EDİTÖR D Merhaba, Evet, koskoca bir yılı daha geride bıraktık. Günler ne kadar da çabuk geçiyor değil mi? Domuz gribi, aşılanma süreçleri, tam gün yasası, aile hekimliği uygulamaları, kapalı yerlerde sigara yasağı ve daha nicelerini geçtiğimiz yıl tüm ülke tartıştı, herkes bir yorum yaptı. İyisi kötüsü, doğrusu yanlışı ile değişmeyen ve maalesef kabul etmek zorunda olduğumuz tek gerçek ise koca bir yılın daha avuçlarımızdan akıp gittiği oldu. Dünyamız gibi bizler de bir yıl daha yaşlandık. Peki bir yıl öncesine göre neredeyiz, gerekenleri yaptık mı, yoksa yerimizde mi saydık hatta bir adım daha geri mi gittik? Herkese göre bu soruların cevabı farklı olabilir ama bence ne olursa olsun sağlığımız yerinde ise ve geçen yılda sağlığımızla ilgili bir sorun yaşamadıysak sevinmeliyiz hem de çok sevinmeliyiz. Arı kovanına bu kadar çomak sokulmasına rağmen hala arılar sıhhatte ise ve uçmaya, bal yapmaya devam ediyorlarsa, 2011’e umutla girdik demektir. Hepinize sağlığınızı düşünmeyi unutturmayacak bir yıl diliyorum. Bültenimizin bu sayısının konuk yazarı benim Pediatrik Endokrinoloji eğitimimde çok önemli rolü olan, çok sevgili hocam Sayın Prof.Dr.Gönül Öçal. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağ.ve Hast.A.B.D, Pediatrik Endokrinoloji Bilim Dalı başkanı olan Dr.Öçal sizlerle Tip 1 Diyabet ve hipoglisemi konusunu paylaşacak. İnsülin kullanan her diyabetik hastanın neredeyse korkulu rüyası olan hipogliseminin tanınması ve yapılması gereken acil müdahaleler konusunda sizlerin bilgilerini tazelemeyi ve unutulanları hatırlatmayı amaçlayan bu derlemeyi zevkle okuyacağınızdan eminim. Değerli hocama katkılarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. Gelecek sayımızda görüşmek üzere.. Hoşçakalın. Doç. Dr. Ergun Çetinkaya iyabet tanısı alan her hasta daha hastalığın şokunu üzerinden atamadan bir sürü yeni bilgi bombardımanına maruz kalır ki bu onu yeterince bunaltmak için yeterlidir. Eğer komplikasyonsuz bir hayat yaşamak istiyorsa en önemli hedefi kan şekerini normal sınırlar içinde tutabilmeyi başarmak olmalıdır. Bunu çoğu hasta bilir ama zor olan günlük yaşam diyabet birlikteliğinin kan şekeri regülasyonunda getirdiği zorluklardır. Bilimsel çalışmaların yoğunlaşması ile yeni çıkan insülin tipleri kan şekeri kontrolunda çok faydalı olsalar da son yılların en önemli yeniliği insülin pompasıdır. Pompa sayesinde eskiden kullanılan insülinin etki tarzı, süresi ve cinsine göre yaşamını ayarlamak zorunda kalan diyabetliler artık normal yaşam tarzlarına göre insülin yapar hale gelmişler ve bu da doğal olarak yaşam şekillerinde çarpıcı düzelmeler getirmiştir. İnsülin Pompası nasıl çalışır? İnsülin pompaları cilt altına yerleştirilip 3 günde bir değiştirilen bir katater ile 24 saat sürekli olarak hızlı veya kısa etkili insülin salgısı yapan cihazlardır. İnsülin pompası insülini vücuda 2 yolla vermektedir: Vücuda devamlı olarak iletilen bir bazal doz ve yemeklerden önce ya da yüksek kan şekerleri seviyelerini düzenlemek için verilen bolus dozu. Tek tip insülin kullanıldığı için, insülinin iletim profiline bakılarak verilen dozun etkilerini tanımlamak kolaylaşmaktadır. Ayrıca insülin pompası şırınga ya da kalemle mümkün olmayan miktarlardaki insülinin enjekte edilebilmesini de sağlamaktadır. Düzeltme faktörü, insülin-karbonhidrat oranları ve bazal dozlar bir endokrinoloji uzmanı tarafından belirlenmektedir. Şu anda, kullanıcının kan şekerine göre otomatik insülin iletimi sağlayabilen bir cihaz mevcut değildir. Ancak, kapalı kanal sistemi içeriği üzerinde çalışmalar devam etmektedir. İnsülin pompası kullanımı, yoğun insülin tedavisi için, çoklu insülin tedavisi alanlara göre daha kolay ve etkili olması nedeni ile artmaktadır. Sağlık sigortalarında ve halkın ekonomik alım gücündeki değişiklikler nedeni ile ülkeler arasında pompa kullanıcı sayıları arasında farklılıklar görülmektedir. Tüm hastalar insülin pompası için uygun adaylar olmazken, bunun tanı koyacak uzman doktor ya da sağlık sigortaları ile ilgili problemler yüzünden sınırlandırılması da doğru değildir. aktarabilecek bir hekimin kontrolü altında olmalıdır. Hastanın kendi hesaplamasının daha doğru olduğu konusunun sağlık profesyonelleri arasında tartışılmasıyla beraber, pek çok insülin pompası, yemek ya da düzeltme bolusunu hesaplayabilmektedir. Ancak pompa, bolus dozunu hesapladıktan sonra, hastaya doz üzerinde değişiklik yapma fırsatını da tanımaktadır. Dünya genelinde yaklaşık 450.000 insan diyabeti pompası kullanmaktadır. Pompa kullanıcıları kalem ya da enjeksiyon tedavisi kullanıcılarına göre daha iyi kontrol sağlayabilmekte ve HbA1c değerlerinde gelişme görülmektedir. İnsülin pompası, yeme alışkanlıkları, egzersiz, stres, hastalık durumlarına göre insülin kontrolünde kolaylık sağladığı için, kişilerin yaşam seçimlerinde esneklik ve özgürlük tanımaktadır. Kalem tedavisinde insüline göre gıda alınırken, pompa tedavisinde yenilene göre insülin yapılmaktadır. Bir insülin pompası kullanma sadece tıbbi açıdan değil psikolojik açıdan da son derece faydalı olabilmektedir. Dikkatle ölçülmüş yemek ve Karbonhidrat sayımı sonucu kan şekerlerinin daha iyi olmasını sağlar. Pompa kullanıcısının hayatının odağı, yapılan insülinden ziyade yemenin üzerinde olmakta ve daha normal bir şekilde aktivitelere katılıma olanak sağlamaktadır. Bazı doktorlar küçük çocukların insülin pompası kullanmasını uygun bulmazken pek çok araştırma sonucuna göre bir kişi ne kadar küçükken insülin pompası kullanmaya başlarsa psikolojik ve tıbbi yararları o kadar büyük olmaktadır. Bazıları tarafından bir takım risklerinin tartışılıyor olmasına rağmen insülin pompasının tıbbi yararları kanıtlanmıştır. Hasta pompa kullanımı için yeterli bilgi ve beceri donanımına sahip olduğunda daha iyi HbA1c düzeylerine ulaşmakta, daha az hipoglisemi episodları ile yüzleşmekte, hospitalizasyon ve diyabet komplikasyonları ile karşılaşma oranları düşmektedir. İnsülin Pompası Ne Yapar? İnsülin pompaları, pompanın nasıl kullanılacağı ile ilgili sorumluluk üstlenilmesi ve iğne tedavisine göre çok daha sık kan şekeri ölçülmesinin taahhüt edilmesi şartıyla, pediatrik kullanım için son derece ideal bir yöntemdir. İnsülin pompası kullanan bireyler, pompayı kullanmayı bilen ve iğne tedavisine göre diyabetli hasta bakımının gereklerini hastaya Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com KONUK YAZAR Tip 1 Diyabet ve Hipoglisemi Hipoglisemi Tip1 ve Tip2 diyabette yoğun insülin tedavisini ve kan şekerinin normale yakın tutulabilmesini engelleyen en önemli nedendir. Beynin sürekli fizyolojik dozlarda glukoza gereksinimi vardır. Özellikle küçük yaşlarda yineleyen hipoglisemi atakları nörolojik gelişimi olumsuz etkileyebilmekte, giderek hipoglisemiyi fark edememe riskine yol açmaktadır. Bu nedenle diyabetli olgularda kan şekeri düzeyi güvensiz sınır olan 70 mg/dl’nin altına inmemelidir, saptanırsa gerekli önlemler alınmalıdır, 50 mg/dl’nin altına indiğinde klasik tanımla hipoglisemi düşünülmelidir. Diyabet eğitiminde insülin uygulaması, diyetin düzenlenmesi ve karbonhidrat sayımı kadar hipogliseminin denetlenmesi ve yönetilmesi de büyük önem göstermektedir. Diyabetik Bir Hastada Hipoglisemi Nedenleri: • Öğün atlanması, geçiktirilmesi ya da o öğünde alınması gereken karbonhidratın yetersiz alınması, • İnsülin dozunun fazla gelmesi (Bazal ya da Bolus dozlar), • Aşırı aktivitenin insülin doz ayarı ve/ ya da ek karbonhidrat alımı ile dengelenmemesi, • Kusma, ishal gibi nedenlerle yeterli beslenilememesine karşın insülin dozunun azaltılmaması. • İnsülin uygulanmasından hemen sonra sıcak banyo alınması Egsersiz Hipoglisemi Nedeni Olabilir mi? Evet Özellikle egsersiz yoğun ve / ya da uzun süreli ise, egsersiz öncesinde, egsersiz sırasında ve egsersizden 2-3 saat sonra kan şekeri denetimi yapılmamışsa, ek karbonhidrat alımı ve insülin doz ayarı yapılmamışsa hipoglisemi riski vardır. Önliyebilirmiyim? Evet Öncelikle egsersizlerde kan şekeri denetiminde tembellik göstermemek gerekir. Egsersiz öncesi kan şekerinizi denetleyin 100 mg/ dL’ nin altında ise ara öğün alın. Öğünden sonraki 2 saat içinde egsersiz yapıyorsanız bolus insülin dozunuzu azaltın. Egsersizden yaklaşık 2 saat sonra geç hipoglisemiyi denetlemek için yeniden kan şekerinizi ölçün. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gönül ÖÇAL Erken Uyarıcı Bulgular Açlık hissi, ellerde ve tüm vücutta titreme, kendini kötü hissetme, huzursuzluk, soğuk terleme, göz bebeklerinde büyüme, soluklaşma, çarpıntı hissi. Ağır Hipoglisemik Bulgular Erken ve uyarıcı bulgular dikkate alınmaz ve gereken önlemler alınmazsa gelişen nörolojik bulgulardır. Bunlar; Baş ağrısı, ağız kenarı, dil ya da parmak uçlarında uyuşma, dalgınlık, uyku hali, konuşmada bozulma, kas güçsüzlüğü, bulanık görme, çift görme, şuur kaybı, istem dışı hareketler, havale. Gece hipoglisemi bulguları Terleyerek uyanma, çarpıntı ile uyanma, baş ağrısı ile uyanma, bellek Hipogliseminin Bulguları Nelerdir? Hipoglisemik bulgular adrenerjik ve nöroglikopenik olmak üzere kaybı ile uyanma, gece kabusları, korkulu rüyalar, sabah kan şekerinin ikiye ayrılmakta ve adrenerjik bulgular sıklıkla nörolojik bulgulardan önce yüksek ölçülmesi. ortaya çıkmaktadır. Adrenerjik semptomlar taşikardi, terleme, anksiyete, titreme, soluklaşma, acıkma hissi ve güçsüzlüktür. Nöroglukopenik bulgular ise davranış değişiklikleri, baş ağrısı, irritabilite, görme bozuklukları, konvulsiyon ve komadır. Yineleyen hafif / orta şiddetteki hipoglisemik ataklar absans nöbetlerine benzer bir tablo oluşturabilir. Absans benzeri nöbetler çocuğun okul başarısını olumsuz etkileyebildiği gibi, çeşitli kazalara da yol açabilir. Genellikle kan şekeri< 70mg/dl ise hafif hipoglisemidir ve adrenerjik erken bulgular görülebilir, kan şekeri< 50mg/dl ise adrenerjik bulgular ve bilinçsel fonksiyonlarda azalma dikkati çeker, kan şekeri< 30mg/dl ise ağır hipoglisemidir, derin hipogliseminin nörolojik bulguları ortaya çıkar. Bununla beraber ortaya çıkan bulguların şiddetinde hipoglisemi öncesi kan şekerinin değeri de önemlidir, çok yüksek değerlerden kan şekerinde ani düşüşler olmuşsa kan şekeri > 70mg/ dl olsa bile bulgular ortaya çıkabilir. Hipoglisemide 15’ler Kuralı Kan Şekerini Ölç Kan Şekeri< 70 mg/dl ise 1 Bardak meyve suyu veya 3-5 kesme şeker al (15 gr KH) 15 dakika sonra tekrar kan şekerini ölç Çikolata ve Pasta kan şekerini çabuk yükseltmez Kan Şekeri yine <70 mg/dl ise yeniden şeker al Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com 2 Hipoglisemi Bakımından Diyabetli Hastalara Başlıca Öneriler: “Hipoglisemide 15’ ler Kuralı” • Öğün atlamayın, • İnsülin dozlarınıza dikkat edin, önerilenden fazlasını yapmayın, • Kan şekerinizi denetlemeyi ihmal etmeyin, ertelemeyin, • Hipogliseminin bulgularını iyi öğrenin, • Bunları hissederseniz mutlaka kan şekerini ölçün, • Kan şekerin < 70 mg/ dl ise “15’ler “ kuralını uygulayın, • Egsersiz ve öğün atlamasına bağlı hipoglisemilerde basit karbonhidrat yeterli olmayabilir, kompleks karbonhidrat ve proteinden zengin bir gıda da (peynir ekmek, süt vb) gerekir, • Acil durumlar için daima GLUKAGON kitiniz hazır olsun, • Hipoglisemiler sık tekrarlıyorsa diyabet ekibinizle görüşün, • Günün belli saatlerinde ısrar eden hipoglisemilerde bazal ya da bolus insülin dozlarının ayarlanması gerekebilir. • Eğer kan şekeri < 70 mg/ dl ise 15-20 gr karbonhidrat = 3-5 sofra şekeri ya da 1 bardak şekerli meyve suyu ya da 3 tatlı kaşığı bal verin. Kan şekerini arttırmayı çikolata, pasta gibi yağlı ve proteinli kaynaklardan sağlamaya çalışmayın. Kan şekeri bu uygulama ile 10-15 dakika sonra yükselir, • 15 dakika sonra yeniden kan şekerini ölçün, hala < 70 mg/ dl ise birkez daha 3-5 sofra şekeri (15 gr karbonhidrat ) verin ya da madde 1’de adı geçen diğer önerileri uygulayın, • Kan şekeri >70 mg/ dl ancak öğününe 1 saatten fazla süre varsa ara öğün ( bisküvit, sandviç) verin. Hipoglisemiyi izleyen döneme denk gelen bolus (çabuk etkili) insülin dozunu %10 azaltarak yapın. Hipoglisemi hafif bulgularla seyrediyorsa, nörolojik bulgular yoksa yukarıda sözü edilen önlemler yeterlidir. Nörolojik bulgular varsa, şuur kapalı ise ağızdan glukoz verilemiyorsa çocuğu biran önce acil tedaviye alınması gerekir. Bu durumda glukogon enjeksiyonu yapın, ağızdan şeker vermeye çalışmayın. Glukagon birkaç dakika içinde kan şekerini yaklaşık 30-100 mg/dl yükseltir. Acil glukogon kitleri1mg etkin madde ve 1ml sulandırıcı içermektedir. Glukogon dozu her 10kg için 0.1-0.2 ml’ dir. Yaş grublarına göre pratik olarak < 6 yaş için 0.3 ml; 6-18 yaş için 0.5 ml; > 18 yaş için 1ml kas içi uygulanır. Ancak glukogon glikojen depolarını boşaltığı için rebound hipoglisemi oluşturabilr bilinç açılır açılmaz basit şeker ağızdan verilmelidir. Şuur kaybı ile birlikte olan ağır hipoglisemilerde tıbbi merkezde hastaya %10-20’ lik glukoz solusyonundan (% 10 ‘luk sol. 5 cc /kg, % 20 ‘lik sol. 2.5 cc /kg) damardan verilirebilir. Hipoglisemiyi fark etmemek; Genellikle hipoglisemi yukarda sözü edilen bulgularla kendini gösterirse de bazı olgularda bulgu olmada da yaşanabilir. Bu duruma hipoglisemiyi fark edememe denilmektedir. Aşağıdaki faktörler etkin olmaktadır: • Otonomik nöropatinin gelişmesi, • Beynin hipoglisemiye duyarlılığının azalması, • Kan şekerinin uzun süreli normale yakın değerlerde izlenmesi. Prevenar A5 yatay ilan 1/12/11 11:54 AM Page 1 C M Y CM MY CY CMY K GÜNCEL Metformin Hakkında... Metformin, kandaki glukozu düşüren bir “biguanid’’dir. İnsülin sekresyonunu uyarmadığı için hipoglisemiye neden olmaz. Üç şekilde etki eder: 1-Glukoneogenezi ve glukojenolizi inhibe ederek karaciğerin glukoz üretimini azaltır 2-Kasta insülin duyarlılığını artırarak periferik glukoz alımını artırır 3-Barsakta glukoz emilimini yavaşlatır. Bunların yanında lipid metabolizması üzerinde olumlu etki yaparak total kolesterol, trıgliserid ve LDL düzeylerini azaltır. Ayrıca lipoprotein ve fosfolipidleri değiştirerek VLDL’lerin HDL’lere dönüşmesini hızlandırır ve lipoproteinlerdeki kollesterolün aterojen özelliğini azaltır. Günde 2-3 kez yemek sırasında veya yemeğin bitiminde alınır. Aç alındığında emilimi artmakta ise de gastrointestinal intoleransı nedeniyle hasta uyumu açısından yemekle alımı önerilir. Böbreklerden atıldığından renal fonksiyonların takibi gerekir. Tip 2 diyabet yanında, özellikle egzersiz ve diyetin, glisemik dengeyi düzenlemeye tek başına yetmediği durumlarda aşırı kilolu yetişkinlerde kullanılır. Bulantı, kusma ve diyare gibi gastrointestinal yan etkiler doza bağımlı olarak ve daha çok tedavinin başlangıç evresinde görülebilir ve genellikle kendiliklerinden kaybolur. Vücutta metforminin birikimine bağlı olarak gelişen en önemli etki, ‘’laktik asidoz’’dur. Bu durum özellikle böbrek yetersizliği olan diyabetik kişilerde ortaya çıkmaktadır. Alkol, betablokerler ve MAO inhibitörleri metforminin etkisini potansiyelize ederler. Alkol ayrıca laktik asidoz riskini artırır. Kortikosteroidler, diazoksit, furosemid ve tiazid grubu diğer diüretikler ile oral kontraseptifler antagonist etki gösterir. İyot içeren kontrast maddelerin damar içine uygulanması böbrek yetmezliğini tetikleyeceği için bu tarz tetkiklerden önce metformin tedavisi kesilmelidir. Ve girişimden en az 48 saat sonra başlanmalıdır. Aynı şekilde cerrahi işlemlerden 48 saat öncesinde de ilaç kesilmelidir. Gebelerde yada gebelik planlayan kadınlarda metformin kullanılmaz. Emziren annelerde ilaç kullanımının önemi dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Ve alkolle alınımından kaçınılmalıdır. LİTERATÜRDEN SEÇMELER Normal ST4 ve Baskılanmış TSH Düzeyleri Olup, Klinik Olarak Ötiroid Olan Çocukların Değerlendirilmesi ve Takibi Vaidyanathan P., Kaplowitz PB. Subnormal TSH düzeyleri olarak 0.1-0.4 mIU/L sıkça görülmesine ve benign olmasına rağmen,sT4 düzeyi normal iken TSH’ın < 0.1 mIU/L olması seyrek görülür ve daha endişe vericidir. Bu çalışmada pediatrik endokrinoloji kliniğine 2005-2007 yılları arasında başvuran, TSH’ı <0.1 mIU/L, sT4=0.8-2 ng/dl arasında olan 23 hasta incelendi. Vakalar 4 ayrı grupta değerlendirildi. Grup 1: 14 vaka (%61) ortalama 3.7 ay içinde ötiroid hale geldi, Grup 2: 4 vaka (%17) ortalama 2.8 ay sonra hipotiroid oldu, Grup 3: 2 vakada (%9) aşikar hipertiroidism gelişti, Grup 4: 3 vakada (%13) 8-14 aylık izlemde TSH baskılanması devam etti, 1 vakada multinoduler guatr nedeniyle tiroidektomi yapıldı. Vakaların %54.5 unda antiTPO düzeyleri yüksek bulundu. Sonuç olarak; 23 vakanın 2’sinde aşikar hipertiroidi gelişti. Vakaların çoğunda TSH supresyonu uzun sürmedi ve kendiliğinden düzeldi. Özellikle Grup 2 ‘de oto-immün tiroid hastalığına ait markırlar daha belirgindi. Bu tür vakaları belli bir süre izleyip, sT3,sT4 ve TSH kontrolleri yapmak ve sadece semptomatik olanlar ile düzelmeyenleri tedavi etmek uygun olacaktır. Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com 4 DİYETİSYEN GÖZÜYLE Diyabet; medikal tedavi, tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz programı gerektiren multidisipliner bir hastalıktır. Son zamanlarda tıbbi beslenme tedavisi içerisinde yer alan yöntemlerden birisi de karbonhidrat sayımı yöntemidir. Karbonhidrat sayımı hastalara öncelikle karbonhidratın ne olduğunu ve yiyeceklerin içerisindeki karbonhidrat miktarlarını öğreterek günlük beslenme planının yapılmasını amaçlayan bir yöntemdir. Bu sayede diyabetik bireylerde düzgün kan şekeri kontrolünün sağlanması ile yaşam kalitelerinde artma sağlanmaktadır. Karbonhidrat sayımının birçok avantajı bulunmaktadır. Hastalara besin seçiminde esneklik sağlaması, yüksek karbonhidrat içeren ve yasak grubuna giren besinlerin sınırlı olarak tüketilmesine olanak sağlaması, öğün planlamasında esneklik sağlayarak aynı saatte yemek yeme zorunluluğunu ortadan kaldırması en önemli avantajlarındandır. Tüm bu avantajların sonucunda da daha iyi bir gliseBeslenme ve Diyet Uzmanı mik kontrol sağlanmış olur. Karbonhidrat sayımının Zeynep BUDAKOĞLU tüm bu olumlu yönlerine rağmen unutulmaması gereken dezavantajları da vardır. Bunlar arasında en önemlileri fazla miktarda ve kontrolsüz besin tüketimine bağlı gelişen kilo alımı ve yeterli, dengeli beslenme alışkanlıklarından uzaklaşmadır. Bu yüzden karbonhidrat sayımı yapan çocuklara ve yetişkinlere tüm bu avantaj ve dezavantajların doktor veya diyetisyenler tarafından önemle anlatılması gerekmektedir. Tüm bunlara ilave olarak unutulmamalıdır ki; karbonhidrat sayımı yaparken mutlaka her gün üç ana öğün tüketilmelidir. Basit şeker ve doymuş Diyabet’te Karbonhidrat Sayımı Yöntemi yağ içeriği yüksek besinlerden olabildiğince uzak durulmalıdır. İnsülin dozu ayarlanırken o öğünün içerdiği karbonhidrat miktarı kadar öğünün karbonhidrat çeşidi, protein, yağ ve posa miktarı da dikkate alınmalıdır. Yağ ve protein içeriği yüksek bir öğün tüketildiğinde bu besinlerin sindirimi geç olacağından kan şekerine etkisinin de geç olacağı unutulmamalıdır. Günlük alınacak karbonhidrat miktarı öğünlere dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır. Hazır gıdaların karbonhidrat içeriklerini öğrenebilmek için besin etiketi okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Diyabette karbonhidrat sayımı doğru uygulandığında hastaların yaşam standartları yükselmekte ve diyabetle birlikte yaşamak kolaylaşmaktadır. İnsülin Pompası Tedavisinde Hemşirenin Sorumlulukları SAĞLIK İnsülin pompası doğru kullanıldığında, kan şekerlerinin normale yakın değerlerde tutulmasını sağlayarak, komplikasyonların görülme sıklığında azalma, bireyin yaşam kalitesinde artış ve sağlıklı bir bireyinkine yakın esneklikte bir yaşam sunmaktadır. Ancak insülin pompasının başarısı tamamen kullanıcının yeterli bilgi ve beceriye sahip, sık kan şekeri ölçmeye razı ve iyi bir diyabetik kontrol sağlamaya istekli olmasına bağlıdır. Sağlık personelinin, sık kan şekeri ölçümü ve iyi diyabetik kontrol sağlamaya istek oluşturmada rolü olmasına karşın, asıl değişikliği, yeterli ve doğru bilgi ve beceriyi kazandırmada sağlamaktadır. 1. Basamak: Hastanın Eğitimi: Pompa kullanıcı adayının;Temel diyabet eğitiminin tam ve kişisel izlemi biliyor olması gerekmektedir. İnsülin Pompası eğitimine başlamadan önce hastanın bu konudaki bilgileri kontrol edilmeli, herhangi bir eksik, yanlış ya da güncel olmayan bilgisi varsa, bunlar düzeltilmelidir. Sonraki aşamada karbonhidrat sayımı, pompa kullanımı ve bolus dozu hesabı ve pompa özellikleri ile ilgili sistematik bir eğitime tabi tutulmalıdır. Eğitim verilecek hasta ya da grubun özelliklerine göre eğitim programı, pompa kullanımı ile ilgili yeterli eğitime sahip doktor, diyabet ve eğitim hemşireleri ve diyetisyenler tarafından oluşturulup uygulanmalıdır. Bu süreçte insülin pompasıdiyabet hemşiresi, hastaya ve ekibe uygun olacak programı düzenlemeli ve uygulanmasını takip etmelidir. 2.Basamak: Eğitimin Değerlendirilmesi: İnsülin Pompası tedavisinin başarılı olabilmesi için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmak amacıyla planlanan ve uygulanan İnsülin Pompası Eğitiminin etkinliğinin değerlendirilmesi için, aday, sınava tabi tutulabilir ya da pilot pompa kullanımı ( SF uygulaması) ile pratik yapılabilir. Pediatrik hasta grubu için bakımı üstlenen ebeveynler de eğitime ve değerlendirmeye tabi tutulmalı, yaş grubuna göre çocuk alabileceği sorumluluklar doğrultusunda bireysel olarak ele alınarak eğitimi ve değerlendirmesi yapılmalıdır. 3.Basamak: Uygulamanın Planlanması: Hastanenin koşulları, hastanın sosyal yaşamı ve sorumlulukları da göz önüne alınarak ortaklaşa karar verilen bir zamanda hastanın motive bir şekilde pompa için klinikte hazır bulunmasının sağlanması da, insülin pompası takılması sürecinde, hemşirenin sorumlulukları arasındadır. Ayaktan hastalar için hasta, tedavi sabahı, kliniğe, kahvaltısını atlamış, pompaya geçişte tercih edilecek olan insülin geçiş yöntemine uygun olarak tedavisini almış, pompa, aparatları eksiksiz olarak yanında, acil durumlarda kullanılması gereken, malzemeler ve yedekleri (kesme şeker, yedek pompa aparatı, hızlı etkili insülin kalemi, pil, glukagon gibi) ile gelmelidir. Yatış yapılabilen ya da yapılması gereken hastalar için ise hasta, bir gün öncesinden hastaneye alınarak gece 12den itibaren gerekli tedavi nöbetçi hemşire tarafından başlatılır. Tedaviye başlamadan önce hastadan aldığı eğitimlere de değinen aydınlatılmış onam alınmalıdır. 4.Basamak:Uygulama Sırasında Hemşirenin Rolü: Uygulama esnasında; Bazal salınım, yemek ve düzeltme bolusları, kan şekerleri, hipo ve hiperglisemiler, yapılan müdahaleler, hasta bilgileri, tarih ve saati de içeren hemşire gözlem formu üzerinde hastanın izlemi ve gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Hastanın insülin pompası ile evdeki yaşantısı hakkında bize fikir sağlayabilmesi açısından, tedaviye başlama süresince hastanın formu kullanmayı öğrenerek evde de aynı forma kayıt tutması sağlanabilir. 5. Basamak: Tedavi Süresince Hemşirenin Rolü: Hastanın rutin kontrollere devamı, komplikasyon ve lab. sonuçlarının değerlendirilmesi, evde tutulan kayıtları, eğitimin güncellenmesi ve eğitimi hemşirenin kontrol altında tutması gereken hususlardır. Bunun için çalışılan kliniğe uygun bir sistem geliştirilebilir. Sonuç: Çoklu doz insülin enjeksiyonları ile karşılaştırıldığında, insülin pompası; günlük yaşamda ve ara-ana öğünlerin zamanlamasında esneklik sağlaması, gece boyunca glisemik kontrolün optimal sınırlarda tutulabilmesi, hipoglisemi riskinin azalması ve yaşam kalitesinde artış nedeniyle avantajlıdır. İnsülin pompa tedavisinin başlatılması ve sürdürülmesinde, eğitim, uygulamanın planlanması, uygulama ve hastanın takibi aşamalarında ve pompa ile yaşamda karşılaşılan sorunlarla başetmede hemşire baş rolü oynamakta, ekip ve hasta arasındaki iletişimde rehberlik yapmaktadır. İnsülin Pompa Tedavisi diyabet tedavisi gibi hayat boyu süren disiplinli bir eğitim süreciyle birlikte yürütülmelidir. Hastaya bakımında, primer görev alacak bilinç ve bilgi düzeyini kazandırıken, olası sorunlara karşı kontrolü elden bırakmamalıdır. Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com 5 DUYGU’LU ANLAR... Son yıllarda, yaşamımızda önemli yer tutan sağlığımız konusunda artık daha dikkatli olmaya başladık. Şimdilerde bilinçli bir hasta olmak çok sıra dışı bir durum değil. Artık hastalar sağlık konusunda çok daha bilinçli ve önceden bilgilenmiş olarak hekimlere başvuruyorlar. Eğer sağlık yardımı alacak kişi çocuk yaş grubunda ise doktor-hasta ilişkisinin boyutu değişmiş hatta daha karmaşık bir ilişki ortaya çıkmaya başlamıştır. Çocuk hastalarımıza daha fazla özen göstermeyi unutmamalıyız. Doğrusunu söylemek gerekirse çocuklara yönelik iyi bir hastane, tıp merkezi, klinik veya muayenehane olmanın sırrında öncelik doktorundur fakat bununla birlikte alanında uzman hemşireye, diyetisyene, psikoloğa, idari personele hatta hasta portföyüne uygun dekorasyona da ihtiyaç vardır. Örneğin yapılan araştırmalar gereğinden büyük ve yüksek tavanlı muayene odalarının çocuklar için ürkütücü olduğunu göstermektedir. Yeterli büyüklükte, mümkünse güneş ışığı alan ya da iyi ışıklandırılmış, çok sıcak ya da soğuk olmayan, renkli ve ilginç oyuncaklarla bezenmiş bir odada çocuklar kendilerini çok daha iyi hissederler. Muayeneye başlamadan önce mutlaka çocuk ve ebeveynleri ile sohbet edilmeli, onların orada bulunmalarının sebebini sorgulamadan hal-hatır sorarak bir nebze de olsa rahatlamalarını sağlamak gereklidir. Hasta çocuk bu sohbete katılmaz veya katılamayacak kadar ufak da olsa ortamın rahatlığı ve pozitif bir elektrik yaymamız onda da psikolojik olarak bir rahatlama sağlayacaktır. İyi bir öykü ve fizik muayenenin ardından yapılması gerekli olan testler hakkında hasta ebeveynlerine detaylı bilgi vermek de çok önemlidir. Kan tahlilinin nerede yapılacağı, saat kaçta örnek vereceği, aç ya da tok olup olmamasının önemi mutlaka iyice anlatılmalı ve anlaşıldığından emin olunmalıdır. Kan alma esnasında hemşirelerin, sürekli hareket halindeki çocuklara enjeksiyon yapmaları ebeveynleri heyecanlı, sinirli, sabırsız kılmamalı ve hemşirelerin soğukkanlı ve açıklayıcı olmaları gerekmektedir. Mümkünse işlem bittikten sonra hastaya zarar vermeyecek türde kek, meyve suyu gibi ufak ödüllendirmeler hasta ve ebeveynlerin nezdinde bir sonraki sefer için çok pozitif etki bırakacaktır. GENOTROPIN ILAN A5 1/10/11 11:26 AM Page 1 C MTıbbi Y CM MY CY CMY yanı K Unutulmamalıdır ki, iyi bir hekim tıbbi olarak çok iyi olmak demek değildir. bilgilerimizin sıra karşımızda bizden yardım bekleyen insanları anlamak, empati kurabilmek ve psikolojik olarak onları anlayabilmek de başarının diğer temel unsurlarıdır. Composite Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com 6 ETKİNLİKLERİMİZ Özel Ankara ENDOMER Pediatrik Endokrinoloji Merkezi, 14 Kasım Dünya Diyabetliler Günü kapsamında her yıl düzenledikleri etkinliklerini bu yıl Paris’te gerçekleştirdiler. Yaşları 7-17 arasında değişen 10 diyabetli çocuk ve aileleriyle birlikte toplam 28 kişilik gezide sağlık ekibi olarak merkezin sahibi Doç.Dr.Ergun ÇETİNKAYA ile Pediatrik Endokrinoloji Uzm.Dr.Alev Oğuz KUTLU, diyabet diyetisyeni Zeynep BUDAKOĞLU ve Hem.Nebahat Bora GÜNEŞ hazır bulundu. Panoramik şehir turuyla başlayan gezide ilk gün Eyfel Kulesine çıkıldı. Burada Eyfel ve Paris hakkında birçok yeni bilgi öğrenen diyabetliler şehrin tarihi ve mistik dokusuna hayran kaldılar. Gezilerine Seine Nehri turu ile devam edip ardından Louvre Müzesine giden diyabetliler ve aileleri, Notre Dame Katedrali’nde de ayine katılma fırsatı buldular. Bayramın ilk günü olan 16 Kasım’da Paris sokaklarında birbirleri ile bayramlaşan grup, Sacre Coeur Kilisesi’ni gezdikten sonra Ressamlar tepesinde de oldukça hoş vakit geçirdiler. 13 Kasım’da başlayıp 17 Kasım’da sona eren gezide bir günlerini de Disneyland’a ayıran diyabetli hastalar ve aileleri moral depolayıp gönüllerince eğlendiler. Diyabetin her geçen gün yaygınlaştığı dünyamızda hastalığı tanımanın ve eğitimin çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Çetinkaya, bu etkinlikle diyabetli aileleri bir araya getirerek onların yalnız olmadıklarını göstermeyi amaçladıklarını söyledi. Dr. Çetinkaya ailelerin deneyimlerini paylaşmaları açısından son derece yararlı bir gezi olduğunu ve böyle etkinliklerin daha sık yapılması gerektiğini vurguladı. BASINDA ENDOMER Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi 4. Cadde No: 15/B Yıldız, Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 441 66 00 • Fax: 0.312 441 65 00 www.ankaraendomer.com 7