Word`e Aktar

advertisement
MÜKEMMELLİK BİR ALIŞKANLIKTIR
Açıklama: Günümüzde bir gülümsemenin, başımızla selam vermenin ya da dostça bir kaç
kelime etmenin kişiler üzerinde ne kadar rahatlatıcı, ne kadar olumlu bir etkisi olduğunu unuttuk.
Çevremizdekilerle etkileşime girmemek için yüzlerce sebep buluyoruz kendimizce. Zamansızlık,
ilgisizlik, reddedilme korkusu, hata yapma korkusu, bilinmeyenden korkma ya da belki o
kişinin/kişilerin farkına varmama... Beyinlerimiz, onlarca dosyanın açık olduğu bilgisayarlar
gibi. Hatta bir kısmı hata mesajı bile veriyor: Yetersiz bellek! ve kendiliğinden kapanıyor. Bu
yoğunlukta bir de başkalarına mı vakit ayıracağız? Kendimize bile zaman bulamıyoruz. İkna
olmak ne kadar olay öyle değil mi? Son derece gerçekçi duruyor sebeplerimiz. Oysa ki yürürken
yüzünüzde oluşacak bir gülümseme eşliğinde başınızla selam vermek belki 10 saniye bile
sürmez. O yüzden bahanelere sığınmayı bırakıp, gerçeklerle yüzleşelim. Gittikçe asosyal
oluyoruz. Karşı dairemizde oturanı, hatta bizimle aynı şirkette, aynı katta çalışanı bile
tanımıyoruz ya da tanımak istemiyoruz. Neler oluyor bizlere?
Kategori: Kişisel Gelişim
Eklenme Tarihi: 14 Mart 2007
Geçerli Tarih: 18 Temmuz 2017, 21:36
Site: Biymed Eğitim Makaleler
URL: http://www.biymed.com/makaleler/makaleler.asp?haberID=349
MÜKEMMELLİK BİR ALIŞKANLIKTIR
Günaydın! O sabah yarı uykulu halimden sıyrıldım birden ve etrafıma bakındım. Benden başka kimse
yoktu ve hiç tanımadığım biri bana gülerek günaydın diyordu. Hem de bir Cumartesi sabah 6:30’da. Alışkın
olmadığımdan olsa gerek, biraz şaşırdım. Ben İstanbul’da hafta sonunda, sabahın erken bir saatinde dışarı
çıktığımda genellikle sokaklarda kimse olmaz, olsa da zaten bir tatil gününde o kadar erken kalkmış
olmaktan dolayı canı sıkkın olur.
Sonuç olarak gülümseyen bir yüz ve “Günaydın” diyen enerjik bir ses duyma şansım neredeyse yok gibidir.
Eğer siz o enerjik ve çevreye neşe saçan insanlardansanız, ne mutlu bir azınlıktansınız, bir bilseniz...
Nezaket kurallarının modasının geçtiği yargısına varmak için acele etmemek gerek. Çünkü bu
kurallar, mükemmelliğe giden yolda en iyi egzersiz.
Bir gülümseme yeter...
Günümüzde bir gülümsemenin, başımızla selam vermenin ya da dostça bir kaç kelime etmenin kişiler
üzerinde ne kadar rahatlatıcı, ne kadar olumlu bir etkisi olduğunu unuttuk. Çevremizdekilerle etkileşime
girmemek için yüzlerce sebep buluyoruz kendimizce. Zamansızlık, ilgisizlik, reddedilme korkusu, hata
yapma korkusu, bilinmeyenden korkma ya da belki o kişinin/kişilerin farkına varmama... Beyinlerimiz,
onlarca dosyanın açık olduğu bilgisayarlar gibi. Hatta bir kısmı hata mesajı bile veriyor:”Yetersiz bellek” ve
kendiliğinden kapanıyor. Bu yoğunlukta bir de başkalarına mı vakit ayıracağız? Kendimize bile zaman
bulamıyoruz. İkna olmak ne kadar olay öyle değil mi? Son derece gerçekçi duruyor sebeplerimiz. Oysa ki
yürürken yüzünüzde oluşacak bir gülümseme eşliğinde başınızla selam vermek belki 10 saniye bile sürmez.
O yüzden bahanelere sığınmayı bırakıp, gerçeklerle yüzleşelim. Gittikçe asosyal oluyoruz. Karşı
dairemizde oturanı, hatta bizimle aynı şirkette, aynı katta çalışanı bile tanımıyoruz ya da tanımak
istemiyoruz. Neler oluyor bizlere?
Nezaketin modası geçti mi?
1930 yılnda Thorndike 3 çeşit zekadan bahsetmiştir; soyut, mekanik ve sosyal zeka. Sosyal zekayı
tanımlarken de başkalarını anlama ve insan ilişkilerinde akıllıca/bilgece davranma becerisi sözlerini
kullanmıştır. Sosyal zekanın akademik beceriden farklı olduğunu ve insanların hayatta başarılı olmalarını
sağlayan anahtar faktör olduğunu yazmıştır. Günümüzde duygusal zekanın içinde kabul edilen sosyal
zekanın, nesilden nesile düşmesi belki de neden insanlara bu kadar uzak durduğumuzu açıklayabilir. Diğer
taraftan yapılan araştırmalar, aslında pek çok kişinin probleminin nasıl etkileşime gireceğini bilmemesi ya
da emin olmaması olduğunu belgeliyor. Neden bilemiyoruz dersiniz? Bana göre açıklaması son derece
basit. Çünkü bizler insan ilişkilerini düzenleyen en önemli unsuru, nezaket kurallarını hayatımızdan
çıkartma yoluna gittik. Çünkü bizler, Jullian Baggini’nin söylediği gibi salt görgü kuralları ile günlük ahlak
arasındaki ayırımı yapmakta başarısızlığa uğradık. Nezaket kurallarının modasının geçtiğini düşündük
içimizden, ne gerek var öğrenmeye, uygulamaya dedik. Yemek yerken hangi çatalı kullandığımın ne önemi
var ki, önemli olan benim bilgim, ünvanım, kişiliğim dedik. Ama farkına varmadan insanlarla ilişkilerimizi
düzenleyen, bizleri diğerlerine yaklaştıran, toplumu toplum yapan bazı güzel alışkanlıkların da ortadan
kalkmasına sebep olduk. Çevremizdekilere saygı göstermenin, onların toplu taşıma araçlarına itilmeden
inip binme haklarına saygı duymak olduğunu unuttuk. Açık havada ya da bir kafede oturan kişinin orada
kaldığı tüm süre boyunca bizim sesimizi dinlemek ve attığımız kahkahalara hogörü göstermek zorunda
olmama hakkını unuttuk. Biz aslında sosyal açıdan ilerlemenin, gelişmenin medeni olmak, kibar olmak,
görgü kurallarına uymak demek olduğunu unuttuk.
Nezaket küçük ayrıntılarda gizli
Sadece özel hayatımızda değil iş hayatımızda da kendimizi kaybettik bir anlamda. Sözlerimizle,
tavırlarımızla çoğu zaman birlikte çalıştığımız kişileri ezip geçiyoruz. En başarılı olmak adına, diğerlerinden
daha iyi olmak adına çoğu zaman çevremizdekilerin ne hissettiğine önem vermiyoruz. Günümüzün
materyalist dünyasında nezaketin yerini sorguluyoruz. Oysa insanlarla nasıl konuştuğunuz, telefona nasıl
cevap verdiğiniz, hangi ortamda ne giydiğiniz, müşterilerinizi ya da sizinle çalışan kişileri başkalarıyla nasıl
tanıştırdığınız, nasıl tokalaştığınız, toplantılarda, iş yemeklerinde nasıl davrandığınız sadece diğerleriyle
olan ilişkilerinizi düzenlemek ve onların kendilerini kötü hissetmelerine engel olmakla kalmaz, sizin de daha
iyi bir imaj sergilemenizi sağlar.
Nezaket kurallarını neden öğrenmeliyiz?
Nezaket kuralları züppelik değildir. Modası geçmiş bir kurallar zinciri de değildir. Kendinize ve
çevrenizdekilere gösterdiğiniz saygının bir kanıtıdır. Fransızların söylediği gibi, istediğiniz, elde etmek için
çaba harcadığınız başarının biletidir gerçekten de. Nezaket kurallarını bilmek ve uygulamak size kendinizi
daha farklı, daha iyi hissettirir. Kendinize güveniniz artar. İnsanlar sizden hoşlanmaya başlar. Çünkü siz bu
sayede onlara kendilerini özel hissettirmeye başlarsınız. Bunun insanlar üzerindeki etkisi sizi unutulmaz
yapmaya yeter. Eminim iş hayatında ya da özel hayatınızda kibarlığı ve doğru davranışı
sayesinde düştüğünüz nahoş bir durumu, pozitif bir hale dönüştürmeyi başarmış, sizi rezil olmaktan
kurtarmış bir kahraman vardır. Mesela çatalınızdan masaya düşürdüğünüz et parçasını görmemezliğe
gelen, hatta diğerleri ile konuşmaya başlayarak dikkatleri başka tarafa çeken ve size gerekli önlemi almak
için vakit sağlayan satış elemanı. Nasıl da kurtarmıştı sizi patronun önünde küçük düşmekten? Hala
hatırlarsınız onu, hatta bölge satış müdürlüğü pozisyonu için tanıdığınız birileri olup olmadığını soran
arkadaşınıza da onun ismini vermiştiniz... Unutmayalım ki iş görüşmelerinde, iş toplantılarında, fuarlar,
kongreler, seminerler kısaca kendinizi ve şirketinizi temsil edeceğiniz her hangi bir ortamda “Cilalı
Profesyonel” olmanın önemli koşullarındandır iş hayatının nezaket kurallarını bilmek ve uygulamak.
Sürekli olarak ne yapıyorsak oyuz
İş hayatının kurallarını bilmek bizleri ayrıcalıklı yapar. Bu konuya özen göstermemiz daha profesyonel bir
imaj vermemizi sağlar ki bu da saygınlığımızı ve güvenilirliğimizi arttırır. Pek çok kişiden daha iyi bir eğitim
aldığınızı ve insanlara özen gösterdiğinizi ortaya koyar. İnsanların öğrendiklerini içselleştirmesi ve
davranışlara dönüştürmesi için tekrarlaması gerekiyor. Duymak, görmek, okumak yetmiyor. Yapmak
gerekiyor. Aristo’nun da dediği gibi: ”Bizler sürekli olarak ne yapıyorsak oyuz. Bu durumda mükemmellik bir
fiil değil, bir alışkanlıktır.”
Mükemmel olma yolunda alıştırmalarınıza hemen başlamaya ne dersiniz? İlk adım olarak yarın sabah işe
gitmek için evden çıktığınızda tanımasanız dahi ilk rastladığınız kişiye güleryüzle ve olumlu bir ses tonu ile
“Günaydın” deyin ve o mutlu azınlığa katılın.
İş dünyası artık iş hayatındaki görgü kurallarından bahsederken business etiquette yani iş etiketi kavramını
tercih ediyor. Hatta internet kullanıcıları arasında internetteki görgü kuralları Netiquette olarak
isimlendirilmiş. Peki nereden geliyor bu etiket elimesi? Çocukken defterlerimizin üzerine yapıştırdığımız
etiket gibi birşey mi acaba? 1600-1700lü yılların Fransasından gelen bir kelime “Etiquette”. O yıllarda
soyluların yapacak pek işleri olmadığı için sosyal sınıflarını dışardakilerden ayırmalarına yardımcı olacak
bir kurallar listesi hazırlamışlar ve listenin adına eski Fransızca’da “bilet” anlamına gelen bu sözcüğü uygun
görmüşler. Asillerin dünyasına giriş bileti... Yıllar geçip de iş hayatında farklı bir takım nezaket kuralları
kullanılması gerektiğinde, business etiquette kavramı ortaya çıktı.
Rana Özşeker
RNA Danışmanlık
İmaj danışmanı ve yönetici koçu
Download