açık ekonomide makro ekonomi politikaları: iç ve dış denge

advertisement
AÇIK EKONOMİLERDE MAKRO EKONOMİK
POLİTİKA ANALİZLERİ: İÇ VE DIŞ DENGE
HEDEFLERİ
YİRMİYEDİNCİ BÖLÜM
Giriş
•
•
•
Açık ekonomilerde uygulanacak makro ekonomik politikaların analizine, dış
denge ve iç denge hedefine yönelik politikalar arasındaki ilişkileri gösteren
bir çerçeve oluşturmakla başlayacağız. Bu amaçla, önce iç ve dış denge
kavramlarını tanımlayalım.
İç denge (internal balance), tam çalışma durumunu yansıtır, yani
ekonominin yeterince düşük bir işsizlik ve enflâsyon içinde olmasını ifade
eder. Buna göre, iç dengenin sağlanamamış olması, tam çalışmaya
ulaşılamadığını, ekonominin işsizlik ve veya enflâsyon içinde olduğunu
gösterir.
Tekrar hatırlatalım ki, iş değiştirenler, işgücü piyasasına yeni girenler, talep
edilen işçi niteliklerindeki değişmeler, vs. gibi nedenlerle tam çalışma
içinde olan ekonomide bile bir miktar işsiz bulunabilir. Ancak iş arayanlar
kadar da açık iş bulunmaktadır. Tam çalışma ile çelişkili olmayan bu işsizlik
oranına doğal işsizlik (natural rate of unemployment-NRU) adı verildiğini
biliyoruz. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, sanayileşmiş ülkelerde bu
oran genellikle yüzde 4-5 düzeyindedir. Dolayısıyla, işsizlik sorunu,
ekonomideki işsizlik oranının bundan daha yüksek olması anlamına gelir.
•
•
•
•
Bunun gibi, fiyat istikran da ülkede fiyatların hiç artmaması demek değildir.
Yine, ülkenin koşullarına bağlı olmakla birlikte, yüzde 1-2 oranındaki bir
fiyat artışı enflâsyon sorunu olarak kabul edilmemektedir.
Dış denge ise ödemeler bilançosunda bir açık veya fazla bulunmaması
durumudur. Diğer bir deyişle, dış dünyadan sağladığı gelirler dış dünyaya
yaptığı ödemelere eşit olan bir ülkede dış denge sağlanmış olur. Bu
ülkenin, o dönemde dış ekonomik ilişkileri dolayısıyla dış rezervlerinde bir
değişme ortaya çıkmaz.
Ülkeler iç ve dış denge arasındaki tercihlerinde genellikle iç dengeye
öncelik verirler. Fakat ödemeler bilançosu dengesizliklerinin kritik
düzeylere ulaştığı durumlarda önceliği dış dengeye vermek kaçınılmaz
olabilir.
Her ekonomik politika uygulamasında, amaçlara uygun politika araçlarına
sahip olmak gerekir. Bu konuda kural, en az belirlenen amaçların sayısı
kadar politika aracına sahip olmanın zorunluluğudur. Buna Timbergen
Kuralı adı verilir.
1. KUR AYARLAMASI VE TOPLAM HARCAMALARLA İÇ VE
DIŞ DENGE
•
Aşağıda yapılacak politika analizleri sabit kur sistemine yöneliktir ve
2x2 modeline dayanırlar. Yani, uygulanacak politikalarla ilgili, iki hedef
ve iki araç vardır. Öngörülen hedefler iç ve dış ekonomik dengenin
sağlanması, araçlar ise döviz kuru ayarlamaları ile toplam
harcamaların değiştirilmesidir. Bu araçlardan birincisi harcama
kaydırıcı, ikincisi de harcama değiştirici niteliktedir. Bilindiği üzere,
harcama kaydına politikalar toplam harcamaları yabancı mallardan
yerli mallara veya buna ters yönde kaydırır. Örneğin dış ticaret açığı
içindeki bir ülkede devalüasyon yapılarak toplam harcamaların
bileşimi ithal mallarından yerli mallara doğru değiştirilmeye çalışılır.
Tersine, dış ticaret fazla veren bir ülkede de, bu fazlayı eritmek üzere
revalüasyon yapılır ve toplam harcamaların yerli mallardan yabancı
mallara doğru kaydırılması hedeflenir.
1. KUR AYARLAMASI VE TOPLAM HARCAMALARLA İÇ VE
DIŞ DENGE
•
•
Toplam harcamaları değiştirmek üzere uygulanacak politikalar ise maliye
politikası ile para politikasıdır. Daha önceki açıklamalardan hatırlanacağı
gibi, maliye politikası kamu harcamaları ile vergilerin değiştirilmesine
dayanır. Toplam harcamalar artırılmak istendiğinde maliye politikası
genişletici yönde uygulanır, yani kamu harcamaları artırılıp vergiler
azaltılarak bütçe açığı oluşturulur veya mevcut açıklar daha da büyültülür.
Toplam harcamalar kısılmak istendiğinde de daraltıcı maliye politikası ile
bu önlemler tersine uygulanır.
Para politikası da, yine daha önce görüldüğü üzere, merkez bankasının
uygulayacağı çeşitli önlemlerle para arzının değiştirilip faiz oranlarının
etkilenmesine yöneliktir. Yani, faiz oranlarında öngörülen artışlar için sıkı
para politikası ile para arzı daraltılır. Faiz oranlarındaki bir düşüş için de
gevşek bir para politikası ile para arzı genişletilir. Faizlerdeki bir değişme
ise, diğer yandan, yatırımları etkileyerek toplam harcamalarda değişmeye
neden olur. Faizlerdeki değişme de diğer yandan yabancı sermaye
akımlarım uyararak dış dengeyi etkiler; ancak burada yabancı sermaye
etkileri ihmal edilecektir.
1. KUR AYARLAMASI VE TOPLAM HARCAMALARLA İÇ VE
DIŞ DENGE
•
•
Aşağıda, sabit kur sistemlerinde döviz kuru ayarlamaları (devalüasyon
ve revalüasyon) ve toplam harcama politikası araçları ile iç ve dış
dengenin nasıl birlikte gerçekleştirileceği gösterilecektir. Ancak basitlik
sağlamak için bazı varsayımlar yapılmaktadır. Uluslararası sermaye
akımları sıfır kabul edildiği için, ödemeler bilançosu ile dış ticaret
bilançosu birbirinin aynıdır. Ayrıca, toplam talebin tam çalışma üretim
düzeyine eşitlenmesine kadar fiyatlar genel düzeyinin sabit kalacağı ve
ondan sonra artışların başlayacağı varsayılır.
Daha sonraki analizlerde uluslararası sermaye akımlarının sıfır olduğu,
tam çalışma düzeyine kadar fiyat artışı olmayacağı ve sabit kur
sistemine ilişkin varsayımlar terk edilecek ve daha gerçekçi modeller
kurulmaya çalışılacaktır.
Grafik 27-1'de dikey eksende döviz kurları (K) gösterilmektedir. Kurdaki bir artış, ulusal paranın
devalüasyonunu, bir düşüş de revalüasyonunu ifade eder. Yatay eksende ise toplam reel yurtiçi
harcamalar (H) ölçülmektedir. Harcamaların kapsamında iç tüketim ve yatırımların yanında
hükümet harcamaları da yer alır. EB, dış denge (external balance) veya ödemeler bilançosu
dengesi doğrusudur; dış dengeyi sağlayacak döviz kurları ile yurtiçi harcama miktarının değişik
bileşimlerini gösterir.
EB pozitif eğimli bir eğridir, çünkü, kurun yükselmesi, dış ticaret bilançosu fazlasına neden olur.
Dolayısıyla dış dengeyi sürdürebilmek (fazlalığı eritebilmek) için ithalâtın şimdi buna eşit
miktarda artması gerekir. Bunun için de yurtiçi talep (H) yeterli ölçüde genişletilmelidir. Örneğin
EB üzerinde E noktasından hareketle K'nin, K2'den K3'e yükselmesi halinde dış dengenin
bozulmaması için, H'nin de H2'den H3 düzeyine çıkartılması gerekir. Toplam harcamaların bundan
daha düşük miktarda artırılması ödemeler bilançosu fazlasının, daha yüksek miktarda artırılması
da ödemeler bilançosu açığının sürdürülmesine neden olur.
IB de iç denge (internal balance) doğrusudur; işsizlik ve enflâsyona sürüklenmeden tam çalışmayı
sağlayacak döviz kuru (K) ve toplam harcama (H) bileşimlerini yansıtır. Bu eğri de negatif
eğimlidir; çünkü düşük bir kur düzeyi, dış ticaret bilançosu açığı yaratarak harcamaları
daraltacağından, iç dengeyi koruyabilmek için şimdi yurtiçi harcamaların yeterli miktarda
artırılması gerekir. Yine, IB eğrisi üzerindeki E noktasından hareket edildiğinde, kurun K2’den K1’e
düşmesi karşısında, iç dengenin bozulmaması için H’nin de H2'den H3'e çıkartılmasına gerek
vardır. Toplam harcamalarda bundan daha düşük bir artış işsizlik, daha yüksek bir artış da aşırı
Grafikte görülüyor ki. ülke yalnızca EB ve IB'nin kesiştiği E noktasında hem iç,
hem de dış dengeyi aynı anda gerçekleştirmiş olur. EB'nin yukarısındaki
noktalarda dış fazla, aşağısındaki noktalarda da dış açık bulunur. Bunun gibi,
IB'nin aşağısındaki noktalarda ekonomide işsizlik, yukarısındaki noktalarda
da enflâsyon vardır. Böylece iç ve dış ekonomik dengesizlikle ilgili dört bölge
ortaya çıkar:
Bölge I : Dış fazla ve iç işsizlik
Bölge II : Dış fazla ve iç enflâsyon
Bölge III : Dış açık ve iç enflâsyon
Bölge IV: Dış açık ve iç işsizlik
Grafikten hem iç, hem de dış dengenin aynı anda sağlandığı F. noktasına ulaşabilmek
için uygulanması gereken döviz kuru ve harcama politikası bileşimleri de
belirlenebilir. Söz gelişi ekonominin, A noktasında (dış açık + işsizlik) bulunduğunu
varsayalım. Bu noktadan E noktasına ulaşabilmek için hem kuru yükseltmek, hem de
toplam yurtiçi harcamaları artırmak gerekir. Yalnızca kurun yükseltilmesiyle ya dış
denge (A' noktası) ya da daha yüksek bir kur artışı yapılarak iç denge (IB eğrisi
üzerindeki A" noktası) sağlanabilir, ama ikisi birden aynı anda gerçekleştirilemez.
Bunun gibi, sırf iç harcamalar artırılarak iç dengeye ulaşılabilir (IB üzerinde C noktası gibi); ama
bu diğer yandan dış dengesizliğe neden olur, çünkü ekonomi EB eğrisinin altında bulunmaktadır.
Dikkat etmek gerekir ki, A ve B noktalarının ikisi de Bölge IV'te olmalarına karşın, E'ye
ulaşabilmek için A noktasında iç harcamaların artırılması, B noktasında ise daraltılması
gerekecektir.
Ülkenin halen IB üzerinde C gibi bir noktada bulunduğunu, yani iç dengeyi sağladığını ama dış
açık içinde olduğunu varsayalım. Yapılacak bir devalüasyon EB üzerinde C ye ulaşılmasını
Dolayısıyla, iki hedefi aynı anda gerçekleştirmek, iki politika aracının da birlikte kullanılmasını gerektirir.
Belirtmek gerekir ki, yalnızca yatay eksene paralel biçimde E nin sağında ve solundaki noktalarda veya
dikey olarak E nin tam yukarısında ve tam aşağısında yer alan noktalarda, tek bir politika aracı ile E'ye
ulaşılabilir, yani hem iç, hem de dış denge sağlanabilir. Söz gelişi, L noktasından hareketle, yalnız yurtiçi
harcamaları Hi den H2 ye çıkartmakla E noktasına ulaşma olanağı vardır. Bunun nedeni açıktır: Yurtiçi
harcamalardaki artış, kurda herhangi bir değişiklik yapmadan ilk baştaki fazlayı tam olarak giderecek kadar
ithalât artışına neden olur. Ama, bu çok sıra dışı bir durumdur. Dolayısıyla, bu dört bölgenin her birinde
uygulanması gereken politika bileşimlerinin çok dikkatli bir biçimde belirlenmesi gerekmektedir.
• Uygulamadaki durum açısından, geçmişteki sabit kurlu Bretton
Woods sisteminde hükümetler ciddi dış açıklarla karşılaşmalarına
karşın, olumsuz siyasal etkilerini düşünerek, devalüasyon
yapmaktan kaçınmışlardır. Dış fazla veren ülkeler de büyük dış
rezerv biriktirmenin sağladığı prestij dolayısıyla, revalüasyon
yapmaya istekli davranmamışlardır. Öyle olunca, iç ve dış dengeyi
sağlamak için geriye yalnızca toplam harcamaları değiştirici
politikaları uygulamak kalmıştır. Aşağıda ayrıntılı biçimde
inceleneceği gibi, Mundell tarafından maliye politikasının iç denge,
para politikasının da dış denge amacıyla nasıl kullanılacağının ortaya
konulmasına kadar, bu konuda bir teorik boşluk yaşanmaktaydı.
• Böylece, kur değişmelerine gerek kalmadan ülkelerin para ve maliye
politikalarıyla hem iç, hem de dış dengeyi nasıl sağlayabilecekleri
konusuna gelmiş bulunuyoruz. Aşağıda konu teorik çerçevede ele
alınacaktır.
II. İÇ VE DIŞ DENGEDE PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ
ETKİNLİĞİ: MUNDELL-FLEMING MODELİ
•
•
Para politikası i!e maliye politikasının açık ekonomiler üzerindeki
etkilerini, bu politikaları birbirinden ayırarak inceleyen ilk yazar Robert
Mundcll'dir (1962). Mundell, para ve maliye politikasının etkilerini
incelerken uluslararası sermaye akımlarını da analize katmıştır. Bu
analizler kur ayarlaması yapmaya gerek olmadan, para ve maliye
politikalarının birlikte kullanılması ile iç ve dış dengenin aynı anda
nasıl gerçekleştirilebileceğini ortaya koymaktadır.
Analizlere göre, hem para hem de maliye politikası dış denge hedefini
etkilemede kullanılabilir. Örneğin, para arzında bir daralma, faiz
oranını yükseltir. Bu da kısa süreli yabancı sermaye girişini özendirip
ülke dışına sermaye çıkışını caydırır ve bir ödemeler bilançosu
fazlasına neden olabilir. Bunun gibi, hükümet harcamalarında bir
daralma da, ulusal geliri düşürüp ithalâtı azaltarak ödemeler
bilançosunda bir fazlaya yol açar.
II. İÇ VE DIŞ DENGEDE PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ
ETKİNLİĞİ: MUNDELL-FLEMING MODELİ
•
•
Sıkı para politikası ile daraltıcı bir maliye politikasının ödemeler bilançosunu benzer
yönde etkilemeleri durumundan önemli bir sonuç çıkarılabilir. Şöyle ki, döviz
kurunu değiştirmeden ödemeler bilançosu dengesini sağlamak için, para ve maliye
politikalarını birbirine ters yönde, yani genişletici maliye politikası ile daraltıcı para
politikasını veya daraltıcı maliye politikası ile genişletici para politikasını birlikte
uygulamak yeterli olabilir.
İç denge amacıyla uygulanacak para ve maliye politikaları için de benzer ilişkiler
geçerlidir. Yani hem para politikası, hem de maliye politikası iç denge hedefini
etkileyebilmektedir. Örneğin, para arzındaki artışlar, faiz oranını düşürür ve reel
yatırımları özendirir. Bunun ekonomi üzerinde genişletici veya enflâsyonist sonuçlar
doğurması istenmiyorsa, yatırımlardaki artışın kamu harcamalarının azaltılması
veya vergilerin artırılması (tüketim harcamalarında bir düşmeye neden
olacağından) ile karşılanması gerekir. Benzer biçimde, hükümet harcamalarındaki
bir artışın enflâsyonist baskılara neden olmaması için de bunun daraltıcı para
(yüksek faiz) politikası izlenerek iç yatırımlardaki düşüşle dengelenmesine gerek
vardır.
Uygulanacak politikaların
bileşimi Grafik 27-2'deki
Mundell-Fleming diyagramı yardımıyla
gösterilebilir. Para
politikası dikey eksendeki
faiz oranlan ile, maliye
politikası da yatay
eksendeki kamu
harcaması miktarlanyla
(G) temsil edilebilir. İki
politika arasında açıklanan
ters ilişki, pozitif eğimli
IB ve EB eğrileriyle
gösterilmektedir. IB iç
denge. EB de dış denge
eğrisi (doğrusu)'dir.
Örneğin IB eğrisini ele alalım. Bu eğri iç dengeyi (fiyat istikrarı ve tam çalışma) sağlayan çeşitli maliye ve para
politikası bileşimlerini yansıtır. IB eğrisi artan eğimlidir; çünkü iç dengeyi sağlamak için genişletici bir maliye
politikasının etkilerini, dozu iyi ayarlanmış sıkı bir para politikası ile dengelemek gerekir. Diyelim ki, E noktasından
hareketle, kamu harcamalarında bir artış yapılmış olsun. Böyle bir politika, ekonomiyi M gibi bir noktaya götürür,
böylece neden olduğu talep fazlası dolayısıyla bir talep enflâsyonu doğurur. Bu durum, sıkı bir para politikası veya
yüksek faiz politikası ile düzeltilebilir; çünkü sıkı para politikası ekonomiyi IB eğrisi üzerinde M' noktasına ulaştırır.
M' nün gösterdiği düzeyin altındaki bir faiz oranına yol açan sıkı para politikası ise aşırı talebi tam olarak gideremez
ve enflâsyonu önleyemez.
Diğer yandan, ekonomiyi M' nün
yukarısında bir noktaya taşıyan sıkı
para ve yüksek faiz politikası ise
kamu harcamalarındaki genişlemenin
neden olduğu enflâsyonu tam olarak
giderebildiği gibi, bir miktar da
işsizlik doğurur. O bakımdan İB nin
sağında ve altında enflâsyon, solunda
ve yukarısında ise işsizlik vardır.
EB doğrusu da dış dengeyi (ödemeler
bilançosu dengesi) sağlayan çeşitli
para ve maliye politikası bileşimlerini
göstermektedir. Bu doğru üzerindeki
bîr noktadan hareketle, genişletici
maliye politikası uygulanması, ulusal
geliri yükselterek ticaret
bilançosunun bozulmasına neden
olur. Bu da sıkı bir para politikası ile
dengelenecektir.
Diğer bir deyişle, sıkı para politikası faiz oranlarını yeterli ölçüde yükselterek kısa süreli yabancı sermaye
girişlerini artırır. Diyelim ki ülke, EB üzerinde E noktasından hareket ederek genişletici bir maliye politikası ile
M noktasına geçmiş ve bir dış açıkla karşılaşmıştır. Bu dış açık, ülkeyi M" noktasına taşıyacak Ölçüde bir sıkı
para politikası ve yüksek faiz politikası izlenmesiyle giderilebilir. O bakımdan EB eğrisi de pozitif eğimli olmak
zorundadır. Ülkeyi M" noktasının üzerine götürecek bir sıkı para politikası ise dış ödeme fazlasına neden olur.
O halde. EB nin sağında ve altındaki noktalarda bir dış ödeme açığı, solunda ve yukarısındaki noktalarda da
bir dış ödeme fazlası bulunacaktır.
Yalnızca IB vc EB doğrularının
kesiştiği E noktasında, ekonomi
aynı anda hem iç, hem de dış
denge durumundadır. IB ile EB
eğrilerinin kesişmesi daha önce
de belirtildiği gibi, dört ayrı iç
ve dış dengesizlik sorunu ortaya
koyar. Dikkat edilirse EB eğrisi,
IB eğrisinden daha yatıktır. Kısa
süreli yabancı sermaye akımları,
uluslararası faiz oranı
farklılıklarına tepkide
bulunduğu sürece, bu özellik de
geçerli olacaktır. Nedeni ise
şöyle açıklanabilir; Genişletici
maliye politikası, ulusal geliri
artırır ve ekonomide işlem
amaçlı para talebini yükseltir.
Eğer para otoriteleri (merkez bankası) para arzını, artan para talebini karşılayacak ölçüde genişletirlerse faiz
oranı sabit kalır. O taktirde, maliye politikası yalnızca ulusal gelir düzeyini etkiler, faiz oranını değiştirmez.
Oysa para politikasının işleyişi, para arzını değiştirip faiz oranını etkilemek biçimindedir. Faiz oranındaki
değişme de yalnız yatırım hacmini ve ulusal gelir düzeyini değil, uluslararası sermaye akımlarını da etkiler.
Sonuç olarak para politikası dış dengeyi sağlamada maliye politikasından daha etkilidir, böyle olunca da EB
eğrisi IB eğrisinden daha yatık olacaktır.
• Mundell yaklaşımına göre bir politika aracı iki amacı da
etkilemekle birlikte, hangisinde daha etkili oluyorsa o
hedefe yönelik olarak kullanılmalıdır. Bunun diğer amaç
üzerinde doğuracağı bozucu etkiler ise o politika aracının
dozu iyi ayarlanarak giderilebilir. Mundell buna "etkin
piyasa sınıflandırması ilkesi" (principle of effective market
classification) adını vermiştir.
• Yukarıda belirtildiği gibi para politikası dış denge, maliye
politikası da iç denge yönünden etkinliği daha yüksek
politikalardır. Dolayısıyla birincisi dış denge, ikincisi de iç
denge amacıyla kullanılmalıdır. Eğer araçlar buna ters yönde
kullanılırlarsa ekonomi dengeye yönelmek yerine, giderek iç
ve dış denge durumundan uzaklaşır.
Etkin piyasa sınıflandırması
ilkesini grafik üzerinde bir
örnekle açıklayalım. Bunun için
ekonominin işsizlik ve dış
açığın görüldüğü Bölge IV'de
ve N noktasında bulunduğunu
varsayalım. Ülkede dış açığa
karşı daraltıcı bir maliye
politikası uygulansın. Böylece,
EB üzerinde N1' noktasına
geçilir. Bu durumda işsizliğe
karşı da genişletici bir para
politikası izlensin, bu da
ekonomiyi IB eğrisi üzerinde
N2' noktasına yöneltir.
Görüldüğü gibi yapılan her
hamle ülkeyi E noktasından
uzaklaştırmaktadır.
Oysa bunun yerine eğer, genişletici bîr maliye politikası uygulanarak IB üzerindeki N1 noktasına, daha sonra
da sıkı para politikası ile EB üzerindeki N2 noktasına geçilmiş olunsaydı, her defasında E noktasına daha
fazla yaklaşılabilecekti. Gerçekte ise, ileride de görüleceği gibi, uygun dozda bir genişletici maliye politikası
ile daraltıcı bir para politikası izlenerek, N noktasından E noktasına tek bir adımda geçebilme olanağı vardır.
Bunun gibi ülke, uygun dozda para ve maliye politikaları ile herhangi bir iç ve dış dengesizlik noktasından da
E noktasına ulaşabilir. O halde model göstermekledir ki politika araç ve amaçlarıyla uyumlu, etkin bir
sınıflandırma politikası, sabit kur sistemlerinde ekonomi politikasının başarısı için kritik öneme sahiptir.
III. MALİYE VE PARA PİYASALARI İLE ÖDEMELER
BİLANÇOSUNDA DENGE
•
Aşağıda, Mundell-Fleming modeline göre maliye ve para
politikalarının kullanılması ile, genel denge diye de nitelendirilen
birlikte iç ve dış denge durumuna nasıl ulaşılabileceği konusunu
inceleyeceğiz. Bunun için yeni araçlara gerek vardır. Bu araçlar da
sırasıyla mal piyasası, para piyasası ve ödemeler bilançosu dengesini
gösteren IS, LM ve BP eğrileridir.
1. İÇ EKONOMİK DENGE
a. IS: Mal Piyasası Denge Eğrisi
S+M
I+X
S(Y)+M(Y)
E1
I1(i1)+X0
E0
I0(i0)+X0
E2
O
I2(i2)+X0
Y2
Y0
Y1
Milli Gelir
Faiz
Oranı
E2
i2
E0
i0
• Mal Piyasası dengesini sağlayan faiz oranı
ve MG düzeyini gösterir.
• Mal Piyasasında denge toplam mal ve
hizmet üretiminin (MG), planlanan
harcamalar toplamına eşitlenmesi ile
sağlanır.
• Bu koşul ise harcama akımından ayrılan
toplam sızıntıların (S, M), harcamalara
yapılan toplam katılımlara (I, X)
eşitlenmesini gerektirir.
E1
i1
IS
O
Y2
Y0
Y1
S(Y) + M(Y) = I(i) + X
Milli Gelir
Grafik 20.1: IS Eğrisinin Elde Edilişi
24
1. İÇ EKONOMİK DENGE
a. IS: Mal Piyasası Denge Eğrisi
S+M
I+X
S(Y)+M(Y)
E1
I1(i1)+X0
E0
I0(i0)+X0
E2
• Faiz oranlarındaki düşüş, yatırım
harcamalarını artırır. Yatırımların artması
toplam harcamaları ve MG’i yükseltir.
I2(i2)+X0
• Burada yurtiçi fiyatlar ve döviz kuru sabit
kabul edilerek IS eğrisi çizilmiştir.
O
Y2
Y0
Y1
Milli Gelir
• Eğer fiyatlar yükselirse (faiz sabitken) bu
durumda yatırım ve tasarruf miktarı değişmez.
Fakat yerli mallar, yabancı mallara göre
pahalılaşır. Bu durum ihracatın azalmasına ve
ithalatın artmasına neden olur.
Faiz
Oranı
E2
i2
E0
i0
E1
i1
IS
O
Y2
Y0
Y1
Milli Gelir
• Bu nedenle (I+X) aşağı kayarken, (S+M)
doğrusu yukarı (sola) kayar ve MG düşer. Faiz
oranı sabitken gelir azaldığı için IS eğrisi sola
doğru kayar.
Grafik 20.1: IS Eğrisinin Elde Edilişi
25
b. LM: Para Piyasası Denge Eğrisi
Faiz
Oranı
Faiz
Oranı
E1
i1
E1
i1
E1’
i0
LM
E0
i0
E0
L1(Y1)
L0(Y0)
O
M0 /P
M1/P
Milli Gelir
(a)
O
Y0
Y1
Milli Gelir
(b)
Grafik 20.2: LM Eğrisinin Elde Edilmesi




Reel para talebini, reel para arzına eşitleyen faiz oranları ve MG düzeyi bileşimlerini gösterir.
Bireylerin para talebi nominal değildir. Bireyler harcamalarında kullanılmak üzere reel bir satın alma
gücünü yanlarında bulundururlar. Fiyatlar ne kadar yüksek ise tutulmak istenen para miktarı da o
kadar yüksek olur. Ayrıca reel para talebi gelire de bağlıdır. Gelir arttıkça para talebi de artar.
Para talebi aynı zamanda faize de bağlıdır. Faiz oranı yükselirse para tutmanın maliyeti artmış olur.
Dolayısıyla, parasal fonlar, tahvil ve banka mevduatı gibi kaynaklara yatırılarak faiz geliri elde edilir ve
elde tutulan para miktarı azalır.
Para arzındaki artışlar faizleri düşürür, MG’i artırır. Bu durum LM eğrisini sağa kaydırır.
26
c. İç Ekonomik Denge: Mal Piyasası ve Para Piyasasında Birlikte
Denge
Faiz
Oranı
IS
LM
E
i0
O
Y0
Milli Gelir
Grafik 20.3: İç Denge, Mal ve Para
Piyasalarında Denge Sağlanması


İç denge mal ve para piyasalarının aynı anda dengede olması
durumunu ifade eder.
Otonom harcama değişmeleri IS eğrisinin ya da para arzı değişmeleri
LM eğrisinin kaymasına neden olur.
27
2. DIŞ EKONOMİK DENGE: BP Eğrisi
• Ödemeler Dengesi (Balance of Payments-BP)
• BP = Cari işlemler Bilançosu + Sermaye Bilançosu
–
BP = CAB + KAB
–
CAB = Current Account Balance (Cari İşlemler Dengesi)
–
KAB = Capital Account Balance (Sermaye Hesabı Dengesi)
BP = Cari işlemler Bilançosu + Sermaye Bilançosu = 0 Dış Denge
BP = Cari işlemler Bilançosu + Sermaye Bilançosu > 0 Dış Fazla
BP = Cari işlemler Bilançosu + Sermaye Bilançosu < 0 Dış Açık
28
2. DIŞ EKONOMİK DENGE: BP Eğrisi
• Ödemeler Dengesi (Balance of Payments-BP)
–
BP = CAB [Y, Yf, (Pf/P).R] + KAB [i, (if + De)]
(-) (+) (+)
(+) (-)
Cari İşlemler Dengesini Etkileyen Unsurlar
–
–
–
–
–
–
–
Y = ülkenin gelir düzeyi ; M = f(Y)
Yf = Ticaret ortaklarının gelir düzeyi ; X = f(Yf)
(Pf/P).R = Reel döviz kuru
Pf = Yabancı ülke fiyatlarının ulusal para cinsinden ifadesi
P = Yurtiçi fiyatlar
R = Nominal döviz kuru
Eğer Y  M ; Yf  Mf
Reel döviz kuru (Pf ve P sabit iken, R)  X ve M
29
2. DIŞ EKONOMİK DENGE: BP Eğrisi
• Ödemeler Dengesi (Balance of Payments-BP)
–
BP = CAB [Y, Yf, (Pf/P).R] + KAB [i, (if + De)]
(-) (+) (+)
(+) (-)
Sermaye Hesabı Dengesini Etkileyen Unsurlar
–
i = yurtiçi faiz oran
–
if = yurtdışı faiz oranı
–
De = Beklenen devalüasyon oranı
–
Eğer i  Yabancı sermaye girişi
(if + De)  Yabancı sermaye çıkışı
Uzun vadede faiz oranı (i), Cari İşlemler Dengesini de etkiler.
Dış borç faizleri cari işlemlere kaydedilir (Hizmet Giderleri).
Yrd.Doç.Dr. Mert URAL
30
2. DIŞ EKONOMİK DENGE: BP Eğrisi
•
Ödemeler Dengesi (Balance of Payments-BP)
–
BP = CAB [Y, Yf, (Pf/P).R] + KAB [i, (if + De)]
(-) (+) (+)
(+) (-)
–
BP’yi türetmek için Y ve i dikkate alınıp, Yf, P, Pf, R sabit kabul
edilir. Aksi halde, BP sağa veya sola hareket eder.
–
BP = CAB [Y] + KAB [i]
(-)
(+)
–
Y  M böylece (X-M) olumsuz etkilenir.
–
if ve De sabit kabul edilirse,
i  Yabancı sermaye girişi
• Bu durumda, genel dış denge, gelir düzeyi ve faiz oranının bir
fonksiyonudur.
Yrd.Doç.Dr. Mert URAL
31
2. DIŞ EKONOMİK DENGE : BP Eğrisi
• BP doğrusu, üzerindeki her noktada dış dengeyi sağlayan uygun i-Y
bileşimlerini gösterir.
i
Yurtiçi Faiz Oranı
i2
i1
0
BP = 0
Dış Fazla
E2 '
E1
E2 Dış Açık
Y1
Y2
Y
Ülkedeki Gelir Düzeyi
32
2.
DIŞ
EKONOMİK
DENGE
:
BP
Eğrisi
• Bu doğru üzerinde dış denge, milli gelirin doğurduğu dış ticaret bilançosu açığının
(fazlasının), faiz oranlarının uyardığı net sermaye bilançosu fazlası (açığı) ile dengelendiğini
ifade eder.
•
Y1  BP = 0 çünkü i1 faiz oranı dengesizliğe izin vermiyor.
•
i1  BP = 0 çünkü Y1 gelir düzeyi dengesizliğe izin vermiyor.
i
Yurtiçi Faiz Oranı
BP = 0
Dış Fazla
E2 '
i2
i1
0
E1
E2 Dış Açık
Y1
Y2
Y
Ülkedeki Gelir Düzeyi
33
2.
DIŞ
EKONOMİK
DENGE
:
BP
Eğrisi
• BP doğrusunun sağı, ödemeler bilançosu açığı bölgesidir. Çünkü, bu bölgede dış dengenin
sağlanması için gerekli milli gelir düzeyi çok yüksek veya faiz oranı çok düşüktür.
•
BP doğrusunun solu, ödemeler bilançosu fazlası bölgesidir. Çünkü, bu bölgede dış dengenin
sağlanması için gerekli milli gelir düzeyi çok düşük veya faiz oranı çok yüksektir.
i
Yurtiçi Faiz Oranı
i2
i1
0
BP = 0
Dış Fazla
E2 '
E1
E2 Dış Açık
Y1
Y2
Y
Ülkedeki Gelir Düzeyi
34
3. Kısa Süreli Yabancı Sermaye Hareketliliğinde Farklar
•
•
Yabancı menkullerin yerli menkullerle ikamesi ya da sınır ötesi kısa
süreli sermaye akımlarının ulusal faiz değişmelerine göstereceği tepki
konusunda üç farklı varsayım yapılabilir:
a. Tam sermaye hareketliliği (perfect mobility): Aşırı bir durum olan
tam sermaye hareketliliğinde faizlerdeki en ufak bir değişmenin
sınırsız sermaye akımlarına yol açacağı varsayılır. Burada, yerli
menkullerle yabancı menkuller arasında hiçbir fark olmadığı
düşünülür, dolayısıyla ikisi birbiri yerine tam olarak ikame edilir. Böyle
olunca uluslararası piyasalardaki faiz oranı, ele alınan ufak ülkede de
geçerli olacaktır. Tam sermaye hareketliliği uluslararası faiz oranını
etkileyemeyecek kadar ufak bir sanayileşmiş ülke için söz konusu
olabilir. Uluslararası sermaye hareketliliğinin tam olması yatay eksene
paralel bir doğru ile gösterilmiştir.
3. Kısa Süreli Yabancı Sermaye Hareketliliğinde Farklar
• Dış denge doğrusunun (BP) eğimi, sermaye akımlarının faiz oranlarına
karşı duyarlılığına bağlıdır. Bu duyarlılık (sermayenin faiz esnekliği) ne
kadar yüksek olursa, BP doğrusu o derece yatıklaşır (eğimi azalır).
i
i
BP
Dış
Fazla
i
Dış
Fazla
Dış
Açık
Dış
Fazla
Y 0
Sermaye Mobilitesi=0
BP2
BP
Dış
Açık
0
BP1
Dış
Açık
Y
Sermaye Mobilitesi=
0
Y
Sınırlı Sermaye Mobilitesi
e(BP1) < e(BP2)
36
•
•
•
•
b. Tam sermaye hareketsizliği (perfect immobility): Diğer aşırı bir durum olan lam
sermaye hareketsizliğinde, ulusal sermaye piyasasının uluslararası mali
merkezlerden tamamen soyutlanmış olduğu varsayılır. Dolayısıyla yurtiçi faizler, dış
dünyaya göre ne oranda değiştirilirse değiştirilsin, içe veya dışa doğru herhangi bir
sermaye akımı oluşmaz, yani sermaye bilançosu üzerindeki etkiler daima sıfırdır.
Tam sermaye hareketsizliği dikey bir BP doğrusu ile temsil edilebilir.
c. Tam olmayan sermaye hareketliliği (imperfect mobility): Yerli menkullerle
yabancı menkuller arasındaki ikame sıfır olmadığı gibi, tam da değildir. Diğer bir
deyişle, ulusal faiz oranlarının yükseltilmesiyle, ülkeye bir miktar yabancı sermaye
girişi sağlanır ve sermaye bilançosu bundan olumlu yönde etkilenir. Tersine,
faizlerin düşürülmesi de bir miktar sermayenin ülkeyi terk etmesine ve sermaye
bilançosunun bozulmasına neden olur.
Ülkeler arasında kısa süreli sermaye akımlarını sınırlandıran bazı engellerin
bulunması durumunda lam olmayan sermaye hareketliliği vardır. Bu varsayım,
ayrıca mali bakımdan büyük, yani uluslararası faiz oranını kabullenen değil, bu
oranları etkileme gücüne sahip ülkeler için de geçerlidir.
Sınırlı bir sermaye hareketliliği pozitif eğimli bir BP doğrusu ile gösterilebilir.
Kuskusuz, sermaye akımlarının faiz oranlarına göstereceği tepkinin büyüklüğüne
bağlı olarak BP doğrusunun eğimi de yükselir (doğrunun yatıklaşması).
4. Aynı Anda İç ve Dış Dengenin Sağlanması
• Ekonomide genel denge iç denge (IS=LM) ve dış dengenin (BP) birlikte
sağlandığı durumu ifade eder.
i
Yurtiçi Faiz Oranı
LM
IS
i0
0
BP
E0
Y0
Y
Ülkedeki Gelir Düzeyi
38
4. Aynı Anda İç ve Dış Dengenin Sağlanması

Şekilde Eo noktası genel denge noktasıdır.
Mal piyasasında, toplam üretim toplam talebe
Para piyasasında, para arzı para talebine
Dış dengede ise dış ticaret bilançosu ile sermaye bilançosu birbirini dengelemiştir.
i
Yurtiçi Faiz Oranı
LM
IS
i0
0
BP
E0
Y0
Y
Ülkedeki Gelir Düzeyi
39
4. Aynı Anda İç ve Dış Dengenin Sağlanması
• Dış Açık Durumu
• Ekonomide iç denge (IS=LM) varken dış açık (BP<0) durumunu ifade
eder. Milli gelir daha düşük ya da faiz oranı daha yüksek olmalıydı ki dış
açık olmasın.
i
IS
LM
0
A
 Faiz oranı çok düşük (sermaye çıkışı olur)
 Faiz oranı veri iken, dış dengenin sağlanabilmesi
için gelir düzeyi AE1 kadar düşük olmalıdır.
E'
i0
 Milli gelir çok yüksek (ithalat artar)
BP
E1
Y0
 Dış Açık, AE1 ile marjinal ithalat eğiliminin (m)
çarpımına eşittir. Dış Açık = [AE1 * m]
Y
40
4. Aynı Anda İç ve Dış Dengenin Sağlanması
• Dış Fazla Durumu
• Ekonomide iç denge (IS=LM) varken dış fazla (BP>0) durumunu ifade
eder. Milli gelir daha yüksek ya da faiz oranı daha düşük olmalıydı ki dış
fazla olmasın.
i
LM
IS
BP
i0
E2
B
E''
0
Y0
 Milli gelir çok düşük (ithalat düşer)
 Faiz oranı çok yüksek (sermaye girişi olur)
 Faiz oranı veri iken, dış dengenin
sağlanabilmesi için gelir düzeyi BE2 kadar yüksek
olmalıdır.
 Dış Fazla, BE2 ile marjinal ithalat eğiliminin (m)
çarpımına eşittir. Dış Fazla = [BE2 * m]
Y
41
A. SABİT KUR SİSTEMLERİNDE İÇ
VE DIŞ DENGE POLİTİKALARI
1. Sabit Kur Sistemlerinde Maliye
Politikasının Etkileri
2. Sabit Kur
Sisteminde
Para
Politikasının
Etkileri
B. DEĞİŞKEN KUR SİSTEMİ
•
•
Yukarıda, sabit kur varsayımı yapılarak değişik ölçülerde yabancı
sermaye hareketliliği koşullan allımla maliye ve para politikasının
ulusal gelir ve çalışma düzeyi üzerindeki etkileri incelendi. Aynı analiz
burada da yapılacaktır; şu farkla ki, sabit kur rejimi yerine değişken
(esnek) kur sisteminin geçerli olduğu kabul edilecektir.
Bilindiği gibi serbest değişken kur sisteminde döviz kurları arz ve talep
etkilerine bağlıdır ve dış denge kur değişmeleriyle, otomatik bitimde
(Marshall-Lerner Koşulunun karşılanması durumunda) sağlanır. Sabit
kur sistemindeki gibi bu sistemlerde merkez bankaları döviz
piyasalarına müdahalede bulunmaz; o nedenle de dış dengesizlikle
ulusal para arzı arasında bir ilişki kurulamaz, para arzı merkez bankası
tarafından bağımsız biçimde belirlenir.
deki değil, onun yukarısında
veya aşağısındaki noktalarda yer
alan faiz ve ulusal gelir
bileşimlerinde kendini gösterir.
Çünkü, bu noktaların temsil
ettiği bileşimler, döviz kurlarında
değişikliğe yol acar ve kur
değişmeleri de döviz piyasasını
yeniden dengeye getirir. Diğer
yandan, buna bağlı olarak BP
eğrisi yeni denge kurunu yansıtacak biçimde sağa veya sola doğru
kayar. Bunun tem. Grafik 2713’te gösterilen BP eğrilerine
bakalım
Burada üç farklı BP eğrisi yer almıştır. Bunların her biri farklı bir döviz kurunu temsil
etmektedir. Örneğin BP0 ın S0 kuruna, BP1, in bundan yüksek Sı ve BP2 nin de daha
düşük bir S2 kuruna dayanması gibi.
Şimdi ekonominin BP0 ın altındaki bir noktaya kaydığını varsayalım. Bu alandaki bir
noktada yurtiçi faiz oranı, her ulusal gelir düzeyinde ödemeler bilançosu dengesini
sağlayacak olan faiz oranından daha düşüktür; dolayısıyla sabit kur sistemi geçerli
olsaydı, ilk kurdan (S0) ekonomi bir dış açık sorunu ile karşılaşacaktı. Ancak, şimdi kur
serbestçe dalgalanabildiği için, bir dış açık ortaya çıkmaz, fakat dış açık benzeri
baskılarla ulusal para değer yitirir.
Söz gelişi, BP0 ın altında bir A
noktasına bakalım. Bu noktadaki
gelir ve faiz oranının ulusal
parada yol açtığı değer kayıpları
(kurun yükselmesi) dolayısıyla
BP0 eğrisi, BP| biçiminde
aşağıya, sağa doğru kayar. Altta
yer alan bir BP eğrisi, daha
düşük bir ulusal para değerinde,
her ulusal gelir düzeyinin daha
düşük bir faiz oranı ile
eşleşmekte olduğunu gösterir.
Benzer biçimde, BP0 eğrisinin yukarısında bulunan bir B noktasındaki ulusal gelir ve
faiz oranı bileşiminde döviz kuru düşer (ulusal para değer kazanır) ve bu da BP
eğrisini BP2 biçiminde sola kaydırır.
Bir kez daha, sabit kur ile değişken kur sistemlerindeki denkleşme mekanizmaları
arasındaki farkı vurgulamakta yarar vardır: Serbest değişken kur sisteminde herhangi
bir dış dengesizlik ani kur değişmesine neden olur ve BP eğrisini bünyesel olarak
kaydırır. Sabit kur sisteminde bir dış dengesizlik ise para arzını değiştirir ve LM
eğrisini kaydırır.
1. Maliye
Politikasının
Etkileri
2. Para
Politikasının
Etkileri
V. POLİTİKA BİLEŞİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
•
Sabit kur rejimlerinde İç denge için maliye politikası, dış denge İçin
para politikası bileşimlerini kullanım yaklaşımına karşı yöneltilen bazı
eleştiriler vardır, örneğin bir kısım görüşlere göre. kısa dönemli
sermaye akımları, uluslararası faiz farklılıklarına beklendiği gibi
tepkide bulunmamaktadır, ortaya çıkan tepkiler de yetersiz, halta
düzensiz olup (Mundell‘in varsaydığının tersine), bir defalıktır. Bunlara
göre, para politikası eğer zaman içinde daha da sıkıl aştırılacak
biçimde uygulanmazsa, yalnızca kısa dönemde dış açığı finanse edici
sonuçlar doğurabilir. Uzun dönemde sağlanacak uyumlar için döviz
kurlarında ayarlama yapılması gerekli olabilir.
•
Başka bir eleştiri de gerek hükümetin, gerekse para otoritelerinin
maliye ve para politikası etkilerinin neler olacağım önceden tam
olarak bilememeleri ve bu politikaların sonuç vermesini engelleyen
çeşitli gecikmelerin (tanı koyma, politika seçimi, uygulama, vs. gibi
konularda) bulunmasıdır. Dolayısıyla, yukarıda açıklanan iç ve dış
dengeyi sağlamaya yönelik açıklamaların aşın basitleştirilmiş olduğuna
işaret edilir. Ayrıca, birçok sanayileşmiş ülkede (Türkiye'de de) para ve
maliye politikalarını birbiriyle uyumlu hale getirmek kolay değildir.
Çünkü, maliye politikaları hükümet, para politikaları da yarı otonom
nitelikteki merkez bankaları tarafından yürütülür. Bu eleştiriye karşın,
ülkeler yine de aşamalı biçimde ilerleyerek iç ve dış denge hedefine
yaklaşabilirler. Bunun için örneğin, mali otoriteler yalnızca iç denge
hedefine (dış dengesizlikleri dikkate almadan), para otoriteleri de dış
denge hedefine (iç dengeyi değil) odaklanmış politikalar İzleyebilirler.
•
Başka bir sorun da fiyatların ekonominin lam çalışma düzeyine
ulaşmasına kadar sabit kalacağı biçimindeki varsayımla ilgilidir. Dünya
Petrol Krizi'nden sonra görülmüştür ki, fiyatlar tam çalışmaya
ulaşılmadan önce de yükselebilmektedir (Bu konudaki tartışmalar
gelecek Bölümde ele alınacak olan Philips Eğrisi ile açıklanmaktadır).
Tam istihdamdan önce enflâsyonun veya fiyat artışlarının ortaya
çıkması durumunda, ülkenin üç temel makro ekonomik hedefi söz
konusu olacaktır: Tam çalışma, fiyat istikrarı ve ödemeler bilançosu
dengesi. Bu üç hedefi gerçekleşirmek için de üç politika aracı gerekir.
O taktirde, ülke tam çalışma için maliye politikasını, fiyat istikrarı için
para politikasını ve dış denge için kur değişmelerini kullanmak
zorunda kalabilir. Bazı olağan dışı durumlarda da dolaysız kontrol
önlemleri alınabilir.
VI. GERÇEK DÜNYADA PARA VE MALİYE POLİTİKASI
BİLEŞİMLERİ
•
•
Gerçek dünyada ABD'nin ve öteki büyük sanayileşmiş ülkelerin politikalarına
bakıldığında, sabit kur sisteminin uygulandığı 1950'li ve 1960'lı yıllarda, bu ülkelerin
iç denge amacıyla para ve maliye politikasını birlikte uyguladıkları, ancak dış
dengesizliklerin çok ciddi boyutlara ulaştığı durumlarda bu yak tuşum değiştirdikleri görülür. Öyle zamanlarda bile, dış dengesizlikler karşısında ülkeler para
politikasını kullanmakta çekingen davranmışlar, onun yerine örneğin dolaysız
kontrol önlemleri uygulamayı tercih etmişlerdir.
1971'den sonraki esnek, fakat yönetimli kur sistemi dönemlerinde de dünya
ülkelerinin, dış dengesizlikleri giderme hedefini kur değişmelerine bıraktıkları, para
ve maliye politikalarını iç denge için kullandıkları dikkat çekmektedir. Hatta,
1970'lerdcki petrol krizi sırasında yurtiçi enflâsyonu düşürmek için, kurları yönelme
veya denetleme yollarına bile gidilmiştir. Ama, mali piyasalarda beklentilerin çok
hızlı biçimde değişmesi ve bu piyasalarda uyumun reel piyasalardan (mal piyasaları) çok daha hızlı olması dolayısıyla, denge kurları etrafında büyük bir değişkenlik
(hedefi aşma) yaşanmıştır. 1980'lerin ilk yansında enflâsyonu düşürdükten sonra,
büyük sanayileşmiş ülkeler para ve maliye politikalarını iç denge amacıyla
kullanmayı sürdürdüler, kurları etkileyip dış dengeyi sağlamak için de zaman zaman
para politikasını kullandılar.
VI. GERÇEK DÜNYADA PARA VE MALİYE POLİTİKASI
BİLEŞİMLERİ
• Örneğin, dolarda 1980 başlarından 1985'e kadar
aşırı değerlenme görüldü. ABD'nin büyük bütçe
açıklan ve ona bağlı yüksek faiz politikası, bu
ülkeye önemli ölçüde kısa süreli yabancı sermaye
girişlerine neden olmuştu. ABD, 1986-91
arasındaki dönemde öteki büyük sanayileşmiş
ülkelerin onayını da alarak faiz oranlarını düşürdü
ve böylece ticaret ve sermaye akımlarını
caydırmadan büyüme hızını yükseltip işsizliği
düşürmeye çalıştı. 1985'tcn sonra ise dolar bir
miktar değer kaybedip az çok istikrara kavuştu.
VI. GERÇEK DÜNYADA PARA VE MALİYE POLİTİKASI
BİLEŞİMLERİ
•
1991'de Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi, bu ülkede faizleri
yükseltti. Bunun nedeni enflâsyonu önlemek, iç tasarrufları
özendirmek ve yabancı sermayeyi özendirerek Doğu Almanya'nın
gelişmesini sağlamakla ilgili idi. Buna karşılık, ABD ile öteki Batı
Avrupa ülkeleri, resesyonu önleme ve zayıf ekonomilerini
canlandırmak amacıyla faiz oranlarını düşük tuttular. Böylece, adı
gecen ülkeler önceliği iç dengeye vererek para politikasını, dış değil iç
denge amacıyla kullandılar. 1990 başlarındaki derin resesyonu
gidermek üzere, Avrupa'da faizler 1992'dcn sonra 1997 ye kadar
aşama aşama düşürüldü. ABD'de ise hızlı büyüme karşısında
enflâsyonist baskılan önlemek için, faizler yükseltildi. Ama 2000'li
yıllarda ABD, artan işsizliği önlemek ve ekonomiyi yeniden
canlandırmak için tekrar düşük faiz politikasına geçmiştir. Bu
uygulamalar sanayileşmiş ülkelerde para politikasının dış dengeden
çok, iç denge hedefi İçin kullanılmakta olduğunu göstermektedir.
VI. GERÇEK DÜNYADA PARA VE MALİYE POLİTİKASI
BİLEŞİMLERİ
•
Türkiye‘de ise; 1980'li yıllardan sonra yaşanan hızlı enflâsyon, yüksek
faiz politikası ile denetim altına alınmaya çalışılmıştı. Faiz oranları,
genellikle enflâsyonun oldukça üzerinde tutuluyordu (reel faizlerin
yüksek olması). Bununla, aynı zamanda ülkeye kısa süreli yabancı
sermaye çekilerek cari işlemler açığının finanse edilmesine ve dış
dengenin sağlanmasına çalışılıyordu. Kısacası, Türkiye'de yüksek faiz
politikası, hem iç (enflâsyonu önleme), hem de dış denge (cari
İşlemler açığının karşılanması) amacıyla kullanılmıştır. Cari işlemler
açıklarının büyük Ölçüde yabancı mali sermaye (portfolyo sermayesi
vc kısa süreli sermaye) ile karşılanması dolayısıyla, ekonomik ve siyasal
koşullarda beklentilerin olumsuza dönüştüğü durumlarda, ülkeden
yoğun biçimde yabancı sermaye çıkışları yaşanmıştır. Bu da gerek
1994, gerekse 2001 mali krizlerinin ortaya çıkmasında önemli
derecede etkili olan bir faktördür.
Download