www.tapv.org.tr Sağlık Hizmet Sunucularının Cinsel Sorunlara

advertisement
Görünüm
Ocak 2012
Sağlık Hizmet
Sunucularının
Cinsel Sorunlara
Yaklaşımını
Cem İncesu
Değerlendirdi
Sağlık Hizmet
Sunumunda ve
Kullanımında
Cinsel Sağlık
Hizmetinin Yerini
Nevin Şahin
Değerlendirdi
www.tapv.org.tr
Dünyada ve Ülkemizde
Cinsel Sağlık Eğitimleri
Tıp Eğitiminde
Cinsel Sağlık
Güvenli Annelik
Paylaşım Toplantıları
TAPV-CETAD ‘Cinsellik ve
Cinsel Eğitim Toplantısı’
Görünüm
Ocak 2012
1
Ü
DÜNYADA VE
ÜLKEMİZDE
CİNSEL
SAĞLIK
EĞİTİMLERİ
Cinsel sağlık cinsellikle
ilgili fiziksel, ruhsal ve
sosyo-kültürel sağlık
sürecinin kesintisiz
olarak yaşanmasıdır.
Ülkemizde cinsel sorun
ile karşılaşıldığında
sağlık kuruluşlarına
başvurma oranı
% 12 olarak tespit
edilmiştir...
2
Görünüm
Ocak 2012
reme sağlığı, üreme sistemi
işlevleri ve süreciyle ilgili
sadece hastalık ya da
sakatlık olmaması değil, tüm
bunlara ilişkin fiziksel, zihinsel
ve sosyal açıdan tam bir iyilik
halidir. (DSÖ) Üreme sağlığı aynı
zamanda, insanların tatmin edici
ve güvenli bir cinsel yaşamlarının
olması demektir. Cinsel sağlık
ise cinsellikle ilgili fiziksel, ruhsal
ve sosyokültürel sağlık sürecinin
kesintisiz olarak yaşanmasıdır.
Kadın ve erkek herkesin tüm
yaşamlarında normal büyüme ve
gelişme sürecinden kaynaklanan
üreme ve cinsel sağlık ihtiyaçları
vardır. Dolayısıyla, doğumdan
ölüme kadar her bireyin
yaşamında cinsel sağlık önemli bir
yer tutmaktadır.
Küresel ölçekteki bir araştırmaya
göre, ülkemizde cinsel sorun
ile karşılaşıldığında sağlık
kuruluşlarına başvurma oranı
erkek ve kadınlarda %12 olarak
tespit edilmiştir. Toplumda cinsel
sağlık sorunu konusunda sağlık
kuruluşlarına başvurmada önemli
boyutta çekingenlik görülüyor.
Erkeklerin %70’i kadınların %57’si
bunu hekimden bekliyor. Sağlık
sunucuları da benzer davranış
sergiliyor, herhangi bir nedenle
sağlık kuruluşlarına başvuran
40 yaş ve üzerindeki erkeklerde
%6 oranında, kadınlarda %10.3
oranında hekim tarafından cinsel
sağlık ile ilgili sorgulama yapılmış,
cinsel sağlık sorunu yaşayanların
bir bölümü sorunun farkında
değil. Cinsel sağlık sorunlarının
çözümü noktasında diğer bir
engel ise hizmet sunucularının ve
hizmet kullanıcıların arasındaki
bilgi düzeyinin çok farklı
olmaması, dünyanın birçok
noktasında olduğu gibi ülkemizde
de sağlık sunucularının cinsellik
konusunda hizmet içi eğitime
ihtiyacı var.
Cinsel Eğitim ve Tedavi Araştırma
Derneği’nin 2006 yılında yaptığı
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı
Araştırmasında cinsel sorunlar
konularında hekim ya da uzman
bir kişiden sağlık yardımı ve
danışmanlık alınıp alınmadığı
yönünde sorular sorulmuştur. En
yüksek oran %65 ile “herhangi
bir sağlık yardımı ve danışmanlık
hizmeti almadım” diyenlerdir.
%15’lik bir kısım cinsel sorunu
bulunmadığını, %5 aktif cinsel
yaşamının olmadığını, %11ise
en az bir kez sağlık yardımı
veya danışmanlık aldığını ifade
ederken, %4 oranında soru
cevaplanmamıştır. Görüşülen
kişilere “cinsellik ve üreme
sağlığı ile ilgili bilgi almak
üzere bir sağlık kurumuna
veya hekime başvursalar,
sağlık profesyonellerinden
beklentilerinin ne yönde
olacağı” da sorulmuştur. En
yüksek cevap %38 oranında
konunun açılmasının sağlık
hizmet sunucusu tarafından
gelmesi beklentisidir. Devam
eden talepler, %24 oranında
özel danışmanlık hizmeti ve %20
oranında cinsel sağlık hizmeti
alanında uzmanlaşmış merkezdir.
Cevaplarda konunun paylaşımı,
ifadesi, aktarımı en büyük sıkıntıyı
yarattığı ve beklentilerin bunu
aşmanın kolaylaşması yönünde
olduğu ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de gençler arasında
da cinsel sorunların paylaşımı
benzer özellikler göstermektedir.
Başkent Üniversitesi’nde cinsel
sağlık ve üreme sağlığı eğitim
programının etkinliği başlığı
altındaki araştırmada gençlerin
%44,6’sının cinsel sorun yaşadığı
ve grubun %58,6’sının problemini
herhangi bir sağlık kuruluşu ile
paylaşmadığı belirtmiştir. Gençler
şehir merkezinde yaşamalarına,
sağlık güvencelerinin olmasına,
maddi sıkıntılarının olmamasına
rağmen sorunlarını çoğunlukla
anneleri ile paylaşmaktadır.
Dünyanın farklı noktalarında
yapılan araştırmalarda da sonuçlar
çok farklı değil. 2009 yılında
Meksika’da 33 farklı ülkeden
katılan uzmanların yürüttüğü
27500 kadın ve erkeğin katıldığı
araştırmaya göre cinsel olarak aktif
katılımcıların %50’si hayatlarında
en az bir kez cinsel sağlık sorun
yaşamış ancak %19’u tıbbi tedavi
görmüş ve sadece %9’u hekime
cinsel sağlık sorunu olduğunu
ifade etmiştir. Cinsel sorunu ilk
olarak dile getirmenin hekimin
rolü olduğunu düşüncesi %90
oranındadır. Araştırmanın genel
değerlendirmesine göre hastalar
cinsel sorunlarını paylaşmak istiyor
ancak %71’i konuşmak için hekimin
zamanı olmadığını, %68’i hekimi
utandırmak istemediğini, %78
ise tedavinin mevcut olmadığını
düşünüyor.
Kuzey Amerika Tıp Fakültesi’nde
2003‘de yapılan bir başka
araştırmaya göre Amerika ve
Kanada’daki tıp fakültelerinin
%50’den azı cinsel sağlık konusunda
eğitim alıyor. Geneli temsilen
yapılan bir araştırmada kadın ve
erkeklerin %71’i hekimlerin cinsel
sorunlarına ciddi yaklaşmadığını
ve önem vermediğini düşünüyor.
%68’i hekimlerin cinsellik
konusunda konuşmaktan rahatsız
olduğunu, %76’sı etkili bir tedavinin
bulunmadığını düşünüyor. Yapılan
farklı araştırmalarda da hastalar
cinsel sorunların umursanmadığını
ifade etmiş üçte birden azı hekim ile
cinsel sorunları konuşurken rahatsız
olmadığını ifade etmiştir.
İsveç’te 2009 yılında sağlık
sektöründe kalp krizi sonrasında
sağlık çalışanlarının hastalara
cinsel bilgi verme konusundaki
tutumları üzerine bir araştırma
yapılmıştır. 121 koroner bakım
ünitesinde gerçekleşen araştırmada
sağlık kullanıcıları ile bilgi alma
ve danışmanlık konularında
benzer zorluklar yaşadıkları tespit
edilmiştir. Araştırma bulgularına
göre sağlık profesyonelleri diyalogu
başlatma konusunda çoğunlukla
kendilerini rahatsız hissediyor.
Hastanelerin %80’den fazlası
düzenli olarak cinsellik alanında
bir uzmandan destek almıyor,
herhangi bir kurum ile işbirliği
bulunmuyor. Araştırmada kalp krizi
geçiren hastalara sağlık sunucuları
tarafından yazılı olarak %55
düzeyinde cinsel sorunlarla ilgili
bilgi verilirken, sözel danışmanlık
konusunda oran %5’e düşüyor.
Merkezlerde hasta ve hastanın
partneri arasındaki gerginliğin
konuşulma oranı %20’den az.
Çiftlere %15 civarında yazılı bilgi
verilirken, %2 oranında sözel bilgi
veriliyor. Bu konuda yeterli yazılı
materyali olduğunu belirten merkez
oranı sadece %3. Merkezlerin
%80’den fazlasının cinsellik alanında
çalışan bir uzman ile işbirliği
bulunmuyor. Araştırma sonucunda
sağlık hizmet sunucularına cinsel
sorunlar konusunda eğitim
verilmesine ihtiyaç olduğu ifade
edilmiştir.
2006 yılında Yunanistan’da hasta
ve hekimlerin cinsel sorunlara
yaklaşımları incelenmiştir.
Araştırmaya göre uzmanların
%29,5’i cinsel sorunlar hakkında
konuşma ve hastanın hikâyesini
öğrenme konusunda iletişim eğitimi
aldığını belirtmiştir. Hekimlerin
cinsel sorunlara yaklaşım
konusundaki en önemli engeller
hastalardan hikâye alma konusunda
tecrübesiz olmaları ve psikososyal olarak hazır olmamalarıdır.
Cinsiyete göre bakıldığında iletişim
konusunda kadın hekimlerin
erkek hekimlere göre daha fazla
zorluk yaşadığı tespit edilmiştir.
Araştırmanın sonunda; özellikle
I.Basamak Sağlık Hizmetinde hasta
ile cinsellik konusunda iletişime
geçilmesinin gerekli olduğu
sonucuna varılmıştır.
Kaynaklar:
The Efficiency of Sexual Health And
Reproductive Health Training Program
Developed For University Youth Gül
Pınar, Lale Taşkın
Sexual Communication Skills in
Residency Training: The Robert Wood
Johnson Model
Raymond Rosen, PhD, David Kountz,
MD, Tracey Post-Zwicker, PhD, Sandra
Leiblum, PhD,
and Markus Wiegel, PhD
Predictors of Physicians’ Involvement in
Addressing Sexual
Health Issues
Zoi Tsimtsiou, MD, MSc, Konstantinos
Hatzimouratidis, MD, PhD, Evangelia
Nakopoulou, MSc,
Evie Kyrana, MSc, George Salpigidis,
MD, PhD, and Dimitris Hatzichristou,
MD, PhD
Journal of Sexual Medicine - indiana Findings from the National Survey of
Sexual Health and Behavior
Health professionals’ views on sexual
information following MI Bodil
Ivarsson, Bengt Fridlund and Trygve
Sjöberg
Sexual Communication Skills in
Residency Training:
The Robert Wood Johnson Model
Pfizer Global Survey 2003
WHO Offciial Website
Görünüm
Ocak 2012
3
Doç. Dr. Cem İncesu
Sağlık Hizmet Sunucularının Cinsel
Sorunlara Yaklaşımını Değerlendirdi
Psikiyatri Uzmanı Cem İncesu
1963’te Malatya’da
doğdu. 1987’de İstanbul
Tıp Fakültesi’ni bitirdi.
1988-1993 yılları
arasında Bakırköy Ruh
ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi’nde psikiyatri
uzmanlık eğitimini
tamamladı. Cinsel
Eğitim Tedavi ve
Araştırma Derneği
(CETAD) Başkan
Yardımcılığı görevini
yürüten Doç. Dr.
Cem İncesu aynı
zamanda Acıbadem
Hastanesi’nde çalışıyor.
1. Ülkemizde sağlık hizmet
sunucularının ve hizmet
kullanıcılarının cinsel sorunlara
yaklaşımını değerlendirebilir
misiniz?
yaklaşımını, uzmanlık düzeyini
nasıl değerlendiriyorsunuz? Cinsel
sağlık gibi çok boyutlu bir alanda
inter-disipliner bir yaklaşımın
olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yapılan çok sayıda çalışmanın
sonuçları, yaklaşık olarak her üç
kişiden birinin cinsel yaşamının
herhangi bir döneminde en az bir
cinsel işlev bozukluğu yaşadığını
göstermektedir. Ülkemizde
ise cinsel eğitimin olmaması,
cinselliğin tabu olarak algılanması
gibi nedenler vajinismus, erken
boşalma, cinsel istek bozuklukları
gibi çeşitli psikojenik kökenli cinsel
işlev bozukluklarına yüksek oranda
rastlanmasına yol açmaktadır. Bu
durum, sağlık hizmet sunucularının
her gün cinsel sorunu olan kişilerle
karşı karşıya oldukları, onlara sağlık
hizmeti sundukları gerçeğiyle bizi
yüzleştirmektedir.
Dünyada da, ülkemizde de sağlık
hizmet sunucularının ne cinsellik
alanındaki eğitiminin ne de cinsel
sorunlar alanında disiplinler arası
yeterli bir işbirliğinin olduğunu
söylemek zordur. Cinsellik alanında
ileri düzeyde uzmanlaşmış sağlık
hizmeti veren psikiyatri, üroloji ve
jinekoloji gibi tıp disiplinlerinin
de cinsel işlev bozukluklarının
değerlendirme ve tedavisi
konusunda yeterli işbirliği yoktur.
Ayırıcı tanının ve tedavinin
yapılması açısından disiplinler
arası işbirliği çok önemlidir. Farklı
disiplinlerin bu alanda bütüncül
bir hizmet sunmaları cinsel
sorun yaşayan birey ya da çiftler
için tanı ve tedavide niteliksel
bir dönüşüm sağlayacaktır.
Çeşitli tıp disiplinlerinde, cinsel
işlev bozuklukları alanında
özelleşmiş uzman ve merkezlerin
çoğalmasının, disiplinler arası
işbirliğini olumlu yönde etkileyeceği
söylenilebilir.
Cinsel sorunu olan kişilerin yalnızca
%1-10’unun yardım arayışına
yöneldiğini, kendiliğinden hizmet
sunucularına başvurduğunu
biliyoruz. Kültürel ve sosyal
etkenlerden kaynaklanan
çeşitli inanç ve alışkanlıkların,
kişilerin cinsel sorunlarını dile
getirmelerinde güçlük yarattığını,
zaman zaman da hekimlerin
uygulamalarının önünde engel
oluşturabildiğini görüyoruz. Ayrıca
hekimlerin de cinsellik konusunda
kendi önyargıları, yanlış beklenti
ve inançlarının farkında olmaları
gereklidir. Hekimler ve sağlık
profesyonelleri cinselliği hastalarıyla
rahat konuşamamakta, ayrıca
mesleki olarak bu alanda kendilerini
yetersiz hissetmektedirler.
2. Dünyada cinsel sağlık
hizmetlerini ve sağlık
çalışanlarının bu konuya
4
Görünüm
Ocak 2012
3. Bu genel resim içinde Türkiye’yi
nereye koyarsınız?
Cinsel sağlık hizmetlerinin ve
interdisipliner yaklaşımın ülkemizde
yeterli olduğunu söylemek
mümkün değildir. Ancak son 1015 yıl içinde gerçekten çok önemli
ilerlemeler sağlanmış, bu alanda
farklı disiplinden çok sayıda uzman
yetişmiş, merkezler açılmıştır. Son
10 yıldaki hızlı tempo korunabilirse
önümüzdeki 10 -15 yıl içerisinde
bu alandaki açıklar kapanabilir diye
düşünüyorum. Bu alandaki asıl
sorunumuz birinci basamak sağlık
hizmetlerine cinsel sağlık eğitimini
yaymaktır. Temel hedefimiz, yalnızca
cinsel sorunlarda değil, sağlıklı ve
mutlu bir cinsel yaşamın sağlanması
konusunda gerekli danışmanlık
ve yönlendirmeyi yapabilecek bir
anlayışı temel sağlık hizmetlerine
yayabilmek olmalıdır.
programları ya da modüler
eğitim programları şeklinde
yürütülmektedir. Ülkemizde de
CETAD ve Türk Androloji Derneği
gibi mesleki dernekler ile TAP Vakfı
gibi sivil toplum kuruluşlarının (STK)
yürüttükleri eğitim programları ile
bilimsel etkinliklerin son yıllarda
ülkemizde bu alanın gelişmesinde
bir dinamo görevi gördüğü kesindir.
4. Tıp uzmanlık eğitimi içerisinde
cinsellik konusunun yetersizliğini
ve ülkeler bazında değişkenliğini
neye bağlıyorsunuz?
Ülkemizde de, dünyada da
tıp ve uzmanlık eğitimlerinde,
cinsellik kavramı, cinsel işlevler,
cinsel sorunlar ve etik değerler
gibi konulara yeterince yer
verilmemektedir. Bunların sonucu
olarak ise hekimler ve sağlık
hizmet sunucuları çağdaş cinsel
sağlık olanaklarından yoksun
kalmaktadırlar. Cinsellik alanına
olan bu kayıtsızlık, yalnızca
toplumsal ve politik etkenlerden
değil aynı zamanda cinsel
mitlerin, tabuların, muhafazakar
yaklaşımların akademik
dünyada da hüküm sürmesinden
kaynaklanmaktadır. Bu tutum, cinsel
sağlık alanındaki standartların,
uzmanlık alan ve sınırlarının,
eğitim müfredatının, eğitimi kimin
verip kimin akredite edeceği
gibi unsurların net olmaması ve
değişkenlikler göstermesinin de en
önemli nedenidir.
Dünyada ve ülkemizde cinsel
sağlık eğitimlerinin ağırlıklı olarak
üniversite, enstitü ve mesleki
dernek gibi kuruluşlar tarafından
yürütüldüğünü görmekteyiz.
Bu eğitimler genellikle kamu
otoriteleri tarafından akredite
olmayıp genellikle yüksek lisans
5. Cinsel sağlık eğitimi konusunda
öncelikli olarak hangi kurumlara
görev düşmektedir?
Cinsel sağlık eğitimi sanıldığından
daha yaygın bir alanı
ilgilendirmekte olup bu konuda
TBMM’den ve ilgili bakanlıklardan
başlayarak, YÖK, üniversiteler, diğer
eğitim kurumları ile bu alanda
uzmanlaşmış mesleki dernekler
ile STK’lara büyük görevler
düşmektedir.
6. Uzmanların sınırlılıkları ve
cinsellik konusunda toplumun
konuya yaklaşımı/bilgi düzeyi
nedeniyle yaşanılan sorunlar
nelerdir?
Ülkemizde cinsellik konusunda
yanlış bilgilendirme ve yanlış
inanışlar yaygındır. Örneğin birçok
erkek ilk gece ile ilgili abartılı
beklentilerinden dolayı performans
anksiyetesi yaşayabilir ya da
birçok kadın ilk geceden, ilk cinsel
birleşmeden korku, kaygı duyabilir.
Toplumun geleneksel tutumu
problemi güçleştirerek çiftin panik
halinde yardım aramasına neden
olabilir. Hâlbuki bu durum kısa bir
danışmanlık veya birkaç görüşme
ile çözümlenebilir.
Birey ya da çiftin cinselliği
konuşmaması, gizleme
davranışlarının yaygın olması bu
konuda yardım almayı ve uygun
kaynağa ulaşmayı zorlaştırır.
Ülkemizde birinci basamak
sağlık hizmetindeki sağlık
profesyonellerinin cinsel sorunlar
ve tedavileri konusunda donanımlı,
hazırlıklı olmaları, en azından temel
bilgilendirme ve danışmanlık ile
uygun yönlendirmeleri yapabilecek
durumda olmaları gerekmektedir.
Birçok olguda kişiyi bilgilendirme,
sağlıklı ve doyumlu cinsel yaşamın
unsurları konusunda aydınlatma
bile kişinin kafasındaki yanlış
inanışları düzelterek sorunun
çözümüne yol açabilir.
Cinsellikle ilgili sorun yaşayan
bireyler için ülkemizde uygun
bilgilenme kaynakları ve
yönlendirme olmadığı için birçok
zaman her tıp dalından hekime
başvurabilmekte, gereksiz tetkik
ve tedavi girişimlerine maruz
kalabilmektedirler. Ülkemizde çok
sayıda kişi bu nedenle konunun
uzmanı merkez ya da uzmana
ulaşana kadar gereksiz bir zaman,
enerji, para, motivasyon ve umut
kaybına uğramaktadır.
Görünüm
Ocak 2012
5
Doç. Dr. Nevin Şahin
ile Sağlık Hizmet Sunumunda ve Kullanımında
Cinsel Sağlık Hizmetinin Yerini Konuştuk
1. Çalıştığınız veya
gözlemlediğiniz sağlık
kurumlarında, sağlık hizmet
sunucularının ve hizmet
kullanıcılarının cinsel sağlık
sorunlarına yaklaşımını nasıl
buluyorsunuz, karşılaştırmalı
olarak değerlendirebilir misiniz?
Sağlık hizmet sunucuları:
Doç. Dr. Nevin Şahin
1966’da Edirne’de
doğdu. 1987 de İstanbul
Üniversitesi, Florence
Nightingale Hemşirelik
Yüksekokulu’da
lisans, 1990 İstanbul
Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü,
Florence Nightingale
Hemşirelik
Yüksekokulu’nda
Yüksek lisans eğitimini
tamamladı.1997 İstanbul
Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü’nden
doktora (Ph.D) derecesi
aldı. 2010 yılında
Hemşirelikte Doçent
unvanını aldı. Halen
İstanbul Üniversitesi
Hemşirelik Fakültesinde
Öğretim Üyesi olarak
görevini sürdürmektedir.
6
Görünüm
Ocak 2012
•Konu hakkında yeterli bilgiye
sahip olamadıklarında, kendilerine
bu anlamda güvenmediklerinde
cinsellik hakkında anamnez (öykü
alma) sürecinde bu konu atlanıyor.
Kendileri de konuya hakim
olmadıklarından başvuranın
sorularına yanıt veremeyecekler
kaygısı taşıyorlar.
•Bu konuyu çok
önemsemeyebiliyorlar, ya da kendi
ön yargılarını yansıtabiliyorlar.
Hasta çekinir ve yanıtlamaz,
rahatsız olur kaygısı var.
•Anamnez aldıkları zaman hasta ile
baş başa bir ortam olmadığı için
hem kendileri çekiniyor, hem de
hastanın mahremiyeti açısından
soruları geçiştiriyorlar.
•Hastanede yattığı sürede bireyin
hastalığına dair tedavi ve bakıma
odaklanıyorlar.
•Hasta yoğunluğu fazla olduğu için
bu konuya zaman kalmıyor.
konusunda bilgiye sahip olmadığı
için normal mi yoksa sorun mu
olduğunu bilemiyorlar.
•Sorunu paylaşacak uygun ortam
bulamıyor.
•Mahrem saydığı için sorunu
saklıyor.
•Konuyu açmaya çekiniyorlar.
Ancak sorulduğunda yardım
almaya ve konuşmaya hazırlar.
Kendileriyle bu konular
paylaşıldığında ve danışmanlık
verildiğinde çok memnun
oluyorlar.
•Ancak karşıdaki hizmet sunucu
ne kadar açık, güvenilir ve konu
hakkında bilgili olduğunu fark
ettirirse, rahat bir ortamda hasta
konuşabilir ve sorunlarını dile
getirilebilmektedir. Dolayısıyla da
bu konuları konuşabildiklerinde,
sorunlarını sağlık personeline
söyleyebilmenin rahatlığıyla
kendilerini daha iyi
hissedebiliyorlar.
2. Gözlemlerinize ve
tecrübelerinize dayanarak;
ülkemizde cinsel sağlık sorunu
olan hizmet kullanıcıları bu
ihtiyaçlarını talebe dönüştürme
noktasında ve hizmetlerden
yararlanma sürecinde nasıl tepki
veriyorlar, yaşadıkları temel
sıkıntılar nelerdir?
Hizmet kullanıcıları:
Hizmet kullanıcıları, sorunun
farkında olmayabiliyorlar, nereye,
kime başvuracaklarını, nasıl
ifade edeceğini bilmiyorlar veya
utanıyorlar.
•Hastalarda cinsellik ve yaşadıkları
sorunlar hakkında kendilerini
ifade etmede isteksiz olabilir,
utanabilirler. Yaşadıkları sorunun
sorun olduğununda da farkında
olmayabiliyorlar. Cinsellik
Hastanelerde ise yeteri kadar cinsel
sağlık için başvurulacak poliklinik
yok. Sorunlarını dile getirdiklerinde
yargılanmaktan korkuyorlar.
Sorunun çözümü olabileceğini
bilmediğinden çözüm aramıyorlar.
•Sağlık hizmet sunucuları doktor
istemi olmayan ve takip edilmeyen
her bilgiyi gereksiz sayıyorlar.
3. Sağlık hizmet sunucularının
bu alandaki donanımları,
yetkinlikleri ve yaklaşımları
konularında neler söylenebilir?
Pratisyen Hekim: Eğitimleri
sırasında cinselliğin yaşam
kalitesinin çok önemli bileşeni
olduğu ve sorgulanması gerektiği
konusuna değinilmediğinde
hasta değerlendirmeleri sırasında
uygulamalarda bu boyut
atlanabiliyor. Sağlık profesyonelinin
cinsellik konusundaki tutumu,
değer yargıları da hastaları
bu boyutla ele almasını
etkileyebilmektedir. Hastayı
bütünsel değerlendirmediklerinde
en çok bu boyut göz ardı
edilmektedir. Mahrem konu olarak
kabul edilmesi engel oluşturabiliyor.
4. Sağlık hizmet sunucuları Cinsel
Sağlık Danışmanlığı konusunda
bilgilendirilme sürecinde nasıl
bakarlar? Bilgilendirmeye ihtiyaç
duyduklarını ve bilgi edinme
konusunda istekli olduklarını
düşünüyor musunuz?
Başvuran bu konuda bir talepte
bulunduğunda bu alandaki
yetersizlik ve etkisizlik ortaya
çıkabiliyor. Ancak buna rağmen
yeterince bu konuda bilgilenme
talebi yok. Başvuran ihtiyaçları
söz konusu olunca kendi
yetersizliklerini fark edip arayış
içine geçebiliyorlar. Bu konuda
yeterli kurslarda yok. Hemşire
grubunu danışmanlık almaya daha
istekli görünüyor. Ama çoğunlukta
farkındalık bile oluşmuş değil.
Uzman doktorlar: Cinsellik
alanında çalışmayan diğer
uzmanlar hiçbir zaman cinsel
boyutu ele almamaktadır. Her
uzman kendi alanı ile ilgili (Ör:
kadın doğumcu, ürolog, psikiyatr
vb.) sorgulama ve tedavi yaklaşımı
sergilemektedir. Onlar da rutin
tanılama kapsamında cinselliği
sorgulamada yetersizler. Bireyi
bütünsel değil kendi alanlarının
gözüyle değerlendirmektedirler.
Tutumlar, yargılar, değerler, inançlar
yine etkili olabilmektedir.
5. Teorik düzeyde yeterli bilgiye
sahip olduğunu düşündüğümüz
sağlık hizmet sunucu bilgisini
uygulamaya geçirme aşamasında
ne gibi sorunlar ile karşılaşabilir?
Çözüm için neler yapılabilir?
Hemşire: Farklı eğitim düzeyleri
ve yaklaşımları olduğu için her
mezun hemşirenin bu konuda
donanımlı olduğu söylenemez.
Gerek örgün eğitimleri sırasında
ve uygulamalarda gerekse
çalışma yaşantısında cinsel
boyut ele alınmamakta, önem
verilmemektedir. Özel kurs ya da
sertifika programı onların bakış
açısını geliştirebiliyor. Hastane
kuralları gereği hemşirelik
tanılama formunu doldururken
çok sınırlı (bazen sadece 1 soru)
olan cinselliğe ilişkin sorular hiç
sorulmayabiliyor. Yine bilgisizlik,
değerler, tutumlar, yargılar,
inançlar ve yoğun iş yükü etkili
olabilmektedir.
•Beceri yetersizliği: Konuyu nasıl
dile getireceğini ve konuşacağını
bilmeme. Öneri ve yönlendirmeler
konusunda da yetersiz kalma.
Ortak bir dil oluşmaması.
Bilginin uygulamaya yansıtılamama
nedenleri;
•Yeterli uygun ortam ve zaman
ayrılmaması.
•Hastalarla bu konuda iletişim
kurmada sıkıntı yaşama,
zorlanma, rahat olamama,
•Hastanın tepkisinden çekinme,
yeterli bilgi vermeyeceği
düşüncesi.
•Çalışma arkadaşlarının olumsuz
tepkileri ile karşılaşma.
Kendilerinden de böyle bir
uygulama beklenebilir kaygısı
nedeniyle istekli olanı engelleme.
•Yönetsel-kurumsal destek
yetersizliği.
•Sağlık hizmet sunucuları
arasındaki görev ve yetki
karmaşası. Bu konuları sadece
hekim konuşabilir ve öneride
bulunabilir ön yargısı.
Öneriler;
•Sağlık hizmet sunucularına
(doktor, hemşire, vb) hizmet içi
eğitim verilmesi ve uygulama
becerisinin arttırılması.
•Sağlık çalışanların mezuniyet
öncesi eğitimlerinde konunun
yer alması (hem kuramsal hem
de iletişim ve uygulama beceri
boyutu). Bu konuda zorunlu ders
açılması, yapılamıyorsa seçmeli
grup dersleri içinde yer alması, bu
derslerin standardizasyonunun
yapılması.
•Hastalara özgü standart
tanılama formları içinde cinsel
sağlığı değerlendiren soruların
da eklenmesi. Rutin olarak
cinsel sağlığın tanılanması,
gerekirse ileri değerlendirme
için yönlendirilecek birim ya da
sorumluların belirlenmiş olması.
•Sağlık profesyonellerinin cinsel
sağlığı değerlendirme konusunda
teşvik edilmesi ve kliniğin
rutin bir uygulaması haline
dönüştürülmesi.
•Hastaneler içinde “Cinsel Sağlık
Poliklinikleri”nin açılması.
•Sağlık hizmet sunucuların hizmet
içi eğitimi ve uygulamasının
izlenmesi.
•Sağlık hizmet sunucularında ve
kurumlarda, bu konu ile ilgili ortak
bir dil oluşturması.
•Halkın bu konuda
bilinçlendirilmesi için eğitim
programlarının verilmesi.
•Bu hizmetlerin duyurulması,
kurumun web sayfasından uygun
bir slogan ya da hizmet ifadesiyle
•Yönetimin inanması ve
desteklemesi için bilgilendirme ve
inandırma.
•Eğiticilerin de eğitimi.
Görünüm
Ocak 2012
7
Güvenli
Annelik
Programı
Paylaşım
Toplantıları
G
üvenli Annelik Hizmet
Kullanıcı Eğitim Danışmanlık
Programı kapsamında
hizmet birimlerinde gebe,
lohusa ve ailesini eğitim ile
desteklemekte, gebe-lohusaların
öz bakımlarına ilişkin doğru tutum
ve davranışlar geliştirilmelerine
yönelik uygulamaları
yaygınlaştırmaktayız.
Güvenli Annelik Programı
çerçevesinde İl Sağlık
Müdürlükleri işbirliği ile devam
eden çalışma kapsamında, 2011
yılı sonunda üç ilde paylaşım
toplantıları düzenlendi ve genel
değerlendirme yapıldı. İl Sağlık
Müdürlüğü temsilcilerinin yanı
sıra il hizmet içi eğitim ekipleri
ve birinci basamak sağlık
hizmet sunucularının katıldıkları
toplantılarda;
•Aile Sağlığı Merkezlerinde eğitim
hizmetlerinin nasıl uygulandığı,
•Eğitim gruplarının oluşturulması
ve eğitime katılanlarda gözlenen
yansımalar,
•Eğitimlerin eğitici hekim-ebehemşirelere katkıları, yaşadıkları
güçlükler,
•Genel öneriler paylaşıldı.
İzmir
İzmir İl Sağlık Müdürlüğü işbirliği
ile Güvenli Annelik Programı
kapsamındaki çalışmalara Eylül
2010 tarihinde başlandı. 2011
yılı sonuna kadar Kemalpaşa
ilçesinden 92, Torbalı ilçesinden
108, Kınık ilçesinden 19, Bayındır
ilçesinden 32, Menemen ilçesinden
87 ve Narlıdere’den 35 kişi
olmak üzere toplam 373 hekim,
ebe, hemşire sağlık memuru
Güvenli Annelik Bilgilendirme ve
Danışmanlık Eğitimlerine katıldı.
Bu çerçevede Menemen’de 25
sağlık çalışanı, Kemalpaşa’da 50
sağlık çalışanı ve Torbalı ilçesinde
35 sağlık çalışanı katılımıyla, 26-27
Ekim 2011 tarihlerinde paylaşım
toplantısı yapılarak, durum
değerlendirildi. Toplantılarda
ilk olarak İl Sağlık Müdürlüğü
8
Görünüm
Ocak 2012
ve AÇSAP Şube Müdürlüğü
ilin yaptığı Güvenli Annelik
çalışmalarını özetledi. Sonrasında;
grup başkanlarının ilçe ve Güvenli
Annelik genel durumunun
ardından aile sağlığı birimlerinin
hizmet sonrası paylaşımları yapıldı.
Eğitimlerin belirli aralıklarla
tekrar edilmesi gerektiği, birebir
eğitiminin grup eğitimine göre
daha avantajlı olduğu, hekimlerin
yoğun poliklinik hizmetinden
dolayı eğitimlere aktif katılamadığı,
eğitimlerde kullanılan resim, afiş
gibi görsel materyallerin çok
faydalı olduğu ve eğitimlerin
basın yayın organlarında görünür
olmasının faydalı olacağı
kanaatlerine varıldı. Torbalı
ilçesinde görev yapan Aile Sağlığı
Merkezlerinde (ASM) çalışanlar
kurumlara bağlı anne ve anne
adaylarının %99’ una ulaşıldığını
ve Güvenli Annelik eğitimi
verildiğini belirttiler.
Eğitimlerden Geribildirimler:
“Egzersizler, meme maketi, atlas ve
broşürler kadınların ilgisini çekiyor.
Kadınlar egzersizleri yapıyorlar ve
riskleri sayabiliyorlar.”
“Eğitim yaptığım için motivasyonum
arttı, grup eğitimi yapmak iyi ve
keyifli, eğitimler için vakit yaratmaya
çalışıyoruz.”
“Bana gelen gebenin kartında
Güvenli Annelik eğitimi verilmiştir
yazısı yazıyor ve ben çalışan ebemi
muayene sırasında destekliyorum.”
“Eğitimlerle birlikte özellikle
adölesan gebelerin güveni arttı.”
“Paylaşım toplantısı sırasında sağlık
çalışanları tarafından medyayı
daha yaygın ve etkin kullanmak,
muayenehane hekimlerinin de bu
programlara dahil edilmesi,
ASM’ lerin sadece tedavi amaçlı
kurumlar olmadığının üzerinde
duruldu. Medya desteği ile halka
duyurulması, orta ve yüksek
öğrenim kurumlarında üreme
ve cinsel sağlık konulu dersler ya
da eğitimler konulması, standart
eğitim sunumlarının Güvenli
Annelik atlasları gibi uzmanlarca
hazırlanarak sağlık çalışanlarına
ulaştırılması önerileri sunuldu.”
Ordu
Ordu İl Sağlık Müdürlüğü, Güvenli
Annelik Programını 2010–2012
tarihleri arasında uygulamak
üzere çalışmalarına başladı. İlde
hizmet içi eğitimler ile gebe ve
lohusa danışmanlık hizmetlerinde
kullanılmak üzere kitap, maket,
broşür, atlas, afiş, gebe ve lohusa
izlem kartları hazırlandı.
2011 yılı içinde eğitim alan sağlık
personelleri tarafından 5312 gebe
ve 3311 loğusaya danışmanlık
hizmeti verildi.
2012 yılına başlarken ise Ordu’da
bulunan 62 Aile Sağlığı Merkezinin
33’ünde Güvenli Annelik
Bilgilendirme ve Danışmanlık
modül eğitimi almış 147 sağlık
personeli hizmet vermektedir.
14-15 Aralık 2011 tarihlerinde
uygulama sürecini değerlendirme
amacıyla il merkezinde 40 kişi
ve Ünye ilçesinde 40 kişi olmak
üzere 80 kişinin katılımıyla
paylaşım toplantıları düzenlendik.
Toplantılarda hastanede lohusaların
yattıkları odalara asılmak üzere
doğum sonu posterlerinin
kullanımına, sağlık çalışanlarının
aile planlaması konusunda
destek talebi üzerine yöntemlerin
anlatıldığı posterler ve broşürler
hazırlanmasına ve üniversitelerin
ebelik bölümü öğrencilerinin
Güvenli Annelik eğitimi alması
için İl Sağlık Müdürlüğü ve Türk
Hemşireler Derneği eğitim programı
hazırlamalarına karar verildi.
Eğitimlerden Geribildirimler:
“Güvenli Annelik Eğitim Danışmanlık
Programı’nı hizmet için Güvenli
Annelik eğitimlerinin içine entegre
eden ilde eğitim alan sağlık personeli,
modüllerin ve eğitim materyallerinin
işlerini çok kolaylaştırdığını, var
olan bir açıklığı kapattığını, gebelohusaların eğitimlerden memnun
olduklarını ifade ettiler.”
“Kadınlar bize daha erken
geliyor, kendilerini daha iyi takip
edebiliyorlar. Geçen gün şişlikleri
ve baş ağrısı ile bir gebem geldi,
eğitimde ona söylemişiz şunlar şunlar
olunca hemen gel diye- hastaneye
sevk ettik”
Rize
Rize İl Sağlık Müdürlüğü ve TAP
Vakfı işbirliği çerçevesinde Rize
ilinde hizmet içi eğitimler ve
uygulamalar 2010–2012 yıllarında
devam etmektedir. 2010 ve
2011 tarihleri arasında doktor,
ebe ve hemşire olmak üzere 9
eğitim programı ile 178 sağlık
hizmet sunucusu Güvenli Annelik
bilgilendirme ve danışmanlık eğitim
programına katıldı.
Sürecin değerlendirilmesi amacıyla,
27 Aralık 2011 tarihlerinde 30 sağlık
çalışanının katılımıyla ilde paylaşım
toplantısı düzenleyerek geleceğe
yönelik adımları konuştuk.
AÇSAP Şube Müdürünün yaptığı
konuşmanın ardından üreme
sağlığı eğiticileri ve sağlık çalışanları
Güvenli Annelik Hizmet Kullanıcı
Eğitim Danışmanlık Programı ile
ilgili deneyimlerini paylaştılar. Rize
devlet hastanesinde eğitici eğitimi
alan bir hemşirenin haftada iki
gün bu iş için görevlendirilmesinin
planlandığı, gebe eğitim odasının
tanıtımının basın aracılığı ile
yapılacağı ve 20 şer kişilik gruplar
halinde tüm gebelerin katılımının
hedeflendiği belirtildi.
2012 Ocak – Şubat aylarında eğitim
alamayan sağlık çalışanlarının
2 grup halinde eğitim alması
kararlaştırıldı.
Eğitimlerden Geribildirimler:
“Üreme sağlığı eğitimlerine
katılan sağlık çalışanları Güvenli
Annelik eğitimlerine daha fazla ilgi
gösteriyorlar.”
“Grup eğitimleri yapmak fiziki
şartlar nedeni ile daha zor, bu
nedenle bireysel eğitimler daha fazla
yapılıyor.”
“İlk doğumu olan kadınlar eğitimlere
daha istekli katılıyorlar. Diğer
kadınlar bildiklerini söyleyebiliyorlar.”
“Modüler olması ve malzemelerin
olması bizim işimizi kolaylaştırdı.
Şimdi daha kolay ve sistemli olarak
anlatıyoruz.”
“Haftada bir gün grup eğitimi
yapıyorum.”
“Bireysel eğitime en az yarım saat
ayırmaya çalışıyorum.”
“Bireysel eğitimlerde eşleri de eğitime
katıyorum. Onlarında ilgisi güzel,
bazen kadınlardan daha fazla soru
sorabiliyorlar.”
Görünüm
Ocak 2012
9
TIP EĞİTİMİNDE CİNSEL SAĞLIK
Modern yaşamda sağlık hizmet sunucularının, bireylerin cinsellik ile ilgili taleplerini
karşılayacak ve cinsel kaygıları, cinsel sorunları ve bozuklukları klinik yönetimlerle
değerlendirebilecekleri bir eğitime ihtiyaçları vardır.
Geliştirilmiş Cinsel Sağlık Eğitimi
İhtiyacı
Son yıllarda, cinsel sağlık konusunda
farkındalığın artışıyla dünyada
toplumların erektil disfonksiyon
(ED) başta olmak üzere cinsel
sorunlara daha fazla odaklandığı
gözlenmektedir. Ancak, artan
profesyonel bilinç ve hasta talebine
rağmen, ED dünyada doktorlar
tarafından yeterince tanılanmamakta
ve tedavi edilmemektedir. Bu durum
kadınlarda istek bozukluklarının
yanı sıra disparoni ve diğer erkek
cinsel işlev bozuklukları için de
geçerlidir [1]. Yapılan çalışmalarda
Amerika Birleşik Devletlerinde
(ABD) birinci basamak hekimlerinin
sadece %25’inin başvuranlardan
cinsel öykü aldıkları [2-4], kalanların
en yaygın olarak eğitim eksikliğini
gerekçe göstererek cinsel öyküyü
almadıkları görülmüştür. Hasta ve
hekimlerin klinik ortamlarda cinsellik
konusunu konuşamıyor olması cinsel
sorunların tanısının konmaması
anlamına gelmektedir. Hastalar cinsel
sorunlarını konuşmak istemelerine
rağmen sağlık personeli cinsel
sorunlarını konuşmak konusunda
direnç göstermektedir. Örneğin,
bir çalışmada, araştırmaya katılan
hastaların %71’i hekimin zamanının
olmadığını hissettiğini, %68’i hekimi
utandırmak istemediğini ve %76’sı
sorununun çözümünün mümkün
olmadığına inandığını ifade etmiştir.
Hastalar sıklıkla empati kurulmadan
aldığı yargılayıcı tepkiler, hekimin
rahat olmaması, gizliliğe ilişkin
kaygılar ve kültürel duyarlılık eksikliği
gibi durumlardan yakınmaktadır.
Birçok hasta, hekimin cinsel sorunları
yönetiminde güven vermediğini, bu
alanda yeterli becerisi olmadığını
ve etkili bir tedavi alabileceğine
10
Görünüm
Ocak 2012
inanmadığını belirtmektedir.
Cinsel olarak aktif 27.500 erkek
ve kadının katıldığı uluslararası
bir çalışmada, tüm katılımcıların
yarısında en az bir cinsel sorun
olduğu görüldü, ancak katılımcıların
sadece %19’u tıbbi bakım için
başvurmuş ve sadece %9’u çalışma
öncesi 3 yıllık dönem içinde herhangi
bir nedenle başvurduğu sağlık
kurumunda cinsel sağlığı hakkında
soru sorulduğunu bildirmiştir. [6].
Hastaların çoğu (%90) cinsel sağlık
alanında kaygıları giderme noktasında
doktor yaklaşımının önemli olduğunu
ve eğer doktor bu konuyu sorgular
ya da konuşursa [7] çok memnun
olacaklarını ifade etmektedir.
Hekim Kaynaklı Engeller
Çeşitli çalışmalar cinsel sorunların
tanısı ve tedavisinde hekimlerden
kaynaklanan başta yetersiz bilgi
olmak üzere birçok engelin varlığını
göstermektedir. Yetersiz iletişim
becerileri, eğitim, tedavi seçenekleri
hakkında bilgi eksikliği, soruların
hastayı rahatsız edebileceği endişesi,
azalmış cinsel aktivitenin sağlıksızlık
olarak değerlendirilmemesi, zaman
kısıtlılığı, yetersiz kontrol ve geri
dönüş, gizlilik açısından uygun
ortamın olmaması, kültürel ve dil
engelleri, cinselliği konuşmada
kişisel olarak rahat olamama, yaşa
bağlı ayrımcılık ve tüm kişilerin evli,
heteroseksüel ve tekeşli olduğunu
sanma bu engeller arasında
sayılabilir[8]. Yine bazı hekimler
kendi kişisel görüşleri nedeniyle
hastaları karşısında objektif
olmayabilmektedirler[9]. Eğitimdeki
hekimlerin kendi sınırlı cinsel
deneyimleri ve kendi cinselliği ile ilgili
çözülmemiş sorunları ya da hastasına
karşı cinsel duygularının gelişmesi
gibi kaygıları olabilmektedir.
Çeşitli çalışmalarda hekimler için
cinsel öykü almada önemli bir engelin
cinsiyet olduğu görülmektedir.
Hastalar ve hekimler karşı cinsten
bir hekimle görüşürken rahatsız
olduklarını söylemektedirler. [10,11]
Cinsel İstek Azlığının Saptanması
ve Bundan Kaynaklanan Cinsel
Sorunlar
Kadınlarda da cinsel sorunlar sık
görülmektedir. Yakınlarda yayınlanan
bir çalışmada kadınların neredeyse
yarısının (%43) bazı cinsel sorunları
olduğu ortaya çıkmıştır. Düşük arzu,
deneklerin %37,7 ile en sık yaşadığı
cinsel sorun olarak belirlenmiştir.
Deneklerin %22,8’sinde cinsellikle
ilgili kişisel sıkıntı ve %12 sinde
bundan kaynaklanan cinsel sorun
saptanmıştır[12].
Bu yaygınlığına rağmen, doktorların
çoğunun cinsel istek azlığı
konusundaki yetersiz bilgisi onların
bu konuda rahat davranmalarına
engel olmaktadır. Yapılan sistemik bir
çalışmada birinci basamakta çalışan
hekimlerin %90’ı kendilerini bu
konuda güvenli hissetmediklerini ve
bu nedenle hastalarında bu konuyu
sorgulamadıklarını söylemişlerdir[13].
Yapılan başka çalışmalarda
birinci basamak hekimleri, kadın
hastalıkları ve doğum uzmanlarının
çeşitli düzeylerde bu konularda
kendilerini yetersiz bulduklarını
göstermektedir. Bunun yanında
yapılan tüm çalışmalarda katılanların
çoğu mezuniyet öncesi ve sonrası
eğitimlerde cinsel öykü alınması, tanı
ve tedavilere yaklaşım konusunda
eksikleri olduğunu ifade etmişlerdir.
Özellikle kadın cinsel sorunlarını
sorgulamada ve çözmede önemli
engeller vardır, bu nedenle mevcut
programların gözden geçirilmesine
ihtiyaç bulunmaktadır[15].
Taramalar ve Cinsel Sorunların
Saptanması
Klinisyenler cinsel sorunları
saptamaya yönelik taramalar
yapmadıkları için bu sorunların
saptanma oranı düşüktür. Eğer
hekimler cinsel öykü almış olsalar,
cinsel yolla bulaşan hastalık riskleri,
bunların önlenmesi ve/veya gebeliği
önleyici yöntem kullanımından çok
cinsel sorunlara odaklanacaklardı.
Sorgulama işlemlerinin geliştirilmesi
problemlerin saptanmasını da
sağlamaktadır. Sık sık atıf yapılan bir
çalışmada cinsel öykü almak üzere
eğitilen klinik hekimlerin başvuran
hastalarının %53 ünde cinsel sorun
bildirdiği görülmüştür [7]. Hastaların
büyük bölümü (%91) muayene
sonrası yapılan görüşmelerde
kendisine uygun bir dille cinsel
yaşamı hakkında sorular sorulduğunu
belirtmiştir. Cinsel sağlık tarama
sorgulaması eğitimi sonrası sorunların
saptanması, hastaların tatminini de
arttırmaktadır.
Cinsel Sağlık Eğitimi İçin Hekimin
İstekli Olması
Hekimlerin iletişim becerileri
konusunda eğitilmelerinin cinsel
öykü alma konusunda en güçlü
etken olduğu görülmektedir [11].
Yaygın olarak, hekimlerin yeterli
cinsel tıp bilgisi ve cinsel öykü alma
becerisinin olmadığı durumlarda
daha çok eğitilmeleri gerektiğine
inanılmaktadır. Klinisyen hekimlerin
cinsel problemlere yaklaşım, bu
alanda deneyim, kendini rahat
hissetmeleri için yukarda sıralanan
engelleri aşma yönündeki tartışmalar
için meslektaşlarıyla paylaşıma ve
kendi cinselliklerini fark etmeye
ihtiyaçları vardır.
Cinsellik konusunda hedeflenen
becerilerin geliştirilmesi, bilgilerin
arttırılması, kişinin kendini fark etmesi
ve önyargılardan kurtulması cinsel
sağlığı iyi bir konuma taşıyacaktır.
Mezuniyet Öncesi Cinsel Sağlık
Eğitimi
Pek çok ülkede tıp eğitimi sırasında
cinsel öykü alma konusu yeterince yer
almamaktadır. Uluslararası Cinsel Tıp
Derneği (ISSM) , dünyadaki 1700 tıp
fakültesinin müfredatına eklenmek
üzere bir programı 2005 yılında
önermiştir. Bugün ABD de birçok
tıp fakültesi kendi programlarına bu
konuları eklemiştir.
Cinsel Sağlık Müfredatının
Bileşenleri
Kapsamlı bir mezuniyet öncesi
programında şunlar yer almalıdır:
Kendi inançlarını, değerleri ve
tutumlarını fark etme
Yansıtma / duyarsızlaştırma
Cinsel davranış varyasyonları
Etik konular
Moleküler düzeyde cinsel gelişim ve
biyoloji bilgisi
İnsan cinsel yanıtının anatomi ve
fizyolojisi
Cinsel gelişim üzerindeki psikolojik
etkiler
Cinsel işlev bozukluğunun nedenleri
(biyolojik, sosyal, psikolojik)
Sağlık, hastalık, tedavi ve ilaç etkileri
Ergenlik döneminde cinsel sağlık
Yaşlanma ve menopozun cinsellik
üzerine etkisi
Sosyolojik sorunlar (etnik köken, ırk,
kültür, din)
Cinsel yönelim ve sosyo-ekonomik
durum
Özel popülasyonlarda cinsellik
(engelliler, vb)
Üreme biyolojisi (doğum kontrol
hapları, hamilelik, kısırlık)
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar
Cinsel taciz / şiddet
Gay / lezbiyen / transseksüellerin
sağlığı
Cinsel işlev bozukluğu için tedaviler
(farmakolojik, davranışsal)
Cinsel öykü alma becerileri
Rahat cinsel dil
Genel iletişim becerileri
Jinekolojik / genitoüriner muayeneler
Cinsel işlev bozukluğunda entegre
tanı Cinsel bozuklukların yönetimi
(farmakolojik, danışmanlık, aygıtlar)
İlaçların cinsel yan etkilerinin yönetimi
Davranış terapisi
Kaynaklar:
1 Matthews WC, Linn LS. AIDS prevention in
primary care clinics: Testing the market. J Gen
Intern Med 1989;4:34–8.
2 McCance KL, Moser JR, Smith KR. A survey
of physician’s knowledge and application of
AIDS prevention capabilities.Am J Prev Med
1991;7:141–5.
3 Association of American Medical Colleges
Medical School Graduation Questionnaire Final
School Report: University of Massachusetts
Medical School, (1999–2001).
4 Jonassen JA, Ferrara E, O’Dell K. An intensive,
multidisciplinarymini-selective course improves
senior students’ knowledge and self-confidence
about women’s healthcare and women’s health
research. Presented at the 113th Annual Meeting
of the Association of Medical Colleges, San
Francisco, CA, November 11, 2002.
5 Marwick C. Survey says patients expect little
physician help on sex. JAMA 1993;261:173–4.
6 Moreira ED, Jr, Brock G, Glasser DB, Nicolosi A,
Laumann EO, Paik A,Wang T, Gingell C, GSSAB
Investigators’ Group. Help-seeking behaviour
for sexual problems: The global study of
sexual attitudes and behaviors. Int J Clin Pract
2005;59:6–16.
7 Ende J, Rockwell S, Galsgow M. The sexual
history in general medical practice. Arch Int Med
1984;144:558–61.
8 Sadovsky R, Nusbaum M. Sexual health inquiry
and support is a primary care priority. J Sex Med
2006;3:3–11.
9 Bullard DG, Caplan H. Sexual problems. In:
Feldman MD, Christensen JF, eds. Behavioral
medicine in primary care: A practical guide. 2nd
edition. Stamford, CT: Lange Medical Books/
McGraw-Hill; 2002:274–92.
10 Burd ID, Nevadunsky N, Bachman G. Impact
of physician gender on sexual history taking in a
multidisciplinary practice. J Sex Med 2006;3:194–
200.
11 Tsimtsiou Z, Hatzimouratidis K, Nakapoulu E,
Kyrana E, Salpigidis G, Hatzichristou D. Predictors
of physician’s involvement in addressing sexual
health issues. J Sex Med 2006;3:583–8.
12 Shifren JL, Monz BU, Russo PA, Segreti A,
Johannes CB. Sexual problems and distress in
United States women: Prevalence and correlates.
Obstet Gynecol 2008;112:970–8.
13 Harsh V, McGarvey EL, Clayton AH. Physician
attitudes regarding hypoactive sexual desire
disorder in a primary care clinic: A pilot study. J
Sex Med 2008;5:640–5.
14 Abdolrasulnia M, Shewchuk RM, Roepke
N, Granstaff US, Dean J, Foster JA, Goldstein
AT, Casebeer L. Management of female sexual
problems: Perceived barriers, practice patterns,
and confidence among primary care physicians
and gynecologists. J Sex Med 2010;7:2499–508.
Parish SJ, Clayton AH. Cinsel tıp eğitimi: İnceleme
ve Yorum.J Sex Med 2007; 4:259-67
Bu yazı “Education in Sexual Medicine:
Proceedings from the International Consultation
in Sexual Medicine, 2009”jsSharon J. Parish,
MD, and Eusebio Rubio-Aurioles, MD, PhD adlı
makaleden özetlenerek hazırlanmıştır.
Görünüm
Ocak 2012
11
TAPV-CETAD
‘Cinsellik ve Cinsel Eğitim Toplantısı’
3-4 Aralık 2011 tarihinde TAP
Vakfı ve Cinsel Eğitim Tedavi
ve Araştırma Derneği (CETAD)
işbirliği ile Cinsellik ve Cinsel
Eğitim toplantısı düzenlendi.
Cinsel sağlık alanında çalışan
iki sivil toplum kuruluşu,
rutin olarak düzenledikleri
toplantılarını bu yıl “Cinsellik
ve Cinsel Eğitim” teması
altında gerçekleştirdi.
Toplantı kapsamında
gerçekleşen paneller, çalışma
grupları, kurslar ve atölye
çalışmaları ile konuyu farklı
boyutlarda paylaşım ve bilgi
birikimi geliştirme amaçlandı.
Sabah kısmında tamamlanan
panellerin ardından atölye,
kurs ve çalışma grupları
düzenlendi. Katılımcılar
katılacakları atölye, çalışma
grubu ve kurs başlıklarını
kendi tercihleri doğrultusunda
belirlediler. Toplantının açılış
konuşmaları TAP Vakfını
temsilen vakıf yönetim
kurulu üyesi Oya Ünlü Kızıl
ve CEDAT’ı temsilen derneğin
yönetim kurulu üyesi Cem
İncesu tarafından yapıldı.
Açılış konuşmalarının ardından
panellere geçildi. İlk panel ‘Yaşanan
Cinsellik’, İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
Dalı’ndan Arsaluys Kayır tarafından
yönetildi. Panelde Boğaziçi
Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Bölümü’nden Pınar
İlkkaracan, Koç Üniversitesi Felsefe
Bölümü’nden Hülya Durudoğan,
ve Aile ve Evlilik Terapileri
Derneği’nden Murat Dokur
konuşmacı olarak yer aldı.
12
Görünüm
Ocak 2012
İlk olarak; Hülya Durudoğan
‘Biyolojik Cinsiyet, Toplumsal
Cinsiyet, Cinsel Arzu Kesişiminde
Cinsellik’ başlık konuşmasında,
biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet
ve cinsel arzunun birbirleri ile olan
ilişkilerine, birbirleri üzerinden
tanımlanmalarına, gelişmişliklerine
ve biyolojik cinsiyet ile toplumsal
cinsiyet arasındaki sıkı ilişkiye
değindi. Biyolojik cinsiyetin
toplumsal cinsiyetin oluşmasındaki
öneminden yola çıkarak, biyolojik
cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin
doğallığını sorguladı. Cinsiyet
rolleri üzerindeki sosyal baskı
sisteminden, baskının eril ve
dişil olarak ayrılmasından ve
cinsiyetlerin heteroseksiyelliği
zorunlu kıldığından bahsetti.
Felsefe dünyasının bilinen
isimlerinden Simon de Beauvoir,
Michel Foucault, Jean Baudrillard
ve Monique Wittig’den alıntılar
yaparak cinsiyetler arasındaki
ilişkilerin kurgusallığı üzerinde
durdu. Konuşmasını cinselliğin
bir tarihi vardır diyerek toparladı.
Cinselliğin bir kültür içindeki bilgi
alanları, normatiflik türleri ve
öznellik biçimleri, deneyimin zaman
içinde nasıl meydana çıktığı, nasıl
geliştiği hakkında bilgi verdikten
sonra cinselliğin doğallığından
bahsetmenin mümkün olmadığını
söyleyerek konuşmasını tamamladı.
İkinci panelist olan Pınar
Ilkkaracan ‘Biyoloji, Toplum ve
Siyaset Üçgeninde Cinsellik ve
Cinsel Haklar’ başlığı üzerinden
toplumsal ve biyolojik cinsiyetin
yaşamımıza yansımalarından
bahsetti. Konuşmasında cinsel
eğitim, korunma hakları, eş
cinsellerin üzerindeki baskı, insan
hakları ihlalleri ve 1994 Kahire
Konferansından bu yana insan
hakları konusundaki değişimler,
biyolojik cinsiyet ve toplumsal
cinsiyetin siyasi ortamda yarattığı
karmaşık süreç üzerinde durdu.
Pınar İlkkaracan’ın ardından, Murat
Dokur, Ailede Cinsellik başlıklı
konuşmasında aile içerisindeki
cinselliğe bakışı, önyargıları,
şüpheleri ve ailede cinselliğin
nasıl bastırıldığını ve kışkırtıldığını
örnekler vererek anlattı. Ailenin
doğal olan cinselliği korumasının
gerektiğine vurgu yaparak,
yapılması ve yapılmaması gereken
davranışlara değindi. Aile dışında
cinselliğin yok sayılmasının nedeni
olarak; cinselliğin ayrışmamasını,
aile üyelerinin kafasının karışıklığını
ve aile içerisinde cinsellikten
bahsedenlerin dışardalaştırıldığını
gösterdi.
Son olarak, oturum başkanı
Arsaluys Kayır, Cinsel Yaşamda
Kadın ve Erkek başlığı üzerinden
konuşmasını yaparak ilk paneli
kapattı. Konuşmasında cinsellik
tarihini inceledi, uzun yıllar
cinselliğin yaşandığını ancak
duyulmadığını, cinselliğin var
olduğunu ama sessizliğin de
olduğunu ve feminizm ile birlikte
1980’lerde cinsellik hakkında
konuşmaların artış gösterdiğini
belirtti. Türkiye’de cinselliğin
konuşulmasının da kadının
başlattığını vurguladı.
İlk günün ‘Keşfedilen Cinsellik’
isimli ikinci paneline Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden
Tuncay Ergene başkanlık yaptı.
Panelin konuşmacıları Özel
Amerikan Robert Lisesi’nden Güler
Kamer, Hacette Üniversitesi Halk
Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Hilal
Özcebe, Çocuk, Ergen ve Yetişkin
Psikiyatristi Tijen Demirörs Azizlerli,
ve İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve
Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
Behiye Alyanak idi. İlk olarak
Özel Amerikan Robert Lisesi’nden
Güler Kamer, ‘En Çıplak Kimliğimiz
Cinselliğimiz’ başlıklı sunumunu
yaptı. Edebiyat kökenli Kamer
konuşmasında edebiyat tarihinden
alıntılar yaparak, kimlik gelişiminde
olduğu gibi cinselliğin oluşumunda
da erkek egemen toplumun
etkisine değindi.
Kamer’in ardından Hacettepe
Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim
Dalı’ndan Hilal Özcebe ‘Çocukluktan
Ergenliğe Cinsellik’ konusunu
halk sağlığı bakış açısı ile ele aldı.
Çocukluk ve ergenliğin yasal boyutu
kapsamında gençlerin cinsel ve
üreme haklarının uluslararası insan
hakları kapsamında yer aldığına,
gençlerin cinsel ve üreme haklarına
saygı gösterilmesi gereğine,
ergenlerin gerekli bilgiye, desteğe
ve hizmete ulaşma haklarına vurgu
yaptı. Özcebe son dönemlerde
ergenlerin cinselliği sağlıklı bir
gelişim olarak değerlendirmesi
amaçlanmakta ve bu görüşün
oluşmasına ilişkin müdahaleler
önerilmekte dedi ve ergenlikte
cinsellik gelişimi ile ilgili olarak dört
alan tanımladı.
Ergenin;
• Kendi bedenini kabul etmesi ve
rahat etmesi
• Cinsel uyarılmayı normal olarak
kabul etmesi
• Cinsellik konusunda kararlarını
verebilmesi
• Güvenli cinsellik uygulamalarını
anlaması ve uygulaması cinsellik
gelişimde gerekli görülen
alanladır.
Çocukluk ve ergenlik
dönemlerindeki büyüme ve
gelişmeyi etkileyen pek çok
etmenin olduğunu, çocuğun
istenmeyen bir bebek olması,
annenin gebelik riskleri ve sahip
olduğu hastalıklar, annenin
ergenlik döneminde olması, akraba
evlilikleri, yetersiz gebelik bakımı
büyüme ve gelişmeyi etkileyen
temel etmenler olarak sıraladı. Son
olarak; Türkiye’de cinsellik hakkında
ergenlerin yeterli bilgisinin
olmadığı, cinsellik konusunda norm,
değer ve tutumlarının cinsiyet
ayrımcı olduğu, cinselliğin bir tabu
olduğu ve risk gruplarının bu alanda
farkındalığının yaratılmamış olduğu,
kadınların cinselliklerini erken evlilik
gibi bir süreçte de yaşayabildikleri,
cinsel şiddetin sorun olduğu ve
cinsel hakların savunuculuğunun
henüz toplum tarafından yeterince
kabul edilmediği, ve cinsel haklara
uygun olmayan bir sürecin devam
ettiği şeklinde genel değerlendirme
yaparak konuşmasının tamamladı.
Özcebe’nin ardından Çocuk,
Ergen ve Yetişkin Psikiyatristi
Tijen Demirörs Azizlerli, ‘Ergen
Cinselliğini Belirleyen Kaynaklara’
değindi. Ergenliğin ansızın ortaya
çıkmadığının, ergenlik öncesi
dönemin ergenlik sürecindeki
etkisine, ergenin psikolojisinin
önemine vurgu yaptı. Ergenliğin
psikolojik olarak bittiği zaman
tamamlandığına değinerek ergenin
geçtiği dönemleri açıkladı. İlk olarak
oral dönem olarak tanımladığı,
doğarken başlayan ve 2 yasında
biten, ağız yoluyla haz alınan
dönemden bahsetti, bu dönemde
id’in önde ego ve süper egonun
geri planda olduğu bilgisini
verdi. Sonrasında yaşanan anal
dönemden bahseden Azizlerli,
anal çatışmanın id ve ego arasında
geçtiğini, egonun tutmak, idin
ise bırakmak istediğini dolayısıyla
arada çatışma yaşandığını söyledi.
Anal dönemden sonra tecrübe
edilen fallik dönemi ise en önemli
dönem olarak tanımladı. Fallik
dönemde kızlar karşı cins ebeveyne
tutku, aynı cins ebeveyne rekabet
hissederken, erkekte durum tam
tersi olarak yaşanmaktadır dedi.
Bu dönemi savaşa benzeten
Azizlerli çocuğun süreçten sağlıklı
çıkması için savaştan yenilgi alması
gerektiğini belirtti. Azizleri’nin
konuşmasını tamamlamasıyla
İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve
Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
Behiye Alyanak ‘Ergenlikte
Cinsel Kimliğin Gelişimi,
Kaygılar’ hakkında konuştu.
Alyanak ergenlik dönemindeki
ayrışmanın, bireyleşmenin,
bağımsızlaşmanın, bireyselleşmenin
(kültürle uyumlaşma), kendini
gerçekleştirme yolunda olmanın,
sosyal gelişimin, özgüven
kazanımının, cinsel gelişimin,
kimlik ediniminin önemini anlattı.
Günümüz toplumunda kimlik
kapitali oluştuğu, toplumsal
bağların zayıflığı, kişilerin kendi
bireyselliklerini belirlemekte
olduğu, beden ve benliğin bir
gösteri alanına dönüştüğü ve
bedene yatırımın arttığı, kişilik
özelliklerinin esnekleştiği ve
her tür şekli alabildiği bilgilerini
verdi. Son zamanlardaki reklam
dünyası ve televizyon programları
aracılığıyla, ‘fiziki açıdan olgun
olan herhangi bir kişi için cinsel
ilişkinin fena bir şey olmadığı ve
tam anlamıyla zevk için cinsellikle
meşgul olunabileceği’ mesajının
iletildiğinin ergenler üzerindeki
etkisine dikkat çekti. Alyanak,
ergenlerin ise cinselliği yaşama
özgürlüğü, ‘aşık olma, sevgili
olma’ adları altında deneyerek,
yanılarak, kendilik değerlerinden
kaybederek cinselliklerini
keşfetmeye çabaladıklarına
veya cinselliği değersizleştirerek,
ayıp günah varsayarak, sağlıklı
paylaşıma yönelememekte,
mutluluğu üretememekte, yaşam
enerjisinden kaybetmekte oldukları
değerlendirmesi ile konuşmasını
tamamladı.
Toplantının ikinci gününde, ilk
olarak Cinsel Sorunlar ve Cinsel
Tedavi Hizmetleri başlıklı panel
yapıldı. İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
Dalı’ndan Şahika Yüksel’in
başkanlığını yaptığı panelde ilk
konuşmacı olan Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıkları Hastanesinde
görev yapmakta olan Ceyda
Güvenç, Türkiye’de En Sık Yaşanan
Görünüm
Ocak 2012
13
Cinsel Sorunlar ve Nedenleri
üzerinde durdu. Eğitimsizliğin,
yanlış inanışların tabuların ve
geleneklerin başlıca nedenler
olduğunu ve danışmanlık ile
çözülebileceğini vurguladı.
Konuşmasında cinsel sorunların
sıklığını dile getirdi. Her üç kişiden
birinin en az bir cinsel sorun
yaşadığına, cinsel sorunla baş
etme, kabullenme, destek arayışıyla
ilgili kültürel farklılıkların belirgin
olduğuna değindi. En sık rastlanan
cinsel sorunlar olarak; kadında
vajinismus, cinsel istek bozuklukları,
sekonder orgazm bozuklukları,
erkekte ise boşalma bozuklukları
olarak sıraladı.
İkinci konuşmacı Aile Hekimliği
Uzmanı olan Nazmi Algan Birinci
Basamakta Cinsel Sağlık başlıklı
konuşmasında, birinci basamaktaki
en temel sorunun özellikle gençlere
doğru cinsel sağlık bilgilerinin
verilmemesi olduğunu belirtti
Okul çağında başlayan bir cinsel
eğitimin olmaması ve doğru cinsel
bilgi kaynaklarının yeterli ölçüde
kullanılmaması gibi nedenlerle
cinsellik alanında ciddi boyutta
bir bilgi eksikliği görülmekte
olduğunu, bu bilgi eksikliğinin
sağlıklı bir bedene ve psikolojik
yapıya sahip olmasına rağmen çok
sayıda bireyin ya da çiftin cinsel
yaşamlarında sorun yaşamasına
neden olabilmekte olduğu;
cinsel bilgi ve eğitim eksikliğinin,
cinsel deneyim eksikliğinin ve
toplumun cinselliğe yaklaşımdaki
14
Görünüm
Ocak 2012
katı tabuların ve yasakların yüklü
muhafazakar tutum ile birleştiğinde
bir çok soruna ve cinsel işlev
bozukluklarına yol açabilmekte
olduğunu ifade etti. Lise ve yüksek
öğrenim çağındaki ergen ve
gençlere ulaşmanın, doğru bilgileri
sağlamanın, değer oluşturmanın
önemini vurgulayarak bu konuda
daha çok sivil toplum kuruluşlarının
çalıştığı, daha fazla insiyatif alınması
ve çalışmalar yapılması gerektiğini
vurguladı.
Son panelist olan Berfu Akbaş,
“Cinsel İşlev Bozukluklarında
İnterdisipliner Yaklaşım” konusunu
ele aldı. Cinsel işlev bozukluklarını
standardize etmenin zorluğu
üzerinde duran Akbaş, bu
zorluğun insan cinselliğinin tek tip
olmayışından, cinsiyet, yaş, yetişme
ortamı, kültür, din, zaman gibi pek
çok faktörden etkilenmesinden
kaynaklandığını belirtti. Cinsel
sorunların çözümünde gelişme
kaydedilebilmesi için tıp eğitimine
cinsel tıp ile ilgili müfredat
eklenmesi, medikal tedavi ile cinsel
terapinin birbirinin tamamlar
şekilde yürütülmesi, cinsel terapist
eğitimlerinin standardize edilmesi,
hastalık değil hasta odaklı terapi ve
tedavi yöntemlerinin benimsenmesi
gerektiğini vurgulayarak
konuşmasını bitirdi.
‘Sağlık Profesyonellerinin Cinsel
Sağlık Eğitimi’ başlıklı ikinci paneli
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırmaları
Derneği’nde görev yapmakta olan
Nesrin Yetkin yönetti. Panelde
ilk olarak; Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi’nden
Ejder Akgün Yıldırım, ‘Sağlık
Profesyonellerinin Eğitiminde
Bulunmayan Cinsellik’ başlığı
üzerinden, cinsel sağlığın üreme
sağlığından farklı olmasına, insan
cinselliğinin üremeye endeksli
olmayışına, döngüsel olmayışına
ve biyolojik etkisinden daha
fazla sosyal anlamı olduğuna
açıklık getirdi. Cinsel davranışı
yönlendirilebilir, ertelenebilir,
istenebilir ve kontrol edilebilir bir
eylem olarak tanımladı. Toplumsal
algıların, cinsiyet rollerinin,
subjektif tanımların cinsel davranışa
etkisini detaylandırdı ve sağlık
profesyollerindeki temel mitleri;
birleşme, orgazm, cinsel roller,
eşcinsellik ve himen olarak belirtti.
Cinsel sağlık eğitim alanındaki
eksiklikler olarak, üreme sağlığı
eğitimlerinin yetersizliğini, cinsel
sağlığın anatomisininin ve cinsel
organların fonksiyonel anatomisinin
bahsedilmeyişini sıraladı. Yıldırım
konuşmasının sonunda, cinsellik
cinsel hakların, cinsellik kavramının,
cinsel gelişimin ve kavramların,
yanlış cinsel inanışların anlatılması
gerekliliğinin üzerinde durdu
İkinci panelist, İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
Dalı’ndan Doğan Şahin ‘Cinsel
Sağlık eğitiminde Temel İlkeler ve
Ülkemizdeki Eğitim Programları’
başlıklı konuşmasında, ülkemizdeki
Cinsel Terapi Eğitimlerini, Cinsel
Terapi Eğitimlerinin kimler
tarafından, nerde verildiğini ve
içeriklerini anlattı.
Son panelist olarak Acıbadem
Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
Anabilim Dalı’ndan Cem İncesu,
‘Dünyada Cinsellik’ başlıklı
konuşmasını yaptı. Cinsellik
alanındaki eğitimlerde ve
eğitmenlerde standartlaşmanın
olmamasına vurgu yapan İncesu,
eğitmenlerin farklı unvanlarını;
Cinsel eğitmen ( sexuality
educator ), Cinsel danışman
(sexual counselor), Cinsel terapist
( sexual therapist ) olarak sıraladı.
Konuşmasında Dünya’da farklı
noktalarda farklı formatta verilen
cinsellik eğitimlerinden örnekler
verdi. Cinsel Sağlık Eğitimleri
kapsamında uygulandığı ülkeye
göre teorik dersler, seminerler,
konferanslar, okuma saatleri, hasta
görüşmeleri, bireysel süpervizyon,
grup süpervizyonu, teorik sınavlar,
ödevler, tez çalışmaları ve saha
çalışmaları yapıldığını, ülkeye
göre farklılık gösterdiğini belirtti.
Kanada, İskandinav ülkelerinin
(İsveç, Norveç, Finlandiya,
Danimarka, İzlanda, Estonya)
ortak cinsel eğitim programından,
Belçika’daki master programından,
Fransa’nın hekimlere yönelik tıbbi
seksoloji eğitimlerinden, İtalya ve
Yunanistan’da yalnızca doktor ve
klinik psikologlara verilen klinik
seksolog sertifikasından örnekler
verdi.
Sabah kısmındaki panellerin
tamamlanmasıyla, katılımcılar farklı
salonlardaki atölye, kurs ve çalışma
gruplarına katıldılar. Bir grup Ejder
Akgün Yıldırım’ın verdiği ‘I.Basmakta
Cinsel Sorunlara Yaklaşım’kursuna
katılırken, diğer bir grup aynı
anda Berfu Akbaş’ın ‘Tıbbi
Hastalıklarda Cinsel Danışmanlık’
çalışma grubuna, ardından Pınar
İlkkaracan’ın ‘Kadınlarla Cinsel
Sağlık, Cinsel ve Doğurganlık
Hakları Çalışmaları’ atölyesine
katıldı. Diğer salonlarda ise
‘İlköğretim Kademesi Cinsel Sağlık
Eğitimleri’ atölyesi ve ‘Ortaöğretim
Kademesi Cinsel Sağlık’ atölyesi
yapıldı. İlköğretim Kademesi Cinsel
Sağlık Eğitimleri başlıklı Baran
Tuncer’in kolaylatıcılığını yaptığı
atölyede; Bir Program Denemesi;
Ergenlerin Cinsel Eğitimi konusunda
Figen Çok ve Ömer Kutlu, İlköğretim
1-8. sınıflarda Cinsel Gelişim Eğitimi
hakkında Berna Gökengin, TAP
Vakfı Yaklaşım ve Uygulamaları
kapsamında Eylem Karakaya ve
Efsun Sertoğlu bilgilendirme
yaptılar.
Nurcan Müftüoğlu’nun yönettiği
‘Ortaöğretim Kademesi Cinsel
Sağlık Eğitimleri’ başlıklı atölyede
ise Bir Uygulama Örneği ile
Birsen Özkan TAP Vakfı Yaklaşım ve
Uygulamaları ile Nurcan Müftüoğlu
ve Enis Balkan yer aldı.
İkinci gün öğleden sonrada kursa
devam eden Ejder Akgün Yıldırım’a
Ceyda Güvenç de katıldı. Kurs
devam ederken ikinci grup ‘Cinsel
Şiddete Maruz Kalan Kişilerin Çok
Disiplinli Değerlendirme İlkeleri’
isimli çalışma grubunda İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
Anabilim Dalı’ndan Şahika Yüksel
ve İstanbul Tabip Odası Kadın
Komisyonu’ndan Lale Tırtıl eğitim
verdi. Ardından Beykoz Devlet
Hastanesinden Nasibe Ünsalan
‘Gebelik Doğum sonrası Dönem ve
Menopoz: Cinsel Yaşam Sorunları’
isimli çalışma grubu ile devam
etti. Üçüncü grubun katıldığı
‘Ergene Cinsel Danışmanlık’ başlıklı
atölyede, ergen cinselliğini İstanbul
Bilim Üniversitesi’nden Atilla
Büyükgebiz Fizyolojik Boyutu,
İstanbul Psikanaliz Derneği’nden
Göver Kazancıoğlu Psikolojik
Boyutu, Avukat Seda Akço Yasal
Boyutu ve Maltepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi’nden Alper
Şahin ise Okul Boyutu ile ele
aldı. Kolaylaştırıcılığını Şükran
Başarır’ın üstlendiği atölyede
konuşmacıların ardından vaka
paylaşımları ve tartışmaları yapıldı.
Son grupta ise Kadın Sağlığı
Hemşireliği Derneği’nden Nevin
Şahin ‘Cinsel Sağlık Tanılamasında
Hemşirenin Rolü’ başlıklı kursu
yönetti. Katılımcılar Anahit Coşkun,
Feride Doğan ve Yeliz Doğan Merih
tarafından verilen yarım günlük
kursu tamamladılar.
2 günün sonunda 50 değerli
konuşmacının/profesyonelin
katkısı ile 4 panel, 4 Atölye, 2 Kurs
ve 3 Çalışma Grubu ile toplantı
tamamlandı. 243 katılımcıya ikinci
günün sonunda katılım belgesi
verildi. 2012 sonuna doğru ‘Ergenlik
Dönemi’ başlıklı yeni bir toplantı
düzenlenecektir.
Görünüm
Ocak 2012
15
Görünüm
Ocak 2012
Sabancı Üniversitesi
Cinsel Sorumluluk Projesi
Sabancı Üniversitesi cinsel corumluluk projesi,
üniversitenin öğrencilerinin cinsel sağlık ve
davranış yönünden sorumluluklarının bilincinde
bireyler olmalarını amaçlayan bir projedir. Proje,
gençlerin önyargılardan arındırılmış bir ortamda
cinselliğin sosyolojik ve fizyolojik yönleri hakkında
sağlıklı bilgiler edinmelerini ve bu yolla sorumluluk
kazanmalarını sağlamayı hedeflemektedir.
Vakfımız, Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin
cinsel sorumluluk projesine 2002 yılından bu
yana destek vermektedir. 26 Kasım 2011 tarihinde
öğrencilerin cinsel sorumluluk bilincini geliştirmek
üzere, vakfımızın eğitim salonunda, 18 üniversite
öğrencisinden oluşan grupla interaktif bir eğitim
çalışması gerçekleştirdik.
Görünüm
Türkiye Aile Sağlığı ve
Planlaması Vakfı bültenidir.
Üç ayda bir yayınlanır.
16
Görünüm Ocak 2012
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nurcan Müftüoğlu
Yayın Ekibi: Dr. Enis Balkan, Ezgi Öztosun
Efsun Sertoğlu, Eylem Karakaya
Sayfa Mizanpajı: Müşerref Öztürk
Yönetim Yeri ve Haberleşme Adresi: Ulus Mahallesi Güzel Konutlar
Sitesi A-Blok Daire: 3-4 34760 Etiler - İstanbul
Tel: (0212) 257 79 41 - 42 Faks: (0212) 257 79 43
[email protected] www.tapv.org.tr
www.dikkatbebek.org.tr www.gencakran.net
Baskı: Maydanoz Matbaa ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0212 619 13 71 www.maydanozmatbaa.com
Download