SOSYAL MEDYA VE ETKİLERİ 2007470060 DENİZ OKAN 2007470046 AYŞE İLK Sosyal Medya Nedir? Sosyal Medya, kullanıcılarına karşılıklı paylaşım imkanı sağlayan, kullanıcılarını kişisel veya gruplar içinde medya içeriği oluşturmasına imkan veren dijital medya ve teknolojilerdir. Diğer bir tanım; En basit tabiriyle sosyal medya; Haber, içerik ve bilgi paylaşma, okuma ve keşfetme alışkanlıklarının değişmesidir. Sosyal medya, sosyoloji ve teknolojinin aynı kotada erimesi, iletişim şeklinin monolog düzenden(bir kişiden çok kişiye) diyalog düzene(çok kişiden çok kişiye) geçişidir. Sosyal medya; bireylerin içerik, profil, fikir , bakış açısı ve algı biçimlerini paylaşmak için kullandıkları çevrimiçi araçlardır ki bu araçlar etkileşim ve sohbeti kolaylaştırır. Bu tanıma mesaj tahtaları, podcastler(dijital medya dosyalarının mobil cihaz ya da bilgisayarlarda oynatılmak üzere online beslemeler yoluyla dağıtılma biçimi), micro bloglar, ağlar, topluluklar, vikiler ve bookmarklar girer. Sosyal Medyanın Özellikleri •Sosyal medya katılımcıdır, tüm internet kullanıcısı bireyler birer haber ve bilgi kaynağıdır. •Sosyal medya şeffaftır, hangi bilginin kimler tarafından üretildiği ya da paylaşıldığı görülebilir. •Sosyal olan herkes kolaylıkla sosyal medyada olan biteni takip edebilir. •Sosyal medya aynı zamanda bir iletişim kanalıdır. Sosyal medya kullanıcıları birbirleriyle iletişim kurabilirler. Klasik Medya Nedir? Öncelikle medya nedir diye düşünürsek sosyal medya teriminden önce, medya tek taraflı iletişim sunan bir araçtır. Televizyon, gazete, dergi vs. Medya araçlarından bireye tek taraflı bir iletişim kanalı. Klasik medyada birey olarak tüketiciyizdir. Medya içeriğini (haber, eğlence, görüntü gibi) üretenler ve o içerikleri tüketenler vardır. Üreten ve tüketenler farklı kişilerdir ve direk bir bağlantıları yoktur Geleneksel Medyadan Farkları Sosyal medya gazete, televizyon ve film gibi geleneksel medyadan farklıklar gösterirler. Genellikle geleneksel medya enformasyonun yayınlanması için belirli kaynaklara ihtiyaç duyarken, bilgiyi yayınlamak veya erişmek için sosyal medya göreceli olarak masrafsızdır ve erişim araçları herkese açıktır (bireyler bile kullanabilir). Bir matbaa yatırımı veya TV yayını yapmak için zorunlu olan lisansa ihtiyaç duyulmaz. Geleneksel medya genellikle “endüstriyel”, “broadcast” veya “mass” medya olarak tanımlanır. Sosyal medya’nın ve geleneksel medyanın ortak taşıdığı bir karakteristik özellik, küçük veya büyük kitlelere ulaşabilmeleridir; örneğin, hem bir blog yazısı hem de bir televizyon programı hiç kimseye ulaşmaya bilir yada milyonlarca kişiye de ulaşabilir. Sosyal medya ve geleneksel medya arasındaki farkları tanımlamaya yardımcı olacak özellikler kullanılan yönteme göre farklılıklar gösterebilir. Bu özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Erişim - Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır. Erişilebilirlik - Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir. Kullanılırlık - Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde bulunabilir. Yenilik – Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır. Kalıcılık - Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir. Sosyal Medya Araçları Yayın araçları: Bunlar arasında; Bloglar: yazı bazlı güncelleme ile devamlı güncel haber ve içerik barındıran mini web siteleri. Vlog'lar: Bloglardan tek farkı, yazı bazlı güncellemeler yerine video bazlı güncellemeler olan vlog'lar. Podcast'ler : Düzenli bir frekansla yayımlanan ve üyelik sistemine dayanan ses temelli programlar. Özellikle video özelliğini destekleyen iPod gibi cihazların çoğalması, görüntülü podcasting'in de gelişmesini sağlıyor. Sosyal ağ araçları: MySpace, Facebook ve LinkedIn gibi sınırsız sayıda web sitesini bu gruba dahil edebiliriz. Bu tarz siteler kullanıcılarının bir profil sayfası oluşturmasına ve buradan kendilerinin belirleyeceği dar ya da geniş bir arkadaş çevresiyle, istedikleri gibi iletişime geçmelerine izin verir. Bunlar daha çok kişisel iletişim kurmak, düzenlenen etkinlikler hakkında bilgi vermek ve arkadaşlarla buluşmak için kullanılır. Imece uslu içerik üretme araçları: En belirgin örnekleri arasında Wiki'lerin yer aldığı araçlardır. Hawaii dilinde ''çabuk'' anlamına gelen Wiki kelimesi, aynı zamanda İngilizce '' What I know is- Bildiğim kadarıyla'' olarak çevrilebilir. Herkesin üzerinde istediği gibi düzenlemeler yapmasına ve hızlı grup oluşumlarına izin veren bilgi sayfaları topluluğudur. Popüler uygulamalar: Microblogging olarak da tanımlanan ve insanlar arasında giderek yaygınlaşan uygulamalar. ''Yayın'' araçları kategorisinde de yer alabilecek bu uygulamaların en belirgin özellikleri arasında, arkadaşlarınızla ve diğer kişilerle istediğiniz zaman nerede olduğunuzu ve o an ne yaptığınızı kısa cümlelerle paylaşabilme özgürlüğü yatmaktadır. En popülerleri arasında Twitter, Friendfeed ve Tumblr'ı sayabileceğimiz bu uygulamaların bu kadar çok kişi tarafından kullanılmasının en önemli nedenleri arasında, içerik paylaşımının kolay olması ve ilginizi çeken alanlardaki uzman kişilerle iletişime geçebilme olanağı gelmektedir. 40 yaş üstü kullanıcıların pek tercih etmediği ve genelde gençler arasında yaygın bir kullanım oranına sahip olan bu uygulamalara üye olduğunuz takdirde, Twitter ya da Friendfeed'deki arkadaşlarınız tarafından tavsiye edilen birbirinden ilginç makaleye, fotoğrafa ve videoya ulaşabilirsiniz. Son günlerde sıkça kullanılmaya başlanan Foursquare de lokasyon bazlı bir uygulama olarak yoğun ilgi görüyor. Gittiğiniz yer ve mekanlar hakkındaki görüş ve yorumlarınızı paylaşabilmenizi sağlayan Foursquare, çok yakın bir zamanda reklam dünyasının geleceği üzerinde de etkili bir rol oynayarak, kişiye özel kampanyaların oluşturulmasına katkıda bulunabilir. Fotoğraf paylaşım araçları: İnternette fotoğraf paylaşımı uzun zamandan beri popüler olsa da özellikle Flickr ve Picassa gibi sadece fotoğraf paylaşımı için değil, fotoğraflar etrafında bir birliktelik oluşturmak için de tasarlanmış siteler, kullanım oranını daha da fazla artırdı. Bu sitelerde fotoğrafları; arkadaşlar, başlık ve yer bilgisi gibi kriterler doğrultusunda etiketleyerek, onların daha kolay bulunmasını sağlayabilirsiniz. Video paylaşım araçları: Bu kategorinin en bilinen örneği, kuşkusuz 2005 yılında kurulan ve iki yıl gibi kısa bir süre içinde 1.65 milyar dolara Google'a satılan YouTube. Site ilk ortaya çıktığında birçok kişinin kafasında online video depolamanın ne işe yarayacağıyla ilgili soru işaretleri oluştu. Fakat burada olayın özünü 'depolamak' değil, 'paylaşmak' kavramı oluşturuyordu. 'Paylaşım' özelliği sayesinde site büyük bir patlama yaratarak, zamanla benzerlerinin de ortaya çıkmasına sebep oldu. Şu an YouTube dışında en çok tanınan video paylaşım siteleri arasında Vimeo ve Dailymotion'ı sayabiliriz. Kişisel yayın araçları: İnsanların kendi videolarını ya da radyo programlarını canlı olarak yayımlamalarına ve gerçek zamanlı yorum alabilmelerine imkan tanıyan çok sayıda araç var. Örnekler arasında Ubroadcast, NowLive, Justin.TV, Blog Talk Radio sayılabilir. Sosyal imleme (social bookmarking) ve haber toplama siteleri: Bu iki kategori genelde birbirinden ayrılsa da aslında aralarında çok da belirgin farklar yok. Burada del.ici.ous'dan ve içeriğin diğer insanlara nasıl servis edileceğine kullanıcı oyları sonucunda karar verilen Digg, Reddit ve StumbleUpon gibi sitelerden bahsediyoruz. Bu siteler sayesinde internette gezinirken beğendiğiniz sayfaları arkadaşlarınızla paylaşabiliyor, hoşunuza giden sayfaları saklama ve organize etme ayrıcalığına kavuşuyorsunuz. Sanal dünyalar: Offline dünyanın online taklidi olan Second Life, aslında sanal bir 3-D ortam. İlk çıktığı zaman büyük etki yaratan oyun, milyonlarca insanın bu sanal dünyada kendilerine yeni bir avatar yaratarak, gerçek hayatta yaptıkları (ya da yapamadıkları) şeyleri orada da yapması fikrine dayanarak geliştirildi. Kullanıcılar burada gerçek para harcayarak alışveriş yapıp, evler tasarlayabiliyor; sosyalleşerek, arkadaş edinebiliyor ve hatta online ürün satışı yapabiliyor. Oyunun çok sayıda benzeri olsa da bir tek bu alanda pazar lideri olan Second Life sıkı bir gidişat yakalayarak, çok sayıda sektör lideri marka ve pazarlamacı için ilginç bir yer haline geldi. Sosyal alışveriş siteleri ve araçları: Online alışveriş siteleri ve araçları, özellikle iş dünyası için çok önemli. Dünyaca ünlü Amazon.com, çığır açan yorum alanıyla bu kategoriye girerken, bu tarz sitelerin örnekleri yavaş yavaş ülkemizde de görülmeye başlandı. Medya paylaşım siteleri: Napster ve BitTorent gibi eski örnekler düşünüldüğünde dosya paylaşımı çok da yeni bir kavram değil. Pownce ve ShareNow gibi oluşumlar sayesinde insanlar artık arkadaşlarıyla bilgi, dosya, davetiye ve çok daha fazla içeriği paylaşabiliyorlar. Sosyal Medyanın Etki Alanları • • • • • • • • Sosyal Medyanın satışa olan etkisi Sosyal Medyanın spora olan etkisi Sosyal Medyanın siyasete olan etkisi Sosyal Medyanın dış politikaya ve kamu diplomasisine Sosyal Medya ve ticaret hayatına etkisi Sosyal Medya hatalarının depreme olumsuz etkisi Sosyal Medyanın şirketlere ve partilere etkisi Sosyal Medyanın topluma etkileri Sosyal Medyanın Topluma Etkileri Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Sosyal medyada var olan içerik kullanıcı tarafından oluşturulduğundan yaratıcılık önem kazanmaya başladı ve katılım çağı doğdu. Medya'nın içeriğini üreten ve medyayı izleyen arasındaki katı ayrım ortadan kalktı. Bu oluşuma bağlı olarak değişim hızı attı. İnsanlar için inovatif olmak ve yeniliklerde başı çekmek önem kazandı. Gerçekler değil fikirler önem kazandı, objektif olmak değil içten olmak önemli hale geldi. Ebeveynlerle çocukları arasındaki iletişim yönü değişti. Ebeveynler şimdiki teknolojik şartlara yakın şartlarda doğan çocuklarının öğrenme hızlarına yetişemedikleri için bazı şeyleri çocuklarından öğrenmeye istekli hale geldiler. Bu öğrenme sonucunda sosyal medyaya daha yatkın hale gelen ebeveynler, çocuklarıyla sanal ortamı paylaşmaya başladılar ve çocuklarının arkadaş çevrelerini de bu yolla daha yakından tanıma olanağına kavuştular. Sosyal medyanın gelişmesiyle, eğitim alanında yenilikler yapılması zorunlu hale geldi.. Sosyal medya ile okullar duvarlar arasında kalmaktan kurtuldu. Eğitimde geliştirilen yeni teknikler kullanılmaya başlandı. Sosyal medya kullanımında içerik ekleyen her birey eşit olduğundan demokrasi fikrinin insanların kafasına yerleşebilmesi için uygun ortam sağlanmaktadır. Bu sayede sosyal medya platformlarının kullanıcıları özgürce fikirlerini aktarabilme imkanı bulmaktadır. Bu durum, kişilerin internette öne sürdükleri düşüncelere, paylaşımlara, tanıdıkları olsun olmasın, diğer kişilerin yaptıkları yorumlar ve geribildirimlerle bir sosyal etkileşim ortamı ve giderek sanal cemiyetler oluşturmaktadır. Batı dünyasının sürekli olarak teknolojik gelişmeleri demokrasiyi yaygınlaştırıcı araçlar olarak pazarlaması, baskıcı rejimlerin internet üzerindeki faaliyetlerini sadece internet sitelerini kapatmak veya internet sitelerine erişimi yasaklamaktan çıkarıp, sosyal paylaşım sitelerini protestocuları takip etmekten tutun, kendi propaganda sitelerini kurmaya kadar genişleyen bir yelpazede pozisyon almaya yöneltebilmektedir. Kullanıcının yarattığı içerik, sosyal medyada yayınlanan her içeriğin eninde sonunda halka mal olması ve çıkar grupları tarafından kullanılabilir hale gelmesi sosyal medyanın tartışmalı konularından biri hale gelmektedir. Bunun farkında olmayan insanlar özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe “özel hayatın röntgenlenmesinin” sıradan ve kabul edilebilir bir hal alması ve iletişimin bu yeni halinin “kimliksiz kişilikler”i oluşturmakta olduğu sosyal medya kullanımına yönelik en büyük eleştirilerden bazılarıdır. Sosyal Medya ve Sosyal Ağların Kullanıcı Üzerindeki Olumsuz Etkileri Sosyal medya ve ağlar uzun süreli ve aşırı bir şekilde kullanıldığında kişi üzerinde narsist eğilimlerin baş göstermesine sebep olmaktadır. Bilindiği üzere narsistik, bir kişilik bozukluğu olup, narsist kimseler sürekli ilginin kendi üzerlerinde olmasını isteyip, diğer insanlara karşı aşağılayıcı ve egoist bir tavır içerisine girmektedirler. Sosyal ağların kişi üzerinde oluşturduğu her paylaştığı girdinin beğenilmesi güdüsü, bu tür eğilimlere sebep olmakta ve kişi günlük hayatında da sürekli takdir edilmeyi, beğenilmeyi çevresindeki insanlardan beklemektedir. Diğer yandan temelinde bir sosyalleşme aracı olarak bilinen sosyal ağlar amacının tamamen aksine antisosyal kişiliklerin oluşmasına imkân tanımaktadır. Gerçek hayatta, kendini ifade edemeyen içe kapanık kimseler, sosyal ağlarda kendilerini çevresine gösterme gayretine girmekte ve sosyalleşmeye yönelik arayışlarını sosyal ağlarla bastırmaya çalışmaktadırlar. Kişi, gerçek hayatta yapamayacağı birçok davranışı sosyal ağlarda yapma arayışına girmektedirler. Bu ise onları gerçek hayattan daha da soyutlayıp, sosyal ağlara bağımlı bir kişilik kazanmalarına sebep olmaktadır. Lary Rosen konuşmasında, sosyal ağların olumsuz etkileri arasında manik epizodu ve agresif davranışları da saymaktadır. Mani, kişide olağanüstü bir seviyede ve yersiz olarak gerçekleşen kendini çok iyi hissetme halidir. Manik kimselerde sürekli bir neşe, coşku, keyif hali olup; bu duruma çabuk sinirlenme, taşkınlık, kızgınlık halleri de eşlik etmektedir. Mani ile sosyal ağların arasında doğrudan bir bağlantı kurmak zor olsa da yapılan araştırmalar, sosyal ağ bağımlılığının mani gibi ağır depresif davranışlara yol açabileceğini de bize göstermektedir. (Yukarıdaki grafik; kişilik bozukluklarından narsizm, ADHD (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) ve stalking (bir kişiye rahatsız edercesine takip etmek, hakkında her şeyi bilmek istemek) ile sosyal ağlar arasında ilişki kurmaktadır. Tabii ki böyle doğrudan bir ilişkilendirme yapmak doğru olmayabilir ancak yatkınlık bağlamında değerlendirmek bize fikir vermesi açısından doğru olacaktır.) Bununla birlikte, yoğun sosyal medyayı ve teknolojiyi kullanan kimselerde anksiyeteye yatkınlık olduğu da öne sürülmektedir. Anksiyete ağır bir psikolojik rahatsızlık olup, kişideki yoğun kaygı, endişe, gerilim, korku halini ifade etmek için kullanılmaktadır. Anksiyete bozukluğu olan kimseler çevresinde kayıtsız kaldığı birçok şeyden etkilenmekte ve çevresinde gerçekleşen her olayın sonucundan endişe duymaktadırlar. Bu durumu, sosyal ağlarla çok basit bir şekilde ilişkilendirebiliriz. Birçoğumuz sosyal ağlarda paylaştığımız bir gönderinin beğenilip, beğenilmeyeceği; nasıl yorumlanacağı gibi kaygılar yaşayabiliriz. Tabii ki bunlar psikolojik bir sorun seviyesinde değildir ancak aşırı kullanımlar, kişinin sosyal ağlardaki çok basit davranışlarının sonucundan büyük kaygılar duyması gibi sonuçlar doğurabileceğinden, anksiyeteye sebep olabileceği düşünülmektedir. Facebook hesaplarını sürekli kontrol eden, internet bağımlısı öğrencilerin ders notlarında düşüş olduğu da bilgi notu olarak aktarılmaktadır. Son olarak, zamanlarının çoğunu sosyal ağlarda harcayan kimselerin depresif eğilimler gösterdiği de araştırmalarda saptanmıştır. Ayrıca, bu kimselerin gelecekteki psikolojik rahatsızlıklara daha duyarlı olacağı da öne sürülmektedir. Gerçekten de iddia edilen bu psikolojik rahatsızlıklar ve geleceğe yönelik olası sağlık problemleri, sosyal medya ve ağları kullanırken ne kadar bilinçli olmamız gerektiğini ve uzun süreli olarak bu ağlara bağımlı bir hayat sürmememiz gerektiğini göstermektedir. Tabii ki bu rahatsızlıklar, sadece sosyal medya ve ağların bilinçsiz kullanımından değil ama bunun yanında bireyin kişilik özelliklerine ve genetik yatkınlığına da bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak herkesin psikolojik sağlığını riske atmadan, bu tür rahatsızlıklara yatkınlığı olabileceği ihtimalini gözeterek hareket etmesi gerektiğini söylemek yerinde olsa gerektir. Sosyal Medya ve Sosyal Ağların Kullanıcı Üzerindeki Olumlu Etkileri Facebook’ta fazla zaman harcayan genç yetişkinlerin çevrimiçi arkadaşlarına “sanal empati (virtual empathy)” göstermede daha başarılı oldukları ifade edilmektedir. Öte yandan, amacına uygun kullanıldığında gerçekten de sosyal ağlar bireylerin sosyalleşmesinde olumlu etki sağlamaktadır. Bilinçli kullanım, kişinin kendisini çevresindeki insanlara karşı ifade edebilmesi yeteneğini geliştirmektedir. İnsanlar, çevresindeki arkadaşlarıyla sürekli iletişim halinde kaldıkları ve bilgi paylaştıkları için yalnızlık duygusunun neden olacağı depresif düşüncelerden uzak kalmaktadırlar. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi aşırı kullanımlar, sosyal ağların amacının tam tersine bir anti-sosyalleşme aracına dönüşebileceğini de unutmamak gerekir. --- Böylelikle sosyal medya ve ağların kişinin psikolojisi üzerindeki etkisini de belirtmiş olduk. Olumsuz etkilerin daha önemli olduğundan mı yoksa olumlu etkilerin azlığından mı ortada bir gerçek var ki sosyal ağlar insan psikolojisi bağlamında üzerinde hassasiyetle ve önemle durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle araştırma, kişilik oluşturma sürecinde olan ergenlerin bu ruhsal problemleri daha çok yaşayabileceğini ortaya koymaktadır. Ailelerin, bilinçli kullanımı teşvik etmeleri önerilmekte ve ailelere yasaklayıcı önlemler alınmaması gerektiği konusunda uyarılar yapılmaktadır. Bu bağlamda, aileler yasaklar yerine çocuklarıyla konuşmalı ve onları dinlemelidir. Bu iletişim hali, çocukların ailesinden uzak ve bilinçsiz kullanımlarının önüne geçeceği için, sosyal ağların zararını en aza indirip, onu sosyal bir fayda aracı haline getirecektir. Sosyal Medya Kaybolan Dillerin İmdadına Yetişti Dünyada şu anda konuşulan 7 bin civarında dil ve diyalektin yarısının yüzyıl sonunda ortadan kalkmasının beklendiğini belirten bilim adamları, küreselleşmenin çoğunlukla tenkit edildiğini, ancak modern dünyanın bazı unsurlarının özellikle dijital teknolojinin akışı tersine çevirebildiğini belirttiler. Dilbilimciler, Kuzey Amerika kabilelerinin gençlerine dillerini ve kültürlerini tanıtmak için sosyal medyayı kullandıklarını belirterek, Sibirya ve Moğolistan’da göçer halkların konuştuğu yerli dili Tuvan’ın dahi, yeni öğrencilere kelime telaffuzunu öğretmek için iPhone uygulamasının bulunduğunu kaydettiler. Kanada’nın Vancouver kentinde düzenlenen bir konferansta National Geographic’in sponsorluğunda sunulan 8 özel sözlüğü hazırlayanlardan Swartmore Üniversitesi (ABD-Pennsylvania eyaleti) Dilbilim Profesörü David Harrison, küçük dillerin, seslerini duyurmak ve varlıklarını yaymak için sosyal medyayı, YouTube’ü, SMS’i ve başka teknolojileri kullandıklarını belirterek, küreselleşmenin küçük kültürleri asimile etmekteki olumsuz baskısına karşın, sadece 5 veya 50 kişinin konuştuğu ücra bir yerdeki dil veya diyalekt için olumlu etkisi bulunduğunu söyledi. Harrison, her şeye rağmen bu küçük dil gruplarının, kendi dil gelenekleri ve geçmişlerini muhafaza ederek, İngilizce gibi küresel dilleri öğrenerek dünya vatandaşı olabilecekleri bilincine de sahip bulunduklarını sözlerine ekledi. Amerikalı dilbilimcinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan 8 dil için hazırladığı 8 ayrı sözlükte toplam 32 binden fazla kelime bulunuyor. Sözlükler ayrıca kültürel eşyaların fotoğrafları ve bu dilleri akıcı bir şekilde konuşan kişilerin kelime ve cümleleri telaffuz ettiği 24 binden fazla ses kaydından oluşuyor. Bu sözlüklerden biri sadece Oregon’daki (ABD’nin kuzeybatısı) bir yerli kabilesinin konuştuğu Siletz Dili. Bu dili akıcı şekilde son konuşanlardan Alfred “Bud” Lane konferansta yaptığı konuşmada, “Konuşan sözlük, Siletz dilini kurtarmak için sahip olduğumuz en iyi yöntem ve öyle kalacak” dedi. National Geographic Vakfı’nın projesindeki diğer diller arasında, Papua Yeni Gine’de sadece iki köyde 600 kişinin konuştuğu, ancak hiç yazılmayan ve kaydedilmeyen Matukar Panau da bulunuyor. Kanada’da da Microsoft yazılımlarının İnuit diline çevrilerek, bu toplumun tüm kuşaklarının bilgisayarlarında kendi dillerini kullanabilmeleri için çalışmalar yürütülüyor. Yine Kanada’da Ojibve dili konuşan yaklaşık 10 bin kişiden yaklaşık 2700 kadarının Facebook kullanması sayesinde bu dil de yeniden gözde olmaya başladı. BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…