Günümüze Kadar Yapılan Hanefi Fıkıh Usûlü Çalışmaları

advertisement
T.C.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
AKÇABAAT-DARICA
İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ
GÜNÜMÜZE KADAR YAPILAN HANEFİ USULÜ
FIKIH ÇALIŞMALARI
BİTİRME TEZİ
Ali KAŞIKIRIK
TRABZON-2005
1
T.C.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
AKÇAABAT-DARICA
İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ
GÜNÜMÜZE KADAR YAPILAN HANEFİ USULÜ
FIKIH ÇALIŞMALARI
BİTİRME TEZİ
Ali KAŞIKIRIK
TEMEL KACIR
TRABZON-2005
2
ÖZET
Tezimizin ilk bölümünde önce, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Âzam
Ebu Hanife’nin kısa bir biyoğrafisini, iki meşhur talebesinin biyoğrafilerini, Hanefi
mezhebinin ortaya çıkışını ve özelliklerini, kısaca Hanefi mezhebinin fetva usûlünü,
usûlu fıkhın tanımını ve tarihi gelişimini ele aldık. İkinci bölümünde ise araştırmamız
esnasında bulduğumuz usûlu fıkha dair eserleri, yazarlarının ölüm tarihini göz önünde
bulundurarak kronolojik sıraya göre derledik. Üçüncü bölümde ise, ölüm tarihleri
hakkında bir bilgiye ulaşamadığımız müelliflerin veya henüz hayatta olan Hanefi
müelliflerin eserlerini verdik. Dördüncü bölümde ise, mezheplerine dair her hangi bir
bilgiye ulaşamadığımız müelliflerin eserlerini yazdık.
‫خالصة‬
‫ وصاحبيه موجزا القول‬-‫ وهواالمام ابو حنيفة‬-‫قد بدءنا فى هذه الرسالة اوال بحياة ماْسس المذهب الحنفية‬
ْ ‫ و بالتالى تحدثنا عن ظهور المذهب وعن خصوصيته التى تتميز بها عن ا‬.‫فى ذلك‬
‫ و زدنا على ذلك تعريف‬.‫الخرين‬
‫ و بعد ذلك كتبنا ما وجدنا من الكتب فى‬.‫اصول الفقه و تطوره فىالعصور و تطور اصول الفتوى على مر العصور‬
‫ و بعد ذلك اتممنا الرسالة بمزيد من الفقهاء‬.‫اصول الفقه الحنفى ابتداء من القديم الى الحديث على حسب تاريخ الوفاة‬
.‫الذين لم نعثر على تاريخ وفياتهم‬
3
ÖNSÖZ
Hanefi usûlü fıkıh eserlerini bir araya toplamaya gayret ettiğimiz bu mütevazi
çalışmamızın, bu alanda yazılmış fihrist türü eserlere bir katkı sağlayacağını umuyorum.
Ancak bu çalışma içinde de mutlaka bir takım kusur ve yanlışların olması
kaçınılmazdır. Burada büyük usûlcü Abdülaziz el-Buhari’nin şu sözlerini nakletmek
yerinde olacaktır. “Her ne kadar kitabın yazımında tüm gayretimi göstermiş olsam da,
içinde mutlaka bir takım eksiklikler ve noksan bulunacaktır. Bu yüzden kitapta hata ve
kusur gören kimse hayrete düşmesin. Çünkü kimse hatadan ve yanılgıdan kurtulamaz.
Buveyti İmam Şafii’den şunu nakletmektedir; Ben bu kitapları tasnif ederken doğrudan
başka bir şeye yönelmedim. Buna rağmen bu kitaplarda Allah’ın kitabına Peygamberin
sünnetine muhalefet edecek unsurlar bulunacaktır. Allah’ü teala şöyle buyurmaktadır;
Şayet bu kitap Allah’tan başkası tarafından olsaydı onda pek çok tutarsızlıklar
bulurlardı.( Nisa 82 )”. Biz değil bilgimizde, gayeretimizde dahi zikri geçen âlimlere
denk olamazken nasıl kemal ve mükemmellik iddia edelim. Biz sadece onlara tâbi
olmaya çalışan ve onların izlerini arayan hikmete ram olmuş taliplerdeniz. Bu naçizane
eser de bu gayretin bir ürünü olarak telakki edilmelidir.
Buna ilâveten 30 ay süren uzun ve meşakkatli bir öğrenim süreci içerisinde
tatlısıyla acısıyla her hâlime sabreden değerli eşime, doğumuyla bana en büyük sevinci
yaşatan, farkında olmasa da bana, hayata ve inanca dair en önemli bilgileri öğreten
biricik kızım Elnura’ya, oğlum Muhammed’e, cömert yardımlarını benden esirgemeyen
ve yardım talebime tereddütsüz icâbet ederek DİB kütüphanesinde bulunan Hanefi
usûlü fıkıh kitaplarının listesini Trabzon’a gönderen DİB kütüphane müdürü sayın Zâkir
Köseoğlu beye, ilmi tekâmülümüzde ellerinden geleni esirgemeyen değerli hocalarımız
sayın İdris Bozkurt, Hayati Doksanoğlu, Şenol Tiryaki, Kadir Dinç, Enver Kaan, hoca
efendilere, bu tez çalışmasında bana rehberlik eden değerli hocam Temel Kacır hoca
efendiye ve bize elinden gelen tüm imkanları seferber eden okul müdürümüz sayın Zeki
Yavuzyılmaz beye en içten teşekkürleri borç bilirim.
4
ÖZET…………………………………………………………………………………….1
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………..2
GİRİŞ ................................................................................................................................ 6
Araştırmanın Metodu .................................................................................................... 6
Birinci Bölüm.................................................................................................................... 8
Günümüze Kadar Yapılan Hanefi Fıkıh Usûlü Çalışmaları: ............................................ 8
A ) Mezhebin adı .......................................................................................................... 8
B ) Kurucusu ................................................................................................................. 8
C ) Kitapları ................................................................................................................ 14
D ) Talebeleri .............................................................................................................. 15
1. Ebu Yusuf, Yakup b. İbrahim Ensari; ................................................................. 15
Eserleri: ................................................................................................................... 16
2. İmam Muhammed b. Hasan b. Ferkad eş-Şeybani, ............................................ 16
Eserleri: ................................................................................................................... 17
E ) Hanefi Mezhebinin Kuruluşu ve Yayılması .......................................................... 19
F ) Doktirinin Gelişimi................................................................................................ 22
G ) Genel Anlamda Fıkıh Usûlü ................................................................................. 25
Bir İsim Tamlaması Olarak Fıkıh Usûlünün Tanımı: ................................................. 26
H ) Fıkıh Usûlünün Tedvin Metodları ........................................................................ 27
I ) Hanefi Mezhebinde Fetva Usulü ............................................................................ 32
İkinci Bölüm ................................................................................................................... 35
Eserler: ............................................................................................................................ 35
Üçüncü Bölüm ................................................................................................................ 79
Müelliflerinin ölüm ve doğum tarihleri ile ilgili bilgi bulunmayan eserler: ............... 79
Dördüncü Bölüm ............................................................................................................. 83
Araştırmalarımız esnasında mezheplerine dair bilgi bulamadığımız eserler: ............. 83
SONUÇ…………………………………………………………………………………87
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………..88
5
GİRİŞ
Günümüze kadar yazılan Hanefi fıkıh usûlu eserlerini araştırma konusu
edindiğimiz bu çalışmamızda, Hanefi fıkıh usûlu kitaplarını mevcut yazılı literatür
ansiklobedilerinden taradık ve dağınık olarak bulunan bu eserleri konuyla ilgili olan
araştırıcılara bir kolaylık olsun diye bir araya topladık.Sadece Hanefi fakihlerinin
eserlerini derlemeyi amaç edindiğimizden dolayı yalnızca hakkında Hanefi ekolüne
mensub olduğuna dair kayıt bulunanları veya bölge itibarıyla Hanefi olduğuna kanaat
getirdiklerimizi yazdıkları eserler de bunu teyid ediyorsa çalışmamıza aldık.Çalışmamız
esnasında dikkatimizi çeken diğer bir konu da 20. yy. da fıkıh usûlü alanındaki eserlerin
çoğunun Mâliki ve Caferi âlimler tarafından yazılmış olmasıdır. Bu ayrıca incelenmesi
gereken bir konudur.
Şurası bir gerçekki literatür çalışmaları diğer tüm çalışmalar içinde belki de en
zor olanıdır. Uzun uzadıya ansiklobedileri tarar ve topladığınız donelerin sizin fikri
olgunlaşmanıza pek de fayda sağlamıyacağını bilirsiniz, ancak bu gibi çalışmaları
sizden çok daha önce yapanların yolunu takip ederek, bu alanda da birşeyler yapılması
gerektiğine inanırsınız. İşte bu çalışmamızda bizi motive eden anlayış da budur. Başarı
ALLAH’tandır.
Araştırmanın Metodu
Araştırmamızda Katip Çelebi’nin Keşfu’z-zunun isimli eseri ile Hayreddin
Zirikli’nin el-Âlâm isimli eserinden faydalandık. Başlangıçtan 1331 H./1912 M. yılına
kadar olan dönemi Keşfu’z-zunun’ dan, sonraki dönemi ise el-Âlâm’ dan takip ettik.
Böylece hem aynı şeyleri tekrar etmemiş hem de tarihi süreci, zamandan da tasarruf
ederek takip etmiş olduk. Hanefi olup olmadığından şüphelendiğimiz bazı isimleri
kontrol etmek için de Kasım b.Kutluboğa’nın Tacu’t-teracim’i ile Ahmet Özel’in
Hanefi Fıkıh Alimleri isimli eserlerinden faydalandık.Ayrıca Hanefi olduğuna dair bir
bilgi edinemediğimiz ancak Hanefi olduğunu zannettiğimiz kişileri de, şayet doğum
yerleri hanefilerin yoğunlukla bulundukları bölgeler ise ve eserleri içinde de Hanefi
olduklarına delil teşkil edebilecek bir işaret varsa hanefiler içine kattık.
Yirminci yy. alimlerinde ise daha farklı bir metod kullandık.Burada Maliki, Şafii
veya Hanbeli oldukları açıkça zikredilenleri çalışmamız dışında bırakırken, hangi
6
mezhebe mensub oldukları açıkça zikredilmeyenleri Hanefi usûlcülerle beraber
çalışmamıza dahil ettik ve bunların bağlı oldukları mezhebe dair elimizdeki kaynak
kitaplarda bir bilgi olmadığını da belirttik. Bununla da okuyucuya, son yy. da yazılan
fıkıh usûlü kitaplarından Hanefi ekolüne ait olanları ve en azından diğer üç mezhebe ait
olmıyanları tanıtmak istedik. Ta ki bu dönemle ilgili araştırma yapmak isteyen
okuyucuya da bir kolaylık olsun.
Ayrıca yukarıda anlattıklarımıza ek olarak çalışmamız sırasında bulabildiğimiz
Hanefi usûlü fıkıh kitaplarının metodlarını daha detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştık.
Burada da ya bizzat müelliflerin kendi metodlarıyla ilgili olarak anlattıklarından ya da
şârihlerin o kitap hakkında anlattıklarından yararlandık. Ancak okuyucu tarafından da
takdir edileceği üzere toplam sayı içerisinde bunlar gerçekten azdır. Çünkü bir
çoklarının nerede, hangi kütüphanelerde dahi olduğu bilinmeyen ve üzerlerinde
herhangi bir çalışma yapılmamış olan bu eserleri tek tek bularak metodlarını araştırma
konusu yapmak, bizim şu mütevazi çalışmamızın tâkatini kat kat aşacaktır ki, biz de
böyle bir yükümlülüğü üzerimize almış değiliz. Daha önce de belirttiğimiz gibi bizim
amacımız, İslam hukukunun gelişimine kendilerine özgü bir metodla katkıda bulunmuş
olan Hanefi bilginlerinin eserlerini, derli toplu bir şekilde konuyla ilgilenen
araştırmacılara sunmaktır. Bu noktada şunu da belitmemiz gerekmektedir ki, gerek fıkıh
gerekse, usûlü fıkıh bizim henüz yeni ilgilenmeye başladığımız bir alandır. Bu yüzden
ortaya çıkan eksiklikler veya hatalardan ötürü okuyucunun bizi mâzur görmesini ve bir
hata ile karşılaştığında onun yukarıda söylediğimiz
nedenlerden dolayı olduğunu
bilmesini istiyoruz.
Araştırmamız esnasında bulduğumuz eserleri, elden geldiğince İslam
Ansiklopedisi’nden ve DİB kütüphanesinden aldığımız usûlü fıkıha dair kitap
listesinden de kontrol ederek kitaplar hakkında mümkün olan en fazla bilgiye ulaşmaya
çalıştık.
7
Birinci Bölüm
Günümüze Kadar Yapılan Hanefi Fıkıh Usûlü Çalışmaları:
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu çalışmamızı özellikle Hanefi ‘Usûlü
Fıkıh’çalışmalarına hasretmiş bulunuyoruz, ancak araştırmamızda bulduğumuz fıkıh
usûlü eserlerinin isimlerini tek tek burada sunmadan önce, Hanefi mezhebi ve bu
mezhebin kurucusu, fıkıh usûlünün tarih süreci içindeki gelişimi hakkında,- bu
çalışmanın konusu olmamasına rağmen- okuyucuya özlü bir bilgi verilmesinin gerekli
olduğunu düşünüyoruz.
Hanefi Mezhebi
Dört büyük Sünni fıkıh mezhebinden biridir
A ) Mezhebin adı
Fıkıh ve itikadi mezheblerin çoğunluğu kurucusu sayılan kişilerin isimlerine
nisbetle adlandırıldığı ve öylece meşhur olduğu için, hicri ilk iki yüzyılda Kufe merkezli
olarak Irak bölgesinde başlayan ve daha sonraki yüzyıllarda giderek gelişip yaygınlaşan
Irak fıkhı, bu fıkhın metodoloji, doktrin ve sistematiğinin oluşmasında en büyük paya
sahip bulunan İmam-ı Âzam Ebu Hanife’ye nispetle Hanefi mezhebi olarak
adlandırılmış, bu mezhebe mensub olan fakihlere ve bu mezheb görüşüyle amel eden
kişilere de Hanefi denilmiştir.1
B ) Kurucusu
Numan b. Sabit ,ataları, Horasan’dan Kufe’ye göçmüştür. Kendisi Hicri 80
yılında Kufe’de doğmuştur. Alimlerin çoğunluğu bu tarih üzerinde birleşmektedirler.
İyi bir tahsil gördü. Birçok ulemadan ders aldı. 16 yaşında Hacca gitti.
Kabe’nin etrafındaki ders halkalarını görmesi ondaki ilim aşkını tetikledi ve böylece
Kufe’ye döndüğünde oradaki ders halkalarına katıldı. Başlangıçta Kelam münakaşaları
onu cezbetse de sonunda fıkıha yöneldi ve 40 yaşına kadar 18 sene üstadı Hammad b.
Ahmet Özel, TDV.İslam Ans., c. 16, s. 1, İstanbul 1997
1
8
Ebi Süleyman’ın derslerine devam etti. Fıkıh silsilesi ,hocası Hammad, daha sonra
İbrahim Nehai, Alkame ve Esved aracılığıyla Abdullah b. Mesud’a uzanır2
Bu konuyla ilgili olarak Ebu Hanife şunları söylemektedir. ‘‘Birgün
müminlerin emiri Ebu Cafer’in huzuruna girdim. Bana ey Ebu Hanife, ilmi kimlerden
aldın? dedi. Dedim ki, Hammad aracılığıyla İbrahim’den o da Ömer b.Hattab’tan, Ali
b.Ebu Talib’den ve Abdullah b.Mesud’dan almıştır. Bu cevap karşılığında Ebu Cafer
‘‘yeter yeter’’ dedi.3
Kendilerinden hadis rivayet ettiği ve ders aldığı kişilerin arasında muhtelif
fırkalardan da âlimler bulunmaktadır. Zeyd b. Ali Zeynelabidin ve Cafer Sadık gibi Şii
imamlarından ve ric’atı savunan bazı Keysaniye ulemasından da ders almıştır.
Hammad’ın ölümünden sonra kendi müstakil tedris halkasını kurmuş ve otuz
yıl boyunca derslerine devam ederek pek çok talebe yetiştirmiştir.Derslerinde, hocanın
meseleyi sonuca götürdüğü metot yerine meseleyi ortaya koyarak münazara edilmesi
metodunu benimsemiş ve ortak aklı kullanmaya, meselelerin değişik yönleriyle de
incelenerek araştırılmasına çaba göstermiştir. Bu yegane üslûbun bir sonucu olarak da
Ebu Hanife’nin mezhebi:
a) Bir cemaat mezhebidir. Çünkü onun mezhebinde hüküm/sonuç ilim
ehlinden oluşan elit bir grubun çabasının sonucudur.
b) Ebu Hanife ashabına şeri’ delillerden hüküm çıkarma eğitimi vermiş, bütün
akla gelebilecek ihtimalleri ortaya koyarak, onların en uygun çözüme
ulaşmalarını sağlamıştır.
c) Onun öğrencileri bu ders halkasında teslimiyetçi bir dinleyici konumunda
değildir. Bilakis mezhep görüşünün oluşumunda katılımcı ve yapıcı bir
konumdadır.4
Osman Keskioğlu, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, DİB.yay, Ankara 2003
Dr. Muhammed İbrahim Ahmed Ali, el-Mezheb İnde’l-Hanefiyye, Mekke, s. 61
4 Ahmed Ali, a.g.e , s. 62
2
3
9
d) Meseleler uzun münakaşalar sonucunda çözülmüş ve yazılmıştır. Bu
konuyla ilgili olarak İbni Ebi’l-Avvâm şöyle demektedir:‘‘Ebu Hanife’nin
kendisiyle birlikte fıkıh kitaplarını tedvin eden seçkin kırk talebesi vardı.”
e) Yeni olayların hükümlerini açıklamakta ard arda gelen topluluklar sürekli
çabalar harcamıştır.5
Hicretin 150. yılında öldüğünde çoğunluğun ittifakı vardır.Ancak vefat ettiği
ayın hangi ay olduğunda ihtilaf edilmiştir. Şevval Recep veya Şaban ayında öldüğüne
dair rivayetler vardır. Bağdat’ta zindanda iken zehir içirilerek şehit edilmiştir.6Ebu
Hanife hakkında onun çağdaşlarından zühd ve takvasıyla meşhur Fudayl b. İyaz şunları
söylemektedir; “Ebu Hanife fakih ve muttaki bir zattı. Fıkıh ilminde meşhurdu. Çok
servet sahibi idi. Etrafındakilere iyilik yapmakla tanınmıştı. Gece gündüz ilim
öğrenmekle meşguldü. Kendisine müracât edenler ilminden ve malından istifade ederdi.
Geceleri ibadetle geçirirdi. Az konuşur çok sükut ederdi. Hakka delalet hususunda en
güzel tavrı takınırdı. Saltanat malından kaçar sultanların hediyesini almazdı”. Yine
Cafer b. Rabi diyorki;‘‘Beş sene Ebu Hanife’nin yanında bulundum. Onun kadar uzun
uzun sükut eden birini görmedim. Fıkıhtan bir şey sorulunca açılır coşkun ırmak gibi
akar, çağlar yüksek sesi etrafı tutardı.”7Bir defa İmam Malik’e Osman b. Betti’yi
sordular,‘‘orta bir adamdır” dedi.İbni Şübrüme’yi sordular, “orta bir zattır”dedi. Ebu
Hanife’yi sordular, “O size şu direkler ağaçken onların altın olduğunu kıyas yoluyla
ispat etmeye kalksa sizi ikna edebilecek dirayette bir zattır” cevabını verdi. İmam Şafii
de Ebu Hanife hakkında şu meşhur sözü söylemiştir;‘‘İnsanlar fıkıhta Ebu Hanife’nin
çocukları konumundadır.”8
O düşüncesinde özgürdü. Başkasına kendini verip uymazdı. Üstadı Hammad b.
Süleyman bunun farkında olmuştu. Zira Ebu Hanife her meseleyi onunla münakaşa
eder, inceden inceye sorar kendi aklı yatmadan hiç bir fikri kabul etmezdi. İşte bu fikir
özgürlüğü sebebiyledirki o, Kitap ve Sünnetin naslarıyla, ashab-ı kiramın fetvalarından
Muhammed Zahid el-Kevseri, Hanefi Fıkhının Esasları ( çev. Abdülkadir Şener ),TDV, Emel matbaası,
Ankara 1991, s. 47-48
6
Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmet b. Osman Zehebi, Menakıbu’l-İmam Ebu Hanife ve Sahibeyhi
(Tah.Ebu’l-Vefa el-Afgani ve Muhammed Zahid el-Kevseri), Kahire, s. 30
7
Muhammed Ebu Zehra (çev.Osman Keskioğlu), Ebu Hanife, DİB yay. Ankara 2002, s. 73
8
M.Ebu Zehra, a.g.e, s. 74
5
10
başka akval hususunda kendini serbest görüyor, tabii’nin kavline bakıp incelemeye
kendini selahiyetli buluyor hata ve doğrusunu araştırıp ona göre kabul ediyordu. İbni
Abdulber el-İntika isimli eserinde konuyla ilgili olarak şu rivayeti aktarmaktadır. Said
b. Arube diyorki; Kufeye geldim ve Ebu Hanife’nin meclisine katıldım.Birgün Osman
b.Affan’ı andı ve ona acıyarak bol bol rahmet okudu. Ben de “Buralarda senden başka,
Osman(r.a) a rahmet okuyan kimseye rastlamadım” dedim. Görüldüğü gibi o ne halka
uymakta ne de yöneticiler ve elit tabaka arasında eriyip yok olmakta, ne sevgi ne de
nefretin tesiri altında kalmaktadır. Kendi bildiği doğru yolda yürümektedir.9
O kendi metodunu ve uygulamasını şu şekilde anlatmaktadır; “ Peygamber
(s.a.v) den gelen başımın üstündedir. Sahabeden geleni seçeriz. Bunun dışındakilere
gelince, onlar da ehil biz de ehiliz.” Yine Yahya b.Main’den gelen bir rivayette, Sevri
ile bir başka kişi arasında geçen diyalogta Ebu Hanife’nin şöyle dediği rivayet
edilmektedir. “(Önce) Allah’ın kitabına bakarım. Orada bulamazsam Resulullah(s.a.v)
ın sünneti ile (amel ederim) orada da bulamazsam Peygamber(s.a.v) in ashabının
sözlerine bakar ve dilediğimi alırım. Ancak mesele İbrahim’e, Şabi’ye, Hasan’a, Atâ’ya
varırsa ben de onlar gibi ictihad ederim.10Bu, Ebu Hanife’nin kendisinin de beyan ettiği
gibi mezhebini üzerine bina ettiği usûldür. Daha sonra gelen Hanefi fıkıh usûlcüleri bu
çizgileri daha belirgin hale getirmişlerdir. Buna göre Hanefi fıkıh usûlünün delilleri
tertip usûlü şöyledir.
1-Kitap
2-Mütevatir ve Meşhur sünnet. Âhad habere gelince, râcih kıyasa muhalif
olmadığı sürece muteberdir.
3-İcma
4-Rey ileri sürülemeyecek meselelerde sahabe görüşü.
5-Kıyas,örf ve istihsan
9
M.Ebu Zehra, a.g.e, s. 78
Zehebi, Menakibü’l-İmam Ebu Hanife (Tah. M. Zahid ve Afgâni), Kahire, s. 20
10
11
Ebu Hanife kıyasa ve reye özel bir konum vermiştir. Mezhebinde kıyasa itimat
etmesinin de ötesinde onu bazı âhad haberlerin de önüne geçirmiştir. Kıyasa bu derece
önem vermesinin ve onu bazı âhad haberlerin önüne geçirmesinin sebebi, sahih hadise
değer vermemek değil, aksine ictihad ve istinbatlarında sadece sahih hadise yer vermeye
gösterdiği itinadandır.11Kendisi rey fukahasının başı sayılır. Bunun sebebini daha
sonraki ulema Irak’ta hadis rivayetinin az olmasına bağlamışlarsa da Zahid el-Kevseri
bu meseleyi farklı bir şekilde değerlendirmektedir. Kevseri’ye göre Irak hadis açısından
fakir bir bölge değildir. Ancak Ebu Hanife’nin hadisleri kabul şartları diğerlerinden
farklıdır. O sadece, hadisle, hadis ricaliyle, hadis ezberi ve rivayetiyle ilgilenen
muhaddis taifesinden değildir. Yine Kevseri Te’nibü’l-Hatip adlı eserinde (s. 152-154 )
bu konuyla ilgili olarak şöyle der: “Ebu Hanife’nin az hadis bildiğini ve hadislere
muhalefet ettiğini, ya da zayıf hadisleri aldığını zanneden kimseler, imamların hadisleri
kabul için ileri sürdükleri şartları bilmemekte ve müctehid imamların ilimlerini ayarı
bozuk bir teraziyle ölçmektedirler. İmam Ebu Hanife’nin hükümleri istinbat konusunda
gelişmiş
bir
kısım
prensipleri
vardır.
Onu
suçlayanlar,
onun
prensiplerini
bilmeyenlerdir. Bu prensiplerin en önemlileri şunlardır”:
1-Kendisinden daha kuvvetli bir delil ile çatışmadığı takdirde güvenilir
kimselerin mürsel haberlerinin kabulü
2-Ebu Hanife âhad haberleri İslam hukukunun kaynaklarını tek tek inceledikten
sonra elde etmiş olduğu müşterek esaslara göre değerlendirir. Eğer âhad haberler bu
esaslarla çatışırsa, Ebu Hanife iki delilden daha kuvvetlisini alır, muhalif haberi
terkederek söz konusu esaslara dayanır ve böyle bir haberi şaz sayar. Tahavi’nin
Meani’l-Asar isimli eserinde bu konuyla ilgili bir çok örnek vardır. Burada sahih habere
değil, ancak müctehide göre illetli olan bir habere muhalefet söz konusudur.
3-Ebu Hanife âhad haberleri Kur’an’ın genel ifadelerine ve lafızlarına
(zâhirlerine) göre değerlendirir. Eğer haber, Kur’an’da bulunan bir lafza veya genel
(âm) bir ifadeye ters düşerse, haberi terkederek Kitapla amel eder. Burada da iki
delilden daha kuvvetli olanı tercih vardır. Çünkü Kitabın sübutu katidir. Ebu hanifeye
göre delâlet yönünden Kur’an’ın zahirleri ve âm ifadeleri kesindir. Haber, Kur’an’ın âm
11
Ahmed Ali, a.g.e, Mekke, s. 63
12
ve zâhirine aykırı olmayıp onun mücmelini beyan sadedinde ise haberi kabul eder.
Çünkü böyle bir açıklama olmaksızın mücmelin neye delalet ettiği anlaşılmaz.
4-Ebu Hanife âhad haberleri kabul ederken onların kavli veya fiili olsun,
meşhur sünnete muhalif olmamasını göz önüne alır.
5-Ebu Hanife âhad haberi alırken onun, kendine denk bir habere zıt olmamasını
şart koşar. İki haber çatıştığı zaman birisi diğerine bazı sebeplerle tercih edilir. Bu gibi
durumlarda ravilerden birinin diğerine nazaran fakih veya daha bilgili olması gibi
müctehidlerce benimsenen farklı bir takım tercih sebepleri vardır.
6-Ebu Hanife âhad haberleri alırken, ravinin kendi rivayet ettiği habere zıt
olmamasını şart koşar
7-Ebu Hanife, İbni Receb’in de belirttiğine göre, iki haberden birinde senet
yahut metin yönünden bir farklılık bulunursa, ihtiyat bakımından bu fazlalığı kabül
etmez.
8-Ebu Hanife âhad haberle, kaçınılması imkansız olan ‘‘ umumu belva” yani
sık sık vuku bulduğu için herkesin yapmak zorunda kaldığı konularda amel etmez. Bu
gibi durumlarda haberin meşhur veya mütevatir olması gerekir.
9-Ebu Hanife’ye göre, herhangi bir hükümde ihtilafa düşen sahabilerden biri
âhad haberi terketmemelidir.
10-Ebu Hanife’nin âhad haberler konusunda diğer bir prensibi de, seleften hiç
kimsenin onları tenkit ve ta’n etmiş olmamasıdır.
11-Ebu Hanife ceza ve hadler konusunda değişik rivayetler bulunduğu zaman
hafif olanını tercih eder.
12-Ebu Hanife’ye göre ravinin, haberi işittiği andan rivayet ettiği âna kadar
unutmaksızın ezberinde tutması şarttır.
13-Ebu Hanife, ravinin haberi kimden aldığını hatırlamaması halinde yazısına
itimat etmemesini esas olarak alır.
13
14-Ebu Hanife diğer haberlerle desteklenen âhad haberleri tercih eder.
15-Ebu Hanife’nin esaslarından biri de haberin, bulundukları memleket veya
şehir neresi olursa olsun sahabe ve tabiilerce tatbik edilegelen şeylere aykırı
olmamasıdır. Leys b. Sad da, İmam Malik’e yazdığı risalede şunu söylemektedir: “Ebu
Hanife’nin kabul ettiği bir kısım hadisleri sonraki bazı âlimlerin sözlerine dayanarak,
senetleri yönünden zayıf saymak doğru değildir. Çünkü Ebu Hanife hadis rivayet ettiği
üstadlarının durumlarını yakından biliyordu. Genellikle kendisiyle sahabi arasında iki
ravi bulunuyordu. Ebu Hanife’nin çok hadis bildiği fıkıh bablarında dayandığı
delillerden
anlaşılmaktadır.
Bu
hadisler
seçkin
talebeleri
ve
diğer
hadisçiler tarafından tedvin edilmiş olan on yedi müsnedde mevcuttur. Ayrıca Hatib elBağdadi Şam’a geldiğinde yanında Darekutni ile İbni Şahin’in Müsnedü Ebi Hanife adlı
eserlerini getirmiştir ki bu iki müsned sözü edilen on yedi müsnedden ayrıdır. Muvaffak
el-Mekki Menakıp adlı eserinde (1/96) şöyle der: “Hasan b.Ziyad, Ebu Hanife’nin
dörtbin hadis rivayet ettiğini, bunun ikibininin Hammad’dan diğer ikibinini de diğer
hadis bilginlerinden naklettiğini söylemiştir.”12
İdeal bir ahlak görüşü onun doktrinlerine hakimdir. Akrabalık hibeden rucuya
engeldir. Mantığın kuru kaideleri engel olunca istihsana gider.Akılcı ve rasyonalisttir.13
Ebu Hanife insan hürriyetine, aklına, şahsiyetine hürmetkardır. Fertçidir,
borçluyu, sefihi hacir altına almaz. İctihada önem verir. Taklidin aleyhindedir. Tabiini
bile taklit etmez. Kendisinin de onlar gibi ictihad edebileceğini söyler.
C ) Kitapları
Kendisinin akaide ait Fıkh-ı Ekber adlı bir eseri mevcuttur. Fıkıha dair yazılı
bir eseri yoktur. Onun hükümlerini talebesi Muhammed b. Hasan eş-Şeybani
toplamıştır.
Bilinen eserleri:
12
Kevseri a.g.e, s. 89-91
Keskioğlu, a.g.e, s.111-113
13
14
1.Fıkh-ı Ekber
2.Fıkh-ı Ebsat
3.El-Alim ve’l-Müteallim
4.Er-Risâle
5.Vasiyyet (oğlu Hammad’a ve Ebu Yusuf’a )
6.Kaside-i Nûmaniye
7.Marifetu’l- Mezahib
8.El- Müsned
D ) Talebeleri
1. Ebu Yusuf, Yakup b. İbrahim Ensari; Kufede Hicri 113 yılında
doğmuştur. Başlangıçta İbni Ebi Leyla’nın derslerine katılmıştır. Daha sonra Ebu
Hanife’nin derslerine katıldı ve Ebu Hanife vefat edinceye kadar onun derslerinden
ayrılmadı. Rey ve kıyas taraftarı olmakla beraber hadis ilmini de iyi bilirdi. Hadis ilmini
Medine’de İmam Malik’ten almıştır. Böylece görüşlerini hadislerle takviye etmiştir. Üç
halife, Mehdi, Hâdi ve Harun Reşit zamanında kadılık yapmıştır. Ebu Yusuf’un bir
devlet adamı olması bu mezhebi tatbiki sahada geliştirmiş, diğer mezheblere nazaran bu
mezhebe daha beşeri, daha pratik bir şekil vermiştir. Kadınlar, zımmiler, müste’menler
hakkındaki telakkileri daha müsamahalıdır. Örf ve âdet nasla çatıştığında, “Zamanında
nas da örfe göreydi” diyerek örfü öne geçirmesi halka kolaylık sağlamıştır.14
Ebu Yusuf hakkında Ebu Hanife, onu hastalığında ziyaret ettiğinde şöyle
demiştir: “Eğer bu genç ölürse ki o-dünyaya ima ederek- onun üzerindeki en âlim
kişidir.” YineYahya b. Main onunla ilgili olarak: “Rey ehli içinde rivayet itibariyle Ebu
Yusuf’tan daha bilginini görmedim.”demiştir.
Ebu Yusuf hicri 182 de vefat etmiştir.
14
Keskioğlu, a.g.e, s. 115-116
15
Eserleri:
1-Kitabu’l-Harac, Harun Reşid’in emriyle yazmıştır. Kitap devlet gelirleri ve
arazi vergileri hakkındadır.
2-Er-Reddü ala Siyeri Evzai
3-İhtilafü Ebi Hanife ve İbni Ebi Leyla ( kitabı Ebu Yusuf’tan Muhammed
Hasan eş-Şeybani rivayet etmektedir.)
4-Âsar, oğlu Yusuf’un babası aracılığıyla Ebu Hanife’den rivayet ettiği bazı
hadisleri ve fıkhi görüşleri ihtiva etmekte olup Ebu Hanifenin müsnedi mahiyetindedir.
Kaynaklarda Ebu Yusuf’a nisbet edilen eserler de şunlardır:
1-Edebü’l-Kadı, Katip çelebi ile diğer bazı müellifler tarafından zikredilen
eserin bir nüshası Tunus milli kütüphanesinde kayıtlıdır. Üzerinde Ebu Yusuf’a ait
olduğuna dair bir ibare bulunan ve Fuat Sezgin tarafından da ona nisbet edilen eserin,
Mahmud Matlub tarafından yapılan incelemeden sonra Ebu Yusuf’a nisbetinin doğru
olmadığı kanaatine varılmıştır. Zira kitapta Hassaf (ö. 261 ), Tahavi (ö. 321 ), Kerhi
(ö.340 ), Cassâs (ö. 370 ), Serahsi (ö. 483 ) gibi âlimlerin görüşlerine de yer verilmiştir.
2-el-Meharic, M. Zahid el-Kevseri, müsteşrik J. Schacht tarafından
Muhammed b. Hasan’a nisbet edilerek basılan kitabın Ebu yusufa ait olduğunu
söylemekteyse de bu görüşünü teyid edecek bir delil bulunmamaktadır.
Bunlardan başka Mebsut, Kitabü’l-Cevami, Kitabü’r-Red ala Malik b.Enes,
Kitabü İhtilafi’l-Emsar, Kitabü’l-Emali, Kitabü’n-Nevadir, Müsnedü’l-İmam Ebi Yusuf,
adlı eserler de ona nisbet edilmektedir.15
2. İmam Muhammed b. Hasan b. Ferkad eş-Şeybani, hicri 132 yılında
Vâsıt’ta doğmuş, Kufe’de yetişmiştir. Kısa bir müddet Ebu Hanife’den ilim almıştır.
Ebu Hanife’den sonra Ebu Yusuf’un ilim gurubuna katılmış ve fıkıhta elle gösterilir
hale gelmiştir. Ebu Yusuf’a ek olarak Misar b. Kidam, Mâlik b. Muğavvel, Ömer b. Zer
15
Salim öğüt, İslam Ansiklobedisi, TDV, c.10, s. 264
16
el-Hemedâni, Süfyan es-Sevri, Evzai, gibi âlimlerden ders almış üç yıl kadar da İmam
Mâlik’den ders alarak ondan, Muvatta’yı rivayet edenlerin en meşhurlarından biri
olmuştur. Ayrıca kendisinin lugat ve edebiyatta da geniş bilgisi vardır.
Ebu Yusuf vefat ettikten sonra Irak’ta fıkıh riyaseti ona tevdi edilmiştir.
Yanında pek çok âlim yetişmiş ve kendisi de pek çok kitaplar yazmıştır. Irak fıkhını
sonra gelen nesillere nakleden odur. Şafii, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam, Hişam b.
Ubeydullah Râzi, Ali b. Müslim Tusi, Yahya b. Main, Muhammed b. Semaa ve daha
pek çok tanınmış âlim kendisinden rivayette bulunmuştur.
Ebu Ubeyd, İmam Muhammed hakkında şöyle demektedir: “Allah’ın kitabını
Muhammed b. Hasan’dan daha iyi bileni görmedim.” Şafii ise şöyle demektedir: “İmam
Muhammed’in fesahatından dolayı, şayet Kur’an onun lugatı ile inmiştir demem
gerekseydi, derdim.”
Hicri 189 da Rey’de vefat etmiştir.16
Eserleri:
1-Mebsut, asıl olarak da bilinir. Muhammed b. Hasan’ın kitaplarından bize
ulaşanların en büyüğüdür.
2-Camiü’s-Sağir, yaklaşık olarak 1532 meseleyi, Ebu Yusuf’un Ebu
Hanife’den rivayet ettiklerini kapsamaktadır.
3-Camiü’l-Kebir, Ebu Hanife’den vasıtasız olarak rivayet ettiklerini cem
etmiştir.
4-Ziyâdât
5-Siyerü Sağir
6-Siyerü Kebir
M. Ebu Zehra, Ebu Hanife, s. 233, ayrıca bkz. Zehebi, Menakıb, s. 50 ,ve bkz. O. Keskioğlu, Fıkıh
Tarihi, s. 115
16
17
Bu altı kitap Zahiru’r-Rivaye olarak bilinmektedir. Bu eserlere Zahiru’rRivaye denilmesinin sebebi ise, sabit bir şekilde, meşhur veya mutevatir olarak İmam
Muhammed’den rivayet edilmesidir.
7.Keysaniyyat, Leknevi bu kitabın İmam Muhammed tarafından Ebu Amr
Süleyman b. Şuayb Keysâni’ye imla ettirildiğini söylemektedir.
8.Rakkıyyat
9.Haruniyat
10.Nevadir
11.Cürcaniyyat
12.el-Hücce ala Ehli’l-Medine17
13-Kitabü’l-Âsâr, bu kitabında Irak fukahasınca bilinen ve Ebu Hanife’nin
rivayet ettiği hadisleri ve eserleri toplamıştır. Bu eserde rivayet olunanların çoğu Ebu
Yusuf’un Kitabü’l-Âsâr’ında olanlarla birleşir. Ve her ikisi de Ebu Hanife’nin müsnedi
sayılır. Ebu Hanife’nin hadislere, sahabe ve tabiin eserlerine vukufuyetini göstermesi
bakımından her iki eserin de önemi büyüktür. Ebu Hanife’nin hadis ve eserle istidlale
itimadının derecesini, rivayette aradığı şartları, Hanefi mezhebinin neye dayandığını
gösterir.18
Muhammed Zahid el-Kevseri, Buluğu’l-Emâni isimli eserinde şunları
söylemektedir: “İmam Muhammed’in kitapları diğer mezheb ehlince tedvin edilmiş
olan kitapların da dayanağıdır. Diğer mezheblerle ilgili yazılmış olan kitapların İmam
Muhammed’in kitaplarını kaynak ve örnek alma dereceleri gözden kaçmayacak
derecede açıktır. Mâliki mezhebinde yazılmış olan Müdevvene’nin aslı olan Esediyye
Muhammed’in kitapları esas alınarak yazılmıştır. Ahmed b. Hanbel kendisine sorulan
meselelere Muhammed’in kitaplarından cevaplar vermekteydi.”19
17
Ahmed Ali, a.g.e, s. 65
Ebu Zehra, a.g.e, s. 243
19
Ahmed Ali, a.g.e, s. 117
18
18
İmam Muhammed’in bunların yanı sıra daha pek çok kitabı vardır. Hiç şüphe
yokki İmam Muhammed Hanefi mezhebinin gerçek anlamda ikinci müessisi sayılır.
Hanefiler her bakımdan onun kitaplarına itimad etmişlerdir. Onun kitapları Hanefi
mezhebinin resmi sözcüsü gibidir.20
E ) Hanefi Mezhebinin Kuruluşu ve Yayılması
Hanefi mezhebinin doğuşunun Ebu Hanife’den önce Irak bölgesinde ortaya
çıkan rey ekolüyle sıkı bir bağlantısı vardır. Kufe şehrinin Hz. Ömer devrinden itibaren
giderek artan bir hızla ilim ve kültür merkezi hüviyeti kazanmasında şüphesiz en büyük
pay, başta Abdullah b. Mesud ve Hz. Ali olmak üzere buraya yerleşen 1500 civarında
sahabeye aittir. Bölgede sahabenin öğretimini başlattığı Kur’an ve hadis bilgisi, hoca
talebe münasebetine dayanan ve giderek genişleyen ilmi halkalarla sonraki nesillere
aktarılmış, yeni nesiller tarafından farklı usluplarla da olsa rey ve ictihadla
zenginleştirilerek devam ettirilmiştir. Bölgede oluşan fıkhi gelenek ve anlayışın, tabiin
dönemi fakihlerinden İbrahim Nehai’den (ö. 96 ) itibaren Irak fıkhı olarak anılması ve
Medine merkezli Hicaz fıkhına (ehli hadis) alternatif bir ekol olarak görülmeye
başlanması böyle bir gelişmenin sonucudur.
Hadis ve rey ekolleri arasındaki ihtilaf, sadece rivayet geleneği ve malzeme
farklılığından doğan bir guruplaşmadan ibaret olmayıp metot ve prensip itibarıyla da
aralarında bazı temel farklılıkların bulunduğu görülür. Irak fıkıh ekolünde ilk
dönemlerden itibaren göze çarpan en bariz özellik, meselelerin çözümünde Kur’an ve
sünnete dayalı bilginin rey ve ictihadla zenginleştirilmesi suretiyle cevap aranmasıdır.
Bu geleneğin oluşmasında bölgenin kendine has şartlarının da etkisi vardır.
Ancak Irak fıkhının tabiin neslinde değil, ikinci yy. ortalarında tebeüttabiin ve
müteakip nesil sayılan Ebu Hanife ve öğrencilerinin döneminde sistemleşip
ekolleşmesinin, uzun bir süre daha Irak fıkhı ve mensupları ehli rey olarak anılsa da,
ilerki dönemlerde ve neticede Ebu Hanife’ye nisbet edilen bir mezheb olarak çıkmasının
makul sebepleri de olmalıdır.
20
Abdülvehhab İbrahim, a.g.e, s. 72
19
Bu sebeplerden biri, Ebu Hanife’nin etrafında oluşan ictihad şurası ve fıkıh
akademisinin, önceki nesillerden kendilerine intikal eden Kur’an ve hadis bilgisini, rey
ve yorumları dikkatlice inceleyip özümseyerek hayatın bütün alanını kapsayacak şekilde
geliştirip genişletmeleri, böylece gerek fert gerekse toplum ve yönetim açısından
ihtiyaca cevap verebilir bir bütünlük ve zenginliğe kavuşturmalarıdır. Ebu Hanife,
İbrahim Nehai’den kalan mirası zenginleştirmiş ve sistemleştirmiştir. Diğer sebep ise,
Ebu Hanife’nin, talebeleri, Osman el-Betti, İbni Şübrüme, İbni Ebi Leyla gibi akranları
içinde, öne çıkan bir kişi olmasıdır.
Öte yandan tabiin döneminde rey ve ictihad faaliyetinin, biraz da olsa yeni
coğrafyalara taşma ve yeni kültürlerle karşılaşmanın tabii sonucu olarak alabildiğine
genişlemesi ve uç noktalara doğru açılma istidadı göstermesi, bu hareketin kontrol altına
alınması ve belirli bir disiplin ve metoda kavuşturulması ihtiyacını doğurdu. Çünkü
metodu ve ilmi geleneği bulunmayan cürete ve tepkiye dayalı bir rey ve yorum
faaliyetinin Kuran ve hadis merkezli geleneksel dini bilgi ve birikimi ciddi ölçüde tehdit
ve tahrif edebileceğinin ,ümmet içinde kargaşa ve ayrılıklara yol açabileceğinin ipuçları
vardır. Bu dönemde reye karşı “mezmum rey” şeklinde belli bir tepkinin oluşmasının
temelinde de serbest rey hareketinin geleneksel dini öğretiyi ve yaşantıyı temelden
değiştireceği kaygısı ve buna karşı önlem alma çabası yatmaktadır. bu kaygı ve çabanın
Irak bölgesinde tebeuttabiin döneminden itibaren daha da artmış olması tabiidir.
Bölgede hadisçilerin zayıf bir sesle de olsa temsil ettiği hadis fıkhı, genelde rey ve
yoruma kapalı özelliği sebebiyle, değişen şartlar ve meseleler karşısında yetersiz
kalırken Ebu Hanife ve öğrencilerinin temsil ettiği rey fıkhı, geleneksel dini öğretiyi
mâkul bir yorumla geliştirip naslarla rey arasında dengeyi kurması ve serbest rey
hareketini de belirli bir çizgiye oturtması sebebiyle döneminde ilgi odağı olmuş, sonraki
dönemin âlim ve müctehidleri arasında rağbet görmüş, fıkhın bu metod ve çerçevede
geliştirilmesi fikri ağırlık kazanmıştır. Ebu Hanife’nin fıkhi alandaki rey ve
yorumculuğuna karşı itikâdi alanda selefilik sayılabilecek orta ve muhafazakar bir yol
takip etmesinin de ona duyulan güveni artıdığı söylenebilir.
Fıkıh mezheblerinin ve İslami ilimlerin diğer alanlardaki mezhep ve ekollerin,
adına nisbet edildikleri müctehid ve önderlerden bazen bir kaç yüz yıl sonra belirli
20
âmillerin etkisiyle ve tabii bir seyir içinde teşekkül ettiği bilinmektedir. Hanefi mezhebi
de gerek Ebu Hanife’nin gerekse ilk nesil öğrencilerinin vefatlarından çok sonra bu adla
anılmaya ve mezheb olarak belirginleşmeye başlamıştır. Bu sebeple Ebu Hanife ve
öğrencilerine mezheb kurma niyet ve girişiminin izafe edilemeyeceği açıktır. Öte
yandan Ebu Hanife merkezli ikinci yy. Irak fıkhının ekolleşip sonraki dönemlerde hem
müslüman halk hem de âlim ve yöneticiler tarafından mezhep olarak algılanması ve
giderek İslam coğrafyası üzerinde yayılmasının bir takım sebeplerinin bulunulması
kaçınılmazdır. Bu sebepleri de şu alt başlıklar altında incelemek mümkündür.
1) Öğrencilerin faaliyetleri: Ebu Hanife’nin bir bakıma ictihad şurası da
sayılabilecek ders halkasında ve ilmi muhitinde bulunan arkadaş ve öğrencilerinin
faaliyetleri, Hanefi mezhebinin oluşmasının ve yayılmasının temel sebeplerinden biridir.
Ebu Hanife’nin hocası Hammâd’dan sonra yaklaşık otuz yıl ders okuttuğu, ilim
meclisinin başında bulunduğu düşünülürse, onun ders halkasına iştirak ederek ilmi
müzakerelerde bulunan ve kendisinden fıkıh öğrenen öğrencilerinin sayısının bir kaç
bine ulaştığı yönündeki rivayetler mübalağalı sayılmaz. Gerek Ebu Hanife’nin gerekse
mezhebin ilk neslini oluşturan, Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Züfer, Hasan b. Ziyad
gibi müctehidlerin yetiştirdiği öğrenciler özellikle Harezm, Batı Türkistan, Horasan ve
Mâveraünnehir gibi halkı yeni müslüman olmuş bölgelere giderek hocalarının
görüşlerinin taşınmasında ve benimsenmesinde etkin rol oynamışlardır.
2) Tedvin faaliyetleri: Hanefi mezhebinin kurulup yayılmasının başta gelen bir
diğer sebebi de, Ebu Hanife ve öğrencilerinin ortaya koyduğu fıkhi birikimin kendi
dönemlerinden itibaren tedvin edilmeye başlaması ve bu faaliyetin ilerki dönemlerde
artarak devam etmesidir.
3) Kadılık ve resmi mezheb uygulaması: Abbasi halifesi Harun er-Reşid’in Ebu
Yusuf’u kadılkudat olarak tayin etmesi ve bütün kadı tayinlerinde onu yetkili kılması
esasen, yargılamada düzen ve birliğin sağlanması, ülke genelinde hukuki istikrar ve
güven ortamının kurulması yönünde atılmış ciddi bir adım olması yanında, Hanefi
mezhebinin tanınmasına ve yayılmasına hizmet etmiştir. Ancak İslam toplumunda
dördüncü ve beşinci yüzyıla kadar fıkıh alanında bugünkü anlamda bir mezheb ve
mezhebe intisab kavramı bulunmadığı düşünülürse Ebu Yusuf’un, aralarında bazı usul
21
ve görüş ayrılığı olsa da Ebu Hanife’nin müşavere ve ilim meclisinde bulunan, Irak
fıkhına vâkıf kimseleri kadı olarak tayin ettiği, bununla da ilk planda yargılamada birlik
ve istikrarı gerçekleştirmeyi amaçladığı söylenebilir. Bununla birlikte Abbasi hilafetinin
Ebu Yusuf ile başlattığı kadılkudatlık uygulaması amaç itibariyle olmasa da sonuç
itibariyle, özellikle de yeni fethedilen ve halkı yeni müslüman olan bölgelerde Hanefi
mezhebinin tanınıp benimsenmesini kolaylaştırmıştır. Hanefiliğin teşekkülü ve
yayılışında kadıların oynadığı rolü, bu kişilerin mezheblerini görev bölgelerine empoze
ettikleri ve bölge halkını Hanefileştirdikleri şeklinde değil, Irak fıkhının özünü ve
metodolojisini iyi kavramış, rey ve ictihadda dirayet kazanmış ve gittikleri yerlerde bu
çizgide bir fıkhi düşünceyi başlatmış veya güçlendirmiş olmaları ile açıklamak daha
doğru görünmektedir.
Öte yandan özellikle ileri dönemlerde kadıların bölgelere gönderilirken o bölge
halkının mezhebinin göz önünde bulundurulduğu, bilhassa ahvali şahsiye ve muâmelat
hukuku alanında mezhebler açısından çoğulcu bir hukuk sisteminin uygulandığı
düşünülürse, kadı tayinlerinin her zaman bir mezhebin yayılmasının sonucu olmadığı,
bazen de bu yayılışın sonucu olduğu görülür. Bundan dolayı devlet başkanının belli bir
mezhebe mensub olmasını bir fıkıh mezhebinin yayılmasının temel sebebi olarak
göstermek yerine bu etkiyi sınırlı ölçüde kabul etmek daha isabetlidir.21
F ) Doktirinin Gelişimi
Hanefi fıkıh ekolü ilk iki yüzyılda Irak bölgesinde doğup gelişen ehli rey ve
Irak fıkhı içinde tabii bir seyir takip ederek meydana çıktığı için mezhebin hukuk
doktrininin ve metodolojisinin oluşmasında ilk dönemlerin belirgin bir etkisinin
bulunması tabiidir. Bununla birlikte Hanefi fıkhı asıl Ebu Hanife ve öğrencilerinin
görüşleri etrafında oluşmuş, Ebu Yusuf’un telifleri ve özellikle İmam Muhammed’in
Zahiru’r-Rivaye eserleri doktrinin tesbitinde ve belirginleşmesinde önemli katkıda
bulunmuş, çeşitli bölgelere dağılarak eğitim tedvin ve kadılıkla meşgul olan sonraki
nesil Hanefi fakihlerince de bu doktrin zenginleştirilerek geliştirilmiştir. Ancak Hanefi
mezhebinin bölgelere yayılışı değişik vesilelerle farklı zamanlarda gerçekleştiği,
mezhebin hukuk doktrininin gelişimi de geniş bir coğrafya üzerinde ve birkaç yüzyılı
21
Ali Bardakoğlu, İ.Ans, c. 16, s. 1-8
22
bulan değişik çaba ve katkılar sonucu tamamlandığından doktrinin tarihi gelişimini ana
çizgilerle belirli zaman dilimlerine ayırarak açıklamak oldukça zordur.
Literatürde
Hanefi
fakihlerinin
mütekaddimin-müteahhirin,
selef-halef,
meşayih gibi ayırımları, şeiatta, mezhepte veya meselede müctehit, ashabü’t-tahric,
ashabü’t-tercih, ashabü’t-temyiz şeklinde bir gruplandırma ve derecelendirilmeye tabi
tutulması, bir yönüyle bu fakihlerin mezhep fıkhının oluşumuna katkılarını ve fıkhi
dirayetlerini belirlemeyi amaçlar.
Üçüncü yüzyılın sonuna kadar olan Hanefi fakihleri mütekaddimin olarak
adlandırılır. Ve bunlardan Ebu Hanife ve müctehid öğrencilerine selef, sonrakilere de
halef denilir.
Ebu Hanife ve ilk nesil Hanefi fakihlerinin görüşleri etrafında oluşan fıkıh
kültürünün üç ve dördüncü yüzyıllarda Irak’ta ve Kufe’nin doğusunda kalan İslam
coğrafyasında hızla yayılmasının ardından her bölgede bu fıkhi mirasın bölgenin kültür
ve problemleriyle zenginleştirilerek geliştirilmeye başlandığı ve fakihlerin bulundukları
bölge ve şehirlere nisbetle meşayihu Belh, Buhara, Irak alimleri gibi bir grublandırmaya
tâbi tutuldukları görülür. Bu tarz adlandırma, bölgelerde tedvine ve muhakemeye dayalı
fıkıh bilgi ve kültürünün hoca-talebe bağı içinde bir sonraki nesle aktarılması geleneğini
ifade ettiği gibi, önceki nesillerden devralınan Irak fıkhının her bölgede ihtiyaç ve
şartlara bağlı farklı yönlerde ve zenginlikte geliştiğinin ve Hanefi fıkhı içinde alt
ekollerin teşekkülünün de bir habercisi olmuştur.
Literatürde yer alan “meşayih” tabiri genelde bir bölgede belirli bir fakihin
etrafında toplanan veya benzer fıkhi tercihlere sahib bulunan fakihler grubunu ifade
etmekte olup meşayih dönemi, mütekaddiminin son halkasını teşkil eden üçüncü nesil
fakihlerle mesala üçüncü yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve yaklaşık dördüncü
yüzyılın sonlarına kadar devam eden bir zaman dilimi olarak belirlenebilir.
Klasik veya müteahhirin dönemi Hanefi fıkıh literatürüne malzeme teşkil eden
doktirinel görüşlerin ve farklı yorumların önemli bir kısmı bu meşayih devrindeki fıkhi
gelişmelerin ürünüdür.
23
Beş ve altıncı yüzyıllar, Hanefi fıkıh doktirininin klasik şekil ve muhtevasını
kazandığı dönem olarak dikkat çeker. Bu dönem fıkıh mezheplerinin yayılmasının
büyük ölçüde tamamlandığı, cami, külliye ve medrese gibi kurumlarda mezheb
fıkıhlarının eğitim ve öğretiminin yapıldığı, mezheblerin fıkhi görüş esaslarıyla ilgili
zengin bir kültür ve telifâtın biriktiği bir zaman dilimi görünümündedir. Beşinci yy. da
Hanefi fakihleri arasında, Irak’ta mezhebin önemli el kitaplarından biri olan elMuhtasar’ın müellifi Kuduri (ö. 428 ) Mâveraünnehir’de mezhepler arası mukayeseli
hukuk ( hilaf ) ilminin kurucularından sayılan Debusi, mezhep fıkhında hem yetiştirdiği
talebeleriyle hem ictihad ve tercihleriyle belirli bir ağırlığı olan Şemsüleimme elHalvani, Nâtifi, Nâsihi, Ebu’l-Hasan es-Suğdi, Ebu Nasr Ahmed b. Mansur el-İsbicâbi,
Ebu Bekir Hâherzade, Ebu’l-usr Fahrulislam el-Pezdevi ve Şemsüleimme Serahsi
sayılabilir. Özellikle son iki fakih, usul ve furu alanındaki eserlerinin yanı sıra mezhep
içi ictihad ve tercihleriyle de sonraki dönem Hanefi fıkıh literatürü ve fakihleri için
önemli bir mesnet ve kaynak olmuştur. Bu dönem fakihlerinin bir çoğu, mebsut adı
altında zamanına kadar gelen Hanefi fıkıh doktirinini, rivayet ve ictihadları toplayan
kapsamlı eserler yazmış olup bunlardan Serahsi’nin otuz cilt halinde matbu olan eseri
mezhep fıkhını delilleriyle birlikte aktarması yönünden ayrı bir önem taşır.
Beşinci yy. da belli bir istikrar ve olgunluk kazanan mezhep doktirininin,
çeşitli bölgelerde altıncı yüzyılda yetişen Hanefi fakihleriyle ve onların tedris ve telif
faaliyetiyle daha da geliştirildiği, mezhep içinde o zamana kadar oluşan fıkhi görüş ve
temâyüllerin değerlendirmeye ve tasnife tabi tutularak ibâdetler, ahvali şahsiye,
yargılama ve kamu hukuku gibi alanlarda tutarlılık, uygulama birliği ve istikrarın
sağlanmaya çalışıldığı görülür. Altıncı yüzyıl fakihlerinin son halkasını teşkil eden,
sistem ve metodu itibarıyla klasik Hanefi literatürü içinde ayrı bir yeri olan Bedaiu’sSanai adlı eserin müellifi Kâsâni, Fetva adlı kaynak eserin müellifi Kadıhan ve yine
mezhep fıkhının klasiklerinden biri sayılan Hidaye nin müellifi Burhaneddin elMerginani (ö 593 h)Hanefi hukuk doktrininin klasik şekil ve muhtevasını kazanmasında
oldukça büyük pay sahibidirler.
Hanefi fıkhı Kâsâni ve Merginani ile hemen hemen klasik gelişmesini
tamamlamıştır. Daha sonraki dönemlerde ise geniş bir coğrafyada ve dört beş asırlık
24
uzun bir zaman diliminde oluşan bu mezhep doktirin ve kültürünün ihtisar, şerh, haşiye,
nazım türü çalışmalara konu edilip ihtiyaç oranında işlenmeye ve zaman zaman yeniden
ifade edilmeye çalışıldığı söylenebilir.
Klasik dönemi takip eden asırlarda hem ilk dönemlerden itibaren zenginleşerek
gelen farklı kültürünü ve fetva geleneğini, hem de kendi dönemlerindeki feri meselelere
getirilen çözümleri fetava adıyla anılan hacimli eserlerinde toplayan Hanefi fakihlerinin
sayısı artarak devam etmiştir. Bunlar arasında Burhaneddin el-Buhari (ö. 616
h),Şemsüleimme el-Kerderi (ö. 642), Âlim b. Alâ (ö. 786), Bezzâzi (ö. 827) gibi fakihler
sayılabilir. Ayrıca çeşitli dönemlerde yukarıda sözü edilen gerekçe ve ihtiyaçtan
hareketle mezhep doktirinini özetleyen eserlerin telifi ve bunlar etrafında oluşan şerh ve
hâşiye çalışmaları da sürdürülmüştür. Müteahhirin devri Hanefi âlimlerinden Ebu’l-Fazl
Abdullah b. Mahmud el-Mevsili’nin (ö. 683) el-Muhtar’ı ve onun şerhi el-İhtiyar’ı,
Muzafferuddin İbnu’s-Saâti’nin (ö. 694) Mecmau’l-Bahreyn adlı eseri, Ebu’l-Berekât
Nesefi’nin (ö. 710) Kenzü’d-Dekaik’i ve Tacüşşeria’nın (8. yy) Vikayetür-Rivaye’si,
mezhebin o zamana kadar ki müteber kitaplarından bazıları esas alınarak hazırlanmış
muhtasar metinler olup daha sonraki dönemde bir çok şerh ve haşiye çalışmasına konu
olmuştur.
Ancak bu tür metin, şerh ve haşiyeler, islam toplumlarında dini eğitim ve
öğretimin önemli bir bölümünü teşkil eden fıkıh öğretiminin temel malzemesini teşkil
ettiğinden, değişen şartlara göre fıkhın kazanacağı yeni muhtevayı ve getireceği
çözümleri belirlemeden çok geleneksel hukuk doktrinini tanıtma ve bu çerçevede yeni
nesillere hukuk formasyonu kazandırma amacı taşımışlar, bu da hukuk doktirininin
donuklaşması ve bir çok alanda uygulama ile bağının kopması sonucunu doğurmuştur.22
G ) Genel Anlamda Fıkıh Usûlü
Şeri hükümleri yine hukuken muteber kaynaklardan istinbat etmek, kişi ve
şahıslara ve onların kendi subjektif bakış açılarına bağlı değildir. Bilakis müctehidin
22
Ali Bardakoğlu, İ.A, c. 16, s. 9-12, ayrıca bkz. Ahmed Ali, a.g.e, s. 57-60
25
burada belli uslup ve kaideleri kullanması gerekir. Sadece bu şekilde, yapmış olduğu
ictihadlar kabul edilebilir.
Hükümlerin kaynaklarını, delil olma mertebelerini ve istidlal şartlarını
araştıran, istidlal metodları resmederek müctehidin tafsili deliller aracılığı ile ahkama
ulaşmakta bağlı bulunduğu ilgili kaideleri ortaya koyan ilim dalı fıkıh usulüdür.
Bu ilim, müslümanlar arasında ortaya çıkan yeni bir ilimdir. Selef bu ilme
muhtaç değildi. Çünkü onlar dilde meleke sahibi olup kelime ve cümlelerin manalarını
anlamak için başka bir şeye muhtaç değillerdi. Şeri hükümleri anlamak için gereken
kaide ve kanunlara gelince bu kaidelerin çoğu kendilerinden öğrenilmiş olduğu için
onlar bu kaideleri öğrenmeye de muhtaç değillerdi. Peygamber (sav)in ve selefi salihin
zamanından uzaklaşıp da, bütün ilimler kesb ve tahsil ile öğrenilen ilim ve sanat
kabilinden olduktan sonra, İslam hukukçuları ve müctehidleri şer’i delillerden hükümler
çıkarabilmek için yukarıda anılan kaide ve kanunlara muhtaç oldular. Bu ihtiyaçların bir
sonucu olarak, bu kaide ve kanunlar konuldu ve ayrı bir ilim şeklini aldı. Bu ilme de
usûlü fıkıh adı verildi.23
Ancak usulcüler onu hukuk alanında belirli bir ilim dalı olarak tanımlarken, bu
tanımda, “usûl” ve “fıkıh” kelimelerini bir isim tamlaması olarak ele alıp tarife de bu
şekilde başlarlar.
Bir İsim Tamlaması Olarak Fıkıh Usûlünün Tanımı:
Bu tanımı yapabilmek için önce bu terkibin iki bölümünün de ayrı ayrı tarifinin
yapılması gerekir.
a) Usul: Asıl kelimesinin çoğuludur. Luğat itibarıyla, ister hissi isterse de akli
olsun üzerine başkasının bina edildiği şey anlamına gelir. Alimlerin örf ve istimalinde
“asıl” kelimesi pek çok anlama gelir.
1)Delil: “Bu meselenin aslı icmadır” yani delili icmadır. Bu kullanıma göre
fıkıh usûlü, fıkhın delilleri anlamına gelir.
23
İbni Haldun, Mukaddime (çev. Zâkir Kadiri Ugan) , MEB, İst 1996, c. 2, s. 507
26
2)Râcih (tercihe şâyân): “Sözde asıl olan hakikat olmasıdır.” Yani sözde
tercihe şâyân olan, o sözün mecaz olarak değil, hakikat olarak kabul edilmesidir.
3)Kaide (Kural) :“Mecbur kalan kimse için leşin mübah olması asl’a uygun
değildir” Yani genel kurala uygun değildir.
4) Müsteshab (istishab):“Beraati zimmet asıldır” Yani aksi ispat edilmedikçe
insan her türlü yükümlülükten âridir.
b) Fıkıh:Lugat anlamı bir şeyi bilmek ve anlamaktır. Fakat Kur’an’daki
kullanımından mutlak ilim anlamında değil de dikkatli anlama, konuşanın maksadını
idrak etme gibi manalara geldiği anlaşılır. “Dedilerki ey Şuayb dediklerinin çoğunu
anlamıyoruz.”(Hud 91)
Fıkhın ıstılahi tanımı ise: “Tikel delillerden yola çıkarak pratik hukuki
hükümlerin bilinmesidir.”
Fıkıh usûlünün, belirli bir bilim dalının ismi olması itibarıyla yapılan terimsel
tarifine gelince: “Kendisiyle fıkhın istinbat edildiği, tümel (icmali) delillerin ve
kaidelerin bilinmesidir.”24
Hanefi’ler ise tanımı biraz daha kısa tutmuşlardır. Onlara göre fıkıh usulü:
“Kendisi ile fıkha ulaşılan kuralların bilinmesidir.”25
H ) Fıkıh Usûlünün Tedvin Metodları
Fıkıh usûlü tarihinden söz eden çağdaş müellifler, fıkıh usûlünün özellikle ilk
dönemlerde kelamcılar metodu ve fakihler metodu şeklinde iki metodla tedvin edildiğini
belirtirler. Buna göre genelde Şafii ve kısmen de Mâliki fakihlerinin takip ettiği kelamcı
metodunda usul kuralları, mezhepte yerleşik fıkhi görüş ve örneklerden bağımsız olarak,
mevcut deliller ve mantıki muhakeme ışığında tedvin edilmiş, usul kuralları bir bakıma
furuya hakim olup ona yön vermiştir. Bu metodu inşa edenler ortaya attıkları kaidelerin,
Abdülkerim Zeydan, el-Veciz fi Usulu’l-Fıkh, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 2001, s. 7-11, ayrıca bkz.
Dr. Muhammed Abdurrahman, Mucemü’l-Mustalahat ve’l-Elfazi’l-Fıkhıyye, Darü’l-Fâdile, Kahire trh.
yok, c. 1, s. 207 ve bkz Şerif Ali b. Muhammed el-Cürcani, Kitabü’t-Ta’rifat, Darü’l-Kütübü’l-İlmiyye,
Beyrut 1995, s. 28
25
Sadi Ebu Cib, el-Kamusu’l-Fıkhıyye, Darü’l-Fikr, Dimeşk 1998, s. 21
24
27
müctehid imamlardan nakledilen furu fıkıha muvafakat veya muhalefet edip etmediğine
bakmaksızın, bu kaideleri yerleştirmişlerdir. Kelamcı metodu iki ana maddede
özetlemek mümkündür.
1) Delillere ulaşmada aklı öne çıkarma
2) Ortaya atılan kaideleri fıkha uygulayarak bunların münakaşa edilmesi26
Bu metodla yazılan kitapların en güzeli, Ebu’l-Meâli İmamü’l-Haremeyn elCüveyni (ö. 478 h.)’nin kitabı olan el-Burhan’dır. Daha sonra öğrencisi Hüccetü’l-İslam
İmam Ebu Hamid Muhammed el-Gazâli (ö. 505 h.) el-Mustasfâyı yazmıştır. Yine aynı
metodla Mutezili, kadı Abdülcabbar (ö. 415 h.) el-Ahd ismini verdiği bir kitap yazmış,
Ebu’l-Hasan el-Basri el-Mutezili (ö. 436 h.) bu kitabı şerhederek el-Mutemed ismini
vermiştir. Bu dört kitap, Burhan, Mustasfa, Ahd, Mutemed, kelam metodunun kaide ve
esaslarını ortaya koyan kitaplar kabul edilir.
Sonra bu dört kitabı iki değerli âlim özetlemiştir. Birincisi; Fahrettin er-Râzi
(ö. 606 h.) olup kitabının adı el-Mahsul dür ikincisi ise; Seyfeddin el-Âmidi (ö. 631 h.)
olup kitabının adı el-İhkâm fi Usuli’l-Ahkam dır. Râzi, Mahsul’de daha çok delil
getirmeye, Âmidi ise İhkam’da mezhepleri tahkik etmeye ve meseleleri tefri etmeye
özen göstermiştir. Bundan sonra Mahsul’ü iki değerli âlim, Siracettin Urmevi (ö. 682 h.)
ve Tacettin Urmevi (ö. 656 h.) muhtasar olarak düzenlemişlerdir. Siracettin Urmevi’nin
kitabının adı Tahsil, Tacettin Urmevi’nin kitabının adı ise Hâsıl’dır.
Daha sonra Şihabettin el-Karafi (ö. 684 h.) Tahsil ve Hâsıl dan bazı öncülleri
ve kuralları iktibas etmiş ve onları yeniden düzenliyerek Tenkihü’l-Fusul’u yazmıştır.
Âmidi’nin kitabını ise, Ebu Amr b. Hâcib (ö. 646 h.) özetlemiş ve el-Muhtasaru’l-kebir
olarak isimlendirmiştir.27
Fukaha veya Hanefiyye metodu denilen ikinci usulün özelliği ise; Mezhep
imamlarının ictihad ederken takip ettiğine kanaat getirilen usul kurullarının tespit
Hüsamettin Muhammed b. Muhammed el-Ahıskiti, el-Mezheb fi Usulü’l-Mezheb ala’l-Müntehab ( tah.
Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur ), Darü’l-Ferfur, c. 1, s. 23, ayrıca bkz. A. Bardakoğlu, İslam Ans.
C. 16, s. 12
27
Ahıskiti,age, s. 23-24 ayrıca bkz, A.Zeydan, Veciz, s. 18
26
28
edilmesi, mezhepte mevcut fıkhi görüş ve çözümlere uygun bir usulün geliştirilmesi
şeklinde özetlenebilir. Bunun sebebi olarak ilk Hanefi imamlarından derli toplu bir usul
kuralları koleksiyonu yerine sadece çok sayıda ve çeşitli fıkhi meselelere ait çözümlerle
bunlar arasına serpiştirilmiş bazı usul kurallarının bırakılmış olması gösterilir. Bu
durumda sonraki dönem Hanefi fakihleri bu çözüm örneklerini dikkatlice inceleyip
benzer olaylara getirilen çözümler arasındaki ortak bağı ve mezhep imamının bu
ameliye esnasında esas aldığı ilke ve metodu bulmaya çalışmışlardır. Böylece hem
mezhebin ilk müctehidlerinden nakledilen görüşleri birbirleriyle irtibatlandırma,
destekleme ve savunma, hem de aynı ilke ve metodu işleterek yeni meselelere çözüm
üretme, mezhep doktirininin canlılık ve bütünlüğünü sağlama imkanı elde etmişlerdir.
Bu metod mezhep imamlarından nakledilen görüşleri bir temele dayandırıp
delillendirme, bu çizgide bir usul kuralı üretme ve kural dışı kalan çözümleri açıklayan
yeni kurallar geliştirme şeklinde bir faaliyeti bünyesinde barındırır. Bu sebeple Hanefi
mezhebinde furu, hem kronolojik olarak hem de usulu belirleyici olması yönüyle kayda
değer bir öncelik ve ağırlık taşır. Hanefi fakihlerinin zaman zaman usul ile furu eserleri
arasında çelişki görüldüğünde furu eserlerinin esas alınmasını gerektiğini söylemeleri
bu anlamdadır.28
Öte yandan Hanefi fıkhında furunun bu anlamda bir önceliğe sahip
bulunmasının, bazı olumsuz sonuçları da bulunmakla birlikte Hanefi fıkhına, özellikle
ilk dönemde toplumun gidişatını ve değişen şartları yakından izleyip her olayı katı bir
kuralcılıkla değil kendi şart ve mantığı içinde çözme şeklinde bir esneklik kazandırdığı,
fakat bunun ileriki dönemlerde furuya dayanarak hüküm çıkarma ve bunu
yapamayanların furuyu nakletme faaliyetleri sebebiyle katı kuralcılğa dönüştüğü göz
ardı edilmemelidir.
İki gurup arasında bir metot karşılaştırması yapmak gerekirse, çok genel ve katı
bir kural olmamakla birlikte, Hanefi’lerin feri ve münferid çözümlerden hareketle asıla
ve asıllara, kelamcıların ise belirlenmiş asıllardan feri çözümlere yöneldiği, birinci
ekolde reyin, genel hukuk mantığı ve kavrayışının, ikinci ekolde ise lafızlardan hüküm
istinbatının öncelik taşıdığı söylenebilir.
28
A. Bardakoğlu, İ.A, c. 16, s. 12
29
Hanefi mezhebinde usul/furu ilişkisiyle ilgili olarak hemen hemen bütün
çağdaş usul müelliflerince ifade edilen bu tespitler, ilk dönem Hanefi fakihlerinin ve
mezhep
imamlarının
fıkhi
meseleleri
herhangi
bir
usule
bağlı
olmaksızın
çözümledikleri, sonraki fakihlerin ise bunlara uygun kurallar ürettikleri şeklinde bir
yanlış anlamaya veya furunun usule mutlak önceliği şeklinde katı bir iddiaya yol
açmamalıdır. Başta Ebu Hanife olmak üzere ilk nesil Hanefi müctehidleri naslardan
hüküm çıkarırken ve fıkhi meselelere çözüm ararken bazı temel tercihlerde
bulunmuşlar, bir takım ilke ve metodlara bağlı kalmışlar, bir çok konuda ürettikleri
çözümler ve getirdikleri yorumlar arasındaki bütünlük ve tutarlılığı da ancak böyle bir
metodoloji ile koruyabilmişlerdir. Ancak Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in eserleri de
dâhil ilk tedvin edilen fıkıh kitaplarında, müctehidlere ait hüküm ve fetvalar aktarılırken
hangi usulün takip edilip ne gibi ilkelerin esas alındığına ve o konuda mevcut nasların
nasıl değerlendirildiğine hemen hemen hiç yer verilmeyip sadece hangi meselede hangi
müctehidin ne görüşte olduğu ve varsa delil aldığı ayet ve hadisin zikredilmesiyle
yetinilir. Belli fıkıh ekollerinin âlimler ve âvam nezdinde itibar görüp mezhep fıkhının
tedvinine ve düzenli şekilde öğretimine başlanması, çözümlerin mezhep fıkhı içinde
veya o çizgide aranması geleneğinin başlaması ve mezhepler arası ilmi münazaralar gibi
gelişmeler, o zamana kadar biriken zengin fıkıh kültürünü metodolojik olarak
tanımlama, temellendirme ve benzer meselelere getirilen çözümler arasındaki ortak bağı
bularak mezhep fıkhında hâkim olan usul ve ilkeleri belirleme ihtiyacını da beraberinde
getirmiştir.29
Hanefi uleması bu ilme dair pek çok eserler yazmış, usul ilminin kaidelerini
inceleyerek bu kaideler hakkında söylenen sözleri ve ortaya atılan fikirleri daha ileri bir
seviyeye götürmüşlerdir. Her ne kadar mütekellimin metodu üzere bu ilme dair eserler
yazılmışsa da fakihler tarafından yazılan eserlerdeki örnekler ve meseleler daha fazla
olup ve bu meseleler fıkıh ilmi uyarınca yazılmış olduğu için usul ilmiyle daha ilgili ve
feri meselelere daha münasiptir. Mütekellimin ise bu meselelerin örnek ve şekillerini
fıkıh
ilmi çerçevesinde incelememişler daha ziyade akli
istidlal
metodunu
kullanmışlardır. Hanefi mezhebi fakihleri ise fıkıh ilminin inceliklerine dalarak kaide ve
kuralları bu fıkıh meselelerinden seçip almışlardır. Hanefi mezhebi âlimlerinden Ebu
29
A. Bardakoğlu, İ.A, c.16, s. 12-13
30
Zeyd Debbusi kıyasa dair, diğer Hanefi bilginlerine nisbetle daha geniş ölçüde bir eser
yazarak bütün konuları ve kıyas ilminin bütün şartlarını eserinde toplamıştır. Kıyas
ilminin tekâmül etmesiyle, usûlu fıkıh mükemmellik derecesine yükselerek, meseleleri
seçkin ve belirgin bir hâle geldi ve kaideleri düzenlendi.30
Hanefi metodu üzere yazılan eserlere gelince: Ebu Yusuf’un bu konuda bir
kitap
yazdığı
kaynaklarda
zikrediliyorsa
da
böyle
bir
eserin
mevcudiyeti
bilinmemektedir. Ebu’l-Hasan el-Kerhi’nin Risale fi’l-Usûl’ü bazı umumi kaideleri
ihtiva etmekte olup, Ebu Hafs Necmeddin en-Nesefi tarafından uygulama örnekleri
verilerek bir tür şerhi yapılmıştır. Fıkıh usûlü konularının hemen hemen tamamına yer
verilen ilk ve en kapsamlı eser Cessas’ın (ö. 370 h.) Usulu’l-Fıkhı’dır. Debbusi’nin
Takvimü’l-Edille’si, Hanefi usûlünü sistemleştiren Ebu’l-Usr Fahrülislam Pezdevi ile
Şemsüleimme es-Serahsinin temel kaynağıdır. Daha sonraki müellifler de genel olarak
Usulu Serahsi’ye ve Pezdevi’nin Kenzü’l-Vusul ila Marifeti’l-Usul’üne dayanırlar. Bu
son eserin çeşitli şerhleri arasında en meşhuru Abdülaziz el-Buhari’nin Keşfu’lEsrar’ıdır.
Pezdevi ve Serahsi’den sonra Hanefi metoduna göre yazılan belli başlı eserler
arasında Mahmud b. Zeyd el Lâmişi’nin Kitap fi Usulu’l-Fıkh’ı, Aladdin
Semarkandi’nin Mizanü’l-Usul’ü, Ebu’l-Feth aladdin el-Üsmendi’nin Bezlü’n-Nazar
fi’l-Usul’ü, Ahsikesi’nin el-Müntehab fi Usulu’l-Mezheb’i ve Habbazi’nin el-Muğni fi
usulu’l-Fıkh’ı sayılabilir. Bunlardan özellikle son iki eser üzerine tanınmış Hanefi
âlimleri tarafından çeşitli şerhler yazılmıştır.
Müzafferüddin İbnü’s-Saati, Pezdevi ve Seyfettin el-Âmidi’nin eserlerine
dayanan Bediü’n-Nizam isimli eserinde Hanefi ve Şafii metodlarını birleştirmiş, Mekke
Ümmü’l-Kura üniversitesinde Sa’d b. Ğarir tarafından doktora tezi olarak neşre
hazırlanan eser üzerine birkaç şerh yazılmştır. Ebu’l-berekat en-Nesefi’nin, Pezdevi ve
Serahsi’nin eserlerine dayanan Menaru’l-Envar’ı bizzat müellifi ve tanınmış bir çok
Hanefi âlimi tarafından şerh edilmiştir. Bunlar arasında İbni Melek’in Şerhu’l-Menar’ı
30
İbni Haldun, a.g.e, c. 2, s. 508
31
ve Haskefi’nin İfadatu’l-Envar’ı özellikle anılmalıdır. İbni Âbidin bu son esere
Nesematu’l-Eshar adıyla bir hâşiye yazmıştır.31
Usûlü fıkıh dalında takip edilen bu metodlara ek olarak, biraz önce anılan iki
metodu birleştiren bir üçüncü metot daha bulunmaktadır. Bu metot önceki iki metodun
üstün görünen kısımlarını almakta, furu fıkıhtan soyut olarak bulunan usul kaidelerini
müctehid imamlardan nakledilen furu fıkıh meseleleri ile birlikte ele alarak, bu furunun
üzerine bina edildiği usulleri beyan etmeye, bu furu fıkıh üzerinde kaideleri işletmeye,
furu fıkıhla kaideler arasındaki bağlantıları kurmaya ve böylece kaideleri furu fıkhın
hizmetine sunmaya çalışmaktadır. Hanefi, Şafii, Mâliki, Hanbeli, Caferi gibi değişik
mezheplere mensub pek çok âlim bu metodu takip etmiştir.32
Nesefi’den sonra önemli eserlerin hemen tamamı Hanefi ve Şafii metodlarını
birleştiren (memzuc) bir tarzda kaleme alınmıştır. Sadrüşşeria’nın Tenkihü’l-Usul’ü,
Pezdevi’nin Kenzü’l-Vusul’ü, Fahrettin er-Râzi’nin el-Mahsul’u, Cemaleddin İbnü’lHâcib’in Muhtasarü’l-Münteha’sına dayanmaktadır. Müellifin et-Tavzih adlı kendi
şerhine Teftazâni’nin yazdığı et-Telvih ale’t-Tavdih adlı hâşiye meşhur olmuş, bunun
üzerine özellikle Osmanlı uleması tarafından bir çok hâşiye kaleme alınmıştır. Molla
Fenâri Füsulu’l-Bedâyi isimli eseriyle, İbnü’l-Hümmam et-Tahrir, İbn Emirü’l-Hâc etTakrir ve’t-Tahrir adlı şerhiyle ve İsnevi Nihayeti’s-Sul’ü ile, Emir Padişâh Teysirü’tTahrir adlı şerhiyle, Molla Hüsrev Mirkatü’l-Vusul ila İlmi’l-Usul ve şerhi Miratü’lUsul ile, Sadruşşeria’yı takip ettiler.Son dönemde bu tarzda kaleme alınan diğer iki eser
de Muhibbullah b. Abdüşşekür el-Bihâri’nin (ö. 1119/1707 ) Müselemü’s-Sübut’u ve
Ebu Said el-Hâdimi’nin Mecamiu’l-Hakaik’idir. Bihâri’nin eseri Abdüâli Muhammed b.
Nizamettin el-Ensâri tarafından Fevâtihu’r-Rahamut, Hâdimi’ninki Mustafa Hulusi
Güzelhisari tarafından Menafiü’d-Dekaik adıyla şerh edilmiştir.33
I ) Hanefi Mezhebinde Fetva Usulü
Hanefilerin
fetva
usulune
geçmeden
önce,
onların
kendi
mutemed
kaynaklarında bulunan meselelere ve bu meselelerin sınıflandırılmasına bakalım:
Ahmed Özel, İ.A, c. 16, s. 25-26
A. Zeydan, a.g.e, s. 18
33
Ahmed Özel, İ.A, c. 16, s. 26
31
32
32
1) Ayetlerde veya Peygamber efendimizin sünnetinde belirtilen şeri usule,
icmai ümmete, veya din alimlerinin kıyaslarına muvafık olup gizli veya açık bir şekilde
hilafına bir nas bulunmayan meseleler.
2) Şeri usule dahil olup bazı ayet ve hadislerin de kendisini teyit ettiği, bununla
beraber hilafına delalet eden bazı ayet ve hadislerin bulunduğu ancak usule dâhil
olmasının daha sahih olup aksine vârid olanın zayıf ve hafi olduğu meselelerdir. Bu
birinci ve ikinci maddedeki meseleler, aklın ve naklin de işaret ettiği gibi makbuldur.
3) Şeri usule dâhil olup hilafına sahih ve kuvvetli vechile delil bulunan
meseleler, bu meselelerde, ilim, hikmet ve nazar sahibi olanların kuvvetli olan görüşü
tercih etme muhayyerlikleri vardır.
4) Kıyas yoluyla bulunan meseleler, bu meselelere kendisinden daha üstün ve
göz ardı edilemeyecek bir delil muhalif olduğunda, burada hüküm daha kuvvetli olanın
tercih edilerek, zayıf olanın terkedilmesidir.
5) Hakkında ne kitaptan ne sünnetten ne icmadan ne de hafi olsun celi olsun,
sarahaten veya delâleten olsun kıyastan şeri bir delilin kendisine delâlet etmediği
müteahhirunun sonradan ortaya attıkları meselelerdir. Bunların hükmü kabul edilmemek
ve cerh edilmektir.34
Hanefilere ait furu fıkha dair meseleleri bu şekilde tasnif ettikten sonra şimdi
hanefilerin fetva verirken takip ettikleri yolu incelemeye geçebiliriz.
Tercih hususunda en eski görüş Abdullah b. Mübarek’e aittir. Ona göre her
halukarda Ebu Hanife’nin ictihadı kabul edilir. Çünkü o sahabeyi görmüş, tabiinle bir
arada bulunmuştur. Bundan dolayı onun sözü daha kuvvetlidir. Öğrencilerinden
herhangi biri ona muvafakat etse de etmese de Ebu Hanife’nin reyi önce gelir. Sahibu’sSiraciye Ali b. Osman Muhammed et-Temimi el-Uşi el-Fergani (ö. 575 h.) bu konu
hakkında şunları söylemektedir; “Mutlak manada fetva önce Ebu Hanife’nin sonra Ebu
Yusuf’un sonra Muhammed’in sonra Züfer’in ve Hasan b. Ziyad’ın kavline göredir.”
Denilmiştirki, bir konuyla ilgili olarak Ebu Hanife bir görüşte sahibeyn bir başka
34
Ebu’l-Hasenât Abdülhay el-Leknevi, Nafiü’l-Kebir ala Camiü’s-Sağir, Beyrut 1986, s. 22-23
33
görüşte olsalar, bu takdirde müftü muhayyerdir. Ancak bu hüküm müftü müctehid
olduğunda geçerlidir. İmamlar ihtilaf ettikleri zaman müftünün durumuna göre işler
değişir. Şayet müftü akval arasında tercih veya temyiz etmeye muktedir ise, imamların
görüşlerinden kendince kuvvetli olanı tercih etme muhayyerliği vardır. Şayet müftü
temyiz ve tercihe muktedir değil ise, kural; önce Ebu Hanife’nin sonra Ebu Yusuf’un
sonra Muhammed’in sonra da Züfer ve Hasan b. Ziyad’ın kavlinin alınmasıdır.
Bundan sonra mezhebin fetvayı kabul tasavvuru biraz daha farklılaşmaktadır.
Kadıhan bu durumu bizlere şu şekilde açıklıyor: “Mesele ashabımız beyninde
muhtelefün fih ise ve sahibeynden birisi de İmam ile beraberse şartlar uygun
olduğundan dolayı ikisinin hükmü alınır. Şayet aynı meselede her ikisi de Ebu
Hanife’ye ihtilaf ederlerse ve ihtilafları yaşadıkları çağ ve zamanla ilgili bir mesele
hakkındaysa –zâhire bakarak tadil gibi-yaşadığımız şu çağda insanların ahvali
değiştiğinden dolayı sahibeynin sözü alınır. Yine müzâraa, muâmele v.b. de
müteahhirunun icmasına binâen sahibeynin hükmü alınır. Bunların dışındaki yerlerde
müctehid muhayyer olup kendi reyiyle hüküm verir.
Bu söylediklerimiz ışığında meseleyi şu şekilde toparlayabiliriz:
1) Zahirü’r-Rivaye’de İmam ve ashabının üzerinde ittifak ettikleri meseleler
ittifakla alınır.
2) Zahirü’r-Rivaye’de İmam ve ashabından farklı rivayetler bulunuyorsa,
talebeleri kendisine muvafık olsalar da olmasalar da Ebu Hanife’nin reyi takdim edilir.
Ancak bu madde müteahhir ulema nezdinde biraz değişikliğe uğramıştır. Buna göre Ebu
Hanife ve ashabından Zahirü’r-Rivaye’de farklı rivayetler geldiğinde, sahibeynden biri
İmam’a muvafakat ederse İmam’ın kavli alınır. Sahibeyn bir meselede ittifak edip
İmam’a muhalif kalırsa ve mesele de
zaman ve örfe dayalı olarak değişebilen
meselelerdense, sahibeynin hükmü alınır.Ancak mesele toplumsal değişimle alakalı
değilse veya sahibeynden her biri bu mesele ile ilgili olarak İmam’a muhalif olmakla
beraber farklı farklı fetvalar vermişlerse, müctehid kendi görüşüne binâen tercihte
34
bulunur. Müctehid olmayan ise bilinen kaideyi uygular o da İmam’ın görüşünün takdim
edilmesidir.35
İkinci Bölüm
Eserler:
1) Kitabü’r-Rey, İmam Âzam Ebu Hanife Numân b. Sâbit (ö. 150 h.). Ebu
Hanife bu kitapta istinbat metotlarını açıklamıştır.36
2) İsbâtü’l-Kıyas, Ebu Musa İsa b. Ebân el-Hanefi (ö. 220 h.)37
3) İtilâlü Ebi Hanife, eş-Şeyh el-Edib Ebu’l-Abbas Muhammed b. Abdullah
İbni Abdun er-Raini el-Hanefi (ö. 299 h.)38
4) İsbâtü’l-Kıyas ve’l-İctihad ve Haberi’l-Vâhid, Hanefi Fakih, Ebu’l-Hasan
Ali b. Musa b. Davud el-Kummi (ö. 305 h.) 39
6) Me’hazü’ş-Şerai’ fi Usûlü’l-Fıkıh, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed
el-Mâturidi (ö. 333 h.)
Büyük, Kelâm imamı, Mâturidi mezhebinin kurucusu, bütün hocaları Ebu
Hanife’nin talebelerinden ilim tahsil etmişlerdir40
7) el-Cedel fi Usûli’l-Fıkıh, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed elMâturidi (ö. 333 h.)41
8) Usûl fi’l-Fıkıh, Muhammed b. İsa b. Ebi Musa Bağdadi Hanefi (ö.334 h.)42
35
Ahmed Ali, a.g.e, s. 72-73
Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi, Usûlü Serahsi (tah. Ebu’l-Vefâ el-Afgani ),
Darü’l-Marifet, Beyrut 1974, c.1, s. 3
37
el-Mevlâ Mustafa b. Abdullah el-Kostantini er-Rûmi el-Hanefi Katip Çelebi (h.1017/1067), Keşfu’zZunun an Esami’l-Kütübi ve’l-Funun, Darü’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut 1992, c. 1, s. 119
38
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 23
39
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 675
40
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1573 ve c. 6, s. 36
41
Hüsameddin Muhammed b. Muhammed el-Ahsikesi el-Hanefi, el-Mezheb fi Usûli’l-Mezheb ala’lMüntehab (tah. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur), Darü’l-Ferfur, 1. Bsk, 1999, c. 1, s. 15-25
42
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 37
36
35
9) Usûlü’l-Kerhi ( Risâletü’l-Kerhi ), Ebu’l-Hasan Ubeydullah b. el-Hüseyin
b. Delâlu’l-Bağdâdi (ö. 340 h.)
10) el-Akvâlü’l-Usûlüyye, Ebu’l-Hasan Ubeydullah b. el-Hüseyin b. Delâlu’lBağdâdi (ö. 340 h.)
11) Kitabü’l-Hamsin, Ahmed b. Muhammed b. İshak eş-Şâşi Ebu Ali
Nizameddin el-Hanefi (ö. 344 h.)43
12) Usûlü’ş-Şâşi, Ahmed b. Muhammed b. İshak eş-Şâşi Ebu Ali Nizameddin
el-Hanefi (ö. 344 h.). Kitabın hamişinde, Mevlâ Muhammed Feyzu’l-Hasen elKenkuhi’nin Umdetü’l-Havâşi’si bulunmaktadır.
Usûlü Şaşi usûl alanında yazılan mutemed metinlerdendir. Âlimler kitaba pek
çok şerh yazmışlardır. Kitap Hindistan ve pakistanda meşhur ve yaygın olup Arap alemi
de kitaba yönelmeye başlamıştır. Kitap Âm ve hâs konularıyla başlamakta olup Hanefi
metodu üzerine yazılmış eserlerin öncülerindendir.44
13) Usûlu’l-Fıkıh ( el-Fusûl fi’l-Usûl ), Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Râzi elCessâs (ö. 370 h.)45
Cessâs’ın usûlü fıkıha dair yazdığı ve el-Fusûl olarak isimlendirilen kitabı,
Ahkâmü’l-Kuran’dan önce yazdığı son kitaplardandır. Bunun anlamı ise; Ahkâmü’lKuran’ın, usûlü fıkıha dair yazdığından ayrı olarak düşünülemiyeceğidir. Bu ikisi
hüküm itibarıyla bir kitaptır. Cessâs, bizzat kendisi Usûlü Fıkıh’ının Ahkâmü’l-Kuran
kitabının bir mukaddimesi olduğunu söylemiştir.
Cessâs’ın usûl yazmasında Ehvaz, Nişabur, Rey ve Bağdat’ta yapmış olduğu
ilmi yolculukların önemli bir etkisi olmuştur. Meşreb ve kültür olarak farklı pek çok
âlimden ders aldı. Kerhi’den usûl ve fıkıh, Abdülbaki b. Kâni, Taberâni ve diğerlerinden
hadis ilmini aldı. Bu, Cessâs’ın kitaplarında konuyla ilgili yerlerde onların sözlerini
naklederek delil getirmesinden açıkca görülmektedir. Cessâs’ın yaşadığı asırda bulunan
43
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 62
Ahmed b. Muhammed b. İshak Ebu Ali eş-Şaşi, Usûlü Şaşi, Darü’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut 1982, s. 5
45
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 84
44
36
usul ve diğer telifâtın onun usûl kitabını telifinde önemli derecede etkisi vardır. O bazen
usûl kitabında Muhammed b. Hasan’ın Câmiü’l-Kebir’inden bazı usûl nüktelerini
nakletmektedir. Cessâs bu kitaptan çokca etkilenmiş, onu şerh etmiş ve onu nahivde
önde gelen isimlerden olan Ebu Ali el-Farisi’ye okumuştur. Şeyhi Kerhi’den sonra usûl
açısından etkilenip, en fazla nakilde bulunduğu kişi, İsa b. Eban’dır. Bundan da
Cessâs’ın İsa b. Eban’ın kitaplarını etüd ettiği ve fıkıh usûlü ile ilgili meseleleri ondan
aldığı anlaşılmaktadır. Cessâs İmam Şafii’nin Risâle isimli eserini de incelemiş, bazı
yerlerde Şafii’yle uzun ve üslûbu sert münakaşalara girmiş, onun beyanı taksim
etmesini eleştirmiştir. Yine kitabında Cessâs’ın dile getirdiği ve cevaplandırdığı
itirazların
çokluğundan,
onun
bu
delilleri
öne
çıkaran
kitapları
incelediği
anlaşılmaktadır. O, bu delilleri kendisine yapılan itirazlar olarak kabul ederek hepsine
tek tek cevap vermektedir. İhtimaldirki bu itirazları Cessâs, mezhebini takviye etmek
için kendisi dile getirmekte ve yine kendisi bunlara cevap vermektedir.46
14) el-İcma’, Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Râzi el- Cessâs (ö. 370 h.)
15) el-Bağdâdi, Ahmed b. Ali el-Bağdâdi (ö. 370 h.) Hanefi fakih, Kılâdetü’nNahr yazarı, Vefiyyatü Ayâni’d-Dehr isimli kitabında Bağdâdi’nin usûl ve furuyla ilgili
pek çok tasnifinin olduğunu söylemektedir.47
16) el-Esrâr fi’l-Usûl ve’l-Furu’, Allâme Ebu Zeyd Ubeydullah b. Ömer edDebbûsi el-Hanefi (ö. 430 h./1039 m. )48
17) Te’sisü’n-Nazar fi İhtilafi’l-Eimme, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.)49
18) el-Envâr fi Usûli’l-fıkıh, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.), muhtasar bir
eserdir.50
Ahmed b . Ali er-Râzi el-Cessâs, Usûlü’l-Fıkıh, (tah. Dr. Acil Câsim en-Neşmi), İrşad yay., İstanbul
1994, 2. baskı, c. 1, s. 21-37
47
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 66
48
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 84
49
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 648
50
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 196, ve bkz. Kasım b. Kutluboğa es-Suduni (ö.879h.), Tacu’t-Terâcim (tah.
Muhammed Hayr Ramazan Yusuf), Darü’l-Kalem, Şam 1992, s. 194, ve bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh
Âlimleri, TDV. yay. Ankara 1990, s. 37
46
37
19) Takvimü’l-Edille, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.), kitabı tek cilttir. Bu kitabı
Fahru’l-İslam Ali b. Muhammed el-Pezdevi şerh etmiştir. Şerhi Hanefi âlimlerince
muteberdir. Pezdevi’nin şerhini ise Ebu Cafer Muhammed b. el-Hüseyin el-Hanefi
özetlemiştir.51
20) Usûlü’s-Serahsi, İmam Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl esSerahsi (ö. 450 h.)
Kitabın gerçek adı, el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl’dür. Ancak kitap ilim ehli nezdinde
Usûlü Serahsi olarak meşhurdur. Kitap Hanefi metodu üzerine yazılmıştır. Pezdevi ile
metodu aynıdır. Ancak Serahsi’nin usûlünde kavl metodu kullanılmıştır.52
21) el-Muharrer fi usûli’l-Fıkıh, İmam Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b.
Ebi Sehl es-Serahsi (ö. 450 h.)
Müellif kitabının mukaddimesinde şunları söylemektedir; Fıkıh üç şeyin bir
araya gelmesiyle tamam olur. a) Meşruat b) Meşruatı iyi bilmek için de manaları ile
beraber naslara, furu ile beraber usûle vâkıf olmak c) Bunlarla da amel etmek, bunları
eyleme dönüştürmek
Maksat, ilim ile amel edilmedikçe hâsıl olmaz. Kim marifet olmaksızın
meşruatı biliyorsa ruvât sınıfından sayılır. Eğer marifete de sahip ancak âmil değilse bir
açıdan fakih sayılır. Amel de ediyorsa mutlak manada fakihtir. Ve Peygamberimizin de
( s.a.v ) belirttiği -“ Şeytana karşı bin âbidden daha etkilidir. ”- kimselerdendir. Bu Ebu
Hanife ve talebeleri gibi mütekaddim imamlarımızın da vasfıdır. Onların bu şekilde
olması, benim Muhammed b. Hasan’ın kitaplarına şerhler imla ettirmeme de etken
olmuştur. Bu şerhlerden maksat hâsıl olunca, bu kitapları okuyanlar istifade etsinler
diye, kitabı şerh ederken görüşlerimi temellendirdiğim usûlü beyan etmeyi gerekli
gördüm. Ta ki usûle vâkıf olmak furuda bulunan hakikati anlamaya yardımcı olsun. Ve
okuyuculara furuyu beyanda ortaya çıkan yanlışları da göstersin. Çünkü usûl sınırlı furu
ise hudutsuzdur. Bu hususlarda mütekaddimun ve müteahhirun tarafından yazılanlar pek
51
52
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 467, ayrıca bkz. Kasım b. Kutluboğa, a.g.e, s. 192, ve bkz. Ahmet Özel, a.g.e, s. 37
Serahsi, a.g.e, c. 1, s. 3-8
38
çoktur. Ben bu alanda sadece onlara tabi olan biriyim. Böylece onlara benzemeyi
umarım. İşlerin en hayırlısı ittiba en şerlisi ise ibtida’ dır.
İlk etapta açıklanması gereken husus emir ve nehiydir. Çünkü ibtilanın çoğu
onlardan meydana gelmekte ve onları bilmekle de ahkam bilinmekte ve helal ile haram
ortaya çıkmaktadır.
Serahsi’nin bu kitabı emir babı ile başlamaktadır.53
22) el-Yenâbi’ fi’l-Usûl, Ebu’l-Kasım Ahmed b. el-Hüseyin el-Beyhaki elHanefi (ö. 458 h.)54
23) Şerhü Takvimi’l-Edille fi’l-Usûl, Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed elHüseyin b. Abdülkerim Fahrü’l-İslam el-Pezdevi el-Hanefi (ö. 482 h.)55
24) Usûlü’l-Pezdevi ( Kenzü’l-Vusûl ila Marifeti’-Usûl ), Ebu’l-Hasen Ali b.
Muhammed el-Hüseyin b. Abdülkerim Fahrü’l-İslam el-Pezdevi el-Hanefi (ö. 482 h.)56
Lafızları ve ibareleri kapalı olup muciz bir eser olduğu için pek çok âlim bu
kitabı şerhetmiştir.
a) …...., Kıvameddin Etrâri el-Hanefi (ö. 700 h.)
b) Salim b. Ahmed es-Sündi’ye (ö. 704 h.) ait bir şerh
c) Hüseyin b. Ali es-Sımâni’ye ait bir şerh
d) el-Kâfi, İmam Hüsameddin Hüseyin b. Ali es-Sığnaği el-Hanefi (ö. 710 h.)
e) Keşfu’l-Esrâr, Şeyh el-İmam, Alaeddin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari elHanefi (ö. 730 h.)
Ebu Sehl es-Serahsi, el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1996, c. 1, s. 5-6
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 2051
55
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 693
56
Çelebi, a.g.e, c. 1, s.112, ve c.4, s. 388 ve c.5, s. 693
*Şeyh Kasım b. Kutluboğa Usulü Pezdevi’nin hadislerini tahric etmiştir.
53
54
39
f) Tenkihü’l-Usûl, Sadruşşeria el-Mahbubi’ye (ö. 747 h.) ait bir şerh. Bu şerh,
kitap üzerine Sadeddin Mesud b. Ömer et-Teftâzâni tarafından yapılmış olan Telvih ile
birlikte matbudur.
g) Beyanü’l-Vusûl fi Şerhi’l-Usûl li’l-Pezdevi, Kıvameddin el-Kâki (ö. 749 h.)
h) Bedreddin Muhammed b. Şemseddin’e ait bir şerh
ı) Şâmil, Emir Katip b. Emir Ömer Farabi el-Hanefi’ye (ö. 758 h.) ait bir şerh
i) et-Takrir, Ekmeleddin Muhammed b.Mahmud el-Baberti Hanefi(ö.786 h.)
j) …....,Ebu’l-Beka Muhammed b.Ahmed b. Ziya el-Mekki el-Hanefi (ö.854h.)
k) ……., Ömer b. Abdülmuhsin Erzincani
l) ilhidad’a ait bir şerh
m) el-Confûri şerhi
n) Keşfü’l-Esrâr, Aladdin el-Buhari
Usulu Pezdevi’ye yapılan talikât ise;
a) İmam Humeydeddin Ali b. Muhammed ed-Darir el-Hanefi’nin (ö. 666 h.)
taliki ile
b) Celaleddin Resul b. Ahmed et-Tebâni el-Hanefi’nin (ö. 713 h.) talikidir.
25) Usûl fi’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi el-İmam
Şemsüleimme Ebu Bekr el-Hanefi (ö. 483 h.)57
26) el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi
el-İmam Şemsüleimme Ebu Bekr el-Hanefi (ö. 483 h.)58
57
58
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 76
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 76
40
27) el-Kifâye Şerhü’l-Hidâye fi’l-Usûl, Nureddin Ahmed b. Mahmud b. Ebi
Bekri’l-Buhari es-Sabuni el-Hanefi (ö. 508 h.) 59
28) Kifâyetü’l-Fuhûl fi İlmi’l-Usûl, Ebu Muhammed Abdülaziz b. Osman elUkayli el-Hanefi (ö. 533 h.) kendisi kadı Nesefi olarak maruftur 60
29) Talikü’l-Hilaf,Ebu Muhammed Abdülaziz b. Osman el-Ukayli el-Hanefi
(ö. 533 h.)61
30) Usûlü’l-Fıkıh, Şehid, Ömer b. Burhaneddin el-Kebir Abdülaziz b. Ömer b.
Mâze Hüsameddin Ebu Muhammed el-Horasani el-Hanefi (ö. 536 h.)62
31) Tılbetü’t-Talebe fi’l-Istılâhâti’l-Fıkhiyye ala Elfâzi Kütübi’l-Hanefiyye,
Necmeddin Ömer b. Muhammed b. İsmail Nesefi (ö. 537 h.)
32) Minhâc fi’l-Usûl,Allâme Carullah Mahmud b.Ömer Zemahşeri(ö.538 h.)63
33) Usûlü’l-Kerderi, İmam Taceddin Abdülğaffâr(ğafûr) b. Lokman el-Hanefi
(ö. 552 h.)64
34) Bezlü’n-Nazar fi’l-Usûl, Aladdin Ebu Bekr Muhammed b. Abdulhamid elEsmendi Semerkandi Hanefi (ö. 552 h.)65
35) Mizânü’l-Usûl fi Netâici’l-Ukûl, Aladdin Ebu Bekr Muhammed b.
Abdulhamid el-Esmendi Semerkandi el-Hanefi (ö. 552 h.)66
59
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 371
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1497, ve c.5, s. 578 ve bkz. Tâcü’t-Terâcim, s. 191
61
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1497, ve bkz.age, s. 191
62
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 783
63
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1877
64
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 114
*Bediü’n-Nizam ve Nihayetü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl aynı kitaplardır. Ancak Bediü’n-Nizam adı daha
meşhurdur. Bkz. a.g.e, c. 2, s. 1991
65
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 175. Eser Muhammed Zeki Abdülber tarafından tahkik edilerek Mektebetü Dari’tTuras tarafından Kahire’de basılmıştır.
66
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 92. Eser Abdülmelik Sadi tarafından tahkik edilerek Matbaatu’l-Hulud tarafından
Bağdat’ta basılmıştır.
60
41
36) el-Lübâb fi Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed Alaeddin Semerkandi
el-Hanefi (ö. 553 h.) Ayrıca İmam Ebu Hanife’nin mezhebi üzere yazdığı, Mizânü’lFusûl fi Netaicü’l-Ukûl adında da bir usul kitabı vardır.67
37) Usûlü’l-Fıkıh, Hanefi Fakihi Taceddin Ebu’l-Mefâhir Abdulğaffar b.
Lokman b. Muhammed el-Havârizmi el-Kerderi (ö. 562 h.)68
38) el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl, Necmeddin Tahir b. Muhammed b. Ömer b. Abbas
el-Hafs Ebu’l-Meâli el-Hanefi (ö. 620 h.)69
39) havâşi ala Usûli İbni’s-Sirâc, Zeyneddin Ebu Zekeriya Yahya b.
Abdulmuti el-Hanefi, İbnü’l-Muti (ö. 628 h.)70
40) el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl, Ebu Müeyyed Sadreddin Muvaffak b. Muhammed
el-Hâsi el-Hanefi (ö. 634 h.)71
41) el-Muvaddıh, Numan b. İbrahim ez-Zurnuci (ö. 640 h.)72
42) el-Müntehab fi Usûli’l-Mezheb, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed
b. Ömer Ahsikesi (ö. 644 h.)
Usûlü fıkıha dair eseriyle tanınmış Hanefi fıkıh âlimidir. Hayatı hakkında fazla
bilgi mevcut değildir. Adı geçen eser, el-Müntehabü’l-Hüsâma veya Muhtasarü’lHüsâma olarak da bilinen meşhur bir fıkıh usûlü kitabıdır. 10 dan fazla şerhi vardır.
Eser dil ve düzen olarak karışık olup hem öğrenen hem de öğreten onu mütalaâda zorluk
çekmektedirler. eserin dört tane şerhi vardır.
a) el-Vafi, Hüsameddin Hüseyin b. Ali es-Sığnaği (ö. 711 h.), Sığnaği, şerhi
müellifle aynı mescitte imlâ ettirmiştir. Kitabın sonunda kitabla ilgili olarak şunları
söylemektedir; “ Elimdeki şerhlerin nüshalarından anladımki, kitapta meçhul vezni
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1547 ve Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, s. 257 ve Ahmet Özel, hanefi Fıkıh Âlimleri,
s. 52
68
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 587
69
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 430
70
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 523
71
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1271 ve c.6, s. 483
72
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1905
67
42
üzere gelen sorular, müellifin başkalarından naklettiği sorulardır. Hitap şeklinde gelen
sorular ise bizzat kitabın müellifi tarafından sorulmaktadır.”
b) et-Tahkik veya Ğayetü’t-Tahkik, Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari (ö. 730 h.),
Buhari kitapla ilgili olarak; “ Mezkür muhtasar, diğer muhtasar tasniflerden, tertip ve
kurgusunun güzelliği ve sağlamlığı itibarıyla üstündür.” demektedir. Ancak muhtasar
sadece usûl üzerinde yoğunlaştığından dolayı Buhari, Usûlü’l-Pezdevi’nin şerhi olan
Keşfü’l-Esrâr’ı imlâ ettirdikten sonra bu muhtasarı da şerh etmiştir. et-Tahkik aleyhine
Seyyid Semerkandi’nin itirazları bulunmaktadır. Ancak bazı âlimler bu itirazlara bir
ciltlik bir kitapla cevap vermişlerdir.
c) et-Tebyin, Kıvameddin Emir Katip b. Emir Ömer el-İtkani el-Hanefi (ö. 758
h.), ayrıca Müntehab üzerine Ahmed b. Osman Türkmeni’nin (ö. 744 h.) de bir taliki
vardır.
d) Müntehab’ı İmam Hafızüddin Abdullah b. Ahmed Nesefi’de (ö. 710 h.) şerh
etmiştir. Şerhi muhtasar olmakla beraber faydalıdır. Nesefi kitaba bir tane de mutavval
bir şerh yazmıştır.73
Ayrıca kitabı şârihlerinden olan Dr. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur,
Hanefi usulcülerinin usûle dair hükümlerini ( sözlerini ), Şâfiilerin söz ve usûlü ile
karşılaştırmalı olarak zikretmiş, böylece okuyucunun bir mesele hakkında her iki ekolün
de görüşünü öğrenmesini sağlamıştır. Ayrıca kendince delilini kuvvetli gördüğü bazı
meselelerde tercihlerde bulunmuştur.
Kitabı üç bölüme ayırmış, ilk bölümde edillei şeriyyeyi incelemiş, ikinci
bölümde; Meşru hükümler ve onlarla ilgili olan meseleleri incelemiş, üçüncü bölümde
ise; Harfleri ve onlarla ilgili meseleleri incelemiştir.
Ahsikesi’nin Müntehab’ı yazarken istifade ettiği kaynaklar şunlardır;
a) Kitap, sünnet
b) Debbûsi’nin Takvimü’l-Edille’si, yine Debbûsi’nin Tesisü’n-Nazar’ı
73
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1849 ve c. 6, s. 123
43
c) Ebu Mansur el-Maturidi’nin el-Cedel fi Usûli’l-Fıkıh’ı, yine onun
Me’hazü’ş-Şerai’si
d) Ebu Hasan el-Basri’nin el-Mutemed’i
e) ebu’l-Hasan el-Kerhi’nin Usûl’ü.
Bunların yanı sıra kitabında, Ebu Hanife, İmam Şafii, Ebu Yusuf, Muhammed
Hasan eş-Şeybani gibi müctehid imamların ve Ebu Zeyd Debbûsi, Ebu Hasan el-Kerhi
gibi üstad ve meşayihin sözlerini de müstened olarak kullanmıştır.
Ahsikesi Müntehab’da; Hukukun temel yapısını ve bunların üzerine bina edilen
hükümleri ortaya çıkarmak için nazari ve pratik metodu aynı anda kullanmıştır.
Kullandığı metodu altı maddede özetlemek mümkündür.
a) Pek çok yerde, hükmün teşriine sebep olan unsuru kesin de olsa, zanni de
olsa ibraz etmiştir.
b) Muhtemel manalar içeren lafızların ardındaki gizli manaları açıkca ortaya
koymuştur.
c) Gerek başlangıçta ve gerek de sonuçta, fasıldan fasıla geçerken fasıllar
arasındaki münasebete değinmiştir.
d) Cümle kurmada kolay bir üslûbun gözetilmesi, ancak bazı yerlerdeki kapalı
ifadeler bunu bozmaktadır.
e) Gerek usûl kaidelerini sunarken, gerekse bu kaidelerin açıklanmasında, bir
düşünce veya problemin ortaya atılmasında gösterilen uyum, insicam ve tutarlılık.
f) Kitabın sonunda meâni harfleri için ayrı bir fasıl açarak, bu kısmı diğer usûl
musanniflerinin hilafına kitabına eklemesi, bu harfler her ne kadar nahiv ilminin konusu
ise de, pek çok hüküm onlarla alakalı olduğu için, bu harfleri kitabın sonunda getirdi.
Müntehab Hanefi metodunda yazılmış, pek çok fayda içeren bir kitap olmasına
rağmen, muhtasar olması, ibaresinin zorluğu, neredeyse kitabı anlaşılmaz bir hale
44
sokmaktadır. Katip Çelebi Keşfu’z-Zunûn isimli fihrist türü eserinde Müntehabla ilgili
olarak şunları söylemektedir: “Usûlü mezheb hakkında yazılmış, güzellikleri mahzuf,
benzer noktaları ve tenakuz noktaları iç içe girmiş, incileri örtülmüş, kendisini okuma
ve okutmakta insanların oldukça meşekkat çektikleri bir kitaptır.”Yine Abdülaziz elBuhari de Katip Çelebi ile benzer ifadeleri kullanmış, bir yandan kitabı överken diğer
yandan da onun aşırı muhtasar olmasından şikayet etmiştir.
Müntehab’ın pek çok şerhi yapılmıştır;
a) et-Tahkik, Abdülaziz el-Buhari (ö. 730 h.)
b) et-Tebyin, Kıvameddin Emir Katip b. Ömer el-İtkâni el-Hanefi (ö. 758 h.)
c) el-Vâfi, Hüsameddin Hüseyin b. Ali b. Haccâc es-Sığnâgi (ö. 711 h.)
d) en-Nâmi, Ebu Muhammed Abdülhak b. Muhammed Emin, eser
Hindistan’da h. 1310 da basılmıştır.
e) Hafızüddin Abdullah b. Ahmed en-Nesefi’nin de (ö. 710 h.) Müntehab
üzerine yaptığı, muhtasar ancak faydalı bir şerhi mevcuttur. Nesefi’nin bu kitaba
yazdığı uzun bir şerhi daha vardır. Ayrıca Müntehab’ı İbnü Hacer el-Askalâni’nin
torunu Yusuf b. Şahin de şerh etmiştir.74
43) Miftâhü’l-Usûl, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed b. Ömer Ahsikesi
(ö. 644 h.)
44) Dakâikü’l-Usûl ve’t-Tebyin, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed b.
Ömer Ahsikesi (ö. 644 h.)
45) Fusûlü’l-Ahkâm li Usûli’l-Ahkam (Fusûlü’l-İmâdi), Fakih Abdürrahim
b. Ebi Bekir İmâdeddin b. Ebi Bekir Ali b. Abdülcelil el-Merğinâni el-Ferğani esSemerkandi el-Hanefi, 651 yılında sağ idi. Hidâye yazarının torunudur.75
74
75
Ahsekisi, a.g.e, c. 1, s. 15-25
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 560
45
46) es-Safve fi Usûlü’l-Fıkıh,İmam Necmeddin Ebu Reca Muhtar b. Mahmud
b. Muhammed Zahidi el-Hanefi el-Ğizmini (ö. 658 h.)
İtikat bakımından Mutezili olan Zâhidi’nin eserlerinde zayıf rivayetler çok olup
diğer muteber fıkıh kitaplarıyla mutabık olmadıkça kabul edilmez.76
47) el-Mücteba fi Usûlü’l-Fıkıh, İmam Necmeddin Ebu Reca Muhtar b.
Mahmud b. Muhammed Zahidi el-Hanefi el-Ğizmini (ö. 658 h.)77
48) Minhâc fi’l-Usûl ve’l-Furu ala Mezhebi Ebi Hanife, İbnü’l-Adim, Ömer
b. el-Kadı Mecdeddin Ahmed b. Hibetullah b. Cerrâde el-Ukayli Kemaleddin Ebu Hafs
el-Halebi el-Hanefi (ö. 660 h.)78
49) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Ali b. Muhammed b. Ali el-İmam Humeydeddin
er-Râmşi el-Buhari ed-Darir el-Hanefi (ö. 666 h.)79
50) Keşfü’l-Esrâr fi Usûlü’l-Fıkıh, Hanefi Fakih Zahirüddin Muhammed b.
Ömer b. Muhammed el-Buhari en-Nûhâbâzi (ö. 668 h.)80
51) Şerhü’l-Bedi li İbni’s-Sââti fi’l-Usûl, Muslihiddin Ebu’l-Feth Musa b.
Muhammed et-Tebrizi el-Hanefi, İbnü Emir el- Hâc (ö. 669 h.)81
52) el-Muğni fi Usûli’l-Fıkıh, Şeyh Celaleddin Ömer b. Muhammed elHabbâzi el-Hacnedi el-Hanefi (ö. 691 h.)
Usûle dair temel hukuk felsefesini ( külli makasıdı ) ve tikel pratik ( feri cüzi )
şevâhidi içermektedir. Talebeleri gayelerine ve usûlü fıkıh kaidelerinin özüne
ulaştırmaktadır. Şemsüleimme Serahsi’nin ve Fahrulislam Pezdevi’nin usûllerini
içerdiğinden dolayı kitap ilim ehli arasında yaygındır. Kitap pek çok âlim tarafından
şerhedilmiştir:
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1080, ayrıca bkz. Tâcü’t-Terâcim, s. 295, ve bkz. Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s.
66
* Ğizmin, Harzem bölgesinde bir kasabanın adı
77
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1592 ve c. 6, s. 423
78
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 787
79
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 711
80
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 355 ve c. 6, s. 129
81
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 479
76
46
Ebu Muhammed Mansur b. Ahmed b. Müeyyed el-Kaani el-Harezmi (ö. 705
h.) şerhi meşhur ve muteberdir.
Şeyh Aladdin Ali b. Mansur el-Hanefi el-Makdisi (ö. 746 h.)
Aladdin Ali b. Ömer el-Esved (ö. 800 h.) büyük bir şerhtir.
Cemaleddin Mahmud b. Ahmed el-Konevi İbnü’s-Sirac ed-Dımeşki (ö. 770 h.)
şerh üç cilt olup adı Münteha dır.
Dımeşk kazaskeri Şihâbeddin Ahmed b.İbrahim el-Antebi (ö.767 h.)
Siraceddin Ebu Hafs Ömer b. İshak b. Ahmed el-Şibli el-Hindi el-Ğaznevi (ö.
773 h.) iki ciltlik bir şerhtir.
Muhammed b. Ahmed Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.) iki ciltlik bir şerh olup
bu şerh üzerine, Kıvameddin Mesud b. İbrahim el-Kirmani’nin (ö. 748 h.) kısa bir
haşiyesi vardır.
Şeyh Ahmed b. İbrahim b. İsmail ( İsmebki ) b. Eyyüb el-Hanefi Antebi’ye ait
Fethü’l-Mecni Şerhü’l-Muğni
Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed ez-Zümrüdi (ö. 778 h.), kendisi İbnü’sSayiğ el- Hanefi olarak da bilinmektedir. Bu kâle üslûbu ile yazılmış memzuc bir
şerhtir.82
53) Şerhü’l-Müntehab li’l-Ahsikesi fi Usûli’l-Mezheb, Muhammed b.
Muhammed b. Mübin Ebu’l-Fadl en-Nuri el-Hanefi
Yazar bu şerhi el-Müntehab fi Şerhi’l-Müntehab’ı Mardin’de 694 de bitirmiş
ve bu şerh üzerine de Ebu Mansur b. Ahmed b. yezid Kaani el-Hanefi’nin (ö. 770 h.) bir
haşiyesi vardır.83
82
83
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1749 ve c. 5, s. 787
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 569 ve c. 6, s. 138
47
54) Bediü’n-Nizam el-Câmi Beyne Kitabeyi’l-Pezdevi ve’l-İhkam, Şeyh
Muzaffereddin Ahmet b. Ali İbni Saâti el-Hanefi el-Bağdadi(ö. 694 h./1295 m.)
Bediü’n-Nizam; Fıkıh usûlüne dair muhtasar bir kitaptır. Pezdevinin usûlünden
şevâhid cüzü, Âmidi’nin usûlünden de külli kaideler alınarak telif edilmiştir. Bu kitap
iki usûl metodunu bir araya topladığı için Hanefi ve Şafii’lerden bir gurup bu kitabı şerh
etmiştir. Hanefilerden;
a) İbni Emirü’l-Hâc Musa b. Muhammed et-Tebrizi el-Hanefi (ö. 736 h.), kitabı
şerh etmiş ve er-Refi fi Şerhi’l-Bedi, olarak isimlendirmiştir.
b) Osman b. Abdulmelik el-Kürdi el-Mısri el-Hanefi (ö. 738 h.)
c) Şemsettin Mahmut b. Abdurrahman el-İsfehani eş-Şafii (ö. 749 h.), şerhi,
Beyanü’l-Meani’l-Bedi’ olarak isimlendirmiştir.
d) Şeyh Allâme Sirâcettin Ebu Hafs Ömer b. İshak el-Hindi el-Hanefi (ö. 773
h.), Kaşifü Meani’l-Bedi ve Beyanü Müşkilühü’l-Meni’, dört ciltlik bir şerhtir.
e) Allâme Kemalettin Muhammed b. Abdulvâhid İbnü’l-Hümmam el-Hanefi
(ö. 861 h.), kitabı şerh etmiş ve bu hususu Hidâye şerhinde, “Bedi’ye yazdığımızda bu
meseleyi izah ettik” şeklinde ifade etmiştir.
f) İbni Hatip Cibrin el-Halebi (ö. 739 h.)
g) Bedi üzerine yazılan haşiyelere örnek olarak, Mevlanazade olarak tanınan,
Muhibbüddin muhammed b. Ahmet el-Hanefi’nin (ö. 859 h.) haşiyesini verebiliriz.84
55) Şerhü Usûlü’l-Pezdevi, Şeyh Süleyman Ahmed es-Sindi, kitabın yazım
tarihi hicri 698 dir.85
56) Camiü’l-Usûl fi Usûli’l-Fıkıh, Rükneddin Abdullah b. Muhammed esSemerkandi (ö. 701 h.)86
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 235, Ayrıca bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, TDV. yay. Ankara 1990, s.
70, ve bkz. Kasım b. Kutluboğa (ö. 879 h.), a.g.e, s. 194
85
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 91
84
48
57) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Müeyyededdin Ebu Muhammed
Mansur b. Ahmed el-Havârizmi el-Hanefi, el-Kââni (ö. 705 h.)87
58)Şerhü’l-Müntehab li’l-Ahsikesi fi’l-Usûl, Müeyyededdin Ebu Muhammed
Mansur b. Ahmed el-Havârizmi el-Hanefi, el-Kââni (ö. 705 h.)88
59) el-Kâfi fi Şerhi’l-Vâfi, Ebu’l-Berekat Hafızüddin Abdullah b. Ahmed b.
Mahmud en-Nesefi (ö. 710 h.)
Yine Nesefi’ye ait olmak üzere, usûle dair Menar, Umde ve Şerhü’l-Ahsikesi
adlı eserler mevcuttur.89
60) Menârü’l-Envâr, Ebu’l-Berekat Hafızüddin
Abdullah b. Ahmed b.
Mahmud en-Nesefi (ö. 710 h.)
Kitap güvenilir kaynak bir eser olup kapsamlı muhtasar ve faydalıdır. Kitap
Nesefi’nin mebsut’u ve muhtasaratı arasında olup tedavülü fazla ve tenavülü kolaydır.
Kitap hacminin küçüklüğüne ve nazmının vecizliğine rağmen derya mesabesindedir.
Tüm bunlara rağmen ibare bozukluğu, gereksiz anlatım ve uzatmalardan hali değildir.
Kitabı Akhisari semtü’l-vusûl isimli muhtasarında en güzel şekilde tahrir etmiş açıklama
ve ayıklamalar yaparak güzel bir tertip ile kitabı takdim etmiştir. Menarü’l-Envâr’ı pek
çok âlim şerh etmiştir:
a) Sadeddin Ebu’l-Fadl Dehlevi (ö. 891 h.) kitabı kavl üslûbu ile şerh etmiş ve
bu şerhi; İfâdatü’l-Envâr fi İdâati Usûli’l-Menâr olarak isimlendirmiştir.
b) Nâsırüddin b. Rebve Muhammed b. Ahmed b. Abdülaziz el-Konevi edDimeşki de (ö. 764 h.) Menâr’ı şerh etmiştir. Ayrıca onun bu kitaba ait Kudsü’l-Esrâr fi
İhtisari’l-Menâr isimli bir muhtasarı da vardır.
c) Şeyh Şucaeddin Hibetullah b. Ahmed Türkistani’nin (ö. 733 h.) Tebsıretü’lEsrâr fi Şerhi’l-Menâr isimli şerhi
86
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 463
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 475
88
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 475
89
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1378
87
49
ç) Şeyh Ekmeleddin Muhammed b. Mahmud el-Baberti el-Hanefi’nin (ö. 786
h.) el-Envâr’ı
d) Şeyh Cemaleddin b. Yusuf b. Kumâri el-Ankari el-Harati’nin İktibasü’lEnvâr fi Şerhi’l-Menâr ismli şerhi. Kitabın yazımını 752 senesinin Muharrem ayında
bitirmiş olup kitabını Muğni ve haşiyelerinden ve Tenkih’ten pek çok faydalar seçerek
yazmıştır.
e) Kıvameddin Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kâki’nin (ö. 749 h.)
Câmiü’l-Esrâr’ı. Bu kitap kavl üslubu ile yazılmış bir şerh olup Kâki kitabın sonunda; “
Bu faydalı bilgileri şeyhimiz Aladdin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari’den ve Hafızüddin
Nesefi’nin kitaplarından ve Allâme Şerefeddin b. Kemal Kırımi’den aldım” demektedir.
el-Kâki bu kitapla ilgili kapsamlı bir şerhe başlamıştı ancak vazgeçti. Daha sonra hacca
niyet edince kitabı Şam âlimlerine gösterdi.Onlar da kitabı çok beğenerek bu kitabı
temize çekmesini istediler. el-Kâki de buna icabet ederek Hicaz yolunda Şaban ayının
20. günü h.810 da kitabı bitirdi. Ve bu kitap Menâr’ın en güzel şerhi oldu.
f) Zeyneddin b. Nüceym el-Mısri (ö. 970 h.) ilk önce Talikü’l-Envâr ala
Usûli’l-Menâr olarak isimlendirilen kitap daha sonra bazı âlimlerin de işaretiyle
Fethü’l-Ğaffar olarak isimlendirilmiştir. kitap 965 yılında ve beş ay kadar bir zaman
zarfında telif edilmiştir. Yine İbni Nüceym el-Mısri’nin Lübbü’l-Usûl isimli, bir
Menarü’l-Envâr muhtasarı vardır.
g) Hattab b. Ebu’l-Kasım el-Kara’nın (ö. 720 h.) ve Celaleddin Resula’bni
Ahmed b. Yusuf et-Tebâni’nin de (ö. 793 h.) faydalı birer şerhleri vardır.
ğ) Şeyh Zeyneddin Abdurrahman b. Ebi Bekri’nin (İbnü’l-Ayni olarak bilinir)
memzuc metotla yazılmış veciz bir şerhi vardır. Kitabı çokca yolculuk yaptığı için,
olabilecek en üst seviyeye kadar kısaltılmıştır. Ta ki taşıması kolay olsun.
h) İbnü’l-Fasih el-hemedani olarak tanınan, Fahreddin Ahmed b. Ali (ö. 755 h.)
Menâr’ı tanzim etmiş, Zeyneddin Ebu’l-İz Tâhir b. Hasan (ö. 808 h.) Menâr’ı muhtasar
hale getirmiş, Kasım b. Kutluboğa da bu muhtasarı memzuc metoda göre şerh etmiştir.
50
ı) Ebu’s-Sena Ahmed b. Muhammed ez-Zeyli Sivasi, Menar’ı şerhederek
Zübdetü’l-Esrâr Şerhü Menâr olarak isimlendirmiştir. Kitabını 974 yılında sivasta
tamamlamıştır.
i) İzzeddin Abdüllatif b. Abdülaziz b. Melek’in (ö. 797 h.) Şerhi üzerine
yapılmış, ismi Envârü’l-Halek ala şerhi’l-Menâr li İbni’l-Melek olan, Muhammed b.
İbrahim el-Halebi’ye ait bir haşiye mevcuttur.
j) Mevlâ Abdurrahman b. Sâçlı Emir (ö. 987 h.),ve Kemaleddin Hüseyin elVezir’in şerhleri
k) Mevlâ Abdüllatif b. Melik (ö. 885 h.), bu şerh halk nezdinde yaygın meşhur
bir şerhtir. Bu şerh üzerine bazı haşiyeler yazılmıştır. Örnek olarak; Kasım b. Kutluboğa
el-Hanefi’nin (ö. 879 h.) haşiyesi, Şeyh Şerefeddin Yahya b. Karaca’nın haşiyesi, Mevlâ
Musatafa b. Pir Muhammed Azmizade’nin (ö. 1040 h.) haşiyesi olup, haşiyesini
Netâicü’l-Efkar olarak isimlendirmiştir. Azmizade’nin haşiyesi üzerine de Yahya elA’rec (ö.1130 h.) bir haşiye yazmıştır.
l) Koca Hüsam olarak tanınan, Hüseyin Amasi’nin de (ö. 961 h.) Menâr
üzerine bir haşiyesi vardır.
m) Şemseddin Muhammed Koçhisari de Menâr’ı şerh etmiş ve şerhi elFevâidü’ş-Şemsiyye li’l-Menâr olarak isimlendirmiştir.
Mir Âlim, Nekrakâr, Kara Sinan, Semerkandi gibi âlimler de menâr’ı şerh
etmişlerdir.
n) Şeyh Ebu Abdullah Muhammed b. mübarek Şah b. Muhammed el-Herevi de
Menâr’ı şerh etmiş olup şerhinin adı; Medârü’l-Fuhûl fi Şerhi Menâri’l-Usul dür.
Herevi bu şerhinde Şerhü’l-Cündi’den, İtkani’den, Münevver isimli bir şerhten
Semerkandi’nin şerhinden, Hibetullah Ahmed Türkistani’nin Tebsıratü’l-Ebsâr isimli
şerhinden çokca nakiller yapmaktadır. Kadı Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed b.
Şahne (ö. 890 h.) Herevi’nin şerhini kısaltmış ve bu muhtasarı Tenvirü’l-Menâr olarak
isimlendirmiştir.
51
o) Şemseddin Muhammed b. hüseyin b. Muhammed Şah Nuşâbâdi’nin
Zübdetü’l-Efkar isimli şerhi. Nuşâbâdi kitabını pek çok şerhten topladığını
belirtmektedir. Şerhinde bu sanatla alakalı kısa bir mukaddime de bulunmaktadır.
ö) Yusuf b. Abdülmelik b. Bahşayiş’in Zeynü’l-Menâr isimli memzuc metotla
yazılmış olan şerhi. Abdülmelik şerhini 842 de bitirmiştir. ayrıca Minhac b. Bennan
Tebani’nin de Menâr üzerine bir şerhi mevcuttur.
p) Şeyh İsa b. İsmail b. Hüsrev Şah el-Aksari’nin (ö. 727 h.) Envârü’l-Efkar fi
Tekmileti İdâati’l-Envâr isimli şerhi. Kitabında Menâr’ı Şerhetmesinin sebebini şu
şekilde açıklamaktadır; “ İdâatü’l-Envar makul ve menkule şâmildir. Ancak özlü
anlatım ve mücmel olması dolayısıyla bir takım tereddütte kalan kimseler, bu mücmel
olanı tafsil etmemi istediler.”
r) Nüzhetü’l-Efkar, iki ciltlik büyük bir şerhtir.
s) Muhammed b. Mahmud b. Hüseyin el-Hüseyni’nin et-Tibyan isimli memzuc
metotla yazılmış olan şerhi, İbni Melek’in şerhi gibi veciz ( özlü kısa ) bir şerhtir. elHüseyni şerhinde, Şerhü’l-Musannef ve Şerhü’l-Hubâri’nin içindeki meselelerin
çokluğu sebebiyle ezberlenmesinin zor olduğunu söylemektedir.
ş) Celaleddin b. Ahmed Rûmi el-Hanefi’nin (ö. 792 h.) şerhi oldukça güzeldir.
t) Abdulâli b. Muhammed b. Hüseyin el-Bercendi’nin (ö. 932 h.) Muhtasarü’lMenâr isimli eserini Şah İsmail döneminde yazmıştır.
u) Ali b. Muhammed Menâr’ı, Esâsü’l-Usûl adı altında özetlemiş ve daha
sonra bu muhtasarı memzuc metotla şerh etmiştir.
ü) Mevlâ Ebu’s-Suud b. Muhammed el-İmadi’nin Sevâkibü’l-Enzâr fi Evâili’lMenâr isimli risalesi.
v) Menâr’ın muhtasarlarının şerhlerinden Şemseddin Sivasi’nin (ö. 1049 h.)
Zübdetü’l-Esrar isimli şerhi. Yine üçüncü bölümden başlamak üzere, Divan katibi İsa b.
Mahmud Menâr’ı Türkçe olarak şerh etmiştir.
52
y) Amasya müftüsü Hızır b. Muhammed Amasi, Ğusûnu’l-Usûl isimli
muhtasarı 1062 de tamamlamış ve daha sonra bu muhtasarı memzuc metotla şerh etmiş
ve şerhi de Tehyicü Ğusûni’l-Usûl olarak isimlendirmiştir. Yine Menâr’ı Bosna kadısı
Abdülhalim Rûmi (ö. 1051 h.) ve Muhammed Emin b. Şeyh Muhammed Üsküdari
Rûmi el-Hanefi de (ö. 1151 h.) şerh etmiştir. Ziyaeddin Abdürrahim b. Safâeddin İsa elBağdadi el-Hanefi de Menâr’ı şerh edenler dendir. 90
61) el-Müntehab fi Usûli’l-Mezheb li’l-Ahsikesi, Abdullah Ahmed b.
Mahmud Hafızüddin Ebu’l-Berekât en-Nesefi el-Hanefi (ö. 710 h.)91
62) el-Kâfi Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Hanefi Fakih Hüsameddin el-Hüseyin b.
Ali b. Haccâc b. Ali es-Siğnâgi (ö.711 h.)92
63) el-Vâfi, Hanefi Fakih Hüsameddin el-Hüseyin b. Ali b. Haccâc b. Ali esSiğnâgi (ö.711 h.)93
64) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Hattab b. Ebi Kasım Karahisari erRûmi el-Hanefi (ö. 730 h.)94
65) et-Tahkik fi Şerhi Müntehabi’l-Usûl, Abdülaziz b. Ahmed b. Muhammed
el-Fakih Aladdin el-Buhari el-Hanefi (ö. 730 h.)95
66) Keşfü’l-Esrâr fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Abdülaziz b. Ahmed b.
Muhammed el-Fakih Aladdin el-Buhari el-Hanefi (ö. 730 h.)96.
Kitap Fahrulislam Pezdevi’nin, Kenzü’l-Vusûl ila Marifeti’l-Usûl isimli eserini
şerh
etmektedir.Usûlü’l-Pezdevi,
usûlü
fıkıh
alanında
yazılmış
olan
önemli
eserlerdendir. Usûlü’l-Pezdevi daha sonra gelen pek çok usulcünün de takip ettiği
Hanefi metodu üzerine yazıldığı için de ayrıca bir ehemmiyete haizdir. Bu şerhle ilgili
90
Çelebi, a.g.e c. 2, s. 1823-27 ve c. 4, s. 554 ve c. 5, s. 464
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 464
92
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 314
93
Ahsikesi, a.g.e, c. 1, s. 15-25
94
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 347
95
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 581
96
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 581
91
53
olarak Taşköprüzade; “ Usûlü Pezdevi üzerine pek çok şerh yazılmıştır. Ancak en güzeli
Abdülaziz el-Buhari’ninkidir.” demektedir.
Buhari kitabını yazma sebebini bizzat kendisi şöyle açıklamaktadır: “ Din’de
kardeşlerim ve yakin’ı talep etmede yardımcılarım, onlar için Usûlü Pezdevi’deki kapalı
manaları açan, kitaptaki gizli latifeler ( ince noktalar ) üzerindeki örtüyü kaldıran,
anlaşılması zor işaretleri ve belirsiz rumuzları izah eden, müşkilatlı ibarelerini ve
lafızlarındaki mücmelliği beyan eden bir şerh yazmamı istediler…Fahrulislam
pezdevi’nin
müsannefatının
inceliklerini
araştırmakla
tanınmış
olan
amcam,
Muhammed b. Muhammed b. İlyas el-Maymerği’den bu hususta çok şey öğrendiğimi
düşünüyorlardı, daha sonra Allah’a güvenerek bu önemli işe başladım…Kitabın tahkik
ve mükemmellik, tertip ve düzen açısından önceki kitapları geçmiş olacağını ümit
ederim.” Buhari şerhinde Pezdevi’nin ifadelerini esas almış, yeri geldikçe onları şerh
etmiştir. Buhari, pezdevi’nin usûlünü şerh ederken seleften ve haleften önde gelen
âlimlerin kitaplarını uzun uzadıya mütalâa ettiğini, şerhinin hatimesinde bizzat
belirtmektedir. Yine o, kitabındaki yeni latifeleri ihata eden ve açıklanan incelikleri
iyice kavrayan kimsenin, onun bu kitabındaki tahkik metodunu anlıyacağını ve bazı
zorlukları tahric etmesinin de kolay olacağını söylemektedir.97
67) Tebsiretü’l-Esrâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi, Şucâeddin Hibetullah b.
Ahmed b. Muallâ b. Mahmud et-Türkistâni el-Hanefi, et-Tırâzi (ö. 733 h.)98
68) el-Minhâc ala Mezhebi’l-Hanefiyye, Hama kadısı Necmeddin Ömer b.
Muhammed İbnü’l-Adim Halebi (ö. 734 h.)
Kitap usûl ve furuyu kapsamaktadır. müellif kitapta Camiü’s-Sağir, Tahavi’nin
Tasnif’’ini ve Kuduri’yi en özlü ve en açık şekilde cem etmiştir.99
69) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Ali b. Mansur Aladdin el-Makdisi
el-Hanefi (ö. 746 h.)100
Aladdin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari, Keşfü’l-Esrâr, Darü’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut 1994, c. 1, s. 15
Çelebi, a.g.e c. 6, s. 506
99
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1877
100
Çelebi, a.g.e c. 5, s. 719
97
98
54
70) Tenkihü’l-Usûl, Sadruşşeria Ubeydullah b. Mesud el-Mahbubi el-Buhari
el-Hanefi (ö. 747 h./ 1347 m.)101
kitap güzel ve meşhur bir metindir. Kitabı yazmasının sebebini kendisi şu
şekilde
açıklamaktadır;
“
Değerli
ulema,
Pezdevi’nin
kitabını
araştırmaya
yöneldiklerinde onlardan bir kısmı, Pezdevi’nin kitabındaki lafızların zahiri dolayısıyla,
kitap aleyhinde aşırı eleştirilerde bulundukları için, kitabı açıklamak, makul kaideler
uyarınca kitabı taksim etmek ( sınıflandırmak ) istedim. Bu meyanda İbni Hâcib’in
Usûl’ünden ve Râzi’nin Mahsul’ünden derin araştırma ve inceleme yaparak bazı
noktaları da aldım.”
Kitap henüz müsvedde halde iken istinsah edilerek nüshaları yayıldı. Kitabın
bir kısmının silinmesi sebebiyle memzuc metot üzere latif (küçük hacimli) bir şerh
yazdı. Bu şerhte de maruf olduğu hal üzere metnin ibaresini kullanarak bu kitabı etTavdih fi Halli Ğavâmidi’d-Tenkih olarak isimlendirdi. Bu şerh dahi metin gibi
olduğundan üzerine pek çok talikât ve şerhler yazıldı. Bu şerhlerden en büyüğü, Allâme
Sadettin Mesud b. Ömer et-Teftazani’nin (ö. 792 h.) et-Telvih fi Keşfi Hakaiki’t-Tenkih
isimli eseridir. Teftazani’nin bu şerhi çokca aranan bir şerh olduğundan dolayı pek çok
âlim ders, haşiye ve talik yaparak ilgi göstermiştir.
Teftazani’nin et-Tavdih’e yapmış olduğu şerhe (et-Telvih), Molla Hasan b.
Muhammed Şah el-Fenari (ö. 886 h./ 1480 m.) tarafından bir haşiye yazılmıştır.
Haşiyesi pek çok fayda içermektedir. Bu haşiyeye ek olarak;
Allâme Seyyid Şerif Ali b. Muhammed el-Cürcani el-Hanefi’nin (ö. 816 h./
1413 m.) haşiyesi
Muhiddin Muhammed b. Hasan es-Samsuni’nin (ö. 919 h.) haşiyesi
Molla Alaeddin Ali et-Tûsi’nin (ö. 887 h./ 1482 m.) haşiyesi
Muhammed b. Feramuz Molla Hüsrev’in (ö. 885 h./ 1448 m.) haşiyesi
101
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 496, ve bkz. Kutluboğa, a.g.e, s. 203, ve Ahmet Özel, a.g.e, s. 77
55
Kadı Burhaneddin Ahmed b. Abdullah es-Sivasi’nin-el maktul-(ö. 800 h.) etTercih isimli haşiyesi. Kadı Burhaneddin’in haşiyesi muteber ve faydalı bir haşiyedir.
Molla Aladdin Ali b. Muhammed el-Kuşi’nin (ö. 879 h.) haşiyesi
Kasım b. Kutluboğa’nın (ö. 879 h.) haşiyesi ki bu haşiye 1 cilt olup sünnet
bahsine kadar yazılmıştır.
Mevlâ Yusuf Bali b. el-Molla Yakan’ın taliki ve oğlu Muhammed b. Yusuf
Bali er-Rûmi’nin taliki
İbnü’l-Berdei’nin haşiyesi
Allâme Ahmed b. Süleyman b. Kemalpaşa’nın (ö. 940 h./ 1534 m.) taliki
Hızır Şah el-Menteşevi’nin (ö. 853 h.) taliki
Molla Abdülkerim’in (ö. 900 h.) taliki
Muslihiddin Mustafa Hüsamzade el-Atik’in haşiyesi
Ebu Bekir b. el-Kasım el-Leysi es-Semerkandi’nin haşiyesi
Muiniddin et-Tevni’nin haşiyesi
Mevlânazade Osman el-Hattabi’nin haşiyesi ki bu haşiyeyi Hasan Çelebi
zikredip nakletmiştir.
Muslihiddin Mustafa b. Şaban es-Sururi’nin (ö. 969 h.) haşiyesi
Molla Muslihiddin Mustafa b. Yusuf Havacezade el-Bursevi’nin (ö. 893 h.)
haşiyesi. Bu haşiye müsvedde halindedir.
Şemseddin Ahmed b. Mahmud Kadızade’nin (ö. 988 h.) taliki
Molla Hidayetullah el-Alai’nin (ö. 1039 h.) taliki
Ayrıca haşiyeler üzerine de talikât yapılmıştır;
56
Molla Hasan Çelebi’nin haşiyesi üzerine Mustafa b. Mahmud b. Muhammed
Mimarzade’nin (ö. 968 h.) taliki
Ebu Suud b. Muhammed el-İmadi’nin (ö. 983 h.) kasru’l-âm mebahisi üzerine
yapmış olduğu ve Ğamazâtu’l-Melih olarak isimlendirdiği taliki102
71) Tavdih fi Halli Ğavâmidi’d-Tenkih, Sadruşşeria Ubeydullah b. Mesud elMahbubi el-Buhari el-Hanefi (ö. 747 h./ 1347 m.)103
72) Bünyânü’l-Vusûl fi Şerhi’l-Usûl li’l-Pezdevi, Muhammed b. Muhammed
b. Ahmed es-Sencâri Kıvameddin el-Hanefi el-Kâki (ö. 749 h.)104
73) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed
es-Sencâri Kıvameddin el-Hanefi el-Kâki (ö. 749 h.)105
74) Mukaddime, Kadılkudat Alaeddin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa b.
Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.)106
75) Sa’diyye fi’l-Usûl, Kadılkudat Aladdin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa
b. Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.)107
76) Keşfü’l-Kâşifi’z-Zihni fi Şerhi’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Kadılkudat
Aladdin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa b. Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni elHanefi (ö. 750 h.)108
77) İktibâsü’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Cemaleddin
Yusuf b. Kumâri el-Hanefi, el-Harâti. Kitabın yazımını 752 yılında bitirmiştir.109
78) Şerhü Muhtasari’l-Menâr, Fahreddin Ahmed b. Ali, İbnü’l-Fasih elHemedâni (ö. 755 h.)110
102
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 497-498
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 496, ve bkz. Kutluboğa, a.g.e, s. 203, ve Ahmet Özel, a.g.e, s. 77
104
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 155
105
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 155
106
Kasım b. Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, s. 211
107
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 720
108
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 157
109
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 557
103
57
79) Menârü’l-Envâr, Fahreddin Ahmed b. Ali, İbnü’l-Fasih el-Hemedâni (ö.
755 h.)111İbnü’l-Fasih bu kitabı tanzim etmiş, Zeyneddin Ebu’l-İz Tahir b. Hasan İbnü
Habib el-Halebi bu kitabı ihtisar hale getirmiş, onun bu muhtasarını da Kasım b.
Kutluboğa memzuc metot ile şerh etmiştir.
80) Şerhü Adududdin İci ala Şerhi Muhtasari’l-Münteha li İbni Hâcib,
Abdurrahman b. Ahmed Adududdin İci (ö. 756 h.)
81) Tebyin fi Şerhi’l-Müntehab fi’l-Usûl, Lütfullah b. Emir Ömer b. Emirğâri
el-Fârâbi el-Amidi Kıvameddin, Emir Katip el-Itkâni el-Hanefi (ö. 758 h.)112
82) el-Şâmil, Lütfullah b. Emir Ömer b. Emirğâri el-Fârâbi el-Amidi
Kıvameddin, Emir Katip el-Itkâni el-Hanefi (ö. 758 h.)113
83) Şerhü Kudsi’l-Esrâr Muhtasari’l-Menâr fi’l-Usûl, Usulcü, Muhammed b.
Ahmed Abdülaziz el-Konevi el-Hanefi Nâsırüddin, İbnü’r-Rebve (ö. 764 h.)114
84) Kudsü’l-Esrâr fi İhtisâri’l-Menâr, Usûlcü, Muhammed b. Ahmed
Abdülaziz el-Konevi el-Hanefi Nâsırüddin, İbnü’r-Rebve (ö. 764 h.)115
85) el-Yenâbi’ fi Marifeti’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah eş-Şibli el-Kadı
Bedreddin et-Trablusi el-Hanefi (ö. 769 h.)116
86) el-Şâmil fi’l-Usûl, Ömer b. İshak Ğaznevi. Kitapta Müntehabü’l-Menâr ve
Muğni’yi cem ederek daha sonra bunu kavl uslubu ile 760 yılında şerh etmiş ve elKâmil olarak isimlendirmiştir.117
87) Şerhü Nihâyeti’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl li İbni’s-Saâti, Ömer b. Ahmed elĞaznevi Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h )118
Kutluboğa, a.g.e, s. 33
Kutluboğa, a.g.e, s. 33
112
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 839
113
Buhari, a.g.e, c. 1, s. 15-20
114
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 162
115
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 162
116
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 164
117
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1023
110
111
58
88) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Ömer b. Ahmed el- Ğaznevi
Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h.)119
89) el-Münirü’z-Zehr mine’l-Feydu’l-Bâhir min Şerhi’l-Muğni li’l-Habbâzi
fi’l-Usûl, Ömer b. Ahmed el-Ğaznevi Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h )120
90) Usûlü’l-Lâmişi, İmam Bedreddin Mahmud b. Zeyd el-Hanefi,121
Hayatı hakkında bilgi yoktur. Kureşi’nin eserinde zikredildiğine göre ondan
önce(h.775) yaşamıştır. Eseri 40 sayfalık usûlü fıkıha dair bir mukaddimedir.
91) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdullah b. Muhammed Cemaleddin
el-Hüseyni Nekrakâr (ö. 776 h.)122
92) el-Münteha fi Şerhi’l-Muğni, Cemaleddin Ebu’l-Mehâsin Mahmud b.
Ahmed Konevi,İbnü’s-Sirac Dimeşki (ö. 777 h.) şerh üç cilttir.123
93) Cevâhirü’l-Efkâr fi Muhtasari’l-Menâr, Ahmed b. Ali b. Abdurrahman
el-Kenâni el-Belbisi el-Hanefi (ö. 779 h.)124
94) el-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi, Muhammed b. Mahmud b.
Kemaleddin Ahmed el-Bâberti Ekmeleddin el-Mısri el-Hanefi (ö. 786 h.)125
95) et-Takrir fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Muhammed b. Mahmud b.
Kemaleddin Ahmed el-Bâberti Ekmeleddin el-Mısri el-Hanefi (ö. 786 h.)126
96) Minhâcü’ş-Şeria fi Şerhi Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Celaleddin Resula’bni
Ahmed b. Yusuf et-Tebani el-Hanefi * (ö. 793 h.), yazarın Pezdevi’nin usûlü üzerine
118
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790
120
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790
121
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 111 ve 114, Ayrıca bkz. Kasım b. Kutluboğa, Tacü’t-Teracim, s. 290
122
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 467
123
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1858 ayrıca bkz. Kutluboğa,age, s. 289 ve c.6, s. 409
124
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 115
125
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 171
126
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 171
119
59
bitirmediği, adı Talikatün ala Şerhi’l-Erzincani li Usûli’l-Pezdevi
127
olan bir de taliki
vardır. Celaleddin’in bu şerhi üzerine de bazı şerhler yazılmıştır.
a) A’lâ el-Haskefi Muhammed b. Ali Dimeşki’nin İfadatü’l-Envâr fi Şerhi’lMenâr’ı, bu şerh üzerine de İbni Âbidin Muhammed Emin Dimeşki’nin bir haşiyesi
vardır.
b) Şeyh Ahmed Sıddıki el-Hindi Molla Ceyun el-Hanefi’nin (ö. 1130 h.)
Nuru’l-Envâr ala Menâri’l-Envâr’ı, Nuru’l-Envâr üzerine de Muhammed Abdülhalim
el-Leknevi’nin el-Akmâr ala Nuri’l-Envâr isimli bir haşiyesi vardır.
c) Muhammed b. Cirbaş’ın Mirkâtü’l-Efkâr fi Şerhi’l-Menâr’ı 128
97) Hâşiyetü Teftâzâni ala Şerhi’l-Adudiddin İci ala Muhtasari’l-Münteha li
İbni Hacib, Sadeddin Mesud b. Ömer Abdullah Teftâzâni (ö. 793 h.)
98) et-Telvih fi Keşfi Hakâiki’t-Tenkih, Sadeddin Mesud b. Ömer Abdullah
Teftâzâni (ö. 793 h.)
99) Netâicü’l-Efkar, İbnü’s-Saiğ Muhammed b. Abdurrahman Zümrüdi elHanefi (ö. 797 h.)129
100) et-Tecih Şerhü’t-Tenkih fi’l-Usûl, Kadı Burhaneddin Ahmed b. Abdullah
es-Sivasi el-Hanefi (ö. 800 h.)130
101) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Hanefi Fakih, İbni Melek Abdüllatif
b. Abdülaziz b. Eminüddin er-Rûmi (ö. 801 h.)131
102) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Ali b. Ömer el-Esved Aladdin erRûmi el-Hanefi (ö. 801 h.)132
127
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 367,368
* et-Tebani’nin adının Muhammed b. Kadı Şemseddin Ahmed Amasi olduğu da söylenmiştir.
128
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1872, ve Kutluboğa, age, s. 148
129
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1924
130
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 117
131
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 617
132
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 726
60
103) Muhtasarü’l-Menâr, İbnü Habibi’l-Halebi, Zeyneddin Ebu’l-İz Tahir b.
Hasan b. Ömer (ö. 808 h.)*
104) Tenvirü’l-Menâr, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Kadı Ebu’lVelid Zeyneddin el-Halebi el-Hanefi, İbnü’ş-Şahne (ö. 815 h.)133
105) Hâşiyetün ala Evâili’t-Telvih li’t-Teftâzâni, Ali b. es-Seyyid Muhammed
b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.)134
106) Hâşiyetün ala Şerhi Muhtasari’l-Münteha, Ali b. es-Seyyid Muhammed
b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.)
107) Hâşiyetü Cürcâni ala’l-Mevâkıf li Adududdin İci, Ali b. es-Seyyid
Muhammed b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.)
108) Fusûlu’l-Bedai’ li (fi) Usûli’ş-Şerai’, Şemseddin Muhammed b. Hamza
el-Fenari er-Rûmi el-Hanefi (ö. 834 h.)
Başlangıç ve bölümler şeklinde kitabı tertip etmiştir. Kitapta iki mukaddime iki
bölüm ve bir de hatime vardır. Hatime ictihad ve ictihadla ilgili meselelere dairdir.
Fenari bu kitapta Menar, Pezdevi, Râzi’nin Mahsul’ü İbni Hâcib’in Muhtasar’ı ve
benzeri pek çok kitabı cem etmiştir. Kitabın telifi otuz yıl sürmüş olup oğlu Muhammed
Şah (ö. 839 h.) bu kitap üzerine bir haşiye yazmış ve Telhisü’l-Fusûl ve Tersısi’l-Usûl
olarak isimlendirmiştir. Bu şerhi Şeyh Yusuf b. İbrahim el-Mağribi ed-Dânevi’ elHanbeli ihtisar ederek, Ğayetü’t-Tahrir el-Câmi olarak isimlendirmiş, daha sonra bu
muhtasarı da şerh ederek Keşfü’ş-Şevarid ve’l-Mevani’ olarak isimlendirmiştir.135
109) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Şemseddin Muhammed b. Hamza el-Fenari erRûmi el-Hanefi (ö. 834 h.) 136
133
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 180
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 728
135
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1267 ve c.6, s. 188
136
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 188
* Bas. Trh. Riyad 1989
134
61
110) Şerhü Fusûli’l-Bedai’ li Usûli’ş-Şerâi’, Ebu’l-Berekât, Muhammed Şah
b. Muhammed b. Hamza el-Fenari (ö. 839 h.), metni Telhisü’l-Fusul ve Terhisü’l-Usul
olarak isimlendirmiştir.137
111) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Ahmed b. Ebi’l-Kasım Ömer ez-Zevâli
Şihabeddin ed-Devlet Âbâdi el-Hindi el-Hanefi (ö. 848 h.)138
112) Zeynü’l-Menâr fi Şerhi Menâri’l-Envâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Yusuf b.
Abdülmelik b. Bahşâyiş er-Rûmi el-Hanefi, Kara Sinan (ö. 852 h.)139
113) Şâfi fi İhtiyâri’l-Kâfi mine’l-Usûli’l-Pezdevi, Ebu’l-Beka Muhammed b.
Ahmed b. Ziyaeddin Muhammed b. Said b. Muhammed el-Ömeri el-Kureşi Behâeddin,
İbnü’z-Ziya es-Sâğâni el-Hanefi (ö. 854 h.)140
114) Tibyân fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Mahmud b.
el-Hüseyin el-Hüseyni el-Hanefi (ö. 857 h.)141
115) Hâşiyetün ala Bediü’n-Nizam li İbni’s-Saâti fi’l-Usûl, Muhammed b.
Ahmed Mevlânazade el-Hattâi Muhibbüddin el-Hanefi (ö. 859 h.) 142
116) et-Tahrir fi Usûlu’l-Fıkıh, Kemalettin Muhammed b. Abdülvahid, İbni
Hümmam el-Hanefi, Sivasi (ö. 861 h./1457 m.)
Kitap bir ciltten oluşmaktadır.Kitapta bir mukaddime ve üç makale olup bu
makalelerde pek çok ilimden bahsetmektedir. Ancak o kadar veciz bir şekilde
yazılmıştırki kitabın ibaresi neredeyse bir bulmaca gibi olmuştur.
Kitabı talebesi, Muhammed b. Muhammed b. Emir el-Hâc el- Halebi el-Hanefi
(ö. 879 h./1475 m. ) memzuc metotla şerh etmiş ve et-Takrir ve’t-Tahbir olarak
isimlendirmiştir. Kitapta Hanefi ve Şafii ıstılahı bir arada kullanılmıştır.
137
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 193 ve c.6, s. 190
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 127
139
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 560
140
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 197
141
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 200
142
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201
138
62
Daha sonra kitabı, Muhammed Emin Emir Paşazade el-Buhari, memzuc
metotla şerh etmiş ve Teysirü’t-Tahrir olarak isimlendirmiştir. Daha sonra Tahrir’i
Zeynelâbidin İbni Nüceym el-Mısri ( ö. 970 h./1562 m. ) özetlemiş ve kitabını Lübbü’lUsul olarak isimlendirmiştir. Bu kitabında Tahrir’i hem özetlemiş, hem de ona bazı
ilâveler yaparak kitabı, meşhur Hanefi metodu üzere tertip etmiştir.143Şeyh Cemalettin
b. el-Kadı Zekeriya’nın bu muhtasar üzerine bir şerhi vardır.144
117) Şerhü Bedii’n-Nizam li İbni’s-Saâti, Kemalettin Muhammed b.
Abdülvahid, İbni Hümmam el-Hanefi, Sivasi (ö. 861 h./1457 m.)145
118) Şerhü’l-Varakât fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Osman Mardini
(ö.871h.)
119) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Rumeli Kazaskeri
Abdülkerim b. Abdullah el-Hanefi (ö. 874 h.)146
120) Tahrir fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Hanefi Fakih Aladdin Ali b. Muhammed
eş-Şâhrûdi el-Bestami er-Rûmi(ö. 875 h.), Musannifin adıyla meşhurdur. Eser
tamamlanmamıştır.147
121) el-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Hanefi Fakih Aladdin Ali b. Muhammed eşŞâhrûdi el-Bestami er-Rûmi(ö. 875 h.) 148
122) et-Takrir, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Baberti (ö. 876 h.)149
123) Hâşiyetün ala Şerhi Tenkihi’l-Usûl li Nekrakâr, Kasım b. Kutluboğa b.
Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)150
124) Hâşiyetün ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Kasım b. Kutluboğa b.
Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)151
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 358, Ayrıca bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s.96
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201
145
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201
146
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 611
147
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 735
148
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 735
149
Buhari, a.g.e, c. 1, s. 15-20
150
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830
143
144
63
125) Şerhü Muhtasari’l-Menâr li İbni Habib el-Halebi, Kasım b. Kutluboğa
b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)152
126) Şerhü’l-Varakât li İmami’l-Haremeyn fi’l-Usûl, Kasım b. Kutluboğa b.
Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)153
127) Tahricü’l-Ehadis min Usûli’l-Pezdevi, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah
el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)154
128) Muhtasarü’l-Menâr li İbni Kutluboğa, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah
el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)
129) et-Takrir ve’t-Tahbir Şerhü’t-Tahrir, İbnü Emiri’l-Hâc, Şemseddin Ebu
Abdullah Muhammed b. Muhammed el-Halebi el-Hanefi (ö. 879 h.)155
130)Hâşiyetün ala’t-Tevdih Şerhi’t-Tenkih, Muhammed b. Muhammed b.
Ömer b. Kutluboğa et-Türki Seyfeddin el-Hanefi (ö. 881 h.), yine kendisine ait Şerhü’lMenâr li’n-Nesefi isimli bir usûl kitabı vardır.156
131) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Sadeddin b. Kadı el-Hayrâbâdi el-Hindi el-Hanefi
ez-Zâhid (ö. 882 h.) 157
132) Mirkâtü’l-Vusûl fi (ila) İlmi’l-Usûl, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b.
Ali, Molla Hüsrev (ö. 885 h.)
Daha sonra bu kitabı şerhederek Mirâtü’l-Usûl olarak isimlendirmiştir. Kısa bir
şerh olup mütekaddiminden menkul pek çok faydayı içermektedir. Mevlâ Riyadi kitap
hakkında en uygun olanın metnin Mirâtü’l-Usûl, şerhin de Mirkâtü’l-Vusûl olarak
isimlendirilmesi olduğunu söylemiştir. Molla Hüsrev kitabının girişinde 14 tane usûl
kitabının ve 14 tane de furu kitabının ismini zikretmiştir
151
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830
153
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830
154
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830
155
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201
156
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 210
157
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 386
152
64
Mevlâ Carullah Veliyyüddin kitap üzerine, Osmanlı askeriyesinde kadı olan
Hamid efendi (ö. 1098 h.) tarafından iki ciltlik büyükbir haşiye yazıldığını söylemiştir.
Ayrıca Mustafa Efendi el-Bosnevi’nin de (ö. 1110 h.) bir ciltlik büyükbir
haşiyesi vardır.
Yine Mevlâ Muhammed Tarsusi’nin de (ö. 1117 h.) kitap üzerine küçük bir
haşiyesi vardır. Süleyman İzmiri’nin de (ö. 1102 h.) kitap üzerine bir taliki vardır.158
133) Hâşiyetün ala’t-Telvih, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla
Hüsrev (ö. 885 h.)*
134) Hâşiyetün ala’t-Tavdih, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla
Hüsrev (ö. 885 h.)*
135) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla
Hüsrev (ö. 885 h.)159
136) Şerhü’l-Menâr, İzzeddin Abdüllatif b. Ferişteh, İbnü Melek (ö. 885 h.)
137) Haşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, İbnü Muhammed Şah b.
Aladdin Ali b. Yusuf b. Bâli Muhammed Şah b. Şemseddin el-Fenâri er-Rûmi el-Hanefi
(ö. 886 h.)160
138) Vusûlü’r-Revâi’ ala Fusûli’l-Bedâi’ li’l-Fenâri, İbnü Muhammed Şah b.
Aladdin Ali b. Yusuf b. Bâli Muhammed Şah b. Şemseddin el-Fenâri er-Rûmi el-Hanefi
(ö. 886 h.)161
139) Hâşiyetü Hasan Çelebi ala’t-Telvih, Hasan Çelebi, Şemseddin Hasan b.
Muhammed el-Fenâri (ö. 886 h.)*
140) Elfiye fi Aşereti Ulûm, Muhibbüddin Muhammed b. Ebi’l-Velid
Muhammed b. Muhammed el-Halebi el-Hanefi İbnü’ş-Şahne (ö. 890 h.)162
158
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1657
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 211
160
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288
161
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288
159
65
141) Talikatün ala Mükaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Hasan b. Abdussamed
Samsuni Rûmi el-Hanefi (ö. 891 h.)163
142) İfâdatü’l-Envâr fi İdâeti Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Abdullah b.
Abdülkerim ed-Dehlevi Sadeddin Ebu’l-Fedâil el-Hanefi (ö. 891 h.)164
143) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdurrahman b. Ebi Bekir
Zeyneddin es-Salihi el-Hanefi, Re’sülayn’a nisbetle Ayni de denilmektedir. (ö. 893
h.)165. Eser İstanbul’da 1897 de basılmış olup ayrıca DİB kütüphanesinde merkez
salonda matbu olarak mevcuttur.
144) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Muslihiddin Mustafa b.
Yusuf b. Salih el-Bursevi er-Rûmi el-Hanefi, Havecezade (ö. 893 h.)166
145) Şerhü’l-Menâr, İzzeddin Abdüllatif b. Feriştah İbni Melek (ö. 893 h.)
146) Talikatün ala Evâili’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Sinaneddin Yusuf
Bâli b. Muhammed Yekân b. Ermiğân el-Aydıni, İbnü Yekân (ö. 895 h.)167
147) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Osman b. Abdullah
Nizameddin el-Hattâi el-Hanefi Mevlânazade (ö. 901 h.)168
148) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Muhyiddin Muhammed
b. Taceddin İbrahim er-Rûmi, İbnü’l-Hatib el-Hanefi (ö. 901 h.)169
149) Talikatün ala’l-Mukaddimâti’l-Erbaa mine’t-Telvih fi’l-Usûl, Rumeli
Kazaskeri Muslihiddin Mustafa b. Muhammed el-Kastalâni el-Hanefi, Kestelli (ö. 901
h.)170
162
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 121
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288
* Bas. Trh. Hindistan 1875
* Bas. Trh. Hindistan 1875
* Bas. Trh. İst. 1867
164
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 470
165
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 533
166
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 433
167
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 563
168
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 656
169
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 218
163
66
150) Zübdetü’l-Vusul ila İlmi’l-Usûl ( Zübdetü’l-Fusûl ), Yusuf b. Hüseyin
el-Kirmasti (ö. 906 h.)
Muhtasar bir metin olup 10 fasıl dan oluşmaktadır. Kitabın mukaddimesinde
sultan Beyazıt hanın zikri geçmektedir. Daha sonra kendisi bu metni tekrar ihtisar etmiş
ve bu ihtisarın üzerine de uzun bir şerh yazmıştır.171
151) el-Veciz fi’l-Usûl, Yusuf b. Hüseyin el- Kirmasti (ö. 906 h.)
Bir mukaddime ve birkaç babtan oluşan muhtasar bir kitaptır. Radıyyüddin
Muhammed b. Muhammed el-Hanefi es-Serahsi’nin (ö. 544 h.) Zübdetü’l-Fusul isimli
metninden kısaltılarak yazılmıştır.172
152) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Kazasker
Muhammed b. Muslihiddin Mustafa b. el-Hâc Hasan Balıkesiri er-Rûmi (ö. 911 h.)173
153) Şerhü Cemi’l-Cevâmi’ li’s-Sübki fi’l-Usûl, Abdulber b. Muhammed b.
Muhammed b. Muhammed b. Mahmud İbni’ş-Şahne Seriyyüddin Ebu’l-Berekât elHalebi el-Kahiri el-Hanefi (ö. 921 h.)174
154)
Hâşiyetün
ala’t-Telvih
li’t-Teftâzâni
fi’l-Usûl,
Bağdat
Kadısı
Kıvameddin Yusuf b. Hasan el-Hüseyni eş-Şirâzi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 922 h.)175
155) Hâşiyetün ala Telvihi’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Muhammed el-Berdei
Muhyiddin et-Tebrizi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 927 h.)176
156) Medârü’l-Fuhûl fi Şerhi Menâri’l-Usûl, Muhammed b. Mübarekşah b.
Muhammed el-Herevi er-Rûmi el-Hanefi, Hakimşah el-Kazvini (ö. 928 h.)177
170
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 433
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 904
172
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 2001 ve c.6, s. 563
173
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 220
174
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 498
175
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 563
176
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 229
177
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 229
171
67
157) Şerhü Zübdeti’l-Usûl, Abdülaliy b. Muhammed b. Hüseyin el- Bercendi
el-Hanefi (ö. 932 h.)178
158) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi, Abdülaliy b. Muhammed b. Hüseyin elBercendi el- Hanefi (ö. 932 h.)179
159) Tağayyürü’t-Tenkih fi’l-Usûl, İbni Kemal Paşa, Şemseddin b. Ahmed b.
Süleyman b. er-Rûmi (ö. 940 h.)*
160) Nazmü’l-Ferâid ve cemü’l-Fevâid fi’l-Usûl, Şeyhzade Abdürrahim b. Ali
el-Amasi er-Rûmi (ö. 944 h.) 180
161) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni, Mustafa b. Şaban el-Geliboli erRûmi el-Hanefi (ö. 962 h.)181
162) Lübbü’l-Usûl fi Muhtasarı’t-Tahrir li İbni Hümmam, Zeyneddin b.
İbrahim b. Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri
(ö. 970 h.), eser Lübbü’l-Usûl fi Tahriri’l-Usûl li İbni Hümmam olarak da anılmaktadır.
el-Mısri bu kitabında Tahrir’i özetlemiş ona bazı ilâveler yapmış ve kitabını
meşhur Hanefi metodu üzere tertip etmiştir. Şeyh Cemaleddin b.el-Kadı Zekeriya’nın da
bu muhtasar üzerine bir şerhi vardır.182
163) Talikü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Zeyneddin b. İbrahim b.
Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri (ö. 970 h.)183
164) Fethü’l-Ğaffâr fi Şerhi’l-Menâr, Zeyneddin b. İbrahim b. Muhammed b.
Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri (ö. 970 h.)184Bu kitabın bir
kısmı üzerine Şeyh Abdurrahman el-Bahravi el-Hanefi’nin hâşiyesi bulunmaktadır.
178
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 586
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 586
180
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 659
181
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 434
182
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1545 ve c. 1, s. 358 ve c. 5, s. 378
183
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 378
184
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 378
179
68
Menâr üzerine yapılmış, onun lafızlarını tahlil eden, manalarını açıklayan,
bunu yaparken de lafı uzatmaktan kaçınan bir üslûp kullanılmıştır. Şerh esnasında
Sadrüşşeria, Sadeddin Teftâzâni, İbnü’l-Hümmam, Ekmeleddin el-Baberti gibi Hanefi
mezhebinin müteahhirun ulemasının, muhakkiklerinin sözlerini çoklukla almış, sahih ve
itimada şayan olanı belirtmiştir.
Müellif hamdele ve salvele ile kitaba başlamış, bu esnada hamd ve şükürün
manaları üzerinde durarak netice itibarıyla ikisinin bir olduğunu belirtmiştir. Daha sonra
lafız ve anlamın aynı veya ayrı olmasından bahisle usûlü fıkıh konularına girmiştir.185
165) Envârü’l-Halek ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, İbnü’l-Halebi,
Radiyyüddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Tazevi el-Hanefi (ö. 971 h.)
166) Talikatün ala Hâşiyeti’t-Telvih, Mustafa b. Muhyiddin Muhammed
İbnü’l-Mimar er-Rûmi el-Hanefi (ö. 971 h.)186
167) Teysirü’t-Tahrir, Muhammed b. Emin b. Şerif Emir Padişah el-Buhari elHanefi (ö. 972 h.)187
168) Necâhü’l-Vusûl fi İlmi’l-Usûl, Muhammed b. Emin b. Şerif Emir
Padişah el-Buhari el-Hanefi (ö. 972 h.)188
169) Talikatün ala Tağyiri’t-Tenkih li İbni Kemal fi’l-Usûl, İbni Celal Salih
b. el-Kadı Celaleddin et-Tevgıi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 973 h.)
170) Sevâkibü’l-Enzâr fi Evâili Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Şeyhülislam
Ahmed b. Muhyiddin Muhammed b. Mustafa el-İskilibi el-İmâdi, Ebu’s-Suud er-Rûmi
el-Hanefi (ö. 982 h.)189
171) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdurrahman b. Saçli Emir er-Rûmi
el-Hanefi Alemşah (ö. 987 h.)190
Zeyneddin b. İbrahim İbni Nüceym el-Hanefi, Fethü’l-Ğaffâr bi Şerhi’l-Menâr, Mustafa el-Bâbi
Matbaası, Mısır 1936, c. 1, s. 6
186
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 435
187
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 249
188
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 249
189
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 253
185
69
172) Tenviü’l-Usûl, Fudayl b. Ali el-Cemali el-Aksarayi el-Hanefi (ö. 991 h.)
Muhtasar bir metin olup iki maksat üzere tertip edilmiştir. Birincisi; deliller
hakkında, ikincisi; hükümlerle ilgilidir. Fudayl b. Ali 958 yılında kitabı bitirdi ve daha
sonra kitabı şerh ederek Tevsiü’l-Usûl olarak isimlendirdi. Ayrıca metnin el-Vusûl fi
Şerhi Tenviü’l-Usûl isimli bir şerhi daha vardır.191
173) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed
Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)192
174) Şerhü Muhtasari’l-Menâr, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed
Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)193
175) Kitâbü’l-Vusûl ila Kavâidi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed
Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)194
176)Zübdetü’l-Esrâr şerhü Muhtasari’l-Menâr, Ahmed b. Muhammed b.
İrfan Şemseddin Ebu’s-Sena ez-Zeyli er-Rûmi Sivasi el-Hanefi (ö. 1006 h.)195
177) Şerhü Muhtasarı Menâri’l-Envâr li İbni Habib el-Halebi fi’l-Usûl,
Nureddin Ali b. Sultan Muhammed el-Kâri el-Herevi el-Hanefi (ö. 1014 h.)196
178) el-Usûlü’l-Mühimme fi Husûli’l-Mütimme, Nureddin Ali b. Sultan
Muhammed el-Kâri el-Herevi el-Hanefi (ö. 1014 h.). Eser bir cilttir.197
179) Hakâikü’l-Usûl, Muhammed b. Mustafa Tirevi er-Rûmi el-Hanefi, elAyşi (ö. 1016 h.)198
180)Semtü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Hasan el-Kâfi Bosnevi Akhisari (ö1025 h.)
190
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 547
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 503, ve bkz. a.y. c. 2, s. 2010 ve c. 5, s. 822
192
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262
193
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262
194
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262
195
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 150
196
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 555
197
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 751
198
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 267
191
70
Kitabı 1000 yılı civarında telif etmiş olup muhtasar bir kitaptır. Bir mukaddime
iki bab ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. Daha sonra kitabı memzuc metotla kısa bir
şekilde şerh etmiştir.199
181) Keşfü’l-Esrar fi Şerhi’l-Menar, Hasan el-Kâfi el-Bosnevi Akhisari (ö.
1025 h.), kitap Nesefi’ye ait olan Menarü’l-Envar’ın şerhidir.200
182) Husûlu’l-Merâm min Usûlü’l-İmam, Muhiddin Muhammed b. Ahmed
et-Tevgıi Kadı Rûmi el-Hanefi, Nişancızade (ö. 1031 h.)201
183) Teshilü Mirkati’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Mevlâ Osman b. Abdullah
Geliboli Rûmi el-Hanefi (ö. 1036 h.)
Molla Hüsrev’e ait olan el-Mirât ale’l-Mirkât isimli kitabın tercümesi olup bir
cilt halinde yayınlanmıştır.202
184) Netâicü’l-Efkâr ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Mustafa b. Pir
Muhammed Azmizade er-Rûmi el-Hanefi (ö.1040 h.)203
185) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdulhalim b.Lütfullah er-Rûmi elKadı (ö. 1051 h.)204
186) el-Kavlü’s-Sedid fi Ba’di Mesâili’l-İctihad ve’t-Taklid, Muhammed b.
Abdülazim b. Mella Ferh el-Hindi el-Hanefi. Kitabı h.1051 de Tamamlamıştır.205
187) Tahkikü’l-Cüz bi Sureti’l-Kül ve Zuhuru’l-Fer’ ala Sureti’l-Asl, Ârif
billah Abdullah Abdi b. Muhammed el-Bosnevi el-Bayrami (ö. 1054 h.)206
188) Mukaddimâtü’t-Telvih fi’l-Usûl, Hanefi Fakih Abdulhakim b. Şemseddin
Muhammed es-Seyalkuti Pencabi el-Hindi (ö. 1067 h.)207
167 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1002 ve c. 5, s. 291
200
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1486
201
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 407 ve c. 6, s. 272
202
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 288 ve c. 5, s. 657
203
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 440
204
Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 505
205
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 280
206
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 260
71
189) et-Tasrih bi Ğavâmidi’d-Telvih Şerhi’t-Tenkih fi’l-Usûl, Abdullah b.
Abdulhakim es-Seyalkuti el-Hindi el-Hanefi (ö. 1080 h.)208
190) Gurretü Ayni’t-Tâlib fi Nazmi’l-Menâr fi’l-Usûl, Filipe Kadısı
Abdüllatif Bahaddin b. Abdülbâki el-Baalbeki el-Hanefi el-Behâi (ö. 1082 h.)209
191) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Mahmud b. Abdullah elMevsili el-Hanefi (ö.1082 h.)210
192) Tehyicü Ğusûni’l-Usûl fi Şerhi Muhtasari’l-Menâr, Hızır b. Muhammed
Amasi el-Hanefi (ö. 1086 veya 1100 h.)
Bu eserle, kendisine ait olan Ğusunü’l-Usul fi Muhtasari Menari’l-Usul li’nNesefi isimli eseri şerh etmiştir.211
193) Haşiyetün ala’l-Menâr, Abdulhalim b. Piş Kadem b. Nasûh b. Mustafa b.
Abdulkerim b. Hamza er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1088 h.)212
194) İfâdatü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Muhammed b. Ali elHısni Alâ el-Haskefi el-Hanefi (ö. 1088 h.)213
195) Nazmü’l-Menâr, Muhammed b. Hasan el-Kevâkibi el-Halebi el-Hanefi
(ö.1096 h.) 214
196) Şerhü’l-Mirât fi’l-Usûl,( Hâşiyetü Hamid ala Mirâti’l-Usûl ) Rumeli
Kazaskeri Hâmid b. Mustafa Konevi Aksarayi el-Hanefi (ö. 1098 h.)215
197) Hâşiyetün ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Yahya b. Nuh b. Abdullah
er-Rûmi el-Hatib, el-Vani (ö. 1100 h.)216
207
Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 504
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 478
209
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 617
210
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 416
211
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 347
212
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 505
213
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 295
214
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 298
215
Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 260
208
72
198) Şerhü Mirkâti’l-Vusûl ila İlmi’l-Usû li Molla Hüsrev, Hanefi müderris
Süleyman b. Abdullah el-İzmiri,aslen Giritlidir. (ö. 1102 h.)217
199) Miftâhü’l-Husûl ala Mirâti’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf Mostari Rûmi’ye
(ö. 1110 h.) ait bir haşiye.218
200) Hâşiyetün ala’l-Mirât fi’l-Usûl, Muhammed Dede b. Abdullah elMevlevi el-Bursevi (ö. 1115 h.)219
201) Hâşiyetü Tarsusi ala’l-Mirâti’l-Usûl, Muhammed b. Ahmed Tarsusi
(ö.1117 h.)
202) Müsellemü’s-Sübut, Muhibbullah b. Abdüşşekür el-Bihâri (ö. 1119 h.)
203) Nuru’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Ahmed b. Ebi Said
Abdullah b. Abdürrezzak Sıddıki el-Hindi Molla Ciyven Dehli el-Hanefi (ö. 1130 h.)220
204) el-Müfessir fi’l-Usûl, Hafız Emanullah b. Nurullah b. Hüseyin el-Benari
el-Hindi el-Hanefi (ö. 1133 h.), daha sonra kendisi bu kitabı şerh edip Muhkemü’l-Usûl
fi Şerhi’l-Müfesser adını verdi. 221
205) Nefhâtü’l-Ezhâr ala Nesmâti’l-Eshâr, Abdülğani b. İsmail b. Ahmed b.
İbrahim en-Nablusi el-Hanefi (ö. 1143 h.)222
206) Hulâsatü’t-Tahkik fi Hükmi’t-Taklid ve’t-Telfik, Abdülğani b. İsmail b.
Ahmed b. İbrahim en-Nablusi el-Hanefi (ö. 1143 h.)223
207) Şerhü Makâsıdi’d-Tâlibin fi’l-Usûl, Ebu Abdullah Veliyyüddin b.
Mustafa er-Rûmi Kadı Carullah (ö. 1151 h.)
216
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 534
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 469
218
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 524
219
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 309
220
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 170
221
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 530
222
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 590
223
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 434
217
73
Telhis’in şârihi Ebu’l-Abbas Ahmed b. Muhammed ed-Delai el-Mağribi bu
kitabı şerh etmiştir.224
208) Şerhü Menâri’l-Envâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed Emin İbnü’şŞeyh el-Üsküdâri el-Hanefi, Kasirizade (ö. 1151 h.)225
209) Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl Şerhü Mirkâti’l-Vusûl li Molla Hüsrev,
Ebu Naim Ahmed b. Mustafa b. Osman el-Hadimi Rûmi el-Hanefi (ö. 1165 h.)226
210) Hâşiyetü İzmiri ala Mirâti’l-Usûl, Muhammed b. Veli Kırşehiri İzmiri
(ö. 1165 h.)227
211) Mecâmiü’l-Hakâik mine’l-Usûl, Ebu Said Muhammed b. Muhammed elHâdimi (ö. 1176 h.)228
212)
Mecâmiü’l-Hakâik
Tercümesi;
Levâmiü’d-Dekâik,
Ebu
Said
Muhammed b. Muhammed el-Hâdimi (ö. 1176 h.)229
213) Ikdü’l-Ciyd fi Ahkami’l-İctihad ve’t-Taklid, Ahmed b. Abdurrahim Şah
Veliyyullah Dehlevi el-Hindi el-Hanefi (ö. 1180 h.)230
214) Zübedü’l-Esrâr şerhü Muhtasari’l-Menâr, Ebu Nâsır Abdunnâsır elKursâvi el-Kazani (ö. 1190 h.)231
215) Menâfiü’d-Dekâik Şerhi Mecâmii’l-Hakâik, Abdullah b. Ebi Said
Muhammed b. Mustafa el-Hâdimi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1192 h.)232
216) Bedaiü’l-Efkar fi şerhi Evaili’l-Menâr li’n-Nesefi, Halep müftüsü
Muhammed b. Yusuf b. Yakub el-Ğazali el-Hanefi (ö. 1194 h.)233
224
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 532
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 324
226
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 457 ve c. 5, s. 175
227
Çelebi, a.g.e, c.6, s. 328 Eser DİB. Merkez kütüphanede matbu olarak mevcuttur.
228
İ.A., c. 15, s. 24
229
İ.A., c. 15, s. 24
230
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 107
231
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 608 ve TDV., İslam Ans. c. 26, s. 447
232
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 485
225
74
217) el-Müstağni Şerhü’l-Muğni fi’l-Usûl, Halep müftüsü Muhammed b.
Yusuf b. Yakub el-Ğazali el-Hanefi (ö. 1194 h.)234
218) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, İslâhi Abdullah b. Abdulaziz
Balıkesiri er-Rûmi el-Hanefi el-Halveti (ö.1197 h.) 235
219) Fethü’l-Esrâr fi Şerhi’l-Muğni fi’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)236
220) Miftâhü’l-Husûl ala Mirâti’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)237
221) Müntehabü’l-Usûl fi Şerhi’l-Müntehab, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)238
222) eş-Şerhü’l-Veciz fi’l-Usûl, Seyyid Ömer b. Hüseyin Bozacızade elÂmidi(ö. 1200 h.)239
223) el-Cevâhirü’l-Münife fi Usûli Edilleti Mezhebi’l-İmam Ebi Hanife
mimmâ Vâfeka fihi Eimmete’s-Sünne, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed b. Muhammed
Mürtedâ Hüseyni Zebidi (ö.1205 h.)240
224) Camiü’l-Fusûl fi İlmeyi’l-Furu ve’l-Usûl, Hanefi müderris Ziyaeddin
Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed Ahıskavi (ö. 1212 h.)241
225) Şerhü’t-Tahrir li İbni Hümmam, Bahrululûm Abdülaliy Muhammed b.
Nizameddin Muhammed el-Leknevi el-Hindi Ebu’l-Ayyâş es-Sehâlevi (ö. 1225 h.)242
233
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 169 ve c. 6, s. 342
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 169
235
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 486
236
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443
237
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443
238
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443
132
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 47
240
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 380 ve c. 6, s. 347
241
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 356 ve c. 5, s. 487
242
Çelebi, a.g.e, c. , s. 586
234
75
226) Fevâtihü’r-Rahamût fi Şerhi Müsellemi’s-Sübut, Bahrululûm Abdülaliy
Muhammed b. Nizameddin Muhammed el-Leknevi el-Hindi Ebu’l-Ayyâş es-Sehâlevi
(ö. 1225 h.)
227) Şerhün ala’l-Mecâmii’l-Usûl li’l-Hâdimi, Seyyid Muhammed b. Mustafa
el-Alâi el-Hanefi (ö. 1234 h.)243
228) Şerhü Neticeti’l-Usûl, Seyyid Muhammed b. Mustafa el-Alâi el-Hanefi
(ö. 1234 h.)244
229) Kamerü’l-Akmâr ala Nuri’l-Envâr, Muhammed Abdülhalim b.
Muhammed Leknevi (ö. 1239 h.)
230) Nazmü Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Abdülhamid b. Abdullah er-Rahbi elBağdadi el-Hanefi (ö. 1247 h.)245
231) Şerhü Manzûmeti’l-Menâr, Abdülhamid b. Abdullah er-Rahbi elBağdadi el-Hanefi (ö. 1247 h.)246
232) Menâfiü’d-Dekâik fi Şerhi Mecâmii’l-Hakâik, Mustafa b. Muhammed
Güzelhisari (ö. 1251 h.)
233)
Nesmâtü’l-Eshâr
ala
İfâdati’l-Envâr
Şerhü’l-Menâr
fi’l-Usûl,
Muhammed Emin Âbidin b.Abdürrahim Ömer b. Abdülaziz el-Hüseyni ed-Dimeşki,
İbni Âbidin (ö.1252 h.)247
234) Neşru’l-Arf fi Binai Ba’di’l-Ahkâm ala’l-Örf, Muhammed Emin Âbidin
b.Abdürrahim Ömer b. Abdülaziz el-Hüseyni ed-Dimeşki, İbni Âbidin (ö.1252 h.)248
235) Takrirü’l-Mirât Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl, Havace Mustafa b.
Abdullah el-Vidini er-Rûmi (ö. 1271 h.)249
243
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 359
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 359
245
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 506
246
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 506
247
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 644 ve c. 6, s. 367
248
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 644 ve c. 6, s. 367
244
76
236)Usûlü Fıkıh Dersleri, Ali Haydar Büyük (ö. 1281/1903 )
237) Hâşiyetün ala Nuri’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr, Muhammed Abdülhalim
b. Muhammed Eminullah el-Leknevi el-Ensâri (ö. 1285 h.)250
238) Şerhü Hatimeti’l-Usûl, Süleyman b. Abdullah Karaağaci (ö1287h)251
239) Enâmilü’r-Resâil Haşiyetün ala’l-Mirât, Sadi mahlaslı Edremit Müftüsü
Ahmed b. Mustafa el-Konevi Nakşibendi el-Hanefi (ö. 1299 h.)252
240) Tevşihü’l-Usûl, Halil Fevzi b. Abdullah Filibevi er-Rûmi (ö. 1302 h.)253
241) Hâşiyetü’l-Fenâri, Hocazade, Abdullah Kilisli (ö.1303 h.)
242) Kamerü’l-Akmâr ala Nuri’l-Envâr Şerhü’l-Menâr, Muhammed b.
Abdülhay b. Mevlevi el-Leknevi el-Hindi el-Hanefi (ö. 1304 h.)254
243) Kitabü’l-Usûl, Ebu’l-Mehâsin Seyyid Muhammed b. Halil el-Meşişi etTrablusi el-Hanefi, Kavkacı (ö. 1305 h.)255
244) Nazmü Mirkâti’l-Usûl li Molla Hüsrev, es-Seyyid Mahmud b. es-Seyyid
Muhammed Nesib ed-Dimeşki el-Hanefi, İbnü Hamza (ö. 1305 h.)256
245) en-Nuru’l-Lâmi’ fi Usûli’l-Câmi, es-Seyyid Mahmud b. es-Seyyid
Muhammed Nesib ed-Dimeşki el-Hanefi, İbnü Hamza (ö. 1305 h.)257
246) Mazbadatü’l-Fünûn ala Mirâti’l-Usûl, Hanefi fakih Ahmed Hamdullah
b. İsmail Hâmid b. Ahmed Şükrü Ankaravi (ö. 1317 h.) 258
249
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 458
Hayreddin Zirikli,el-Âlâm, Darü’l-İlim li’l-Melâyin, Beyrut 1999, c. 6, s. 186
251
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 407
252
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 190
253
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 357
254
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 385
255
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 387
256
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 420
257
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 420
258
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 195
250
77
247) İktibâsü’l-Envâr fi Tercümeti’l-Menâr fi’l-Usûl, Muhammed Zihni b.
Muhammed Reşid el-İstanbuli er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1329 h.)259
248) el-Bedrü’s-Sâti’ ala Cemi’l-Cevâmi, Mısır müftüsü Muhammed Bahit b.
Hüseyin el-Mutii el-Hanefi (ö. 1354/1935 ). Asyut’ta doğdu Muhammed Abduh’a ve
onun islahatçı fikirlerine karşı çıktı.260
249) Hudûdu Usûli’l-Fıkıh, Halil Cevad b. Bedr b. Mustafa b. Halil b.
Muhammed Sunullah Ebu’l-Vefâ el-Halidi el-Mahzumi ed-Deyri el-Makdisi (ö.
1360/1941 ). Hanefi fakihlerindendir.261
250) el-Makul fi İlmi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah Kûyi (ö.1362/1943 )262
251) Usûlü Fıkıh Dersleri, İzmirli İsmail Hakkı (ö. 1365/1946 )
252) et-Tahrirü’l-Veciz fima Yebteğıhi’l-Müsteciz, Muhammed Zahid elKevseri (ö. 1371 h.).Eser DİB. merkez kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur.
253) Hanefi Fıkhının Esasları, Muhammed Zahid el-Kevseri (ö. 1371 h.).Eser
DİB. merkez kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur.
254) el-Fıkhü’s-Sâmi fi Tarihi’l-Fıkhi’l-İslami, Muhammed b. Hasan Hacevi
(ö. 1376/1956 )
255) Usûlü’l-Fıkhı’l-İslami, Muhammed Şâkir b. Râğıb el-Hanbeli edDimeşki el-Hanefi (ö. 1378/1958 ). Öğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır.263
256) Hukuku İslamiye ve Istılahatı Fıkhiye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen (ö.
1971 ), kitabın 1. cildi usûlü fıkıhla ilgilidir.
257) Fethü’l-Kadir Şerhü Tenkihi’t-Tahrir, Âmir osman (ö. 1408/1988 )264
259
Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 400
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 50
261
Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 193
262
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 245
263
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 157
264
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.143
260
78
Üçüncü Bölüm
Müelliflerinin ölüm ve doğum tarihleri ile ilgili bilgi bulunmayan esrler:
Bu bölümde Müelliflerinin Doğum ve Ölüm Tarihleri İle İlgili Bilgi
Bulunmayan eserleri, müelliflerinin isimlerini hece harflerine göre sıralayarak,
sıralamaya esas aldığımız ismi de koyu fonla verdik.
258) ez-Zeria ila İlmi’ş-Şeria’, Efendizade Abdullah Sabri
259) İdâetü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Safaeddin Abdurrahim
Ziyaeddin b. İsa el-Bağdâdi el-Mendilâvi el-Hanefi265
260) İslam Hukuku Dersleri, Abdülkadir Şener, İzmir 1987
261) Miftâhü’l-Usûl Şerhü Mirkâti’l-Vusûl el-Mensube li Molla Hüsrev,
Abdürrezzak b. Mustafa el-Antâki 266
262) Talikatün ala’t-Telvih fi Keşfi Hakâiki’t-Tenkih fi’l-Usûl, Şeyhülislam
Kadızade Şemseddin Ahmed b. Bedreddin Mahmud el-Edirnevi er-Rûmi el-Hanefi267
263) Dairetü’l-Usûl, li’ş-Şeyh Şemseddin Ahmed b. Muhammed Sivasi268
264) el-Mebâhisü’s-Sibâiyye, Şiraz Müftüsü, Ebu Muhammed Ali b. Asil b.
Mesud b. Mahmud b. Muhammed el-Hanefi el-Bermâi
Kitap,ilmî yedi konuyu içermekte olup bunlar da; Tefsir, Kıraat, Hadis, Kelam,
Fıkıh, Usulü Fıkıh, Meâni ve Beyan’dır.269
265) İslam Fıkhı ve Hukuku, Ali Fikri Yavuz
266) Fıkıh Usûlü, Burhan Erol, İzmir 1992
267) Fıkıh Usûlü, Fahreddin Atar
265
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 565
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 521 ve c.5, s. 568
267
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 148
268
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 729
269
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1577
266
79
268) Hâşiyetü Hamid ala Mirâti’l-Usûl, Hamid b. Mustafa, eser DİB
Kocatepe kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur.
269)Tarifâtü’l-Fuhûl fi’l-Usûl, Seyyid Ziyaeddin Hamid b. Şeyh Yusuf b.
Hamid b. Emrullah b. Abdülmümin b. Mahmud el-Bandırmavi 270
270) Şerhü Münteha’s-Sûl ve’l-Emel fi İlmeyi’l-Usûli ve’l-Cedel li İbni
Hâcib, İbnü’l-Mutahhir Hasan b. Yusuf el-Haliy eş-Şii.Kitabı Ğayetü’l-Vudûh ve
İzahü’s-Sübül olarak isimlendirmiştir. Bu kitap üzerine yapılan şerhlere gelince;
a) Seyyid Ömer b. Salih Feyzi Tokadi Rûmi’nin şerhi
b) Tâib mahlaslı, Kadı İsmail b. Mustafa Erzurumi el-Hanefi’nin (ö. 1214 h.)
şerhi
c) Seyyid Halil b. Ahmed b. Himmet Konevi Rûmi el-Hanefi’nin (ö.1224 h.)
şerhi
d) Seyyid Şerif Cürcâni’nin Münteha’s-Sûl ve’l-Emel’e yaptığı şerh üzerine,
Seyyid Hüseyin Rûmi Batâtzade’nin (ö. 1079 h.) şerhi 271
271) Hâşiyetü Fenâri Hasan Çelebi ala Hâşiyeti’s-Seyyid Şerif Cürcani ala
Şerhi Adududdin İci, Hasan Çelebi Fenâri
272)Fıkıh usûlü,Hasan Karakaya
273) Fıkıh Usûlü, Hayreddin Karaman
274)Müsvedde fi Usûli’l-Fıkıh, Komisyon
275) Usûlü Fıkıh( 4. Sınıflar için ), İsmail Hakkı Manastırlı
276) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Lütfullah b. Hasan etTokadi, Lütfü272
270
271
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 260
Çelebi, age, c.4, s. 573
80
277) Usûlü Fıkıh 5. Sınıf , Mehmed Faik
278) Usûlü Fıkıh Dersleri ( Medhal, İrade, Kaza ve Kader ), Mehmed seyyid
bey
279) Mizânü’l-Fusûl fi Tarihi’l-Ukûl min Usûli’l-Fıkıh, Aladdin Ebu Bekir
Muhammed b. Ahmed el-Usûli el-Hanefi 273
280) Tadilü’l-Mirkât ve Celâü’l-Mirât-Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl, Şeyh
Muhammed b. Ali Tunusi et-Temimi274
281) el-Muhtasar fi Usûli’l-Fıkıh ala’l-Mezâhibi’l-Erbaa,
Muhammed
Hakimi el-Hüseyni el-Keylâni. Kitapta Takvim ve Mizân’ı cem ederek, Menhûl ve
Câmi’den de bazı önemli yerleri kitabına eklemiş ve kitabı Hasan Ağa’ya ithaf
etmiştir.275
282) Husûlü’l-Havâşi ala Usûli’ş-Şaşi, Ebu’l-Hasan Muhammed Hasan b.
Muhammed es-Senbehli el-Hindi,
283) Risâletün fi Fenni’t-Tefsir ve’l-Usûl ve’l-Furu ve’l-Mantık, li’ş-Şeyh elFâdıl Muhammed b. Kemal Taşkendi.
Timur’un meclisinde Sa’d ve Seyyid arasında cerayan eden tartışma hakkında,
Mevlâ Ebu’s-Suûd’la beraber yaptığı bir araştırmadan sonra bu risâleyi telif etti.276
284) Nevâdirü’l-Usûl fi’l-Furu, İmam Ebu Bekir Muhammed b. Yunus elMerğâsuni el-Hanefi 277
285) el-Müstağni Şerhü’l-Muğni fi’l-Usûl, Halep Müftüsü Muhammed b.
Yusuf İspiri el-Hanefi278
272
Çelebi, age, c.5, s. 839
Çelebi, age, c.4, s. 613
274
Çelebi, age, c.3, s. 295
275
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1629
276
Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 880
277
Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1979
278
Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 478
273
81
286) Husûlü’l-Me’mûl min İlmi’l-Usûl, Ebu’t-Tayyib Muhammed Sıddık
Han el-Ganevci el-Hindi 279
287) Kur’an Hükümleri ve Modern Hukuk, Mustafa Reşid Belgesay,
İstanbul 1963
288) Tertibü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Müstakim zade Süleyman er-Rûmi280
289) Şerhü’t-Tenkih fi’l-Usûl, Şeyh Osman b. Said Fethullah eş-Şumni erRûmi, Atpazari281
290) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Vecihüddin Ömer b. Abdülmuhsin Erzincani elHanefi282
291) Fıkhı Hanefiyye’nin Esâsâtı, Seyyid Nesib
292) Şerhü Hatimeti’l-Usûl, Süleyman Kırkağacı
293) Medhal Fıkıh, Süleyman Sırrı
294) Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami, Şakir el-Hanbeli, Şam 1947
295) Hâşiyetü’r-Rahavi ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Rahavi Yahya
Mısri
279
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 407
Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 280
281
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 657
282
Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 793
280
82
Dördüncü Bölüm
Araştırmalarımızda mezheplerine dair bilgi bulamadığımız eserler:
Bu bölümde, araştırmalarımız esnasında mezheplerine dair her hangi bir bilgi
bulamadığımız ulemanın eserlerini sıraladık.
296) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Afifi el-Bâcûri el-Hudari (ö.1305/1927 ),
mezhebine dair kayıt yok. Kitabı Sudan şeri’ mahkemelerine kadı yetiştirilmek üzere
okuyan talebelere fıkıh usûlü dersleri verdiği dönemde yazmıştır. Pezdevi’nin usûl’ü,
İbnü’l-Hâcib’in Muhtasar’ının çeşitli şerhleri, Karafi’nin Tenkihü’l-Fusûl’ü ve
İsnevi’nin Minhac şerhinden faydalanarak açık bir ifade ile kaleme aldığı eserini
Muhammed Abduh’a göstermiş, onun tavsiyesi üzerine Şatıbi’nin Muvafakât’ından
çeşitli ilâveler yapmıştır.
297) Yüsrü’l-İslam Usûlü’t-Teşrii’l-Âm, Muhammed Reşid b. Ali Rıza b.
Muhammed Şemseddin (ö.1354/1935 ). Aslen Bağdatlı olup Menâr dergisinin
sahibidir.Mezhebine dair herhangi bir kayıt yok.283
298) Teshilü’l-Husûl ala Kavâidi’l-Usûl, Muhammed Emin b. Muhammed b.
Ali Süveyd (ö. 1355/1936 ). Fakih ve munazır olup feraiz ilminde mütehassıstır.
Mezhebine dair herhangi bir kayıda rastlanmadı.284
299) Feridetü’l-Usûl, Muhammed b. İbrahim el-Hüseyni (ö. 1359/1940 ).
Mezhebine dair kayıt yok.285
300) Usûlü’l-Fıkıh, Ahmed Ebu’l-Feth
Bey b. Hüseyin
Ebi’l-Feth
(ö.1365/1946 ) Usulü fıkıh âlimidir.Mısır’ın Munifiye şehrinde doğmuştur. Mezhebine
dair herhangi bir kayıt Yoktur.286
301) İlmü Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Abdullah Ebu’n-Neca (ö. 1368/1949
).Mezhebine dair kayıt yok.287
283
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 126
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 44
285
Zirikli, a.g.e, c. 5, s. 306
286
Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 193
284
83
302) İlmü Usûli’l-Fıkıh, Abdulvehhab b. Abdülvâhid Hallaf (ö. 1375/1956 ).
Mezhebi hakkında bir kayıt yok.288
303) Nibrâsü’l-Ukûl fi Tahkiki’l-Kıyas inde Ulemâi’l-Usûl, İsa Mennun eşŞami (ö. 1376/1957 ) Mezhebi kayıtlı değil289
304) Süllemü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Cizân Ulemasından Hafız b. Ahmed b.
Ali el-Hükmi (ö. 1377/1958 ). Mezhebi kayıtlı değil.290
305) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed Ebu Zehre (ö. 1393/1974). Asrının
en büyük şeria islamiye bilginidir. 40 tan fazla telifi vardır. Mezhebine dair bir kayıt
yok.291
306) Risâletün fi İlmi’l-Usûl, Abdürrezzak b. Abdülaziz b. Muhammed elHaffâr (ö. 1397/1977 ). Mezhebine dair kayıt yok.292
307) Meâricü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Abdurrahman b. Muhammed ed-Devsiri
(ö. 1399/1979 ). Mezhebine dair kayıt yok.293
308) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’l-Hayr b.
Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.294
309) el-Usûl ve’l-Külliyât, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’l-Hayr
b. Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.295
310) el-Kıyas fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Suâd Celal (ö.1403/1983
).Mezhebine dair kayıt yok.296
287
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 245
Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 184
289
Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 109
290
Zirikli, a.g.e, c. 2, s. 159
291
Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 25
292
Nizar Abaza-Muhammed Riyad el-Mâlih, İtmâmü’l-Âlâm, Darü’s-Sadr,Beyrut 1999, s.152
293
Ahmed el-Alavene, Zeylü’l-Âlâm, Darü’l-Minâre, 1998 Cidde, s. 117
294
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276 ve el-Alavene, a.g.e, s. 198
295
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276
296
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 237
288
84
311) en-Nesh ve’l-Beyân fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Suâd Celal
(ö.1403/1983 ).Mezhebine dair kayıt yok.297
312) Usûlü’l-Fıkıh, el-Arabi b. Ali Live b. Ömer el-Ammâreti (ö. 1408/1988 ).
Mezhebine dair kayıt yok.298
313) Muhadarât fi İlmi’l-Usûl, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’lHayr b. Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.299
314) Usûlü’l-Fıkıh, Yusuf b. Hâmid (ö. 1409/1988 ). Mezhebine dair kayıt
yok300
315) el-Fevâidü’l-Ceniyye fi Kavâidi’l-Fıkıh, Muhammed Yasin b. İsa elMekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.301
316) Şerhü’l-Luma li Ebi İshak eş-Şirazi fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Yasin
b. İsa el-Mekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.302
317) Tetmimü’d-Duhûl ila Medhali’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Muhammed
Yasin b. İsa el-Mekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.303
318) Usûlü’l-Fıkhı’l-İslami, Zekeriya Ahmed Mebruk el-Berri (ö. 1411/1991
). Mezhebine dair kayıt yok.304
319)
Miftâhü’l-Usûl
ila
Binâi’l-Furu
fi’l-Usûl
li’ş-Şerif
Tilmisâni,
Muhammed b. Muhammed Şemmâm (ö. 1412/1991 ). Mezhebine dair kayıt yok.305
320) el-İşârâtü’l-İlâhiyye fi’l-Mebâhisi’l-Usûliyye li’t-Tûhi, Abdüzzâhir b.
Abdülkerim Hüseyin (ö. 1413/1992 ).Mezhebine dair kayıt yok.306
297
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 237
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.184
299
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276
300
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.317
301
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275
302
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275
303
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275
304
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 101
305
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 266 ve el-Alavene, a.g.e, s. 200
298
85
321) ed-Dıya fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Dib Hamza Tavâşi (ö. 1414/1993
). Mezhebine dair kayıt yok.307
322) el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm li’l-Âmidi, ( Talik ve Tahkik ), Abdürrezzak
Afifi b. Atiyye (ö. 1415/1994 ).Mezhebine dair kayıt yok.308
323) Hücciyyetü’l-İcma, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ).
Mezhebine dair kayıt yok.309
324) Buhus fi’l-Kıyas, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ).
Mezhebine dair kayıt yok.310
325) Buhus fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ).
Mezhebine dair kayıt yok.311
326) Dirâsât fi Usûli’l-Fıkıh, , Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994
). Mezhebine dair kayıt yok.Bu kitabı Celaleddin Abdurrahman’la birlikte yazmıştır.312
327) en-Nâmi, Ebu Muhammed Abdülhak b. Muhammed Emin, eser
Hindistan’da h. 1310 da basılmıştır.
328) el-Veciz fiUsûli’l-Fıkıh, Abdülkerim Zeydan
329) Nazariyyetü’l-Hükm ve Masâdirü’t-Teşri fi Usûli’l-Fıkhi’l-İslami,
Ahmed Husari. Mezhebine dair kayıt bulunamadı.
330) Usûlü’l-Fıkıh, Mahmud Esad
331) Usûlü Fıkıh, Mehmed Münci
332)Behcetü’l-Vusûl bi Şerhi’l-Luma fi Usûli’l-Fıkıh, Haseni Muhammed
İsam Arar
306
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 155 ve el-Alavene, a.g.e, s. 120
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 234
308
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 152 ve el-Alavene, a.g.e, s. 118
309
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201
310
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201
311
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201
312
Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 20
307
86
333)
el-Müntehab
fi
Şerhi’l-Müntehab,
Ebu’l-Fadl
Muhammed
b.
Muhammed b. Mübin en-Nûri313
334)İslam Hukuku Metodolojisi ( Fıkıh Usûlü ), Muhammed Ebu Zehre,
Kahire 1957
335) Mebâhisü’l-Hükm İnde’l-Usûleyn, Muhammed Selam Medkur, Mısır
1964
336) Talilü’l-Ahkâm, Muhammed Mustafa Şelebi. Mezhebine dair kayıt
bulunamadı.
337) Medhalü’l-Fıkhiyyi’l-Âm, Mustafa Ahmed ez-Zerkâ
Mecelle’nin veya diğer islami hukuk metinlerinin, hukuk talebelerince
anlaşılması zor olduğu, öğrencilerin bu kitaplarda mevcut olan furu meselelerin üzerine
terkip edildiği, temelleri, asılları bilmeden bu meseleleri ezberlediklerini, bu gibi
kitapların ancak hukuk ansiklobedileri olup yalnızca, hakimlerin davaları ile ilgili
meselelerde müracaat kitabı olarak kullanılabilir olması, İslam âlimlerini üslûbu kolay,
anlaşılır kitaplar yazmaya sevketmiştir.
Böylece Mustafa Zerka, bu menhec üzere bu kitabı yazmış ve bu kitapta
Mecelle ahkamından, günümüze kadar uygulananları ve Osmanlı zamanından bu güne
kadar değişen maddeleri belirterek hepsini bir arada sunmuştur. İslam fıkhı
araştırmalarında Hanefi mezhebini esas almış, araştırmanın gerektirdiği yerlerde diğer
mezheblere de değinilerde bulunmuştur. Zerka’nın bu kitabı yazmaktaki amacı; İslam
hukuk metodunu değiştirmek, onun kaide ve prensiplerinden, modern, ecnebi hukuk
kanunlarında da olduğu minval üzere genel, bağlayıcı bir doktirin inşa etmektir.
Böylece İslam hukukunun kadim üslûbu içinde bulunan cevherler ortaya
çıkacak, İslam hukuku onu öğrenmek isteyenler için daha kolay bir hal alacaktır. Çünkü
kendilerine medeni hukuk ta denilen medeni kanun bütün hukuka ait idrak ve
araştırmaların temelidir. Ve bu hukukun eğitimi, basitten mürekkebe doğru giden
313
Ahsikesi, a.g.e, c. 1, s. 15-25
87
mevzui bir metoda ihtiyaç duymaktadır. Artık bu hukukta furu meselelerin, genel bir
doktirin içinde asıllar üzerine oturmadığı, kadim furui üslûb yeterli değildir. Fıkhın
üniversite eğitimleri boyunca talabelere kapalı olmasının en büyük sebebi, feri
meselelerin külli usul ile bağlantılı olması ve genel, temel doktirinlerin fıkıh bablarının
çoğuyla alakalı ve müşterek olmasıdır. Bu sebepten şu üç meseleyi içeren bir fıkhi
medhal yazımını gerekli görmüştür.
1) İslam fıkhının tarihini ve tarifini içeren bir mukaddime, İslam fıkhının
kaynakları, ictihadi mezheplerin ortaya çıkışı, ihtilaf sebepleri, bu ihtilafların kanun
yapmada bir servet olması, İslam fıkhının tedvini-Mecelle ortaya çıkıncaya kadar-,
İslam fıkıh müelliflerinin tabakaları, İslam fıkhındaki ictihadi genişliği, İslam fıkhının
gelişimi ve kendisinden faydalanılmak istenildiğinde gelecek asırlar için de
uygunolması durumu.
2) Fıkhi ahkamın bina edilmesinde kullanılan temel doktirinler
3) Mecellede zikri geçen külli kaideler314
338)
Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami,
Vehbe
Zuhayli.
Mezhebine
dair
kayıt
bulunamadı.
339) Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami, Zekiyyüddin Şaban. Mezhebine dair kayıt
bulunamadı.
314
Mustafa Ahmed Zerka, Medhalü’l-Fıkhi’l- Âm, 9. baskı, Şam 1968, c. 1, s. 11-16
88
SONUÇ
Hanefi usûlü fıkıh eserlerini derlediğimiz bu çalışmamızda, giriş kısmında da
beyan ettiğimiz üzere son dönem usûl çalışmalarının çoğu, Zirikli’de de müşahade
ettiğimiz üzere Mâliki ve Şii ulema tarafından yapılmıştır. Son dönem âlimlerinin adı
yanında onların mezheblerini beyan eden her hangi bir şey yazılmadığı için
mezheblerini tesbit etmek mümkün olmadığından, mezheblerine dair kayıt bulunmayan
âlimleri de bu çalışma içine kattık. Burada ifade etmekte fayda gördüğüm bir diğer
husus da 20. yy. da yapılan çalışmaların yeniden gözden geçirilerek, ayrıca 20. yy. da
yapılan çalışmalar başlığı altında toplanmasıdır. Biz bu çalışmamızda bu minval bir
gayret içinde olmadığımız için sadece rastladığımız sınırlı sayıda eseri, burada
zikretmekle yetindik. Asıl arzumuz sadece ismini zikretmekle yetindiğimiz bu eserlerin,
ilim adamlarınca tahkik ve tahriçlerinin yapılarak, ilim talebelerinin faydalarına
sunulmasıdır.
22 Zilhicce 1425
01 Şubat 2005
89
KAYNAKÇA
Kitaplar:
Abaza, Nizar, İtmâmü’l-Âlâm, Beyrut: Dârü’l-İlm li’l-Melâyin, 1999
Abdurrahman, Muhammed, Mucemü’l-Mustalahât ve’l-Elfâzi’l-Fıkhiyye, Kahire:
Dârü’l-Fâdile, Tarihsiz
Ahmed Ali, Muhammed İbrahim, el-Mezheb İnde’l-Hanefiyye, Mekke: Câmia’tü
Ümmi’l-Kura, Tarihsiz
Ahsikesi, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed, el-Mezheb fi Usûli’l-Mezheb ala’lMüntehab, ( tah. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur ) Dârü’l-Ferfur,
Tarihsiz
Alavene, Ahmed, Zeylü’l-Âlâm, Cidde: Dârü’l-Minâre, 1998
Buhari, Aladdin Abdülaziz b. Ahmed, Keşfü’l-Esrâr, Beyrut: Dârü’l-Kitabi’l-Arabi,
1994
Cessâs, Ahmed b. Ali er-Râzi, Usûlü’l-Fıkıh, ( tah. Dr. Acil Câsim en-Neşmi )
İstanbul: İrşad Yayınları, 1994
Cürcâni, Şerif Ali b. Muhammed, Kitâbü’t-Ta’rifât, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye,
1995
Çelebi, Katip, Keşfu’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Funûn, Beyrut: Dârü’lKütübi’l-İlmiyye, 1992
Ebu Cib, Sadi, el-Kamusu’l-Fıkhiyye, Dimeşk: Dârü’l-Fikr, 1998
Ebu Zehra, Muhammed, Ebu Hanife, ( çev. Osman Keskioğlu ) Dördüncü Baskı,
Ankara: DİB. Yayınları, 2002
İbni Haldun, Mukaddime, ( çev. Zakir Kadiri Ugan ) Dördüncü Baskı, İstanbul: M.E.B.
Yayınları, 1996
İbni Nüceym, Zeyneddin b. İbrahim, Fethü’l-Ğaffâr bi Şerhi’l-Menâr, Mısır: Mustafa
el-Bâbi Matbaası, 1936
Keskioğlu, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, Altıncı Baskı, Ankara: DİB.
Yayınları, 2003
Kevseri, Muhammed Zâhid, Hanefi Fıkhının Esasları, ( çev. Abdulkadir Şener- M.
Cemal Sofuoğlu ) Birinci Baskı, Ankara: TDV. Yayınları, 1991
Kutluboğa, Kasım, Tâcü’t-Terâcim, ( tah. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf ) Şam:
Dârü’l-Kalem, 1992
90
Leknevi, Ebu’l-Hasenât Abdülhay, Nafiü’l-Kebir ala Camiü’s-Sağir, Birinci Baskı,
Beyrut: Alemü’l-Kütüb, 1986
Özel, Ahmed, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara: T.D.V. Yayınları, 1990
Serahsi, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl, Usûlü Serahsi, ( tah. Ebu’l-Vefa
el-Afgani ) Beyrut: Dârü’l-Marifet, 1974
Serahsi, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl, el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh,
Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1996
Şâşi, Ahmed b. Muhammed b. İshak Ebu Ali, Usûlü Şâşi, Beyrut: Dârü’l-Kitabi’lArabi, 1982
Zehebi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman, Menâkibü’l-İmam Ebi
Hanife ve Sâhibeyhi, ( tah. Muhammed Zâhid el-Kevseri-Ebu’l-Vefa elAfgani ) Haydar Âbâd: Mektebetü Dari’l-Hidâye, Tarihsiz
Zerka, Mustafa Ahmed, Medhalü’l-Fıkhi’l-Âm, Şam: 1968
Zeydan, Abdülkerim, el-Veciz fi Usûli’l-Fıkıh, Yedinci Baskı, Beyrut: Müessesetü’rRisâle, 2001
Makaleler:
Bardakoğlu, Ali, Hanefi Mezhebi, T.D.V. İslam Ansiklobedisi, C. 16, s. 1-20
Öğüt, Salim, Ebu Yusuf, T.D.V. İslam Ansiklobedisi, C. 10, s. 260
Özel, Ahmed, Hanefi Mezhebi, Fıkıh Usûlüne Dair Eserler, T.D.V. İslam
Ansiklobedisi, C. 16, s. 25-26
91
Download