Konu hakkında bilgi verir. Sunumunu gerçekleştirirken dili güzel kullanmaya özen gösterir. Ses tonuna, vurgulara, jest ve mimiklerine dikkat eder. Sadece sözlü olarak değil vücut diliyle de dinleyicilerle iletişim kurmaya çalışır. Bütün bunların yanında sunum yapan kişi, sunumunda ciddi, ağır başlı ve derli toplu bir görünüm sergilemeye özen göstermelidir. Sunum sırasında gösterdiği slaytlarla açıklamaları eş zamanlı götürmelidir. Sunumdan Sonra Yapılacaklar Sunumun başarıyla gerçekleştiren kişi, sunum sonrasında dinleyicilerin konuyla ilgili olarak kendisine soru sormasına fırsat tanımalıdır. Dinleyicilerin sorularına açık, net ve doyurucu cevaplar vermeli, cevap verirken dinleyicilerle tartışmaya girmekten kaçınmalıdır. Sunumda Kullanılacak Malzemeler Etkili bir sunum, gücünü, konu kadar sunumda kullanılan teknik malzemelerden alır. Bu açıdan sunum yapılırken teknik araç gereçten mutlaka yararlanılmalıdır. Çünkü yazı tahtası, çok yapraklı pano, CD, disket, bilgisayar, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknik araçlar ve görsellik konunun anlatılmasında ve anlaşılmasında çok etkilidir. Bu araç ve gereçler; Konuşmaya olan ilgiyi artırır. Dinleyicilerin, verilen bilgileri daha iyi algılamalarını sağlar. Sunumu yapana, anlatımda zaman kazandırır. Sunumdaki monotonluğu kırarak programa renklilik katar. Sunum için slayt hazırlanırken şunlara dikkat edilmelidir. Başlık slaytı hazırlanmalıdır. Slaytlarda kısa ve öz anlatım tercih edilmelidir. Aynı yazı karakteri kullanılmalıdır. Gerektiğinde şekil, resim, grafik vs. kullanılmalıdır TARTIŞMA Farklı görüşlerde kişilerin bir araya gelerek bir konuyu çözümlemek, kendi görüşlerini açıklamak ve kanıtlamak, karşı tarafın zayıf yanlarını ortaya koymak için yaptıkları konuşmalara tartışma denir. Sözlü anlatım türlerinden olan tartışmanın kendine özgü bir yapısı vardır. Tartışma her konuda yapılabilir. Bir kitap, bir makale, bir film, bir tiyatro oyunu, bir siyasi düşünce veya toplumu yakından ilgilendiren bir sorun tartışma konusu olabilir. Bu açıdan tartışmada konu önceden belirlenir. Bu konunun tartışmaya ve konuşmaya değer niteliklerinin olması gerekir. Çünkü tartışmada amaç, gerçeğe ulaşmaya çalışmak ve gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Tartışmanın Aşamaları Tartışmada önce konu belirlenir. Konunun tartışılacağı mekân düzenlenir, araç gereçler belirlenir. Tartışma sonunda konuyla ilgili genel bir değerlendirme yapılarak tartışma özetlenir. Tartışılan konu, hem olumlu hem olumsuz taraflarıyla ele alınır. Ancak tartışmada duygusallığın yeri yoktur. Çünkü konu, duygulara göre M.K Sayfa 3 değil, bilgi, belge ve kanıtlara dayanılarak yapılır. Tartışmada konuşmacılar sabırla dinlenmeli, görüşler hoşgörüyle karşılanmalıdır. TARTIŞMALARDA BAŞKANIN GÖREVLERİ 1.Konuyu özellikleri ve sınırlarıyla dinleyicilere belirtmek, 2.Konuşmacıları dinleyicilere tanıtmak, 3.Tartışmayı başlatmak, 4.Konuşmacıların konu dışına çıkmalarını engellemek, 5.Herkese eşit konuşma süresi vermek, 6.Konuşmacılara yerine göre sorular sormak, 7.Tarafsız olmak, 8.Tartışma kurallarına uymayanları uyarmak, 9.Kısa özetler yaparak konuyu toparlamak, 10.Tartışmanın sonucunu açıklamak. Belli bir topluluk karşısında yapılan tartışmalar kendine özgü niteliklerine göre isimlendirilir. Bunlar münazara, açık oturum, panel, sempozyum (bilgi şöleni) ve forumdur. SÖZLÜ ANLATIM TÜRLERİ *Konferans *Söylev(Nutuk/Hitabet) *Panel *Forum *Sempozyum *Münazara *Açık Oturum 1.KONFERANS: Bilim, sanat vb. konularda düşünürlerin, sanatçıların bir dinleyici topluluğu karşısında yaptığı konuşmalardır. Konferans, bir konu hakkında izleyene bilgi vermek amacı güttüğünden alanında uzman kişilerce verilir. Kesinlik, inandırıcılık temel özelliğidir. Konferansa katılacak kitlenin sosyo-kültürel yapısı önemlidir. Bu yüzden anlatım anlaşılır ve yalın olmalıdır. Konferans verilmeden önce uzun bir çalışma gerekmektedir. Konferans sonunda dinleyiciden gelecek sorulara da hazırlıklı olunmalıdır. Konferans veren kişi, geniş bir kitleye birikimlerini aktarmaktadır; bu yüzden monotonluğa düşmeden çekici ve özgün bir anlatım gerekmektedir. Konferansın konusu, kim tarafından verileceği, yeri, tarih ve saati önceden ilan edilir. Konferanslar genellikle kapalı bir alanda yapılır ve çeşitli alanlarda (sanat, edebiyat, bilim, siyaset…) olabilir. M.K Sayfa 4 2.SÖYLEV(NUTUK/HİTABET): Bir topluluğa düşünce ve duyguların aşılanması amacıyla yapılan konuşmadır. Söylev veren kişinin (hatip) ikna kabiliyeti, ses tonu, jest ve mimikleri söylevin temel özellikleridir. Söylev veren kişinin dili topluluk tarafından anlaşılır olmalıdır. Her konuda yazılabilir. Topluluk karşısında gerçekleştirilir. Türk edebiyatında ilk söylev örneği Göktürk Yazıtları’dır. Cumhuriyet döneminin en büyük en büyük söylevi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Nutuk’’ adlı eseridir. Mehmet Akif Ersoy, Halide Edip Adıvar halkı nutuklarıyla yönlendirmişlerdir. Söylevin dünyadaki en büyük ustaları: Sokrates, Cicero ve Demosthenes’dir. 3.PANEL: Bir konu ya da sorun üzerinde bir başkan ve birkaç konuşmacının (en az 3 en fazla 6) düşünce alışverişinde bulunmasıdır. Bir konunun çeşitli yönlerden aydınlatılması için küçük bir topluluk önünde ve bir sohbet havasında gerçekleştirilen tartışmalara panel denir. Panel, bir çeşit düşünce alışverişidir. Bu düşünce alışverişi, sadece konuşmacılarla sınırlı değildir. Panel, dinleyicilerle konuşmacıların belli bir konu üzerinde birlikte düşünme isteği çevresinde düzenlenen, bu nedenle de samimi bir ortamda gerçekleştirilen bir tartışma biçimidir. Panelde amaç, ele alınan konuyla ilgili somut sonuçlara ulaşmaktan çok, bir konuyu değişik yönlerden aydınlatmaktır. Panel bu yönüyle açık oturumdan ayrılır. Açık oturumda bir konunun farklı görüşlere sahip kişilerce tartışılması ve bundan somut bir sonuç elde edilmesi hedeflenirken panelde uzman kişilerce ele alınan bir konunun farklı yönlerden aydınlatılması amaçlanır. Panel, ele alınan konu ile ilgili az sayıda dinleyicinin bulunduğu bir tartışma biçimidir. Panelde, konuşmacıların konuyla ilgili düşüncelerini kısaca ifade etmeleri, böylece toplantıyla bütünleşmeleri gerekir. Panelde herkesi ilgilendiren, sosyal problemlerle ilgili konular ele alınır. Panelde bir yönetici (başkan) ve konusunda uzman en az üç konuşmacı bulunur. Panel yöneticisi; konuşmacıları yönetmek, konuyu ortaya koymak, dinleyicilerin görüş belirtmelerine izin vermek ve söylenenlere kendi düşüncelerini de ilave ederek toplantıyı sonuçlandırmakla görevlidir. Başkan, konuyu ana hatlarıyla tanıtarak paneli başlatır; ardından konuşmacılara sırayla söz hakkı verir. Konuşmacılar 10-15 dakikayla sınırlı konuşma süreleri içinde konuyla ilgili görüşlerini dile getirirler. Konuşmaların bitiminde konuşmacılar birbirlerine soru sorabilecekleri gibi dinleyiciler de konuşmacılara soru sorabilir, görüşlerini kısaca ifade edebilir. Ama bu süreç soru sorma ve düşünceleri kısaca belirtmeyle sonuçlanmaz da dinleyicilerin de aktif şekilde katıldıkları bir tartışmaya dönüşürse yani tartışma dinleyicilere de geçerse, o zaman bu tartışma panel olmaktan çıkar ve bir foruma dönüşür. 4.FORUM: Güncel veya gündemdeki bir konunun, daha önce hazırlık yapmamış bir grup tarafından tartışılmasıdır. Forumda dinleyiciler de tartışmaya katılıp soru sorabilirler. Panelden ayrılan en önemli özelliği budur. Eğer panel sonrasında dinleyiciler de tartışmaya katılırsa tartışma forum halini alır. Başkan tartışmayı yürütür, tartışmanın konu dışına çıkmasını önler. Başkan, çıkarımda bulunma, düşünceler arasında bağ kurma, gerektiğinde topluluğu yumuşatma, hoşgörülü olma, konuya egemen olma özelliklerini taşımalıdır. 5.SEMPOZYUM: Sanatsal, bilimsel, düşünsel değer taşıyan konuların, konuyla ilgilenen küçük bir dinleyici topluluğu önünde işlenmesidir. Sempozyumda en az 3 en fazla 6 konuşmacı vardır. Konuşmalar 20 dakika ile sınırlıdır. Sempozyum, bir veya birkaç gün sürer. Katılan konuşmacıların konunun uzmanı olması gerekir. Sempozyumda işlenen konunun çözüme ulaştırılması amaçlanır. Başkan, sempozyumun sonunda görüşleri özetleyerek sempozyuma son verir. M.K Sayfa 5 6.MÜNAZARA: Bir konunun iki karşıt yönü (tez-antitez) üzerinde tarafların tartışmasıdır. İki grup, bir başkan ve jüriden oluşur. Konuşmacı gruplar 2 ya da 4 kişiden oluşur. Amaç, savunulan tezi kanıtlamak, karşı tarafın tezini çürütmektir. Münazaranın sonunda jüri grupların puanlamalarını yapar, kazanan grup ilan edilir. 7.AÇIK OTURUM: Toplumun çoğunluğunu ilgilendiren bir konunun, bir başkan yönetiminde uzman kişilerce irdelenerek tartışılmasıdır. Tartışmada amaç tartışılan konuyu topluma anlatmak ve toplumu bilgilendirmektir. Tartışılan konunun toplumun büyük kesimini ilgilendirmesi ve güncel olması açık oturumun önemini arttırır. Geniş salonlarda kalabalık topluluklar karşısında yapılır. Açık oturumu yönetenin kültürlü bir kişi olması ve kıvrak bir zekaya sahip olması gerekir. Çoğunlukla bir forumla sonlanır. Konu Her yapıtın bir temeli her fikrin bir dayanağı varsa, her yazınında mutlaka bir konusu vardır. Yazı yazmaya karar veren kişi için, her varlık, her olay, her düşünce, her mesele kısacası her şey kompozisyon konusu olabilir. Üzerinde söz söylenilen, fikir yürütülen yazı yazılan herhangi bir olay, düşünce veya duruma denir. Tema Şiirde meydana getirilen duygu,düşünce ve hayale denir. Konudan hareketle yansıtılmak istenen duygu hali şiirin bütününe sindirilir. Ana Fikir: Okuyucuya iletilmek istenen düşüncedir. Yazarın, bir konuyu okuyucuya aktarma amacıyla yazmış olduğu yazının omurgasıdır. Başlık: Yazı başlığı o yazıda işlenilmesi düşünülen ana fikrin aynasıdır.Yazı başlığı okuyanların ilgisini çekmeli,onlara tesir etmelidir.Okuyucu başlığa bakınca yazının nelerden söz edebileceğini kestirebilmelidir. Tema ve Konu arasındaki ilişki: Tema, sınırlandırılıp somutlaştırılarak "konu" haline getirilir. Tema daha genel, konu ise daha özel ve somuttur. Konu, görmek ve izlemekle algılanabilirken; tema daha çok kavranılır. SONUÇ: Buradan şu sonuca varabiliriz ki, “tema” kavramı daha genel-olan, daha soyut anlamda bir şeyi; “konu”kavramı ise daha tikel olan, somut olan bir şeyi kapsar. Konu bir hikâye okuduğumuz, bir resme baktığımız, sahne ya da perdede bir oyun izlediğimiz zaman, doğrudan doğruya algıladığımız dış aksiyondur. Tema ise, görmesek de işitmesek de kavramamız gereken şekilde, bu aksiyonun iç anlamıdır. Son olarak da konu, sanatın kendi araçlarıyla yeniden yaratılacak olan fizik, maddi süreçtir. Buna karşılık tema, toplumsal yaşamın akışından çıkarsanacak manevi sorundur; etiksel, dinsel, felsefi ya da bir başka mahiyetteki insan ilişkilerinin manen çatışmasıdır. M.K Sayfa 6 ÖRNEKLER TEMA KONU Özgürlük Türkiye’deki kadınların özgürlüğü İnsan sevgisi Yunus Emre’nin şiirlerinde insan sevgisi Göç Ortadoğu’daki insanların Avrupa’ya göç etmesi Hoşgörü Hüzün Mevlana’nın şiirlerinde hoşgörü Türk sanat müziğinde hüzün MERDİVEN Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak… Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta… Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta… Ahmet Haşim Konu : Sonbahar mevsiminde bir akşam vakti Tema : Yaşlanmanın verdiği hüzün M.K Sayfa 7 İYİ BİR ANLATIMIN NİTELİKLERİ Açıklık: Etkileyicilik: Kolayca anlaşılabilir Okuyucunun duygu ve görüşlerini değiştiren. Farklı anlamalara sebebiyet vermez. Ona farklı bakış açıları kazandıran. Akıcılık: Duruluk: Kolay okunur. Gereksiz sözcük ve kullanımlardan arındırılmış. Telaffuz kolaydır. Anlatılmak istenen yetecek kadar sözcük kullanma. Söylenmesi güç sözcük, terim ve yabancı Örnek: sözcüklere yer vermez. Eve kadar yaya yürüyerek gittik.( gereksiz sözcük kullanımı) Yalınlık: Ona sessizce bir şeyler fısıldıyordu. Sade, süsten uzak anlatım Gösterişe, mecaz ve sanatlara meyledilmez. Örn: Mâzi ile müstakbele sarf eyleme ömrü Sanki yer gök birbirine girmiş gibiydi. Özlülük(Yoğunluk): Hâl ehli için hiçbiri mahsûd değildir. Sadelik: Kolayca anlaşılabilen sözcükler kullanılır. Sokaktaki insanın ağzından konuşulur. Herkesin kolaylıkla anlayabileceği sözcükler Az sözle çok şey ifade edebilme. Bu anlatımda fazla ayrıntıya girilmez. Her bir karışından cevher fışkıran toprak gibidir. Doğallık: kullanılır. Yapmacıksız, akla yatkın. Aklımıza anahtar kullanım olarak “sade Türkçe” Hayattaki gibi, garip olamayan Anlatılanlar yaşanabilecek gibi. Bu kadarı da olmaz dedirtmeyen. ifadesi gelmelidir. Örn: Düşenin dostu olmaz demişler düşte görürsün, Sen o zaman dostları, düşte görürsün Özgünlük: Evrensellik: Herkesten farklı, kendine ait çizgisi olan Tüm insanlığı ilgilendiren. Taklide düşmeyen İnsanlığın ortak beğenisine seslenen. Sanatçısının mührünü taşıyan. Tün insanlar tarafından beğenilen Herkesçe sevilerek okunan. Herkesin kendinden ve çevresinden bir şeyler Sürükleyicilik: Okuyucuda merak seviyesini hep üst düzeyde tutan bulduğu. Kalıcılık: Olayların sonucu heyecanla beklenen Nesiller boyu okunan Okuyucuyu uykusuz bırakan Okuyanın bitirmeden elinden bırakamadığı eserler Kendini geleceğe aktarabilen Zamanın sınavından başarıyla geçen. Varlığıyla birlikte değerini de koruyabilen. . M.K Sayfa 8