Sığır Yetiştiriciliğinde Döl Tutmama veya Gebelik Başına Aşım

advertisement
Sığır Yetiştiriciliğinde Döl Tutmama veya Gebelik Başına Aşım
Sayısının Yüksek Olması
Prof. Dr. Serap GÖNCÜ
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü 01330 Adana
Sığır yetiştiriciliğinde döl tutmama veya gebelik başına aşım sayısının yüksek olması
önemli problemler arasında başta gelmektedir. Amerika’da süt sığırlarının %20-25’nin üreme
problemleri nedeniyle kasaplık olarak satıldığı bildirilmektedir. Yapay tohumlama veya elde
aşım uygulandığında ve özellikle kayıt tutan entansif sürülerde, döl tutma problemi olan
inekler kolaylıkla belirlenirken, meraya çıkan ve merada serbest aşım uygulanan sürülerde bu
problemi olan inekleri belirlemek mümkün olamamaktadır. Bir gebelik için birden fazla
çiftleştirme problemi iki şekilde yetiştiriciye zarar vermektedir.


Her çiftleştirme için yetiştirici bir ücret ödemektedir
Yılda bir buzağı elde etme şansı ortadan kalkmaktadır.
Özellikle yüksek verimli ineklerin döl tutma sorunu olup, bu inekler ancak birkaç
çiftleştirmeden sonra döl tutabilmektedirler. Doğumundan 115 gün sonra boş geçen hergün 2
dolar kayıp demektir. Her bir inek için bu kaybın bir yıldaki toplam miktarı ise süt verim
miktarına bağlı olarak 115 ile 179 dolar arasında değişmektedir. Bu 100 baş sağmal inekle
çalışan bir sürüde 11.500-17.900 dolara çıkmaktadır.
Döl verimi bakımından mükemmel ineğin özellikleri aşağıdaki ana başlıklar halinde
sıralanabilir.






15 aylık yaşta ergin canlı ağırlığın %65’indedir
İlk buzağısını 24 aylık yaşta verir
İk çiftleştirmede gebe kalma oranının düvelerde %70 ineklerde ise %50 olur
buzağıladıktan sonra ki 100 gün içinde tekrar gebe kalmıştır.
Sağıldığı gün sayısı 290-320 gündür
Kuruda olduğu gün sayısı 45-60 gündür
Ancak döl verim kriterleri olarak sürüdeki ortalama değerler üzerinden hesaplar yapılır.
Bu nedenle süt sığırı sürüsünde döl verim kriterlerinin olması gereken değerler aşağıda
verilmiştir.





Düvelerin 24 aylık yaşta ilk buzağısını vermesi
servis periyodunun 100 günün altında olması
Buzağılama aralığının ort. 12.5 veya 13 ay
İneklerde ilk çiftleşmede gebe kalma oranının 50-60%
Gebelik başına aşım sayısının < 2.0

Kızgınlık tespitindeki başarının > 80% olması istenir.
Eğer sürüdeki inekler, gerçekten kızgınlık göstermişler ve 3-4 kez çiftleştirilip gebe
kalmamışlarsa o sürüde döl verim problemi var demektir. Bir süt sığırı sürüsündeki ineklerin
%50-55’inin problem yaşamadan gebe kalması gerekir. Sürünün bu bakımdan durumu,
tutulan kayıtların değerlendirilmesi ile kolaylıkla hesaplanabilir.
Döl tutmama problemi nedir?
Sağlıklı bir inek, gebe kalmadığı sürece ortalama 21 günde (18-24 gün) bir kızgınlık
gösterecektir. Normal kızgınlık belirtileri gösteren, ancak üç veya daha fazla çiftleştirilmeden
sonra döl tutan inekler, problem inek grubuna girmektedir. Ancak bu inekler, daha sonraki
çiftleştirmelerinde gebe kalmayacaklar demek de değildir.
Çiftleştirmelere rağmen gebeliğin gerçekleşmemesinde, farklı aşamalarda meydana gelen
aksamalar sebep olabilir.




Yumurta ve sperm hiç karşılaşmaz ve döllenme olmaz
Yumurta ve sperm karşılaşır, ancak ortam uygun olmaz döllenme gerçekleşmez
Yumurta ve sperm karşılaşır, döllenme gerçekleşir, ama döllenmiş yumurta dişi üreme
organında tutunamaz
Yumurta ve sperm karşılaşır, döllenme gerçekleşir, embriyo oluşur ancak gelişme
fırsatı bulamaz.
Tüm bunlara ek olarak birde uygulama, çevre ve idari faktörleri dikkatle incelemek gerekir.
Ancak birkaç çiftleştirmeden sonra döl tutma problemi bakımından inek ve
düveler arasında fark var mıdır?
İneklerde, döllenme oranının düşük olması ve ayrıca embriyonik ölümler tekrarlanan
çiftleştirme gerektirirken, düvelerde en çok embriyonik ölümler nedeniyle tekrarlanan
çiftleştirme problemi yaşanmaktadır. Düvelerde ilk tohumlamada döl tutma oranı genellikle
çok yüksektir. Bu nedenle düvelerde, tekrarlanan kızgınlık problemi hemen tamamen
embiriyonik ölümler sonucu olmaktadır.
Normal üreme gösteren ineklerde de döllenme yetersizlikleri ve embriyonik kayıplar
oluşmakta ise de bunların her ikisi de düşük seviyededir. Tekrar eden çiftleştirme problemi
olan ineklerde bu kayıplar normal ineklerden daha yüksek olup, tohumlamadan sonraki 5-6
hafta sonra oluşan kayıplar, normal ineklerin yaklaşık iki katına çıkmaktadır.
İlk tohumlamada gebe kalanların oranı ne olmalıdır?
Düvelerle yapılan bir çalışmada, tohumlandıktan 3 gün sonra kesilen düvelerin % 85 ‘nde
döllenmiş yumurta (zigot) olduğu belirlenmiştir. Ancak, 34 gün sonra kesilen düvelerin
sadece % 70‘nde gebelik olduğu tespit edilmiştir.
Görüldüğü üzere ilk defa çiftleşen veya tohumlanan hayvanlardan % 15 kadarında
döllenme olmamaktadır. İlk tohumlamada gebe kalan inek oranının yüksek olmasına karşın
doğan buzağı sayısı söz konusu olduğunda, bu oran % 60'a düşer. Her tekrar eden
çiftleşmelerde de geriye kalanların yani daha önceki çiftleştirmelerde döl tutmamış olanların
% 60 kadarının doğum yapabilmesi söz konusudur. Bu durumda 100 buzağı elde etmek için
165 kadar çiftleştirme gerekmektedir
Embriyo kayıpları ne zaman olmaktadır?
Döllenmiş yumurta kayıpları, tohumlamadan sonraki 11-13 güne kadar fazla, bundan
sonra ise fazla olmamaktadır. Tekrar eden çiftleştirme problemi olan ineklerde, tohumlama
sonrası 4 -5 gün ve sonraki 11-13. güne kadar olan devredeki kayıpların daha fazla olması en
önemli farkı oluşturmaktadır. Böylece, tekrarlanan kızgınlıklar problemi olan ineklerde, en
kritik periyot, embriyonun dölyatağına ulaşmasından hemen sonra morulanın
blastosite dönüşmesi sırasında oluşmaktadır.
Tekrarlanan Kızgınlıklar problemine etki eden faktörler
Genetik Faktörler; Boğalar arasında, dölleme kapasitesi bakımından, genetik farklılık
söz konusu değildir. Buna karşın, tohumlama sonrası dönemde, muhtemelen embriyonik
ölümler nedeniyle, boğalar arasında %10-20 düzeyinde farklılık olduğu saptanmıştır.
Embriyonik ölümlere ilişkin genetik faktörlerin, mutlaka ebeveyn generasyona bağlı olması
gerekmediği ve bir çoğunun her generasyon da kendiliğinden oluşabileceği görüşü öne
sürülmektedir. Döl verim kriterlerinin kalıtım derecesi çok düşük olduğundan seleksiyon
kriteri olarak kullanılma olasılıkları sınırlıdır (Walker, 2003).
Özellik
Buzağılama aralığı
kalıtım derecesi
.10
Gebelik oranı
.10
Servis periyodu
.10
Güç doğum
.15
(Kaynak:Walker, 2003.)
İneğin süt verim düzeyinin yükselmesi ile döl tutuma oranında düşme olacağı şeklinde
yaygın bir inanış vardır. Ancak yapılan bir çalışmada 1955’de %60 olan inek üreme
etkenliğinin 1995’de %49’a düştü ancak düvelerin üreme etkenliğinin 1955’de %66, 1995’de
ise %70 olarak tespit edildiği bildirilmektedir. Bu noktadan hareketle, üreme etkenliğindeki
düşmenin genotip ile değil idari faktörler ile yüksek oranda ilişkili olduğunu gösteren önemli
bir sonuçtur.
Besleme; Esasında doğumdan önceki 1 ay ile sonraki 1 ay geçiş dönemi olup bu dönemin
çok iyi bir şekilde kontrol altında tutulması gerekir. Yumurtalık kisti oluşumu, sessiz kızgınlık
gibi konular beslemedeki enerji eksikliği ile yakından ilişkili olup bu dönemde bu yüksek
ihtiyacı karşılayacak şekilde besleme yapmak çok önemlidir. Rumen’de ki
mikroorganizmaların mevcut proteinden yararlanabilmeleri ortamda karbonhidratların
varlığına bağlıdır. Aşırı amonyak rumen’den üreye çevrilir ve vücut sıvılarında, üreme organı
dahil üre düzeyi yükselir. Kan üre düzeyi 18 mg/dl veya süt üre düzeyi 16 mg/dl düşük
gebelik oranı dolayısıyla ineğin gebe olmadan geçen günlerin sayısının artması anlamına
gelir.
Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta ineğin doğum yapmış olduğu, en
yüksek süt verimi döneminde olduğu ve çok yüksek besin maddesine gerek duyduğu bir
dönem geçirmekte olduğu dönemde döl tutturmaya çalışıldığıdır.
Yapılan pek çok çalışmada besleme, döllenme ve embriyonik ölümler arasında bir ilişki
olduğu bildirilmektedir. Tekrarlanan çiftleşme problemi olan ineklerde, dengelenmemiş ve
yetersiz besleme koşulları, zehirlenmeler, kalsiyum, fosfor dengesizliği, A, D, ve
E vitaminleri ile karoten eksiklikleri, ilaç ve hormonların yanlış kullanımı, vücut
ağırlığındaki değişmeler üzerindeki etkileri bakımından, birbirleri ile ilişkili olduğu sonucuna
varılmıştır.
Vitamin E ve selenyum antioksidan olup prostaglandin sentezini bozabilir. Manganeze
ise steroidlerin yapımından kullanılır. Bakır ise prostaglandinlerin etkisini değiştirebilir,
eksikliği yine üreme problemleri ile ilişkili olmaktadır.
Yaş ve doğum sayısı; Bu konuda farklı görüşler mevcuttur. Bir kısım araştırıcılar,
düvelerde ve 5. doğumundan sonra ki ineklerde embriyonik ölümlerin fazla olduğunu
belirtirken, bir kısım araştırıcılarda düveler için bunun aksini bildirmektedirler. Yaş grupları
arasında hiç farklılık olmadığını bildiren çalışmalar da mevcuttur.
Dölyatağı etkisi: Embriyo transfer denemelerinde, dölyatağının embriyoyu kabul etme,
canlı kalma ve gelişmesi bakımından çok önemli olduğu anlaşılmıştır. Tekrar eden
çiftleştirmeler problemi olan ineklerde, kızgınlık sonrası 5-11 günler arasında dölyatağı
konsantrasyonunun sodyum, fosfor, glikoz, toplam protein ve ayrıca birçok iyonlar
bakımından düşük seviyede olduğu bildirilmektedir.
Kızgınlığın tespitindeki hatalar; Yapılan bir araştırmada, tohumlanan ineklerin % 30
kadarının yanlış tohumlama zamanında tohumlandıklarını ortaya koymuştur. Buda, gerçek
kızgınlığın başlama zamanının tam belirlenememesi, düşük gebelik oranı ve tekrarlanan
kızgınlık problemi ile sonuçlanır. Gerçek kızgınlık zamanı, diğer ineklerin binme hareketine
karşı kızgın olanın bu atlamayı kabul edip beklediğinin görüldüğü zamandır.
İnekler bu durumun başlaması ile sona ermesi arasında geçen sürenin
ortasında tohumlanmalıdır. Bir sürüde kızgınlık tespitindeki etkenlik aşağıdaki formül ile
hesaplanabilir.
Tespit
edilen
=
kızgınlık yüzdesi
(Herbir gebelik için tohumlama sayısı X 21)
(Servis periyodu – Gönüllü bekleme süresi + 10.5)
X 100
Bu formül ile bulunan değer %70 in üzerinde ise başarılı kabul edilir. Bu oran
tutmuyorsa çeşitli nedenler olmakla beraber öncelikle sürü idari işlerinde, sessiz kızgınlık
olması, kızgınlık süresinin kısa geçmesi, yüksek çevre sıcaklığı ve topallık gibi rahatsızlıklar
açısından sürünün kontrolü gerekmektedir. Yapılan bir çalışmada kızgınlık tespitindeki
başarının %50den %90’a çıktığında sürüdeki gebelik oranında %50 den %70 yükseldiği
bildirilmektedir. Kızgınlık tespitindeki başlıca hata kaynakları Çizelge 1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Kızgınlık tespitindeki başlıca hata kaynakları
İneğe bağlı faktörler
Enerji dengesi
Vücut kondisyonu
Genel sağlık durumu
Üreme organlarının durumu
Güç doğum
Plasentanın atılamaması
Uterusun involusyonu
Uterus enfeksiyonu
Yumurtalık kistleri
Çevresel faktörler
Sıcaklık
Havalandırma
Zemin özellikleri
Sürüdekilerin durumu
İnsana bağlı faktörler
Kızgınlığın belirtilerini bilmek
Kızgınlık kontrol sayısı
Gözlem zamanı
Gözlemin yoğunluğu
Gözlemcinin sorumluluğu
Gözlemin raporlanması
Kızgınlık tespit edilememesinde karşılaşılan en büyük problemlerden biriside sessiz
kızgınlıklardır. Sesiz kızgınlık, ineğin yumurtalıkları normal işlerlikte olmasına ve ovulasyon
gerçekleşmesine rağmen kızgınlık
belirtilerinin gözlenmemesi durumu olarak
tanımlanmaktadır (Gray ve Varner, 2003).
Tohumlamacının tecrübesizliği; Tohumlama uzmanlık ve alışkanlık gerektiren bir iş
olup, bir süre ara verip veya ara ara tohumlama yapan tohumlamacılar da bun işi sürekli
yapan tohumlamacıya göre başarı daha düşük olacaktır. Bu nedenle, yurtdışında tohumlama
teknisyenlerinin başarı oranı tohumladıkları ineklerin 30-60-90 günde geri dönenlerin oranları
kullanılarak kontrol edilmektedir. Bu kontrolde başarı oranı düşük çıkan tohumalayıcı eğitime
gönderilmekte eğitim sonrası düzelme yoksa tohumlama lisansı iptal edilebilmektedir. Ancak
ülkemizde tohumlama kayıtları konusunda henüz bir çalışma olmadığı için değerlendirme
veye bu konuda herhangi bir bilgi mevcut değildir.
Gebe ineklerde kızgınlık görülmesi; Bir sürüdeki ineklerin % 10 kadarı, gebe oldukları
halde tohumlama tarihinden sonraki 18-24 gün sonra kızgınlık gösterebilirler. Birinci
tohumlamadan sonra, kızgınlık gösteren ineklerde gebelik kontrolü yapılması çok yararlıdır.
Bu olanak yoksa, Tohumlamacının serviks ağzına tohumlama yapması gerekir. Bu uygulama
sonucu, serviks mühürü bozulmayacağı için gebelik varsa gebeliğe zarar vermeyecektir.
Çünkü gebelik nedeniyle mühürlenmiş olan dölyatağı ağzı açıldığında gebelik varsa, bu
gebelik muhtemelen sona erecektir. Sürüde boğa kullanılıyorsa doğal aşım sorun
yaratmayacaktır.
İklim; bu konu üzerine de çok önemli etkiye sahip olup, yaz aylarında tekrarlanan
kızgınlıklar problemine daha sık rastlandığı bildirilmektedir. Bu etki hem dişi hem de erkekler
için geçerlidir. Dişide yumurta oluşumu ve döllenme ile yumurtanın tutunması ve gebeliğin
gelişmesi aşamalarında etkili olarak döl tutmamaya neden olurken erkekte benzer şekilde
sperm üretimi ve sperm kalitesi ve cinsel istek üzerinde etkili olarak döl tutma konusunda
etkili olmaktadır. Bunlara ek olarak birde yaz aylarında yüksek sıcaklığın kızgınlık süresi
üzerinde de etkili olduğu ve 18-21 saat olan kızgınlık süresinin daha da kısalmasına neden
olduğu öne sürülmektedir.
Sürü idaresi; Kayıt değerlendirme, kızgınlık tespiti, besleme düzeyi, kuruya çıkarma,
servis periyodu, sağım uygulaması, tohumlama uygulaması, barınak ve barındırma şekli,
sıcaklık stresi gibi koşullar dikkate alınarak yapılması gerekenler yapılmıyorsa başarı daha da
düşmektedir.
Sonuç ve öneriler: Öncelikle döl tutmamaya neden olan faktörler kontrol edilerek hangi
nedenlerin ağırlıklı olarak ele alınması gerektiği konusunda bir çalışma yapılması
gerekmektedir. Kızgınlıkların birçoğunun, günün serin saatlerinde ve gece başladığı, göz ardı
edilmemesi gereken çok önemli bir konudur. Bu nedenle, kızgınlık tespiti konusuna yeterince
dikkat edilmesi ve yaz aylarındaki tohumlamalardan 2 gün önce ve sonra ki 5 gün toplam 1
hafta süreyle, inek ve boğalara uygun çevre koşullarının temini için gerekli önlemlerin
alınması, sıcak koşullarda döl tutmama problemi ile mücadelede büyük yarar sağlayacaktır.
Ancak hangi düzeydeki sürü olursa olsun tutulan kayıtların döl verim özellikleri bakımından
değerlendirilmesi, uygun programın hazırlanmasında en büyük yardımcıyı oluşturacaktır.
Download