TOBB BAŞKANI M. RİFAT HİSARCIKLIOĞLU’NUN TÜRKİYE - KATAR 2. KOBİ’LER KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI 17.01.2017 DOHA/KATAR Bizim Katar’a bakışımız çok farklı. Aradaki mesafenin hiç önemi yok. Biz Katar’la iç içeyiz, yan yanayız. Bizim bakışımızı aslında en güzel şu anlatıyor. Peygamberimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: “mü’minler bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu mustarip olduğunda diğer kısımları da uykusunu kaybedip ateşlenir”. İşte Türkiye ile Katar’ın kardeşliği, bu hadisi şerifin gerçek anlamda yaşayan örneğidir. Bu anlayış sayesinde Türkiye ile Katar arasındaki ilişkiler, dünyada eşi görülmemiş bir noktaya geldi.Çünkü biz sadece ortak çıkarla hareket etmiyoruz. Tarihimizdeki büyük muhabbeti ve kardeşlik hukukunu yeniden tesis ediyoruz. Bu anlayış ekonomik rakamlara da olumlu yansıyor. Bakın bundan 15 yıl önce, Katar’dan Türkiye’ye gelen kaç kardeşimiz vardı biliyor musunuz? Yılda 600 kişi. Evet yanlış duymadınız. Bir yılda sadece 600 Katarlı kardeşimiz Türkiye’yi ziyaret ediyordu. Şimdi bu rakam kaça çıktı. Yılda tam 36 bin oldu. 15 yıl önce karşılıklı ticaret hacmimiz sadece 15 milyon dolardı. Bu rakam 50 kat artarak 700 milyon dolara ulaştı. 15 yıl önce ülkemizde yatırım yapan Katar sermayesi sadece 1 milyon dolardı. Bu rakam da 1 milyar dolara ulaştı. Yine 15 yıl önce Türk firmalarının Katar’da adı geçmezken, bugün itibari ile firmalarımız Katar’da 14 milyar dolarlık proje üstlendiler. İşadamlarımız burada önemli yatırımlar da yapmaya başladılar. İşte kısmetse bugün bir Türk Hastanemizin açılışını yapacağız. Bunlar aslında müthiş rakamlar, çok önemli gelişmeler. Ama emin olun şu anda işin daha başındayız. Asıl büyük işleri, büyük işbirliğini bundan sonra yapacağız. Son dönemde Katar’ın ülkemize yaptığı büyük yatırımları ve Türk müteahhitlik firmalarına sunduğu fırsatları memnuniyetle karşılıyoruz. Şimdi bunun çok daha ötesinde işler yapmak istiyoruz. Katar’ın “2030 Ulusal Vizyonu”nu yakından takip ediyoruz. Katar çok doğru bir adım atıyor. Enerjiye bağlı ekonomi olmaktan çıkıp; imalat sanayinde, turizmde ve diğer sektörlerde öne çıkmak istiyor. Biz Türkiye olarak yakın geçmişte benzer bir dönüşümü yaşadık. Bakın bundan 30 yıl önce Türkiye yılda 3 milyar dolar ihracat yapan bir tarım ülkesiydi. Bu küçük ihracatımızın tamamı tarım ürünüydü. Bugün yılda 150 milyar ihracat yapıyoruz. Bunun % 92’si sanayi malı. İtalya ile Çin arasındaki en güçlü sanayi ülkesi haline geldik. Ürettiğimiz malların büyük kısmını dünyanın en rekabetçi ülkelerine Avrupa ve Amerika pazarına satıyoruz. Bundan 30 yıl önce turizmde adımız geçmezdi. Şimdi dünyada en fazla turist ağırlayan 6. destinasyon haine geldik. Pek çok sektörde başarı hikayeleri yazdık. Yani özetle Türkiye’yi özel sektör eliyle büyüyen, girişimci bir ülke haline getirdik. “made in Turkey” markasını bütün dünyaya kabul ettirdik. Şimdi diyoruz ki gelin güçlerimizi birleştirelim. Bizde büyük bir tecrübe ve girişimci güç var. Katar’da ise bizde olmayan büyük sermaye birikimi ve ucuz enerji var. Somut projelerle bunları bir araya getirelim. Önümüzü sonuna kadar açın; sanayi bölgesi tecrübemizle gelelim, üretim tecrübemizle gelelim ve birlikte “made in Katar” markasını da, “Türkiye-Katar ortaklığını” da bütün dünyaya kabul ettirelim. Bu ortaklıkların önümü açacak en önemli unsur ticarettir. Zira daha fazla ticaret yapacağız ki firmalarımız, işadamlarımız birbirlerini daha yakından tanıyacak. Özel sektör eliyle zenginleşme de ancak böyle başlayabilir. Ne yazık ki İslam ülkeleri olarak burada sınıfta kalıyoruz. Bakın Allah bize müthiş bir coğrafya vermiş: İslam ülkeleri olarak dünya petrolünün % 69’una, doğalgazın % 57’sine sahibiz. 1,5 milyar nüfusumuz var. Yani dünya nüfusunun dörtte birine sahibiz. Dünya ticaret yollarının da tam üzerindeyiz. Peki bütün bu nimetlere rağmen durumumuz ne? Bütün bu imkanlara rağmen, dünya zenginliğinden aldığımız pay sadece % 10. Tek başına ABD dünya zenginliğinin %25’ine, Çin ise %15’ine sahip. 57 İslam ülkesinin toplamı bu rakama ulaşamıyor. Daha vahimi dünyanın en fakir 48 ülkesinin 21’i maalesef İslam ülkeleri. Çok açık söylüyorum, Allah bunun hesabını hepimize sorar. Avrupa kıtası, tarihte 2 büyük dünya savaşını çıkarmış bir coğrafya. En son 70 yıl önce birbirlerinin ülkelerini yerle bir ettiler. Yok ettiler. Ama bugün dünyanın en müreffeh ve huzurlu coğrafyası haline geldiler. Ticaretin gücünü keşfettiler. Her zaman söylüyorum: “Huzur-Ticaret-Zenginlik”. Ticaret olunca huzur geldi, zenginlik geldi. Dün birbirlerine günahını vermeyen Avrupa ülkeleri bugün dış ticaretinin tam %70’ini birbiri ile yapar hale geldi. Peki İslam ülkeleri olarak biz ticaretimizin ne kadarını birbirimizle yapıyoruz. Sadece % 19. Kültürümüzde çok güzel bir söz var: “Birlikte rahmet ve bereket, ayrılıkta azap vardır.” Yani Allah bereketi Müslümana vermiyor. Bir araya gelene veriyor. Rahmet ve bereket istiyorsak bir araya gelmek zorundayız. Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın hayata geçmesi. Biz yıllardır bunu bekliyoruz. Bu adım atılırsa, Türkiye ile Katar arasındaki ticareti güçlendirecek en önemli işlerden biri yapılmış olacak. Ticaretimiz sınıf atlayacak. Türkiye olarak biz bu işi hemen bitirmek istiyoruz. Körfez ülkelerinden de aynı yaklaşımı bekliyoruz. İslam ülkeleri arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşması olan TIPS-OIC’i hayata geçirmemiz lazım. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için çok küçük bir adım kaldı. Körfez Ülkeleri, taviz listelerini güncellerse, anlaşma yürürlüğe girecek. Burada da Katarlı dostlarımızın öncülük yapmasını bekliyoruz. Biz yolumuzun açık olduğuna inanıyoruz. Çünkü biz kararlıyız. Bir Arap Atasözü’nün dediği gibi: “Kararlılık her şeyin anahtarıdır.”