Kuran Hz.Muhammed`i Nasil Tanimliyor

advertisement
KUR’ÂN PEYGAMBERİMİZİ NASIL TANITIYOR?
Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
Diyanet İşleri Başkanlığı İç Denetçisi
Allah kelamı Kur’ân, bizim yol göstericimiz ve kılavuzumuzdur.
(Bakara, 2/185) Bize her alanda rehberlik eder ve yol gösterir. Son
peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’i de bize tanıtmakta ve
niteliklerini
bildirmektedir.
Yazımızda
Kur’ân’da
geçen
Peygamberimizin on niteliğini tahlil etmek istiyoruz:
1. Hz. Muhammed, son resul ve son nebidir
Resul, elçi, nebi ise, haber veren, haber getiren demektir. Terim
olarak “resul” ve “nebî” Allah’ın mesajlarını, emir ve yasaklarını, öğüt
ve tavsiyelerini insanlara bildirmesi için görevlendirdiği kimseye denir. Resul ve nebiyi biz Türkçe’de “Peygamber” (haber getiren)
kelimesi ile ifade ediyoruz. Kur’ân’da “mürsel” ve “nezîr” (uyarıcı),
“beşîr” (müjdeleyici) ve “hâdî” (yol gösterici) kelimeleriyle de ifade
edilen “elçiler”; vahye mazhar olan, kendilerine kitap, hüküm ve hikmet verilen kimselerdir. (bk. Hadîd, 57/25; Hac, 22/52; Al-i İmran, 3/79, 81; Nisa, 4/63–
165; Ahzab, 33/45; Hadîd, 57/25–26)
Her topluma bir peygamber gönderen (Zümer, 39/) Yüce Allah, son
olarak Hz. Muhammed (s.a.s.)’i bütün insanlara peygamber
göndermiştir. “Muhammed, Allah’ın resulü ve nebilerin
sonuncusudur.” (Ahzab, 33/40)
Ayette geçen ve Asım kıraatinde "te" harfi üstün okunan “hâtem”
kelimesi diğer kıraatlerde “hâtim” şeklinde esre ile okunmuştur.
“Hâtem”, fiil olup peygamberlerin peygamberliğini sona erdirdi veya
mühürledi, “hâtim” ise isim olup peygamberliği sona erdiren veya
mühürleyen demektir. “Mühür”, bir şeyin belgelendirilmesi ve tasdik
edilmesi için sonuna basıldığından “sonu” ve “tasdik” anlamına gelir.
Ayet, hem Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu hem de
bütün peygamberleri tasdik eden ve belgeleyen ilâhî bir mühür
mesabesinde olduğunu ve peygamberliğin sona erdiğini ifade eder.
Peygamberimiz, kendisini peygamberler zincirinin son halkası ve
nebilerin sonuncusu olarak tanıtmıştır: “Ben (bir tuğlası eksik kalmış
1
mükemmel bir binanın eksikliğini tamamlayan) bir tuğlası
mesabesindeyim. Ben peygamberlerin sonuncusuyum.” (Müslim, Fezail, 22)
Hz. Muhammed'in peygamberliği ile insanlık din açısından
ilerlemenin son noktasına erişmiş ve din kemale ermiştir. (Maide, 5/3)
Artık Hz. Muhammed’den sonra başka bir resul ve nebî
gelmeyecektir. Dolayısıyla kim nebî, resul, uyarıcı olduğunu iddia
ederse yalan söylemiş, yalancı peygamberlik iddiasında bulunmuş
olur.
2. Hz. Muhammed, bütün insanların peygamberidir:
Yüce Allah, ilk insan Hz. Âdem’den itibaren her topluma bir
peygamber göndermiştir. (Zümer, 39/) Bu husus ayetlerde açıkça ifade
edilmektedir. Şu ayetleri zikredebiliriz: “Andolsun biz her topluma,
‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik.” (Nahl,
16/36) “Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) gelip
geçmiştir.” (Fatır, 35/24) "Her toplumun bir yol göstericisi vardır." (Ra'd,
13/7)
Hz. Muhammed’den önceki peygamberler bir veya birkaç topluma
elçi olarak gönderilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise miladî 610
tarihinden itibaren kıyamete kadar yeryüzüne gelecek bütün
insanlara peygamber gönderilmiştir. Bu husus Kur’ân’da açıkça ifade
edilmektedir. Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak
gönderdik, fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmez.” (Sebe’, 34/28)
"Biz seni bütün insanlara elçi olarak gönderdik, şahit olarak
Allah yeter." (Nisa, 4/79)
Bu ayetler, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin evrenselliğini
ifade etmektedir.
3. Hz. Muhammed, müjdeci ve uyarıcıdır:
Kur’ân’da birçok ayette Hz. Muhammed’in müjdeleyici (beşîr ve
mübeşşir) ve uyarıcı (nezîr ve münzir) olarak gönderildiği
bildirilmektedir:
“(Ey Peygamberim!) Biz seni gerçek ile birlikte müjdeleyici ve
uyarıcı olarak gönderdik.” (Fatır, 35/24)
“(Ey Peygamberim!) Sen ancak bir uyarıcısın.” (Fatır, 35/23)
“Beşîr” ve eş anlamlısı olan mübeşşir” kelimesi; iman edip salih
amel işleyenleri Allah’ın rızası, cennet ve nimetleriyle müjdeleyici;
2
“nezîr” ve eş anlamlısı olan “münzir” ise, inkâr edip isyan edenleri
ilahî azap ve ceza ile uyarıcı demektir. Uyarıcı ve müjdeleyicilik
bütün peygamberlerin ortak niteliğidir. Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.s.), sadece içinde yaşadığı toplumu değil bütün
insanları Kur’ân ile uyarmakla görevlendirilmiştir: “Bu Kur’ân, bana
vahyolundu ki, onunla sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım.” (En’am
6/19 )
4. Hz. Muhammed, en güzel örnektir:
Hz. Peygamberin örnekliği Kur’ân’da “şahid” ve “üsve-i hasene”
kelimeleri ile ifade edilmiştir. “Şâhid”, sözlükte tanık, bilen, muttali
olan, hazır olan, delil ve örnek anlamlarına gelir. Kur’ân’da bir hakkı,
bir olayı ispatta bilgi ve görgüsüne müracaat edilen kişiye şâhid
denildiği gibi (bk Nisa, 4/135) inanç, söz, fiil, ahlak ve davranışlarıyla
insanlara güzel örnek olan Peygamber ve müminlere de şâhîd
denilmiştir. (Meselâ bk. Ahzab, 33/45)
Hz. Muhammed (s.a.s.), söz, ibadet, ahlak, eylem, iş ve
davranışlarıyla ümmetine örneklik ve önderlik etmiştir. Şu ayetler bu
hususu açıkça ifade etmektedir: “Böylece sizler insanlara birer şahit
/ örnek olasınız ve peygamber de size bir şahit / örnek olsun diye
sizi orta / âdil bir ümmet yaptık.” (Bakara, 2/143) “Allah sizi hem daha
önce hem de bu Kur’ân’da Müslüman diye isimlendirdi ki Peygamber
size şahit / örnek olsun siz de insanlara şahit / örnek olasınız.” (Hac,
22/78)
Ayetlerde geçen şâhid ve şüheda kelimeleri kıyamet günü
Müslümanların, diğer Peygamberlerin hak dinî toplumlarına tebliğ
ettiklerine, Hz. Muhammed (s.a.s)’in ise Müslümanlara tanıklık
edeceğine işaret ettiği (Beydavî, I, 214; Hazin, I, 214) gibi dünyada örnek
olması anlamına da işaret eder. (Yazır, I, 524)
“Üsve-i hasene” uyulacak en güzel örnek demektir. Hz.
Muhammed’in “en güzel örnek” olduğu Kur’ân’da şöyle ifade
edilmektedir: “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve
ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için
güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in önce genel olarak bütün
müminlere sonra özel olarak Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ile
Allah’ı çok zikredenlere örnek olduğunun zikredilmesi, örnek
3
alacakların niteliklerini bildirmeye yöneliktir. Hz. Peygamber iman,
ibadet, ahlak ve her türlü söz ve davranışlarında müminlere örnektir.
5. Hz. Muhammed, öğüt vericidir:
Kur’ân’da Hz. Muhammed’in öğüt verici olduğu açıkça
bildirilmektedir: “(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Sen ancak bir
öğüt vericisin. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Ğâşiye, 88/2122) “Sen öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.” (Zariyat, 51/55),
“Öğüt ver çünkü öğüt muhakkak fayda verir / öğüt fayda versin
vermesin sen öğüt ver. Allah'tan korkan kimse öğüt alacaktır. En
bedbaht olman (kâfir) kimse ise öğüt almaktan kaçınacaktır.” (A’lâ, 87/
9–11)
6. Hz. Muhammed, hak davetçi ve etrafını aydınlatıcı bir
kandildir:
Peygamberlerin en başta gelen özellik ve görevlerinden biri
insanları hakka davet etmektir. Bu görevi yapanlara davetçi
anlamında “dâ’î” denir. Kur’ân’da Peygamberimiz de bu nitelikle
anılmıştır. “(Ey Peygamber!) Allah’ın izniyle seni kendi yoluna
çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab,
33/46)
7. Hz. Muhammed, yol göstericidir:
Peygamberlerin temel özelliklerinden biri insanlara doğru yolu
göstermeleridir: “Her toplumun bir hâdisi / yol göstericisi vardır.”
(Ra’d,13/ 7)
Ayette geçen “hâdî” olma, diğer peygamberler gibi
Peygamberimizin de bir niteliğidir. Peygamberimizin doğru yolu
gösteren olduğu Kur’ân’da açı seçik bildirilmektedir. Şu ayeti örnek
olarak verebiliriz: “ (Ey Peygamberim!) Şüphesiz ki sen (insanları)
doğru yola iletiyorsun.” (Şura, 42/52)
Peygamberin hidayeti, insanlara doğru yolu göstermekten
ibarettir, gerçekte hidayet veren Allah’tır.
8. Hz. Muhammed, en büyük ahlaka sahiptir:
"(Ey Peygamberim!) Sen büyük bir ahlak üzeresin." (Kalem, 68/4) Hz.
Ali, "Büyük ahlak, Kur'ân edebidir" demiştir. (Kurtubî, XVIII, 227) Müfessir
Taberî (ö. 310) de ayeti, "Bu, Kur'ân edebidir. Allah, Peygamberini
Kur'ân ile tedip etmiştir. Büyük ahlaktan maksat İslam dinidir"
şeklinde yorumlamıştır. (Taberî, XIV, 29/18)
4
Yüce Allah'ın övgüsüne mahzar olan Peygamberin ahlakı, Kur’ân
ahlakı idi. Saîd b. Hişâm Hz. Ayşe validemize Allah'ın elçisinin
ahlakını sormuş o da 'Sen Kur'ân okumuyor musun' demiş. "Evet"
demesi üzerine; “Resulüllah’ın ahlakı Kur'ân idi” demiş (Taberî, XIV, 29/18)
ve "(Ey Peygamberim!) Sen büyük bir ahlak üzeresin" (Taberî, XIV, 29/19)
ayetini okumuştur.
Peygamberimiz (s.a.s.), en güzel ahlaka sahip idi. (Buharî, Edeb, 112)
Onun tebliğ ettiği hak din kemale erdiği gibi (Maide, 5/3) güzel ahlak da
onunla kemale ermiştir. O şöyle buyurmuştur: “Ben ancak güzel
ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed, III, 75; Malik, Huluk, 8)
Peygamberimiz (s.a.s.) ahlaka çok önem vermiş; “Allah’ım!
Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakı mı da güzel yap.” (Ahmed, I, 403. VI,
68, 155), “Allah’ım! Beni amellerin en iyisine ve ahlakın en iyisine ilet.
Amel ve ahlakın en iyisine ancak sen hidayet edebilirsin. Amellerin
kötüsünden ve ahlakın kötüsünden beni koru. Amel ve ahlakın
kötüsünden ancak sen koruyabilirsin.” (Nesaî, İftitah, 16, II, 129), “Allah’ım!
Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım”
diye dua etmiştir. (Ebu Davûd, Salât, 367; bk. Nesaî, İstiâze, 21)
9. Hz. Muhammed, çok merhametli, çok şefkatli ve ümmetine
çok düşkündü:
Hz. Muhammed bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu
husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir: “(Ey Peygamberim!) Biz
seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya, 21/107)
"Andolsun size kendi içinizden öğle bir peygamber gelmiştir ki sizin
sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere
karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir." (Tevbe, 9/128)
Ayette geçen "harîs" kelimesi; bir şeyi çok arzu eden demektir.
Peygamberimiz (s.a.s.), çevresindeki insanların mümin olmalarını,
salih ameller işlemelerini ve Allah'ın rızasına ermelerini çok
istiyordu. İman etmeyenlere çok üzülüyordu. Yüce Allah,
Peygamberimizin ümmetine olan bu düşkünlüğünü "nerede ise
kendini helak edeceksin" şeklinde ifade etmektedir: "Mümin
olmuyorlar diye âdeta kendini helak edeceksin." (Şuara, 26/3; bk. Kehf, 18/6)
“Raûf”; çok merhametli, çok şefkatli, çok merhametli, çok acıyan
demektir. (Kurtubî, el-Esna, s. 73-75.) Gerçekten Peygamberimiz, ümmetine
çok müşfik idi. "Rahîm", çok merhametli demektir. Peygamberimiz
(s.a.s.) insanların en merhametlisi idi. Bu merhameti herkese yönelik
5
idi.“Ey Allah’ın Elçisi! Müşriklere beddua et” denildiğinde, “Ben
lanetçi olarak gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim”
buyurmuştu. (Müslim, Birr, 87) Uhud savaşında yüzü yaralandığında bile
kâfirlere; “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diye
dua etmişti. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 973)
10. Hz. Muhammed, yumuşak kalpli idi:
Peygamberimiz, alçak gönüllü, yumuşak kalpli idi. Bu sayede
insanları etrafına topladı. Yüce Allah bu hususu ayette şöyle
bildirmektedir:
“Allah'ın merhameti sayesinde sen onlara karşı yumuşak
davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından
dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan
bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar
verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven).
Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
Sonuç olarak Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.); bütün
insanlara elçi olarak gönderilmiştir ve o peygamberlerin
sonuncusudur. Onunla nübüvvet sona ermiştir.
O, müjdeleyici, uyarıcı, hak davetçi, öğüt verici, yol gösterici,
şefkat ve rahmet peygamberidir.
O, insanları hakka çağıran, dini tebliğ eden bir peygamberdi (Maide,
5/99. bk. Nahl, 16/82), zorlayıcı (Kaf, 50/45), zorba (Ğâşiye, 88/22) ve katı kalpli
değildi. (Al-i İmran, 3/159) Yumuşak davranışlı (Al-i İmran, 3/159) ve öğüt verici
idi. (Ğâşiye, 88/21)
İnsanlara Allah'ın ayetlerini anlatmış, onları şirk, küfür ve
nifaktan temizlemiş, kitabı, hikmeti ve bilmediklerini öğretmiş (Cuma,
62/2; Bakara, 2/151), onları doğru yola iletmişti. (Şura, 42/52)
İyiliği emretmiş, kötülüğü menetmişti. (A'raf, 7/157) Allah yolunda
cihat etmiş (Nisa, 4/84), Kur'ân hükümlerini açıklamış, dinî konularda
hüküm vermiş (Nahl,16/44), helâlı ve haramı bildirmişti. (Araf, 7/157; bk. Tevbe,
9/29)
Kur'ân hükümlerini, emir ve yasaklarını hayatında uygulamıştı. O,
özü, sözleri ve davranışlarıyla bütün insanlara en güzel örnekti. O,
şiddet ve nefret değil, sevgi, şefkat ve merhamet peygamberi idi.
6
O, ümmetine karşı görevini en güzel biçimde yerine getirmişti.
Ümmetinin de görevi ona iman ve itaat etmek, onu sevmek ve
sevdirmek, tebliğ ettiği dini yaşamak ve yaşatmaktır.
7
Download