sosyal hizmetin diğer disiplinlerle olan ilişkisi

advertisement
BİR MESLEK VE DİSİPLİN OLARAK SOSYAL HİZMET VE
MULTİDİSİPLİNERLİĞİ
Birinci ünitede sosyal hizmet tanımlarına geniş bir şekilde yer verilmiştir. Bu tanımlara
bakıldığında sosyal hizmetin bir sosyal yardım mesleği olduğunu, birey, grup ve toplumla çalışmalar
yaptığı görülmektedir. Toplumsal normlar çerçevesinde yeterliliğini tamamlayamayan ya da bazı
haklardan yoksun bırakılan risk gruplarının durumlarını iyileştirmeyi, bilimsel ve profesyonel bir
şekilde amaç edinen, bunu yaparken kendi metot, yöntem ve araçlarını kullanan bir disiplin
olduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal hizmet hem bir meslek hem de bir disiplindir. Meslek olarak; “Bireyin karar verme
özgürlüğünü kendi yararına kullanması açısından bilinçlenmesinde ve yaşadığı çevrenin değişen
sosyo-ekonomik koşullarına ve normatif sistemine uyum sağlayarak toplumda verimli bir unsur
olması yönünden gerekli olan değişmenin yaratılmasında müdahale edebilecek bilgi, yöntem ve
becerilere sahip ve hatta bu tür bir müdahaleye yetkisi olan bir meslektir” (Kut, 1988). İnsan hakları
ve sosyal adalet prensibinden hareket ederek sosyal değişmeyi; fertleri, grupları ve toplulukları
güçlendiren, özgürleştiren, iyilik hallerini ve manevî durumlarını geliştiren, bir dinamik unsur olarak
değerlendiren ve bu yönüyle insan davranışı ve sosyal sistem teorilerinden yararlanan bir meslektir.
Sosyal hizmet; risk gruplarına profesyonel sosyal hizmet götüren, bilimsel bilgi ve uygulama becerisi
içinde bireylere her türlü, ekonomik, kültürel ve psiko-sosyal yardım ve desteği sağlayan, bunu
belirli bir bilimsel disiplin ve meslekî etik çerçevesinde yapan, bunun için belirli müdahale araçları,
stratejileri, yöntemleri, teknikleri geliştirmiş olan bir sosyal meslektir.
Bir mesleğin meslek olabilmesi için şu beş temel unsuru tamamlaması gerekir (Duyan,
2010:4):
1-Sistematik kuram: Profesyonellerin soyut ilkeleri temel alan bilgiye sahip olması, eylem
gerektiren işlemleri yerine getirmesi ve yoğun bir formel eğitimin olması..
2- Otorite: Meslek elemanlarının verdikleri hizmetlerin kapsamı ve doğası hakkında anlamlı
düzeyde denetime sahip olmaları.
3- Toplumun onayı: Her meslek otoritesinin toplum tarafından kabullenilmesini,
onaylanmasını ve güçlenmesini ister.
4-Etik kurallar: Meslek elemanlarının açık, sistematik, geçerli ve topluma hizmet verme
yönelimli davranış standartlarına sahip olması ve işbirliğine dayalı, eşitlikçi ve destekleyici ilişkiler
kurması gerekir.
5-Meslek kültürü: Her mesleğin kendine has davranış, anlayış ve çalışma biçimi vardır, meslek
elemanlarının işine yüksek düzeyde bağlılığını gerektirir.
Sosyal hizmet mesleği bu ana kriterleri yerine getiren, kuramsal ve uygulama yönleri bulunan
modern bir meslektir. Doğrudan sorun çözmeye yönelik olmak, uygulamaya dönük olmak ve bireyi
bir bütün olarak ele almak gibi üç temel özelliği vardır. Bu üç temel özellik onu diğer mesleklerden
farklı kılar (Kongar, 1978:38).
Sosyal hizmet bir disiplin olarak ele alındığında; kendi çalışma alanı için bilgi üretmesi,
kavramsal ve kuramsal temellerini oluşturmuş olması, kendi yöntemlerini üretebilmesi ve ilkelerini
evrenselleştirmesi dolayısıyla bir disiplindir. Sosyal hizmet bağımsız bir sosyal bilim dalı olarak
kendini kanıtlamıştır (Kongar, 1978:33). Öyleyse disiplin nedir? Bunun üzerinde duralım; kelime
olarak baktığımızda; “bireye kolektif olma şuurunu veren ahlâkî kaidelerin bütünü, sosyal sistemin
devamı ve bekası için sosyal hayata veya çalışma hayatına yönelik normların ve cezaların bütünü”,
bilim olarak baktığımızda ise; uzmanlık gerektiren bir bilim dalı, kullandığı teknik, araç, yöntem ve
terminoloji bakımından diğerlerinden ayrılan alt bilim olarak tanımlayabiliriz.
Bir disiplin olarak sosyal hizmetin birçok tanımı vardır. Bu tanımlamalara birinci ünitede yer
verilmiştir. Burada sosyal hizmetin diğer disiplinlerle ilişkisine değinelim ve multidisipliner yönünü
inceleyelim. Sosyal hizmetin bir meslek ve bir disiplin olması, ilgi odağının geniş olması ve insanlarla
bütüncül bir anlayışla çalışması disiplinler arası özellikler taşıdığını gösterir. Önce bir meslek olarak
ortaya çıkan sosyal hizmet, bilim niteliğini kazanıncaya kadar diğer sosyal bilimlerin yöntem, teknik
ve teorilerinden yararlanarak kendi bilimsel kurgusunu oluşturmuştur. Sosyal hizmet disiplininin bir
sosyal bilim dalı olması ve öteki sosyal bilimlerden bağımsızlığını kazanmış bulunması onun iki
önemli niteliğidir (Kongar, 1972:42).
Disiplin ile meslek birbirlerini tamamlayan iki temel unsurdur. Her disiplinin uygulama alanı
olan bir meslek dalı vardır. Disiplin ya da disiplinler yoluyla elde edilen teorik bilgiler amaçları
doğrultusunda meslek yoluyla uygulamaya konulur. Bilgi uygulama alanı bulamadığı zamanlarda
bilginin amacına yönelik politikalar geliştirilerek ortam hazırlanır ve o bilgiden hedef kitlesinin
yararlanacağı mesleki uygulamalar oluşturulur.
Multidisiplinerlik; bilimsel bir sorunun veya konunun araştırılması ve değerlendirilmesi
maksadıyla farklı disiplinlerden oluşan bilim adamlarının, diğer bilim dallarına ait yöntem ve
terminolojiden ciddî bir şekilde yararlanmadan birlikte çalışmalarıdır. Disiplinler arası bilimsel
işbirliğine rağmen her bir disiplin kendi değer ölçütlerine göre araştırdığı konuyu tanımlar ve çözüm
üretir. Multidisipliner işbirliği, bilimsel bir konunun dış yansımalarının kendi bilim alanıyla sınırlı
olması durumunda faydalıdır. Sınırlandırmanın mümkün olmadığı durumlarda disiplinler arası
işbirliğine gidilir.
Disiplenlerarasılık; bir bilim dalının, başka bir bilim dalının duruşunu, düşüncelerini, bilimsel
yöntemlerini ve bilgilerini kendi amaçları doğrultusunda değerlendirerek nihaî ve bütüncül bir netice
elde etme çabasıdır. Örnek; yeni cihaz, makine veya film yöntemleri geliştirmek maksadıyla bir
dâhiliye uzmanının, bir röntgen uzmanı, fizik uzmanı ve mühendisle sıkı işbirliği yapar. Bir
arkeologun, ölmüş hayvan ve bitki türlerine ait elde edilen sonuçlardan geniş kapsamlı bir
değerlendirme yapabilmesi için, zoolog, botanik uzmanı ve jeoloji uzmanı ile birlikte çalışması. Bir
grubun üyelerinden birisinin sosyal problemlerinin tespiti ve çözümü için sosyoloji, sosyal psikoloji,
antropoloji ve sosyal hizmetin işbirliği yapması gibi.
Sosyal hizmet uygulamaları bütün diğer meslek uygulamaları gibi değer, amaç, yaptırım, bilgi
ve yöntem birliğinden meydana gelir. Bu parçaların hiçbiri sadece sosyal çalışmaya özgü değildir
(Kongar, 1972: 20). Bunlar diğer disiplinlerle ortak çalışmalar veya diğerlerinden alıntılar yaparak
olgunlaşmaktadır. Sosyal hizmetin mesleki değerleri, birçok farklı düşünce sisteminden etkilenmiştir
ve sosyal hizmet birçok farklı düşünce sistemine yön veren ideolojilerin önemi üzerinde
durmaktadır. Bu nedenle sosyal hizmet uygulamalarında baskın olan tek bir mesleki anlayış olmayıp,
toplumun bir parçası olan sosyal hizmet uzmanları farklı perspektiflerden kapsamlı bir şekilde
yararlanarak en uygun yaklaşıma ulaşmayı hedeflerler.
Sosyal hizmet; hedef kitlesine uygulayacağı tüm mesleki uygulamalarının bilgi üretimini ve
neyi nasıl yapacağını belirleyen kuralları sosyal politikadan, toplumla ilgili bilgileri sosyolojiden,
bireyle ilgili bilgileri psikolojiden, grup içinde bireyle ilgili bilgileri sosyal psikolojiden, faaliyetlerini
sürdürürken kullanacağı kaynakları ekonomiden, kültürle ilgili bilgileri antropolojiden, yaşlıların
sosyal ve tıbbi sorunlarına karşı çözüm ve uygulamaları sosyal gerontolojiden, hizmet alanı ile ilgili
tüm kanuni çerçevesini hukuktan, eğitim ve toplumdan dışlanmış gençlerin topluma
kazandırılmasını sosyal pedagojiden alır.
Sosyal hizmet ilgili disiplinlerden yararlanması, onların bilgi ve bulgularını kullanmasının
yanında bütün bu disiplinlerden şu üç temel noktada ayrılır (Kongar, 1972:47).
123-
Sosyal hizmetin odağı toplumsaldır ve sorun çözmeye yöneliktir.
Sosyal hizmet uygulamalı bir meslektir.
Sosyal hizmet insanı bütün olarak ele alır.
Sosyal hizmetin ilgi alanı; yoksulluk, yoksunluk, gecekondular, evsizlik, yaşlılık, fiziksel ve
zihinsel özürlülük, işsizlik, aile içi şiddet, ihmal ve istismar, geçim zorluğu, maddi sorunlar, fakirlik,
yalnızlık, sosyal dışlanmışlık, yabancılık, cinsiyet eşitsizliği, psikolojik sorunlar, kişilik bozuklukları,
depresyon, travma ve stres, uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığı, kumar ve benzeri konulardır.
Hedef kitlesi ise; özürlüler ve yoksullar, yardıma muhtaç kişiler, çocuklar, gençler, yaşlılar, aileler,
bakıma ve korunmaya muhtaçlar, işsiz ve muhtaç yetişkinler, mülteciler, tutuklular ve tüm risk
gruplarıdır. Bütün bu alanlar incelendiğinde bunların birçok disiplinin de çalışma alanı olduğu
görülür.
SOSYAL HİZMETİN DİĞER DİSİPLİNLERLE OLAN İLİŞKİSİ
Sosyoloji İle Sosyal Hizmet İlişkisi
Sosyal hizmet, sosyal yapıdaki hızlı değişim sürecinde toplumun dışına itilme riski ile karşılaşan
dezavantajlı grupların sosyal sorunlarına ve problemli davranışlarına somut bir şekilde parmak
bastığından dolayı sosyolojinin deskriptif (niteleyici) izah yöntemlerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak
birey, aile, grup ve toplumun sosyal sorunlarını kendi geliştirdiği bilimsel müdahale yöntemleriyle
çözmeyi amaçlayan sosyal hizmetin, toplumu, nesnel bir gerçeklik olarak ele alıp, ideal bir toplum
modeli oluşturma gayesi gütmeyen sosyoloji ile ilişkisi sınırlı kalmaktadır. Çünkü sosyoloji, genelde
toplumsal boyutuyla olması gerekenden ziyade var olan üzerinde durmakta, sosyal olaylardan ziyade
sosyal olgulara yoğunlaşmaktadır. Bireye ait özel sorunlar konusu dışında kaldığı için normatif yönü
zayıftır. Bu nedenle sosyoloji, sosyal hukuk, sosyal siyaset ve sosyal hizmet gibi sosyal müdahaleci
bilimlerden ayrılmaktadır.
Sosyoloji, insan toplumunun doğuşu, tabiatı ve kanunları ile ilgilenen bir ilimdir. Gelenekler,
örf ve kültürü, toplumsal yapı ve ilişkileri, kurumlar ve sosyal değişmeyi; ekonomik hukuki ve siyasi
sistemin toplum üzerindeki rolü gibi pratik meseleleri inceler (Şener, 2009:19). Sosyoloji; toplum
içinde yer alan sosyal grupları, sosyal sınıfları; ekonomik, politik, sosyal, dinsel ve hukuksal
kurumları; nüfusu, örf, adet, değer, norm ve inançları, bütün bunlara arsındaki karşılıklı ilişkileri, bu
unsurlardaki değişmeleri inceler ve açıklamaya çalışır (Kızılçelik, Erjem, 1994:386)
Bilim olarak Sosyoloji; toplumların meydana gelişini, gelişmesini, toplum içinde farklı
kesimlerde görülen sosyal olayları, sosyal olguları, sosyal kurumları, sosyal düzeni, sosyal ilişkileri,
sosyal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya çıkabilecek değişme eğilimlerini ele alarak inceleyen bir
bilim dalıdır. Tanımda adı geçen bu kavramları incelediğimizde;
Toplum: Belli bir coğrafya parçası üzerinde yer alan, sosyal gereksinimlerini karşılamak için
etkileşen, ortak bir kültürü paylaşan çok sayıda insanın oluşturduğu bir birliktelik (Fichter, 1994:73)
ve işbölümü olan bir insan topluluğudur. Sosyal olay: Toplum içinde meydana gelen, başlama ve
bitiş noktaları belirli olan birden fazla kişiyi ilgilendiren bir oluşumu ve değişimi ifade etmektedir.
Sosyal olgu: Genellikle başlangıç ve bitiş zamanı bilinmeyen, nerede başlayıp nerede bitebileceği
kesin olarak tespit edilemeyen bir sosyal oluşum ve değişimi ifade eder. Tek tek meydana gelen
sosyal olayların genel bir ifade tarzıdır. İki kişinin evlenmesi bir sosyal olay, evlilik olaylarının hepsi
sosyal olgudur.
Sosyal kurum: Birbirleriyle sosyal ilişki ve etkileşim halinde bir arada bulunan insanların,
toplum içinde nasıl davranmaları gerektiğini ve bu davranışların kurallarını belirleyen, kişilere belli
şekillerde davranışlarda bulunması için zorlayıcı etkide bulunan, aralarında birlik ve bütünlük olan,
uyumlu ve örgütlü bütünlerdir. Aile, eğitim, din, hukuk, ekonomi, yönetim, devlet kurumları. Sosyal
ilişki: Birbirinden haberdar olan en az iki insan arasında belirli bir süre devam eden, anlamlı ve belirli
amaçlar içeren sosyal bir bağdır. Sosyal Yapı: İçinde sosyal ilişkilerin sosyal olayların meydana
geldiği, sosyal grupların ve kurumların yer aldığı, nüfus ve yerleşim tarzının şekillendirdiği, toplumun
şekil ve çevresi ile ilgili dış görünüşe sahip olan bir sosyal varlıktır.
Sosyal Grup: Belli ortak özelliklere sahip, bazı ortak gereksinimlerini veya beklentilerini
karşılamak veya tamamlamak için bir araya gelen, bir varlık veya ünite olduklarının farkında olan,
aynı değerleri, idealleri, fikirleri, hedefleri veya maddî nesneleri paylaşan, belli bir zaman süreci
içinde birbirleriyle etkileşimde bulunan, müşterek bazı sosyo-kültürel aktiviteler düzenleyen,
etkileşim ve ilişki içinde bulunan iki veya daha fazla kişinin meydana getirdiği göreli bir sürekliliği
olan insanlara topluluğudur (Seyyar, 2008).
Sosyolojiye geniş perspektiften baktığımızda toplumbilim yerine toplumbilimlerinden biri
demek daha doğrudur. Bu doğrultuda sosyoloji: Toplum içindeki bireyi, aileyi, grupları, kurumları,
bunlar arasındaki ilişki ve etkileşimleri yine bunlardan ayrı ayrı veya müştereken kaynaklanan
sorunları bağlantılar kurarak inceleyen bir bilimdir.
Sosyoloji genel olarak insan cemiyetlerinin organizasyonu ve kaynağı ile ilgili bir çalışma veya
ilim olarak tanımlanır. Onun asıl hedefi grup hayatına dahil olmanın neticeleri, geçmişteki insanlar,
hareketler ve elemanların araştırılmasından meydana gelmesi gibi çok eskiye ait bir cemiyet ve insan
bilgisidir. Toplumu ve grupları bir bütün olarak ele alır (Şener, 2009:18). Sosyoloji bireyi toplum
içinde ele alarak toplumsal davranışlarını inceler ve değerlendirir.
Auguste Comte’ye göre sosyoloji; İnsan toplumunun ussal oluşumunun ve etkinliğinin
araştırılmasıdır. Başka bir ifadeyle, sosyoloji her şeyden önce, grubun birey üzerinde yapmış olduğu
özgün etkileşimleri araştıran bir bilimdir. Toplumun tüm kültürel çevresini araştırma alanı içine alır.
Geçmişten beri insanlara aktarılan kültürel miras insanlar üzerinde etkili olur ve nesilden nesile
geçer. Bunlar yasalar, dinler, aile yapıları ve inançlardır. Bu kültürel sistem, insan onayına dayanan
bağlayıcı doğal bir düzeni yansıtır (Kızılçelik, 1994:123).
Sosyolojinin özelliklerine değinmek gerekirse; pozitif bir bilim olan sosyoloji ferde ait
sorunlarla ilgilenmez. Olması gerekenden ziyade olanı inceler, sosyal olaylar arasında sebep sonuç
ilişkisi kurar, toplumu bütüncül bakış açısıyla değerlendirir ve bu bütünün öğeleri arasındaki ilişkileri
araştırır. Bu determinist yaklaşımı ile, olaylar arasındaki benzerliklerden yola çıkarak genellemelere
gider, sosyal olayları çok yönlü ve çok faktörlü olarak ele alır, sosyal olayları inceler ve sonuçlar için
çözümler üretir, bilimsel araştırmalarını kendi geliştirdiği metot ve yöntemlerini uygulayarak
sonuçlandırır.
Sosyal Hizmet mesleği bireylerin refahını geliştirmeye yönelik bir meslek olarak hayırseverlik
kavramı üzerine oturmuş, yoksullara yardım etme düşüncesinden yola çıkarak bir disiplin haline
gelmiştir. Sosyal hizmet, bir meslek (Fink, 1963) ve “bütün insanların daha iyi yaşam koşulları için
psikolojik işlevselliğin etkili bir seviyeye ulaşması ve etkili sosyal değişmeleri gerçekleştirmeleri
amacıyla insanlara yardım eden uygulamalı bir bilim” (Barker, 1999 Akt. Duyan, 2010:7) olarak
tanımlanabilir.
Sosyal Hizmet Sosyolojisi: Sosyal hizmetler uygulamalarıyla yakından ilişkili olan birey, aile ve
grup ve toplumların psiko-sosyal sorunlarını konu edinen sosyolojiye yakın disiplinidir. Teorik ve
pratik boyutlarıyla sosyal hizmetlerin ilgi alanına giren konuların sosyolojik verilerle desteklenmesi
ve sosyolojik bir bakış açısı içerisinde incelenmesine imkân tanıyan bir bilim dalıdır (Seyyar, Genç,
2010).
Sosyal hizmetle sosyoloji arasında önemli bir bağ vardır. Yukarıdaki sosyolojik kavramları ve
sosyolojinin genel özellikleri ile birinci ünitede açıklanan sosyal hizmet tanım, amaç ve hedefleri
değerlendirildiğinde, her iki bilim de sosyal olmakla topluma ait olan kişilikler üzerinde
çalışmaktadır. Sosyal hizmet kuram ve yaklaşımlarını daha çok sosyoloji ve psikoloji bilimlerinden
alarak kendi uygulama ve müdahale metotlarını oluşturmuştur.
Her iki alanın hedef kitleleri arasında da ciddi örtüşmeler görülmektedir. Sosyoloji olayların
nedenleri, sosyal hizmet ise nasıllarını inceler. Yoksulluk, aile, grup, grup içinde birey, toplum,
şehirleşme, göç ve gecekondulaşma, işsizlik, ayrımcılık, eşitsizlikler, sosyal çevre, sosyal sınıflar,
toplumsal cinsiyet, hastalık, sağlık, engellilik, sosyal sorunlar gibi konular her iki disiplinin ortak ilgi
alanlarıdır. Sosyoloji sadece toplumdaki normal davranışları değil sapkın davranışları da inceler. Bir
örnek verecek olursak, alıcı ile satıcının ilişkileri sadece ekonomik bir olay değildir. Davacı ile
davalının arasındaki olay da sadece hukuki bir olay değildir. Bu olayların bir de sosyal boyutu vardır.
Sosyologlar suçluyu değil, suçluluk konusuna eğilirler ve toplumsal şartların suç üzerindeki etkisini
araştırırlar. Sosyal hizmet ise; suçluyu ve onu suça iten sebepleri inceler. Olayı bir bütün olarak ele
almak gerekirse hem suç ve hem de suçlunun araştırılması olayı kökünden çözecek, her iki disiplin
ortak çalışma durumunda kalacaklardır.
Sosyolog, sosyal dünya hakkında araştırma yaparak ve teoriler veya kavramsal modellerle
çalışarak halkı ve kültürünü anlayarak ortaya çıkardığı sosyal dünyayı ve problemleri hakkındaki
bilgiyi paylaşmakta ve yaymakta, sosyal hizmet uzmanı ise bu bilgilerden yararlanarak sosyal
hayatta kişiler üzerinde müdahale yöntemlerini kullanarak uygulama yapmaktadır.
Sosyal hizmet, bir toplumda sosyal sistemlerin ve politikaların sonucunda ortaya çıkan
mağdur, yoksul veya sosyal fonksiyonlarını gereği gibi yerine getiremeyen kitleler ile ilgilenen bir
alandır. Olay, sağlık ve tıp bilimlerinden de öteye; sosyal boyutu olan bir çalışma gerektirmektedir.
Dolayısıyla, sosyoloji ile tıp arasında yer alacağı gibi; psikolojik rehabilitasyon ile sosyoloji arasında
bir noktada durmaktadır.
Sosyal dünyayı açıklayan sosyolojinin keşfettiği problemler veya ortaya çıkardığı fenomen
hakkında yapacağı çok az şeyi vardır. Sosyal Hizmet ise, gerçek dünyanın sosyal problemleriyle ilk
elden karşılaşarak ilgilenmektedir. Sosyolojinin bulgularını pratik olarak uygulama alanına
dökmektedir. Sosyoloji, sosyal hizmetler için bir istikameti işaret etmekte, sosyal hizmetler ise bu
sosyal problemler konusunda müspet bir takım şeyler yapmaya çalışmaktadır. Sosyal hizmet,
sosyolojinin bulgularını kullanarak, mevcut sosyal problemlerin pratik olarak çözümüne katkı sağlar
(Seyyar, Genç, 2010).
Sosyoloji, toplumların gelişim ve değişim kanunlarını arar ve kurumsal yapıların toplumsal rol
ve varoluş sebeplerinin sosyal boyutları ile ilgilenirken, bazı teori ve metotlar bularak sosyal olay ve
gelişmelere açıklamalar getirmektedir. Bu haliyle toplumun normal ve anormal veya sağlıklı ve
problemli yönlerini genel olarak belirlemeye çalışmaktadır. Sosyal hizmet, toplumsal sistem veya
toplumdaki çeşitli dezavantajlı grupların toplum içinde nasıl yer alacağı veya topluma adaptasyon
süreçlerinin nasıl sağlanacağı ile ilgili hassas ve özel bir çalışma alanı ile meşgul olmaktadır. Bu
yönüyle, sosyal hizmet çalışmalarının sosyolojinin yaptığı durum tespitlerinin bir bölümüyle meşgul
olmak suretiyle, toplumsal grupların eşit ve hizmetlere hazır hale getirmelerinde “rehabilitasyon”
yönünü üstlenir.
Son olarak, şöyle bir mukayese yapılabilir. Sosyoloji toplumsal yapı ve ilişkileri inceler.
Geliştirdiği sistem, metot ve modellerle bu ilişkilerin çıkış sebeplerini ve yol açacağı problemleri
tespit ederek adeta bir “durum tespiti” yaparken; sosyal hizmet, toplumdaki doğuştan veya
sonradan mağduriyete uğramış, fiziksel engelleri olan veya yoksul duruma düşen birey veya grupları
normal hayata döndürmek üzere “destekleyici, önleyici, iyileştirici, rehabilete ve tedavi edici”
müdahale yöntem ve uygulamaları ile bu risk gruplarına destek olmaya çalışır.
Download